You are on page 1of 6

NAPOLEON SAVAŞLARI

Giriş
Fransız İhtilali gerçekleştiği tarihten itibaren Avrupa’yı derin ve kapsamlı bir kargaşanın içine
sokmuştur. İhtilalin yankıları kıtanın en uzak yerlerine dahi ulaşmış, Avrupa’nın siyasi ve içtimai
düzenini yerle bir etmiştir. Rönesans ve reform hareketleri ile başlayan geleneksel düzene başkaldırma
eğilimi, Fransız ihtilali ile zirveye ulaşmış demokrasi, eşitlik gibi anti-monarşik fikirlerle yeni bir
vücuda bürünmüştür. Devrim, taraftarları için geleneksel düzenden, aristokrasiden ve dinin devlet
üzerindeki egemenliğinden kurtuluş vaat etmekteydi, buna karşılık olarak karşıtları için ise terörist
olarak damgalanarak giyotinde can vermek anlamlarına gelmiştir. Barışçıl bir hayat sözü ile gelen
devrimciler kısa sürede Fransa’yı terör merkezi haline getirmiştir. Bu kargaşa dolu ortama yakından
şahit olan ve devrim ilkelerinin korunmasında bizzat görev alan Napoleon Bonaparte, kimileri tarafından
Avrupa’nın büyük komutanı kimileri tarafından Avrupa’yı birbirine katan zalim olarak görülmektedir.
Bonaparte, devrimin ne amaçla gerçekleştiğini ve ne vaat ettiğini çok iyi bilse de, halkın desteğini alana
kadar devrim yanlısı, siyasi nüfuza ulaştığında ise monarşi yanlısı bir tutum takınmıştır. Bu durumun
ana nedeninin kişisel sebeplerden dolayı olduğu ya da ilmi-siyaset icabı davrandığı tezleri günümüzde
dahi sorgulanmaktadır. Sebepleri her ne olursa olsun, yaptığı savaşlarla, gerçekleştirdiği reformist
icraatlarla Avrupa’yı derinden etkilemiş bir komutandır. Genç yaşlarda cumhuriyet generalliğine terfi
ettirilen Bonaparte, eşi benzerine az rastlanan bir yükseliş ile Fransa’da iktidarı ele geçirmiş, giriştiği
savaşların çoğunu kazanarak Avrupa’yı hakimiyeti altına almayı başarmıştır. Ancak Avrupa’ya olan
saldırgan tutumu hasebiyle Avrupa’nın kendisine karşı birlik oluşturmasına ve Almanya, İtalya gibi
devletlerin gelecekte siyasi birliklerini kurmalarına zemin hazırlamıştır. 1800 ile 1815 yılları arasında
yapılan savaşlar, Avrupa’yı derin bir kaos içine sokmuş ve Avrupa’da yarattığı etki sebebiyle Napolyon
ismi tarihte Napolyon Savaşları olarak bilinen bir döneme atfedilmiştir.

1.1 Napolyon’un Yükselişi


Napoleon Bonaparte, 1769 yılında Korsika’nın Ajaccio şehrinde doğmuştur. Bu dönemde Korsika
Cenova Cumhuriyeti’ne ait olmasına rağmen Cenova hükümeti tarafından Fransa’ya satılmıştır. Korsika
halkı bu durumdan rahatsız oldukları için Fransa’ya karşı ayaklanmış ve Napolyon’un babası da bu
mücadelede etkin bir rol oynamıştır. Napolyon da bu duruma yabancı değildir. Kendisini uzun bir süre
boyunca Fransız olarak adlandırmamış, Fransa’ya Korsika’ya yaptıkları sebebiyle kin gütmüştür.
Devrimin gerçekleştiği yıllarda yazdığı bir mektupta Napolyon’un ‘‘Ben vatan mahvolurken doğdum.
Kıyılarımıza otuz bin Fransız saldırdı, hürriyet tahtını kan selleri içinde boğdular, gözlerimin ilk
gördüğü şey işte bu manzara oldu’’ cümleleri Korsikalı kimliğini koruduğunu göstermektedir. 1
Napolyon 10 yaşında iken Fransa’daki Brienne askeri okuluna yatılı olarak kabul edilmiş ve okuldan
1785 yılında topçu subayı olarak mezun olmuştur. Bir müddet görevine devam eden Napolyon 1789
yılında Korsika’ya giderek burada ulusal muhafızların güçlenmesine yardım etmiştir. 1793 yılına
gelindiğinde Avrupa tarihinde Koalisyon Muharebeleri olarak anılacak olan dönemin ilk savaşı patlak
vermiştir. Fransa kralı Louis’in 21 Ocak 1793’te vatana ihanet suçundan giyotine götürülerek idam
edilmesi sonucunda İspanya ve Britanya hali hazırda Fransa ile harp eden Avusturya, Prusya ve
Rusya’nın safında savaşa dahil olmuş ve bu savaş Avrupa tarihinde Birinci Koalisyon Savaşı olarak
adlandırılmıştır. Fransa bir yandan koalisyona karşı mücadelesini devam ettirirken bir yandan da
ülkesinde monarşi yanlılarının çıkardığı isyanlarla boğuşmuştur. Napolyon’un tarih sahnesine çıkmadan
önce askeri bir deha olarak parladığı ilk olay Toulon ayaklanmasıdır. Toulon halkı devrime karşı çıkarak
Kral Louis’i hükümdar olarak tanımış ve İngilizleri davalarına yardıma çağırarak limanlarını İngiliz
donanmasına açmıştır.2 İngilizlerin limanı kuşatması ile Fransa büyük çaplı bir savaş konseyi kurmuştur.
Toulon’da gerçekleşen İngiliz kuşatmasını kırmak için Napolyon, topçu bataryalarının tepelere
yerleştirilerek donanma üzerine yoğun ateş açılmasına dayalı planını savaş konseyine sunmuş ve bu plan
sayesinde Toulon İngiliz kuşatmasından kurtarılmıştır. Toluon’un kurtarılması ve İngiliz donanmasının
ağır kayıplar vermesi ile Napolyon henüz 24 yaşında iken generalliğe terfi ettirilmiştir.3
1-François-Rene de Chateaubirand, Mezar Ötesinden Anılar Napoleon Bonaparte, Çev. Yaşar Nabi, İstanbul 1969, s. 28
2-Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997, s. 53.
3- Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 53.
1795 yılına gelindiğinde Paris’te monarşi yanlılarının isyanlarını bastırmakla görevlendirilen Napolyon,
dahili ordular komutanı ilan edilerek isyanı şiddetle bastırmıştır. Bu başarısı ile Napolyon Fransa’da
devrim sonrası kurulan Direktuar yönetimini kurtarmış ve direktörlerden Carnot ile yakınlaşmasını
sağlamıştır. Direktör Carnot ile yakınlaşması ileride İtalya seferinde komutan olarak atanmasına vesile
olacaktır. Nihayetinde Fransa Direktuar yönetimi 1796 yılında Avusturya’yı durdurmak için İtalya’ya
gönderilen Alpler ordusunun başına Napolyon’u tayin etmiştir. Napolyon ordunun başına geçer geçmez
Alpleri aşarak Kuzey İtalya’ya saldırıya geçmiştir. Avusturya ve Piemonte ordularını yenilgiye
uğratarak Ocak 1797’de Viyana üzerine yürüyüşe geçmiştir. Napolyon’un önlenemez başarılarından
sonra Avusturya ateşkes istemiş ve Nisan 1797’de Leoben Ateşkes Anlaşması akabinde Campo Fermio
Barış Anlaşması imzalanmış ve bu anlaşma 1. Koalisyon Savaşı’nın sonu olmuştur. Napolyon Fransa’ya
kuzey İtalya’da ve anlaşma koşulları gereği Hollanda’da toprak sağlamış, Venedik donanmasını da
Fransa’nın askeri gücüne katarak hem askeri hem de politik anlamda sivrilmeyi başarmıştır.
1.2 Mısır Seferi
Napolyon’un İtalya’daki başarısı ile Avrupa koalisyonu dağılmış ve İngiltere Fransa ile
mücadelesinde yalnız kalmıştır. İngiltere Fransa ile tek başına savaşmak istemediği için barışa yönelmiş
ve Fransa’nın Lille şehrinde Fransa- İngiltere barış görüşmeleri yapılmıştır. Fakat barış görüşmelerinden
bir sonuç çıkmamış ve Fransa İngiltere’yi barışa zorlamak için zekice bir plan hazırlamıştır. Plan;
İngiltere’nin hassas olduğu bir noktadan vurmaktır, bu hassas nokta da Mısır’dır. Mısır, İngiltere’nin
Hindistan ile olan ulaşım yollarında stratejik bir nokta olup bu noktanın ele geçirilmesi ile İngiltere
ekonomik sıkıntıya girecek ve Fransa ile barışa mecbur kalacaktır. Bu planın yaratıcısı Napolyon’dur.
Napolyon Hindistan’daki İngiliz nüfuzunu kırmak için ilk atılacak adımın Mısır ve Mezopotamya
olacağına inanmaktadır. Hatta Mısır ve Mezopotamya ile kalmayıp daha büyük bir doğu hakimiyetini
hedeflemektedir. Bu mefkurenin izlerini Napolyon’un ‘‘Avrupa bir köstebek yuvasıdır; büyük
imparatorluklar, büyük ihtilaller ancak doğuda olmuştur. Şan ve şerefim şimdiden sönüp gitti, bu küçük
Avrupa adama ne kadar şan temin edebilir ki!’’ sözlerinde görebiliriz.4 Napolyon 19 Mayıs 1798’de
Toulon’dan 35.000 kişilik ordusu ile Mısır’a doğru yola çıkmış, yol üstünde Malta adasını zapt ettikten
sonra 1 Temmuz 1798’de İskenderiye’ye varmıştır. Mısır o dönemde Osmanlı idaresine bağlı olmakla
birlikte Kölemenler tarafından yönetilmekte idi. Napolyon vakit kaybetmeden İskenderiye’ye asker
çıkararak Mısır işgaline hız vermiştir. Ahmed Cevdet Paşa Napolyon’un İskenderiye’yi işgalindeki
acele tavrının sebebinin, Ahal-i İslam’a direniş ve teşkilatlanma fırsatı vermemek olduğunu belirtir.5
Napolyon Mısır halkının direniş göstermemesi için halka, Mısır topraklarındaki nizamın tesisini yeniden
sağlayacağını söylemiş, İslam’a saygı duyduğunu belirtmiştir. Napolyon’un ‘‘Mısır halkı! Allah’a,
Peygamberine ve Kuran’a Memluklerden çok saygım var. Fransızlar Müslümanların dostudurlar’’
sözleri Mısır halkının direniş göstermemesi için güdülen politikayı destekler niteliktedir.6 Napolyon 1
Temmuz 1798’de Murad Bey komutasındaki Osmanlı ordusunu Ehramlar Muharebesinde yenilgiye
uğratmış ve Fransa’ya Kahire yollarını açmıştır. Ancak İngiliz Amiral Nelson, Napolyon’u Toulan’dan
beri takip etmekteydi. Napolyon Nil deltasında iken Amiral Nelson Fransız donanmasına baskın yaparak
tarihte Nil muharebesi olarak geçen savaşta Napolyon’un tüm donanmasını yok etmiştir. Denizle bağı
kopan Napolyon Kahire’ye ilerlemiş daha sonra Filistin’e yürüyerek Akka Kalesi’ni kuşatmıştır. Cezzar
Ahmed Paşa liderliğindeki Osmanlı ordusu, Napolyon’u ağır bir yenilgiye uğratmış ve 21 Mayıs
1799’da Napolyon Kahire’ye çekilmek zorunda kalmıştır. Napolyon bu sırada Fransa’da cereyan eden
olayları yakından takip etmiş ve Bir müddet sonra da ordusunu Mısır’da bırakarak yönetime el koymak
üzere Fransa’ya dönmüştür.

1.3 Koalisyon Savaşları


Napolyon Mısırda iken İngiltere Fransa’ya karşı ikinci koalisyonu kurmuş, Rusya ve Osmanlı
İmparatorluğu da savaşa dahil olmuş, Avusturya ve Prusya da Fransa’ya karşı yeniden savaş açmıştır.
Bu sırada Napolyon Mısır’da, Avrupa’da cereyan eden olayları yakından takip etmiş ve Fransa
yönetimine el koymayı planlamıştır. Napolyon Fransa’ya döndüğünde kaotik bir ortamla buluşmuştur.
4- François-Rene de Chateaubirand, a.g.e, s. 69.
5- Kamuran Şimşek, ‘‘Tarih-i Cevdet’e Göre Napolyon’’, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.87.
6-François-Rene de Chateaubirand, a.g.e, s. 72.
Fransa bir yandan koalisyon ile uğraşırken bir yandan da iç isyanlarla boğuşmakta idi, bu durum
Napolyon’un darbe planının gerçeklemesini kolaylaştırmıştır. Hazırlıklarını tamamlayan Napolyon 23
Ağustos 1799’da Fransa’da askeri bir darbe yaparak idareye el koymuş ve Direktuar yönetimine son
vermiştir. Yönetime el koyduktan sonra Napolyon Consulat rejimini oluşturarak kendisini Birinci
Konsül ilan etmiş ve tüm yetkiyi elinde toplamıştır. Fransa’da yönetimi ele aldıktan sonra İngiltere ve
Avusturya’ya barış teklif etse de bu teklifin olumsuz karşılanması ile koalisyona karşı harekete
geçmiştir. Napolyon kuzey İtalya’daki Fransız varlığını tehdit eden Avusturya ve Rus ordularına karşı
bir harekat düzenlemiş, Milano istikametine doğru yürüyüşe geçse de önce Cenova’yı ele geçirmiştir.
Cenova’nın ele geçirilmesi ile Napolyon bölgede tahkimat yapan koalisyon güçleriyle çatışmak zorunda
kalmıştır. Napolyon bu bölgede gerçekleşen Marengo Muharebesi’nde koalisyon güçlerine galip gelmiş
ve ardından Rus birliklerini baskı altında tutarak Avusturya ordularına saldırmıştır. Avusturya’yı
Hohenlinden Muharebesi’nde yenilgiye uğratan Napolyon büyük bir zafer kazanarak koalisyon
güçlerinin tamamını püskürtmeyi başarmıştır. Bu zaferden sonra 9 Şubat 1801 tarihinde imzalanan
Luneville Anlaşması ile Avusturya, İtalya, Hollanda ve İsveç Fransa’nın üstünlüğünü kabul etmek
zorunda kalmıştır. Yine bu anlaşma ile İngiltere savaşta yalnız kalmış, yenilgilerin yarattığı baskı
sonucunda İngiltere hükümeti istifa etmiştir. İngiltere başbakanı Pitt’in yerine gelen Addington vakit
kaybetmeden Fransa ile Amiens Barış Anlaşmasını imzalamıştır.7 (25 Mart 1802)
Amiens barışı kısa bir süre sonra Fransa’nın baltalamaları hasebiyle bozulmuştur. Zira Napolyon’un
Mısır ve Hindistan üzerindeki istekleri devam etmektedir. Bu sebeple İngiltere-Fransa münasebetlerinin
bozulması kaçınılmazdır. Amiens barışına göre de İngiltere’nin Malta’dan çekilmesi gerekiyordu.
Napolyon Amiens barışından önce Piyomente ve İsviçre’yi ilhak etmişti. Ancak İngiltere Fransa’nın
İsviçre ve Piyomente’den çekilmedikçe Malta’dan çıkmayacağını açıklaması ile Fransa 1803’te
İngiltere’ye yeniden savaş açmıştır. Rusya’da Fransa’nın Ortadoğu ve Osmanlı Devleti nezdindeki
hareketlerinden hoşnut değildi. Öte yandan Fransa’ya iki kez mağlup olan Avusturya’da intikamını
almak istemiştir. Bu sebeple Rusya-Avusturya yakınlaşması gerçekleşmiş ve bu ittifaka İngiltere de
dahil olmuştur. Yaşanan gelişmelerden sonra İngiltere, Avusturya, İsveç, Rusya ve Sicilya krallığı
arasında III. Koalisyon kurulmuştur. 1804 yılında Napolyon İngiltere’yi istila planı hazırlamış ancak
1805’te III. Koalisyonun kurulması ile planını ertelemek zorunda kalmıştır. Zira Napolyon 180.000
kişilik ordusu ile Manş kıyılarında beklerken, Fransız donanması İngiliz donanması tarafından Trafalgar
Muharebesi’nde ağır bir yenilgiye uğratılmış ve Napolyon’un istila planları suya düşmüştür. Trafalgar
yenilgisi Napolyon’u kara savaşı yapmaya ve Avrupa sınırları içerisinde kalmaya mahkum etmiştir.8
Koalisyon Avusturya ve Rus ordularının Fransa’ya saldırması yönünde bir plan yapsa da Manş
kıyılarından çok hızlı bir şekilde Bavyera’ya ilerleyen Napolyon’un karşısında darmadağın olmuştur.
22 Ekim 1805 tarihinde Avusturya Ordusu 60 bin asker ve 120 topla teslim olmak zorunda kalmıştır.
(Ulm Muharebesi) Ulm zaferinden sonra batıya doğru ilerleyen Rus ordularının karşısına çıkan
Napolyon 2 Aralık 1805’te Austerlits Muharebesi’nde Avusturya-Rusya ordularına karşı büyük bir zafer
kazanmıştır. Bu savaş İmparatorlar Savaşı olarak da bilinmektedir.9 Bu iki savaşta zafer kazanan
Napolyon Avusturya ile Pressburg anlaşmasını imzalamış ve Rus orduları da geri çekilmek zorunda
kalmıştır.
1806 yılına gelindiğinde Fransa’nın tehditleri gittikçe tüm Avrupa’yı yerinden oynatabilecek bir hale
gelmişti. Fransa’nın Avrupa’daki gücünü kırabilmek için eski müttefikler tarafından yeni bir ittifak
hareketi başlamıştır. Nihayetinde 1806 yılının ortalarında İngiltere, Prusya, İsveç, Rusya ve Saksonya
arasında yeni bir koalisyon (IV. Koalisyon) oluşturulmuştur. Napolyon, koalisyonun kurulması ile vakit
kaybetmeden Prusya ordularına Rus takviyesini kesmek amacıyla taarruza başlamış ve 14 Ekim 1806’da
Jena’da Prusya ordusuna galip gelmiş, komutanlarından Mareşal Davout da emrindeki Fransız birlikleri
ile başka bir Prusya ordusunu mağlup etmiştir. Prusya ordularını bertaraf ettikten sonra Prusya içlerine
yürüyen Napolyon 7 Şubat 1807’de Eylau’da 14 Haziran’ da Friendland Muharebesi’nde Rus ordularını
yenilgiye uğratarak Rusları, kendi lehinde bir anlaşma yapmaya mecbur etmiştir. 7 Temmuz 1807
yılında Rusya ile Tilsit anlaşmasını imzalayan Napolyon, Rusların savaştan çekilmesini ve kendi
taraflarında yer almasını sağlamış, Rus himayesindeki Yedi Ada Cumhuriyetini de egemenliği altına
almıştır. 1807’den 1809’a kadar Avrupa’da Fransa’nın ve Napolyon’un kesin üstünlüğü söz konusudur.
Tilsit anlaşmasından sonraki iki yıl boyunca, Avrupa’ya hegemonyasını kabul ettiren Napolyon’a karşı
1809 yılında yeniden Avusturya ve İngiltere arasında bir koalisyon kurulmuştur. (V. Koalisyon Savaşı)
7-Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 60.
8-J.M. Roberts, Avrupa Tarihi, çev. Fethi Aytuna, İnkılap Yayınları, İstanbul 2015, s. 432.
9-Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 64.
Avusturya Arşidükü Charles’ın komutasındaki Avusturya ordusu Nisan 1809’da Bavyera’ya saldırmış
ve akabinde Napolyon’un kuvvetleri ile Tuna nehri geçişinde Aspern-Essling Muharebesi’nde sürpriz
bir şekilde galibiyet elde etmiştir. Napolyon orduları ile geri çekilerek daha geri bir hatta mevzilenmiş
5 Temmuz 1809’da Wagram Muharebesi’nde Avusturya’yı mağlup etmiştir. Bu savaşın akabinde 14
Ekim 1809’da Viyana Anlaşması ile V. Koalisyon fiilen sona ermiştir. Ancak bu yıldan itibaren
İngiltere, Fransa ile mücadelesi için büyük bir kaynak ayırmış ve İber Yarımadası’na asker çıkararak
Avrupa için yeni bir ümit yolu açmıştır.10
1.4 Napolyon’un Çöküşü; VI. Koalisyon
Napolyon 1807’de İspanya ile birleşerek İspanyol tahtına ağabeyi Joseph’i oturtmuş ve akabinde
Portekiz’i işgal etmiştir. Daha önceki yıllarda kendini İtalya kralı ilan etmesi, Ren bölgesini, İsviçre ve
Hollanda gibi birçok alanı ilhak etmesi, Avrupa’da Napolyon’un otoritesini sorgulatmış ve kurtuluş
çareleri aranmaya başlanmıştır. Bu dönemde Avrupa’yı elinde oynatan Napolyon’a karşı koyabilecek
tek güç İngiltere kalmıştır. Zira Tilsit Anlaşması ile Rus Çarı Napolyon’a müttefiklik sözü vermiştir. Bu
sırada İspanya’da Napolyon ve Joseph idaresini istemeyen halk gerilla savaşına başlamış ve bu
başkaldırı İngilizler tarafından desteklenmiştir. Bir yandan Prusya da Fransa’ya yeniden savaş açmış,
akabinde Rusya Tilsit Anlaşmasını yok sayarak Fransa’ya meydan okumuştur. Bu kez Rusya’nın savaşa
katılması ile dengeler değişmiş ve Napolyon’un kısa süreli Avrupa hakimiyetinin temelleri tehlikeye
girmiştir. Zira bu kez Napolyon İngiltere’nin de kara muharebelerine iştirakıyla dört bir yandan kuşatma
altındadır. Napolyon, Rusya2nın savaşa katılmasından dolayı sorunu kökten çözebilmek amacıyla yarım
milyona yakın ordusuyla Moskova Seferine çıkmıştır. Napolyon Moskova’nın 110 km batısında
Borodino Muharebesi’nde Rus ordusunu mağlup etmiş ve direniş görmeden Moskova’ya girmiştir.
Ancak Moskova’da iken ikmal hatlarının tamamen kullanılamaz halde olması, Rus ordusunun tamamen
imha edilememesi ve Rus Çarı Aleksandr’ın barışa yanaşmaması sebepleriyle geri çekilmek zorunda
kalmıştır. Bu geri çekilme esnasında Rus orduları sürekli bir şekilde yıpratma savaşları yaparak Fransa
ordularını zayıflatmış ve nihayetinde Napolyon 420.000 askerle çıktığı Moskova seferinden 50.000
askerle geri dönmüştür. Paris’e dönen Napolyon burada yeni bir ordu teşekkül ederek Polonya üzerine
yürümüş ve 2 Mayıs 1813’te Lützen ardından 20 Mayıs Bautzen savaşlarında Rusların ilerleyişini kısa
bir süreliğine durdurmayı başarmıştır. Bu sıralarda koalisyon güçleri bir plan yapmaktaydı; Fransız ana
ordusu yerine daha küçük birliklere baskınlar vermek. Bu plan işe yaramış ve Fransız ordusu Koalisyon
güçlerinin yıpratma savaşları sonucunda güç kaybetmiştir. Bunun üstüne Napolyon İspanya’daki gerilla
savaşını kontrol altına alamaması Napolyon’un gücünün kırılmasında önemli bir rol oynamıştır.
İngiltere İspanya’daki gerilla savaşına destek vermek ve Fransa’yı güneyden kuşatmak amacıyla Lord
Wellington komutasındaki bir orduyu İspanya’ya göndermiş ve Napolyon’un kuvvetleri İspanya’da
tutunamaz hale gelmiştir. Bir müddet sonra Prusyalıların doğudan yeni bir harekata girişmesi; Rusların
ve Avusturya’nın da bu harekata destek vermesi ve Lord Wellington’un güneyden ilerlemesi Avrupa
için bir kırılma noktası olmuştur. Ayrıca Napolyon son iki senede bir milyondan fazla asker kaybetmiş,
koalisyon güçlerine karşı üstün asker sayısı avantajını kaybetmiştir.11 Napolyon Eylül 1813’te
Pressden’de koalisyon güçlerine karşı küçük çaplı bir zafer kazansa da bu zaferi, çöküşünü kurtaracak
nitelikte olamamıştır. Tarihte Uluslar Savaşı olarak bilinen Leipzig Muharebesi’nde (16-19 Ekim 1813)
Napolyon’un 195 bin kişilik ordusu müttefiklerin 365.000 kişilik ordusu karşısında büyük bir hezimete
uğramış ve Napolyon ordularının hakimiyetini kaybederek savaş alanından çekilmek zorunda kalmıştır.
Leipzig Muharebesi’nden sonra Müttefik orduları hızla Fransa topraklarına girmiş ve bu durum
Fransa’da şok etkisi yaratmıştır. Fransa Yasama Meclisi durumun daha da kötüye gideceğini anlayarak
hızlı bir şekilde toplanıp, Napolyon’un tahttan indirilmesi yönünde oylama yapmış ve Napolyon
Bonaparte tahttan feragat etmek zorunda kalmıştır. Mart 1814’te Koalisyon güçleri Paris’e girmiş,
Fransa ile müttefikler arasında barış anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma gereği Napolyon Elbe Adası’na
sürgüne gönderilecektir, ancak bu durum Napolyon için bir son değildir. Zira Napolyon sürgünde olduğu
Elbe Adası’ndan kaçarak Paris’ geri dönmüş ve kısa bir sürede Bourbon hanedanını tahttan indirmeyi
başarmıştır. Tahtı ele geçirdikten sonra bir ordu teşekkül eden Napolyon yeniden koalisyona saldırma
kararı almıştır. Koalisyon güçleri de bu duruma sessiz kalamazdı. Zira kaotik dönemden yeni
kurtulmuşlardı. Koalisyon güçleri Napolyon’a karşı silahlanma kararı alarak yaklaşık 180.000 kişilik
ordu toplamış ve Napolyon’un karşısına dikilmiştir. Müttefiklerin Napolyon’a karşı giriştiği savaşların
büyük bir bölümünü kaybetmesinin ana nedeni birlikte hareket etmek yerine ayrı ayrı cepheler
oluşturmalarıdır. Koalisyon devletleri müttefik olsalar da, çıkarları uğruna birlikte hareket edememiştir.
10- J.M. Roberts, a.g.e, s. 432, 433.
11- Norman Davies, Avrupa Tarihi, çev. ed. Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, s.795.
Ancak müttefikler hatalarından ders çıkarmışlar ve artık Napolyon’un karşısına tek yumruk olarak
çıkmışlardır. Müttefik orduları ile Napolyon 18 Haziran 1815’te Waterloo’da karşılaşmış ve müttefikler
Napolyon’u kesin bir yenilgiye uğratmışlardır. Waterloo Muharebesi’nde büyük kahramanlıklar
gösteren Lord Wellington ve Prusyalı Mareşal Von Blücher, Napolyon’u adeta ezmiştir. 12 Waterloo
savaşından sonra Napolyon, müttefiklere teslim olmuş ve Saint Helena’ya sürgün edilmiştir. 6 yıl
boyunca Saint Helena’da yaşayan Napolyon 1821’de sürgünde iken hayatını kaybetmiştir. Napolyon’un
ölümü ile Avrupa kaotik bir dönemden kurtulmuş, Napolyon’un ölüm haberi tüm Avrupa gazetelerinde
yayınlanmış ve Avrupa hükümdarları rahat bir nefes almıştır.13

Sonuç;

Tarihte kısa bir süre içinde dünyanın zirvesine çıkıp, hızla çöküşe geçen insanlara az rastlanır.
Moğollar ve Hitler örneği haricinde Napolyon’un benzerine nadir rastlanan yükselişi ve önlenemeyen
düşüşü, hayatını oldukça marjinal bir hale getirmiştir. Napolyon, devrimin gerçekleştiği yıllarda ihtilal
yanlısı gözükmüş, Fransa’da iktidarı ele aldığında ise imparatorluk politikasını benimsemiştir.
Napolyon’un hayatında bu tezatlar oldukça fazladır. Fransa, devrimden itibaren, kendisini dünyaya
devrim ilkelerinin koruyucusu olarak tanıtmış ancak ilhak ettiği topraklardaki ulusların halklarını
görmezden gelmiştir. Napolyon, Almanya ve İtalya gibi ülkeleri Fransa hakimiyetine almış, istemeden
de olsa gelecekte bu devletlerin siyasi birliklerini kurmalarına zemin hazırlamıştır. Zira devrimin özü
‘‘bir ve bölünmez bir Fransa’dır’’. Napolyon bu ölçüyü daha da genişletmiş bir ve bölünmez bir Avrupa
yolunda mücadele etmiştir. İşte bu bir ve bölünmezlik fikrini Almanya ve İtalya gibi devletler
kendilerine uyarlayarak siyasi birliklerini kurabilmişlerdir. Napolyon’a göre Avrupa’nın gelişmesi için
aynı ilke, aynı sistem, ortak para, ortak yargı sistemi ve ortak yasalar altında tüm Avrupa halkları
kendisini aynı vatanda hissetmelidir. Napolyon’un icraatları elbette savaşlardan ibaret değildir. Bir
devlet adamı olarak Yahudi ve diğer dini azınlıkları özgürleştirmiş; orta sınıfın yasalar önünde eşitliğini
sağlamış, feodalitenin kalıntılarını da yok etmiştir. Günümüzde dahi hukuk fakültelerinde ders olarak
okutulan Napolyon kanunlarını hazırlayarak kalıcı bir hukuki başarı elde etmiştir. Sosyal ve hukuki
alandaki başarıları; Avrupa için idealleri her ne olursa olsun, tarihte Napolyon savaşları olarak bilinen
dönemde Avrupa’da toplam 2.511.806 askerin ve 1 milyon sivilin hayatını kaybetmesinde büyük bir rol
oynamıştır…

12- Norman Davies, a.g.e, s. 803.


13- Kamuran Şimşek, a.g.e, s. 92.
KAYNAKÇA

1- Chateaubirand, François-Rene de, Mezar Ötesinden Anılar Napoleon Bonaparte, Çev.


Yaşar Nabi, İstanbul 1969.
2- Armaoğlu, Fahir 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997.

3- Roberts, J.M, Avrupa Tarihi, çev. Fethi Aytuna, İnkılap Yayınları, İstanbul 2015.
4—Davies, Norman, Avrupa Tarihi, çev. ed. Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi.
5- Şimşek, Kamuran, ‘‘Tarih-i Cevdet’e Göre Napolyon’’, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.85-93.
6-Bağçeci, Yahya ‘‘Osmanlı Belgelerine Göre Napolyon Bonapart’ın İmparator Unvanının
Osmanlı Devleti Tarafından Tanınması Meselesi’’, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,
s.70-83.

HAZIRLAYAN:
BURAK KAYHAN AYGÜN
BARTIN ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH PROGRAMI

You might also like