You are on page 1of 17

SLAWOMİR MROZEK

STRİPTİZ
GENEL (DÜŞME İLE BİRLİKTE YANAR)

Sahnede, sağda ve solda göze çarpan iki iskemle ve kapıdan başka bir şey yoktur. Uzaktan

uzağa duyulan bir takım sesler, gümbürtüler, çıtırtılar, cızırtılar gitgide artar. Anında soldaki

kapı açılır ve A içeri dalar. Temiz fakat alışılmış giyimiyle orta yaşlı bir baydır. Elinde çantası

vardır. Zorla dişlenmiş gibidir ve herhalde sahne dışında olup bitenlerin etkisinden

kurtulamadığı içindir ki çevresine katiyen aldırmaz. Bir süre sonra etrafına bakınır, üstünü

başını düzeltir. Kapıyı aralık bırakmıştır. Bu sırada sağdaki kapı açılır ve A’nın ikizi B girer,

çantasıyla falan. O da tıpkı aynı biçimde davranır ve kapıyı aralık bırakır.

A- Müthiş bir şey.

B- İnanılır gibi değil

A- Kendi kendime gidiyordum yolda-

B- Tamamen normal bir biçimde

A- Sonra birdenbire

B- Nerden çıktı bilinmez

A- (B’nin varlığını yeni fark etmiştir) Nerden çıktın sen?

B- Şöyle sormak daha yararlı olacak: “Nasıl çıkarıldım?” ya da “Ne çıkardı beni?”

A- (Düşüncelerine dalar) Olacak şey değil.

B- Tamamen öyle. (Sesinde ufak bir alay vardır.)

A- Sadece yürüyordum ben… Ya da ilerliyordum.

B- Evet, evet bu kelime daha doğru oldu. Ve tabii bir maksatla ilerliyordun.

A- Nasıl bildin?

B- E, apaçık bu. Ben de yürüyordum ve bu da bir ilerlemeydi şüphesiz. Yol almaktaydı. Yol

almak maksadıyla ilerliyordum.

1
A- Benden çok yaşayacaksın. Tam yolumu bulmuştum ki birdenbire

B- Yolunu kendin seçmiştin tabii

A- Evet kendim. Önceden enine boyuna düşünerek, dikkatini çekerim, önceden enine

boyuna düşünerek-

B- Bütün bilgi ve kanaatlerini inanç ve mantığınla birleştirerek.

A- Zihnimi okuyorsun sanki. Bu iyi seçilmiş yolu izliyordum ki birdenbire.

B- (Sır söylercesine) Saldırdılar öyle mi?

A- Yo, hayır! (Aynı biçimde) ya sana?

B- Tanrı korusun! Yani, sor da söyleyeyim. Daha fazlasını anlatamam.

A- Neydi öyleyse?

B- Tam bir kanaat beyan etmek kolay değil. Bazen yolu kapatan kocaman bir fildi bu

diyorum. Ya da bir isyan. Aslında bakarsan o kadar sisliydi ki-

A- Tamam haklısın, göz gözü görmüyordu, bir şey seçebilmek imkansızdı. Ama yine inat

edip amacıma erişmek için yürüyordum.

B- Ki bu amacı uzun boylu düşünerek seçmiştin.

A- Tabii ya, tabii olmayacak şey de değildi bu, her şeyi hesaba katmıştım. Uzun geceler

oturup hayatta takip edebileceğim yolu planlamıştım.

B- Ben de, ben de. Her şeyi düşünmüştüm. Daha küçücük bir çocukken.

A- (Bir sır söylercesine) Bir ses mi duydun?

B- Evet ses olmasına pekala bir sesti.

A- Testere sesi gibi ha? … Bıçkı vızıltısı…

B- Dev bir testere. Belki de değildi ama bir şey yıktı beni.

A- Ama ne?

B- Bunu bilmemek değil mi zaten adamı kahreden? Ve yere mi düştüm acaba?

A- Aman canım nereye olacak başka.

2
B- Ve yıkıldım mı? Al bakalım, bilmeceler, bilmeceler, bilmeceler. Hatta alışılmış, beylik bir

darbemiydi onu bile bilmiyorum. Öte yandan bir darbe yediğime de gayet eminim, hem

adeta

biraz biraz-

A- (Nefesi kesilmiş.) Biraz, biraz fiske gibi miydi?

B- Evet, evet ama doğrusunu söyleyeyim, pek de yakınacak bir durum değildi. Kimseyi

gördün mü sen?

A- Görülecek kimse mi var yani?

B- Bilinmez. Hem zaten sis.. Her şeyi öyle karıştırıyor ki.

A- Bu şüphe zaten adamı kahreden.

B- Ne renkti?

A- Ne ne renkti?

B- Pek anlayamadım. Bir çeşit parıltıydı sanıyorum, şöyle grimsi pembemtrak.

A- Saçma.

B- (A’ya yaklaşır, anlamlı anlamlı durur, sessizlik) Şurdan çıkıp gidiversek ha? Öylece. Rahat

rahat.

A- Olmaz.

B- Korktun mu?

A- Yok canım, korkmadım tabii ama her şey o kadar belirsiz ki, bir şey çıkaramadım da.

B- Sisten.

A- Çıkmamanı söylediler mi sana?

B- Kim?

A- Sen kimi kastettin?

B- Neyse neyse boşver bunu.

A- Bana kalırsa oturalım. Bekle ve gör.

SANDALYE DUŞ YANAR (GENELİN ÜSTÜNE)

3
B- Neden? İstediğimiz an buradan çıkıp ilerlemeye devam etme ihtimalimiz var bir kere.

Hem neler olup bittiğini de bilmiyoruz ki. Yanlış tarafa mı saptık yoksa?

A- Suçu kendi üzerine mi almaya çalışıyorsun sen. İkimiz de yolu biliyorduk ve belli bir

noktaya yönelmiştik.

B- Bizim kabahatimiz değil o halde.

A- Değil tabii. Yalnız-

B- Yalnız ne?

A- Kim bilir. Var mısın hiç üstünde durmayalım. Hem buradan çıkmamak iyi olur bana
kalırsa.

B- Eğer kesinlikle karşıysan çıkmaya.

A- Kesinlikle. Aklımızla hareket etmek zorundayız. (Oturur.)

B- Haklı olabilirsin. (Dinler.) Kimseler yok.

A- Aslında tedirgin olmak için görünürde bir sebepte yok, öyle değil mi?

B- Yok görünürde yok.

A- Yani görünmezde var mı demek istiyorsun.

B- İntikalin bayağı kuvvetli.

A- Önce gerçekleri şöyle bir sıralayalım bakalım.

B- Sıralayalım.

A- Sıralayalım. İkimizde önceden planladığımız üzere evden çıkıp yürümeye daha doğrusu

ilerlemeye başladık. Güzel bir sabah, tatlı bir hava, evde duran ve bize sorumluluk

yükleyen çocuklar. Neyin ne olduğunu pekala biliyoruz. Her ihtimale karşı her noktayı

önceden düşünmüştük. Hazırlanıp, bizler için son derece önemli ve gerekli olan

çantalarımızı da alıp yola çıktık. Ama amacımız belli, bizim bir amaç peşinde olduğumuz

besbelli. Adresleri ezbere biliyorduk ama yine de ne olur ne olmaz diye adres defterine

not etmeyi de ihmal etmemiştik. Tamam mı?

B- Tamamen.

4
A- Şimdi iyi kulak ver. Dikkatle çizilmiş ve işaretlenmiş yolda ilerlerken bir şey oldu. Bu

şey-Ve burası çok önemli tamamen dışımızda elimizde olmayan ve apayrı bir şeydi. B- Bu

noktada tereddütüm var. Bu şeyin ne olduğunu tam olarak belirleyemediğimiz, hatta sis

veya başka bir sebepten, tarifi ve tanımı üzerinde bile doğru dürüst anlaşamadığımıza

göre, bu şeyin tamamen dışımızda elimizde olup olmayan ve apayrı bir şey olduğunu

kesin olarak söyleyemeyiz.

A- Müsaade eder misin?

B- Özür dilerim.

A- (Devamla) Ve hatta nelerden meydana geldiğini bile makul bir doğrulukla

tanımlayamamaktayız, ha?

B- Ben ağzımı bile açmadım.

A- Ben şahsen hayvana benzer bir şey gördüm ama hayvan olduğundan da yüzde yüz emin

değilim. Aslında bana kalırsa, işin içinde enerji vardı maddeden çok. Rölatif olarak bütün

bu şeyi, boyut ve simgelerin sınırında, renk, biçim, koku, kütle, uzunluk ve genişlik, çizgi,

gölge, karanlık ve bu gibi şeylerin temelinde falan dolaşan bir olay olarak tanımlamak en

kestirme yol olacak.

B- Hala ağrıyor mu? Benim ki biraz iyileşti gibi?

A- Adilik etmezsen müteşekkir kalacağım.

B- Sorayım demiştim sade.

A- (Devamla) Bu şeye karşı bir silahımız olmadığından, biraz da kendi arzumuzla sığınacak

yer aradığımızdan, biraz biraz da baskı altında bulunduğumuzdan, kendimizi o an için

bize en yakın durumda bulunan bu odada buluverdik. Neyse ki kapı açıktı.

B- Tamamen aynı fikirdeyim. Peki ya sonuç? Vardığın sonucu da söyle.

A- Sonuca geliyorum. Şu anda en önemli işimiz aklımızı ve haysiyetimizi korumak olmalıdır.

Görebildiğim kadarıyla vaziyete tamamiyle hakim durumdayız. Özgürlüğümüz, temel

olarak, en ufak bir şekilde zedelenmiş değildir.

5
B- Burda oturup duruyoruz yahu, ne özgürlüğü?

A- İstediğimiz zaman çıkıp gidebiliriz ama kapı açık.

B- Çıkalım öyleyse. Yeterince vakit kaybettik zaten.

(Baştaki garip sesler yeniden duyulur)

A- Nedir bu ne oluyor?

B- Çıkalım demiştim.

A- Durup dururken.

B- Korkuyor musun?

A- Katiyen.

B- Hem özgürlüğümüzü kaybetmeyelim, haysiyetimizi koruyalım diyorsun, hem henüz vakit

varken çıkmaya yanaşmıyorsun.

A- Asıl şimdi çıkacak olursam özgürlüğümü sınırlamış olurum.

B- Niyeymiş o?

A- Tabii ya? Nedir özgürlük? Özgürlük seçme imkanıdır. Burada oturup şu kapıdan

çıkabileceğimi bildiğim sürece özgürüm ben. Öte yandan kalkıp gittiğim anda bir seçme

yaptım demektir. Yani hareket sahamı sınırladım demektir. Özgürlüğüme ihanet ettim

demektir. Dışarı çıkmak köleleştirir beni.

B- İyi ama burada oturup çıkmamakla da bir seçme yapmış oluyorsun. Oturmayı

çıkmamayı seçmiş oluyorsun.

A- Yanlış, yanlış. Eğer oturuyorsam hala çıkabilirim demektir. Ama çıktığım an oturma

imkanım kalmamış olur.

B- Hasta filan değilsin ya sen?

A- Yoo, değilim. Eksiksiz bir içözgürlük. Bütün esrarlı


dış olaylara karşı benim cevabım budur

işte.

B- (Ayağa kalkar) A- Ne oluyor?

B- Çıkıyorum.

6
A- Dalga geçme.

B- Gayet ciddiyim. Ben dış özgürlükten yanayım.

A- Ben ne olacağım?

B- Hoşça kal.

A- Dur, yalvarıyorum bekle azıcık. Aklını mı kaçırdın sen? Orda dışarda ne var bilmiyoruz ki.

(İki kapı yavaş yavaş kapanmaya başlar.)

B- Hey ne oluyor?

A- Kapanmasın.

B- Hep senin lak lak etmen yüzünden. Hemen karar vermeliydik.

A- Beni suçlaman çok hatalı. Asıl sen sakin sakin otursaydın kapılar kapanmayacaktı. Sen

sebep oldun.

B- Onu bilemeyiz işte.

A- Hep senin kabahatin. Senin yersiz bir davranışın yüzünden çekilme fırsatımız kalmadı

artık.

(B kapıya yanaşır, açmaya çalışır, beceremez.)

B- Hey açın şu kapıyı.

A- Suss!

B- Niye susacak mışım?

A- Ne bileyim.

B- (Öteki kapıya yaklaşır, vurur, dinler.) Kapalı.

A- Otur lütfen.

B- Görüyor musun özgürlüğün nelere mal oluyor.

A- Benim hiç kabahatim yok. Özgürlüğüm de katiyen zedelenmiş değil.

B- Ama artık çıkamazsın ha?

7
A- Özgürlük potansiyelim azalmış değil ki. Seçme yapıp kendimi sınırlamadım.

İmkanlarımı kısıtlamadım. Kapıların kapanması dış etkenler yüzünden oldu. Ben şahsen

hiç mi hiç değişmedim. Dikkat ettiysen yerimden kalkmadım bile.

B- Bu kapılar canımı sıkıyor benim. Şu duvara vurayım bakıyım. Belki de biri vardır

orda. A- Kendi kişsel özgürlüklerine karşı olan tutumun çok üzüyor beni. Ben de duvara

vurabilirdim ama hiç niyetlenmiyorum. Eğer vurursam mesela çantamda ki gazeteyi okuma

olasılığını ya da mesela geçen yıl ki yarışın sonuçlarını inceleme olasılığını ortadan

kaldırmış oluyorum.

EL IŞIĞI YANAR (GENEL + SANDALYE DUŞ’UN ÜZERİNE)

(B duvara vurup dinler. Sonra papuçlarından birini çıkarıp duvara vurur. Kapılardan biri

yavaş yavaş açılır. Kapıdan eski moda resimlerde kullanılan manşetli işaret parmağı ileri

çıkmış koskoca bir el görünür. Dekorda iyice belirmesi için parlak bir renge boyanmış

olmalıdır.

Parmağıyla tekrar B’yi işaret eden bir hareket yapar.)

A- (Eli önceden fark etmiştir.) Şşşşşt.

B- (Eli daha görmemiştir ve hala duvara vurmaktadır.) A-

Şşşşt! Dursana yahu dur! Ne oluyor görmüyor musun?

B- Ne bileyim.

(El işarete devam eder. B yaklaşır. El önce hala B’nin elinde duran papucu işaret eder. B

gönülsüzce verir. B öbür papucu da çıkarıp verir. El kaybolur, yeniden görünür, B’nin belini

dürtüklemeye başlar. B anlar, kemerini çıkarıp ele verir. El çekilir, kemeri koyar, geri dönüp

A’ya işaret eder.)

A- Ben mi? (Bir iki adımda bir durup kendi kendine konuşarak yaklaşır. El hep işaret

etmektedir.) Ben vurmadım ki, bir kere bile. Beni anlamaya çalışın rica ederim… Seçme

yapmış değilim, hiç seçme yapmadım ben. İtiraf gerekirse o başlayınca birinin geliceğini,

burdan çıkabileceğimizi düşündüm, ama ben vurmadım. Bütün bunları itiraf ediyorum

8
ama vuran ben değildim. (El papuçları işaret eder.) Protesto ediyorum. Duvara vurma işini

yapmadığım iddiasında ısrarlıyım. Papuçlarımı size vermek için hiçbir sebep

göremiyorum. (Papuç bağlarını çözmek için eğilir.) İç özgürlüğüne değer veren bir kişiyim

ben. Biraz bekleyiverin canım, düğüm olmuş görmüyor musunuz? Şu anda gayet bilinçli

olduğum için şahsen yaptığınız şeye itiraz etmiyorum. Dış özgürlüğüm pahasına da olsa

iç özgürlüğümü korumakta kararlıyım. Onun gibi değilim ben. Yok, yok ona karşı

düşmanlık beslediğimi sanmayın. Hayır ama her koyun kendi bacağından asılır. Diyorum

ki, görünüşlerimize göre davranmalısınız bize, ikimize farklı davranmalısınız. Tamam

canım tamam neden bu kadar acelecisiniz? (Papuçlarını uzatır) İşte. (El belini işaret eder)

Benim kemerim yok ki, askı takarım ben. Tamam, tamam askımı veririm size ille de ver

diyorsanız. (Ceketini çıkarır askısını çözer) Böyle de olmaz ki canım. Tamam, tamam alın

işte, alın. Yalnız kusura bakmazsanız bir maruzatım var, tırnaklarınız çok uzamış. (El

kaybolur kapı hafifçe kapanır.)

EL IŞIĞI SÖNER

Şükür tanrıya ki çoraplarım temiz.

B- Amma da yağcıymışsın.

A- Cehenneme kadar, sana ne be.

B- Peki neyle vurucağım ben şimdi?

A- Beni ilgilendirmez. Oturuyorum ben. (İskemleye oturur.)

B- Ne diyorsun bu son olanlardan sonra?

A- Eski dediklerimi tekrarlıyorum sadece. Şu el beni önce dolaşma imkanından sonra da

papuçlarımı giyme imkanından mahrum etti, bütün bunlar doğru, bir diyeceğim yok. Ama

ne çıkar yani bundan. Bunların hepsi dışta. İçin için hala özgürüm ben. Ne bir şey yaptım,

ne de herhangi bir şeye katıldım. Parmağımı bile kıpırdatmadım. Şurda oturuyorum hala

bir yığın olanağım var ve ben bunlardan birini seçmekte hala özgürüm demektir. Ama

9
sen, sen değilsin. Sen bir şey yaptın, bir seçme yaptın sen, duvara vurdun ve gülünç

düşürdün kendini. Köle!

B- Senin canına okurdum ama yapılacak daha önemli işler var şimdi.

A- Bize niye bunu yaptılar dersin ha?

B- İlk önce hep böyle yaparlar- kemerini papuç bağını ve askını alırlar.

A- Sebep?

B- Kendini asmayasın diye.

A- Şu iskemleden kalkmaya bile niyetim yokken, nasıl kalkar da kendimi asarım canım,

makul ol biraz. İstesem asarım tabii, ama istemiyorum. Görüşlerimi biliyorsun.

B- Senin görüşlerin de sıkar ama ha.

A- Öyle olsun. Yalnız şunu söyleyeyim, eğer bu el bey bizim kendimizi asmamızı istemiyorsa

bizim yaşamamızı istiyor demektir. Bu hayra alamet.

B- Benim canımı sıkan da bu ya. Bizim yaşamımızla ilgili bir şeyler düşünüyor olmalı.

Yaşamamız ve yani… bilirsin canım ne derler ona-

A- Ölmemizle.

B- Öyle işte dediğin gibi.

Sessizlik

A- Benim içim rahat.

B- Söyler misin bana yapmak istesen ne yapabilirsin şimdi? Papuçların ve askın olmadığını

hesaba katacaksın tabii.

A- Birçok şey yapabilirim. Örneğin ceketimi tersyüz eder, paçalarımı sıvar ve balıkçı

olabilirim.

B- Başka?

A- Şarkı söyleyebilirim mesela.

B- Tamam bu kadarı yeter. (Paçalarını sıvar, ceketini tersyüz eder, çoraplarını çıkarır.) A-

Ne yapıyorsun canım? Aklını mı kaçırdın?

10
B- Balıkçı olup şarkı söyleyeceğim. Elimdeki her türlü olanağı kullanmak istiyorum. Senin

tam aksine. Belki de Eliş-memiş’imizin balıkçılara sempatisi vardır, salacağı tutar. Nerden

bileceksin? Her kapıyı çalmak gerek. Hayal gücün benden kuvvetli mi diye sordum sana. Şu

iç özgürlük dalgalarını kırk yıl düşünsem bulamazdım ben.

A- Sen dilediğini yap ama şunu unutma ki benim şu iskemleden kıpırdamaya bile niyetim

yok.

B- Benim için fark etmez. (İskemleye çıkar ve bir şarkı söyler. Kapı yavaşça açılır.)

EL IŞIĞI YANAR (GENEL + SANDALYE DUŞ’UN ÜZERİNE)

A- (Dikkatle kapıyı izlemektedir.) Becerdin işte. (El görünür)

B- Ne biliyorsun? Belki de sen burada oturup dururken beni salıverecekler burdan. (El işaret

eder) Geliyorum ne istiyorsunuz? (El ceketini işaret eder) Canım eğleniyordum sadece.

Ne çıkar biraz balık avlamaktan. (El tekrar işaret eder) Sadece şakadan… Aslında balıkçı

değilim tabii. (Ceketini verir, el döner pantolonunu işaret eder) Hayır, pantolonumu

vermeyeceğim sana! (El katlanıp yumruk olur ve tehditle kalkar) Peki peki. (Pantolonunu

çıkarır)

A- (Kalkar) Ben de mi? (Cevap bekler alamaz, ceketini çıkarmaya başlar. Bu sırada B

pantolonunu vermiş ve geniş çizgili uzun donla kalmıştır. El pantolonunu alıp çekilir

hemen A’ya işaret eder.) Nasıl isterseniz bir itirazımız yok tabii. Ben bir şey yapmadım, bu

hususu aklınızdan çıkarmayacağınızı umarım. (Ceketi verir el hemen döner)

Hizmetinizdeyim efendim, pantolonum kalabilir değil mi efendim? (El olmaz der) Pekala

karşı koymuyorum işte. (Pantolonunu çıkartıp verir. Donu B’nin kinin aynıdır. El çekilir

kapı kapanır)

EL IŞIĞI SÖNER

Balıkçı gibi

Allah belanı versin.

11
B- Yanılmıyorsam bu fikir senden gelmişti:

A- Ama uygulayan sen oldun.

B- Öyle anlaşılıyor ki biz ne yapsak elbiseleri zaten alacaklarmış.

A- Hayır. Başımızı belaya sokan senin şu gülünç davranışın oldu. Dikkati elbisemize çektin.

Şu paçalarını sıvamasaydın hiç değilse. Belki de el bey dikkat bile etmeyecekti.

B- Dikkat ettiysen görüşlerimiz birbirinden farklı. Sen hiçbir şey yapmadan her şeyi yapmana

izin verilsin istiyorsun- izin verilen sınırlar içinde tabii. Öte yanda ben yasak olan her şeyi

yapıyım istiyorum, ama öyle anlaşılıyor ki pantolon giymekte yasaklanmış.

A- Bu dertleri hep sen kendin sardın başına.

B- Yanılıyorsun, bir daha tekrar edeyim, bu striptize benim sebep olduğumu hiç kimse iddia

edemez. Dediğim gibi pekala önceden karar vermiş de olabilirler.

A- Her halükarda benim tutumumun üstün olduğunu sen de görüyorsun. Ben duvara

vurmadım, şarkı söylemedim, paçalarımı sıvamadım ve seninle tamamen aynı

durumdayım.

Donumuzun çizgilerine varana kadar.

B- O üstünlük niyeymiş peki?

A- Daha az gayret ve aynı sonuç. Üstelik tabii iç özgürlüğümde…

B- Bir daha şu iç özgürlük tatavasına başlayacak olursan gebertirim seni.

A- (Gerileyerek) Ama hakkın yok buna, hakkın yok. Herkes, her kişi, kendine en iyi uyan fikri

seçmekte tamamen özgürdür.

B- Hiç anlamam canıma tak etti artık.

A- Peki, yalnız baştan söyleyeyim sana, buna da karşı koymayacağım. Karşı koymak seçme

yapmak demektir, bu da şeye uymaz tabii.

B- Neye?

A- (Çekinerek) İç, iç-

B- (Saldırır)

12
A- (Geri zıplar kaçmaya başlar) Dokunayım demeyesin bana.

EL IŞIĞI YANAR (GENEL + SANDALYE DUŞ’UN ÜZERİNE)

(Kapı açılır el görünür, işaret eder ikisi de oldukları yerde kalakalırlar.)

B- Ben mi?

A- Ben mi?

B- Seni istiyor olmalı.

A- İlk sen başladın. Herhalde cezanı verecek. Niyeti bozuk gibi.

B- Ceza ha? Hala aptalca teorinin üstünlüğüne inanıyorsun demek?

A- Sen de hala teorisiz olmanın, kaba bir deneyciliğin yeteceğine inanıyorsun demek.

(El çığırır.)

B- Gitsek daha iyi olacak. Yine bir şey istiyor galiba.

A- Pekala kimin üstün olduğunu göreceğiz bakalım. (Ele yaklaşır. El onları birbirine

kelepçeler. Kaybolur ve kapı kapanır. B, A’yı sürükler ve hiç ses etmeden çöker.) Ne

demek bu? (Tedirgin) İyisin ya? Bu sefer ciddi bir şey mi dersin ha? Bir şey söylesene

canım.

B- Korkarım…

A- Evet

B- Şimdiye kadar, el beyefendi mekan içindeki hareket kabiliyetimizi kontrol altına aldı. Belki

de şimdi sıra daha temelden bir sınırlamaya geldi, kim bilir?

A- Ne demek yani?

B- Zaman içindeki sürekliliğimizi sınırlayacak.

(Sessizlik)

A- Ne bileyim ben. Hep senin hareketlerin yüzünden. Git gide daha çok şey kaybetmektesin.

Oysaki ben iç-

B- (Yalvarır) Lütfen.

13
A- Özür dilerim kızdırmak istemedim seni. E, ne diyorsun şimdi?

B- Bunun sadece bir yolu var.

A- Neymiş o?

B- Özür dileyeceğiz.

A- Özür mü? Ama niye? Biz ona bir şey yapmadık ki. Eğer özür dilemesi gereken biri

varsaB- Onu bunu bırak şimdi. Bir deneyelim bakalım, bir özür dileyelim. Kendimizi

kurtarmak için.

İşe yarar belkide.

A- Hayır yapamam bunu. Sebebini de bilmiyorum, açıklamaya gerek var mı-

B- Tamam, tamam ezbere biliyorum sebebini. Ondan özür dilemek bir seçme yapmak, bir

seçme yapman da hareket olanağını sınırlaman demek olacak, falan filan.

A- Öyle.

B- Sen başının çaresine bak, ben özür dileyeceğim. Yalvar yakar olacağım. Belki de bunu

bekliyordur.

A- Ben de isterdim ama prensip meselesi.

B- Tamam o zaman.

A- Dur, dur bir çözüm buldum galiba. Kendinle birlikte özür dilemeye zorlarsın beni. O

zaman seçme sorunum ortadan kalkmış olur, bu işe mecbur edilmiş oluyorum sadece.

B- Öyle olsun. Mecbur ediliyorsun farz et. (Kapı açılır)

A- Geliyor galiba. (El görünür) Hey Allah kahretsin buket yaptıramadık.

(Fısıldar) Önce sen söyle. (İkisi de ele koşarlar. B gırtlağını temizleyip konuşma yapmaya

hazırlanır)

B- Pek muhterem el! Yani pek muhterem bay el. Bizi dinlemek zorunda değilsiniz biliyorum,

ama yine de kalplerimizin en hassas noktasından gelen bir sesi susturmak pek mümkün

olmuyor, yani demek istiyorum ki, izin verirseniz, biraz geç kalmış olmamıza rağmen şey

olduğu için çok mütessiriz, yani şey için… (A’ya) Ne için?

14
A- Yürüdüğümüz için, ilerlediğimiz için, her şey için.

B- Yürüdüğümüz için, ilerlediğimiz için çok özür dilerim, ifade etmekten acizim her şey için.

Şey olduğu için, olduğumuz için. Yani şey için gerçekten üzüntü duymaktayım. Bizim

hakkımızda sizin bildiğiniz, bizimse bilmediğimiz her şey için, hem tabii bilemezdik ki,

nerden bilelim, yani zaten ne biliriz ki biz? Yani eğer varsa böyle bir şey çok

müteessirim… ben…ben affımı diliyorum, evet affımı.

EL IŞIĞI YANAR (GENEL + SANDALYE DUŞ’UN ÜZERİNE)

(Eli büyük bir gösterişle öper)

A- Ben de katılıyorum bu sözlere… Yani, tabii, bir derceye kadar, tabii bir kısmına, baskı

altında bulunmaktayım… Prensiplerim, biliyorsunuz ne olursa olsun. Mecburen de olsa

en içten itirazlarımı sunuyorum. (Eli öper. Bu sırada ikinci kapı açılmıştır, bir başka el

görünür.

Bu el tamamen kırmızı kaplıdır ve ikisine işaret eder.)

B- Şuraya bak.

A- Bir tane daha.

B- Hep çift olurlar zaten.

A- Bizi çağırıyor.

B- Dediğini yapsak iyi olacak. (Birinci el B’nin kafasına kartondan bir külah geçirir.)

BLACK OUT (KAFAYA KÜLLAHLAR GEÇTİĞİ AN)

Göremiyorum.

A- (Birinci el A’nın kafasına da aynı külahtan geçirir.) Ortalık kararıverdi değil mi? Çantalar,
ya çantalarımızı unutsaydık!

KIRMIZI YANAR

B- Çağırıldığın zaman gitmek zorundasın.

15
BLACK OUT

Yavaşça sandalye duş yanar. Oyuncular ışığın altında

görünürler ve yavaşça genel ışık yanar selam dururlar

C-

D- (Bileklerinde kelepçe, kafalarında burunlarına kadar inen külahlar, düşe kalka, ikinci ele

doğru zikzaklar çizip yalpalayarak sahnenin ortasına gelirler.)

SON

16

You might also like