Professional Documents
Culture Documents
• Sağlık Tanımları
• Sağlığı Etkileyen Faktörler
İÇİNDEKİLER
• Sağlığın Bileşenleri
• Bütüncül Sağlık Kavramı
• Sağlığı Koruma ve Hastalıkları TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Önleme
• Sağlığı Koruma Düzeyleri Prof. Dr.
• Herkes İçin Sağlık Hedefleri Mağfiret KAŞIKÇI
• Hastalığın Tanımı
• Hastalığın Birey ve Aile Üzerine
Etkileri
• Sağlık ve Hastalık Modelleri
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlık ve Hastalık
Sağlık Tanımları
"Fiziksel Sağlık"
"Spiritüel Sağlık"
Sağlığın Bileşenleri
"Sosyal Sağlık"
SAĞLIK VE HASTALIK
Hastalığın Tanımı
"Ajan – Konakçı – Çevre
Modeli"
Hastalığın Birey ve Aile
Üzerine Etkileri
"Sağlık İnanç Modeli"
"Sağlık ve Hastalık"
Modelleri"
"Değişime Dayalı Model"
"Temel İnsan
Gereksinimleri Modeli"
GİRİŞ
Sağlıklı yaşam her bireyin hakkıdır. Temel bir hak olan ve sadece hastalığın
olmayışı anlamına gelen sağlıklı yaşam, bireylerin sorumluluğu altındadır ve yaşam
kalitesini etkileyen geniş bir kavramdır. Hastalık durumu da sadece bir hastalığın
ve/veya rahatsızlığın olması olarak açıklanamaz. Yani birçok bileşenden oluşan farklı
şekillerde tanımlanabilen sağlık, hastalık kavramları birbirinden tam olarak ayrılamaz
bir bütündür.
Sağlık kavramı kişilere, “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
disiplinlere, kültüre ve aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak tanımlamıştır.
zamana göre değişiklik Genetik, cinsiyet, yaş, sağlık inancı, biyolojik çevre, fiziksel çevre, psikososyal, kültürel
göstermektedir. ve ekonomik çevre sağlığı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır.” J.Chiristian
Smith’in (1926) ortaya attığı “holistik” kavramı, sağlık alanında önemli bir yere sahiptir.
“Holistik/Bütüncül sağlık ile her bireyin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak bir
bütün olduğu; ayrıca her bireyin ailesi, çevresi ve toplumla bir bütün olduğu sağlık ve
hastalığın birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceği vurgulanmaktadır.”
İnsan için önemli bir yere sahip olan sağlığın üç farklı koruma düzeyi
bulunmaktadır. Gerçek koruma olarak adlandırılan birincil koruma, fiziksel ve
emosyonel sağlığı içerir ve hastalıklardan korunmak için yöntemler sunar. Hastalık ya
da sağlıktan sapma anında en kısa zamanda tanının konulmasını, tedavinin
sağlamasını, sıfıra yakın bir hasarla ya da minimum komplikasyonlarla bireyin daha
önceki sağlığına kavuşmasını ikincil koruma hedefler. Son olarak üçüncül koruma, bir
hastalık sonrasında geri dönüşümü olmayan durumlarda devreye girer. Fakat tüm
koruma önlemlerine rağmen bazı durumlarda sağlığın zıt anlamı olan hastalık ortaya
çıkabilir. Hastalık, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal
değişikliklerin yarattığı durumdur. “Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) tanımına göre ise
fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir iyilik hâlinin yokluğuna hastalık denilmektedir.”
“WHO sağlığı; sadece Hastalık öncelikle bireylerin hastalık durumunda davranışsal ve emosyonel değişikliğe
hastalık ve sakatlığın yol açabilmektedir. İleriki dönemlerde ise hastalık, bireylerin aile rollerini, beden
olmayışı değil, aynı
imajını benlik kavramını ve aile dinamikleri üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.
zamanda fiziksel,
ruhsal ve sosyal Sağlık hastalık kavramları arasındaki ilişkiler ve bireyin sağlık uygulamalarına karşı
yönden tam bir iyilik tutumların daha kolay anlaşılabilmesini sağlayan sağlık hastalık modelleri
hâli olarak geliştirilmiştir.
tanımlamıştır.”
Sağlık optimal düzeyden ölüme kadar uzanan birçok düzeyi içeren, objektif ve
subjektif boyutları olan, kültüre göre değişen göreceli bir kavramdır. Hastalık ise
anormal bir durum olup bireyin fiziksel, emosyonel, entelektüel, sosyal ve ruhsal
fonksiyonlarını daha önceki durumuna göre bozar veya azaltır. Kısacası her iki kavramı
biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel özellikler ile tanımlamak mümkündür.
Bütüncül sağlık kavramı da bu çok boyutluluğa işaret etmektedir.
SAĞLIK TANIMLARI
Dünyanın her yerinde en çok önemsenen kavramlardan biri olmasına karşın sağlığın
tek bir tanımı yoktur. “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın
olmayışı değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak
tanımlamıştır.” Bu tanım, “iyilik hâli tam olarak ne anlama gelmektedir ve iyilik hâlinin
dereceleri var mıdır?” sorularını akla getirmektedir. Bu nedenle sağlık kavramını
subjektif ve objektif sağlık olarak ikiye ayırıp irdelemek gerekir.
Sağlık inançları
bireyin sağlık ve Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisini, fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden
hastalık hakkındaki algılaması hâlidir. Subjektif sağlığa göre kişi, sağlıklı olmadığı hâlde kendini sağlıklı
fikirleri ve olarak algılayabilir.
kanaatleridir.
Sağlık kültürlere göre değişen göreceli bir kavramdır. Bir birey için “sağlık” olarak
kabul edilen bir durum başka bir birey ya da aynı bireyin yaşam sürecinin başka bir
döneminde “hastalık” olarak düşünülebilir.
Objektif olarak sağlık; muayene, laboratuvar sonuçları ile tespit edilen hastalığın
var olmadığı durumdur, yani sağlıklı olmadır. Bir bireye “sağlıklısın” sözünü
söyleyebilmek için öncelikle kişi kendini subjektif olarak sağlıklı görmesi sonrasında
objektif olarak muayene, laboratuvar sonuçları ile sağlıklılığın tespit edilmesi
gerekmektedir.
Biyolojik bilimler yönünden sağlık; bedenin her bir hücresinin en üst düzeyde
işlev gördüğü ve hücreler arası olumlu bir etkileşimin varlığıdır.
Sosyal bilimler yönünden sağlık; bireyin sosyal yönden rollerinin ve
sorumluluklarının bilincinde olması ayrıca bu rollerini ve sorumluluklarını yerine
getirmedeki kabiliyeti anlamına gelmektedir.
Davranış bilimleri yönünden sağlık; kişinin çevresiyle olumlu etkileşimi ve ansızın
gelişen beklenmedik vakalar karşısındaki performansı ve bu vakalara karşı savunma
potansiyeli olarak algılanmaktadır.
Sağlık üç boyutta ele alınabilir;
Negatif sağlık: Tedavi ve rehabilitasyonu gerektiren sağlık durumudur.
Nötral sağlık: Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır.
Pozitif sağlık: Sağlığın
geliştirilmesi, iyilik Hastalık durumundan kurtarmak ve sağlığı en üst düzeye ulaştırabilmek için önce
düzeyinin artırılması sağlığı negatif sağlıktan nötral sağlığa çıkartılması gerekmektedir.
ile ilişkilidir.
Pozitif sağlık: Sağlığın yükseltilmesi ve iyilik düzeyinin maksimum düzeye
çıkarıtılmasıyla alakalıdır. Nötral sağlık aşamasından sonra pozitif sağlık düzeyine
erişilir. Pozitif sağlık yaşam kalitesini yükselten, potansiyel sağlığı geliştirme çabası
içerisinde olan sağlık davranışlarını temsil eder.
Cinsiyet
Sağlık ve hastalık durumu cinsiyetlerde farklılık göstermektedir. Hemofili
hastalığında kadınlar hastalıklı geni taşır ve çocuklarına aktarır. Her iki cinsiyete de
aktarılan gen kız çocuklarında taşıyıcı olarak kalır, fakat erkek çocuklarda hastalık
görülür. Ayrıca, kadın erkek arasındaki iş bölümü; yemeği pişirenin, hazırlayanın-
bebeklerin bakımını kimin gerçekleştirdiği; kadın ve erkeğin istekleri/beklentileri,
hedefleri, sorumlulukları ve sosyal hakları, kadın ve erkeğin davranışlarına ilişkin
kültürel değerleri bireylerin sağlığı etkileyebilir.
“Sağlığı etkileyen
biyolojik çevre
•Kadınların üretrasının erkeklere göre daha kısa olması nedeniyle
Örnek
faktörlerinden
kadınların idrar yolu enfeksiyonu geçirme ihtimali erkeklerden
mikroorganizmalar; daha fazladır.
birçok bulaşıcı
hastalığın etkenidir.”
Yaş
Yaş, sağlıklı ve hasta olma durumunu etkilemekte ve bu durundan
etkilenmektedir. İleri yaşlarda vücuttaki yapım oranı azalırken yıkım oranı artar. Bu
durumdan bireyin sağlığı büyük oranda etkilenir. Ayrıca çocukluk çağı hastalıkları
varken, yaşlılık döneminde daha fazla görülen hastalıklar da mevcuttur.
Örnek
döneminde kardiovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları ve ülser
görülmektedir.
Sağlık İnancı
Sağlık inançları, sağlık davranışlarını negatif, nötral ve pozitif şekilde etkiler.
Negatif sağlık; tedavi ve iyileştirme gerektiren sağlık durumunu ifade eder.
Nötral sağlık; hastalık durumu olmayan, dengeli bir sağlığı tanımlamaktadır. Sağlığı
sürdürmek ve hastalıkları önlemek için, nötral sağlık korunmalıdır. Pozitif sağlık;
sağlığın en üst düzey çıkarılmasıyla alakalıdır.
Biyolojik Çevre
Mikroorganizmalar; çoğu bulaşıcı hastalığın nedenidir. Salgın olarak adlandırılan
mikroorganizmalar, toplum sağlığı için tehlike arz ederler. Vektörler; hastalık yapan
mikroorganizmaları insanlara ileten eklem bacaklılardır. Bitkiler ve hayvanlar; genel
olarak insanlar için faydalıyken bazı durumlarda insan sağlığı için zararlı konumuna
“Sağlığın fiziksel, geçebilirler. Hayvansal ve bitkisel besinler; zehirler ve hastalık etkeni ile etkileşim
spiritüel, sosyal, hâline geçerlerse zararlı olabilirler. Parazitler; kötü çevre koşullarında bulunurlar,
duygusal ve ruhsal
insan sağlığını etkilerler ve bireylerin vücut direncini zayıflatırlar.
olarak bazı
bileşenleri vardır.” Fiziksel Çevre
İkametgâhın bulunduğu yaşam alanı, yaşanılan evin oda sayısı, her bireyin
kendisine ait yatak odasının olması, evin apartman dairesi ya da müstakil olması
kişilerin genel sağlık durumunu etkileyebilir. Evin metrekaresinin az olması, aynı odada
çok fazla bireyin yaşaması enfeksiyonları artırmaktadır. Ayrıca apartmanların kalabalık
olması bireylerin ruhsal gerilim yaşamasına neden olurken, çocukların da kısıtlı oyun
alanlarına sahip olmasını etkilemektedir. Tüm bu sorunlara ek olarak çöplerin nasıl
ortadan kaldırılacağı, su kaynaklarının nasıl değerlendirileceği ya da gıda
üretiminin/dağıtılmasının yerleşim bölgeleriyle uzaklığının nasıl ayarlanacağı gibi
konular sağlık açısından önemlidir. Tüm dünyada nüfusun hızla artması, kentsel
bölgelere göçlerin devam etmesi; çevre sağlığını, temiz su kaynakları sağlamadaki
sorunları ve çöplerin ortadan aldırılma sorunlarını da etkilemektedir. Su, atıklar, iklim,
hava kirlenmesi, ışınlar, gürültü, sağlığa zarar verebilecek tesisler, genel kullanım
alanları (lokanta, sinema, otel, havuz hizmetleri) sağlığı etkileyebilecek fiziki
etmenlerdir.
SAĞLIĞIN BİLEŞENLERİ
Fiziksel Sağlık: Fiziksel muayene yöntemleri kullanılarak değerlendirilen ve tanı
işlemleri ile tespit edilen hastalığın ya da bozukluğun var olmadığı durumdur. “Bireyin
kişinin kendisini sağlıklı olduğunu düşünmesi için nelerle baş etmesi, neleri başarması
ve nelerden vazgeçmesi gerektiğini öğrenmesi durumudur. İyilik stratejileri bireyin
yaşamını anlamasını ve kontrol etmesini sağlamaya yardımcı olur.
Hastalığın önlenmesi ise; aşılama plan ve programları sağlığın kalitesini
yükseltme veya hastalıkları önlemeye yönelik uygulamaları içerir.
“Sağlıklı yaşam”
“Alkol, ilaç ve tütüne bağlı zararların azaltılması”
“Sağlıklı ortamlar”
“Çok sektörlü sağlık sorumluluğu”
HASTALIĞIN TANIMI
“Hastalık, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal
değişikliklerin yarattığı durumdur.” Bu tanım biyolojik olarak doğru ve doyurucudur.
Fakat hastalığın sadece biyolojik bir olay olmadığı aşikârdır. Ayrıca hastalık sosyal ve
kültürel bir olgudur. Yani hastalık, bireyin daha önceki durumuna göre fiziksel,
emosyonel, entelektüel, sosyal gelişim, spritüel fonksiyonlarının bozulması hâlidir.
“Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) tanımına göre fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir
iyilik hâlinin yokluğuna hastalık denilmektedir.” Tüm bunlara ek olarak hastalık, sadece
dokuların ve organların fizyolojik fonksiyonlarını yerine getirememesi durumundan
ibaret değildir.
Bernard ve Cannon; hastalığı, iç ve dış dengenin bozulmasına ek olarak bazı
uyum mekanizmaları ile bozulan dengenin düzeltilmesi çabası olarak tanımlamışlardır.
değildir. Her bir hastalığın birkaç eksene göre sınıflandırıldığı, çok eksenli bir sınıflama
olabilir.
Hastalıkların uluslararası sınıflaması, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmıştır.
Cenevre’ de 1989 yılında toplanan 10. Uluslararası Konferans’ta kodlama sisteminde
köklü değişiklikler yapılmış, 1991 yılında ICD-10’un yayınlanması kabul edilmiş, 1994
yılında uygulamaya geçirilmiştir.
Kronik hastalıklar
bireyin yaşam biçimini
Hastalık Davranışları
değiştirebilir. Hastalık bireyin fiziksel, emosyonel, entelektüel ve sosyal aktivitelerinde geçici
veya kalıcı kayıplara sebep olmaktadır. Hastalık bireylerin yaşam süresini etkilemesinin
yanı sıra yaşam kalitesinin azalmasına da neden olur. Ayrıca hastalık bireyin günlük
yaşam aktivitelerinin tamamını olumsuz olarak etkileyebilir.
Hasta olan bireylerin davranışları, kendi vücutlarını algılama, hastalık
semptomlarını tanımlama ve yorumlamasıyla ilgilidir. Ayrıca hastalık davranışlarının
rol, sosyal sınıf ve sorumlulukla da bağlantısı bulunmaktadır.
anlarda ise hem bireyin hem de bakım vericinin rolleri tamamen farklılaşabilir. Böyle
durumlarda birey mutsuzluk, umutsuzluk, güçsüzlük ve çökkünlük duygularını
yaşayabilir. Diğer taraftan da bakım vericinin sorumlulukları üst düzeye çıkabilir.
Mastektomi sonucunda birey; oluşan yeni duruma önce şok, inkâr, pazarlık, kabul-
uyum ve rehabilitasyon aşamalarından geçer.
Sağlık inanç modeli Model, temel olarak insan çevre etkileşimine odaklanmıştır. Üç unsuru vardır,
bireyini sağlığa ilişkin bunlar konakçı, yaralanmaya (travmaya) neden olan ajan ve çevredir. Hastalığın nedeni
eylemleri yapamaya kimyasal, fiziksel ya da psikososyal etkenler olabilir. Ancak hastalık ajanının olması
ya da yapmamaya hastalık için yeterli değildir. Hastalığın oluşabilmesi için uygun çevre ve konakçı
neyin motive ettiğini gereklidir. Hastalığın oluşmasında konakçının özellikleri de önemlidir. Konakçının yaşı,
anlamaya
yaşam biçimi, sahip olduğu hastalıklar vb. özellikler onun hasta olma riskini arttırır ya
temellenmiş bir
motivasyon teorisidir. da azaltır. Hastalığın ortaya çıkmasında çevre koşullan da çok önemlidir. Eğer çevre
koşulları sağlığı olumsuz yönde etkileyecek özelliklere sahipse hasta olma olasılığı artar.
Örnek
“kişi biyolojik olarak en iyi durumda ve ne olmak istiyorsa ve ne yapmak istiyorsa onu
başarabildiği bir durum olarak tanımlanmaktadır. Hemşirelik modellerinin örneğin;
King’in sistem etkileşim modeli, Neuman’ın sistem modeli, Roy’un uyum modeli ve
Orem’in öz bakım modelinin bu görüşlerle uyumlu olduğu görülmektedir.
1. Düzey:Fizyolojik gereksinimler
2. Düzey:Güvenlik gereksinimleri
3. Düzey:Sosyal gereksinimler
Bireysel Etkinlik
•Sınıf içinde iki grup oluşturarak sağlık ve hastalık kavramlarını ve
etkileyen faktörleri inceleyiniz. Ayrıca bireysel deneyimlerinizi
paylaşınız.
•SAĞLIK VE HASTALIK
•GİRİŞ
•"Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak
tanımlamıştır. Hastalık ise, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak
anormal değişikliklerin yarattığı durumdur. Dünya Sağlık Örgütünün tanımına
göre ise fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir iyilik hâlinin yokluğuna hastalık
denilmektedir.
•SAĞLIK TANIMLARI
•Dünyanın her yerinde en çok önemsenen kavramlardan biri olmasına karşın
sağlığın tek bir tanımı yoktur.
•Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisini fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden
algılaması hâlidir.
•Objektif olarak sağlık; muayene, laboratuvar sonuçları ile tespit edilen hastalığın
var olmadığı durumdur, yani sağlıklı olmadır.
•Sağlık üç boyutta ele alınabilir;
•Negatif sağlık: Tedavi ve rehabilitasyonu gerektiren sağlık durumudur.
•Nötral sağlık: Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır.
•Pozitif sağlık: Sağlığın yükseltilmesi ve iyilik düzeyinin maksimüm düzeye
Özet
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireyin kendisini fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak
nasıl hissettiğini ifade eden sağlık durumudur?
a) Nötral sağlık
b) Pozitif sağlık
c) Objektif sağlık
d) Subjektif sağlık
e) Negatif sağlık
5. Aşağıdaki bütüncül sağlık kavramı ile ilgili ifadelerden hangisi doğru bir
ifadedir?
a) Hastalığa odaklanır.
b) Çevre ile birey arasında etkileşim yoktur.
c) Felsefi bir anlam taşıyan holistik kavramı, bütüncül anlamına gelir.
d) Fiziksel rahatlık bireyin sağlıklı olması için yeterlidir.
e) Hastalık sadece bir organı etkiler.
10. “Ait olma, sevgi ve eşit olma” gibi gereksinimler Maslow’un temel insan
gereksinimlerinden hangisi içerisinde yer alır?
a) Güvenlik gereksinimleri
b) Sosyal gereksinimler
c) Öz saygı gereksinimleri
d) Fizyolojik gereksinimler
e) Estetik Gereksinimleri
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.d, 4.a, 5.c, 6.a, 7.c, 8.b, 9.d, 10.b
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay, F Ertem, ÜT. Özcan NK. Zor Sarvan, S. Ören, BG. Demir Işık R. (2008). Temel
Hemşirelik Kavramlar, İlkeler, Uygulamalar. 2. Baskı, Medikal Yayıncılık,
İstanbul.
Atabek Aştı, T. Karadağ, A. (2012) Hemşirelik Esasları Hemşirelik Bilim ve Sanatı.
Pasifik Ofset, İstanbul.
Bahar Z, Açıl D. (2014) Sağliği Geliştirme Modeli: Kavramsal Yapı, DEUHYO ED 2014,7
(1), 59-67
Birol, L. (2009). Hemşirelik Süreci, Hemşirelik Bakımında Sistematik Yaklaşım. 5. Baskı,
Etki Matbaacılık Ltd. Şti, İzmir.
Bolsoy N., Sevil Ü., Sağlık-Hastalık ve Kültür etkileşimi, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi 2006;9 (3): 80-81
http://deuhyoedergi.org/index.php/DEUHYOED/article/viewFile/46/282 Erişim
Tarihi:15.08.2019
Karadakovan, A. Eti Aslan, F. (2010). Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım. Nobel Tıp
Kitap Evi. Adana.
Kostak M., Hemşirelik Bakımın Spiritüel Boyutu, Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007;
2(6): 105-115.
Öz, F. (2010). Sağlık Alanında Temel Kavramlar. Mattek Matbaacılık, Ankara.
• Tanımını,
• Amaçlarını,
• İlkelerini,
• Yöntemlerini,
• Kullanılan araç-gereçleri
• Planlanma aşamalarını ÜNİTE
açıklayabileceksiniz.
2
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Temel Sağlık Eğitimi
GİRİŞ
Tüm ülkelerde eğitim düzeyi artmakta, sağlık sorunları, yaşam biçimi ve
çevre arasındaki bağlantıyı vurgulayan yayınlar toplumun her kesimine
ulaşmaktadır. Sonuç olarak kendi sağlıklarıyla ilgilenen ve sağlıksız alışkanlıklarını
değiştirmek isteyen insanların sayısı da giderek artmaktadır. Toplumun
bilinçlenmesi onların sağlık hizmetlerinden beklentilerini değiştirmiş, gelişmiş
ülkelerde sağlık eğitimi hasta hakları arasında yer almıştır. Bu nedenle, çeşitlenen
hizmet alanlarında sağlığın nasıl korunup geliştirilebileceği hakkında toplumun her
kesimine gerekli eğitim verilmelidir.
Toplumların sağlık düzeylerinin yükseltilmesi; sağlıklı olmak için gereken
yaşam koşullarını sağlayan ekonomik, çevresel ve yapısal düzenlemeler yanında
eğitim desteğinin de verilmesi ile başarılabilir.
Bireyin dengeli bir yaşam sürdürmesi ve toplumun bir üyesi olarak yapıcı
katkılarda bulunabilmesi için adı geçen düzenlemelerin sağlanması yanında,
bireyin gerekli davranış örüntüleriyle donanmış olması gerekmektedir. Eğitim,
bunu sağlayan bir araçtır. Eğitim ile bireylere olumlu davranışlar kazandırılması
yanında istenmedik davranışların bırakılması, sağlıklı ve uyum içinde yaşamını
sürdürmesi amaçlanmaktadır.
Sağlık eğitimi, sağlığı geliştirmek için insanların karşılaşacakları sağlık riskleri
ya da sağlıklı seçenekler konusunda bilgi sahibi olmalarını, doğru davranışı
istemelerini ve bunu yapabilmelerini sağlayan hedeflerin belirlendiği eğitim
programları ile toplumsal davranış geliştirme yollarıdır. Sağlık eğitiminin konuları
insan biyolojisi ve kendine bakım, sağlık kuruluşlarından yararlanma, sağlığı
etkileyen ulusal, bölgesel politikalar ve çevre gibi temel konular yanında, eğitim
alacak grubun özelliklerine göre gereksinim duyulduğu oranda çeşitlendirilebilir.
Anlatma Yöntemi
Herhangi bir konunun bir sıra ve düzene göre anlatılmasıdır. Soru sorma,
görsel işitsel araçlarla konunun desteklenmesi bu yöntemin etkinliğini artırabilir.
Anlatma Yönteminin Olumlu Yönleri
Emek ve masraf bakımından ekonomiktir. Kısa zamanda fazla bilgi
aktarılabilir.
Her konuda anlatım yöntemine yer verilmesi eğitimi sıkıcı hâle getirir,
katılımcıların ilgi ve isteklerini azaltır.
Bu yöntemle anlatılanlar kısa zamanda unutulur.
Tartışma yöntemi
Tartışma Yöntemi
türleri; Tartışma, bir konu üzerinde kişileri düşünmeye yöneltmek, iyi anlaşılmayan
fısıltı grupları, panel, noktaları açıklamak ve verilen bilgileri pekiştirmek amacıyla kullanılan bir
sempozyum, seminer yöntemdir. Tartışma yöntemi katılımcıların konu hakkında bilgi ve deneyim
ve forumdur. kazanmalarını sağlar.
Tartışma yöntemi türleri; fısıltı grupları, panel, sempozyum, seminer ve
forumdur.
Vaka İncelemesi
Gerçek hayatta karşılaşılan problemlerin eğitim ortamında çözülmesi
yoluyla öğrenmenin sağlanmasıdır.
Örnek olay yönteminde dikkat edilmesi gerekenler:
Örnek olayda temel ayrıntılar iyi belirlenmiş olmalıdır.
Tartışma sonunda ortaya çıkan ilke ve sonuçlar ile en çok görüş birliğine
varılan öneriler belirlenip bir yere kaydedilmelidir.
Örnek olayda elde edilen sonuçlardan ve deneyimlerden ne şekilde
yararlanılacağı konusu üzerinde durulmalıdır.
Beyin Fırtınası
Birden fazla kişinin bir araya gelerek bir konuyla ilgili fikirlerini tartışmaksızın
açıklayarak, birbirleriyle fikir alışverişinde bulundukları, bireyin yaratıcı düşünme
gücünü geliştiren bir öğretim tekniğidir.
Örnek
•Bir konu hakkında orada bulunan kişilerin belli bir süre içinde
fikirlerini sunup bir sonuca ulaşılması, örneğin; diyabetin
toplumda görülme sıklığını azaltmak için fikirlerin karşılıklı
paylaşılması.
Kısa bir özetle (bir iki cümlelik) konu toparlanır. Bu kurallar gruba
açıklanmalıdır.
Soru-Cevap Yöntemi
Soru-Cevap Yöntemi önceden hazırlık yapıldığı takdirde etkin bir yöntemdir.
Bunun için eğitimci önce konuyu ayrıntılı ve planlı bir şekilde taramalı sonra
soruları hazırlamalıdır. Bu yöntemin etkili bir şekilde uygulanması için eğitimciler
katılımcılara soru sorma fırsatı vermelidir. Böylece eğitimci katılımcıların ilgi ve
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak eğitimi gerçekleştirir.
Soru-Cevap Yöntemi’nin kullanım amaçları:
Eğitimden önce katılımcıların bildiklerini tazeleme
Örnek
•Sağlık Bakanlığının sigara bırakma kampanyasında radyo, televizyon
aracılığı ile eğitim yapması ulusal düzeyde sağlık eğitimine örnek
verilebilir.
Bölgesel ve
yerel düzeyde sağlık Bölgesel ve yerel düzeyde sağlık eğitimi yöntemi
eğitimi; toplumun Sağlık Bakanlığının belirlediği genel ilkeler çerçevesinde sağlık kuruluşları ve
özellikleri ve ihtiyaçları çalışanları bulundukları toplumun özelliklerini ve ihtiyaçlarını dikkate alarak,
dikkate alınarak, topluma yönelik sağlık eğitimini bölgesel, yerel/kitlesel düzeyde planlamalı ve
bölgesel, yerel/kitlesel uygulamalıdır.
düzeyde planlamalı ve
Toplum eğitiminde ön değerlendirme yapılarak; toplumsal özellikler,
uygulanmalıdır.
hastalıklar, ölümler, inançlar, mevcut sağlık hizmetleri ve bunların kullanım
durumlarını gösteren bilgilere ulaşılmalıdır. Bu bilgiler elde edildikten sonra,
toplum eğitimi için toplumsal destek sağlanmalıdır.
Toplumsal destek; sorunun çözümünde gerekli olan davranış değişikliği için
topluma ait tüm imkânların (okul, öğretmen, din adamları, yöneticiler, liderler,
basın, radyo, tv kurumları, yerel gazeteler vb.) kullanılmasıdır.
Bireysel Etkinlik
Okunanların %10
İşitilenlerin %20
Görülenlerin %30
Görülen-işitilenlerin %50
Görülen-işitilen-söylenenlerin %80
Görülen-işitilen-söylenen-yapılanların %90
Ekonomik olmalıdır.
Öğrenenlerin algılama ve anlama gibi bilişsel, tutma ve kullanma gibi
psikomotor, paylaşma, sorumluluk alma gibi sosyal gelişim düzeyine uygun
olmalıdır.
Güvenli olmalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitiminin temel amaçlarından biri değildir?
a) Sağlığın değerini bireylere ve topluma anlatmak
b) Sağlığın değerini bireylere ve topluma inandırmak
c) Bireyleri ve toplumu sağlık sorunlarını kendi kendine çözme konusuna
alıştırmak
d) Bireyleri ve toplumu sağlık kuruluşlarından azami ölçüde
faydalandırmaya alıştırmak
e) Toplumsal değişimi önlemek
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Bayık, A. (1998). Halk sağlığı hemşireliği el kitabı. İ. Erefe (Ed.), Sağlık eğitimi içinde
(s.23-25). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı Yayınları.
Brown, K. M., Lindenberger, J. H., Bryant, C. A., (2008).Using pretesting to ensure
messages and materials are on strategy. Health Promotion Practice, 9(1),
116–122.
Doğanay, A. (2007). Öğretim ilke ve yöntemleri. Ankara: Pegem Yayıcılık.
Gökkoca, U. Z. (2001). Sağlık eğitimi açısından temel ilkeler. Sted, 10(10), 371-374.
Gökkoca, Z.F. (2001). Sağlık eğitimi açısından yetişkin eğitimi. Sted, 10(11), 412-
414.
Güler, Ç., Kır, T., Tekbaş, Ö.F. (2001). Turizm Sağlığı ve Hekimliği. N. Eren (Ed.),
Sağlık eğitimi ve yetişkin eğitiminin ilkeleri içinde (s.271-286). Ankara: TTB
Yayınları.
Hacıalioğlu, N. (2011). Hemşirelikte öğretim öğrenme ve eğitim (1. Baskı).
İstanbul: Nobel Tıp Kitap Evi.
Kıldan, A.O., Ünver, N. (2007). Öğretim araçları. A. Doğanay (Ed.), Öğretim ilke ve
yöntemleri içinde (s.130-156). Ankara: Pegem Yayıncılık.
Özvarış, B.Ş. (1997). Sağlık eğitimine bakış. Ankara: Hacettepe Halk Sağlığı Vakfı.
Özvarış, B.Ş. (2001). Sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme. Ankara: Hacettepe Halk
Sağlığı Vakfı.
Özden, M. (2003). Sağlık eğitimi ders kitabı (2. Baskı). Ankara: Pozitif Tasarım
Yayıncılık.
Saban, A. (2005). Öğrenme öğretme süreci (1.Baskı). Ankara: Nobel Yayın.
Seferoğlu, S. S. (2006). Öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı (2.Baskı).
Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Tekbaş, F.Ö., Ceylan, S., Oğur, R., Açıkel, C., Göçgeldi, E. (2005). Sağlık eğitiminde
kullanılan materyaller ve etkin kullanımı. Ankara.
Ün-Açıkgöz, K. (2014). Aktif öğrenme (13.Baskı). İzmir: Biliş Eğitim Yayınları.
• Sağlığın Tanımları
• Sağlık ve Hastalığa İlişkin TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Sosyal Etkenler
• Kültür Kavramına Bakış Prof. Dr.
• Sağlık, Hastalık ve Kültür İlişkisi Ayda ÇELEBİOĞLU
• Sağlık Uygulamalarını Etkileyen
Kültürel Faktörler
ÜNİTE
3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlık ve Kültür
Sağlığın Tanımları
Kültür Tanımları
GİRİŞ
Birey ve toplum sağlığının sosyal çevre tarafından da etkilendiği anlaşıldıktan
sonra, kişinin yaşamına ilişkin tüm ögelerin, onun sağlıklı olup olmamasında önemli
rolü olduğu belirginleşmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; yalnızca hastalık ve
sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, mental ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.
Ancak bu tanım bazı yönleriyle eleştirilmekte ve iyilik ya da hastalık derecesini
Sağlık ve hastalığın açıklamada yetersiz kaldığı belirtilmektedir. Diğer yandan sağlık ve hastalığının
algılanması o
algılanması konusunda bireyler arasındaki farklılıkların öneminin göz ardı edildiği
toplumun kültürünün
bir parçasıdır. de düşünülmektedir.
Sağlık ve hastalığın algılanması o toplumun kültürünün bir parçasıdır. Farklı
tarihsel geçmişe sahip farklı değer ve normları olan toplumların sağlıklarıyla ilgili
uygulamaları da farklıdır. Toplumların hastalık hakkındaki değer yargıları yönetimi,
vaziyet alış ve inançları, kültürün karakterini yansıtır. Kültür, insanların değerlerini,
davranışlarını, tavırlarını ve dünyayı algılama biçimlerini etkiler. Kültürden
etkilenen değerler ve inançlar da sağlık ve hastalık davranışlarına, iletişim
şekillerine, beslenme ve yaşam biçimlerine yansır. Kültür, sağlık ve hastalığın
dinamik bir etkenidir. Kültürler arasındaki farklılıklar dolayısıyla hastalık-sağlık
sisteminde bir görelilik sorunu bulunmaktadır. Her toplumun kültürü, sosyal
organizasyonu, sağlık ve hastalık problemini kendi değerler sistemine göre gelişir.
Çünkü sağlığın değer, bilgi, davranış, norm gibi özgün boyutları kültür içinde
şekillenir. Kültürel ve etnik sosyalizasyon bireylere nasıl sağlıklı kalınabilineceğini
ve hastalığı tanımlamayı öğretir. Sağlık ve hastalığın anlamı ve bunlara verilen
önem temel kültürel değerlerle ilişkilidir.
Tüm bu nedenlerden dolayı sağlık ve hastalık kavramlarını kültür kavramıyla
birlikte ele almak ve irdelemek gerekmektedir.
SAĞLIĞIN TANIMLARI
Sağlıkla ilgili ilk tanımların“Hasta olmayan insan sağlıklıdır”şeklinde son
Dünya Sağlık Örgütü derece basit bir şekilde yapıldığı görülmektedir.
sağlığı, “Sağlık;
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, “Sağlık; yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı
yalnızca hastalık ve
değil fiziksel, mental ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir” şeklinde
sakatlığın olmayışı
tanımlamaktadır. Ancak bu tanım bazı yönleriyle eleştirilmekte ve iyilik ya da
değil fiziksel, mental
hastalık derecesini açıklamada yetersiz kaldığı belirtilmektedir. Diğer yandan sağlık
ve sosyal yönden tam
ve hastalığının algılanması konusunda bireyler arasındaki farklılıkların öneminin göz
bir iyilik hâlidir”
ardı edildiği de düşünülmektedir. İyilik hâli subjektiftir, bireye ve zamana göre
şeklinde
farklılıklar gösterebilir. Bireysel farklılıklardan kaynaklanan sağlık algısının
tanımlamaktadır.
anlaşılmasında subjektif ve objektif sağlık kavramlarının tanımlanması yararlı
olacaktır.
Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisinin, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden
durumunu algılaması hâlidir. Bu bakış açısına gore birey, hasta olmadığı hâlde
kendisini hasta ya da hasta olduğu hâlde kendisini sağlıklı algılayabilir.
Objektif olarak sağlık; doktor muayenesi ve tanı testleri sonuçlarına göre
Medeni Durum
Medeni durum sağlığı etkileyen sosyal faktörlerden biridir. Bireylerin evli,
bekâr, dul ve boşanmış olmaları sağlıkları üzerinde etkili olabilir. Medeni durum ve
sağlık ilişkisi üzerine yapılan araştırmalar, evli olanların olmayanlara göre yaşam
başarısı, psikolojik iyilik hâli, fiziksel sağlık, yaşam beklentisi ve mutluluğu
kapsayan çeşitli boyutlarda sağlık avantajlarına sahip olduğunu göstermektedir.
Eğitim
Eğitimin sağlık üzerine etkisi olduğu gibi sağlık durumunun da eğitim süreci
üzerine önemli etkileri vardır. Türkiye’de pek çok sağlık sorununun temelinde
İş ve Ekonomik Durum
Sosyal bir kurum olarak sağlık, büyük ölçüde sosyokültürel ve
sosyoekonomik değişkenler tarafından belirlenmektedir. Bu değişkenlerden biri de
ekonomik durumdur. Yapılan iş ve karşılığında elde edilen gelir insanların sağlıkları
üzerinde oldukça önemli etkilere sahiptir.
Çevre
Çevre, beden ile beden dışında kalan canlı ve cansız varlıklardan oluşan
dinamik bir ortam, açık bir sistemdir. İç çevre, bireyin fizyolojik, psikolojik ve
spiritüel fonksiyonlarını, dış çevre ise bu fonksiyonları etkileyen dış faktörleri ve
sosyal fonksiyonlarını kapsar. Bu nedenle bireyin sağlığı iç ve dış çevreden
etkilenir.
Sağlık, hastalık ile çevre iki yönlü etkileşim hâlindedir. Uygunsuz çevre
koşulları bireyin sağlığını olumsuz yönde etkilerken, bireyler de çevrelerini sağlığa
elverişsiz hale getirebilmektedir.
Sosyal Sınıf
Bireyler mensubu oldukları sosyal sınıfların benimsediği norm ve değerlere
uygun davranış örüntüleri sergiledikleri için, sosyal sınıfların norm ve değerleri
sağlık hastalıkla ilgili tutum ve davranışlarını etkilemektedir.
Din
Sağlık ve hastalıkla ilgili inanç ve tutumlar, sosyal bir sistem olan toplumun
dinî inançları, sosyal, siyasal kontrol sistemleri ile sosyal kurumları birbirlerini bir
bütün olarak tamamlayacak şekilde gelişmektedir. Dinin sağlık ve hastalıktaki
etkisine bir örnek vermek gerekirse ağrı konusunda dinsel ve mitik açıklamalar her
kültürde ortaya çıkmıştır. Bu Müslümanlar için “kısmet”, yani Tanrı’nın buyurduğu
yazgıdır; Hindular için Karma, yani geçmişteki enkarnasyonlardan kalan bir yüktür;
Hristiyanlar için ise günahın kutsal kara kamçısıdır.
Sağlığı olumsuz yönde Kültür sağlık düzeyini yükseltmek için kullanılabilir. Ancak bu konudaki etkisi
etkilemediği düşünülen ve ilgili kültürel uygulamaların değiştirilip değiştirilmeyeceği üzerinde durulmalıdır.
geleneksel inanç ve Özellikle sağlığı olumsuz yönde etkileyen kültürel davranışları amacına göre
uygulamalara saygı değiştirmek için çalışılabilir. Ancak bu değişimin kolay olmayacağı ve zaman alacağı
gösterme bireyler arası
unutulmamalıdır.
güven sağlar.
Sağlık, hastalık, kültür ilişkisi için şimdiye kadar verilen bilgiler ışığında
aşağıdaki sonuçlara varılabilir;
Halka hizmet etmenin Sağlığı olumsuz yönde etkilemediği düşünülen geleneksel inanç ve
ön koşulu halkı uygulamalara saygı gösterme bireylerin güvenini kazandıracak bir yoldur.
tanımaktır Çünkü her birey kendi kültürüne sahip çıkar ve değer verilmesini ister.
Kültürün sağlıkla ilişkileri incelendiğinde; kültürel yapı içinde yer alan birçok
faktörün sağlığı yakından ilgilendirdiği ve etkilediği görülmektedir. Bazı kültürel
faktörlerin uygulamaları kolaylaştırıcı bazılarının da doğrudan nedeni olduğu ve
koruyucu özellikler taşıdığı bilinmektedir. Bu faktörleri aşağıdaki gibi
sıralayabiliriz:
Ekonomik Durum
Refahın toplumdaki dağılımı, gelirin konut, beslenme, giyinme için yeterli
olup olmamasıdır. Genellikle gelirin toplumda nasıl dağıldığı, ev koşullarının
uygunluğu, beslenme ve giyim için yeterli olup olmadığı, zenginlik, fakirlik, işsizlikle
ilgili kültürel değerleri kapsar. Yoksulluk kötü sağlık koşulları üretmekte, kötü
sağlık koşulları hastalıkların artmasına, kişinin gelirinin tedaviye aktarılmasına,
işini kaybetmesine ve dolayısıyla daha da yoksullaşmasına neden olmaktadır.
Ekonomik durumun iyi ya da kötü olması, sağlık hizmeti alımını direkt olarak
etkiler.
Aile Yapısı
Toplumda geniş, çekirdek ya da parçalanmış aile yapılarından hangisinin
daha yaygın görüldüğü; aile rolleri, cinsiyete özgü roller, yaşlıların rolleri, ailenin
sosyal durumu, aile bireyleri arasındaki ilişki, çatışma ve karşılıklı desteğin
derecesi, bireysel başarının mı yoksa ailesel başarının mı daha önemli olduğu;
çocuk, yaşlı ve hasta bakımı, yiyeceklerin sağlanması gibi sorumlulukların aile
üyeleri arasında nasıl paylaşıldığı gibi özellikleri içeren konuları kapsar.
Örneğin; geleneksel geniş aile yapısı içerisinde bireyler sağlık hizmetlerini
nereden ve nasıl alacaklarına kendileri karar veremezler. Ayrıca sağlık ekibinin
önerilerine uyma konusunda da bağımsız değillerdir. Oysa çekirdek aile üzerinde
Evlilik örüntüleri cinsel akraba grubunun denetimi azalmıştır ve bireyler kendi kararlarını alma ve
davranışlar ve doğum uygulama konusunda daha özgürdür.
kontrolü toplum
kültürünü yansıtan Cinsiyete Dayalı Roller
önemli
parametrelerdendir. Cinsler arasındaki iş bölümü, çalışan, evde olan, yemek hazırlayan, çocuk
bakımını gerçekleştirenin kim olduğu; iki cinsin beklentileri, sorumlulukları ve
sosyal hakları, her bir cinsin davranışına ilişkin kültürel inançları bireyin sağlığını
etkiler.
Evlilik Örüntüleri
Çok eşli, tek eşli evlenmeler, endogamik - ekzogamik evlilikler, akraba
evlilikleri sağlığı etkileyebilir. Toplumda “çok eşlilik mi, yoksa tek eşlilik mi
cesaretlendiriliyor ve toplum içinden mi yoksa toplum dışından mı eş seçmek
yaygın ?” gibi soruların yanıtları sağlık açısından önemlidir. Örneğin; iç
evlenmelerin (akraba evliliği) fazla olduğu toplumlarda resesif gen havuzunun
oluşum olasılığı daha yüksektir.
Cinsel Davranışlar
Evlilik öncesi ve evlilik içindeki cinsel ilişkiler, yasaklar, kadına ve erkeğe
özgü cinsel normlar, toplum içindeki sınırlı gruplara uygulanan cinsel normlar
hangi grupların nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin normların neler olduğu,
kadında ve erkekte homoseksüelliğin hoş görülmesi veya yasaklanması, hamilelik,
menstruasyon, emzirme boyunca cinsel ilişki tabularının olup olmadığı gibi
konuları kapsar. Davranışın normal ya da anormal olarak tanımlanması veya
sınıflandırılması kültüre bağlıdır.
Doğum Kontrolü
Gebeliği önleyici yöntem kullanımına ilişkin tutumlar, cinsel yolla geçen
hastalıkların yayılmasını engelleyici yöntem kullanımına ilişkin inanç ve tabular
(hepatit B ve AIDS vb.) toplumun kültürüne göre değişiklikler göstermektedir.
Nüfus Politikaları
Optimum aile büyüklüğüne ve çocuğun cinsiyetine ilişkin inançlar sağlık
Kendi kendine düşük uygulamalarını etkiler. Örneğin, bazı topluluklarda kadının üç çocuktan fazla
yapma ve bebekleri doğurmaması ve bunların da aynı cinsten olmaması gerektiğine inanılmaktadır.
öldürme ile ilgili Kendi kendine düşük yapma ve bebekleri öldürme ile ilgili davranışlar bu
davranışlar nüfus inançlardan kaynaklanır.
politikalarından
etkilenir. Gebelik ve Doğum Uygulamaları
Gebelik boyunca beslenme, giyinme, doğumda kullanılan teknikler, bebeğin
beslenmesinde kullanılan yiyeceklere ilişkin davranıştaki değişmeleri, doğum ve
doğum sonu döneme ilişkin tabuları (anne sütünün verilmesi için üç ezan vakti
beklenmesi gerektiğine olan inanç) kapsar.
Beden İmajı
Vücuda ilişkin, kültüre göre farklılaşan imaj ve değişmeleri içerir. Sünnet,
kulak deldirme, dövme, kozmetik cerrahi işlemler ve bunlar gibi vücuda uygulanan
bazı değişiklikler sağlığı etkileyen kültürel faktörlerdendir.
Hastanedeki bireyler
Örnek
Örnek
• Bazı kültürlerde yiyecekler sıcak ve soğuk olmak üzere
sınıflandırılırlar ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların tedavisinde sıcak
yiyecekler kullanılır.
Giyim
Kadın ve erkeklerin giyim biçimlerine ilişkin kültürel algılamaları, giyime
ilişkin uygulamalar, tercih edilen giyim tarzı ve toplumsal cinsiyet olgusunda
giysiye bakış açısı konularını içerir. Çok dar ve sıkı elbiseler, korseler, dümdüz ya da
yüksek topuklu ayakkabılar bazı rahatsızlıklara neden olabildiği gibi kapalı ve koyu
giysiler giyen kadınlarda vitamin eksikliğine bağlı sorunlar ortaya çıkabilir.
Hijyen
Bireysel hijyenin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, yıkanma ve temizlik
alışkanlıkları sağlık ve hastalıkla yakından ilişkilidir. "Kişisel hijyen toplum
tarafından cesaretlendiriliyor mu, yoksa ihmal mi ediliyor? Temizlenme ve
yıkanma bireylere ne ifade ediyor? Banyo yapma alışkanlıkları nasıl?” gibi soruların
yanıtları toplumun hijyenik yapısını verir.
Konut Koşulları
Evin yapısı, oturma ve yatak odalarının bölünmesi, aynı alanın kimler
tarafından paylaşıldığı, odaya düşen birey sayısı gibi ev koşulları da bazı
hastalıkların belirleyicisi olabilir.
Meslek
Her dinî yaklaşımın Erkek ve kadınların aynı meslekten olup olmadıkları, toplumda bazı
değişik uygulama ve
mesleklerin yalnızca bazı cinsiyetlere, özel bireylere, ailelere, gruplara ait olması;
inançları o toplumun
sağlığına yansır. bazı mesleklerin diğerlerine göre daha yüksek prestij ve dolayısı ile daha fazla gelir
sağlaması; geleneksel avcılık, balıkçılık, tarım ve madencilik gibi işlerde belirli
tekniklerin kullanılması önemlidir. Bunlar kaza ile ölüm, travma veya bulaşıcı
hastalık riskini artırır.
Din
Din, evrenin yaratıcısı ve hükmedicisi olarak ibadet edilmesi ve itaat
edilmesi gereken ilahi ve/veya insanüstü güce olan inançtır. Etnik değerler ve din,
bir inanç ve uygulamalar sistemi, daha sonra bir referans ve perspektif çerçevesi
oluşturarak etnik yapıyı açıklar. Her dinî yaklaşımın değişik uygulama ve inançları o
toplumun sağlığına yansır.
Göç
Göç eden kişilerin davranış, dil, beslenme ve giyinmede yeni kültüre uyum
sağlayıp sağlamadıkları, ayrımcılığa konu olup olmadıkları, yerli topluluğun
zulmüne ya da ırkçılığa maruz kalıp kalmadıkları, aile yapısı, dinsel dünyanın göç
sonrası değişip değişmediği, yerli topluluğun kültürü ve göçe ilişkin tutumlar sağlık
uygulamalarını etkiler. Göç edenlerin kendi kültürel değerlerini yeni girdikleri
toplumsal yapıda sürdürmeyi istemeleri, sürdürmediklerinde yaşadıkları sorunlar
ve bu sorunların etkileri önem taşır ( Resim 3.2).
Resim 3.2.Göç
Dil ve iletişim
Dil, kişiler arası iletişim ve ilişkiler açısından oldukça önemli bir kültürel
araçtır. Toplumda madde ve kavram olarak yer alan her şey dilde de vardır.
İletişimde aynı kavramlar, değişik kişiler için değişik şeyleri ya da farklı
Dil, kişiler arası iletişim kavramlar aynı şeyleri ifade edebilir. Yani kültürel süreç içinde iletişim değişken
ve ilişkiler açısından olabilir.
oldukça önemli bir
kültürel araçtır. Fizyolojik Özellikler
Araştırmalar bireylerin onları kapsayan çevreye çok yavaş adapte olduklarını
göstermektedir. Bilimsel antropolojik olarak bu adaptasyonlar insan varlığını ve
yaşamını iyileştirici yönde oluşan mantıklı değişikliklerdir. Birey biyolojik değişimin
oluşmasını sağlayan çevresinden uzaklaştığı zaman değişim sağlık ve iyiliği olumsuz
etkileyebilir.
Psikolojik Özellikler
Çoğunlukla aynı kültürdeki bireylerin davranışları benzerlik gösterir. Sağlık
bakım boyutunda hasta, bakım vericinin tutum ve davranışlarını değerlendirirken,
Sağlık bakım boyutunda bakım veren birey de hastanın tutum ve davranışlarını değerlendirmektedir. Hasta
hasta, bakım vericinin için önemli ve kayda değer bulunan bir şeyin bakım veren kişiye saçma
tutum ve davranışlarını gelebileceği unutulmamalıdır. Bakım veren profesyonelin mantıklı bulduğu
değerlendirirken, bakım uygulamalar da hastaya önemsiz hatta tehlikeli bile gelebilir.
veren birey de hastanın
tutum ve davranışlarını Kendi Kendini Tedavi Stratejileri ve Terapiler
değerlendirmektedir.
Halk arasında alternatif yöntem kullanma durumu (kullanılan tedaviler,
bitkisel ilaçlar, özel yiyecekler) sağlık uygulamalarını etkileyen kültürel
faktörlerdendir. Genellikle bu tür uygulamaların bir toplumsal özelliği vardır ve bir
ritüel olarak gerçekleştirilirler (Resim 3.3).
Ağrıya Tepki
Sağlık bakım araştırmacıları ağrıya tepkinin kültürlere göre
tanımlanabileceğini belirtmektedirler. Bazı kültürler ağrı deneyimleyen bireylerin
duygularını açıkça ifade etmesine izin hatta destek vermektedir. Bazı kültürlerde
ise buna izin verilmemektedir.
Bireysel Etkinlik • Çevrenizde bulunan göç etmiş kişilerin sağlığa yansıyan uygulamalarını
gözlemleyin.
• Sağlığı olumsuz etkileyeceğini düşündüğünüz uygulamaları not edin.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sağlığın ilk tanımlarındandır?
a) Sağlık, çevredeki değişimlere uyum sağlayabilmedir.
b) Hasta olmayan insan sağlıklıdır.
c) Sağlık, büyüyebilme ve yaşlanabilmedir.
d) Sağlık, fiziksel iyilik hâlidir.
e) Sağlık, canlı, enerjik, iyi olma hâlidir.
Cevap Anahtarı
1.b, 2.b, 3.a, 4.c, 5.e, 6.c, 7.b, 8.b, 9.d, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay, F.(2011). Sağlık uygulamalarında temel kavramlar ve beceriler, İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri.
Çelebioğlu, A.(2011-2012). Sosyal Antropoloji Ders Notları, ATAUZEM Helitam
Programı 9., 11., 13. Üniteler.
Haviland, AW ve ark. (2008) Kültürel Antropoloji (çev. İnan Deniz Erguvan
Sarıoğlu). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Öz, F. (2004). Sağlık Alanında Temel Kavramlar. Ankara: İmaj.
Conk, Z., Başbakkal,Z., Yardımcı,F., (2013)Çocuk Sağlığına Genel Bakış. Zeynep
Conk ,Zümrüt Başbakkal, Hatice Bal Yılmaz, Bahire Bolışık (Ed.), Pediatri
Hemşireliği içinde(s.1-45). Ankara: Akademisyen Yayınevi
Bolsoy N, Sevil Ü. (2006). Sağlık-hastalık ve kültür etkileşimi, Atatürk Üniversitesi
Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi C: 9 S: 3.
Adak, Özçelik.(2003). Sağlık Sosyolojisi Kadın ve Kentleşme, İstanbul: Birey
Yayıncılık.
Güvenç, B.( 1996). Antropoloji (İnsanbilim), Eskişehir: Anadolu Üni. Açık Öğretim
Fakültesi Yayınları.
Bayat, M. (2014). İnsan Sağlık Hastalık ve Kültür. Ümit Seviğ, Gülbu Tanrıverdi
(Ed.), Kültürlerarası Hemşirelik içinde. İstanbul: Akademi Yayıncılık.
Özen, S.(1994). Sağlık ve Sosyo-Kültürel Yapı Değişkenleri, Sosyoloji Dergisi
E.Ü.Edebiyat Fakültesi Yayınları, S: 5.
Ergün, A., Eti Aslan, F., Vatan, F., Olgun, N., Kuğuoğlu, S., (2010). Sağlık Bakımında
Gelişmeler ve Bakım Uygulamaları, Ayfer Karadakovan, Fatma Eti Aslan
(Ed.), Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım içinde (s.3-23). Adana: Nobel
Kuğuoğlu, S.(2010). Transkültürel Hemşirelik, Ed: Karadakovan A, Eti aslan F.
İçinde Dahili ve cerrahi hastalıklarda bakım.
Okçay, H. (2014). İnsan ve Kültürel Yapı. Ümit Seviğ, Gülbu Tanrıverdi (Ed.),
Kültürlerarası Hemşirelik içinde . İstanbul: Akademi Yayıncılık.
Halkbank Kültür ve Yaşam. 11.07.2019 tarihinde
https://kulturveyasam.com/nazar-boncugunun-zamanda-yolculugunu-anlatan-9-
madde/ adresinden erişildi.
Marmara Belediyeler Birliği-Şehir ve Toplum Göç Özel Sayısı. 11.07.2019 tarihinde
https://marmara.gov.tr/sehir-ve-toplum-goc-ozel-sayisi-adresinden erişildi
Beslenme Bilimin Geleceği - Tamamlayıcı Tıp, Alternatif Tıp Nedir? Hangi
Amaçlarla Uygulanır. 11.07.2019 tarihinde
https://www.birbes.com/tamamlayici-tip-alternatif-tip-nedir-hangi-amaclarla-
uygulanir-15430/ adresinden erişildi
• Hijyenik Uygulamaların
Amaçları
İÇİNDEKİLER
4
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin
alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı,
yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Bireysel Hijyen
Deri ve özellikleri
Banyolar
Yüz Bakımı
BİREYSEL HİJYEN
Göz Bakımı
Yüz, Göz, Kulak ve Burun Bakımı
Kulak Bakımı
Burun Bakımı
El Bakımı
El ve Ayak Bakımı
Ayak Bakımı
DERİ VE ÖZELLİKLERİ
Deri dış çevreye uyumu sağlayan, vücudun tamamını kaplayan, yumuşak ve
elastiki, içinde sinir uçları, salgı bezleri ve kıl kökleri bulunan vücuttaki en büyük
organdır. Deri dış çevreye karşı vücudu korur; ağrı, dokunma, sıcaklık algısı gibi duyuları
algılar, vücut sıcaklığını düzenler, vitamin sentezler, terleme ile boşaltım sürecine
katkıda bulunur. Derinin yaralanmalara ya da tahrişlere karşı duyarlılığı bireyler
arasında farklılık gösterir ve derinin duyarlılığı bireyin genel sağlık durumu ile ilişkilidir.
Derinin güneş, rüzgâr, soğuk ve kirli hava gibi çevresel etkenlere maruz kalması,
kan dolaşımının bozulması, sigara kullanımı, fazla miktarda yağ, şeker ve kahve
tüketimi, bazı kronik ve metabolik hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar deri sağlığını
Deri sağlığını olumsuz etkilemektedir.
sürdürmede; yeterli Derinin yapısı bireyin gelişim dönemlerine göre farklılık göstermektedir. Yeni
beslenme, su içme,
doğan bir bebeğin derisi ince ve hassastır. Basit sürtünmelerden ve deri bakımında
egzersiz yapma,
kullanılan maddelerden kolay etkilenmektedir. Adölesan dönemde hormonal
kaliteli uyku, stresle
başetme, olumsuz değişikliklere bağlı olarak ter ve yağ bezleri fazla çalışmaktadır. Doğru bakım
çevresel etkilerden sağlanmadığında ter kokusu ve akne başta olmak üzere bazı sorunlar gelişebilmektedir.
korunma ve deri Yaşlılıkta; deride kuruma, elastikiyet kaybı, deri dolaşımında ve yenilenmesinde
bakımını doğru yavaşlama görülmektedir. Derinin uzun süre ıslak kalması mikroorganizmaların
yapma önemli rol üremesine, epidermis hücrelerinin yumuşamasına ve tahriş olmasına neden
oynar.
olabilmektedir. Deri bakımında kullanılan maddeler (sabun, şampuan, losyon, krem
vb.) deriyi kurutmamalı, deriye zarar veren, irritasyona yol açabilen maddeler
içermemelidir. Koltuk altı ve genital bölgede bulunan tüyler uygun yöntemle yok
edilmelidir.
Banyolar
Banyonun en önemli amacı temizliği sağlamaktır. Deri üzerindeki ölü epitel
hücreleri, artık maddeleri, mikroorganizmaları, vücutta oluşan kokuları gidermek için
sık ve düzenli banyo yapılmalıdır. Banyo, deriye olan kan akımını artırarak derinin
beslenmesini sağlar, kasların gevşemesine ve bireyin rahatlamasına yardımcı olur.
Banyo suyunun sıcaklığı bireyin yaşına ve tercihlerine göre farklılık gösterebilir.
Deri üzerindeki ölü Banyolar kullanılan suyun sıcaklığına göre üçe ayrılır:
epitel hücreleri, artık
maddeleri, Ilık banyo
mikroorganizmaları,
36 °C - 38 °C su ile günün her hangi bir saatinde yapılır. Temizlenmek,
vücutta oluşan
kokuları gidermek sakinleşmek ve rahatlamak için yapılabilir. Yenidoğan bebeklerde su sıcaklığı 37 °C
için sık ve düzenli civarında olmalıdır. Kalp ve solunum sistemi hastalığı olan bireylerde 15 dakikayı
banyo yapılmalıdır. aşmayan ılık banyo tercih edilmelidir.
Sıcak banyo
38 °C – 40 °C su ile yapılır. Sıcak su, derideki kan damarlarının genişleyerek kanla
dolmasına yol açar ve kan basıncında düşmeye ve kalp atımının hızlanmasına neden
olur. Yemekten hemen sonra yapılan sıcak banyoda kan basıncı düşme riski daha
fazladır. Bu nedenle sıcak banyo yemeklerden en az iki saat sonra yapılmalıdır.
Örnek
Soğuk banyo
Su sıcaklığı deride kamçılanma, canlılık ve derin soluk alma ihtiyacı hissedecek
şekilde ayarlanmalı, ancak 25 °C’nin altına düşmemelidir. Soğuk banyo süresi kısa
tutulmalı, 1-2 dakikayı geçmemelidir. Soğuk su, vücuda egzersiz etkisi yapar; kan
basıncını yükseltir, kalp atımını hızlandırır, vücut ısısının artmasına neden olur.
Banyo oturarak/ayakta duş şeklinde ya da küvette yapılabilir. Küvet banyosu,
vücudun suyla etkin temasını sağladığından daha dinlendiricidir. Ancak
mikroorganizmaların vücuda girişini kolaylaştırması nedeni ile hijyen kurallarına dikkat
edilmelidir. Duş şeklinde yapılan banyolarda kayma ve düşme riskini azaltan güvenlik
önlemleri alınmalıdır. Çocuklar, yaşlılar ve hasta bireyler banyoda yalnız
bırakılmamalıdır.
Banyo sırasında derinin PH değerini bozmayan sabun ya da duş jellerinin
kullanılması ve derinin aşırı sürtünmeden korunarak temizlenmesi gerekir. Bunun için
Yetişkin bir insanda
ortalama 120 bin saç yumuşak banyo süngerleri ya da lifleri tercih edilmelidir. Lif ve sünger benzeri vücuda
teli vardır. Bir saç temas eden tüm gereçler bireye özel olmalı, başkaları ile ortak kullanılmamalıdır.
telinin ömrü 3-4 Banyo sırasında kese yapmak geleneksel bir uygulamadır. Su ile yumuşayan deriye
yıldır. uygulanan kese, epidermis üzerindeki ölü hücrelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır,
Günde 60-100 tel kese sırasında yapılan ovma ile deriye olan kan akımı artar.
saçın dökülmesi
normal kabul SAÇ BAKIMI
edilmektedir.
Saçlar kafa derisinin dermis tabakasında bulunan foliküllerden büyür. Saç
kökünün çevresinde ve bitişiğinde salgı bezleri bulunur. Salgı bezleri saçları
kayganlaştıran sebum salgılarlar. Saçın rengini kökteki korteks hücreleri arasında yer
alan pigmentler verir. Saç gövdesi keratine dönüşmüş ölü hücreler, bunları bir arada
tutan bazı maddeler, kütiküller ve bir miktar sudan ibarettir. Keratin saç teline esneklik,
sağlamlık ve renk veren katmandır. Kütikül saç gövdesinin en dış tabakasıdır. Ölü hücre
kalıntıları 6-10 kat hâlinde birbirlerinin üzerine sarılmıştır. Renksiz ve ince tabakadır.
Yetişkin bir insanda ortalama 120 bin saç teli vardır. Bir saç telinin ömrü 3-4 yıldır.
Saçların birincil görevi kafa derisini yaralanmalara karşı korumadır. Saçın estetik
görünümde önemli yeri vardır. Saçın özelliklerini beslenme bozukluğu, hormonal
değişimler, psikolojik ve fizyolojik stres, enfeksiyonlar ve bazı hastalıklar
etkilemektedir. Bu nedenle saç, bireyin genel sağlık durumu hakkında bilgi verebilir.
alerjik reaksiyonların rolü vardır. Sıklıkla basit önlemlerle ve kepek şampuanları ile
kontrol altına alınabilmektedir. Aşırı ve düzelmeyen kepeklenmelerde hekime
başvurulmalıdır.
Saç derisinde kaşınma
Saçlı deride mantar, bitlenme, saç dibi iltihapları, sivilce, kepek, aşırı yağlılık,
kuruluk, saçları çok sık ya da çok seyrek yıkama, saç bakımında kullanılan ürünlere
karşı hassasiyet kaşınmanın temel nedenleri arasındadır. Sebep biliniyorsa önlenmeli
veya dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır.
Saç dökülmesi
Saçların anormal miktarlarda dökülmesi ile karekterizedir. Günde 60-100 tel
saçın dökülmesi normal kabul edilmektedir. Saç dökülmesi saçların seyrelmesi, belli
alanlarda yama şeklinde kellik ya da erkek tipi kellenme şeklinde görülebilir. Saç
dökülmesine stres, ateşli hastalıklar, hormonal değişiklikler, mantar gibi enfeksiyon
hastalıkları, kullanılan bazı ilaçlar, kötü beslenme, travma ve genetik yatkınlık neden
olabilmektedir.
Bitlenme
Bit, ince grimsi beyaz renkli bir parazittir. Daha çok yaşam şartlarının bozuk
olduğu kalabalık ortamlarda yaşayan bireylerde görülür. Yakın temasla kolaylıkla
bulaşır. Kirli ortam ve kirli saçlarda bit kendiliğinden üremez, ancak ortamda ya da bit
taşıyan kişilerde bulunan bitler bireyler arasında yayılır. Bitten korunmada yeterli
temizliğin sağlanması, bitli kişilerle aynı şapkanın, tarağın ve saç fırçalarının
kullanılmaması, aynı yatakta yatılmaması gerekir. Bit tedavisinde gama benzen
hekzaklorid içeren şampuan, losyon ve kremler kullanılır. Bireyle yakın temasta
olanlara da tedavi uygulanmalıdır.
Örnek
Saçın Yıkanması
Göz Bakımı
Yüz ve gözler eller iyice temizlendikten sonra yıkanmalıdır. Normal şartlarda yüz
yıkama sırasında temizlenen gözler için özel bir işlem gerekmez. Ancak kurumuş,
kabuklaşmış göz salgıları varsa bunlar ıslak kompresle yumuşatıldıktan sonra
alınmalıdır. Makyaj yapılıyorsa her akşam yatmadan önce uygun krem ve
solüsyonlarla ya da su ve sabunla temizlenmelidir. Göz çevresindeki deri ince ve
hassastır. Bu nedenle temizliği nazikçe yapılmalıdır. Gözler her zaman içten dışa doğru
silinmelidir. Kontakt lens kullanımında temizliğe çok önem verilmelidir. Gözler, yüzün
enfeksiyona en açık ve hassas organları olduğundan, göz bakımında kullanılan
malzemelerin, yüz kurulama havlularının çok temiz ve kişiye özel olması gerekir.
Böylece olası göz enfeksiyonu riski azalır.
Burun Bakımı
Koku duyusunu almanın yanı sıra, solunan havanın ısıtılıp nemlendirildiği ve
süzüldüğü organdır. Burun mukozasının ve salgılarının kurumaması için havanın nem
dengesinin sağlanması önemlidir. Burun içinde biriken salgılar, burun içine temiz ılık su
çekerek yumuşatılmalı, yumuşak kâğıt bir mendile ya da su altında hafifçe
sümkürülerek temizlenmelidir. Burun karıştırılmamalı, içindeki kıllar koparılmamalıdır.
Kılların görüntüsü estetik olarak rahatsızlık veriyorsa ince uçlu bir makasla kesilmelidir.
AĞIZ BAKIMI
Ağız hijyeni ağız içi, diş, dişetleri ve dilin temizliğini kapsar. Uygun ağız hijyeni ile
diş çürükleri, dişeti hastalıkları, ağız içi enfeksiyonlar, ağız kokusu önlenir, temizlik ve
rahatlık duygusu sağlanır. Ağız sağlığının bozulması, endokardit, myokardit, sinüzit,
nefrit, kolesistit gibi birçok hastalığa zemin hazırlayabilir. Ağız, diş ve dişeti
hastalıklarının nedenleri arasında ilk sırayı yetersiz ağız hijyeni almaktadır. Bunun yanı
sıra anne karnında ve doğumdan sonraki dönemlerde yetersiz beslenme, mineral ve
vitamin eksikliği, asitli ve şekerli besinlerin fazlaca tüketilmesi, kullanılan bazı ilaçlar,
aşırı soğuk, sıcak ve sert yiyeceklerin alınması, yetersiz sıvı alımı ve tükrük yapısındaki
değişiklikler, düzenli diş kontrollerinin yapılmaması ağız içi sorunların oluşumunda
etkilidir.
Diş çürükleri, diş taşları, ağız içi enfeksiyonlar, dişeti iltihapları, diş eti cepleri,
dişeti kanamaları ağız içi sorunların başlıcalarıdır. Halitozis olarak adlandırılan ağız
kokusuna yol açan en önemli neden yetersiz ağız temizliğidir. Ağiz kokusu etkisiz ve
yetersiz fırçalama ile ilişkili olarak diş aralarında bekleyen gıdaların kokuşmasına, açlığa,
susuzluğa, soğan, sarımsak gibi kokulu yiyeceklere, eskimiş ve bakımsız protezlere bağlı
olarak gelişen önemli bir sorundur. Mide ve akciğer hastalıklarına, sinüzite, kronik bazı
hastalıklara bağlı olarak da gelişebilmesine karşın ağız kokusunun %90’ı ağız boşluğu
kaynaklıdır. Ağız boşluğu kaynaklı kokunun %50’sinin nedeni dil sırtında çoğalan
bakterilerdir. Sabah uyanıldığında görülen ağız kokusu gece boyunca özellikle dil
Ağız kokusunun %90’ı sırtında çoğalan ve sülfür oluşturan bakteri tabakasından kaynaklanmaktadır. Bu
ağız boşluğu
tabakanın mekanik olarak temizlenmesi sorunun çözümüne katkı sağlayabilmektedir.
kaynaklıdır.
Ağız kokusu aynı zamanda birçok kişiyi rahatsız eden psikolojik ve sosyal sorunlara yol
Bunlardan
%50’sinin açan önemli bir sosyal problemdir. Ağız kokusunun çoğunlukla bireyin kendisi
kaynağı dildir. tarafından farkedilememesi çözüm arayışının önünde bir engeldir.
Ağız hijyenin sağlanmasında ve sürdürülmesinde şu noktalar göz önüne
alınmalıdır;
Dişler, biri mutlaka gece yatmadan önce olacak şekilde günde en az iki kere
fırçalanmalıdır. Dişler fırçalandıktan sonra diş etleri ve dil fırçalanmalıdır.
Diş araları günde bir kez diş ipi ile temizlenmelidir. Diş protezleri ve diş
köprülerinin altlarıda uygun diş ipleri ya da arayüz fırçaları ile temizlenmelidir.
Diş etlerine zarar verdiğinden kürdan kullanımından kaçınılmalıdır.
Diş macunları florid içermelidir.
Yeterli beslenme sağlanmalıdır. Özellikle kalsiyum, fosfor, flüor, A, C ve D
vitaminleri mutlaka alınmalıdır. Taze sebze, meyve gibi lifli besinler
yenilmelidir. Bu yiyecekler dişlerde plak oluşumunu azaltırlar.
fırçalanmalıdır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama
sürdürülmelidir. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler hâlinde değil,
yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.
Dişler, diş etleri ve dil Dişlerin iç yüzeyleri de aynı şekilde fırçalanmalıdır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş
günde en az iki kere etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilmelidir.
yumuşak ve dairesel Dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek
hareketlerle, ön
fırçalanmalı, gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara
dişlerden arka dişlere
doğru fırçalanmalıdır yüz fırçaları kullanılmalıdır. Arayüz fırçası diş arası boşluklarına uygun kalınlıkta
seçilmelidir.
Şekil 4.3. Ara yüz fırçası ile diş aralarının temizlenmesi (Amazon, 2019)
Dişler fırçalandıktan sonra diş fırçası ile dil sırtı temizlenmelidir. Dil temizliği arka
kısmından öne doğru fazla bastırmadan süpürme şeklinde yapılmalıdır. Diş ve dilin
fırçalanması en az iki-üç dakika sürmelidir.
EL VE AYAK BAKIMI
El Bakımı
Eller ve el tırnakları en çok kirlenen organlardır. Bu nedenle bakımlarının ve
temizliğinin sık sık yapılması gerekir. El yıkama alışkanlığı çocukluk döneminde
kazandırılmalıdır. Ellerin sık ve uygun teknikle yıkanması bulaşıcı hastalıkların
önlenmesinde önemli rol oynar.
Örnek
• Tifo, dizanteri, sarılık, kolera, grip gibi birçok bulaşıcı
hastalığın önlenmesinde ellerin yeterli sıklıkta ve
doğru yöntemle yıkanması önemlidir.
Ayak
enfeksiyonlarının ve
kokusunun Şekil 4.6. Ellerin yıkanması (Gelgez,2019)
önlenmesi için
ayakların günde iki Uzun tırnakların altlarında kir, mikroorganizma ve parazit yumurtası kolay
kez yıkanması yerleştiğinden tırnaklar uzadıkça kesilmeli, tırnak altları iyice temizlenmedir. El
gereklidir. tırnaklarının kesimi yarım ay şeklinde olmalıdır. Tırnak etleri kesilmemeli, ılık suda
bekletildikten sonra temiz pamuklu çubukla geri itilmelidir. Tırnaklar ıslakken
törpülenmemelidir. Manikür mutlaka uzman kişilere yaptırılmalı, manikür salonlarının
enfeksiyon yayılımına neden olabileceği unutulmamalıdır.
Ayak Bakımı
Ayaklar, bütün gün ayakkabı içinde kapalı olarak kalan, sık terleyen ve
vücudun ağırlığını taşıyan organlar olduğundan bakım ve temizliği önemlidir.
Ayaklarda görülen sorunların başında ayak kokusu ve mantar enfeksiyonları
El tırnakları yarım gelmektedir. Uygun ayak bakımı ve temizliği ile kokuların ve enfeksiyonların gelişmesi
ay şeklinde, ayak
önlenebilir.
tırnakları düz olarak
kesilmelidir. Sağlıklı ayaklara sahip olmak için;
Ayaklar hergün ılık su ve sabunla yıkanmalıdır. Ayakların günün sonunda soğuk
su ile yıkanması kan dolaşımını hızlandırır, ödemi hafifletir ve ayakları dinlendirir.
Ayaklar yıkandıktan sonra ayak havlusu ile iyice kurulanmalıdır. Parmak
aralarının iyice kurutulabilmesi için saç kurutma makinesinden yararlanılabilir. Böylece
mantar oluşumuna zemin hazırlayan nemlilik yok edilmiş olur. Ayak derisi kuru ise
nemlendirici losyonlar kullanılmalı, parmak aralarına nemlendirici sürülmemelidir.
Tırnak batmalarını önlemek için ayak tırnakları düz kesilmeli kenarları
yuvarlatılmamalı ve derin kesilmemelidir. Tırnaklar kalın ve sert ise ılık suda
bekletilerek yumuşatıldıktan sonra kesilmelidir. Nasırlar kesilmemeli uygun şekilde
tedavi edilmelidir. Topuklar sıcak suda bekletildikten sonra ponza taşı ile tahriş
edilmeden ovularak temizlenmeli, ölü ve sert dokulardan arındırılmalıdır.
GENİTAL HİJYEN
Genital hijyen kuralları hakkında bilgi sahibi olmak hem genital sistem hem de
idrar yolu enfeksiyonlarından korunma açısından son derece önemlidir. Çünkü genital
bölge dış ortamla teması olmayan vücudun en sıcak, en nemli ve en kirli
bölgelerindendir. Bu bölgede deri katları ve kıvrımları arasında vücut artıklarının (ter,
idrar, dışkı, kan vb.) bulunması, mikroorganizmaların çoğalmasına ve hastalık
yapmasına elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Kadınlar genital hijyene daha fazla
önem vermelidirler. Çünkü kadınların idrar kanalının erkeklerin idrar kanalından daha
kısa olması, vajina, idrar açıklığı ve anüsün birbirine yakınlığı, kadınlarda adet
Kadınların dönemlerinin olması üriner enfeksiyon riskini artırır.
anatomik yapısı,
onları genital Vajinada bulunan laktobasiller, laktik asit üreterek genital ve üriner sistem
sistem enfeksiyonlarını önlerler. Genital hijyeni korumaya yönelik önerilerin bir çoğu
enfeksiyonlarına vajinadaki laktobasil-asit ortam ikilisinin korunmasına yöneliktir. Vajinal flora, kötü
yatkın hâle hijyen, enfeksiyon, antibiyotik kullanımı, genital bölgenin uzun süre nemli kalması,
getirdiğinden, bölgeye parfüm, deodorant uygulanması, vajinanın yıkanması ve tuvalet sonrası yanlış
kadınlarda genital
temizlik nedeniyle bozulabilir.
hijyen kurallarına
uyulması daha Genital hijyen için;
önemlidir.
Tuvalete girmeden önce eller yıkanmalıdır. Bu, ellerdeki mikroorganizmaların
genital bölgeye geçişini önler. Özellikle yurt, kışla, hastane gibi ortamlarda kapı
kollarının, musluk başlarının mikroorganizmalarla kirli olduğu unutulmamalıdır. Bu
ortamlarda tuvalet muslukları tuvalet kâğıdı ile tutularak açılmalıdır.
Tuvalet sonrası temizlik, önden arkaya doğru yapılmalıdır. Temizlik arkadan öne
doğru yapıldığında dışkıdaki bakteriler (koli basilleri) vajinaya ve idrar yollarına
Vajinada bulunan bulaşabilir.
laktobasiller, laktik
Genital bölge önce kuru tuvalet kâğıdı ile ardından ıslak tuvalet kağıdı ile
asit üreterek genital
temizlenmeli ve ardından iyice kurulanmalıdır. Temizlik sırasında eller genital bölgeye
ve üriner sistem
direkt temas etmemelidir. Kokusuz ve renksiz tuvalet kâğıdı kullanılmalıdır.
enfeksiyonlarını
önlerler. Klozet kullanıldığında mutlaka ya tek kullanımlık örtü kullanılmalıdır ya da her
kullanımdan önce klozet kapağı temizlenmelidir. Klozet içindeki suyun sıçraması
önlenmelidir.
İç çamaşırlar günlük değiştirilmelidir. Naylon yerine pamuklu ve beyaz iç
çamaşırlar tercih edilmelidir. Genital bölge kuru tutulmalıdır.
Dar pantolon, çorap ve iç çamaşırı kullanılmamalıdır.
Genital bölgedeki tüyler, bölgenin temizliğini güçleştireceğinden ve bakterilerin
yerleşmesini kolaylaştıracağından uygun bir yöntemle yok edilmelidir. Bu amaçla
kullanılan malzemeler (jilet, ağda vb.) daha önce başkası tarafından kullanılmamış
olmalıdır.
Genital sistem enfeksiyonlarının oluşumu ve kanla bulaşan hastalıkların geçişi
adet kanaması döneminde kolaylaştığından bu dönemde cinsel ilişkide bulunmaktan
kaçınmalıdır. İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya
çıktığında ertelenmemelidir. İdrar yapılması üriner sistemdeki bakterilerin vücuttan
atılmasını sağlar.
Adet kanaması Cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk altında olan biriyle cinsel ilişkiye
dönemlerinde girildiğinde prezervatif kullanılmalıdır. Cinsel ilişki sırasında bulaşan salgıların
petlerin en geç 4-6 temizlenmesi için ilişki sonrası banyo yapılmalıdır. Vajinayı yıkama, vajina florasını
saatte değiştirilmesi bozarak enfeksiyonlara yol açabilmektedir.
gerekir.
Örnek
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi hijyen uygulamalarının yapılma şeklini ve sıklığını
etkilemez?
a) Bireyin yaşı
b) Bilgi düzeyi
c) Sağlık durumu
d) Ekonomik durumu
e) Cinsiyeti
I. Elektrikle çalışmalı
II. Pahalı olmalı
III. Fırça başı büyük olmalı
IV. Kılları naylon ve orta sertlikte olmalı
5. Uygun diş fırçası aşağıdaki özelliklerin hangisini taşımalıdır?
a) Yalnız I
b) Yalnız III
c) Yalnız IV
d) I, III ve IV
e) I, II, III ve IV
10. Aşağıdakilerden hangisi toksik şok gelişimine yol açabilen hatalardan biridir?
a) Adet döneminde banyo yapılmaması
b) Adet döneminde vajinal tampon kullanılması
c) Parfümlü petlerin kullanılması
d) İç çamaşırların günlük değiştirilmemesi
e) Sıkı iç çamaşırı giyilmesi
Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.a, 4.c, 5.c, 6.b, 7.c, 8.b, 9.e, 10.b
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay F. (2018). Deri ve Özbakım Uygulamaları. Sağlık Uygulamalarında Temel
Kavramlar ve Beceriler (Editör: Akça Ay F) İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık.
Amazon (2019). Interdental Brush. 08 Mayıs 2019 tarihinde
https://www.amazon.com/Interdental-Toothbrush-Cleaners-Flossing-
Cleaning/dp/B0797N1KYC adresinden erişildi.
Balcı Akpınar, R. (2012). Bireysel Hijyen. Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
Hemşirelikte Lisans Tamamlama Programı Hemşirelik Esasları Ders notları.
Dentalcare (2019). 08 Mayıs 2019 tarihinde https://www.dentalcare.com/en-
us/patient-education/patient-materials/manual-brushing-and-flossing
adresinden erişildi.
Harkreader, H. (2004). Fundamentals of Nursing. United States of America, W.B.
Saunders Company.
Karabağ Aydın, A. (2011). Kişisel Hijyen ve Yatak Yapımı. Klinik Uygulama Becerileri ve
Yöntemleri (Perry AG & Potter PA, çev. ed: Atabek TA & Karadağ A) Adana:
Nobel Tıp Kitabevi.
MEGEP (2012) Kişisel Bakım. 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://cygm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/buroyonetim/mo
d uller/kisiselbakim.pdf adresinden erişildi.
Personal Hygiene (2012) 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://www.unicef.org/lifeskills/files/5thGrade.pdf adresinden erişildi.
Saçın yapısı (2012) 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://www.estetikinternational.com/sacin-yapisi.html adresinden erişildi
Sarvan, S. (2010). Asepsi, Üniversal Önlemler ve İzolasyon Uygulamaları. linik eceriler
Sağlığın Değerlendirilmesi, Hasta akım ve Takibi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi.
Ünsal, A. (2016). Hijyen Uygulamaları. Hemşirelik Esasları - Hemşirelik Bilim ve Sanatı
(Editör:Atabek TA & Karadağ A). İstanbul: Akademi Basın Yayın.
• Beslenmenin Tanımı
• Yeterli ve Dengeli Beslenme
• Toplumdaki Beslenme
Sorunlarının Nedenleri
• Besin Ögelerinin
Gruplandırılması TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Besinler ve Enerji
• Besin Grupları
Doç. Dr.
• Sağlıklı Yemek Tabağı Seher ERGÜNEY
TEMEL SAĞ
Doç. Dr. Sehe
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Beslenmenin tanımını
HEDEFLER
yapabilecek,
• Yeterli ve dengeli beslenmeyi,
yetersiz ve dengesiz
beslenmeyi ve zararlarını
öğrenecek,
• Toplumdaki beslenme
sorunlarının nedenlerini
öğrenecek,
• Besinlerin gruplarını, işlevlerini,
kaynaklarını öğrenecek,
• Besinlerle enerji ilişkisini
ÜNİTE
öğreneceksiniz.
5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlıklı Beslenme
BESLENMENİN TANIMI
TOPLUMDAKİ BESLENME
Proteinler
SORUNLARININ NEDENLERİ
SAĞLIKLI BESLENME
Yağlar
BESİN ÖGELERİNİN
Karbonhidratlar
GRUPLANDIRILMASI
GİRİŞ
Beslenme, açlık duygusunu bastırmak ya da canın çektiği şeyleri yemek değildir.
Beslenme insan gereksinimlerinin başında gelir. İklim koşulları uygun olduğu zaman
konutsuz ve giysisiz yaşanabilir, fakat beslenmeden yaşanamaz.
Beslenme, açlık Bireyin ve toplumun sağlıklı yaşaması ve toplumun ekonomik yönden gelişmesi
duygusunu onu oluşturan bireylerin sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlığın temeli yeterli ve dengeli
bastırmak ya da beslenmedir. Sağlıklı beslenme yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, üretkenlik,
canın çektiği şeyleri
sağlık ve iyi hâl için anne karnında başlayan yaşamdan, bebeklik, çocukluk, adolesan
yemek değildir.
ve yetişkin çağından yaşlılığa kadar tüm yaşam sürecinde elzemdir.
Bireylerin besin (yiyecek, gıda) seçimi; gelenekler, ekonomik, kültürel ve
çevresel etmenler ile yaş, cinsiyet, genetik ve yaşam biçimi gibi birçok etmenle
yakından ilişkilidir. İnsan yaşamında “Beslenme” sadece besinlerin tüketimi değildir.
Beslenme aynı zamanda yemek yerken haz almayı, sosyalleşmeyi, gelenek ve
göreneklere göre yapılan uygulamaları da içermektedir. Sağlıklı beslenme için çeşitli
besinlerden tüm besin ögelerinin yeterli ve dengeli alınması gerekir. Bazı besinler bazı
besin ögelerince zengin, bazıları da fakirdir. Ayrıca pişirme dâhil yiyeceklere uygulanan
çeşitli işlemler bazı besin ögelerinin kaybına neden olur.
Yeterli ve dengeli
Beslenme bilim dalı, beslenmede esas olan besin ögelerinin türleri, miktarları,
beslenme sağlıklı
beslenme ve optimal özellikleri ve vücut çalışmasındaki işlevlerini; besinlerin bileşimi, fiziksel ve kimyasal
beslenme olarak da özelliklerini; üretimden tüketime değin uygulanan işlemlerin besin kalitesine etkilerini;
tanımlanmaktadır. değişik yaş, cinsiyet, çalışma ve özel durumda olan bireyler ve gruplar için uygun
beslenme planlarının yapılmasını inceler.
Bu bölümde beslenme ile ilgili konular ele alınmaktadır.
BESLENMENİN TANIMI
Beslenme; yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, sağlığının iyileştirilmesi,
korunması ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, üretkenliğin sağlanması
için gerekli olan besin ögeleri ile biyoaktif bileşenleri sağlayan besinleri tüketerek
vücutta kullanılmasıdır. Bu ögelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya
Toplumdaki bireylerin,
da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel
özellikle çocukların
fiziki görünüşleri, hal olarak ortaya konmuştur.
ve hareketlerinden
yeterli ve dengeli YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
beslenip Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin ögelerinin
beslnmedikleri
her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu
hakkında fikir verir.
yeterli ve dengeli beslenme deyimi ile açıklanır. Yeterli ve dengeli beslenme sağlıklı
beslenme ve optimal beslenme olarak da tanımlanmaktadır. Bu besin ögeleri
vücudun ihtiyacı düzeyinde alınmazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları
yapılamadığından yetersiz beslenme durumu oluşur. İnsan gereğinden çok yerse, bu
besin ögelerini gereğinden çok alır. Çok alınan bu ögeler vücutta yağ olarak
biriktiğinden sağlık için zararlıdır. Bu durum ise dengesiz beslenme olarak tanımlanır.
İnsan yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme
yöntemi uyguladığı için bu besin ögelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda da o
besin ögesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlık
bozulur. Bu durum da dengesiz beslenmedir.
Toplumdaki bireylerin, özellikle çocukların fiziki görünüşleri, hâl ve
hareketlerinden yeterli ve dengeli beslenip beslenmedikleri hakkında fikir edinilebilir.
Proteinler
Proteinler sindirim kanalında yapı taşları olan amino asitlere ayrılarak kana
geçerler ve karaciğere taşınırlar. Burada doku proteinlerini yaparlar.
İşlevleri: Vücut hücrelerinin esas yapısını oluşturur. Belirli hücreler birleşerek
vücut dokuları ve organları yapılır. Böylece proteinler büyüme ve gelişme için başta
olan besin ögesidir. Çalışan hücreler zamanla yıprandığı için hücrelerin devamlı olarak
yenilenmesi gerekmektedir. Hücrelerin yenilenmesi de proteinlerle olmaktadır.
Protein Vücutta proteinlerin yapım işleri yanında başka görevleri de vardır. Kırmızı kan
yetersizliğinin ilk
hücrelerindeki oksijen taşıyan hemoglobinin bir kısmı proteindir. Vücudun dıştan
belirtisi büyümenin
gelen mikroplara karşı savunması da protein sayesinde olur. Alınan bir besin ögesinin
yavaşlaması ve
zamanla durmasıdır. vücutta enerji oluşturması veya doku hâline gelebilmesi için meydana gelen her
tepkime için belli bir enzim vardır. Bu enzimlerin yapısı da proteindir.
Yine vücut tarafından yapılan ve besin ögelerinin kullanılmasını dolayısı ile
organların düzenli çalışmasını etkileyen hormonların bir kısmı da proteindir. Protein
enerji de verir. Karbonhidrat ve yağın az alınması durumunda enerji için kullanılır.
Kaynakları: Proteinler, bütün bitkisel ve hayvansal besinlerde bulunur. Ancak
besinler içerdikleri protein miktarı ve kalitesi bakımından farklıdır. Genellikle
hayvansal besinlerden sağlanan protein yüksek, bitkisel besinlerden sağlanan düşük
kaliteli olarak bilinir. Örnek protein insan sütü ve yumurtadır. Et, balık, tavuk, süt,
beyaz peynir, kuru baklagiller en çok protein bulunan besinlerdir.
Gereksinim: Karışık beslenenlerde vücut ağırlığının kilosu başına 1 gram veya
günlük 50-75 gram yeterlidir. Günde 2 porsiyon kuru baklagil veya et veya yumurta
yemeği veya bunların karışımı, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 4-6 dilim ekmek, 1
porsiyon pilav, 2 su bardağı süt-yoğurt ve bir porsiyon sebze salatası gereksinmeyi
karşılar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Protein yetersizliğinin ilk belirtisi
büyümenin yavaşlaması ve zamanla durmasıdır. Zihinsel gelişimde de gerilemeler olur.
Vücut ağırlığı azalmaya başlar, vücudun direnci azaldığında hastalıklara yakalanma
olasılığı artar, hastalıklar uzun sürer ve ağır seyreder. Kansızlık gelişir.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Gereksinmenin iki katından çok protein
alınırsa idrarla kalsiyum atılımı artar. Karaciğerin üre yapma ve böbreklerin üre atma
yükünü artırır.
Yağlar
Yağlar sindirim sisteminde safranın ve pankreastan salgılanan lipaz enziminin
etkisiyle digliserid, monogliserid, yağ asidi ve gliserole parçalanırlar. Yağ asitleri
doymuş (tereyağı, iç yağı) ve doymamış olarak ikiye ayrılırlar. Doymamış yağ asitleri
tekli (zeytinyağı, fındık, kanola yağı) ve çoklu doymamış (ayçiçek, mısırözü, soya,
pamuk yağı) yağ asitleri olarak ikiye ayrılır.
İşlevleri: Yağlar en ekonomik enerji kaynağıdırlar. İhtiyaçtan fazla alınan enerji
yağ olarak depo edilir ve az alındığında ihtiyacı karşılamak için kullanılır. Yağların enerji
temin etme yanında başka görevleri de vardır. Yağların birleşiminde yer alan ve vücut
tarafında yapılamayan bazı yağ asitleri kalp ve cilt sağlığı için gereklidir. Bu yağ asitleri
aynı zamanda prostoglandinler denilen hormonların yapımı için de gereklidir. Yine
yağlar, yağda eriyen vitaminlerin emilimi için de gereklidir. Bunlara ek olarak, yağlar iç
organların etrafını kapatarak dış etkilerden zarar görmesini ve ısı kaybını
önlemektedirler.
Kaynakları: Bütün bitkisel ve hayvansal yiyeceklerde az veya çok yağ bulunur.
En çok yağ bulunan bitkisel yiyecekler; zeytin, ayçiçeği, susam, pamuk çekirdeği, ceviz,
fındık, fıstık, soya fasulyesi ve mısırdır. Hayvan vücudunda yağlar
yağ dokuları hâlinde bulunduğu gibi etin bileşiminde de vardır. Diğer yağ
kaynakları süt ve yumurtadır.
Gereksinim: Kişinin günlük görünür yağ olarak yemesi gereken miktar 40-43
gramdır. Bunun dörtte biri bitkisel sıvı yağlardan, dörtte ikisi zeytinyağından dörtte
biri de katı yağlardan (tereyağı) temin edilebilir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Vücudun enerji ihtiyacını diğer
besin ögelerinden temin ettikten sonra elzem yağ asitlerini karşılayacak ve yağda
eriyen vitaminlerin taşınmasını sağlayacak kadar yağ yenmesi hâlinde herhangi bir
Yağlar aşırı eksiklik belirtisi görülmemektedir.
alındığında şişmanlık, Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Şişmanlık, hipertansiyon, kanser,
kanser ve kalp damar solunum güçlüğü ve kalp damar hastalıklarına yol açabilir.
hastalıklarına
yolaçabilir. Karbonhidratlar
Besinlerimizde en çok bulunan besin ögesidir. Vücuda enerji sağlayan besin
ögelerinden biridir. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. Kanda
glikoz şeklinde belirli miktarda bulunması, dokulara sürekli enerji sağlanması
bakımından önemlidir.
İşlevleri: Günlük enerji ihtiyacının çoğu karbonhidratlardan sağlanır. Sindirim
enzimleri tarafından parçalanmayan ve posayı oluşturan karbonhidratlar kalın
bağırsakların çalışmasını artırarak, zararlı artık maddelerin bağırsaklarda uzun süre
kalmasını engellerler. Vücudun su ve elektrolit dengesinin sağlanmasında yardımcıdır.
Kaynakları: Karbonhidratlar çoğunlukla bitkisel yiyeceklerde bulunurlar.
Şeker, bal, pekmez, tahıllar, kuru baklagiller, patates, yağlı tohumlar, meyve,
sebze ve sütte değişik oranlarda karbonhidrat bulunur.
Gereksinim: İnsanın günlük karbonhidrat gereksinmesi hakkında kesin bir bilgi
Mineraller
Gereğinden fazla
alınan karbonhidratlar Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur. Kemik ve
yağa çevrilerek dişlerin yapımı, metabolizmanın sürdürülmesi ve sağlıklı yaşam için minerallere
şişmanlığa neden gereksinim vardır. Bunların başlıcaları; sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor,
olurlar. magnezyum, demir ve iyottur.
Sodyum
İşlevleri: Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sürdürülmesi, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir.
Kaynakları: Tuz, kabartma tozu ve yemek sodası eklenmiş yiyecekler
sodyumdan zengindir.
Gereksinim: Günlük sodyum gereksinimi en az 500 mg belirlenmiştir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kusma, zihni bulanıklık, kas
yorgunluğu, ağrılar görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Vücutta fazla sodyum birikimi ödemlere
(sıvı toplanması) yol açar. Fazla sodyum kan basıncını da yükseltebilir.
Potasyum
İşlevleri: Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sürdürülmesi, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir.
Kaynakları: Kahve, çay, yeşil sebzeler, kuru baklagiller, sebzeler, meyveler ve
suları, patates potasyumdan zengindir.
Gereksinim: Günlük potasyum gereksinimi 2 gram olarak belirlenmiştir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kas yorgunluğu, kalp atışında
bozulma ve solunum yetmezliği görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Potasyum fazlalığının en önemli etkisi
kalp kası üzerinedir. Kalbin durmasına yol açar.
Kalsiyum
İşlevleri: Vücuttaki kalsiyumun çoğu fosforla birleşik durumdadır. Kemik ve
dişlerin yapısında bulunmaktadır. Vücut sıvılarının dengede tutulması, kasların ve
sinirlerin çalışması içinde gereklidir. Ayrıca, kanın pıhtılaşmasında da görev alır.
Kaynakları: Kalsiyum için en iyi kaynak süt ve ürünleridir. Pekmez, susam, fındık,
fıstık, yeşil yapraklı sebzeler, tahıllar ve kurutulmuş meyvelerde de kalsiyum vardır.
Gereksinim: Normal yetişkin bireylerde 1000 miligram yeterli olur. Gebelikte,
emziklilikte, büyümede ve yaşlılarda gereksinim artar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kemikler yumuşar. Raşitizm ve
ostoeporoz görülür. Kaslarda kramplar görülür. Gebelikte az alınırsa bebeğin kemik ve
dişlerinin gelişmesi normal olmaz.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Yumuşak dokularda toplanır. Böbrek
Kalsiyum için taşları oluşur.
en iyi kaynak Fosfor
süt ve
İşlevleri: Kemik ve dişlerin yapısında bulunmaktadır. Diş çürümesini engeller.
ürünleridir.
Vücut sıvılarının dengede tutulması, kasların ve sinirlerin çalışması için de
gereklidir. Karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında rol alır.
Kaynakları: Genelde proteinden zengin besinler fosfordan da zengindir. Et,
tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, sert kabuklu meyveler, yağlı tohumlar, tahıllar,
süt ve türevleridir.
Gereksinim: Yetişkinlerde günlük 700 mg fosfor almak yeterlidir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kasların ve kemiklerin
güçsüzleşmesine neden olur. Sinir-kas ilişkisinde ve beyin fonksiyonlarında aksaklıklara
yol açar.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Kalsiyum dengesini bozarak kemiklerin
güçsüzleşmesine yol açar.
Magnezyum
İşlevleri: Kemik ve dişlerin yapısında kalsiyum ve fosforla birlikte bulunmaktadır.
Vücut sıvılarının dengede tutulmasına yardımcıdır. Kas ve sinir sisteminde de etkindir.
Enzimlerin çalışması için gereklidir. Sodyum, potasyum ve kalsiyumla birlikte kan
basıncının düzenlenmesinde yardımcıdır.
Kaynakları: En çok magnezyum bulunan yiyecekler; ceviz, fındık, fıstık, kuru
baklagiller, yeşil sebzeler, özü ve kepeği ayrılmamış tahıllardır.
Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük magnezyum gereksinimi 320-420 mg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Güçsüzlük, kalp spazmı, kan
Demir
İşlevleri: Demirin başlıca işlevi oksijen taşınması ile ilgilidir. Demir bağışıklık
sistemi ve bilişsel performans için de gereklidir.
Kaynakları: En iyi demir kaynağı yiyecekler önem sırasına göre; et, karaciğer,
böbrek, yumurta, pekmez, kuru baklagiller, kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzelerdir.
Gereksinim: Günlük alınması gereken demir miktarı 10-18 mg’dır.
Hamilelikte bu miktar artar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Demir eksikliği anemisi görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Çeşitli dokularda demir birikir.
Karaciğer ve pankreas bozuklukları görülür.
İyot
İşlevleri: Tiroid bezinden salgılanan hormonların yapısında bulunur.
Kaynakları: Sudan ve yiyeceklerden sağlanmaktadır. En iyi iyot kaynağı deniz
ürünleridir. Su ve toprağında yeteri kadar iyot bulunmayan bölgelerdeki yetersizlik
Iyot eksikliği sorunu, dünyanın pek çok ülkesinde tuz iyotla zenginleştirilerek önlenmiştir.
sonucu guatr ve Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük iyot gereksinmesi ortalama olarak 150
kretinizm görülür. mikrogramdır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Guatr ve kretinizm (cücelik ve zekâ
geriliği) görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Aşırı alınmasında zehirlenme belirtileri
görülebilir. Bazı bireylerde hipertiroidizm (tiroit bezinin fazla çalışması) görülebilir.
Vitaminler
Vitaminlerin vücut çalışmasındaki etkileri, biyokimyasal tepkilerin düzenlenmesi
ile ilgilidir. Vitaminlerin insan sağlığına etkisini üç grupta toplayabiliriz.
Büyümeye yardım
Sağlıklı nesillerin oluşmasına yardım
A vitamini
İşlevleri: Cilt, göz, kemik ve bağışıklık sistemi için gereklidir.
Kaynakları: A vitamini hayvansal yiyeceklerde bulunur. En iyi kaynakları balık
Yağda eriyen yağı, tereyağı, karaciğer ve yumurta sarısıdır. Ette, yağsız süt ve peynirde az bulunur.
vitaminler A, D ve K; Bitkisel kaynaklarda A vitamininin ön maddesi olan karoten bulunur. Karotenler koyu
suda eriyen
yeşil yapraklı sebzeler, sarı turuncu sebzeler ve sarı meyvelerde bulunur.
vitaminler ise C, B1,
B2, B6, B12, niasin ve Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük A vitamini gereksinmesi ortalama olarak
folik asittir. 700-900 mikrogramdır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Gece körlüğüne sebep olur.
Kemikler ve dişler normal gelişemez. Deride kuruma ve pullanma görülür.
Vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalır.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma ve ishal
görülür. Deride kalınlaşma, yüksek tansiyon ve büyüme geriliği görülür.
D vitamini
İşlevleri: Kemik ve dişlerin sertleşmesi için gereklidir.
Kaynakları: En iyi kaynağı balık yağıdır. Güneş ışınları ile D vitamini vücut
tarafından yapılabilmektedir.
Gereksinim: Kişilerin güneş ışınları ile temas derecesi değişik olduğundan günlük
gereksinmenin ne olduğu bilinmemektedir. Genellikle üç yaşından büyük çocuk ve
D vitamini yetişkinler güneş ışınları aracılığıyla gereksinimlerini karşılayabilirler.
eksikliğinde Yetişkin bir bireyin günlük D vitamini gereksinmesi ortalama olarak 10
çocuklarda raşitizm,
mikrogramdır.
yetişkinkerde
osteomalasia ve Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde
osteoporoz görülür. osteomalasia ve osteoporoz görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Eklemlerde ve yumuşak dokularda
kireçlenmeye neden olur.
E vitamini
İşlevleri: En önemli işlevi antioksidan özelliğidir. Kanser ve kalp-damar
hastalıklarından koruyucu etkinlik göstermektedir.
Kaynakları: Yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlarda elde edilen yağlar,
sert kabuklu meyveler (fındık, ceviz gibi), tahıl taneleri ve kuru baklagillerdir.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 15 mcg kadardır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Günlük yiyeceklerde yeteri kadar
bulunduğundan insanlarda yetersizlik belirtilerine sık rastlanmamaktadır.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Gereksinmeden fazla almanın zararlı
etkisi görülmemiştir.
K vitamini
İşlevleri: Kan pıhtılaşması için gereklidir.
Kaynakları: Yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kahve, çay ve balıktır.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 90-120 mcg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Yiyeceklerde yeteri kadar
bulunduğu ve bağırsaklarda bakteriler tarafından yapıldığı için eksikliğinden ileri gelen
hastalıklar fazla görülmemektedir. Yetersizliğinde kanamalar görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Kanın gereğinden fazla pıhtılaşmasına
yol açabilir.
C vitamini
İşlevleri: Dokuları bir araya getiren kollajen oluşumu için gereklidir. Bazı
aminoasitlerin, folik asitin, demirin, A ve E vitaminlerinin daha etkin kullanılabilmeleri
için gereklidir. Zehirlenmelere, enfeksiyonlara ve kansere karşı korur.
Kaynakları: Kuşburnu, kırmızı biber, yeşil sivri biber, koyu yeşil yapraklı sebzeler,
turunçgiller, domates, çilek, kızılcık, böğürtlen ve patates C vitamini açısından zengin
besinlerdir.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 90 mg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Diş etlerinde kanama, diş kaybı,
eklemlerde şişlik ve ağrılar, vücudun diğer yerlerinde ufak darbelerle kanamalar
görülür. Bu belirtilerin fazlalığı sonucu skorbüt hastalığı ortaya çıkar. Yaraların
iyileşmesi gecikir. Ayrıca yorgunluk, iştahsızlık ve isteksizlik görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Bazı kişilerde taş oluşumunu artırır.
B1 vitamini (tiamin)
İşlevleri: Besin ögelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir.
Kaynakları: Tiaminden zengin yiyeceklerin başında karaciğer ve diğer sakatatlar,
kuru baklagiller ve tahıllar (buğday, çavdar, mısır, pirinç), gelir. Ceviz, fındık, fıstık, süt
ürünleri, yumurta, et ve sebzelerde daha az miktarda bulunur.
Folik asit
İşlevleri: Amino asitlerin metabolizması ve kan hücrelerinin yapımı için
gereklidir.
Kaynakları: Karaciğer, koyu yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, meyveler,
böbrek, et, yumurta, süt ve türevleri, tahıl ve kuru baklagillerde bulunur.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 400 mcg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kansızlık görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Çok fazla alındığı zaman böbrek
bozukluklarına ve tümör oluşumuna neden olur.
Su
Su, insan yaşamı için en önemli ögedir. Bir insan besin almadan vücudundaki
depoları kullanarak günlerce yaşayabilir, fakat susuz birkaç gün ancak yaşar.
Yetişkin insan vücudunun %60’ı sudur.
İşlevleri: Besin ögelerinin sindirimi, emilimi, taşınması, metabolizması, artık
zararlı maddelerin dışarı atılması, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığı su
sayesinde olur.
Kaynakları: Metabolizma, besinler ve içeceklerle karşılanır.
Gereksinim: İnsan su gereksinimini metabolizma ile (300 cc), içecekler ile (1200-
1500 cc), ve besinlerle (1000 cc) karşılar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Dehidratasyon gelişir.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Su zehirlenmesi görülür.
Bireysel Etkinlik
• Yukarıda verilen bilgiler ışığında kendi beslenmenizi
değerlendiriniz.
BESİNLER VE ENERJİ
Beslenme biliminde enerjinin anlatımı ısı enerjisi birimi ile yapılmakta ve bu
amaçla kilokalori kullanılmaktadır. Vücudun gereksinimi olan enerji besinlerin
hücrelerde yakılması ile elde edilir. Besinlerle alınan 1 gram karbonhidratın 4 kalori, 1
gram yağın 9 kalori ve 1 gram proteinin 4 kalori verdiği kabul edilmiştir. Bir besin ne
kadar çok yağ içerirse enerji değeri o kadar yüksek olur. Bunun yanında su vücutta
enerji oluşturmaz. Günlük enerjinin % 45-60’ ının karbonhidratlardan, %20-35’inin
yağlardan ve %10-20’ sinin ise proteinlerden gelmesi önerilir
Solunum, dolaşım, sindirim, hormonların salgılanması, sinir sisteminin çalışması,
BKİ: Vücut ağırlığı kasların hareketi, büyüme ve fiziksel faaliyetler enerji harcaması gerektirir.
(kg) / boy uzunluğu
İnsan harcadığı kadar enerji alırsa vücut ağırlığı dengede kalır. Alınan enerji
(m)2].
harcanandan çok olursa, fazlası yağa dönüşerek vücutta birikir. Alınan enerji
harcanandan az olursa, vücuttaki biriken yağ harcanır. Enerji harcaması, gün içerisinde
yapılan beden hareketleriyle yakından ilgilidir.
Enerji dengesinin en iyi göstergesi vücut ağırlığının boya göre orantılı olması ve
değişmemesidir. Beden yapısının uygunluğunun belirlenmesinde en iyi yöntem beden
kitle indeksi’dir.
Beden kitle indeksi (BKİ) şöyle bulunur. Boy ölçülüp metre olarak yazılır, karesi
alınır. Ağırlık boy uzunluğunun karesine bölünür. [BKİ: Vücut ağırlığı (kg) / boy uzunluğu
(m)2].
Çıkan rakama göre vücut ağırlığının hangi grupta olduğu değerlendirilir. BKİ
yaşla beraber artış gösterebilir.
Zayıf: BKİ < 20.0’ın altındadır.
Sağlıklı ağırlık: BKİ 20.0-24.9 arasındadır.
Kilolu, toplu, hafif şişman: BKİ 25.0-29.9 arasındadır.
Şişman: BKİ 30.0-39.9 arasındadır.
Aşırı şişman: BKİ > 40’ın üzerinde olmasıdır.
Bireysel Etkinlik
• Beden kitle indeksinizi hesaplayarak kilonuzu değerlendiriniz.
BESİN GRUPLARI
Her besin, içinde bulunan besin ögeleri açısından farklılık gösterir. Ancak bazı
besinler içerik açısından birbirine benzediğinden birbirlerinin yerine geçebilirler.
Besinler, besleyici değerleri yönünden dört grup altında toplanır. Günlük
beslenmede her gruptan besin bulunur ve bunların miktarları gereksinmeye uygun
olursa yeterli ve dengeli beslenilir.
Grup 1: Süt ve sütten yapılan yiyecekler: Bu grup kalsiyum için en iyi kaynaktır.
Süt, yoğurt, peynir, çökelek ve süt ile yapılan tatlılar bu gruba girer. En az bir büyük su
bardağı süt veya yoğurt, iki kibrit kutusu büyüklükte peynir, bir küçük kâse muhallebi
veya sütlaç bir porsiyon kabul edilir. Bu gruptaki yiyecekler özellikle büyümekte olan
çocuklar, gebe ve emzikli kadınlar ile yaşlılar için önemlidir. Yetişkin ve normal
durumda olan kişilere günde iki porsiyon, çocuklar, gebe ve emzikli kadınlar ile yaşlılar
3-4 porsiyon almalıdır.
Şekil 5.1. Süt ve sütten yapılan yiyecekler (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu, 2015)
Grup 2: Et, tavuk, balık, yumurta, kuru nohut, fasulye, mercimek ve bu
besinlerden yapılan ürünler ve yağlı tohumlar (fındık, fistic, ceviz): Bu gruptaki besinler
protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1 ve A vitamini içerirler. Ayrıca kuru
Bitkilerin her türlü baklagiller posa da içerir. Enerji de verirler. Herhangi birinden her gün iki porsiyon
yenebilen kısmı yenilmelidir. Gençler, gebe ve emzikli kadınlar bu gruptan üç porsiyon almalıdır.
sebze ve meyve
grubu altında Grup 3: Taze sebze ve meyveler: Bitkilerin her türlü yenebilen kısmı sebze ve
toplanır. meyve grubu altında toplanır. Bileşimlerinin önemli kısmı sudur. Karnabahar, kereviz,
patlıcan, enginar, pancar, kabak, domates, salatalık, biber, havuç, yeşil yapraklı sebze
ve otlar, her türlü meyve bu gruba girer. Folik asit, A vitamininin ön ögesi olan beta-
karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer
antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler. Herhangi birinden veya birkaçının
karışımından her gün 5-7 porsiyon yenilmelidir.
Grup 4: Tahıllar ve tahıllardan yapılan yiyecekler: Bu grup temel enerji
kaynağımızı oluşturur. Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri ve
bunlardan yapılan un, ekmek, makarna, börekler, irmik, bulgur, yarma, gevrek ve
benzeri ürünler bu grup içinde yer alır. Tahıl ve tahıl ürünleri vitaminler, mineraller,
karbonhidratlar (nişasta, lif) ve diğer besin ögelerini içermeleri nedeniyle sağlık
açısından önemli besinlerdir. Tahıllar, protein de içerir. Bu proteinin kalitesi düşük
olmakla birlikte kuru baklagiller et, süt, yumurta gibi besinlerle bir arada
tüketildiklerinde protein kalitesi artar. Tahıllar, ayrıca bir miktar yağ da içerirler. Bu
gruptan günde 4-6 porsiyon yenilmelidir.
Şekil 5.2. Sağlıklı yemek tabağı (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2015)
Örnek
•Tahılların bir porsiyon eş değeri: 50 gr. (2 ince dilim ekmek), 75
gr. ( 4-5 yemek kaşığı ) makarna, 90 gr. pişmiş ( 4-5 yemek kaşığı )
bulgur veya pirinç, yaklaşık 30 gr. kahvaltılık tahıl gevreğidir.
Bireysel Etkinlik
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi beslenme bilim dalı için doğru değildir?
a) Besin ögelerinin türleri, miktarları, özellikleri ve vücut çalışmasındaki
işlevlerini inceler.
b) Besinlerin bileşimi, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceler.
c) Canının istediğini yemeyi planlar.
d) Üretimden tüketime değin uygulanan işlemlerin besin kalitesine etkilerini
inceler.
e) Değişik yaş, cinsiyet, çalışma ve özel durumda olan bireyler ve gruplar için
uygun beslenme planlarının yapılmasını inceler.
Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.e, 4.c, 5.a, 6.b, 7.a, 8.a, 9.c, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baysal, A. (2009). Beslenme, Ankara: Hatipoğlu Yayınevi.
Baysal, A., Küçükaslan, N. (2007). Beslenme İlkeleri ve Menü Planlaması, Ankara: Ekin
yayınevi.
Baysal, A. Ve ark. (2008). Diyet El Kitabı, Ankara: Hatipoğlu Yayınevi.
Çöl, M. (1998). Halk Sağlığı Yönünden Obezite, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Mecmuası, 51(3): 173-176.
Ersoy, G. (2008). Beslenme İlkeleri Dersi Ders Notları. Ankara: Ankara Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü.
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Beslenme
ve Diyetetik Bölümü. (2004). Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi. Ankara.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu. (2015). Türkiye Beslenme Rehberi.
9.06.2018 tarihinde https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/10915,tuber-turkiye-
beslenme-rehberipdf.pdf adresinden erişildi.
• Enfeksiyon
İÇİNDEKİLER
• Enfeksiyon Kontrolü
• Asepsi ve Aseptik Teknikler TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon
Yöntemleri
• Antiseptik ve Doç. Dr. Zeynep
DezenfektanSolüsyonlar
• Hastane Enfeksiyonlarının Kontrolü KARAMAN ÖZLÜ
ve Önlenmesi
6
önemi hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Enfeksiyon Kontrolü
ENFEKSİYON
ENFEKSİYON KONTROLÜ
ENFEKSİYON KONTROLÜ
STERİLİZASYON ve
DEZENFEKSİYON YÖNTEMLERİ
ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR
HASTANE ENFEKSİYONLARININ
KONTROLÜ VE ÖNLENMESİ
GİRİŞ
Enfeksiyon önleme ve kontrol, hastalara ve sağlık çalışanlarına enfeksiyonun
neden olduğu zararı önlemek için tasarlanmış bilimsel bir yaklaşım ve pratik bir
çözümdür. Bulaşıcı hastalıklara, epidemiyolojiye, sosyal bilimlere ve sağlık
sistemini güçlendirmeye dayanmaktadır. Enfeksiyon önleme ve kontrol hasta
güvenliği ve kalite evrensel sağlık açısından önemli bir yere sahiptir, çünkü sağlık
çalışanları ve sağlıkla ilgili her problem yine hastalarla ilgili bir konudur.
Hiçbir ülkede hatta en gelişmiş ve sofistike sağlık bakımı sistemleri için dahi,
hiçbir sağlık hizmeti tesisi, sağlık hizmeti ile ilgili enfeksiyon probleminden arınmış
olduğunu iddia edemez. Bu durum da enfeksiyon önleme ve kontrol
programlarının ulusal ve tesis düzeyinde olması ihtiyacı, Dünya Sağlık Örgütünün
100 temel sağlık göstergeleri listesinde açıkça görülmektedir.
Mikroorganizmalar her alanda doğal olarak yaşarlar. Vücudumuzda, deride,
soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve hemen hemen dokunduğumuz her
yüzeyde bulunurlar. Enfeksiyon kontrol uygulamaları hastaları ve sağlık
çalışanlarını mikroorganizmalardan korumak, mikroorganizmaların geçişini
azaltmak ya da engellemek için yapılır.
Sağlık bakım ortamlarında, tanı ve tedavi amacıyla yapılan çeşitli işlemler
enfeksiyon için risk taşımaktadır. Bu ortamlarda hastaları enfeksiyondan korumak
Enfeksiyon, için ya kaynak yok edilerek ya da kontrol altına alınarak güvenli çevre
mikroorganizmaların oluşturulmalıdır. Sadece sağlık çalışanlarının gerekli önlemleri almaları enfeksiyon
vücuda girerek kontrolünde yeterli değildir. Hastaların ve ailelerin enfeksiyon kaynağının farkında
yerleşmesi, olmaları, korunma yöntemleri konusunda bilgilendirilmeleri ve uygulamaları
çoğalması ve
gerekmektedir.
hastalık meydana
getirmesidir.
.
ENFEKSİYON
Enfeksiyon, mikroorganizmaların vücuda girerek yerleşmesi, çoğalması ve
hastalık meydana getirmesidir.
Mikroorganizmaların hepsi zararlı değildir. Bazı mikroorganizmaların
organizmaya faydası vardır. Hastalık yapan mikroorganizmalara patojen, normal
koşullarda hastalık yapmayan mikroorganizmalara nonpatojen denir. Patojen
mikroorganizmaların harekete geçmesi ile enfeksiyon oluşur.
Enfeksiyonun oluşması için enfeksiyon zincirinin tamamlanması gerekir (Şekil
6.1). Bu zincirin bozulmaması durumunda enfeksiyon oluşur.
Örnek
Enfeksiyon Zinciri
Enfeksiyon Etkeni (Ajanı): Bakteri, virüs, mantar ve parazit olabilir.
Enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara
bağlıdır:
Mikroorganizmanın sayısına
Mikroorganizmanın virulansına (hastalık yapma kabiliyetine)
Bireyin vücut direncine
Enfeksiyon kaynağı Mikroorganizmanın kişiye temas süresine ve yakınlığına
insan, hayvan ve
Enfeksiyonun Kaynağı (Rezervuar): Mikroorganizmaların doğal olarak
cansız nesneler (su,
toprak) olabilir. yaşayıp üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak) olabilir.
Enfeksiyon zinciri enfeksiyon etkeninin kaynağa yerleşmesiyle başlar. Kaynakta
enfeksiyon, endojen ve eksojen enfeksiyon olmak üzere iki şekilde oluşabilir.
Endojen enfeksiyon, organizmada bulunan yararlı ve zararlı
mikroorganizmaların çeşitli nedenlerle patojen hâle geçmesi ile oluşur. Eksojen
enfeksiyon ise dışarıdan bir mikroorganizmanın organizmaya girişi ile oluşur.
Kaynaktan Çıkış: Enfeksiyon zincirinin devam edebilmesi için kaynaktan
mutlaka çıkması gerekir. Her mikroorganizmanın kaynaktan çıkması için bir çıkış
kapısı bulunmaktadır. İnsanda; solunum sistemi, boşaltım sistemi, sindirim sistemi
ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerler çıkış kapısı olarak adlandırılabilir
Bulaşma Yolu: Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere
taşınırlar. Taşınma doğrudan (direkt) veya dolaylı (indirekt) olabilir. Bu taşınmada,
vektör ve portör önemli rol oynamaktadır. Vektör: Sinek, bit, kene, fare gibi bazı
hayvanlar etkenin taşıyıcısıdır. Bunlara vektör denir. Portör; Bir insan ya da hayvan
bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve başkalarına bulaştırdığı hâlde
kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu kişilere portör denir.
Proteinlerde değişme,
Alkol Solüsyonları
Sağlık kuruluşlarında sıklıkla hem dezenfektan hem de antiseptik olarak
kullanılmaktadır. %60-90'lık etil alkol veya izopropil alkol iyi bir dezenfektandır.
Yalnız bakteri sporlarını öldürmezler. Yüzeyler temiz olduğu sürece alkol vejetatif
bakterileri, mantarları, HIV ve HBV dâhil birçok virüsü öldürür. %70’lik etil alkol,
enjeksiyon öncesi deri temizliğinde kullanılmaktadır. Proteinleri çökelttiği için
alkol, açık yara ve mukozada kullanılmamalıdır.
Klorlu Solüsyonlar
Klor güçlü bir dezenfektandır. Çünkü tüm bakteri, virüs, mantar, parazit ve
bazı sporları inaktive ederler. Etkileri hızlıdır. HBV (Hepatit B Virüsü) ve HIV (Human
Immunodeficiency Virus)'e karşı çok etkilidirler.
Klor uzun süre kullanılırsa metalleri paslandırma özelliği vardır. Klorlu
solüsyonlar her gün yeniden hazırlanmalıdır. Çünkü sodyum hipoklorit güneş
ışığında etkisini kaybeder. Ayrıca evlerde kullanılan çamaşır suyu, hipoklorit bir
eriyiktir. Klor, su dezenfeksiyonunda ve yüzme havuzlarının temizlenmesinde her
Alkol hem
zaman kullanılan bir dezenfektandır.
dezenfektan hem de
antiseptik olarak Formaldehit
kullanılmaktadır,
ayrıca alkol proteinleri Formaldehit sıvı ve gaz hâlinde bulunan maddedir. Keskin kokulu ve son
çökelttiği için açık yara
derece toksiktir. Kimyasal sterilizasyon ve yüksek düzeyde dezenfeksiyon sağlar.
ve mukozada
kullanılmamalıdır. Formaldehit oda sıcaklığında kullanılmalıdır; çünkü soğuk ortamda etkinliği
azalmaktadır.
Glutaraldehit
Glutaraldehit geniş spektrumlu germisid ve sporosiddir. Kimyasal
sterilizasyon ve yüksek düzeyde dezenfeksiyon için kullanılır. Mikroorganizma
enzimlerini geriye dönüşsüz inaktive eder.
Hidrojen Peroksit
Hidrojen peroksitin %3' lük solüsyonu “oksijenli su” olarak bilinir; deri ve
yara temizliğinde, ağız yıkama sularında kullanılır. Enfekte yaraların temizliği için
kullanılması, antiseptik etkisinden çok mekanik temizlik nedeniyledir. Dezenfektan
olarak yumuşak kontakt lenslerin, cerrahi implantların, plastik aletlerin
dezenfeksiyonunda kullanılır. Son yıllarda sterilizasyon yöntemi olarak da
İyodoforlar kullanılmaktadır.
(Polyvidon- İyot)
cerrahi deri İyot Bileşikleri
temizliğinde, cerrahi
el yıkamada ve İyot ve iyotlu preparatlar sağlık kuruluşlarında sık kullanılan en etkili, geniş
yaralarda spekturmlu germisidal deri antiseptiğidir. Bakterilere ve virüslere karşı güçlü ve
kullanılmaktadır. çabuk etkili bir maddedir. İyot tentürü (tentürdiyot), iyodun alkolle olan bileşimidir
ve aynı zamanda suların dezenfeksiyonu içinde kullanılır.
Tentürdiyot deriyi tahriş edici ve leke bırakıcı özelliği nedeniyle daha az
kullanılır. İyodoforlar (Polyvidon-İyot) tentürdiyota oranla daha az tahriş edici
olduklarından cerrahi deri temizliğinde, cerrahi el yıkamada ve yaralarda yaygın
olarak kullanılmaktadır.
Klorheksidin
Klorheksidin, orta ve yüksek konsantrasyonlarda gram negatif ve gram
pozitif bakterileri öldürür fakat sporlara karşı etkisizdir. Düşük konsantrasyonlarda
İzolasyon
Hastalar, ziyaretçiler ve hastane çalışanları arasında bulaşıcı hastalıkların
yayılmasını önleyen korunma yöntemidir.
Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC), izolasyon önlemlerini
gruplayarak ana başlıklar altında toplamıştır.
Bunlar:
Standart önlemler
Damlacık önlemleri
Hava yolu önlemleri
Standart önlemler kan, tüm vücut sıvıları, akıntı ve tümörlerde, kanlı olup
olmamasına bakılmaksızın kirlenmiş tüm malzemelerde, bütünlüğü bozulmuş deri
ve mukozada uygulanmaktadır. Koruyucu önlemler gömlek, maske ve eldiven gibi
koruyucu giysilerden oluşur ve mikroorganizmalar ile kişi arasında bir bariyer
Koruyucu önlemler oluşturur. Bulaşma yoluna yönelik önlemler, bulaşıcılığı fazla ya da epidemiyolojik
gömlek, maske ve olarak önemli, tanımlanmış ya da şüphe edilen enfeksiyonu olan hastalara
eldiven gibi koruyucu
bulaşma yoluna yönelik olarak ve her zaman standart önlemlere ek olarak
giysilerden oluşur ve
mikroorganizmalar ile uygulanır (Tablo 6.1).
kişi arasında bir bariyer Eldiven giyme: Eldivenler cilt ile potansiyel mikroorganizma içeren herhangi
oluşturur. bir madde ya da vücut sıvısı arasında bariyer oluşturur. Mukoz membranlar ya da
bütünlüğü bozulmuş deriyle temasta temiz, steril eldiven giyilmelidir. Aynı hastada
farklı girişimler için eldiven değiştirilmelidir. Kullanım sonrası çevreye
dokunmadan eldiven çıkartılmalı, doğru şekilde atılmalı ve eller yıkanmalıdır.
Maske, gözlük, yüz siperliği takma: Hastaya ait materyallerin sıçrama
olasılığı olduğunda mükoz membranları korumak için kullanılmaktadır. Günlük
kullanılan maskeler bazı mikroorganizmaların geçişini engelleyememektedir. Özel
durumlarda sağlık profesyonellerini korumak için daha etkili olan ve en yaygın
kullanılan N-95 solunum maskeleri geliştirilmiştir.
Önlük giyme: Önlük mikroorganizmalar, vücut sıvıları veya salgılara maruz
kalmayı önlemek için bariyer oluşturur. Kirli önlük hasta odasından çıkmadan
çıkartılmalı ve sonra eller yıkanmalıdır.
Galoş giyme: Galoş kullanımı ile hastane enfeksiyonlarının azaldığını,
önlendiğini gösteren bilimsel veri yoktur. Ameliyathanede galoş giyimi standart
enfeksiyon kontrol önlemleri çerçevesinde uygulanır. Hasta çıktılarından cerrahi
ekibi korumaya yöneliktir.
Bulaşma
Özel Oda Eldiven Gömlek Maske
Yolu
Aynı tanıya
Temas sahip Gereksinim Gereksinim Gereksinim
Önlemleri hastalar duyulmaktadır. duyulmaktadır. duyulmamaktadır.
aynı odada
bulunabilir.
Enfeksiyon Kontrol
Komitesi, enfeksiyon Aynı tanıya
Gereksinim Yakın temasta
kontrolü ile ilgili günlük Damlacık sahip Gereksinim
duyulmamakta gereksinim
Önlemleri hastalar duyulmamaktadır.
işleyişten sorumludur. aynı odada
dır. duyulmaktadır.
Amacı, hastane bulunabilir.
infeksiyon kontrol
uygulamasını ge- Gereksinim
duyulmamaktadır.
liştirmek ve uygun Bilinen veya şüpheli
politikaları önermektir. Kapı kapalı
tüberkülozlar ve
tutulmalı veya Gereksinim
Hava Yolu Gereksinim meningokoksik
hava filtre duyulmamakta
Önlemleri duyulmamaktadır. sepsis gibi
yolu ile dır.
hastalıklar için N95
temizlenmeli
maskesine
(HEPA filtre).
gereksinim
duyulmaktadır.
•Enfeksiyon kontrolü hasta bakımında bir kalite standardı olup gerek hasta
gerekse sağlık ekibinin güvenliği için gereklidir. Hasta bakım ve tedavi
işlevlerinde bütün sağlık çalışanlarının enfeksiyon kontrol önlemlerine dikkat
etmesi ve dikkat etmeyenleri uyarması son derece önemlidir. Sağlık
profesyonelleri tıbbi ve cerrahi asepsi ilkelerine uygun olarak bu tekniklerin
uygulama basamaklarını yerine getirmelidir. Tanı, tedavi ve bakım
işlevlerinde uluslararası kabul görmüş temel izolasyon önlemleri tüm sağlık
Özet
çalışanları tarafından kullanılmalıdır.
•Hastanelerin tanı ve tedavi hizmetlerinin tamamını üstlenmeleri nedeni ile
kompleks bir yapıya sahip olmaları hastane enfeksiyonlarının görülme
sıklığını da artırmaktadır. Son yıllarda hastane enfeksiyonlarına giderek daha
fazla önem verilmeye başlanmış ve gelişmiş ülkelerde en önemli kalite
göstergesi hâline gelmiştir. Hastane enfeksiyonlarını tamamen önlemek
mümkün değildir. Ancak enfeksiyon kontrolü ile gelişme sıklıklarını ve buna
bağlı olarak maliyeti ve hastanede yatış süresini azaltmak mümkündür.
•Enfeksiyon Zinciri
•Enfeksiyon Etkeni (Ajanı): Bakteri, virüs, mantar ve parazit olabilir.
Enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara
bağlıdır: Enfeksiyon kaynağı insan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak)
olabilir. Mikroorganizmanın sayısına,Mikroorganizmanın virulansına (hastalık
yapma kabiliyetine), Bireyin vücut direncine, Mikroorganizmanın kişiye
temas süresine ve yakınlığına.
•Enfeksiyonun Kaynağı (Rezervuar): Mikroorganizmaların doğal olarak yaşayıp
üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak) olabilir.
Enfeksiyon zinciri enfeksiyon etkeninin kaynağa yerleşmesiyle başlar.
Kaynakta enfeksiyon, endojen ve eksojen enfeksiyon olmak üzere iki şekilde
oluşabilir. Endojen enfeksiyon, organizmada bulunan yararlı ve zararlı
mikroorganizmaların çeşitli nedenlerle patojen hâle geçmesi ile oluşur.
Eksojen enfeksiyon ise dışarıdan bir mikroorganizmanın organizmaya girişi ile
oluşur.
•Kaynaktan Çıkış: Enfeksiyon zincirinin devam edebilmesi için kaynaktan
mutlaka çıkması gerekir. Her mikroorganizmanın kaynaktan çıkması için bir
çıkış kapısı bulunmaktadır. İnsanda; solunum sistemi, boşaltım sistemi,
sindirim sistemi ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerler çıkış kapısı olarak
adlandırılabilir
•Bulaşma Yolu: Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere
taşınırlar. Taşınma doğrudan (direkt) veya dolaylı (indirekt) olabilir. Bu
taşınmada, vektör ve portör önemli rol oynamaktadır. Vektör: Sinek, bit,
kene, fare gibi bazı hayvanlar etkenin taşıyıcısıdır. Bunlara vektör denir.
Portör; Bir insan ya da hayvan bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve
başkalarına bulaştırdığı hâlde kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu
kişilere portör denir.
•Giriş Kapısı: Mikroorganizmaların konakçıya girdiği yerlerdir, genellikle giriş
ve çıkış yolları aynıdır.
•Konakçı: Enfeksiyon zincirinin tamamlanması için konakçının olması gerekir.
Mikroorganizmaların enfeksiyon yapabilmesi için savunma gücü olmayan bir
konakçı bulmaları veya konakçının savunma gücünü kırmaları gerekir.
Özellikle vücut direnci azalmış, kronik hastalığı olan, dengesiz beslenen, aşırı
yorgun, alkol/sigara bağımlılığı olan ve bağışıklık sistemi yetersiz olan kişiler
uygun konakçıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
I. Enfeksiyon etkeni
II. Giriş kapısı
III. Enfeksiyon kaynağı
IV. Bulaşma yolu
V. Konakçı
VI. Kaynaktan çıkış
1. Enfeksiyon zincirinin sıralanışı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak
verilmiştir?
a) II, III, V,I,VI, IV
b) I,V,III, II, IV, VI
c) I,III, VI, IV, II, V
d) I,II, V,III, IV, VI
e) II, III, V,VI, IV, I
Cevap Anahtarı:
1.c, 2.c, 3.b, 4.d, 5.a, 6.c, 7.c, 8.b, 9.c, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Delaıme, S. C, Ladner, P. K. (2002). Fundamentals of Nursing: Standart & Practice,
United States of America: Delmar Nursing.
Günaydın, M., Esen, Ş., Saniç, A., Leblecioğlu, H. (2002). Sterilizasyon,
Dezenfeksiyon ve Hastane İnfeksiyonları, İstanbul: Simad Yayınları.
İnanç, N., Hatipoğlu, S., Yurt, V., Avcı, E., Akbayrak N., Öztürk E. (2000). Hemşirelik
Esasları, Ankara: Damla Matbaacılık, Reklamcılık ve Yayıncılık Tic. Ltd.Şti.
Perry, G. A., Potter, P. A. (2004). Clinical Nursing: Skill & Techniques, St Louis:
Mosby.
Potter, P. A.,Perry, G. A. (2003). Basic Nursing: Essentials for Practice, St Louis:
Mosby.
Taylor, C., Lillis, C., LeMone, P. (2001). Fundamentals of Nursing: The Art &
Science of Nursing Care, Philadelphia: Lippin-cott Williams & Wilkins.
Ulusoy, E, Görgülü, R.S. (2000). Hemşirelik Esasları - Temel Kuram, Kavram, ilke ve
Yöntemler, Ankara: 72 TDFO Ltd. Şti.
Sabuncu, N., Ay, FA., (2008). Klinik Beceriler, İstanbul: Nobel Maatbacılık.
Ay, F., Ertem, Ü., Özcan, N., Ören, B., Işık, R., Sarvan, S.b(2008). Temel Hemşirelik,
İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık.
Enfeksiyon Kontrol Komitesi, Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
http://www.etlikihtisaseah.gov.tr/phpsite/images/dosyalar/ekutuphane/En
f.%20kontrol%20komitesi.pdf.
Ertek, M. (2008). Hastane Enfeksiyonlar: Türkiye Verileri, Ankara: İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Sempozyum Dizini No:60.
Önemi
• Kadın Sağlığı ile Anne Sağlığı
Arasındaki İlişki TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Kadının Yaşam Dönemleri Prof. Dr.
• Kadın Sağlığı Göstergeleri
• Kadın Sağlığı Sorunları Türkan PASİNLİOĞLU
• Kadın Sağlığı Sorunlarına
ÇözümÖnerileri
• Türkiye’de Kadının Durumu
7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
1
Kadın Sağlığı
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1948 yılında sağlığı şöyle tanımlamıştır:
”Yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmaması değil, kişinin bedensel, ruhsal ve
sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.”
Sağlık insanlar için önemli bir olgudur. Çünkü sağlıklı olunduğu sürece
hayattan zevk alınabilmekte, bağımsız ve verimli bir yaşantı söz konusu
olabilmektedir. Sağlık, hayatı anlamlı kılan en önemli faktördür. Şüphe yok ki
Sağlık, insanlar için toplumdaki her bireyin sağlığı önemlidir. Dünyadaki tüm toplumlarda toplam
önemli bir olgudur. nüfusun yarısını oluşturan kadınların sağlığı da her bireyin sağlığı kadar önem taşır.
Ancak, kadın ve erkeğin biyolojik cinsiyeti ve üremeye ilişkin fizyolojik
fonksiyonlarının farklılığı nedeniyle kadınların hastalık yükü erkeklere göre çok
daha yüksektir ve kadınlar bu açıdan riskli grupta yer alırlar.
Kadın sağlığı, kendi sağlığının yanı sıra çocuk, aile ve toplum sağlığını
etkilerler. Yani kadın ne kadar sağlıklı ise onun doğuracağı çocuklar da o kadar
sağlıklı olacaktır. Aynı şekilde, sağlıklı çocuklardan sağlıklı aile ve sağlıklı ailelerden
sağlıklı toplum oluşacaktır.
Diğer taraftan, kadınlar toplumun kendilerine biçtiği roller nedeniyle
sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilecek birçok olumsuz uygulama ile karşı
karşıya kalmaktadırlar. Kadının cinsiyeti nedeni ile ona yüklenen rol ve
sorumluluklar ne yazık ki kadınların hem sağlıklarını bozmakta hem de diğer
bireyler gibi tüm haklarını tam olarak kullanamamasına yol açmaktadır. Bütün
bunlar ne yazık ki kadın sağlığı için adeta bir kısır döngü oluşturmaktadır.
İyi bilinen bir gerçek var ki kadının toplumsal statüsü ile sağlığı arasında
önemli bir ilişki bulunmaktadır. Kadının statüsü ne kadar yüksek olursa sağlığı da o
denli iyi olmakta, statüsü düştükçe sağlığı da buna paralel olarak bozulmaktadır.
Sağlık, hayatı
Kadının toplumdaki statüsünü belirleyen en önemli faktörler eğitimi ve gelir
anlamlı kılan en
getiren bir işte çalışma (istihdam) durumudur. Kadınların eğitim düzeyi ile gelir
önemli faktördür.
düzeyi yükseldikçe buna paralel olarak sağlık durumu da daha iyi hâle gelmektedir.
Kadın sağlığı, toplumların gelişmişlik göstergelerinden birisdir. Bir toplumda
kadınların sağlığı ne kadar iyi durumda ise o toplum o kadar gelişmiş demektir.
Çünkü gelişmiş toplumlarda kadınların eğitim düzeyi daha yüksektir ve kendilerine
ait bir gelirleri bulunur. Bu özellikteki kadının aile ve toplumdaki statüsü iyi
durumdadır. Statüsü iyi olan kadınlar kendileri ile ilgili her türlü kararı kendileri
verir ve kadın sağlığını bozan faktörlerden uzak durur.
aile ve toplum sağlığı üzerinde de etkilidirler. Kadın aynı zamanda annedir ve kadın
ne kadar sağlıklı ise doğurduğu çocuk da o kadar sağlıklı olur. Sağlıklı çocuklardan
sağlıklı aileler, sağlıklı ailelerden de sağlıklı toplum oluşur. Bundan dolayı kadın
sağlığının aile ve toplumdaki diğer bireylere göre özel bir yeri ve önemi
bulunmaktadır. Kadın sağlığı düzeyi, aynı zamanda bir toplumun gelişmişlik
Kadın sağlığı, düzeyini de gösterir. Bir toplumda kadın sağlığı ne kadar iyi durumda ise o toplum
toplumların o kadar gelişmiş bir toplumdur.
gelişmişlik
göstergelerinden KADIN SAĞLIĞI İLE ANNE SAĞLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİ
biridir. Kadın sağlığı ile anne sağlığı arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Kadın
yaşamının önemli bir dönemini doğurganlık dönemi, yani annelik dönemi
oluşturur. Başka bir deyişle, anne sağlığı kadın sağlığı içinde yer alır ve kadın
sağlığının bir alt boyutudur. Kadın sağlığı daha geniştir ve anne sağlığını da kapsar.
Kadın sağlığını etkileyen bütün faktörler anne sağlığını, anne sağlığını etkileyen
bütün faktörler de kadın sağlığını etkiler.
Çocukluk dönemi
hayatın en güzel
dönemidir.
Ergenlik dönemi
psikolojik olarak en
çalkantılı dönemdir.
Yaşlılık Dönemi (60-65 yaş ve üstü): Yaşlılık, fiziksel, sosyal, cinsel, psikolojik
ve zihinsel fonksiyonlarda ilerleyici bozulma hâli olarak tanımlanmaktadır.
Toplumda yaşlılık sınırı bazen 60 bazen de 65 yaş olarak kabul edilebilmektedir.
DSÖ yaşlılık sınırını 65 yaş ve üzeri olarak kabul etmektedir. Yaşlılık dönemini de
kendi içinde; 65-74 genç yaşlı, 74-84 orta yaşlı, 85 ve üstü ileri yaşlı olarak
dönemlere ayırmaktadır. Yaşlılık döneminde kadınlar fiziksel, ruhsal ve zihinsel
olarak birçok sorunla yüz yüze gelir. Görme ve işitme duyuları zayıflar, bu nedenle
çevresini algılamada sorunlar yaşar. Fiziksel gücü azalır, buna bağlı olarak hareket
etmede ve iş yapmada zorluklar yaşar. Kronik hastalıklar başta olmak üzere, birçok
Yaşlılık dönemi, hastalık bu dönemde sıkça görülür. Kadın bütün bunlarla mücadele etmeye çalışır
hayatın en zor ancak birçoğu ile baş edemez. Diğer taraftan, bu dönemde çocuklar kendilerine
dönemidir. başka bir hayat kurmuş ve evden ayrılmış olurlar. Kadın eşiyle yaşamakta ve
birbirlerine destek olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bir süre sonra, büyük olasılıkla
kadın eşini de kaybeder (kadınların ortalama yaşam süresi erkeklerden fazladır) ve
tamamen yanız kalır. Yaşlılık dönemi, hem kadınlar hem de erkekler için hayatın
en zor dönemidir. Kadının yaşlılık dönemini sağlıklı geçirebilmesi için daha önceki
dönemlerin de sağlıklı geçirilmiş olması gerekir. Sağlıksız geçirilen önceki
dönemlerin ardından sağlıklı bir yaşlılık geçirmeyi beklemek yanlış olur. Bu
nedenle tüm yaşam dönemlerinin sağlıklı geçirilmesi önem arz eder.
Etkinlik
Bireysel
•Siz de kadın sağlığı göstergelerini esas alarak çevrenizdeki
kadınların ne kadar sağlıklı olabileceğini tahmin
edebilirsiniz.
Kadın sağlığı Eğitim Düzeyinin Yükseltilmesi: Kadının eğitimi ile sağlığı arasında çok yakın
sorunlarının bir ilişki vardır. Kadın sağlığı sorunlarının temelinde kadının eğitimsizliği
temelinde kadının yatmaktadır. Genel olarak, eğitimli kadınların daha sağlıklı, eğitimsiz kadınların
eğitimsizliği daha sağlıksız olduğu söylenebilir. Kadın sağlığı sorunlarının eğitimsiz ya da düşük
yatmaktadır. eğitimli kadınlarda pik yaptığı görülür. Eğer kadınlar yeterince eğitimli olurlarsa
yaşanan sorunların çok büyük bir kısmı kendiliğinden sona erecektir. Çünkü kadın,
eğitimi sayesinde daha bilinçli olur. Kendi sağlığı ile ilgili olarak kararlarını kendi
verir ve böylece sağlığı ile ilgili sorumluluk alır. Zaten sağlıklı olmanın temel koşulu
da budur.
Eğitimli kadınlar bilinçli olmaları ve kendi hayatları ile ilgili her türlü kararı
kendilerinin verebiliyor olmaları sayesinde erken yaşta evlenmez ya da
evlendirilmezler. Erken evliliğin ardından gelmesi beklenen ve aşağıda belirtilmiş
olan kadın sağlığını bozacak türden dört tip gebelik ve doğum olayları yaşanmaz.
Eğitimli kadınlar kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanırlar.
Eğitimli kadın, hem
başkasına bağımlı Ayrıca eğitimli kadınlar muhtemel gelir getiren bir işte çalışırlar ve ekonomik
olmaz hem de olarak daha güçlüdürler. Ailede ve toplumda söz sahibi olurlar, yani statüleri
başkasına yük olmaz. yüksek olur. Böylece hem başkalarına bağımlı olmazlar hem de başkalarına yük
olmazlar. Bütün bu nedenlerle kız çocuklarının eğitimini mümkün olan en üst
düzeye çıkarmak gerekmektedir.
Erken Yaşta Evlenmenin Önlenmesi: Türkiye’ de kadınların ilk evlenme yaş
ortalaması son yıllarda giderek artma göstermektedir. 2013 yılında kadınların göre
ilk evlenme yaş ortalaması 21 iken, 2018 yılı verilerine göre 24.8’dir. Eğitim düzeyi
ile ilk evlenme yaşı arasında pozitif bir ilişki vardır. Eğitim düzeyi yükseldikçe ilk
evlenme yaşı da yükselmektedir. İlk evlenme yaş ortalaması Türkiye’nin batısında
daha yüksek, doğusu ve güneydoğusunda daha düşüktür. Benzer şekilde kentlerde
daha yüksek, kırsal kesimde daha düşüktür. Kadın sağlığı açısından en uygun
Türkiye’ de ilk evlenme yaşı 20-25 yaşlarıdır. Erken evlenme, adölesan (18 yaşından önceki)
evlenme yaş gebelik ve doğumları beraberinde getirmektedir. Adölesan yaştaki kadınlar fiziksel
ortalaması 24.8’dir. (biyolojik), ruhsal ve sosyal yönden henüz olgunlaşmamış oldukları için bu yaştaki
gebelik ve doğumlar kadın sağlığını olumsuz yönde etkiler. Ayrıca erken yaşta
evlenen kadın, aşağıda belirtilen ve kadın sağlığını bozan dört tip gebelik ve
doğum olaylarını yaşamaya adaydır. Bu yüzden erken evlilikler önlenmelidir.
Kadın Sağlığını Bozan Dört Tip Gebelik ve Doğumlar:
• Erken (adölesan) yaşta (18 yaşından önce)
• Çok sayıda (4’ ten fazla)
• Sık aralıklarla (2 yıldan daha sık)
• İleri yaşta (35 yaşından sonra)
Üreme Sağlığı Hizmetlerinden Yararlanmanın Sağlanması: Kadın sağlığını
bozan sorunların büyük bir kısmı üreme sağlığı sorunlarıdır. Bunların başında da
yukarıda belirtilen dört tip gebelik ve doğumlar gelmektedir. Çünkü bu tip gebelik
ve doğumlarda kadın sağlığını tehlikeye atacak çok sayıda riskli durumla
Kadın sağlığını bozan karşılaşılmaktadır. Örneğin sık aralıklarla olan gebelik ve doğumlarda annede
sorunların büyük bir anemi (kansızlık) sık görülür. Kansızlık ise başta kalp hastalığı olmak üzere, başka
kısmı üreme sağlığı birçok rahatsızlığa zemin hazırlar. Bu tip riskli gebeliklerin önlenmesi kadın
sorunlarıdır. sağlığına önemli katkılar sağlar. Bu amaçla, doğurganlık çağındaki (15-49 yaş) tüm
kadınların, üreme sağlığı hizmetlerinden en üst düzeyde yararlanması
sağlanmalıdır.
Örnek
(kansızlık) sık görülür.
• Kansızlık ise başta kalp hastalığı olmak üzere, başka bir çok
hastalığa zemin hazırlar.
Eğitim
Modern toplumun en önemli gereklerinden biri olan eğitim, üretken ve
kaliteli bir yaşamın ön koşuludur. Eğitim her şeydir. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 42. maddesindeki “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için
zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır” hükümleri doğrultusunda bütün
kanun, tüzük, yönetmelik vb. hukuki düzenlemeler kadın erkek ayırımı yapmadan
bütün vatandaşlarımızı kapsayacak biçimde yapılmıştır. Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Türkiye
tarafından 1985 yılında imzalanmıştır. Bu sözleşme, kadın ve erkek ayırımı
Kadınların eğitim olmaksızın eşit erişim ve eşit fırsat açısından en önemli uluslararası insan hakları
düzeyi yükseldikçe belgelerinden biridir. ‘‘Eğitim Hakkı’’ başlığını taşıyan 10. madde taraf devletlere,
istihdam oranı eğitimde erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı
artmaktadır. ayrımı önleyecek bütün uygun önlemleri alma yükümlülüğü getirmektedir.
Türkiye, bu ve bunun gibi onayladığı uluslararası sözleşmelerle eğitim hususunda
politikalar geliştirmeyi, yasal düzenlemeler yapmayı, bu yasaları uygulamaya
geçirmeyi ve kadın okuryazarlığını %100 olarak gerçekleştirmeyi taahhüt etmiştir.
Bireysel Etkinlik
•Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)' nin tamamını inceleyebilirsiniz.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
Türkiye’de kadının eğitimi ile ilgili veriler şöyledir: 6 yaş ve yukarı nüfus
içinde kadın okumaz-yazmazlık oranı %9.8, erkek okumaz-yazmazlık oranı ise %
2.2’dir. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Her
5 kadından biri okuma yazma bilmemektedir. Yetişkin nüfus içinde (+15) kadın
okumaz-yazmazlık oranı ise %12’dir. Kadınların sadece %3.4’ü üniversite
mezunudur.
Kadının eğitimi ile sağlığı arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim
düzeyi yükseldikçe kadının sağlık durumu da daha iyi hale gelmektedir. Türkiye’de
son 20-30 yılda kadınlarda eğitim daha yaygın hale gelmiştir. Buna bağlı olarak
Kadınlar adölesan genç kadınların eğitim düzeyi daha ileri yaştaki kadınlara göre daha yüksektir.
çağdan başlayarak Ayrıca, kentlerde yaşayan kadınların eğitim düzeyi kırsal kesimde yaşayan
her dönemde kadınlara göre daha yüksektir. Doğu bölgesinde yaşayan kadınların eğitim düzeyi
erkeklere göre daha diğer bölgelerde yaşayan kadınlara göre daha düşüktür. Kadınların eğitim düzeyi
fazla sağlık
onların gelir getiren bir işte çalışma durumunu da etkilemektedir. Eğitim düzeyi
hizmetine
gereksinim duyarlar. yükseldikçe istihdam oranı artmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselmesi aynı zamanda
daha iyi işlerde çalışma imkânı vermektedir.
Sağlık
Türkiye, kabul ettiği uluslararası sözleşme ve belgelerde, kadın ve kız
çocuklarına verilecek sağlık hizmetlerinin niteliği ve niceliğini kabul görmüş
uluslararası standartlara yükselteceği sözünü vermiştir. Kadınlar adölesan çağdan
başlayarak her dönemde erkeklere göre daha fazla sağlık hizmetine gereksinim
duyarlar. Bunun birçok nedeni bulunmaktadır. Ancak temel nedeni, üreme
yükünün kadınların üzerinde olması ve bu nedenle sağlık açısından riskli grupta yer
almalarıdır. Kadın sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından, özellikle üreme
sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi
önemlidir.
Doğurganlık hızı
Bir kadının doğurgan olduğu dönem (15-49 yaşlar arası) boyunca doğurduğu
ortalama canlı çocuk sayısına doğurganlık hızı denir. Doğurganlık hızı yükseldikçe
kadın sağlığı bundan olumsuz etkilenir. Türkiye’ de doğurganlık hızı uzun yıllardır
düşme eğilimindedir. 1970’lerin sonunda 4 çocuğun üzerinde olan doğurganlık
Türkiye’de
doğurganlık hızı hızı, 1980’lerin sonunda 3 çocuğa düşmüş; 1990’ lı yıllarda ise 3 çocuğun da altına
2.26’ dır. düşerek 2.6 olmuştur. 2008 yılında yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
(TNSA)’ na göre 2.16 düzeyine kadar gerilemiştir. TNSA 2013 sonuçlarına göre 2.26
olup hafif yükselme eğilimine girmiştir.
mekanizmalarında yer alma konusunda cinsler arası eşitsizlik çok belirgin bir
biçimde varlığını sürdürmekte ve kadınlar erkeklerin çok gerisinde kalmaktadırlar.
Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsil edilmesinin olumsuz bir
sonucu olarak, kadının statüsünün yükseltilmesinde yeterli gelişme
sağlanamamaktadır. Kadının yer almadığı karar mekanizmalarında çok kere kadın
Kadınların sorunlarına duyarlılık yeterince oluşmamakta, bu sorunların yeterince bilincine
parlamentoda temsil varılamamakta ve dolayısı ile kadın statüsünü yükseltecek yeterli çözümlere
oranı %17’dir. ulaşılamamaktadır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını çok eskiden vermiş olan Türkiye’ de ne
yazık ki kadınların özellikle parlamentoda temsil oranı çok düşüktür. Cumhuriyet
tarihi boyunca hiçbir zaman %20’ye ulaşamamıştır. 2019 yılı itibarı ile
parlamentodaki milletvekili sayısı 600 ve bunların içinde kadın milletvekili sayısı
103’tür. Yani günümüzde kadınların parlamentoda temsil oranı %17’dir. Diğer
taraftan kadının siyasal yaşama katılımının ilk basamağı kabul edilecek yerel
yönetimlerde de temsil sınırlıdır.
Ailede ve toplumda en
çok şiddet gören kişi Kadına Yönelik Şiddet
kadındır. DSÖ şiddeti; “Sahip olunan güç ve kudretin, yaralanma veya kayıpla
sonlanabilecek bir biçimde; kendine, bir başka insana, bir gruba, bir topluma,
uygulanmasıdır.” şeklinde tanımlamıştır.
DSÖ kadına yönelik şiddeti ise; “Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar
veren, fiziksel, cinsel ve ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum
içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi
olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.” şeklinde tanımlamıştır.
Şiddet tüm Dünyada ve Türkiye’de hâlâ önemli bir sorun alanı olarak devam
etmektedir. Bu sorun uzun bir zaman sürecinden geçerek günümüze dek
Eğitim ve gelir düzeyi ulaşmıştır. Şiddet özellikle eğitim düzeyi düşük ve ekonomik açıdan kaynakları kıt
düşük olan kadınlar olan toplumlarda daha belirgin olarak görülmektedir. Ailede ve toplumda en çok
daha çok şiddete maruz şiddet gören kişi kadındır. Ona şiddet uygulayan kişi ise onun en yakınında
kalmaktadır. bulunan erkeklerden (baba, erkek kardeş, eş veya oğlu) birisidir. Bunun nedeni
kadının aile ve toplumdaki statüsünün düşük olması ve erkeğe göre fiziksel olarak
zayıf/güçsüz bir konumda bulunmasıdır.
Kadına yönelik şiddet ile kadın sağlığı arasında olumsuz yönde güçlü bir ilişki
bulunmaktadır. Şiddet, kadın sağlığını bozan en temel sorunlardan biridir.
Şiddet kadın sağlığına vurulan bir darbedir. Şiddet adeta kadını ve sağlığını
darmadağın etmektedir. Şiddet ne biçimde olursa olsun kadınların hayatına korku
ve güvensizliği sokmakta, insan hakları denilen temel hak ve özgürlüklerini
kullanmalarını engellemektedir. Özellikle aile içi şiddet, yaygınlığı tam olarak
bilinemeyen, aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple
de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgudur.
Aile ve toplumda eğitim ve gelir düzeyi düşük olan kadınlar daha çok
şiddete maruz kalmaktadır. Benzer şekilde, aile ve toplumda kadına şiddet
uygulayan erkeklerin de çok büyük bir kısmının eğitim ve gelir düzeyinin düşük
•KADIN SAĞLIĞI
•Kadınlar tüm dünyada ve tüm toplumlarda nüfusun yarısını oluştururlar.
•Toplumdaki tüm bireylerin sağlığı kuşkusuz önemlidir. Bu bağlamda kadınların
da birey olarak sağlığı önem taşır.
•Ancak, kadın sağlığının aile ve toplumdaki diğer bireylere göre özel bir yeri ve
önemi bulunmaktadır. Çünkü kadınlar doğurganlık özelliğine sahiptirler ve
üremenin temelini oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle kendi sağlıklarının yanı
Özet
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Kadın sağlığı ile ilgili olarak aşağıda ifadelerden hangisi doğru değildir?
a) Kadın sağlığı ile toplum sağlığı arasında bir ilişki yoktur.
b) Kadın sağlığı anne sağlığından ayrı düşünülmez.
c) Kadın sağlığının düzeyi aynı zamanda toplumun gelişmişlik düzeyini
gösterir.
d) Kadın sağlığı çocuk sağlığını etkiler.
e) Kadın sağlığı aile sağlığını etkiler.
10. Kadına yönelik şiddet ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru
değildir?
a) Şiddet, kadın sağlığını bozan başlıca sorunlardan birisidir.
b) Şiddet, ekonomik açıdan kaynakları kıt olan toplumlarda daha çok
görülmektedir.
c) Şiddet gören kadınların hayatında korku ve güvensizlik vardır.
d) Şiddet ile kadınların eğitim düzeyi arasında bir ilişki yoktur.
e) Şiddet, kadınların temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını
engellemektedir.
Cevap Anahtarı
1.a, 2.b, 3.e, 4.c, 5.d, 6.e, 7.e, 8.a, 9.b, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
• Ana Sağlığı
• Güvenli Annelik
TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
TEMEL SAĞLIK
Doç. Dr. SerapBİLGİSİ
EJDER
Doç.
APAYDr.
Serap EJDER APAY
açıklayabilecek,
• Ana sağlığını ve etkileyen faktörleri
bilecek,
• Güvenli annelik programı
kapsamında gebelerin
gereksinimlerini saptayabileceksiniz.
ÜNİTE
8
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Üreme Sağlığı
ÜS/CS ve Haklar
ANA SAĞLIĞI
GİRİŞ
Yaklaşık 50-60 yıl önce kadınların doğum kontrolü yöntemlerine ulaşması ve
kullanması oldukça zordu ve doğum yaparken ölmesi oldukça kolaydı. Birçok kadın
kiminle, ne zaman, nerede evleneceğine ve ne zaman çocuk sahibi olacağına karar
veremezdi. Kadınların yaşamda gerçek seçimler yapabilmesi için dünya çapında
gerçekleşen ilk hareket, 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı kabul edilebilir.
Bu konferansta kadınların güçlendirilmesi, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile haklar ve
sürdürülebilir kalkınma arasındaki bağlantılar konusunda fikir birliği sağlanmıştır. O
zamandan beri, kadınlar üreme haklarını kullanmada büyük ilerleme kaydetmiştir.
Haklarını kullanabilen insanlar, gelişme yoluna girer daha iyi bir yaşama kavuşur. ‘’Seçme
Özgürlüğünün Gücü: Üreme Sağlığı ve Demografik Geçiş Süreci’’ başlıklı raporda, bu
hakların bastırıldığı yerde insanların potansiyellerini tam olarak sergileyemedikleri,
bunun da ekonomik ve toplumsal gelişmeye engel olduğu ifade edilmektedir. Örneğin
muhtemel bir gebeliğin önlenmesi veya geciktirilmesi konusunda seçme özgürlüğü olan
ve bu konuda olanaklara sahip bir kadın, kendi sağlığı üzerinde söz sahibi olur, çalışma
hayatına katılabilir veya mevcut işine devam eder. Böylece de ekonomik potansiyelini
tam olarak ortaya koyabilir. Rapor, dünyanın hiçbir ülkesinde insanların üreme
konusundaki haklarını tam olarak kullanamadıklarını ortaya koymaktadır. Birçok çift,
gerek ekonomik ve toplumsal desteğin olmaması gerekse doğum kontrol olanaklarına
sahip olmamaları nedeniyle sahip olmak istedikleri çocuk sayısı konusunda özgürce karar
verememektedir. Modern doğum kontrol yöntemlerine erişimden yoksun milyonlarca
kadın, istemedikleri gebeliklere maruz kalarak az çocuklu aile kurma planlarını
Cinsel sağlık kişisel gerçekleştirememektedir. Rapora göre modern doğum kontrol yöntemleri başta olmak
ilişkiler ve yaşamın üzere tüm dünyada kaliteli üreme sağlığı hizmetleri erişimine öncelik verilmesi, bireylerin
güçlendirilmesi yaşına uygun cinsel eğitim dâhil olmak üzere insanlara daha çok eğitim sağlanması
anlamını da taşır.
önerilmektedir. Bu noktadan hareketle bu bölümde üreme sağlığı, cinsel sağlık ve bunları
etkileyen faktörlere yer verilecektir.
ÜS/CS ve Haklar
ÜS/CS, kişisel hakları temel alan bir kavramdır. ÜS/CS kadın-erkek, genç-yaşlı
bütün insanlar için temel bir haktır. Üreme ve cinsel sağlık hakkı, insanlık hakkının bir
parçasıdır ve kişinin en üst düzeyde mental, fiziksel, emosyonel iyi olma hâline ulaşması,
ilişkilerini geliştirmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadının güçlenmesi için
Günümüzde üreme gereklidir. Üreme hakları; “insanların üreme yeteneğine ve bunu ne zaman ve nasıl
sağlığı alanındaki gerçekleştireceklerine karar verme özgürlüğüne sahip oldukları” anlamına gelmektedir.
politika ve programlar Bu kapsamda; bireylerin ve çiftlerin, çocuklarının sayısı ve aralığına özgür ve sorumlu bir
herkes içindir.
şekilde karar vermeleri ve bunu sağlayabilmek için gerekli bilgiye sahip olabilmeleri, en
yüksek ÜS/CS standardına ulaşabilmeleri, şiddet, baskı ve ayırımcılık olmaksızın
kararlarını verebilmeleri ve adölesan dönemden başlanarak, post-menapozal ve yaşlılık
dönemi de dâhil üreme sağlığı hizmetlerinden yararlanma haklarının insan hakları
kapsamında ele alınması gereği vurgulanmıştır. Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu
tarafından hazırlanan üreme hakları-cinsel haklar bildirgesi insan hakları kapsamında
düzenlenmiş olup Türkiye Aile Planlaması Derneği bildirgede yer alan hakları güvenceye
alma konusunda her türlü çabayı göstermeyi taahhüt etmiştir. Cinsel haklar ve üreme
hakları devlet ile halk arasında ilişkileri belirleyen uluslararası insan haklarına dayandığı
için yasal bir nitelik taşımaktadır.
ANA SAĞLIĞI
Ana sağlığı; doğurganlık çağı da denen 15-49 yaş grubundaki kadınların bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden iyi durumda olmasıdır. Annenin sağlığı hem kendisi hem de
içinde bulunduğu aile ve toplum için büyük önem taşır. Çünkü toplumun temeli aile,
ailenin temeli de annedir. Ana sağlığını bozan doğurganlık davranışı ile ilgili çoğu sorun
kadının doğurgan çağı olan (15-49) yaş grubunda ortaya çıkmaktadır.
sorunlar, onun cinsiyet rolünü gereği gibi yerine getirememesi anlamına gelebilir.
Erkekler, hem aile düzeyinde hem de toplumsal düzeyde, karar verici olarak
görülmektedir. Ailenin geleceğini etkileyecek türde kararların verilmesi, son derece güç
ve ağır bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun ailedeki tüm bireylerle, özellikle de eşle
paylaşımı, hem daha doğru kararların alınabilmesini hem de erkeğin yükünün
hafifletilmesini sağlayacaktır. Ayrıca aile içi iletişimi de artıracağından, anne baba ve
çocuklar arasındaki ilişkilerde olumlu değişmeler beklenebilir.
GÜVENLİ ANNELİK
Güvenli annelik; anneye gebelik öncesi, anne ve bebeğe doğum öncesi, doğum
sonrası bakım, tedavi hizmetlerinin verilmesi, istenmeyen ve yüksek riskli gebeliklerin
önlenmesi, gebelik, doğum ve doğum sonrası komplikasyonların tanımlanması,
önlenmesi ve yönetimini kapsayan anne ve bebek ölümlerinin ve komplikasyonlarının
azaltılmasına yönelik bütüncül yaklaşımdır.
Dünyada her dakika 380 kadın gebe kalmaktadır. Bu gebeliklerin 190’ı
istenmeyen gebeliklerdir. Her dakika 110 kadın gebelikle ilgili bir komplikasyon
yaşamakta, 40 kadın sağlıksız düşük yapmakta, 1 kadın ise gebelik ve gebeliğe bağlı
nedenlerle ölmektedir. Başka bir deyişle, anne ölümüyle ilgili her dört saatte bir gebe
veya yeni doğum yapmış 250 kadının bulunduğu bir uçağın düşmesi ve hiç kimsenin
kurtarılamamasına benzer bir tablo yaşanmaktadır.
DSÖ 1987’de güvenli annelik programını başlatmıştır. Bu programın amacı anne
ve yenidoğan ölümlerini azaltmaktır. Gelişmekte olan ülkelerde güvenli annelik
programının yürütülmesine gereksinim vardır. Bunun nedenleri:
Anne ölümlerinin %99’u gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmektedir.
Dünyada her yıl 500 binden daha fazla sayıda anne gebelik ve doğum
komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Her yıl dünyada yaklaşık 8 milyon bebek yaşamlarının ilk birkaç günü içerisinde
ölmektedirler.
Gebelik bir hastalık değildir, fizyolojik bir olaydır. Gebeliğe bağlı komplikasyonlar
ve ölümler temel sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde verilmesi ile önlenebilir.
Her kadının güvenli bir gebelik ve doğum hakkı vardır.
Her yıl 20 milyon gebelik güvenli olmayan şartlarda sonlandırılmaktadır ve buna
bağlı olarak da 80 bin anne ölümü meydana gelmektedir.
Dünyada düşüklere bağlı komplikasyonlar nedeniyle ölümler anne ölümlerinin
%10-50’sini oluşturmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde en önde gelen anne ölüm nedeni kanamadır. Anne
ölümlerinin %17-46’sı kanamaya bağlıdır.
Eklampsi görülme oranı tüm gebeliklerde %1’in altındadır. Buna karşılık eklampsi
ve gebelikteki hipertansif komplikasyonlar anne ölüm nedenlerinin %12’sini
oluşturmaktadır.
Anne-bebek paketi
Kısa sürede güvenli annelik programının başarılı olması için müdahale alanlarını
tanımlamaya yarar. Bu paket gebelik öncesi ve sonrası dönemde anne ve bebek sağlığı
için gerekli müdahaleler yapılarak majör ve ölümcül olabilecek komplikasyonların
ortadan kaldırılmasını amaçlar.
İkinci İzlem: Gebeliğin 18-24. haftaları (tercihan 20-22. haftalar) arasında yapılmalı,
süresi 20 dakika olmalıdır.
Üçüncü İzlem: Gebeliğin 30-32. haftaları arasında yapılmalı, süresi 20 dakika
olmalıdır.
Dördüncü İzlem: Gebeliğin 36-38. haftaları arasında yapılmalı, süresi 20 dakika
olmalıdır.
Doğum öncesi bakım hizmeti; öykü alma, fizik muayene, laboratuvar testleri,
radyolojik değerlendirme, ilaç desteği, tedaviler ve bağışıklama ve bilgilendirme ve
danışmanlık hizmetlerini içermelidir.
Örnek
•Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlarda toplumsal cinsiyet algısı
farklılık gösterebilir.
Bireysel Etkinlik
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi üreme haklarından değildir?
a) Yaşama Hakkı
b) Özgürlük Hakkı
c) Eşitlik Hakkı
d) Serbest Ticaret Hakkı
e) Mahremiyet Hakkı
Cevap Anahtarı
1.d, 2.c, 3.d, 4.b, 5.c, 6.e, 7.b, 8.c, 9.a, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
AIDS, (2018). 28.06.2019 tarihinde https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/bulasici-hastaliklar/862-
hiv-aids/1135-hıv-aids-istatislik.html
Cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği yayınları cinsel sağlık ve üreme sağlığı
araştırması 2006. 28.06.2019 tarihinde http://www.cetad.org.tr/menu/38/cinsel-
saglik-ve-ureme-sagligi-arastirmasi-2006
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı sağlık sektörü için ulusal stratejik eylem planı 2005-2015.
28.06.2019 tarihinde https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/Yayin/303
https://turkey.unfpa.org/tr/news/dünya-nüfusunun-durumu-raporu-2018
https://www.academia.edu/3050599/Üreme_Sağlığının_Dünü_ve_Bugünü
https://www.unfpa.org/data/world-population-dashboard
Infertilty, (2019). 28.06.2019 tarihinde
https://www.who.int/reproductivehealth/topics/infertility/burden/en/
Kaynağını Geliştirme Vakfı Yayınları
Kipay SS. Üreme Sağlığının Dünü ve Bugünü 28.06.2019 tarihinde
Özgülnar, N., Pektaş, H. Cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği yayınları bilgilendirme
dosyası 4: Güvenli Cinsellik. 28.06.2019 tarihinde
http://www.cetad.org.tr/yayinlar/list/32/guvenli-cinsellik
Özvariş Ş.B., Ertan E.A., Üreme sağlığında yaşam boyu yaklaşım. 28.06.2019 tarihinde
https://docplayer.biz.tr/23900694-Ureme-sagliginda-yasamboyu-yaklasimi-
dr-sevkat-bahar-ozvaris-dr-aysegul-esin-ertan.html
Pandemi, Epidemi, (2019). 28.06.2019 tarihinde https://www.tech-
worm.com/endemik-epidemik-pandemi-nedir/
Sert G. Üreme Haklarının Yasal Temelleri ve Etik Değerlendirme. (2013). İnsan
Taşkın L. Doğum ve kadın sağlığı hemşireliği kitabı, 10. Baskı, Ankara, Sistem Ofset
Matbaacılık, 2011.
Türkiye üreme sağlığı programı güvenli annelik katılımcı el kitabı T.C.Sağlık Bakanlığı Ana
Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.
Türkiye üreme sağlığı programı üreme sağlığına giriş katılımcı kitabı. T.C. Sağlık Bakanlığı
Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.
Türkiye üreme sağlığı programı, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmet çerçevesi. T.C.
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara,
2007.
UNFPA, (2018). 28.06.2019 tarihinde https://www.unfpa.org/swop-2019
Üreme sağlığı programı aile planlaması danışmanlığı katılımcı el kitabı. T.C. Sağlık
Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.
• Büyüme ve Gelişme
• Büyüme ve Gelişme İle İlgili
Kavramlar
İÇİNDEKİLER
açıklayabilecek,
• Büyüme-gelişmenin izlenmesi ve
değerlendirilmesinde kullanılan
yöntemler ile ölçütleri
açıklabilecek,
• Çocukluk dönemlerine göre
büyüme ve gelişmeyi
değerlendirebileceksiniz
ÜNİTE
9
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin
tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı
yapılamaz.
Büyüme ve Gelişme
Büyüme ve Gelişmenin
Prensipleri
BÜYÜME VE GELİŞME
Büyüme ve Gelişmede
Kullanılan Yöntemler
BÜYÜME-GELİŞMENİN
İZLENMESİ VE Büyümenin
DEĞERLENDİRİLMESİNDE Değerlendirilmesinde
KULLANILAN YÖNTEMLER İLE Kullanılan Ölçütler
ÖLÇÜTLER
Gelişmenin
Değerlendirilmesinde
Kullanılan Ölçütler
GİRİŞ
Çocukluk çağı, erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesi (dölenme) ile
başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder. Çocuk organizmasını
erişkinlerden ayıran en önemli özellik, sürekli bir büyüme, gelişme ve değişme
süreci göstermesidir. Büyüme ve gelişme, dokuların oluşumu, gövdenin büyümesi,
kas gücü ve kontrolünde progresif artış, sosyal ilişki, düşünce, dil gelişimi ve kişiliği
ve kişiliğin oluşması gibi birçok olayı içeren bir süreçtir. Büyüme; vücudun
boyutlarında, gelişme ise fonksiyonlarındaki ilerlemeyi göstermek amacıyla
Büyüme ve gelişme kullanılan terimlerdir.
bir süreçtir.
"Büyüme" ile "gelişim" sözcükleri birbirleriyle karıştırılır. Büyüme ve gelişme
genellikle birbirine paralel olarak seyreder. İlk yaşlarda büyümesi geri kalan
çocuklarda çoğunlukla motor fonksiyonlar, zihinsel ve ruhsal gelişimde de
gecikmeler söz konusu olur. Büyüme ve gelişmenin iyi olabilmesi için çocukların
temel gereksinimlerinin karşılanması gereklidir. Beslenme, sağlık, eğitim, bakım,
güvenlik sosyal ve duygusal gereksinimleri yeterince karşılanmayan çocukların
büyüme ve gelişimlerinde gecikmeler görülür.
Büyüme ve gelişme süreçleri çeşitli çağlarda hızlanma ve yavaşlama
göstermekle birlikte sürekli bir olaydır ve belli bir sırayı izler. Çocuklarda büyüme
ve gelişme düzeni baştan ayağa (cefalo-caudral), merkezden uçlara (proksimal-
distal) doğrudur. Yani, vücut kısımlarının büyümesinde başlangıçta en hızlı
büyüyen baştır, ilk 6 aydan sonra göğüs çevresi hızla artar, 9 ve 12. aydan sonra
ekstremite uzaması ön plana geçer.
Büyümenin izlenmesi, çocuk sağlığı izleminin önemli bileşenlerinden biridir.
Büyüme ve gelişme genellikle birbirine paralel olarak seyreder. Çocuklarda
büyüme ve gelişmenin değerlendirilmesi daima normal büyüme ve gelişme
gösteren sağlıklı çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri göz önünde tutularak
Büyüme, hücre sayısı ve yapılır.
büyüklüğünün artışına
bağlı olarak vücut BÜYÜME VE GELİŞME
hacmi ve kitlesinin Büyüme: Vücut hacminin ve kütlesinin artmasıdır, organizmanın hücre sayısı
artışıdır. Gelişme, ve büyüklüklerinde artış olur. Boyun uzaması, vücut ağırlığının artması, baş
bedensel olgunlaşmayı çevresinin ve göğüs çevresinin genişlemesi büyüme göstergeleridir. Yani bedende
ifade eder. görülen fiziksel değişmelerdir.
Gelişme: Büyüyen organizmanın, dokularının yapısında ve biyokimyasal
bileşiminde oluşan değişikler sonucu olgunlaşması ve fonksiyonlarının
farklılaşmasıdır. Gelişme, olgun olmayan davranışlardan, olgun davranışlara; basit
becerilerden kompleks becerilere; bağımlı davranışlardan bağımsız davranışlara
doğru giden, organizma ve çevrenin birbirini karşılıklı etkilediği bir süreçtir.
Gelişme, yaşın ilerlemesiyle vücut yapısında ve bileşiminde oluşan değişiklikler
sonucu işlevlerin daha iyi yapılabilmesidir. Gelişme yeni davranışların ortaya çıktığı
bir durumdur. Gelişmenin olabilmesi için fiziksel büyümenin olması
gerekmektedir. Örneğin, bir çocuk idrar ve dışkı kontrolünü öğrenmeye
Motor beceriler
Fiziksel özellikler
2- Bilişsel alan
Tüm zihinsel kapasite ve aktiviteleri kapsar.
Algılama
Nedensellik
Hafıza
Sorun çözme
Dil
3-Psikososyal alan
Kişisel özellik ve sosyal becerileri kapsar. Sosyal koşullara karşı bireyin;
kendine özgü davranış, duygu ve tepkilerini içine alır.
çevresel faktördür. Besinlerin uzun süre yetersiz alımı sonucu gelişen durum
yetersiz beslenme olarak adlandırılır. Çocukta büyüme ve gelişmenin sağlıklı
olabilmesi için yeterli ve dengeli beslenmesi önemlidir. Protein alımı kemiklerin
uzaması ve iskeletin olgunlaşması için çok önemlidir. Süt çocukluğu döneminde
yetersiz beslenmeden dolayı öncelikle boydan çok, ağırlığın etkilendiği
bilinmektedir. Örneğin, beslenme kökenli bir kansızlık iştah azalmasına yol açarak
kilo kaybına neden olur. Beslenme yetersizliğinin uzun dönemli etkenlerinden
birisi de boy kısalığıdır. Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuklarda büyüme ve
gelişme geri kalırken, zekâ ve ruhsal gelişim de olumsuz etkilenmektedir. Çocuklar
doğduğunda anne sütü ile beslenmenin desteklenmesi ve uygun ek gıdalara
zamanında geçilmesi, büyüme ve gelişmenin belirli aralıklarla izlenmesi önemlidir.
Kronik Hastalıklar: Sağlıklı olarak dünyaya gelen bir bebekte kalıtımsal ya
da sonradan edinilen bazı hastalıklarda büyüme ve gelişme sürecini olumsuz
yönde etkilemektedir. Kalp, akciğer, böbrek gibi organların uzun süreli ve önemli
hastalıkları ile besin emilimini bozan midebağırsak hastalıkları büyüme ve
Çevre çocuğun gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Ayrıca bazı hastalıkların tedavisinde uzun süreli
gelişiminde etkilidir. steroid ihtiva eden ilaçların kullanımı ve bazı psikiyatrik ilaçlar da büyüme ve
gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Çocukların sonraki dönemlerde yaşıtlarını ne
ölçüde yakalayacakları, hastalığın seyri ve süresi, başlangıç yaşı, iyileşme sonrası
geride kalan büyüme süresi ve iyileşmenin tam olup olmaması gibi birçok faktöre
bağlıdır. Ancak bu tür hastalıklardan sonra çocuğa iyi bakım yapılır, yeterli ve
dengeli beslenmesi sağlanırsa büyüme tekrar hızlanarak çocuk kendi büyüme
hızını yakalayabilir.
Uterus İçi Ortam Faktörleri: Döllenmiş yumurtanın normal, sağlıklı bir
yenidoğan durumuna gelmesi için gebe annede fetüse zarar verebilecek
eksikliklerin bulunmaması, uterus ve plasentanın normal olması gerekir. Örneğin,
annede iyot eksikliği varsa çocuk guatrlı doğar; demir eksikliği varsa çocuğun
demir depoları eksik kalır, kansızlık gelişir. 48 Büyüme ve gelişmenin hızını
belirleyen faktörlerden biri de annenin sağlıklı bir gebelik geçirip geçirmediğidir.
Doğum boyu ve kilosu doğumdan önceki büyümenin bir göstergesidir. Doğumdan
önce büyümeyi etkileyen anne karnındaki beslenmedir. Bebeğin organ ve
dokularının gelişmekte olduğu gebelik döneminde annenin aldığı ilaçlar, geçirdiği
ateşli hastalıklar (kızamıkçık, sifilis, grip vb.), kronik hastalıklar (kalp, böbrek
hastalıkları vb.), röntgen ışınlarına maruz kalma, travma, aşırı yorgunluk, sigara ve
alkol kullanımı, psikolojik gerginlikler bebeğin büyüme ve gelişmesini olumsuz
yönde etkilemektedir.
• Fiziki Çevre: İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini
sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik,
sosyal, ekonomik ve kültürel ortama çevre denir. Aydınlatma, ısıtma,
havalandırma, sağlıklı barınak fiziki çevreyi oluşturan ve insan sağlığını etkileyen
önemli öğelerdir. Pek çok kimyasal ve biyolojik ajan; enfeksiyon hastalıklarının,
çeşitli kronik hastalıkların ve gelişimsel sorunların kaynağını oluşturmaktadır. Hava
kirliliği, gelişmeyi etkileyen fiziki şartlardandır. İklim şartları ve olumsuz çevre
koşulları hastalıklara yol açarak büyüme ve gelişmeyi engeller. Bunun yanı sıra
spor ve beden eğitimi, kasların kasılma gücünü geliştirip oksijen taşıma
mekanizmalarını güçlendirerek büyüme ve gelişmeyi olumlu yönde etkiler.
Büyüme hormonu uykuda daha fazla salgılandığından, büyüme ve gelişme için
uykuya ve dinlenmeye yeterli zaman ayrılmalıdır.
Sistemlerin büyüme ve Vücutta bazı sistemler kendine özgü tempo gösterir. Beynin gelişimi fetal
gelişmelerinde
yaşamda ve doğumdan sonraki ilk aylarda çok hızlıdır.
farklılıklar vardır.
Büyüme ve gelişme sürecinde belli bir yön ve sıra düzeni vardır. Örneğin
vücut kısımlarının büyümesinde başlangıçta en hızlı olan baştır. 9-12.
aylardan sonra ekstremite uzaması ön plana geçer.
Vücut bölümlerinin büyüme ve gelişmesi baştan-ayağa doğrudur.
BÜYÜME-GELİŞMENİN İZLENMESİ VE
DEĞERLENDİRİLMESİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER İLE
ÖLÇÜTLER
Çocuk izleminde; büyümenin değerlendirilmesi şarttır. Çünkü fizyolojik,
kişiler arası ve sosyal konularla ilgili her problem büyümeyi olumsuz olarak etkiler.
Toplumda çocuk sağlığı ve çocuğun büyüme ve gelişmesini izlemek ve normları
elde etmek amacıyla birçok yöntem kullanılmaktadır.
İlk birkaç günde kilo kaybı doğum ağırlığının %5-10 arasında olabilir.
Doğum ağırlığına dönüş 7-10 günlük sürede gerçekleşebilir.
bir sıra gösterir. Baş ve gövde doğumdan nispeten daha büyüktür, kol ve bacaklar
tüm büyüme boyunca özellikle ergenlik döneminde sürekli olarak uzar ve
gövdenin önüne geçer. Alt vücut bölümü pubis ile topuk arasındaki mesafedir. Üst
vücut bölümü, boy uzunluğundan alt vücut bölümünün çıkarılmasıyla elde edilir.
Oturma yüksekliği, çocuk ölçüm masasına dik olarak oturur. Poplitea çukuru
masanın kenarıyla 90 derecelik açı ile tam temas etmelidir. Ayakta boy ölçümünde
başın ve gövdenin dik olması sağlanır. Stadiyometrenin (veya yatarak ölçümde
kullanılan cetvelin) hareketli ucu başın en tepe noktası ile temas ettirilerek ölçüm
yapılır.
Kulaç uzunluğu, çocuk sırtını duvara dayar, dik durur, avuç içleri öne gelecek
şekilde kollarını yanlara doğru yere parallel olarak uzatır. Her iki elin orta
parmaklarının uçları hizasından duvara işaret konur. İki işaret arası esnek olmayan
bir mezür ile ölçülür.
Oturma yüksekliği, kulaç uzunluğu ve bu iki ölçünün boya oranları
bebeklikten ergenliğe büyüme ile birlikte değişir. Bu nedenle her yaş için standart
değerler saptanmıştır. Bu değerleri gösteren tablolar kullanılarak çocuğun
vücudunun orantılı olup olmadığı anlaşılır.
Büyüme durumunu Beslenme durumunun saptanmasına yönelik tarama çalışmalarında ve
değerlendirmek için oksoloji (insan vücut yapısını inceleyen bilim) araştırmalarında deri altı yağ
yaşa göre boy ve ağırlık tabakası kalınlığı, üst kol ve bacak çevresi ölçümleri gibi rutin muayenede gerekli
parametrelerinden olmayan başka ölçüm yöntemlerinden de yararlanılabilir.
oluşan eğriler kullanılır.
Büyüme Eğrileri: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “uluslararası
büyüme standartları” olarak önerilen değerler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
çocuklarının ölçümlerinden türetilmiştir. DSÖ tarafından önerilen standartların
yaşamın ilk yıllarında hemen her ülke için geçerli olduğu ileri sürülmekle birlikte,
bu erken yaşlarda da toplumlar arasında farklılıklar saptanabilmektedir. Büyüme
durumunu yaşa göre boy ve yaşa göre ağırlık parametrelerinden oluşan değerleri
yüzde dağılım (persentil) ya da standart deviasyon yöntemlerini kullanarak açıklar.
Çocukların ağırlık ve boylarını değerlendirmek için ulusal büyüme eğrileri veya
Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan referans eğriler kullanılabilir.
Gelişmenin
Pediatride normal dağılımı gösteren ve daha yaygın kullanılan bir yöntem,
değerlendirilmesinde
ölçümlerin persantil eğrileri olarak gösterilmesidir. Aynı yaş ve cinsten 100 çocuk
kullanılan ölçütlerden
uzundan kısaya doğru boy sırasına dizilirse ortanca boya sahip çocuk 50. persantili,
biri, kemiklerin
alttan üçüncü çocuk 3. persantili, onuncu çocuk 10. persantili ve 25. çocuk 25.
olgunluk derecesinin
persantili temsil eder. Üstten aşağı üçüncü en uzun çocuk 97. persantili, onuncu
saptanmasıdır.
çocuk 90. persantili ve 25. çocuk 75. persantili oluşturur. Standart persantil eğrileri
bu ilkeleri yansıtır. Çocuğun ölçülen boyu bu eğriler üzerine işaretlenir.
Büyüme eğrilerinin değerlendirilmesinde çocuğun takvim yaşının doğru
olarak belirlenmesi esastır. Bunun için çocuğun doğum tarihi öğrenilerek takvim
yaşı yıl ve ay olarak hesaplanır. Bu yaş kullanılarak büyüme eğrisi değerlendirilir.
Örnek
• Takvim yaşının belirlenmesinde gün, ay ve yıl
bilgileri önemlidir. (XX.XX.XXXX)
Örnek
• Ebeveynler çocuğun hareket ihtiyacını gidermek için uygun,
güvenli ortam sağlayabilir.
Okul öncesi dönem: 4-6 yaş arasındaki dönemdir. Bu dönemde fizik, motor,
mental gelişme belirginleşmiştir. Temel alışkanlıkların kazanılmaya başlandığı bir
dönemdir. Çocuğa olumla davranışlar kişilik gelişmesinde çok önemlidir.
Okul dönemi: 6-12 yaş arasındaki dönemdir. Aileden çok arkadaşın önemli
olduğu fizik, mental ve sosyal ilişkilerin geliştiği bir dönemdir. Çocuk becerilerini
yetişkin gibi kullanma ve geliştirme çabasındadır ve yetişkinle yarış hâlindedir. Bu
yüzden bocalamalar yaşar.
Ergenlik (puberte) dönemi: 10-18 yaşlar arasındaki dönem; kız çocuklar için
10-16 yaş, erkek çocuklar için ise 12-18 yaş arasıdır. Bu yaş sınırları toplumdan
topluma değişiklik gösterir. Bu dönem hızlı büyüme, motor beceri ve zihinsel
işlevlerde gelişme, hormonal, emosyonel değişiklikler ve sosyal gelişme ile
karakterize bir dönemdir. Ergenlik; biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal yönden
önemli gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan erişkinliğe geçiş
dönemidir. İnsan gelişiminin en hızlı büyüme döneminden biridir.
Ergenlik ile puberte bazen eş anlamlı kullanılmaktadır. Puberte, üreme
organlarında, vücut biçiminde, hacminde, yağ ve kemik dokuları ile çeşitli fizyolojik
işlevlerdeki değişiklikleri ve sekonder cinsiyet özelliklerinin ortaya çıktığı ergenlik
döneminin aşamalarından biridir.
Ergenlikte olan değişikliklerin sırası her çocukta hemen hemen aynı
olmasına karşın ergenliğe giriş yaşı ve süresi bir çocuktan diğerine göre farklılık
gösterir. Ergenlik özelliklerinin başlamasında çevresel, kalıtsal ve ruhsal etmenler
rol oynar. Bu dönemde bedende olduğu kadar, davranış ve düşünce, anne-baba
ve arkadaş ilişkilerinde de hızlı değişmeler yaşanmaktadır.
Bireysel Etkinlik
•BÜYÜME VE GELİŞME
•"Büyüme" ile "gelişim" sözcükleri birbirleriyle karıştırılır. Büyüme
ve gelişme genellikle birbirine paralel olarak seyreder. İlk yaşlarda
büyümesi geri kalan çocuklarda çoğunlukla motor fonksiyonlar,
zihinsel ve ruhsal gelişimde de gecikmeler söz konusu olur. Büyüme
ve gelişmenin iyi olabilmesi için çocukların temel gereksinimlerinin
Özet
karşılanması gereklidir. Beslenme, sağlık, eğitim, bakım, güvenlik
sosyal ve duygusal gereksinimleri yeterince karşılanmayan
çocukların büyüme ve gelişimlerinde gecikmeler görülür. Büyüme
ve gelişme süreçleri çeşitli çağlarda hızlanma ve yavaşlama
göstermekle birlikte sürekli bir olaydır ve belli bir sırayı izler.
Çocuklarda büyüme ve gelişme düzeni baştan ayağa (cefalo-
caudral), merkezden uçlara (proksimal-distal) doğrudur.
•Büyüme: Vücut hacminin ve kütlesinin artmasıdır, organizmanın
hücre sayısı ve büyüklüklerinde artış olur. Boyun uzaması, vücut
ağırlığının artması, baş çevresinin ve göğüs çevresinin genişlemesi
büyüme göstergeleridir. Yani bedende görülen fiziksel
değişmelerdir.
•Gelişme: Büyüyen organizmanın, dokularının yapısında ve
biyokimyasal bileşiminde oluşan değişikler sonucu olgunlaşması ve
fonksiyonlarının farklılaşmasıdır. Gelişme, olgun olmayan
davranışlardan, olgun davranışlara; basit becerilerden kompleks
becerilere; bağımlı davranışlardan bağımsız davranışlara doğru
giden, organizma ve çevrenin birbirini karşılıklı etkilediği bir
süreçtir.
•Büyüme Ve Gelişme İle İlgili Kavramlar
•Olgunlaşma: Vücut organlarının kendilerinden beklenen
fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme
yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği
biyolojik bir değişmedir. Olgunlaşma kendiliğinden meydana gelen
bir süreçtir.
•Öğrenme: Bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri
sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış
değişmesidir. Gelişimin en önemli kavramlarından biri olan
öğrenme için olgunlaşma gereklidir.
•Denge: Belirli bir alan içinde bir hareketi sürdürmektir. İlk önemli
denge şekilleri oturma ve ayakta durmadır. Dönme, eğilme, yukarı
doğru uzanma, tek ayaküstünde durma, çocuğun gelişimine paralel
olarak ortaya çıkan denge şekilleridir.
•Hazır bulunuşluk: Yeni bir öğrenme durumunda, bireyin önceden
sahip olduğu özelliklerin tümünü; önceki öğrenmelerini, ilgilerini,
tutumlarını, güdülenmişlik düzeyini, yeteneklerini, genel sağlık
durumunu kapsar.
•Biyolojik Varyasyon: Çocuklar arasında genetik yapısına bağlı olarak
boy, vücut yapısı, büyüme temposu, fizyolojik özellikler ve kişilik
yönlerinden büyük farklılıklar olmasına denir.
•Yüzyıl Eğilimi: Birçok ülkede son yıllarda doğan ve büyüyen
çocukların büyüme temposunun hızlı olduğu, olgunlaşmalarının
erkene kaydığı görülmüş ve bu durum Yüzyıl Eğilimi olarak
adlandırılmıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Vücut hacminin ve hücre sayısının artması aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle açıklanır?
a) Olgunlaşma
b) Gelişim
c) Değişim
d) Büyüme
e) Biyolojik varyasyon
3. Anne boyu 158 cm, baba boyu 175 cm olan kız çocuğun hedef boyu
ortalama kaç cm’dir?
a) 158
b) 166.5
c) 160
d) 173
e) 175
Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.c, 4.b, 5.e, 6.b, 7.a, 8.e, 9.d, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
• Çocukluk Dönemleri
• Türkiyede Bebek ve Çocuk TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Sağlığına İlişkin Sorunlar Prof. Dr.
• Çocuk Hakları Sözleşmesi
• Yenidoğan Bebeğin Bakımı Duygu ARIKAN
• Çocuklarda Sık Görülen
Şikâyetler, Sebepleri Bakım ve
Korunma Yolları
• Bağışıklama
• Okul Çocukluğu Dönemi ve
Sorunları
• Adölesan Dönemi ve Sorunları
• Hastaneye Yatmanın Çocuk ve
Aile Üzerine Etkileri
önemini kavrayabilecek,
• Türkiye’de bebek ve çocuk
sağlığına ilişkin sorunları
anlayabilecek,
• Yenidoğan bebeğin bakımı hakkında
bilgi sahibi olabilecek,
ÜNİTE
• Okul çocukluğu ve adölesan
10
döneminin sağlık sorunlarını
öğrenebileceksiniz
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Çocuk Sağlığının Tanımı ve Çocuk sağlığı düzeyini
Önemi gösteren ölçütler
Bez pişiği
ÇOCUK SAĞLIĞI
Bebeğin beslenmesi
Bağışıklama
Bebekler nasıl giydirilmeli
Adölesan Dönemi ve
Sorunları
GİRİŞ
İnsanlığın varoluşundan beri çocuklar doğmuş, büyümüş ve ölmüştür. Eski
nesiller yerini yeni nesillere bırakmıştır. Bu süreçte birçok çocuk yaşamın ilk
zamanlarında yaşamını yitirmiştir. Bazı çocuklar ise, aldıkları bakıma bağlı olarak
daha uzun yıllar yaşamışlardır. Toplumsal açıdan çocuk kavramına bağlı olarak
çocuk bakımı farklılıklar kazanmıştır. Bazı toplumlarda çocuklar büyüğün küçüğü
olarak görülmüş, sağlık bakımından mahrum bırakılmıştır. Oysa çocuklar
erişkinlerin küçültülmüş şekli olmayıp büyümekte ve gelişmekte olan varlıklardır.
Sağlık sorunları, hastalık ve strese yanıtları da erişkinden farklıdır. Çocukluk
dönemi doğumla başlayıp ergenliğin sonuna kadar devam etmektedir.
Bazı eski toplumlarda aile büyüklüğünü sınırlamak ve engelli çocukları
elimine etmek için çocukların öldürülmesi kabul görmüştür. Roma yasalarında
babalar çocuklarını hapsetme, işkence etme, esir olarak satma ve öldürme hakkına
sahiptirler. Çocuk sağlık bakımı yetişkinlerin düşüncelerine göre değişmekteydi.
Bin dokuz yüz kırklara kadar birçok toplumda çocukların beslenme,
Çocuklar sağlık hidrasyon ve hijyen sorunları vardı. Bulaşıcı hastalıklara bağlı büyük kayıplar
açısından özel ve gerçekleşmekteydi. İshal, az beslenme, tüberküloz birçok çocuğun ölümüne neden
önemli bir gruptur. oluyordu. İkinci Dünya Savaşı’nda antibiyotiklerin kullanımı tartışılmış ve çocuk
felci aşısı geliştirilmiştir. Yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar çocuklara yönelik
eylemler çocuğu kurtarmak, hayatta tutmak üzerineyken, çocuk üzerine
farkındalıkların artmasıyla gelişimi, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçları gibi birçok
alanda çocuğun korunması ve desteklenmesi ön plana çıkmıştır
Zaman içerisinde çocuğun sadece ruh ve beden sağlığının iyileştirilmesi değil
iyi yetiştirilmesi, gelişim ve eğitim gereksinimlerinin de en uygun şekilde
karşılanması önem kazanmıştır. Bowlby’nin öncülüğünde çocukların algıları ve
düşünceleri önem kazanmıştır. 1960’lara doğru çocuklara yaklaşım farklılaşmıştır.
Çocuk biyolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal yani bütüncül olarak ele alınmıştır.
Çocuğun bakımına ailesinin katılması önem kazanmıştır. Çocuk alanında
uzmanlaşma artmış ve çocukların birçok sorununa yönelik bakım modelleri
geliştirilmiştir. Bu ünitede çocuk sağlığının tanımı ve önemi çocukluk dönemleri ve
bu dönemlerde sık görülen şikâyetler ile bakım ve korunmaya yönelik bilgilere yer
verilecektir.
Çocuklar sürekli
büyüme ve gelişme
içindedirler.
ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ
Doğum Öncesi Dönem
Çocukların ölüm
nedenleri yaşa,
cinsiyete ve toplumların
Grafik 10.1 Çocuk Nüfusun Toplam Nüfus içindeki oranı, 1935-2080
gelişmişlik düzeylerine
Kaynak: TÜİK. İstatistiklerle Çocuk 2017. Haber Bülteni 2018, Sayı, 17596.
göre farklılıklar
göstermektedir. Ülkemizde en önemli sağlık sorunlarının başında bebek, çocuk ve ana ölüm
hızlarının yüksek olması gelmektedir. Çocuklarda ölüm nedenleri yaşa, cinsiyete ve
toplumların gelişmişlik düzeylerine göre farklılıklar göstermektedir. Bebek ölüm
hızları yönünden sanayileşmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler
karşılaştırıldığında, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerinin
önemli bir sorun oluşturduğu görülmektedir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma
(TNSA) 2013 verilerine göre Türkiye’de bebek ölüm hızı binde 13, çocuk ölüm hızı
binde 2, beş yaş altı ölüm hızı binde 15’tir.
Dünya Sağlık Örgütünün 2018 raporuna göre dünyada 5 yaş altı çocuklarda
ölüme neden olan durumlara bakıldığında; ilk sırada yenidoğan nedenlerin geldiği,
bunu pnömoni ve ishalin izlediği görülmektedir. Yenidoğanın ölüm nedenleri içinde
ilk 3 sırada prematürelik ve düşük doğum ağırlığı, yenidoğan enfeksiyonları ve
doğum travmaları yer almaktadır (Grafik 10.1). Türkiye İstatistik Kurumu ölüm
istatistikleri 2013 yılı sonuçlarına göre Türkiye’de 5 yaş altındaki çocuk
ölümlerinin; % 25’i prematürite, % 23’ ü konjenital anomaliler, % 9’u pnömoni ve
doğum asfiksisi, %5’ i yenidoğan sepsisinden kaynaklanmaktadır.
Örnek
• Banyodan sonra bebekler rahatlar, daha kolay
uyurlar.
Göbek Bakımı
Doğumdan sonraki ilk hafta içinde göbek kordonu çevresinde enfeksiyon
gelişebilir. Enfeksiyon genellikle kirli alt bezi ya da bakım veren kişinin kirli elleri ile
temas sonucu gelişir. Göbek bakımında eskiden kullanılan % 70’lik alkolün yerine
artık göbeğin doğal kurumaya bırakma işlemi tercih edilmektedir. Gelişmekte olan
ülkelerde ise “klorheksidin glukonat” tercih edilmektedir.
Bez Pişiği
Bebeklere ilk 6 ay
sadece anne sütü Pişik, bezlerin sürtündüğü bölgelerde veya koltuk altı, gluteal bölge gibi
verilmelidir. kısımlarda kapalılık, nem ve irritasyon sonucu oluşan döküntülerdir. Pişiği önlemek
için kısa aralıklarla bebeğin altının açık bırakılarak havalandırılmalıdır. Bebeğin alt
bezlerinin deterjan yerine sabunla yıkanması, her idrar ve gaita yapışında bebeğin
altının sabunlu su ve duru su ile yıkanması gerekir. Her alt değiştirmede iyice
kurulanmış cilde badem yağı veya koruyucu özelliği olan pişik kremi sürülmelidir.
Bebeğin Beslenmesi
Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir. Anne sütüne 6. aydan
sonra ek gıdalara başlamak koşulu ile 2 yaşın sonuna kadar devam edilebilir. 6-12
ay bebekler her istediğinde emzirilir. Sabah kahvaltısı, sıvı yağ ile hazırlanan sebze
ve tahıl çorbaları, yoğurtlu çorbalar, tarhana çorbası, sebze yemekleri, taze sıkılmış
meyve suları veya meyve püreleri, muhallebi ile 3 ana, 3 ara öğünde beslenir (Şekil
10.1).
Örnek
• Anne sütü alan bebekler daha zeki olurlar.
Anne sütü ile beslenme çocuğun ruh sağlığı için gerekli olan anne çocuk
yakınlığını sağlar. Emzirme ile annenin uterusu en kısa sürede eski hâline gelir.
Kusma
Mide içeriğinin bulantı ile ya da bulantı olmaksızın dışarı atılmasıdır.
Bebeklik döneminde verilen mamanın çok yağlı ya da asitli olması, aşırı miktarda
beslenme nedeniyle kusabilir. Beslenme sırasında hava yutması, çok hızlı
İshal gelişmekte olan beslenme, gazının çıkarılmamış olması, çok soğuk ve katı besinler verilmesi de
ülkelerde bebek ve kusmaya neden olabilir.
çocuklar arasında
Tedavi: Nedeninin bulunup tedavi edilmesi, emzirme sonrası gazın
hastalık ve ölümlerin en
çıkarılması, gıdaların hazırlanmasında temizliğe, normal ısıda olmasına ve
temel
bozulmuş olmamasına dikkat edilmelidir. Beslenme kurallarına uyulması gerekir.
nedenlerindendir.
Ayrıca beslenme ve gazın çıkarılmasından sonra fazla hareket ettirmeden sağ
tarafına yatırılması, fazla kızarmış, ekşi, acı yedirilmemesi, ek gıdalara başlarken
tek gıda ile ve az az başlanması gerekir.
İshal
İshal kaka miktarında ve sıklığında artma ve kıvamında azalma olarak
tanımlanmaktadır. İshal gelişmekte olan ülkelerde bebek ve çocuklar arasında
hastalık ve ölümlerin en temel nedenlerindendir. İshal akut ve kronik olmak üzere
2 türlüdür. Akut ishal vakalarının çoğunu bakteri, virüs ve parazitler yapar. Ayrıca
antibiyotiklerin uzun süre kullanılması da akut ishale neden olur. Kronik ishal ise 2
haftadan daha uzun sürer. Bir yaşından küçük, beslenme bozukluğu olan ve
bağışıklık sisteminde yetmezlik olan çocuklarda sık görülür.
Belirtiler: Hafif ishalde ateş (38,5-39 °C), iştahsızlık ve irritabilite gözlenir.
Nabız hızlıdır. Ağız kurudur.
Tedavi: Çocuğa bol miktarda su, pirinç suyu, ayran, taze sıkılmış elma ve
şeftali suyu verilir. Önerilen sıvı miktarı 2 yaşından küçükler için yarım ya da bir çay
bardağı, 2 yaşından büyükler için yarım ya da bir su bardağı kadardır. Bebek anne
sütü alıyorsa emzirmeye devam edilmelidir. Altı aydan büyük ve ek besinlere
başlamış olan bebeklere yoğurt, patates püresi, pirinç lapası gibi besinler
verilmelidir. Yağlı gıdalar verilmemelidir. Çocuğun kaybettiği vücut ağırlığını tekrar
kazanması için ishal geçtikten sonra 2 hafta süreyle günde bir öğün fazla
beslenmesi gerekir.
Kabızlık
Gastrointestinal sistemden pasajın yavaşlaması veya dışkılama sürecine
ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılamadır. Sert dışkı anal
kanaldan geçerken yırtılma ve fissürlerden olabilir. Aile içi sorunlar, çocuğa verilen
cezalar, tuvalet eğitiminin erken başlatılması, genetik faktörler kabızlığa neden
olabilir.
Öksürük
Boğaz ve ciğerlerdeki bir tahriş ya da sıkışma sonucu görülen normal bir
tepkidir. Altı aydan küçük bebeklerde rastlanması ciddi bir akciğer enfeksiyonu
belirtisidir. Bazen solunum borusunda bir tıkanmadan kaynaklanan ani öksürük
ciddi bir hastalığın habercisi olabilir. Bu nedenle çocuğun solunumunda herhangi
bir sorun sezildiği zaman derhal doktora haber vermek gerekir. Öksürük boğmaca,
kızamık, grip, verem, bronşit vb. hastalıkların belirtisi olabilir.
Solunum sıkıntısı
Burnu tıkalı olan çocukların burnuna serum fizyolojik damlatılmalıdır. Açılan
serum fizyolojik 24 saatten fazla ve bir başka çocuğa kullanılmamalıdır. Bol sıvı
verilmelidir. Yatağının başucu yükseltilmelidir. Odası nemli tutulmalıdır.
Hastalığının tespiti ve tedavisi yapılmalıdır.
Kulak ağrısı
Rahatsızlığını ifade edebilecek yaşta olmayan bebekler, hiç durmadan ve
kulağını çekiştirerek ağlıyorsa kulak ağrısından şüphelenmelidir. Küçük çocuklarda
kulak iltihaplarının görülmesinin nedeni orta kulak ile boğaz boşluğunu birbirine
bağlayan östaki borusunun çocuklarda kısa olması ve çocuğun günün büyük bir
bölümünü yatarak geçirmesidir.
Belirtiler: 39 derecenin üzerinde ateş, kulakta şiddetli ağrı, huzursuzluk,
kusma ve ishal gözlenir.
Bakım: Kulağa sıcak pansuman (ütülenmiş tülbent ) yapılmalıdır. Ağrı kesici
ve ateş düşürücü verilebilir. Uygun antibiyotik tedavisi yapılır. Çocukların yatarak
değil dik olarak beslenmesi korunma açısından önemlidir. Ağrılı dönemde çocuğa
yumuşak ve sıvı yiyecekler verilmelidir. Çocuğun başının ağrıyan kulak üzerine
çevrilerek yatırılması ağrıyı azaltır.
Gaz sancısı
Bütün normal bebekler ağlar. Bebek birçok nedenle ağlayabilir.
Gaz sancısı olan bebeklerin yüzü kızarır ve ayaklarını karnına çekerler. İlk üç
aydaki ağlamanın en sık nedeni gaz sancısıdır. Her beslenmeden sonra bebeğin
gazını çıkartmak, kucakta veya bebek arabasında gezdirmek, sarılma ve rahatlatıcı
ninni/şarkılar söylemek, masaj yapmak, karnına ılık havlu koymak, ılık bir banyo
yaptırma, emzik, rezene çayı verme gibi uygulamalar bebeğin gaz sancısını
gidermeye yardımcı olur.
İlk üç aydaki ağlamanın
en sık nedeni gaz Konak
sancısıdır. Yağ bezlerinin fonksiyon bozukluğu ile oluşan yüzeysel bir deri hastalığıdır.
Konakta bebeğin başına uygun yumuşatıcı (vazelin, badem yağı ve zeytinyağı) hafif
masaj yapılarak sürülmelidir. En az 20 dakika beklenmelidir. Daha sonra bebeğin
saçı sık dişli tarak (saç veya diş fırçası) ile taranarak konak oluşumunun
iyileşmesine yardım edilmelidir. Bebeğin saçı yıkanmalıdır. Bu işlem haftada 2-3
kez tekrarlanmalıdır. Kabuklanmalar fazla ise bir kerede temizlenmek için
zorlanmamalı, tırnakla kaldırılmamalıdır.
Pamukçuk
Yanak içinde, damakta ve özellikle dilde beyaz süt kalıntısı görünümünde
olan mantar enfeksiyonudur. Pamukçukta bir çay bardağı (100ml) kaynatılmış
ılıtılmış su içine tepeleme bir çay kaşığı veya silme bir tatlı kaşığı toz karbonat ile
solüsyon hazırlanır. Uygulama günde 3-4 kez tekrarlanır. Pamukçuk oluştuğunda
her beslenme sonrası bebeğin ağzının kaynatılmış ılıtılmış suya batırılan temiz
tülbent/gazlı bez ile silinmelidir. Pamukçuktan korunmak için ellerin yıkanması ve
bebeğin ağzına aldığı eşya ve oyuncakların temiz olması gerekir.
Uyku Sorunları
Sağlıklı bir yenidoğan beslenme süreleri dışında uyur. Uykusu hafiftir.
Bebeğin yatağı yumuşak olmalıdır. Yattığı zaman çökmemelidir. Yastık kullanmak
sakıncalıdır.
Kansızlık
Hemoglobin ve eritrosit sayısının yaşa göre normal değerlerinin altına
düşmesidir. Çocuklarda hemoglobin değerinin 7-8 g/dl nin altında olması hâlinde
kansızlık belirtileri gözlenir.
Çocuklarda hemoglobin Demir eksikliğine bağlı kansızlık çocuklarda sık görülmektedir. Demir
değerinin 7-8 g/dl’nin eksikliği vücuda alınan demir miktarının gereksinimden az olması, emilim ve
altında olursa kansızlık sindirim kusurları, bağırsağın anomalileri, mide bağırsak ameliyatları, kanamalar,
olur. parazit enfeksiyonları nedeniyle oluşur. Demir eksikliğine bağlı olan kansızlık
belirtileri; deri ve mukozalarda solukluk, bulantı, iştahsızlık, huzursuzluk, taşikardi,
kaşık tırnak, sık tekrarlayan enfeksiyonlar sonucu dikkat azalmasıdır. Tedavide
demirden zengin gıdaların alınımının artırılması ve demir ilaçlarının kullanılması
gerekir.
BAĞIŞIKLAMA
Bağışıklama bağışıklayıcı maddeler yardımı ile bazı bulaşıcı hastalıklara karşı
direncin artırılmasıdır. Aktif bağışıklık etken organizmaya karşı vücudun antikor
oluşturması ile kazanılan bir bağışıklıktır. Bireyin hastalığı geçirmesi ya da aşılama
ile kazanılır. Pasif bağışıklık ise önceden hazırlanan antikorların hastalığı önlemek
için risk altındaki bireye verilmesini içerir.
Ulusal aşı programının temel amacı hepatit B, tüberküloz, difteri, boğmaca,
tetanoz, çocuk felci ,kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, hepatit A, kabakulak ve
haemophilus influenza tip B’ye bağlı hastalıklar ile pnömokok (zatüre) vb.
hastalıkları kontrol altına almak ve hastalık oranlarını ve ölüm hızlarını azaltmaktır.
Ülkemizde son on yıllık (1998-2008) süre içinde aşılanma oranlarında önemli
iyileşmeler olmuştur. Hiç aşısı olmayan çocuk oranı yüzde 5’ten yüzde 2’ye
gerilemiştir. TNSA verilerine göre 2003’te 12-23 aylık çocuklarda tam aşılanmış
çocukların oranı yüzde 54 iken, 2008’ de 74’e yükselmiştir. Bu oran 2013’te % 68’e
düşmüştür.
•GİRİŞ
Çocukluk dönemi doğumla başlayıp ergenliğin sonuna kadar devam eder.
•ÇOCUK SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMİ
•Çocukların bağışıklık sistemlerinde fizyolojik bir yetersizlik vardır. Birçok
hastalığın erken tanısı için çocukluk çağı en elverişli zamandır.
•Çocuk Sağlığı Düzeyini Gösteren Ölçütler
Özet
•Çocuk sağlığı düzeyini belirlemek için bebek ölüm hızı 5 yaş altı ölüm hızı
kullanılır.
•ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ
•Çocukluk dönemleri doğum öncesi ve doğum sonrası dönem olmak üzere 2 ye
ayrılır. Doğum öncesi dönem embriyonik dönem ve fetal dönemden
oluşur. Doğum sonrası dönem yenidoğan, bebeklik dönemi, oyun çocukluğu
dönemi, okul öncesi çocukluk dönemi, okul çocukluk dönemi, adölesan
döneminden oluşur.
•TÜRKİYE’DE BEBEK VE ÇOCUK SAĞLIĞINA İLİŞKİN SORUNLAR
•Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma (TNSA) 2013 verilerine göre Türkiye’de
bebek ölüm hızı binde 13, çocuk ölüm hızı binde 2, beş yaş altı ölüm hızı binde
15’tir.
• Çocuk Sağlığında Risk Faktörleri
•Gebelikten önce var olan riskler anne yaşının 18’ den küçük ve 35’ten büyük
olması, iki gebelik arasındaki sürenin 2 yıldan az olması, eğitim düzeyinin
yetersizliği, ailenin sosyoekonomik düzeyi, anne babanın akrabalığıdır.
•ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ
•Uluslararası bir yasa niteliğinde olan ve 54 maddeden oluşan bu sözleşme
çocukların refahı ve korunmasına yönelik bir dizi uluslararası kural
getirmektedir.
•YENİDOĞAN BEBEĞİN BAKIMI
•Bebeğin Banyosu
•Yenidoğanın banyosu bebek odasında ya da banyo küvetinde yaptırılabilir.
Öncelikle gözler, yüz, gövde kol ve bacaklar son olarak da perine bölgesi
yıkanmalıdır.
•Göbek Bakımı
•Doğumdan sonraki ilk hafta içinde göbek kordonu çevresinde enfeksiyon
gelişebilir. Enfeksiyon genellikle kirli alt bezi ya da bakım veren kişinin kirli
elleri ile temas sonucu gelişir.
•Bez Pişiği
•Bebeğin alt bezlerinin deterjan yerine sabunla yıkanması, her idrar ve gaita
yapışında bebeğin altının sabunlu su ve duru su ile yıkanması gerekir.
•Bebeğin Beslenmesi
•Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir Anne sütü alan çocuklarda
pişik, grip, ishal, orta kulak iltihabı, kabızlık vb. sorunlara az rastlanır.
ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER, SEBEPLERİ, BAKIM VE KORUNMA
YOLLARI
•Ateş
•Çocuklarda genel olarak koltuk altı ısısının 37-37.2 °C, oral ısının 37.5-37.8 °C
ve rektal ısının 38-38.8 °C’ nin üzerinde olması ateş olarak kabul edilir.
Özet (devamı)
•Kusma
•Mide içeriğinin bulantı ile ya da bulantı olmaksızın dışarı atılmasıdır.
Nedeninin bulunup tedavi edilmesi, emzirme sonrası gazın çıkarılması,
gıdaların hazırlanmasında temizliğe, normal ısıda olmasına ve bozulmuş
olmamasına dikkat edilmelidir.
•İshal
•İshal kaka miktarında ve sıklığında artma ve kıvamında azalma olarak
tanımlanmaktadır. Tedavide altı aydan büyük ve ek besinlere başlamış olan
bebeklere yoğurt, patates püresi, pirinç lapası gibi besinler verilmelidir.
•Kabızlık
•Gastrointestinal sistemden pasajın yavaşlaması veya dışkılama sürecine
ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılar.
•Solunum sıkıntısı
•Burnu tıkalı olan çocukların burnuna serum fizyolojik damlatılmalıdır. Açılan
serum fizyolojik 24 saatten fazla ve bir başka çocuğa kullanılmamalıdır.
•Kulak ağrısı
•Çocukların yatarak değil dik olarak beslenmesi korunma açısından önemlidir.
Ağrılı dönemde çocuğa yumuşak ve sıvı yiyecekler verilmelidir.
•Gaz sancısı
•Her beslenmeden sonra bebeğin gazını çıkartmak bebeğin gaz sancısını
gidermeye yardımcı olur.
•BAĞIŞIKLAMA
•Ulusal aşı programının temel amacı hepatit B, tüberküloz, difteri, boğmaca,
tetanoz, çocuk felci kızamık, kabakulak ve haemophilus influenza tip B’ye
bağlı hastalıklar ile pnömokok (zatüre) hastalıkları kontrol altına almak ve
hastalık oranlarını ve ölüm hızlarını azaltmaktır
•.OYUN ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Oyun çocukluğu döneminde malnütrisyon, akut solunum yolu enfeksiyonları,
ishalli hastalıklar, cilt enfeksiyonları ve idrar yolu enfeksiyonları önemli sağlık
sorunlarıdır.
•OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Bu dönemde akut hastalıkların yaygın olmasının nedeni, muhtemelen
anaokuluna başlama ve çoğunlukla kalabalık ortamlarda bulunma, birlikte
oynama ve hastalıklara daha çok maruz kalmadır.
•OKUL ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Bu dönemde çocuklar okullardaki kalabalık ortamın yol açtığı solunum yolu
hastalıkları, ishal, bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları, öğrenmeyi
engelleyen görme ve işitme bozukluklarıgibi sağlık sorunları ile sık
karşılaşırlar.
•ADÖLESAN DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Adölesanın başlıca sağlık sorunları beslenme alışkanlıklarına bağlı olan
sorunlar, cinsel davranış ve üreme sağlığı sorunları, şiddete ilişkin sorunlar,
sigara, alkol, madde kullanımına bağlı sorunlar şekline sıralanabilir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bebek doğduktan sonra göbek kordonu ne kadarlık bir sürede
düşer/iyileşir?
a) 1 günde
b) 10 günde
c) 2 ayda
d) 5 ayda
e) 10 ayda
Cevap Anahtarı
1.b, 2.b, 3.d, 4.c, 5.d, 6.b, 7.d, 8.a, 9.a, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acunaş, B., Ağaoğlu, L., Ağın, H., Akalın, F., Akçakaya, N., Akçam, M ve ark. (2010).
Temel Pediatri. (Editör. Enver Hasanoğlu, Ruhan Düşünsel, Aysun Bideci
Ankara: Güneş Tıp Kitabevi.
Akyıldız, N.(2000). Anne ve Çocuk Sağlığı ( 2. baskı). Ankara: Turan Ofset.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, T.F. (2018). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve
gelişme. Conk, Z., Başbakkal, Z., Bal Yılmaz, H., Bolışık, B. editör. Pediatri
Hemşireliği. (2.baskı). Ankara: Akademisyen Kitabevi.
Bebek Ölümleri. 17 Mayıs 2019 tarihinde
https://www.tuseb.gov.tr/enstitu/tacese/bebek-l-mleri adresinden
erişildi.
Besin Grupları. 7 Temmuz 2019 tarihinde
TE
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; ME
HEDEFLER
GİRİŞ
Tarih boyunca insanoğlu kendi varlığına her zaman ilgi duymuş kendisinin ne
olduğuna ilişkin merakı hiç tükenmemiştir. Her ne kadar bilim öncesi çağlarda
insanlar “ anormal’’ saydıkları davranışları düzeltmek için doğaüstü güçlerden
medet ummuşlarsa da birtakım müdahaleler yapmaktan geri durmamışlardır. Ruhu ya
da duyguları kimi zaman yürekte, kimi zaman da kafatasının içinde aramışlardır.
Kafanın içine yerleşmiş “’kötülük’’ü dışarı atmak için binlerce yıl önce inanılmaz taş
aletlerle beyin ameliyatları yapmışlardır. Bugün modern cerrahide trepenasyon diye
bilinen kafatası delme işlemleri antik çağlarda muhtemelen ruh sağaltım tekniği
olarak kullanılmıştır.
Tıp bilimi hastalığın tanımını, sağlığın tanımına göre daha kolay
yapabilmektedir. Sağlığın tanımını yapabilirken, davranışların toplumsal, kültürel
ve bireysel özelliklere göre değişiklik gösterebilmesinden dolayı, ruhsal yönden
Büyük ruh hekimi
normal ve anormal ayrımını yapmak ve ruh sağlığını belirlemek zordur. Çünkü bu
Sigmund Freud,
tanımlamalarda toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
ruhsallığını “sevmek ve
Bu nedenle ruh sağlığı kavramına tek bir tanım getirmek kolay değildir. Bu ünitede
çalışmak” diye
geçmişten günümüze büyük bir merakın ve bilim dalının konusu olan ruh sağlığı ana
tanımlamıştır.
hatları ile incelenecek, ruh sağlığı yerinde olan bireylerin özellikleri, ruhsal hastalıkların
etiyolojisi/epidemiyolojisi, toplumda ruhsal açıdan riskli gruplar ve toplum ruh sağlığı
ile ilgili ana hatlara değinilecektir.
Çoğunluğa uyan ve çan Davranışlar toplumsal, kültürel ve bireysel özelliklere göre değişiklik
eğrisinin iki aşırı ucunda gösterebildiğinden, ruhsal yönden normal ve anormal ayrımını yapmak ve ruh sağlığını
kalmayan kişi belirlemek zordur. Bu nedenle ruh sağlığı kavramına tek bir tanım getirmek kolay
normaldir. değildir. Çünkü bu tanımlamalarda toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık
göstermektedir. Bununla birlikte “ruh sağlığı; kişinin kendisiyle ve çevresiyle sürekli
bir denge ve uyum içinde olmasıdır” tanımı en çok benimsenen tanım olmuştur.
Büyük ruh hekimi Sigmund Freud, ayrıntıya girmeden ruh sağlığını “sevmek ve
çalışmak” diye özetlemiştir. Gerçekten sevebilen ve verimli çalışan kişi, ruh
sağlığına oldukça yaklaşmıştır. Ruhsal sorunları olsa da dengesi bozuk değildir Ancak
bu denge ve uyumun katı ve durağan bir nitelik taşımayıp, değişken bir denge ve
esnek bir uyum olduğunu söylemek gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı; bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir
iyilik hâli olarak tanımlamış ve bu ögelerden birinin eksik olması hâlinde tam bir
iyilikten söz edilemeyeceğini belirtmiştir. Ruh sağlığı erken çocukluktan ölüme kadar
devam eden; düşünce, iletişim becerileri, öğrenme ve duygusal gelişimle süren,
Ruh ve beden kendine güven ile güçlenen süreci ifade eden bir kavramdır. Genel olarak bakıldığında
dinamik bir etkileşim birey yaşadığı zaman diliminin içinde ve değişen mekânlarda kendisiyle, ailesiyle, yakın
içindedir. çevresiyle, içinde yaşadığı toplumla ve yaptığı işle yoğun bir etkileşim içindedir.
Bu yüzden kişinin
sağlıklı ve mutlu
olması bedenen ve
•Birey kendisiyle, ailesiyle ve yakın çevresinde etkileşim
Örnek
İstatistiksel olarak “Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki aşırı ucunda kalmayan
kişi normaldir.’’ olarak tanımlansa da bu ölçüt yeterli değildir. Çünkü bazı yerlerde
çoğunluk doğru şeyler yapmıyor olabilir. Klinik olarak da ruh sağlığı açısından normal
“ruhsal olarak bir bozukluğun olmaması’’ olarak tanımlansa da bu tanımlama kişinin
ruhsal açıdan sağlıklı olduğunu söylemek için yeterli değildir.
Sonsuz derinliğe sahip olan ruhu ve ruhun normalini tanımlamak zordur.
Bununla birlikte anormalin tanımını yapmak daha kolay görünüyor. Ruh sağlığı
bozulan kişi genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde
tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik taşır. Yalnız burada dikkat edilmesi
gereken bir şey vardır. Herkeste tutarsız, uygunsuz, aşırı ve yetersiz davranışlar
görülebilir. Hasta sayılabilecek kişide bu özelliklerin sürekli ya da yineleyici olması,
bireyin verimli çalışmasını engellemesi ve kişiler arası ilişkileri bozması gerekir.
Genel olarak bakıldığında ruhsal süreçlerle beden arasında iki yönlü bir ilişki
Ruhsal sorunlar vardır. Bedensel (özellikle sinir sistemine ait) değişikliklerin ruhsal yansımaları, ruhsal
biyolojik, psikolojik, süreçlerin de bedensel izdüşümleri vardır. Örneğin beyindeki bir tümör yerleştiği
sosyal ve çevresel bölgeye göre kişinin tamamen farklı bir karektere bürünmesine neden olabilir.
faktörlerin karşılıklı Bedensel değişikliklerin ruha yansıması; korku, sinir sisteminde adrenalin
etkileşimlerinin algılanmasını artırarak çarpıntıya neden olur (ruhsal bir sürecin bedensel izdüşümü).
karmaşık bir
sonucudur.
• Kişi anksiyete, kuruntu, korku, üzüntü, güvensizlik gibi hastalık belirtisi sayılan
şeylerden mümkün olduğunca uzaktır.
Sekonder Koruma
Bu koruma düzeyinde amaç ruhsal bozuklukların insidansını azaltmak,
erken tanı koymak ve tedaviye başlamaktır. Tarama programlarının uygulanmasıyla
hastalık erkenden saptanır. Bu alanda çalışan toplum ruh sağlığı çalışanı bebeklik, okul
çağı, adölesan, yetişkin ve yaşlıdaki ruhsal bozukluk belirti ve bulgularını
bilmelidir.
İkincil korumaya örnekler:
• Emosyonel bozukluk belirtilerini fark etmek için okul öğretmenlerinin eğitimi
ve sorunlu çocukların mental sağlık servislerine sevklerinin sağlanması
• Tanısı konan bireylere eğitim verilmesi, danışmanlık yapılması
• Kriz durumlarında ulaşılabilecek telefon ve merkezlerin sağlanması
• Yüksek riskli bireylerin sürekli takibi
• Vaka takibi ve koruma çalışmaları
• Verilen ilaçların kullanılıp kullanılmadığının takip edilmesi
neler yapılmalıdır?
•Ruh sağlığı erken çocukluktan ölüme kadar devam eden; düşünce, iletişim
becerileri, öğrenme ve duygusal gelişimle süren, kendine güven ile güçlenen süreci
ifade eden bir kavramdır. İstatistiksel olarak ‘’Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki
aşırı ucunda kalmayan kişi normaldir.’’ olarak tanımlansa da bu ölçüt yeterli
değildir. Çünkü bazı yerlerde çoğunluk doğru şeyler yapmıyor olabilir. Klinik olarak
da ruh sağlığı açısından normal ‘’ruhsal olarak bir bozukluğun olmaması’’ olarak
tanımlansa da bu tanımlama kişinin ruhsal açıdan sağlıklı olduğunu söylemek için
Özet
yeterli değildir.
•Ruh sağlığı; duygu, düşünce ve davranışların geniş bir bölümünü kapsamaktadır.
Ruhsal sağlığın iyi olduğu durumlarda kişiler; kendilerini iyi hisseder, makul
miktarda baskıyı tolere edebilir, şartlardaki değişimlere uyum sağlayabilir, kişisel
ilişkilerinden hoşlanır ve yetenekleri doğrultusunda çalışabilirler. Bir kişinin ruh
sağlığı, kişisel faktörlerden, deneyimlerinden, sosyal etkileşimlerinden, çevreden,
sosyal/kültürel norm ve beklentilerden etkilenir.
•Genel olarak bakıldığında ruhsal hastalıklar kontrolsüz nüfus artışı, göçe bağlı
gelişen hızlı ve plansız kentleşme, sosyal değerler sisteminin çöküntüye uğraması,
ekonomik sorunlar (işsizlik, sanayileşme vb.), toplumsal karmaşa ve savaşlar, kalıtım
metabolik-toksik-enfeksiyon gibi hastalıklar, doğum öncesi ve sonrası yaşanan
travmalar, beslenme yetersizlikleri ve bozuklukları, çocukluk çağına ilişkin sorunlar,
gerçek/imgesel başarısızlıklar, çatışma ve saplantılar gibi durumlar bireylerin
kişiliklerini olumsuz yönde etkilemekte ve toplumun ruh sağlığını bozmaktadırlar.
•Ruhsal bozukluklar; hastayı, aileyi, sağlık sistemini ve genel anlamda toplumu
ekonomik ve psikososyal açıdan önemli ölçüde etkilemektedir. Uzun süre
hastanede yatmaya bağlı olarak ekonomik maliyet artmakta, bireyin ve ailenin
üretkenliği azalmakta, aile üyelerinin maddi ve duygusal yükü artmaktadır.
Dolayısıyla birey ve ailenin yaşam kalitesi düşmektedir. Ayrıca işsizlik, damgalanma
ve insan hakları ihlallerinin en fazla görüldüğü grubu oluşturmaktadır.
•Ruhsal bozukluklar açısından; kadınlar, hamile ve yeni doğum yapmış kadınlar,
yoğun iş temposunda çalışanlar, çocuklar/ gençler, yaşılar ve yoksullar risk
altındadır.
•Ülkemizde toplumdaki bireylerin ruh sağlığının korunması ve ruh sağlığı
hizmetlerinin topluma kolayca ulaşmasını sağlamak amacıyla toplum ruh sağlığı
hizmetleri aktif rol oynamaktadır. Toplum ruh sağlığı hizmetlerinin hedefleri kısaca
şunlardır:
•İntiharları azaltmak
•Çocuklar ve adolesanlar arasındaki intihar girişimlerini azaltmak
•Stresin sağlığa zararlı etkilerini azaltmak
•ontrolsüz stresi azaltmak
•İşyeri stresi ile baş etme programlarını arttırmak
•Yerel yönetimler bünyesinde destek merkezlerinin sayısını arttırmaktır.
•Toplum ruh sağlığı hizmetleri üç basamakta verilmektedir.
•Primer koruma: Primer koruma sağlıklı kişilik gelişimini, sağlıklı aileler ve sağlıklı
toplulukların gelişimini sağlamaya çalışır.
•Sekonder koruma: Sekonder korumada amaç ruhsal bozuklukların insidansını
azaltmak, erken tanı koymak ve tedaviye başlamaktır.
•Tersiyer koruma: Tersiyer koruma; kronik psikiyatrik bozukluğu ve gelişimsel
olarak sakatlığı olan kişilere tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini sağlamaya
yöneliktir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi normal bir ruh sağlığına sahip bireyde görülecek
özelliklerden biri değildir?
a) Çevreyle uyum içinde olabilme
b) Aşırı sevilme beklentisi
c) Bireyde aşırı bunaltının bulunmaması
d) İd, ego ve süper ego arasında dengenin bulunması
e) Gelişimsel açıdan sağlıklı gelişim aşamalarını takip etmesi
2. Türkiye ruh sağlığı profili araştırması sonuçlarına göre aşağıdakilerden hangisi
doğru değildir?
a) Toplum sağlığını tehdit eden ve iş gücü kaybına neden olan hastalıklar
arasında ruhsal bozukluklar ilk sıralarda yer almaktadır.
b) Ruhsal bozukluklar günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
c) Günümüzde en sık karşılaşılan ruhsal bozukluların depresyon, anksiyete
ve somatoform bozukluklar olduğu söylenebilir.
d) Ruhsal hastalıklar genel olarak iyileştirilemeyen hastalıklar arasında yer
almaktadır.
e) Ruhsal hastalıklara yönelik damgalanma korkusu bireylerin hekime
başvurmalarını engeller
3. Aşağıdakilerden hangisi ruhsal sorunların oluş nedenlerinden biri değildir?
a) Sosyal sorunlar
b) Savaş ve göçler
c) Biyolojik faktörler
d) Güçlü kişilik yapısı
e) Ekonomik sorunlar
4. Aşağıdakilerden hangisi toplumdaki bireylerin ruhsal sorunları olduğu hâlde
uygun yardım alamamalarının nedenlerinden biri değildir ?
a) Ruhsal bozukluğu olan kişilerin damgalanması
b) Hastalığın farkına varamama
c) Yardım için başvurmuş olanların doğru tanı almaması
d) Yanlış ve yetersiz tedavi ve bakım
e) Stresle bireysel baş etme
5. Aşağıdakilerden hangisi ruhsal bozuklukların etiyolojisi içerisinde yer alır?
a) Doğum öncesi ve sonrası yaşanan sorunlar
b) Planlı kentleşme
c) Dengeli beslenme
d) Sosyal destek sistemlerinin olması
e) Kontrollü nüfus artışı
Cevap Anahtarı
1.b, 2.d, 3.d, 4.e, 5.a, 6.b, 7.e, 8.c, 9.a, 10.b
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Öztürk, O., Uluşahin, A.(2008). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Nobel Tıp
Kitapevleri.
Güleç, C., Köroğlu, A. (2007), Psikiyatri Temel Kitabı, Ankara: HYB Basım Yayın. Güleç,
C. (2009), Psikiyatri’nin ABC ‘si, İstanbul: Say Yayınları.
Yüksel, N. (2006), Ruhsal Hastalıklar, Ankara: Medikal&Nobel. Güveli, M. (2005),
Psikiyatri Penceresi, İstanbul: Hayat Yayıncılık.
Erci, B., Avcı, İ., Hacıalioğlu, N., Kılıç, D., Tanrıverdi, G. (2009), Halk Sağlığı
Hemşireliği, Ankara: Göktuğ Basım Yayın.
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı (2011-2023). Ankara: 2011.
T.C Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzısıhha Mektebi
Müdürlüğü 2007.
Çam O, Engin E. (2013) Ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği bakım sanatı. Baskı.
İstanbul Tıp Kitabevi,
Bilge A. Toplum Ruh Sağlığı, Çam O, Engin E.,(2013 Editörler —Ruh Salığı ve
Hastalıkları Hemşireliği Bakım Sanatı“. 1. Baskı, İstanbul Tıp Kitapevi, Kayhan
Matbaa; 2013, s.889-900.
Pektaş İ, Bilge A, Ersoy M.(2006) Toplum ruh sağlığı hizmetlerinde epidemiyolojik
çalışmalar ve toplum ruh sağlığı hemşireliğinin rolü. Anadolu Psikiyatri Dergisi,
7: 43-48.
Çakır B.(2002) Genetik Epidemiyoloji: Psikiyatrik Araştırmalarda Yeri ve Kullanımı, Türk
Psikiyatri Dergisi, 13(4): 300-311. 40.
Gültekin BK(2010). Psikiyatride güncel yaklaşımlar. Current Approaches In Psychıatry,
2(4).
Ünal S ve ark (2010). Üniversite Öğrencilerinin Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançları,
Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi,23(3).
Argur ve ark (2010). Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Kitabı, İstanbul,s:9-30
http://www.atakentgazetesi.com/wp-content/uploads/2016/
https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&cad
https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&cad=rja&uact
http://www.who.int/mental_health/mhgap/en/ 2014
• Giriş
• Sağlığa Zararlı Alışkanlıklarla TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
İÇİNDEKİLER
İlgili Kavramlar
• Tütün/Sigara Bağımlılığı Dr. Öğr. Üyesi
• Alkol Bağımlılığı Mine EKİNCİ
• Madde Bağımlılığı
kavramları tanımlayabilecek,
• Tütün/Sigara Bağımlılığı hakkında
bilgi sahibi olacak,
• Alkol Bağımlılığı öğrenebilecek,
• Madde bağımlılığını
anlayabileceksiniz.
ÜNİTE
12
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Temel Sağlık Bilgisi
Tütün Ürünleri
SAĞLIĞA ZARARLI
ALIŞKANLIKLARLA İLGİLİ
KAVRAMLAR Pasif İçicilik
Tütün/Sigara Bağımlılığının
TÜTÜN/SİGARA BAĞIMLILIĞI
Nedenleri
Tütün/Sigara Kullanımına
SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLAR
Bağlı Bozukluklar
Tütün/Sigaradan Korunma
Yolları ve Tedavisi
Alkol ve Etkileri
Alkol Bağımlılığının
Nedenleri
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol Bağımlılığına Bağlı
Bozukluklar
Alkol Bağımlılığından
Korunma Yolları ve Tedavisi
Madde Bağımlılığının
Nedenleri
MADDE BAĞIMLILIĞI
Madde Bağımlılığına Bağlı
Bozukluklar
Madde Bağımlılığından
Korunma Yolları ve Tedavisi
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık kavramını sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı
değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hâli olarak tanımlamıştır. İç ve
dış etkenlerle eylem ve davranışların yinelenmesi, hep aynı biçimde gerçekleşmesi
sonucu beliren koşullanmış davranışlar ise alışkanlık olarak tanımlanmaktır. Sağlığı
olumsuz yönde etkileyen, zararlı olduğu bilindiği hâlde istendiğinde kolayca
vazgeçilemeyen alışkanlıklara sağlığa zararlı alışkanlıklar denir. Ülkemizde ve
dünyada sağlığa zararlı alışkanlıklar önemli bir sorundur. Herkesin kendi sağlığının
koruması ve sürdürülmesinde, sağlıklı yaşam biçiminin benimsenmesinde
sorumluluğu bulunmaktadır. Sağlıklı olmak, kaliteli yaşam için gerekli olan ilk
faktördür. Kaliteli yaşam içinse birey, sağlığına zarar verecek tutum ve
davranışlardan kaçınmalıdır. Sağlığa zararlı alışkanlıklar denildiğinde akla sigara,
alkol ve uyuşturucu gelmektedir. Bu maddelerin bireylerin ruhsal ve bedensel
Sağlığı olumsuz yönde sağlıklarına ya da sosyal yaşamlarına zarar vermesine karşın kullanılması
etkileyen, zararlı olduğu durumunda bağımlılıktan söz edilir. Madde bağımlılığı, kullanılan maddenin sürekli
bilindiği hâlde alınan miktarında istenilen etkinin alınamaması nedeniyle, madde miktarının
istendiğinde kolayca giderek artırılması ya da daha uzun süre kullanılmasıdır. Madde bağımlılığı biyo-
vazgeçilemeyen psikososyal bir hastalıktır. Madde kullanımı ve bağımlılığına birden çok etken
alışkanlıklara sağlığa neden olmaktadır. Madde bağımlılığı, sıklığının artması ve ortaya çıkardığı sorunlar
zararlı alışkanlıklar nedeniyle günümüzde önemi artan bir konu durumuna gelmiştir.
denir. Bu ünitede sağlığa zararlı alışkanlıklar kapsamında, madde kullanımına bağlı
olarak tanımlanmış bazı kavramlardan, çeşitli bağımlılık türlerinden, bağımlılığın
nedenlerinden ve tedavi yöntemlerinden bahsedilecektir.
TÜTÜN/SİGARA BAĞIMLILIĞI
Tütün Ürünleri
Tütünün 65 türü bulunmaktadır. Tütün genellikle sigara olarak içildiği gibi
pipoda, puroda ve nargilede de kullanılabilir. Tütünün bütün türleri nikotin
içermesi nedeniyle bağımlılık yapmaktadır. Dünyada en yaygın bulunan tütün türü
sigaradır.
Tütün 4 yolla vücuda alınmaktadır
Pipo: Tütün içmeye yarayan, ahşap, cam, metal, kil benzeri malzemeden
yapılan gereçtir. Günümüzde genellikle gül ağacı veya lületaşı gibi malzemelerden
yapılmaktadır. Pipolarda özel olarak harmanlanmış, belirli nem oranına sahip tütün
karışımları kullanılmaktadır.
Nargile: Balkanlar, Ortadoğu ve Güney Asya'ya özgü geleneksel bir tütün
içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı
içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda
oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade etmekte olup, Doğu
kültürünün bir parçası hâline gelmiştir. En az sigara kadar zararlıdır.
Pasif İçicilik
Sigara içimi aynı Sigara içimi, aynı ortamda bulunan diğer insanlara da zarar vermesi
ortamda bulunan bakımından önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kendisi
diğer insanlara da sigara içmediği hâlde iş yerinde, insanların toplu olarak bulundukları kapalı
zarar vermesi yerlerde ve evde sigara içen kişilerin dumanına maruz kalarak bu dumanda
bakımından önemli bir bulunan tüm zararlı maddelerin solunması pasif içicilik olarak tanımlanmaktadır.
halk sağlığı sorunu Bu tanımlamanın diğer bir şekli de çevresel sigara dumanı olarak bilinir. Pasif
olarak kabul içicilik, aktif sigara içene göre daha az şiddette olmakla beraber, benzer kronik
edilmektedir. sağlık sorunlarına yol açabilir.
Kadınlarda kısırlığa,
Damar tıkanıklığı nedeniyle organların kesilmesiyle tedavi edilebilen
hastalıklara (Burger hastalığı),
Vücutta yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü,
reflekslerin azalmasına,
Örnek
•Sigara bağımlılığı için ALO 170 hattı erken tanı ve tedavi için
danışanlara yardım etmektedir.
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol ve Etkileri
Alkol çok eski çağlardan beri keyif verici, yatıştırıcı, uyuşturucu ve ilaç
olarak kullanılan, zihin ve duygu durumunda değişiklik yapan bir maddedir.
Alkolden etkilenme derecesi bireysel farklılıklar göstermektedir. Orta düzeyde
alınan alkol, hareketlilik sağlayabilir; yüksek düzeyde ise uyuşturucu ve yatıştırıcı
Alkol bedenin tüm etkisi vardır. Etil alkol mide, bağırsak mukozasından emilerek kana karışır. Akciğer,
hücrelerine ve daha böbrek ve deri yolu ile atılır, kalan kısım karaciğerde yakılır. Alkol bedenin tüm
çok da beyin hücrelerini ve daha çok da beyin hücrelerini etkiler. Bu nedenle etkiler öncelikle
hücrelerine zarar davranışta belli olur.
verir. Etkileri öncelikle
davranışta belli olur.
Alkol Bağımlılığının Nedenleri
Alkol bağımlılığı, bir hastalıktır; bireyin beden ve ruh sağlığını, aile toplum ve
iş uyumunu bozmaktadır. Alkol bağımlılığının en önemli özelliği içme üzerindeki öz
denetimin kaybolmasıdır.
Bağımlılık nedenleri
Genetik faktörler
Ebeveynlerin tutum ve davranışları
Bireyin kişilik özellikleri
Hayattan zevk almamak
MADDE BAĞIMLILIĞI
Kimyasal maddelerin çok eski zamanlardan beri insanların ruhsal
durumlarını etkilediği bilinmektedir. Bu kimyasal maddelerin bir kısmı keyif verici,
bir kısmı ise tıpta hastalıkların tedavisinde olmak üzere farklı amaçlar için
kullanılmıştır. Kimyasal maddelerin keyif verici olarak kullanılması sonucu bu
maddelere bağımlı hâle gelen kişilerin sağlıkları bozulmuştur. Uyuşturucu ve
uyarıcı maddeler hızla yaygınlaşarak toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Kullanan
kişide bilişsel, davranışsal, fiziksel sorunlara yol açmasına ve sosyal uyumu
Uyku bozukluğu
Ruhsal bozukluklar
Duygu durum bozukluğu (duyguların aşırı ve yersiz bir şekilde yaşanması)
Bireysel Etkinlik
• Günümüzde gençlerde alkol ve madde bağımlığı en önemli
sorunlar arasındadır. Siz de madde bağımlılığı ile ilgili
aşağıdakilere yönelik bir durumu tespit ediniz.
• Ailenin dikkat edeceği durumlar
• Nerelere başvurulacağı
• Kimlerlerle görüşülmesi gerektiği
• Nasıl davranılması gerektiğini belirtiniz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi “Kullanılan maddenin sürekli alınan
dozunda istenilen etkinin sağlanamaması nedeniyle, maddenin dozunun
giderek artırılması ya da daha uzun zaman kullanılması” anlamına
gelmektedir?
a) Kötüye kullanım
b) Bağımlılık
c) Tolerans
d) Entoksikasyon
e) Yoksunluk Sendromu
Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.a, 4.c, 5.d, 6.c, 7.b, 8.e, 9.c, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akar, B., Özyardımcı, N. (2002)Kronik Bronşit ve Sigara, Akciğer Arşivi.
Akfert, S.K., Çakıcı, E., Çakıcı, M. (2009) Üniversite Öğrencilerinde Sigara-Alkol
Kullanımı ve Aile Sorunları ile İlişkisi, Anadolu Psikiyatri Dergisi.
Akvardarlar, Y., Arıkan, Z., Berkman, K., Dilbaz, N., Oral, G., Uluğ, B., ... Mete, L.
(2011). Madde Bağımlılığı Tanı ve Tedavi Klavuzu El Kitabı. TC Sağlık
Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara: Pozitif Matbaa.
Aslan, D., Bilir, N., Dilbaz, N., Kılınç, O., Örsel, O., Özcebe, H. (2010). Tütün
Bağımlılığı ile Mücadele El Kitabı. Hekimler İçin Sağlık Bakanlığı Yayınları
Bakanlığı, M. E. (2011). Aile ve Tüketici Hizmetleri. Uyuşturucu ve Uyarıcı
Maddelerden Korunma. Ankara.
Bakanlığı, M. E. (2012). Hemşirelik. Psikiyatride Görülebilecek Diğer Bozukluklar.
Ankara.
Börekçi, Ş., Bilir, N., Karlıkaya, C., & Grubu, T. T. Ç. (2015). Yeni Bir Mücadele Alanı:
Elektronik Sigara. Eurasian Journal of Pulmonology.
Güleç, C., Köroğlu, E. (2007) Psikiyatri Temel Kitabı, Ankara.
Karlıkaya, C., Oztuna, F., Solak Z.A., Ozkan, M., Orsel, O. (2006) Tütün Kontrolü,
Toraks Dergisi
Öztürk, O.(2010) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Yayın Dağıtım. Türkcan, A.
(2004) Sigara Bırakma Rehberi, İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Öztürk, Y. E., Kırlıoğlu, M., Kıraç, R. (2016). Alkol ve madde bağımlılığında risk
faktörleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu
Dergisi, 18(2), 97-118.
http://www.sigarasizbiryaşam.com/sigara_zaraları/akciğer.jpg.
19.06.2019 tarihinde erişildi
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
13
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlıklı Çalışma Ortamı
Kimyasal Faktörler
Enfeksiyöz Faktörler
FAKTÖRLER
Psikososyal Faktörler
Ergonomik Faktörler
GİRİŞ
İnsan için iş kaçınılmaz bir zorunluluk, çalışmak ise yaşamın bir parçasıdır.
İnsan, yaşamı için gerekli olan her şeyi üretebilmek ve elde edebilmek için çalışmak
zorundadır. Ancak bazen insanlar yaptıkları işten ve çalıştıkları ortamdan
kaynaklanan sağlık sorunları ile karşılaşabilmektedir. Oysa yaşamak nasıl bir insan
hakkı ise sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak da bir insan hakkıdır.
Çalışanların günlük yaşamlarının üçte birini geçirdikleri iş yeri ortamı, sağlığı
etkileyen çeşitli faktörlerle doludur. Bunlar fiziksel, kimyasal, biyolojik, beslenme,
mekanik ve psikososyal durumlara bağlı faktörlerdir.
Bu doğrultuda, sağlıklı iş ortamı ve güvenli istihdam özellikle sağlık çalışanları
arasında çok önemlidir. Diğer yandan, bir iş ortamında çalışanın sağlıklı olması
Yaşamak nasıl bir sadece kendisini değil aynı zamanda hizmet verdiği kişileri de etkilemektedir. Bu
insan hakkı ise açıdan bakıldığında; sağlık çalışanının sağlıklı olması, sağlık hizmeti alan kişilerin
sağlıklı ve güvenli bir sağlığını ve yaşam kalitesini artırır.
ortamda çalışmak da
bir insan hakkıdır. Çalışanın sağlığı ile çalışma ortamı arasında çift yönlü bir etkileşim vardır.
Sağlık çalışma yaşamını, çalışma yaşamı sağlığı etkiler. Bugün sağlığın tanımı
yapılırken, “ yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmaması değil, aynı zamanda
bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden de bir iyilik durumudur” deyiminde yer
alan “sosyal” kavramı içinde kişinin önce işinin olması, ardından işine uyumu ve
sağlıklı bir ortamda çalışması tanımlamaları vardır.
İşçi Sağlığı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) iş sağlığını;
bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hâllerinin
en üst düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmaları şeklinde
tanımlamışlardır.
İşin ve çalışma sürecinin neden olduğu birçok sağlık sorunu ve iş kazaları
gibi çalışma ortamlarından kaynaklanan tehlikeler sağlığı doğrudan
etkilemektedir. Bu da sağlıklı çalışma ortamının önemini açıkça göstermektedir.
İş sağlığı ve iş güvenliği bakımından önemli riskler taşıyan çalışma alanlarından
biri de sağlık hizmetleri alanıdır. Sağlık hizmet alanlarından özellikle
hastanelerde çalışanların sağlıklarını olumsuz yönde etkileyen pek çok risk faktörü
vardır.
Hastaneler, birçok iş kolunu bünyesinde barındıran kuruluşlardır.
Hastanelerde elektrikli ve elektronik cihazların sürekli kullanımı, ağır malzemelerin
taşınması, kimyasal maddeler ile işlemler, radyoaktif maddelerin kullanımı,
infeksiyon riski taşıyan biyolojik materyal, kesici ve delici aletler bir arada
bulunmaktadır. Hastane içinde binlerce kişi için üç öğün yemek hazırlayan mutfak,
sürekli temiz malzeme sağlaması gereken çamaşırhane, laboratuvarlar,
sterilizasyon ünitesi, çeşitli bürolar ve depolar bulunduğu gibi, büyük bir alışveriş
merkezinin hafta sonunda görülebilecek kalabalığı da yer almaktadır.
Meslek Riskleri
Yukarıda belirtilen etmenlerle birlikte yoğun çalışma temposu, uzun süreli ve
kesintisiz çalışma, ergonomik olmayan çalışma ortamları ve iş gerilimi sağlık
çalışanlarının diğer iş kollarında çalışanlara göre çok daha çeşitli meslek riskleri ile
karşılaşmasına ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Sağlık çalışanlarının meslek riskleri ile karşılaşma olasılığı mesleğine, yaptığı
işe ve çalıştığı bölüme göre değişiklik göstermektedir.
İş ortamında
çalışanın sağlıklı
olması, hizmet alan
kişilerin de sağlığını
ve yaşam kalitesini •Radyoloji ve nükleer tıp bölümlerinde çalışanlar için radyasyon;
Örnek
Gürültü
İstenmeyen her türlü ses olarak tanımlanan gürültü, kişinin ruhsal ve fiziksel
sağlığını bozmakta ve iş gücü verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Hastaneler,
DSÖ, hastanelerdeki sessiz ve sakin mekân imajına karşılık aslında gürültülü ortamlardır. Özellikle
gürültü düzeyinin; yemekhane, laboratuvarlar, teknik servis, hasta kayıt birimi ve hemşire odalarında
gündüzleri 40,
gürültünün, iş üretimini olumsuz etkileyecek düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir.
geceleri 35 desibel
civarında olmasını DSÖ, hastanelerdeki gürültünün gündüzleri 40 desibel (Db), geceleri 35
önermektedir. Db civarında olmasını önermektedir. Gerek hastalar gerekse çalışanlar için
hastanenin en sessiz yerlerinden olması beklenen yoğun bakım ünitesi
(YBÜ)’nde yapılan iki ayrı çalışmada, altı yataklı bir YBÜ’nde ses düzeyi 60.3-67.4
Db, pediatrik YBÜ’nde gündüz 61 Db, gece 57 Db bulunmuştur.
Radyasyon
Radyasyon günümüzün en önemli fiziki çevre faktörlerinden biridir.
Radyasyonun doğal kaynakları uzaydan gelen kozmik ışınlar ve dünyada var olan
doğal radyoaktif elementlerdir. Yapay kaynaklar nükleer reaktörler, tıpta ve
endüstride kullanılan x ışınları, tarımda ve endüstride kullanılan radyoaktif
Uzun zaman
izotoplar, nükleer parçalanma ya da birleşme sonucu ortaya çıkan enerjilerdir.
radyasyona maruz
kalan kişilerde; Radyasyon kaynaklarının kontrollü kullanılmaması, radyasyon içeren atıkların özel
ağrılı yaralar, önlemlerle uzaklaştırılmaması sonucu çevreye ve toplum sağlığına ciddi zararlar
kanserler, kemik verecek düzeyde radyasyon yayılması, radyoaktif kirliliğe neden olmaktır.
ve gözlerde
Radyasyonun Zararları: Radyasyon özellikle hekimler, hemşireler ve röntgen
bozukluklar
görülmektedir. teknisyenleri için önemlidir. X ışınları ve radyoaktif izotopların tıpta kullanımı sağlık
çalışanları için risk oluşturmaktadır. Uzun zaman radyasyona maruz kalan kişilerde
derinin rengi koyulaşır, kurur ve deri üzerinde kılcal damarlar genişler. İlerleyen
vakalarda ağrılı yaralar ve deri kanserleri oluşur. Ayarıca kan bozuklukları, akciğer
kanseri, kemik bozuklukları ve göz bozukluklarına da neden olmaktadır.
Radyoaktif maddelerden korunma: Bu maddelerden çıkan radyasyonla
teması önlemek, kurşun bariyer kullanmak, vücuda giren radyasyon miktarını belirli
sürelerle ölçerek belirlemek ve periyodik olarak kan muayeneleri yapmak
gereklidir. Ülkemizde radyoaktif kirlilikten korunmak için Türkiye Atom Enerji
Kurumu (TAEK), Radyasyon Güvenlik Tüzüğü hazırlamıştır.
TAEK’in Görev ve Yetkileri
Şiddet
Çalışma ortamındaki sağlık ve güvenliği olumsuz etkileyen etmenlerden biri
de şiddettir. Şiddet, fiziksel saldırı, sözel saldırı ya da cinsel taciz şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Sağlık çalışanları çalışma ortamlarında diğer alanlarda çalışanlara
oranla şiddetle daha sık karşılaşmaktadırlar.
ABD’de yapılan bir araştırmada, sağlık çalışanının şiddete uğrama riskinin
diğer hizmet sektörlerinde çalışanlara göre 16 kat daha fazla olduğu saptanmıştır.
Hemşirelerin özellikle hastalar tarafından diğer sağlık çalışanlarına oranla üç kat
daha fazla şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir. Son zamanlarda hekimlerin de sık
sık hasta ve hasta yakınları tarafından fiziksel ve sözel şiddete maruz kaldığı
medyadan izlenmektedir.
Çalışma ortamında Çalışma ortamında şiddetin etkileri: Bakım kalitesinde düşme, moral
şiddetin önlenmesi; bozukluğu, iş doyumunda azalma, işten ayrılma ya da ayrılmaya niyetlenme, stres
yöneticilerin, düzeyinde artış, işteki hatalarda ve işe devamsızlıkta artış, korku, öfke, güçsüzlük,
işverenlerin ve suçluluk hissetme, uyku bozuklukları ve fiziksel yaralanma şeklinde özetlenebilir.
çalışanların iş birliğini Çalışma ortamındaki şiddetin önlenmesi; yöneticilerin, işverenlerin ve çalışanların
gerektirir. iş birliğini gerektirir.
Çalışma ortamında şiddetten korunma: Yapılan çalışmalarda; çalışma
ortamında şiddetle ilgili risklerin belirlenmesi, güvenlik sisteminin etkin çalışması,
acil servis girişlerinin kontrol edilmesi, güvenlik görevlilerinin sürekli hazır olması,
hasta yakınlarının acil servis içine girmelerinin yasaklanması, birimlere güvenlik
kameralarının yerleştirilmesi, şiddet eğilimi gösterebilecek kişilerin beden dili
tepkileri (hızlı nefes alıp verme, bağırma, azarlama, kaşların çatılması) ve bu
durumlarda gösterilecek davranışlar konusunda çalışanların eğitilmesi ile şiddetin
önemli ölçüde önlenebileceği belirtilmektedir.
Stres
Sağlık çalışanları; rol çatışması ve belirsizliği, meslektaşların desteğinin
olmaması, uygun olmayan fiziki çevre, teknolojideki gelişmeler, personelin uygun
olmayan dağılımı, bakım vermedeki yeni düzenlemeler, hastalarla uzun süre
temas, insanların sağlık ve iyiliğinden sorumlu olma gibi nedenlerle çeşitli
stresörlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunun sonucunda anksiyete, çaresizlik
ve depresyon gibi ruhsal sorunlar yanında uykusuzluk, kaslarda gerginlik,
yorgunluk gibi fiziksel yakınmalar görülmekte, motivasyonları azalmakta, iş verimi
düşmekte ve iş bırakma oranları artmaktadır.
Bu nedenle yöneticiler mesleki stresörlerin neler olduğu ve çalışanları nasıl
etkilendiği konusunda duyarlı olmalı, iş yükünü artıran durumları ve azaltılmasına
yönelik iyileştirici çalışmaları, stresle baş etmeye yönelik hizmet içi eğitimleri
planlamalı veya bununla ilgili programlara çalışanların katılımlarını
desteklemelidir.
İş Doyumu
İş doyumu; çalışanların iş ve iş yaşamındaki beklentilerine ulaştıkları zaman
duydukları olumlu duygu durumudur. Ücret, yükselme olanağı, çalışma koşulları,
yönetim, denetim ve çalışanın niteliği gibi pek çok faktörden etkilenen iş doyumu,
her meslek için önemlidir. Ancak sağlık hizmetlerinin insanı konu alması, çok dikkat
ve sürekli çalışmayı gerektirmesi nedeniyle sağlık çalışanları açısından daha da
önemli hâle gelmektedir.
Çalışma ortamındaki doyum, çalışanların fiziksel ve zihinsel durumunu
etkilediği kadar ruhsal durumunu da etkilemektedir. Çalışma ortamında
doyumsuzluk yaşayan birey, olumsuz duygulara kapılarak bedensel, ruhsal ve
sosyal alanda sorun yaşayabilir. Bunun sonucunda birey işten uzaklaşma, işi terk
etme, sık sık iş değiştirme gibi iş doyumsuzluğu ve tükenmişliği yaşayabilir.
İş doyumu; çalışanların Söz konusu olumsuzlukları önlemek için; çalışma ortamlarında çalışma
iş ve iş yaşamındaki şekilleri, sosyal ve sportif faaliyetler düzenlenmelidir. Ücretlendirme işin niteliğine
beklentilerine ulaştıkları ve yoğunluğuna göre yapılmalı, çalışanların mesleki gelişimleri planlanmalı,
zaman duydukları kararlara katılımları sağlanmalı; terfiler yeteneğe ve eğitim durumuna göre adil bir
olumlu duygu terfi politikası ile yapılmalı ve bu politika tüm çalışanlar tarafından bilinmelidir.
durumudur. Çalışma ortamları fiziki olarak düzenlenmeli, denetimler kusur aramak için değil
eksikleri düzeltmek için yapılmalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi çalışma ortamında bulunan ve sağlığı etkileyen
kimyasal faktörlerden biri değildir?
a) Dezenfektanlar
b) Antiseptikler
c) Solvent
d) Radyasyon
e) Gluteraldehid
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.c, 4.c, 5.e, 6.a, 7.a, 8.d, 9.a, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Ayrancı, Ü. ve ark. (2002). Çeşitli Sağlık Kurumlarında ve Sağlık Meslek Gruplarında
Şiddete Uğrama Sıklığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi.
Bayazıt Hayta, A. (2007). Çalışma Ortamı Koşullarının İşletme Verimliliği Üzerine
Etkisi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, S. :1
Çakırcalı, E. (1996). Sağlıklı bir hastane ortamı. Hemşirelikte Temel İlke ve
Uygulamalar, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Yayınları, İzmir.
Dokuzoğuz, B. (2004). Sağlık Çalışanlarının Meslek Riskleri, Hastane Enfeksiyonları
Kontrolü El Kitabı, Hastane Enfeksiyonları Derneği Yayını, No: 2. Bilimsel Tıp
Yayınevi.
Parlar, S. (2008). Sağlık Çalışanlarında Göz Ardı Edilen Bir Durum: Sağlıklı Çalışma
Ortamı, TAF Preventive Medicine Bulletin, 7 (6).
Şakar, S. (2012) 2011-2012 Eğitim Öğretim Yılı, Çevre ve Halk Sağlığı Ders Notları.
T.C Çevre ve Orman Bakanlığı. (2008). Güvenli Tıbbi Atık Yönetimi
http://www.atikyonetimi.cevreorman.gov.tr [Erişim tarihi: 11.10.2008].
Tel, H., Karadağ, M. (2001). Sağlık Personelinin Çalışma Ortamındaki Stres
Yaşantıları ve Baş Etme Durumlarının Belirlenmesi, Sağlık Çalışanlarının
Sağlığı 2. Ulusal Kongresi, Genel-İş Matbaası, Ankara.
https://www.isbul.net/is-rehberi/makaleler/is-guvenliginde-atlanan-detay-is-
stresi-olduruyor
• Giriş
İÇİNDEKİLER
öğrenecek,
• Türkiye'nin sağlık sistemini
bilecek,
• Türkiye'nin sağlık göstergeleri
hakkında bilgi sahibi olacak,
• Türkiye'nin sağlık göstergeleri
açısından dünyadaki yeri ÜNİTE
hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
ÜNİTE 14
14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri
TÜRKİYE’NİN SAĞLIK
TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ
GÖSTERGELERİ
Değerlendirme
GİRİŞ
Sağlık hizmetleri ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşamını oldukça etkileyen
bir alandır. Bu nedenle de ülkelerin politikaları arasında öncelikli bir yere sahiptir.
Sağlıkk hizmetlerinin temel amacı toplumun ihtiyacı olan sağlık hizmetlerini, bu
hizmetlerden yararlananların istediği kalitede, istediği zamanda ve mümkün olan
en düşük maliyetle sunmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek ve giderek daha da
karmaşık hâle gelen hukuksal, finansal ve politik sistemler içinde en doğru şekilde
Herkes sağlıklı ve sağlık hizmeti sunabilmek amacıyla ülkeler çeşitli sağlık sistemleri geliştirmişlerdir.
dengeli bir
Ülkemizde her alanda olduğu gibi sağlık sistemi de 1982 Anayasası
çevrede yaşama
doğrultusunda şekillenmektedir. Anayasa’ya göre “Herkes sağlıklı ve dengeli bir
hakkına sahiptir.
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet bu görevini kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak onları denetleyerek
yerine getirir.”
Anayasa’da sayılan bu görevler doğrultusunda ülkemizde sağlık hizmetleri
2003 yılından bu yana “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile yerine getirilmektedir.
Bu program kapsamında hem birinci basamak hem de ikinci ve üçüncü
basamak sağlık hizmetleri ile ilgili önemli değişimler yaşanmış ve yaşanmaya da
devam etmektedir. Yaşanan bu değişimlerle birlikte ülkenin sağlık
göstergelerinde de yıllar içinde değişiklikler olduğu görülmektedir.
Bu bölümde Türkiye’nin sağlık sistemi incelenecek ve ve sağlık göstergeleri
ele alınacaktır.
Şekil 14.1. Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı Organizasyon Şeması ( Sağlık Bakanlığı,
2019)
Bireysel Etkinlik
ve sorumluluklarını araştırınız.
Örnek
GSS prim oranı %12,5’dir. Primin %5'i çalışan hissesi, %7,5'i işveren
katkısıdır. Emeklilerden sağlık hizmetleri için prim alınmamakta, aylıklarından
Bireysel Etkinlik
Analık durumlarında, afet ve savaş ile grev ve lokavt hâlinde kişiler hiçbir
Genel sağlık sigortalısı şart aranmadan genel sağlık sigortasının sağladığı yardımlardan
ve bakmakla yükümlü yararlanabilmektedir.
olduğu kişiler sevk
zinciri kurallarına GSS sisteminden yararlanan kişiler ayakta hekim ve diş hekimi
uygun hareket etmek muayenelerinde belli oranlarda katılım payı ödemek suretiyle sağlık
zorundadırlar. hizmetlerinden yararlanmaktadır. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi
dışında, ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar
için ise gereksiz kullanımı azaltmak amacıyla, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
belirlenecek yüzde 10 ile yüzde 20 oranları arasında katılım payı alınmaktadır.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sevk zinciri
kurallarına uygun hareket etmek zorundadırlar. İş kazası ile meslek hastalığı, afet
ve savaş hâli ile acil hâller dışında, sevk zincirine uyulmadan sağlık hizmeti
sunucularına yapılan başvurularda sağlık hizmetlerinin tutarının yüzde 70'i Sosyal
Güvenlik Kurumunca yüzde 30’u ise sigortalı tarafından karşılanmaktadır.
5510 sayılı Kanun, sosyal sigorta yardımları ile sağlık hizmeti sunumunu
birbirinden ayırmıştır. Sosyal sigorta kısmında sigortalıya yapılacak parasal
yardımlar, genel sağlık sigortası kısmında da sağlık hizmeti sunumu, kapsamı ve
yararlanma koşulları düzenlenmiştir.
Bu sistem ile kişilerin sağlık sigortasından yararlanabilmesi için gerekli prim
ödeme gün sayısı azaltılmıştır. GSS kapsamına giren ve bundan dolayı sigortalı
olup tedaviye başlanılan kimse, sigortalı olma şartlarını yitirse bile,
devam etmekte olan tedavi nedeniyle sağlanacak sağlık hizmetleri
kesilmeyecek ve kişinin iyileşmesine kadar sürecektir.
Evli olmakla birlikte çocuk sahibi olmayan genel sağlık sigortalısı kadın ise
kendisinin, erkek ise karısının bazı koşullarla yardımcı üreme yöntemi tedavileri
devlet tarafından karşılanacaktır. Kişilere bazı durumlarda yurt dışındaki sağlık
hizmeti sunucularından da faydalanma imkânı getirilmiştir.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler, sağlık hizmeti
Aile Hekimliği ilk defa sunucuları arasından, GSS ile ilgili mevzuata uymak koşuluyla, istediğini seçme
1980’li yıllarda hakkına sahiptir.
gündeme gelmiş,
Aile Hekimliği Sistemi
1987 yılında çıkarılan
“Sağlık Hizmetleri SDP’nin sağlık hizmetleri sunumunu etkileyen önemli uygulamalarından biri
Temel Kanunu” ile de aile hekimliği uygulamasına geçilmesidir. Ülkemizde “aile hekimliği” kavramı ilk
yasal zemin defa 1980’li yıllarda gündeme gelmeye başlamış, 1987 yılında çıkarılan “Sağlık
bulmuştur. Hizmetleri Temel Kanunu” ile yasal zemin bulmuştur.
2004 yılında “Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun”, 2005 yılında
“Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Yönetmelik”, 2010 yılında da “Aile
değişiklikler yapılmıştır.
SDP kapsamında Sağlık Bakanlığı’nın hizmet sunan değil “Planlayıcı ve
denetleyici” bir yapıya kavuşturulması için çalışmalar yapılmış ve 2011 yılında
çıkarılan 663 sayılı “Sağlik Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Sağlık Bakanlığının yapısı ve görevleri
yeniden düzenlenmiştir.
Bakanlığın politika belirleme, düzenleme, denetleme ve hizmet sunumunun
merkezde toplandığı dikey yapılanmasından; politika belirleme ve sistem yönetimi
üzerine yoğunlaştığı, kurumsal uzmanlaşmaya dayanan, taşra teşkilatındaki
idarecilerin karar verme imkânlarını artırmayı amaçlayan yatay bir yapıya
geçilmiş ve Kamu Hastane Birlikleri kurularak tedavi edici sağlık kurumları il
düzeyinde birliklere bağlanmıştır.
Değerlendirme
SDP reformlarının
2003-2010 döneminde SDP ile ilgili çok önemli adımlar atılmıştır. SDP
olumlu yönlerinin
yanında reformların reformlarından önce sağlık hizmetleri sunumunda üç ana kamu hizmet sunucusu
hayata Sağlık Bakanlığı (SB), Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve üniversiteler
geçirilmesinde bazı bulunmaktaydı.
olumsuzluklar da
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle SSK’lıların tüm kamu
yaşanmaktadır.
sağlık kurumlarına ulaşımı sağlanmıştır.
SDP sürecinde özel sektörün rolü artmış ve özel hastane sayısında yükselme
görülmüştür. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ayakta ve yatan hasta hizmetleri
sunumu için özel kurumlarla sözleşmeler yapmış ve kişilerin özel sağlık kurumlarına
erişimi kolaylaşmıştır. Sağlık bilgi sistemleri geliştirilmiştir.
2015 yılında Türkiye’nin kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı ve kişi başı
sağlık harcaması OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkelerinden
düşük olduğu görülmektedir. Genel bütçeden sağlığa ayrılan pay
değerlendirildiğinde ise Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında sağlığa en az pay
ayıran ülke olduğu ve OECD ülkelerinin ortalamasına gore oldukça düşük
seviyede olduğu görülmektedir.
Yaşam yılı beklentilerine bakıldığında 2015 yılında ülkemizde kadınlar için
yaşam yılı beklentisi 78,9; erkekler için 72,6; sağlıklı yaşam yılı beklentisi ise 66,2
Bazı sağlık yıl olarak belirlenirken OECD ülkelerinde ise kadınlar için yaşam yılı beklentisi
göstergeleri 83,16±1,94; erkekler için 78,02±3,10; sağlıklı yaşam yılı beklentisi ise 70,98±1,99
açsından Türkiye yıl olduğu ifade edilmektedir. Bu dört ölçüt için Türkiye’nin, OECD ülkelerinden
OECD ülkelerinden oldukça geri olduğu ifade edilmektedir. Ülkemizin 2015 yılı verilerine gore bazı
geri durumdadır. sağlık göstergelerinin OECD ülkeleri ile karşılaştırılması Tablo 14. 1’de verilmiştir.
Türkiye’nin 2017 yılı verilerine gore bazı sağlık göstergeleri çeşitli başlıklar
altında aşağıda incelenmiştir.
Demografik yapı ile ilgili bazı temel göstergeler incelendiğinde yıllara gore
yaşlı nüfusun, kentsel nüfus oranının ve kaba ölüm hızının arttığı; genç nüfusun,
kırsal nüfus oranının nüfus artış hızının, doğurganlık hızının azaldığı görülmektedir
( Tablo 14.2).
Tablo 14.2. Yıllara Göre Demografik Yapı Ile Ilgili Bazı Temel Göstergeler
Gösterge
2016 2017
SB Üniv Özel SB Üniv Özel
. .
Hastane sayısı 876 69 565 879 68 571
Ülkemizde yıllara ve
sektörlere göre Sağlık hizmetlerinin kullanımı ile ilgili bazı temel göstergeler
hastanelere değerlendirildiğinde yıllara ve sektörlere göre hastanelere müracaat sayısı,
müracaat sayısının hastanelere kişi başı müracaat sayısı, hastanelerde yatılan gün sayısı, hastanelerde
arttığı yatak doluluk oranı ve hastanelerde kaba ölüm hızının arttığı görülmektedir
görülmektedir. ( Tablo 14.5).
Tablo 14. 5. Yıllara ve Sektörlere Göre Hastanelere Müracaat Sayısı
Gösterge
2016 2017
SB Üniv. Özel SB Üniv. Özel
Hastanelere 340,080 36,420 71,147 353,703 38,963 72,208
müracaat
sayısı
Hastanelere 4,3 0,5 0,9 4,4 0,5 0,9
kişi başı
müracaat
sayısı
Hastanelerde 33,325 10,456 10,368 34,065 11,072 11,032
yatılan gün
sayısı
Hastanelerde 68,7 76,0 60,3 69,0 73,4 61,4
yatak doluluk
oranı
Hastanelerde 18,4 23,9 19,4 18,4 22,2 20,3
kaba ölüm hızı (
%0)
Sağlıkta insan kaynakları ile ilgili bazı temel göstergeler incelendiğinde ise
hekim, diş hekimi, hemşire, ebe sayısının arttığı, bununla birlikte yüzbin kişiye
düşen hekim sayısı, diş hekimi sayısı ile hemşire ve ebe sayısının da arttığı
görülmektedir ( Tablo 14.6).
Gösterge
2015 2016 2017
Toplam Hekim sayısı 141,259 144,827 149,997
Diş Hekimi sayısı 24,834 26,674 27,889
Hemşire sayısı 152,803 152,952 166,142
Ebe sayısı 53,086 52,456 53,741
100.000 kişiye düşen 179 181 186
toplam hekim sayısı
100.000 kişiye düşen diş 32 33 35
hekimi sayısı
100.000 kişiye düşen 261 257 272
hemşire ve ebe sayısı
Bireysel Etkinlik
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. 2003 yılından bu yana Türkiye’de sağlık hizmetleri aşağıdakilerden hangisi
ile sunulmaktadır?
a) Millî Sağlık Politikası
b) Sağlıkta Dönüşüm Programı
c) Millî Sağlık Şurası
d) Strateji Geliştirme Politikası
e) Sağlık Politikaları Kurulu
Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.a, 4.a, 5.e, 6.a, 7.e, 8.e, 9.c, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aile Hekimliği Kanunu (2011). 11 Haziran 2019 tarihinde
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5258.pdf adresinden erişildi.
Akdağ ,R. ( 2012). Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı Değerlendirme Raporu (2003-
2011) 11 Haziran 2019 tarihinde
https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/SDPturk.pdf adresinden
erişildi.
Pekten, A. (2006). Genel sağlık sigortası sistemi ve getirdiği yenilikler. Sayıştay Dergisi, 61,
119-138.
Sayılı, U., Sayman, Ö.A., Vehid S. , Köksal, S.S., & Erginöz E. (2017). Türkiye ve OECD
ülkelerinin sağlık göstergeleri ve sağlık harcamalarının karşılaştırılması. Online Türk
Sağlık Bilimleri Dergisi, 2 (3), 1-12.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (2006). 10 Haziran 2019 tarihinde
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf adresinden erişildi.
Sülkü, S.N. (2011). Türkiye'de Sağlıkta Dönüşüm Programı Öncesi ve Sonrasında Sağlık
Hizmetlerinin Sunumu, Finansmanı ve Sağlık Harcamaları. T.C. Maliye Bakanlığı
Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayını, No: 2011/ 414, Ankara.
Şahinöz, T., & Sahinöz, S. (2012). Demografik ve bazı sağlık göstergeleri açısından
Türkiye’nin dünyadaki durumu. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi,
1(1), 1-11.
T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2017 (2018). 10 Haziran 2019 tarihinde
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/30147,turkcesiydijiv1pdf.pdf?0 adresinden
erişildi.