Professional Documents
Culture Documents
Oturum
Oturum
İLK OTURUM
İREM BÜRKÜK 190555042 BİREYLE PSİKOLOJİK
DANIŞMA DERSİ
D: danışman
H: danışan
D: Hoş geldin.
H: merhaba.
D: nasılsın?
H: iyiyim teşekkür ederim.
D: nasılsın rahat mısın?
H: Rahatım.
D: daha önce hiç psikolojik danışma veya terapi gibi bir deneyimin oldu mu?
H: hayır, ilk defa geliyorum.
D: güzel. O zaman seninle paylaşmak istediğim, not aldığım bazı bilgiler var. Bunları paylaşmak
istiyorum seninle.
H:evet.
D: danışmalarımız Salı günü saat 15:00’da burada olacak. burada konuşulanlar senin, benim ve
süpervizör hocamın bilgisi dahilinde olacak. Üçüncü kişilerle asla paylaşılmayacak. Gizlilik esasımız
var. Danışma süremiz kırk beş dakika olacak ve bu süre boyunca din, dil, ırk, siyaset gibi konularda
tartışmaya girmeyeceğiz. Bu şekilde olacak. ( yapılama)
H: anladım.
D: peki bugün buraya ne getirdin, ne konuşmamızı istersin?
H: yani genel olarak çok konuşan taraf değil de dinleyen taraf olduğum için bir kere de bu şansı
kendime vermek istedim.
D: güzel düşünmüşsün, peki ne konuşalım istersin?
H: şöyle yani bugün uykusuzum ve bunun sebebini anlatmak istiyorum.
D: hıhım ( asgari düzeyde teşvik)
H: ben aksaraya gelmeden bir hafta önce trafik kazası geçirdim. O an arkadaşlarımlaydım.
D: hıhım.
H: kendi kişisel arkadaşlarım.
D: geçmiş olsun bu arada.
H: çok teşekkür ederim.
D: evet.
H: ve çarpışma anını birebir gördüm ve sert bir çarpışmaydı. Kimseye bir şey olmadı. Yani benim
biraz sağlık sorunlarım oluştu ses tellerim falan zedelendi. İşte vücudumda ezilmeler morarmalar oldu.
D: anladım.
H: ama hani o öyle biter diye düşünmüştüm. Ama o günden beridir iki günde bir sık sık tekrarlanıyor
bu. Geceleri uyuyamıyorum. Yani gözümü kapatıyorum o çarpışma anı. Ve hani o sırada çarptığım,
mesela diyelim başımı çarpıyorum.
D: hıhı
H: uyandığımda feci bir baş ağrısı. Kolumu çarptığımı görüyorum mesela
D: evet.
H: kol ağrısı.
H: yani dün gecede aynısını yaşadım sabaha kadar uyuyamadım. Sürekli bölük bölük uyuyorum ve bu
beni artık çok yormaya başladı. İki- üç haftadır böyle. Ve bunu nasıl geçeceğini ne yapmam
gerektiğini de bilmiyorum açıkçası.
D: anlıyorum. Çarpışma anını birden fazla kez yaşıyorsun. ( içerik yansıtma)
H: evet.
D: hımm peki şöyle bir şey soracağım sana. Uykularının bölünmesi olayı şey bittikten hemen sonra mı
başladı, yani trafik kazası geçirdikten hemen sonra mı başladı? Muğla’dayken okuduğun yere
gelmeden önce mi? Buraya geldiğinde yine mi başladı bunlar? (konuşmaya açık davet sorusu)
H: şöyle oldu. İlk gün zaten hiç uyuyamadım. Çünkü Uyumam değil gözümü kapattığım an bile o anı
görüyordum. Orada başladı zaten ama sanki buraya geldiğimde daha çok arttı çünkü mesela çarşıya
falan gidiyoruz. Bilmiyorum artık yolu izlemeye korkuyorum çünkü her an biri çarpacakmış gibi
geliyor, biri öne atılacakmış gibi geliyor ve artık paranoya olmaya başladım. Yolda gelirken mesela
babamla geldik biz.
D: hıhım evet.
H: şahsi araçla. Sürekli baba yavaş baba dikkat et. Yani sürekli böyle müdahalelerde bulunarak şey
oldum. Yani geldim zaten.
D: müdahalede bulunma gereğinde hissettin kendini. ( içerik yansıtma)
H: evet aynen. Karşıdan karşıya geçerken önceden çok rahattım şu an çok panik oluyorum. Yani
geçmeden önce bir on kez falan düşünüyorum. Geçmeli miyim ya çok hızlı gelirse. Yolda araç olmasa
bile geriliyorum.
D: geçirdiğin trafik kazası yüzünden bazı olaylara karşı verdiğin tepkiler değişti. ( içerik yansıtma)
H: evet
D: bu durumda sana kötü hissettiriyor. (duygu yansıtma)
H: evet.
D: peki bu panik hali hep devam mı ediyor, yoksa sadece yola çıktığın zamanlarda mı oluyor? Yani
örneğin sadece otobüsteyken ve uyurken mi oluyor? Otobüsten kastım yani sadece bir araçla yolculuk
yaparken mi oluyor? (konuşmaya açık davet sorusu)
H: evet bir araçla yolculuk yaparken ya da işte dediğim gibi karşıdan karşıya geçerken de oluyor ve
mesela ımm nasıl desem, bir aracın bana çarpacağını hissettiğim an, mesela geçen gün çarşıya çıktım.
D: hıhım
H: Bir araç üstüme sürdü mesela böyle kaldım yani. Öyle bir şey olsa hani herhalde bir tepki
veremezdim.
2 saniye sessizlik olmuş ikimiz aynı anda konuşmaya başlamışız ama minicik bir sessizlik. 04:53-
04:55
D: Aracın üstüne doğru geldiğini hissettiğin için bir anda donakaldın. (anlamın kişiselleştirilmesi)
H: aynen öyle, bir anda tepki veremedim. Ki bunlara karşı çok soğukkanlı duran bir insandım. Hani
çok takılmazdım böyle şeylere ama dediğim gibi kazadan sonra böyle sürekli bir panik hali ve mesela..
Dediğim gibi bu olayı yaşadım ve o gece uyuyamadım falan. Böyle yani. Sürekli böyle devam ediyor.
Geçenlerde de şey oldu. Oda arkadaşımla çarşıya çıktık. Onun da sınıf arkadaşıyla buluştuk. Onun
arkadaş ortamı vardı. Ve bir arkadaşının kişisel arabası vardı. Hani bizi yurda bırakmayı teklif etti.
Kabul ettik. Ama ben dedim hani hızdan korkuyorum hız yapmanı istemiyorum kesinlikle diye ve
kendine göre hızlı değildi ama bilmiyorum. Ben mi çok abartıyorum bilmiyorum ama sürekli bir
yerlere tutunma isteği. Yani yol bitene kadar böyle çok. E arabadan indiğimde böyle elim ayağım
titriyordu o derece. Çünkü çok panik oluyorum. Bilmiyorum. Ufak bir hızda sanki bir anda biri çıksa
engel olunamayacak ve çarpışacağız. Ki öyle bir an yaşandı. Bir ara çok hızlandı ve gözümü kapattım
direkt kabullendim yani çarpışacağız dedim. Çünkü kaza yaparken dört kişiydik araçta yanımdaki
arkadaşım ve ön koltuktaki arkadaşım o sırada telefonuyla ilgileniyordu hiçbir şey görmediler.
Arabayı süren arkadaşım da gözünü kapatmıştı ve ben böyle kaldım ve sadece o çarpışmayı izledim.
Çarpıştıktan sonra savrulduk falan. Bir anda zaten önümüze çıktığı için bu kaza oldu. O yüzden sürekli
böyle bir şey olacakmış gibi hissediyorum.
D: o çarpışma anı sende şok etkisi yarattı yani. (içerik y)
H: . Zaten ses tellerimin zedelenmesi, ilk başta şey dediler şoktan dolayı sesin gitti dediler.
D: hıhım
H: ama bu düzelmedi. Ve bir hafta, bir buçuk hafta sesim çıkmıyordu yani. Zamanla geçer falan şokun
etkisiyle dediler ama bilmiyorum. Şu an daha iyi ama.
D: bu trafik kazası senin içinde bir korku yarattı, korku yarattığı içinde ister istemez başka bir araçla
da seyahat ederken kendini kötü hissediyorsun. (empati)
Tekrar yaşamaktan korkuyorsun diyebilir miyiz? (konuşmaya açık davet)
H:diyebiliriz.
07:22- 07:26 sessizlik, danışan bitiriyor sessizliği.
H: bir de birine bir şey olacak korkusu oluyor sürekli. Zaten çarpıştıktan sonra ilk aklıma gelen
arkadaşlarıma bir şey oldu mu? Şeyiydi. Direkt onları kontrol etmeye gittim. Zaten en hasarlı ben
çıktım ama kendi ağrılarımı falan fark etmemiştim bile.
D: kendinden çok o an onları düşündün yani. ( içerik y)
H: evet.
D: peki bu trafik kazası anı sonrasında yani, noldu bir onu anlatabilir misin? (konuşmaya açık davet)
H: yani kaza anı mı?
D: aslında sonrasından bahsediyorum. Kaza anını da konuşacağımız günler gelecektir. Tabi şu an
anlatmak istiyorsan şu anda da anlatabilirsin. Daha çok senin anlatmak istediklerine odaklanmak
istiyorum. Şunu merak ediyorum. Sen kazadan dolayı kendini kötü hissettiğin için ve kazanın
etkilerini bir şekilde taşıdığın için sadece seni biraz olaylardan uzaklaştırmak adına kazadan
sonrasında neler değişti hayatında? Onu merak ediyorum. (konuşmaya açık davet)
H: ya şöyle eve geldim falan ailem normalde bu tarz şeylerde tepki veren bir insan. Onlar bile o kadar
korkmuştu ki hiçbir şey söyleyemediler
D: hıhım
H: ve onlarda şaşırdılar, beklenmedik bir şeydi.
D: evet.
H: o günden sonra şeyi fark ettim. Her an her şey olabilirmiş. Evden sarılarak çıktığımız bir insanı bir
daha göremeyebilirmişiz. Sanırım bu kaybetme korkusu oluşturdu ben de. Yani buraya geldiğimde de
mesela. Sürekli ailemi düşünüyorum acaba kardeşim mesela küçük kardeşim var.
D: evet.
H: ya okula giderken başına bir şey gelse diyorum. Araba çarpsa tarzı sürekli bunları düşünüyorum ve
zihinsel olarak bu durum beni çok yoruyor.
D: kaybetme korkusu sende sürekli ailene dönme onları düşünme isteği oluşturuyor dolayısıyla bu da
sana kendini ailene bakma onları düşünme. Yani aslında bedenen buradasın ama kafan orada. ( içerik
yansıtma, saydamlık)
H: kesinlikle.
D: peki biraz daha açmak ister misin bu konuyu? (konuşmaya açık davet)
Hani dedin ya sürekli onları düşünüyorum bu durum beni çok yoruyor diye. ( içerik yansıtma)
H: onlara bunu yansıtmıyorum. Çünkü onlar işin psikolojik boyutunu. Çok düşündüklerini de
düşünmüyorum.
D: hıhım.
H: fiziksel olarak ağrılarımın işte morluklarımın geçtiğini bilmek onlara yetiyor. Ama işte kafamın
içindeki durmuyor. Sürekli düşünme halindeyim. Bilmiyorum.
D: gördüğüm kadarıyla bu düşünme hali seni oldukça yıpratıyor, bu uykusuzluk hali ve aynı zamanda
bu düşüncelerinin asla susmaması sana kendini oldukça yorgun bitkin hissettiriyor. (problemin
kişiselleştirilmesi)
H: evet. Aynen öyle.
D: başka bu konuyla ilgili anlatmak istediğin bir şey var mı? (konuşmaya açık davet)
Çok deşmekte istemiyorum ama yaşadığın olay herkesin normal hayatta yaşadığı durumlardan değil
dolayısıyla ekstrem bir durum ama gördüğüm kadarıyla sen iyi bir tepki vermişsin iyi tepkiden kastım.
Sosyal hayata adapte olmaya çalışıyorsun. Uykularını bölüyor hala sadece. (amacın kişiselleştirmesi)
Anlatmaya devam et istersen.
H: yani şöyle hani kendimi geri çekmek istemiyorum çünkü bırakırsam ipin ucunu tutamam diye
düşünüyorum. Kendi içime kapanırsam hani daha zor olur diye düşünüyorum. Bu yüzden sosyal
hayatıma devam ediyorum tabi. Ama işte dediğim gibi o bir şey olacakmış hissinden de
kurtulamıyorum aynı zamanda.
D: hıhım.
H: bir de nasıl desem ailemle her şeyi paylaşamadığım için bu tür duygusal durumları, bazen başa
çıkmakta da zorlanıyorum. Yani her şeyimi paylaşan biri değilim. Evden de zaten 14 yaşında çıktım.
Bu yüzden sürekli bir şeyleri paylaştığım kişiler değiller zaten. Yine de bu durum beni aileme bir tık
daha bağımlı hale getirdi.
D: evden 14 yaşında çıktım dedin? (somutluk)
H:liseye başladığımda yurttqa kalmaya başladım ve işte 4 yıl boyunca yurttaydım. Bir yıl mezuna
kaldım. O süreçte de ayrı eve çıktım arkadaşımla.
D: hıhım.
H: yani öyle. çünkü Ev haline de çok uyum sağlayamıyorum artık. Evdekilerle çok uyuşamıyoruz
özellikle annemle de çok anlaşamıyoruz. Çok anlaşamadığımız için. O yüzden bu tür duygu çok
durumlarını yansıtamıyorum onlara.
D: anladım. Erken yaşta evden ayrıldığın için ailenle çok da sıkı bir bağın yok gördüğüm kadarıyla bu
durum seni onlardan ister istemez uzaklaştırmış ama yaşadığın diğer durumdan dolayı kaybetme
korkusu eklendiği için seni onlara biraz daha yakınlaştırmış. (amacın kişiselleştirilmesi)
H: evet aynen öyle.
D: peki annemle aram pekiyi değil dedin bunu biraz açmak ister misin biraz? ((konuşmaya açık davet
ve somutluk)
H: şöyle, düşünce olarak hiçbir zaman uyuşmadık yani bu o kadar çok büyüdü ki aynı evde duramaz
olduk. Yazları ya o gidiyor ya ben gidiyorum. Çünkü uzun bir süreç ve beraber bunu götüremiyoruz.
D: hıhım.
H: babam da sürekli ikimizin arasında kalıyor ve sürekli bir şey de diyemediği için.. yani olmuyor.
Sürekli bir yargılama durumu. İlk başta ergenliğin verdiği şeyden dolayı çok abarttığımı
düşünüyordum ama büyüdükçe hiçbir değişim olmadı. Aynı şey devam etti. Bunu artık kabullendim.
Anlaşamıyoruz. İletişimimiz sağlam değil. Bu yüzden çok da bir şey paylaşmıyoruz. Ama dediğim
gibi kaza olayında en çok etkilenen insanlardan biri de annemdi.
D: iletişiminiz çok iyi olmadığı için annenle hala bunun devam edeceğini düşünüyordun taa ki kaza
olana kadar. (içerik yansıtması)
H: evet ama bunun daha sonrasında devam edeceğini düşünmüyorum. Yani farklı bir şehire geldim
lisede uzaktaydım yine ama. İki haftada üç haftada bir gidiyordum. Ama şu an uzak mesafe olduğu
için mesela ocağa kadar buradayım. Yani uzak mesafedeyken anlaşıyoruz biz. Aynı evin içindeyken
olmuyor.
D: bir aradayken iletişimde problemler yaşıyorsunuz. ( içerik y.)
H: evet. Bir hafta hiç konuşmadığımız birbirimizin yüzüne bakmadığımız dönemler oldu bizim. O
yüzden en sağlıklısı buymuş gibi geliyor bazen.
D: yani uzakta olmak sana daha iyi hissettiriyor aslında. (duygu yansıtması)
H: ya da ben kendimi böyle avutuyorum.
D: diyorsun.
H: hı hı evet.
D: yakında olmak iyi hissettirmiyor, uzaktayken de kendimi mi avutuyorum diyorsun. (amacın
kişiselleştirilmesi)
H: şöyle yani yakında olduğum zaman olmuyor ama uzaktayken de bütün o psikolojik yük. Yani
çünkü dediğim gibi 14- 15 yaşından beri sürekli çamaşırı yemeği falan, bunların hepsini kendim
yapmaya çalışıyorum çünkü yurtta kaldığım için zaten buna mecburum. Onun dışında bu süreç bu
şekilde devam ettikçe. Bir de ayrı evde de kalınca o yemek yapma şeyi falan da devreye girince artık
iyice her şeyi kendim halledebilirim psikolojisine girdim. Ama yine de ne kadar böyle olsa da. Uzak
bir şehre gittiğimde mesela grip oldum yani sanki annemin bir mercimek çorbasını içsem iyileşirmişim
geliyor ama işte. Şartlar el vermiyor.
15:55- 16:05 sessizlik
D: aslında yakındayken anlaşamadığımız insanlar uzaktayken daha sevimli görünüyorlar. (saydamlık)
H: evet, sanırım öyle.
D: şu an neler hissediyorsun?(şimdi ve burada)
Danışan burada ağlamaya başladı ben de sakin ol dedim. Ağlamanda herhangi bir problem yok
dedim bir de. 16:18 – 16:38 arası sessizlik ve bunu diyorum tam başında 16:18- 16:20’de falan
cümlem bitiyor.
H: bunları kendi arkadaş çevremde bile dile getirmediğim için... Hani bir süre koşarsın sonra nefes
nefese kalır dinlenirsin ya
D: hımhım.
H: Şu an o noktadaymışım gibi hissediyorum.,.
16:51 16:57 sessizlik. Danışan böldü bunu.
H: çünkü şey gibi hissediyorum hani, kendi ayaklarımın üstünde durmam gerekiyor. Güçlü durmam
gerekiyor. Taviz vermemem lazım. Sürekli bir savunma mekanizması içerisindeymişim gibi
hissediyorum kendimi.
D: yorulduğunu hissediyorsun. ( içerik yansıtması)
H: evet. Yani gerek yoktu diye düşünüyorum bu kadar. Daha çok genciz. Bu kadar şeyi düşünmek,
bilmiyorum. Gerek yoktu diye düşünüyorum işte.
D: düşünmek bir yerden sonra ağır geliyor. (empati)
H: evet.
D: Bu kadar düşünmek, senin kadar düşünmek… (empati)
H: mesela yurt dışında dayım yaşıyor. Çocukluğumun belli bir dönemin de bana bakmış. Ama ben onu
hatırlamıyorum. Bana çok bağlı ama ben onunla sekizinci sınıfta falan tanıştım. Yani bana o kadar
uzak olmasına rağmen sanki yanımdaymış gibi. İletişimi koparmadık. Sık sık görüşüyoruz. İki günde
bir falan yani sürekli yanımdaymış gibi hissettiriyor. Sevgisini falan da. O kadar uzakta olmasına
rağmen hissedebiliyorum ama bazen diyorum ki aynı evin içinden annemden ben bunu
hissedemiyorum. Aynı annedenler sonuçta. Kardeşler. Neden diğeri böyle diye çok sorguladım.
D: uzaktaki dayının bile sevgisini bu kadar hissedebilirken annenin sevgisini neden hissedemediğini
sorguladın. (amacın kişiselleştirilmesi)
H:evet.
D: peki biraz daha bahsetmek ister misin bu konudan? (konuşmaya açık davet)
H: annemler on kardeşlermiş. Yani teyzemleri dayımları hepsini çok seviyorum ve hepsiyle iyi
anlaşırken annemle uyuşmuyoruz. Teyzeme bir gün sordum. Neden yani? Niye o sevgiyi veremiyor
diye? Şey dedi, biz on çocuk büyüdük. Evin içinde biz o sevgiyi göremedik, göremediğimiz için
gösteremiyoruzdur belki dedi. Böyle konuştu. Tamamen artık buna yoruyorum. İnsan görmediği bir
şeyi gösteremez mi acaba diye. Ama şöyle de düşünüyorum. Mesela ben göremediğimi hissediyorum
ama tam tersi bir çocuğum olursa bunu hissetmemesi için elimden geleni yapacağımı düşünüyorum.
D: annenin sana gösteremediği sevgiyi sen kendi çocuğuna göstermek istiyorsun. onun senin gibi
hissetmesini istemezdin. (problemin kişiselleştirilmesi)
H: evet. Kesinlikle.
19:35- 19:50 sessizlik.
D: şu an neler hissediyorsun ( şimdi ve burada)
H: konuşabildiğim için rahatım. Dediğim gibi kimseyle çok paylaştığım şeyler değil. Çünkü o
savunma mekanizması dediğim şey hani.. Onu aşmamak için çok anlatmıyorum. Hallediyorum
diyorum her şeye biri bir şey sorunca, zorlanıyor musun vs hallediyorum deyip geçiyorum. Öyle…
Ama şu an konuşmak iyi geldi mesela.
D: sevindim senin adına (saydamlık)
D: bizim bu terapideki somut amacımız en somut haliyle, yaşadığın trafik kazası sonucunda
uykularının bölünmesi ve kendini herhangi bir araçta giderken ve sosyal hayatta bunun etkilerini
yaşıyor olman ( aslında biraz konuyu toparlamak istemiştim ama amaç söylemişim ☹)
SON