You are on page 1of 30

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU


YAŞLI BAKIMI PROGRAMI

HASTALIKLAR BİLGİSİ II VİZE ÖDEVİ

REYHAN ERTAN

192410027

Öğr. Gör. Dr. DENİZ BAŞPINAR AKTEKİN


ETİYOLOJİ:
hastalık veya patolojilerin neden ve değişkenlerini araştırmaktır.
Etiyoloji de bir o kadar karışık olabilir. Hastalıkların nedeni belirlenirken oldukça
özenli davranılmalıdır.

EKSTRENSEK ETKİLER:
Dış kaynaklı. vücudun veya organın kendi yapısı dışından gelen. Dışardan
doğan.dışardan kaynaklanan.

İNTİRİNSİK ETKİLER:
• Gıdalarda mikroorganizmaların gelişimine etki eden gıda içeriği ve yapısıyla pH,
su etkinliği, oksidasyon-redüksiyon potansiyeli vb. faktörler.
• Bağırsaklarda B12 vitamininin emiliminde gerekli olan mideden salgılanan bir
protein.

PATOGENEZİ:
bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen
değişiklikler bütünü. Hastalık anlamındaki pato ve gelişmek/oluşmak anlamına
gelen genesis kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.
BULGU:
doktorun hastada belirlediği, gözlediği, bulduğu, onun tıbbi durumun belirtisi
olan bir işarettir. Hastanın hissettikleri için kullanılan "belirti" (semptom)
teriminin aksine, bulgular nesneldir.

SEMPTOM:
hasta tarafından fark edilen bir durumdur. Semptomlar, hastanın anlattığı
şikayetlerdir. Semptomlar ve bulgular genelde karakteristik değillerdir ancak
bunların çeşitli kombinasyonları belirli tanıları düşündürür, Tanı aralığını
daraltmakta yardımcı olur.
Yapısal ya da genel belirtiler hastalığın sistemik etkileri ile ilişkilidir (örneğin:
ateş, keyifsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı).

ANAMNEZ:
doktorun hastaya teşhis koyma amaçlı olarak hastaya sorduğu sorular sonucu
elde ettiği hastanın öyküsüdür. Bir diğer tabirle hastanın mevcut ya da geçmiş
hastalıkları hakkında, kendisinden ya da bir yakınından alınan bilgilerdir.
İNSPEKSİYON:
Gözlem ve hissederek bulma demektir. İnspeksiyon (gözlem), palpasyon (elle
hissederek), perküsyon (parmaklarla vurarak) ve oskültasyon (dinleyerek)
basamaklarını içeren fizik muayenenin ilk adımıdır.

PROGNOZ:
Bir hastalığın seyri hakkında tahmini ve iyileşme şansı olup olmadığı
anlamında kullanılan tıbbi bir terimdir. Günümüz tıbbında doktorlar bir
hastanın tedaviye nasıl cevap vereceğinin yöntemlerini araştırmaktadır.
Belirtiler ve testler standart terapiler ile olumlu bir tedavi olduğunu
gösterebilir. Benzer şekilde bazı belirtiler, sağlık faktörleri ve testler standart
tedavi ile başarılı olunamadığını ve farklı bir tedavi planı gerektiğini
gösterebilir.

DİAGNOZ:
Tanı anlamına gelmektedir. Diagnoz tıpta sık sık karşılaşılan, anlamı bilinmesi
gereken kelimelerden biridir. Tıbbi terimler sözlüğünde Diagnoz teriminin ne
anlama geldiğini bulabilirsiniz.
MORBİDİTE:
Morbidite oranı veya morbidite hızı, istatistiksel bir ölçüm terimi,
belirli bir nüfusta belirli bir zaman dilimi içerisinde hastalığa
tutulanların sayısının sağlıklı kalmış nüfusa oranıdır. Morbidite
kelimesi ise yalın olarak hastalık, hastalık hali anlamına gelmektedir.

MORTALİTE:
Ölüm oranı ülkelerin genelleme ortamında ölüm oranı
Ülkelere göre kabaca ölüm oranı
Mortalite oranı veya kaba ölüm hızı (bir hastalıktan veya genel
olarak) genelde yıllık hesaplanan, her 1000 veya 10000 kişi
başına ölümlerin sayısının oranıdır.
Daha teknik ve detaylı bir tanımla bu oranda belirli bir sürede bir
hastalık nedeniyle veya genel olarak var olan ölüm sayısının, aynı
süredeki mevcut ortalamaya bölünüp 1000 ile çarpılması sonucu
ulaşılan orandır.
Oran genellikle yıllıktır; yani süre çoğunlukla yıllık temelde ele alınır.
Mortalite sözcüğü Latince mors yani "ölüm" sözcüğü kökenlidir.
PROFİLAKSİ:
Profilaksi (önleyici tedavi ya da önleyici tıp), hastalık tedavisinin
aksine hastalık meydana gelmeden hastalığın önlenmesidir.
hastalık tedavisinin aksine hastalık meydana gelmeden hastalığın
önlenmesidir. sağlık fiziksel ve zihinsel durumların çeşitlerini kapsar.
Çevresel faktörler, genetik yatkınlık, hastalık ajanları ve yaşam tarzı
seçimleri hastalık ve sakatlık durumlarını etkiler.

SAĞALTIM:
Tedavi. Sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma
amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünüdür. Özel tedavi şekillerine
terapi adı verilmektedir. Tek başına ruhsal yolla tedavi şekline de
terapi denilmektedir.
ENDOKRİN SİSTEM
❖ salgı bezlerinin salgıladığı özel sinyal taşıyan salgılardır.
❖ Organik maddelerdir.
❖ Hedef organlara kan yoluyla taşınırlar.
❖ Çalışması yavaştır ancak uzun süre etkilidir.

Endokrin sistemi oluşturan salgı bezleri


➢ Hipotalamus
➢ Hipofiz
➢ Tiroid
➢ Paratiroid
➢ Pankreas
➢ Yumurtalıklar (kadında overler, erkekte testisler)
➢ Böbreküstü bezi (yağ dokusu)
➢ Endotel (damar iç duvarını döşeyen hücreler)
Hipotalamus : Beyinde talamusun altında bulunan ve üçüncü ventrikülün
tabanını oluşturan önbeyin bölgesidir. Küçük nukleuslardan oluşur ve en
önemli görevlerinden birisi hipofiz bezi aracılığı ile beyin ve endokrin
sistem arasındaki bağlantıyı sağlamaktır.

HİPOFİZ; beynin alt kısmında bulunan yaklaşık 0.5 gram ağırlığında çeşitli
hormonlar salgılayan bir endokrin bezdir (Şekil 1). Endokrin bezler çeşitli
hormonları üretip dolaşıma salgılayarak vücudun diğer bölgelerindeki
hedef organları uyarıp fonksiyon görmesini sağlarlar.

Tiroit bir iç salgı bezidir. İşlevi; T3 ve T4 adı verilen hormon üretmesi ve


bunları kana salmasıdır. Tiroid bezinin soluk borusunun iki yanına
yerleşmiş kısımları sağ ve sol parça (sağ lob, sol lob veya sağ tiroit,
sol tiroit) adını alır.

Paratiroid, tiroid bezinin arkasında yer alan bezlerdir. Genellikle dört adet
olan bezlerin büyüklükleri 3-4 milimetre kadardır. Gözünüzde daha iyi
canlanması için, her birinin mercimek tanesi kadar olduğunu söylemek
mümkündür.
Pankreas:
karnın en arka bölümünde bulunan ve yaklaşık 15 cm uzunluğundaki mide,
onikiparmak bağırsağı ve kalın bağırsakla komşu olan vücutta çok önemli görevleri
bulunan bir organdır. Pankreas, tüketilen besinlerin sindirimini ve bu besinlerden elde
edilen glukozun kanda olması gereken seviyelerde tutulmasını sağlar.

Endotel:
kan ve lenf damarlarının iç yüzünü oluşturan doku. Dokuyu oluşturan hücrelere
de endotel hücre adı verilir. Skuamöz yapıdaki bu hücreler basit (tek hücreden oluşan),
ince bir katman oluştururlar.

Böbreküstü Bezi (Adrenal bez):


endokrin bir organdır, çeşitli hormonlar üretir salgılar. Medulla (öz) ve korteks (kabuk)
adı verilen iki bölümden oluşur. Medulla, adrenalin, noradrenalin adı verilen
hormonları üretir ve salgılar. Bu hormonların üretimi beyin ve sinir sistemi tarafından
kontrol edilir.

Yumurtalık:
dölyatağının iki tarafında, geniş bağlar içinde bulunan simetrik iki bezin her biri.
Yumurtalık, dişi üreme hücrelerini yani yumurtaları bulunduran bir dişi üreme
organıdır. Ergenlik dönemine kadar içindeki yumurtalar olgunlaşmaz. Ergenlik
döneminden sonra olgunlaşan yumurtalar teker teker rahime gider.
Romatoid artrit
➢ Erişkinlerde sık görülen romatoid artrit; kronik, sistemik ve otoimmün bir
hastalıktır. Birçok doku ve sistemi etkiliyebilir. Eklem aralıklarında bulunan sinoviyal
sıvının aşırı artışı eklemlerde deformasyona neden olur. Romatoid artrit, ilerleyen
dönemlerde ciddi sakatlıklara neden olabilir.
➢ Hastalarda başlangıçta halsizlik, ateş ve eklemlerde ağrı vardır. Bu belirtileri eklem
ağrısı, sabah tutukluğu ve küçük eklemlerde simetrik şişlikler takip eder. Şişlikler en sık
el bileği ve ellerde görülür.
➢ Diğer tutulan eklemler dirsekler, dizler, ayaklar ve boyun omurlarıdır. Çene
ekleminde şişlik ve ağrı olabilir, dolayısıyla hastalarda çiğneme bozulabilir. Romatoid
artritte deri altında nodüller de görülebilir. Akciğer, kalp, göz ve larinkste nodüller
olabilir. Romatoid artrit, ilerleyen süreçte kalp zarlarında iltihaplanmaya yol açabilir.
Akciğer zarları arasında sıvı birikimi olabilir.
➢ Romatoid artritli hastalarda göz kuruluğu görülebilir. Kadınlarda daha sık görülen
romatoid artritin tanısına özgü kan testi yoktur. Radyolojinin tanıda önemi büyüktür.
➢ Romatoid artritin çocuklarda görülen şekli jüvenil romatoid artrit veya still hastalığı
olarak adlandırılır. Yetişkinlerdekine benzer belirtiler gösteren ve gelişmeyi olumsuz
etkileyen hastalık, 16 yaş öncesinde görülür.
➢ Romatoid artrit ilerleyici bir hastalıktır. Romatoid artritte tedavinin amacı; ağrıyı
dindirmek, eklem harabiyetini ve diğer komplikasyonları önlemek ve hastaların günlük
aktivitelerini sürdürmesini sağlamak şeklinde özetlenebilir. Bu amaçlara ulaşmada
sadece ilaç tedavisi yeterli değildir. Hasta eğitimi ve düzenli kontroller gereklidir.
EKLEM HASTASLIKLARI:

❖ İltihabi romatizmal hastalıklar yada kireçlenme olarak ifade edilen


dejeneratif eklem hastalıkları özellikle yaşla birlikte artan rahatsızlıklardır.
Kireçlenmede özellikle yük taşıyan diz ve kalça eklemi, romatizmal
hastalıklarda ise bütün eklemler etkilenebilmektedir.
❖ Romatizmal hastalıklar tanımının içinde yüzden fazla hastalık vardır. Bu
hastalıkların bazıları nadir, bazıları ise sık görülür. Sık rastlanan romatizmal
hastalıklardan biri olan artrit eklemde görülen ağrı, şişlik, kızarıklık ve
eklemde fonksiyon kaybını ifade eder. Romatizmal hastalıklar kas ve eklemler
dışında diğer sistemleri de tuttuğundan multisistem hastalığı olarak
tanımlanırlar.
❖ Romatizmal hastalıkların nedeni tam olarak bilinmez. Genetik, bağışıklık
sistemi ve çevresel faktörler başlıca sorumlu tutulan etkenlerdir.
Romatizmal hastalık belirtileri nelerdir?
• Eklemlerde ağrı, şişlik, deformite: Bazen tek bir eklem, bazen birden fazla eklem tutulabilir. Ağrı
istirahatte görülebileceği gibi hareketle artan bir yapıda da olabilir.
• Eklemlerde sinovit (eklem aralığında iltihaplanma ve sıvı birikimi): Eklem sıvısında kristaller birikir. Bu
durum çok şiddetli ağrıya yol açar.
• Nefes darlığı, öksürük, kanlı balgam
• Sindirim sistemi şikayetleri
• Böbrek fonksiyonlarında bozulma
• Sinir sistemi bozuklukları (felç)
• Damarlarda pıhtı oluşumu
• Cilt altında bezeler
• Güneşe karşı aşırı duyarlılık
• Oturup kalkmada, merdiven çıkmada zorluk
• Romatoid artrit
• Kas ağrısı
• Kas güçsüzlüğü
• Sırt ve bel ağrısı
• Ciltte döküntüler
• Tırnak değişiklikleri
• Deride sertlik
• Göz yaşı azalması
• Tükürük azalması
• Gözlerde kızarıklık, görmede azalma
• Uzun süre devam eden ateş
• Parmaklarda soluklk
Genetik faktörler
➢ Osteoartrit başlangıçta yavaş ve sinsi seyirlidir. Çoğu kez patolojik ve radyolojik osteoartrit özellikleri
gösteren birçok eklemde hiçbir klinik yakınma olmayabilir. Bu yüzden hasta, hastalığın ne zaman
başladığını belirleyemez. Hastalık bulgu vermeye başladığında gözlenen yakınmalar ağrı, tutukluk,
hareket kısıtlılığı, eklem genişlemesi, deformite, eklemin çıkması ve hareket kısıtlılığıdır. Osteoartrit
ağrısı, tipik olarak hareketle artan, dinlenmekle azalan bir ağrıdır. Osteoartritli olguların çoğunda
eklemlerde sertlik hissi tanımlanır. Hastalar hareket başlangıcında çektikleri zorluğu veya ağrıyı bu
şekilde tanımlayabilir. Osteoartritteki eklem sertliğinin en tipik özelliği hareketsizlik sonrası ortaya
çıkan tutukluk hissidir. Etkilenen eklemlerde sıklıkla hareket kısıtlılığı gelişir. Eklem sınırlarında
kemiksi şişlikler ve ağrılı şişlikler oluşabilir. Diğer yandan osteoartritli eklemin hareketi sırasında
sıklıkla kaba krepitasyon (çıtırtı) duyulur.
➢ Osteoartritte tanı koydurucu özel bir test yoktur. Osteoartritte tedavinin amacı ağrıyı azaltmak ve
sakatlığı önlemektir.
Osteoartrit ( eklem romatizması- kireçlenme)

➢ Osteoartrit başta kıkırdak olmak üzere eklemi oluşturan bütün yapıları etkileyen ilerleyici,
inflamatuvar olmayan bir eklem hastalığıdır. Eklemlerde ağrı, hassasiyet, hareket kısıtlılığı ve sıvı
birikimi görülür. Osteoartrit tek bir eklemde, küçük eklemlerde veya pek çok eklemde aynı anda
görülebilir. Kalça, diz, el ve omurga başlıca tutulum alanlarıdır.
Osteoartritte risk faktörleri:
➢ 65 yaş üzerinde görülme sıklığı çok artar
➢ Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür
➢ Şişmanlık
➢ Mesleki zorlanmalar
➢ Zorlayıcı spor faaliyetleri
➢ Eklemlerde daha önce meydana gelmiş hasarlar ve bozukluklar
➢ Fiziksel egzersiz azlığı
Sistemik Lupus Eritmatozus (SLE)
➢ Sistemik lupus eritmatozus genetik yatkınlığı olan bireylerde çevresel ve hormonal
sebeplerle ortaya çıkan pek çok sistemi tutan bir otoimmün hastalıktır. Alevlenmeler ve
yatışma dönemleri ile seyreder.
➢ SLE'de ateş, kilo kaybı ve güçsüzlük gibi genel belirtiler görülür. Hastalarda burun ve
yanaklar üzerinde görülen ve güneşe maruziyet sonucu gelişen kelebek tarzı döküntü
hastalığa özgüdür.
➢ Ayrıca ağız içinde ülserler ve ciltte değişik döküntüler de görülebilir. SLE'de el, el
bileği ve dizlerde artrit de görülebilir. Kalbi, akciğerleri, sindirim sistemini ve gözü
tutabilen hastalık, çoğunlukla 20 yaşından önce ortaya çıkar. Kadınlarda daha sık
rastlanan SLE'ye depresyon ve psikoz da eşlik edebilir.

Ankilozan spondilit
➢ Ankilozan spondilit genellikle erken evrede kalça ekleminde başlayan, ilerleyen
dönemde omurgayı tutan; sebebi bilinmeyen ilerleyici ve kronik bir hastalıktır.
➢ Belde özellikle sabaha karşı ve istirahat ile artan; sıcak, egzersiz ve ağrı kesici ilaçlar
ile azalan künt, kronik ağrılar ve hareket kısıtlanmaları en sık görülen semptomlardır.
Hastalarda sabah tutukluğu mevcuttur.
➢ Düşük dereceli ateş, yorgunluk, halsizlik ve kilo kaybı gibi sistemik bulgular
görülebilir. Gözde üveit görülebilir.
Behçet hastalığı:
➢ Behçet hastalığı, ağızda ve genital organlarda ülsere yaralar ile birlikte gözde
üveit ile seyreden bir hastalıktır. Genetik ve çevresel faktörler nedeni ile meydana
geldiği düşünülmektedir. Behçet hastalığı hem kadınlarda hem de erkeklerde eşit
oranda görülür. Göz bulguları ve damar tutulumu erkeklerde daha sıktır.
➢ Behçet hastalığı en sık 20-40 yaş arasında görülür. Eklemlerde artrite neden
olabilen Behçet hastalığı, toplardamarlarda pıhtı oluşumuna yol açabilir. Behçet
hastalığının tanısı klinik belirtilere göre konur. Hastalık kronik seyirlidir.

Yumuşak doku romatizması (Fibromiyalji):


➢ Fibromiyalji, kronik ağrı ve yorgunluk sendromu olarak bilinir. Hastalar
sabahları çok yorgun kalkarlar. Yaşam kalitesini bozan bir hastalıktır. Kadınlarda
erkeklere göre daha sık görülür. Stres hastalığı şiddetlendirir. En önemli belirtisi
vücudun bazı bölgelerinde görülen hassasiyettir.
➢ Hastalar sabahları ağrı ile uyanırlar ve uyanmakta zorluk çekerler. Nefes almada
zorlanma ve kulak çınlaması görülebilir.
➢ Fibromiyalji mükemmeliyetçi ve hassas kişilerde daha sık görülür. Bu hastalarda
depresyon, hafıza problemleri, konsantrasyon bozukluğu da sık görülür. Hastalar
sıklıkla kabızlık ve gaz sorunu yaşarlar. Hastalığın oluşumunda genetik
faktörlerin etkisi vardır. Çocukluk çağında duygusal travma geçirenlerde ileri
yaşlarda fibromiyalji daha sık görülür.
➢ Fibromiyalji tedavisinde ilaçların yanında, fizik tedavi, masaj, davranış tedavisi
ve bölgesel enjeksiyonlar gibi tedaviler uygulanır.
Gut Hastalığı:

❖ Gut hastalığı sebep olduğu durumlar dikkate alındığında romatizma hastalığı


sayılmasına rağmen aslında bir metabolizma hastalığıdır. Sağlıklı bir vücutta,
vücuttan atılması gereken maddeler, ürik aside dönüştürülerek vücuttan
uzaklaştırılmaktadır. Özellikle protein yapısındaki maddelerin vücuttan atılım
şekli olan ürik asitlerin atılmasında bir sorun varsa ya da çok fazla üretimi söz
konusu ise vücutta birikir ve kanda oranı artar. Ürik asidin eklemlerde birikmesi
sonucu iltihaplanmalar oluşur; bu soruna “gut hastalığı” denir. Çok fazla
miktarda ürik asit, vücutta özellikle eklemlerde bazen de böbreklerde
birikmektedir. Böbrekte birikmesi, taş hastalığına yol açabilir ya da taş
oluşturmadan da böbrekleri harap edebilmektedir.

Gut hastalığı belirtileri nelerdir?

❖ Gut hastalığı genellikle sabaha karşı eklem ağrıları ile kendini göstermektedir. En
sık görülen gut hastalığı belirtileri ise şöyle sıralanabilir.
❖ Eklemler şişer ve ağrılar başlar. Genellikle sabaha karşı vücutta asit iyonları
biriktiğinde meydana gelir.
❖ Gece, ağrılar sebebi ile uyanmalar yaşanabilir.
❖ Eğer böbreklerden kaynaklanan bir gut hastalığı var ise; karın ve bel ağrıları,
idrarda kan, taş gibi belirtiler de olabilir.
❖ Ağrıların kronikleşmesi, sürekli şişen eklemlerde deformeler yaratabilir.
Diyabetes Mellitus (Şeker Hastalığı)
Diyabet, pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği
insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen, ciddi
komplikasyonlara neden olabilen bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen
şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir.,
Belirtileri;
Halsizlik ve yorgunluk hissi.
Hızlı ve istemsiz kilo kaybı
Bulanık görme.
Ayaklarda uyuşma ve karıncalanma şeklinde rahatsızlık hissi.
Yaraların normalden daha geç iyileşmesi.
Ciltte kuruluk ve kaşıntı
Ağızda aseton benzeri koku oluşumu.

Hipoglisemi
, tıp tanımı olarak düşük kan şekeri demektir. Kan şekerinin 50 mg/dl altında
olmasına hipoglisemi denilmektedir. Ancak bir şeker hastası insülin veya şeker düşürücü haplarla
tedavi ediliyorsa bu kişide takipler sırasında ölçülen şeker değerinin 70 mg/dl altında olması
da hipoglisemi olarak tanımlanır.
Hipoglisemi neden olur
➢ Fazla insülin yapılması
➢ Fazla şeker düşürücü hap kullanımı
➢ Yetersiz beslenme
➢ Aşırı egzersiz
➢ Öğün atlama
➢ Stres > Sıcak hava
Hipoglisemi Belirtileri Nelerdir?
•Açlık,
•Titreme,
•Terleme,
•Dudakta ve dilde karıncalanma,
•Solukluk,
•Çarpıntı,
•Huzursuzluk,

HİPERGLİSEMİ
Açlık kan şekeri düzeyi 70-110 mg/dl. arasındadır, tokluk kan şekeri ise 140
mg/dl.'yi geçmemelidir. Kan şekerinin normal sınırların üzerinde
bulunmasına hiperglisemi adı verilir. Hiperglisemi diyabetin
komplikasyonlarından biridir ve oldukça sık karşılaşılan bir sorundur.
Hiperglisemi nedenleri nelerdir?
➢ Kanda insülin azlığı ya da yokluğu
➢ Beslenme programının dışına çıkılarak fazla miktarda karbonhidratlı yiyecekler
alınması
➢ İnfeksiyon, yüksek ateş
➢Duygusal stres
➢Normalden az egzersiz yapılması

Hiperglisemi belirtileri nelerdir?


•Ağız kuruluğu, çok su içme
• Sık idrara çıkma
• Halsizlik, karın ağrısı
• Nefes almada güçlük
•İdrarda şeker ve keton çıkması
❑ Hipertiroidi
❑ Tiroid bezinin aşırı çalışmasına bağlı olarak gelişen ve kan dolaşımına çok fazla tiroid
hormonu (TSH) salgılanmasıyla oluşan bir hastalıktır.

❑ Hipertiroidi Nedenleri ve Risk Faktörleri Nelerdir?

❑ Kalıtsal faktörler, cinsiyet ve tip 1 diyabet hastalığı, aşırı tiroit hormonu alınması
hipertiroidin risk faktörleri arasında sayılabilir. Graves hastalığı, tiroit bezinin
iltihaplanması ya da tiroit kanseri gibi bir çok neden dolayısı ile de hipertiroidi oluşabilir.
Çok fazla iyot tüketilmesi de bu hastalığı tetikleyebilir. Bu hastalığın oluşmasındaki
faktörlere kısaca göz atmak gerekirse:
❑ Tiroidit: İltihaplı (şişmiş) tiroit bezi olarak da bilinen tiroidit, ciddi bir hastalıktan sonra
ortaya çıkabilir ve etkileri geçici olabilir. Kadınlar, hamileliklerini takip eden yılda daha
yüksek tiroidit riski altındadırlar.

Tiroid Nodülleri: Nodüller genellikle kanserli olmayan küçük kistlerdir. Tiroit üzerindeki
bu yumrular “toksik” hale gelebilir ve bu da çok fazla tiroit hormonu ürettikleri anlamına
gelir. Bu durum zamanla hipertiroidiye yol açabilir.

Graves Hastalığı:
❑ Bu otoimmün bozukluk, hipertiroidin en yaygın nedenidir. Graves hastalığı ile
vücudunuz, sağlıklı tiroit dokularına saldırarak aşırı çalışmasına neden olur. Bu durum
ayrıca gözlerin arkasındaki doku ve kasları etkileyen graves oftalmopatisine de yol
❖ Hipertiroidi Zararları Nelerdir?

❖ Tedavi edilmeyen hipertiroidi, esas olarak kalple ilgili ciddi komplikasyonlara yol
açabilir. Kontrolsüz hipertiroidinin kalple ilgili olası komplikasyonları şunlardır:

-Aritmi (atriyal fibrilasyon gibi anormal kalp atışı)


-Kardiyak dilatasyon (kalp kasını inceleyen kalp boşluklarının büyüklüğünde artış)
ve konjestif kalp yetmezliği
- Hipertansiyon
Ani kalp durması

Hipertiroidi Tedavisi Nasıl Gerçekleşir?


Genel tedavi planınız yaşınıza ve durumunuzun şiddetine bağlı olarak değişebilir.
Aşağıdaki tedaviler hastalığın tedavisinde etkilidir.

Anti-Tiroit İlaçları: Bu, özellikle çocuklarda hipertiroidi için uygulanan ilk tedavi
yöntemidir. Anti-tiroit ilaçlarının amacı tiroit bezinin çok fazla hormon salgılamasını
engellemektir. Bu ilaçların kullanımı en az bir yıl sürebilir. Belirtilerin iyileşmeye
başlaması ise birkaç ayı bulabilir.
Radyoaktif İyot:
❖ Aşırı tiroit hormonu üretimini durdurmak için başka bir yöntem de radyoaktif
iyot almaktır.
❖ Ağız yoluyla alınır ve daha sonra aşırı aktif hücreleri öldürmek için tiroit bezini
küçültür.
❖ Tiroit ilaçlarında olduğu gibi, radyoaktif iyodun etkilerini göstermeye başlaması
en az birkaç ay sürebilir.

Tiroidektomi:
❖ Bu tiroit bezini çıkarmak için kullanılan bir ameliyat türüdür.
❖ Parsiyel tiroidektomi ile tiroit bezinin yarısı veya küçük bir kısmı çıkarılır.
❖ Tam bir tiroidektomi kalıcı hipotiroidiye yol açabilir, bunun için ömür boyu
hormon replasmanları almanız gerekir.
Hipotiroidi Risk Faktörleri
✓ Hipotiroidinin en büyük nedeni aile bireylerinde tiroit hastalıklarının
görülmesidir.
✓ Bunun yanı sıra bağışıklık sisteminin tiroit bezine karşı antikor üretmesi ve tiroit
bezini tahrip etmesi de hipotiroidinin en büyük sebeplerinden biridir.
✓ Farklı nedenlerle tiroit bezinin tümünün ya da bir kısmının ameliyatla alınması
da kişilerde hipotiroidiye neden olabilir.
✓ Hipotiroidinin en çok görüldüğü diğer durumlar ise şöyledir;

✓ Toksik guatr tedavisini takiben tiroit bezinin tamamına yakınının tahrip olması
✓ Diyetle iyot alımının çok yetersiz olması,
✓ Doğuştan tiroit bezinin olmaması,
✓ Tiroit hormonlarının yapımında doğuştan bozukluklar olması
✓ Tiroit yetmezliği anlamına gelen hipotiroidi en çok şeker hastalarında, kansızlık
sorunu yaşayanlarda, 60 yaş üstü kadınlarda, kandaki yağ oranı yüksek kişilerde,
adet düzensizliği ve depresyona yatkınlığı olan kişilerde görülür.
Hipotiroidi
➢ Tiroit bezinin az çalışmasına bağlı olarak tiroid hormonlarının az salgılanmasıdır.
➢ Bu hormonlar metabolizmamızı düzenlediğinden, kana az hormon salgılanmasına bağlı
olarak halsizlik, yorgunluk, ciltte kuruluk ve dökülme, müdahale edilmeyen vakalarda
dilde büyüme, seste boğuklaşma ortaya çıkabilir.
Hipotiroidi Tedavisi
➢ Hipotiroidi tedavisi eğer hastalık haşimato nedeniyle ortaya çıkmış ise tiroit bezi
yıllar içerisinde tahrip olduğu için tiroitin salgılamadığı hormonu yerine koymak
gerekir.
➢ Bu tedavi ömür boyu sürebilir.
➢ Tiroidin az çalışması durumunda verilen hormon takviyesi ilaçlar tablet şeklinde
kullanılmaktadır.
➢ Bu tabletler mutlaka doktor kontrolünde alınmalıdır.
➢ Sabah aç karnına, kahvaltıdan en az 30 dakika önce ve tek başına içilmelidir.
➢ Bu ilaçların; demir ilaçları, mide ilaçları, kalsiyum tabletleri ile birlikte veya
yemekle alınması sonucu bağırsaklardan emilimi bozulur ve etki gösteremezler.
❑ Tiroit ilaçlarının çoğu gebelikte de kullanılabilmektedir. Gebelik öncesi
bu ilaçların dozlarının ayarlaması ve bazı durumlarda ilaç değişikliği
yapılması gerekebilir.
❑ Tiroit hastası anne adaylarının bu dönemde hem gebelik ihtimalinin
daha yüksek olması hem de gebeliğin doğuma kadar sağlıklı devam
etmesi için endokrinoloji uzmanına başvurmaları faydalı olacaktır.
❑ Bebeğin sağlıklı vücut ve zeka gelişimi için gerekli ideal tiroit hormon
değerleri, gebelerde gebe olmayanlardan farklıdır.
❑ Bu nedenle gebelik boyunca da muayene ve tetkiklerle tiroit ilaçlarının
doz ayarının yapılması anne ve bebek için en doğrusudur.
❑ Bazı tiroit hastalıklarında (Sessiz lenfositik tiroidit , Subakut
tiroidit gibi) tiroit bezi kalıcı olarak tahrip olmadığı için oluşan
hastalık geçicidir dolayısıyla hipotiroidi de geçici olabilir.
❑ Hipotiroidi sık görülen ve tanısının ucuz ve hassas, tedavisinin de
kolay olması nedeniyle herhangi bir şikayet beklemeden de 30
yaşından itibaren 5 yılda bir, 55 yaşından sonra iki yılda bir TSH testi
ölçümü önerilmektedir.
ADDİSON HASTALIĞI
➢ Diğer adı adrenal yetmezlik olan Addison hastalığı oldukça nadir görülen
bir hastalık olup, vücudun bazı hormonları yeteri kadar üretememesi sonucunda
ortaya çıkar.
➢ Böbreklerin üstünde bulunan adrenal bezleri salgılama açısından yetersiz kalır ve
kortiozol ile aldosteron hormonları kanda azalmaya başlar.

RİSK FAKTÖRLERİ:
❖ Kadınlar ve erkeklerde eşit oranda görülmekle birlikte toplumun genelinde her yüz
bin kişiden 8’inde ortaya çıkar. Addison hastalığının görüldüğü kişiler genellikle
erken menopoz geçirenler, kansızlığı (pernisiyoz anemi) olan kişiler, tip 1 şeker
hastalığı olanlardır.

❖ Ayrıca tiroid ve paratiroid bezleri yetersiz çalışan kişiler, tiroid iltihaplanması olanlar,
Grave’s ve vitiligo hastaları riskli kişilerdir.
❖ Bu kişilerde addison hastalığının görülme sıklığı sağlıklı bireylere göre daha fazladır.
ADDİSON HASTALIĞI
Addison hastalığı nasıl tedavi edilir?
➢ Adrenal yetmezlik, vücut için işlevsel hormonların yokluğuna neden
olduğundan Addison hastalığı tedavisi için doktorlar genellikle hormon
replasmanı uygularlar.
➢ Bu, bir veya iki kez günlük olarak, bir steroid hormon olan hidrokortizon
tabletleri ile yapılır. Gerekirse, aldosteron, günde bir kez oral olarak alınan
sentetik bir steroid, fludrokortizon asetat ile değiştirilebilir.
➢ Bu ilaçlar özellikle stres, enfeksiyon, cerrahi veya yaralanma zamanlarında
artırılmalıdır. Hormon tedavisi genellikle başarılı sonuç verir.
➢ Tedavi başarıya ulaştığında Addison hastalığı olan kişiler oldukça normal
bir yaşam sürebilirler.
➢ Bununla birlikte, her zaman bir doktor uyarı bileziği ve acil kimlik kartı
taşımaları ve iş veya okulda küçük bir ilaç kaynağı tutmaları önerilir.
Akut romatizmal ateş (eklem romatizması)

➢ Halk arasında “beta” olarak adlandırılan, A grubu beta hemolitik streptokok


bakterisinin neden olduğu boğaz iltihabından sonra ortaya çıkan, eklemler, kalp,
beyin, cilt ve cilt altı dokuda bozukluklara yol açan bir hastalıktır.

ROMATİZMAL ATEŞ MAJORLARI


➢ Kardit
➢ Poliartrit
➢ Sydenham köresi
➢ Eritema marginatum
➢ Deri altı nodüller

You might also like