You are on page 1of 12

PSİKOLOJİK DANIŞMA SEANSI KADIN (HÜDA) DANIŞAN

İLK OTURUM
İREM BÜRKÜK 190555042 BİREYLE PSİKOLOJİK
DANIŞMA DERSİ
D: danışman
H: danışan

D: Hoş geldin.
H: merhaba.
D: nasılsın?
H: iyiyim teşekkür ederim.
D: nasılsın rahat mısın?
H: Rahatım.
D: daha önce hiç psikolojik danışma veya terapi gibi bir deneyimin oldu mu?
H: hayır, ilk defa geliyorum.
D: güzel. O zaman seninle paylaşmak istediğim, not aldığım bazı bilgiler var. Bunları paylaşmak
istiyorum seninle.
H:evet.
D: danışmalarımız Salı günü saat 15:00’da burada olacak. burada konuşulanlar senin, benim ve
süpervizör hocamın bilgisi dahilinde olacak. Üçüncü kişilerle asla paylaşılmayacak. Gizlilik esasımız
var. Danışma süremiz kırk beş dakika olacak ve bu süre boyunca din, dil, ırk, siyaset gibi konularda
tartışmaya girmeyeceğiz. Bu şekilde olacak. ( yapılama)
H: anladım.
D: peki bugün buraya ne getirdin, ne konuşmamızı istersin?
H: yani genel olarak çok konuşan taraf değil de dinleyen taraf olduğum için bir kere de bu şansı
kendime vermek istedim.
D: güzel düşünmüşsün, peki ne konuşalım istersin?
H: şöyle yani bugün uykusuzum ve bunun sebebini anlatmak istiyorum.
D: hıhım ( asgari düzeyde teşvik)
H: ben aksaraya gelmeden bir hafta önce trafik kazası geçirdim. O an arkadaşlarımlaydım.
D: hıhım.
H: kendi kişisel arkadaşlarım.
D: geçmiş olsun bu arada.
H: çok teşekkür ederim.
D: evet.
H: ve çarpışma anını birebir gördüm ve sert bir çarpışmaydı. Kimseye bir şey olmadı. Yani benim
biraz sağlık sorunlarım oluştu ses tellerim falan zedelendi. İşte vücudumda ezilmeler morarmalar oldu.
D: anladım.
H: ama hani o öyle biter diye düşünmüştüm. Ama o günden beridir iki günde bir sık sık tekrarlanıyor
bu. Geceleri uyuyamıyorum. Yani gözümü kapatıyorum o çarpışma anı. Ve hani o sırada çarptığım,
mesela diyelim başımı çarpıyorum.
D: hıhı
H: uyandığımda feci bir baş ağrısı. Kolumu çarptığımı görüyorum mesela
D: evet.
H: kol ağrısı.
H: yani dün gecede aynısını yaşadım sabaha kadar uyuyamadım. Sürekli bölük bölük uyuyorum ve bu
beni artık çok yormaya başladı. İki- üç haftadır böyle. Ve bunu nasıl geçeceğini ne yapmam
gerektiğini de bilmiyorum açıkçası.
D: anlıyorum. Çarpışma anını birden fazla kez yaşıyorsun. ( içerik yansıtma)
H: evet.
D: hımm peki şöyle bir şey soracağım sana. Uykularının bölünmesi olayı şey bittikten hemen sonra mı
başladı, yani trafik kazası geçirdikten hemen sonra mı başladı? Muğla’dayken okuduğun yere
gelmeden önce mi? Buraya geldiğinde yine mi başladı bunlar? (konuşmaya açık davet sorusu)
H: şöyle oldu. İlk gün zaten hiç uyuyamadım. Çünkü Uyumam değil gözümü kapattığım an bile o anı
görüyordum. Orada başladı zaten ama sanki buraya geldiğimde daha çok arttı çünkü mesela çarşıya
falan gidiyoruz. Bilmiyorum artık yolu izlemeye korkuyorum çünkü her an biri çarpacakmış gibi
geliyor, biri öne atılacakmış gibi geliyor ve artık paranoya olmaya başladım. Yolda gelirken mesela
babamla geldik biz.
D: hıhım evet.
H: şahsi araçla. Sürekli baba yavaş baba dikkat et. Yani sürekli böyle müdahalelerde bulunarak şey
oldum. Yani geldim zaten.
D: müdahalede bulunma gereğinde hissettin kendini. ( içerik yansıtma)
H: evet aynen. Karşıdan karşıya geçerken önceden çok rahattım şu an çok panik oluyorum. Yani
geçmeden önce bir on kez falan düşünüyorum. Geçmeli miyim ya çok hızlı gelirse. Yolda araç olmasa
bile geriliyorum.
D: geçirdiğin trafik kazası yüzünden bazı olaylara karşı verdiğin tepkiler değişti. ( içerik yansıtma)
H: evet
D: bu durumda sana kötü hissettiriyor. (duygu yansıtma)
H: evet.
D: peki bu panik hali hep devam mı ediyor, yoksa sadece yola çıktığın zamanlarda mı oluyor? Yani
örneğin sadece otobüsteyken ve uyurken mi oluyor? Otobüsten kastım yani sadece bir araçla yolculuk
yaparken mi oluyor? (konuşmaya açık davet sorusu)
H: evet bir araçla yolculuk yaparken ya da işte dediğim gibi karşıdan karşıya geçerken de oluyor ve
mesela ımm nasıl desem, bir aracın bana çarpacağını hissettiğim an, mesela geçen gün çarşıya çıktım.
D: hıhım
H: Bir araç üstüme sürdü mesela böyle kaldım yani. Öyle bir şey olsa hani herhalde bir tepki
veremezdim.
2 saniye sessizlik olmuş ikimiz aynı anda konuşmaya başlamışız ama minicik bir sessizlik. 04:53-
04:55
D: Aracın üstüne doğru geldiğini hissettiğin için bir anda donakaldın. (anlamın kişiselleştirilmesi)
H: aynen öyle, bir anda tepki veremedim. Ki bunlara karşı çok soğukkanlı duran bir insandım. Hani
çok takılmazdım böyle şeylere ama dediğim gibi kazadan sonra böyle sürekli bir panik hali ve mesela..
Dediğim gibi bu olayı yaşadım ve o gece uyuyamadım falan. Böyle yani. Sürekli böyle devam ediyor.
Geçenlerde de şey oldu. Oda arkadaşımla çarşıya çıktık. Onun da sınıf arkadaşıyla buluştuk. Onun
arkadaş ortamı vardı. Ve bir arkadaşının kişisel arabası vardı. Hani bizi yurda bırakmayı teklif etti.
Kabul ettik. Ama ben dedim hani hızdan korkuyorum hız yapmanı istemiyorum kesinlikle diye ve
kendine göre hızlı değildi ama bilmiyorum. Ben mi çok abartıyorum bilmiyorum ama sürekli bir
yerlere tutunma isteği. Yani yol bitene kadar böyle çok. E arabadan indiğimde böyle elim ayağım
titriyordu o derece. Çünkü çok panik oluyorum. Bilmiyorum. Ufak bir hızda sanki bir anda biri çıksa
engel olunamayacak ve çarpışacağız. Ki öyle bir an yaşandı. Bir ara çok hızlandı ve gözümü kapattım
direkt kabullendim yani çarpışacağız dedim. Çünkü kaza yaparken dört kişiydik araçta yanımdaki
arkadaşım ve ön koltuktaki arkadaşım o sırada telefonuyla ilgileniyordu hiçbir şey görmediler.
Arabayı süren arkadaşım da gözünü kapatmıştı ve ben böyle kaldım ve sadece o çarpışmayı izledim.
Çarpıştıktan sonra savrulduk falan. Bir anda zaten önümüze çıktığı için bu kaza oldu. O yüzden sürekli
böyle bir şey olacakmış gibi hissediyorum.
D: o çarpışma anı sende şok etkisi yarattı yani. (içerik y)
H: . Zaten ses tellerimin zedelenmesi, ilk başta şey dediler şoktan dolayı sesin gitti dediler.
D: hıhım
H: ama bu düzelmedi. Ve bir hafta, bir buçuk hafta sesim çıkmıyordu yani. Zamanla geçer falan şokun
etkisiyle dediler ama bilmiyorum. Şu an daha iyi ama.
D: bu trafik kazası senin içinde bir korku yarattı, korku yarattığı içinde ister istemez başka bir araçla
da seyahat ederken kendini kötü hissediyorsun. (empati)
Tekrar yaşamaktan korkuyorsun diyebilir miyiz? (konuşmaya açık davet)
H:diyebiliriz.
07:22- 07:26 sessizlik, danışan bitiriyor sessizliği.
H: bir de birine bir şey olacak korkusu oluyor sürekli. Zaten çarpıştıktan sonra ilk aklıma gelen
arkadaşlarıma bir şey oldu mu? Şeyiydi. Direkt onları kontrol etmeye gittim. Zaten en hasarlı ben
çıktım ama kendi ağrılarımı falan fark etmemiştim bile.
D: kendinden çok o an onları düşündün yani. ( içerik y)
H: evet.
D: peki bu trafik kazası anı sonrasında yani, noldu bir onu anlatabilir misin? (konuşmaya açık davet)
H: yani kaza anı mı?
D: aslında sonrasından bahsediyorum. Kaza anını da konuşacağımız günler gelecektir. Tabi şu an
anlatmak istiyorsan şu anda da anlatabilirsin. Daha çok senin anlatmak istediklerine odaklanmak
istiyorum. Şunu merak ediyorum. Sen kazadan dolayı kendini kötü hissettiğin için ve kazanın
etkilerini bir şekilde taşıdığın için sadece seni biraz olaylardan uzaklaştırmak adına kazadan
sonrasında neler değişti hayatında? Onu merak ediyorum. (konuşmaya açık davet)
H: ya şöyle eve geldim falan ailem normalde bu tarz şeylerde tepki veren bir insan. Onlar bile o kadar
korkmuştu ki hiçbir şey söyleyemediler
D: hıhım
H: ve onlarda şaşırdılar, beklenmedik bir şeydi.
D: evet.
H: o günden sonra şeyi fark ettim. Her an her şey olabilirmiş. Evden sarılarak çıktığımız bir insanı bir
daha göremeyebilirmişiz. Sanırım bu kaybetme korkusu oluşturdu ben de. Yani buraya geldiğimde de
mesela. Sürekli ailemi düşünüyorum acaba kardeşim mesela küçük kardeşim var.
D: evet.
H: ya okula giderken başına bir şey gelse diyorum. Araba çarpsa tarzı sürekli bunları düşünüyorum ve
zihinsel olarak bu durum beni çok yoruyor.
D: kaybetme korkusu sende sürekli ailene dönme onları düşünme isteği oluşturuyor dolayısıyla bu da
sana kendini ailene bakma onları düşünme. Yani aslında bedenen buradasın ama kafan orada. ( içerik
yansıtma, saydamlık)
H: kesinlikle.
D: peki biraz daha açmak ister misin bu konuyu? (konuşmaya açık davet)
Hani dedin ya sürekli onları düşünüyorum bu durum beni çok yoruyor diye. ( içerik yansıtma)
H: onlara bunu yansıtmıyorum. Çünkü onlar işin psikolojik boyutunu. Çok düşündüklerini de
düşünmüyorum.
D: hıhım.
H: fiziksel olarak ağrılarımın işte morluklarımın geçtiğini bilmek onlara yetiyor. Ama işte kafamın
içindeki durmuyor. Sürekli düşünme halindeyim. Bilmiyorum.
D: gördüğüm kadarıyla bu düşünme hali seni oldukça yıpratıyor, bu uykusuzluk hali ve aynı zamanda
bu düşüncelerinin asla susmaması sana kendini oldukça yorgun bitkin hissettiriyor. (problemin
kişiselleştirilmesi)
H: evet. Aynen öyle.
D: başka bu konuyla ilgili anlatmak istediğin bir şey var mı? (konuşmaya açık davet)
Çok deşmekte istemiyorum ama yaşadığın olay herkesin normal hayatta yaşadığı durumlardan değil
dolayısıyla ekstrem bir durum ama gördüğüm kadarıyla sen iyi bir tepki vermişsin iyi tepkiden kastım.
Sosyal hayata adapte olmaya çalışıyorsun. Uykularını bölüyor hala sadece. (amacın kişiselleştirmesi)
Anlatmaya devam et istersen.
H: yani şöyle hani kendimi geri çekmek istemiyorum çünkü bırakırsam ipin ucunu tutamam diye
düşünüyorum. Kendi içime kapanırsam hani daha zor olur diye düşünüyorum. Bu yüzden sosyal
hayatıma devam ediyorum tabi. Ama işte dediğim gibi o bir şey olacakmış hissinden de
kurtulamıyorum aynı zamanda.
D: hıhım.
H: bir de nasıl desem ailemle her şeyi paylaşamadığım için bu tür duygusal durumları, bazen başa
çıkmakta da zorlanıyorum. Yani her şeyimi paylaşan biri değilim. Evden de zaten 14 yaşında çıktım.
Bu yüzden sürekli bir şeyleri paylaştığım kişiler değiller zaten. Yine de bu durum beni aileme bir tık
daha bağımlı hale getirdi.
D: evden 14 yaşında çıktım dedin? (somutluk)
H:liseye başladığımda yurttqa kalmaya başladım ve işte 4 yıl boyunca yurttaydım. Bir yıl mezuna
kaldım. O süreçte de ayrı eve çıktım arkadaşımla.
D: hıhım.
H: yani öyle. çünkü Ev haline de çok uyum sağlayamıyorum artık. Evdekilerle çok uyuşamıyoruz
özellikle annemle de çok anlaşamıyoruz. Çok anlaşamadığımız için. O yüzden bu tür duygu çok
durumlarını yansıtamıyorum onlara.
D: anladım. Erken yaşta evden ayrıldığın için ailenle çok da sıkı bir bağın yok gördüğüm kadarıyla bu
durum seni onlardan ister istemez uzaklaştırmış ama yaşadığın diğer durumdan dolayı kaybetme
korkusu eklendiği için seni onlara biraz daha yakınlaştırmış. (amacın kişiselleştirilmesi)
H: evet aynen öyle.
D: peki annemle aram pekiyi değil dedin bunu biraz açmak ister misin biraz? ((konuşmaya açık davet
ve somutluk)
H: şöyle, düşünce olarak hiçbir zaman uyuşmadık yani bu o kadar çok büyüdü ki aynı evde duramaz
olduk. Yazları ya o gidiyor ya ben gidiyorum. Çünkü uzun bir süreç ve beraber bunu götüremiyoruz.
D: hıhım.
H: babam da sürekli ikimizin arasında kalıyor ve sürekli bir şey de diyemediği için.. yani olmuyor.
Sürekli bir yargılama durumu. İlk başta ergenliğin verdiği şeyden dolayı çok abarttığımı
düşünüyordum ama büyüdükçe hiçbir değişim olmadı. Aynı şey devam etti. Bunu artık kabullendim.
Anlaşamıyoruz. İletişimimiz sağlam değil. Bu yüzden çok da bir şey paylaşmıyoruz. Ama dediğim
gibi kaza olayında en çok etkilenen insanlardan biri de annemdi.
D: iletişiminiz çok iyi olmadığı için annenle hala bunun devam edeceğini düşünüyordun taa ki kaza
olana kadar. (içerik yansıtması)
H: evet ama bunun daha sonrasında devam edeceğini düşünmüyorum. Yani farklı bir şehire geldim
lisede uzaktaydım yine ama. İki haftada üç haftada bir gidiyordum. Ama şu an uzak mesafe olduğu
için mesela ocağa kadar buradayım. Yani uzak mesafedeyken anlaşıyoruz biz. Aynı evin içindeyken
olmuyor.
D: bir aradayken iletişimde problemler yaşıyorsunuz. ( içerik y.)
H: evet. Bir hafta hiç konuşmadığımız birbirimizin yüzüne bakmadığımız dönemler oldu bizim. O
yüzden en sağlıklısı buymuş gibi geliyor bazen.
D: yani uzakta olmak sana daha iyi hissettiriyor aslında. (duygu yansıtması)
H: ya da ben kendimi böyle avutuyorum.
D: diyorsun.
H: hı hı evet.
D: yakında olmak iyi hissettirmiyor, uzaktayken de kendimi mi avutuyorum diyorsun. (amacın
kişiselleştirilmesi)
H: şöyle yani yakında olduğum zaman olmuyor ama uzaktayken de bütün o psikolojik yük. Yani
çünkü dediğim gibi 14- 15 yaşından beri sürekli çamaşırı yemeği falan, bunların hepsini kendim
yapmaya çalışıyorum çünkü yurtta kaldığım için zaten buna mecburum. Onun dışında bu süreç bu
şekilde devam ettikçe. Bir de ayrı evde de kalınca o yemek yapma şeyi falan da devreye girince artık
iyice her şeyi kendim halledebilirim psikolojisine girdim. Ama yine de ne kadar böyle olsa da. Uzak
bir şehre gittiğimde mesela grip oldum yani sanki annemin bir mercimek çorbasını içsem iyileşirmişim
geliyor ama işte. Şartlar el vermiyor.
15:55- 16:05 sessizlik
D: aslında yakındayken anlaşamadığımız insanlar uzaktayken daha sevimli görünüyorlar. (saydamlık)
H: evet, sanırım öyle.
D: şu an neler hissediyorsun?(şimdi ve burada)
Danışan burada ağlamaya başladı ben de sakin ol dedim. Ağlamanda herhangi bir problem yok
dedim bir de. 16:18 – 16:38 arası sessizlik ve bunu diyorum tam başında 16:18- 16:20’de falan
cümlem bitiyor.
H: bunları kendi arkadaş çevremde bile dile getirmediğim için... Hani bir süre koşarsın sonra nefes
nefese kalır dinlenirsin ya
D: hımhım.
H: Şu an o noktadaymışım gibi hissediyorum.,.
16:51 16:57 sessizlik. Danışan böldü bunu.
H: çünkü şey gibi hissediyorum hani, kendi ayaklarımın üstünde durmam gerekiyor. Güçlü durmam
gerekiyor. Taviz vermemem lazım. Sürekli bir savunma mekanizması içerisindeymişim gibi
hissediyorum kendimi.
D: yorulduğunu hissediyorsun. ( içerik yansıtması)
H: evet. Yani gerek yoktu diye düşünüyorum bu kadar. Daha çok genciz. Bu kadar şeyi düşünmek,
bilmiyorum. Gerek yoktu diye düşünüyorum işte.
D: düşünmek bir yerden sonra ağır geliyor. (empati)
H: evet.
D: Bu kadar düşünmek, senin kadar düşünmek… (empati)
H: mesela yurt dışında dayım yaşıyor. Çocukluğumun belli bir dönemin de bana bakmış. Ama ben onu
hatırlamıyorum. Bana çok bağlı ama ben onunla sekizinci sınıfta falan tanıştım. Yani bana o kadar
uzak olmasına rağmen sanki yanımdaymış gibi. İletişimi koparmadık. Sık sık görüşüyoruz. İki günde
bir falan yani sürekli yanımdaymış gibi hissettiriyor. Sevgisini falan da. O kadar uzakta olmasına
rağmen hissedebiliyorum ama bazen diyorum ki aynı evin içinden annemden ben bunu
hissedemiyorum. Aynı annedenler sonuçta. Kardeşler. Neden diğeri böyle diye çok sorguladım.
D: uzaktaki dayının bile sevgisini bu kadar hissedebilirken annenin sevgisini neden hissedemediğini
sorguladın. (amacın kişiselleştirilmesi)
H:evet.
D: peki biraz daha bahsetmek ister misin bu konudan? (konuşmaya açık davet)
H: annemler on kardeşlermiş. Yani teyzemleri dayımları hepsini çok seviyorum ve hepsiyle iyi
anlaşırken annemle uyuşmuyoruz. Teyzeme bir gün sordum. Neden yani? Niye o sevgiyi veremiyor
diye? Şey dedi, biz on çocuk büyüdük. Evin içinde biz o sevgiyi göremedik, göremediğimiz için
gösteremiyoruzdur belki dedi. Böyle konuştu. Tamamen artık buna yoruyorum. İnsan görmediği bir
şeyi gösteremez mi acaba diye. Ama şöyle de düşünüyorum. Mesela ben göremediğimi hissediyorum
ama tam tersi bir çocuğum olursa bunu hissetmemesi için elimden geleni yapacağımı düşünüyorum.
D: annenin sana gösteremediği sevgiyi sen kendi çocuğuna göstermek istiyorsun. onun senin gibi
hissetmesini istemezdin. (problemin kişiselleştirilmesi)
H: evet. Kesinlikle.
19:35- 19:50 sessizlik.
D: şu an neler hissediyorsun ( şimdi ve burada)
H: konuşabildiğim için rahatım. Dediğim gibi kimseyle çok paylaştığım şeyler değil. Çünkü o
savunma mekanizması dediğim şey hani.. Onu aşmamak için çok anlatmıyorum. Hallediyorum
diyorum her şeye biri bir şey sorunca, zorlanıyor musun vs hallediyorum deyip geçiyorum. Öyle…
Ama şu an konuşmak iyi geldi mesela.
D: sevindim senin adına (saydamlık)
D: bizim bu terapideki somut amacımız en somut haliyle, yaşadığın trafik kazası sonucunda
uykularının bölünmesi ve kendini herhangi bir araçta giderken ve sosyal hayatta bunun etkilerini

yaşıyor olman ( aslında biraz konuyu toparlamak istemiştim ama amaç söylemişim ☹)

D: doğru anladım değil mi? ( konuşmaya açık davet)


H: evet doğru.
D: peki bu konuyla ilgili başka anlatmak istediğin bir şey var mı? ( konuşmaya açık davet)
H: yani sürekli güven problemi yaşıyorum. Bu konu hakkında da konuşmak istiyorum.
D: tabi dinliyorum. ( asgari düzeyde teşvik)
H: arkadaş olsun aile olsun... Sanki böyle sırtımı yaslayabileceğim kimse yokmuş gibi hissediyorum
bazen. Babam… Babamla aram çok iyi. Bu zamana kadar her istediğimi her şeyimi düşündü. Hiçbir
şeyimi eksik etmedi. Ama bazen onu bile sorgularken buluyorum kendimi.
D: ona olan güvenini bile sorguluyorsun. ( içerik yansıtma)
H: evet… Yani mesela birinin yaklaşımını, iyi niyetle yaklaşsa bile çok da samimi gelmiyor iyi
niyetleri öyle söyleyeyim. Sürekli bir art niyet arıyorum.
D: insanların niyetlerini sorguladığın için onlara da güvenemiyorsun, koşulsuz güvendiğin biri yok ve
hayatındaki herkes için böyle. ( amacın kişiselleştirilmesi)
H: evet.
D: peki daha önce hayatında hiç, şuna güvendim işte dediğin bir insan olmadı mı? ( konuşmaya açık
davet)
H: zaten oldu ve bundan aynı dönütü alamadığım için sanırım böyle hissediyorum.
D: biri oldu dedin. ( somutluk)
H: aynen. Çok sevdiğim biri vardı. Yani güveniyordum ve yaşım… lise dönemiydi işte. Onun getirmiş
olduğu bir anlık bir şey miydi onu da bilmiyorum.
Mimik olarak bir şey bekledi benden. Yüzüme öyle baktı bende
D: anlatmak istiyorsan anlatabilirsin. ( asgari düzeyde teşvik)
H: erkek arkadaşım vardı.
D: evet.
H: kendisine gerçekten çok güveniyordum. Ya da en zor zamanımda yanımda olduğu için öyle
düşünüyordum. Bilmiyorum. Bazen bunu da sorguluyorum gerçekten güveniyor muydum diye.
Yalanını falan sorgulamıyordum.
D: yanında sorgulamadığın beraber iyi vakit geçirdiğin biriydi. Bu durum da sana kendini iyi
hissettiriyordu. (anlamın kişiselleştirmesi)
H: yani evden uzaklaşıp onun yanına gelince gerçekten kendimi daha rahat hissediyordum. Daha
güvende mi diyeyim.
D: onun yanındayken kendini oldukça iyi hissediyordun yani. (duygu yansıtması)
H: evet, onu işte.
D: o sana iyi geliyordu diyebilir miyiz? ( duygu y.)
H:geliyordu. Birbirimize iyi geliyorduk hatta. ama işte onun da sorunları vardı. Ve bir süre sonra fark
ettim ki beni kendi sorunlarının sebebi haline getiriyor.ve arkadaşlarım bile bunun farkına varmaya
başladı. Bak işte sana zarar verecek psikolojik açıdan diye. Çünkü her şeyin sorumlusu olmaya
başladım ve biz tanıştığımızda babası intihar etmişti. Bizi yakınlaştıran şey bu olmuştu. Bir süre sonra
bir iki yıl geçtikten sonra hani işin ucu sanki ona bile gelecekti yani. Nasıl desem.
D: onun sebebini bile sana bağlayacaktı yani (içerik y.)
H: evet, öyle cümleleri oluyordu. Benden önce arkadaşlarım fark etti bu durumu. O iyi değil zaten
diye. Yine de yanında olmak istedim. Destek olmak istedim. Ama bazen olmuyor işte. Ne kadar
çabalasan da emek versen de… Onun için yeri geldiğinde aileme bile yalan söyledim. Yani yurtta
kalıyordum ve yurt hocalarım bile biliyordu. Yurt müdürüm de dâhil. İşte bazen diyordu. Aileni
çağıracağım işte diyeceğim seni yurttan alsınlar diye. Yani göz korkutmak için yapıyordu. Herkese
yapıyordu işte ama o psikolojik baskı altındaydım sürekli. Ona rağmen yine de devam ettirdim ama
bittiğinde ban söylediği şey sen hiçbir fedakârlık yapmadın oldu. Hiçbir şey yapmadın tarzı cümleler
duyunca. Hayal kırıklığı hissettim. Yani yapmaz dediğin şeyleri yapar ya en yakınındakiler.
D: evet.
H: ondan sonra işte dedim en yakınım bana bunu yapıyorsa başkası neler yapmaz ki. O süreçten sonra
zaten. Bir de yakın kız arkadaşlarımla alakalı şeyler...
D: öncelikle sözünü kestim özür dilerim. Kız arkadaşların ile ilgili anlatacağın şeyi lütfen unutma.
Erkek arkadaşınla olan ilişkin hakkında bir şey söylemek istiyorum o yüzden lafını böldüm.
İlişkinizde sizi ilk başlarda birleştiren şey yani sorunlarınız, ortak noktalarınızdı ama bu sorunlar aynı
zamanda sizi birbirinizden uzaklaştıran şeyler haline de geldi anladığım kadarıyla. Belli bir sonra
yaptığın fedakârlıkların görülmediğini hissettin bu da senin de ifade ettiğin gibi sen de hayal kırıklığı
ve yarıda kalmışlık hissi oluşturdu. Doğru mu anlıyorum? ( amacın kişiselleştirilmesi)
H: evet.
D: kız arkadaşlarınla alakalı bir şey anlatıyordum onu böldüm. Özür dilerim. (asgari düzeyde teşvik)
H: yok önemli değil. Kız arkadaşlarım tarafından da mesela ben bir şeyleri fark ettikten sonra, işte bak
aslında şöyle şeyler de vardı biz sana söyleyemedik tarzı cümleler duyunca hani en yakınım
dediklerim benden saklayınca da o dönem ben de bir güvensizlik oluştu zaten. O dönem ben
üzüldüğümde işte, ben üzülünce dışarı çok yansıtamıyorum sürekli sürekli içime atıyordum ve bir gün
rahatsızlandım. Gece üç civarı. İçime bir ağrı girdi. Bedenim titremeye başladı. Ambulans geldi.
Hastaneye yattım. Doktorlar bir sürü test yaptı hiçbir şey çıkmadı. Daha sonra sağlık çalışanları odaya
girdiğinde ilk sordukları soru, şu sıralar bir şeye üzüldün mü? Oldu. Ama işte ailem olduğu için evet
de diyemedim. Onlarla bu konuları paylaşabilen biri değilim. Hayır dedim. Hastaneye gittik sonra. Bir
türlü neden olduğunu anlamadılar. Sonra ilaç yazdılar. İlaçlar yan etki yaptı. Kusma sürekli ağrı falan.
Sonra yine hastaneye gittik. Bana ağrın olursa seni ameliyathaneye alıcaz dediler ama teşhis yok.
Babam sinirlendi bir şey yokken teşhis konmamışken niye ameliyat olsun ki gibisinden. Ve pandemi
dönemiydi
D: evet…
H: babamı almadılar odaya. Tek kişi alıyorlardı. Annem yanımda kaldı. Havada soğuktu baya. Ve ben
o gün hastanede sabaha kadar düşündüm. Beni bu kadar üzen şeyler… Değer mi yani. Mesela babam
şu an beni dışarıda bekliyor. Benim için endişeli. Annem bu saatte burada oturmuş uyuyor. O gün
sabah kadar düşündüm. Hiçbir şeyin benden önemli olmadığına karar verdim. Hayatıma kim girerse
girsin önceliğimi her zaman kendime vereceğimi fark ettim. O süreçte de aileme karşı bir bağlılık
olmuştu. Şimdi kazadan sonra da aynı şey tekrar etti. Yani dönemsel olarak bu tarz yakınlaşmalar
yaşıyorum yani.
D: ilk başlarda erkek arkadaşının güvenini kırması sonrasında çok yakınım dediğin kız arkadaşlarının
bunu devam ettirmesi sonra senin kendini üzülmüş kırılmış hissetmen ve bunun beraberinde getirdiği
hayal kırıklığıyla yaşadığın o hastalık süreci, öncelikle senin güveninin bir daha eskisi gibi
olamamasını sağladı. (amacın kişiselleştirilmesi)
Daha sonrasında ise bu güven kırıklığı artık vücudunun taşıyamayacağı bir noktaya geldi ve sen
hastanede yatmak durumunda kaldın. Yaptığın fedakârlıkları sorgulamanı sağladı. (içerik yansıtması)
Bu benim yorumum değil ama doğru kelimeyi bulamadım ama bu sürecin sonunda kalbinle değil
aklınla düşündüğün bir dönem geldi. Ve o dönem tekrar ailenle yakınlaştın. Güven durumun ve
kazanın bir ortak yönü var. Bu da ailenle yakınlaşma mevzun.( konuları birbirine bağladım. Problemi
kişiselleştirdim)
D: peki bu ailenle yakınlaşmalar kısa süreli mi oluyor uzun süreli mi oluyor? (somutluk)
H: şöyle oluyor, o yakınlaşmayı hissedebiliyorsun ama ikinci bir olay yaşayana kadar o uzaklaşma
döneminin farkında olmuyorsun. O an tekrardan fark ediyorsun. Uzaklaşmışım demek ki farkındalığı
oluyor. Bir de hani psikolojik şeyler fiziksel halime çok yansıyor. Sürekli bir şekilde hastalık olarak
bana dönüyor. Çok içime atmaktan sanırım. Vücudum o stresi kaldıramıyor.
D: ilk oturduğunda şey demiştin ben hep dinlerim demiştim. İlk kez anlattığından bahsettin. Bu hiç
anlatmama hali sebep oluyor olabilir mi sence böyle fiziksel olarak yansımasına? ( bağlama)
Belki de vücudun senin için bir sinyal veriyordur. (saydamlık)
H: evet olabilir, senin de dediğin gibi artık mantıksal bakıyorum olaylara. Eskiden çok duygusal
bakardım olaylara. Ama şimdi öyle değil. Mantıksal bakmak bana çok daha iyi geliyor.
D: mantıksal ilerlemek iyi yani.( içerik y)
H: evet.
D: sana kendini iyi hissettiriyor. ( duygu y)
H: kesinlikle. Hani bir soru vardır ya, aklınla mı hareket edersin mantığınla mı diye. Benim için kesin
mantık yani.
33:11- 33:19 sessizlik
D: simdi neler söylemek istersin? (şimdi ve burada)
H: yani şu an olduğum kişiden memnunum. Bana birçok şey kattı. İyi ki yaşamışım iyi ki görmüşüm
bana birçok şey kattı. Ama bazen de işte tam tersi olsa nasıl olurdu diye de düşünüyor insan.
D: olaylar daha iyi ilerleseydi mesela? (konuşmaya açık davet)
H: bu kadar çok sorumluluk almama gerek var mıydı diye düşünüyorum.
D: pek artılarını hissedemiyormuşsun gibi geldi bana ama (içerik yansıtma)
H: aslında görebiliyorum. Dediğim gibi olduğum kişiden memnunum ama. Yine de acaba tam tersi
olsa nasıl olurdu gibi düşünmekten de kendimi alamıyorum.
D: seçtiğin yolun öteki tarafını merak ediyorsun ( içerik yansıtma)
H: hak ettiğim bu muydu acaba? Şartlar mesela. Şu an gerçekten hak ettipim bölümde miyim
gerçekten. Çünkü içimde başka şeyler için çok büyük bir istek vardı. Hani ..çaba vardı. Ama bu
sürecin beni tükettiğini ve bambaşka bir bölümde olduğumu düşünüyorum. Acaba bu bölüm bana iyi
gelecek mi ya da devam edebilecek miyim yapabilecek miyim gibi şeyler düşünüyorum.
D: sence hak ettiğin bölümde misin? (konuşmaya açık davet)
H: hayır bunu hak ettiğimi düşünmüyorum.
D: bunu biraz açabilir misin? ( somutluk)
H: yani ben ilkokul dördüncü sınıftan beri hep hukuk okumak isteyen biriydim ve hani babamda hep
destek oluyordu. Ama işte bu yaşadığım şeyler psikolojik olarak beni çok etkilediği için çok adapte
olamadım ve bunların hepsi sınav sürecimde gerçekleşti. Ama bunun sorumlusu da benim. Şu an
buradaysam yine sebebi benim. Kendi seçimlerimden ötürü. Kimseye kızmıyorum ama yine de..
D: kendi seçimlerinin seni getirdiği yerden memnun değilsin. (somutluk)
H: evet kesinlikle. Ama bu memnuniyetsizliği ne kadar düşünürsem o kadar çıkmaza girerim gibi
düşünüyorum bu yüzden memnummuşum gibi davranıyorum. Kendimi buna ikna etmeye çalışıyorum.
D: ‘muş’ gibi davranmak senin daha az sorumluluk almanı sağlıyor. (saydamlık)
H: evet.
36:11- 36:24 sessizlik
H: belki de burada olmak bana daha iyi gelecek. İleriki zamanlarda. Ama şu anda o şeye daha çok var
gibi geliyor.
D: iyi ki diyemiyorsun yani. (saydamlık). İyi ki diyememek sana ne hissettiriyor? (somutluk)
H: kendime kızıyorum. Dediğim gibi kendi seçimlerim kendi çabam.
D: seçimlerim dedin. ( somutluk)
H: evet şöyle. Yeri geldi mi okula gitmiyordum. Ders çalışmıyordum. İçimden gelmiyordu ve sonucu
ne olursa olsun duygularıma kapılmıştım. Bu yüzden işte. Mantık kısmını devreye sokamıyordum.
D: bu ilişkinin tam zamanı ne? Lise esansı mı sınav senesi mi? ( konuşmaya açık davet)
H: şöyle lisenin ikinci yılında başladı. Lise sonda bitti. Zaten o ilk sınava hazırlandığım yıl, hastalıktı
sınav psikolojisiydi. Zaten üniversiteye de gitmek istemiyordum. Hazır değildim. Çok da çabalamadım
o süreçte.
D: hıhım.
H: ama sonrasında mezuna kaldığım sene. Çabalıyordum gerçekten. Dediğim gibi iki arkadaşımla
beraber evde kalıyordum ve ayrı bir evde kalmanın da, dışarıdan güzel gibi gözüküyor ama içte de
kötü yanları olabiliyor. Yine bir psikolojinin içine girdim.
D: ayrı evde kalmanın sence ne gibi zorlukları vardı ? ( konuşmaya açık davet)
H: şöyle kaldığın kişilerle ne kadar iyi anlaşırsan anlaş onları ne kadar seviyorsan sev yine de o evin
sorumlulukları devreye girince o sevgi ikinci planda kalıyor.
D: yani belli sorumluluklar ve yükler ister istemez aranızdaki sevginin önüne geçiyordu (içerik y)
H: evet ve bütün o süreci... Psikolojik şeyi benim üzerime kalmış gibi hissediyordum ve o süreci
karşımdaki o kadar düşünmüyordu.
D: sana göre rahat biriydi yani. ( içerik y)
H: evet kesinlikle. Kendisi de öyle söylüyordu zaten.
D: psikolojik olarak sen daha çok etkilendin. ( içerik )
H: evet ben mecburdum. Orada kalmak zorundaydım çünkü ailemle yapamıyordum. Ve dershaneme
daha yakındım. Yol süreci olmayacaktı. Yani sürekli bir mecburiyet içerisindeydim. Bu da beni
psikolojik olarak etkiledi.
D: mecburiyet hali psikolojini kötü yönde etkiledi senin. (duygu)
H: evet, çünkü ayrı bir evdesin ve ailenin ekonomik durumu belli. Senin o evde yaşarken ki ekonomik
durumun belli. Mesela ben yemek yapmayı bilmiyordum o evde kalırken ben kendi kendime
öğrendim.
D: biraz sana hayatı öğretti yani ( saydamlık)
H: kesinlikle ve hani dediğim gibi sınav senesi olması, o psikolojik şeyler sınavdan çıkmış gibi
hissediyorum.
D: aslında sınav senesi senin için her anlamda sınav senesi haline geldi. ( amacın kişiselleştirilmesi)
H: kesinlikle.
D: bu senenin sana kattıkları peki?
H: yani olgunlaşmak diyelim. Yani şu an farklı bir şehirdeyim bu bana zor gelmiyor mesela. Yurtta
kalıyoruz. Birçok kişi çamaşır makinesinin nasıl çalıştırılacağını bile bilmiyor mesela. Yani bu
açılardan deneyimli olduğum için çok sorun yaşamıyorum. Ya da mesela bir hastane mevzusu bir
banka olayında, bu sorunları tek başıma çözebilirim. Diye düşünüyorum. Yani çünkü kendim
yapıyorum her şeyi.
D: tek başına yaşamayı öğrendin. ( içerik yansıtması)
D: bu haftaki oturumumuza eklemek istediğin bir şey var mı?
H: yok.
D: o zaman şöyle yapalım. Öncelikle bu oturumumuzu bir özetlemek isterim. Biz oturumumuza senin
başından geçen bir kaza sonucu yaşadığın uyku problemi ile başladık. Daha sonra ailevi ilişkilerin
hakkında konuştuk. Ondan sonra arkadaşlarına olan güvenin ve daha önce başından geçmiş bir ilişkin
hakkında konuştuk ve son olarak da son sene yaşadığın hayatın küçük bir özetini dinledik senden.
Danışmamıza eklemek istediğin bir şey var mı? Son kez sormak istedim. (özetleme)
H: hayır yok. Teşekkür ederim.
D: ben teşekkür ederim
Oturum süresi: 42:23

SON

You might also like