You are on page 1of 284

SAĞLIK VE HASTALIK

• Sağlık Tanımları
• Sağlığı Etkileyen Faktörler
İÇİNDEKİLER

• Sağlığın Bileşenleri
• Bütüncül Sağlık Kavramı
• Sağlığı Koruma ve Hastalıkları TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Önleme
• Sağlığı Koruma Düzeyleri Prof. Dr.
• Herkes İçin Sağlık Hedefleri Mağfiret KAŞIKÇI
• Hastalığın Tanımı
• Hastalığın Birey ve Aile Üzerine
Etkileri
• Sağlık ve Hastalık Modelleri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sağlık ve hastalığı çeşitli açılardan
tanımlayabileceksiniz,
HEDEFLER

• Sağlık ve hastalık durumunu,


inançlarını ve uygulamalarını
etkileyen faktörleri
irdeleyebileceksiniz,
• Bütüncül sağlık kavramını
tanımlayabileceksiniz,
ÜNİTE
• Sağlık ve hastalığın birey üzerine
etkilerini bileceksiniz,
• Sağlık ve hastalık kavramlarını
çeşitli modeller doğrultusunda
1
inceleyebileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlık ve Hastalık

Sağlık Tanımları

"Fiziksel Sağlık"

Sağlığı Etkileyen Faktörler

"Spiritüel Sağlık"

Sağlığın Bileşenleri

"Sosyal Sağlık"
SAĞLIK VE HASTALIK

Bütüncül Sağlık Kavramı

"Duygusal ve Ruhsal Sağlık"


Sağlığı Koruma ve
Hastalıkları Önleme

Sağlığı Koruma Düzeyleri


"Sağlık – Hastalığın
Sürekliliği Modeli"
Herkes İçin Sağlık Hedefleri

"Üst Düzey İyilik Modeli"

Hastalığın Tanımı
"Ajan – Konakçı – Çevre
Modeli"
Hastalığın Birey ve Aile
Üzerine Etkileri
"Sağlık İnanç Modeli"
"Sağlık ve Hastalık"
Modelleri"
"Değişime Dayalı Model"

"Sağlığı Geliştirme Modeli"

Smith’in Sağlık Modeli"

"Temel İnsan
Gereksinimleri Modeli"

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sağlık ve Hastalık

GİRİŞ
Sağlıklı yaşam her bireyin hakkıdır. Temel bir hak olan ve sadece hastalığın
olmayışı anlamına gelen sağlıklı yaşam, bireylerin sorumluluğu altındadır ve yaşam
kalitesini etkileyen geniş bir kavramdır. Hastalık durumu da sadece bir hastalığın
ve/veya rahatsızlığın olması olarak açıklanamaz. Yani birçok bileşenden oluşan farklı
şekillerde tanımlanabilen sağlık, hastalık kavramları birbirinden tam olarak ayrılamaz
bir bütündür.

Sağlık kavramı kişilere, “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
disiplinlere, kültüre ve aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak tanımlamıştır.
zamana göre değişiklik Genetik, cinsiyet, yaş, sağlık inancı, biyolojik çevre, fiziksel çevre, psikososyal, kültürel
göstermektedir. ve ekonomik çevre sağlığı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır.” J.Chiristian
Smith’in (1926) ortaya attığı “holistik” kavramı, sağlık alanında önemli bir yere sahiptir.
“Holistik/Bütüncül sağlık ile her bireyin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak bir
bütün olduğu; ayrıca her bireyin ailesi, çevresi ve toplumla bir bütün olduğu sağlık ve
hastalığın birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceği vurgulanmaktadır.”
İnsan için önemli bir yere sahip olan sağlığın üç farklı koruma düzeyi
bulunmaktadır. Gerçek koruma olarak adlandırılan birincil koruma, fiziksel ve
emosyonel sağlığı içerir ve hastalıklardan korunmak için yöntemler sunar. Hastalık ya
da sağlıktan sapma anında en kısa zamanda tanının konulmasını, tedavinin
sağlamasını, sıfıra yakın bir hasarla ya da minimum komplikasyonlarla bireyin daha
önceki sağlığına kavuşmasını ikincil koruma hedefler. Son olarak üçüncül koruma, bir
hastalık sonrasında geri dönüşümü olmayan durumlarda devreye girer. Fakat tüm
koruma önlemlerine rağmen bazı durumlarda sağlığın zıt anlamı olan hastalık ortaya
çıkabilir. Hastalık, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal
değişikliklerin yarattığı durumdur. “Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) tanımına göre ise
fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir iyilik hâlinin yokluğuna hastalık denilmektedir.”
“WHO sağlığı; sadece Hastalık öncelikle bireylerin hastalık durumunda davranışsal ve emosyonel değişikliğe
hastalık ve sakatlığın yol açabilmektedir. İleriki dönemlerde ise hastalık, bireylerin aile rollerini, beden
olmayışı değil, aynı
imajını benlik kavramını ve aile dinamikleri üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.
zamanda fiziksel,
ruhsal ve sosyal Sağlık hastalık kavramları arasındaki ilişkiler ve bireyin sağlık uygulamalarına karşı
yönden tam bir iyilik tutumların daha kolay anlaşılabilmesini sağlayan sağlık hastalık modelleri
hâli olarak geliştirilmiştir.
tanımlamıştır.”
Sağlık optimal düzeyden ölüme kadar uzanan birçok düzeyi içeren, objektif ve
subjektif boyutları olan, kültüre göre değişen göreceli bir kavramdır. Hastalık ise
anormal bir durum olup bireyin fiziksel, emosyonel, entelektüel, sosyal ve ruhsal
fonksiyonlarını daha önceki durumuna göre bozar veya azaltır. Kısacası her iki kavramı
biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel özellikler ile tanımlamak mümkündür.
Bütüncül sağlık kavramı da bu çok boyutluluğa işaret etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sağlık ve Hastalık

SAĞLIK TANIMLARI
Dünyanın her yerinde en çok önemsenen kavramlardan biri olmasına karşın sağlığın
tek bir tanımı yoktur. “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın
olmayışı değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak
tanımlamıştır.” Bu tanım, “iyilik hâli tam olarak ne anlama gelmektedir ve iyilik hâlinin
dereceleri var mıdır?” sorularını akla getirmektedir. Bu nedenle sağlık kavramını
subjektif ve objektif sağlık olarak ikiye ayırıp irdelemek gerekir.
Sağlık inançları
bireyin sağlık ve Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisini, fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden
hastalık hakkındaki algılaması hâlidir. Subjektif sağlığa göre kişi, sağlıklı olmadığı hâlde kendini sağlıklı
fikirleri ve olarak algılayabilir.
kanaatleridir.
Sağlık kültürlere göre değişen göreceli bir kavramdır. Bir birey için “sağlık” olarak
kabul edilen bir durum başka bir birey ya da aynı bireyin yaşam sürecinin başka bir
döneminde “hastalık” olarak düşünülebilir.
Objektif olarak sağlık; muayene, laboratuvar sonuçları ile tespit edilen hastalığın
var olmadığı durumdur, yani sağlıklı olmadır. Bir bireye “sağlıklısın” sözünü
söyleyebilmek için öncelikle kişi kendini subjektif olarak sağlıklı görmesi sonrasında
objektif olarak muayene, laboratuvar sonuçları ile sağlıklılığın tespit edilmesi
gerekmektedir.
Biyolojik bilimler yönünden sağlık; bedenin her bir hücresinin en üst düzeyde
işlev gördüğü ve hücreler arası olumlu bir etkileşimin varlığıdır.
Sosyal bilimler yönünden sağlık; bireyin sosyal yönden rollerinin ve
sorumluluklarının bilincinde olması ayrıca bu rollerini ve sorumluluklarını yerine
getirmedeki kabiliyeti anlamına gelmektedir.
Davranış bilimleri yönünden sağlık; kişinin çevresiyle olumlu etkileşimi ve ansızın
gelişen beklenmedik vakalar karşısındaki performansı ve bu vakalara karşı savunma
potansiyeli olarak algılanmaktadır.
Sağlık üç boyutta ele alınabilir;
Negatif sağlık: Tedavi ve rehabilitasyonu gerektiren sağlık durumudur.
Nötral sağlık: Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır.
Pozitif sağlık: Sağlığın
geliştirilmesi, iyilik Hastalık durumundan kurtarmak ve sağlığı en üst düzeye ulaştırabilmek için önce
düzeyinin artırılması sağlığı negatif sağlıktan nötral sağlığa çıkartılması gerekmektedir.
ile ilişkilidir.
Pozitif sağlık: Sağlığın yükseltilmesi ve iyilik düzeyinin maksimum düzeye
çıkarıtılmasıyla alakalıdır. Nötral sağlık aşamasından sonra pozitif sağlık düzeyine
erişilir. Pozitif sağlık yaşam kalitesini yükselten, potansiyel sağlığı geliştirme çabası
içerisinde olan sağlık davranışlarını temsil eder.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sağlık ve Hastalık

SAĞLIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Genetik
İnsan gelişiminin ve davranışının en temel belirleyicisi, onun kalıtımsal yapısıdır.
Ayrıca yaşam tarzı ve çevre genetik yapıyı etkilemektedir. Genetik yapı bireyin hangi
hastalıklara daha çok yakalanma ihtimalini belirlemede yardımcı olur.

•Anne ve babasını kalp yetmezliğinden kaybeden bir bireyin kendisinin


de kalp yetmeliğine yakalanma ihtimali yüksektir ve bu durum
Örnek

genetik faktörlerle ilişkilidir.

Cinsiyet
Sağlık ve hastalık durumu cinsiyetlerde farklılık göstermektedir. Hemofili
hastalığında kadınlar hastalıklı geni taşır ve çocuklarına aktarır. Her iki cinsiyete de
aktarılan gen kız çocuklarında taşıyıcı olarak kalır, fakat erkek çocuklarda hastalık
görülür. Ayrıca, kadın erkek arasındaki iş bölümü; yemeği pişirenin, hazırlayanın-
bebeklerin bakımını kimin gerçekleştirdiği; kadın ve erkeğin istekleri/beklentileri,
hedefleri, sorumlulukları ve sosyal hakları, kadın ve erkeğin davranışlarına ilişkin
kültürel değerleri bireylerin sağlığı etkileyebilir.

“Sağlığı etkileyen
biyolojik çevre
•Kadınların üretrasının erkeklere göre daha kısa olması nedeniyle
Örnek

faktörlerinden
kadınların idrar yolu enfeksiyonu geçirme ihtimali erkeklerden
mikroorganizmalar; daha fazladır.
birçok bulaşıcı
hastalığın etkenidir.”

•Alkol ve sigara kullanmanın erkekler için doğal, kadınlar için doğal


Örnek

kabul edilmeyen toplumlarda akciğer kanserinin erkeklerde daha


fazla görülmesi gibi.

Yaş
Yaş, sağlıklı ve hasta olma durumunu etkilemekte ve bu durundan
etkilenmektedir. İleri yaşlarda vücuttaki yapım oranı azalırken yıkım oranı artar. Bu
durumdan bireyin sağlığı büyük oranda etkilenir. Ayrıca çocukluk çağı hastalıkları
varken, yaşlılık döneminde daha fazla görülen hastalıklar da mevcuttur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sağlık ve Hastalık

•Çocukluk çağında kızamık, suçiçeği görülürken, yetişkinlik

Örnek
döneminde kardiovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları ve ülser
görülmektedir.

Sağlık İnancı
Sağlık inançları, sağlık davranışlarını negatif, nötral ve pozitif şekilde etkiler.
Negatif sağlık; tedavi ve iyileştirme gerektiren sağlık durumunu ifade eder.
Nötral sağlık; hastalık durumu olmayan, dengeli bir sağlığı tanımlamaktadır. Sağlığı
sürdürmek ve hastalıkları önlemek için, nötral sağlık korunmalıdır. Pozitif sağlık;
sağlığın en üst düzey çıkarılmasıyla alakalıdır.

Biyolojik Çevre
Mikroorganizmalar; çoğu bulaşıcı hastalığın nedenidir. Salgın olarak adlandırılan
mikroorganizmalar, toplum sağlığı için tehlike arz ederler. Vektörler; hastalık yapan
mikroorganizmaları insanlara ileten eklem bacaklılardır. Bitkiler ve hayvanlar; genel
olarak insanlar için faydalıyken bazı durumlarda insan sağlığı için zararlı konumuna
“Sağlığın fiziksel, geçebilirler. Hayvansal ve bitkisel besinler; zehirler ve hastalık etkeni ile etkileşim
spiritüel, sosyal, hâline geçerlerse zararlı olabilirler. Parazitler; kötü çevre koşullarında bulunurlar,
duygusal ve ruhsal
insan sağlığını etkilerler ve bireylerin vücut direncini zayıflatırlar.
olarak bazı
bileşenleri vardır.” Fiziksel Çevre
İkametgâhın bulunduğu yaşam alanı, yaşanılan evin oda sayısı, her bireyin
kendisine ait yatak odasının olması, evin apartman dairesi ya da müstakil olması
kişilerin genel sağlık durumunu etkileyebilir. Evin metrekaresinin az olması, aynı odada
çok fazla bireyin yaşaması enfeksiyonları artırmaktadır. Ayrıca apartmanların kalabalık
olması bireylerin ruhsal gerilim yaşamasına neden olurken, çocukların da kısıtlı oyun
alanlarına sahip olmasını etkilemektedir. Tüm bu sorunlara ek olarak çöplerin nasıl
ortadan kaldırılacağı, su kaynaklarının nasıl değerlendirileceği ya da gıda
üretiminin/dağıtılmasının yerleşim bölgeleriyle uzaklığının nasıl ayarlanacağı gibi
konular sağlık açısından önemlidir. Tüm dünyada nüfusun hızla artması, kentsel
bölgelere göçlerin devam etmesi; çevre sağlığını, temiz su kaynakları sağlamadaki
sorunları ve çöplerin ortadan aldırılma sorunlarını da etkilemektedir. Su, atıklar, iklim,
hava kirlenmesi, ışınlar, gürültü, sağlığa zarar verebilecek tesisler, genel kullanım
alanları (lokanta, sinema, otel, havuz hizmetleri) sağlığı etkileyebilecek fiziki
etmenlerdir.

SAĞLIĞIN BİLEŞENLERİ
Fiziksel Sağlık: Fiziksel muayene yöntemleri kullanılarak değerlendirilen ve tanı
işlemleri ile tespit edilen hastalığın ya da bozukluğun var olmadığı durumdur. “Bireyin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sağlık ve Hastalık

fiziksel sağlığı yerindedir” diyebilmek için bireyin temel insan gereksinimlerini


“ solunum, beslenme, boşaltım, hareket, uyku, cinsellik gibi” tam olarak yerine
getirebilmelidir.
Spiritüel Sağlık: Sağlığın spiritüel alanı bir kişinin “yaşamının anlamını,
ölümünün kabulünü” vurgular. Sağlık bakımında önemli bir yere sahip olan spiritüalite,
genellikle bireyin sağlığının devamlılığını tehlikeye atan fiziksel ve duygusal tehdit
anında bireyi destekler ve rahatlatır. Ayrıca, sağlığın anlamını açıklamak ve sağlığın
değerini oluşturmak için bir ortam oluşturur.
Sosyal Sağlık: Bireyin diğer insanlarla olan iletişiminin varlığı, sevilme ve ait olma
hissini yaşıyor olması, aile içi ve çalışma arkadaşları ile ilişkilerinin varlığı, tiyatro ve
sinema gibi yaşamını ve gelişimini olumlu yönde etkileyen sosyal uğraşılarının olması
sosyal sağlığı etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Bireyin sosyal
olarak sağlıklı olması bireyin rollerini (annelik rolü, arkadaşlık rolü, eş rolü, öğretmenlik
Sağlık hizmetleri
rolü vs.) yerine getirmesiyle değerlendirilir.
bütüncül yaklaşım
kavramı Duygusal ve Ruhsal Sağlık: Bireyin kendi içinde kendisiyle ve etrafında bulunan
çerçevesinde çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Fakat bu denge ve uyum,
yürütülmelidir.
durağan bir nitelikte olmamalı, değişebilen esnek bir şekilde olmalıdır.

BÜTÜNCÜL SAĞLIK KAVRAMI


“Bütüncül sağlık her bireyin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak bir bütün
olduğu; ayrıca her bireyin ailesi, çevresi ve toplumla bir bütün olduğu sağlık ve
hastalığın birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceği vurgulanmaktadır.” Geleneksel
hastalık kuramları incelendiğinde, genel olarak insanı bir bütün olarak
değerlendirmedikleri, yalnızca hasta olan organa ve hastalığa odaklandıkları
görülmektedir.
Dünyada ilk olarak Hipokrat; bedenle aklın birbirini etkilediğini etkileşim kuramı
ile savunmuştur. Hipokrat’ın bu görüşü, geleneksel kuramların yetersizliğini ortaya
çıkararak, yeni kuramların gelişmesine katkı sağlamıştır.
Hipokrat’tan sonra, J.Chiristian Smith (1926) “holistik” kavramını ortaya
çıkarmıştır. Felsefi bir anlam taşıyan “holistik” kavramı, “bütüncül” anlamına gelir.
Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için bakım hizmetleri bütüncül yaklaşım çerçevesiyle
ele alınmalıdır.

SAĞLIĞI KORUMA VE HASTALIKLARI ÖNLEME


Sağlığı koruma aktiviteleri; sağlığın var olan durumunu sürdürmeye
odaklanmaktadır (hareket etme, doğru beslenme vs.). Bu düşünce kişilerin mevcut
durumda bulunan sağlıklı durumunu devam ettirmeye yönelik olumlu davranış
geliştirmeye odaklanır.
İyilik kavramı ise; kendi sorumluluğunu gerçekleştirme, stres yönetimi gibi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sağlık ve Hastalık

kişinin kendisini sağlıklı olduğunu düşünmesi için nelerle baş etmesi, neleri başarması
ve nelerden vazgeçmesi gerektiğini öğrenmesi durumudur. İyilik stratejileri bireyin
yaşamını anlamasını ve kontrol etmesini sağlamaya yardımcı olur.
Hastalığın önlenmesi ise; aşılama plan ve programları sağlığın kalitesini
yükseltme veya hastalıkları önlemeye yönelik uygulamaları içerir.

SAĞLIĞI KORUMA DÜZEYLERİ


Sağlığı korumada, birincil, ikincil ve üçüncül olmak üzere üç düzey vardır.
Birincil Koruma: Gerçek koruma olarak adlandırılan birincil koruma, sağlığı
arttırmayı ve hastalıklardan korunmayı kapsamaktadır. Sağlık eğitim planları, aşılama,
hareket etme ve sağlıklı beslenme birincil korunma sırasında yer almaktadır. Bu
uygulamalar sağlığı geliştirmeyi ve risk olarak görülen durumlardan korunmaya
amaçlayarak yapılmalıdır.
Üçüncül koruma, İkincil Koruma: Hastalık anında en kısa zamanda tanı koyma, tedavi etme ve en
rehabilitasyon
az hasarla ve komplikasyonla bireyin sağlıklı anına dönmesini ikincil koruma
hizmetlerini içerir.
hedeflemektedir. Bireyin evindeki ve hastanedeki hemşirelik uygulamalarının büyük
çoğunluğunu ikincil koruma içermektedir. Bu uygulamalar; tanı yöntemleri, hastalığın
ilk evresinde takip ve tedaviyi kapsamaktadır. Ayrıca hastalığın zararlarını azaltma ve
hastalığın ileri evrelerine gelmesini engellemeyi amaçlamaktadır.
Üçüncül Koruma: Sağlıktan sapma durumunda geri dönüşsüz değişim olduğu
anlarda ortaya çıkmaktadır. Kronik hastalıkların yan etkilerini azaltmak ve hastalığın
komplikasyonları ortadan kardırmayı üçüncül koruma hedeflemektedir.Tanı ve
tedaviden çok rehabilitasyonu içerir.

Sağlığı Koruma Örnekler


Düzeyleri
Birincil koruma Sağlık eğitim planları, aşılama, hareket etme
ve sağlıklı beslenme vs.

İkincil koruma Tanı yöntemleri, hastalığın ilk evresinde takip


ve tedavi vs.
Üçüncül koruma Kronik hastalıkların yan etkileni azaltma,
hastalığın komplikasyonları ortadan
kardırma, rehabilitasyon, vs.

Tablo 1.1. Sağlığı Koruma Düzeyleri ve Örnekler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sağlık ve Hastalık

HERKES İÇİN SAĞLIK HEDEFLERİ


Sağlığı yükseltme, insanların öz- kontrollerini geliştirme, bireye ve topluma karşı
sorumluluklarını arttırma Dünya Sağlık Örgütü’nün herkes için sağlık hedefleri arasında
yer almaktadır. Sağlığı geliştirme hedefleri, sağlık politikaları ve destekleyici çevreyi
ortaya çıkarmayı ve sağlık hizmetlerini yeniden düzenlemeyi de içermektedir. DSÖ
1985 yılında "Herkes İçin Sağlık Hedeflerini" yayımlamıştır. Bu hedefler;
Herkese sağlık hedefine  “Avrupa Bölgesi’nde sağlık dayanışması”
ulaşmak için ülke
gereksinimleri, kapasitesi  “Sağlıkta hakkaniyet”
ve öncelikleri  “Yaşama sağlıklı başlama”
belirlenerek ülkeye özel
olarak hedefler,  “Gençlerin sağlığı”
belirlenmiş ve izleme
kriterleri geliştirilmiştir  “Yaşlıların sağlığı”
 “Ruh sağlığının geliştirilmesi”
 “Bulaşıcı hastalıkların azaltılması”
 “Bulaşıcı olmayan hastalıkların azaltılması”

 “Şiddet ve kazalar sonucu yaralanmaların azaltılması”


 “Sağlıklı ve güvenli fiziki çevre”

 “Sağlıklı yaşam”
 “Alkol, ilaç ve tütüne bağlı zararların azaltılması”

 “Sağlıklı ortamlar”
 “Çok sektörlü sağlık sorumluluğu”

 “Entegre sağlık sektörü”


 “Hizmette kalite yönetimi”

 “Sağlık hizmetlerinin finansmanının ve kaynaklarının tahsisi”

 “Sağlık hizmetlerine yönelik insan kaynaklarının geliştirilmesi”


 “Sağlıkla ilgili araştırma ve bilgi”

 “Sağlık için tarafların harekete geçirilmesi”


 “Herkes için sağlık konusunda politikalar ve stratejiler”
Sağlığın geliştirilmesinde, bireylerin sağlıklı davranışı gibi pozitif bir yaklaşım
esastır. Bireylerin sağlıklı beslenmesi, düzenli egzersiz yapması, sosyal ilişkilerinde
uyum içerisinde olması sağlığın geliştirilmesi hedefleri arasında yer almaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sağlık ve Hastalık

HASTALIĞIN TANIMI
“Hastalık, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal
değişikliklerin yarattığı durumdur.” Bu tanım biyolojik olarak doğru ve doyurucudur.
Fakat hastalığın sadece biyolojik bir olay olmadığı aşikârdır. Ayrıca hastalık sosyal ve
kültürel bir olgudur. Yani hastalık, bireyin daha önceki durumuna göre fiziksel,
emosyonel, entelektüel, sosyal gelişim, spritüel fonksiyonlarının bozulması hâlidir.
“Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) tanımına göre fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir
iyilik hâlinin yokluğuna hastalık denilmektedir.” Tüm bunlara ek olarak hastalık, sadece
dokuların ve organların fizyolojik fonksiyonlarını yerine getirememesi durumundan
ibaret değildir.
Bernard ve Cannon; hastalığı, iç ve dış dengenin bozulmasına ek olarak bazı
uyum mekanizmaları ile bozulan dengenin düzeltilmesi çabası olarak tanımlamışlardır.

Tıbbi Modele Göre Hastalık


Hastalık ve sağlık kavramların tanımlanmasında tıbbi model egemendir. Tıbbi
açıdan hastalık, hekimin gözüyle hastalıktır ve semprom ve bulgularla kendisini
gösteren patolojik bir bozukluğun göstergesidir.
Birey hastalıkla
karşılaştığında İnsan bedenindeki bozukluklar organizmadaki biyokimyasal farklılaşımlarla
çevre ile uyumu ve anlaşılır. Yani hastalık bakteriden, hatalı genlerden, virüsten veya kazalardan
etkileşimi, kaynaklanır. Bu görüşün sadece bir nedenli olması, hastalanan bireyin sosyal çevreden,
üretkenliği ve ilişkilerinden ve kimliğinden ayrı tutularak sadece bir nesne olarak düşünülmesine
iç dengesi bozulabilir.
sebep olmaktadır.
Tıbbi model, sadece bedensel hastalığa odaklanması, sosyal ve çevresel
bağlamda başarısız olması nedeniyle son 20 yıldır eleştirilmektedir.

Sosyolojik Modele Göre Hastalık


Sosyoloji, hastalık ve sağlığı biyokimyasal nedenlerden ayırarak, sosyal yapı
içinde sosyal değişkenlerle tanımlamaya çalışmaktadır. Sosyoloji, bütünsel anlayışı tıbbi
pratiğe yerleştirmeye çalışır. Kısaca sosyolojik model sağlık ve hastalığa geleneksel
biyomedikal yaklaşıma bir alternatifi ortaya çıkararak hastanın bir nesneden ziyade,
Tıbbi modele göre bütünüyle bir birey olduğunu vurgulamaktadır. Bu model, sağlığı yükseltmede yaşam
hastalık anlayışı standartlarının üzerine vurgu yapılmasının gerekliliğini açıklamaktadır.
geleneksel bir
yaklaşımdır. Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırılması
Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırması (International Classification of
Diseases-ICD), uluslararası düzeyde, hastalık isimlerinin kesin kriterlere göre bir araya
getirilmesinden oluşan bir kategoriler ve kodlama sistemidir. Hastalıkların bedenin
daha çok bölümlerini etkilemeleri ve bazı hastalıkların nedeninin bilinmemesi, bazı
patolojik değişikliklerin özgün olması gibi nedenlerle hiçbir eksen tek başına etken

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sağlık ve Hastalık

değildir. Her bir hastalığın birkaç eksene göre sınıflandırıldığı, çok eksenli bir sınıflama
olabilir.
Hastalıkların uluslararası sınıflaması, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmıştır.
Cenevre’ de 1989 yılında toplanan 10. Uluslararası Konferans’ta kodlama sisteminde
köklü değişiklikler yapılmış, 1991 yılında ICD-10’un yayınlanması kabul edilmiş, 1994
yılında uygulamaya geçirilmiştir.
Kronik hastalıklar
bireyin yaşam biçimini
Hastalık Davranışları
değiştirebilir. Hastalık bireyin fiziksel, emosyonel, entelektüel ve sosyal aktivitelerinde geçici
veya kalıcı kayıplara sebep olmaktadır. Hastalık bireylerin yaşam süresini etkilemesinin
yanı sıra yaşam kalitesinin azalmasına da neden olur. Ayrıca hastalık bireyin günlük
yaşam aktivitelerinin tamamını olumsuz olarak etkileyebilir.
Hasta olan bireylerin davranışları, kendi vücutlarını algılama, hastalık
semptomlarını tanımlama ve yorumlamasıyla ilgilidir. Ayrıca hastalık davranışlarının
rol, sosyal sınıf ve sorumlulukla da bağlantısı bulunmaktadır.

Hastalık davranışını etkileyen iç değişkenler


Bireyin hastalık davranışını etkileyen iç değişkenlerden biri bireyin hastalık
belirtilerini nasıl algılandığıdır. Birey, günlük yaşam aktivitelerinin hastalık nedeniyle
olumsuz etkilediğine düşünürse, sağlığının olumsuz etkilendiğini düşünüp hemen
sağlık kuruluşuna başvurur. Hastalığın doğası (hastalığın akut veya kronik oluşu)
"Sağlık ve hastalığın nedeniyle de bireylerin sağlık davranışları etkilenebilmektedir.
anlamı ve bunlara
verilen önem kültürel Akut hastalıklar, belirtileri bir anda ortaya çıkan, genellikle bireyin hayatını
değerlerle ilişkilidir.” tehdit eden kısa süreli hastalıklardır. Bu belirtiler yaşam aktivitlerini farklı şekilde
etkileyebilir.
Kronik hastalıklar, belirtileri, tanı ve tedavisi altı aydan daha uzun süren, hastalık
belirtilerinin ortaya çıktığı ya da çıkmadığı dönemlerin birbirini takip ettiği durumdur
ve kronik hastalıklar genellikle yaşam kalitesini azaltarak yaşamın sonuna kadar devam
eder.
Kronik Hastalıkların özellikleri
• Patolojik değişimler geriye dönüşlü değildir.
• Normal fonksiyonlarda bozukluklar kalıcıdır ve değişiklikler bulunmaktadır.
• Uzun süren tedavi ve bakım gereksinimi duyulmaktadır.
• Rehabilitasyonu içermektedir.
Kronik hastalığı olan bireyin sağlık bakımında destek istemesi, planlanan
tedaviye devam etmesi ve iş birliği sağlaması, akut hastalığı olan bireylere göre daha
zordur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sağlık ve Hastalık

Hastalık davranışını etkileyen dış değişkenler


Hastalık davranışını etkileyen dış değişkenler ise hastalık semptomları, sosyal
grup, kültürel birikim, ekonomik faktörler ve sosyal destek sistemidir.
Mechanic’ e göre hastalık davranışını etkileyen 10 bileşen şunlardır:

 “Hastalığın görülebilen ve tanımlanabilen semptomları”


 “Bireyin semptomları ciddi olarak algılama boyutu”
 “Bireyin eğitim durumu, bilgisi ve kültürel birikimi ve algılanan semptomlarla
Sağlık ve hastalık
ilgili bilgisi”
yaşamın kaçınılmaz
süreçleridir.  “Sosyal aktivite, iş ve aileyi olumsuz etkileyen semptomlar”

 “Semptomların varlığı ve görülme sıklığı”


 “Diğer bireylerin semptomlarla ilgili açıklamaları”

 “Hastalık nedeniyle inkâr edilen temel gereksinimler”


 “Hastalıkla mücadele edebilmek için ihtiyacı olan diğer gereksinimlerin
belirlenmesi”
 “Bireylerin semptomlarla ilişkili yorumları”
 “Tedavi kaynaklarının uygunluğu, fiziksel yakınlığı, fizyolojik ve maddi
maliyetidir.”

HASTALIĞIN BİREY VE AİLE ÜZERİNE ETKİLERİ


Hastalık anında, beden imajı, aile rollerinde farklılıklar oluşmaktadır. Kişi ve
ailesi hastalığın ve tedavinin oluşturduğu maddi ve manevi bu farklılıkları benimseme
çabası içerisindedir.

Davranışsal ve Emosyonel Değişiklikler


Hastalığın doğası, süresi, kişinin hastalığa uyumu, sosyal çevrenin desteği ve
hastalık sürecinin değişimi, bireysel davranışları ve emosyonel tepkileri etkilemektedir.
Genellikle hayatı sıkıntıya sokan hastalıklar, bireylerin anksiyete, kızgınlık, öfke
yaşamasına ve içine kapanma gibi ciddi davranış ve emosyonel tepkiler verilmesine
"Sağlık ve hastalığın
anlamı ve bunlara neden olabilir. Ayıca hastalıklar kişinin otonomisini, yeterliliğini, bağımsızlığını,
verilen önem kültürel üstlendiği rolü yerine getirmesini ve özbenlik saygısını tehdit eden bir durumdur.
değerlerle ilişkilidir.”
Aile Rolü Üzerindeki Etkisi
İnsanlar mesleğini yerine getirirken ve aile yaşantısını sürdürürken çeşitli rollere
sahiptir. Birey hastalıkla karşılaştığında üstlendiği rollerini yapamayabilir ve bireyin
rolleri farklılaşabilir. Bireyin ve ailenin farklılaşan bu yeni rollerin üstesinden
gelebilmesi için, bir rehber/danışman tarafından desteklenmesi gerekebilir. Bazı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sağlık ve Hastalık

anlarda ise hem bireyin hem de bakım vericinin rolleri tamamen farklılaşabilir. Böyle
durumlarda birey mutsuzluk, umutsuzluk, güçsüzlük ve çökkünlük duygularını
yaşayabilir. Diğer taraftan da bakım vericinin sorumlulukları üst düzeye çıkabilir.

Beden İmajı Üzerine Etkisi


Fiziksel görünümün subjektif bir şekli olan beden imajı, özellikle aniden gelişen
hastalıklarda olumsuz yönde etkilenebilir.
Örnek

•Mastektomi sonrası bir kadında beden imajında bir farklılık


yaşayabilir.

Mastektomi sonucunda birey; oluşan yeni duruma önce şok, inkâr, pazarlık, kabul-
uyum ve rehabilitasyon aşamalarından geçer.

Benlik Kavramına Etkisi


Bireyin kendisini nasıl hissettiği, zayıf ve güçlü yönlerini nasıl
değerlendirebildiğini yansıtan mental imaja benlik kavramı denmektedir. Benlik
kavramının hastalık nedeniyle farklılaşması anında birey kendi ve yakınlarının
beklentilerini karşılayamayabilir. Karşılanmayan beklenti sonrasında bireyde yorgunluk,
bıkkınlık belirtileri gözlemlenebilir ve birey ailesi ile çatışma yaşayabilir.

Aile Dinamiklerine Etkisi


Aile dinamikleri; ailenin etkinlik düzeyi, karar verme becerisi, aile üyelerine
bireysel yardım sağlama, günlük değişim ve değişikliklerle ilgilenmeyle ilgili bir süreçtir.
Ebeveyn hastalığı sırasında diğer bir üyeyle sorumlulukları yer değiştirerek hasta olan
ebeveynin de sorumluluğunu üstlenmek zorunda olabilirler. Bu sorumluluklar yerine
getirilse bile emosyonel zorlanmaya neden olabilir.

SAĞLIK VE HASTALIK MODELLERİ


Sağlık ve hastalık modelleri çerçevesinde, sağlık ve hastalık kavramları arasındaki
ilişkiler ve bireyin sağlık uygulamalarına karşı tutumları daha kolay anlaşılabilir.

Sağlık - Hastalığın Sürekliliği Modeli


Sağlık-hastalığın Sağlığın, dinamik bir durum olduğu bu modelde, sağlık ve hastalık, bireyin iç ve
sürekliliği modelinde dış çevre ile olan etkileşimleriyle ilişkilendirilmiştir. Bu modele göre sağlık sürekli
amaç total iyilik değişir. Bu değişimin bir ucunda ölüm diğer ucunda ise en üst düzeyde iyilik
hâlinin hâli/(esenlik) vardır. Bu modele göre kişinin sağlığı için risk oluşturan özellikler ve
sürdürülmesidir. olaylar ne kadar çok ise ölüm tarafına o kadar çok yaklaşır, riskler ne kadar az ise üst
düzey sağlığa o kadar yaklaşır. Sağlık devamlı çizgi üzerinde sürekli olarak değişen bir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sağlık ve Hastalık

durumdur. Bu çizgi üzerinde amaçlanan iyilik hâlinin sürdürülmesidir.

Üst Düzey İyilik Modeli


Üst düzey iyilik modeli, bireyin sağlığı en üst düzeye çıkarmayı hedeflemektedir.
Bu modelde hastalığın tedavisinden ziyade, sağlığı geliştirme, yükseltme ve hastalığı
önleme aktivitelerini içermektedir. Bu modelde, esenliğe ulaşmada riskli sağlık
davranışlarının değişikliğinin önemi vurgulanır.

Ajan – Konakçı - Çevre Modeli


Bu yaklaşıma göre birey ve grupların sağlık veya hastalık düzeyleri ajan, konakçı
ve çevrenin dinamik ilişkisine bağlıdır.

Sağlık inanç modeli Model, temel olarak insan çevre etkileşimine odaklanmıştır. Üç unsuru vardır,
bireyini sağlığa ilişkin bunlar konakçı, yaralanmaya (travmaya) neden olan ajan ve çevredir. Hastalığın nedeni
eylemleri yapamaya kimyasal, fiziksel ya da psikososyal etkenler olabilir. Ancak hastalık ajanının olması
ya da yapmamaya hastalık için yeterli değildir. Hastalığın oluşabilmesi için uygun çevre ve konakçı
neyin motive ettiğini gereklidir. Hastalığın oluşmasında konakçının özellikleri de önemlidir. Konakçının yaşı,
anlamaya
yaşam biçimi, sahip olduğu hastalıklar vb. özellikler onun hasta olma riskini arttırır ya
temellenmiş bir
motivasyon teorisidir. da azaltır. Hastalığın ortaya çıkmasında çevre koşullan da çok önemlidir. Eğer çevre
koşulları sağlığı olumsuz yönde etkileyecek özelliklere sahipse hasta olma olasılığı artar.
Örnek

• Havanın yeterince temiz olmaması, stres, gürültü, kirlilik gibi durumlar


hastalık olasılığını arttıran çevresel faktörlerdir.

Sağlık İnanç Modeli


Sağlık İnanç Modeli, Rosenstock tarafından (1966) geliştirilmiştir. Bu model iyi
olma için mantıksal bir model olarak bilinir. Bu model bazı insanlar hastalıklardan
korunmada sorumluluk alabilirken, bazılarının bu sorumluluğu almayı neden
başaramadıklarını anlamaya çalışır. Sağlık İnanç Modeli, sağlığı koruyucu ve hastalıkları
önleyici davranışları değerlendirmede ve bu davranışları değiştirmede hangi
faktörlerin etkilediğini belirlemek için kullanılması yararlıdır.
Modelin 4 temel boyutu vardır:
 “Bireyin, hastalığa hassasiyetini algılaması” (kişisel duyarlılık)
 “Bireyin, hastalığın ciddiyetini algılaması” (duyarlılık derecesi)

 “Bireyin, koruyucu davranışların, hastalıktan korunmada ya da hastalığın


şiddetin azalmasında yararlı olacağını algılaması” (yararların algılanması)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sağlık ve Hastalık

 “Bireyin, önerilen koruyucu sağlık davranışının yararlarının, ağrı, pahalılık gibi


fiziksel, psikolojik maddi ve diğer maliyetleri algılaması” (engellerin
algılanması)
Bir kişi sağlığı ile ilgili bir karar vereceği zaman yukarıdaki unsurlar devreye
girer. Kişi hastalığın ne kadar ciddi olduğunu algılarsa, yapacağı davranışın bu sorunu
çözmede yararına ne kadar çok inanırsa, hastalığın tedavisinin olabileceğine inancı ne
Her insanın birbiriyle kadar çoksa, bu konuyla ilgili olumlu duyumları ne kadar çoksa ve sonucunda
dinamik ilişkisi olan kazançları ne kadar fazla ise o kadar sağlığı koruma davranışını yapmaya motive olur
temel gereksinimleri ve uygular.
vardır. Bu gereksinimler
sağlık durumunda Değişime Dayalı Model
dengede iken hastalık
Sağlık ve canlılık yeteneğini ifade eder. Modelin altı elemanı vardır ve her biri
durumunda bu denge
bozulur. holistik sağlık yaklaşımını tanımlar. Modelin elemanları;
• “Yaşam olayları”
• “Yaşam biçimi”
• “Evrimsel yaşama yeteneği”
• “Kontrol algıları”
• “Canlılık duyguları”
• “Sağlık sonuçları”

Sağlığı Geliştirme Modeli


Nola Pender, hemşirelik ve davranış bilimlerinin bakış açılarını birleştirerek
Sağlığı Geliştirme Modeli’ni (SGM) geliştirmiştir. SGM’nin amacı sağlığa olumlu etkisi
olacak davranış değişikliğini oluşturmaktır. Bu modelde Pender sağlığı geliştirme
davranışını etkileyen faktörleri üç grupta sınıflandırmıştır.
Smith’e göre sağlık Bireysel Davranış ve Deneyimler: Her bireyin davranışlarını etkileyen kişisel
kavramının en özellikleri ve deneyimleri vardır. Bireyin kişisel faktörlerini biyolojik, psikolojik ve
kapsamlısı
sosyal faktörler içerir. Bu faktörlerin içerisinde yaş, medeni durum, evlenme yaşı,
Eudaimonistik
sağlık özgeçmişi, öz motivasyonu, eğitimi ve sosyoekonomik durum gibi faktörler yer
Modeldir.
almaktadır.
Davranışa Özgü Durum ve Etkiler: Bu bölümde sağlığı geliştirme davranışına
motivasyonel faktörlerin etkisi üzerine odaklanılır. Davranışa özgü durumlar ve etkileri
bireyin davranışa ilişkin algıladığı yararlar, engeller, öz yeterlilik, duygular, kişiler arası
ilişkileri içerir.
Davranış Çıktısı: Davranış değişikliği olup olmadığının sonucudur. Sağlığı
geliştirme modelinde davranış çıktılarını iki önemli faktör etkilemektedir. Bunlar; farklı
acil gereksinimlerin doğması ve bireyin davranışa özgü önceden plan yapmış olup
olmamasıdır. Aktiviteyi gerçekleştirmeden hemen önce bireyin yerine getirmesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sağlık ve Hastalık

gereken başka acil durumların ortaya çıkması o aktiviteyi gerçekleştirmesini


engelleyecektir. Eğer birey aktiviteyi ve nasıl gerçekleştireceğinin planladıysa sonuçları
daha olumlu olacaktır.

Şekil 4.1. Sağlığı Geliştirme Modeli (Bahar ve Açıl 2014)

Smith’in Sağlık Modeli


Smith (1981), sağlık modellerini dört grupta ele aldı. Bunlar klinik model, rol
performans model, adaptif model ve eudaimonistik modeldir.
Klinik Model; en dar bakış açısına sahip olan modeldir. İnsanların fizyolojik
sistemlerinin fonksiyonları ile ilişkili modeldir. Tıp bilimleri tarafından tanımlanmış
bozuklukların olamaması ya da hastalık belirti ve bulgularının olmamasını sağlık olarak
tanımlamaktadır. Klinik modele göre sağlık hastalık kavramının tersidir.
Rol Performans Modeli: Bu model sağlık kavramına sosyal ve psikolojik boyutları
katmıştır. Sağlığın en önemli kriteri, kişinin toplumdaki rollerini beklenen en üst
düzeyde yerine getirebilmesidir. Eğer bir kişi kendinden beklenen rolleri yerine
getiremiyorsa o kişi klinik olarak sağlıklı görünse de hasta olabilir.
Adaptive model (Uyum); Klinik model ve rol performans modelinin birleşimi
Uyum Modelidir. Sağlık, fizik ve sosyal çevre ile bireyin etkili etkileşimidir. Bu modelde
büyüme ve değişimin belirtileri vardır.
Mutluluk modeli (Eudaimonistik); Smith’e göre sağlık kavramının en kapsamlısı
Eudaimonistik Modeldir. Bu modele göre sağlık kişinin potansiyelini gerçekleştirdiği ya
da aktifleştirdiği bir durumdur. Bu modelde sağlık (esenlik) iyiliğin en üst
noktasındadır ve hasta olma çizgisinin en aksi yönde uçta yer alır. Bu modelde sağlık

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sağlık ve Hastalık

“kişi biyolojik olarak en iyi durumda ve ne olmak istiyorsa ve ne yapmak istiyorsa onu
başarabildiği bir durum olarak tanımlanmaktadır. Hemşirelik modellerinin örneğin;
King’in sistem etkileşim modeli, Neuman’ın sistem modeli, Roy’un uyum modeli ve
Orem’in öz bakım modelinin bu görüşlerle uyumlu olduğu görülmektedir.

İlk kez temel insan Temel İnsan Gereksinimleri Modeli


gereksinimlerini İlk kez temel insan gereksinimlerini irdeleyen kişi Maslow’dur. İnsanlar ihtiyaçlar
irdeleyen kişi
doğrultusunda güdülenir. İnsanlar bu ihtiyaçlarını karşılamak için aktivitelerde
Maslow’dur.
bulunur. Maslow, bireylerin bu ihtiyaçlarını önem sırasına koyarak ihtiyaçlar arasında
bir hiyerarşi oluşturmuştur. İhtiyaçlar hiyerarşisinde saptanan öncelikler, genellikle
tüm bireyler için aynı olmasının yanı sıra bazen bireysel farklılıklar ortaya
çıkabilmektedir. Birey alt basamaklardaki ihtiyaçları belirli bir ölçüde sağlayarak üstteki
basamağın ihtiyaçlarını karşılayabilmek için güdülenir.

1. Düzey:Fizyolojik gereksinimler

2. Düzey:Güvenlik gereksinimleri

3. Düzey:Sosyal gereksinimler

4. Düzey:Öz saygı gereksinimleri

5. Düzey:Estetik ve kendini gerçekleştirme


gereksinimleri

Şekil 1.1. Temel İnsan Gereksinimleri Modeli

• Düzey: “Fizyolojik gereksinimler; hava, su, beslenme, boşaltım, uyku, dinlenme,


ağrıdan kaçma ve seks”
• Düzey: “Güvenlik gereksinimleri; fiziksel, psikolojik, güvenlik ve korunma “
• Düzey: “Sosyal gereksinimler; sevgi, ait olma ve eşit olma”
• Düzey: “Öz saygı gereksinimleri; takdir edilme, değer verilmesi ve kişiliğe saygı
gösterilmesi”
• Düzey; “Estetik ve kendini gerçekleştirme gereksinimleri”

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sağlık ve Hastalık

Bireysel Etkinlik
•Sınıf içinde iki grup oluşturarak sağlık ve hastalık kavramlarını ve
etkileyen faktörleri inceleyiniz. Ayrıca bireysel deneyimlerinizi
paylaşınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sağlık ve Hastalık

•SAĞLIK VE HASTALIK
•GİRİŞ
•"Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli olarak
tanımlamıştır. Hastalık ise, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak
anormal değişikliklerin yarattığı durumdur. Dünya Sağlık Örgütünün tanımına
göre ise fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir iyilik hâlinin yokluğuna hastalık
denilmektedir.
•SAĞLIK TANIMLARI
•Dünyanın her yerinde en çok önemsenen kavramlardan biri olmasına karşın
sağlığın tek bir tanımı yoktur.
•Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisini fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden
algılaması hâlidir.
•Objektif olarak sağlık; muayene, laboratuvar sonuçları ile tespit edilen hastalığın
var olmadığı durumdur, yani sağlıklı olmadır.
•Sağlık üç boyutta ele alınabilir;
•Negatif sağlık: Tedavi ve rehabilitasyonu gerektiren sağlık durumudur.
•Nötral sağlık: Herhangi bir hastalık durumu olmaksızın dengeli bir sağlıktır.
•Pozitif sağlık: Sağlığın yükseltilmesi ve iyilik düzeyinin maksimüm düzeye
Özet

çıkarıtlmasıyla alakalıdır. Nötral sağlık aşamasından sonra pozitif sağlık düzeyine


erişilir.
•SAĞLIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
•Genetik, cinsiyet, yaş, sağlık inancı, biyolojik muhit çevreyi etkileyen faktörler
arasında yer almaktadır.
•SAĞLIĞIN BİLEŞENLERİ
•Fiziksel Sağlık: Fiziksel muayene yöntemleri kullanılarak değerlendirilen ve tanı
işlemleri ile tespit edilen hastalığın ya da bozukluğun var olmadığı durumdur.
•Spiritüel Sağlık: Sağlığın spiritüel alanı bir kişinin “yaşamının anlamını, ölümünün
kabulünü” vurgular.
•Sosyal Sağlık: Bireyin diğer insanlarla olan iletişiminin varlığı, sevilme ve ait olma
hissini yaşıyor olması, aile içi ve çalışma arkadaşları ile ilişkilerinin varlığı, tiyatro
ve sinema gibi yaşamını ve gelişimini olumlu yönde etkileyen sosyal uğraşılarının
olması sosyal sağlığı etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır.
•Duygusal ve Ruhsal Sağlık: Bireyin kendi içinde kendisiyle ve etrafında bulunan
çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Fakat bu denge ve uyum,
durağan bir nitelikte olmamalı, değişebilen esnek bir şekide olmalıdır.
•BÜTÜNCÜL SAĞLIK KAVRAMI
•Bütüncül sağlık ile her bireyin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak bir bütün
olduğu; ayrıca her bireyin ailesi, çevresi ve toplumla bir bütün olduğu sağlık ve
hastalığın birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceği vurgulanmaktadır.
•SAĞLIĞI KORUMA VE HASTALIKLARI ÖNLEME
•Sağlığı koruma; aktiviteleri düzenli egzersiz yapma, iyi beslenme, sağlığın var
olan durumunu sürdürmeye odaklanmaktadır. İyilik kavramı ise; kendi
sorumluluğunu alma, stres yönetimi, fiziksel farkındalık gibi kişinin kendisini
sağlıklı hissetmesi için neler yapması gerektiğini öğrenmesidir. Hastalığın
önlenmesi ise; immünizasyon programları gibi sağlığın seviyesini artırma ya da
hastalıkları önlemeye yönelik aktiviteleri içerir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sağlık ve Hastalık

•SAĞLIĞI KORUMA DÜZEYLERİ


•Sağlığı korumada, birincil, ikincil ve üçüncül olmak üzere üç düzey vardır.
•HASTALIĞIN TANIMI
•Hastalık, doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal
değişikliklerin yarattığı durumdur. “Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) tanımına
Özet (devamı)
göre ise fiziksel, akılsal ve sosyal tam bir iyilik hâlinin yokluğuna hastalık
denilmektedir.”
•HASTALIĞIN BİREY VE AİLE ÜZERİNE ETKİLERİ
•Hastalık durumunda, duygusal ve davranışsal olarak beden imajı, aile
dinamikleri ve rollerde değişim meydana gelir. Birey ve aile hastalık ve
tedavinin yol açtığı bu değişikliklerle başa çıkmak zorundadır.
•SAĞLIK VE HASTALIK MODELLERİ
•Sağlık hastalık modelleri çerçevesinde, sağlık hastalık kavramları arasındaki
ilişkiler ve bireyin sağlık uygulamalarına karşı tutumları daha kolay
anlaşılabilir.
•Sağlık – Hastalığın Sürekliliği Modeli
•Bu modelde sağlık, dinamik bir durumdur. Sağlık ve hastalık, bireyin iç ve dış
çevre ile olan uyumundaki dalgalanmalarla ilişkilendirilmiştir. Bu model,
bireyin sağlık potansiyelini en üst düzeye çıkarmaya odaklanmıştır.
•Ajan – Konakçı – Çevre Modeli
•Bu yaklaşıma göre birey ve grupların sağlık veya hastalık düzeyleri, ajan,
konakçı ve çevrenin dinamik ilişkisine bağlıdır.
•Sağlık İnanç Modeli
•Bazı insanlar hastalıklardan korunmada sorumluluk alırken, bazı insanların
bu sorumluluğu almayı neden başaramadıklarını anlamak için kavramsal bir
çerçeve sağlamak amacıyla bu model geliştirilmiştir.
•Değişime Dayalı Model
•Sağlık ve canlılık yeteneğini ifade eder. Modelin altı elemanı vardır ve her biri
holistik sağlık yaklaşımını tanımlar.
•Sağlığı Geliştirme Modeli
•Bilişsel faktörlere odaklanan bu model, sağlığın yükseltilmesini sağlık
davranışlarının iyileştirilmesini benimser.
•Smith’in Sağlık Modeli
•Smith (1980) sağlığıb 4 boyutu olduğunu vurgulamaktadır. Klinik model;
sağlık hastalığın olmaması durumudur. Rol –performans modeli; bireyin
annelik, evlatlık vs. rollerini gerçekleştirme düzeyi bireyin sağlığıyla ilişkilidir.
Adaptive model; sağlık veya hastalık, başarı veya başarısızlığın ifadesidir.
Mutluluk modeli; sağlık mutlulukla eş tutulmuştur.
•Temel İnsan Gereksinimleri Modeli
•Temel insan gereksinimlerini ilk kez Maslow ele almıştır. Bireyin
güdülenmesinin temelinde gereksinimler vardır. Maslow, insanların bu
gereksinimlerini önem sırasına göre dizerek gereksinimler arasında hiyerarşi
oluşturmuştur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sağlık ve Hastalık

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireyin kendisini fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak
nasıl hissettiğini ifade eden sağlık durumudur?
a) Nötral sağlık
b) Pozitif sağlık
c) Objektif sağlık
d) Subjektif sağlık
e) Negatif sağlık

2. Aşağıdakilerden hangisi sağlığın bileşenlerinden biri değildir?


a) Spritüel sağlık
b) Total sağlık
c) Sosyal sağlık
d) Fiziksel sağlık
e) Duygusal ruhsal sağlık

3. Aşağıdakilerden hangisi bireyin sağlık durumunun, iç ve dış çevre ile olan


uyumundaki dalgalanmalar ile ilişkili olduğunu ifade eden sağlık modelidir?
a) Değişime Dayalı Model
b) Sağlığı Geliştirme Modeli
c) Sağlık İnanç Modeli
d) Sağlık-Hastalığın Sürekliliği Modeli
e) Ajan-Konakçı-Çevre Model

4. Aşağıdakilerden hangisi hastalık davranışını etkileyen dış değişkenlerden biri


değildir?
a) Hastalığın akut veya kronik oluşu
b) Sosyal destek sistemi
c) Sosyoekonomik durum
d) Kültür
e) Hastalık belirtileri

5. Aşağıdaki bütüncül sağlık kavramı ile ilgili ifadelerden hangisi doğru bir
ifadedir?
a) Hastalığa odaklanır.
b) Çevre ile birey arasında etkileşim yoktur.
c) Felsefi bir anlam taşıyan holistik kavramı, bütüncül anlamına gelir.
d) Fiziksel rahatlık bireyin sağlıklı olması için yeterlidir.
e) Hastalık sadece bir organı etkiler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sağlık ve Hastalık

6. Aşağıdaki bilim adamlarından hangisi “holistik sağlık” kavramını ilk defa


kullanmıştır?
a) Chiristian Smith
b) Rosemarie Rizzo-Parse
c) Florence Nightingale
d) Martha E. Rogers
e) Margaret Newman

7. Sağlıkla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru bir ifadedir?


a) Sağlık yalnızca fiziksel olarak bir rahatsızlığın olmayışıdır.
b) Biyolojik sağlık bireyin çevreye uyum sağlamasıdır.
c) Sosyal sağlık bireyin rollerini yerine getirmesidir.
d) Psikolojik sağlık hücrelerin tam fonksiyon ile çalışmasıdır.
e) Mental sağlık vücut içi fizyolojik dengenin sürdürülmesidir.

8. Aşağıdakilerden hangisi Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımıdır?


a) Sağlık, bedenin her bir hücresinin en üst düzeyde işlev gördüğü ve
hücreler arası uyumdur.
b) Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, aynı zamanda fiziksel,
ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.
c) Sağlık, kişinin çevresiyle uyumu ve beklemediği bir olay karşısındaki
savunma potansiyelidir.
d) Sağlık, bireyin sosyal rollerini yerine getirmedeki yeterliliğidir.
e) Sağlık, bireyin kendisini fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden iyi hissetmesidir.

9. Aşağıdakilerden hangisi Smith’in sağlık modelinde yer alan ve bireyin,


değişken çevre ve doğa koşullarına uyum derecesine odaklanan sağlık
modelidir?
a) Klinik model
b) Rol-performans model
c) Mutluluk modeli
d) Adaptive model
e) Sağlık inanç modeli

10. “Ait olma, sevgi ve eşit olma” gibi gereksinimler Maslow’un temel insan
gereksinimlerinden hangisi içerisinde yer alır?
a) Güvenlik gereksinimleri
b) Sosyal gereksinimler
c) Öz saygı gereksinimleri
d) Fizyolojik gereksinimler
e) Estetik Gereksinimleri
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.d, 4.a, 5.c, 6.a, 7.c, 8.b, 9.d, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Sağlık ve Hastalık

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay, F Ertem, ÜT. Özcan NK. Zor Sarvan, S. Ören, BG. Demir Işık R. (2008). Temel
Hemşirelik Kavramlar, İlkeler, Uygulamalar. 2. Baskı, Medikal Yayıncılık,
İstanbul.
Atabek Aştı, T. Karadağ, A. (2012) Hemşirelik Esasları Hemşirelik Bilim ve Sanatı.
Pasifik Ofset, İstanbul.
Bahar Z, Açıl D. (2014) Sağliği Geliştirme Modeli: Kavramsal Yapı, DEUHYO ED 2014,7
(1), 59-67
Birol, L. (2009). Hemşirelik Süreci, Hemşirelik Bakımında Sistematik Yaklaşım. 5. Baskı,
Etki Matbaacılık Ltd. Şti, İzmir.
Bolsoy N., Sevil Ü., Sağlık-Hastalık ve Kültür etkileşimi, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi 2006;9 (3): 80-81
http://deuhyoedergi.org/index.php/DEUHYOED/article/viewFile/46/282 Erişim
Tarihi:15.08.2019
Karadakovan, A. Eti Aslan, F. (2010). Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım. Nobel Tıp
Kitap Evi. Adana.
Kostak M., Hemşirelik Bakımın Spiritüel Boyutu, Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2007;
2(6): 105-115.
Öz, F. (2010). Sağlık Alanında Temel Kavramlar. Mattek Matbaacılık, Ankara.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


SAĞLIK EĞİTİMİ

• Eğitim ve Sağlık Eğitimi


İÇİNDEKİLER

• Sağlık Eğitiminin Temel


Amaçları
• Sağlık Eğitimi İlkeleri
• Eğitimde Yöntem Seçimini
TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Etkileyen Faktörler Prof.Dr.
• Sağlık Eğitimi Yöntemleri
• Sağlık Eğitiminde Kullanılan Mehtap TAN
Araç-Gereçler
• Sağlık Eğitiminin Planlanması

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sağlık eğitiminin;
HEDEFLER

• Tanımını,
• Amaçlarını,
• İlkelerini,
• Yöntemlerini,
• Kullanılan araç-gereçleri
• Planlanma aşamalarını ÜNİTE
açıklayabileceksiniz.

2
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Temel Sağlık Eğitimi

Eğitim ve Sağlık Eğitimi

Sağlık Eğitiminin Temel


Amaçları

Sağlık Eğitimi İlkeleri Bireysel Eğitim Yöntemleri


SAĞLIK EĞİTİMİ

Sağlık Eğitimi Yöntemleri Grup Eğitimi Yöntemleri

Toplum Eğitimi Yöntemleri

Araç Gereçlerin Sınıflaması

Sağlık Eğitiminde Kullanılan Araç Gereç Kullanmanın


Araç-Gereçler Faydaları

Eğitimde Kullanılan Araç


Sağlık Eğitiminin Planlanması Gereçlerin Özellikleri ve
Seçimi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Temel Sağlık Eğitimi

GİRİŞ
Tüm ülkelerde eğitim düzeyi artmakta, sağlık sorunları, yaşam biçimi ve
çevre arasındaki bağlantıyı vurgulayan yayınlar toplumun her kesimine
ulaşmaktadır. Sonuç olarak kendi sağlıklarıyla ilgilenen ve sağlıksız alışkanlıklarını
değiştirmek isteyen insanların sayısı da giderek artmaktadır. Toplumun
bilinçlenmesi onların sağlık hizmetlerinden beklentilerini değiştirmiş, gelişmiş
ülkelerde sağlık eğitimi hasta hakları arasında yer almıştır. Bu nedenle, çeşitlenen
hizmet alanlarında sağlığın nasıl korunup geliştirilebileceği hakkında toplumun her
kesimine gerekli eğitim verilmelidir.
Toplumların sağlık düzeylerinin yükseltilmesi; sağlıklı olmak için gereken
yaşam koşullarını sağlayan ekonomik, çevresel ve yapısal düzenlemeler yanında
eğitim desteğinin de verilmesi ile başarılabilir.
Bireyin dengeli bir yaşam sürdürmesi ve toplumun bir üyesi olarak yapıcı
katkılarda bulunabilmesi için adı geçen düzenlemelerin sağlanması yanında,
bireyin gerekli davranış örüntüleriyle donanmış olması gerekmektedir. Eğitim,
bunu sağlayan bir araçtır. Eğitim ile bireylere olumlu davranışlar kazandırılması
yanında istenmedik davranışların bırakılması, sağlıklı ve uyum içinde yaşamını
sürdürmesi amaçlanmaktadır.
Sağlık eğitimi, sağlığı geliştirmek için insanların karşılaşacakları sağlık riskleri
ya da sağlıklı seçenekler konusunda bilgi sahibi olmalarını, doğru davranışı
istemelerini ve bunu yapabilmelerini sağlayan hedeflerin belirlendiği eğitim
programları ile toplumsal davranış geliştirme yollarıdır. Sağlık eğitiminin konuları
insan biyolojisi ve kendine bakım, sağlık kuruluşlarından yararlanma, sağlığı
etkileyen ulusal, bölgesel politikalar ve çevre gibi temel konular yanında, eğitim
alacak grubun özelliklerine göre gereksinim duyulduğu oranda çeşitlendirilebilir.

EĞİTİM VE SAĞLIK EĞİTİMİ


Eğitim terimi Latincedeki “educate” mastarının isim şekli olan education
sözcüğünün Türkçe karşılığıdır. Education; büyütmek, yetiştirmek ve geliştirmek
anlamlarına gelir. Eğmek mastarından türetilen “eğitim” sözcüğü dilimize
Eğitimin tüm 1940’larda yerleşmiştir. Bu tarihe kadar önce Arapça kökenli “terbiye” sözcüğü
insanların hakkı kullanılmıştır.
olduğu İnsan Hakları
Eğitim hakkının; bütün dünyada kadın erkek, her yaştan insan için
Evrensel Bildirgesi
vazgeçilmez bir hak olduğu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’yle kabul edimiştir.
ile kabul edilmiştir.
Eğitim, insanların bilgi düzeylerinin yükseltilmesini, deneyimlerinin
zenginleştirilmesini sağlayan bir araçtır. Eğitim ile bireylere olumlu davranışlar
kazandırılması yanında istenmedik davranışların bırakılması ile sağlıklı ve uyum
içinde yaşamını sürdürmesi amaçlanmaktadır. Kısaca eğitim “kişilere istenen
davranışlar kazandırmak, istenmeyen davranışlarında olumlu değişiklikler
oluşturmak” şeklinde tanımlanmaktadır. Eğitimin amacı; öğretilen fikrin
benimsetilmesi ve bilginin uygulanmasının sağlanmasıdır. Eğitimin ana unsuru
davranış değişikliğidir. Eğitim, öğretimi içermekle birlikte bireyin belli davranış

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Temel Sağlık Eğitimi

biçimlerini, değer ve tutumlar kazanmasını, dünyaya bakış ve sorunlara yaklaşımda


kalıcı bir görüşe ulaşmasını öngören bir süreçtir. Genelde eğitim yanlış olarak
öğretimle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Oysa öğretim bilgi, eğitim ve davranış
değişikliği sağlar. Örneğin; sigaranın zararlarını bireylere anlatarak bilgilendirmek
öğretim, bu bilgiler doğrultusunda onların sigara içmeyi bırakması eğitimdir.
Sağlık eğitimi; kişilere sağlıklı yaşam için alınması gereken önlemleri
benimsetmek ve uygulamalarının gerekliliğine inandırmak, sağlık hizmetlerini doğru
olarak kullandırmaya alıştırmak, sağlık durumlarını ve çevrelerini iyileştirmek
amacıyla birey olarak ve/veya toplumca karar aldırmak şeklinde tanımlanmaktadır.
Eğitim yanlış olarak
öğretimle eş Sağlık eğitiminin en belirgin özelliği, bireyin kendi sağlık uygulamalarını
tutulmaktadır. belirlemesine kendi iradesiyle ve isteyerek katılmasıdır.
Gelişmiş bir toplumda kişi kendisine söz ve yazı ile aktarılan düşünce ve
öğütlere uyabilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde bu olgunluk düzeyine erişmiş
toplumlarda sağlık eğitimi bilgi aktarma eylemi olarak düşünülebilir. Yazı ve söz ile
kolayca etkilenme olgunluğuna erişememiş kişilerin yaşadığı toplumlarda ise;
"sağlık eğitimi, yalnızca kişiye söz ve yazı göstererek bilgi aktarma değil, ona yeni bir
davranış kazandırmak, kazandığı bilgiyi kullandırmaya alıştırmaktır". Az gelişmiş
toplumlarda kişilerin yanlış inanç, bilgi ve alışkanlıklarını çoğu kez, kültürlerinin bir
parçası olduğu için, sağlık eğitiminin toplumsal boyutu da vardır. Bu nedenle sağlık
eğitimi çalışmaları yalnız birey düzeyinde değil, toplum düzeyinde ele alınır.
Eğitim verilecek kişiler dikkate alındığında sağlık eğitimini etkileyen birçok
etmen olduğu görülmektedir ve eğiticilerin bu etmenleri dikkate alması eğitimin
başarısı açısından oldukça önemlidir. Bunlar:
 İçsel etmenler: Fizyolojik ve psikolojik etmenler.
 Dışsal etmenler: Kültürel, sosyal, toplumsal ve ekonomik etmenler.

SAĞLIK EĞİTİMİNİN TEMEL AMAÇLARI


İnsan sağlığında meydana gelecek olan ilerlemeler sağlık bilimlerindeki
gelişmelerin yanı sıra insanların bu gelişmeler doğrultusunda biçimlerini
değiştirmelerine bağlıdır.
Bu değişmeyi yaşam biçimi hâline dönüştürmeyi hedefleyen sağlık eğitiminin
temel amaçlarını Dünya Sağlık Örgütü 3 maddede toplamıştır:
• Sağlığın değerini bireylere ve topluma anlatmak, inandırmak
• Bireyleri ve toplumu sağlık sorunları konusunda kendi kendine çözmeye
alıştırmak
• Bireyleri ve toplumu sağlık kuruluşlarından azami ölçüde faydalandırmaya
alıştırmak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Temel Sağlık Eğitimi

SAĞLIK EĞİTİMİ İLKELERİ


Halkın sağlıkla ilgili herhangi bir konuda eğitiminin daha yararlı olması ve
eğitimin etkinliğinin yükseltilmesi için göz önünde bulundurulması gereken ilkeler
şunlardır:
Hedef kitlenin oluşturulması ilkesi: Sağlığın yükseltilmesi çabaları toplumda
kimler sağlıklı, kimler sağlıksız tanımlaması ile başlar. Bu tanımlama sağlık
eğitimine gereksinimi olan grubun özelliklerinin bilinmesini sağlar. Eğitimin
verileceği bireyler arasındaki farklı yönlerin azaltılması, ortak yönlerin çoğaltılması
ile hedef kitle oluşturulabilir.
İlgilendirme ilkesi: Eğitimde güdülenme sağlanmalıdır. Örgün eğitimde sınıf
geçme ve/veya not kaygısı nedeniyle öğrenciler söylenenleri öğrenmek ve yapmak
zorundadır. Yaygın eğitimde böyle bir zorunluluğun olmaması nedeniyle erişkin
kişilerin eğitime ilgisini çekmek için özel çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Yetişkine anlatılanlar onun yararına olsa bile söyleneni dinler, ancak davranışını
Erişkin eğitiminde ilk değiştirmek istemeyebilir. Bu nedenle; erişkin eğitiminde ilk aşama eğitimin
aşama; eğitimin yararını bireye algılatmak, kişinin konuyla ilgilenmesini sağlamak olmalıdır.
yararını bireye
algılatmak, kişinin Uygulanabilme ilkesi: Eğitim bireylerin gereksinimlerine ve sorunlarına
konuyla ilgilenmesini çözüm getirmelidir. Verilecek eğitimin uygulanabilir ve gerçekçi önerilerle
sağlamak olmalıdır. desteklenmiş olması gerekir. Kişinin konu ile ilgilenmesi sağlandıktan sonra
söyleneni yapabilmesi, engellerin kaldırılmasına ve imkânların sağlanmasına
bağlıdır.
Süreklilik ilkesi: Kişilerin davranışlarını değiştirmek kısa sürede
gerçekleştirilemez. Özellikle sosyal-kültürel ve toplumsal kaynaklı davranışların
değişmesi eğitimde süreklilik gerektirir. Sağlık eğitiminde amaçlara erişebilmek
için eğitimin sürekli yapılması ve umutsuzluğa düşüp eğitim çabalarının
durdurulmaması gerekir. Hedef kitlenin sürekli olarak eğitim baskısı altında
tutulması başarının koşullarından biridir.
Sağlık eğitiminde bireylere davranış olarak kazandırılan sonuçların alışkanlık
hâline gelmesi için bunların uygulanıp uygulanmadığının da sürekli olarak
izlenmesi gereklidir.
Toplumdaki herkesi kapsama ilkesi: Sağlık eğitimi, yaş, cinsiyet, meslek
bakımından farklı olan bireylerden oluşan toplumun tamamını kapsamalı ve
etkileyebilmelidir. Sağlık eğitimine olan ihtiyaç sadece bireysel değil, aynı zamanda
toplumsaldır. Sağlığa ulaştıran gerçekler, toplumca sağlık kurallarına uygun
davranışlar kazanmaktan geçmektedir.
Önderler ve sektörler arası iş birliği ilkesi: Sağlık, çok etmenli bir sistem
olduğu için çeşitli kurum ve kuruluşların da sağlık eğitimine katılmaları gerekir.
Sağlığın etkileşimi biyolojik, fiziksel, sosyal, kültürel ve toplumsal faktörlere bağlı
olması nedeniyle; sağlık eğitiminde öncelikle, siyasi liderler, yöneticiler, dinî
liderler, öğretmenler, sanatçılar, gazeteciler, işverenler, iletişimciler, mahalli
yöneticiler gibi toplum önderleri eğitilmeli ve bireyler bu yolla etkilenmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Temel Sağlık Eğitimi

Eğitimi hizmetle birlikte sunma ilkesi: Bireylerde istendik davranış


oluşturabilmek için eğitim, olanak ve hizmetlerle desteklenmelidir. Sağlık
hizmetleriyle birlikte sunulan eğitimin sonucu daha kısa sürede alınabilmektedir.
Cezalandırmadan kaçınma ilkesi: Umumi Hıfzıssıhha Kanunu toplumun
sağlığını bozanların, çevreyi kirletenlerin ve aşıdan kaçanların cezalandırılmasını
öngörmüştür. Sağlık eğitimlerinde toplumda kişilerde tepki ve olumsuz
davranışlara neden olmadan bu yetkiden yararlanılabilir. Ancak kişilerin
cezalandırılması yerine, eğitim yoluyla konunun öneminin vurgulanması ve ikna
edilmesi sağlık eğitiminde daha önemlidir. Eğitim sırasında başarılı olanların
ödüllendirilmeleri başarılı olanları daha da başarılı olmaya sevk edeceği gibi diğer
bireyleri motive edebilir.
Sağlık eğitimi planlı bir
eğitim çabasıdır. Eğitimcilerin niteliği ilkesi: Sağlık eğitimi, herhangi bir sağlık çalışanının
aklına gelenleri karşısındakilere anlatması ve öğüt vermesi işi değil, planlı bir
eğitim çabasıdır. Bu nedenle; sağlık eğitimcileri eğitimlerini, eğitim metodolojisi ve
teknolojisi ilkelerine uygun bir şekilde planlayıp uygulamalıdır. Eğitiminin
verimliliği açısından eğitimcinin bazı niteliklere sahip olması gereklidir.
Sağlık eğitimi veren kişinin nitelikleri:
• Toplumun kültürünü, değerlerini, sorunlarını ve beklentilerini bilmeli.
• Eğitim yaptığı konunun gereğine önce kendisi inanmalı.
• Toplumun anlayabileceği bir dille konuşmalı.
• İletişim kurallarına ve beden diline uygun davranmalı.
• Giyiminde ölçülü ve örnek olmalı.
• Halkın sevdiği, tanıdığı ve güvendiği biri olmalı.
• Ön yargılı olmadan kişilerin değerlerine ve inançlarına saygılı olmalı.
• Otoriter bir tavır sergilemeden kişilerin soru sormalarına imkân vermeli.
• Geri bildirim almalı ve güvenli bir eğitim atmosferi oluşturmalıdır.

EĞİTİMDE YÖNTEM SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


 Eğiticilerin yönteme yatkınlığı: Eğitici hangisini iyi kullanacaksa onu
seçmelidir.
 Zaman ve fiziksel imkânlar: Kısıtlı zamanda grup tartışması uygun bir
yöntem değildir.
 Maliyet: Uygulamalı deneyimler kazandırmayı amaçlayan yöntem maliyet
gerektirirken, soru cevap ya da anlatım yöntemi maliyet gerektirmez.
 Öğrenci grubunun büyüklüğü: Geniş gruplarda tartışma yönteminin yanlış
olması gibi

 Konunun özelliği: Tarih gibi bazı kuramsal konuların anlatım tekniğine


uygun olması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Temel Sağlık Eğitimi

 Eğitim sonunda hedef kitlede geliştirilmek istenen nitelikler: Katılımcılara


eğitim sonunda sadece bilgi artırılması amaçlanıyorsa başka, beceri
kazandırmak hedefleniyorsa daha başka yöntem seçilmesi gerekir.

 Katılımcıların hazır bulunuşluk düzeyleri: Materyal seçiminde oldukça


önemlidir.

SAĞLIK EĞİTİMİ YÖNTEMLERİ


Sağlık eğitiminde en çok kullanılan yöntemler bireysel eğitim, grup eğitimi ve
toplum eğitimi yöntemleridir.

Bireysel Eğitim Yöntemleri


Etkili fakat pahalı bir yöntemdir, özel durumlarda uygulanabilir. Sağlık
eğitiminden yararlanmak için sağlık personelleriyle kişilerin bir araya geldiği
Sağlık eğitiminde en durumlarda, toplum liderlerini ve toplumu olumsuz etkileyen kişileri eğitmek için
çok kullanılan; uygulanabilir.
bireysel eğitim, grup
eğitimi ve toplum Bireysel eğitimde; gösterme - yaptırma - görüşme - sorumluluk verme
eğitimi yöntemleridir. yöntemleri kullanılabilir. Görsel araçlardan yararlanma eğitimin etkinliğini artırır.
Örnek

•Şeker hastalarına insülin iğnelerinin kullanımının öğretilmesi bireysel


eğitime örnek verilebilir.

Grup Eğitimi Yöntemleri


Etkinliği daha az, ancak daha pratik ve davranış değişikliğini amaçlayabilmesi
yönüyle toplum eğitiminden üstündür. Grup eğitimlerinde; anlatma, tartışma
(panel - sempozyum - konferans), rol yapma, vaka incelemesi, beyin fırtınası, soru
cevap yöntemleri kullanılabilir.

Anlatma Yöntemi
Herhangi bir konunun bir sıra ve düzene göre anlatılmasıdır. Soru sorma,
görsel işitsel araçlarla konunun desteklenmesi bu yöntemin etkinliğini artırabilir.
Anlatma Yönteminin Olumlu Yönleri
 Emek ve masraf bakımından ekonomiktir. Kısa zamanda fazla bilgi
aktarılabilir.

 Büyük gruplara eğitim yapılmasını sağlar.


 Eğiticinin kontrolünde olan bir yöntemdir.
 Eğitim konularının belli bir sıra ve düzene göre sunulmasını sağlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Temel Sağlık Eğitimi

 Gezi, gözlem, deney ve proje uygulamalarında gerekli ve yararlı bir


yöntemdir.
Anlatma Yönteminin Sınırlılıkları

 Eğitimde uyaran ne kadar çok ise öğrenme de o ölçüde etkili olmaktadır.


Anlatma ise daha çok bir duyu organını, kulağı hedef almaktadır.

 Her konuda anlatım yöntemine yer verilmesi eğitimi sıkıcı hâle getirir,
katılımcıların ilgi ve isteklerini azaltır.
 Bu yöntemle anlatılanlar kısa zamanda unutulur.

 Katılımcıların anlatılanları dikkatle dinleme süreleri 15-20 dakikayı


geçmediği için bilgilerin ayrıntılı olarak iletilmesi güçtür.

 Beceri kazanma ya da davranış değiştirme için uygun değildir.

Tartışma yöntemi
Tartışma Yöntemi
türleri; Tartışma, bir konu üzerinde kişileri düşünmeye yöneltmek, iyi anlaşılmayan
fısıltı grupları, panel, noktaları açıklamak ve verilen bilgileri pekiştirmek amacıyla kullanılan bir
sempozyum, seminer yöntemdir. Tartışma yöntemi katılımcıların konu hakkında bilgi ve deneyim
ve forumdur. kazanmalarını sağlar.
Tartışma yöntemi türleri; fısıltı grupları, panel, sempozyum, seminer ve
forumdur.

Tartışma yönteminin sınırlılıkları


 İyi kontrol edilmezse beklenmedik sonuçlar doğurabilir.
 İyi bir planlama yapılmazsa tartışma konu dışına taşar. Herkes tartışmaya
eşit şekilde katılmayabilir. Kalabalık gruplarda uygulanması zordur.
 Uzun süre gerektirir.
 Hazır bulunuşluk düzeyi düşük gruplarda etkili olmaz.

Vaka İncelemesi
Gerçek hayatta karşılaşılan problemlerin eğitim ortamında çözülmesi
yoluyla öğrenmenin sağlanmasıdır.
Örnek olay yönteminde dikkat edilmesi gerekenler:
 Örnek olayda temel ayrıntılar iyi belirlenmiş olmalıdır.

 Örnek olayda temel bir sorun bulunmalıdır.


 Bu sorunun analiz edilmesi istenmeli, böylece sorun iyice anlaşılmalıdır.
 Örnek olay hedefler, ilişkiler ve değerler açısından değerlendirilmelidir.

 Örnek olayda beklenen çözüm için katılımcılara ön bilgiler verilmeli bu


amaçla ya yazılı bir rapor verilmeli ya da örnek olay ile ilgili bir film
gösterilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Temel Sağlık Eğitimi

 Örnek olay için yönlendirici tartışma soruları önceden belirlenmeli; olayın


nedeni, oluş şekli ve sonuçları üzerinde tartışmalar yoğunlaştırılmalıdır.

 Tartışma sonunda ortaya çıkan ilke ve sonuçlar ile en çok görüş birliğine
varılan öneriler belirlenip bir yere kaydedilmelidir.
 Örnek olayda elde edilen sonuçlardan ve deneyimlerden ne şekilde
yararlanılacağı konusu üzerinde durulmalıdır.

Rol Yapma Yöntemi (Role-Play)


Eğitilenlerin eğitim yapılan bir konunun amaçlarına yönelik bir durumu,
gerçeğe uygun olarak oynadıkları bir eğitim tekniğidir.
Rol yapma uygulanırken dikkat edilmesi gerekenler:
Rol yapma; eğitilenlerin  İyi bir hazırlık yapılmalıdır.
eğitim yapılan bir
konunun amaçlarına  Ortam oluşturulmalıdır.
yönelik bir durumu,  Oyun izlenmelidir.
gerçeğe uygun olarak
oynadıkları bir eğitim  Oyunculara teşekkür edilmeli ve oyunda neler hissettikleri sorulmalıdır.
tekniğidir.
 Gözlemcilerin gözlem ve tepkileri paylaşılmalıdır.
 Farklı olan tepkiler tartışılmalıdır.

 Gösteriden ne öğrendikleri sorulmalıdır.


 Durumun kendi yaşantılarıyla ne kadar ilgili olduğu tartışılmalıdır.
 Özet yapılmalıdır.

Beyin Fırtınası
Birden fazla kişinin bir araya gelerek bir konuyla ilgili fikirlerini tartışmaksızın
açıklayarak, birbirleriyle fikir alışverişinde bulundukları, bireyin yaratıcı düşünme
gücünü geliştiren bir öğretim tekniğidir.
Örnek

•Bir konu hakkında orada bulunan kişilerin belli bir süre içinde
fikirlerini sunup bir sonuca ulaşılması, örneğin; diyabetin
toplumda görülme sıklığını azaltmak için fikirlerin karşılıklı
paylaşılması.

Beyin fırtınasının temel kuralları:


 Herkes aklına gelen her şeyi söyleyebilir, bütün fikirler kabul edilir.

 Söylenenlerin hepsi tahtaya/kâğıda yazılır.


 Hiçbir fikir/öneri beyin fırtınası sırasında eleştirilmez, tartışılmaz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Temel Sağlık Eğitimi

 Beyin fırtınası belli bir süre içinde yapılır.


 Öneriler listesi bitirildikten sonra başa dönüp hepsi teker teker tartışılır.

 Kısa bir özetle (bir iki cümlelik) konu toparlanır. Bu kurallar gruba
açıklanmalıdır.

Soru-Cevap Yöntemi
Soru-Cevap Yöntemi önceden hazırlık yapıldığı takdirde etkin bir yöntemdir.
Bunun için eğitimci önce konuyu ayrıntılı ve planlı bir şekilde taramalı sonra
soruları hazırlamalıdır. Bu yöntemin etkili bir şekilde uygulanması için eğitimciler
katılımcılara soru sorma fırsatı vermelidir. Böylece eğitimci katılımcıların ilgi ve
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak eğitimi gerçekleştirir.
Soru-Cevap Yöntemi’nin kullanım amaçları:
 Eğitimden önce katılımcıların bildiklerini tazeleme

Soru-cevap  Daha önceden öğrenilenleri gözden geçirme


yönteminin etkili bir
 Öğrenilenleri kontrol etme
şekilde uygulanması
için eğitimciler  Eğitime katılımı sağlama
katılımcılara soru
sorma fırsatı
vermelidir. Tablo 2. 1. Eğitimlerde kullanılan sunum tiplerine göre katılımcıların zaman içinde
anımsama oranları

3 saat sonra 3 gün sonra


Sözel ( Tek yönlü Konferans) %25 %10-20
Yazılı (okuma) %72 %10
Görsel ve sözel sınıf dersi %80 %65
Katılımcı yöntemler (rol yapma, %90 %70
vaka çalışması, tartışma)

Toplum Eğitimi Yöntemleri


Toplum eğitiminin amacı, toplumsal değişimi sağlamaktır. Toplumda sağlık
eğitimi ile yaratılmak istenen değişim mutlaka bir sağlık ihtiyacına dayanır. İhtiyaç;
ulusal-bölgesel-yerel/ kitlesel düzeyde olabilir.

Ulusal düzeyde sağlık eğitimi yöntemi


Ulusal düzeyde sağlık eğitimi Sağlık Bakanlığının sorumluluğunda olup, 1945
yılında Sağlık Bakanlığının öncülüğünde UNESCO Türkiye Halk Sağlığı Eğitimi Milli
Komitesi kurulmuştur. Burada temsil edilen kuruluşlar: Sağlık, Millî Eğitim, Çalışma,
İçişleri, Tarım ve Millî Savunma Bakanlıkları; Diyanet İşleri Başkanlığı, üniversiteler,
TRT, Kızılay, Yeşilay ve sivil toplum kurumlarıdır. Ancak iş birliği bütün kuruluşlara
özellikle basın yayına açıktır.
Ulusal düzeyde uygulanan sağlık eğitimi çalışmaları;

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Temel Sağlık Eğitimi

 Topluma sağlıklı yaşama biçimini öğretme


 Sağlık sorunlarını çözme

 Belli gün ve haftalarda sağlık eğitimi yapma

Örnek
•Sağlık Bakanlığının sigara bırakma kampanyasında radyo, televizyon
aracılığı ile eğitim yapması ulusal düzeyde sağlık eğitimine örnek
verilebilir.

Bölgesel ve
yerel düzeyde sağlık Bölgesel ve yerel düzeyde sağlık eğitimi yöntemi
eğitimi; toplumun Sağlık Bakanlığının belirlediği genel ilkeler çerçevesinde sağlık kuruluşları ve
özellikleri ve ihtiyaçları çalışanları bulundukları toplumun özelliklerini ve ihtiyaçlarını dikkate alarak,
dikkate alınarak, topluma yönelik sağlık eğitimini bölgesel, yerel/kitlesel düzeyde planlamalı ve
bölgesel, yerel/kitlesel uygulamalıdır.
düzeyde planlamalı ve
Toplum eğitiminde ön değerlendirme yapılarak; toplumsal özellikler,
uygulanmalıdır.
hastalıklar, ölümler, inançlar, mevcut sağlık hizmetleri ve bunların kullanım
durumlarını gösteren bilgilere ulaşılmalıdır. Bu bilgiler elde edildikten sonra,
toplum eğitimi için toplumsal destek sağlanmalıdır.
Toplumsal destek; sorunun çözümünde gerekli olan davranış değişikliği için
topluma ait tüm imkânların (okul, öğretmen, din adamları, yöneticiler, liderler,
basın, radyo, tv kurumları, yerel gazeteler vb.) kullanılmasıdır.
Bireysel Etkinlik

•Sizce yukarıda verilen sağlık eğitim yöntemlerinden hangisi sağlık


eğitimi için en uygun olanıdır? Neden?
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz

SAĞLIK EĞİTİMİNDE KULLANILAN ARAÇ GEREÇLER


Araç gereç: Öğretme, öğrenme etkinliklerinde kullandığımız yardımcı
kaynaklar araç gereç ikilisinden oluşur.
Araç: Daha çok mekanik nitelikteki yardımcı olup; gereci sunmada
vazgeçilmez ögedir. Örnek: Tepegöz, bilgisayar, televizyon.
Gereç ise; daha çok yazılı basılı nitelikteki yardımcı olup, aracın vazgeçilmez
ögesidir. Örnek: Tepegöz asetatı, bilgisayar ve televizyon programları.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Temel Sağlık Eğitimi

Araç Gereçlerin Sınıflaması


 Görsel Araç Gereçler: Sadece görme duyusuna hitap ederler.
 İşitsel Araç Gereçler: Sadece işitme duyusuna hitap ederler. Örnek: Radyo,
teyp, MP3.
Çin atasözü “Duyarsam
unuturum”, “Görürsem
hatırlayabilirim”,
“Yaparsam öğrenirim”.
Örnek
•Tepegöz, slayt projeksiyon makinesi. (Her türlü basılı-yazılı
gereçler, hareketsiz resimler, afişler, slaytlar, film şeritleri görsel
gereçlerdir).

Görsel-İşitsel Araç Gereçler: Hem görme hem de işitme duyusuna hitap


ederler. Örnek: Bilgisayar, televizyon.
Tablo 2.2. Değişik araç gereçlerle verilen eğitimlerin kalıcılık durumu

Okunanların %10
İşitilenlerin %20
Görülenlerin %30
Görülen-işitilenlerin %50
Görülen-işitilen-söylenenlerin %80
Görülen-işitilen-söylenen-yapılanların %90

Bu rakamlar, Confucius'un "duyarsam unuturum, görürsem anımsarım,


Yaparsam öğrenirim” sözlerinin önemini göstermektedir.

Araç Gereç Kullanmanın Faydaları


 Zamandan ve sözden ekonomi sağlar.
Araç-gereçlerin
özellikleri:  Belli bir fikrin göz önünde canlandırılmasını sağlar.
 Hedeflere
uygunluk  Karmaşık fikirleri basite indirgeyerek açıklar.

 Kullanışlılık  Öğretimi açık ve canlı hâle getirir.


 Ekonomiklik  Öğrenenlerin ilgi ve dikkatini artırır.
 Sosyal gelişim  Öğrenme arzusu meydana getirir.
düzeyine uygunluk
 Öğretimi zenginleştirir.
 Güvenlik
Eğitimde Kullanılan Araç Gereçlerin Özellikleri ve Seçimi
 Seçilecek araç gerecin hedeflere uygun olması gereklidir.
 Dayanıklı, pratik, fonksiyonel, ilgi çekici özelliğe sahip olmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Temel Sağlık Eğitimi

 Ekonomik olmalıdır.
 Öğrenenlerin algılama ve anlama gibi bilişsel, tutma ve kullanma gibi
psikomotor, paylaşma, sorumluluk alma gibi sosyal gelişim düzeyine uygun
olmalıdır.
 Güvenli olmalıdır.

SAĞLIK EĞİTİMİNİN PLANLANMASI


Sağlık öğretimi yalnızca içerik öğretimi değildir. Bilişsel, duyuşsal ve
davranışsal hedefler tüm konu içeriklerinde yer almaktadır. Davranış değişikliği
kuramlarında duyuşsal hedeflere özel önem verilmektedir.
Kişinin bildikleri önemlidir, fakat inandıkları yani inançları daha büyük
öneme sahiptir. İnançlar davranışların önemli belirleyicileridir, insanlar bildikleriyle
ne yapacaklarını belirler ancak inandıklarını uygularlar. Bu nedenle sağlık
eğitimcilerinin öğrenenlerin bilişsel gelişimleri kadar duyguları ve tutumları ile de
ilgilenmeleri gerekmektedir.
Davranış değişikliği, tutum ve inançlara temellendirilmelidir. İnsanların çoğu
uygulamaları gereken iyi sağlık davranışlarının neler olduğunu bilmektedir. Fakat
uygulamada büyük ölçüde eksiklik göstermektedirler. Bu nedenle sağlığı koruma
ve geliştirme programlarında, tutumlar ve inançlar kritik etmenlerdir ve eğitim
öğretim çalışmalarında öncelikle ele alınmalıdır.
Sağlık eğitiminin
planlanmasının
aşamaları;
 Eğitim
Örnek

gereksinimlerinin •Sağlık eğitiminin değerlendirilmesine; hipertansiyonun yönetimi


hakkında bireylere önce eğitim yapılması daha sonra bazı
 Amaçlarının
anketlerle bilginin değerlendirilmesini örnek verebiliriz.
saptanması,
 Planının
Hazırlanması,
 Programlaştırılması,
 Uygulanması,
Eğitim gereksinimlerinin saptanması: Eğitim gereksinimi; bireylerin var olan
 Değerlendirilmesi.
bilgi, tutum ve davranışları ile olması istenen davranışlar arasındaki fark olarak
tanımlanabilir. Eğitim gereksinimi belirlenmesinde birey, aile ve toplumla ilgili veri
toplanarak hedef gruba kazandırılacak bilgi, tutum ve davranışlar dikkate alınır.
Hedef grubun ve amaçların saptanması: Eğitim gereksinimleri saptanmış
olan bireylere hedef grup denir. Amaç, saptanan gereksinimler doğrultusunda
hedef gruba bilgi, beceri ve davranış kazandırmaktır.
Sağlık eğitimi planının hazırlanması: Toplumun eğitim düzeyi,
sosyoekonomik ve kültürel durumu göz önünde bulundurularak, eğitimde
kullanılacak yöntemler, araç ve gereçler seçilmeli, uygulama yapılacak yer ve süre
belirlenmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Temel Sağlık Eğitimi

Sağlık eğitimi planının programlaştırılması: Eğitim planı belirlendikten sonra


eğitici, hedef grup, konu, amaç ve konuların nasıl işleneceği, eğitimin ne zaman ve
nerede yapılacağı gibi konular programda açık ve net olarak belirtilmelidir.
Sağlık eğitimi programının uygulanması: Bu aşamada planlanan sağlık eğitimi
programının istenen amaçlara uygun bir şekilde yürütülmesidir. Bu uygulamalarda
katılanların yerel, sosyal-kültürel özellikleri ve değer yargıları göz önünde
bulundurulmalıdır.
Sağlık eğitiminin değerlendirilmesi: Eğitim ile oluşturulan bilgi davranış ve
tutumlardaki değişikliklerin ölçüldüğü aşamadır. Sıklıkla kullanılan değerlendirme
yolları; gözlem, görüşme ve çeşitli testlerdir. Bu basamak yapılan sonuçların
izlenmesi yanında gelecek için planlar yapmayı da kapsar.
Bireysel Etkinlik

•Yukarıda belirtilen sağlık eğitimi planlaması için verilen basamakları


kullanarak bir sağlık eğitimi konusu oluşturunuz.
•Bireysel sağlık eğitimine yönelik bir eğitim programı oluşturunuz.
•Toplumu obeziteye karşı bilinçlendirmeye yönelik sağlık eğitimi programı
oluşturunuz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Temel Sağlık Eğitimi

•EĞİTİM VE SAĞLIK EĞİTİMİ


•Eğitim terimi Latincedeki “educate” mastarının isim şekli olan education
sözcüğünün Türkçe karşılığıdır. Education; büyütmek, yetiştirmek ve
geliştirmek anlamlarına gelir. Eğmek mastarından türetilen “eğitim” sözcüğü
dilimize 1940’larda yerleşmiştir. Bu tarihe kadar önce Arapça kökenli
Özet
“terbiye” sözcüğü kullanılmıştır.Sağlık eğitimi; kişilere sağlıklı yaşam için
alınması gereken önlemleri benimsetmek ve uygulamalarının gerekliliğine
inandırmak, sağlık hizmetlerini doğru olarak kullandırmaya alıştırmak, sağlık
durumlarını ve çevrelerini iyileştirmek amacıyla birey olarak ve/veya
toplumca karar aldırmak şeklinde tanımlanmaktadır. Sağlık eğitiminin en
belirgin özelliği, bireyin kendi sağlık uygulamalarını belirlemesine kendi
iradesiyle ve isteyerek katılmasıdır.
•SAĞLIK EĞİTİMİNİN TEMEL AMAÇLARI
•Sağlık eğitiminin temel amaçlarını Dünya Sağlık Örgütü 3 maddede
toplamıştır:
•Sağlığın değerini bireylere ve topluma anlatmak, inandırmak
•Bireyleri ve toplumu sağlık sorunları konusunda kendi kendine çözmeye
alıştırmak
•Bireyleri ve toplumu sağlık kuruluşlarından azami ölçüde faydalandırmaya
alıştırmak
•SAĞLIK EĞİTİMİ İLKELERİ
•Halkın sağlıkla ilgili herhangi bir konuda eğitiminin daha yararlı olması ve
eğitimin etkinliğinin yükseltilmesi için gözönünde bulundurulması gereken
ilkeler şunlardır:
•Hedef kitlenin oluşturulması ilkesi
•İlgilendirme ilkesi
•Uygulanabilme ilkesi
•Süreklilik ilkesi
•Toplumdaki herkesi kapsama ilkesi
•Önderler ve sektörler arası iş birliği ilkesi
•Eğitimi hizmetle birlikte sunma ilkesi
•Eğitimcilerin niteliği ilkesi
•SAĞLIK EĞİTİMİ YÖNTEMLERİ
•Sağlık eğitiminde en çok kullanılan yöntemler bireysel eğitim, grup eğitimi ve
toplum eğitimi yöntemleridir.
•Bireysel Eğitim Yöntemleri
•Bireysel eğitimde; gösterme - yaptırma - görüşme - sorumluluk verme
yöntemleri kullanılabilir. Görsel araçlardan yararlanma eğitimin etkinliğini
artırır.
•Grup Eğitimi Yöntemleri
•Etkinliği daha az, ancak daha pratik ve davranış değişikliğini amaçlayabilmesi
yönüyle toplum eğitiminden üstündür. Grup eğitimlerinde; anlatma,
tartışma (panel - sempozyum - konferans), rol yapma, vaka incelemesi, beyin
fırtınası, soru cevap yöntemleri kullanılabilir.
•Anlatma Yöntemi
•Herhangi bir konunun bir sıra ve düzene göre anlatılmasıdır. Soru sorma,
görsel-işitsel araçlarla konunun desteklenmesi bu yöntemin etkinliğini
artırabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Temel Sağlık Eğitimi

•Araç Gereç Kullanmanın Faydaları


•Zamandan ve sözden ekonomi sağlar.
Özet (devamı)
•Belli bir fikrin gözönünde canlandırılmasını sağlar.
•Karmaşık fikirleri basite indirgeyerek açıklar.
•Öğretimi açık ve canlı hâle getirir.
•Öğrenenlerin ilgi ve dikkatini artırır.
•Öğrenme arzusu meydana getirir.
•Öğretimi zenginleştirir.
•Eğitimde Kullanılan Araç Gereçlerin Özellikleri ve Seçimi
•Seçilecek araç gerecin hedeflere uygun olması gereklidir.
•Dayanıklı, pratik, fonksiyonel, ilgi çekici özelliğe sahip olmalıdır.
•Ekonomik olmalıdır.
•Öğrenenlerin algılama ve anlama gibi bilişsel, tutma ve kullanma gibi
psikomotor, paylaşma, sorumluluk alma gibi sosyal gelişim düzeyine uygun
olmalıdır.
•Güvenli olmalıdır.
•SAĞLIK EĞİTİMİNİN PLANLANMASI
•Eğitim gereksinimlerinin saptanması
•Hedef grubun ve amaçların saptanması
•Sağlık eğitimi planının hazırlanması
•Sağlık eğitimi planının programlaştırılması
•Sağlık eğitimi programının uygulanması
•Sağlık eğitiminin değerlendirilmesi
•Tartışma Yöntemi
•Tartışma, bir konu üzerinde kişileri düşünmeye yöneltmek, iyi anlaşılmayan
noktaları açıklamak ve verilen bilgileri pekiştirmek amacıyla kullanılan bir
yöntemdir.
•Vaka İncelemesi
•Gerçek hayatta karşılaşılan problemlerin eğitim ortamında çözülmesi yoluyla
öğrenmenin sağlanmasıdır.
•Rol Yapma Yöntemi (role-play)
•Eğitilenlerin eğitim yapılan bir konunun amaçlarına yönelik bir durumu,
gerçeğe uygun olarak oynadıkları bir eğitim tekniğidir.
•Beyin Fırtınası
•Birden fazla kişinin bir araya gelerek bir konuyla ilgili fikirlerini tartışmaksızın
açıklayarak, birbirleriyle fikir alışverişinde bulundukları, bireyin yaratıcı
düşünme gücünü geliştiren bir öğretim tekniğidir.
•Soru-Cevap Yöntemi
•Soru-cevap yöntemi önceden hazırlık yapıldığı takdirde etkin bir yöntemdir.
•Toplum Eğitimi Yöntemleri
•Toplum eğitiminin amacı, toplumsal değişimi sağlamaktır.
•Ulusal düzeyde sağlık eğitimi yöntemi
•Ulusal düzeyde uygulanan sağlık eğitimi çalışmaları
•Topluma sağlıklı yaşama biçimini öğretme
•Sağlık sorunlarını çözme
•Belli gün ve haftalarda sağlık eğitimi yapma

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Temel Sağlık Eğitimi

• Bölgesel ve yerel düzeyde sağlık eğitimi yöntemi


•Sağlık Bakanlığının belirlediği genel ilkeler çerçevesinde sağlık kuruluşları ve
çalışanları bulundukları toplumun özelliklerini ve ihtiyaçlarını dikkate alarak,
topluma yönelik sağlık eğitimini bölgesel, yerel/kitlesel düzeyde planlamalı
ve uygulamalıdır.
Özet (devamı)
•SAĞLIK EĞİTİMİNDE KULLANILAN ARAÇ GEREÇLER
•Araç gereç: Öğretme, öğrenme etkinliklerinde kullandığımız yardımcı
kaynaklar araç gereç ikilisinden oluşur.
•Araç: Daha çok mekanik nitelikteki yardımcı olup; gereci sunmada
vazgeçilmez ögedir. Örnek: Tepegöz, bilgisayar, televizyon.
•Gereç ise; daha çok yazılı basılı nitelikteki yardımcı olup, aracın vazgeçilmez
ögesidir. Örnek: Tepegöz asetatı, bilgisayar ve televizyon programları.
•Araç Gereç Kullanmanın Faydaları
•Zamandan ve sözden ekonomi sağlar.
•Belli bir fikrin gözönünde canlandırılmasını sağlar.
•Karmaşık fikirleri basite indirgeyerek açıklar.
•Öğretimi açık ve canlı hâle getirir.
•Öğrenenlerin ilgi ve dikkatini artırır.
•Öğrenme arzusu meydana getirir.
•Öğretimi zenginleştirir.
•Eğitimde Kullanılan Araç Gereçlerin Özellikleri ve Seçimi
•Seçilecek araç gerecin hedeflere uygun olması gereklidir.
•Dayanıklı, pratik, fonksiyonel, ilgi çekici özelliğe sahip olmalıdır.
•Ekonomik olmalıdır.
•Öğrenenlerin algılama ve anlama gibi bilişsel, tutma ve kullanma gibi
psikomotor, paylaşma, sorumluluk alma gibi sosyal gelişim düzeyine uygun
olmalıdır.
•Güvenli olmalıdır.
•SAĞLIK EĞİTİMİNİN PLANLANMASI
•Eğitim gereksinimlerinin saptanması
•Hedef grubun ve amaçların saptanması
•Sağlık eğitimi planının hazırlanması
•Sağlık eğitimi planının programlaştırılması
•Sağlık eğitimi programının uygulanması
•Sağlık eğitiminin değerlendirilmesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Temel Sağlık Eğitimi

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitiminin temel amaçlarından biri değildir?
a) Sağlığın değerini bireylere ve topluma anlatmak
b) Sağlığın değerini bireylere ve topluma inandırmak
c) Bireyleri ve toplumu sağlık sorunlarını kendi kendine çözme konusuna
alıştırmak
d) Bireyleri ve toplumu sağlık kuruluşlarından azami ölçüde
faydalandırmaya alıştırmak
e) Toplumsal değişimi önlemek

2. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitiminin ilkelerinden biri değildir?


a) Hedef kitlenin oluşturulması ilkesi
b) Uygulanabilme ilkesi
c) Süreklilik ilkesi
d) Toplumdaki belli kişileri kapsama ilkesi
e) Önderler ve sektörler arası iş birliği ilkesi

3. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitimine gereksinimi olan grubun


özelliklerinin belirlenmesini kapsayan sağlık eğitiminin ilkelerinden biridir?
a) Önderler ve sektörler arası iş birliği
b) Süreklilik ilkesi
c) Uygulanabilme ilkesi
d) Hedef kitlenin oluşturulması ilkesi
e) Eğitimi hizmetle birlikte sunma ilkesi

4. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitimi veren eğiticide bulunması gereken


özelliklerden biri değildir?
a) Eğitim yaptığı konunun gereğine inanmalı
b) Toplumun anlayabileceği bir dille konuşmalı
c) İletişim kurallarına ve beden diline uygun davranmalı
d) Otoriter bir tavır sergilemeli
e) Önyargılı olmamalı

5. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitiminde kullanılan etkili fakat pahalı bir


yöntemdir?
a) Tartışma
b) Bireysel eğitim
c) Grup eğitimi
d) Toplum eğitimi
e) Panel

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Temel Sağlık Eğitimi

I. Eğitim gereksinimlerinin saptanması


II. Hedef grubun ve amaçların saptanması
III. Sağlık eğitimi planının hazırlanması
IV. Sağlık eğitimi planının programlaştırılması
V. Sağlık eğitimi planının uygulanması
6. Yukarıda “Sağlık Eğitiminin planlanması” ile ilgili izlenecek adımlardan 5
tanesi verilmiştir. Aşağıdakilerden hangisi izlenecek altıncı ve son adımdır?
a) Eğitimin sunulması
b) Bilgilerin toplanması
c) Ölçme araçlarının oluşturulması
d) Grupların oluşturulması
e) Sağlık eğitiminin değerlendirilmesi

7. Aşağıdakilerden hangisi eğiticinin kontrolünde olan bir yöntemdir?


a) Anlatma yöntemi
b) Rol yapma
c) Beyin fırtınası
d) Gözlem
e) Tartışma

8. Aşağıdakilerden hangisi UNESCO Türkiye Halk Sağlığı Eğitimi Millî


Komitesi’nde görev alan kuruluşlardan biri değildir?
a) Sağlık Bakanlığı
b) Millî Eğitim Bakanlığı
c) TRT
d) Diyanet İşleri Başkanlığı
e) Adalet Bakanlığı

Duyarsam unuturum, görürsem anımsarım, yaparsam öğrenirim.


9. Cümlede geçen Çin atasözü değişik araç gereçlerle verilen eğitimlerden
hangisi için doğrudur?
a) Görülerek-işitilerek verilen eğitim
b) Görülerek-işitilerek-söylenerek verilen eğitim
c) Görülerek-işitilerek-söylenerek-yapılarak verilen eğitim
d) Toplum eğitimi
e) Panel

10. Aşağıdakilerden hangisi sağlık eğitiminde kullanılan araç gereçlerin


özelliklerinden biri değildir?
a) Hedeflere uygun olması gereklidir.
b) Dayanıklı, ilgi çekici özelliğe sahip olmalıdır.
c) Ekonomik olmalıdır.
d) Karmaşık fikirlere yol açmalıdır.
e) Güvenli olmalıdır.
Cevap Anahtarı
1.e, 2.d, 3.d, 4.d, 5.b, 6.e, 7.a, 8.e, 9.c, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Temel Sağlık Eğitimi

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Bayık, A. (1998). Halk sağlığı hemşireliği el kitabı. İ. Erefe (Ed.), Sağlık eğitimi içinde
(s.23-25). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı Yayınları.
Brown, K. M., Lindenberger, J. H., Bryant, C. A., (2008).Using pretesting to ensure
messages and materials are on strategy. Health Promotion Practice, 9(1),
116–122.
Doğanay, A. (2007). Öğretim ilke ve yöntemleri. Ankara: Pegem Yayıcılık.
Gökkoca, U. Z. (2001). Sağlık eğitimi açısından temel ilkeler. Sted, 10(10), 371-374.
Gökkoca, Z.F. (2001). Sağlık eğitimi açısından yetişkin eğitimi. Sted, 10(11), 412-
414.
Güler, Ç., Kır, T., Tekbaş, Ö.F. (2001). Turizm Sağlığı ve Hekimliği. N. Eren (Ed.),
Sağlık eğitimi ve yetişkin eğitiminin ilkeleri içinde (s.271-286). Ankara: TTB
Yayınları.
Hacıalioğlu, N. (2011). Hemşirelikte öğretim öğrenme ve eğitim (1. Baskı).
İstanbul: Nobel Tıp Kitap Evi.
Kıldan, A.O., Ünver, N. (2007). Öğretim araçları. A. Doğanay (Ed.), Öğretim ilke ve
yöntemleri içinde (s.130-156). Ankara: Pegem Yayıncılık.
Özvarış, B.Ş. (1997). Sağlık eğitimine bakış. Ankara: Hacettepe Halk Sağlığı Vakfı.
Özvarış, B.Ş. (2001). Sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme. Ankara: Hacettepe Halk
Sağlığı Vakfı.
Özden, M. (2003). Sağlık eğitimi ders kitabı (2. Baskı). Ankara: Pozitif Tasarım
Yayıncılık.
Saban, A. (2005). Öğrenme öğretme süreci (1.Baskı). Ankara: Nobel Yayın.
Seferoğlu, S. S. (2006). Öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı (2.Baskı).
Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Tekbaş, F.Ö., Ceylan, S., Oğur, R., Açıkel, C., Göçgeldi, E. (2005). Sağlık eğitiminde
kullanılan materyaller ve etkin kullanımı. Ankara.
Ün-Açıkgöz, K. (2014). Aktif öğrenme (13.Baskı). İzmir: Biliş Eğitim Yayınları.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


SAĞLIK VE KÜLTÜR
İÇİNDEKİLER

• Sağlığın Tanımları
• Sağlık ve Hastalığa İlişkin TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Sosyal Etkenler
• Kültür Kavramına Bakış Prof. Dr.
• Sağlık, Hastalık ve Kültür İlişkisi Ayda ÇELEBİOĞLU
• Sağlık Uygulamalarını Etkileyen
Kültürel Faktörler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


HEDEFLER

• Sağlığın ve kültürün farklı


tanımlarını yapabilecek,
• Sağlığa ilişkin sosyal etkenleri
öğrenecek,
• Sağlık, hastalık ve kültür arasındaki
ilişkiyi açıklayabilecek,
• Sağlık uygulamalarını
etkileyebilecek kültürel faktörleri
öğreneceksiniz.

ÜNİTE

3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlık ve Kültür

Sağlığın Tanımları

Kültür Kavramına Bakış


SAĞLIK VE KÜLTÜR

Sağlık ve Hastalığa İlişkin Sosyal Etkenler

Kültür Tanımları

Sağlık, Hastalık, Kültür İlişkisi

Sağlık Uygulamalarını Etkileyen Kültürel


Faktörler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sağlık ve Kültür

GİRİŞ
Birey ve toplum sağlığının sosyal çevre tarafından da etkilendiği anlaşıldıktan
sonra, kişinin yaşamına ilişkin tüm ögelerin, onun sağlıklı olup olmamasında önemli
rolü olduğu belirginleşmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; yalnızca hastalık ve
sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, mental ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.
Ancak bu tanım bazı yönleriyle eleştirilmekte ve iyilik ya da hastalık derecesini
Sağlık ve hastalığın açıklamada yetersiz kaldığı belirtilmektedir. Diğer yandan sağlık ve hastalığının
algılanması o
algılanması konusunda bireyler arasındaki farklılıkların öneminin göz ardı edildiği
toplumun kültürünün
bir parçasıdır. de düşünülmektedir.
Sağlık ve hastalığın algılanması o toplumun kültürünün bir parçasıdır. Farklı
tarihsel geçmişe sahip farklı değer ve normları olan toplumların sağlıklarıyla ilgili
uygulamaları da farklıdır. Toplumların hastalık hakkındaki değer yargıları yönetimi,
vaziyet alış ve inançları, kültürün karakterini yansıtır. Kültür, insanların değerlerini,
davranışlarını, tavırlarını ve dünyayı algılama biçimlerini etkiler. Kültürden
etkilenen değerler ve inançlar da sağlık ve hastalık davranışlarına, iletişim
şekillerine, beslenme ve yaşam biçimlerine yansır. Kültür, sağlık ve hastalığın
dinamik bir etkenidir. Kültürler arasındaki farklılıklar dolayısıyla hastalık-sağlık
sisteminde bir görelilik sorunu bulunmaktadır. Her toplumun kültürü, sosyal
organizasyonu, sağlık ve hastalık problemini kendi değerler sistemine göre gelişir.
Çünkü sağlığın değer, bilgi, davranış, norm gibi özgün boyutları kültür içinde
şekillenir. Kültürel ve etnik sosyalizasyon bireylere nasıl sağlıklı kalınabilineceğini
ve hastalığı tanımlamayı öğretir. Sağlık ve hastalığın anlamı ve bunlara verilen
önem temel kültürel değerlerle ilişkilidir.
Tüm bu nedenlerden dolayı sağlık ve hastalık kavramlarını kültür kavramıyla
birlikte ele almak ve irdelemek gerekmektedir.

SAĞLIĞIN TANIMLARI
Sağlıkla ilgili ilk tanımların“Hasta olmayan insan sağlıklıdır”şeklinde son
Dünya Sağlık Örgütü derece basit bir şekilde yapıldığı görülmektedir.
sağlığı, “Sağlık;
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, “Sağlık; yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı
yalnızca hastalık ve
değil fiziksel, mental ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir” şeklinde
sakatlığın olmayışı
tanımlamaktadır. Ancak bu tanım bazı yönleriyle eleştirilmekte ve iyilik ya da
değil fiziksel, mental
hastalık derecesini açıklamada yetersiz kaldığı belirtilmektedir. Diğer yandan sağlık
ve sosyal yönden tam
ve hastalığının algılanması konusunda bireyler arasındaki farklılıkların öneminin göz
bir iyilik hâlidir”
ardı edildiği de düşünülmektedir. İyilik hâli subjektiftir, bireye ve zamana göre
şeklinde
farklılıklar gösterebilir. Bireysel farklılıklardan kaynaklanan sağlık algısının
tanımlamaktadır.
anlaşılmasında subjektif ve objektif sağlık kavramlarının tanımlanması yararlı
olacaktır.
Subjektif olarak sağlık; bireyin kendisinin, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden
durumunu algılaması hâlidir. Bu bakış açısına gore birey, hasta olmadığı hâlde
kendisini hasta ya da hasta olduğu hâlde kendisini sağlıklı algılayabilir.
Objektif olarak sağlık; doktor muayenesi ve tanı testleri sonuçlarına göre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sağlık ve Kültür

belirlenen bir hastalığın olmamasıdır.


Bu durumda bir kişiye sağlıklı diyebilmek için; hem bireyin kendini subjektif
olarak sağlıklı algılaması hem de objektif olarak gerçekten sağlıklı olması gerekir.
Günümüzde sağlığı fizyolojik, psikolojik ve sosyal yönden bütüncül bir
yaklaşımla ele almanın gerekliliği üzerinde önemle durulmaktadır.
 Biyolojik bilimler açısından sağlık; bedenin her bir hücresinin en üst
düzeyde işlev gördüğü ve hücreler arası uyumun var olduğu bir durumdur.
 Davranış bilimlerine göre sağlık; kişinin çevresiyle uyumu ve beklemediği
bir olay karşısındaki savunma potansiyeli olarak algılanmaktadır.

 Sosyal bilimler açısından sağlık; bireyin sosyal rollerini yerine getirmedeki


yeterliği olarak tanımlanır.
Sağlık tanımı sosyokültürel yönden irdelendiğinde daha farklı yönleri ortaya
çıkmaktadır. Örneğin; Illich’e göre sağlık, çevredeki değişimlere uyum sağlayabilme,
büyüyebilme ve yaşlanabilme, hastalandığında iyileşebilme, acı çekebilme ve
ölümü huzurlu bir şekilde bekleyebilme yeteneğidir. Toplumca yaratılmış
gerçekliklere karşı içgüdüsel değil, otonom, ama yine de kültür tarafından
şekillendirilmiş bir tepkidir. Burada sağlık, toplumun sosyokültürel yapısına, bireyin
biyolojik gelişimi ile bu gelişim sürecinde ortaya çıkan değişimlere uyum sağlama
süreci olarak değerlendirilmektedir.

SAĞLIK VE HASTALIĞA İLİŞKİN SOSYAL ETKENLER


Sağlık, büyük ölçüde Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen birey, toplumsallaşma süreci
sosyokültürel ve içerisinde psikolojik, çevresel, sosyal ve kültürel faktörlerin etkisi altında kalmakta,
sosyoekonomik sağlık-hastalık olgusu da bu faktörlerden etkilenmektedir.
değişkenlerden
etkilenmektedir. Cinsiyet
Cinsiyet, hem kadın hem de erkeğe ilişkin sosyal olarak öğrenilmiş davranış
ve beklentileri ifade etmektedir. Erkekler ve kadınlar arasında biyolojik farklar
olduğu gibi sosyoekonomik durum, kültürel norm ve değerler açısından da
farklılıklar vardır. Bu farklılıklar bireylerin karşılaştığı sağlık riskleri ve hastalıklarla
başa çıkma yolları üzerinde etkili olur.

Medeni Durum
Medeni durum sağlığı etkileyen sosyal faktörlerden biridir. Bireylerin evli,
bekâr, dul ve boşanmış olmaları sağlıkları üzerinde etkili olabilir. Medeni durum ve
sağlık ilişkisi üzerine yapılan araştırmalar, evli olanların olmayanlara göre yaşam
başarısı, psikolojik iyilik hâli, fiziksel sağlık, yaşam beklentisi ve mutluluğu
kapsayan çeşitli boyutlarda sağlık avantajlarına sahip olduğunu göstermektedir.

Eğitim
Eğitimin sağlık üzerine etkisi olduğu gibi sağlık durumunun da eğitim süreci
üzerine önemli etkileri vardır. Türkiye’de pek çok sağlık sorununun temelinde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sağlık ve Kültür

eğitim ya da eğitimle ilgili nedenlerin yer aldığı belirtilmektedir. Sağlığı


sürdürebilmek ve daha iyiye götürebilmek için çevrenin olumsuz nitelikteki sosyal,
ekonomik, biyolojik ve fiziksel etmenlerini ortadan kaldırmak; kişinin direncini
artırmak; sağlık kontrolü ya da hastalığın tedavisi için sağlık kuruluşlarına
başvurmak ve sağlık profesyonellerinin söylediklerini anlayıp uygulamak
hususunda yararlanılacak en önemli araç eğitimdir.

İş ve Ekonomik Durum
Sosyal bir kurum olarak sağlık, büyük ölçüde sosyokültürel ve
sosyoekonomik değişkenler tarafından belirlenmektedir. Bu değişkenlerden biri de
ekonomik durumdur. Yapılan iş ve karşılığında elde edilen gelir insanların sağlıkları
üzerinde oldukça önemli etkilere sahiptir.

Çevre
Çevre, beden ile beden dışında kalan canlı ve cansız varlıklardan oluşan
dinamik bir ortam, açık bir sistemdir. İç çevre, bireyin fizyolojik, psikolojik ve
spiritüel fonksiyonlarını, dış çevre ise bu fonksiyonları etkileyen dış faktörleri ve
sosyal fonksiyonlarını kapsar. Bu nedenle bireyin sağlığı iç ve dış çevreden
etkilenir.
Sağlık, hastalık ile çevre iki yönlü etkileşim hâlindedir. Uygunsuz çevre
koşulları bireyin sağlığını olumsuz yönde etkilerken, bireyler de çevrelerini sağlığa
elverişsiz hale getirebilmektedir.

Sosyal Sınıf
Bireyler mensubu oldukları sosyal sınıfların benimsediği norm ve değerlere
uygun davranış örüntüleri sergiledikleri için, sosyal sınıfların norm ve değerleri
sağlık hastalıkla ilgili tutum ve davranışlarını etkilemektedir.

Toplumsal değer Yaşam tarzı


yargıları, kişinin
Her toplumun kültürel yapısı doğrultusunda şekillenen bir yaşam tarzı
hastalığa ve sağlığa ya
da tedavi ve korunmaya vardır. Yaşam tarzı ile sağlık ilişkisi üzerine yapılan çalışmalarda genellikle
verdiği önemi belirgin beslenme, sigara, alkol gibi madde kullanımına yönelik tüketim alışkanlıkları,
bir şekilde etkiler. hareketsiz yaşam, fiziksel aktivite gibi konular üzerinde durulmaktadır.

Din
Sağlık ve hastalıkla ilgili inanç ve tutumlar, sosyal bir sistem olan toplumun
dinî inançları, sosyal, siyasal kontrol sistemleri ile sosyal kurumları birbirlerini bir
bütün olarak tamamlayacak şekilde gelişmektedir. Dinin sağlık ve hastalıktaki
etkisine bir örnek vermek gerekirse ağrı konusunda dinsel ve mitik açıklamalar her
kültürde ortaya çıkmıştır. Bu Müslümanlar için “kısmet”, yani Tanrı’nın buyurduğu
yazgıdır; Hindular için Karma, yani geçmişteki enkarnasyonlardan kalan bir yüktür;
Hristiyanlar için ise günahın kutsal kara kamçısıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sağlık ve Kültür

Kültürel Norm ve Değerler


Son yıllarda, kişinin sağlıkla ilgili davranışlarını etkileyen etmenler arasında
toplumun önemli bir rolü olduğu ve toplumsal değer yargılarının, kişinin hastalığa
ve sağlığa ya da tedavi ve korunmaya verdiği önemi belirgin bir şekilde etkilediği
Tylor, kültürü "kişinin, iyice anlaşılmıştır.
toplumun üyesi olarak
kazandığı bilgi, sanat, KÜLTÜR KAVRAMINA BAKIŞ
gelenek, görenek ve
benzeri beceri, Kültür genel anlamda, nesiller boyu oluşan, toplum üyelerinin paylaştığı ve
alışkanlık ve ilettiği sembollerin (yazılı, sözlü, görsel vb.) tümüdür. Ancak kültür kavramı farklı
yeteneklerin bütünü" disiplinlerde farklı anlamlarda kullanılabilmektedir.
olarak tanımlar.
Günlük dilde kültür, eğitim-öğretim süreci, bu sürecin kazandırdığı, genel ve
mesleki kültür, İslam kültürü, spor kültürü vb. anlamında kullanılır.
Bilim ve felsefede kültür, insanların ve toplumların yapıp, öğrenerek
kazandığı her şey (tutum, davranış ve değerler), kısaca uygarlık (medeniyet)
anlamında kullanılmaktadır.
Eğitimcilere göre kültür, eğitim yoluyla kazanılan içeriktir. Eğitim ise, bu
muhtevayı kazandıran süreçtir. “Eğitimsiz kültür, kültürsüz eğitim” düşünülemez.
Bir kişi, diğerinden daha fazla kitap okumuş ve daha fazla şey biliyor olabilir. Ama
daha az okuyan, diğerinden daha kültürlü olabilir. Çünkü kültürlü olan, bilgiyi
Leininger’e göre kültür;
değerler, inançlar, yaşamında uygulama başarısı göstermiş olandır. Her bilgi anında kültür olmaz,
roller ve yaşam stilleri kültüre dönüşmez. Bilgili olmak başka, kültür başka şeydir.
hakkında öğrenilen ve
nesillere aktarılan bilgi Kültürün Tanımları
birikimidir. Kültür, birçok bilim insanı tarafından muhtevası benzer olmakla birlikte
farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlardan bazı örnekler vermek gerekirse:
 İngiliz Antropolog Tylor, 1871'deki yazılarında kültürü, "kişinin, toplumun
bir üyesi olarak kazandığı bilgi, sanat, gelenek, görenek ve benzeri beceri,
alışkanlık ve yeteneklerin karmaşık bütünü" olarak tanımlar.

 Leininger’e göre kültür; değerler, inançlar, roller ve yaşam stilleri hakkında


öğrenilen ve nesillere aktarılan bilgi birikimidir.
 Benedict'e göre kültür, bir topluluğun tüm faaliyetlerini yansıtan ve onu
diğer tüm toplumlardan ayıran eylem ve düşünceler dizinidir.

 Güvenç'e göre kültür, oldukça karmaşık bir örüntü olup; toplum,


insanoğlu, eğitim süreci ve kültürel muhteva gibi değişkenlerin ve bunlar
arasındaki karmaşık ilişkilerin bir bütünü ve işlevidir.
Kültür’ün ayrıca literatürde yer alan çeşitli tanımları da aşağıda yer
almaktadır.
 Kültür, bir toplumun ortaklaşa sahip olduğu ve üyelerine yaydığı,
davranışa yansıyan, o davranışı yaratan ve yorumlamada kullanılan
görüşler, değerler ve algılardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sağlık ve Kültür

 Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı


her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir.

 Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır.

 Kültür, tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve


manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede
kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü
gösteren araçların bütünü, hars ve ekindir.
 Kültür, bir grup insan tarafından belli zaman aralıklarında üretilmiş olan
gelenekler, inançlar, sanat, müzik ve diğer insan düşüncesi ürünleri olarak
ya da “belli bir grup insanın bir şeyleri yapış şekilleridir.”

 Kültür, bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat


eserlerinin bütünüdür.
 Kültür, muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar
yoluyla geliştirilmiş olan biçimidir.
 Kültür; toplum, insanoğlu, eğitim süreci ve kültürel muhteva gibi
değişkenlerin ve bunlar arasındaki karmaşık ilişkilerin bir işlevidir.

SAĞLIK - HASTALIK - KÜLTÜR İLİŞKİSİ


Kültür sağlık ve hastalığın dinamik bir etkeni olarak görülmektedir. Sağlık ya
Kültür sağlık ve da hastalık, kültürel kalıplara bağlı olarak tanımlanır. Bireylerin sağlık ve hastalık
hastalığın dinamik bir kavramlarına yükledikleri anlamlar kültürel değer ve normlarla yakından ilişkilidir.
etkenidir.
Kültür, inançlar ve değerler sistemi, sağlık ve hastalığın algılanmasını yanı
sıra ifade edilme biçimini de etkiler. Çünkü her bir kültür, özellikle belirli bir
zamanda sağlık-hastalık konuları etrafında geniş bir kelime hazinesi oluşturur.
Örneğin; bazı toplumların psikolojik rahatsızlığı tanımlayacak sözleri çok azdır veya
hiç yoktur. Bireyler hastalığı kendi bilişsel dünyalarındaki kavramlara göre
açıklamaya çalışırlar. Bunun yanı sıra bazı durumlarda, toplumsal ve kültürel
faktörlerin de etkisiyle, yardım isteğini sözel olarak belirtmek çeşitli nedenlerle
zor olduğunda, kişiler imdat sinyalini çekmede bedenlerini kullanabilirler. Ruhsal
sıkıntıları bedenselleştiren hastalar, belirtilerin biyolojik bir temeli olmadığı hâlde
bunları gerçek olarak algılarlar. Ayrıca bedensel hastalık ruhsal hastalıklara göre
daha kolay kabul edilebilen, her zaman, her yerde çevrenin ilgisini uyandıran,
hoşgörüyle karşılanan ve hastalanan bireyin sorumlu tutulmadığı talihsiz bir
durum olarak görülür.
Sağlık ve hastalığın algılanması ve ifade edilmesinde olduğu gibi sağlık
davranışlarında da kültürün etkileri yoğun olarak görülmektedir. Yıllar boyu belli
kültürel özellikleri sürdürebilmek için çaba gösteren insanların, bunu sağlık
davranışlarına yansıttıkları ve sağlık sorunlarının çözümünü kültürel yaşamlarında
aradıkları bilinmektedir. Toplumu oluşturan bireylerin bir kısmı hastalıktan
korunmak için çaba gösterirken diğerleri ancak hastalandıktan sonra sağlığın
anlamını fark etmekte ve birtakım girişimlerde bulunmaktadır. Bazen hastalığa

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sağlık ve Kültür

yakalanmamak için bir taştan, boncuktan ya da aşıdan faydalanmakta, iyileşmek


için de sağlık kuruluşuna gitmeyi, ot vb. kaynatıp suyunu içmeyi ya da hiçbir şey
yapmadan beklemeyi tercih edebilmektedir( Resim 3.1).

Resim 3.1.Nazar Boncuğu


Bu davranışların sergilenmesinde farklı faktörlerin yanı sıra kültürün oldukça
önemli etkileri vardır. Bu nedenle toplumu oluşturan bireylerin sağlık ve hastalık
kavramları konusundaki anlayışı, inancı, tutumları ve davranışlarıyla ilgili kültür
ögeleri üzerinde önemle durulmalıdır. Hastalıkların nedenleri, görülme sıklığı ve
dağılımları kültürel özellikler tarafından belirlenir ve sağlığın korunması
hastalıkların tedavisi, kültürlere özgü uygulamalarla yapılır ya da bu
uygulamalardan etkilenir.

Sağlığı olumsuz yönde Kültür sağlık düzeyini yükseltmek için kullanılabilir. Ancak bu konudaki etkisi
etkilemediği düşünülen ve ilgili kültürel uygulamaların değiştirilip değiştirilmeyeceği üzerinde durulmalıdır.
geleneksel inanç ve Özellikle sağlığı olumsuz yönde etkileyen kültürel davranışları amacına göre
uygulamalara saygı değiştirmek için çalışılabilir. Ancak bu değişimin kolay olmayacağı ve zaman alacağı
gösterme bireyler arası
unutulmamalıdır.
güven sağlar.
Sağlık, hastalık, kültür ilişkisi için şimdiye kadar verilen bilgiler ışığında
aşağıdaki sonuçlara varılabilir;

 Kültürel tutum, inanç ve davranışlar bireyin yaşam tarzını dolayısıyla sağlık


koşullarını etkiler.
 Bunlar aynı zamanda bireylerin sağlık hizmetlerine karşı tepkilerini belirler.
Sağlık hizmetlerinin geleneksel inançlar göz önüne alınmadan sunulması
bu hizmetlerin reddedilme olasılığını artırır. Çünkü bakım verenlerin
karşılarındaki bireyin kültürel yapısını bilmeyerek sunacakları hizmet
onlara uymayabilir.

Halka hizmet etmenin  Sağlığı olumsuz yönde etkilemediği düşünülen geleneksel inanç ve
ön koşulu halkı uygulamalara saygı gösterme bireylerin güvenini kazandıracak bir yoldur.
tanımaktır Çünkü her birey kendi kültürüne sahip çıkar ve değer verilmesini ister.

SAĞLIK UYGULAMALARINI ETKİLEYEN KÜLTÜREL


FAKTÖRLER
Halka hizmet etmenin ön koşulu halkı tanımaktır. Sağlık sektöründe çalışan
profesyonellerin hizmet götürdükleri halkı tanımaları, çalıştıkları toplumun
kültürel yapısını, inanç ve uygulamalarını bilmeleri gerekir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sağlık ve Kültür

Kültürün sağlıkla ilişkileri incelendiğinde; kültürel yapı içinde yer alan birçok
faktörün sağlığı yakından ilgilendirdiği ve etkilediği görülmektedir. Bazı kültürel
faktörlerin uygulamaları kolaylaştırıcı bazılarının da doğrudan nedeni olduğu ve
koruyucu özellikler taşıdığı bilinmektedir. Bu faktörleri aşağıdaki gibi
sıralayabiliriz:

Ekonomik Durum
Refahın toplumdaki dağılımı, gelirin konut, beslenme, giyinme için yeterli
olup olmamasıdır. Genellikle gelirin toplumda nasıl dağıldığı, ev koşullarının
uygunluğu, beslenme ve giyim için yeterli olup olmadığı, zenginlik, fakirlik, işsizlikle
ilgili kültürel değerleri kapsar. Yoksulluk kötü sağlık koşulları üretmekte, kötü
sağlık koşulları hastalıkların artmasına, kişinin gelirinin tedaviye aktarılmasına,
işini kaybetmesine ve dolayısıyla daha da yoksullaşmasına neden olmaktadır.
Ekonomik durumun iyi ya da kötü olması, sağlık hizmeti alımını direkt olarak
etkiler.

Aile Yapısı
Toplumda geniş, çekirdek ya da parçalanmış aile yapılarından hangisinin
daha yaygın görüldüğü; aile rolleri, cinsiyete özgü roller, yaşlıların rolleri, ailenin
sosyal durumu, aile bireyleri arasındaki ilişki, çatışma ve karşılıklı desteğin
derecesi, bireysel başarının mı yoksa ailesel başarının mı daha önemli olduğu;
çocuk, yaşlı ve hasta bakımı, yiyeceklerin sağlanması gibi sorumlulukların aile
üyeleri arasında nasıl paylaşıldığı gibi özellikleri içeren konuları kapsar.
Örneğin; geleneksel geniş aile yapısı içerisinde bireyler sağlık hizmetlerini
nereden ve nasıl alacaklarına kendileri karar veremezler. Ayrıca sağlık ekibinin
önerilerine uyma konusunda da bağımsız değillerdir. Oysa çekirdek aile üzerinde
Evlilik örüntüleri cinsel akraba grubunun denetimi azalmıştır ve bireyler kendi kararlarını alma ve
davranışlar ve doğum uygulama konusunda daha özgürdür.
kontrolü toplum
kültürünü yansıtan Cinsiyete Dayalı Roller
önemli
parametrelerdendir. Cinsler arasındaki iş bölümü, çalışan, evde olan, yemek hazırlayan, çocuk
bakımını gerçekleştirenin kim olduğu; iki cinsin beklentileri, sorumlulukları ve
sosyal hakları, her bir cinsin davranışına ilişkin kültürel inançları bireyin sağlığını
etkiler.

Evlilik Örüntüleri
Çok eşli, tek eşli evlenmeler, endogamik - ekzogamik evlilikler, akraba
evlilikleri sağlığı etkileyebilir. Toplumda “çok eşlilik mi, yoksa tek eşlilik mi
cesaretlendiriliyor ve toplum içinden mi yoksa toplum dışından mı eş seçmek
yaygın ?” gibi soruların yanıtları sağlık açısından önemlidir. Örneğin; iç
evlenmelerin (akraba evliliği) fazla olduğu toplumlarda resesif gen havuzunun
oluşum olasılığı daha yüksektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sağlık ve Kültür

Cinsel Davranışlar
Evlilik öncesi ve evlilik içindeki cinsel ilişkiler, yasaklar, kadına ve erkeğe
özgü cinsel normlar, toplum içindeki sınırlı gruplara uygulanan cinsel normlar
hangi grupların nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin normların neler olduğu,
kadında ve erkekte homoseksüelliğin hoş görülmesi veya yasaklanması, hamilelik,
menstruasyon, emzirme boyunca cinsel ilişki tabularının olup olmadığı gibi
konuları kapsar. Davranışın normal ya da anormal olarak tanımlanması veya
sınıflandırılması kültüre bağlıdır.

Doğum Kontrolü
Gebeliği önleyici yöntem kullanımına ilişkin tutumlar, cinsel yolla geçen
hastalıkların yayılmasını engelleyici yöntem kullanımına ilişkin inanç ve tabular
(hepatit B ve AIDS vb.) toplumun kültürüne göre değişiklikler göstermektedir.

Nüfus Politikaları
Optimum aile büyüklüğüne ve çocuğun cinsiyetine ilişkin inançlar sağlık
Kendi kendine düşük uygulamalarını etkiler. Örneğin, bazı topluluklarda kadının üç çocuktan fazla
yapma ve bebekleri doğurmaması ve bunların da aynı cinsten olmaması gerektiğine inanılmaktadır.
öldürme ile ilgili Kendi kendine düşük yapma ve bebekleri öldürme ile ilgili davranışlar bu
davranışlar nüfus inançlardan kaynaklanır.
politikalarından
etkilenir. Gebelik ve Doğum Uygulamaları
Gebelik boyunca beslenme, giyinme, doğumda kullanılan teknikler, bebeğin
beslenmesinde kullanılan yiyeceklere ilişkin davranıştaki değişmeleri, doğum ve
doğum sonu döneme ilişkin tabuları (anne sütünün verilmesi için üç ezan vakti
beklenmesi gerektiğine olan inanç) kapsar.

Beden İmajı
Vücuda ilişkin, kültüre göre farklılaşan imaj ve değişmeleri içerir. Sünnet,
kulak deldirme, dövme, kozmetik cerrahi işlemler ve bunlar gibi vücuda uygulanan
bazı değişiklikler sağlığı etkileyen kültürel faktörlerdendir.

Hastanedeki bireyler
Örnek

• Zayıflığın güzellik ölçütü olarak değerlendirildiği toplumlarda


özellikle kültürel ve dinî özellikle gençler ölümcül diyetlerle sağlıklarını tehlikeye
tercihleriyle ilgili atabilmektedir.
yiyecekleri
seçemeyebilirler,
böylece yetersiz Yiyecekler ve Beslenme
beslenme riski
Yemeklerin nasıl hazırlandığı, nasıl korunduğu, yemek pişirmede kullanılan
doğabilir.
yollar, araçlar, gıda ve gıda olmayan maddelerin ayrımı, sıcak-soğuk gıda ayrımı,
besin değerlerine ilişkin anlayışlar, gebelik, menstruasyon, emzirme, hastalık
durumlarındaki özel beslenmeler, et yeme/yememe (vejetaryen) davranışları,
beslenme alışkanlıkları ve modalar sağlık açısından önemlidir. Yiyeceklerin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sağlık ve Kültür

hazırlanması ve alınması genellikle kültür ile ilgilidir. Hastanedeki bireyler


genellikle yiyeceklerin tür ve miktarını seçemezler. Özellikle kültürel ve dinî
tercihleriyle ilgili yiyecekleri seçemeyebilirler, böylece yetersiz beslenme riski
doğabilir. Bireyde iştah azalması ya da yememe görüldüğünde bunun kültürel
nedenlerden kaynaklanabileceği düşünülmelidir.

Örnek
• Bazı kültürlerde yiyecekler sıcak ve soğuk olmak üzere
sınıflandırılırlar ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların tedavisinde sıcak
yiyecekler kullanılır.

Giyim
Kadın ve erkeklerin giyim biçimlerine ilişkin kültürel algılamaları, giyime
ilişkin uygulamalar, tercih edilen giyim tarzı ve toplumsal cinsiyet olgusunda
giysiye bakış açısı konularını içerir. Çok dar ve sıkı elbiseler, korseler, dümdüz ya da
yüksek topuklu ayakkabılar bazı rahatsızlıklara neden olabildiği gibi kapalı ve koyu
giysiler giyen kadınlarda vitamin eksikliğine bağlı sorunlar ortaya çıkabilir.

Hijyen
Bireysel hijyenin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, yıkanma ve temizlik
alışkanlıkları sağlık ve hastalıkla yakından ilişkilidir. "Kişisel hijyen toplum
tarafından cesaretlendiriliyor mu, yoksa ihmal mi ediliyor? Temizlenme ve
yıkanma bireylere ne ifade ediyor? Banyo yapma alışkanlıkları nasıl?” gibi soruların
yanıtları toplumun hijyenik yapısını verir.

Konut Koşulları
Evin yapısı, oturma ve yatak odalarının bölünmesi, aynı alanın kimler
tarafından paylaşıldığı, odaya düşen birey sayısı gibi ev koşulları da bazı
hastalıkların belirleyicisi olabilir.

Genel Sağlık Düzenlemeleri ve Sanitasyon


Bireysel hijyenin desteklenmesi ya da ihmali, temizliğe ilişkin davranış ve
ritüellerin neler olduğu, banyo alışkanlıklarına ilişkin konuları kapsar. Ayrıca
çöplerin nasıl değerlendirildiği, yok edildiği, su kaynakları veya gıda üretiminin ve
dağıtılmasının yerleşim bölgeleriyle uzaklığı gibi konular sağlık açısından önemlidir.

Meslek
Her dinî yaklaşımın Erkek ve kadınların aynı meslekten olup olmadıkları, toplumda bazı
değişik uygulama ve
mesleklerin yalnızca bazı cinsiyetlere, özel bireylere, ailelere, gruplara ait olması;
inançları o toplumun
sağlığına yansır. bazı mesleklerin diğerlerine göre daha yüksek prestij ve dolayısı ile daha fazla gelir
sağlaması; geleneksel avcılık, balıkçılık, tarım ve madencilik gibi işlerde belirli
tekniklerin kullanılması önemlidir. Bunlar kaza ile ölüm, travma veya bulaşıcı
hastalık riskini artırır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sağlık ve Kültür

Din
Din, evrenin yaratıcısı ve hükmedicisi olarak ibadet edilmesi ve itaat
edilmesi gereken ilahi ve/veya insanüstü güce olan inançtır. Etnik değerler ve din,
bir inanç ve uygulamalar sistemi, daha sonra bir referans ve perspektif çerçevesi
oluşturarak etnik yapıyı açıklar. Her dinî yaklaşımın değişik uygulama ve inançları o
toplumun sağlığına yansır.

Göç
Göç eden kişilerin davranış, dil, beslenme ve giyinmede yeni kültüre uyum
sağlayıp sağlamadıkları, ayrımcılığa konu olup olmadıkları, yerli topluluğun
zulmüne ya da ırkçılığa maruz kalıp kalmadıkları, aile yapısı, dinsel dünyanın göç
sonrası değişip değişmediği, yerli topluluğun kültürü ve göçe ilişkin tutumlar sağlık
uygulamalarını etkiler. Göç edenlerin kendi kültürel değerlerini yeni girdikleri
toplumsal yapıda sürdürmeyi istemeleri, sürdürmediklerinde yaşadıkları sorunlar
ve bu sorunların etkileri önem taşır ( Resim 3.2).

Resim 3.2.Göç

Madde - Kimyasal Rahatlatıcıların Kullanımı


Alkol, tütün, çay, kahve, reçeteli ya da reçetesiz satılan ilaçlar ve diğer çeşitli
uyuşturucularla ilgili toplumun kültürel değerleri sağlık bakımı üzerinde etkilidir.
Uyuşturucu kullanımının serbest olduğu ülkelerde buna bağlı sağlık sorunlarında
artış yaşanması kaçınılmazdır.

Boş Zaman Aktiviteleri


Spor ve eğlence ile ilgili davranışlar sağlığı etkiler. Boş zamanları iyi
değerlendirmek sağlığı olumlu yönde etkilerken bazı aktivitelerin de yaralanmalara
ve hastalıklara zemin hazırlama olasılıkları vardır.

Evde Hayvan Besleme


Toplumda hayvan beslemenin yaygınlığı, bu hayvanların cinsleri, sayıları,
evde mi bahçede mi oldukları; insanların hayvanlarla direkt fiziksel temas derecesi
ve veteriner tarafından periyodik kontrollerden geçirilip geçirilmedikleri gibi
konuları kapsamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sağlık ve Kültür

Dil ve iletişim
Dil, kişiler arası iletişim ve ilişkiler açısından oldukça önemli bir kültürel
araçtır. Toplumda madde ve kavram olarak yer alan her şey dilde de vardır.
İletişimde aynı kavramlar, değişik kişiler için değişik şeyleri ya da farklı
Dil, kişiler arası iletişim kavramlar aynı şeyleri ifade edebilir. Yani kültürel süreç içinde iletişim değişken
ve ilişkiler açısından olabilir.
oldukça önemli bir
kültürel araçtır. Fizyolojik Özellikler
Araştırmalar bireylerin onları kapsayan çevreye çok yavaş adapte olduklarını
göstermektedir. Bilimsel antropolojik olarak bu adaptasyonlar insan varlığını ve
yaşamını iyileştirici yönde oluşan mantıklı değişikliklerdir. Birey biyolojik değişimin
oluşmasını sağlayan çevresinden uzaklaştığı zaman değişim sağlık ve iyiliği olumsuz
etkileyebilir.

Psikolojik Özellikler
Çoğunlukla aynı kültürdeki bireylerin davranışları benzerlik gösterir. Sağlık
bakım boyutunda hasta, bakım vericinin tutum ve davranışlarını değerlendirirken,
Sağlık bakım boyutunda bakım veren birey de hastanın tutum ve davranışlarını değerlendirmektedir. Hasta
hasta, bakım vericinin için önemli ve kayda değer bulunan bir şeyin bakım veren kişiye saçma
tutum ve davranışlarını gelebileceği unutulmamalıdır. Bakım veren profesyonelin mantıklı bulduğu
değerlendirirken, bakım uygulamalar da hastaya önemsiz hatta tehlikeli bile gelebilir.
veren birey de hastanın
tutum ve davranışlarını Kendi Kendini Tedavi Stratejileri ve Terapiler
değerlendirmektedir.
Halk arasında alternatif yöntem kullanma durumu (kullanılan tedaviler,
bitkisel ilaçlar, özel yiyecekler) sağlık uygulamalarını etkileyen kültürel
faktörlerdendir. Genellikle bu tür uygulamaların bir toplumsal özelliği vardır ve bir
ritüel olarak gerçekleştirilirler (Resim 3.3).

Resim 3.3.Geleneksel/alternatif yöntemler

Ağrıya Tepki
Sağlık bakım araştırmacıları ağrıya tepkinin kültürlere göre
tanımlanabileceğini belirtmektedirler. Bazı kültürler ağrı deneyimleyen bireylerin
duygularını açıkça ifade etmesine izin hatta destek vermektedir. Bazı kültürlerde
ise buna izin verilmemektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sağlık ve Kültür

Bireysel Etkinlik • Çevrenizde bulunan göç etmiş kişilerin sağlığa yansıyan uygulamalarını
gözlemleyin.
• Sağlığı olumsuz etkileyeceğini düşündüğünüz uygulamaları not edin.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sağlık ve Kültür

•Sağlık ve hastalığın algılanması o toplumun kültürünün bir parçasıdır. Farklı


tarihsel geçmişe sahip farklı değer ve normları olan toplumların sağlıklarıyla
ilgili uygulamaları da farklıdır. Toplumların hastalık hakkındaki değer yargıları
yönetimi, vaziyet alış ve inançları, kültürün karakterini yansıtır. Kültür,
insanların değerlerini, davranışlarını, tavırlarını ve dünyayı algılama
Özet
biçimlerini etkiler
•Genellikle birbirlerine bağlı olarak tanımlanan sağlık ve hastalık kavramları
kültürlere göre değişebilen kavramlardır. Sağlığın korunması ve hastalıkların
tedavisinde kültürlere özgü uygulamalar yer almaktadır. Sağlık ve hastalık
kavramlarına yüklenen anlamlar toplumlar arasında farklılık göstermekle
birlikte aynı toplumda da zaman içerisinde farklılık arz etmektedir.
•Sağlıkla ilgili ilk tanımların“Hasta olmayan insan sağlıklıdır”şeklinde son
derece basit bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü
sağlığı,“Sağlık; yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, mental
ve sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir” şeklinde tanımlamaktadır. Ancak bu
tanım bazı yönleriyle eleştirilmekte ve iyilik ya da hastalık derecesini
açıklamada yetersiz kaldığı belirtilmektedir. Diğer yandan sağlık ve
hastalığının algılanması konusunda bireyler arasındaki farklılıkların
öneminin göz ardı edildiği de düşünülmektedir Bireysel farklılıkların
toplumsal öğeler ve kültürden etkilenmesi kaçınılmazdır Çünkü sağlığın
değer, bilgi, davranış, norm gibi özgün boyutları kültür içinde
şekillenir.Kültürel ve etnik sosyalizasyon bireylere nasıl sağlıklı
kalınabilineceğini ve hastalığı tanımlamayı öğretir.
•Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen birey, toplumsallaşma süreci
içerisinde psikolojik, çevresel, sosyal ve kültürel faktörlerin etkisi altında
kalmakta, sağlık-hastalık olgusu da bu faktörlerden etkilenmektedir. Cinsiyet
medeni durum çevre sosyal sınıf yaşam tarzı ve din gibi parametreler bu
faktörler arasında sayılabilir.
•Kültür genel anlamda, nesiller boyu oluşan, toplum üyelerinin paylaştığı ve
ilettiği sembollerin (yazılı, sözlü, görsel vb.) tümüdür. Toplumu oluşturan
bireylerin sağlık ve hastalık kavramları konusundaki anlayışı, inancı, tutum ve
davranışlarıyla ilgili kültür ögeleri üzerinde önemle durulmalıdır. Sağlık ya da
hastalık, kültürel kalıplara bağlı olarak tanımlanır. Hastalıkların nedenleri,
görülme sıklığı ve dağılımları kültürel özellikler tarafından belirlenir ve
sağlığın korunması hastalıkların tedavisi, kültürlere özgü uygulamalarla yapılır
ya da bu uygulamalardan etkilenir. Bu nedenle kültür sağlık ve hastalığın
dinamik bir etkeni olarak görülmektedir.
•Sağlık, hastalık, kültür ilişkisine bakarak denilebilir ki; Kültürel tutum, inanç
ve davranışlar bireyin yaşam tarzını dolayısıyla sağlık koşullarını etkiler. Sağlık
hizmetlerinin geleneksel inançlar göz önüne alınmadan sunulması bu
hizmetlerin reddedilme olasılığını artırır. Çünkü bakım verenlerin
karşılarındaki bireyin kültürel yapısını bilmeyerek sunacakları hizmet onlara
uymayabilir. Sağlığı olumsuz yönde etkilemediği düşünülen geleneksel inanç
ve uygulamalara saygı gösterme bireylerin güvenini kazandıracak bir yoldur.
Çünkü her birey kendi kültürüne sahip çıkar ve değer verilmesini ister.
Kültürün sağlıkla ilişkileri incelendiğine kültürel yapı içinde yer alan birçok
faktörün sağlığı yakından ilgilendirdiği ve etkilediği görülmektedir. Ekonomik
durum aile yapısı dil ve iletişim din kendi kendini tedavi stratejileri göç bu
faktörler arasında sayılabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sağlık ve Kültür

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sağlığın ilk tanımlarındandır?
a) Sağlık, çevredeki değişimlere uyum sağlayabilmedir.
b) Hasta olmayan insan sağlıklıdır.
c) Sağlık, büyüyebilme ve yaşlanabilmedir.
d) Sağlık, fiziksel iyilik hâlidir.
e) Sağlık, canlı, enerjik, iyi olma hâlidir.

2. “Sağlık; yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, mental ve


sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.” tanımı aşağıdakilerden hangisine
aittir?
a) Illich
b) Dünya Sağlık Örgütü
c) Nusret Fişek
d) Türk Hemşireler Derneği
e) UNICEF

3. Kültürü bir toplumun üyesi olarak insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat,


gelenek, görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan
karmaşık bir bütün olarak tanımlayan aşağıdakilerden hangisidir?
a) Tylor
b) Benedict
c) Leininger
d) Güvenç
e) Durkheim

4. Evli kadın ve erkeklerin sağlıkları açısından daha avantajlı konumda


olmaları hangi sosyal faktörün sağlık üzerindeki etkisini açıklar?
a) Cinsiyet
b) Sosyal sınıf
c) Medeni durum
d) Kültür
e) Yaşam tarzı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sağlık ve Kültür

5. Genellikle beslenme, sigara ve alkol gibi madde kullanımına yönelik


tüketim alışkanlıkları, hareketsiz yaşam, fiziksel aktivite gibi konular sağlık
ve hastalık ile ilişkilendirilen hangi sosyal etmeni işaret eder?
a) Cinsiyet
b) Sosyal sınıf
c) Medeni durum
d) Din
e) Yaşam tarzı

6. Sağlık, hastalık ve kültür ilişkisi açısından aşağıdakilerden hangisi doğru


değildir?
a) Kültürel tutum, inanç ve davranışlar bireyin yaşam tarzını dolayısıyla
sağlık koşullarını etkiler.
b) Sağlık hizmetlerinin geleneksel inançlar göz önüne alınmadan
sunulması bu hizmetlerin reddedilme olasılığını artırır.
c) Sağlığı olumsuz yönde etkilemediği düşünülen geleneksel inanç ve
uygulamalar değiştirilmelidir.
d) Kültür, sağlık ve hastalığın dinamik bir etkenidir.
e) Kültür, inançlar ve değerler sistemi rahatsızlığın ifade biçimini etkiler.

7. Bilim ve felsefede kültür hangi anlamında kullanılmaktadır?


a) Eğitim
b) Uygarlık
c) Sanat
d) Üretim
e) Ekim

8. Aşağıdakilerden hangisi sağlık uygulamalarını etkileyen kültürel


faktörlerden değildir?
a) Ekonomik durum
b) Genetik yapı
c) Aile yapısı
d) Evlilik örüntüleri
e) Cinsiyet rolleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sağlık ve Kültür

9. Aşağıdakilerden hangisi sağlık uygulamalarını etkileyen evlilik


örüntülerinden değildir?
a) Çok eşli evlenmeler
b) Tek eşli evlenmeler
c) Endogamik evlilikler
d) Çocuk sahibi olma
e) Ekzogamik evlilikler

10. Aşağıdakilerden hangisi sağlık, hastalık ve kültür ilişkisi için en doğru


ifadedir?
a) Sağlık ve hastalık kültürel uygulamalardan etkilenmez.
b) Sağlık ve hastalık kültürden olumlu etkilenir.
c) Sağlık ve hastalık kültürden olumsuz etkilenir.
d) Geleneksel inanç ve uygulamalar sağlığı olumsuz etkiler.
e) Kültür, sağlık ve hastalığın dinamik bir etkenidir.

Cevap Anahtarı
1.b, 2.b, 3.a, 4.c, 5.e, 6.c, 7.b, 8.b, 9.d, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sağlık ve Kültür

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay, F.(2011). Sağlık uygulamalarında temel kavramlar ve beceriler, İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri.
Çelebioğlu, A.(2011-2012). Sosyal Antropoloji Ders Notları, ATAUZEM Helitam
Programı 9., 11., 13. Üniteler.
Haviland, AW ve ark. (2008) Kültürel Antropoloji (çev. İnan Deniz Erguvan
Sarıoğlu). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Öz, F. (2004). Sağlık Alanında Temel Kavramlar. Ankara: İmaj.
Conk, Z., Başbakkal,Z., Yardımcı,F., (2013)Çocuk Sağlığına Genel Bakış. Zeynep
Conk ,Zümrüt Başbakkal, Hatice Bal Yılmaz, Bahire Bolışık (Ed.), Pediatri
Hemşireliği içinde(s.1-45). Ankara: Akademisyen Yayınevi
Bolsoy N, Sevil Ü. (2006). Sağlık-hastalık ve kültür etkileşimi, Atatürk Üniversitesi
Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi C: 9 S: 3.
Adak, Özçelik.(2003). Sağlık Sosyolojisi Kadın ve Kentleşme, İstanbul: Birey
Yayıncılık.
Güvenç, B.( 1996). Antropoloji (İnsanbilim), Eskişehir: Anadolu Üni. Açık Öğretim
Fakültesi Yayınları.
Bayat, M. (2014). İnsan Sağlık Hastalık ve Kültür. Ümit Seviğ, Gülbu Tanrıverdi
(Ed.), Kültürlerarası Hemşirelik içinde. İstanbul: Akademi Yayıncılık.
Özen, S.(1994). Sağlık ve Sosyo-Kültürel Yapı Değişkenleri, Sosyoloji Dergisi
E.Ü.Edebiyat Fakültesi Yayınları, S: 5.
Ergün, A., Eti Aslan, F., Vatan, F., Olgun, N., Kuğuoğlu, S., (2010). Sağlık Bakımında
Gelişmeler ve Bakım Uygulamaları, Ayfer Karadakovan, Fatma Eti Aslan
(Ed.), Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım içinde (s.3-23). Adana: Nobel
Kuğuoğlu, S.(2010). Transkültürel Hemşirelik, Ed: Karadakovan A, Eti aslan F.
İçinde Dahili ve cerrahi hastalıklarda bakım.
Okçay, H. (2014). İnsan ve Kültürel Yapı. Ümit Seviğ, Gülbu Tanrıverdi (Ed.),
Kültürlerarası Hemşirelik içinde . İstanbul: Akademi Yayıncılık.
Halkbank Kültür ve Yaşam. 11.07.2019 tarihinde
https://kulturveyasam.com/nazar-boncugunun-zamanda-yolculugunu-anlatan-9-
madde/ adresinden erişildi.
Marmara Belediyeler Birliği-Şehir ve Toplum Göç Özel Sayısı. 11.07.2019 tarihinde
https://marmara.gov.tr/sehir-ve-toplum-goc-ozel-sayisi-adresinden erişildi
Beslenme Bilimin Geleceği - Tamamlayıcı Tıp, Alternatif Tıp Nedir? Hangi
Amaçlarla Uygulanır. 11.07.2019 tarihinde
https://www.birbes.com/tamamlayici-tip-alternatif-tip-nedir-hangi-amaclarla-
uygulanir-15430/ adresinden erişildi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


BİREYSEL HİJYEN

• Hijyenik Uygulamaların
Amaçları
İÇİNDEKİLER

• Deri ve Özellikleri TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ


• Deri Bakımında Genel İlkeler
• Saç Bakımı
Prof.Dr.
• Yüz, Göz, Kulak ve Burun Reva BALCI AKPINAR
Bakımı
• Ağız Bakımı
• El ve Ayak Bakımı
• Genital Hijyen

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Bireysel hijyen uygulamalarının
amaçları,
HEDEFLER

• Bireysel hijyen uygulamalarının


temel ilkeleri,
• Bireysel hijyen uygulamaları
hakkında bilgi sahibi ÜNİTE
olacaksınız

4
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin
alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı,
yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Bireysel Hijyen

Deri ve özellikleri

Deri Bakımı Deri Bakımında Genel İlkeler

Banyolar

Saçlarda Sık Görülen Sorunlar


Saç Bakımı
Saçın Yıkanması

Yüz Bakımı
BİREYSEL HİJYEN

Göz Bakımı
Yüz, Göz, Kulak ve Burun Bakımı
Kulak Bakımı

Burun Bakımı

Diş Fırçalama Tekniği


Ağız Bakımı
Diş İpi Kullanımı

El Bakımı
El ve Ayak Bakımı
Ayak Bakımı

Adet kanaması Döneminde


Genital Hİjyen
Hijyen
GİRİŞ

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Bireysel Hijyen

Hijyen; Yunanca sağlıklı, sağlıkla ilgili anlamına gelen “hygieine” sözcüğünden


gelmektedir. Sağlığın yükseltilmesi, korunması ve sürdürülmesi ile ilgili uygulamaları
içerir. Bireysel hijyen kişinin kendi sağlığını koruması için devam ettirmesi gereken öz
bakım uygulamalarının tamamıdır. Hijyen uygulamaları deri, ağız bakımı, saç, el, ayak,
göz, kulak, burun, genital temizlik ve banyo gibi aktivitelerin yanı sıra kullanılan
eşyaların ve çevrenin temizliğini de kapsar. Fiziksel, psikolojik ve sosyal iyilik için bu
Hijyen uygulamaları
aktivitelerin düzenli ve yeterli olarak yapılması esastır. Temizlik uygarlık düzeyi ile
banyo yapma, ağız,
yakından ilişkilidir. Toplu yaşam yerlerinde daha da önemli hâle gelir. Hijyen
saç, el, ayak, göz,
uygulamalarının yapılma şeklini ve sıklığını bireyin yaşı, tercihleri, bilgi düzeyi, inançları,
kulak, burun, genital
yaşam biçimi, kültürü, sosyoekonomik durumu, beden imajı ve sağlığı etkiler. Hijyen
bölge temizliği ile
uygulamalarını bağımsız olarak gerçekleştiremeyen bireyin yardım gereksinimi vardır.
kullanılan eşyaların
Hijyen uygulamalarını yerine getiremeyen bireye yardım etmek tıbbi bakımın temel
ve çevrenin
parçalarından biridir
temizliğini kapsar.
Bireyin hijyenik uygulamaları sağlaması ve sürdürebilmesi için hijyen
gereksiniminin farkına varması, birtakım koşulların ve malzemelerin mevcut olması
gereklidir. Bireysel hijyenin sağlanmasında kullanılan malzemelerin başında su ve
sabun gelir. Bunun yanı sıra şampuanlar, banyo süngerleri ve lifleri, diş fırçaları, el,
ayak ve vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası diğer önemli hijyenik
araçlardır. Bu araçların başkalarıyla paylaşılmaması, bireye özel olması sağlık açısından
gerekli ve önemlidir.

HİJYENİK UYGULAMALARIN AMAÇLARI


Hijyenik uygulamalar;
 Vücut salgılarının, atıklarının ve geçici mikroorganizmaların vücuttan
uzaklaştırılmasını sağlamak,
 Vücuttaki kötü kokuları gidermek,
 Deri sağlığını sürdürmek ve geliştirmek,
Bireyin rahatlamasını, dinlenmesini ve gevşemesini sağlamak, kas gerilimini
azaltmak,
 Bireyin genel görünümünü olumlu hâle getirmek ve kendine olan güvenini
artırmak amacı ile yapılır.

DERİ VE ÖZELLİKLERİ
Deri dış çevreye uyumu sağlayan, vücudun tamamını kaplayan, yumuşak ve
elastiki, içinde sinir uçları, salgı bezleri ve kıl kökleri bulunan vücuttaki en büyük
organdır. Deri dış çevreye karşı vücudu korur; ağrı, dokunma, sıcaklık algısı gibi duyuları
algılar, vücut sıcaklığını düzenler, vitamin sentezler, terleme ile boşaltım sürecine
katkıda bulunur. Derinin yaralanmalara ya da tahrişlere karşı duyarlılığı bireyler
arasında farklılık gösterir ve derinin duyarlılığı bireyin genel sağlık durumu ile ilişkilidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Bireysel Hijyen

Normal deri yumuşak, elastik ve sağlamdır. Bütünlüğü bozulmamıştır. Siyanoz,


sarılık ya da solukluk yoktur. Deri 3 tabakadan oluşur ve deriye dokunulduğunda ılıktır.

Epidermis (Üst deri)


Derinin en dışta bulunan tabakasıdır. Epidermiste kan damarları ve sinirler
yoktur. Epidermis, bedeni dış etkenlerden korur. Su elektrolit ve ısı kaybını önler. Kıl
kökleri ve ter bezleri kanalları bu tabakadan geçer. Deriye rengini veren melanin
pigmenti bu tabakada bulunur. Epitel hücreleri sürekli bölünüp çoğalırlar ve dökülerek
yerlerini yeni hücrelere bırakırlar.
Yağ bezlerinden
salgılanan sebum Dermis (Deri)
derinin kurumasını Epidermisin altında, kollajen ve elastik liflerden yapılmış, esnek ve dayanıklı
önler ve saça dokudur. Kalınlığı bulunduğu yere göre değişmekle birlikte ortalama 0,3-3
parlaklık verir. milimetredir. Dermiste bol miktarda kan damarı vardır ve duyu sinirleri burada
sonlanır. Ayrıca lenf damarları, ter bezleri, kıl kökleri ve yağ bezleri bulunur.
Dermisteki ter bezleri dudaklar hariç tüm vücuda yayılmıştır. Yağ bezleri sebum
denilen bir salgı yaparlar ve bunu kıl köklerine akıtırlar. Bu madde derinin kurumasını
önler ve saça parlaklık verir. Sebum deriye ortalama 5.5 PH değerinde asidik bir
tabaka sağlar. Bu asidik tabaka deriyi mikroorganizmaların ve kimyasalların girişine
karşı korur.

Hipodermis (Deri altı)


Yağ dokusu ve gevşek bağ dokusundan oluşur. Kan, lenf damarları, sinirler ve
yağ globülinlerini içerir.

Şekil4.1. Derinin yapısı


http://www.genelsaglikbilgileri.com/deri/

DERİ BAKIMINDA GENEL İLKELER


Derinin sağlıklı olmasında iyi beslenme, yeterli miktarda su içme, egzersiz
yapma, yeterince uyuma, stresle başetme ve deri bakımını doğru yapma önemli rol
oynar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Bireysel Hijyen

Derinin güneş, rüzgâr, soğuk ve kirli hava gibi çevresel etkenlere maruz kalması,
kan dolaşımının bozulması, sigara kullanımı, fazla miktarda yağ, şeker ve kahve
tüketimi, bazı kronik ve metabolik hastalıklar, kullanılan bazı ilaçlar deri sağlığını
Deri sağlığını olumsuz etkilemektedir.
sürdürmede; yeterli Derinin yapısı bireyin gelişim dönemlerine göre farklılık göstermektedir. Yeni
beslenme, su içme,
doğan bir bebeğin derisi ince ve hassastır. Basit sürtünmelerden ve deri bakımında
egzersiz yapma,
kullanılan maddelerden kolay etkilenmektedir. Adölesan dönemde hormonal
kaliteli uyku, stresle
başetme, olumsuz değişikliklere bağlı olarak ter ve yağ bezleri fazla çalışmaktadır. Doğru bakım
çevresel etkilerden sağlanmadığında ter kokusu ve akne başta olmak üzere bazı sorunlar gelişebilmektedir.
korunma ve deri Yaşlılıkta; deride kuruma, elastikiyet kaybı, deri dolaşımında ve yenilenmesinde
bakımını doğru yavaşlama görülmektedir. Derinin uzun süre ıslak kalması mikroorganizmaların
yapma önemli rol üremesine, epidermis hücrelerinin yumuşamasına ve tahriş olmasına neden
oynar.
olabilmektedir. Deri bakımında kullanılan maddeler (sabun, şampuan, losyon, krem
vb.) deriyi kurutmamalı, deriye zarar veren, irritasyona yol açabilen maddeler
içermemelidir. Koltuk altı ve genital bölgede bulunan tüyler uygun yöntemle yok
edilmelidir.

Banyolar
Banyonun en önemli amacı temizliği sağlamaktır. Deri üzerindeki ölü epitel
hücreleri, artık maddeleri, mikroorganizmaları, vücutta oluşan kokuları gidermek için
sık ve düzenli banyo yapılmalıdır. Banyo, deriye olan kan akımını artırarak derinin
beslenmesini sağlar, kasların gevşemesine ve bireyin rahatlamasına yardımcı olur.
Banyo suyunun sıcaklığı bireyin yaşına ve tercihlerine göre farklılık gösterebilir.
Deri üzerindeki ölü Banyolar kullanılan suyun sıcaklığına göre üçe ayrılır:
epitel hücreleri, artık
maddeleri, Ilık banyo
mikroorganizmaları,
36 °C - 38 °C su ile günün her hangi bir saatinde yapılır. Temizlenmek,
vücutta oluşan
kokuları gidermek sakinleşmek ve rahatlamak için yapılabilir. Yenidoğan bebeklerde su sıcaklığı 37 °C
için sık ve düzenli civarında olmalıdır. Kalp ve solunum sistemi hastalığı olan bireylerde 15 dakikayı
banyo yapılmalıdır. aşmayan ılık banyo tercih edilmelidir.

Sıcak banyo
38 °C – 40 °C su ile yapılır. Sıcak su, derideki kan damarlarının genişleyerek kanla
dolmasına yol açar ve kan basıncında düşmeye ve kalp atımının hızlanmasına neden
olur. Yemekten hemen sonra yapılan sıcak banyoda kan basıncı düşme riski daha
fazladır. Bu nedenle sıcak banyo yemeklerden en az iki saat sonra yapılmalıdır.
Örnek

• Türk kültüründe önemli bir yer tutan hamam ya da


kaplıca gibi sıcak ortamlarda uzun süre kalmak
birtakım sağlık sorunlarına yol açabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Bireysel Hijyen

Soğuk banyo
Su sıcaklığı deride kamçılanma, canlılık ve derin soluk alma ihtiyacı hissedecek
şekilde ayarlanmalı, ancak 25 °C’nin altına düşmemelidir. Soğuk banyo süresi kısa
tutulmalı, 1-2 dakikayı geçmemelidir. Soğuk su, vücuda egzersiz etkisi yapar; kan
basıncını yükseltir, kalp atımını hızlandırır, vücut ısısının artmasına neden olur.
Banyo oturarak/ayakta duş şeklinde ya da küvette yapılabilir. Küvet banyosu,
vücudun suyla etkin temasını sağladığından daha dinlendiricidir. Ancak
mikroorganizmaların vücuda girişini kolaylaştırması nedeni ile hijyen kurallarına dikkat
edilmelidir. Duş şeklinde yapılan banyolarda kayma ve düşme riskini azaltan güvenlik
önlemleri alınmalıdır. Çocuklar, yaşlılar ve hasta bireyler banyoda yalnız
bırakılmamalıdır.
Banyo sırasında derinin PH değerini bozmayan sabun ya da duş jellerinin
kullanılması ve derinin aşırı sürtünmeden korunarak temizlenmesi gerekir. Bunun için
Yetişkin bir insanda
ortalama 120 bin saç yumuşak banyo süngerleri ya da lifleri tercih edilmelidir. Lif ve sünger benzeri vücuda
teli vardır. Bir saç temas eden tüm gereçler bireye özel olmalı, başkaları ile ortak kullanılmamalıdır.
telinin ömrü 3-4 Banyo sırasında kese yapmak geleneksel bir uygulamadır. Su ile yumuşayan deriye
yıldır. uygulanan kese, epidermis üzerindeki ölü hücrelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır,
Günde 60-100 tel kese sırasında yapılan ovma ile deriye olan kan akımı artar.
saçın dökülmesi
normal kabul SAÇ BAKIMI
edilmektedir.
Saçlar kafa derisinin dermis tabakasında bulunan foliküllerden büyür. Saç
kökünün çevresinde ve bitişiğinde salgı bezleri bulunur. Salgı bezleri saçları
kayganlaştıran sebum salgılarlar. Saçın rengini kökteki korteks hücreleri arasında yer
alan pigmentler verir. Saç gövdesi keratine dönüşmüş ölü hücreler, bunları bir arada
tutan bazı maddeler, kütiküller ve bir miktar sudan ibarettir. Keratin saç teline esneklik,
sağlamlık ve renk veren katmandır. Kütikül saç gövdesinin en dış tabakasıdır. Ölü hücre
kalıntıları 6-10 kat hâlinde birbirlerinin üzerine sarılmıştır. Renksiz ve ince tabakadır.
Yetişkin bir insanda ortalama 120 bin saç teli vardır. Bir saç telinin ömrü 3-4 yıldır.
Saçların birincil görevi kafa derisini yaralanmalara karşı korumadır. Saçın estetik
görünümde önemli yeri vardır. Saçın özelliklerini beslenme bozukluğu, hormonal
değişimler, psikolojik ve fizyolojik stres, enfeksiyonlar ve bazı hastalıklar
etkilemektedir. Bu nedenle saç, bireyin genel sağlık durumu hakkında bilgi verebilir.

Saçlarda Sık Görülen Sorunlar


Kepek
Saç kepeği kirli ve yağlı ölü epitel hücreleridir. Kepek oluşumunda saçların yeterli
sıklıkta yıkanmamasının ve iyi durulanmamasının, hormonların, saça uygulanan zararlı
maddelerin (sprey, jöle, boya vb.), aşırı sıcak uygulanan saç kurutucuların, stresin ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Bireysel Hijyen

alerjik reaksiyonların rolü vardır. Sıklıkla basit önlemlerle ve kepek şampuanları ile
kontrol altına alınabilmektedir. Aşırı ve düzelmeyen kepeklenmelerde hekime
başvurulmalıdır.
Saç derisinde kaşınma
Saçlı deride mantar, bitlenme, saç dibi iltihapları, sivilce, kepek, aşırı yağlılık,
kuruluk, saçları çok sık ya da çok seyrek yıkama, saç bakımında kullanılan ürünlere
karşı hassasiyet kaşınmanın temel nedenleri arasındadır. Sebep biliniyorsa önlenmeli
veya dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır.
Saç dökülmesi
Saçların anormal miktarlarda dökülmesi ile karekterizedir. Günde 60-100 tel
saçın dökülmesi normal kabul edilmektedir. Saç dökülmesi saçların seyrelmesi, belli
alanlarda yama şeklinde kellik ya da erkek tipi kellenme şeklinde görülebilir. Saç
dökülmesine stres, ateşli hastalıklar, hormonal değişiklikler, mantar gibi enfeksiyon
hastalıkları, kullanılan bazı ilaçlar, kötü beslenme, travma ve genetik yatkınlık neden
olabilmektedir.
Bitlenme
Bit, ince grimsi beyaz renkli bir parazittir. Daha çok yaşam şartlarının bozuk
olduğu kalabalık ortamlarda yaşayan bireylerde görülür. Yakın temasla kolaylıkla
bulaşır. Kirli ortam ve kirli saçlarda bit kendiliğinden üremez, ancak ortamda ya da bit
taşıyan kişilerde bulunan bitler bireyler arasında yayılır. Bitten korunmada yeterli
temizliğin sağlanması, bitli kişilerle aynı şapkanın, tarağın ve saç fırçalarının
kullanılmaması, aynı yatakta yatılmaması gerekir. Bit tedavisinde gama benzen
hekzaklorid içeren şampuan, losyon ve kremler kullanılır. Bireyle yakın temasta
olanlara da tedavi uygulanmalıdır.
Örnek

• Okullarda, kışlalarda, öğrenci yurtlarında, göçmen kamplarında,


hastanelerde vb. ortamlarda bit yayılımı kolaydır.

Saçın Yıkanması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Bireysel Hijyen

Saçlar vücudun en sık kirlenen bölümlerindendir. Normal bir saçın haftada en az


bir ya da iki kez şampuanla yıkanması gerekmektedir. Şampuanlar saçı temizleyen,
şekil ve parlaklık kazandıran kozmetik ürünler olarak tanımlanır. Saç temizliği için
toplumun her kesiminde yaygın olarak kullanılırlar. Şampuanların amacı; saçlı deride
Saçlar, aşırı sıcak biriken sebum, yağ, terle atılan maddeler, toz ve kozmetik kalıntılardan oluşan kiri
olmayan su ile iyice saçtan uzaklaştırmaktır. Şampuanlar saç dökülmesinin, kepeklenmenin ve saçlı deri
ıslatıldıktan sonra bir hastalıklarının tedavisinde de kullanılmaktadır. Saç yıkamada kullanılan şampuanın saç
miktar şampuanla saç derisini kurutmamasına ve saçın özelliğine uygun olarak seçilmesine dikkat edilmelidir.
derisine masaj Saçlar aşırı sıcak olmayan su ile iyice ıslatıldıktan sonra bir miktar şampuanla saç
yapılarak
derisine masaj yapılarak yıkanmalıdır. Şampuanlama saçın uzunluğuna ve kirlilik
yıkanmalıdır.
durumuna göre tekrarlanmalı, saçlı deriyi tahriş edecek sert hareketlerden kaçınarak
saç iyice durulanmalıdır. Saçlar yumuşak bir havlu ile yumuşak hareketlerle ya da saç
kurutma makinesi ile kurutulmalıdır. Saç kurutma makinesi aşırı sıcak ayarda
kullanılmamalıdır.
Saçların sağlıklı olması için;
 Saç uygun şekilde ve sıklıkta yıkanmalıdır.

 Saçlar düzenli olarak ve uçlardan köklere doğru taranmalıdır.


 Çok sıkı ve gergin bağlanmamalıdır.
 Hep aynı yerden ayırma saçı zayıflattığından ayırma yönü zaman zaman
Yüz temizliğinde
değiştirilmelidir.
cildin doğal yapısına
uygun maddeler  Perma, röfle, fön gibi işlemler sık yapılmamalı, saça sprey, jöle vb.
tercih edilmelidir. uygulanmamalıdır.
 Saç uçları ve kırıkları zaman zaman kesilerek saçın görünümü düzeltilmelidir.
 Düzenli ve dengeli beslenmelidir.

YÜZ, GÖZ, KULAK VE BURUN BAKIMI


Yüz Bakımı
Yüz, en bilinen fiziksel yönümüzdür. Dışa açık olduğundan çevresel etkilere daha
çok maruz kalır ve kirlenir. Her sabah yataktan kalkıldığında su ile yüzün yıkanması
gerekmektedir. Gece uykudan önce, yüzün uygun bir temizleyici ile yıkanarak
temizlenmesi yüzdeki birikmiş kirleri arındırır. Yüz temizliği için cildin doğal yapısına
uygun maddeler tercih edilmelidir. Kuru ciltler için uygun nemlendiriciler kullanılmalı,
kalitesiz ve içeriği bilinmeyen ürünler tercih edilmemelidir.

Göz Bakımı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Bireysel Hijyen

Yüz ve gözler eller iyice temizlendikten sonra yıkanmalıdır. Normal şartlarda yüz
yıkama sırasında temizlenen gözler için özel bir işlem gerekmez. Ancak kurumuş,
kabuklaşmış göz salgıları varsa bunlar ıslak kompresle yumuşatıldıktan sonra
alınmalıdır. Makyaj yapılıyorsa her akşam yatmadan önce uygun krem ve
solüsyonlarla ya da su ve sabunla temizlenmelidir. Göz çevresindeki deri ince ve
hassastır. Bu nedenle temizliği nazikçe yapılmalıdır. Gözler her zaman içten dışa doğru
silinmelidir. Kontakt lens kullanımında temizliğe çok önem verilmelidir. Gözler, yüzün
enfeksiyona en açık ve hassas organları olduğundan, göz bakımında kullanılan
malzemelerin, yüz kurulama havlularının çok temiz ve kişiye özel olması gerekir.
Böylece olası göz enfeksiyonu riski azalır.

Uygun ağız hijyeni


Kulak Bakımı
ile diş çürükleri, Normalde kulakların fazla bir bakıma gereksinimi yoktur. Banyo sırasında kulak
dişeti hastalıkları,
kepçesinin temizlenmesi ile bakım sağlanır. Ancak dış kulak yolunda, kulak kirinin fazla
ağız içi
birikmesi ya da yabancı madde olması bireyin işitmesini zorlaştırabilir. Birey, gerek
enfeksiyonlar, ağız
kokusu önlenir, işitmesinin azalmasından ve gerekse kulak kirinin dışarıdan görünür olmasından
temizlik ve rahatlık rahatsızlık duyabilir. Bu durumda kulak kepçesini aşağıya doğru çekerek, görülür ve
duygusu sağlanır. gevşek durumda olan kir temizlenmelidir. Ancak dış kulak yolunun ilerisine sert cisimler
ya da pamuklu çubuklar sokulmamalıdır. Kulağa hekim önerisi dışında herhangi bir
madde damlatılmamalıdır.

Burun Bakımı
Koku duyusunu almanın yanı sıra, solunan havanın ısıtılıp nemlendirildiği ve
süzüldüğü organdır. Burun mukozasının ve salgılarının kurumaması için havanın nem
dengesinin sağlanması önemlidir. Burun içinde biriken salgılar, burun içine temiz ılık su
çekerek yumuşatılmalı, yumuşak kâğıt bir mendile ya da su altında hafifçe
sümkürülerek temizlenmelidir. Burun karıştırılmamalı, içindeki kıllar koparılmamalıdır.
Kılların görüntüsü estetik olarak rahatsızlık veriyorsa ince uçlu bir makasla kesilmelidir.

AĞIZ BAKIMI
Ağız hijyeni ağız içi, diş, dişetleri ve dilin temizliğini kapsar. Uygun ağız hijyeni ile
diş çürükleri, dişeti hastalıkları, ağız içi enfeksiyonlar, ağız kokusu önlenir, temizlik ve
rahatlık duygusu sağlanır. Ağız sağlığının bozulması, endokardit, myokardit, sinüzit,
nefrit, kolesistit gibi birçok hastalığa zemin hazırlayabilir. Ağız, diş ve dişeti
hastalıklarının nedenleri arasında ilk sırayı yetersiz ağız hijyeni almaktadır. Bunun yanı
sıra anne karnında ve doğumdan sonraki dönemlerde yetersiz beslenme, mineral ve
vitamin eksikliği, asitli ve şekerli besinlerin fazlaca tüketilmesi, kullanılan bazı ilaçlar,
aşırı soğuk, sıcak ve sert yiyeceklerin alınması, yetersiz sıvı alımı ve tükrük yapısındaki
değişiklikler, düzenli diş kontrollerinin yapılmaması ağız içi sorunların oluşumunda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Bireysel Hijyen

etkilidir.
Diş çürükleri, diş taşları, ağız içi enfeksiyonlar, dişeti iltihapları, diş eti cepleri,
dişeti kanamaları ağız içi sorunların başlıcalarıdır. Halitozis olarak adlandırılan ağız
kokusuna yol açan en önemli neden yetersiz ağız temizliğidir. Ağiz kokusu etkisiz ve
yetersiz fırçalama ile ilişkili olarak diş aralarında bekleyen gıdaların kokuşmasına, açlığa,
susuzluğa, soğan, sarımsak gibi kokulu yiyeceklere, eskimiş ve bakımsız protezlere bağlı
olarak gelişen önemli bir sorundur. Mide ve akciğer hastalıklarına, sinüzite, kronik bazı
hastalıklara bağlı olarak da gelişebilmesine karşın ağız kokusunun %90’ı ağız boşluğu
kaynaklıdır. Ağız boşluğu kaynaklı kokunun %50’sinin nedeni dil sırtında çoğalan
bakterilerdir. Sabah uyanıldığında görülen ağız kokusu gece boyunca özellikle dil
Ağız kokusunun %90’ı sırtında çoğalan ve sülfür oluşturan bakteri tabakasından kaynaklanmaktadır. Bu
ağız boşluğu
tabakanın mekanik olarak temizlenmesi sorunun çözümüne katkı sağlayabilmektedir.
kaynaklıdır.
Ağız kokusu aynı zamanda birçok kişiyi rahatsız eden psikolojik ve sosyal sorunlara yol
Bunlardan
%50’sinin açan önemli bir sosyal problemdir. Ağız kokusunun çoğunlukla bireyin kendisi
kaynağı dildir. tarafından farkedilememesi çözüm arayışının önünde bir engeldir.
Ağız hijyenin sağlanmasında ve sürdürülmesinde şu noktalar göz önüne
alınmalıdır;
 Dişler, biri mutlaka gece yatmadan önce olacak şekilde günde en az iki kere
fırçalanmalıdır. Dişler fırçalandıktan sonra diş etleri ve dil fırçalanmalıdır.
 Diş araları günde bir kez diş ipi ile temizlenmelidir. Diş protezleri ve diş
köprülerinin altlarıda uygun diş ipleri ya da arayüz fırçaları ile temizlenmelidir.
Diş etlerine zarar verdiğinden kürdan kullanımından kaçınılmalıdır.
 Diş macunları florid içermelidir.
 Yeterli beslenme sağlanmalıdır. Özellikle kalsiyum, fosfor, flüor, A, C ve D
vitaminleri mutlaka alınmalıdır. Taze sebze, meyve gibi lifli besinler
yenilmelidir. Bu yiyecekler dişlerde plak oluşumunu azaltırlar.

 Öğün aralarında tatlı yiyecek ve içecekler tüketilmemelidir. Bu tip besinler ana


öğünlerde tüketilmelidir ve ardından dişler fırçalanmalıdır.
 Her altı ayda bir kontrol amacıyla diş hekimine gidilmelidir.

Diş Fırçalama Tekniği


En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket
ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük
olmaması tercih edilir. Uygun fırça ve diş macunu seçildikten sonra dişler, diş etleri ve
dil günde en az iki kere düzenli olarak fırçalanmalıdır. Fırça diş eti çizgisine 45º eğimli
olarak yerleştirilmeli, bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Bireysel Hijyen

fırçalanmalıdır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama
sürdürülmelidir. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler hâlinde değil,
yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.
Dişler, diş etleri ve dil Dişlerin iç yüzeyleri de aynı şekilde fırçalanmalıdır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş
günde en az iki kere etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilmelidir.
yumuşak ve dairesel Dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek
hareketlerle, ön
fırçalanmalı, gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara
dişlerden arka dişlere
doğru fırçalanmalıdır yüz fırçaları kullanılmalıdır. Arayüz fırçası diş arası boşluklarına uygun kalınlıkta
seçilmelidir.

Dil temizliği arka Şekil 4.2. Dişlerin fırçalanması (Dentalcare,2019)


kısmından öne
doğru süpürme
şeklinde
yapılmalıdır.

Şekil 4.3. Ara yüz fırçası ile diş aralarının temizlenmesi (Amazon, 2019)

Dişler fırçalandıktan sonra diş fırçası ile dil sırtı temizlenmelidir. Dil temizliği arka
kısmından öne doğru fazla bastırmadan süpürme şeklinde yapılmalıdır. Diş ve dilin
fırçalanması en az iki-üç dakika sürmelidir.

Şekil 4.4. Dilin temizlenmesi(MEGEP,2012)

 Sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz.

 Diş fırçası kişiye ait bir araçtır, başkalarıyla paylaşılmaz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Bireysel Hijyen

 Diş fırçaları birkaç ayda bir, en geç altı ayda değiştirilmelidir.

Diş İpi Kullanımı


Dişler ve dil fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan
yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Otuz santimetre kadar diş ipi
alınır.
Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına diğer ucu da diğer elin orta
Diş aralarının parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır. Ortada kalan ip bölümü işaret
temizlenmesi için
parmağı ile geriye doğru itilir. İp, dişler arasından geçirilir. Bu hareket sırasında sert
günde bir kez diş
ipi kullanılmalıdır. olunmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını
sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir. Aynı
uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

Şekil 4.5.Diş ipi kullanımı (MEGEP,2012)


Bireysel Etkinlik

• Yukarıda verilen bilgiler ışığında kendi ağız bakımınızı nasıl


yaptığınızı değerlendiriniz.

EL VE AYAK BAKIMI
El Bakımı
Eller ve el tırnakları en çok kirlenen organlardır. Bu nedenle bakımlarının ve
temizliğinin sık sık yapılması gerekir. El yıkama alışkanlığı çocukluk döneminde
kazandırılmalıdır. Ellerin sık ve uygun teknikle yıkanması bulaşıcı hastalıkların
önlenmesinde önemli rol oynar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Bireysel Hijyen

Örnek
• Tifo, dizanteri, sarılık, kolera, grip gibi birçok bulaşıcı
hastalığın önlenmesinde ellerin yeterli sıklıkta ve
doğru yöntemle yıkanması önemlidir.

Eller yemeklerden önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra, kirli objelere


dokunduktan sonra, dışarıdan eve gelindiğinde, yemek hazırlamaya başlamadan önce
diş, ağız, yüz ve göz temizliğine başlamadan önce ve her gerekli görüldüğünde
yıkanmalıdır.
Eller akan su altında uygun bir sabunla köpürtülerek iyice yıkanmalı, durulanmalı
ve başkası tarafından kullanılmamış temiz bir havlu ile kurulanmalıdır. Sabun, kir ve
Eller sık sık, akan su mikroorganizmaların ellerden kolayca ve etkili bir şekilde uzaklaştırılmasını
altında, sabunla ve sağladığından mutlaka kullanılmalıdır. Kullanılan katı ya da sıvı sabunun cildi
en az 30 saniye kurutmayan özellikte olmasına dikkat edilmelidir. Katı sabunlar kullanıldıktan sonra
süreyle iyice
yıkanarak sabunluğa konulmalı ve ıslak kalmamalıdır. Sıvı sabun kutularına sabun
ovuşturularak
yıkanmalıdır. konulmadan önce iyice temizlenmelidir. Aksi hâlde sabunlar bakterilerin üremelerine
yol açacaktır.
Eller yıkanırken avuçlar, parmak araları ve el sırtı iyice ovuşturulmalıdır. El
yıkama işlemi en az 30 saniye sürmelidir. Eller yıkandıktan sonra musluk elle
tutulmamalı, ellerin kurulandığı kâğıt havlu ile tutulmalıdır. Kâğıt havlu
kullanılmadığında el yıkama işleminden önce musluk başlarının temizliği yapılmalıdır.
Ellerin sık sık yıkanması kurumaya, çatlakların oluşmasına yol açtığından uygun bir
nemlendirici ile yumuşatılmalıdır. Günlük yaşamda el antiseptiklerinin kullanılması
gerekli değildir. Islak mendillerle yapılan temizlik akan su altında ellerin yıkanmasının
yerini tutmaz.

Ayak
enfeksiyonlarının ve
kokusunun Şekil 4.6. Ellerin yıkanması (Gelgez,2019)
önlenmesi için
ayakların günde iki Uzun tırnakların altlarında kir, mikroorganizma ve parazit yumurtası kolay
kez yıkanması yerleştiğinden tırnaklar uzadıkça kesilmeli, tırnak altları iyice temizlenmedir. El
gereklidir. tırnaklarının kesimi yarım ay şeklinde olmalıdır. Tırnak etleri kesilmemeli, ılık suda
bekletildikten sonra temiz pamuklu çubukla geri itilmelidir. Tırnaklar ıslakken
törpülenmemelidir. Manikür mutlaka uzman kişilere yaptırılmalı, manikür salonlarının
enfeksiyon yayılımına neden olabileceği unutulmamalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Bireysel Hijyen

Ayak Bakımı
Ayaklar, bütün gün ayakkabı içinde kapalı olarak kalan, sık terleyen ve
vücudun ağırlığını taşıyan organlar olduğundan bakım ve temizliği önemlidir.
Ayaklarda görülen sorunların başında ayak kokusu ve mantar enfeksiyonları
El tırnakları yarım gelmektedir. Uygun ayak bakımı ve temizliği ile kokuların ve enfeksiyonların gelişmesi
ay şeklinde, ayak
önlenebilir.
tırnakları düz olarak
kesilmelidir. Sağlıklı ayaklara sahip olmak için;
Ayaklar hergün ılık su ve sabunla yıkanmalıdır. Ayakların günün sonunda soğuk
su ile yıkanması kan dolaşımını hızlandırır, ödemi hafifletir ve ayakları dinlendirir.
Ayaklar yıkandıktan sonra ayak havlusu ile iyice kurulanmalıdır. Parmak
aralarının iyice kurutulabilmesi için saç kurutma makinesinden yararlanılabilir. Böylece
mantar oluşumuna zemin hazırlayan nemlilik yok edilmiş olur. Ayak derisi kuru ise
nemlendirici losyonlar kullanılmalı, parmak aralarına nemlendirici sürülmemelidir.
Tırnak batmalarını önlemek için ayak tırnakları düz kesilmeli kenarları
yuvarlatılmamalı ve derin kesilmemelidir. Tırnaklar kalın ve sert ise ılık suda
bekletilerek yumuşatıldıktan sonra kesilmelidir. Nasırlar kesilmemeli uygun şekilde
tedavi edilmelidir. Topuklar sıcak suda bekletildikten sonra ponza taşı ile tahriş
edilmeden ovularak temizlenmeli, ölü ve sert dokulardan arındırılmalıdır.

Şekil 4.7. Ayak tırnaklarının kesilmesi (MEGEP,2012)

Çoraplar her gün değiştirilmeli, ayağın terlememesi için pamuklu çorap


giyilmelidir. Ayak dolaşımının bozulmaması için çoraplar sıkı olmamalıdır. Ayakkabılar
mutlaka çorapla giyilmelidir. Böylece nem, koku ve enfeksiyonların oluşumu önlenir.
Ayakkabılar ayağa uygun ve rahat olmalı, akşamları ayaklar daha ödemli olduğundan
ayakkabılar akşam saatlerinde alınmalıdır. Dar burunlu, çok yüksek topuklu ya da çok
düz ayakkabı giyilmemelidir. Ayakkabı yüksekliği yaklaşık 5 cm olmalıdır.
Ayakkabılar gün içinde bir kez ya da gün aşırı değiştirilerek kullanılmalıdır.
Böylece nemlenen ayakkabının kurumasına olanak tanınmış olur. Aksi hâlde
ayakkabı ayak kokusunun oluşmasına yol açabilir. Başkasına ait terlik ve ayakkabıların
kullanılmasının mantar enfeksiyonlarının bulaşmasına neden olacağı unutulmamalıdır.

GENİTAL HİJYEN

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Bireysel Hijyen

Genital hijyen kuralları hakkında bilgi sahibi olmak hem genital sistem hem de
idrar yolu enfeksiyonlarından korunma açısından son derece önemlidir. Çünkü genital
bölge dış ortamla teması olmayan vücudun en sıcak, en nemli ve en kirli
bölgelerindendir. Bu bölgede deri katları ve kıvrımları arasında vücut artıklarının (ter,
idrar, dışkı, kan vb.) bulunması, mikroorganizmaların çoğalmasına ve hastalık
yapmasına elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Kadınlar genital hijyene daha fazla
önem vermelidirler. Çünkü kadınların idrar kanalının erkeklerin idrar kanalından daha
kısa olması, vajina, idrar açıklığı ve anüsün birbirine yakınlığı, kadınlarda adet
Kadınların dönemlerinin olması üriner enfeksiyon riskini artırır.
anatomik yapısı,
onları genital Vajinada bulunan laktobasiller, laktik asit üreterek genital ve üriner sistem
sistem enfeksiyonlarını önlerler. Genital hijyeni korumaya yönelik önerilerin bir çoğu
enfeksiyonlarına vajinadaki laktobasil-asit ortam ikilisinin korunmasına yöneliktir. Vajinal flora, kötü
yatkın hâle hijyen, enfeksiyon, antibiyotik kullanımı, genital bölgenin uzun süre nemli kalması,
getirdiğinden, bölgeye parfüm, deodorant uygulanması, vajinanın yıkanması ve tuvalet sonrası yanlış
kadınlarda genital
temizlik nedeniyle bozulabilir.
hijyen kurallarına
uyulması daha Genital hijyen için;
önemlidir.
Tuvalete girmeden önce eller yıkanmalıdır. Bu, ellerdeki mikroorganizmaların
genital bölgeye geçişini önler. Özellikle yurt, kışla, hastane gibi ortamlarda kapı
kollarının, musluk başlarının mikroorganizmalarla kirli olduğu unutulmamalıdır. Bu
ortamlarda tuvalet muslukları tuvalet kâğıdı ile tutularak açılmalıdır.
Tuvalet sonrası temizlik, önden arkaya doğru yapılmalıdır. Temizlik arkadan öne
doğru yapıldığında dışkıdaki bakteriler (koli basilleri) vajinaya ve idrar yollarına
Vajinada bulunan bulaşabilir.
laktobasiller, laktik
Genital bölge önce kuru tuvalet kâğıdı ile ardından ıslak tuvalet kağıdı ile
asit üreterek genital
temizlenmeli ve ardından iyice kurulanmalıdır. Temizlik sırasında eller genital bölgeye
ve üriner sistem
direkt temas etmemelidir. Kokusuz ve renksiz tuvalet kâğıdı kullanılmalıdır.
enfeksiyonlarını
önlerler. Klozet kullanıldığında mutlaka ya tek kullanımlık örtü kullanılmalıdır ya da her
kullanımdan önce klozet kapağı temizlenmelidir. Klozet içindeki suyun sıçraması
önlenmelidir.
İç çamaşırlar günlük değiştirilmelidir. Naylon yerine pamuklu ve beyaz iç
çamaşırlar tercih edilmelidir. Genital bölge kuru tutulmalıdır.
Dar pantolon, çorap ve iç çamaşırı kullanılmamalıdır.
Genital bölgedeki tüyler, bölgenin temizliğini güçleştireceğinden ve bakterilerin
yerleşmesini kolaylaştıracağından uygun bir yöntemle yok edilmelidir. Bu amaçla
kullanılan malzemeler (jilet, ağda vb.) daha önce başkası tarafından kullanılmamış
olmalıdır.
Genital sistem enfeksiyonlarının oluşumu ve kanla bulaşan hastalıkların geçişi
adet kanaması döneminde kolaylaştığından bu dönemde cinsel ilişkide bulunmaktan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Bireysel Hijyen

kaçınmalıdır. İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya
çıktığında ertelenmemelidir. İdrar yapılması üriner sistemdeki bakterilerin vücuttan
atılmasını sağlar.

Adet kanaması Cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk altında olan biriyle cinsel ilişkiye
dönemlerinde girildiğinde prezervatif kullanılmalıdır. Cinsel ilişki sırasında bulaşan salgıların
petlerin en geç 4-6 temizlenmesi için ilişki sonrası banyo yapılmalıdır. Vajinayı yıkama, vajina florasını
saatte değiştirilmesi bozarak enfeksiyonlara yol açabilmektedir.
gerekir.
Örnek

•Genital bölge için üretilmiş olsa da parfüm, deodorant vb.


ürünler, hassas olan bu bölgede tahrişe ve bölgenin bakteri
florasında bozulmaya yol açacağından kullanılmamalıdır.

Adet Kanaması Döneminde Hijyen


Adet kanaması süresince vücut temizliği ihmal edilmemelidir. Her gün duş
yapmakta sakınca yoktur. Sabun ve 37°C - 38°C suyla yapılan banyo kir, koku ve
salgıların giderilmesini sağlar.
Adet kanaması sırasında genital bölgenin kuru kalması ve bakterilerin
çoğalmaması için, petlerin 4-6 saatte bir değiştirilmesi gerekir. Kanamanın fazla
olduğu ilk 1-2 günde daha sık değiştirmelidir. Beyaz ve parfümsüz hijyenik petler
kullanılmalıdır. Petlerin kullanılacak yüzeylerine elle dokunulmamalıdır. Kullanılmış
petler iyice sarıldıktan sonra çöp kutusuna atılmalıdır. Böylece kötü görüntü ve
enfeksiyon yayılımı önlenmiş olur. Adet kanaması döneminde pamuk kullanmak
sakıncalıdır. Pamuk kolaylıkla küçük parçalara ayrılabilir. Bu parçalar vajinaya
yerleşip enfeksiyon oluşumuna yol açabilir. Vajinal tamponlar, uzun süre vajina içinde
kaldığında vajinite ve hayatı tehdit eden enfeksiyonlara (toksik şok) neden
olabileceğinden kullanılmamalıdır.
Bireysel Etkinlik

• Bu ünitede verilen bilgiler ışığında bireysel hijyenle ilgili hatalı


uygulamalarınızın olup olmadığını değerlendiriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Bireysel Hijyen

•Bireysel hijyen kişinin kendi sağlığını koruması için devam ettirmesi


gereken öz bakım uygulamalarının tamamıdır. Hijyen uygulamaları banyo
yapma, ağız, saç, el, ayak, göz, kulak, burun, genital bölge temizliği ile
kullanılan eşyaların ve çevrenin temizliğini kapsar. Fiziksel, psikolojik ve
sosyal iyilik için bu aktivitelerin düzenli ve yeterli olarak yapılması esastır.
Hijyenik uygulamalar vücut salgılarının, atıklarının ve geçici
mikroorganizmaların vücuttan uzaklaştırılmasını sağlamak, vücuttaki kötü
kokuları gidermek, deri sağlığını sürdürmek ve geliştirmek, bireyin
rahatlamasını, dinlenmesini ve gevşemesini sağlamak, kas gerilimini
azaltmak, bireyin genel görünümünü olumlu hâle getirmek ve kendine olan
güvenini artırmak amacı ile yapılır. Bireyin hijyenik uygulamaları sağlaması
ve sürdürebilmesi için hijyen gereksiniminin farkına varması, birtakım
koşulların ve malzemelerin mevcut olması gereklidir. Bireysel hijyenin
sağlanmasında kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelir. Bunun
yanı sıra şampuanlar, banyo süngerleri ve lifleri, diş fırçaları, el, ayak ve
vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası diğer önemli hijyenik
araçlardır. Bu araçların başkalarıyla paylaşılmaması, bireye özel olması
sağlık açısından gerekli ve önemlidir.
•Derinin temizliği uygun sıklıkta yapılan banyo ile sağlanır. Banyo yapıldıktan
Özet

sonra mutlaka temiz iç çamaşırı ve giysiler kullanılmalıdır.


•Saçlar vücudun en sık kirlenen bölümlerindendir. Normal bir saçın haftada
en az bir ya da iki kez şampuanla yıkanması gerekmektedir. Röfle, perma,
sıcak fön gibi işlemler saça ve saçlı deriye zarar verebilirler.
•Ağız hijyeni ağız içi, diş, dişetleri ve dilin temizliğini kapsar. Dişler günde en
az iki kez fırçalanmalı, diş araları diş ipi ile temizlenmelidir. Diş çürükleri, diş
taşları, ağız içi enfeksiyonlar, dişeti iltihapları, diş eti cepleri, dişeti
kanamaları ağız içi sorunların başlıcalarıdır. Bu sorunların ve halitozis olarak
adlandırılan ağız kokusunun en önemli nedeni yetersiz ağız temizliğidir.
•Eller sık sık akan su altında uygun bir sabunla köpürtülerek iyice yıkanmalı,
durulanmalı ve başkası tarafından kullanılmamış temiz bir havlu ile
kurulanmalıdır. Tırnaklar kısa tutulmalıdır. Ellerin sık sık ve doğru şekilde
yıkanması birçok bulaşıcı hastalığın önlenmesinde en etkili yoldur.
•Ayaklar, bütün gün ayakkabı içinde kapalı olarak kalan, sık terleyen ve
vücudun ağırlığını taşıyan organlar olduğundan bakım ve temizliği
önemlidir. Ayaklarda görülen sorunların başında ayak kokusu ve mantar
enfeksiyonları gelmektedir. Uygun ayak bakımı ve temizliği ile kokuların ve
enfeksiyonların gelişmesi önlenebilir. Ayak tırnakları tırnak batmalarını
önlemek için düz kesilmelidir.
•Genital bölge dış ortamla teması olmayan vücudun en sıcak, en nemli ve en
kirli bölgelerindendir. Bu bölgede deri katları ve kıvrımları arasında vücut
artıklarının (ter, idrar, dışkı, kan vb.) bulunması, mikroorganizmaların
çoğalmasına ve hastalık yapmasına elverişli bir ortam oluşturmaktadır.
Genital hijyen yetersizliği özellikle kadınlarda genital sistem
enfeksiyonlarına yol açmaktadır. Adet dönemlerinde genital hijyen
kurallarına daha fazla dikkat edilmelidir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Bireysel Hijyen

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi hijyen uygulamalarının yapılma şeklini ve sıklığını
etkilemez?
a) Bireyin yaşı
b) Bilgi düzeyi
c) Sağlık durumu
d) Ekonomik durumu
e) Cinsiyeti

2. Aşağıdakilerden hangisi derinin görevlerinden değildir?


a) Boşaltım sürecine katkıda bulunur.
b) Vitamin sentezler.
c) İnsülin salgılar.
d) Duyu organıdır.
e) Vücut sıcaklığını düzenler.

3. Aşağıdakilerden hangisi bitlenmenin nedenlerinden değildir?


a) Bit şampuanı kullanma
b) Bitli kişiyle aynı yatakta yatma
c) Bitli kişinin tarağını kullanma
d) Bitli kişinin şapkasını kullanma
e) Bitli kişilerle yakın temasta olma

4. Aşağıdakilerden hangisi ağız kokusunun en sık karşılaşılan nedenidir?


a) Mide hastalıkları
b) Akciğer hastalıkları
c) Yetersiz ağız temizliği
d) Kronik hastalıklar
e) Sinüzit

I. Elektrikle çalışmalı
II. Pahalı olmalı
III. Fırça başı büyük olmalı
IV. Kılları naylon ve orta sertlikte olmalı
5. Uygun diş fırçası aşağıdaki özelliklerin hangisini taşımalıdır?
a) Yalnız I
b) Yalnız III
c) Yalnız IV
d) I, III ve IV
e) I, II, III ve IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Bireysel Hijyen

6. Aşağıdakilerden hangisi diş ipi kullanımının amaçlarından değildir?


a) Diş çürüklerinin önlenmesi
b) Diş çekiminin sağlanması
c) Diş aralarının temizlenmesi
d) Ağız kokusunun önlenmesi
e) Ağız enfeksiyonlarının önlenmesi

7. Aşağıdaki uygulamalardan hangisi yararlıdır?


a) Diş araları kürdanla temizlenmelidir.
b) Dış kulak yolunun ilerisi pamuklu çubukla temizlenmelidir.
c) Gözler içten dışa doğru silinmelidir.
d) Burun temizliği kuvvetli sümkürülerek yapılmalıdır.
e) Burun içindeki kıllar koparılmalıdır.

8. Ayak tırnaklarının batmasını engellemek için aşağıdakilerden hangisi


yapılmalıdır?
a) Düz ayakkabı giyilmelidir.
b) Ayak tırnakları düz kesilmelidir.
c) Pamuklu çorap giyilmelidir.
d) Ayaklar hergün yıkanmalıdır.
e) Ayaklara krem sürülmelidir.

9. Aşağıdakilerden hangisi vajinanın doğal florasını bozmaz?


a) Vajinanın yıkanması
b) Kötü hijyen
c) Antibiyotik kullanımı
d) Genital bölgeye parfüm uygulanması
e) Adet döneminde banyo yapılması

10. Aşağıdakilerden hangisi toksik şok gelişimine yol açabilen hatalardan biridir?
a) Adet döneminde banyo yapılmaması
b) Adet döneminde vajinal tampon kullanılması
c) Parfümlü petlerin kullanılması
d) İç çamaşırların günlük değiştirilmemesi
e) Sıkı iç çamaşırı giyilmesi

Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.a, 4.c, 5.c, 6.b, 7.c, 8.b, 9.e, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Bireysel Hijyen

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akça Ay F. (2018). Deri ve Özbakım Uygulamaları. Sağlık Uygulamalarında Temel
Kavramlar ve Beceriler (Editör: Akça Ay F) İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık.
Amazon (2019). Interdental Brush. 08 Mayıs 2019 tarihinde
https://www.amazon.com/Interdental-Toothbrush-Cleaners-Flossing-
Cleaning/dp/B0797N1KYC adresinden erişildi.
Balcı Akpınar, R. (2012). Bireysel Hijyen. Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
Hemşirelikte Lisans Tamamlama Programı Hemşirelik Esasları Ders notları.
Dentalcare (2019). 08 Mayıs 2019 tarihinde https://www.dentalcare.com/en-
us/patient-education/patient-materials/manual-brushing-and-flossing
adresinden erişildi.
Harkreader, H. (2004). Fundamentals of Nursing. United States of America, W.B.
Saunders Company.
Karabağ Aydın, A. (2011). Kişisel Hijyen ve Yatak Yapımı. Klinik Uygulama Becerileri ve
Yöntemleri (Perry AG & Potter PA, çev. ed: Atabek TA & Karadağ A) Adana:
Nobel Tıp Kitabevi.
MEGEP (2012) Kişisel Bakım. 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://cygm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/buroyonetim/mo
d uller/kisiselbakim.pdf adresinden erişildi.
Personal Hygiene (2012) 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://www.unicef.org/lifeskills/files/5thGrade.pdf adresinden erişildi.
Saçın yapısı (2012) 08 Mayıs 2019 tarihinde
http://www.estetikinternational.com/sacin-yapisi.html adresinden erişildi
Sarvan, S. (2010). Asepsi, Üniversal Önlemler ve İzolasyon Uygulamaları. linik eceriler
Sağlığın Değerlendirilmesi, Hasta akım ve Takibi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi.
Ünsal, A. (2016). Hijyen Uygulamaları. Hemşirelik Esasları - Hemşirelik Bilim ve Sanatı
(Editör:Atabek TA & Karadağ A). İstanbul: Akademi Basın Yayın.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


SAĞLIKLI BESLENME
İÇİNDEKİLER

• Beslenmenin Tanımı
• Yeterli ve Dengeli Beslenme
• Toplumdaki Beslenme
Sorunlarının Nedenleri
• Besin Ögelerinin
Gruplandırılması TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Besinler ve Enerji
• Besin Grupları
Doç. Dr.
• Sağlıklı Yemek Tabağı Seher ERGÜNEY
TEMEL SAĞ
Doç. Dr. Sehe
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Beslenmenin tanımını
HEDEFLER

yapabilecek,
• Yeterli ve dengeli beslenmeyi,
yetersiz ve dengesiz
beslenmeyi ve zararlarını
öğrenecek,
• Toplumdaki beslenme
sorunlarının nedenlerini
öğrenecek,
• Besinlerin gruplarını, işlevlerini,
kaynaklarını öğrenecek,
• Besinlerle enerji ilişkisini
ÜNİTE
öğreneceksiniz.

5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlıklı Beslenme

BESLENMENİN TANIMI

YETERLİ VE DENGELİ Yetersiz ve Dengesiz


BESLENME Beslenmenin Zararları

TOPLUMDAKİ BESLENME
Proteinler
SORUNLARININ NEDENLERİ
SAĞLIKLI BESLENME

Yağlar

BESİN ÖGELERİNİN
Karbonhidratlar
GRUPLANDIRILMASI

BESİNLER VE ENERJİ Mineraller

BESİN GRUPLARI Vitaminler

SAĞLIKLI YEMEK TABAĞI

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sağlıklı Beslenme

GİRİŞ
Beslenme, açlık duygusunu bastırmak ya da canın çektiği şeyleri yemek değildir.
Beslenme insan gereksinimlerinin başında gelir. İklim koşulları uygun olduğu zaman
konutsuz ve giysisiz yaşanabilir, fakat beslenmeden yaşanamaz.
Beslenme, açlık Bireyin ve toplumun sağlıklı yaşaması ve toplumun ekonomik yönden gelişmesi
duygusunu onu oluşturan bireylerin sağlıklı olmasına bağlıdır. Sağlığın temeli yeterli ve dengeli
bastırmak ya da beslenmedir. Sağlıklı beslenme yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, üretkenlik,
canın çektiği şeyleri
sağlık ve iyi hâl için anne karnında başlayan yaşamdan, bebeklik, çocukluk, adolesan
yemek değildir.
ve yetişkin çağından yaşlılığa kadar tüm yaşam sürecinde elzemdir.
Bireylerin besin (yiyecek, gıda) seçimi; gelenekler, ekonomik, kültürel ve
çevresel etmenler ile yaş, cinsiyet, genetik ve yaşam biçimi gibi birçok etmenle
yakından ilişkilidir. İnsan yaşamında “Beslenme” sadece besinlerin tüketimi değildir.
Beslenme aynı zamanda yemek yerken haz almayı, sosyalleşmeyi, gelenek ve
göreneklere göre yapılan uygulamaları da içermektedir. Sağlıklı beslenme için çeşitli
besinlerden tüm besin ögelerinin yeterli ve dengeli alınması gerekir. Bazı besinler bazı
besin ögelerince zengin, bazıları da fakirdir. Ayrıca pişirme dâhil yiyeceklere uygulanan
çeşitli işlemler bazı besin ögelerinin kaybına neden olur.
Yeterli ve dengeli
Beslenme bilim dalı, beslenmede esas olan besin ögelerinin türleri, miktarları,
beslenme sağlıklı
beslenme ve optimal özellikleri ve vücut çalışmasındaki işlevlerini; besinlerin bileşimi, fiziksel ve kimyasal
beslenme olarak da özelliklerini; üretimden tüketime değin uygulanan işlemlerin besin kalitesine etkilerini;
tanımlanmaktadır. değişik yaş, cinsiyet, çalışma ve özel durumda olan bireyler ve gruplar için uygun
beslenme planlarının yapılmasını inceler.
Bu bölümde beslenme ile ilgili konular ele alınmaktadır.

BESLENMENİN TANIMI
Beslenme; yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, sağlığının iyileştirilmesi,
korunması ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, üretkenliğin sağlanması
için gerekli olan besin ögeleri ile biyoaktif bileşenleri sağlayan besinleri tüketerek
vücutta kullanılmasıdır. Bu ögelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya
Toplumdaki bireylerin,
da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel
özellikle çocukların
fiziki görünüşleri, hal olarak ortaya konmuştur.
ve hareketlerinden
yeterli ve dengeli YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
beslenip Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin ögelerinin
beslnmedikleri
her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu
hakkında fikir verir.
yeterli ve dengeli beslenme deyimi ile açıklanır. Yeterli ve dengeli beslenme sağlıklı
beslenme ve optimal beslenme olarak da tanımlanmaktadır. Bu besin ögeleri
vücudun ihtiyacı düzeyinde alınmazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları
yapılamadığından yetersiz beslenme durumu oluşur. İnsan gereğinden çok yerse, bu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sağlıklı Beslenme

besin ögelerini gereğinden çok alır. Çok alınan bu ögeler vücutta yağ olarak
biriktiğinden sağlık için zararlıdır. Bu durum ise dengesiz beslenme olarak tanımlanır.
İnsan yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme
yöntemi uyguladığı için bu besin ögelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda da o
besin ögesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlık
bozulur. Bu durum da dengesiz beslenmedir.
Toplumdaki bireylerin, özellikle çocukların fiziki görünüşleri, hâl ve
hareketlerinden yeterli ve dengeli beslenip beslenmedikleri hakkında fikir edinilebilir.

Yeterli ve Dengeli Beslenen Kişilerin Görünüşü Şöyle


Tanımlanabilir:
 Sağlam ve sağlıklı bir görünüş
 Hareketli ve dikkatli bakışlar
 Muntazam, pürüzsüz, hafif nemli ve pembe bir cilt
 Canlı ve parlak saçlar
 Kuvvetli, gelişimi normal kaslar
 Düzgün, iyi gelişmiş kol ve bacaklar
 İştahlı
 Çalışmaya istekli
 Sık sık baş ağrısından şikâyet etmeyen
 Vücut ağırlığı boy ve yaşına orantılı
 Zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimi normal

Yetersiz ve Dengesiz Beslenen Kişilerin Görünüşü ise Şöyle


Tanımlanabilir:
 Hareketleri ağır ve isteksiz
 Eğilmiş bir vücut
 Şişkin karın
 Ciltte çeşitli yara ve pürüzler
 Sık sık baş ağrısından şikâyet
 İştahsız, yorgun kişilik
 Akli gerilik, hâl ve hareketlerde dengesizlik
 Zayıflık ya da şişmanlık

Yetersiz ve Dengesiz Beslenmenin Zararları


Yetersiz ve dengesiz beslenmeden en fazla bebek ve çocuklar, gençler, gebe ve
emzikli kadınlar, yaşlılar ve işçiler etkilenmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sağlıklı Beslenme

Yetersiz ve dengesiz beslenme birçok hastalığın doğrudan nedeni olabileceği


gibi, vücut direncini azalttığından hastalıklara yakalanma olasılığını artırmada ve
hastalıkların ağır seyretmesinde de önemli rol oynar.
Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu ülkemizde bebek ve çocuk ölüm hızı ile
gebe kadınlar arasında anemi (kansızlık) oranları yüksektir. Raşitizm, osteomalasia,
Yetersiz ve dengesiz
beslenme kalp damar, beriberi, pellagra, skorbüt, marasmus yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu görülen
kanser, diyabet (şeker hastalıklardandır.
hastalığı) gibi
Kızamık, boğmaca, difteri, verem, ishal gibi hastalıklar yetersiz ve dengesiz
hastalıkların
beslenen gruplarda sık görülmekte, ağır seyretmekte ve bir kısmı ölümle
oluşmasında ve ağır
seyretmesinde önemli sonuçlanmaktadır.
etmenlerden biridir. Yetersiz ve dengesiz beslenme kalp damar, kanser, diyabet (şeker hastalığı) gibi
hastalıkların oluşmasında ve ağır seyretmesinde önemli etmenlerden biridir.
Beslenme işçinin üretim hızını etkileyen etmenlerin başında gelmektedir.
Üretim için gerekli enerji sağlanamadığı zaman işçi çalışmalarını sınırlamakta ve daha
az madde üretilmektedir. Ayrıca yetersiz ve dengesiz beslenme vücut direncini
azaltarak işçinin daha sık hastalanmasına ve iş kazalarının artmasına yol açmaktadır.
Bu durum, üretim hızının azalmasına karşın sağlık harcamalarının artması ile
sonuçlanmaktadır.

TOPLUMDAKİ BESLENME SORUNLARININ NEDENLERİ


 Besin üretimi, dağıtımı ve teknolojisindeki yetersizlik ve düzensizlikler
 Satın alma gücünün yetersizliği ve dengesizliği
 Kültürel etmenler ve eğitim yetersizliği
 Aile kalabalıklığı
 Çevre koşullarının sağlık kurallarına uygun olmayışı
Toplumun temel besinleri yörede en çok üretilen besinlerdir. En çok tüketilen
besinler mevsimlik olanlardır. Özellikle kırsal kesimde yaz mevsiminde kolay
hazırlanan, gerektiğinde tarlaya götürülen besinlerin tüketimi fazladır. Kışın taze sebze
tüketiminin azlığı, diyetin A ve C vitamini değerlerini düşürmektedir. Birçok yöremizde
geleneklere göre önce erkekler ve aile büyükleri sofraya oturmakta, kadın ve kızlar
onlardan kalanları yemektedirler. Birçok ailede evin erkeği evde pişen yemeği
beğenmediğinde lokantaya giderek kadına ve çocuğa göre daha iyi beslenme olanağı
bulabilmektedir. Gelir düzeyi yükseldikçe kaliteli besinlerin tüketim düzeyi de
artmaktadır.

BESİN ÖGELERİNİN GRUPLANDIRILMASI


İnsanın gereksinmesi olan ve besinlerin birleşiminde yer alan 50 civarındaki
besin ögesi kimyasal yapılarına ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sağlıklı Beslenme

toplanır. Bunlar; proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mineraller, vitaminler ve sudur.

Proteinler
Proteinler sindirim kanalında yapı taşları olan amino asitlere ayrılarak kana
geçerler ve karaciğere taşınırlar. Burada doku proteinlerini yaparlar.
İşlevleri: Vücut hücrelerinin esas yapısını oluşturur. Belirli hücreler birleşerek
vücut dokuları ve organları yapılır. Böylece proteinler büyüme ve gelişme için başta
olan besin ögesidir. Çalışan hücreler zamanla yıprandığı için hücrelerin devamlı olarak
yenilenmesi gerekmektedir. Hücrelerin yenilenmesi de proteinlerle olmaktadır.
Protein Vücutta proteinlerin yapım işleri yanında başka görevleri de vardır. Kırmızı kan
yetersizliğinin ilk
hücrelerindeki oksijen taşıyan hemoglobinin bir kısmı proteindir. Vücudun dıştan
belirtisi büyümenin
gelen mikroplara karşı savunması da protein sayesinde olur. Alınan bir besin ögesinin
yavaşlaması ve
zamanla durmasıdır. vücutta enerji oluşturması veya doku hâline gelebilmesi için meydana gelen her
tepkime için belli bir enzim vardır. Bu enzimlerin yapısı da proteindir.
Yine vücut tarafından yapılan ve besin ögelerinin kullanılmasını dolayısı ile
organların düzenli çalışmasını etkileyen hormonların bir kısmı da proteindir. Protein
enerji de verir. Karbonhidrat ve yağın az alınması durumunda enerji için kullanılır.
Kaynakları: Proteinler, bütün bitkisel ve hayvansal besinlerde bulunur. Ancak
besinler içerdikleri protein miktarı ve kalitesi bakımından farklıdır. Genellikle
hayvansal besinlerden sağlanan protein yüksek, bitkisel besinlerden sağlanan düşük
kaliteli olarak bilinir. Örnek protein insan sütü ve yumurtadır. Et, balık, tavuk, süt,
beyaz peynir, kuru baklagiller en çok protein bulunan besinlerdir.
Gereksinim: Karışık beslenenlerde vücut ağırlığının kilosu başına 1 gram veya
günlük 50-75 gram yeterlidir. Günde 2 porsiyon kuru baklagil veya et veya yumurta
yemeği veya bunların karışımı, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 4-6 dilim ekmek, 1
porsiyon pilav, 2 su bardağı süt-yoğurt ve bir porsiyon sebze salatası gereksinmeyi
karşılar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Protein yetersizliğinin ilk belirtisi
büyümenin yavaşlaması ve zamanla durmasıdır. Zihinsel gelişimde de gerilemeler olur.
Vücut ağırlığı azalmaya başlar, vücudun direnci azaldığında hastalıklara yakalanma
olasılığı artar, hastalıklar uzun sürer ve ağır seyreder. Kansızlık gelişir.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Gereksinmenin iki katından çok protein
alınırsa idrarla kalsiyum atılımı artar. Karaciğerin üre yapma ve böbreklerin üre atma
yükünü artırır.

Yağlar
Yağlar sindirim sisteminde safranın ve pankreastan salgılanan lipaz enziminin
etkisiyle digliserid, monogliserid, yağ asidi ve gliserole parçalanırlar. Yağ asitleri
doymuş (tereyağı, iç yağı) ve doymamış olarak ikiye ayrılırlar. Doymamış yağ asitleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sağlıklı Beslenme

tekli (zeytinyağı, fındık, kanola yağı) ve çoklu doymamış (ayçiçek, mısırözü, soya,
pamuk yağı) yağ asitleri olarak ikiye ayrılır.
İşlevleri: Yağlar en ekonomik enerji kaynağıdırlar. İhtiyaçtan fazla alınan enerji
yağ olarak depo edilir ve az alındığında ihtiyacı karşılamak için kullanılır. Yağların enerji
temin etme yanında başka görevleri de vardır. Yağların birleşiminde yer alan ve vücut
tarafında yapılamayan bazı yağ asitleri kalp ve cilt sağlığı için gereklidir. Bu yağ asitleri
aynı zamanda prostoglandinler denilen hormonların yapımı için de gereklidir. Yine
yağlar, yağda eriyen vitaminlerin emilimi için de gereklidir. Bunlara ek olarak, yağlar iç
organların etrafını kapatarak dış etkilerden zarar görmesini ve ısı kaybını
önlemektedirler.
Kaynakları: Bütün bitkisel ve hayvansal yiyeceklerde az veya çok yağ bulunur.
En çok yağ bulunan bitkisel yiyecekler; zeytin, ayçiçeği, susam, pamuk çekirdeği, ceviz,
fındık, fıstık, soya fasulyesi ve mısırdır. Hayvan vücudunda yağlar
yağ dokuları hâlinde bulunduğu gibi etin bileşiminde de vardır. Diğer yağ
kaynakları süt ve yumurtadır.
Gereksinim: Kişinin günlük görünür yağ olarak yemesi gereken miktar 40-43
gramdır. Bunun dörtte biri bitkisel sıvı yağlardan, dörtte ikisi zeytinyağından dörtte
biri de katı yağlardan (tereyağı) temin edilebilir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Vücudun enerji ihtiyacını diğer
besin ögelerinden temin ettikten sonra elzem yağ asitlerini karşılayacak ve yağda
eriyen vitaminlerin taşınmasını sağlayacak kadar yağ yenmesi hâlinde herhangi bir
Yağlar aşırı eksiklik belirtisi görülmemektedir.
alındığında şişmanlık, Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Şişmanlık, hipertansiyon, kanser,
kanser ve kalp damar solunum güçlüğü ve kalp damar hastalıklarına yol açabilir.
hastalıklarına
yolaçabilir. Karbonhidratlar
Besinlerimizde en çok bulunan besin ögesidir. Vücuda enerji sağlayan besin
ögelerinden biridir. Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan sağlarız. Kanda
glikoz şeklinde belirli miktarda bulunması, dokulara sürekli enerji sağlanması
bakımından önemlidir.
İşlevleri: Günlük enerji ihtiyacının çoğu karbonhidratlardan sağlanır. Sindirim
enzimleri tarafından parçalanmayan ve posayı oluşturan karbonhidratlar kalın
bağırsakların çalışmasını artırarak, zararlı artık maddelerin bağırsaklarda uzun süre
kalmasını engellerler. Vücudun su ve elektrolit dengesinin sağlanmasında yardımcıdır.
Kaynakları: Karbonhidratlar çoğunlukla bitkisel yiyeceklerde bulunurlar.
Şeker, bal, pekmez, tahıllar, kuru baklagiller, patates, yağlı tohumlar, meyve,
sebze ve sütte değişik oranlarda karbonhidrat bulunur.
Gereksinim: İnsanın günlük karbonhidrat gereksinmesi hakkında kesin bir bilgi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sağlıklı Beslenme

yoktur. Kişisel ayrıcalıklar da düşünülürse günlük diyette en az 100-125 gram


karbonhidrat bulunmalıdır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Karbonhidratlar çok az alınırsa veya
vücutta kullanılamazsa (şeker hastalığında olduğu gibi) vücut enerjisini yağlardan ve
proteinlerden karşılar. Bu durumda kanı asit yapan maddeler gereğinden çok oluşur.
Yani asidoz oluşur.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Gereksinmeden fazla alınan
karbonhidratlar yağa çevrilerek şişmanlığa neden olurlar. Ayrıca çocukların kısa
aralıklarla şeker yemeleri dişlerinin kolay çürümesinde önemli bir etken olmaktadır.

Mineraller
Gereğinden fazla
alınan karbonhidratlar Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur. Kemik ve
yağa çevrilerek dişlerin yapımı, metabolizmanın sürdürülmesi ve sağlıklı yaşam için minerallere
şişmanlığa neden gereksinim vardır. Bunların başlıcaları; sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor,
olurlar. magnezyum, demir ve iyottur.

Sodyum
İşlevleri: Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sürdürülmesi, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir.
Kaynakları: Tuz, kabartma tozu ve yemek sodası eklenmiş yiyecekler
sodyumdan zengindir.
Gereksinim: Günlük sodyum gereksinimi en az 500 mg belirlenmiştir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kusma, zihni bulanıklık, kas
yorgunluğu, ağrılar görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Vücutta fazla sodyum birikimi ödemlere
(sıvı toplanması) yol açar. Fazla sodyum kan basıncını da yükseltebilir.

Potasyum
İşlevleri: Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sürdürülmesi, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir.
Kaynakları: Kahve, çay, yeşil sebzeler, kuru baklagiller, sebzeler, meyveler ve
suları, patates potasyumdan zengindir.
Gereksinim: Günlük potasyum gereksinimi 2 gram olarak belirlenmiştir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kas yorgunluğu, kalp atışında
bozulma ve solunum yetmezliği görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Potasyum fazlalığının en önemli etkisi
kalp kası üzerinedir. Kalbin durmasına yol açar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sağlıklı Beslenme

Kalsiyum
İşlevleri: Vücuttaki kalsiyumun çoğu fosforla birleşik durumdadır. Kemik ve
dişlerin yapısında bulunmaktadır. Vücut sıvılarının dengede tutulması, kasların ve
sinirlerin çalışması içinde gereklidir. Ayrıca, kanın pıhtılaşmasında da görev alır.
Kaynakları: Kalsiyum için en iyi kaynak süt ve ürünleridir. Pekmez, susam, fındık,
fıstık, yeşil yapraklı sebzeler, tahıllar ve kurutulmuş meyvelerde de kalsiyum vardır.
Gereksinim: Normal yetişkin bireylerde 1000 miligram yeterli olur. Gebelikte,
emziklilikte, büyümede ve yaşlılarda gereksinim artar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kemikler yumuşar. Raşitizm ve
ostoeporoz görülür. Kaslarda kramplar görülür. Gebelikte az alınırsa bebeğin kemik ve
dişlerinin gelişmesi normal olmaz.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Yumuşak dokularda toplanır. Böbrek
Kalsiyum için taşları oluşur.
en iyi kaynak Fosfor
süt ve
İşlevleri: Kemik ve dişlerin yapısında bulunmaktadır. Diş çürümesini engeller.
ürünleridir.
Vücut sıvılarının dengede tutulması, kasların ve sinirlerin çalışması için de
gereklidir. Karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında rol alır.
Kaynakları: Genelde proteinden zengin besinler fosfordan da zengindir. Et,
tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, sert kabuklu meyveler, yağlı tohumlar, tahıllar,
süt ve türevleridir.
Gereksinim: Yetişkinlerde günlük 700 mg fosfor almak yeterlidir.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kasların ve kemiklerin
güçsüzleşmesine neden olur. Sinir-kas ilişkisinde ve beyin fonksiyonlarında aksaklıklara
yol açar.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Kalsiyum dengesini bozarak kemiklerin
güçsüzleşmesine yol açar.

Magnezyum
İşlevleri: Kemik ve dişlerin yapısında kalsiyum ve fosforla birlikte bulunmaktadır.
Vücut sıvılarının dengede tutulmasına yardımcıdır. Kas ve sinir sisteminde de etkindir.
Enzimlerin çalışması için gereklidir. Sodyum, potasyum ve kalsiyumla birlikte kan
basıncının düzenlenmesinde yardımcıdır.
Kaynakları: En çok magnezyum bulunan yiyecekler; ceviz, fındık, fıstık, kuru
baklagiller, yeşil sebzeler, özü ve kepeği ayrılmamış tahıllardır.
Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük magnezyum gereksinimi 320-420 mg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Güçsüzlük, kalp spazmı, kan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sağlıklı Beslenme

basıncında yükselme ve kalpte ritim bozuklukları görülür.


Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Sinir sistemini baskılar. Kan basıncı
düşer, kas zayıflığı gelişir.

Demir
İşlevleri: Demirin başlıca işlevi oksijen taşınması ile ilgilidir. Demir bağışıklık
sistemi ve bilişsel performans için de gereklidir.
Kaynakları: En iyi demir kaynağı yiyecekler önem sırasına göre; et, karaciğer,
böbrek, yumurta, pekmez, kuru baklagiller, kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzelerdir.
Gereksinim: Günlük alınması gereken demir miktarı 10-18 mg’dır.
Hamilelikte bu miktar artar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Demir eksikliği anemisi görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Çeşitli dokularda demir birikir.
Karaciğer ve pankreas bozuklukları görülür.

İyot
İşlevleri: Tiroid bezinden salgılanan hormonların yapısında bulunur.
Kaynakları: Sudan ve yiyeceklerden sağlanmaktadır. En iyi iyot kaynağı deniz
ürünleridir. Su ve toprağında yeteri kadar iyot bulunmayan bölgelerdeki yetersizlik
Iyot eksikliği sorunu, dünyanın pek çok ülkesinde tuz iyotla zenginleştirilerek önlenmiştir.
sonucu guatr ve Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük iyot gereksinmesi ortalama olarak 150
kretinizm görülür. mikrogramdır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Guatr ve kretinizm (cücelik ve zekâ
geriliği) görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Aşırı alınmasında zehirlenme belirtileri
görülebilir. Bazı bireylerde hipertiroidizm (tiroit bezinin fazla çalışması) görülebilir.

Vitaminler
Vitaminlerin vücut çalışmasındaki etkileri, biyokimyasal tepkilerin düzenlenmesi
ile ilgilidir. Vitaminlerin insan sağlığına etkisini üç grupta toplayabiliriz.

 Büyümeye yardım
 Sağlıklı nesillerin oluşmasına yardım

 Sinir ve sindirim sistemlerinin normal çalışması, besin ögelerinin elverişli


olarak kullanılması ve vücut direncine yardım

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sağlıklı Beslenme

 Vitaminlerin herhangi biri vücuda alınmazsa o vitaminin yardımcı olduğu


kimyasal tepkime yürümeyeceğinden büyümede ve vücut çalışmasında
aksamalar olur.
Vitaminlerin yiyeceklerdeki dağılımı değişiktir. Vitaminler, fiziksel özelliklerine
göre suda ve yağda eriyenler olarak gruplandırılmıştır. Yağda eriyen vitaminler A, D, E
ve K; suda eriyen vitaminler ise C, B1, B2, B6, B12, niasin ve folik asittir.

A vitamini
İşlevleri: Cilt, göz, kemik ve bağışıklık sistemi için gereklidir.
Kaynakları: A vitamini hayvansal yiyeceklerde bulunur. En iyi kaynakları balık
Yağda eriyen yağı, tereyağı, karaciğer ve yumurta sarısıdır. Ette, yağsız süt ve peynirde az bulunur.
vitaminler A, D ve K; Bitkisel kaynaklarda A vitamininin ön maddesi olan karoten bulunur. Karotenler koyu
suda eriyen
yeşil yapraklı sebzeler, sarı turuncu sebzeler ve sarı meyvelerde bulunur.
vitaminler ise C, B1,
B2, B6, B12, niasin ve Gereksinim: Yetişkin bir bireyin günlük A vitamini gereksinmesi ortalama olarak
folik asittir. 700-900 mikrogramdır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Gece körlüğüne sebep olur.
Kemikler ve dişler normal gelişemez. Deride kuruma ve pullanma görülür.
Vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalır.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Baş ağrısı, baş dönmesi, kusma ve ishal
görülür. Deride kalınlaşma, yüksek tansiyon ve büyüme geriliği görülür.

D vitamini
İşlevleri: Kemik ve dişlerin sertleşmesi için gereklidir.
Kaynakları: En iyi kaynağı balık yağıdır. Güneş ışınları ile D vitamini vücut
tarafından yapılabilmektedir.
Gereksinim: Kişilerin güneş ışınları ile temas derecesi değişik olduğundan günlük
gereksinmenin ne olduğu bilinmemektedir. Genellikle üç yaşından büyük çocuk ve
D vitamini yetişkinler güneş ışınları aracılığıyla gereksinimlerini karşılayabilirler.
eksikliğinde Yetişkin bir bireyin günlük D vitamini gereksinmesi ortalama olarak 10
çocuklarda raşitizm,
mikrogramdır.
yetişkinkerde
osteomalasia ve Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde
osteoporoz görülür. osteomalasia ve osteoporoz görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Eklemlerde ve yumuşak dokularda
kireçlenmeye neden olur.

E vitamini
İşlevleri: En önemli işlevi antioksidan özelliğidir. Kanser ve kalp-damar
hastalıklarından koruyucu etkinlik göstermektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sağlıklı Beslenme

Kaynakları: Yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlarda elde edilen yağlar,
sert kabuklu meyveler (fındık, ceviz gibi), tahıl taneleri ve kuru baklagillerdir.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 15 mcg kadardır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Günlük yiyeceklerde yeteri kadar
bulunduğundan insanlarda yetersizlik belirtilerine sık rastlanmamaktadır.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Gereksinmeden fazla almanın zararlı
etkisi görülmemiştir.

K vitamini
İşlevleri: Kan pıhtılaşması için gereklidir.
Kaynakları: Yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, kahve, çay ve balıktır.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 90-120 mcg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Yiyeceklerde yeteri kadar
bulunduğu ve bağırsaklarda bakteriler tarafından yapıldığı için eksikliğinden ileri gelen
hastalıklar fazla görülmemektedir. Yetersizliğinde kanamalar görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Kanın gereğinden fazla pıhtılaşmasına
yol açabilir.

C vitamini
İşlevleri: Dokuları bir araya getiren kollajen oluşumu için gereklidir. Bazı
aminoasitlerin, folik asitin, demirin, A ve E vitaminlerinin daha etkin kullanılabilmeleri
için gereklidir. Zehirlenmelere, enfeksiyonlara ve kansere karşı korur.
Kaynakları: Kuşburnu, kırmızı biber, yeşil sivri biber, koyu yeşil yapraklı sebzeler,
turunçgiller, domates, çilek, kızılcık, böğürtlen ve patates C vitamini açısından zengin
besinlerdir.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 90 mg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Diş etlerinde kanama, diş kaybı,
eklemlerde şişlik ve ağrılar, vücudun diğer yerlerinde ufak darbelerle kanamalar
görülür. Bu belirtilerin fazlalığı sonucu skorbüt hastalığı ortaya çıkar. Yaraların
iyileşmesi gecikir. Ayrıca yorgunluk, iştahsızlık ve isteksizlik görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Bazı kişilerde taş oluşumunu artırır.
B1 vitamini (tiamin)
İşlevleri: Besin ögelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir.
Kaynakları: Tiaminden zengin yiyeceklerin başında karaciğer ve diğer sakatatlar,
kuru baklagiller ve tahıllar (buğday, çavdar, mısır, pirinç), gelir. Ceviz, fındık, fıstık, süt
ürünleri, yumurta, et ve sebzelerde daha az miktarda bulunur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sağlıklı Beslenme

Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi en az 1.1-1.2 mg’dır.


Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Ülkemizde tahıl çok tüketildiğinden
yetersizliği görülmez. Eksikliğinde beriberi hastalığı görülür. İştah azalması, yorgunluk,
kusma, baş dönmesi, eklemlerde şişmeler görülür. Ayrıca kalp büyümesi ve yetmezliği
B1 vitamini besin de görülür.
ögelerinin vücutta
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Ağızdan fazla alındığında zararlı etki
enerjiye çevrilmesi
görülmemiştir.
için gereklidir.
B2 vitamini (riboflavin)
İşlevleri: Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması için gereklidir.
Kaynakları: Karaciğer, böbrek, et ve benzeri, süt ve ürünleri, yumurta, yeşil
yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve tahıllar.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 1.1-1.3 mg kadardır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Deride yaralar, bilhassa dudak,
burun, göz kenarlarında çeşitli yaralar görülür. Sinir sistemi bozuklukları ve anemi de
görülür. Görme zorlaşabilir.
B12 vitamin eksikliğinde
uyuşukluk, kol ve Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Riboflavin fazla miktarda depo edilmez.
bacaklarda duyu Bu nedenle de sorun oluşmaz.
azalması ve kasılmalar,
baş ağrıları, yorgunluk, B6 vitamini (pridoksin)
unutkanlık, depresyon İşlevleri: Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması, hemoglobin sentezi ve
görülür. bağışıklık sistemi için gereklidir.
Kaynakları: Et, karaciğer ve diğer sakatatlar, süt ve sütten yapılan yiyecekler,
tahıllar, kuru baklagillerde bulunur.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 1.3 mg kadardır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Havaleler, deride yaralar ve
kansızlık görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Fazla alındığında zehirlenmeye yol
açabilir.

B12 vitamini (kobalamin)


İşlevleri: Bazı tepkimelerde yardımcı enzimdir.
Kaynakları: Et, karaciğer, böbrek, yürek, süt ve ürünleri, balık ve yumurta gibi
hayvansal yiyeceklerde bulunur.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 2.4 mikrogram kadardır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Sinir sistemi bozuklukları ile
pernisiyöz anemi görülür. Uyuşukluk, kol ve bacaklarda duyu azalması ve kasılmalar,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sağlıklı Beslenme

baş ağrıları, yorgunluk, unutkanlık, depresyon görülür.


Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Fazla alındığında zehirlenme belirtisi
görülmez.
Niasin
İşlevleri: Karbonhidrat, yağ, protein ve alkol metabolizması için gereklidir.
Su, insan yaşamı için
en önemli ögedir. Bir Demirin ve folik asidin indirgenmesinde etkilidir.
insan besin almadan
vücudundaki Kaynakları: Maya, karaciğer, böbrek, kalp, et, balık, ceviz, fındık, fıstık, kuru
depoları kullanarak baklagiller, bulgur, süt, yumurta niasin bakımından zengindir.
günlerce yaşayabilir,
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 14-16 mg’dır.
fakat susuz birkaç
gün ancak yaşar. Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Pellegra hastalığı görülür. Halsizlik,
Yetişkin insan iştahsızlık, vücutta yanma hissi, deride yaralar, ishal, kusma ve karın ağrıları görülür.
vücudunun %60’ı sudur.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Niasin fazla miktarda vücutta depo
edilmez.

Folik asit
İşlevleri: Amino asitlerin metabolizması ve kan hücrelerinin yapımı için
gereklidir.
Kaynakları: Karaciğer, koyu yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, meyveler,
böbrek, et, yumurta, süt ve türevleri, tahıl ve kuru baklagillerde bulunur.
Gereksinim: Yetişkin bir insanın günlük gereksinimi 400 mcg’dır.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Kansızlık görülür.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Çok fazla alındığı zaman böbrek
bozukluklarına ve tümör oluşumuna neden olur.

Su
Su, insan yaşamı için en önemli ögedir. Bir insan besin almadan vücudundaki
depoları kullanarak günlerce yaşayabilir, fakat susuz birkaç gün ancak yaşar.
Yetişkin insan vücudunun %60’ı sudur.
İşlevleri: Besin ögelerinin sindirimi, emilimi, taşınması, metabolizması, artık
zararlı maddelerin dışarı atılması, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığı su
sayesinde olur.
Kaynakları: Metabolizma, besinler ve içeceklerle karşılanır.
Gereksinim: İnsan su gereksinimini metabolizma ile (300 cc), içecekler ile (1200-
1500 cc), ve besinlerle (1000 cc) karşılar.
Yetersizliği sonucu meydana gelen sorunlar: Dehidratasyon gelişir.
Aşırı alınmasında ortaya çıkan sorunlar: Su zehirlenmesi görülür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sağlıklı Beslenme

Bireysel Etkinlik
• Yukarıda verilen bilgiler ışığında kendi beslenmenizi
değerlendiriniz.

BESİNLER VE ENERJİ
Beslenme biliminde enerjinin anlatımı ısı enerjisi birimi ile yapılmakta ve bu
amaçla kilokalori kullanılmaktadır. Vücudun gereksinimi olan enerji besinlerin
hücrelerde yakılması ile elde edilir. Besinlerle alınan 1 gram karbonhidratın 4 kalori, 1
gram yağın 9 kalori ve 1 gram proteinin 4 kalori verdiği kabul edilmiştir. Bir besin ne
kadar çok yağ içerirse enerji değeri o kadar yüksek olur. Bunun yanında su vücutta
enerji oluşturmaz. Günlük enerjinin % 45-60’ ının karbonhidratlardan, %20-35’inin
yağlardan ve %10-20’ sinin ise proteinlerden gelmesi önerilir
Solunum, dolaşım, sindirim, hormonların salgılanması, sinir sisteminin çalışması,
BKİ: Vücut ağırlığı kasların hareketi, büyüme ve fiziksel faaliyetler enerji harcaması gerektirir.
(kg) / boy uzunluğu
İnsan harcadığı kadar enerji alırsa vücut ağırlığı dengede kalır. Alınan enerji
(m)2].
harcanandan çok olursa, fazlası yağa dönüşerek vücutta birikir. Alınan enerji
harcanandan az olursa, vücuttaki biriken yağ harcanır. Enerji harcaması, gün içerisinde
yapılan beden hareketleriyle yakından ilgilidir.
Enerji dengesinin en iyi göstergesi vücut ağırlığının boya göre orantılı olması ve
değişmemesidir. Beden yapısının uygunluğunun belirlenmesinde en iyi yöntem beden
kitle indeksi’dir.
Beden kitle indeksi (BKİ) şöyle bulunur. Boy ölçülüp metre olarak yazılır, karesi
alınır. Ağırlık boy uzunluğunun karesine bölünür. [BKİ: Vücut ağırlığı (kg) / boy uzunluğu
(m)2].
Çıkan rakama göre vücut ağırlığının hangi grupta olduğu değerlendirilir. BKİ
yaşla beraber artış gösterebilir.
Zayıf: BKİ < 20.0’ın altındadır.
Sağlıklı ağırlık: BKİ 20.0-24.9 arasındadır.
Kilolu, toplu, hafif şişman: BKİ 25.0-29.9 arasındadır.
Şişman: BKİ 30.0-39.9 arasındadır.
Aşırı şişman: BKİ > 40’ın üzerinde olmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sağlıklı Beslenme

Bireysel Etkinlik
• Beden kitle indeksinizi hesaplayarak kilonuzu değerlendiriniz.

BESİN GRUPLARI
Her besin, içinde bulunan besin ögeleri açısından farklılık gösterir. Ancak bazı
besinler içerik açısından birbirine benzediğinden birbirlerinin yerine geçebilirler.
Besinler, besleyici değerleri yönünden dört grup altında toplanır. Günlük
beslenmede her gruptan besin bulunur ve bunların miktarları gereksinmeye uygun
olursa yeterli ve dengeli beslenilir.
Grup 1: Süt ve sütten yapılan yiyecekler: Bu grup kalsiyum için en iyi kaynaktır.
Süt, yoğurt, peynir, çökelek ve süt ile yapılan tatlılar bu gruba girer. En az bir büyük su
bardağı süt veya yoğurt, iki kibrit kutusu büyüklükte peynir, bir küçük kâse muhallebi
veya sütlaç bir porsiyon kabul edilir. Bu gruptaki yiyecekler özellikle büyümekte olan
çocuklar, gebe ve emzikli kadınlar ile yaşlılar için önemlidir. Yetişkin ve normal
durumda olan kişilere günde iki porsiyon, çocuklar, gebe ve emzikli kadınlar ile yaşlılar
3-4 porsiyon almalıdır.

Şekil 5.1. Süt ve sütten yapılan yiyecekler (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu, 2015)
Grup 2: Et, tavuk, balık, yumurta, kuru nohut, fasulye, mercimek ve bu
besinlerden yapılan ürünler ve yağlı tohumlar (fındık, fistic, ceviz): Bu gruptaki besinler
protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1 ve A vitamini içerirler. Ayrıca kuru
Bitkilerin her türlü baklagiller posa da içerir. Enerji de verirler. Herhangi birinden her gün iki porsiyon
yenebilen kısmı yenilmelidir. Gençler, gebe ve emzikli kadınlar bu gruptan üç porsiyon almalıdır.
sebze ve meyve
grubu altında Grup 3: Taze sebze ve meyveler: Bitkilerin her türlü yenebilen kısmı sebze ve
toplanır. meyve grubu altında toplanır. Bileşimlerinin önemli kısmı sudur. Karnabahar, kereviz,
patlıcan, enginar, pancar, kabak, domates, salatalık, biber, havuç, yeşil yapraklı sebze

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sağlıklı Beslenme

ve otlar, her türlü meyve bu gruba girer. Folik asit, A vitamininin ön ögesi olan beta-
karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer
antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler. Herhangi birinden veya birkaçının
karışımından her gün 5-7 porsiyon yenilmelidir.
Grup 4: Tahıllar ve tahıllardan yapılan yiyecekler: Bu grup temel enerji
kaynağımızı oluşturur. Buğday, pirinç, mısır, çavdar ve yulaf gibi tahıl taneleri ve
bunlardan yapılan un, ekmek, makarna, börekler, irmik, bulgur, yarma, gevrek ve
benzeri ürünler bu grup içinde yer alır. Tahıl ve tahıl ürünleri vitaminler, mineraller,
karbonhidratlar (nişasta, lif) ve diğer besin ögelerini içermeleri nedeniyle sağlık
açısından önemli besinlerdir. Tahıllar, protein de içerir. Bu proteinin kalitesi düşük
olmakla birlikte kuru baklagiller et, süt, yumurta gibi besinlerle bir arada
tüketildiklerinde protein kalitesi artar. Tahıllar, ayrıca bir miktar yağ da içerirler. Bu
gruptan günde 4-6 porsiyon yenilmelidir.

SAĞLIKLI YEMEK TABAĞI


Sağlıklı yaşam biçimi yaklaşımının bireylerde ve toplumda farkındalığının
arttırılması, kolay anlaşılır olması amacıyla “Besin Gruplarına göre Tabak Modeli” ile
irdelenmiştir. Tabakta; 4 besin grubu yer almaktadır. Besin grupları, besinlerin
içerdikleri enerji ve besin ögelerine göre oluşturulmuştur. Tabakta saatin işleyiş
yönünde sırasıyla; süt ve ürünleri (yoğurt, ayran, peynir vb.) grubu, et ve ürünleri,
tavuk, balık, yumurta ve kurubaklagiler (mercimek, kurufasulye, nohut vd.) ile yağlı
tohumlar (ceviz, fındık, badem vd.) grubu, taze sebzeler grubu, taze meyveler grubu,
ekmek ve tahıllar (bulgur, pirinç, makarna vd.) grubu görülmektedir. Hedef her
öğünde tabakta yer alan her besin grubundan bir besinin seçilerek tüketilmesidir.

Şekil 5.2. Sağlıklı yemek tabağı (Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2015)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sağlıklı Beslenme

Örnek
•Tahılların bir porsiyon eş değeri: 50 gr. (2 ince dilim ekmek), 75
gr. ( 4-5 yemek kaşığı ) makarna, 90 gr. pişmiş ( 4-5 yemek kaşığı )
bulgur veya pirinç, yaklaşık 30 gr. kahvaltılık tahıl gevreğidir.

Bireysel Etkinlik

• Bakteriyemi, pnömoniyi ve diğer hastalıkları araştırınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sağlıklı Beslenme

•Beslenme; yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, sağlığının iyileştirilmesi,


korunması ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, üretkenliğin sağlanması
için gerekli olan besin ögeleri ile biyoaktif bileşenleri sağlayan besinleri tüketerek
vücutta kullanılmasıdır. Bu ögelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az
ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu
bilimsel olarak ortaya konmuştur.
•Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin ögelerinin her
birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu
yeterli ve dengeli beslenme deyimi ile açıklanır. Yeterli ve dengeli beslenme sağlıklı
beslenme ve optimal beslenme olarak da tanımlanmaktadır. Bu besin ögeleri
vücudun ihtiyacı düzeyinde alınmazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları
yapılamadığından yetersiz beslenme durumu oluşur. İnsan gereğinden çok yerse, bu
besin ögelerini gereğinden çok alır. Çok alınan bu ögeler vücutta yağ olarak
biriktiğinden sağlık için zararlıdır. Bu durum ise dengesiz beslenme olarak tanımlanır.
İnsan yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme
yöntemi uyguladığı için bu besin ögelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda da o
besin ögesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlık
bozulur. Bu durum da dengesiz beslenmedir.
Özet

•Yetersiz ve dengesiz beslenmeden en fazla bebek ve çocuklar, gençler, gebe ve


emzikli kadınlar, yaşlılar ve işçiler etkilenmektedir.
•Yetersiz ve dengesiz beslenme birçok hastalığın doğrudan nedeni olabileceği gibi,
vücut direncini azalttığından hastalıklara yakalanma olasılığını artırmada ve
hastalıkların ağır seyretmesinde de önemli rol oynar. Yetersiz ve dengesiz beslenme
sonucu ülkemizde bebek ve çocuk ölüm hızı ile gebe kadınlar arasında anemi
(kansızlık) oranları yüksektir. Raşitizm, osteomalasia, beriberi, pellagra, skorbüt,
marasmus yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu görülen hastalıklardandır. Kızamık,
boğmaca, difteri, verem, ishal gibi hastalıklar yetersiz ve dengesiz beslenen
gruplarda sık görülmekte, ağır seyretmekte ve bir kısmı ölümle sonuçlanmaktadır.
Yetersiz ve dengesiz beslenme kalp damar, kanser, diyabet (şeker hastalığı) gibi
hastalıkların oluşmasında ve ağır seyretmesinde önemli etmenlerden biridir.
•Toplumdaki beslenme sorunlarinin nedenleri; besin üretimi, dağıtımı ve
teknolojisindeki yetersizlik ve düzensizlikler; satın alma gücünün yetersizliği ve
dengesizliği; kültürel etmenler ve eğitim yetersizliği; aile kalabalıklığı; Çevre
koşullarının sağlık kurallarına uygun olmayışıdır.
•İnsanın gereksinmesi olan ve besinlerin birleşiminde yer alan 50 civarındaki besin
ögesi kimyasal yapılarına ve vücut çalışmasındaki etkinliklerine göre 6 grupta
toplanır. Bunlar; proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mineraller, vitaminler ve sudur.
•Beslenme biliminde enerjinin anlatımı ısı enerjisi birimi ile yapılmakta ve bu amaçla
kilokalori kullanılmaktadır. Vücudun gereksinimi olan enerji besinlerin hücrelerde
yakılması ile elde edilir. Besinlerle alınan 1 gram karbonhidratın 4 Kkalori, 1 gram
yağın 9 Kkalori ve 1 gram proteinin 4 Kkalori verdiği kabul edilmiştir. Bir besin ne
kadar çok yağ içerirse enerji değeri o kadar yüksek olur. Bunun yanında su vücutta
enerji oluşturmaz.Günlük enerjinin % 45-60’ ının karbonhidratlardan, %20-35’inin
yağlardan ve %10-20’ sinin ise proteinlerden gelmesi önerilir.
•Her besin, içinde bulunan besin ögeleri açısından farklılık gösterir. Ancak bazı
besinler içerik açısından birbirine benzediğinden birbirlerinin yerine geçebilirler.
•Besinler, besleyici değerleri yönünden dört grup altında toplanır. Günlük
beslenmede her gruptan besin bulunur ve bunların miktarları gereksinmeye uygun
olursa yeterli ve dengeli beslenilir.
•Sağlıklı yaşam biçimi yaklaşımının bireylerde ve toplumda farkındalığının arttırılması,
kolay anlaşılır olması amacıyla “Besin Gruplarına göre Tabak Modeli” ile
irdelenmiştir. Tabakta; 4 besin grubu yer almaktadır. Besin grupları, besinlerin
içerdikleri enerji ve besin ögelerine göre oluşturulmuştur. Hedef her öğünde tabakta
yer alan her besin grubundan bir besinin seçilerek tüketilmesidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sağlıklı Beslenme

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi beslenme bilim dalı için doğru değildir?
a) Besin ögelerinin türleri, miktarları, özellikleri ve vücut çalışmasındaki
işlevlerini inceler.
b) Besinlerin bileşimi, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceler.
c) Canının istediğini yemeyi planlar.
d) Üretimden tüketime değin uygulanan işlemlerin besin kalitesine etkilerini
inceler.
e) Değişik yaş, cinsiyet, çalışma ve özel durumda olan bireyler ve gruplar için
uygun beslenme planlarının yapılmasını inceler.

2. Aşağıdakilerden hangisi yetersiz ve dengesiz beslenmeden en fazla etkilenen


kişilerden değildir?
a) Bebekler ve çocuklar
b) İşçiler
c) Yaşlılar
d) Erkekler
e) Gebeler
3. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin işlevlerinden değildir?
a) Büyüme ve gelişme için gereklidir.
b) Kırmızı kan hücrelerinin yapımı için gereklidir.
c) Mikroplara karşı savunma için gereklidir.
d) Hormonların yapımı için gereklidir.
e) İç organların etrafını kapatarak dış etkilerden zarar görmesini
önlemektedirler.
4. Aşağıdakilerden hangisi yağların fazla alınmasında ortaya çıkar?
a) İdrarla kalsiyum atılımı artar.
b) Böbreklerin üre atma yükü artar.
c) Kalp-damar hastalıkları görülür.
d) Dişlerin kolay çürümelerine neden olur.
e) Karaciğerin üre yapma yükü artar.

5. Aşağıdaki minerallerden hangisi kanın pıhtılaşmasında görev alır?


a) Kalsiyum
b) Fosfor
c) İyot
d) Demir
e) Magnezyum

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sağlıklı Beslenme

6. Aşağıdaki minerallerden hangisinin işlevi oksijen taşıma ile ilişkilidir?


a) Kalsiyum
b) Demir
c) Potasyum
d) İyot
e) Magnezyum

7. A vitamini ihtiyacı en iyi hangi besinlerden sağlanır?


a) Balık ve tereyağı
b) Süt ve peynir
c) Yeşil yapraklı sebzeler ve meyveler
d) Kuru baklagiller
e) Kuru yemişler

8. Aşağıdakilerden hangisi C vitamininin işlevlerindendir?


a) Dokuları bir araya getiren kollajen yapımı için gereklidir.
b) Üreme fonksiyonu için gereklidir.
c) Gözün görme fonksiyonu için gereklidir.
d) Kan pıhtılaşması için gereklidir.
e) Karbonhidrat metabolizması için gereklidir.
f)
9. 1.60 m boy ve: 53 kg ağırlığa sahip bir kişinin beden kitle indeksi
aşağıdakilerden hangisidir?
a) 15
b) 18
c) 20
d) 22
e) 25

10. Aşağıdaki besinlerden hangisi posa içerir?


a) Süt ve süt ürünleri
b) Et
c) Kuru baklagiller
d) Kuru yemişler
e) Balik

Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.e, 4.c, 5.a, 6.b, 7.a, 8.a, 9.c, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sağlıklı Beslenme

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baysal, A. (2009). Beslenme, Ankara: Hatipoğlu Yayınevi.
Baysal, A., Küçükaslan, N. (2007). Beslenme İlkeleri ve Menü Planlaması, Ankara: Ekin
yayınevi.
Baysal, A. Ve ark. (2008). Diyet El Kitabı, Ankara: Hatipoğlu Yayınevi.
Çöl, M. (1998). Halk Sağlığı Yönünden Obezite, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Mecmuası, 51(3): 173-176.
Ersoy, G. (2008). Beslenme İlkeleri Dersi Ders Notları. Ankara: Ankara Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü.
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Beslenme
ve Diyetetik Bölümü. (2004). Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi. Ankara.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu. (2015). Türkiye Beslenme Rehberi.
9.06.2018 tarihinde https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/10915,tuber-turkiye-
beslenme-rehberipdf.pdf adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


ENFEKSİYON KONTROLÜ

• Enfeksiyon
İÇİNDEKİLER

• Enfeksiyon Kontrolü
• Asepsi ve Aseptik Teknikler TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon
Yöntemleri
• Antiseptik ve Doç. Dr. Zeynep
DezenfektanSolüsyonlar
• Hastane Enfeksiyonlarının Kontrolü KARAMAN ÖZLÜ
ve Önlenmesi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Mikroorganizmaların enfeksiyon
HEDEFLER

oluştururken nasıl bir yol izlediğini


öğrenecek,
• Enfeksiyon kontrolü hakkında bilgi sahibi
olacak,
• Asepsi, antisepsi ve dezenfeksiyona
ilişkin terimlerin neler olduklarını
bilecek,
• Sterilizasyon ve dezenfeksiyon
yöntemlerinin neler olduğunu bilecek,
• Hastane enfeksiyonlarının kontrolü ve
önlenmesine yönelik önlemleri
öğrenecek, ÜNİTE
• Enfeksiyon kontrol komitesinin hastane
enfeksiyonlarının önlenmesi açısından

6
önemi hakkında bilgi sahibi olacaksınız.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Enfeksiyon Kontrolü

ENFEKSİYON

ENFEKSİYON KONTROLÜ
ENFEKSİYON KONTROLÜ

ASEPSİ ve ASEPTİK TEKNİKLER

STERİLİZASYON ve
DEZENFEKSİYON YÖNTEMLERİ

ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN
SOLÜSYONLAR

HASTANE ENFEKSİYONLARININ
KONTROLÜ VE ÖNLENMESİ

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Enfeksiyon Kontrolü

GİRİŞ
Enfeksiyon önleme ve kontrol, hastalara ve sağlık çalışanlarına enfeksiyonun
neden olduğu zararı önlemek için tasarlanmış bilimsel bir yaklaşım ve pratik bir
çözümdür. Bulaşıcı hastalıklara, epidemiyolojiye, sosyal bilimlere ve sağlık
sistemini güçlendirmeye dayanmaktadır. Enfeksiyon önleme ve kontrol hasta
güvenliği ve kalite evrensel sağlık açısından önemli bir yere sahiptir, çünkü sağlık
çalışanları ve sağlıkla ilgili her problem yine hastalarla ilgili bir konudur.
Hiçbir ülkede hatta en gelişmiş ve sofistike sağlık bakımı sistemleri için dahi,
hiçbir sağlık hizmeti tesisi, sağlık hizmeti ile ilgili enfeksiyon probleminden arınmış
olduğunu iddia edemez. Bu durum da enfeksiyon önleme ve kontrol
programlarının ulusal ve tesis düzeyinde olması ihtiyacı, Dünya Sağlık Örgütünün
100 temel sağlık göstergeleri listesinde açıkça görülmektedir.
Mikroorganizmalar her alanda doğal olarak yaşarlar. Vücudumuzda, deride,
soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve hemen hemen dokunduğumuz her
yüzeyde bulunurlar. Enfeksiyon kontrol uygulamaları hastaları ve sağlık
çalışanlarını mikroorganizmalardan korumak, mikroorganizmaların geçişini
azaltmak ya da engellemek için yapılır.
Sağlık bakım ortamlarında, tanı ve tedavi amacıyla yapılan çeşitli işlemler
enfeksiyon için risk taşımaktadır. Bu ortamlarda hastaları enfeksiyondan korumak
Enfeksiyon, için ya kaynak yok edilerek ya da kontrol altına alınarak güvenli çevre
mikroorganizmaların oluşturulmalıdır. Sadece sağlık çalışanlarının gerekli önlemleri almaları enfeksiyon
vücuda girerek kontrolünde yeterli değildir. Hastaların ve ailelerin enfeksiyon kaynağının farkında
yerleşmesi, olmaları, korunma yöntemleri konusunda bilgilendirilmeleri ve uygulamaları
çoğalması ve
gerekmektedir.
hastalık meydana
getirmesidir.
.
ENFEKSİYON
Enfeksiyon, mikroorganizmaların vücuda girerek yerleşmesi, çoğalması ve
hastalık meydana getirmesidir.
Mikroorganizmaların hepsi zararlı değildir. Bazı mikroorganizmaların
organizmaya faydası vardır. Hastalık yapan mikroorganizmalara patojen, normal
koşullarda hastalık yapmayan mikroorganizmalara nonpatojen denir. Patojen
mikroorganizmaların harekete geçmesi ile enfeksiyon oluşur.
Enfeksiyonun oluşması için enfeksiyon zincirinin tamamlanması gerekir (Şekil
6.1). Bu zincirin bozulmaması durumunda enfeksiyon oluşur.
Örnek

• Bağırsaklarda K vitaminini yapan mikro organizmalar vücut için


faydalı mikroorganizmadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Enfeksiyon Kontrolü

Şekil 6.1. Enfeksiyon zinciri


(Kaynak:http://www.acilveilkyardim.com/genelbilgi/Bul.Hst.Korunma/Bul.Hst.Korunma.html erişim
tarihi 20.06.2019)

Enfeksiyon Zinciri
Enfeksiyon Etkeni (Ajanı): Bakteri, virüs, mantar ve parazit olabilir.
Enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara
bağlıdır:

 Mikroorganizmanın sayısına
 Mikroorganizmanın virulansına (hastalık yapma kabiliyetine)
 Bireyin vücut direncine
Enfeksiyon kaynağı  Mikroorganizmanın kişiye temas süresine ve yakınlığına
insan, hayvan ve
Enfeksiyonun Kaynağı (Rezervuar): Mikroorganizmaların doğal olarak
cansız nesneler (su,
toprak) olabilir. yaşayıp üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak) olabilir.
Enfeksiyon zinciri enfeksiyon etkeninin kaynağa yerleşmesiyle başlar. Kaynakta
enfeksiyon, endojen ve eksojen enfeksiyon olmak üzere iki şekilde oluşabilir.
Endojen enfeksiyon, organizmada bulunan yararlı ve zararlı
mikroorganizmaların çeşitli nedenlerle patojen hâle geçmesi ile oluşur. Eksojen
enfeksiyon ise dışarıdan bir mikroorganizmanın organizmaya girişi ile oluşur.
Kaynaktan Çıkış: Enfeksiyon zincirinin devam edebilmesi için kaynaktan
mutlaka çıkması gerekir. Her mikroorganizmanın kaynaktan çıkması için bir çıkış
kapısı bulunmaktadır. İnsanda; solunum sistemi, boşaltım sistemi, sindirim sistemi
ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerler çıkış kapısı olarak adlandırılabilir
Bulaşma Yolu: Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere
taşınırlar. Taşınma doğrudan (direkt) veya dolaylı (indirekt) olabilir. Bu taşınmada,
vektör ve portör önemli rol oynamaktadır. Vektör: Sinek, bit, kene, fare gibi bazı
hayvanlar etkenin taşıyıcısıdır. Bunlara vektör denir. Portör; Bir insan ya da hayvan
bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve başkalarına bulaştırdığı hâlde
kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu kişilere portör denir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Enfeksiyon Kontrolü

Giriş Kapısı: Mikroorganizmaların konakçıya girdiği yerlerdir, genellikle giriş


ve çıkış yolları aynıdır.
Konakçı: Enfeksiyon zincirinin tamamlanması için konakçının olması gerekir.
Mikroorganizmaların enfeksiyon yapabilmesi için savunma gücü olmayan bir
konakçı bulmaları veya konakçının savunma gücünü kırmaları gerekir. Özellikle
vücut direnci azalmış, kronik hastalığı olan, dengesiz beslenen, aşırı yorgun,
alkol/sigara bağımlılığı olan ve bağışıklık sistemi yetersiz olan kişiler uygun
Patojenler konakçıdır.
enfeksiyon zincirini
tamamladığında ENFEKSİYON KONTROLÜ
enfeksiyon başlar.
Patojen mikroorganizmalar enfeksiyon zincirini tamamladığında enfeksiyon
başlar. Mikroorganizmalar enfeksiyon oluşturmada aşağıdaki yöntemleri kullanırlar:

 Hedef doku ve hücrelerin ihtiyaç duyduğu besi maddelerini tüketerek


 Organizma içinde kendilerini üretere
 Vücut savunmasını sağlayan hücreleri etkisiz hâle getirerek
 Dokuları ve hücreleri tahrip eden zehirler ve toksinler üreterek
Sağlıklı bireylerin vücutları patojenlere karşı savunma mekanizması ge-
liştirmektedir. Patojenlere ve hastalıklara hertürlü dirençli olma durumuna
bağışıklık denir.

Enfeksiyonlara karşı bireyin direnci düştüğü zaman vücudundaki mikro-


organizmaların neden olduğu enfeksiyonlara fırsatçı enfeksiyon denir.
Patojenler, doku ve hücrelere zarar vermeye başladıkları zaman immün
sistem (bağışıklık sistemi) hemen devreye girer ve patojenlerle savaşmaya başlar.
Bağışıklık sistemi, sıvısal (humoral) ve hücresel olarak spesifik savunma ve spesifik
olmayan savunma olmak üzere iki türlüdür.
Spesifik Savunma: Bakteri, virüs ve yabancı doku parçalarına karşı, bu
maddelerle karşılaştıktan sonra gelişen çok güçlü bir savunma yeteneğidir.
Bağışıklık sistemi etkin çalışıyorsa vücudu zararlı olabilecek bir etkene karşı
savunduktan sonra, aynı etkenle tekrar karşılaşılırsa ilk karşılaşmadaki savuma
Bütünlüğü sırasında oluşturduğu özel antikorlar derhâl etkene yapışır ve onu, hastalığa yol
korunmuş, sağlam açmadan yok eder.
bir deri, insanların
sahip olduğu en iyi Spesifik Olmayan Savunma: Spesifik olmayan savunma mekanizması genel
savunma olarak yabancı etkenlere karşıdır. Patojenler vücudun bariyerlerinden geçmeyi
mekanizmasıdır. başardıkları zaman spesifik olmayan savunma mekanizmaları devreye girer.
Patojenler dokulara girdiği zaman iltihaplanma yani enflamasyon ortaya
çıkar. Bölgede ısı artar, ödem olur, kan akışı artar, cilt kızarır ve ağrı oluşur. Kan
dolaşımı ile fagosit hücreler bölgeye taşınır. Fagosit hücreler mikroorganizmaları
içine alarak yutan hücrelerdir. Enflamasyon bölgesinde mikroorganizmalar
fagositoz ile yok edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Enfeksiyon Kontrolü

Normal Flora: İnsan vücudunda bulunan yararlı bakterilerdir ve patojenlere


karşı engel / duvar oluştururlar. Bu bakteriler patojenlerin yaşamak için ihtiyaç
duydukları maddeleri tüketerek onların yaşamalarına engel olurlar. Normal flora
cilt, burun, ağız, vajina, rektum ve bağırsaklarda yaşarlar.
Deri, Mukoza ve Vücut Salgıları: Bütünlüğü korunmuş, sağlam bir deri
insanların sahip olduğu en iyi savunma mekanizmasıdır. Deri patojenlerin girişini
kesen mekanik bir duvardır. Vücut sıvıları ve fonksiyonları da insanları hastalıktan
korumak için görev yapmaktadır. Gözyaşı, salya, prostatik sıvı gibi iç salgılar
mikroorganizmayı öldürücü asiditeye sahiptirler.
Enfeksiyon kaynaklarını azaltan veya yok eden enfeksiyon kontrol
uygulamaları, sağlık hizmeti alan bireyleri ve sağlık bakım profesyonellerini
korumak, mikroorganizmaların yayılmasını engellemek ya da azaltmak amacı ile
yapılan koruyucu uygulamalardır.

ASEPSİ VE ASEPTİK TEKNİKLER


Asepsi ve Aseptik Tekniklere İlişkin Terimler
Asepsi: Patojen mikroorganizmaların yokluğu olarak tanımlanır. Asepsinin
tıbbi ve cerrahi olmak üzere iki tipi vardır. Tıbbi asepsi, mikroorganizmaların
yayılımını önleyen ve sayısını azaltan işlemleri içerir. Cerrahi asepsi ya da steril
teknik bir bölgeden tüm mikroorganizmaların uzaklaştırılmasını içeren işlemlerdir.

Dezenfektanlarla Antisepsi: Canlı doku üzerinde ya da içinde patojen mikroorganizmaların


antiseptikler üremelerinin durdurulması ya da öldürülmesi sürecidir.
arasındaki en önemli
fark, antiseptiklerin Antiseptik: Canlı doku üzerinde ya da içinde patojen mikroorganizmaların
yalnızca canlı üremelerini durdurmak ya da bu mikroorganizmaları öldürmek amacıyla kullanılan
dokularda etkinlik kimyasal maddelerdir.
gösterebilmeleridir.
Sanitasyon: Bir nesne veya bir yüzey üzerindeki mikroorganizmaların
sayısının oldukça güvenli bir düzeye indirilmesi işlemidir.
Dezenfeksiyon: Dezenfeksiyon hastalık yapabilen mikroorganizmaların
öldürülmesi, üremelerinin durdurulması veya ortamdan uzaklaştırılmasıdır.
Dezenfeksiyon, mikroorganizmaların sporlu şekillerini her zaman öldürmeyen bir
işlemdir.
Dezenfektan: Cansız maddelerde özellikle patojen mikroorganizmaların
etkilerinin durdurulması ya da öldürülmesi için kullanılan kimyasal maddelerdir.
Dezenfektanlarla antiseptikler arasındaki en önemli fark antiseptiklerin
yalnızca canlı dokularda etkinlik gösterebilmeleridir.
Sterilizasyon: İleri derecede dirençli olan bakteri sporları da dâhil tüm
mikroorganizmaların öldürülmesi veya uzaklaştırılmasıdır. Sterilizasyon kesinlik
içeren bir olaydır. Madde ya sterildir ya da değildir.
Spor: Mikroorganizmaların normalde inaktif olan fakat yaşamını devam
ettirebilen dirençli şeklidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Enfeksiyon Kontrolü

Bakteriostatik: Bakterinin üremesini durduran ya da yavaşlatan kimyasal


maddelerdir.
Bakterisid: Bakterileri öldüren, ancak sporlarına etkili olamayan kimyasal
maddelerdir.
Germisid: Hem antiseptikleri hem de dezenfektanları içine alan ve genel
olarak mikroorganizmaları öldüren maddelerdir.
Sporosid: Mikroorganizmaların sporlu hâllerini öldüren maddelerdir.
Adsorbsiyon: Gaz, sıvı ya da çözünmüş maddelerin moleküllerinin bir yüzeye
yapışmasıdır.

STERİLİZASYON VE DEZENFEKSİYON YÖNTEMLERİ


Isı ile Sterilizasyon
En sık kullanılan yöntemdir. Basit, ucuz ve hızlı sonuç verir. Bu yöntemde
yüksek ısı mikroorganizmaların proteinlerini denatüre ederek mikroorganizmaların
ölmesini sağlar.
Nemli Isı ile Sterilizasyon: Bu yöntemde su buharı ya da sıcak su kullanılır.
Basınçlı Buhar ile Sterilizasyon: Buharla doymuş bir ortamda basınç altında
ve 100 oC üzerindeki ısılarda yapılan sterilizasyon işlemidir. En önemli özelliği hızlı,
Kaynatma yöntemi
ucuz ve toksik atık oluşturmaksızın sterilizasyon sağlanmasıdır. Basınçlı buhar ile
ucuz ve basit bir
yöntem olduğu için sterilizasyon için otoklav kullanılır.
evlerde kullanımı Kaynatma: Normal atmosfer basıncında 100 °C’de 15 dakikada
uygundur (ör. Biberon, mikroorganizmaların hücre proteinlerini koagüle ederek dezenfeksiyon sağlar. Bu
bardak gibi).
yöntemle bakteri sporları ve bazı virüsler yok edilemediği için sterilizasyon
yöntemi olarak kullanılması yanlış olur.
Kaynatma yöntemi ucuz ve basit bir yöntem olduğu için evlerde kullanımı
uygundur (ör. Biberon, bardak gibi).

•İçilen suyun kaynatılması birçok mikroorganizmayı öldürür.


Örnek

Kuru Sıcak Hava ile Sterilizasyon


Kuru sıcak hava ile sterilizasyonda nem olmadığı için çok yüksek ısı ve daha
uzun süre gerekir. Bu yöntemle mikroorganizmalar oksidasyon yolu ile ölür.
Hastanelerde ve daha küçük sağlık kuruluşlarında kullanılan bir yöntemdir.
Kuru sıcak hava ile çalışan sterilizatörlere pasteur fırını adı verilir.
Pasteur fırınları, metal aletlerde aşınmaya neden olmaz, buhardan zarar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Enfeksiyon Kontrolü

görebilecek paslanabilir cam ve madeni aletler, bazı toz hâlindeki maddeler,


süzgeç kağıtları, içlerine nemin ulaşamayacağı yağlar bu yöntemle steril edilebilir.

Süzme (Filtrasyon) ile Sterilizasyon


Havada veya ısıya duyarlı bileşen içeren sıvı çözeltilerde bulunan
mikroorganizmaların filtre edilerek steril edilmesidir. Mikroorganizmaları serum,
kan ürünleri, damar içi sıvılar, enzimler ve vitaminlerden uzaklaştırmak için
filtrasyon kullanılır.

Işınlama ile Sterilizasyon


Mikroorganizmaları Isı ve diğer yöntemlerin kullanılamadığı ortamların sterilizasyonunda
serum, kan ürünleri, kullanılır. Bu ışınlar çevreye de etkili olmaları nedeni ile kullanım alanları sınırlıdır
damar içi sıvılar,
ve önlem alınarak kullanılmalıdır. Ultraviyole Işınları (UV) direkt olarak etkili olduğu
enzimler ve
vitaminlerden için steril edilecek ortamla kaynak arasında bir engel olmamalı, gözde ve deride
uzaklaştırmak için irritasyona neden olduğu için kullanıldığı ortamda insanlar bulunmamalıdır.
filtrasyon kullanılır. Ultraviyole ışınları daha çok havayı ve yüzeyleri dezenfekte etmek için
kullanılır. Ameliyathaneler, antibiyotiklerin hazırlandığı odalar, doku kültürü
odaları örnek olarak verilebilir.
Bireysel Etkinlik

• Evde kullanılan çamaşırmakinası, bulaşık makinasında elle


yıkanamayacak kadar yüksek sıcaklıkta yıkandığını ve daha steril
olduğunu kendi aranızda konuşunuz.

Elektromanyetik Dalga ile Sterilizasyon


Elektromanyetik dalga ile sterilizasyon yeni bir yöntemdir. Diğer sterilizasyon
yöntemlerinden daha hızlıdır. Sporsuz bakterileri bir dakikada, sporlu bakterileri
ise 20 dakikada inaktive ettiği öne sürülmekle birlikte günümüzde sterilizasyon
yöntemi olarak kabul edilmeyip yüksek düzeyde dezenfeksiyon sağladığı kabul
edilmektedir.

Gaz ile Sterilizasyon


Gaz ile sterilizasyon işleminde insanlar ve çevre için tehlikeli bir gaz olan
etilen oksit kullanılmaktadır. Isıya ve neme duyarlı aletler bu yöntemle etkin bir
şekilde steril edilmektedir.
Etilen oksit gazı bütün virüsleri, bakterileri ve bakteri sporlarını yok etme
özelliğine sahiptir.

Kimyasal Maddeler ile Sterilizasyon/Dezenfeksiyon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Enfeksiyon Kontrolü

Kimyasal maddeler ile sterilizasyon ve dezenfeksiyonda çeşitli kimyasal


solüsyonlar kullanılmaktadır. Kimyasal solüsyonlar mikroorganizmalar üzerine üç
mekanizma ile etki gösterirler. Bunlar;

 Lipid içeren hücre zarının bozulması,

 Proteinlerde değişme,

 DNA' da değişme şeklindedir.

Dezenfektanlar etki seviyelerine göre yüksek, orta ve düşük olarak üç


grupta toplanabilir.
Yüksek seviyeli dezenfektanlar; bakteriyel endosporlar hariç
mikroorganizmaların tümünü 20 dakikada öldürebilen dezenfektanlardır.
Orta seviyeli dezenfektanlar; bakteri endosporları hariç, tüberküloz
basili ve diğer mikroorganizmalara 10 dakikada etki eden
dezenfektanlardır.
Düşük seviyeli dezenfektanlar; bakteri endosporları ve tüberküloz basiline
etkili olamayan vejetatif bakterilerin çoğunu, bazı mantarları uygun sürede
öldürebilen dezenfektanlardır.
Bireysel Etkinlik

•Klinikte bulunduğunuz süre içerisinde tıbbi ve cerrahi girişimlerde


kullanılan materyallerin yukarıda belirtilen bilgiler doğrultusunda
mikroorganizmalardan uygun bir şekilde arındırılıp
arındırılmadığını değerlendiriniz.

ANTİSEPTİK VE DEZENFEKTAN SOLÜSYONLAR


Fenol Türevleri
Fenol, kullanılan ilk kimyasal maddedir. Saf fenol çözeltileri toksik, kötü
kokulu ve tahriş edici özelliklerinden dolayı günümüzde kullanılmamaktadır.

Alkol Solüsyonları
Sağlık kuruluşlarında sıklıkla hem dezenfektan hem de antiseptik olarak
kullanılmaktadır. %60-90'lık etil alkol veya izopropil alkol iyi bir dezenfektandır.
Yalnız bakteri sporlarını öldürmezler. Yüzeyler temiz olduğu sürece alkol vejetatif
bakterileri, mantarları, HIV ve HBV dâhil birçok virüsü öldürür. %70’lik etil alkol,
enjeksiyon öncesi deri temizliğinde kullanılmaktadır. Proteinleri çökelttiği için
alkol, açık yara ve mukozada kullanılmamalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Enfeksiyon Kontrolü

Klorlu Solüsyonlar
Klor güçlü bir dezenfektandır. Çünkü tüm bakteri, virüs, mantar, parazit ve
bazı sporları inaktive ederler. Etkileri hızlıdır. HBV (Hepatit B Virüsü) ve HIV (Human
Immunodeficiency Virus)'e karşı çok etkilidirler.
Klor uzun süre kullanılırsa metalleri paslandırma özelliği vardır. Klorlu
solüsyonlar her gün yeniden hazırlanmalıdır. Çünkü sodyum hipoklorit güneş
ışığında etkisini kaybeder. Ayrıca evlerde kullanılan çamaşır suyu, hipoklorit bir
eriyiktir. Klor, su dezenfeksiyonunda ve yüzme havuzlarının temizlenmesinde her
Alkol hem
zaman kullanılan bir dezenfektandır.
dezenfektan hem de
antiseptik olarak Formaldehit
kullanılmaktadır,
ayrıca alkol proteinleri Formaldehit sıvı ve gaz hâlinde bulunan maddedir. Keskin kokulu ve son
çökelttiği için açık yara
derece toksiktir. Kimyasal sterilizasyon ve yüksek düzeyde dezenfeksiyon sağlar.
ve mukozada
kullanılmamalıdır. Formaldehit oda sıcaklığında kullanılmalıdır; çünkü soğuk ortamda etkinliği
azalmaktadır.

Glutaraldehit
Glutaraldehit geniş spektrumlu germisid ve sporosiddir. Kimyasal
sterilizasyon ve yüksek düzeyde dezenfeksiyon için kullanılır. Mikroorganizma
enzimlerini geriye dönüşsüz inaktive eder.

Hidrojen Peroksit
Hidrojen peroksitin %3' lük solüsyonu “oksijenli su” olarak bilinir; deri ve
yara temizliğinde, ağız yıkama sularında kullanılır. Enfekte yaraların temizliği için
kullanılması, antiseptik etkisinden çok mekanik temizlik nedeniyledir. Dezenfektan
olarak yumuşak kontakt lenslerin, cerrahi implantların, plastik aletlerin
dezenfeksiyonunda kullanılır. Son yıllarda sterilizasyon yöntemi olarak da
İyodoforlar kullanılmaktadır.
(Polyvidon- İyot)
cerrahi deri İyot Bileşikleri
temizliğinde, cerrahi
el yıkamada ve İyot ve iyotlu preparatlar sağlık kuruluşlarında sık kullanılan en etkili, geniş
yaralarda spekturmlu germisidal deri antiseptiğidir. Bakterilere ve virüslere karşı güçlü ve
kullanılmaktadır. çabuk etkili bir maddedir. İyot tentürü (tentürdiyot), iyodun alkolle olan bileşimidir
ve aynı zamanda suların dezenfeksiyonu içinde kullanılır.
Tentürdiyot deriyi tahriş edici ve leke bırakıcı özelliği nedeniyle daha az
kullanılır. İyodoforlar (Polyvidon-İyot) tentürdiyota oranla daha az tahriş edici
olduklarından cerrahi deri temizliğinde, cerrahi el yıkamada ve yaralarda yaygın
olarak kullanılmaktadır.

Klorheksidin
Klorheksidin, orta ve yüksek konsantrasyonlarda gram negatif ve gram
pozitif bakterileri öldürür fakat sporlara karşı etkisizdir. Düşük konsantrasyonlarda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Enfeksiyon Kontrolü

bakteriostatik etkisi vardır. Toksisiditesi düşük, etkisi hızlı ve tahriş etmeyen


özelliklere sahiptir. Alkol ve sudaki çözeltisi deri temizliği, yara temizliği ve el
antiseptiği olarak kullanılır.

Yüzey Aktif Maddeler


Bu maddeler gerilimi azaltırlar, ıslatıcı ve çözücü özellikleri iyidir. Deterjanlar
ve sabunlar, bu grupta yer alan kimyasallardır.

Dezenfektan Solüsyonların Seçim ve Kullanımlarında Dikkat


Edilmesi Gereken Noktalar
Dezenfekte edilecek maddenin hangi tip mikroorganizma ile bulaştığının
bilinmesi dezenfektan seçiminde önemlidir. Dezenfektan seçiminde dikkat
edilmesi gereken noktalardan biri de; dezenfektan solüsyonlardan bazılarının
sabun ya da deterjanla birlikte kullanıldıklarında etkinliklerini kaybettikleridir.
Hastane Dezenfektanların birçoğu toksik etkiye sahip olup cilt ve gözlere zarar verir.
enfeksiyonları, sağlık Konsantre hâlde olan birçok dezenfektanın kullanım öncesi seyreltilmesi gerekir.
birimine başvurduğu Seyreltilen dezenfektanların birkaç kullanımdan sonra etkilerinin azalacağı
sırada var olmayan bilinmeli, bulanıklaşan, süresi dolan dezenfektanlar atılmalı ve yenisi
veya inkübasyon
hazırlanmalıdır. Solüsyonların üzerine hazırlandığı tarih ve saat yazılmalı,
döneminde olmayan
enfeksiyonlardır. dezenfekte edilecek madde kuru iken solüsyonun içerisine atılmalıdır. Aksi hâlde
solüsyonu daha fazla seyreltebilir. Bazı dezenfektanların sık sık kullanılması
sonucunda dirençli mikroorganizmalarla karşılaşmak mümkündür. Böyle
durumlarda farklı dezenfektanlar kullanılmalıdır.

HASTANE ENFEKSİYONLARININ KONTROLÜ VE


ÖNLENMESİ
Hastane enfeksiyonları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir
problemidir. Hastane enfeksiyonları, sağlık birimine başvurduğu sırada var
olmayan veya inkübasyon döneminde olmayan enfeksiyonlardır. Ülkemizde
hastane enfeksiyonlarının oranı %1.0-8.6 arasında değişmekle birlikte, yatak sayısı
az olan hastanelerde hastane enfeksiyonu oranları daha düşük olarak
bildirilmektedir. Hastane enfeksiyonlarına bağlı morbidite-mortalite ve tedavinin
artan maliyeti, enfeksiyon kontrol stratejilerinin uygulanmasını gerekli kılmıştır.
Her merkezin kendi hasta profilini, hastane florasını oluşturan
mikroorganizmaları, her bölümdeki hastane enfeksiyonu dağılımını ve sıklığını
bilmesi doğru stratejilerin geliştirilmesini sağlar. Bu da ancak surveyansla
mümkündür.
Sürveyans, hastane enfeksiyonlarının kontrolü amacıyla, verilerin sistematik
olarak toplanması, gruplandırılması, analizi ve yorumu olarak tanımlanır.
Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (Center for Disease Control and
Prevention - CDC) hastane enfeksiyonlarının kontrol ve önlenmesine yönelik
önlemleri üç grupta toplamıştır:
Birinci grup önlemler, hastane enfeksiyonlarından korunmada en önemli

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Enfeksiyon Kontrolü

rolü oynarlar ve kesinlikle uygulanmalıdırlar. El hijyeni, sterilizasyon,


uygulamalarda aseptik tekniğe dikkat edilmesi, dezenfeksiyon, mümkünse tek
kullanımlık (disposible) malzeme kullanılması ve antibiyotik kullanımının kontrol
altına alınması birinci grup önlemlerdir.
İkinci grup önlemler, hastane enfeksiyonlarından korunmada önemli olup,
belirli aralarla ve düzenli bir şekilde uygulanmalıdır. Hastane personelinin eğitimi
ve izolasyon bu grup önlemler arasında yer alır.
Üçüncü grup önlemler, hastane enfeksiyonlarını önlemedeki etkileri
El hijyeni veya el şüphelidir ve “sürekli değil gerektiğinde” uygulanmaları önerilmektedir. Yer,
yıkama, enfeksiyon duvar, lavabo dezenfeksiyonu, çevreden kültür alınması ve ultraviyole ışığı
kontrolü için yapılması kullanılması üçüncü grup önlemlerdir.
gereken en önemli
uygulamadır. Eldiven
El Hijyeni
kullanma Eller pek çok hastalık etkeninin yayılmasını sağlayan en önemli taşıyıcılardır. El
mikroorganizmalar için hijyeni veya el yıkama enfeksiyon kontrolü için yapılması gereken en önemli
bir bariyer oluştursa da uygulamadır. Sağlık kuruluşlarında mikroorganizmaların hastalar arasında
el yıkamanın yerine taşınmasında ve yayılmasında sağlık çalışanlarının kirli elleri kaynak oluşturur.
geçemez. Eldiven kullanma mikroorganizmalar için bir bariyer oluştursa da el yıkamanın yerine
geçemez. Eller görünür şekilde kirlenmemişse ya da kirlendiği düşünülmüyor ise
mikroorganizmaları ellerden uzaklaştırmak için jel veya köpük gibi alkol bazlı el
antiseptiği kullanılmalıdır. Eğer eller kirli ve vücut sıvıları bulaşmış ise mutlaka su ve
sabun ile yıkanmalıdır. Tırnaklar kısa kesilmeli ve yapay tırnak kullanılmamalıdır.
Bakterilerin yerleşmesine neden olacağı için yüzük, bilezik gibi takılar fazla
kullanılmamalıdır.
El yıkamada kullanılacak yöntem, yıkama sıklığı ve süresi farklılık gösterir.
Bu farklılığı ellerin kirlenme derecesi ve yıkama sonrası yapılacak
uygulamalar belirler. Amaca göre el yıkama çeşitleri; sosyal el yıkama, hijyenik el
yıkama, hijyenik el dezenfeksiyonu ve cerrahi tip el yıkamadır:
Sosyal el yıkama: Sosyal hayattaki el temasını gerektiren kirli veya
kontamine tüm rutin işlemlerden sonra ellerdeki kiri ve kontaminant florayı
uzaklaştırmak amacıyla su ve basit sabun ile yapılan ovalama işlemidir. Kalıcı flora
etkilenmez.
Hijyenik el yıkama: Ellerdeki kontamine florayı tamamen uzaklaştırabilmek
için, antiseptik madde içeren sabunlarla yapılan el yıkamadır. Bu amaçla iyodofor,
klorheksidin glukonat, triklosan, bifenilol ve kloroksilenol içeren sabunlar kullanılır.
Heksaklorofen içeren ajanlar ciltten emilim riski nedeniyle kullanılmamalıdır.
Kontamine floranın yanı sıra kalıcı flora bakterileri de kısmen etkilenir.
El antisepsisi: El antisepsisinin amacı ellerdeki kontaminant bakterilerin en
etkili ve hızlı bir şekilde uzaklaştırılmasıdır. Kalıcı floranın uzaklaştırılması veya
azaltılması amaçlanmaz. Antiseptik özelliklere sahip el dezenfektanları
kullanılmalıdır.
Cerrahi el yıkama: Amaç, kontamine floranın tamamen yok edilmesi ve kalıcı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Enfeksiyon Kontrolü

floranın mümkün olabildiğince azaltılmasıdır. Uygulama süresi, kullanılan


antiseptik maddeye bağlı olmak üzere en az iki üç dakika olmalıdır.

İzolasyon
Hastalar, ziyaretçiler ve hastane çalışanları arasında bulaşıcı hastalıkların
yayılmasını önleyen korunma yöntemidir.
Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC), izolasyon önlemlerini
gruplayarak ana başlıklar altında toplamıştır.
Bunlar:

 Standart önlemler

 Bulaşma yoluna yönelik önlemler


 Temas önlemleri

 Damlacık önlemleri
 Hava yolu önlemleri
Standart önlemler kan, tüm vücut sıvıları, akıntı ve tümörlerde, kanlı olup
olmamasına bakılmaksızın kirlenmiş tüm malzemelerde, bütünlüğü bozulmuş deri
ve mukozada uygulanmaktadır. Koruyucu önlemler gömlek, maske ve eldiven gibi
koruyucu giysilerden oluşur ve mikroorganizmalar ile kişi arasında bir bariyer
Koruyucu önlemler oluşturur. Bulaşma yoluna yönelik önlemler, bulaşıcılığı fazla ya da epidemiyolojik
gömlek, maske ve olarak önemli, tanımlanmış ya da şüphe edilen enfeksiyonu olan hastalara
eldiven gibi koruyucu
bulaşma yoluna yönelik olarak ve her zaman standart önlemlere ek olarak
giysilerden oluşur ve
mikroorganizmalar ile uygulanır (Tablo 6.1).
kişi arasında bir bariyer Eldiven giyme: Eldivenler cilt ile potansiyel mikroorganizma içeren herhangi
oluşturur. bir madde ya da vücut sıvısı arasında bariyer oluşturur. Mukoz membranlar ya da
bütünlüğü bozulmuş deriyle temasta temiz, steril eldiven giyilmelidir. Aynı hastada
farklı girişimler için eldiven değiştirilmelidir. Kullanım sonrası çevreye
dokunmadan eldiven çıkartılmalı, doğru şekilde atılmalı ve eller yıkanmalıdır.
Maske, gözlük, yüz siperliği takma: Hastaya ait materyallerin sıçrama
olasılığı olduğunda mükoz membranları korumak için kullanılmaktadır. Günlük
kullanılan maskeler bazı mikroorganizmaların geçişini engelleyememektedir. Özel
durumlarda sağlık profesyonellerini korumak için daha etkili olan ve en yaygın
kullanılan N-95 solunum maskeleri geliştirilmiştir.
Önlük giyme: Önlük mikroorganizmalar, vücut sıvıları veya salgılara maruz
kalmayı önlemek için bariyer oluşturur. Kirli önlük hasta odasından çıkmadan
çıkartılmalı ve sonra eller yıkanmalıdır.
Galoş giyme: Galoş kullanımı ile hastane enfeksiyonlarının azaldığını,
önlendiğini gösteren bilimsel veri yoktur. Ameliyathanede galoş giyimi standart
enfeksiyon kontrol önlemleri çerçevesinde uygulanır. Hasta çıktılarından cerrahi
ekibi korumaya yöneliktir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Enfeksiyon Kontrolü

Hastada kullanılan aletler: Tek kullanımlık araçlar uygun biçimde ortamdan


uzaklaştırılmalıdır. Yeniden kullanılabilecek aletler sterilizasyon/dezenfeksiyon
işlemi uygulanmadan başka bir hasta için kullanılmamalıdır.

Tablo 6.1: Bulaşma Yollarına Göre Alınacak Standart Önlemler

Bulaşma
Özel Oda Eldiven Gömlek Maske
Yolu

Aynı tanıya
Temas sahip Gereksinim Gereksinim Gereksinim
Önlemleri hastalar duyulmaktadır. duyulmaktadır. duyulmamaktadır.
aynı odada
bulunabilir.
Enfeksiyon Kontrol
Komitesi, enfeksiyon Aynı tanıya
Gereksinim Yakın temasta
kontrolü ile ilgili günlük Damlacık sahip Gereksinim
duyulmamakta gereksinim
Önlemleri hastalar duyulmamaktadır.
işleyişten sorumludur. aynı odada
dır. duyulmaktadır.
Amacı, hastane bulunabilir.
infeksiyon kontrol
uygulamasını ge- Gereksinim
duyulmamaktadır.
liştirmek ve uygun Bilinen veya şüpheli
politikaları önermektir. Kapı kapalı
tüberkülozlar ve
tutulmalı veya Gereksinim
Hava Yolu Gereksinim meningokoksik
hava filtre duyulmamakta
Önlemleri duyulmamaktadır. sepsis gibi
yolu ile dır.
hastalıklar için N95
temizlenmeli
maskesine
(HEPA filtre).
gereksinim
duyulmaktadır.

Enfeksiyon Kontrol Komitesi


Son yıllarda hastane enfeksiyonlarına giderek daha fazla önem verilmeye
başlanmış ve bu konu gelişmiş ülkelerde en önemli kalite göstergesi hâline
gelmiştir. Hastane enfeksiyonlarını tamamen önlemek mümkün değildir. Ancak
enfeksiyon kontrolü ile enfeksiyon gelişme sıklıklarını ve buna bağlı olarak da
yüksek morbidite ve mortaliteyi, maliyeti ve hastanede yatış süresini azaltmak
mümkündür. Bu amaçla hastanelerde etkin enfeksiyon kontrol programlarının
hazırlanıp uygulanması gerekmektedir.
Enfeksiyon Kontrol Komitesi, enfeksiyon kontrolü ile ilgili günlük işleyişten
sorumludur. Amacı; hastane enfeksiyon kontrol uygulamasını geliştirmek ve uy-
gun politikaları önermektir. Hastanenin yatak sayısı, hizmet verdiği klinik dallar,
tanı ve tedavi olanakları, geliştirilecek modelleri etkilemektedir. Modeller ülkelere
göre farklılık göstermektedir. Hastanenin kapasitesine göre karma bir model için-
de aşağıdaki hastane elemanlarının birkaçı yer almalıdır. Bunlar;

 Klinikte hizmet veren bir hekim

 Enfeksiyon kontrol hemşiresi


 Mikrobiyolog

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Enfeksiyon Kontrolü

 Enfeksiyon kontrol uzmanı

 Hastane yönetiminde görevli eleman


 Farmakolog

 Toplum hekimi ve epidemiyolog


 Eczane sorumlusu
 Dezenfeksiyon ve sterilizasyon sorumlusu
 Sekreter ve bilgi işlem uzmanı
Enfeksiyon Kontrol Komitesinin hastane enfeksiyonlarının kontrolü ve
Hastaneye başvuran
tüm hastalara tanı önlenmesi için önemle üzerinde durduğu 4 ana konu bulunmaktadır. Bunlar;
konulup gerekli  Sürveyans
izolasyon yöntemi
uygulanıncaya kadar,  Eğitim
standart önlemler
 Antibiyotik kullanım politikasının oluşturulması
uygulanmalıdır.
 Dezenfeksiyon, antisepsi, sterilizasyon politikalarının gerçekleştirilmesidir.
Hastalar ve sağlık çalışanlarında hastane enfeksiyonlarını azaltmak için
hastaneye başvuran tüm hastalara tanı konulup gerekli izolasyon yöntemi
uygulanıncaya kadar standart önlemler uygulanmalıdır.
Enfeksiyon kontrolü hasta bakımında bir kalite standardı olup hem hasta
hem de sağlık ekibinin güvenliği için gereklidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Enfeksiyon Kontrolü

•Enfeksiyon kontrolü hasta bakımında bir kalite standardı olup gerek hasta
gerekse sağlık ekibinin güvenliği için gereklidir. Hasta bakım ve tedavi
işlevlerinde bütün sağlık çalışanlarının enfeksiyon kontrol önlemlerine dikkat
etmesi ve dikkat etmeyenleri uyarması son derece önemlidir. Sağlık
profesyonelleri tıbbi ve cerrahi asepsi ilkelerine uygun olarak bu tekniklerin
uygulama basamaklarını yerine getirmelidir. Tanı, tedavi ve bakım
işlevlerinde uluslararası kabul görmüş temel izolasyon önlemleri tüm sağlık
Özet
çalışanları tarafından kullanılmalıdır.
•Hastanelerin tanı ve tedavi hizmetlerinin tamamını üstlenmeleri nedeni ile
kompleks bir yapıya sahip olmaları hastane enfeksiyonlarının görülme
sıklığını da artırmaktadır. Son yıllarda hastane enfeksiyonlarına giderek daha
fazla önem verilmeye başlanmış ve gelişmiş ülkelerde en önemli kalite
göstergesi hâline gelmiştir. Hastane enfeksiyonlarını tamamen önlemek
mümkün değildir. Ancak enfeksiyon kontrolü ile gelişme sıklıklarını ve buna
bağlı olarak maliyeti ve hastanede yatış süresini azaltmak mümkündür.
•Enfeksiyon Zinciri
•Enfeksiyon Etkeni (Ajanı): Bakteri, virüs, mantar ve parazit olabilir.
Enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara
bağlıdır: Enfeksiyon kaynağı insan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak)
olabilir. Mikroorganizmanın sayısına,Mikroorganizmanın virulansına (hastalık
yapma kabiliyetine), Bireyin vücut direncine, Mikroorganizmanın kişiye
temas süresine ve yakınlığına.
•Enfeksiyonun Kaynağı (Rezervuar): Mikroorganizmaların doğal olarak yaşayıp
üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan ve cansız nesneler (su, toprak) olabilir.
Enfeksiyon zinciri enfeksiyon etkeninin kaynağa yerleşmesiyle başlar.
Kaynakta enfeksiyon, endojen ve eksojen enfeksiyon olmak üzere iki şekilde
oluşabilir. Endojen enfeksiyon, organizmada bulunan yararlı ve zararlı
mikroorganizmaların çeşitli nedenlerle patojen hâle geçmesi ile oluşur.
Eksojen enfeksiyon ise dışarıdan bir mikroorganizmanın organizmaya girişi ile
oluşur.
•Kaynaktan Çıkış: Enfeksiyon zincirinin devam edebilmesi için kaynaktan
mutlaka çıkması gerekir. Her mikroorganizmanın kaynaktan çıkması için bir
çıkış kapısı bulunmaktadır. İnsanda; solunum sistemi, boşaltım sistemi,
sindirim sistemi ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerler çıkış kapısı olarak
adlandırılabilir
•Bulaşma Yolu: Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere
taşınırlar. Taşınma doğrudan (direkt) veya dolaylı (indirekt) olabilir. Bu
taşınmada, vektör ve portör önemli rol oynamaktadır. Vektör: Sinek, bit,
kene, fare gibi bazı hayvanlar etkenin taşıyıcısıdır. Bunlara vektör denir.
Portör; Bir insan ya da hayvan bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve
başkalarına bulaştırdığı hâlde kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu
kişilere portör denir.
•Giriş Kapısı: Mikroorganizmaların konakçıya girdiği yerlerdir, genellikle giriş
ve çıkış yolları aynıdır.
•Konakçı: Enfeksiyon zincirinin tamamlanması için konakçının olması gerekir.
Mikroorganizmaların enfeksiyon yapabilmesi için savunma gücü olmayan bir
konakçı bulmaları veya konakçının savunma gücünü kırmaları gerekir.
Özellikle vücut direnci azalmış, kronik hastalığı olan, dengesiz beslenen, aşırı
yorgun, alkol/sigara bağımlılığı olan ve bağışıklık sistemi yetersiz olan kişiler
uygun konakçıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Enfeksiyon Kontrolü

DEĞERLENDİRME SORULARI
I. Enfeksiyon etkeni
II. Giriş kapısı
III. Enfeksiyon kaynağı
IV. Bulaşma yolu
V. Konakçı
VI. Kaynaktan çıkış
1. Enfeksiyon zincirinin sıralanışı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak
verilmiştir?
a) II, III, V,I,VI, IV
b) I,V,III, II, IV, VI
c) I,III, VI, IV, II, V
d) I,II, V,III, IV, VI
e) II, III, V,VI, IV, I

2. Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyon etkeninin hastalık oluşturma


potansiyelini etkileyen faktörleden değildir?
a) Mikroorganizmanın kişiye temas süresi ve yakınlığı
b) Mikroorganizmanın sayısı
c) Bireyin cinsiyeti
d) Mikroorganizmanın virulansı
e) Bireyin vücut direnci

3. Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyondan korunmada en etkili yoldur?


a) Yoğun antibiyotik kulanmak
b) Elleri yıkamak
c) Mikroorganizmadan arındırılmış bir ortamda yaşam sürmek
d) Eldiven kullanmak
e) Haftada bir doktora giderek kontrol yaptırmak

4. “İleri derecede dirençli olan bakteri sporları da dâhil tüm


mikroorganizmaların öldürülmesi veya uzaklaştırılmasıdır.” şeklinde
tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangidir?
a) Antisepsi
b) Sanitasyon
c) Dezenfeksiyon
d) Steriizasyon
e) Adsorbsiyon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Enfeksiyon Kontrolü

5. Aşağıdaki yöntemlerden hangisi mikroorganizmaları serum, kan ürünleri,


damar içi sıvılar, enzimler ve vitaminlerden uzaklaştırmak için kullanılır?
a) Filtrasyon ile sterilizasyon
b) Elektromanyetik dalga ile sterilizasyon
c) Işınlama ile sterilizasyon
d) Gaz ile sterilizasyon
e) Kimyasal madde ile sterilizasyon

6. Aşağıdakilerden hangisi el hijyenini sağlamak için gerekli olan öncelikli


uygulamalar arasında yer almaz?
a) Her işlemden önce eldiven kullanmak
b) Ellerde görünür bir kirlenme yoksa alkol bazlı antiseptikler kullanmak
c) En etkili temizlik için devamlı cerrahi el yıkama yapmak
d) Vücut sıvılarıyla bulaşma sonrası su ve sabun kullanmak
e) Mümkün olduğunca kozmetik ve takılar kullanmamak

7. “Proteinleri çökelttiği için, açık yara ve mukozada kullanılmamalıdır.”


şeklinde tanımlanan solüsyon aşağıdakilerden hangisidir?
a) Klorlu solüsyonlar
b) Pavidon iyodin
c) Alkol solüsyonları
d) Klorheksidin
e) Formaldehit

8. Aşağıdakilerden hangisi hastane enfeksiyonlarının kontrolü ve


önlenmesinde birinci grup önlemler arasında yer alır?
a) Sık aralıklarla ultraviole ışınlaması
b) Aseptik tekniğe dikkat etme
c) İzolasyon önlemleri
d) Hastane personelinin eğitimi
e) Çevreden kültür alınması

9. Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyon kontrol komitesinin hastane


enfeksiyonlarının kontrolü ve önlenmesi için üzerinde durduğu konular
arasında yer alır?
a) Her hastaya en az 21 günlük antibiyoterapi uygulamak
b) İzolasyon uygulamak
c) Antibiyotik kullanım politikalarını oluşturmak
d) Etkili antibiyotiklerin üretilme sorumluluğunu üstlenmek
e) Primer olarak hastane temizliği ile ilgilenmek

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Enfeksiyon Kontrolü

10. Aşağıdakilerden hangisi enfeksiyon kontrol komitesinde yer almaz?


a) Enfeksiyon kontrol hemşiresi
b) Mikrobiyolog
c) Eczane sorumlusu
d) Farmakolog
e) Patolog

Cevap Anahtarı:

1.c, 2.c, 3.b, 4.d, 5.a, 6.c, 7.c, 8.b, 9.c, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Enfeksiyon Kontrolü

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Delaıme, S. C, Ladner, P. K. (2002). Fundamentals of Nursing: Standart & Practice,
United States of America: Delmar Nursing.
Günaydın, M., Esen, Ş., Saniç, A., Leblecioğlu, H. (2002). Sterilizasyon,
Dezenfeksiyon ve Hastane İnfeksiyonları, İstanbul: Simad Yayınları.
İnanç, N., Hatipoğlu, S., Yurt, V., Avcı, E., Akbayrak N., Öztürk E. (2000). Hemşirelik
Esasları, Ankara: Damla Matbaacılık, Reklamcılık ve Yayıncılık Tic. Ltd.Şti.
Perry, G. A., Potter, P. A. (2004). Clinical Nursing: Skill & Techniques, St Louis:
Mosby.
Potter, P. A.,Perry, G. A. (2003). Basic Nursing: Essentials for Practice, St Louis:
Mosby.
Taylor, C., Lillis, C., LeMone, P. (2001). Fundamentals of Nursing: The Art &
Science of Nursing Care, Philadelphia: Lippin-cott Williams & Wilkins.
Ulusoy, E, Görgülü, R.S. (2000). Hemşirelik Esasları - Temel Kuram, Kavram, ilke ve
Yöntemler, Ankara: 72 TDFO Ltd. Şti.
Sabuncu, N., Ay, FA., (2008). Klinik Beceriler, İstanbul: Nobel Maatbacılık.
Ay, F., Ertem, Ü., Özcan, N., Ören, B., Işık, R., Sarvan, S.b(2008). Temel Hemşirelik,
İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık.
Enfeksiyon Kontrol Komitesi, Etlik İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
http://www.etlikihtisaseah.gov.tr/phpsite/images/dosyalar/ekutuphane/En
f.%20kontrol%20komitesi.pdf.
Ertek, M. (2008). Hastane Enfeksiyonlar: Türkiye Verileri, Ankara: İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Sempozyum Dizini No:60.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


KADIN SAĞLIĞI

• Kadın Sağlığının Tanımı ve


İÇİNDEKİLER

Önemi
• Kadın Sağlığı ile Anne Sağlığı
Arasındaki İlişki TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Kadının Yaşam Dönemleri Prof. Dr.
• Kadın Sağlığı Göstergeleri
• Kadın Sağlığı Sorunları Türkan PASİNLİOĞLU
• Kadın Sağlığı Sorunlarına
ÇözümÖnerileri
• Türkiye’de Kadının Durumu

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Kadın sağlığının önemini
anlayacak,
HEDEFLER

• Kadının yaşam dönemlerini


bilecek,
• Kadın sağlığı göstergelerini ve
kadın sağlığı sorunlarını
öğrenecek,
• Kadın sağlığı sorunlarına çözüm
yollarını bilecek,
• Türkiye’de kadın sağlığının
durumu hakkında bilgi sahibi ÜNİTE
olacaksınız.

7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
1
Kadın Sağlığı

Kadın Sağlığının Tanımı ve Önemi

Kadın Sağlığı ile Anne Sağlığı Arasındaki İlişki

Kadının Yaşam Dönemleri


KADIN SAĞLIĞI

Kadın Sağlığı Göstergeleri (Ölçütleri)

Kadın Sağlığı Sorunları

Kadın Sağlığı Sorunlarına Çözüm Önerileri

Türkiye’de Kadının Durumu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Kadın Sağlığı

GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1948 yılında sağlığı şöyle tanımlamıştır:
”Yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmaması değil, kişinin bedensel, ruhsal ve
sosyal yönden tam bir iyilik hâlidir.”
Sağlık insanlar için önemli bir olgudur. Çünkü sağlıklı olunduğu sürece
hayattan zevk alınabilmekte, bağımsız ve verimli bir yaşantı söz konusu
olabilmektedir. Sağlık, hayatı anlamlı kılan en önemli faktördür. Şüphe yok ki
Sağlık, insanlar için toplumdaki her bireyin sağlığı önemlidir. Dünyadaki tüm toplumlarda toplam
önemli bir olgudur. nüfusun yarısını oluşturan kadınların sağlığı da her bireyin sağlığı kadar önem taşır.
Ancak, kadın ve erkeğin biyolojik cinsiyeti ve üremeye ilişkin fizyolojik
fonksiyonlarının farklılığı nedeniyle kadınların hastalık yükü erkeklere göre çok
daha yüksektir ve kadınlar bu açıdan riskli grupta yer alırlar.
Kadın sağlığı, kendi sağlığının yanı sıra çocuk, aile ve toplum sağlığını
etkilerler. Yani kadın ne kadar sağlıklı ise onun doğuracağı çocuklar da o kadar
sağlıklı olacaktır. Aynı şekilde, sağlıklı çocuklardan sağlıklı aile ve sağlıklı ailelerden
sağlıklı toplum oluşacaktır.
Diğer taraftan, kadınlar toplumun kendilerine biçtiği roller nedeniyle
sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilecek birçok olumsuz uygulama ile karşı
karşıya kalmaktadırlar. Kadının cinsiyeti nedeni ile ona yüklenen rol ve
sorumluluklar ne yazık ki kadınların hem sağlıklarını bozmakta hem de diğer
bireyler gibi tüm haklarını tam olarak kullanamamasına yol açmaktadır. Bütün
bunlar ne yazık ki kadın sağlığı için adeta bir kısır döngü oluşturmaktadır.
İyi bilinen bir gerçek var ki kadının toplumsal statüsü ile sağlığı arasında
önemli bir ilişki bulunmaktadır. Kadının statüsü ne kadar yüksek olursa sağlığı da o
denli iyi olmakta, statüsü düştükçe sağlığı da buna paralel olarak bozulmaktadır.
Sağlık, hayatı
Kadının toplumdaki statüsünü belirleyen en önemli faktörler eğitimi ve gelir
anlamlı kılan en
getiren bir işte çalışma (istihdam) durumudur. Kadınların eğitim düzeyi ile gelir
önemli faktördür.
düzeyi yükseldikçe buna paralel olarak sağlık durumu da daha iyi hâle gelmektedir.
Kadın sağlığı, toplumların gelişmişlik göstergelerinden birisdir. Bir toplumda
kadınların sağlığı ne kadar iyi durumda ise o toplum o kadar gelişmiş demektir.
Çünkü gelişmiş toplumlarda kadınların eğitim düzeyi daha yüksektir ve kendilerine
ait bir gelirleri bulunur. Bu özellikteki kadının aile ve toplumdaki statüsü iyi
durumdadır. Statüsü iyi olan kadınlar kendileri ile ilgili her türlü kararı kendileri
verir ve kadın sağlığını bozan faktörlerden uzak durur.

KADIN SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMİ


Kadın Sağlığı: Bir kadının döllenmeden başlayarak ölümüne kadar olan
yaşamının her döneminde bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyi durumda
Kadının toplumsal
olmasıdır.
statüsü ile sağlığı
arasında önemli bir Toplumdaki her bireyin sağlığı şüphe yok ki çok önemlidir. Kadın sağlığı da
ilişki vardır. her bireyin sağlığı gibi önemlidir. Ancak kadınlar, doğurganlık özelliğine sahiptirler
ve üremenin temelini oluştururlar. Bu nedenle kendi sağlıklarının yanı sıra çocuk,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Kadın Sağlığı

aile ve toplum sağlığı üzerinde de etkilidirler. Kadın aynı zamanda annedir ve kadın
ne kadar sağlıklı ise doğurduğu çocuk da o kadar sağlıklı olur. Sağlıklı çocuklardan
sağlıklı aileler, sağlıklı ailelerden de sağlıklı toplum oluşur. Bundan dolayı kadın
sağlığının aile ve toplumdaki diğer bireylere göre özel bir yeri ve önemi
bulunmaktadır. Kadın sağlığı düzeyi, aynı zamanda bir toplumun gelişmişlik
Kadın sağlığı, düzeyini de gösterir. Bir toplumda kadın sağlığı ne kadar iyi durumda ise o toplum
toplumların o kadar gelişmiş bir toplumdur.
gelişmişlik
göstergelerinden KADIN SAĞLIĞI İLE ANNE SAĞLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİ
biridir. Kadın sağlığı ile anne sağlığı arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Kadın
yaşamının önemli bir dönemini doğurganlık dönemi, yani annelik dönemi
oluşturur. Başka bir deyişle, anne sağlığı kadın sağlığı içinde yer alır ve kadın
sağlığının bir alt boyutudur. Kadın sağlığı daha geniştir ve anne sağlığını da kapsar.
Kadın sağlığını etkileyen bütün faktörler anne sağlığını, anne sağlığını etkileyen
bütün faktörler de kadın sağlığını etkiler.

KADININ YAŞAM DÖNEMLERİ


Kadın sağlığı Bir kadının doğumundan ölümüne kadar olan yaşamı, bazı dönemlere
çocuk, aile ve ayrılır. Bu dönemler bazen daha ayrıntılı bir şekilde irdelenebilir ve buna bağlı
toplum sağlığını olarak dönem sayısı da artırılabilir. Ancak temel olarak bakılacak olursa, kadının
etkiler. yaşamı 5 döneme ayrılır. Bu dönemler çok kesin sınırlarla ayrılamaz. Çünkü her
kadının bireysel özellikleri farklı olacağından bu dönemler de her kadın için biraz
erken veya biraz geç olabilir. Burada verilen yaşlar, yaklaşık veya ortalama
yaşlardır.
Çocukluk Dönemi (0-10 yaş): Doğum ile başlayan bu dönem yaklaşık 10 yaşa
kadar sürer. Bu dönemde sağlık açısından cinsiyetin bir önemi bulunmamaktadır.
Başka bir deyişle, kız ve erkek çocuklarda sağlık ve hastalık bakımından bir farklılık
görülmez. Ancak toplumdaki gelenek ve görenekler kız çocukları ile erkek
çocukların yetiştirilmesinde etkili olur. Çocukların giyim, yeme içme ve davranış
geliştirmelerinde bu geleneklerin etkilerini görmek mümkündür. Toplumun
Anne sağlığı, özellikle eğitim düzeyinin düşük olduğu kesimlerinde geleneklerin etkisi fazladır.
kadın sağlığının Ne yazık ki böyle toplumlarda kız çocukları erkek çocuklar kadar önemli görülmez.
bir alt boyutudur. Buna bağlı olarak da kız çocuklarının yaşamını baştan sona olumsuz yönde
etkileyecek olan yanlışlıklar yapılır. Eğitim düzeyi yüksek olan toplumlarda
geleneklerin etkisi azalır. Kız ve erkek çocuklarına daha eşit davranıldığı gözlenir.
Çocukluk dönemi hayatın en güzel dönemidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Kadın Sağlığı

Çocukluk dönemi
hayatın en güzel
dönemidir.

Resim 7.1. Kız çocuğu.

Ergenlik Dönemi (10-19 yaş): Adölesan dönemi de denen bu dönem,


çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Bu dönem için belirtilen yaşlar kişiden
kişiye büyük değişiklikler gösterir. DSÖ, 10-19 yaş grubunu ergen, 15-24 yaş
grubunu genç olarak tanımlamaktadır. Kızlarda ergenlik dönemi erkeklere göre 1-2
yıl daha erken başlamaktadır. Ergenlik genellikle kızlarda 10-12 yaşlarında,
erkeklerde 11-16 yaşlarında başlar. Ergenliğin başlamasını birçok faktör
Doğum ile başlayan etkilemektedir. Bunların başında kalıtım, cinsiyet, vücut tipi, beslenme, bazı
çocukluk dönemi hastalıklar (hipofiz tümörü vb.) ve çevresel özellikler (iklim, TV, internet vb.)
10 yaşa kadar gelmektedir.
sürer.
Ergenlik dönemi, kız çocuğunun bedeninde fiziksel ve ruhsal bakımdan
birçok değişikliğin yaşandığı dönemdir. Kızlarda ergenliğin başlaması kadın cinsiyet
hormonlarından olan östrojen hormonunun salgılanması ile olur. Östrojen
hormonu kız çocuklarının yumurtalıklarından salgılanır. Bu hormon kız
çocuklarında üreme organlarının ve memelerin gelişmesinde rol oynar. Ayrıca
ergenlik döneminde kız çocuğunun beden yapısında kadına özgü bir görünüm
oluşmasını sağlar. Bunun yanı sıra gebe kalma ve doğum yapma gibi üreme
yetenekleri de bu dönemde kazanılır.
Karşı cinse ilgi duyma bu dönemin en karakteristik özelliklerinden biridir.
Ergenlik kızlarda Bedenlerine, dış görünümlerine dikkat eder, önem verirler. Bazen dış
10-12, erkeklerde
görünümlerinden memnun olmazlar ve bu yüzden dışarı çıkmak istemezler.
10-16 yaşlarında
başlar. Beslenmelerine ne yazık ki dikkat etmezler. Buna bağlı beslenme bozukluğu
yaşarlar. Akran ve arkadaşlara olan ilgi en üst düzeydedir. Bunun nedeni
sosyalleşme ve bağımsızlık oluşturma çabalarıdır. Kimlik kargaşası yaşarlar. Çünkü
ne çocuktur ne yetişkin. Aileleriyle ve toplumdaki diğer bireylerle kuşak çatışması
yaşarlar. Bedeninde ve ruhundaki değişikliklere uyum sağlamak kolay olmaz. Bu
yüzden, ergenlik dönemi psikolojik olarak en çalkantılı dönemdir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Kadın Sağlığı

Ergenlik dönemi
psikolojik olarak en
çalkantılı dönemdir.

Resim 7.2. Ergenlik dönemindeki kız çocuğu.

Doğurganlık Dönemi (15-49 yaş): Bu dönem kadın hayatının en verimli ve en


anlamlı dönemidir. Bu dönemde kadın evlenir ve çocuk sahibi olur, yani anne olur.
Kadına özgü olan ve kadını özel kılan gebelik, doğum ve lohusalık süreçleri bu
dönemde yaşanır. Bu özellikleri/yetenekleri onları özel kılar. Ancak bunun bir
Doğurganlık bedeli vardır ve bu bedel ağırdır. Kadın bu dönemde üreme sağlığı sorunları ile
dönemi, kadın sıkça karşılaşır. Ayrıca cinsel olarak aktif olduğu için cinsel yolla bulaşan hastalıklar
hayatının en verimli
açısından riskli bir konumdadır. Kadının eğitimi ve gelir düzeyi iyi durumda ise
ve anlamlı
dönemidir. bunların üstesinden rahatça gelebilir. Değilse bu sorunların altında ezilir, sağlığı
bozulur ve bazen de hayatını kaybedebilir.
Ayrıca bu dönem kadının mesleki kariyerinin en üst noktalarına kadar çıktığı
bir dönemdir. Başka bir deyişle kendini gerçekleştirdiği bir dönemdir. Genel olarak
bakıldığında bu dönemde yaşanan olaylar insan hayatının en önemli olaylarıdır. Bu
nedenle doğurganlık döneminin kadın hayatının anlam bulduğu bir dönem olduğu
söylenebilir. Kadın hayatının her döneminde olduğu gibi bu dönemde de sağlıklı
olmanın ön koşulu bir önceki dönemi sağlıklı geçirmiş olmaktır.

Resim 7.3. Doğurganlık dönemindeki kadın ve ailesi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Kadın Sağlığı

Klimakterik Dönem / Menopoz Dönemi (50-60 yaş): Bu dönem erişkinlikten


yaşlılığa geçiş dönemidir. Doğurganlık döneminin sonuna doğru kadınların üreme
yeteneklerinde azalma ve aksamalar meydana gelir. Bu döneme klimakterik
dönem ya da menopoz dönemi denir. Bu dönemde yumurtalıklarda yumurta ve
hormon üretimi belirgin olarak azalır ve bir süre sonra bu faaliyetler tamamen
Kadının üreme durur. Bu dönemde kadınlar adet düzensizliği yaşarlar ve yaklaşık bir yıl sonra adet
yeteneğinin kalıcı
kanamaları tamamen sona erer. Böylece kadının üreme yeteneği kalıcı olarak sona
olarak sona ermesine
menopoz denir. erer. Buna menopoz denir. Bu dönemde kadınların çoğunda birtakım fiziksel
rahatsızlıklar (sıcak basması, terleme, baş ağrısı vb.) görülebilir. Çalışan kadınlar
genellikle bu dönemde emekliye ayrılır. İlaveten bu dönemde çocuklar evlenerek
ya da iş yaşamı nedeniyle evden ayrılırlar. Bütün bunlar kadının hayatını alt üst
edebilir. Çünkü bunlar kadının hayatındaki büyük ve önemli değişikliklerdir.
Menopoz dönemi bazı kadınlar tarafından yaşlanmanın başlangıcı olarak
görülür ve bunu kabullenmede güçlük yaşarlar. Bazen uzman yardımı gerektirecek
kadar sorunlar yaşanabilir. Kadının bakış açısı değiştirilebilirse bu dönem çok daha
verimli ve doyurucu geçirilebilir. Çünkü kadın daha önceki dönemlere göre bu
Bazı kadınlar
menopoz dönemini dönemde birtakım avantajlara sahiptir. Örneğin, yaşam için çok değerli olan birçok
yaşlanmanın tecrübeye sahiptir. Ayrıca bu zamana kadar hayat koşuşturmacası içinde kendisine
başlangıcı olarak ve sevdiklerine yeterince zaman ayıramayan kadın bu dönemde bolca zamana
görür ve sahiptir. Daha önce yapmak isteyip de yapamadığı birçok şeyi artık rahatlıkla
kabullenmede güçlük yapabilir. Bütün bunlar bu dönemin kadına sunmuş olduğu güzellikler olarak
yaşarlar.
görülebilir.

Resim 7.4. Menopoz dönemindeki kadın.

Yaşlılık Dönemi (60-65 yaş ve üstü): Yaşlılık, fiziksel, sosyal, cinsel, psikolojik
ve zihinsel fonksiyonlarda ilerleyici bozulma hâli olarak tanımlanmaktadır.
Toplumda yaşlılık sınırı bazen 60 bazen de 65 yaş olarak kabul edilebilmektedir.
DSÖ yaşlılık sınırını 65 yaş ve üzeri olarak kabul etmektedir. Yaşlılık dönemini de

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Kadın Sağlığı

kendi içinde; 65-74 genç yaşlı, 74-84 orta yaşlı, 85 ve üstü ileri yaşlı olarak
dönemlere ayırmaktadır. Yaşlılık döneminde kadınlar fiziksel, ruhsal ve zihinsel
olarak birçok sorunla yüz yüze gelir. Görme ve işitme duyuları zayıflar, bu nedenle
çevresini algılamada sorunlar yaşar. Fiziksel gücü azalır, buna bağlı olarak hareket
etmede ve iş yapmada zorluklar yaşar. Kronik hastalıklar başta olmak üzere, birçok
Yaşlılık dönemi, hastalık bu dönemde sıkça görülür. Kadın bütün bunlarla mücadele etmeye çalışır
hayatın en zor ancak birçoğu ile baş edemez. Diğer taraftan, bu dönemde çocuklar kendilerine
dönemidir. başka bir hayat kurmuş ve evden ayrılmış olurlar. Kadın eşiyle yaşamakta ve
birbirlerine destek olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bir süre sonra, büyük olasılıkla
kadın eşini de kaybeder (kadınların ortalama yaşam süresi erkeklerden fazladır) ve
tamamen yanız kalır. Yaşlılık dönemi, hem kadınlar hem de erkekler için hayatın
en zor dönemidir. Kadının yaşlılık dönemini sağlıklı geçirebilmesi için daha önceki
dönemlerin de sağlıklı geçirilmiş olması gerekir. Sağlıksız geçirilen önceki
dönemlerin ardından sağlıklı bir yaşlılık geçirmeyi beklemek yanlış olur. Bu
nedenle tüm yaşam dönemlerinin sağlıklı geçirilmesi önem arz eder.

Resim 7.5. Yaşlılık dönemindeki kadınlar.

KADIN SAĞLIĞI GÖSTERGELERİ (ÖLÇÜTLERİ)


Bir toplumdaki kadınların ne kadar sağlıklı olduğunu belirlemeye yarayan
bazı göstergeler (ölçütler) vardır. Bunlara kadın sağlığı göstergeleri denir. Bu
göstergeler aynı zamanda bir toplumun gelişmişlik düzeyini de gösterdiğinden
Kadın sağlığı önem taşır. Çok sayıda kadın sağlığı göstergesi bulunmaktadır. Bu göstergelerden
göstergeleri, bir en önemlileri aşağıda verilmiştir.
toplumdaki kadınların Kadın Sağlığı ile İlgili Temel Göstergeler:
ne kadar sağlıklı
olduğunu belirlemeye  Eğitim durumu
yarar.
 İlk evlenme yaşı

 Çalışma yaşamına katılım (istihdam)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Kadın Sağlığı

 Ekonomik durum (gelir)


 Doğumda beklenen yaşam süresi

Etkinlik
Bireysel
•Siz de kadın sağlığı göstergelerini esas alarak çevrenizdeki
kadınların ne kadar sağlıklı olabileceğini tahmin
edebilirsiniz.

KADIN SAĞLIĞI SORUNLARI


Kadınlar yaşamları boyunca birçok sağlık sorunu ile karşılaşırlar. Bunların
büyük bir kısmı kadın olmak ile ilgilidir. Bu nedenle bu sorunlara kadın sağlığı
sorunları denir. Kadınların sağlık sorunlarının doğurganlık döneminde yoğunlaştığı
görülür.
Kadınların sağlık
Türkiye’de Başlıca Kadın Sağlığı Sorunları:
sorunları doğurganlık
döneminde  Beslenme bozukluğu ve anemi
yoğunlaşır.
 Meme, rahim ve yumurtalık kanserleri
 Üreme organları enfeksiyonları
 Pelvik organlarda sarkma
 Cinsel taciz ve tecavüz
 Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (Gonore, Sifiliz, AIDS vb.)
 Kadına yönelik şiddet

KADIN SAĞLIĞI SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ


Kadın sağlığı sorunlarını önlemek ve var olanları gidermek için çok sayıda
çözüm önerisi sunulabilir. Ancak bunların içerisinde anahtar rol oynayan üç
tanesinden söz edilecektir. Bunlar:

Kadın sağlığı Eğitim Düzeyinin Yükseltilmesi: Kadının eğitimi ile sağlığı arasında çok yakın
sorunlarının bir ilişki vardır. Kadın sağlığı sorunlarının temelinde kadının eğitimsizliği
temelinde kadının yatmaktadır. Genel olarak, eğitimli kadınların daha sağlıklı, eğitimsiz kadınların
eğitimsizliği daha sağlıksız olduğu söylenebilir. Kadın sağlığı sorunlarının eğitimsiz ya da düşük
yatmaktadır. eğitimli kadınlarda pik yaptığı görülür. Eğer kadınlar yeterince eğitimli olurlarsa
yaşanan sorunların çok büyük bir kısmı kendiliğinden sona erecektir. Çünkü kadın,
eğitimi sayesinde daha bilinçli olur. Kendi sağlığı ile ilgili olarak kararlarını kendi
verir ve böylece sağlığı ile ilgili sorumluluk alır. Zaten sağlıklı olmanın temel koşulu
da budur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Kadın Sağlığı

Eğitimli kadınlar bilinçli olmaları ve kendi hayatları ile ilgili her türlü kararı
kendilerinin verebiliyor olmaları sayesinde erken yaşta evlenmez ya da
evlendirilmezler. Erken evliliğin ardından gelmesi beklenen ve aşağıda belirtilmiş
olan kadın sağlığını bozacak türden dört tip gebelik ve doğum olayları yaşanmaz.
Eğitimli kadınlar kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanırlar.
Eğitimli kadın, hem
başkasına bağımlı Ayrıca eğitimli kadınlar muhtemel gelir getiren bir işte çalışırlar ve ekonomik
olmaz hem de olarak daha güçlüdürler. Ailede ve toplumda söz sahibi olurlar, yani statüleri
başkasına yük olmaz. yüksek olur. Böylece hem başkalarına bağımlı olmazlar hem de başkalarına yük
olmazlar. Bütün bu nedenlerle kız çocuklarının eğitimini mümkün olan en üst
düzeye çıkarmak gerekmektedir.
Erken Yaşta Evlenmenin Önlenmesi: Türkiye’ de kadınların ilk evlenme yaş
ortalaması son yıllarda giderek artma göstermektedir. 2013 yılında kadınların göre
ilk evlenme yaş ortalaması 21 iken, 2018 yılı verilerine göre 24.8’dir. Eğitim düzeyi
ile ilk evlenme yaşı arasında pozitif bir ilişki vardır. Eğitim düzeyi yükseldikçe ilk
evlenme yaşı da yükselmektedir. İlk evlenme yaş ortalaması Türkiye’nin batısında
daha yüksek, doğusu ve güneydoğusunda daha düşüktür. Benzer şekilde kentlerde
daha yüksek, kırsal kesimde daha düşüktür. Kadın sağlığı açısından en uygun
Türkiye’ de ilk evlenme yaşı 20-25 yaşlarıdır. Erken evlenme, adölesan (18 yaşından önceki)
evlenme yaş gebelik ve doğumları beraberinde getirmektedir. Adölesan yaştaki kadınlar fiziksel
ortalaması 24.8’dir. (biyolojik), ruhsal ve sosyal yönden henüz olgunlaşmamış oldukları için bu yaştaki
gebelik ve doğumlar kadın sağlığını olumsuz yönde etkiler. Ayrıca erken yaşta
evlenen kadın, aşağıda belirtilen ve kadın sağlığını bozan dört tip gebelik ve
doğum olaylarını yaşamaya adaydır. Bu yüzden erken evlilikler önlenmelidir.
Kadın Sağlığını Bozan Dört Tip Gebelik ve Doğumlar:
• Erken (adölesan) yaşta (18 yaşından önce)
• Çok sayıda (4’ ten fazla)
• Sık aralıklarla (2 yıldan daha sık)
• İleri yaşta (35 yaşından sonra)
Üreme Sağlığı Hizmetlerinden Yararlanmanın Sağlanması: Kadın sağlığını
bozan sorunların büyük bir kısmı üreme sağlığı sorunlarıdır. Bunların başında da
yukarıda belirtilen dört tip gebelik ve doğumlar gelmektedir. Çünkü bu tip gebelik
ve doğumlarda kadın sağlığını tehlikeye atacak çok sayıda riskli durumla
Kadın sağlığını bozan karşılaşılmaktadır. Örneğin sık aralıklarla olan gebelik ve doğumlarda annede
sorunların büyük bir anemi (kansızlık) sık görülür. Kansızlık ise başta kalp hastalığı olmak üzere, başka
kısmı üreme sağlığı birçok rahatsızlığa zemin hazırlar. Bu tip riskli gebeliklerin önlenmesi kadın
sorunlarıdır. sağlığına önemli katkılar sağlar. Bu amaçla, doğurganlık çağındaki (15-49 yaş) tüm
kadınların, üreme sağlığı hizmetlerinden en üst düzeyde yararlanması
sağlanmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Kadın Sağlığı

• Sık aralıklarla olan gebelik ve doğumlarda annede anemi

Örnek
(kansızlık) sık görülür.
• Kansızlık ise başta kalp hastalığı olmak üzere, başka bir çok
hastalığa zemin hazırlar.

TÜRKİYE’DE KADININ DURUMU


Türkiye Cumhuriyeti kadın konusuna ilişkin olarak dünyada istisnai ve özgün
bir tarihsel deneyim yaşamıştır. Kadınların ilerlemelerine ve güçlenmelerine ilişkin
olarak günümüzde alınan bütün kararlarda ve uygulanan bütün politikalarda bu
Türk kadını, birçok
tarihsel deneyimin yansımalarını görmek mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti’nin
Batı ülkesinden
önce önemli kurulduğu 1923 yılını izleyen yıllarda Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen
kazanımların sahibi reformlar, bir yandan kadının yurttaşlık hakları kazanmasını, diğer yandan Türk
olmuştur. toplumunun yeniden yapılanmasını sağlamış, böylece büyük bir toplumsal değişim
gerçekleştirilmiştir. Laik hukukun benimsenmesi ile kadınların eğitim, çalışma
yaşamı, siyaset gibi kamu alanlarına açılması mümkün kılınmıştır. Devlet eşitlikçi
kamu politikaları ile bu katılımı özendirmiş ve desteklemiştir.
Bu reformlardan Türk kadınını doğrudan etkileyenlerin başında 1924 yılında
kabul edilen, eğitimi tek sistem altında toplayarak kadınlara ve erkeklerle eşit
eğitim imkânı sağlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, kadınların yasal statüsünü
bütünüyle değiştirerek gerek aile içinde gerekse birey olarak eşit haklar sağlayan
ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu’dur. Bunların yanı sıra kadınların
Eğitim, üretken ve yasal statülerinin eşitlenmesinde diğer önemli aşama ise siyasi hakların
kaliteli bir yaşamın kazanılmasıdır. Türk kadınlarına 1930’da yerel, 1934’te de genel seçimlerde seçme
ön koşuludur. ve seçilme hakkı verilmiştir. Türk kadını, birçok batı ülkesinden önce bu önemli
kazanımların sahibi olmuştur.

Eğitim
Modern toplumun en önemli gereklerinden biri olan eğitim, üretken ve
kaliteli bir yaşamın ön koşuludur. Eğitim her şeydir. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 42. maddesindeki “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için
zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır” hükümleri doğrultusunda bütün
kanun, tüzük, yönetmelik vb. hukuki düzenlemeler kadın erkek ayırımı yapmadan
bütün vatandaşlarımızı kapsayacak biçimde yapılmıştır. Birleşmiş Milletler
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Türkiye
tarafından 1985 yılında imzalanmıştır. Bu sözleşme, kadın ve erkek ayırımı
Kadınların eğitim olmaksızın eşit erişim ve eşit fırsat açısından en önemli uluslararası insan hakları
düzeyi yükseldikçe belgelerinden biridir. ‘‘Eğitim Hakkı’’ başlığını taşıyan 10. madde taraf devletlere,
istihdam oranı eğitimde erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı
artmaktadır. ayrımı önleyecek bütün uygun önlemleri alma yükümlülüğü getirmektedir.
Türkiye, bu ve bunun gibi onayladığı uluslararası sözleşmelerle eğitim hususunda
politikalar geliştirmeyi, yasal düzenlemeler yapmayı, bu yasaları uygulamaya
geçirmeyi ve kadın okuryazarlığını %100 olarak gerçekleştirmeyi taahhüt etmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Kadın Sağlığı

Bireysel Etkinlik
•Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)' nin tamamını inceleyebilirsiniz.
•Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.

Türkiye’de kadının eğitimi ile ilgili veriler şöyledir: 6 yaş ve yukarı nüfus
içinde kadın okumaz-yazmazlık oranı %9.8, erkek okumaz-yazmazlık oranı ise %
2.2’dir. Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’ini kadınlar oluşturmaktadır. Her
5 kadından biri okuma yazma bilmemektedir. Yetişkin nüfus içinde (+15) kadın
okumaz-yazmazlık oranı ise %12’dir. Kadınların sadece %3.4’ü üniversite
mezunudur.
Kadının eğitimi ile sağlığı arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim
düzeyi yükseldikçe kadının sağlık durumu da daha iyi hale gelmektedir. Türkiye’de
son 20-30 yılda kadınlarda eğitim daha yaygın hale gelmiştir. Buna bağlı olarak
Kadınlar adölesan genç kadınların eğitim düzeyi daha ileri yaştaki kadınlara göre daha yüksektir.
çağdan başlayarak Ayrıca, kentlerde yaşayan kadınların eğitim düzeyi kırsal kesimde yaşayan
her dönemde kadınlara göre daha yüksektir. Doğu bölgesinde yaşayan kadınların eğitim düzeyi
erkeklere göre daha diğer bölgelerde yaşayan kadınlara göre daha düşüktür. Kadınların eğitim düzeyi
fazla sağlık
onların gelir getiren bir işte çalışma durumunu da etkilemektedir. Eğitim düzeyi
hizmetine
gereksinim duyarlar. yükseldikçe istihdam oranı artmaktadır. Eğitim düzeyinin yükselmesi aynı zamanda
daha iyi işlerde çalışma imkânı vermektedir.

Sağlık
Türkiye, kabul ettiği uluslararası sözleşme ve belgelerde, kadın ve kız
çocuklarına verilecek sağlık hizmetlerinin niteliği ve niceliğini kabul görmüş
uluslararası standartlara yükselteceği sözünü vermiştir. Kadınlar adölesan çağdan
başlayarak her dönemde erkeklere göre daha fazla sağlık hizmetine gereksinim
duyarlar. Bunun birçok nedeni bulunmaktadır. Ancak temel nedeni, üreme
yükünün kadınların üzerinde olması ve bu nedenle sağlık açısından riskli grupta yer
almalarıdır. Kadın sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından, özellikle üreme
sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi
önemlidir.

Üreme sağlığı hizmetleri


Türkiye’ de üreme Doğurgan çağdaki kadınlara sunulan Aile Planlaması (AP) hizmetleri ile
sağlığı hizmetleri
gebelere sunulan Doğum Öncesi Bakım (DÖB ) hizmetleri, doğum hizmetleri ve
ücretsiz olarak
lohusalara sunulan doğum sonu bakım hizmetlerinin hepsine birden üreme sağlığı
verilmektedir.
hizmetleri denir. Türkiye’ de doğum hizmetleri devlet hastanelerinde, diğer üreme
sağlığı hizmetleri ise Aile Sağlığı Merkezleri ve Toplum Sağlığı Merkezleri’ nde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Kadın Sağlığı

ücretsiz olarak verilmektedir. Kadınlara sunulan bu hizmetler, kadın sağlığının


korunması ve geliştirilmesi bakımından hayati önem taşıyan hizmetlerdir.

Doğurganlık hızı
Bir kadının doğurgan olduğu dönem (15-49 yaşlar arası) boyunca doğurduğu
ortalama canlı çocuk sayısına doğurganlık hızı denir. Doğurganlık hızı yükseldikçe
kadın sağlığı bundan olumsuz etkilenir. Türkiye’ de doğurganlık hızı uzun yıllardır
düşme eğilimindedir. 1970’lerin sonunda 4 çocuğun üzerinde olan doğurganlık
Türkiye’de
doğurganlık hızı hızı, 1980’lerin sonunda 3 çocuğa düşmüş; 1990’ lı yıllarda ise 3 çocuğun da altına
2.26’ dır. düşerek 2.6 olmuştur. 2008 yılında yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
(TNSA)’ na göre 2.16 düzeyine kadar gerilemiştir. TNSA 2013 sonuçlarına göre 2.26
olup hafif yükselme eğilimine girmiştir.

Anne ölüm hızı


Anne ölüm hızı, anne sağlığının temel göstergesi olmasının yanı sıra bir
toplumun / bir ülkenin en önemli sağlık ve gelişmişlik göstergelerinden birisidir.
Gelişmiş ülkelerde bu hız oldukça düşük iken gelişmemiş ülkelerde oldukça
yüksektir. Türkiye’de anne ölüm hızı son 20-30 yılda giderek azalma göstermiştir.
Türkiye’de anne
ölüm hızı yüz bin Bunda kadınların eğitim düzeylerinin yükselmesinin payı olduğu kadar kadınlara
canlı doğumda 14.6’ sunulan sağlık hizmetlerinin de rolü bulunmaktadır. Anne ölüm hızı 2005 yılında
dır. yüz bin canlı doğumda 28.5 iken, 2017 yılında 14.6’ ya düşmüştür.

İlk evlenme yaşı


Kadın sağlığı ve üreme sağlığını etkileyen en önemli nedenlerden biri de
erken yaştaki evliliklerdir. Erken evlilik ve ardından gelen adölesan gebelik ve
doğumlar, kadın sağlığını bozan temel faktörlerdendir. Kadın sağlığını bozan dört
tip gebelik ve doğumlar en çok erken evlenen kadınlarda görülmektedir. Türkiye’
de kadın ve erkekler için yasal olan ilk evlilik yaşı 17’dir. Son 20 yılda kadınların ilk
evlenme yaş ortalamasında düzenli bir yükselme olmuştur. Bu yükselmenin temel
Türkiye’de nedeninin kadınların eğitim düzeyindeki artış olduğu söylenebilir. Türkiye’ de
kadınların ilk kadınların ilk evlenme yaş ortalaması 24.8’dir. Kırsal kesimlerdeki kadınlarda ilk
evlenme yaş evlenme yaşı kentlere göre daha düşüktür. Aynı şekilde doğu bölgesinde batıya
ortalaması 24.8’ dir. göre daha düşüktür.

Doğuşta beklenen yaşam süresi


Hem kadınlar hem de erkekler için temel sağlık göstergelerinden biri de
doğuşta beklenen yaşam süresidir. Bu süre, bir kız çocuğu doğduğunda kaç yıl
yaşayacağının umut edildiğini gösterir. Türkiye’de son yıllarda kadınlar için bu süre
giderek artmıştır. Ancak gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında hâlâ düşüktür. Son
verilere göre doğuşta beklenen yaşam süresi kadınlar için 80.7’dir.

Çalışma Yaşamına / İş Gücüne Katılım (İstihdam)


Kadının çalışma yaşamına / iş gücüne katılımı kadın sağlığı ile ilgili
göstergelerden biridir. Ayrıca kadınların iş gücüne katılımı, sürdürülebilir
kalkınmanın önemli bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte ne yazık

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Kadın Sağlığı

ki Türkiye’ de kadınların çalışma yaşamına katılımı istenenin çok gerisindedir.


Türkiye’de kadın istihdamı, temel sorun alanlarından biri olarak varlığını
sürdürmektedir.
Yıllara Göre Kadınların İş Gücüne Katılma Oranı:
1990 yılı %34,1
Türkiye’de kadınların
doğuşta beklenen 2002 yılı %26,9
yaşam süresi 80.7’ dir.
2004 yılı %25,4
2010 yılı %27,6
2013 yılı %31,1
2018 yılı %28.9
Türkiye’ de Kadınların İstihdamı İle İlgili Durum:
• Kadınların eğitim düzeyi arttıkça, iş gücüne katılım olanakları artmaktadır.
Ancak, hâlen eğitimin her kademesinde kadınlar için bir eşitsizlik söz
konusudur.
• Kadınların çalışma yaşamına girmesi veya girdikten sonra işte devamları
Türkiye’de kadın konusunda yasalarda cinsiyete dayalı ayrımcılık söz konusu değildir.
istihdamı istenen • 2003 yılında yürürlüğe giren İş Kanunu’nda aynı veya eşit değerde bir iş için
düzeyde değildir. cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamayacağı
hükmedilmektedir.
• Belli iş ve mesleklerin kadınlara uygun işler olarak toplumsal kabul
görmemesi, görev dağılımda adil davranılmaması, ekonomik kriz
dönemlerinde, önce kadınların işten çıkarılması, özellikle kayıt dışı
sektörde ücretlerin düşük tutulması gibi bazı ayrımcılık örnekleriyle
karşılaşılmaktadır.
• İş piyasasında iş ve mesleklerin kadın işleri ve erkek işleri olarak ayrışıp
toplumsal kabul görmesinden dolayı, kadınlar ancak geleneksel kadın
Günümüzde kadınların
mesleklerinde yoğunlaşmakta, daha düşük statülü ve düşük ücretli işlerde
siyasal hayata katılımı
hâlâ erkeklerle eşit çalışmaya razı olmaktadırlar. Bu işler süreli ve geçici çalışmayı, sosyal
düzeye gelememiştir. güvencesizliği beraberinde getirmektedir.
• Kadın iş gücü ucuz emek olarak emek yoğun iş kolları olan tekstil, gıda, hazır
giyim, tütün gibi sanayi dallarında yoğunlaşmıştır. Ancak, tarım sektörü ile
karşılaştırıldığında bu sektörlerdeki kadın iş gücü oranı düşüktür.
• Çalışma yaşamına girebilen kadınların çalışma yaşamlarını kısa bir dönemde
bitirmesi ve/veya kariyerde yükselme doğrultusunda tüm potansiyelini
ortaya koyamamasının temel nedeni, ev ve iş yaşamını uzlaştırma
konusunda yaşadıkları sorunlardır.

Siyaset ve Karar Alma Mekanizmalarına Katılım


Günümüzde kadınların siyasal hayata katılımı hâlâ erkeklerle eşit düzeye
gelememiştir. Özellikle seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar verme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Kadın Sağlığı

mekanizmalarında yer alma konusunda cinsler arası eşitsizlik çok belirgin bir
biçimde varlığını sürdürmekte ve kadınlar erkeklerin çok gerisinde kalmaktadırlar.
Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsil edilmesinin olumsuz bir
sonucu olarak, kadının statüsünün yükseltilmesinde yeterli gelişme
sağlanamamaktadır. Kadının yer almadığı karar mekanizmalarında çok kere kadın
Kadınların sorunlarına duyarlılık yeterince oluşmamakta, bu sorunların yeterince bilincine
parlamentoda temsil varılamamakta ve dolayısı ile kadın statüsünü yükseltecek yeterli çözümlere
oranı %17’dir. ulaşılamamaktadır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını çok eskiden vermiş olan Türkiye’ de ne
yazık ki kadınların özellikle parlamentoda temsil oranı çok düşüktür. Cumhuriyet
tarihi boyunca hiçbir zaman %20’ye ulaşamamıştır. 2019 yılı itibarı ile
parlamentodaki milletvekili sayısı 600 ve bunların içinde kadın milletvekili sayısı
103’tür. Yani günümüzde kadınların parlamentoda temsil oranı %17’dir. Diğer
taraftan kadının siyasal yaşama katılımının ilk basamağı kabul edilecek yerel
yönetimlerde de temsil sınırlıdır.
Ailede ve toplumda en
çok şiddet gören kişi Kadına Yönelik Şiddet
kadındır. DSÖ şiddeti; “Sahip olunan güç ve kudretin, yaralanma veya kayıpla
sonlanabilecek bir biçimde; kendine, bir başka insana, bir gruba, bir topluma,
uygulanmasıdır.” şeklinde tanımlamıştır.
DSÖ kadına yönelik şiddeti ise; “Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar
veren, fiziksel, cinsel ve ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum
içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi
olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.” şeklinde tanımlamıştır.
Şiddet tüm Dünyada ve Türkiye’de hâlâ önemli bir sorun alanı olarak devam
etmektedir. Bu sorun uzun bir zaman sürecinden geçerek günümüze dek
Eğitim ve gelir düzeyi ulaşmıştır. Şiddet özellikle eğitim düzeyi düşük ve ekonomik açıdan kaynakları kıt
düşük olan kadınlar olan toplumlarda daha belirgin olarak görülmektedir. Ailede ve toplumda en çok
daha çok şiddete maruz şiddet gören kişi kadındır. Ona şiddet uygulayan kişi ise onun en yakınında
kalmaktadır. bulunan erkeklerden (baba, erkek kardeş, eş veya oğlu) birisidir. Bunun nedeni
kadının aile ve toplumdaki statüsünün düşük olması ve erkeğe göre fiziksel olarak
zayıf/güçsüz bir konumda bulunmasıdır.
Kadına yönelik şiddet ile kadın sağlığı arasında olumsuz yönde güçlü bir ilişki
bulunmaktadır. Şiddet, kadın sağlığını bozan en temel sorunlardan biridir.
Şiddet kadın sağlığına vurulan bir darbedir. Şiddet adeta kadını ve sağlığını
darmadağın etmektedir. Şiddet ne biçimde olursa olsun kadınların hayatına korku
ve güvensizliği sokmakta, insan hakları denilen temel hak ve özgürlüklerini
kullanmalarını engellemektedir. Özellikle aile içi şiddet, yaygınlığı tam olarak
bilinemeyen, aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple
de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgudur.
Aile ve toplumda eğitim ve gelir düzeyi düşük olan kadınlar daha çok
şiddete maruz kalmaktadır. Benzer şekilde, aile ve toplumda kadına şiddet
uygulayan erkeklerin de çok büyük bir kısmının eğitim ve gelir düzeyinin düşük

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Kadın Sağlığı

olduğu görülmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve/veya azaltılması


konusunda da eğitim önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet İle İlgili Veriler:
• Eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı
%39
• Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı %25
• Duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı %43,9
• Sadece cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı %15,3
• Gebeliği sırasında fiziksel şiddete maruz kalan kadın oranı %10
• Kadına yönelik fiziksel şiddet oranı kırsal kesimde %43, kentte %38
• En az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmış kadınlardan eğitimi
olmayanların oranı %55,7, lise ve üzeri eğitimi olanların oranı %27
• “Bazı durumlarda erkekler eşlerini dövebilir” ifadesine katılan kadınların
oranı %14,2
Kadına yönelik • Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48,5
fiziksel şiddet oranı
• Sadece eğitim düzeyi düşük olan kadınlar şiddete maruz kalmamaktadır.
kırsal kesimde
Eğitim düzeyi daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3’ü
kenttekinden daha
eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır.
yüksektir.
• Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet, eşlerinden gördükleri
şiddettir.
• Şiddet yaşayan kadınların sağlık sorunları yaşama, intihar etmeyi düşünme
ya da deneme olasılıkları en az 2 kat artmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Kadın Sağlığı

•KADIN SAĞLIĞI
•Kadınlar tüm dünyada ve tüm toplumlarda nüfusun yarısını oluştururlar.
•Toplumdaki tüm bireylerin sağlığı kuşkusuz önemlidir. Bu bağlamda kadınların
da birey olarak sağlığı önem taşır.
•Ancak, kadın sağlığının aile ve toplumdaki diğer bireylere göre özel bir yeri ve
önemi bulunmaktadır. Çünkü kadınlar doğurganlık özelliğine sahiptirler ve
üremenin temelini oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle kendi sağlıklarının yanı
Özet

sıra çocuk, aile ve toplum sağlığı üzerinde etkilidirler.


•Kadın ne kadar sağlıklı ise onun doğurduğu çocuklar da o kadar sağlıklı olur.
Kadın sağlıksız ise doğurduğu çocuklar da sağlıksızdır.
•Sağlıklı çocuklar sağlıklı aileleri, sağlıklı aileler de sağlıklı toplumları oluşturur.
•Kadın sağlığı düzeyi, bir toplumun gelişmişlik durumunu da gösterir. Bir
toplumda kadın sağlığı ne kadar iyi durumda ise o toplum o kadar gelişmiş
toplumdur.
•KADININ YAŞAM DÖNEMLERİ
• Çocukluk dönemi (0-10 yaş)
• Ergenlik dönemi (10-19 yaş)
• Doğurganlık dönemi (15-49 yaş)
• Klimakterik dönem / Menopoz dönemi (50-60 yaş)
• Yaşlılık dönemi (60-65 yaş ve üstü)
•Kadınlar her bir yaşam dönemini ne kadar sağlıklı geçirirse bir sonraki dönem
de o kadar sağlılklı olur.
•Kadınların sağlık sorunlarının doğurganlık döneminde belirgin olarak arttığı
görülür. Bunun nedeni bu çağda gebelik, doğum ve lohusalık olaylarının
yaşanmasıdır.
•Bir toplumdaki kadınların ne kadar sağlıklı olduğunu belirlemeye yarayan bazı
göstergeler (ölçütler) vardır. Bunlara kadın sağlığı göstergeleri denir. Bu
göstergeler aynı zamanda bir toplumun gelişmişlik düzeyini de gösterdiğinden
önem taşır.
•KADIN SAĞLIĞI İLE İLGİLİ TEMEL GÖSTERGELER
• Eğitim durumu
• İlk evlenme yaşı
• Çalışma yaşamına katılım (istihdam)
• Ekonomik durum (gelir)
• Doğumda beklenen yaşam süresi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Kadın Sağlığı

•TÜRKİYE’DE BAŞLICA KADIN SAĞLIĞI SORUNLARI


• Beslenme bozukluğu ve anemi
• Meme, rahim ve yumurtalık kanserleri
• Üreme organları enfeksiyonları
Özet (devamı)

• Pelvik organlarda sarkma


• Cinsel taciz ve tecavüz
• Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (Gonore, Sifiliz, AIDS vb.)
• Kadına yönelik şiddet
•Kadın sağlığı sorunlarının büyük bir kısmı kadınların eğitimsizliğinden
kaynaklanmaktadır.
• Eğitimsizlik başka bir çok sorun alanının oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
•KADIN SAĞLIĞI SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
• Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesi.
• Kadınların erken yaşta (18 yaştan önce) evlenmelerinin önlenmesi.
• Kadınların kendilerine sunulan üreme sağlığı hizmetlerinden
yararlanmalarının sağlanması.
•TÜRKİYE’DE KADININ DURUMU
•Türkiye'de kadın konusuna ilişkin olarak dünyada istisnai ve özgün bir tarihsel
deneyim yaşanmıştır.
•Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılını izleyen yıllarda Atatürk’ün
önderliğinde gerçekleştirilen reformlar sayesinde , kadınların eğitim, çalışma
yaşamı, siyaset gibi kamu alanlarına açılması mümkün kılınmıştır.
•Türk kadını, birçok batı ülkesinden önce önemli kazanımların sahibi olmuştur.
•Türkiye' de son yıllarda kadınların eğitimleri giderek yükselmiş ve bunun
kadın sağlığına yansımaları belirgin olarak görülmüştür.
•Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesi (CEDAW) Türkiye tarafından 1985 yılında imzalanmıştır.
•Bu belge kadın erkek eşitliğine vurgu yapan önemli bir insan hakları
belgesidir.
•Üreme sağlığı hizmetleri devlet kurumlarında ücretsiz olarak verilmektedir.
•Doğurganlık hızı 2.26’ dır.
•Anne ölüm hızı yüz bin canlı doğumda 14.6’ dır.
•Kadınlarda ilk evlenme yaş ortalaması 24.8’ dir.
•Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi 80.7’ dir.
•Kadın istihdamı istenen düzeyde değildir.
•Kadınların siyasal hayata katılımı hâlâ erkeklerle eşit düzeye gelememiştir.
•Günümüzde kadınların parlamentoda temsil oranı %17’dir.
•Kadına yönelik şiddet önemli bir sorun alanı olarak devam etmektedir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Kadın Sağlığı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Kadın sağlığı ile ilgili olarak aşağıda ifadelerden hangisi doğru değildir?
a) Kadın sağlığı ile toplum sağlığı arasında bir ilişki yoktur.
b) Kadın sağlığı anne sağlığından ayrı düşünülmez.
c) Kadın sağlığının düzeyi aynı zamanda toplumun gelişmişlik düzeyini
gösterir.
d) Kadın sağlığı çocuk sağlığını etkiler.
e) Kadın sağlığı aile sağlığını etkiler.

2. Aşağıdaki kadın yaşam dönemlerinden en çalkantılı olan hangisidir?


a) Çocukluk dönemi
b) Ergenlik dönemi
c) Doğurganlık dönemi
d) Klimakterik dönem
e) Yaşlılık dönemi

3. Aşağıdakilerden hangisi kadın sağlığı sorunlarının temelinde yatan


faktördür?
a) Sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamama
b) Sık doğum yapma
c) Adölesan yaşta gebe kalma
d) Meme kanseri
e) Eğitimsiz olma

4. Aşağıdaki kadın sağlığı göstergelerinden hangisi doğru değildir?


a) Kadının eğitim durumu
b) Kadının ilk evlenme yaşı
c) Kadının menopoza girme yaşı
d) Kadının çalışma yaşamına katılımı (istihdam)
e) Kadının doğumda beklenen yaşam süresi

5. Kadının eğitimi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir?


a) Kadının eğitimi ile sağlığı arasında çok yakın bir ilişki vardır.
b) Eğitimli kadınlar daha sağlıklıdır.
c) Kentlerdeki kadınların eğitim düzeyi kırsal kesimdeki kadınlara göre
daha yüksektir.
d) Doğu bölgesindeki kadınların eğitim düzeyi diğer bölgelerdeki
kadınlara göre daha yüksektir.
e) Eğitimli kadınlar daha iyi işlerde çalışırlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Kadın Sağlığı

6. Aşağıdaki kadın yaşam dönemlerinden en zor olanı hangisidir?


a) Çocukluk dönemi
b) Ergenlik dönemi
c) Doğurganlık dönemi
d) Menopoz dönemi
e) Yaşlılık dönemi

7. Türkiye’de kadınların eğitim içindeki payları ile ilgili olarak aşağıdakilerden


hangisi doğru değildir?
a) 6 yaş ve yukarı nüfus içinde kadın okumaz-yazmazlık oranı %9.8’dir.
b) Yetişkin nüfus içinde kadın okumaz yazmazlık oranı %12’dir.
c) Okuma yazma bilmeyen her 10 kişiden 8’i kadındır.
d) Her 5 kadından biri okuma-yazma bilmemektedir.
e) Üniversite mezunu kadın oranı %25’tir.

8. Türkiye’ de kadınların istihdamı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi


doğru değildir?
a) Kadınların çalışma yaşamına girmesi konusunda yasalarda cinsiyete
dayalı ayrımcılık söz konusudur.
b) Kadınların iş gücüne katılımı, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir
unsurudur.
c) Kadınların çalışma yaşamına katılımı, kadın sağlığı göstergelerinden
biridir.
d) Kadınların çalışma yaşamına katılımı istenen düzeyin gerisindedir.
e) Kadınların eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılımı da artmaktadır.

9. Türkiye’de kadınların parlamentoda temsil oranı aşağıdakilerden


hangisinde doğru olarak verilmiştir?
a) %16
b) %17
c) %18
d) %19
e) %20

10. Kadına yönelik şiddet ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru
değildir?
a) Şiddet, kadın sağlığını bozan başlıca sorunlardan birisidir.
b) Şiddet, ekonomik açıdan kaynakları kıt olan toplumlarda daha çok
görülmektedir.
c) Şiddet gören kadınların hayatında korku ve güvensizlik vardır.
d) Şiddet ile kadınların eğitim düzeyi arasında bir ilişki yoktur.
e) Şiddet, kadınların temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını
engellemektedir.
Cevap Anahtarı
1.a, 2.b, 3.e, 4.c, 5.d, 6.e, 7.e, 8.a, 9.b, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Kadın Sağlığı

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Adak N. (2002). Kadın ve Sağlık. Sağlık ve Toplum Dergisi. 12(3): 15-21.


Akın A, Sevencan F. (2006). Türkiye'de Kadın Sağlığının Düzeyi ve Aile Planlaması,
Türkiye Klinikleri Cerrahi Tıp Bilimleri, 2 (13): 1-14.
Özvarış ŞB, Ertan AE, (2003). Üreme Sağlığında Yaşam Boyu Yaklaşımı. In: Akın A.
Toplumsal Cinsiyet, Sağlık ve Kadın. Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları
Araştırma ve Uygulama Merkezi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.
Taşkın L. (2016). Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. 13. Baskı, Akademisyen Tıp
Kitabevi, Ankara.
T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (2011). Türkiye’de Kadının
Durumu. Ankara.
T.C. Sağlık Bakanlığı AÇSAP Genel Müdürlüğü (2009). Cinsel Sağlık/Üreme
Sağlığına Giriş Katılımcı Rehberi. Ankara.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2018 ) verileri.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013 (Kasım 2014). Hacettepe Üniversitesi
Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara.
https://images.app.goo.gl/KV8KEuVR2r12rLhFA (Erişim tarihi: 07.07.2019)
https://images.app.goo.gl/fa9zUCLVKRu5P9m4A (Erişim tarihi: 07.07.2019)
https://www.kariyerakademiadana.com/aile-danismanligi-egitimi/
(Erişim tarihi: 07.07.2019)
https://images.app.goo.gl/yf7yveAkNTEKGYJu6 (Erişim tarihi: 07.07.2019)
https://images.app.goo.gl/oKvbBxGX8RjDtTqx9 (Erişim tarihi: 07.07.2019)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


ÜREME SAĞLIĞI

• Üreme Sağlığına Giriş


İÇİNDEKİLER

• Ana Sağlığı
• Güvenli Annelik
TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
TEMEL SAĞLIK
Doç. Dr. SerapBİLGİSİ
EJDER
Doç.
APAYDr.
Serap EJDER APAY

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• CS/ÜS’de temel bilimsel bilgileri
HEDEFLER

açıklayabilecek,
• Ana sağlığını ve etkileyen faktörleri
bilecek,
• Güvenli annelik programı
kapsamında gebelerin
gereksinimlerini saptayabileceksiniz.

ÜNİTE

8
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Üreme Sağlığı

Üreme Sağlığı (ÜS)

ÜREME SAĞLIĞI Cinsel Sağlık (CS)

ÜS/CS ve Haklar

Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler

ANA SAĞLIĞI

Başlıca Ana Sağlığı Göstergeleri

Doğum Öncesi Bakım

GÜVENLİ ANNELİK Doğurganlığın Düzenlenmesi

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Üreme Sağlığı

GİRİŞ
Yaklaşık 50-60 yıl önce kadınların doğum kontrolü yöntemlerine ulaşması ve
kullanması oldukça zordu ve doğum yaparken ölmesi oldukça kolaydı. Birçok kadın
kiminle, ne zaman, nerede evleneceğine ve ne zaman çocuk sahibi olacağına karar
veremezdi. Kadınların yaşamda gerçek seçimler yapabilmesi için dünya çapında
gerçekleşen ilk hareket, 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı kabul edilebilir.
Bu konferansta kadınların güçlendirilmesi, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile haklar ve
sürdürülebilir kalkınma arasındaki bağlantılar konusunda fikir birliği sağlanmıştır. O
zamandan beri, kadınlar üreme haklarını kullanmada büyük ilerleme kaydetmiştir.
Haklarını kullanabilen insanlar, gelişme yoluna girer daha iyi bir yaşama kavuşur. ‘’Seçme
Özgürlüğünün Gücü: Üreme Sağlığı ve Demografik Geçiş Süreci’’ başlıklı raporda, bu
hakların bastırıldığı yerde insanların potansiyellerini tam olarak sergileyemedikleri,
bunun da ekonomik ve toplumsal gelişmeye engel olduğu ifade edilmektedir. Örneğin
muhtemel bir gebeliğin önlenmesi veya geciktirilmesi konusunda seçme özgürlüğü olan
ve bu konuda olanaklara sahip bir kadın, kendi sağlığı üzerinde söz sahibi olur, çalışma
hayatına katılabilir veya mevcut işine devam eder. Böylece de ekonomik potansiyelini
tam olarak ortaya koyabilir. Rapor, dünyanın hiçbir ülkesinde insanların üreme
konusundaki haklarını tam olarak kullanamadıklarını ortaya koymaktadır. Birçok çift,
gerek ekonomik ve toplumsal desteğin olmaması gerekse doğum kontrol olanaklarına
sahip olmamaları nedeniyle sahip olmak istedikleri çocuk sayısı konusunda özgürce karar
verememektedir. Modern doğum kontrol yöntemlerine erişimden yoksun milyonlarca
kadın, istemedikleri gebeliklere maruz kalarak az çocuklu aile kurma planlarını
Cinsel sağlık kişisel gerçekleştirememektedir. Rapora göre modern doğum kontrol yöntemleri başta olmak
ilişkiler ve yaşamın üzere tüm dünyada kaliteli üreme sağlığı hizmetleri erişimine öncelik verilmesi, bireylerin
güçlendirilmesi yaşına uygun cinsel eğitim dâhil olmak üzere insanlara daha çok eğitim sağlanması
anlamını da taşır.
önerilmektedir. Bu noktadan hareketle bu bölümde üreme sağlığı, cinsel sağlık ve bunları
etkileyen faktörlere yer verilecektir.

Üreme Sağlığı (ÜS)


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) üreme sağlığını “üreme sistemi, onun fonksiyonları ve
işleyişine ilişkin bütün alanlarda sadece hastalığın olmaması değil, zihinsel ve sosyal
yönden bütünüyle iyi olma durumudur.” şeklinde tanımlamaktadır. ÜS aynı zamanda
bireylerin doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamları olmasını, üreme yeteneğine ve bu
yeteneği özgürce kullanma hakkına sahip olmalarını ifade eder. Üreme sağlığı herkesi
ilgilendirmektedir. Kadın ve erkek herkes, yaşamları boyunca, normal büyüme ve gelişme
sürecinden kaynaklanan üreme ve cinsel sağlık ihtiyaçlarına sahiptir. Bu yaklaşımda
doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının bir bütün olarak ele alınması
gerektiği yaşama sağlıklı başlamanın ilk adım olduğu, bireyin sağlık gelişiminin birçok
faktörün etkisiyle oluştuğu, bireylerin sağlıklarıyla ilgili şu andaki durumlarının bir önceki
dönemin bir sonucu, bir sonraki dönemin ise nedeni olduğu bir kez daha önemle
vurgulanmaktadır. DSÖ bu bütüncül yaklaşımla, ailelerin, çocukların, adölesanların ve
kadınların sağlığını geliştirici-destekleyici programları gündeme getirmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Üreme Sağlığı

Cinsel Sağlık (CS)


Cinsel sağlık “cinsel yaşamın bedensel, ruhsal ve sosyal yönden bir bütün olarak ele
alınması yoluyla kişilik iletişim ve sevginin olumlu yönde zenginleşmesi ve güçlenmesi”
olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle cinsel sağlık; üreme ve cinsel fonksiyonları
etkileyen hastalık ve sakatlıkların; cinsel tepkileri bastıran ve kadın-erkek ilişkilerini
olumsuz etkileyen korku, utanç, suçluluk ve yanlış inançların olmaması ve sosyal/kişisel
ahlak ve haklarla uyumlu olarak üreme ve cinsel davranışlardan hoşnut olma kapasitesi
şeklinde yorumlanmaktadır. Görüldüğü gibi cinsel sağlık yalnızca üreme ve cinsel yolla
bulaşan enfeksiyonlarla (CYBE) sınırlı bakım ve danışmanlığın ötesinde kişisel ilişkiler ve
yaşamın güçlendirilmesi anlamını da taşır.

ÜS/CS ve Haklar
ÜS/CS, kişisel hakları temel alan bir kavramdır. ÜS/CS kadın-erkek, genç-yaşlı
bütün insanlar için temel bir haktır. Üreme ve cinsel sağlık hakkı, insanlık hakkının bir
parçasıdır ve kişinin en üst düzeyde mental, fiziksel, emosyonel iyi olma hâline ulaşması,
ilişkilerini geliştirmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadının güçlenmesi için
Günümüzde üreme gereklidir. Üreme hakları; “insanların üreme yeteneğine ve bunu ne zaman ve nasıl
sağlığı alanındaki gerçekleştireceklerine karar verme özgürlüğüne sahip oldukları” anlamına gelmektedir.
politika ve programlar Bu kapsamda; bireylerin ve çiftlerin, çocuklarının sayısı ve aralığına özgür ve sorumlu bir
herkes içindir.
şekilde karar vermeleri ve bunu sağlayabilmek için gerekli bilgiye sahip olabilmeleri, en
yüksek ÜS/CS standardına ulaşabilmeleri, şiddet, baskı ve ayırımcılık olmaksızın
kararlarını verebilmeleri ve adölesan dönemden başlanarak, post-menapozal ve yaşlılık
dönemi de dâhil üreme sağlığı hizmetlerinden yararlanma haklarının insan hakları
kapsamında ele alınması gereği vurgulanmıştır. Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu
tarafından hazırlanan üreme hakları-cinsel haklar bildirgesi insan hakları kapsamında
düzenlenmiş olup Türkiye Aile Planlaması Derneği bildirgede yer alan hakları güvenceye
alma konusunda her türlü çabayı göstermeyi taahhüt etmiştir. Cinsel haklar ve üreme
hakları devlet ile halk arasında ilişkileri belirleyen uluslararası insan haklarına dayandığı
için yasal bir nitelik taşımaktadır.

Cinsellik ve üreme ile ilgili haklar


• Yaşama Hakkı
• Özgürlük Hakkı
• Eşitlik Hakkı
• Mahremiyet Hakkı
• Düşünce Özgürlüğü Hakkı
• Bilgilenme ve Eğitim Hakkı
• Evlenme ve Aile Kurma Konularında Seçim Yapma Hakkı
• Çocuk Sahibi Olup Olmamaya Karar Verme Hakkı
• Sağlık Bakımı Alma ve Sağlığın Korunması Hakkı
• Bilimsel Gelişmelerden Yararlanma Hakkı
• Toplanma Özgürlüğü ve Siyasete Katılma Hakkı
 İşkence ve Kötü Muameleden Özgür Olma Hakkı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Üreme Sağlığı

Üreme Sağlığının Kadınlar İçin Önemi


Üreme sağlığı hem kadınları hem de erkekleri kapsayan bir kavramdır. Ancak
kadınlar için yaşamlarını doğrudan etkileyen öneme sahiptir. Çünkü;
• Kadınların üreme sağlığı ile ilgili sorunları yaşama olasılıkları erkeklerden daha
fazladır.
• Gebelik, doğum ve düşüğe bağlı sağlık sorunları sadece kadınları etkilemektedir.
• Kadının üreme sağlığı yoksulluk ve olumsuz çevre koşullarından daha çok
etkilenmektedir.
• Üreme sistemi enfeksiyonları, istenmeyen gebelikler, aşırı doğurganlık, adölesan
ve ileri yaşlardaki gebelikler, uygun olmayan koşullarda yapılan doğumlar ve
düşükler, anne-bebek hastalanma ve ölüm riskindeki artış yoksullukla birlikte
daha fazla ortaya çıkmaktadır.
• CYBE yakalanma yönünden biyolojik olarak kadınlar daha yüksek bir riske
Yoksulluk ve eğitimsizlik sahiptir ve bu hastalıklar kadınlarda daha ciddi sekellere neden olmaktadır.
üreme sağlığını olumsuz
• İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (HIV)/ Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromu
etkileyen en önemli
faktörlerdendir. (AIDS) gibi annedeki enfeksiyonların bebeklere bulaşması söz konusudur.
• İnfertilite her iki cins için sorun olmasına rağmen kadınlar daha çok
etkilenmekte, infertilitenin tanı ve tedavi aşamalarındaki çoğu girişimlere
kadınlar maruz kalmaktadır.
• Kadınlarda kontraseptif kullanımı erkeklere göre üç kat daha fazladır ve
kadınların kullandığı yöntemlerin sağlık riskleri daha fazladır.
• Menopoz sadece kadınların yaşadığı bir olgudur ve bu dönemde ortaya çıkan
fiziksel ve psikososyal sorunlar kadının sağlığını ve yaşam kalitesini önemli
derecede etkiler.
• Kadınların eğitim, sosyal, ekonomik ve yasal haklar açısından maruz kaldığı
toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri onların başta üreme sağlığı olmak üzere
psikososyal sağlıklarını olumsuz etkilemektedir.
• Kadına yönelik şiddet ve baskı çoğunlukla kadının cinselliğine bağlı nedenlerle
ortaya çıkmakta, bu durum onun hem üreme sağlığını hem de genel sağlığını
önemli ölçüde etkilemektedir.
• Genel olarak pek çok toplumda hâlâ tabu sayılan cinsellik konusunda, dünyanın
çoğu yöresinde kadın ve erkek arasında büyük eşitsizlik hüküm sürmektedir.
Kadının cinsellikten zevk almasını önlemeyi amaçlayan kadın sünneti bunun en
çarpıcı örneğidir.
• Depresyon ve anksiyete bozuklukları kadınlarda daha sık ortaya çıkmakta bu
durum onların başta üreme ve cinsel sağlığı olmak üzere yaşam kalitesini
olumsuz yönde etkilemektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Üreme Sağlığı

Üreme Sağlığının Amaçları


• Üreme sağlığı ve aile planlaması ile ilgili ihtiyaçları karşılamada yardımcı olmak
• İstenmeyen gebelikleri önlemek, yüksek riskli gebelik, hastalık ve ölümleri
azaltmak,
• Erkeklerin katılımını artırmak
• Emzirmeyi teşvik etmek
• Kızları ve kadınları dikkate alarak, CYBE ve bunların komplikasyonlarını önlemek
Toplumdaki herkesin ve tedavi yöntemlerini bulmak
sorumlu üreme ve
cinsel davranış • Cinsiyetler arası eşitliğe dayanan cinselliğin yeterince gelişmesini sağlamak
kazanması için eğitim • Kadın ve erkeklerin cinsel sağlık, üreme hak ve sorumluluklarını kullanmak için
alma hakkı vardır. gerek duydukları bilgi, eğitim ve hizmetlere ulaşmalarını sağlamak
• Gençlere bilinçli ve sağlıklı üreme ve cinsel davranışı özendirmek, hizmet ve
danışmanlık sağlamak
• Erken yaştaki ve ileri yaştaki gebelikleri azaltmak
• Toplum içerisinde var olan zararlı geleneksel uygulamaları ve şiddeti ortadan
kaldırmak

Üreme Sağlığının Kapsamındaki Hizmetler


Üreme sağlığı sorunları ve hizmetleri süreklilik ve bütünlük içerisinde ele
alınmalıdır. Adölesan dönem, doğurganlıkla ilgili olayların en yoğun yaşandığı üreme
dönemi, post-menapozal ve yaşlılık dönemlerinin kendine özgü sorunları mevcuttur ve
hizmetlerin bu sorunlara paralel düzenlenmesi gerekmektedir.
Üreme sağlığı hizmetlerinin kapsamı:
• Sorumlu üreme ve cinsel davranış, sorumlu ebeveynlik için bilgilendirme-eğitim-
iletişim
• Yaygın aile planlaması hizmetleri, aile planlamasında bilgilendirme-eğitim-
iletişim ve danışmanlık
• Etkin ana sağlığı hizmetleri ve güvenli annelik; doğum öncesi bakım, sağlıklı
doğum, doğum sonrası bakım ve emzirme
• Genital yol enfeksiyonlarının etkin kontrolü
• Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların önlenmesi ve AIDS ile mücadele
• İnfertilitenin önlenmesi ve tedavisi
• Güvenli olmayan düşüklere son verilmesi ve düşüğe bağlı komplikasyonların
giderilmesi
• Üreme organları kanserlerinin önlenmesi ve tedavisi
• Beslenme
• Bebek ve çocuk sağlığı
• Adölesan sağlığı ve cinselliği
• Sağlıklı yaşam biçimi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Üreme Sağlığı

• Çevresel faktörlerin düzenlenmesi


• Sosyal, kültürel ve davranışsal faktörlerin düzenlenmesi

Dünyada Üreme Sağlığı Sorunları


• Tüm dünyada her yıl yüz bin canlı doğumda 216 kadın gebelik ve doğum
komplikasyonları nedeniyle ölmekte, bu oran gelişmiş ülkelerde 12, gelişmekte
olan ülkelerde 238 ve gelişmemiş ülkelerde 436’dır.
• Dünyada her bin canlı doğuma karşı, 300-500 yasal ve yasal olmayan düşük
yapıldığı tahmin edilmektedir ve çok sayıda gelişmekte olan ülkede yasa dışı
düşük komplikasyonu olarak septik abortus ve buna bağlı anne ölümleri ciddi
boyutlardadır. Anne ölümlerinin 1/4 - 1/3’ü güvenli olmayan düşük
komplikasyonlarına bağlıdır. Dünya nüfusunun %25’i (52 ülke) oldukça katı düşük
yasalarının bulunduğu ülkelerde yaşamaktadır. Bu da yasa dışı ve güvenli
olmayan düşük işlemlerine başvuruyu artırmaktadır.
• Sadece istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için değil, anne ve çocuk ölümlerinin
en 1/3’ni önleyebilen aile planlaması hizmetlerine bugün dünyada 300 milyon
çift ulaşamamaktadır.
• Günümüzde cinsel yolla bulaşan bakteriyel ve viral enfeksiyonlar epidemi (belli
bir bölgede aynı anda birçok kimsenin hastalanmasına sebep olan, hızla yayılan,
salgın gösteren hastalığın olması) düzeyine ulaşmıştır. AIDS pandemisi (bir
hastalığın geniş bir sahaya yayılarak salgına sebep olması) yaş, cinsiyet, sosyal
durum ve cinsel davranış özelliği gözetmeden milyonlarca insanı etkilemektedir.
DSÖ’nün 2017 yılı verilerine göre dünyada 36,9 milyon milyon kişi HIV ile
enfektedir. Ülkemizde 1985 yılından 2018 tarihine kadar 19.748 HIV(+) kişi ve
1772 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların % 79.9’u erkek, % 20.1 kadın olup %
15.4’ü yabancı uyruklu kişilerden oluşmaktadır. Vakaların en fazla görüldüğü yaş
grubu 30-34 ve 25-29 yaş grubudur. Bulaşma yoluna göre dağılımına
Adölesanların üreme bakıldığında, vakaların % 49.4’ünün cinsel yolla bulaşmakta olduğu, cinsel yolla
sağlığı gereksinimleri bulaştığı bildirilen bu vakaların % 70.8’inin bulaşma yolunun heteroseksüel cinsel
dikkatice ilişki olduğu bilinmektedir.
değerlendirilmelidir.
• Hızla artan adölesanların üreme sağlığı gereksinimleri de özel dikkat
gerektirmektedir. Adölesan gebeliklerin insidansı çeşitli ülkelerde büyük
farklılıklar göstermekle birlikte, genellikle gelişmekte olan ülkelerdeki
adölesanlarda gebelik oranı daha yüksektir. Erken yaşta çocuk sahibi olmak
kadınların eğitim, sosyal ve ekonomik durumlarındaki gelişmenin önünde bir
engel olmaktadır. Ayrıca, erken yaşta annelik hem annenin hem de bu annelerin
çocuklarının hastalanma ve ölüm riskini artırmaktadır.
• Son yirmi yılda infertilite bir üreme sağlığı sorunu olarak giderek daha fazla kabul
görmeye başlamıştır. DSÖ (2010) dünyada 48.5 milyon infertil çift olduğunu
tahmin etmektedir. İnfertilite prevalansının büyük kısmını sonradan gelişen
infertilite oluşturmaktadır. Bunun en yaygın ve önemli nedeni; cinsel yolla
bulaşan hastalıklar, güvenli olmayan düşükler ve loğusalık enfeksiyonlarıdır.
İnfertilite tedavisinde son yıllarda büyük gelişmeler olmasına rağmen, bunun
etik, moral ve yasal yönü konusundaki tartışmalar hâlen devam etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Üreme Sağlığı

ANA SAĞLIĞI
Ana sağlığı; doğurganlık çağı da denen 15-49 yaş grubundaki kadınların bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden iyi durumda olmasıdır. Annenin sağlığı hem kendisi hem de
içinde bulunduğu aile ve toplum için büyük önem taşır. Çünkü toplumun temeli aile,
ailenin temeli de annedir. Ana sağlığını bozan doğurganlık davranışı ile ilgili çoğu sorun
kadının doğurgan çağı olan (15-49) yaş grubunda ortaya çıkmaktadır.

Ana Sağlığını Etkileyen Faktörler


Çevresel faktörler
 Genel sağlık düzeyi
 Ülkede mevcut sağlık sistemlerinin düzeyi
 Ülkede izlenen genel nüfus politikası
 İsteyerek düşüklerle ilgili yasal durum
 Kontraseptif yöntemlerle ilgili bilgi tutum ve davranış
 Doğum öncesi bakım hizmetlerinin düzeyi
 Doğumların oluş yeri ve doğuma yardım eden kişilerin nitelikleri
 Lohusalık dönemi bakım hizmetleri
 Toplumun genel beslenme düzeyi
 Toplumun genel eğitim ve sağlık eğitimi düzeyi
 Toplumun genel haberleşme ve ulaşım durumu
Ana sağlığı ister evli  Sosyo-ekonomik durum
ister bekar olsun tüm
kadınları ilgilendiren bir  Kadının toplumdaki statüsü
konudur. Anneye Ait Faktörler
 Annenin yaşı
 Doğum sayısı
 Gebelik aralığı
 Herhangi bir sistemik hastalığı olup olmadığı

Başlıca Ana Sağlığı Göstergeleri


• Ana Ölüm Hızı
• Perinatal Ölüm Hızı
• Kaba Doğum Hızı
• Doğurganlık Hızları
• Toplam Düşük Hızı
• İsteyerek Düşük Oranı
• Kontraseptif Yöntem Uygulamaları
• Doğum Öncesi Bakım Alan Gebe Oranı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Üreme Sağlığı

• Hastanede ve Sağlık Personeli Yardımıyla Yapılan Doğumların Oranı


• Doğum Sonu Bakım Alanların Oranı
• Obstetrik Komplikasyonların Görülme Oranı

Ana Sağlığının Çocuk Sağlığı İçin Önemi


Gebelik ve çocuk doğurma, doğal süreçler olarak değerlendirilir. Ancak gebelik ve
çocuk doğurmadan dolayı, zaman zaman hem annenin hem de doğacak bebeğin sağlığını
ve yaşamını tehlikeye atacak durumlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, annenin gebeliğin en
erken dönemlerinden başlayarak izlenmesi, riskli gebeliklerin tanınarak gerekli
önlemlerin alınması anne ve çocuk sağlığı için ilk adımdır. Annede var olan kronik
hastalıklar, gebelikte geçirilen hastalıklar gibi durumlarda fetüsün gelişimi ve sağlığı
olumsuz etkilenebilir. Ayrıca sağlıksız anneler tarafından bakılan çocukların
büyüme/gelişme ve sağlık durumları da olumsuz etkilenmektedir.

Ana Sağlığının Aile İçin Önemi


Anne, çocuk doğurma özelliği ile ailenin devamını sağlar. Çocukların bakılma ve
büyütülmesini yine anne üstlenir. Ailede bir işçi gibi çalışarak ailedeki herkesin
ihtiyaçlarını giderir. Bütün ev işlerini düzenler ve yapar (evin temizliği, yemek, bulaşık,
çamaşır, alışveriş vb.). İster ev hanımı, ister çalışan kadın olsun, aileye ekonomik katkı
sağlar. Anne sağlıklı ise bütün bunlar aksamadan yürür. Anne sağlıklı değilse bu işler
gereği gibi yapılamaz ve ailenin düzeni bozulur, bir süre sonra bu aile dağılma tehlikesi ile
karşı karşıya gelir.

Ana Sağlığının Toplum İçin Önemi


Anne sağlığı toplum sağlığı açısından da çok önemlidir. Çünkü anne doğurganlığı
Ana sağlığı aile
bütünlüğünün devamı ile toplumun temelini oluşturur. Anne ne kadar sağlıklı ise ve ne kadar sağlıklı bir gebelik
için esastır. geçirirse doğuracağı bebek de o kadar sağlıklı olur. Sağlıklı doğan bebeklerin ise
hastalanma ve ölüm oranı sağlıksız doğan bebeklere göre daha azdır. Bebeğin sağlıklı
doğması kadar sağlıklı bir çocukluk dönemi geçirmesi de önemlidir. Bu da ancak sağlıklı
bir annenin bakımı ile mümkündür. Sağlıklı doğmuş, sağlıklı bir çocukluk dönemi geçirmiş
bireyler ileride sağlıklı birer erişkin olurlar. Sağlıklı bireyler, sağlıklı bir toplumu oluşturur.
Sonuç olarak; annenin sağlığı, toplum sağlığı açısından vazgeçilmeyecek bir öneme
sahiptir.

Ülkemizde Başlıca Ana Sağlığı Sorunları


• Annelerin eğitim düzeyinin düşük olması
• Adölesan yaşlarda (18 yaş ↓) gebelik ve doğumlar
• İleri yaşlarda (35 yaş ↑) gebelik ve doğumlar
• Sık aralıklarla gebelik ve doğumlar
• Çok sayıda gebelik ve doğumlar
• Düşükler
• Beslenme bozukluğu ve anemi
• Evde ve sağlık personeli olmaksızın doğum yapma

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Üreme Sağlığı

• Doğumdan sonra erken işe başlama


• Anne ölüm oranlarının yüksek olması
• Doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası dönemde sağlık hizmetlerinden
yeterince yararlanılmaması
• Doğumların hastanede yapılmaması
• İnfertilite
• Aile planlaması hizmetlerinin yeterince kullanılamaması

Toplumsal Cinsiyet ve Sağlığa Etkileri


Cinsiyet: Bireyin kadın ya da erkek olarak mevcut genetik, fizyolojik ve biyolojik
özellikleri olarak tanımlanmaktadır. Bu özellikler kadın ve erkek arasında bir eşitsizlik
değil, sadece bir cinsiyet farkı yaratmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet: Farklı kültürde, tarihin farklı anlarında ve farklı coğrafyalarda
kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen roller ve sorumlulukları ifade eder.
Toplumsal cinsiyet kısaca, sosyal yönden kadın ve erkeğe verilen roller,
sorumluluklar olarak tanımlanır. Hepimiz dünyaya kız ya da oğlan olarak geliriz. Bu bizim
seçtiğimiz bir şey değildir. Hangi kültürde, çağda yaşarsak yaşayalım, kız ya da erkek
olarak doğmak, tıpkı ölümlü olmak gibi, biyolojik varlığımızın bir niteliğidir. Ancak daha
doğum öncesinde kız bebeklerin eşyaları için pembe, erkek bebeklerin eşyaları için mavi
rengin tercih edilmesiyle başlayan süreç, erkeklerin ve kadınların yapabileceği işler
konusunda da yapay ayrımlar üretir. Bu çerçevede erkek cinsiyeti ile kadın cinsiyeti
arasında toplumsal yaşama katılma düzeyi açısından farklılıklar oluşur. Sayısal bakımdan
eşit olmakla beraber iki cinsin toplumsal alanda temsiliyetleri farklılaşır. Kadın cinsiyeti
daha çok ev gibi özel alanlarda kalırken, erkek cinsiyeti dışarıda her türlü kamusal alanda
kendini ifade eder. Çalışma yaşamından siyasete, sivil toplum örgütlenmesinden eğitime
kadar her türlü kamusal alanda iki cins temelindeki bu görünüm toplumsal cinsiyet
eşitsizliğini oluşturur.
Toplumsal cinsiyet, Toplumsal Cinsiyette Eşitlik: Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve
sosyal yönden kadın ve
kullanımında, hizmetlere ulaşmada bireyin cinsiyeti nedeni ile ayrımcılığa maruz
erkeğe verilen roller,
sorumluluklar olarak kalmaması/ayrımcılık yapılmamasıdır.
tanımlanır. Toplumsal Cinsiyette Hakkaniyet: Kadın ve erkek arasında sorumlulukların ve
gelirin dağılımında adalet ve hakkaniyet olmasıdır. Bu kavramda kadın ve erkeğin farklı
gereksinimlerinin ve gücünün olduğu kabul edilmektedir. Bu farklılığın belirlenerek, iki
cinsiyet arasındaki dengeyi düzeltecek şekilde, gerekenlerin yapılması
benimsenmektedir. Kadın ve erkeğin farklı özellikleri ve gereksinmeleri vardır.
Sorumluluk, görev ve rollerin dağılımında adalet ve hakkaniyet olması gerekmektedir.
Toplumun kadın ve erkeğe biçtiği “toplumsal cinsiyet rolü” pek çok mekanizma
aracılığıyla her iki biyolojik cinsiyetin de sağlığını olumsuz etkilemektedir. Toplumun
kadın ve erkekten farklı beklentileri ve bununla ilgili inançları, bireylerin de bu yönde,
yani cinsiyetlerine uygun davranışlar geliştirmelerine yol açmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Üreme Sağlığı

Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği


 Kadınlara yüklenen en önemli toplumsal rol, analıktır. Kadınlar, toplumsal olarak
desteklenmediklerinde ve güçsüz kaldıklarında, annelik rollerini de gereği gibi
yerine getiremezler.
 Kadınlar, anneliğin yanı sıra, evin idaresinden de sorumludurlar. Ev işleri,
yapıldığı sürece farkına varılmayan ancak yapılmadığında görülebilen, bu
nedenle de “görünmez” denen işlerdir. Ev işlerinin bir özelliği de maddi bir
karşılığının olmaması, “çalışma” tanımına girmemesidir. Ev kadını, çocuk sayısına
ve yaşına da bağlı olarak günde ortalama on-on iki saat çalışır. Ancak herhangi
bir sosyal güvencesi olmadığı gibi, geçinmek için de kocasına bağımlıdır.
 Kadınların çoğu çalışma hayatına yeterince katılamamaktalar. Kadınlar,
toplumsal olarak “ev kadınlığı” ve “analık”ın uzantısı olan işlevleri yerine
getirirler. Kadınlar ücretli çalışmaya katıldıklarında da asıl sorumluluklarının
ailelerine karşı olduğu düşünülür, bu nedenle de çalışma hayatında erkeklerle
eşit kabul edilmeleri zordur. Aile sorumluluklarının ve anneliğin bir uzantısı gibi
görülen işler yaparlar: hemşirelik, hastabakıcılık, öğretmenlik ve sekreterlik gibi
 Kadınlar, ailenin namusu olarak görülürler. Kadınların hareket alanları
erkeklerden çok daha dardır. Çünkü yakın akrabalar ve komşular dışındaki
ilişkilerin onların namusuna zarar verebileceği düşünülür. Bu nedenle de eğitime
ve çalışmaya katılmaları, toplumsal faaliyetlerde bulunmaları engellenir,
engellenmediğinde de çok sıkı bir denetim altında tutulurlar.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamada Yapılması Gerekenler


• Kızların, annelerin ve eşlerin okutulmasını sağlamak
• Töre ve namus gibi gerekçelerle okuyamayan kız çocuklarının okula
gönderilmesini sağlamak
• Resmî nikâh yapmak
• Kadınların ev dışında da çalışmalarını desteklemek
• Çocukların sorumluluklarını annelerle paylaşmak
• Ailedeki kız ve erkek çocuklara eşit davranmak
Toplumsal cinsiyet • Aile içinde kararları birlikte almak
eşitliğinin
sağlanmasında • Şiddet uygulamamak
toplumun her kesimine • Kadınların toplumda görevler almasını desteklemek
görev düşmektedir. • Çocuk sahibi olma kararını ortak almak
• Kadının hamilelik öncesi, hamilelik ve sonrasında sağlık hizmetlerinden
yararlanması için destek olmak.

Erkeklerin Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanmasındaki Rolü


Erkekler, her şeyden önce, ailenin geçiminden sorumlu kabul edilirler. Erkeklerin
böylesine güç bir rolü üstlenmeleri, onların hayatın güçlükleri karşısında endişeye
kapılsalar bile bunu başkalarıyla paylaşamamalarına yol açar. Çünkü ailenin
geçindirilmesi, bir erkeğin cinsiyet rolünün bir parçasıdır ve bu rolü üstlenmeyle ilgili

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Üreme Sağlığı

sorunlar, onun cinsiyet rolünü gereği gibi yerine getirememesi anlamına gelebilir.
Erkekler, hem aile düzeyinde hem de toplumsal düzeyde, karar verici olarak
görülmektedir. Ailenin geleceğini etkileyecek türde kararların verilmesi, son derece güç
ve ağır bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun ailedeki tüm bireylerle, özellikle de eşle
paylaşımı, hem daha doğru kararların alınabilmesini hem de erkeğin yükünün
hafifletilmesini sağlayacaktır. Ayrıca aile içi iletişimi de artıracağından, anne baba ve
çocuklar arasındaki ilişkilerde olumlu değişmeler beklenebilir.

Toplumsal Cinsiyet ve Sağlık


Toplumsal cinsiyet kavramı ve onun sağlık üzerindeki etkileri her iki cinsiyet, yani,
kadın ve erkek yönünden ele alınmalı ve irdelenmelidir.
Bir hastalığın doğal seyri kadın ve erkeklerde farklı olabilmektedir. Toplumsal
cinsiyet etkisi; hastalıkların erken tanı ve tedavisinde, sağlık hizmetlerine ulaşım ve
kullanımında, sağlık hizmeti sunanların kadın ve erkeklere yaklaşımlarında farklılıklar
yaratabilmektedir.

Yaşam Dönemlerine Göre ve Toplumsal Cinsiyet Rolünden


Kaynaklanan CS/ÜS Sorunları
Çocukluk Dönemi: Cinsiyeti nedeniyle kız çocukları sağlıklarını etkileyen daha fazla
olumsuzluklar yaşamaktadırlar. Bunlar; cinsiyet seçimi, gebeliğin istenilmemesi,
isteyerek düşükler, genital mütilasyon, malnutrisyon, enfeksiyonlar, ihmal, hizmetten
yararlanamama, ölüm ve hastalık hızlarının artması sayılabilir.
Adölesan Dönemi: Bu dönem her iki cinsiyet için de önemlidir, ancak kız
adölesanlar için daha fazla risk bulunmaktadır. Bunlar; CYBE, kansızlık ve beslenme
bozukluğu, madde bağımlılığı (sigara, alkol, uyuşturucu), şiddet, menarş, toplumsal
baskı, cinsel taciz, istenmeyen gebelikler, isteyerek düşükler sayılabilir.
Erişkin Dönemi: Kadınların üreme sağlığı sorunlarını en yoğun yaşadığı dönemdir.
Bu sorunlar; gebelik, doğum, doğum sonu komplikasyonlar, istenmeyen gebelikler,
isteyerek düşükler, CYBE,  kansızlık ve beslenme bozukluğu, cinsel taciz/istismar, şiddet
Kadının tüm yaşamı
boyunca toplumsal ve anne ölümü olarak sayılabilir.
cinsiyet rolünden Menopoz ve Sonrası: Kadının sağlık sorunlarının en ihmal edildiği dönemdir.
kaynaklanan sağlık
problemleri olabilir. Bu sorunlar; menopozal semptomlar, kanserler, kalp ve damar hastalıkları,
osteroporoz, beslenme bozukluğu, desensüs / prolapsus ve şiddet sayılabilir.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bir sonucu olarak kadınların bazı insan
haklarından yararlanamaması sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Eğitim, çalışma/fırsat
eşitliği, karar verme/seçme özgürlüğü, toplumsal statü eşitliği ve eşit işe eşit ücret gibi
haklar sağlığı etkileyen bazı önemli haklardır.

Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığının Üreme Sağlığına Etkileri


Kadınların toplumsal ve aile içindeki konumları, onların sağlıklarını belirler. Bu
nedenle, cinsiyet eşitsizliğinin ve şiddetin yaşandığı toplumlarda, üreme sağlığının da
istenen düzeyde olması beklenemez. Dolayısıyla, üreme sağlığında topluma düşen bir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Üreme Sağlığı

görev de cinsiyet eşitsizliklerinin ortadan kaldırılması, kadınların toplumsal konumlarının


yükseltilmesidir. Kadınların toplumsal statüsünü yükseltmek için; doğar doğmaz kız
çocuklarına nüfus kâğıdı çıkartılması, kız çocuklarının okula gönderilmesi, ailedeki erkek
ve kız çocuklara eşit davranılması, ailedeki kadınlara şiddet uygulanmaması, kızların
küçük yaşlarda evlendirilmemesi, kadınların ev dışında da çalışmalarına izin verilmesi,
ailede alınacak kararlara kadınların da katılmalarının desteklenmesi ve ev dışında
toplumsal sorumluluklar almalarının desteklenmesi önemlidir.

GÜVENLİ ANNELİK
Güvenli annelik; anneye gebelik öncesi, anne ve bebeğe doğum öncesi, doğum
sonrası bakım, tedavi hizmetlerinin verilmesi, istenmeyen ve yüksek riskli gebeliklerin
önlenmesi, gebelik, doğum ve doğum sonrası komplikasyonların tanımlanması,
önlenmesi ve yönetimini kapsayan anne ve bebek ölümlerinin ve komplikasyonlarının
azaltılmasına yönelik bütüncül yaklaşımdır.
Dünyada her dakika 380 kadın gebe kalmaktadır. Bu gebeliklerin 190’ı
istenmeyen gebeliklerdir. Her dakika 110 kadın gebelikle ilgili bir komplikasyon
yaşamakta, 40 kadın sağlıksız düşük yapmakta, 1 kadın ise gebelik ve gebeliğe bağlı
nedenlerle ölmektedir. Başka bir deyişle, anne ölümüyle ilgili her dört saatte bir gebe
veya yeni doğum yapmış 250 kadının bulunduğu bir uçağın düşmesi ve hiç kimsenin
kurtarılamamasına benzer bir tablo yaşanmaktadır.
DSÖ 1987’de güvenli annelik programını başlatmıştır. Bu programın amacı anne
ve yenidoğan ölümlerini azaltmaktır. Gelişmekte olan ülkelerde güvenli annelik
programının yürütülmesine gereksinim vardır. Bunun nedenleri:
 Anne ölümlerinin %99’u gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmektedir.
 Dünyada her yıl 500 binden daha fazla sayıda anne gebelik ve doğum
komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
 Her yıl dünyada yaklaşık 8 milyon bebek yaşamlarının ilk birkaç günü içerisinde
ölmektedirler.
 Gebelik bir hastalık değildir, fizyolojik bir olaydır. Gebeliğe bağlı komplikasyonlar
ve ölümler temel sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde verilmesi ile önlenebilir.
 Her kadının güvenli bir gebelik ve doğum hakkı vardır.
 Her yıl 20 milyon gebelik güvenli olmayan şartlarda sonlandırılmaktadır ve buna
bağlı olarak da 80 bin anne ölümü meydana gelmektedir.
 Dünyada düşüklere bağlı komplikasyonlar nedeniyle ölümler anne ölümlerinin
%10-50’sini oluşturmaktadır.
 Gelişmekte olan ülkelerde en önde gelen anne ölüm nedeni kanamadır. Anne
ölümlerinin %17-46’sı kanamaya bağlıdır.
 Eklampsi görülme oranı tüm gebeliklerde %1’in altındadır. Buna karşılık eklampsi
ve gebelikteki hipertansif komplikasyonlar anne ölüm nedenlerinin %12’sini
oluşturmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Üreme Sağlığı

 Gebelik komplikasyonlarına bağlı anne ölümlerinin büyük kısmı önlenebilir


ölümlerdir.
 Güvenli annelik yaklaşımı mevcut sağlık sistemine maliyet veya iş yükü
getirmemekte, tersine hizmetin daha organize ve daha az maliyetle yapılmasını
sağlamaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde yapılan çalışmaların sonuçlarına göre; anne ölümlerinin
başlıca nedenleri: Ciddi kanama, enfeksiyon, toksemi, engellenmiş eylem ve sağlıklı
olmayan koşullarda gerçekleşen düşüklerdir.
Türkiye’de doğrudan anne ölüm nedenleri arasında kanama, eklampsi, emboli ve
enfeksiyon yer alırken; dolaylı anne ölüm nedenleri ise kardiyovasküler problemler,
dolaylı enfeksiyon ve serebrovasküler problemlerdir.
Anne ölüm oranı: Anne ölümleri oran olarak hesaplanır. Her 100 bin canlı
Anneliği güvenli yapmak doğumda ölen anne sayısıdır. Anne ölümlerin engellenebilmesinin ön şartı, Güvenli
demek anne ve Annelik programının bütün bileşenlerinin yani anne-bebek paketinin- bütünü ile
bebeklerin ölmemesi
uygulanmasıdır. Sağlık Bakanlığı ulusal verilerine göre Türkiye’de 2015 yılı anne ölüm
demektir.
oranı yüz bin canlı doğumda 16’dır.

Anne-bebek paketi
Kısa sürede güvenli annelik programının başarılı olması için müdahale alanlarını
tanımlamaya yarar. Bu paket gebelik öncesi ve sonrası dönemde anne ve bebek sağlığı
için gerekli müdahaleler yapılarak majör ve ölümcül olabilecek komplikasyonların
ortadan kaldırılmasını amaçlar.

Doğum Öncesi Bakım


Anne bakımı geniş ölçüde doğum öncesi bakımdır ve doğasında koruyucu sağlık
hizmeti vardır. Gebelik doğal, fizyolojik bir olay olmasına rağmen anneyi ruhsal ve
bedensel yönden etkiler. Bu dönemde meydana gelen fizyolojik değişiklikler, sağlık ve
hastalık arasındaki mesafeyi daraltır. Bu nedenle doğum öncesi dönemde hem anne hem
de fetüsün özel bakıma gereksinimleri vardır.
Düzenli izlemlerde, verilecek olan bu bakım, genel sağlık değerlendirmesini ve
anne eğitimini kapsar.
Doğum öncesi bakım, anne ve fetusun tüm gebelik boyunca düzenli aralıklarla,
gerekli muayene ve önerilerde bulunularak, eğitimli bir sağlık çalışanı tarafından
izlenmesidir. Prenatal ya da antenatal bakım hizmeti olarak da adlandırılmaktadır.
Doğum öncesi bakımın amacı; gebelik, doğum ve doğum sonu dönemlerinin anne
ve bebek yönünden sağlıklı geçirilmesini sağlamak, özelde aileye genelde topluma sağlıklı
bireyler kazandırmaktır.
Doğum öncesi bakım mutlaka gebeliğin ilk üç aylık döneminde başlamalı ve
normal gebelere en az 4 kez, riskli gebelerde ise daha fazla sayıda doğum öncesi bakım
verilmelidir. Doğum öncesi bakım izlem zamanları;
Birinci İzlem: Gebeliğin 14. haftasında veya ilk 14 hafta içerisinde, süresi 30 dakika
olmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Üreme Sağlığı

İkinci İzlem: Gebeliğin 18-24. haftaları (tercihan 20-22. haftalar) arasında yapılmalı,
süresi 20 dakika olmalıdır.
Üçüncü İzlem: Gebeliğin 30-32. haftaları arasında yapılmalı, süresi 20 dakika
olmalıdır.
Dördüncü İzlem: Gebeliğin 36-38. haftaları arasında yapılmalı, süresi 20 dakika
olmalıdır.
Doğum öncesi bakım hizmeti; öykü alma, fizik muayene, laboratuvar testleri,
radyolojik değerlendirme, ilaç desteği, tedaviler ve bağışıklama ve bilgilendirme ve
danışmanlık hizmetlerini içermelidir.

Doğum Sırasında Bakım


Doğumların; bir sağlık çalışanı yardımıyla sağlık kuruluşunda yapılması kadınların
ve bebeklerin ölüm ve sakatlanma oranlarını azaltacaktır. Evde yapılan doğumlar da
sağlık personeli yardımı ile yapılmalıdır.

Doğum Sonrası Bakım


Doğumdan sonra lohusa 4 kez izlenmelidir:
 Birinci İzlem: Normal doğum sonu ilk 24 saat hastanede takip edilmelidir.
Sezaryenle doğumda 48 saat hastanede takip edilmelidir.
 İkinci İzlem: Doğum sonu 2-5. gün evde/sağlık kuruluşunda takip edilmelidir.
Normal bir lohusanın
lohusalık döneminde 4  Üçüncü İzlem: Doğum sonu 2. hafta evde/sağlık kuruluşunda takip edilmelidir.
kere izlenmesi  Dördüncü İzlem: Doğum sonu 6. hafta evde/sağlık kuruluşunda takip edilmelidir.
yeterlidir.
Doğurganlığın Düzenlenmesi
Aile planlaması, ailelerin istedikleri sayıda, istedikleri zamanda ve sağlıklı
aralıklarla, bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları ve çocuğu olmayan çiftlere
ihtiyacı olan hizmetin sunulması demektir. Aile planlaması çocuk sayısını kısıtlamak
değildir. Aile planlaması çalışmalarının temel amacı ailenin sağlığını korumak ve onların
mutlu yaşamalarını sağlamaktır.

Aile Planlamasının Amacı


• Bireyleri ve aileleri üreme sağlığı konusunda eğitmek
• Çok ve sık gebelikleri önlemek, yüksek riskli gebelikleri önlemek
• Çok ve sık doğumların anne ve çocuk sağlığına olan olumsuz etkilerini gidermek
• İstenmeyen gebeliklerde tehlikeli yollarla yapılan düşükleri önlemek
• Çocuğu olmayan ailelerin çocuk sahibi olmaları için yol göstermek
• Ailelere gebelikten korunmanın modern ve tıbbi yollarını öğreterek ana sağlığı ve
çocuk sağlığı düzeyini yükseltmek
Anne Sağlığına Faydaları
• Çok ve sık gebelikleri önler.
• Çok ve sık doğuma bağlı kadın hastalıklarını önler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Üreme Sağlığı

• Kansızlık ve kansızlığın neden olduğu hastalıkları önler.


• Zor doğuma bağlı tehlikeleri önler.
• Erken ve geç yaşta olan doğumları önler.
• İstenmeyen gebelik ve düşükleri önler.
• Annenin ruh sağlığını korur.
Aile Planlaması Yöntemleri
• Hormon içeren yöntemler ( Haplar, iğneler, norplantlar)
• Rahim içi araç
• Bariyer yöntemler (Kondom, diyafram, kadın kondomu)
• Sperm yok ediciler (Köpük, jel, tablet vb.)
• Kadında tüplerin bağlanması (tüp ligasyonu)
• Erkekte kanalların bağlanması (vazektomi)
• Doğal korunma yöntemleri ( emzirme, geri çekme vb.)
• Acil korunma

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar


CYBE gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde önemli halk sağlığı
sorunlarından biridir. CYBE’lerin olumsuz etkileri sağlık konusuyla sınırlı kalmamakta,
sosyoekonomik alanda da karşımıza çıkmaktadır. CYBE’lerin toplumsal ve sosyoekonomik
yükünün farkına varılmasıyla bu hastalıkların önlenmesi sorunu giderek daha önemsenen
bir boyutta ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığı gündemine girmiştir. Genital organ
CYBE önlenmesinde tek enfeksiyonlarının, koruyucu bariyer olmadan yapılan cinsel etkinliklerle diğer bireylere
eşlilik çok önemlidir. geçmesiyle oluşan hastalıklardır. CYBE’in genel belirtileri arasında üretral akıntı, vajinal
akıntı, genital yara, ülser ya da bezeler, alt karın ağrısı, skrotal şişme ve/veya ağrı
sayılabilir. CYBE arasında; Chlamydia, Trikomonas, Bakteriyal vajinosis, Gonore , Sifiliz ,
Genital herpes, Genital siğil, Hepatit B ve AIDS sayılabilir.
CYBE‘ın önlenmesi ve kontrolü: CYBE olan hastaların etkin tedavisi, yalnızca
enfeksiyonu azaltma ve iyileştirme amaçlı antibiyotik tedavisinden ibaret değildir.
Bunlara ek olarak, gelecekte riskli davranışların azaltılması, cinsel eşlerin uygun biçimde
tedavisini de amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak için:
• Erken ve doğru tanı,
• Etkili tedavi,
• Hastanın ve eş/eşlerinin eğitimi,
• Kondom önerme, kullanımını öğretme, verme ve kullanımının yaygınlaştırılması,
• Özel önem gerektiren grupları hedefleme,
• Sağlıklı cinsel davranış biçimlerinin benimsenmesi (tek eşlilik)
• Tarama testlerinin yapılması,
• Tedaviye uyum ve cinsel eşin (eşlerin) tedavisi gereklidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Üreme Sağlığı

Örnek
•Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlarda toplumsal cinsiyet algısı
farklılık gösterebilir.

Bireysel Etkinlik

• Ülkemizdeki kadınların üreme sağlığı sorunlarını ve çözüm


önerilerini yazınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Üreme Sağlığı

• Üreme sağlığı “üreme sistemi, onun fonksiyonları ve işleyişine ilişkin bütün


alanlarda sadece hastalığın olmaması değil, zihinsel ve sosyal yönden
bütünüyle iyi olma durumudur.” şeklinde tanımlanmaktadır. Üreme Sağlığı
aynı zamanda, bireylerin tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşamlarının
olması, üreme yeteneğine sahip olmaları, üreme yeteneklerini kullanmada
karar verme özgürlüğüne sahip olmaları demektir. Bu tanımın ifade ettiği
Özet
gibi, üreme sağlığı her yaşı ve herkesi ilgilendirmektedir. Kadın ve erkek
herkesin tüm yaşamlarında, normal büyüme ve gelişme sürecinden
kaynaklanan üreme ve cinsel sağlık ihtiyaçları vardır. Bu yaklaşımda,
doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının bir bütün olarak ele
alınması gerektiği; yaşama sağlıklı başlamanın ilk adım olduğu, bireyin sağlık
gelişiminin birçok faktörün kümülatif etkisiyle oluştuğu vurgulanmaktadır.
• Cinsellik ve üreme ile ilgili haklar devlet ile halk arasında ilişkileri belirleyen
uluslararası insan hakları yasalarına dayandığı için yasal bir nitelik
taşımaktadır. Bu haklar yaşama hakkı, özgürlük hakkı, eşitlik hakkı,
mahremiyet hakkı, düşünce özgürlüğü hakkı, bilgilenme ve eğitim hakkı,
evlenme ve aile kurma konularında seçim yapma hakkı, çocuk sahibi olup
olmamaya karar verme hakkı, sağlık bakımı alma ve sağlığın korunması hakkı,
bilimsel gelişmelerden yararlanma hakkı, toplanma özgürlüğü ve siyasete
katılma hakkı ve işkence ve kötü muameleden özgür olma hakkıdır.
•Ana sağlığı; doğurganlık çağı da denen 15-49 yaş grubundaki kadınların
bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyi durumda olmasıdır. Annenin sağlığı
hem kendisi hem de içinde bulunduğu aile ve toplum için büyük önem taşır.
Çünkü toplumun temeli aile, ailenin temeli de annedir.
•Ana sağlığını etkileyen faktörler arasında çevresel faktörler ve anneye ait
faktörler vardır.
•Başlıca ana sağlığı göstergeleri; ana ölüm hızı, perinatal ölüm hızı, kaba
doğum hızı, doğurganlık hızları, toplam düşük hızı, isteyerek düşük oranı,
kontraseptif yöntem uygulamaları, doğum öncesi bakım alan gebe oranı,
hastanede ve sağlık personeli yardımıyla yapılan doğumların oranı, doğum
sonu bakım alanların oranı ve obstetrik komplikasyonların görülme oranı
sayılabilir.
•Toplumsal cinsiyet sosyal yönden kadın ve erkeğe verilen roller,
sorumluluklar olarak tanımlanır.
•Toplumun ve özellikle kadınların eğitilmesi, bilgilendirilmesi cinsiyet ayrımını
ortadan kaldırmadaki en önemli anahtardır.
•Kadının tüm yaşamı boyunca toplumsal cinsiyet rolünden kaynaklanan sağlık
problemleri olabilir.
•Gelişmekte olan ülkelerde güvenli annelik programının yürütülmesine
gereksinim vardır.
•Anne ölümlerinin başlıca nedenleri arasında kanama, enfeksiyon, toksemi ve
sağlıklı olmayan koşullarda gerçekleşen düşükler sayılabilir.
•Güvenli annelik programı kapsamında doğum öncesi, doğum ve doğum
sonrası dönemde anne ve bebeğe bakım hizmeti verilmelidir.
•Aile planlaması, ailelerin istedikleri sayıda, istedikleri zamanda ve sağlıklı
aralıklarla, bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları ve çocuğu olmayan
çiftlere ihtiyacı olan hizmetin sunulması demektir.
•Aile planlaması çalışmalarının temel amacı ailenin sağlığını korumak ve
onların mutlu yaşamalarını sağlamaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Üreme Sağlığı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi üreme haklarından değildir?
a) Yaşama Hakkı
b) Özgürlük Hakkı
c) Eşitlik Hakkı
d) Serbest Ticaret Hakkı
e) Mahremiyet Hakkı

2. Aşağıdakilerden hangisi üreme sağlığının kadınlar için önemi değildir?


a) Kadınların üreme sağlığı ile ilgili sorunları yaşama olasılıkları erkeklerden
daha fazladır.
b) Kadının üreme sağlığı yoksulluk ve olumsuz çevre koşullarından daha çok
etkilenmektedir.
c) CYBE yakalanma yönünden biyolojik olarak erkekler daha yüksek bir riske
sahiptir.
d) İnfertilite her iki cins içinde sorun olmasına rağmen kadınlar daha çok
etkilenmektedir.
e) Kadınlarda kontraseptif kullanımı erkeklere göre üç kat daha fazladır.

3. Aşağıdakilerden hangisi üreme sağlığının amaçlarından değildir?


a) Üreme sağlığı ve aile planlaması ile ilgili ihtiyaçları karşılamaya yardımcı
olmak
b) İstenmeyen gebelikleri önlemek, yüksek riskli gebelik, hastalık ve ölümleri
azaltmak
c) Emzirmeyi teşvik etmek
d) Erkeklerin katılımını azaltarak sorumluluğu kadınlara vermek
e) Erken yaştaki ve ileri yaştaki gebelikleri azaltmak

4. Aşağıdakilerden hangisi üreme sağlığı kapsamında sunulan hizmetlerden


değildir?
a) Sorumlu üreme ve cinsel davranışlar kazanmak için bilgilendirme, eğitim,
iletişim ve danışmanlık
b) Güvenli olmayan düşüklerin artırılması
c) Genital yol enfeksiyonlarının etkin kontrolü
d) İnfertilitenin önlenmesi ve tedavisi
e) Yaygın aile planlaması hizmetleri, aile planlamasında bilgilendirme, eğitim,
iletişim ve danışmanlık

5. Aşağıdakilerden hangisi ülkemizdeki ana sağlığı sorunlarından değildir?


a) Erken ve ileri yaşlarda gebelikler
b) Aşırı doğurganlık
c) Anne ölüm oranlarının düşük olması
d) Doğumların hastanede yapılmaması
e) Annelerin eğitim düzeyinin düşük olması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Üreme Sağlığı

6. Aşağıdakilerden hangisi kadınların toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada


yapılması gerekenlerden değildir?
a) Resmî nikâh yapmak
b) Kadınların ev dışında da çalışmalarını desteklemek
c) Aile içinde kararları birlikte almak
d) Ailedeki kız ve erkek çocuklara eşit davranmak
e) Şiddet uygulamak

7. Aşağıdakilerden hangisi çocukluk çağı CS/ÜS sorunlarından değildir?


a) Gebeliğin istenilmemesi
b) Ölüm ve hastalık hızlarının azalması
c) İsteyerek düşükler
d) Genital mütilasyon
e) Malnutrisyon, enfeksiyonlar

8. Aşağıdakilerden hangisi adölesan dönemi CS/ÜS sorunlarından değildir?


a) Kansızlık ve beslenme bozukluğu
b) Madde bağımlılığı
c) Menapoz
d) Toplumsal baskı
e) Cinsel taciz/istismar

9. Aşağıdakilerden hangisi erişkin dönemi CS/ÜS sorunlarından değildir?


a) Çocuk sahibi olma kararının ortak alınması
b) Gebelik
c) Doğum, doğum sonu komplikasyonlar
d) İstenmeyen gebelikler
e) CYBE

10. Aşağıdakilerden hangisi aile planlamasının amaçlarından değildir?


a) Çok ve sık gebelikleri artırmak
b) Yüksek riskli gebelikleri önlemek
c) İstenmeyen gebeliklerde tehlikeli yollarla yapılan düşükleri önlemek
d) Çocuğu olmayan ailelerin çocuk sahibi olmaları için yol göstermek
e) Bireyleri ve aileleri üreme sağlığı konusunda eğitmek

Cevap Anahtarı
1.d, 2.c, 3.d, 4.b, 5.c, 6.e, 7.b, 8.c, 9.a, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Üreme Sağlığı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
AIDS, (2018). 28.06.2019 tarihinde https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/bulasici-hastaliklar/862-
hiv-aids/1135-hıv-aids-istatislik.html
Cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği yayınları cinsel sağlık ve üreme sağlığı
araştırması 2006. 28.06.2019 tarihinde http://www.cetad.org.tr/menu/38/cinsel-
saglik-ve-ureme-sagligi-arastirmasi-2006
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı sağlık sektörü için ulusal stratejik eylem planı 2005-2015.
28.06.2019 tarihinde https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/Yayin/303
https://turkey.unfpa.org/tr/news/dünya-nüfusunun-durumu-raporu-2018

https://www.academia.edu/3050599/Üreme_Sağlığının_Dünü_ve_Bugünü
https://www.unfpa.org/data/world-population-dashboard
Infertilty, (2019). 28.06.2019 tarihinde
https://www.who.int/reproductivehealth/topics/infertility/burden/en/
Kaynağını Geliştirme Vakfı Yayınları
Kipay SS. Üreme Sağlığının Dünü ve Bugünü 28.06.2019 tarihinde
Özgülnar, N., Pektaş, H. Cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği yayınları bilgilendirme
dosyası 4: Güvenli Cinsellik. 28.06.2019 tarihinde
http://www.cetad.org.tr/yayinlar/list/32/guvenli-cinsellik
Özvariş Ş.B., Ertan E.A., Üreme sağlığında yaşam boyu yaklaşım. 28.06.2019 tarihinde
https://docplayer.biz.tr/23900694-Ureme-sagliginda-yasamboyu-yaklasimi-
dr-sevkat-bahar-ozvaris-dr-aysegul-esin-ertan.html
Pandemi, Epidemi, (2019). 28.06.2019 tarihinde https://www.tech-
worm.com/endemik-epidemik-pandemi-nedir/
Sert G. Üreme Haklarının Yasal Temelleri ve Etik Değerlendirme. (2013). İnsan
Taşkın L. Doğum ve kadın sağlığı hemşireliği kitabı, 10. Baskı, Ankara, Sistem Ofset
Matbaacılık, 2011.
Türkiye üreme sağlığı programı güvenli annelik katılımcı el kitabı T.C.Sağlık Bakanlığı Ana
Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.
Türkiye üreme sağlığı programı üreme sağlığına giriş katılımcı kitabı. T.C. Sağlık Bakanlığı
Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.
Türkiye üreme sağlığı programı, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmet çerçevesi. T.C.
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara,
2007.
UNFPA, (2018). 28.06.2019 tarihinde https://www.unfpa.org/swop-2019
Üreme sağlığı programı aile planlaması danışmanlığı katılımcı el kitabı. T.C. Sağlık
Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Ankara, 2005.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


BÜYÜME VE GELİŞME

• Büyüme ve Gelişme
• Büyüme ve Gelişme İle İlgili
Kavramlar
İÇİNDEKİLER

• Büyüme ve Gelişmeyi etkileyen


Faktörler
• Büyüme ve Gelişmenin Prensipleri TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Büyüme-Gelişmenin İzlenmesi ve
Değerlendirilmesinde Kullanılan
Doç. Dr.
Yöntemler İle Ölçütler
• Büyüme ve Gelişmede Kullanılan
Hava ÖZKAN
Yöntemler
• Büyümenin Değerlendirilmesinde
Kullanılan Ölçütler
• Gelişmenin Değerlendirilmesinde
Kullanılan Ölçütler
• Çocukluk Dönemlerine Göre
Büyüme Ve Gelişme

• Büyüme ve gelişmenin tanımını


yaparak ilgili kavramları
HEDEFLER

açıklayabilecek,
• Büyüme-gelişmenin izlenmesi ve
değerlendirilmesinde kullanılan
yöntemler ile ölçütleri
açıklabilecek,
• Çocukluk dönemlerine göre
büyüme ve gelişmeyi
değerlendirebileceksiniz
ÜNİTE

9
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin
tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı
yapılamaz.
Büyüme ve Gelişme

Büyüme Ve Gelişme İle İlgili


Kavramlar

BÜYÜME VE GELİŞME Büyüme ve Gelişmeyi


etkileyen Faktörler

Büyüme ve Gelişmenin
Prensipleri
BÜYÜME VE GELİŞME

Büyüme ve Gelişmede
Kullanılan Yöntemler
BÜYÜME-GELİŞMENİN
İZLENMESİ VE Büyümenin
DEĞERLENDİRİLMESİNDE Değerlendirilmesinde
KULLANILAN YÖNTEMLER İLE Kullanılan Ölçütler
ÖLÇÜTLER
Gelişmenin
Değerlendirilmesinde
Kullanılan Ölçütler

DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM


ÇOCUKLUK DÖNEMLERİNE
GÖRE BÜYÜME VE GELİŞME
DOĞUM SONRASI DÖNEM

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Büyüme ve Gelişme

GİRİŞ
Çocukluk çağı, erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesi (dölenme) ile
başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder. Çocuk organizmasını
erişkinlerden ayıran en önemli özellik, sürekli bir büyüme, gelişme ve değişme
süreci göstermesidir. Büyüme ve gelişme, dokuların oluşumu, gövdenin büyümesi,
kas gücü ve kontrolünde progresif artış, sosyal ilişki, düşünce, dil gelişimi ve kişiliği
ve kişiliğin oluşması gibi birçok olayı içeren bir süreçtir. Büyüme; vücudun
boyutlarında, gelişme ise fonksiyonlarındaki ilerlemeyi göstermek amacıyla
Büyüme ve gelişme kullanılan terimlerdir.
bir süreçtir.
"Büyüme" ile "gelişim" sözcükleri birbirleriyle karıştırılır. Büyüme ve gelişme
genellikle birbirine paralel olarak seyreder. İlk yaşlarda büyümesi geri kalan
çocuklarda çoğunlukla motor fonksiyonlar, zihinsel ve ruhsal gelişimde de
gecikmeler söz konusu olur. Büyüme ve gelişmenin iyi olabilmesi için çocukların
temel gereksinimlerinin karşılanması gereklidir. Beslenme, sağlık, eğitim, bakım,
güvenlik sosyal ve duygusal gereksinimleri yeterince karşılanmayan çocukların
büyüme ve gelişimlerinde gecikmeler görülür.
Büyüme ve gelişme süreçleri çeşitli çağlarda hızlanma ve yavaşlama
göstermekle birlikte sürekli bir olaydır ve belli bir sırayı izler. Çocuklarda büyüme
ve gelişme düzeni baştan ayağa (cefalo-caudral), merkezden uçlara (proksimal-
distal) doğrudur. Yani, vücut kısımlarının büyümesinde başlangıçta en hızlı
büyüyen baştır, ilk 6 aydan sonra göğüs çevresi hızla artar, 9 ve 12. aydan sonra
ekstremite uzaması ön plana geçer.
Büyümenin izlenmesi, çocuk sağlığı izleminin önemli bileşenlerinden biridir.
Büyüme ve gelişme genellikle birbirine paralel olarak seyreder. Çocuklarda
büyüme ve gelişmenin değerlendirilmesi daima normal büyüme ve gelişme
gösteren sağlıklı çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri göz önünde tutularak
Büyüme, hücre sayısı ve yapılır.
büyüklüğünün artışına
bağlı olarak vücut BÜYÜME VE GELİŞME
hacmi ve kitlesinin Büyüme: Vücut hacminin ve kütlesinin artmasıdır, organizmanın hücre sayısı
artışıdır. Gelişme, ve büyüklüklerinde artış olur. Boyun uzaması, vücut ağırlığının artması, baş
bedensel olgunlaşmayı çevresinin ve göğüs çevresinin genişlemesi büyüme göstergeleridir. Yani bedende
ifade eder. görülen fiziksel değişmelerdir.
Gelişme: Büyüyen organizmanın, dokularının yapısında ve biyokimyasal
bileşiminde oluşan değişikler sonucu olgunlaşması ve fonksiyonlarının
farklılaşmasıdır. Gelişme, olgun olmayan davranışlardan, olgun davranışlara; basit
becerilerden kompleks becerilere; bağımlı davranışlardan bağımsız davranışlara
doğru giden, organizma ve çevrenin birbirini karşılıklı etkilediği bir süreçtir.
Gelişme, yaşın ilerlemesiyle vücut yapısında ve bileşiminde oluşan değişiklikler
sonucu işlevlerin daha iyi yapılabilmesidir. Gelişme yeni davranışların ortaya çıktığı
bir durumdur. Gelişmenin olabilmesi için fiziksel büyümenin olması
gerekmektedir. Örneğin, bir çocuk idrar ve dışkı kontrolünü öğrenmeye

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Büyüme ve Gelişme

başlamadan önce çocukta bazı nörolojik gelişmenin olması gerekmektedir. Ayrıca


dişlerin çıkması ve değişmesi, kemiklerin olgunlaşması, sinir ve kas kontrolünün
sağlanması, gelişim göstergelerindendir.
Gelişim, üç alanda oluşur:
1-Fiziksel alan
 Duyusal kapasiteler

 Motor beceriler
 Fiziksel özellikler
2- Bilişsel alan
Tüm zihinsel kapasite ve aktiviteleri kapsar.
 Algılama

 Nedensellik
 Hafıza
 Sorun çözme

 Dil

3-Psikososyal alan
Kişisel özellik ve sosyal becerileri kapsar. Sosyal koşullara karşı bireyin;
kendine özgü davranış, duygu ve tepkilerini içine alır.

Büyüme ve Gelişme İle İlgili Kavramlar


Olgunlaşma: Vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine
getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak,
kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir. Olgunlaşma kendiliğinden
Gelişimin en
meydana gelen bir süreçtir.
önemli
kavramlarından Öğrenme: Bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda
biri öğrenmedir. meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişmesidir. Gelişimin en önemli
kavramlarından biri olan öğrenme için olgunlaşma gereklidir.
Denge: Belirli bir alan içinde bir hareketi sürdürmektir. İlk önemli denge
şekilleri oturma ve ayakta durmadır. Dönme, eğilme, yukarı doğru uzanma, tek
ayaküstünde durma, çocuğun gelişimine paralel olarak ortaya çıkan denge
şekilleridir. Denge, yürüme, koşma ve atlama gibi becerilerin kazanılmasında
önemli bir faktördür.
Hazır bulunuşluk: Yeni bir öğrenme durumunda, bireyin önceden sahip
olduğu özelliklerin tümünü; önceki öğrenmelerini, ilgilerini, tutumlarını,
güdülenmişlik düzeyini, yeteneklerini, genel sağlık durumunu kapsar.
Biyolojik Varyasyon: Çocuklar arasında genetik yapısına bağlı olarak boy,
vücut yapısı, büyüme temposu, fizyolojik özellikler ve kişilik yönlerinden büyük
farklılıklar olmasına denir. Her çocuğun kendine özgü bir büyüme- gelişme
temposu vardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Büyüme ve Gelişme

Yüzyıl Eğilimi: Birçok ülkede son yıllarda doğan ve büyüyen çocukların


büyüme temposunun hızlı olduğu, olgunlaşmalarının erkene kaydığı görülmüş ve
bu durum Yüzyıl Eğilimi olarak adlandırılmıştır. Hızlanmanın beslenme, hijyen
koşulları, hastalıklardan korunma ve eğitimde görülen gelişmelere bağlı olduğu
düşünülmektedir.
Gelişim Süreci: Büyüme ►►Olgunlaşma►►Öğrenme

Büyüme ve Gelişmeyi Etkileyen Faktörler


Bir çocuğun dünyaya sağlıklı gelebilmesi ve yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi,
onun intrauterin hayatta sağlıklı gelişmesi, doğum esnasında herhangi bir
travmaya uğramaması ve doğumdan sonra sağlığını olumsuz etkileyebilecek
faktörlerden korunması ile mümkündür. Sağlıklı bir çocuk, sadece hastalık belirtisi
göstermeyen çocuk değil, aynı zamanda kendi yaşına uygun büyüme, gelişme ve
olgunlaşma gösteren çocuktur. Büyüme ve gelişme, döllenmeden fiziksel
olgunluğa ulaşıncaya kadar genetik faktörler, hormonal faktörler, cinsiyet faktörü,
beslenme, kronik hastalıklar, uterus (rahim) içi ortam faktörleri ve fiziki çevre gibi
pek çok faktörün etkisi altındadır. Bu faktörler;
 Genetik Faktörler: Çocuklarda büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli
faktör kalıtsal özelliklerdir. Genetik faktörler hem doğum öncesi hem de doğum
Çocuğun büyüme ve
sonrası büyümeyi etkiler. Anne ve babadan geçen genler, çocuklarda bazı
gelişmesi üzerinde;
özellikleri belirlemektedir. Irk ve ailelere özgü farklar kalıtımla ve genetik yapı ile
sahip olduğu genetik
ilgilidir. Örneğin, kısa boylu ailelerin çocukları kısa, sarışın olanların çocukları açık
yapının, iç ve dış
renkli olmaya eğilimlidir.
ortam faktörlerinin
önemli etkisi vardır.  Hormonal Faktörler: Hormonlar, prenatal ve doğum sonrası dönemde
büyümeyi etkileyen faktörlerdendir. İç salgı bezlerinden salgılanan büyüme
hormonu ile tiroksin hormonu, ergenlik döneminden itibaren salgılanan androjen
hormonlar ile östrojen hormonu, büyüme ve gelişmede etkilidir. Hipofiz bezinin
salgıladığı büyüme hormonu, boyca büyümeyi; tiroid bezinin salgıladığı tiroksin
hormonu, gelişme ve olgunlaşmayı sağlar. Büyüme hormonunun hayatın ilk iki
yılında büyüme üzerinde fazla bir etkisi yoktur. Ancak hücre çoğalması için önemli
olan büyüme hormonu kemik ve kasların büyümesini sağlamanın yanında beyin ve
diş gelişimi için de gereklidir. Büyüme hormonunun normal salgılanması
sonucunda bazı olumsuzluklar görülmektedir. Örneğin, büyüme hormonunun fazla
salgılanmasıyla ortaya çıkan akromegali hastalığında el, ayak, burun, çene gibi
vücudun uç kısımlarında aşırı büyüme ile devlik, eksik salgılanmasında cücelik
gözlenir.
 Cinsiyet Faktörü: Büyüme-gelişme süreci kız ve erkek çocuklarda
birbirinden farklıdır. Doğum sırasında kız bebekler daha düşük kiloda dünyaya
gelirler, fakat erkek çocuklara göre daha hızlı bir gelişim gösterirler. Erkek
çocuklarda büyüme ve gelişme 10-11 yaşlarına kadar daha hızlıdır. Ancak kızlarda
ergenlik daha erken başladığından 11-14 yaşlarında kızlar erkekleri geçer.
 Beslenme Faktörü: Beslenme, büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Büyüme ve Gelişme

çevresel faktördür. Besinlerin uzun süre yetersiz alımı sonucu gelişen durum
yetersiz beslenme olarak adlandırılır. Çocukta büyüme ve gelişmenin sağlıklı
olabilmesi için yeterli ve dengeli beslenmesi önemlidir. Protein alımı kemiklerin
uzaması ve iskeletin olgunlaşması için çok önemlidir. Süt çocukluğu döneminde
yetersiz beslenmeden dolayı öncelikle boydan çok, ağırlığın etkilendiği
bilinmektedir. Örneğin, beslenme kökenli bir kansızlık iştah azalmasına yol açarak
kilo kaybına neden olur. Beslenme yetersizliğinin uzun dönemli etkenlerinden
birisi de boy kısalığıdır. Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuklarda büyüme ve
gelişme geri kalırken, zekâ ve ruhsal gelişim de olumsuz etkilenmektedir. Çocuklar
doğduğunda anne sütü ile beslenmenin desteklenmesi ve uygun ek gıdalara
zamanında geçilmesi, büyüme ve gelişmenin belirli aralıklarla izlenmesi önemlidir.
 Kronik Hastalıklar: Sağlıklı olarak dünyaya gelen bir bebekte kalıtımsal ya
da sonradan edinilen bazı hastalıklarda büyüme ve gelişme sürecini olumsuz
yönde etkilemektedir. Kalp, akciğer, böbrek gibi organların uzun süreli ve önemli
hastalıkları ile besin emilimini bozan midebağırsak hastalıkları büyüme ve
Çevre çocuğun gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Ayrıca bazı hastalıkların tedavisinde uzun süreli
gelişiminde etkilidir. steroid ihtiva eden ilaçların kullanımı ve bazı psikiyatrik ilaçlar da büyüme ve
gelişmeyi olumsuz yönde etkiler. Çocukların sonraki dönemlerde yaşıtlarını ne
ölçüde yakalayacakları, hastalığın seyri ve süresi, başlangıç yaşı, iyileşme sonrası
geride kalan büyüme süresi ve iyileşmenin tam olup olmaması gibi birçok faktöre
bağlıdır. Ancak bu tür hastalıklardan sonra çocuğa iyi bakım yapılır, yeterli ve
dengeli beslenmesi sağlanırsa büyüme tekrar hızlanarak çocuk kendi büyüme
hızını yakalayabilir.
 Uterus İçi Ortam Faktörleri: Döllenmiş yumurtanın normal, sağlıklı bir
yenidoğan durumuna gelmesi için gebe annede fetüse zarar verebilecek
eksikliklerin bulunmaması, uterus ve plasentanın normal olması gerekir. Örneğin,
annede iyot eksikliği varsa çocuk guatrlı doğar; demir eksikliği varsa çocuğun
demir depoları eksik kalır, kansızlık gelişir. 48 Büyüme ve gelişmenin hızını
belirleyen faktörlerden biri de annenin sağlıklı bir gebelik geçirip geçirmediğidir.
Doğum boyu ve kilosu doğumdan önceki büyümenin bir göstergesidir. Doğumdan
önce büyümeyi etkileyen anne karnındaki beslenmedir. Bebeğin organ ve
dokularının gelişmekte olduğu gebelik döneminde annenin aldığı ilaçlar, geçirdiği
ateşli hastalıklar (kızamıkçık, sifilis, grip vb.), kronik hastalıklar (kalp, böbrek
hastalıkları vb.), röntgen ışınlarına maruz kalma, travma, aşırı yorgunluk, sigara ve
alkol kullanımı, psikolojik gerginlikler bebeğin büyüme ve gelişmesini olumsuz
yönde etkilemektedir.
• Fiziki Çevre: İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini
sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik,
sosyal, ekonomik ve kültürel ortama çevre denir. Aydınlatma, ısıtma,
havalandırma, sağlıklı barınak fiziki çevreyi oluşturan ve insan sağlığını etkileyen
önemli öğelerdir. Pek çok kimyasal ve biyolojik ajan; enfeksiyon hastalıklarının,
çeşitli kronik hastalıkların ve gelişimsel sorunların kaynağını oluşturmaktadır. Hava
kirliliği, gelişmeyi etkileyen fiziki şartlardandır. İklim şartları ve olumsuz çevre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Büyüme ve Gelişme

koşulları hastalıklara yol açarak büyüme ve gelişmeyi engeller. Bunun yanı sıra
spor ve beden eğitimi, kasların kasılma gücünü geliştirip oksijen taşıma
mekanizmalarını güçlendirerek büyüme ve gelişmeyi olumlu yönde etkiler.
Büyüme hormonu uykuda daha fazla salgılandığından, büyüme ve gelişme için
uykuya ve dinlenmeye yeterli zaman ayrılmalıdır.

Büyüme ve Gelişmenin Prensipleri


Büyüme ve gelişme sürecini yönlendiren bazı fizyolojik kurallar vardır.
Bunlar:
Büyüme ve gelişme bir süreçtir. Doğumdan ölüme kadar süren işlevleri
içerir. Büyüme gelişme çocukluk dönemi boyunca devam eden sürekli bir süreç
olup belirli dönemlerde hızlanma ve yavaşlama gösterir.

Sistemlerin büyüme ve  Vücutta bazı sistemler kendine özgü tempo gösterir. Beynin gelişimi fetal
gelişmelerinde
yaşamda ve doğumdan sonraki ilk aylarda çok hızlıdır.
farklılıklar vardır.
 Büyüme ve gelişme sürecinde belli bir yön ve sıra düzeni vardır. Örneğin
vücut kısımlarının büyümesinde başlangıçta en hızlı olan baştır. 9-12.
aylardan sonra ekstremite uzaması ön plana geçer.
 Vücut bölümlerinin büyüme ve gelişmesi baştan-ayağa doğrudur.

 Vücut bölümlerinin büyüme ve gelişmesi merkezden-uçlara doğrudur.


 Büyüme ve gelişme sürecinde organların ve sistemlerin büyüme ve
gelişmesinde farklılık vardır.
Çocuğun büyüme ve
 Bir çocuğun büyüme ve gelişmesinin değerlendirilmesi eş yaş ve eş cinsten
gelişmesini izlemek
sağlıklı çocuklarla kıyaslama ile yapılır.
ve değerlendirmek
şarttır.  Büyüme ve gelişme sürecinde çocuklar arasında bireysel farklılıklar vardır.
 Farklı çocuklar farklı oranlarda tahmin edilebilen aşamalardan geçerler.
Normal çocuklar arasında genetik yapıya bağlı olarak boy, vücut yapısı,
büyüme temposu yönlerinden büyük farklılıklar görülür. Bu nedenle vücut
ölçümlerini, değerlerini ve diğer özelliklerini değerlendirmede yalnızca tek bir
normal değer yetersizdir. Normal dağılımın alt ve üst sınırlarının dikkate alınması
gerekir.

BÜYÜME-GELİŞMENİN İZLENMESİ VE
DEĞERLENDİRİLMESİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER İLE
ÖLÇÜTLER
Çocuk izleminde; büyümenin değerlendirilmesi şarttır. Çünkü fizyolojik,
kişiler arası ve sosyal konularla ilgili her problem büyümeyi olumsuz olarak etkiler.
Toplumda çocuk sağlığı ve çocuğun büyüme ve gelişmesini izlemek ve normları
elde etmek amacıyla birçok yöntem kullanılmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Büyüme ve Gelişme

Büyüme ve Gelişmede Kullanılan Yöntemler


 Gözlem
 Görüşme ve öykü alma
 Testler ve envanterler
 Klinik vaka incelemesi
 Sosyometrik teknik
 Anket Uygulama-Sorgu Cetvelleri
Büyüme daha çok  Kesitsel yöntem
fiziksel özellikleri,  Boylamsal yöntem
gelişme ise fiziksel Gözlem: Çocukları incelemek üzere en çok kullanılan yöntemlerden
özelliklerin yanı sıra biridir. Gözlem yönteminde araştırmacı belli bir olayı, davranışı ya da oluşumu
sosyal, duygusal ve müdahalede bulunmadan izler ve kayıt tutar. Bu yöntemin temelini, anne baba
zihinsel özellikleri ve diğer erişkinlerin, çocuğun günlük davranış gelişimini dikkatle izlemesi
kapsar. oluşturur. Çocuğun sağlık durumunun ve büyüme gelişmesinin gözlenmesi için
gözlemci; değişik yaş dönemlerindeki normal büyüme gelişme sürecini,
büyüme gelişme ile ilgili kuramları iyi bilmelidir. Gözlem, doğal gözlem ve
sistematik ya da kontrollü gözlem olmak üzere ikiye ayrılır;
Doğal gözlem: İnsanları ev, okul, iş yerleri gibi doğal çevrelerinde yaptıkları
davranışları etkide bulunmadan izlemektir. Olay ya da vaka incelemeleri, ölçme
araçları kullanılmadığı sürece birer doğal gözlemdir.
Kontrollü (Sistematik) gözlem: Davranışların belli koşullar altında ve belli
formatları dikkate alarak izlenmesidir. Kontrollü gözlem planlı bir etkinliktir,
gözlenecek durum ve davranışlar önceden belirlenerek planlanır ve plan
çerçevesinde uygulamaya konulur. Sistematik gözlemde anket, test, envanter gibi
ölçme araçları kullanılarak gözlem yapılandırılır.
Gözlem yöntemiyle elde edilen bilgilerin düzensiz olması ve
gözlemcinin kişisel yorumuna ağırlık vermesine karşın, çocuğun davranış ve
alışkanlıklarını tümüyle yansıtan bir yöntem olması nedeniyle değeri büyüktür.
Görüşme ve Öykü Alma: Görüşme soru-yanıt şeklinde, çocuk hakkında ya da
doğrudan doğruya çocuktan bilgi almayı amaçlayan karşılıklı konuşmadır.
Görüşme yöntemi, anketlere (sorgu cetvelleri) oranla daha kişisel
olduğu için, araştırmacıyla çocuk ve aile arasında başarılı bir diyaloğun
kurulabilmesi için sağlıklı görüşme ortamının hazırlanmasına özen
gösterilmelidir.
Öykü alma, çocuğun sağlığı, büyüme ve gelişmesi hakkında sistemli
bilgi toplamaya denir. Bilgi; çocuktan, aileden, aile yakınlarından, fiziksel ve
gelişimsel yapılan muayene sonuçlarından, kayıtlardan, ekibin diğer
üyelerinden, herkesten sağlanabilir. Öykü alınırken gözlem de yapılır.
Testler; bir özelliğin Çocuğun genel görünümü, davranışları ve emosyonel durumuna dikkat
niteliğini, anketler edilmelidir. Alınan öyküde, ailenin yapısı ve çocuğun içinde bulunduğu çevre
niceliğini belir. hakkında bilgiler olmalıdır.
Testler ve Envanterler: Test, önceden standart hâle getirilmiş sorular yoluyla
bireyin ya da bireylerin belirli davranışlarını veya davranışlarla ilgili özelliklerini

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Büyüme ve Gelişme

saptamak amacıyla kullanılan sistematik yöntemdir. Bu davranışlar kişilik


özelliklerini, özel ve genel yeteneklerini, bireyin belli konularda ilgilerini, tutum ve
anlayışını içerebilir. Testler yoluyla toplanan verilerin bilimsel araştırmalarda
kullanılabilmesi için test ve envanterin belli (geçerlilik, güvenilirlik, objektiflik,
kullanışlılık vb.) teknik özelliklere sahip olmasının yanında uygulayıcının da bu
konuda eğitimli olması gereklidir. Bilgi toplamak amacıyla kullanılan tekniklerin ve
araçların yanında bir de anket kullanılmaktadır.
Anketler, test ya da envanter değildir. Testler bir özelliğin niteliğini,
anketler ise niceliğini belirlemek için kullanılırlar. Bir çalışma grubuna
alınanların yaşı, cinsiyeti, medeni hâli, öğrenim düzeyi gibi özellikleri anketler
aracılığıyla belirlenirken; bu özelliklere bağlı nitelikler ise testler yoluyla
belirlenebilir. Testler genel olarak başarı ve kapasiteyi ölçmek üzere
kullanılabildikleri gibi (zihinsel başarıyı ölçmek üzere kullanılan zekâ testleri
gibi) davranış ve kişilik özelliklerini ölçmek için de kullanılabilirler.
Klinik Vaka İncelemesi: Vaka incelemesi yöntemi, gelişim süreci içinde
çocuğu etkileyen tüm faktörleri içeren ayrıntılı bir araştırma yöntemidir.
Araştırmacı, verileri çocuğun ilişkide olduğu ev, okul ve sosyal kurumlardan elde
eder. Aile tarihçesi, sosyal etkileşim, doğum koşulları, sağlık durumu ve geçmişteki
deneyimleri içeren bilgiler vaka incelemesinin temel konularını oluşturur.
Sosyometrik Teknik: Gruplar içinde sosyal uyumu geliştirmek ve toplumsal
etkinliği sağlamak amacıyla geliştirilmiş olan sosyometrik teknik, bir sınıfta her
çocuğun, örneğin ‘‘Herhangi bir ödevi hazırlamak üzere sınıf arkadaşlarından
hangisiyle çalışmak istediğini’’ ya da ‘‘Hangi arkadaşını daha çok sevdiğini’’
söylemesine dayanır. Alınan yanıtlara göre, çocuklar arasındaki ilişkileri
göstermek üzere sosyogramlar oluşturulur. Sosyograma göre, çok sevilenler
‘‘Yıldızlar’’ hiç ilişki kurulmayanlar '‘Yalnızlar’’, ayrıca birbirlerine oy veren ‘‘Çiftler’’
ve ‘‘Üçgenler’’ ortaya çıkar.
Anket Uygulama-Sorgu Cetvelleri: Sorgu cetvelleri, çocukla ilgili gerekli
bilgiyi almak üzere ana-baba ya da diğer yetişkinlere yöneltilirler. Zekâ ve kişilik
testlerinde olduğu gibi, bu yöntemde de temel amaç, belirli zaman içinde
incelenen konuyla ilgili yeterli bilginin toplanmasıdır.
Kesitsel (Cross-Sectional/Enlemesine/ Gruplar Arası İnceleme) Yöntem: Bu
yöntem farklı yaşlardaki çocukların büyüme gelişimini inceler, karşılaştırmalar
yapar. Burada anket, gözlem ve geçmişe ilişkin raporlarla diğer çalışma bulguları
birleştirilir. Böylelikle çocuğun büyüme gelişmesine ilişkin bir profile ulaşılır. Bu
yöntemle kısa bir süre içinde birçok grubun incelenmesiyle farklı gelişim şekillerini
içeren veriler elde edilir.
İzlemeli (Boylamsal- Longitudinal) Yöntem: Bu yöntem uzun bir zaman
süreci içinde değişen olgu ve davranış biçimleri hakkında bilgi verir. Ayrıca, bireyin
büyüme ve gelişmesini izleme olanağı verdiği gibi, birey ve gruplarda meydana
gelen farklılıkları araştırma ortamı da hazırlar. Bu yöntemde 100-300 sayıda
sağlıklı kız ve erkek aynı çocuk grubu belirli zaman aralıklarıyla doğumdan ergenlik
sonuna kadar izlenir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Büyüme ve Gelişme

İzlemeli yöntem, çocuğun bireysel gelişim ve büyümesinin analizine


olanak sağlaması, gerek çocuk gerekse grupta görülen büyüme artışlarını
incelemesi nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Aynı zamanda, verilerin tümü
aynı çocuklar üzerindeki çalışmalardan oluştuğundan, bu yöntem büyüme
süreçleri arasındaki ilişkileri analiz etme olanağı sağlar. Değişik yaşlarda elde
edilen ölçümler arasındaki farkı açıklama imkânı doğurur. İzlemeli yöntem
kesitsel yöntemden bireysel farklılıkları daha iyi yansıtması, yaşa bağlı
değişiklikleri daha iyi ortaya çıkarması nedeniyle önemlidir. Bu yöntemlerle
elde edilen veriler, büyüme ve gelişme eğrileri ile değerlendirilir.
Örnek

• Çocuğun gelişimiyle ilgili olarak değerlendirme yapmak


Büyümenin amacıyla ebeveynlerle görüşürken uygun olan yöntemler
değerlendirmesinde; kullanılabilir.
ağırlık, boy ve baş
çevresi ölçülür.

A-B üyümenin Değerlendirilmesinde Kullanılan Ölçütler


Büyüme değerlendirmesi, sağlıklı çocuk izleminin temel taşıdır. Birçok
fizyolojik ve psikolojik sorun büyümeyi bozabilir ve normalden sapmış büyüme
altta yatan hastalığın ilk belirtisi olabilir. Büyüme değerlendirmesinde ağırlık, boy
ve baş çevresinin doğru ölçülmesi önemlidir. Büyümenin değerlendirilmesinde
aşağıdaki ölçütler
Vücut tartısı: Tartı artışı fetal yaşamın son 3 ayında en hızlıdır. Doğumdan
sonra da tartı hızla artar yaş büyüdükçe hız azalır. Miadında doğan sağlıklı bir
bebeğin kilosu 3500 gr olmalıdır. İlk haftada miadındaki bebekler kilolarının %5-
6’sını; prematüreler ise %8-10’unu kaybederler. Yenidoğan döneminde ağırlık
izlemi önemlidir ve haftalık yapılır. Birinci aydan itibaren 6. aya kadar aylık, 6.
aydan 2 yaşa kadar üç ayda bir, oyun çocuğu ve okul öncesi dönemde 6 ayda bir
ve okul ve ergenlik dönemlerinde ise yılda bir kez büyüme değerlendirilir.
Büyümenin yolunda gidip gitmediğini saptamak için özellikle ilk yaşta bebek
düzenli olarak tartılmalıdır. Beslenmenin yetersiz olduğunu ya da büyümeyi
engelleyen bir durumun varlığının ilk göstergesi tartı artmasındaki duraksamadır.
Yaşa uyan ortalama tartı kabaca aşağıdaki formüllerle hesaplanabilir.

 3-12 aylıkta: kg = Yaş(ay)+9


2

 1-6 yaşta: kg = Yaş(yıl) x 2+8

 6-12 yaşta: kg = Yaş(yıl)x7


2
Büyümede Ağırlık ile ilgili Pratik Kurallar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Büyüme ve Gelişme

 İlk birkaç günde kilo kaybı doğum ağırlığının %5-10 arasında olabilir.
 Doğum ağırlığına dönüş 7-10 günlük sürede gerçekleşebilir.

 Doğum ağırlığının 2 katına çocuk 4-5 ayda ulaşabilir.


Düzenli ve birbirlerini
 Doğum ağırlığının 3 katına 1. yaşta ulaşabilir.
izleyen ölçümler
yararlıdır.  Doğum ağırlığının 4 katına 2. yaşta ulaşabilir.

 Ortalama yıllık artış 2 yaş ve puberte arasında yaklaşık 2,5 kg olabilir.


Boy uzunluğu: Fetal dönem dışında ilk iki yaş boy büyümesinin en hızlı
olduğu dönemdir. Miadında doğan bebeğin beklenen boyu 50 cm’dir. Sağlıklı bir
çocukta boy büyüme temposu genetik yapıyla ilgilidir. Boy uzunluğu
değerlendirilirken, çocuğun persantil değerini anne baba boylarından hesaplanan
hedef boyunun persantil değeri ile uyumlu olup olmadığını saptamak gerekir.
Hedef boy hesaplanırken her toplumdaki erişkin erkek kadın boy farkı dikkate
alınmalıdır. Türk toplumu için ortalama fark 13 cm’dir.
Cinsiyetlere Göre Hedef Boy Hesaplaması:
 Kız için hedef boy: [(Baba
boyu - 13) + Anne boyu] / 2
 Erkek için hedef boy: [(Anne
boyu + 13) + Baba boyu] / 2
Büyümede Boy ile ilgili Pratik Kurallar
 Ortalama boy doğumda 50 cm, 1 yaşında 75 cm olabilir.
 3 yaşındaki bir çocuk 90 cm uzunluğa sahip olabilir.
 4 yaşında doğum boyunun iki katı olan 100 cm ulaşabilir.
 Yıllık ortalama uzunluk 4 yaş ile puberte arasında 5-7,5 cm
civarındadır.
 İki yaşından büyüklerde yaklaşık boy uzunluğu “Yaş X 5 + 80”
formula ile hesaplanır.
Baş Çevresi: Doğumdan sonraki ilk aylarda vücudun en hızlı büyüyen
Çocuğu erişkinden
bölümü baştır. Beynin gelişimini de yansıtır. Miadında doğan sağlıklı bir bebeğin
ayıran en önemli özellik
baş çevresi 35 cm’dir.
büyümesidir.
Göğüs Çevresi: Baş ve göğüs çevresi yenidoğanda hemen hemen aynıdır. Bir
yaşından sonra göğüs çevresi daima baştan büyüktür. Ölçüm göğüs üzerinde
meme hizasından geçen orta hattan yapılır.
Vücut Bölümlerinin Birbirine Oranı: Gövde ve ekstremite büyümesinin
birbirine uyumluluğunun kontrolü için kullanılan ölçülerdir. Bunlar arasında baş-
pubis uzunluğu (üst segment), pubis-ayak uzunluğu (alt segment), oturma
yüksekliği ve kulaç uzunluğu sayılabilir. En çok kullanılanlar oturma yüksekliği ve
kulaç uzunluğudur.
Üst / Alt Oranı, vücut oranları büyüme ve gelişmedeki değişimlere paralel

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Büyüme ve Gelişme

bir sıra gösterir. Baş ve gövde doğumdan nispeten daha büyüktür, kol ve bacaklar
tüm büyüme boyunca özellikle ergenlik döneminde sürekli olarak uzar ve
gövdenin önüne geçer. Alt vücut bölümü pubis ile topuk arasındaki mesafedir. Üst
vücut bölümü, boy uzunluğundan alt vücut bölümünün çıkarılmasıyla elde edilir.
Oturma yüksekliği, çocuk ölçüm masasına dik olarak oturur. Poplitea çukuru
masanın kenarıyla 90 derecelik açı ile tam temas etmelidir. Ayakta boy ölçümünde
başın ve gövdenin dik olması sağlanır. Stadiyometrenin (veya yatarak ölçümde
kullanılan cetvelin) hareketli ucu başın en tepe noktası ile temas ettirilerek ölçüm
yapılır.
Kulaç uzunluğu, çocuk sırtını duvara dayar, dik durur, avuç içleri öne gelecek
şekilde kollarını yanlara doğru yere parallel olarak uzatır. Her iki elin orta
parmaklarının uçları hizasından duvara işaret konur. İki işaret arası esnek olmayan
bir mezür ile ölçülür.
Oturma yüksekliği, kulaç uzunluğu ve bu iki ölçünün boya oranları
bebeklikten ergenliğe büyüme ile birlikte değişir. Bu nedenle her yaş için standart
değerler saptanmıştır. Bu değerleri gösteren tablolar kullanılarak çocuğun
vücudunun orantılı olup olmadığı anlaşılır.
Büyüme durumunu Beslenme durumunun saptanmasına yönelik tarama çalışmalarında ve
değerlendirmek için oksoloji (insan vücut yapısını inceleyen bilim) araştırmalarında deri altı yağ
yaşa göre boy ve ağırlık tabakası kalınlığı, üst kol ve bacak çevresi ölçümleri gibi rutin muayenede gerekli
parametrelerinden olmayan başka ölçüm yöntemlerinden de yararlanılabilir.
oluşan eğriler kullanılır.
Büyüme Eğrileri: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “uluslararası
büyüme standartları” olarak önerilen değerler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
çocuklarının ölçümlerinden türetilmiştir. DSÖ tarafından önerilen standartların
yaşamın ilk yıllarında hemen her ülke için geçerli olduğu ileri sürülmekle birlikte,
bu erken yaşlarda da toplumlar arasında farklılıklar saptanabilmektedir. Büyüme
durumunu yaşa göre boy ve yaşa göre ağırlık parametrelerinden oluşan değerleri
yüzde dağılım (persentil) ya da standart deviasyon yöntemlerini kullanarak açıklar.
Çocukların ağırlık ve boylarını değerlendirmek için ulusal büyüme eğrileri veya
Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan referans eğriler kullanılabilir.
Gelişmenin
Pediatride normal dağılımı gösteren ve daha yaygın kullanılan bir yöntem,
değerlendirilmesinde
ölçümlerin persantil eğrileri olarak gösterilmesidir. Aynı yaş ve cinsten 100 çocuk
kullanılan ölçütlerden
uzundan kısaya doğru boy sırasına dizilirse ortanca boya sahip çocuk 50. persantili,
biri, kemiklerin
alttan üçüncü çocuk 3. persantili, onuncu çocuk 10. persantili ve 25. çocuk 25.
olgunluk derecesinin
persantili temsil eder. Üstten aşağı üçüncü en uzun çocuk 97. persantili, onuncu
saptanmasıdır.
çocuk 90. persantili ve 25. çocuk 75. persantili oluşturur. Standart persantil eğrileri
bu ilkeleri yansıtır. Çocuğun ölçülen boyu bu eğriler üzerine işaretlenir.
Büyüme eğrilerinin değerlendirilmesinde çocuğun takvim yaşının doğru
olarak belirlenmesi esastır. Bunun için çocuğun doğum tarihi öğrenilerek takvim
yaşı yıl ve ay olarak hesaplanır. Bu yaş kullanılarak büyüme eğrisi değerlendirilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Büyüme ve Gelişme

Örnek
• Takvim yaşının belirlenmesinde gün, ay ve yıl
bilgileri önemlidir. (XX.XX.XXXX)

B-Gelişmenin Değerlendirilmesinde Kullanılan Ölçütler


Dişlerin gelişmesi: Diş tabakalarının gelişmesi embriyonel hayatta başlar.
Olgunlaşmalarını tamamlamış dişler doğumdan sonra belli bir sıra ile diş etlerini
delerek çıkarlar. Diş çıkarma zamanı büyük ölçüde bireysel farklılıklar gösterir.
Genelde ilk süt dişleri 5-10 ay arasında çıkar. 12 aylık çocukta 8 süt dişi vardır. 2,5
yaşında 20 süt dişinin çıkışı tamamlanır. Genetik özellik ve tiroid hormone diş
gelişimini etkileyen faktörlerin başında gelir.
Kemik gelişmesi: İntrauterin dönemden başlar, ergenliğin sonuna yani
büyüme durana kadar devam eder. Kemiklerin gelişmesi belli bir sıra düzeni izler.
Kemik olgunlaşmasının değerlendirilmesi, boy kısalıklarının tanısında ve yaş
tayininde önemlidir.
Nöromotor, mental ve sosyal gelişme: Büyümenin izlenmesi sırasında
nöromotor, mental ve sosyal gelişmenin de değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede çocuğun ailesi, yaşadığı ortam göz önünde bulundurulmalıdır.
Nöromotor, zekâ ve ruh gelişmesinde uyarı çok önemli bir faktördür. Çocukla
konuşmak, oynamak ve oyun oynayabilmesine olanaklar yaratmak gelişimini
olumlu yönde etkiler. Çocukların gelişimlerinde sevgi ve ilgi önemlidir. Sevgi ve ilgi
Gebelik süresi, ortamında büyüyen çocukların zekâ ve ruh gelişimi daha yüksektir.
bebeğin doğumdan
sonraki yaşam ÇOCUKLUK DÖNEMLERİNE GÖRE BÜYÜME VE GELİŞME
standardını belirleyen Çocuk, büyüme ve gelişme özellikleri nedeniyle büyüme süreci içinde
en önemli evredir. değişik dönemlerden geçer. Çocuğun büyüme ve gelişmesinin daha kolay
anlaşılabilmesi için, dönemlere ayırmak daha iyi olacaktır. Bu dönemler doğum
öncesi ve doğum sonrası olmak üzere önce iki gruba ayrılırken, daha sonra kendi
içinde de alt gruplara ayrılarak incelendiği Tablo 8.1’de gösterilmiştir.
Tablo 9.1 Çocukluk Gelişim Dönemleri

Doğum öncesi dönem Zaman


Embriyonal dönem 0-8/10 hafta
Fetal dönem 10 hafta-doğum
Doğum sonrası (postnatal) dönem
Yenidoğan (neonatal) dönemi 0-1 ay
Bebeklik – süt çocuğu dönemi 1-12 ay
Oyun dönemi 1-3 yaş
Okul öncesi dönem 4-5 yaş
Okul dönemi 6-12 yaş
Ergenlik (puberte) dönemi Kız: 10-16 yaş;
Erkek: 12-18 yaş

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Büyüme ve Gelişme

DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM


Yaşamın döllenme ile başladığı kabul edilmektedir. Doğum öncesi dönem,
bebeğin doğum sonrası yaşam standartlarını belirleyen önemli bir dönemdir.
Döllenme anından başlayarak doğuma kadar geçen doğum öncesi dönem
(gebelik); 40 hafta ya da dokuz ay 10 günlük süreyi kapsar. İntrauterin
(gebelik) dönem; Embriyonal ve fetal dönem olarak ikiye ayrılır.
Embriyonal Dönem: Döllenmeden 8 - 10. haftaya kadar olan sürede
embriyo çok hızlı bir gelişme gösterir. Onuncu haftanın sonunda hemen bütün
Doğumsal organların taslakları tamamlanmıştır. Kalp damar sistemi kalp atımını, kemik
anormalliler, iliği kan hücreleri yapımını, endokrin bezler hormon salgılarını başlatacak
embriyonel dönemde olgunluğa erişmiştir. Gebeliğin embriyonal döneminde bebek dış etkenlere
maruz kalınan zararlı oldukça duyarlıdır. Çoğu doğumsal anormalliler genellikle bu dönemde maruz
etkenler sonucunda kalınan etkenler sonucu gelişebileceğinden gebeliğin ilk haftalarında özellikle daha
gelişebilir. dikkatli olmak gerekmektedir.
Fetal Dönem: Onuncu haftadan doğuma kadar olan sürede doku ve
organların olgunlaşma süreci oldukça hızlıdır. Fetal büyümenin
değerlendirilmesinde; uterus büyüklüğü, ultrasonografi, son adet tarihi ve bebeğe
ait ölçümler kullanılmaktadır.
Fetal dönemin sonunda bebeğin, özellikle dolaşım ve solunum sistemleriyle
ilgili fizyolojik uyumu kolaylıkla yapabileceği ve dış yaşamı sürdürebileceği bir
olgunluğa erişmiştir. Doğum öncesi dönemde fetüs çok hızlı bir büyüme temposu
gösterir. Kalp, beyin, refleksler ilkel biçimde de olsa işlevlerini yapmaya
başlamıştır. Endokrin bezleri hormon salgısını başlatacak olgunluğa erişmiştir.
Büyüme ve gelişme
temposunun en hızlı DOĞUM SONRASI DÖNEM
olduğu dönemler; Yenidoğan (neonatal) dönemi: Doğumdan 28. güne kadar olan süreyi
süt çocukluğu ve kapsar. Bu dönemin ilk haftasına ‘perinatal dönem’ denir. Bu dönemin en önemli
ergenlik dönemidir. özelliği, yenidoğanın dış ortama uyum sağlayabilmesi için verdiği uğraştır. Bu ilk 28
gün çok önemli olup bebek ölümlerinin %48’i bu dönemde olmaktadır. Sağlık
açısından riskli bir dönem olduğundan bebek enfeksiyonlara karşı korunmalıdır.
Bebeklik ya da süt çocuğu dönemi: 1 ay –12 aylar arasını kapsar. Bu dönem
fizik, motor, mental ve sosyal gelişmenin en hızlı olduğu bir dönemdir. Bu
dönemde bebek, ona bakan birey ile güvene dayalı bir ilişki kurar. Vücut ve zekâ
gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Sürekli ilgiye ve bakıma muhtaçtır. Bu
dönemde ihtiyaçları zamanında yerine getirilen, beslenme ve bakımı düzenli
olarak sağlanan, anne ve baba sevgisiyle büyütülen çocuklar ileride güven duygusu
gelişmiş bireyler olarak mutlu bir yaşam sürerler.
Oyun dönemi: 1–3 yaş arasındaki dönemdir. Bu dönemde konuşma,
yürüme, motor fonksiyonların gelişmesi ile çok hareketli bir çocukluk dönemi
başlamıştır. Çocuk meraklıdır. Bir yetişkinin rehberliğine gereksinimi oldukça
fazladır. Tuvalet eğitimi bu dönemin sonuna doğru verilir. Bu dönemde çocuk
yardımsız yürüyebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Büyüme ve Gelişme

Örnek
• Ebeveynler çocuğun hareket ihtiyacını gidermek için uygun,
güvenli ortam sağlayabilir.

Okul öncesi dönem: 4-6 yaş arasındaki dönemdir. Bu dönemde fizik, motor,
mental gelişme belirginleşmiştir. Temel alışkanlıkların kazanılmaya başlandığı bir
dönemdir. Çocuğa olumla davranışlar kişilik gelişmesinde çok önemlidir.
Okul dönemi: 6-12 yaş arasındaki dönemdir. Aileden çok arkadaşın önemli
olduğu fizik, mental ve sosyal ilişkilerin geliştiği bir dönemdir. Çocuk becerilerini
yetişkin gibi kullanma ve geliştirme çabasındadır ve yetişkinle yarış hâlindedir. Bu
yüzden bocalamalar yaşar.
Ergenlik (puberte) dönemi: 10-18 yaşlar arasındaki dönem; kız çocuklar için
10-16 yaş, erkek çocuklar için ise 12-18 yaş arasıdır. Bu yaş sınırları toplumdan
topluma değişiklik gösterir. Bu dönem hızlı büyüme, motor beceri ve zihinsel
işlevlerde gelişme, hormonal, emosyonel değişiklikler ve sosyal gelişme ile
karakterize bir dönemdir. Ergenlik; biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal yönden
önemli gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan erişkinliğe geçiş
dönemidir. İnsan gelişiminin en hızlı büyüme döneminden biridir.
Ergenlik ile puberte bazen eş anlamlı kullanılmaktadır. Puberte, üreme
organlarında, vücut biçiminde, hacminde, yağ ve kemik dokuları ile çeşitli fizyolojik
işlevlerdeki değişiklikleri ve sekonder cinsiyet özelliklerinin ortaya çıktığı ergenlik
döneminin aşamalarından biridir.
Ergenlikte olan değişikliklerin sırası her çocukta hemen hemen aynı
olmasına karşın ergenliğe giriş yaşı ve süresi bir çocuktan diğerine göre farklılık
gösterir. Ergenlik özelliklerinin başlamasında çevresel, kalıtsal ve ruhsal etmenler
rol oynar. Bu dönemde bedende olduğu kadar, davranış ve düşünce, anne-baba
ve arkadaş ilişkilerinde de hızlı değişmeler yaşanmaktadır.
Bireysel Etkinlik

• 0-18 yaş aralığında yaşadığınız büyüme ve gelişimi verilen


bilgiler doğrultusunda değerlendiriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Büyüme ve Gelişme

•BÜYÜME VE GELİŞME
•"Büyüme" ile "gelişim" sözcükleri birbirleriyle karıştırılır. Büyüme
ve gelişme genellikle birbirine paralel olarak seyreder. İlk yaşlarda
büyümesi geri kalan çocuklarda çoğunlukla motor fonksiyonlar,
zihinsel ve ruhsal gelişimde de gecikmeler söz konusu olur. Büyüme
ve gelişmenin iyi olabilmesi için çocukların temel gereksinimlerinin
Özet
karşılanması gereklidir. Beslenme, sağlık, eğitim, bakım, güvenlik
sosyal ve duygusal gereksinimleri yeterince karşılanmayan
çocukların büyüme ve gelişimlerinde gecikmeler görülür. Büyüme
ve gelişme süreçleri çeşitli çağlarda hızlanma ve yavaşlama
göstermekle birlikte sürekli bir olaydır ve belli bir sırayı izler.
Çocuklarda büyüme ve gelişme düzeni baştan ayağa (cefalo-
caudral), merkezden uçlara (proksimal-distal) doğrudur.
•Büyüme: Vücut hacminin ve kütlesinin artmasıdır, organizmanın
hücre sayısı ve büyüklüklerinde artış olur. Boyun uzaması, vücut
ağırlığının artması, baş çevresinin ve göğüs çevresinin genişlemesi
büyüme göstergeleridir. Yani bedende görülen fiziksel
değişmelerdir.
•Gelişme: Büyüyen organizmanın, dokularının yapısında ve
biyokimyasal bileşiminde oluşan değişikler sonucu olgunlaşması ve
fonksiyonlarının farklılaşmasıdır. Gelişme, olgun olmayan
davranışlardan, olgun davranışlara; basit becerilerden kompleks
becerilere; bağımlı davranışlardan bağımsız davranışlara doğru
giden, organizma ve çevrenin birbirini karşılıklı etkilediği bir
süreçtir.
•Büyüme Ve Gelişme İle İlgili Kavramlar
•Olgunlaşma: Vücut organlarının kendilerinden beklenen
fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme
yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği
biyolojik bir değişmedir. Olgunlaşma kendiliğinden meydana gelen
bir süreçtir.
•Öğrenme: Bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri
sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış
değişmesidir. Gelişimin en önemli kavramlarından biri olan
öğrenme için olgunlaşma gereklidir.
•Denge: Belirli bir alan içinde bir hareketi sürdürmektir. İlk önemli
denge şekilleri oturma ve ayakta durmadır. Dönme, eğilme, yukarı
doğru uzanma, tek ayaküstünde durma, çocuğun gelişimine paralel
olarak ortaya çıkan denge şekilleridir.
•Hazır bulunuşluk: Yeni bir öğrenme durumunda, bireyin önceden
sahip olduğu özelliklerin tümünü; önceki öğrenmelerini, ilgilerini,
tutumlarını, güdülenmişlik düzeyini, yeteneklerini, genel sağlık
durumunu kapsar.
•Biyolojik Varyasyon: Çocuklar arasında genetik yapısına bağlı olarak
boy, vücut yapısı, büyüme temposu, fizyolojik özellikler ve kişilik
yönlerinden büyük farklılıklar olmasına denir.
•Yüzyıl Eğilimi: Birçok ülkede son yıllarda doğan ve büyüyen
çocukların büyüme temposunun hızlı olduğu, olgunlaşmalarının
erkene kaydığı görülmüş ve bu durum Yüzyıl Eğilimi olarak
adlandırılmıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Büyüme ve Gelişme

•Büyüme Ve Gelişmeyi Etkileyen Faktörler


•Bir çocuğun dünyaya sağlıklı gelebilmesi ve yaşamını sağlıklı
sürdürebilmesi, onun intrauterin hayatta sağlıklı gelişmesi,
doğum esnasında herhangi bir travmaya uğramaması ve
doğumdan sonra sağlığını olumsuz etkileyebilecek faktörlerden
korunması ile mümkündür. Büyüme ve gelişme, döllenmeden
fiziksel olgunluğa ulaşıncaya kadar genetik faktörler, hormonal
Özet (devamı)
faktörler, cinsiyet faktörü, beslenme, kronik hastalıklar, uterus
(rahim) içi ortam faktörleri ve fiziki çevre gibi pek çok faktörün
etkisi altındadır.
•Büyüme Ve Gelişmenin Prensipleri
•Büyüme ve gelişme sürecini yönlendiren bazı fizyolojik
kurallar vardır.Bunlar:
•Büyüme ve gelişme bir süreçtir. Doğumdan ölüme kadar süren
işlevleri içerir. Büyüme gelişme çocukluk dönemi boyunca devam
eden sürekli bir süreç olup belirli dönemlerde hızlanma ve
yavaşlama gösterir.
•Vücutta bazı sistemler kendine özgü tempo gösterir. Beynin
gelişimi fetal yaşamda ve doğumdan sonraki ilk aylarda çok
hızlıdır.
•Büyüme ve gelişme sürecinde belli bir yön ve sıra düzeni vardır.
Örneğin vücut kısımlarının büyümesinde başlangıçta en hızlı olan
baştır. 9-12. aylardan sonra ekstremite uzaması ön plana geçer.
•BÜYÜME-GELİŞMENİN İZLENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİNDE
KULLANILAN YÖNTEMLER İLE ÖLÇÜTLER
•Toplumda çocuk sağlığı ve çocuğun büyüme ve gelişmesini
izlemek ve normları elde etmek amacıyla birçok yöntem
kullanılmaktadır.
•Büyüme ve Gelişmede Kullanılan Yöntemler
Gözlem
Görüşme ve öykü alma
Testler ve envanterler
Klinik vaka incelemesi
Sosyometrik teknik
Anket Uygulama-Sorgu Cetvelleri
Kesitsel yöntem
Boylamsal yöntem

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Büyüme ve Gelişme

•B-Gelişmenin Değerlendirilmesinde Kullanılan Ölçütler


•Dişlerin gelişmesi: Diş tabakalarının gelişmesi embriyonel
hayatta başlar. Olgunlaşmalarını tamamlamış dişler doğumdan
sonra belli bir sıra ile diş etlerini delerek çıkarlar. Diş çıkarma
zamanı büyük ölçüde bireysel farklılıklar gösterir.
Özet (devamı)
•Kemik gelişmesi: İntrauterin dönemden başlar, ergenliğin
sonuna yani büyüme durana kadar devam eder. Kemiklerin
gelişmesi belli bir sıra düzeni izler. Kemik olgunlaşmasının
değerlendirilmesi, boy kısalıklarının tanısında ve yaş tayininde
önemlidir.
•Nöromotor, mental ve sosyal gelişme: Büyümenin izlenmesi
sırasında nöromotor, mental ve sosyal gelişmenin de
değerlendirilmesi gerekir. Nöromotor, zekâ ve ruh
gelişmesinde uyarı çok önemli bir faktördür.
•ÇOCUKLUK DÖNEMLERİNE GÖRE BÜYÜME VE GELİŞME
•Çocuk, büyüme ve gelişme özellikleri nedeniyle büyüme süreci
içinde değişik dönemlerden geçer. Çocuğun büyüme ve gelişmesi
doğum öncesi ve doğum sonrası olmak üzere önce iki gruba
ayrılırken, daha sonra kendi içinde de alt gruplara ayrılarak
incelenebilir.
•1-Doğum Öncesi Dönem
Embriyonel Dönem
Fetal Dönem
•2-Doğum sonrası dönem
Yenidoğan (neonatal) Dönemi
Bebeklik ya da Süt Çocuğu Dönemi
Oyun Dönemi
Okul Öncesi Dönem
Okul Dönemi
Ergenlik Dönemi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Büyüme ve Gelişme

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Vücut hacminin ve hücre sayısının artması aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle açıklanır?
a) Olgunlaşma
b) Gelişim
c) Değişim
d) Büyüme
e) Biyolojik varyasyon

2. Davranışların belli koşullar altında, belli biçimleri dikkate alarak izlenmesi


olarak gerçekleştirilen gelişim izleme yöntemi hangisidir?
a) Sistematik gözlem
b) Kesitsel yöntem
c) Boylamsal yöntem
d) Vaka incelemesi
e) Anket

3. Anne boyu 158 cm, baba boyu 175 cm olan kız çocuğun hedef boyu
ortalama kaç cm’dir?
a) 158
b) 166.5
c) 160
d) 173
e) 175

4. Bir çocuğun normal büyümesini değerlendirmek için aşağıdakilerden


hangisi rutin olarak kullanılan ölçümler arasında değildir?
a) Oturma yüksekliği
b) Deri altı yağ tabakası
c) Kulaç uzunluğu
d) Üst/Alt oranı
e) Baş çevresi

5. Hangisi yeni bir öğrenme durumunda bireyin önceden sahip olduğu


özelliklerin tümünü tanımlar?
a) Kişilik
b) Karakter
c) Öğrenim
d) Olgunlaşma
e) Hazır bulunuşluk

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Büyüme ve Gelişme

6. Tekrar ve yaşantı sonucu davranışta gözlenen nispeten kalıcı değişiklikleri


hangisi tanımlar?
a) Eğitim
b) Öğrenme
c) Ezber
d) Taklit
e) Hazır bulunuşluk

7. Bireyin fizik yapısında zamana bağlı olarak meydana gelen nicelik


boyutundaki değişiklikleri tanımlar?
a) Büyüme
b) Öğrenme
c) Kilo alma
d) Olgunlaşma
e) Hazır bulunuşluk

8. Bir çocuğun boy uzunluğunun normal olup olmadığını değerlendirirken


hangisi kullanılm az?
a) Boy persantil eğrileri
b) Boy persantil tabloları
c) Boy standart sapma değeri
d) Hedef boy persantili
e) Gelişme hızı eğrileri

9. Tuvalet eğitimi aşağıdaki dönemlerden hangisinde verilir?


a) Süt çocuğu döneminde
b) Okul Döneminde
c) Okul öncesi dönemde
d) Oyun döneminde
e) Bebeklik döneminde

10. Büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu dönemler hangisinde doğru


verilmiştir?
a) Süt çocuğu döneminde/Okul öncesi dönemde
b) Okul öncesi dönemde / Okul Döneminde
c) Süt çocuğu döneminde /Ergenlik döneminde
d) Oyun döneminde/Ergenlik döneminde
e) Bebeklik döneminde/Okul döneminde

Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.c, 4.b, 5.e, 6.b, 7.a, 8.e, 9.d, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Büyüme ve Gelişme

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Aydın, B. (2006). Gelişimin Doğası (ed.) Binnur Yeşilyaprak, Eğitim Psikolojisi,


Gelişim-Öğrenme-Öğretim, Pegem A Yay. ss. 29-49. Ankara.
Berhman R., Kliegmen, R. (2008). Büyüme ve Gelişme, Nelson Pediatri, Çev Ed:
Akçay T, Nobel Tıp Kitabevleri, ss: 36- 61.
Bundak, R., Darendeliler, F., Neyzi, O. (2002). Büyüme Ve Gelişme Bozuklukları-
Gelişme Olgunlaşma, Pediatri 1, Edt: Neyzi O., Ertuğrul T, Nobel Tıp
Kitabevleri, 3.Baskı, S: 109-120.
Büyüme Ve Gelişme. 24.06.2019 tarihinde
http://www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller/B%C
3%BCy%C3%BCme%20ve%20Geli%C5%9Fme.pdf adresinden erişildi.
Ertem, İÖ.(2006). Sağlık Hizmetlerinde Çocukların Gelişimlerinin İzlenmesi ve
Desteklenmesi. Sted. 15 (4) ss: 67-74.
Kavaklı, A. (1993). Büyüme ve gelişmenin tanımı, kuralları, kuramları ve
değerlendirilmesi. İç: Kavaklı A. Çocukluk yaşlarında büyüme ve gelişme.
Hilal Matbaacılık, İstanbul.
Neyzi, O., Ertuğrul, T. (2002).Pediatri (3.Baskı). Nobel Tıp Kitapevleri. bölüm (3)
(85-100), bölüm 18 (1203-1208), bölüm 5 (204-209).
Neyzi, O., Ertuğrul, T.(1993). Büyüme ve gelişme. Pediatri 1. Nobel Tıp Kitabevleri;
ss. 69-114. İstanbul.
Neyzi, O., Günöz, H., Furman, A. ve ark. (2008).Türk çocuklarında vücut ağırlığı,
boy uzunluğu, baş çevresi ve vücut kitle indeksi referans değerleri. Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi; 51 ss: 1-14.
Onat, T. (1996). Büyüme ve Gelişme. Çocuk Sağlığı ve Hastalıları -1. İstanbul: Eksen
Yayınları; 1996 ss: 40-55.
Özer Sevimay D., Özer, K.(2007). Büyüme ve gelişme. Çocuklarda Motor Gelişim.
Özyurt, BE. (2007). Gelişim Konularına Genel Bakış. (ed.) Alim Kaya, Eğitim
Psikolojisi, Pegem Yay. ss. 1-35. Ankara.
Senemoğlu, N. (2005). Gelişim Öğrenme ve Öğretim, Kuramdan Uygulamaya, Gazi
Kitabevi, 12. Baskı, ss, 2-15. Ankara.
Yiğit, R. (2009). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme.Sistem Ofset;
Ankara.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


ÇOCUK SAĞLIĞI

• Çocuk Sağlığının Tanımı ve


Önemi
İÇİNDEKİLER

• Çocukluk Dönemleri
• Türkiyede Bebek ve Çocuk TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
Sağlığına İlişkin Sorunlar Prof. Dr.
• Çocuk Hakları Sözleşmesi
• Yenidoğan Bebeğin Bakımı Duygu ARIKAN
• Çocuklarda Sık Görülen
Şikâyetler, Sebepleri Bakım ve
Korunma Yolları
• Bağışıklama
• Okul Çocukluğu Dönemi ve
Sorunları
• Adölesan Dönemi ve Sorunları
• Hastaneye Yatmanın Çocuk ve
Aile Üzerine Etkileri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Çocuk sağlığının tanımı ve
HEDEFLER

önemini kavrayabilecek,
• Türkiye’de bebek ve çocuk
sağlığına ilişkin sorunları
anlayabilecek,
• Yenidoğan bebeğin bakımı hakkında
bilgi sahibi olabilecek,
ÜNİTE
• Okul çocukluğu ve adölesan

10
döneminin sağlık sorunlarını
öğrenebileceksiniz

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Çocuk Sağlığının Tanımı ve Çocuk sağlığı düzeyini
Önemi gösteren ölçütler

Türkiye'de bebek ve çocuk


Çocukluk Dönemleri
sağlığına ilişkin sorunlar

Türkiyede Bebek ve Çocuk


Bebeğin banyosu
Sağlığına ilişkin Sorunlar

Çocuk Hakları Sözleşmesi Göbek bakımı

Bez pişiği
ÇOCUK SAĞLIĞI

Yenidoğan Bebeğin Bakımı

Bebeğin beslenmesi

Çocuklarda Sık Görülen


Şikayetler, Sebepleri Bakım Emzik kullanımının yararları
ve Korunma Yolları ve riskleri nelerdir?

Bağışıklama
Bebekler nasıl giydirilmeli

Okul Çocukluğu Dönemi ve


Sorunları

Adölesan Dönemi ve
Sorunları

Hastaneye Yatmanın Çocuk


ve Aile Üzerinde Etkileri
Çocuk Sağlığı

GİRİŞ
İnsanlığın varoluşundan beri çocuklar doğmuş, büyümüş ve ölmüştür. Eski
nesiller yerini yeni nesillere bırakmıştır. Bu süreçte birçok çocuk yaşamın ilk
zamanlarında yaşamını yitirmiştir. Bazı çocuklar ise, aldıkları bakıma bağlı olarak
daha uzun yıllar yaşamışlardır. Toplumsal açıdan çocuk kavramına bağlı olarak
çocuk bakımı farklılıklar kazanmıştır. Bazı toplumlarda çocuklar büyüğün küçüğü
olarak görülmüş, sağlık bakımından mahrum bırakılmıştır. Oysa çocuklar
erişkinlerin küçültülmüş şekli olmayıp büyümekte ve gelişmekte olan varlıklardır.
Sağlık sorunları, hastalık ve strese yanıtları da erişkinden farklıdır. Çocukluk
dönemi doğumla başlayıp ergenliğin sonuna kadar devam etmektedir.
Bazı eski toplumlarda aile büyüklüğünü sınırlamak ve engelli çocukları
elimine etmek için çocukların öldürülmesi kabul görmüştür. Roma yasalarında
babalar çocuklarını hapsetme, işkence etme, esir olarak satma ve öldürme hakkına
sahiptirler. Çocuk sağlık bakımı yetişkinlerin düşüncelerine göre değişmekteydi.
Bin dokuz yüz kırklara kadar birçok toplumda çocukların beslenme,
Çocuklar sağlık hidrasyon ve hijyen sorunları vardı. Bulaşıcı hastalıklara bağlı büyük kayıplar
açısından özel ve gerçekleşmekteydi. İshal, az beslenme, tüberküloz birçok çocuğun ölümüne neden
önemli bir gruptur. oluyordu. İkinci Dünya Savaşı’nda antibiyotiklerin kullanımı tartışılmış ve çocuk
felci aşısı geliştirilmiştir. Yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar çocuklara yönelik
eylemler çocuğu kurtarmak, hayatta tutmak üzerineyken, çocuk üzerine
farkındalıkların artmasıyla gelişimi, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçları gibi birçok
alanda çocuğun korunması ve desteklenmesi ön plana çıkmıştır
Zaman içerisinde çocuğun sadece ruh ve beden sağlığının iyileştirilmesi değil
iyi yetiştirilmesi, gelişim ve eğitim gereksinimlerinin de en uygun şekilde
karşılanması önem kazanmıştır. Bowlby’nin öncülüğünde çocukların algıları ve
düşünceleri önem kazanmıştır. 1960’lara doğru çocuklara yaklaşım farklılaşmıştır.
Çocuk biyolojik, bilişsel, duygusal ve sosyal yani bütüncül olarak ele alınmıştır.
Çocuğun bakımına ailesinin katılması önem kazanmıştır. Çocuk alanında
uzmanlaşma artmış ve çocukların birçok sorununa yönelik bakım modelleri
geliştirilmiştir. Bu ünitede çocuk sağlığının tanımı ve önemi çocukluk dönemleri ve
bu dönemlerde sık görülen şikâyetler ile bakım ve korunmaya yönelik bilgilere yer
verilecektir.

ÇOCUK SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMİ


Çocuk Sağlığının Tanımı: Çocuğun doğumla başlayıp ergenliğin sonuna
kadar devam eden sürede bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyi olmasıdır (Resim
10.1).
Çocuklar sağlık açısından özel ve önemli bir gruptur.
• Çocuklar nüfusun büyük bir bölümünü oluşturur.
• Çocuklar erişkinlere oranla daha sık hastalanırlar.
• Çocukların bağışıklık sistemlerinde fizyolojik bir yetersizlik vardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Çocuk Sağlığı

• Birçok hastalığın erken tanısı için çocukluk çağı en elverişli zamandır.


• Çocuklar sürekli büyüme ve gelişme içindedirler. Bu süreçte herhangi bir
duraklama ya da gerileme olursa bunun düzeltilmesi ancak büyümenin
henüz devam ettiği erken yaşlarda başarılı olur.
• Zekâ ve ruh sağlığı açısından yaşamın ilk yılları büyük önem taşır. Yukarıda
sayılan nedenlerle çocukluk çağı sağlık açısından önemlidir.

Çocuklar sürekli
büyüme ve gelişme
içindedirler.

Resim 10.1 Sağlıklı Çocukların Resmi

Çocuk Sağlığı Düzeyini Gösteren Ölçütler


Çocukların sağlık durumu bir ülkenin ekonomik ve sosyal açıdan
gelişmişliğinin göstergelerinden biridir. Çocuk sağlığı düzeyini belirlemek için
başlıca şu ölçütler kullanılır;
• Bebek ölüm hızı
• 5 yaş altı ölüm hızı

ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ
Doğum Öncesi Dönem

 Embriyonik dönem (ilk 10 hafta)


 Fetal dönem (ilk 10 haftadan doğuma kadar olan süre)
Doğum Sonrası Dönem
• Yenidoğan (0-28 gün)
• Bebeklik (süt çocukluğu)dönemi (1 ay-12 ay)
• Oyun çocukluğu dönemi (1-3 yaş)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Çocuk Sağlığı

• Okul öncesi çocukluk dönemi (4-5 yaş)


• Okul çocukluk dönemi (6-12 yaş)
• Adölesan( ergenlik) dönemi (kızlarda 10-18 yaş, erkeklerde 12-20 yaş)

TÜRKİYE’DE BEBEK VE ÇOCUK SAĞLIĞINA İLİŞKİN


SORUNLAR
Türkiye’nin toplam nüfusu 80 milyonun üzerindedir. Toplam nüfus içinde
çocukların oranı yıllar geçtikçe azalmıştır. Nüfus projeksiyonlarına göre gelecek
yıllarda da çocuk nüfus oranının azalacağı öngörülmektedir (Grafik 10.1).

Çocukların ölüm
nedenleri yaşa,
cinsiyete ve toplumların
Grafik 10.1 Çocuk Nüfusun Toplam Nüfus içindeki oranı, 1935-2080
gelişmişlik düzeylerine
Kaynak: TÜİK. İstatistiklerle Çocuk 2017. Haber Bülteni 2018, Sayı, 17596.
göre farklılıklar
göstermektedir. Ülkemizde en önemli sağlık sorunlarının başında bebek, çocuk ve ana ölüm
hızlarının yüksek olması gelmektedir. Çocuklarda ölüm nedenleri yaşa, cinsiyete ve
toplumların gelişmişlik düzeylerine göre farklılıklar göstermektedir. Bebek ölüm
hızları yönünden sanayileşmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler
karşılaştırıldığında, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerinin
önemli bir sorun oluşturduğu görülmektedir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma
(TNSA) 2013 verilerine göre Türkiye’de bebek ölüm hızı binde 13, çocuk ölüm hızı
binde 2, beş yaş altı ölüm hızı binde 15’tir.
Dünya Sağlık Örgütünün 2018 raporuna göre dünyada 5 yaş altı çocuklarda
ölüme neden olan durumlara bakıldığında; ilk sırada yenidoğan nedenlerin geldiği,
bunu pnömoni ve ishalin izlediği görülmektedir. Yenidoğanın ölüm nedenleri içinde
ilk 3 sırada prematürelik ve düşük doğum ağırlığı, yenidoğan enfeksiyonları ve
doğum travmaları yer almaktadır (Grafik 10.1). Türkiye İstatistik Kurumu ölüm
istatistikleri 2013 yılı sonuçlarına göre Türkiye’de 5 yaş altındaki çocuk
ölümlerinin; % 25’i prematürite, % 23’ ü konjenital anomaliler, % 9’u pnömoni ve
doğum asfiksisi, %5’ i yenidoğan sepsisinden kaynaklanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Çocuk Sağlığı

Çocuk Sağlığında Risk Faktörleri


Bebek ölümlerine yol açan birçok tıbbi ve sosyal risk faktörü vardır. Bunlar
bebeğin daha çabuk hastalanmasına ve ölümüne yol açabilir.
Gebelikten önce var olan riskler
Anne yaşının 18’ den küçük ve 35’ten büyük olması, iki gebelik arasındaki
sürenin 2 yıldan az olması, eğitim düzeyinin yetersizliği, ailenin sosyoekonomik
düzeyi, anne babanın akrabalığı, annenin daha önceki gebeliklerinde ölü, erken,
zor doğum olması, annenin hastalıkları (şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp ve
böbrek hastalıkları vb) ve zararlı alışkanlıklar (alkol, sigara vb.) gebelikten önce var
olan risklerdir.
Gebelik sırasında var olan riskler
Çocuk hakları Annenin gebeliğinin ilk 3 ayında radyasyon, ilaç, hastalık, zararlı etkenlerin
sözleşmesi 1994’te etkisi altında kalma, çoğul gebelikler, doğum öncesi yetersiz beslenme vb.’dir.
TBMM’de
Doğum sırasında ortaya çıkan riskler
onaylanmıştır.
Doğumla ilgili güçlüklerdir.
Doğumdan sonra ortaya çıkan riskler
Büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileyen her şey bu gruba girer.

ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ


Birleşmiş milletler genel kurulunda 1989’da kabul edilen çocuk hakları
sözleşmesinde çocukların medeni toplumsal ve ekonomik hakları ülkelere
yükümlülük getirecek şekilde düzenlenmiştir. Uluslararası bir yasa niteliğinde olan
ve 54 maddeden oluşan bu sözleşme çocukların refahı ve korunmasına yönelik bir
dizi uluslararası kural getirmektedir. Bu maddelerin dayandığı temel yaklaşımlar,
Bebeklerin günaşırı çocukların ayrımcılıktan korunması, çocuğun yüksek yararının düşünülmesi,
yıkanması yeterlidir. yaşama ve gelişme hakkının güvence altına alınması ve kendisi ile ilgili konularda
çocuğun görüşünün alınmasını içermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Çocuk Hakları
Sözleşmesini 14 Eylül 1990’da imzalamıştır. Bu sözleşme 1994’te TBMM’ de
onaylanmış, 1995’te Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.

YENİDOĞAN BEBEĞİN BAKIMI


Bebeğin Banyosu
Göbek kordonu düşene kadar (yaklaşık 10. gün) yenidoğan bebeğe sadece
silme banyo verilir. Bebeğin kusma ihtimaline karşı beslenme öncesi banyo
yaptırılması uygundur. Suyun sıcaklığının 37-38 °C arasında olması uygundur.
Banyo suyu ısısı banyo termometresi ile kontrol edilebilir. Yenidoğanın banyosu
bebek odasında ya da banyo küvetinde yaptırılabilir. Küvetin içerisine bir havlu
konulması kaymaları engelleyebilir. Banyo için gerekli olan malzemeler (havlu,
bebeğin giysileri, alt bezi, bebek sabunu, ince tülbent vb.) banyodan önce
hazırlanmalıdır. Öncelikle gözler, yüz, gövde, kol ve bacaklar son olarak da perine

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Çocuk Sağlığı

bölgesi yıkanmalıdır. Bebeklerin günaşırı yıkanması yeterlidir. Bebek şiddetle


banyoyu reddediyorsa birkaç gün süngerle silip sonra yeniden denemek gerekir.

Örnek
• Banyodan sonra bebekler rahatlar, daha kolay
uyurlar.

Göbek Bakımı
Doğumdan sonraki ilk hafta içinde göbek kordonu çevresinde enfeksiyon
gelişebilir. Enfeksiyon genellikle kirli alt bezi ya da bakım veren kişinin kirli elleri ile
temas sonucu gelişir. Göbek bakımında eskiden kullanılan % 70’lik alkolün yerine
artık göbeğin doğal kurumaya bırakma işlemi tercih edilmektedir. Gelişmekte olan
ülkelerde ise “klorheksidin glukonat” tercih edilmektedir.

Bez Pişiği
Bebeklere ilk 6 ay
sadece anne sütü Pişik, bezlerin sürtündüğü bölgelerde veya koltuk altı, gluteal bölge gibi
verilmelidir. kısımlarda kapalılık, nem ve irritasyon sonucu oluşan döküntülerdir. Pişiği önlemek
için kısa aralıklarla bebeğin altının açık bırakılarak havalandırılmalıdır. Bebeğin alt
bezlerinin deterjan yerine sabunla yıkanması, her idrar ve gaita yapışında bebeğin
altının sabunlu su ve duru su ile yıkanması gerekir. Her alt değiştirmede iyice
kurulanmış cilde badem yağı veya koruyucu özelliği olan pişik kremi sürülmelidir.

Bebeğin Beslenmesi
Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir. Anne sütüne 6. aydan
sonra ek gıdalara başlamak koşulu ile 2 yaşın sonuna kadar devam edilebilir. 6-12
ay bebekler her istediğinde emzirilir. Sabah kahvaltısı, sıvı yağ ile hazırlanan sebze
ve tahıl çorbaları, yoğurtlu çorbalar, tarhana çorbası, sebze yemekleri, taze sıkılmış
meyve suları veya meyve püreleri, muhallebi ile 3 ana, 3 ara öğünde beslenir (Şekil
10.1).

Şekil 10.1 Besin Grupları


Kaynak: https://www.google.com/search?q=besin+grupları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Çocuk Sağlığı

Anne sütünün faydaları


Anne sütü bebek için en ideal besindir. Anne sütünü hazırlamak gerekmez,
ucuz besindir. Ekonomik yük getirmez. Mikropsuzdur, enfeksiyonlara karşı
koruyucudur. Anne sütüne karşı bebekte alerjik reaksiyonlar görülmez. Böbreklere
yük getirmez. Anne sütü alan çocuklarda pişik, grip, ishal, orta kulak iltihabı,
kabızlık vb. sorunlara az rastlanır.

Örnek
• Anne sütü alan bebekler daha zeki olurlar.

Anne sütü ile beslenme çocuğun ruh sağlığı için gerekli olan anne çocuk
yakınlığını sağlar. Emzirme ile annenin uterusu en kısa sürede eski hâline gelir.

Emzik Kullanımının Yararları ve Riskleri Nelerdir?


Emzik kullanımı ile ilgili farklı görüşler vardır. Emziğe ilk ay içinde
başlandığında tek başına anne sütü verme süresini kısaltabilmektedir. Özellikle
uyku sırasında kullanıldığında ani bebek ölüm sendromu riskini azalttığı
Emzirme ile annenin
bildirilmektedir. Buna karşın yaşamın ilk yılından sonra orta kulak iltihabı riskini
uterusu en kısa sürede
arttırdığı düşünülmektedir. Dişlerde de çapraşıklık oluşturabilir. Bebek, emzik
eski hâline gelir.
alması için zorlanmamalıdır. Kullanılacaksa yalnız uyku sırasında verilmelidir. Bir
yaşın sonunda emzik kullanımı bırakılmaya başlanmalıdır.

Bebekler Nasıl Giydirilmeli?


Bebeğin üşüyüp üşümediğinin kontrolü için el ve ayaklarına bakılması
yanıltıcı olabilir. Bebeklerin dolaşım sistemi yeterince olgunlaşmadığından el ve
ayaklar vücudun diğer yerlerinden daha soğuktur. Bebeğin hapşırması da
üşüdüğünü göstermez. Bebeklere soğuk havada tek kat kalın bir giysi
giydirilmesindense birkaç kat hafif giysi giydirilmesi daha koruyucudur. Bebekler
için kolay giydirilip çıkartılabilecek yakası geniş, kolları bol önden açılan ya da her
iki bacağının yanlarından düğmeli ürünler kullanılabilir. Bebeğin giysileri yumuşak,
ter emebilen, kaynatılabilen cinsten tercihen pamuklu olmalıdır. Naylon, yünlü ve
ipekli kumaşlar sağlıklı ve kullanışlı değildir. Yeni kumaştan yapılmış henüz sert
olan giyecekler bir kez yıkanıp sonra giydirilmelidir.

ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER, SEBEPLERİ,


BAKIM VE KORUNMA YOLLARI
Ateş
Vücut ısısının yükselmesi ateş olarak adlandırılır. Çocuklarda vücut ısısı oral,
rektal ve koltuk altından ölçülür. Vücudun ısısı ölçüm yapılan vücut bölgesine göre
değişmektedir. Çocuklarda genel olarak koltuk altı ısısının 37-37.2 °C, oral ısının
37.5-37.8 °C ve rektal ısının 38-38.8 °C’nin üzerinde olması ateş olarak kabul edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Çocuk Sağlığı

Ateşin ölçülmesi: Vücut ısısının ölçümünde termometre denen aletler


kullanılmaktadır. Son yıllarda ateş civalı standart termometre dışında elektronik
termometreler ( kulaktan, emzik şeklinde vb.) ile de ölçülmektedir.
Yenidoğan ve süt çocuklarında (0-1 yaş) rektal, 3 yaşından büyük çocuklarda ise
koltuk altından, ölçümler tercih edilmelidir.
Ateşin düşürülmesi: Yüksek ateşin düşürülmesini sağlamak için önce
üzerindeki fazla giysiler çıkarılmalıdır. Daha sonra ılık uygulama yapılabilir. Bunun
için küvet içinde ılık suda (29-32 °C) ıslatılan ve hafif sıkılan bezleri çocuğun alın,
koltuk altı ve kasıklarına yerleştirilmelidir. Vücut sıcaklığı 39 °C ve üzerinde
olduğunda doktor tarafından önerilen ateş düşürücüler önerilen dozda
verilmelidir.

Kusma
Mide içeriğinin bulantı ile ya da bulantı olmaksızın dışarı atılmasıdır.
Bebeklik döneminde verilen mamanın çok yağlı ya da asitli olması, aşırı miktarda
beslenme nedeniyle kusabilir. Beslenme sırasında hava yutması, çok hızlı
İshal gelişmekte olan beslenme, gazının çıkarılmamış olması, çok soğuk ve katı besinler verilmesi de
ülkelerde bebek ve kusmaya neden olabilir.
çocuklar arasında
Tedavi: Nedeninin bulunup tedavi edilmesi, emzirme sonrası gazın
hastalık ve ölümlerin en
çıkarılması, gıdaların hazırlanmasında temizliğe, normal ısıda olmasına ve
temel
bozulmuş olmamasına dikkat edilmelidir. Beslenme kurallarına uyulması gerekir.
nedenlerindendir.
Ayrıca beslenme ve gazın çıkarılmasından sonra fazla hareket ettirmeden sağ
tarafına yatırılması, fazla kızarmış, ekşi, acı yedirilmemesi, ek gıdalara başlarken
tek gıda ile ve az az başlanması gerekir.

İshal
İshal kaka miktarında ve sıklığında artma ve kıvamında azalma olarak
tanımlanmaktadır. İshal gelişmekte olan ülkelerde bebek ve çocuklar arasında
hastalık ve ölümlerin en temel nedenlerindendir. İshal akut ve kronik olmak üzere
2 türlüdür. Akut ishal vakalarının çoğunu bakteri, virüs ve parazitler yapar. Ayrıca
antibiyotiklerin uzun süre kullanılması da akut ishale neden olur. Kronik ishal ise 2
haftadan daha uzun sürer. Bir yaşından küçük, beslenme bozukluğu olan ve
bağışıklık sisteminde yetmezlik olan çocuklarda sık görülür.
Belirtiler: Hafif ishalde ateş (38,5-39 °C), iştahsızlık ve irritabilite gözlenir.
Nabız hızlıdır. Ağız kurudur.
Tedavi: Çocuğa bol miktarda su, pirinç suyu, ayran, taze sıkılmış elma ve
şeftali suyu verilir. Önerilen sıvı miktarı 2 yaşından küçükler için yarım ya da bir çay
bardağı, 2 yaşından büyükler için yarım ya da bir su bardağı kadardır. Bebek anne
sütü alıyorsa emzirmeye devam edilmelidir. Altı aydan büyük ve ek besinlere
başlamış olan bebeklere yoğurt, patates püresi, pirinç lapası gibi besinler
verilmelidir. Yağlı gıdalar verilmemelidir. Çocuğun kaybettiği vücut ağırlığını tekrar
kazanması için ishal geçtikten sonra 2 hafta süreyle günde bir öğün fazla
beslenmesi gerekir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Çocuk Sağlığı

Şiddetli ishalin değerlendirilmesi: Şiddetli ishali olan bebekler ve küçük


çocuklar ciddi derecede hastadır. Vücut sıcaklığı 40 °C’ye kadar yükselebilir. Nabız
ve solunum zayıf ve hızlıdır. İştahsızlık ve kusma ve sıvı kaybı belirtileri vardır. Deri
dokunulduğunda soğuktur. Bebek soluk ve huzursuzdur. Bıngıldakta ve göz
kürelerinde çökme gözlenir. İshale bağlı çocuk vücut ağırlığının yüzde 10-15’ini
kaybeder. Bu nedenle çocuğun hastaneye yatırılması gerekir.
Korunma: Enfeksiyöz ishalden korunma ve yayılmasını önlemede en etkili
yöntem el yıkamadır. Ağızla doğrudan temastan önce ve gaita (kaka) ile bulaşma
ihtimali olan objelere dokunduktan sonra en az 10 saniye sabunla ellerin
yıkanması gerekir. Bebeklerin ilk 6 ay anne sütü ile beslenmesi, aşıların
tamamlanması, ek besinlere geçerken temizliğe dikkat edilmesi, temiz içme suyu
kullanılması, ishal vakalarını azaltabilir. Ayrıca tuvaletlerin temiz tutulması,
çöplerin kapalı yerlerde toplanması da ishali önler.
Çocuklarda iştah
vücudun enerji İştahsızlık
gereksinimine bağlıdır. Çocuklarda iştah vücudun enerji gereksinimine bağlıdır. Çocukların hareketli
oldukları zamanlarda çok yedikleri, az enerji sarf ettikleri zamanlarda ise iştahsız
oldukları görülür.

Kabızlık
Gastrointestinal sistemden pasajın yavaşlaması veya dışkılama sürecine
ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılamadır. Sert dışkı anal
kanaldan geçerken yırtılma ve fissürlerden olabilir. Aile içi sorunlar, çocuğa verilen
cezalar, tuvalet eğitiminin erken başlatılması, genetik faktörler kabızlığa neden
olabilir.

Öksürük
Boğaz ve ciğerlerdeki bir tahriş ya da sıkışma sonucu görülen normal bir
tepkidir. Altı aydan küçük bebeklerde rastlanması ciddi bir akciğer enfeksiyonu
belirtisidir. Bazen solunum borusunda bir tıkanmadan kaynaklanan ani öksürük
ciddi bir hastalığın habercisi olabilir. Bu nedenle çocuğun solunumunda herhangi
bir sorun sezildiği zaman derhal doktora haber vermek gerekir. Öksürük boğmaca,
kızamık, grip, verem, bronşit vb. hastalıkların belirtisi olabilir.

Solunum sıkıntısı
Burnu tıkalı olan çocukların burnuna serum fizyolojik damlatılmalıdır. Açılan
serum fizyolojik 24 saatten fazla ve bir başka çocuğa kullanılmamalıdır. Bol sıvı
verilmelidir. Yatağının başucu yükseltilmelidir. Odası nemli tutulmalıdır.
Hastalığının tespiti ve tedavisi yapılmalıdır.

Kulak ağrısı
Rahatsızlığını ifade edebilecek yaşta olmayan bebekler, hiç durmadan ve
kulağını çekiştirerek ağlıyorsa kulak ağrısından şüphelenmelidir. Küçük çocuklarda
kulak iltihaplarının görülmesinin nedeni orta kulak ile boğaz boşluğunu birbirine

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Çocuk Sağlığı

bağlayan östaki borusunun çocuklarda kısa olması ve çocuğun günün büyük bir
bölümünü yatarak geçirmesidir.
Belirtiler: 39 derecenin üzerinde ateş, kulakta şiddetli ağrı, huzursuzluk,
kusma ve ishal gözlenir.
Bakım: Kulağa sıcak pansuman (ütülenmiş tülbent ) yapılmalıdır. Ağrı kesici
ve ateş düşürücü verilebilir. Uygun antibiyotik tedavisi yapılır. Çocukların yatarak
değil dik olarak beslenmesi korunma açısından önemlidir. Ağrılı dönemde çocuğa
yumuşak ve sıvı yiyecekler verilmelidir. Çocuğun başının ağrıyan kulak üzerine
çevrilerek yatırılması ağrıyı azaltır.

Gaz sancısı
Bütün normal bebekler ağlar. Bebek birçok nedenle ağlayabilir.

•Bebekler açlık, yalnızlık, yorgunluk, ilk diş çıkması veya altının


Örnek

ıslak olması nedeniyle rahatsızlık hissetmesi sunucu ağlar.

Gaz sancısı olan bebeklerin yüzü kızarır ve ayaklarını karnına çekerler. İlk üç
aydaki ağlamanın en sık nedeni gaz sancısıdır. Her beslenmeden sonra bebeğin
gazını çıkartmak, kucakta veya bebek arabasında gezdirmek, sarılma ve rahatlatıcı
ninni/şarkılar söylemek, masaj yapmak, karnına ılık havlu koymak, ılık bir banyo
yaptırma, emzik, rezene çayı verme gibi uygulamalar bebeğin gaz sancısını
gidermeye yardımcı olur.
İlk üç aydaki ağlamanın
en sık nedeni gaz Konak
sancısıdır. Yağ bezlerinin fonksiyon bozukluğu ile oluşan yüzeysel bir deri hastalığıdır.
Konakta bebeğin başına uygun yumuşatıcı (vazelin, badem yağı ve zeytinyağı) hafif
masaj yapılarak sürülmelidir. En az 20 dakika beklenmelidir. Daha sonra bebeğin
saçı sık dişli tarak (saç veya diş fırçası) ile taranarak konak oluşumunun
iyileşmesine yardım edilmelidir. Bebeğin saçı yıkanmalıdır. Bu işlem haftada 2-3
kez tekrarlanmalıdır. Kabuklanmalar fazla ise bir kerede temizlenmek için
zorlanmamalı, tırnakla kaldırılmamalıdır.

Pamukçuk
Yanak içinde, damakta ve özellikle dilde beyaz süt kalıntısı görünümünde
olan mantar enfeksiyonudur. Pamukçukta bir çay bardağı (100ml) kaynatılmış
ılıtılmış su içine tepeleme bir çay kaşığı veya silme bir tatlı kaşığı toz karbonat ile
solüsyon hazırlanır. Uygulama günde 3-4 kez tekrarlanır. Pamukçuk oluştuğunda
her beslenme sonrası bebeğin ağzının kaynatılmış ılıtılmış suya batırılan temiz
tülbent/gazlı bez ile silinmelidir. Pamukçuktan korunmak için ellerin yıkanması ve
bebeğin ağzına aldığı eşya ve oyuncakların temiz olması gerekir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Çocuk Sağlığı

Uyku Sorunları
Sağlıklı bir yenidoğan beslenme süreleri dışında uyur. Uykusu hafiftir.
Bebeğin yatağı yumuşak olmalıdır. Yattığı zaman çökmemelidir. Yastık kullanmak
sakıncalıdır.

Kansızlık
Hemoglobin ve eritrosit sayısının yaşa göre normal değerlerinin altına
düşmesidir. Çocuklarda hemoglobin değerinin 7-8 g/dl nin altında olması hâlinde
kansızlık belirtileri gözlenir.

Çocuklarda hemoglobin Demir eksikliğine bağlı kansızlık çocuklarda sık görülmektedir. Demir
değerinin 7-8 g/dl’nin eksikliği vücuda alınan demir miktarının gereksinimden az olması, emilim ve
altında olursa kansızlık sindirim kusurları, bağırsağın anomalileri, mide bağırsak ameliyatları, kanamalar,
olur. parazit enfeksiyonları nedeniyle oluşur. Demir eksikliğine bağlı olan kansızlık
belirtileri; deri ve mukozalarda solukluk, bulantı, iştahsızlık, huzursuzluk, taşikardi,
kaşık tırnak, sık tekrarlayan enfeksiyonlar sonucu dikkat azalmasıdır. Tedavide
demirden zengin gıdaların alınımının artırılması ve demir ilaçlarının kullanılması
gerekir.

BAĞIŞIKLAMA
Bağışıklama bağışıklayıcı maddeler yardımı ile bazı bulaşıcı hastalıklara karşı
direncin artırılmasıdır. Aktif bağışıklık etken organizmaya karşı vücudun antikor
oluşturması ile kazanılan bir bağışıklıktır. Bireyin hastalığı geçirmesi ya da aşılama
ile kazanılır. Pasif bağışıklık ise önceden hazırlanan antikorların hastalığı önlemek
için risk altındaki bireye verilmesini içerir.
Ulusal aşı programının temel amacı hepatit B, tüberküloz, difteri, boğmaca,
tetanoz, çocuk felci ,kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, hepatit A, kabakulak ve
haemophilus influenza tip B’ye bağlı hastalıklar ile pnömokok (zatüre) vb.
hastalıkları kontrol altına almak ve hastalık oranlarını ve ölüm hızlarını azaltmaktır.
Ülkemizde son on yıllık (1998-2008) süre içinde aşılanma oranlarında önemli
iyileşmeler olmuştur. Hiç aşısı olmayan çocuk oranı yüzde 5’ten yüzde 2’ye
gerilemiştir. TNSA verilerine göre 2003’te 12-23 aylık çocuklarda tam aşılanmış
çocukların oranı yüzde 54 iken, 2008’ de 74’e yükselmiştir. Bu oran 2013’te % 68’e
düşmüştür.

OYUN ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI


Oyun çocukluğu dönemi (1-3 yaş), çocuğun ve ailenin yaşamında benzersiz
değişikliklerin geliştirdiği hızlı bir dönemi yansıtır. Bu dönemde çocuklar beklenen
zaman dilimleri içerisinde yürüme, dil kazanımı ile birlikte mesane ve bağırsak
kontrolü gibi gelişimsel dönüm noktalarına ulaşır. Enerji, protein, vitamin vb.
gereksinimleri arttığı için beslenme bu dönemde çok önemlidir. Malnütrisyon,
akut solunum yolu enfeksiyonları, ishalli hastalıklar, cilt enfeksiyonları, idrar yolu
enfeksiyonları önemli sağlık sorunlarıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Çocuk Sağlığı

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE SORUNLARI


Okul öncesi çocukluk dönemi 4-5 yaş aralığını kapsar. Bu dönemde fizik,
motor, mental gelişme belirginleşmiştir. Temel alışkanlıkların kazanılmaya
başlandığı bir dönemdir. Okul öncesi dönemdeki çocuğun yaygın sağlık
problemleri, çoğunlukla orta kulak enfeksiyonu, nezle veya gastrointestinal
rahatsızlıklar gibi enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu dönemde akut hastalıkların yaygın
olmasının nedeni, muhtemelen anaokuluna başlama ve çoğunlukla kalabalık
ortamlarda bulunma, birlikte oynama ve hastalıklara daha çok maruz kalmadır. Bu
nedenle, yemek ve tuvaletten önce ve sonra el yıkama alışkanlığını öğretmek
hastalıkların sıklığını azaltabilir. Bu dönem, çocuğun okula hazırlanması açısından
da önem taşır.

OKUL ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI


Dünya Sağlık Örgütüne Okul çocukluğu dönemi (6-12 yaş) çocukların hem fiziksel hem de ruhsal ve
göre 10-19 yaş grubu toplumsal açıdan hızlı ve karmaşık bir süreçle büyüyüp geliştikleri bir dönemdir. Bu
adölesan dönemdir. dönemde çocuklar okullardaki kalabalık ortamın yol açtığı solunum yolu
hastalıkları, ishal, bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları, öğrenmeyi
engelleyen görme ve işitme bozuklukları ergenlik dönemine özgü davranış
sorunları, ortopedik sorunlar, diş çürükleri, paraziter hastalıklar gibi sağlık
sorunları ile sık karşılaşırlar. Okul sağlığı hizmetleri birinci basamak sağlık
hizmetleri kapsamı içinde yer alır. Acil durumlar dışındaki sağlık sorunları okulda
çözümlenmeye çalışılır, gerekli görüldüğü durumlarda bir üst basamak sağlık
kuruluşuna sevki gerçekleştirilir. Ülkemizde okul sağlığı hizmetleri Millî Eğitim
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının iş birliği ile gerçekleşmektedir.

ADÖLESAN (ERGENLİK) DÖNEMİ VE SORUNLARI


Adölesan dönem genel olarak çocuklukla erişkinlik arasında yaşama hazırlık
dönemi olarak tanımlanmakta ve halk arasında ergenlik dönemi ile eş anlamlı
olarak kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne göre 10-19 yaş grubu adölesan,
15-24 yaş grubu gençlik dönemi olarak ifade edilmektedir. Adölesan döneme girişi
etkileyen faktörler cinsiyet, ırk, iklim, beslenme, çevresel uyarılar hormonal ve
genetik özellikler olarak belirtilmektedir. Adölesan dönemde fiziksel değişiklikler,
boyun ve ağırlığın hızlı artışı, sekonder sex karakterlerinin gelişimi, yağ ve kas
dokularının dağılımı ve miktarının değişmesi dolaşım ve solunum sistemlerindeki
ve psikolojik durumlarında değişimler olmaktadır.
Bireysel Etkinlik

•Ünite içerisinde bahsedilen çocuk sağlığı sorunlarını önlemek için yapılması


gerekenleri araştırıp, arkadaşlarınıza anlatınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Çocuk Sağlığı

Adölesanın başlıca sağlık sorunları beslenme alışkanlıklarına bağlı olan


sorunlar, cinsel davranış ve üreme sağlığı sorunları, şiddete ilişkin sorunlar, sigara,
alkol, madde kullanımına bağlı sorunlar şekline sıralanabilir. Ergenlik döneminde
sık görülen duygusal tepkiler duygusal kırıklık, korku, endişe, aşağılık duygusu,
suçluluk duygusu gibi olumsuz tepkiler ve sevgi, aşk gibi olumlu duygusal tepkiler
şeklinde gruplandırılır.

HASTANEYE YATMANIN ÇOCUK VE AİLE ÜZERİNE


ETKİLERİ
Hastaneye yatma
çocuğu korkutan, Hastaneye yatmanın çocuğun gelişimi üzerinde çeşitli olumsuz etkileri
rahatsız eden ve hoş vardır. Çocuk için hastalık ve buna bağlı olarak hastaneye yatma onu korkutan,
olmayan yaşantıları rahatsız eden ve hoş olmayan yaşantıları içerir. Çocuğun hastaneye yatması
içerir. gerektiğinde tüm aile üyeleri stres ve kriz yaşayabilir. Bu nedenle sağlık personeli
tarafından hastaneye yatan çocukların ve ebeveynlerinin çocuğun hastalığı, bakımı
hakkında bilgilendirilmesi gerekir.

• 1-3 yaş grubu çocuğu hastalığı ve hastaneye yatmayı hatalı


Örnek

davranışlarına verilen ceza olarak algılar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Çocuk Sağlığı

•GİRİŞ
Çocukluk dönemi doğumla başlayıp ergenliğin sonuna kadar devam eder.
•ÇOCUK SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMİ
•Çocukların bağışıklık sistemlerinde fizyolojik bir yetersizlik vardır. Birçok
hastalığın erken tanısı için çocukluk çağı en elverişli zamandır.
•Çocuk Sağlığı Düzeyini Gösteren Ölçütler
Özet
•Çocuk sağlığı düzeyini belirlemek için bebek ölüm hızı 5 yaş altı ölüm hızı
kullanılır.
•ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ
•Çocukluk dönemleri doğum öncesi ve doğum sonrası dönem olmak üzere 2 ye
ayrılır. Doğum öncesi dönem embriyonik dönem ve fetal dönemden
oluşur. Doğum sonrası dönem yenidoğan, bebeklik dönemi, oyun çocukluğu
dönemi, okul öncesi çocukluk dönemi, okul çocukluk dönemi, adölesan
döneminden oluşur.
•TÜRKİYE’DE BEBEK VE ÇOCUK SAĞLIĞINA İLİŞKİN SORUNLAR
•Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma (TNSA) 2013 verilerine göre Türkiye’de
bebek ölüm hızı binde 13, çocuk ölüm hızı binde 2, beş yaş altı ölüm hızı binde
15’tir.
• Çocuk Sağlığında Risk Faktörleri
•Gebelikten önce var olan riskler anne yaşının 18’ den küçük ve 35’ten büyük
olması, iki gebelik arasındaki sürenin 2 yıldan az olması, eğitim düzeyinin
yetersizliği, ailenin sosyoekonomik düzeyi, anne babanın akrabalığıdır.
•ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ
•Uluslararası bir yasa niteliğinde olan ve 54 maddeden oluşan bu sözleşme
çocukların refahı ve korunmasına yönelik bir dizi uluslararası kural
getirmektedir.
•YENİDOĞAN BEBEĞİN BAKIMI
•Bebeğin Banyosu
•Yenidoğanın banyosu bebek odasında ya da banyo küvetinde yaptırılabilir.
Öncelikle gözler, yüz, gövde kol ve bacaklar son olarak da perine bölgesi
yıkanmalıdır.
•Göbek Bakımı
•Doğumdan sonraki ilk hafta içinde göbek kordonu çevresinde enfeksiyon
gelişebilir. Enfeksiyon genellikle kirli alt bezi ya da bakım veren kişinin kirli
elleri ile temas sonucu gelişir.
•Bez Pişiği
•Bebeğin alt bezlerinin deterjan yerine sabunla yıkanması, her idrar ve gaita
yapışında bebeğin altının sabunlu su ve duru su ile yıkanması gerekir.
•Bebeğin Beslenmesi
•Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir Anne sütü alan çocuklarda
pişik, grip, ishal, orta kulak iltihabı, kabızlık vb. sorunlara az rastlanır.
ÇOCUKLARDA SIK GÖRÜLEN ŞİKÂYETLER, SEBEPLERİ, BAKIM VE KORUNMA
YOLLARI
•Ateş
•Çocuklarda genel olarak koltuk altı ısısının 37-37.2 °C, oral ısının 37.5-37.8 °C
ve rektal ısının 38-38.8 °C’ nin üzerinde olması ateş olarak kabul edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Çocuk Sağlığı

Özet (devamı)
•Kusma
•Mide içeriğinin bulantı ile ya da bulantı olmaksızın dışarı atılmasıdır.
Nedeninin bulunup tedavi edilmesi, emzirme sonrası gazın çıkarılması,
gıdaların hazırlanmasında temizliğe, normal ısıda olmasına ve bozulmuş
olmamasına dikkat edilmelidir.
•İshal
•İshal kaka miktarında ve sıklığında artma ve kıvamında azalma olarak
tanımlanmaktadır. Tedavide altı aydan büyük ve ek besinlere başlamış olan
bebeklere yoğurt, patates püresi, pirinç lapası gibi besinler verilmelidir.
•Kabızlık
•Gastrointestinal sistemden pasajın yavaşlaması veya dışkılama sürecine
ilişkin bir bozukluğa bağlı olarak seyrek ve katı dışkılar.
•Solunum sıkıntısı
•Burnu tıkalı olan çocukların burnuna serum fizyolojik damlatılmalıdır. Açılan
serum fizyolojik 24 saatten fazla ve bir başka çocuğa kullanılmamalıdır.
•Kulak ağrısı
•Çocukların yatarak değil dik olarak beslenmesi korunma açısından önemlidir.
Ağrılı dönemde çocuğa yumuşak ve sıvı yiyecekler verilmelidir.
•Gaz sancısı
•Her beslenmeden sonra bebeğin gazını çıkartmak bebeğin gaz sancısını
gidermeye yardımcı olur.
•BAĞIŞIKLAMA
•Ulusal aşı programının temel amacı hepatit B, tüberküloz, difteri, boğmaca,
tetanoz, çocuk felci kızamık, kabakulak ve haemophilus influenza tip B’ye
bağlı hastalıklar ile pnömokok (zatüre) hastalıkları kontrol altına almak ve
hastalık oranlarını ve ölüm hızlarını azaltmaktır
•.OYUN ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Oyun çocukluğu döneminde malnütrisyon, akut solunum yolu enfeksiyonları,
ishalli hastalıklar, cilt enfeksiyonları ve idrar yolu enfeksiyonları önemli sağlık
sorunlarıdır.
•OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLUK DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Bu dönemde akut hastalıkların yaygın olmasının nedeni, muhtemelen
anaokuluna başlama ve çoğunlukla kalabalık ortamlarda bulunma, birlikte
oynama ve hastalıklara daha çok maruz kalmadır.
•OKUL ÇOCUKLUĞU DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Bu dönemde çocuklar okullardaki kalabalık ortamın yol açtığı solunum yolu
hastalıkları, ishal, bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları, öğrenmeyi
engelleyen görme ve işitme bozukluklarıgibi sağlık sorunları ile sık
karşılaşırlar.
•ADÖLESAN DÖNEMİ VE SORUNLARI
•Adölesanın başlıca sağlık sorunları beslenme alışkanlıklarına bağlı olan
sorunlar, cinsel davranış ve üreme sağlığı sorunları, şiddete ilişkin sorunlar,
sigara, alkol, madde kullanımına bağlı sorunlar şekline sıralanabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Çocuk Sağlığı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bebek doğduktan sonra göbek kordonu ne kadarlık bir sürede
düşer/iyileşir?
a) 1 günde
b) 10 günde
c) 2 ayda
d) 5 ayda
e) 10 ayda

2. Türkiye Cumhuriyeti, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni hangi yıl imzalamıştır?


a) 1980
b) 1990
c) 1954
d) 1970
e) 1978

3. Bebeklere ek gıda takviyesine ne kadarlıkken başlanmalıdır?


a) 1 ay
b) 3 ay
c) 5 ay
d) 6 ay
e) 12 ay

4. Yüksek ateşi olan çocuğa aşağıdakilerden hangisi yapılmaz?


a) Ilık su ile ıslatılan bezler vücuduna konularak ateşi düşürülür.
b) Ateş düşürücü verilir.
c) Soğuk (buzlu) su ile ıslatılan bezler vücuduna konularak ateşi
düşürülür.
d) Üzerindeki fazla giysileri çıkarılır.
e) Termometre ile ateşi ölçülür

5. İshali olan çocuğa aşağıdaki gıdalardan hangisi verilmez?


a) Yoğurt
b) Patates püresi
c) Pirinç lapası
d) Yağlı gıdalar
e) Su

6. Gaz sancısı olan çocuğa aşağıdaki uygulamalardan hangisi yapılmaz?


a) Masaj
b) Karnına soğuk uygulaması
c) Rezene çayı verilmesi
d) Emzik verilmesi
e) Rahatlatıcı ninni söylenmesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Çocuk Sağlığı

7. Aşağıdakilerden hangisi adölesan dönemde sık görülen sağlık


sorunlarından biri değildir?
a) Sigara-alkol kullanımı
b) Üreme sağlığı sorunları
c) Psikolojik sorunlar
d) Konak
e) Şiddete ilişkin sorunlar

8. Aşağıdakilerden hangisi yenidoğan dönemini kapsar?


a) 0-28 gün
b) 1-12 ay
c) 1-3 yaş
d) 4-5 yaş
e) 6-12 yaş

9. Bebekleri yıkarken takip edilecek sıra aşağıdakilerden hangisidir?


a) Göz-Yüz-Gövde-Kol ve Bacaklar-Perine Bölgesi
b) Kol ve Bacaklar-Gövde-Yüz-Göz-Perine Bölgesi
c) Gövde-Yüz-Göz-Perine Bölgesi-Kol ve Bacaklar
d) Perine Bölgesi-Kol ve Bacaklar-Yüz-Gövde
e) Perine Bölgesi-Göz-Kol ve Bacaklar-Gövde

10. Aşağıdakilerden hangisi DSÖ 2018 raporuna göre dünyada yenidoğan


ölüm nedenlerinden biridir?
a) Şiddet
b) Kazalar
c) Düşük doğum ağırlığı
d) Kansızlık
e) Şeker hastalığı

Cevap Anahtarı
1.b, 2.b, 3.d, 4.c, 5.d, 6.b, 7.d, 8.a, 9.a, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Çocuk Sağlığı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acunaş, B., Ağaoğlu, L., Ağın, H., Akalın, F., Akçakaya, N., Akçam, M ve ark. (2010).
Temel Pediatri. (Editör. Enver Hasanoğlu, Ruhan Düşünsel, Aysun Bideci
Ankara: Güneş Tıp Kitabevi.
Akyıldız, N.(2000). Anne ve Çocuk Sağlığı ( 2. baskı). Ankara: Turan Ofset.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, T.F. (2018). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve
gelişme. Conk, Z., Başbakkal, Z., Bal Yılmaz, H., Bolışık, B. editör. Pediatri
Hemşireliği. (2.baskı). Ankara: Akademisyen Kitabevi.
Bebek Ölümleri. 17 Mayıs 2019 tarihinde
https://www.tuseb.gov.tr/enstitu/tacese/bebek-l-mleri adresinden
erişildi.
Besin Grupları. 7 Temmuz 2019 tarihinde

https://www.google.com/search?q=besin+grupları adresinden erişildi.


Beyazova, U., Güler, Ç. (1991). Çocuk Sağlığı ve Gelişimi. Ankara: Hatipoğlu
Yayınları.
Conk, Z., Başbakkal, Z., Yardımcı, F. (2013). Çocuk Sağlığına Genel Bakış. İçinde:
Conk, Z., Başbakkal, Z., Yılmaz, HB., Bolışık, B. Pediatri Hemşireliği. Ankara:
Akademisyen Kitabevi.
Çavlin, A., Seçkiner, P. (2015). TNSA-2013 sonuçları. 17 Mayıs 2019 tarihinde
www.hips.hacettepe.edu.tr/eng/tdhs13/.../TDHS2013_Results_Izmir
_05022015.pdf adresinden erişildi.
Çavuşoğlu, H. (2011). Çocuk Sağlığı Hemşireliği (10. baskı). Ankara: Sistem Ofset
Basımevi.
Dağoğlu, T., Görak, G.(2002).Temel Neonatoloji ve Hemşirelik İlkeleri. İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri.
Neyzi, O., Ertuğrul, T. (2002). Pediatri (3. baskı). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Savaşer, S., Yıldız, S., Gözen, D., Balcı, Mutlu B., Çağlar, S. (2009). Hemşireler için
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğrenim Rehberi (1.baskı). İstanbul: İstanbul
Tıp Kitabevi.
TÜİK. İstatistiklerle Çocuk 2017. Haber Bülteni 2018, Sayı: 17596.
World Health Organization 2018. 17 Mayıs 2019 tarihinde
https://www.tuseb.gov.tr/enstitu/tacese/dunya-saglik-istatistikleri
adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


RUH SAĞLIĞI

• Ruh Sağlığının Tanımı ve Önemi


• Ruh Sağlığını Etkileyen Faktörler
İÇİNDEKİLER

• Ruhsal Bozuklukların Etiyolojisi


• Ruhsal Yönden Sağlıklı Bireyin
Özellikleri TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Ruhsal Bozuklukların Epidemiyolojisi
• Ruh Sağlığı Yönünden Toplumdaki
Prof.Dr.
Riskli Gruplar Ayşe OKANLI
• Toplum Ruh Sağlığı
• Ülkemizin Toplum Ruh Sağlığı
Sorunları

TE
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; ME
HEDEFLER

• Ruh sağlığının önemini ve ruh


sağlığını etkileyen faktörleri,sağlıklı L
bireylerin özelliklerini,
• Ruhsal bozuklukların etiyolojisini ve SA
epidemiyolojisini,
• Ruh sağlığı yönünden toplumdaki ĞLI
riskli grupları,
• Toplum ruh sağlığı, ülkemizin ruh
K
ÜNİTE
BİL
11
sağlığı sorunları ile ilgili bilgi sahibi
olacaksınız.
GİSİ
Prof.
Dr. e
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin
tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Ruh Sağlığı

Ruh Sağlığının Tanımı ve Önemi

Ruh Sağlığını Etkileyen Faktörler

Ruhsal Yönden Sağlıklı Bireyin


Özellikleri
RUH SAĞLIĞI

Ruhsal Bozuklukların Etiyolojisi

Ruhsal Bozuklukların Epidemiyolojisi

Ruh Sağlığı Yönünden Toplumdaki


Riskli Gruplar

Toplum Ruh Sağlığı

Ülkemizin Toplum Ruh Sağlığı


Sorunları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Ruh Sağlığı

GİRİŞ
Tarih boyunca insanoğlu kendi varlığına her zaman ilgi duymuş kendisinin ne
olduğuna ilişkin merakı hiç tükenmemiştir. Her ne kadar bilim öncesi çağlarda
insanlar “ anormal’’ saydıkları davranışları düzeltmek için doğaüstü güçlerden
medet ummuşlarsa da birtakım müdahaleler yapmaktan geri durmamışlardır. Ruhu ya
da duyguları kimi zaman yürekte, kimi zaman da kafatasının içinde aramışlardır.
Kafanın içine yerleşmiş “’kötülük’’ü dışarı atmak için binlerce yıl önce inanılmaz taş
aletlerle beyin ameliyatları yapmışlardır. Bugün modern cerrahide trepenasyon diye
bilinen kafatası delme işlemleri antik çağlarda muhtemelen ruh sağaltım tekniği
olarak kullanılmıştır.
Tıp bilimi hastalığın tanımını, sağlığın tanımına göre daha kolay
yapabilmektedir. Sağlığın tanımını yapabilirken, davranışların toplumsal, kültürel
ve bireysel özelliklere göre değişiklik gösterebilmesinden dolayı, ruhsal yönden
Büyük ruh hekimi
normal ve anormal ayrımını yapmak ve ruh sağlığını belirlemek zordur. Çünkü bu
Sigmund Freud,
tanımlamalarda toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
ruhsallığını “sevmek ve
Bu nedenle ruh sağlığı kavramına tek bir tanım getirmek kolay değildir. Bu ünitede
çalışmak” diye
geçmişten günümüze büyük bir merakın ve bilim dalının konusu olan ruh sağlığı ana
tanımlamıştır.
hatları ile incelenecek, ruh sağlığı yerinde olan bireylerin özellikleri, ruhsal hastalıkların
etiyolojisi/epidemiyolojisi, toplumda ruhsal açıdan riskli gruplar ve toplum ruh sağlığı
ile ilgili ana hatlara değinilecektir.

RUH SAĞLIĞININ TANIMI VE ÖNEMİ


Psikiyatride sık olarak kullanılan ruh ya da zihin terimleri mistik metafizik
çağrışımlarla yüklü olsa da beyin dokusu ve onun işlevlerinden ayrı düşünülmemesi
gereken soyut kavramlardır. Öte yandan zihinsel, ruhsal, davranışsal ve psikosomatik
bozuklukların yapısını inceleme ve tedavi etme çabaları açısından da tıbbi bir uzmanlık
dalıdır. Normal ve normal dışı davranışların tam olarak ayrımını yapmak mümkün
olmadığından, ruh sağlığının tanımını yapmak da oldukça güçtür. Literatürde, ruh
sağlığının tanımını yapmaya çalışan birçok görüş bulunmaktadır. Peki, normal ruh
sağlığının tanımını neye göre yapabiliriz?

Çoğunluğa uyan ve çan Davranışlar toplumsal, kültürel ve bireysel özelliklere göre değişiklik
eğrisinin iki aşırı ucunda gösterebildiğinden, ruhsal yönden normal ve anormal ayrımını yapmak ve ruh sağlığını
kalmayan kişi belirlemek zordur. Bu nedenle ruh sağlığı kavramına tek bir tanım getirmek kolay
normaldir. değildir. Çünkü bu tanımlamalarda toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık
göstermektedir. Bununla birlikte “ruh sağlığı; kişinin kendisiyle ve çevresiyle sürekli
bir denge ve uyum içinde olmasıdır” tanımı en çok benimsenen tanım olmuştur.
Büyük ruh hekimi Sigmund Freud, ayrıntıya girmeden ruh sağlığını “sevmek ve
çalışmak” diye özetlemiştir. Gerçekten sevebilen ve verimli çalışan kişi, ruh
sağlığına oldukça yaklaşmıştır. Ruhsal sorunları olsa da dengesi bozuk değildir Ancak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Ruh Sağlığı

bu denge ve uyumun katı ve durağan bir nitelik taşımayıp, değişken bir denge ve
esnek bir uyum olduğunu söylemek gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı; bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir
iyilik hâli olarak tanımlamış ve bu ögelerden birinin eksik olması hâlinde tam bir
iyilikten söz edilemeyeceğini belirtmiştir. Ruh sağlığı erken çocukluktan ölüme kadar
devam eden; düşünce, iletişim becerileri, öğrenme ve duygusal gelişimle süren,
Ruh ve beden kendine güven ile güçlenen süreci ifade eden bir kavramdır. Genel olarak bakıldığında
dinamik bir etkileşim birey yaşadığı zaman diliminin içinde ve değişen mekânlarda kendisiyle, ailesiyle, yakın
içindedir. çevresiyle, içinde yaşadığı toplumla ve yaptığı işle yoğun bir etkileşim içindedir.
Bu yüzden kişinin
sağlıklı ve mutlu
olması bedenen ve
•Birey kendisiyle, ailesiyle ve yakın çevresinde etkileşim
Örnek

ruhen sağlıklı ve sürecinde denge, uyum ve doyum sağlıyorsa ruhsal açıdan


normal olmasına sağlıklıdır.
bağlıdır.

İstatistiksel olarak “Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki aşırı ucunda kalmayan
kişi normaldir.’’ olarak tanımlansa da bu ölçüt yeterli değildir. Çünkü bazı yerlerde
çoğunluk doğru şeyler yapmıyor olabilir. Klinik olarak da ruh sağlığı açısından normal
“ruhsal olarak bir bozukluğun olmaması’’ olarak tanımlansa da bu tanımlama kişinin
ruhsal açıdan sağlıklı olduğunu söylemek için yeterli değildir.
Sonsuz derinliğe sahip olan ruhu ve ruhun normalini tanımlamak zordur.
Bununla birlikte anormalin tanımını yapmak daha kolay görünüyor. Ruh sağlığı
bozulan kişi genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde
tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizlik taşır. Yalnız burada dikkat edilmesi
gereken bir şey vardır. Herkeste tutarsız, uygunsuz, aşırı ve yetersiz davranışlar
görülebilir. Hasta sayılabilecek kişide bu özelliklerin sürekli ya da yineleyici olması,
bireyin verimli çalışmasını engellemesi ve kişiler arası ilişkileri bozması gerekir.
Genel olarak bakıldığında ruhsal süreçlerle beden arasında iki yönlü bir ilişki
Ruhsal sorunlar vardır. Bedensel (özellikle sinir sistemine ait) değişikliklerin ruhsal yansımaları, ruhsal
biyolojik, psikolojik, süreçlerin de bedensel izdüşümleri vardır. Örneğin beyindeki bir tümör yerleştiği
sosyal ve çevresel bölgeye göre kişinin tamamen farklı bir karektere bürünmesine neden olabilir.
faktörlerin karşılıklı Bedensel değişikliklerin ruha yansıması; korku, sinir sisteminde adrenalin
etkileşimlerinin algılanmasını artırarak çarpıntıya neden olur (ruhsal bir sürecin bedensel izdüşümü).
karmaşık bir
sonucudur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Ruh Sağlığı

Resim11.1 Ruh ve Beden Sağlığı


Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ 2014) göre ruhsal sorunu deneyimleyen bireyler
her geçen gün artmaktadır. Son on yıl içinde 17 ülkede yapılan çalışmalarda herhangi
bir ruhsal hastalığın varlığı son bir yılda %4,5-26 arasında bulunmuştur. Ülkemiz, ruhsal
hastalıkların artan etkisi ile karşı karşıyadır. Bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında en
fazla artış gösteren hastalıklar arasında ruhsal hastalıklar da yer almaktadır. Ülkemizde
yapılan Türkiye Ruh Sağlığı Profili çalışması sonuçlarına göre ruhsal hastalıklar
toplumda %17,2 yaygındır. Dünya Sağlık Örgütünün 2014 yılında yayınladıgı Ruh
Sağlığı Atlası’nda her on kişiden birinin ruhsal hastalık geçirme riski taşıdığını
açıklanmıştır. Depresyonun 2030 yılında küresel bir krize ulaşabileceğini belirtmiştir.
Ruhsal hastalıklar hastayı, aileyi, sağlık sistemini ve genel anlamda toplumu
ekonomik ve psikososyal açıdan önemli ölçüde etkileyen hastalıklardandır. Bununla
birlikte uzun süre hastanede yatmaya bağlı olarak ekonomik maliyet artmakta, bireyin
ve ailenin üretkenliğini azaltmakta, aile üyelerine maddi ve duygusal yük
getirmektedir. Dolayısıyla birey ve ailenin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Örnek

•Ruhsal hastalıklar; işsizlik, damgalanma ve insan hakları ihlallerinin en fazla


görüldüğü grubu oluşturmaktadır.

Ruhsal hastalıkları önleme hastalıkların ülkeye yüklerini önlemede en etkili


yollardan biridir. Bu nedenle ruhsal bozuklukların sağlık, sosyal ve ekonomik yükünü
azaltmak isteyen ülke ve toplumların ruh sağlığı politikalarını oluştururken, yasaları
hazırlarken ve karar verirken ruh sağlığında önleme ve iyileştirmeye daha fazla yer
vermesi, sağlık personerlinin ruh sağlığı sorunlarının varlığına duyarlı hâle getirilmesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Ruh Sağlığı

ve bu sorunlarla başa çıkabilmeyi sağlayacak becerilerle donatılması gerekmektedir.


Tüm bunlar yapılırsa genel sağlık hizmetlerinde emek, zaman, para israfı önlenir,
sağlık hizmetleri etkinlik kazanır.

RUH SAĞLIĞINI ETKiLEYEN FAKTÖRLER


Ruh sağlığı; duygu, düşünce ve davranışların geniş bir bölümünü kapsamaktadır.
Ruhsal sağlığın iyi olduğu durumlarda kişiler; kendilerini iyi hisseder, makul miktarda
baskıyı tolere edebilir, şartlardaki değişimlere uyum sağlayabilir, kişisel ilişkilerinden
hoşlanır ve yetenekleri doğrultusunda çalışabilirler. Bir kişinin ruh sağlığı, kişisel
faktörlerden, deneyimlerinden, sosyal etkileşimlerinden, çevreden, sosyal/kültürel
norm ve beklentilerden etkilenir.
Ruhsal sorunlar biyolojik, psikolojik, sosyal ve çevresel faktörlerin karşılıklı
etkileşimlerinin karmaşık bir sonucudur. Sosyal yaşamdan ve işten kaynaklanan birçok
stresör, kişinin sağlığı üzerinde etkilidir.

Resim.11.2 Biyopsikososyal Model

Kişilerin ruh sağlığının anahtar ögesi, çalışma kapasitesini de içeren rollerine


uyum sağlama becerisidir. Çalışmak, bireyin ruhsal sağlığına olumlu etki yapabildiği
gibi, işin kendisinden ve iş ortamından kaynaklanan nedenlerle ruh sağlığını olumsuz
da etkileyebilmektedir.

RUHSAL YÖNDEN SAĞLIKLI BiREYiN ÖZELLiKLERi


Kişinin kendisiyle, çevresiyle ve toplumla huzur içinde olması ve uyumu devam
ettirmesi için sürekli yenilenen ve değişen ruhsal işlevlere gereksinimi vardır. Ruhsal
bakımdan sağlıklı bir insanın özelliklerini saymak, ruh sağlığının ölçütlerini sıralamak
olanağı olmasa da, ruh sağlığının bozulmaması ya da bozulduğunda yeniden
düzelmesine yararlı ve geçerli olan bazı temel ölçütler belirlenmiştir. Ruhsal yönden
sağlıklı bir kişide olması beklenen bazı özellikler şu şekildedir;

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Ruh Sağlığı

• Kişi anksiyete, kuruntu, korku, üzüntü, güvensizlik gibi hastalık belirtisi sayılan
şeylerden mümkün olduğunca uzaktır.

• Kişi içinde yaşadığı aile üyeleri, meslektaş kümeleri, yakın ve uzak


çevreleriyle de olumlu ve tutarlı ilişkiler içindedir.
• Kendini ve başkalarını kabul eder, orantısız bir üstünlük ya da aşağılık duygusu
hissetmez.
• Kişi toplumda bir yeri ve görevi olduğu duygusunu edinmiştir, sorumluluklarını
yerine getirir.
• İnsanlarla geçinme ve iş birliği yapmanın ötesinde sevgi ve saygıya dayalı
bağlar kurmuştur.
• Kişinin kendine güveni vardır. Davranışlarını ve yeteneklerini gerçekçi olarak
tartar, kendini başkalarının gözüyle değerlendirebilir.
• Geleceğe ümitle bakıp, mücadele eder.
• Yaşadığı çevre, değerleri ve inançları topluma ters düşmemelidir.
• Hayal ve gerçeği ayırma yetisine sahiptir.
• Günlük kaygı ve üzüntüleriyle uygun bir şekilde baş edebilir.
• İş arkadaşlıkları dışında da sosyal arkadaşlıklar kurabilir.
• Kendini geliştirebilir, toplumda bir yeri ve görevi olduğu duygusunu
edinmiştir.
• Mesleği dışında eğlendirici, dinlendirici ve kendini geliştirici uğraşları vardır.
Bu özelliklerin hepsi her zaman bir kişide bulunmayabilir fakat çoğunluğunun
bulunması yeterlidir. İnsanın uyumu bu nitelikleri kişiliğinde ne ölçüde ve nasıl bir
denge içinde bağdaştıracağına bağlıdır. Birey ruhsal gereksinimlerini kendi yetenek ve
eğilimlerine uygun bir şekilde doyurma yolunu seçerek, bir alandaki eksikliğini başka
bir alanda gerçekleştirip ruhsal dengesini korumaya çalışır.

RUHSAL BOZUKLUKLARIN ETiYOLOJiSi


• Kontrolsüz nüfus artışı

• Göçe bağlı gelişen hızlı ve plansız kentleşme


• Sosyal değerler sisteminde olumsuzluklar
• Ekonomik sorunlar (işsizlik, sanayileşme vb.)
• Toplumsal karmaşa ve savaşlar
• Güvensizlik ve geleceğe yönelik karamsarlık duygularının artması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Ruh Sağlığı

• Kalıtım metabolik, toksik ve enfeksiyon gibi hastalıklar


• Doğum öncesi ve sonrası yaşanan travmalar
• Beslenme yetersizlikleri ve bozuklukları

• Çocukluk çağına ilişkin sorunlar (anne sevgisinin yokluğu, ihmal ve


reddedilme, çocuğun aşırı korunması ve kişiliğinin gelişmesine fırsat
verilmemesi, aile düzensizliği-parçalanması-yıkılması, aşırı ahlak değerleri ve
baskıları, bozuk ve tutarsız disiplin, çocuğa erişilemeyecek amaçların
yüklenmesi, eğitim olanaklarının yetersizliği, düzensizliği ve uygunsuzluğu)
• Gerçek/imgesel başarısızlıklar, çatışma ve saplantılar
Yukarıda belirtilen durumlar bireylerin kişiliklerini olumsuz yönde etkilemekte
ve toplumun ruh sağlığını bozabilmektedir.
Ruh sağlığı alanında tedavi çok hızlı gelişmektedir. Çünkü yapılan çalışmalar
davranış ve beyin arasındaki karmaşık yapının anlaşılmasına ve elde edilen bilgilerin
uygulamada kullanılmasına zemin hazırlamaktadır. Günümüzde ruh sağlığı alanında
etkin tedavi yöntemleri geliştirilmekte ve ruhsal bozukluğu olan kişiler tedavi
edilebilmektedir. Fakat özellikle ülkemizde ruhsal bozukluğu olan kişilerin çoğunun
tedavi hizmeti almadığı bilinmektedir. Bunun en temel nedenlerinden biri, toplumda
ruhsal bozukluğu olan kişilerin damgalanması veya damgalanma korkusudur. Bunun
sonucu kişinin tedavi hizmetlerinden yararlanması sınırlanmakta, çalışma yaşamı,
toplum kaynaklarına ulaşması, tedavi ve sosyal hizmetlerden yararlanma oranı
düşmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde ruhsal sorunu olan bireylerin uygun
yardım alamamalarının nedenleri;
• Hastalığın farkına varamama
• Kişinin ve çevresinin hastalığı delilik olarak etiketlemesi
• Yardım için başvurmuş olanların doğru tanılanmaması
• Yanlış ve yetersiz tedavi ve bakım
• Hastanın tedaviye uymaması
• Ekonomik imkânsızlıklar tedavi olmayı etkilemektedir.

RUHSAL BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ


Ruhsal bozukluklar tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de önemli halk sağlığı
sorunlarından biridir. Nedenleri:
• Epidemiyolojik açıdan hasta sayılarının büyük olması,
• Bireye, aileye ve topluma en çok acı veren rahatsızlıkları içermesi,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Ruh Sağlığı

• İnsan yetisini ve gücünü ağır derecede ve uzun süre düşürmesi bakımından


büyük ekonomik kayıplara neden olması,
• Bilgisizlik, korku ve önyargıların en çok görüldüğü ve bu nedenle hastaların
tanı ve tedavilerinin güçleştiği rahatsızlıklar olarak sayılabilir.
Ruhsal bozukluklar; hastayı, aileyi, sağlık sistemini ve genel anlamda toplumu
Toplumda sık ekonomik ve psikososyal açıdan önemli ölçüde etkilemektedir. Uzun süre hastanede
rastlanan ruhsal yatmaya bağlı olarak ekonomik maliyet artmakta, bireyin ve ailenin üretkenliği
hastalıklar; azalmakta, aile üyelerinin maddi ve duygusal yükü artmaktadır. Dolayısıyla birey
• Depresyon ve ailenin yaşam kalitesi düşmektedir. Ayrıca, işsizlik, damgalanma ve insan hakları
• İntihar ihlallerinin en fazla görüldüğü grubu oluşturmaktadır.
• Şizofreni Dünyada yaklaşık 500 milyon kişinin ruhsal ve nörolojik bozukluğu olduğu
• Demans (bunama)
bilinmektedir. Sağlık hizmetine başvuran her 4 kişiden 1’inin teşhis edilmemiş ruhsal
bozukluğu olduğu belirlenmiştir. Bu hastaların yaklaşık 2/3’ü fiziksel şikayetlerle
başvurmaktadır ve ruhsal bozukluklar fark edilememektedir. Yapılan çalışmalar,
ruhsal bozuklukların erken ölüm ve özürlülük (yeti yitimi) nedenleri arasında 2.
sırayı aldığını ve hastalık yükünün %4’ünü oluşturduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan ruhsal bozuklukların insan hakları ve damgalanmayla birleşen,
utanç, toplum tarafından dışlanma ve işsizlik ile sonuçlanan gizli yükünden söz
edilmektedir. Gelecekte risk altındaki yaş gruplarının sayısının büyümesi sonucu
genç yetişkin nüfusta şizofreninin artacağı, 60 yaş üzerinde ise demansların daha
fazla görüleceği üzerinde durulmaktadır. Bir toplumda özre neden olan ve sık
rastlanan ruhsal hastalıklar;
• Depresyon
• İntihar
• Şizofreni
• Demans (bunama)
Bugün için önemi iyice anlaşılan ruh sağlığı sorunları gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerde, her sosyoekonomik katmanda, ırkta ve kültürel grupta
görülmektedir. Birçok ülkede yapılan toplum taramaları ruhsal hastalıkların
sanılandan çok daha yaygın olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de ülke genelini temsil eden Türkiye ruh sağlığı profili araştırması
sonuçlarına göre;
Kişilerin %17.2’sinde en az bir ruhsal hastalık bulunduğu, en sık karşılaşılan
ruhsal bozukluların depresyon, anksiyete ve somatoform bozukluklar olduğu, alkol
bağımlılığı dışında tüm ruhsal hastalıkların kadınlarda daha yaygın olduğu, alkol
bağımlılığı ve obsesif kompülsif bozukluk dışındaki tüm tanıların da dul/boşanmışlarda
daha sık görüldüğü belirtilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Ruh Sağlığı

Aynı zamanda hemen hemen tüm hastalıkların şehirlerde kasaba ve köylere


göre daha çok görüldüğü açıklanmaktadır. Yine aynı araştırma sonuçlarında toplum
sağlığını tehdit eden ve iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında ruhsal
bozuklukların ilk sıralarda yer almaya başladığı ve ruhsal bozuklukların Türkiye için de
önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu söylenebilir.
Ruh sağlığı profili araştırmasında Türkiye’de delilik, akıl hastalığı gibi
kavramlarla damgalanma korkusu, ruhsal hastalıkların hiçbir şekilde
iyileştirilemeyeceği şeklindeki yanlış inanışlar, bireylerin hekime başvurmalarını
engelleyen faktörler olarak belirtilmektedir.

RUH SAĞLIĞI YÖNÜNDEN TOPLUMDA RİSKLİ GRUPLAR


Ruhsal bozukluklar açısından en önemli risk grupları arasında;
• Kadınlar
• Hamile ve yeni doğum yapmış bayanlar
• Yoğun iş temposunda çalışanlar
• Çocuk ve gençler
• Yaşlılar
• Yoksullar
• Göçmenler
• Travmatize olmuş kişiler yer almaktadır.

TOPLUM RUH SAĞLIĞI


İnsana değer veren, insan odaklı bir sağlık sistemi, hizmeti alan ve sunan
bireylerin güvenliğini sağlayan, ekip iş birliği ile bütüncül bakım ve tedavi anlayışını
benimseyen bir yapıyı gerektirir. Çünkü insan çok boyutlu bir varlıktır ve biyolojik,
psikolojik, sosyal, spritüel boyutlar birbiriyle bağlantılı ve ilişkilidir. İnsanı anlamak ve
yardım etmek için bu etkileşimi tanımlamak gerekir.
Klinik uygulamalardaki en temel dönüşümlerden biri sağlık kavramının öne
çıkması ile birlikte gerçekleşmiştir. Klinik tedavi; psikiyatrik tablolar oluşmadan
önlenebilmesi ve yatkın gruplara özel programlar eşliğinde toplum içerisinde tedavi
sunulması için yerini toplum ruh sağlığına bırakmıştır. Toplum ruh sağlığı terimi, birey
ve bireyin etkileşimde bulunduğu çevreye ilişkin psikiyatrik sağlık bakımını anlatır. Bu
hizmet hastane dışında, bireyin evi ya da yaşadığı ortamda sunulur. Bir başka
anlatımla toplum ruh sağlığı hastane merkezli görüşün yerini toplum merkezli görüşe
bırakmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Ruh Sağlığı

Resim.11.3 Toplum Ruh Sağlığı Merkezi


Toplum merkezli uygulamaların düzenlenmesinde temel, hizmetin ulaşılabilir ve
yerel ihtiyacı karşılayabilir olmasıdır. Hizmet ve sağlık ikilisinin temel merkezî hizmeti
alanlardır. Buna göre bu hizmeti kullanan kişilerin kültürel dağarcığı, hizmete
ulaşabilmesi, hizmetin giderini karşılayabilmesi önemlidir. Toplum ruh sağlığı öne
koyduğu bu modelle beraber yeni bir örgütlenme biçimini de öngörmektedir.
Bu doğrultuda toplum ruh sağlığı; toplumu oluşturan bireylerin doğumdan
ölüme kadar devam eden yaşamları süresince ruhsal açıdan sağlıklı olmaları,
birbirleriyle denge ve uyum içerisinde bulunmalarıdır.

Toplum Ruh Sağliği Hizmetlerinin Felsefesi ve Amacı


Toplum ruh sağlığı hizmetlerinin ana felsefesi, ruh sağlığının korunması ve
bakımın tüm insanların en doğal hakkı olduğu ve bu nedenle ruh sağlığı hizmetlerinin
topluma kolayca ulaşmasını sağlayacak yapıda olmasıdır. Bu felsefe, topluma
odaklanma, primer koruma, sosyal terapi ve kapsamlı bakımın sürekliliğinin
sağlanması, toplum katılımı, disiplinler arası iş birliği, bireylerin yaşadıkları ortamda
tedavisi, rehabilitasyonu ve tüm olgularda bütüncül yaklaşımın sağlanması esasına
dayanır. Toplum ruh sağlığı ekibi multidisipliner bir ekipten oluşmaktadır. Bu ekip
içinde hekim, hemşire, psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı, klinik psikolog, meşguliyet
terapisti, eğlence terapisti yer almaktadır.
Toplum ruh sağlığı hizmetlerinin amacı bireyin ve toplulukların ruh sağlığının
yükseltilmesi, ruhsal bozukluklar ve mental retardasyona sahip olan kişilerin erken
tanısı, tedavisi ve rehabilitasyonudur. Bu hizmet bireyleri yaşadıkları ortamda ve kısa
sürede tedavi etmeyi, bireyi en kısa zamanda topluma kazandırmayı amaçlamaktadır.
Toplum ruh sağlığı hizmetleri, insanı fetüs olduğu intrauterin yaşamından
ölümüne kadar tüm yaş dönemlerinde beden-ruh birliği olarak ele alır ve bu
doğrultuda işlev görür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Ruh Sağlığı

Toplum Ruh Sağlığı Hizmetlerinde Hedefler


• İntiharları azaltmak
• Çocuklar ve adolesanlar arasındaki intihar girişimlerini azaltmak
• Stresin sağlığa zararlı etkilerini azaltmak
• Ruhsal bozukluğu olan insanların toplumsal destek programlarına katılımını
arttırmak
• Majör depresyon bozuklukları olan insanların tedavi edilmelerini arttırmak
• Kontrolsüz stresi azaltmak
• İşyeri stresi ile baş etme programlarını arttırmak
• Yerel yönetimler bünyesinde destek merkezlerinin sayısını arttırmak

Toplum Ruh Sağliği Hizmetleri ve Örgütlenmesi


Toplumun ruh sağlığı gereksinimlerini dikkate almayan hiçbir sağlık sistemi
tam değildir ve insanların ruhsal iyilik hâli ile ilgilenmeyen hiçbir sağlık sistemi etkili
olamaz.
Toplum ruh sağlığı uygulamaları ruhsal hastalıkları önlemede önemli bir yer
tutmaktadır. Bu hizmetlerde esas amaç; ruh sağlığını korumak, ruhsal hastalık
oluşumunu önlemek ve bu çalışmaları halka götürmek, ruhsal hastalıkların erken
tanısı, tedavisi ve bakımını sağlamak, ruhsal hastalıkların iyileştirim (rehabilitasyon)
Primer koruma;
ve bakımının devamlılığını sağlamak ve bunun için sistem oluşturmaktır. En gelişmiş
sağlıklı kişilik
uzmanlık alanlarından gönüllü kuruluşlara dek uzanan iş bölümünü ve uyumlu
gelişimini, sağlıklı
çalışmayı yürütmek zorunluluğu vardır. Toplum ruh sağlığı çalışmaları birbiriyle sıkı
aileler ve sağlıklı
sıkıya bağlı üç aşamada yürütülür.
toplulukların gelişimini
sağlamaya çalışır. Primer Koruma
Primer koruma sağlıklı kişilik gelişimini, sağlıklı aileler ve sağlıklı toplulukların
gelişimini sağlamaya çalışır. Bu hizmetler bireyden çok topluma verilir. Amaç;
potansiyel sorunları belirleyip, koruyucu çalışmaları uygulamaya koymaktır. Eğitim
kurumları, sosyal yardım merkezleri, mahkemeler, cezaevleri, karakollar, endüstriyel
kurumlar, sağlık ve güvenlik kurumları ile sürekli iş birliği yapılır.
Birincil korumaya örnekler;
• Birey ve ailenin etkin sorun çözme becerilerini geliştirmelerine yardım
etme
• Uygun aile ortamı sağlamaya çalışma
• Birey ve aileye kriz belirtilerini göstererek, mücadele yöntemleri hakkında bilgi
verme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Ruh Sağlığı

• Çevredeki stres yapıcı etkenleri azaltma


• Stresle baş etme becerilerini artırmak için bireye yardım etme
• Sosyal destek programlarını destekleme
• Anne-baba adaylarına çocuk gelişimini öğretme
• Alkol ve madde bağımlılığının fiziksel ve psikolojik etkilerini öğretme

Sekonder Koruma
Bu koruma düzeyinde amaç ruhsal bozuklukların insidansını azaltmak,
erken tanı koymak ve tedaviye başlamaktır. Tarama programlarının uygulanmasıyla
hastalık erkenden saptanır. Bu alanda çalışan toplum ruh sağlığı çalışanı bebeklik, okul
çağı, adölesan, yetişkin ve yaşlıdaki ruhsal bozukluk belirti ve bulgularını
bilmelidir.
İkincil korumaya örnekler:
• Emosyonel bozukluk belirtilerini fark etmek için okul öğretmenlerinin eğitimi
ve sorunlu çocukların mental sağlık servislerine sevklerinin sağlanması
• Tanısı konan bireylere eğitim verilmesi, danışmanlık yapılması
• Kriz durumlarında ulaşılabilecek telefon ve merkezlerin sağlanması
• Yüksek riskli bireylerin sürekli takibi
• Vaka takibi ve koruma çalışmaları
• Verilen ilaçların kullanılıp kullanılmadığının takip edilmesi

• Tıbbi tedavinin bırakılması ve yoğun stres gibi öncü kriz belirtilerinin


tanımlanması

• Bireyin akut ruhsal sorunu olduğunda uygun destek hizmetlerinin ve


kullanımının gösterilmesi
• Aile ve toplum için ruhsal ve emosyonel sağlık üzerine eğitim programlarının
hazırlanması
Tersiyer koruma;
kronik psikiyatrik Tersiyer Koruma (Üçüncül)
bozukluğu ve Kronik psikiyatrik bozukluğu ve gelişimsel olarak sakatlığı olan kişilere
gelişimsel olarak mümkün olan en az kısıtlayıcı ortamlarda tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini
sakatlığı olan kişilere sağlamaya yöneliktir. Hasta hastaneden taburcu edilmeden evdeki bakım planı
tedavi ve hemşire tarafından hazırlanır. Aileye danışmanlık, rehberlik yapılır. Baş etme
rehabilitasyon becerilerini artırmak ve destekleyici çevre sağlayarak her bireyin ruhsal hastalığıyla
hizmetlerini sağlamaya ilgili yeti yitimini gidermek, tersiyer korumanın temel amacıdır.
yöneliktir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Ruh Sağlığı

Üçüncül korumaya örnekler;

• Aileye rehberlik, danışmanlık yapma, karşılaşabilecekleri zorluklarla nasıl


başa çıkabileceklerini öğretme

• Gerektiğinde toplumsal destek sistemlerinden nasılve nereden yararlanacakları


konusunda aydınlatma

• Tedavi aşamasında psikiyatrik rehabilitasyonun sağlanması

• Psikososyal rehabilitasyon programlarının oluşturulması ve topluma


tanıtılması
• İyileşme ve yeni duruma alışma sürecinde destek sağlama
• Akut hastalıklardan sonra birey ve aileye danışmanlık yapma

• Hastane dışında ev ziyaretlerinin yapılması


• Toplum içerisinde destek gruplarının oluşturulması

ÜLKEMİZİN TOPLUM RUH SAĞLIĞI SORUNLARI


Türkiye'de de bütün dünyada olduğu gibi ruh sağlığı sorunları önemli
boyutlardadır. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Raporu 18 yaş ve üzeri nüfusun %17.2'
sinin, çocuk ve ergenlerin %10'unun ruhsal sağlık sorunu bulunduğunu
bildirmektedir. Türkiye Ulusal Hastalık Yükü Çalışması’na göre ise 15-59 yaş grubu
erişkinler arasında ülke genelinde sadece unipolar depresif bozukluklar hastalık
yükü oluşturan sağlık sorunlarının %7.0'sini oluşturmaktadır. Türkiye Ruh Sağlığı
Profili Raporu’ndaki en önemli saptama ise bu kişilerin çok az bir kısmının
(erişkinlerin % 4.7'si; çocuk ve ergenlerin % 0.3'ü) tedavi olma olanağına sahip
olduğudur.
Şizofreninin en çok % 43.6 ile Marmara Bölgesi’nde görüldüğü, diğer
bölgelerde ise bu oranın daha düşük olduğu saptanmıştır. Cinsiyete göre erkeklerde
alkolizm, kadınlarda şizofrenik bozukluk ilk sırayı almaktadır. Ayrıca kadınlar ruh
sağlığı yönünden risk grubu olarak görülmektedir. Yaş gruplarına göre ise gençlerde
psikotizm, yaşlılarda depresyon önem taşımaktadır.
İntiharlar kentsel bölgelerde kırsal bölgelere göre daha fazladır. Bekârlar,
evlilere göre daha riskli gruptadırlar. İntihar hızı ülkenin batısında daha fazladır.
İntihar nedenlerinin başında kişiler arası ilişkilerde güçlükler, duygusal ve ekonomik
nedenlerin geldiği, erkeklerin kadınlara göre daha fazla intihar girişiminde
bulunduğu ve eğitim düzeyi ile intihar arasında doğru bir orantı olduğu da
saptanmıştır.
Ülkemizde alkolizm, ilaç ve uyuşturucu madde kullanımı yönünden bir yükseliş
gözlenmekte; orta yaş grubunda alkolizm, gençlerde ise uyuşturucu madde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Ruh Sağlığı

kullanımı ön planda yer almaktadır. Bu tür bağımlılıklar nedeniyle toplumda erken


yaşta ölümler, işsizlikler ve ayrılıklar büyük boyutlara ulaşmaktadır.
Toplumumuzda suçlu çocukları incelediğimizde göç etmiş, kalabalık ailelerin
erkek çocuklarının risk altında bulunduğu görülmekte, en sık rastlanan çocuk
suçları ise hırsızlık, cinsel suçlar ve adam öldürme olarak saptanmaktadır.

• Ruhsal hastalıklara yönelik damgalamayı önlemek için sizce


Bireysel Etkinlik

neler yapılmalıdır?

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Ruh Sağlığı

•Ruh sağlığı erken çocukluktan ölüme kadar devam eden; düşünce, iletişim
becerileri, öğrenme ve duygusal gelişimle süren, kendine güven ile güçlenen süreci
ifade eden bir kavramdır. İstatistiksel olarak ‘’Çoğunluğa uyan ve çan eğrisinin iki
aşırı ucunda kalmayan kişi normaldir.’’ olarak tanımlansa da bu ölçüt yeterli
değildir. Çünkü bazı yerlerde çoğunluk doğru şeyler yapmıyor olabilir. Klinik olarak
da ruh sağlığı açısından normal ‘’ruhsal olarak bir bozukluğun olmaması’’ olarak
tanımlansa da bu tanımlama kişinin ruhsal açıdan sağlıklı olduğunu söylemek için
Özet
yeterli değildir.
•Ruh sağlığı; duygu, düşünce ve davranışların geniş bir bölümünü kapsamaktadır.
Ruhsal sağlığın iyi olduğu durumlarda kişiler; kendilerini iyi hisseder, makul
miktarda baskıyı tolere edebilir, şartlardaki değişimlere uyum sağlayabilir, kişisel
ilişkilerinden hoşlanır ve yetenekleri doğrultusunda çalışabilirler. Bir kişinin ruh
sağlığı, kişisel faktörlerden, deneyimlerinden, sosyal etkileşimlerinden, çevreden,
sosyal/kültürel norm ve beklentilerden etkilenir.
•Genel olarak bakıldığında ruhsal hastalıklar kontrolsüz nüfus artışı, göçe bağlı
gelişen hızlı ve plansız kentleşme, sosyal değerler sisteminin çöküntüye uğraması,
ekonomik sorunlar (işsizlik, sanayileşme vb.), toplumsal karmaşa ve savaşlar, kalıtım
metabolik-toksik-enfeksiyon gibi hastalıklar, doğum öncesi ve sonrası yaşanan
travmalar, beslenme yetersizlikleri ve bozuklukları, çocukluk çağına ilişkin sorunlar,
gerçek/imgesel başarısızlıklar, çatışma ve saplantılar gibi durumlar bireylerin
kişiliklerini olumsuz yönde etkilemekte ve toplumun ruh sağlığını bozmaktadırlar.
•Ruhsal bozukluklar; hastayı, aileyi, sağlık sistemini ve genel anlamda toplumu
ekonomik ve psikososyal açıdan önemli ölçüde etkilemektedir. Uzun süre
hastanede yatmaya bağlı olarak ekonomik maliyet artmakta, bireyin ve ailenin
üretkenliği azalmakta, aile üyelerinin maddi ve duygusal yükü artmaktadır.
Dolayısıyla birey ve ailenin yaşam kalitesi düşmektedir. Ayrıca işsizlik, damgalanma
ve insan hakları ihlallerinin en fazla görüldüğü grubu oluşturmaktadır.
•Ruhsal bozukluklar açısından; kadınlar, hamile ve yeni doğum yapmış kadınlar,
yoğun iş temposunda çalışanlar, çocuklar/ gençler, yaşılar ve yoksullar risk
altındadır.
•Ülkemizde toplumdaki bireylerin ruh sağlığının korunması ve ruh sağlığı
hizmetlerinin topluma kolayca ulaşmasını sağlamak amacıyla toplum ruh sağlığı
hizmetleri aktif rol oynamaktadır. Toplum ruh sağlığı hizmetlerinin hedefleri kısaca
şunlardır:
•İntiharları azaltmak
•Çocuklar ve adolesanlar arasındaki intihar girişimlerini azaltmak
•Stresin sağlığa zararlı etkilerini azaltmak
•ontrolsüz stresi azaltmak
•İşyeri stresi ile baş etme programlarını arttırmak
•Yerel yönetimler bünyesinde destek merkezlerinin sayısını arttırmaktır.
•Toplum ruh sağlığı hizmetleri üç basamakta verilmektedir.
•Primer koruma: Primer koruma sağlıklı kişilik gelişimini, sağlıklı aileler ve sağlıklı
toplulukların gelişimini sağlamaya çalışır.
•Sekonder koruma: Sekonder korumada amaç ruhsal bozuklukların insidansını
azaltmak, erken tanı koymak ve tedaviye başlamaktır.
•Tersiyer koruma: Tersiyer koruma; kronik psikiyatrik bozukluğu ve gelişimsel
olarak sakatlığı olan kişilere tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini sağlamaya
yöneliktir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Ruh Sağlığı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi normal bir ruh sağlığına sahip bireyde görülecek
özelliklerden biri değildir?
a) Çevreyle uyum içinde olabilme
b) Aşırı sevilme beklentisi
c) Bireyde aşırı bunaltının bulunmaması
d) İd, ego ve süper ego arasında dengenin bulunması
e) Gelişimsel açıdan sağlıklı gelişim aşamalarını takip etmesi
2. Türkiye ruh sağlığı profili araştırması sonuçlarına göre aşağıdakilerden hangisi
doğru değildir?
a) Toplum sağlığını tehdit eden ve iş gücü kaybına neden olan hastalıklar
arasında ruhsal bozukluklar ilk sıralarda yer almaktadır.
b) Ruhsal bozukluklar günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
c) Günümüzde en sık karşılaşılan ruhsal bozukluların depresyon, anksiyete
ve somatoform bozukluklar olduğu söylenebilir.
d) Ruhsal hastalıklar genel olarak iyileştirilemeyen hastalıklar arasında yer
almaktadır.
e) Ruhsal hastalıklara yönelik damgalanma korkusu bireylerin hekime
başvurmalarını engeller
3. Aşağıdakilerden hangisi ruhsal sorunların oluş nedenlerinden biri değildir?
a) Sosyal sorunlar
b) Savaş ve göçler
c) Biyolojik faktörler
d) Güçlü kişilik yapısı
e) Ekonomik sorunlar
4. Aşağıdakilerden hangisi toplumdaki bireylerin ruhsal sorunları olduğu hâlde
uygun yardım alamamalarının nedenlerinden biri değildir ?
a) Ruhsal bozukluğu olan kişilerin damgalanması
b) Hastalığın farkına varamama
c) Yardım için başvurmuş olanların doğru tanı almaması
d) Yanlış ve yetersiz tedavi ve bakım
e) Stresle bireysel baş etme
5. Aşağıdakilerden hangisi ruhsal bozuklukların etiyolojisi içerisinde yer alır?
a) Doğum öncesi ve sonrası yaşanan sorunlar
b) Planlı kentleşme
c) Dengeli beslenme
d) Sosyal destek sistemlerinin olması
e) Kontrollü nüfus artışı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Ruh Sağlığı

6. Aşağıdakilerden hangisi ruhsal bozukluklar açısından en önemli risk


gruplarından biri değildir?
a) Yoksullar ve göçmenler
b) Işini severek yapanlar
c) Kadınlar, çocuk ve gençler
d) Yoğun iş temposunda çalışanlar
e) Hamile ve yeni doğum yapmış bayanlar
7. Aşağıdakilerden hangisi toplum ruh sağlığı hedeflerinden biri değildir?
a) İntiharları azaltmak
b) Stresin sağlığa zararlı etkilerini azaltmak
c) Kontrolsüz stresi azaltmak
d) İş yeri stresi ile baş etme programlarının sayısını artırmak
e) Ruhsal hastalığı olan bireyleri ekonomik açıdan desteklemek
8. Aşağıdakilerden hangisi primer korumaya örnek olarak verilebilir?
a) Tedavi aşamasında psikiyatrik rehabilitasyonun sağlanması
b) Toplum içerisinde destek gruplarının oluşturulması
c) Uygun aile ortamı sağlamaya çalışma
d) Akut hastalıklardan sonra birey ve aileye danışmanlık yapma
e) Hastane dışında ev ziyaretlerinin yapılması
9. Aşağıdakilerden hangisi seconder korumaya örnek olarak verilebilir?
a) Yüksek riskli bireylerin sürekli takibi
b) Çevredeki stres yapıcı etkenleri azaltma
c) Sosyal destek programlarını destekleme
d) Anne-baba adaylarına çocuk gelişimini öğretme
e) Alkol ve madde bağımlılığının fiziksel ve psikolojik etkilerini öğretme
10. Aşağıdaki bilgilerden hangisi doğru bir ifade değildir?
a) Gerçekten sevebilen ve verimli çalışan kişi, ruh sağlığına oldukça
yaklaşmıştır.
b) Tutarsız ve uygunsuz davranan her kişide ruhsal bir bozukluk vardır.
c) Ergenlerde intiharı azaltmak toplum ruh sağlığı hedeflerindendir.
d) Ruhsal açıdan normal bireyler iş dışında da arkadaşlıklar kurabilirler.
e) Ruhsal bozukluğu olan bireyler sorumluluk almaktan kaçınırlar.

Cevap Anahtarı
1.b, 2.d, 3.d, 4.e, 5.a, 6.b, 7.e, 8.c, 9.a, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Ruh Sağlığı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Öztürk, O., Uluşahin, A.(2008). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Nobel Tıp
Kitapevleri.
Güleç, C., Köroğlu, A. (2007), Psikiyatri Temel Kitabı, Ankara: HYB Basım Yayın. Güleç,
C. (2009), Psikiyatri’nin ABC ‘si, İstanbul: Say Yayınları.
Yüksel, N. (2006), Ruhsal Hastalıklar, Ankara: Medikal&Nobel. Güveli, M. (2005),
Psikiyatri Penceresi, İstanbul: Hayat Yayıncılık.
Erci, B., Avcı, İ., Hacıalioğlu, N., Kılıç, D., Tanrıverdi, G. (2009), Halk Sağlığı
Hemşireliği, Ankara: Göktuğ Basım Yayın.
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı (2011-2023). Ankara: 2011.
T.C Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzısıhha Mektebi
Müdürlüğü 2007.
Çam O, Engin E. (2013) Ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği bakım sanatı. Baskı.
İstanbul Tıp Kitabevi,
Bilge A. Toplum Ruh Sağlığı, Çam O, Engin E.,(2013 Editörler —Ruh Salığı ve
Hastalıkları Hemşireliği Bakım Sanatı“. 1. Baskı, İstanbul Tıp Kitapevi, Kayhan
Matbaa; 2013, s.889-900.
Pektaş İ, Bilge A, Ersoy M.(2006) Toplum ruh sağlığı hizmetlerinde epidemiyolojik
çalışmalar ve toplum ruh sağlığı hemşireliğinin rolü. Anadolu Psikiyatri Dergisi,
7: 43-48.
Çakır B.(2002) Genetik Epidemiyoloji: Psikiyatrik Araştırmalarda Yeri ve Kullanımı, Türk
Psikiyatri Dergisi, 13(4): 300-311. 40.
Gültekin BK(2010). Psikiyatride güncel yaklaşımlar. Current Approaches In Psychıatry,
2(4).
Ünal S ve ark (2010). Üniversite Öğrencilerinin Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançları,
Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi,23(3).
Argur ve ark (2010). Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Kitabı, İstanbul,s:9-30
http://www.atakentgazetesi.com/wp-content/uploads/2016/
https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&cad
https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&cad=rja&uact
http://www.who.int/mental_health/mhgap/en/ 2014

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Ruh Sağlığı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


SAĞLIĞA ZARARLI
ALIŞKANLIKLAR

• Giriş
• Sağlığa Zararlı Alışkanlıklarla TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
İÇİNDEKİLER

İlgili Kavramlar
• Tütün/Sigara Bağımlılığı Dr. Öğr. Üyesi
• Alkol Bağımlılığı Mine EKİNCİ
• Madde Bağımlılığı

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sağlığa zararlı alışkanlıklarla ilgili
HEDEFLER

kavramları tanımlayabilecek,
• Tütün/Sigara Bağımlılığı hakkında
bilgi sahibi olacak,
• Alkol Bağımlılığı öğrenebilecek,
• Madde bağımlılığını
anlayabileceksiniz.

ÜNİTE

12
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Temel Sağlık Bilgisi

Tütün Ürünleri

SAĞLIĞA ZARARLI
ALIŞKANLIKLARLA İLGİLİ
KAVRAMLAR Pasif İçicilik

Tütün/Sigara Bağımlılığının
TÜTÜN/SİGARA BAĞIMLILIĞI
Nedenleri

Tütün/Sigara Kullanımına
SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLAR

Bağlı Bozukluklar

Tütün/Sigaradan Korunma
Yolları ve Tedavisi

Alkol ve Etkileri

Alkol Bağımlılığının
Nedenleri
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol Bağımlılığına Bağlı
Bozukluklar

Alkol Bağımlılığından
Korunma Yolları ve Tedavisi

Uyuşturucu Madde Çeşitleri

Madde Bağımlılığının
Nedenleri
MADDE BAĞIMLILIĞI
Madde Bağımlılığına Bağlı
Bozukluklar

Madde Bağımlılığından
Korunma Yolları ve Tedavisi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Temel Sağlık Bilgisi

GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü, sağlık kavramını sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı
değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hâli olarak tanımlamıştır. İç ve
dış etkenlerle eylem ve davranışların yinelenmesi, hep aynı biçimde gerçekleşmesi
sonucu beliren koşullanmış davranışlar ise alışkanlık olarak tanımlanmaktır. Sağlığı
olumsuz yönde etkileyen, zararlı olduğu bilindiği hâlde istendiğinde kolayca
vazgeçilemeyen alışkanlıklara sağlığa zararlı alışkanlıklar denir. Ülkemizde ve
dünyada sağlığa zararlı alışkanlıklar önemli bir sorundur. Herkesin kendi sağlığının
koruması ve sürdürülmesinde, sağlıklı yaşam biçiminin benimsenmesinde
sorumluluğu bulunmaktadır. Sağlıklı olmak, kaliteli yaşam için gerekli olan ilk
faktördür. Kaliteli yaşam içinse birey, sağlığına zarar verecek tutum ve
davranışlardan kaçınmalıdır. Sağlığa zararlı alışkanlıklar denildiğinde akla sigara,
alkol ve uyuşturucu gelmektedir. Bu maddelerin bireylerin ruhsal ve bedensel
Sağlığı olumsuz yönde sağlıklarına ya da sosyal yaşamlarına zarar vermesine karşın kullanılması
etkileyen, zararlı olduğu durumunda bağımlılıktan söz edilir. Madde bağımlılığı, kullanılan maddenin sürekli
bilindiği hâlde alınan miktarında istenilen etkinin alınamaması nedeniyle, madde miktarının
istendiğinde kolayca giderek artırılması ya da daha uzun süre kullanılmasıdır. Madde bağımlılığı biyo-
vazgeçilemeyen psikososyal bir hastalıktır. Madde kullanımı ve bağımlılığına birden çok etken
alışkanlıklara sağlığa neden olmaktadır. Madde bağımlılığı, sıklığının artması ve ortaya çıkardığı sorunlar
zararlı alışkanlıklar nedeniyle günümüzde önemi artan bir konu durumuna gelmiştir.
denir. Bu ünitede sağlığa zararlı alışkanlıklar kapsamında, madde kullanımına bağlı
olarak tanımlanmış bazı kavramlardan, çeşitli bağımlılık türlerinden, bağımlılığın
nedenlerinden ve tedavi yöntemlerinden bahsedilecektir.

SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLARLA İLGİLİ KAVRAMLAR


Uyuşturucu madde terimi; yasadışı veya kötüye kullanımı olan, uzun süreli
kullanımı ile bağımlılığa yol açabilen, farklı yollarla alınabilen, duygu durum ve
davranış değişikliğine yol açabilecek çeşitli kimyasal maddeleri kapsamaktadır.
Örnek

•Sigara, alkol, esrar, kokain, kafein, opioidler, halüsinojenler (LSD,


esctasy), inhalanlar (benzen, toluen), sedatif hipnotikler ve diğer
bir çok psikoaktif maddeler bu isim altında yer almaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Temel Sağlık Bilgisi

Kötüye kullanım: Bireyin kullandığı maddeyi aile, iş, diğer sosyal


sorumluluklarını yerine getiremeyecek kadar yineleyici bir biçimde her gün alması
ve madde kullanımını durdurmak istese de çoğu zaman başarılı olamaması
durumudur.
Bağımlılık: Kullanılan
maddenin sürekli alınan Bağımlılık: Kullanılan maddenin sürekli alınan dozunda istenilen etkinin
dozunda istenilen sağlanamaması nedeniyle, maddenin dozunun giderek artırılması ya da daha uzun
etkinin sağlanamaması zaman kullanılmasıdır. Madde bağımlılığında birey, kullanmış olduğu maddeye
nedeniyle, maddenin karşı direnç geliştirmiş olduğundan maddeyi almadan yapamaz ve tüm çabası
dozunun giderek maddeyi elde etme üzerine yoğunlaşır. Bu nedenle madde bağımlılığı olan kişiler,
artırılması ya da daha yasal olmayan sosyal olayları yaşamaya yatkındırlar.
uzun zaman Psikolojik ve fiziksel bağımlılık olmak üzere 2 tür bağımlılık vardır
kullanılmasıdır.
Psikolojik Bağımlılık: Bireyin kullandığı maddeyi almaya devam etmesi
için güçlü bir istek ve gereksinim duyması, o maddeyi almaktan kendini
alıkoyamaması durumuna psikolojik bağımlılık denir. Temelde doyum sağlama
hislerine dayanır. Yani maddenin kullanılmamasıyla ortaya çıkacak rahatsızlığı
önlemek ve daha önce elde edilen doyuma ulaşmak amacıyla madde alma isteği
duyulur.

Fiziksel Bağımlılık: Bireyin aldığı maddeye bağlı olarak bedeninde


biyokimyasal ve fizyolojik değişikliklerin olmasına fiziksel bağımlılık denir. Yani
maddenin varlığına karşı duyulan fizyolojik bir ihtiyaçtır. Kişinin vücudu maddenin
sürekli kullanılmasından dolayı maddeye karşı bir adaptasyon (uyum) geliştirir. Bu
madde alınmadığı zaman ise bazı belirtiler (yoksunluk belirtileri) ortaya çıkar.
Çünkü vücut normal fonksiyonlarını yürütebilmek için bu maddeye gereksinim
duymaya başlar.
Örnek

•Sigara içme veya dumanının inhalasyonu zamanla kişide kuvvetli


psikolojik ve zayıf fiziksel bağımlılık oluşturur.

Bağımılıkla ilişkili diğer kavramlar;


Çapraz Bağımlılık: Aynı ya da farklı farmakolojik gruplardaki maddelerin,
birinin neden olduğu yoksunluk belirtilerini gidermesi, bir diğerinin yerine
kullanılabilmesidir.
Tolerans: Maddenin vücut üzerindeki etkisinin azalmasına bağlı olarak
istenen etkiyi elde edebilmek için alınan madde miktarının artırılmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Temel Sağlık Bilgisi

Entoksikasyon: Bir ya da birkaç maddenin yüksek dozda kullanımı sırasında


ya da sonrasında, maddenin merkezî sinir sistemi üzerindeki etkisine bağlı olarak
gelişen uygunsuz davranışsal ve psikolojik değişikliklerin olduğu zehirlenme
durumudur. Belirtiler maddenin türüne göre değişmektedir.
Entoksikasyon, bir ya da
Detoksifikasyon: organizmanın kendisine zararlı olan toksik maddelerden
birkaç maddenin yüksek
temizlenmesi anlamına gelir. Detoksifikasyon süreci hastanelerde ortalama yedi
dozda kullanımı
gün sürmektedir. Kişinin madde öyküsü bu nokta da belirleyici olmaktadır.
sırasında ya da
Bağımlılığın şiddetine göre detoksifikasyon süreci uzayabilmektedir.
sonrasında ortaya çıkan
zehirlenme durumudur. Yoksunluk Sendromu: Madde kullanımının sonlandırılmasına veya madde
miktarının azaltılmasına bağlı olarak vücutta gerginlik, rahatlayamama, titreme,
sinirlilik, göz bebeklerinin büyümesi, çarpıntı gibi etkilerin ortaya çıkması
durumudur.
Bağımlılıkla ilişkili relaps ise, bağımlılık yapan maddelerden herhangi birini
kullanmış olan bireyin maddeyi yeniden almaya başlaması ve bu alımı sürdürmesi
anlamını taşımaktadır. Relaps, yineleme, tekrarlama, depreşme ve nüks aynı
anlamaları taşıyan kavramlardır.

TÜTÜN/SİGARA BAĞIMLILIĞI
Tütün Ürünleri
Tütünün 65 türü bulunmaktadır. Tütün genellikle sigara olarak içildiği gibi
pipoda, puroda ve nargilede de kullanılabilir. Tütünün bütün türleri nikotin
içermesi nedeniyle bağımlılık yapmaktadır. Dünyada en yaygın bulunan tütün türü
sigaradır.
Tütün 4 yolla vücuda alınmaktadır

 Dumanı nefesle içine çekerek


 Tütünü emerek içine çekerek

 Dumanı burun yolu ile içine çekerek


 Tütünü çiğneyerek
Tütün yandığında 3 bileşen ortaya çıkmaktadır;
Tütünün bütün türleri Katran: Kansere yol açan bir madde olup akciğer kanseri, amfizem ve
nikotin içermesi kronik bronşit yapar.
nedeniyle bağımlılık Nikotin: Kokain ve morfin kadar bağımlılık yapar. Kan basıncı ve kalp
yapmaktadır. hızını artırır.
Dünyada en yaygın Karbonmonoksit: Arabaların egzoz gazının aynıdır. Organların yeterli
bulunan tütün türü oksijen almasını engelleyen bir maddedir.
sigaradır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Temel Sağlık Bilgisi

Sigara: Günümüzde yaygın olarak kullanılan, tütünün kâğıda sarılmasıyla


elde edilen türüdür. Kıyılmış tütün ince bir kâğıda sarılarak hazırlanır, genellikle
silindir biçiminde, bir tarafı filtreli ya da filtresiz olan tütün ürünüdür. Katranı
azaltılmış light sigara ve mentollü gibi çeşitleri mevcuttur. Sigara içeriğinde tütün,
kağıt, filtre kısımları, katkı maddeleri, pestisidler, fertilizer (gübre), fumigantlar
(buharla dezenfekte edilen ajanlar) ve fabrikasyon sırasında kullanılan işlem
ajanları bulunur. Bütün sigara türleri içeriği ve yapılan işlemden bağımsız olarak
Bütün sigara türleri zararlıdır. Ne kadar nikotin alınacağı içilen süre, puf sayısı ve içeriye çekme
içeriği ve yapılan
miktarına göre değişmektedir. Sigara içme veya dumanının inhalasyonu zamanla
işlemden bağımsız kişide kuvvetli psikolojik ve zayıf fiziksel bağımlılık oluşturur.
olarak zararlıdır. Elektronik Sigara: Elektronik sigara elektrik gücü ile işleyen, sıvıyı
buharlaştıran bir mekanizmaya sahip olup sigara içme benzeri kullanıma sahiptir.
Bilinen sigara boyutu ile eşdeğer ya da biraz daha uzunca bir çubuk (stick)
içerisinde içi sıvı dolu olan ve değiştirilebilen bir kartuş vardır. Bu kartuş içinde
esas olarak nikotin ve propilen glikol bulunmaktadır. Çubuk içerisinden hava
geçtiği zaman pil ile çalışan mikroişlemci sistem aktive olmakta, geçen hava
içerisine kartuş içindeki sıvıdan mikron büyüklüğünde parçacıklar
püskürtmektedir. Böylelikle oluşan buhar, kişi tarafından solunarak akciğerlere
ulaşmakta, bu yolla nikotin alınmaktadır. Kartuş içindeki sıvıda bulunan propilen
glikol sigara dumanına benzer koku oluşmasını sağlamaktadır.

Şekil 12.1. Sigara İçilen Akciğer ile İçilmesyen Akciğer Karşılaştırması

Puro: Tütünün sıkıca sarılmış fermente edilmiş ve kurutulmuş türüne verilen


isimdir. Puro dumanı sigara dumanından daha kolay tükürükte çözünmekte, yani
içeri çekilmese de istenen seviyede nikotin alınabilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Temel Sağlık Bilgisi

Pipo: Tütün içmeye yarayan, ahşap, cam, metal, kil benzeri malzemeden
yapılan gereçtir. Günümüzde genellikle gül ağacı veya lületaşı gibi malzemelerden
yapılmaktadır. Pipolarda özel olarak harmanlanmış, belirli nem oranına sahip tütün
karışımları kullanılmaktadır.
Nargile: Balkanlar, Ortadoğu ve Güney Asya'ya özgü geleneksel bir tütün
içme aracıdır. Kullanıcının bir hortum aracılığıyla sudan geçerek süzülen dumanı
içine çekmesini sağlayan bir düzenek olan nargile, içim şekli ve adabı, yüzlerce yılda
oluşmuş kullanım geleneği ile basit bir aletten fazlasını ifade etmekte olup, Doğu
kültürünün bir parçası hâline gelmiştir. En az sigara kadar zararlıdır.

Pasif İçicilik
Sigara içimi aynı Sigara içimi, aynı ortamda bulunan diğer insanlara da zarar vermesi
ortamda bulunan bakımından önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kendisi
diğer insanlara da sigara içmediği hâlde iş yerinde, insanların toplu olarak bulundukları kapalı
zarar vermesi yerlerde ve evde sigara içen kişilerin dumanına maruz kalarak bu dumanda
bakımından önemli bir bulunan tüm zararlı maddelerin solunması pasif içicilik olarak tanımlanmaktadır.
halk sağlığı sorunu Bu tanımlamanın diğer bir şekli de çevresel sigara dumanı olarak bilinir. Pasif
olarak kabul içicilik, aktif sigara içene göre daha az şiddette olmakla beraber, benzer kronik
edilmektedir. sağlık sorunlarına yol açabilir.

Tütün/Sigara Bağımlılığının Nedenleri


Toplumsal, ruhsal ve genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan sigara
alışkanlığı daha çok çocukluk ve gençlik çağında kazanılan bir davranıştır.
Tütün/sigara bağımlılığının nedenleri;

 Aile yapısı ve sosyal desteğin az olması,


 Model arayan bireyin, evde anne babadan, okulda sigara içen
öğretmeninden ve arkadaşından etkilenmesi,
 Ailenin sosyoekonomik özelliği,

 Ebeveyn ve kardeşlerin sigaraya ilişkin tutum ve davranışları,


 Can sıkıntısını gidermek,

 Stresi azalttığını düşünmek,


 Arkadaşlarıyla aynı zevk ve değerleri paylaştığını göstermek
olarak sıralanabilir.

Tütün/Sigara Kullanımına Bağlı Bozukluklar


Tütün/sigara kullanımı;
 Dişlerin üzerinde katran artıkları veya koyu-kahverengi lekelere, damakta
kırmızı renkli iltihabi oluşumlara, dişeti hastalığına yatkınlığa ve kötü ağız
kokusuna,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Temel Sağlık Bilgisi

 Dolaşım sistemi ve solunum sistemi hastalıklarına,


 Cilt karalığı ve yaşlı gösterme belirtilerine,
 Beyin hücrelerinde ölüme ve ileri yaşta bunamaya (alzheimer),
Sigara/tütün kullanımı  Gözlerde katarakt ve ileri yaşta körlüğe,
dolaşım ve solunum
 Ellerde, parmaklarda sararma, tırnaklarda zayıflamaya,
sistemi hastalıklarına
neden olur.  Kemik erimesine,

 Kadınlarda kısırlığa,
 Damar tıkanıklığı nedeniyle organların kesilmesiyle tedavi edilebilen
hastalıklara (Burger hastalığı),
 Vücutta yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü,
reflekslerin azalmasına,

 Yemek borusu, mide, pankreas gibi organlarda kansere ve kanamaya


neden olur.

Tütün/Sigaradan Korunma Yolları ve Tedavisi


Sigaradan korunma ve tedavisi konusunda yürütülecek çalışmalar dört
düzeyde yapılmalıdır. Bu korunma yolları toplumsal, birincil, ikincil ve üçüncül
düzey korunma önlemlerid i r .
Toplumsal (Premordial) Korunma Düzeyi Önlemleri: Premordial korunma
Tütün/Sigaradan
düzeyi önlemleri bireyin toplumsal düzeyde sigara kullanma ve sigaraya maruz
korunma yolları
kalmasının önlenmesine yönelik uygulamalardır. Bunlar:
toplumsal, birincil,
ikincil ve üçüncül düzey  Sigaradan korunma konusunda yasal düzenlemeler yapılmalı ve
korunma önlemleri uygulanmaya konmalıdır.
olarak dörde
 Toplu bulunan yerlerde sigara içilmesi yasaklanmalıdır.
ayrılmaktadır.
 Yasaklara uyulup uyulmadığı sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir.
 Sigara reklamları yasaklanmalıdır.

 Sigara ücretleri yükseltilmelidir.


 Ulusal/yerel sigara bırakma kampanyaları düzenlenmelidir: Bırak–Kazan
Kampanyası gibi.

 Ülke düzeyinde, çok sayıda kişinin dikkati "sigara ve sağlık" konusuna


çekilmelidir.

 Cezpedici görünen sigara paketleri üzerine "Sigara sağlığa zararlıdır."


cümlesi kolayca okunabilir büyüklükte yazılmalıdır.

 Toplu bulunulan, kahve, restoran gibi yerlerde sigara içenlere ayrılacak


yerlerin özendirici nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Temel Sağlık Bilgisi

 Sağlık Bakanlığı düzeyinde önlemler alınmalıdır.

Birincil Koruma Düzeyi Önlemleri: Birincil korunma düzeyi önlemleri


bireysel düzeyde sigara kullanma ve sigaraya maruz kalmanın önlenmesine
yönelik uygulamalardır. Bunlar:
 Çocuklar ve gençler öncelikli olmak üzere farklı yaş gruplarına sigara
içenlere yönelik sigara ile ilgili eğitim çalışmaları düzenlenmelidir.

 Okullarda ve banka, fabrika gibi kalabalık iş yerlerinde sigaranın zararları


konusunda eğitim verilmelidir.

 Radyo, televizyon aracılığı ile sigaranın yol açtığı sağlık problemleri


anlatılmalıdır.
 Pasif içiciliğin önlenmesi sağlanmalıdır.

 Tüm okullarda tütün kullanımını engellemeye yönelik 6-12. sınıfları


kapsayacak şekilde yaş grupları belirlenerek yaş gruplarına uygun eğitim
programları düzenlenmelidir.

 Tüm okullarda bu eğitim programları çerçevesinde öğrencilere sigara


içmenin nedenleri, zararları ve sonuçları anlatılmalı ve sigara içmemek
için davranışsal beceriler kazandırmaya çalışılmalıdır.

 Tüm okullarda tütün kullanımına karşı bir okul politikası geliştirilmelidir.


Sigaraya bağlı ortaya
 Okuldaki öğretmenlere, görevlilere, ziyaretçilere ve tüm öğrencilere okul
çıkan sağlık sorunlarının
sınırları içinde sigara içilmesi yasaklanmalıdır.
erken tanı ve tedavisi
üçüncül korunma  Tütün kullanılmasını engelleyecek eğitim programı müfredata konulmalı
düzeyi önlemleri ve uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilmelidir.
kapsamında ele alınır.
İkincil Korunma Düzeyi Önlemleri: Bu kapsamda sigara içenlerin saptanması
ve bu kişilerin mümkün olduğunca erken dönemde sigarayı bırakmaları
konusunda desteklenmesi çalışmaları ele alınabilir. Bu amaçla sağlık hizmetlerini
sunarken kişinin sigara içip içmediğinin sorgulanması ve içen kişilere bırakma
konusunda danışmanlık hizmetlerinin verilmesi önerilebilir.
Üçüncül Korunma Düzeyi Önlemleri: Sigaraya bağlı ortaya çıkan sağlık
sorunlarının erken tanı ve tedavisi bu kapsamda ele alınabilir.
Bağımlılık tedavisi konusunda uzmanlaşmış bağımlılık tedavi merkezleri
bulunmaktadır. Lazer uygulaması, ilaç tedavisi, davranış terapisi ve takvim
uygulamasıyla bağımlı bireyler tedavi edilebilmektedirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Temel Sağlık Bilgisi

Örnek
•Sigara bağımlılığı için ALO 170 hattı erken tanı ve tedavi için
danışanlara yardım etmektedir.

Nikotin bağımlılığı 3 yöntemle tedavi edilir:

 Nikotinin bazı etkenlerine sahip olan ilaçlar kullanılarak


 Nikotinin sigaraya göre daha az zararlı şekilleri kullanılarak (nikotin sakızı,
spreyi vb.)

 Nikotinin pekiştirici etkilerini bloke eden ilaçlar kullanılarak

ALKOL BAĞIMLILIĞI
Alkol ve Etkileri
Alkol çok eski çağlardan beri keyif verici, yatıştırıcı, uyuşturucu ve ilaç
olarak kullanılan, zihin ve duygu durumunda değişiklik yapan bir maddedir.
Alkolden etkilenme derecesi bireysel farklılıklar göstermektedir. Orta düzeyde
alınan alkol, hareketlilik sağlayabilir; yüksek düzeyde ise uyuşturucu ve yatıştırıcı
Alkol bedenin tüm etkisi vardır. Etil alkol mide, bağırsak mukozasından emilerek kana karışır. Akciğer,
hücrelerine ve daha böbrek ve deri yolu ile atılır, kalan kısım karaciğerde yakılır. Alkol bedenin tüm
çok da beyin hücrelerini ve daha çok da beyin hücrelerini etkiler. Bu nedenle etkiler öncelikle
hücrelerine zarar davranışta belli olur.
verir. Etkileri öncelikle
davranışta belli olur.
Alkol Bağımlılığının Nedenleri
Alkol bağımlılığı, bir hastalıktır; bireyin beden ve ruh sağlığını, aile toplum ve
iş uyumunu bozmaktadır. Alkol bağımlılığının en önemli özelliği içme üzerindeki öz
denetimin kaybolmasıdır.
Bağımlılık nedenleri
 Genetik faktörler
 Ebeveynlerin tutum ve davranışları
 Bireyin kişilik özellikleri
 Hayattan zevk almamak

 Stresle başa çıkma isteği

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Temel Sağlık Bilgisi

Alkol Bağımlılığına Bağlı Bozukluklar


 Akut alkol zehirlenmesi (konuşma ve denge bozukluğu, yargılama
bozukluğu ve saldırganlık)
 Kan şekerinde düşme

 Motor ve görme bozuklukları


 Bulantı, kusma

 Alkol Kesilme Sendromu (Alkol kesilmesine bağlı olarak gelişen, bulantı,


kusma, uyku bozuklukları, ishal, baş ağrısı, titreme, kas krampları, dikkat
ve bellek bozuklukları, huzursuzluk, terleme, ateş gibi belirtilerle
Alkol bağımlılığı alkol karakterize bozukluk)
zehirlenmesine,
görme bozukluğuna,  Karaciğer yetmezliği, hepatit, siroz
karaciğer
bozukluğuna, koma  Elektrolit dengesizliği
ve ölüme neden  B1 vitamini eksikliğine bağlı kronik beyin sendromu (Bunama)
olmaktadır.
 Beslenme bozukluğu
 Koma
 Solunum depresyonuna bağlı ölüm

Alkol Bağımlılığından Korunma Yolları ve Tedavisi


Alkolün elde edilebilirliliğini kısıtlamak: Alkol üretimini ve satımını, satış
günlerini, saatlerini, satış yerlerini kısıtlamak; alım satım fiyatlarını, satılacak kişileri
denetlemek.
Alkole karşı isteği azaltmak:

 Alkolün sağlığa etkilerini eğitimle topluma iletmek,


Alkol bağımlılığından
korunmak için  Alkolü almayı isteklendiren toplumsal değerleri, koşulları değiştirmek,
alkolün elde  Alkole karşı çıkan değer ve inançları pekiştirmek,
edilebilirliliğini
 Alkol kullanımını artıracak yaşam koşullarını ve toplumsal durumları
kısıtlamak ve alkole
düzeltmek.
karşı isteği azaltmak
gerekir.  Alkol bağımlılığının tedavisinde ilaç ve psikiyatrik tedavi uygulanmaktadır.

MADDE BAĞIMLILIĞI
Kimyasal maddelerin çok eski zamanlardan beri insanların ruhsal
durumlarını etkilediği bilinmektedir. Bu kimyasal maddelerin bir kısmı keyif verici,
bir kısmı ise tıpta hastalıkların tedavisinde olmak üzere farklı amaçlar için
kullanılmıştır. Kimyasal maddelerin keyif verici olarak kullanılması sonucu bu
maddelere bağımlı hâle gelen kişilerin sağlıkları bozulmuştur. Uyuşturucu ve
uyarıcı maddeler hızla yaygınlaşarak toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Kullanan
kişide bilişsel, davranışsal, fiziksel sorunlara yol açmasına ve sosyal uyumu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Temel Sağlık Bilgisi

bozmasına rağmen madde alma davranışının kontrol edilememesidir. Madde alımı


kişi tarafından kontrol edilemez; kişi maddeyi almak için oldukça güçlü bir istek
duyar, hedeflediğinden daha çok ve daha uzun süre kullanır. Bağımlı kişi günlük
programını maddeyi bulma ve kullanma üzerine odaklamıştır. Diğer tüm yaşam
alanları onun için yok sayılabilir. Her türlü iş ve sosyal etkinlikler, bağımlı bireyin
yaşamında önemsiz birer ayrıntı hâline gelmeye başlar.

Uyuşturucu Madde Çeşitleri


Merkezî sinir sistemini yavaşlatan maddeler: Afyon, morfin, eroin, kodein,
barbitüratlar, trankilizanlar, sedatifler vb.
Merkezî sinir sistemini uyaran maddeler: Koka bitkisi, kokain, amfetaminler,
ekstazi vb.
Merkezî sinir sistemi faaliyetlerini bozan maddeler: Marijuana, Hint keneviri,
meskalin, piaka, esrar (kannabis), fensiklidin vb.
Bağımlılık yapan Bağımlılık yapan maddelerin doğrudan bağımlılık yapmasıyla ilişkili ortak
maddelerin doğrudan özellikleri vardır. Bunlar:
bağımlılık yapmasıyla
ilişkili ortak özellikleri  Keyif vericilik: Bağımlılık yapıcı maddelerin keyif verici özelliği vardır. Fakat
vardır. bu etkilerine çabuk tolerans gelişir. Miktar artışı da hızla fiziksel bağımlılık
gelişimine ve yoksunluk sendromuna giden kısır döngüyü başlatır.
 Madde arama davranışı geliştirme: Bağımlılık yapıcı maddelerin hepsine
belli bir süre kullanımdan sonra, madde arama davranışı gelişir. Bu durum
kullanılan maddeyi şiddetle isteme ve onu elde etmediği sürece kendini
kötü hissetmeyle belirgindir. Birey maddeyi almak için geçerli tüm
kanunları ve ahlak kurallarını çiğneyebilir ve her türlü yola başvurabilir.
 Tolerans gelişimi: Bağımlılık yapan maddelerin büyük bölümüne zamanla
kullanılan madde türüne göre değişen ölçüde tolerans gelişir.

 Duyarlılaşma gelişimi: Maddenin tekrarlı kullanımı sırasında maddenin


bazı etkilerine direnç gelişir. Bununla birlikte bazen maddenin bir etkisi,
tekrarlayan kullanımı esnasında artabilir. Bu duruma duyarlılaşma denir.
Duyarlılaşma toleransa göre daha kalıcıdır.

 Yoksunluk gelişimi: Yoksunluk sendromu bağımlı için acı verici ve


istenmeyen bir durumdur. Birey, rahatsızlık veren bu durumdan kurtulmak
için tekrar madde kullanmak ister.
 İkincil hastalıkların ortaya çıkması: Miktar ve kullanım sıklığına göre
özellikle bedenin böbrekler, karaciğer ve akciğerler gibi toksik
metabolitlerin atılım organlarında ciddi zarar oluştururlar. Bu maddelerin
devamlı olarak tüketilmesi zamanla kullanan kişiye, maddenin özelliğine,
kullanılan miktara ve maddenin kullanma yoluna göre değişen özellik,
şiddet ve sürede ciddi fiziksel ve ruhsal hastalıkların gelişimine neden olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Temel Sağlık Bilgisi

 Yasak ve toplum tepkisi: Bu maddelerin kullanımı ve satışı kanunlarla


yasaklanmıştır.Son yıllarda ülkemizde özellikle sigara kullanımının
azaltılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılarak özellikle pasif içiciliğin
önüne geçmeye yönelik toplumsal bilinç gelişmesi için çalışmalar
yapılmaktadır.

Madde Bağımlılığının Nedenleri


Uyuşturucu madde bağımlılığının nedeni maddenin yapısal özelliği, kişisel
Uyuşturucu madde faktörler ve çevresel faktörler olmak üzere üç grup altında toplanmaktadır.
bağımlılığının nedeni Maddenin yapısal özelliği: Uyuşturucu maddeler çok çeşitlidir ve merkezî
maddenin yapısal sinir sistemi üzerinde etkili olsalar da kullanım sonucunda vücutta ortaya çıkan
özelliği, kişisel faktörler etkileri farklıdır. Bu etkilerden en önemlisi de bağımlılık yapma özellikleridir. Kimi
ve çevresel faktörler uzun süreli kullanımda kolay uyarılma, bilinç kaybı gibi etkilere sahipken kimi kalp,
olmak üzere üç grup karaciğer hastalıklarına, kimisi ise şiddete eğilim, panik, davranış değişikliği gibi
altında toplanmaktadır. farklı sonuçların doğmasına neden olur.
Çevresel faktörler: Uyuşturucu madde bağımlılığında en önemli faktörlerden
biri de çevredir. Bireyin arkadaş çevresinde madde kullananların olması, ailedeki
aşırı serbestlik ya da kısıtlayıcı tavırlar, ergenlik dönemindeki arkadaşlar arasında
kabul görme isteği madde kullanımına başlama nedenlerindendir.
Uyuşturucu madde satanların tuzağına düşen gençler hem madde
kullanımına başlamakta hem de bir süre sonra uyuşturucu madde satarak suç
işlemektedirler.
Kişisel özellikler: Madde bağımlılığında kişisel özelliklerin rolü de oldukça
önemlidir. Bağımlı kişiler genelde hayatın gerçekleriyle yüzleşemeyen kişilerdir. İçe
kapanık olan ya da depresif kişiler de madde bağımlılığına eğilimlidirler. Bununla
birlikte ergenlikten itibaren kimlik arayışı içinde olan, ailesine ve çevresine karşı
kendini kanıtlamaya çalışan gençler risk grubunu oluştururlar. Bu tür kişiler
yasakları denemek, sorumluluklardan kaçma isteği, kendilerine çok güven duyma
gibi tavırlar gösterirler.

Madde Bağımlılığına Bağlı Bozukluklar


Uyuşturucu maddeler Uyuşturucu maddeler merkezî sinir sistemini etkileyerek bireyi aileden,
merkezî sinir sistemini toplumdan ve çevresinden kopararak yalnızlığa, bunalıma ve sorumsuzluğa
etkileyerek bireyi mahkûm etmektedirler. Bu sonuca giden süreçte aşağıdaki olaylar yaşanır;
aileden, toplumdan
 Solunum sistemi hastalıkları (bronşit, zatüre, verem, akciğer kanseri vb.)
ve çevresinden
kopararak yalnızlığa,  Madde zehirlenmesi
bunalıma ve  Düşünme yeteneğinin azalması
sorumsuzluğa
mahkûm  Hafıza kaybı
etmektedirler.  Bilinç bulanıklığı
 Hayal görme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Temel Sağlık Bilgisi

 Uyku bozukluğu
 Ruhsal bozukluklar
 Duygu durum bozukluğu (duyguların aşırı ve yersiz bir şekilde yaşanması)

Madde Bağımlılığından Korunma Yolları ve Tedavisi


 Toplumun, özellikle de risk gruplarının içinde yer alan ailelerin uyuşturucu
maddeler konusunda aydınlatılması

 Okulların ders programlarında bu konulara yer verilmesi

 Çocuk ve gençlerin boş zamanlarını faydalı bir şekilde geçirmeleri için


kültürel ve pozitif faaliyetlerde bulunabilecekleri ortamın oluşturulması
 Basın ve yayın organlarında toplumu aydınlatacak yayınların yapılması
 Uyuşturucu maddelerin üretimi ve pazarlanmasının önlenmesi için etkin
önlemler alınması
 Toplumun eğitim ve ekonomik düzeyini, yaşam kalitesini artıracak
önlemlerin alınması
 Çocukları ve geçleri, okuldan ve aileden kaçarak sokakta yaşamaya veya
bu maddeleri kullanmalarına sebep olan ailedeki psikososyal sorunların
çözümünde yardımcı olmak amacı ile aile terapisi ve aileye rehberlik
yapılması
Günümüzde bağımlılık tedavisi için çok çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.
Tedavi yöntemi kişiye göre seçilmelidir. Madde bağımlılığı tedavisi, maddenin
türüne, kişisel özelliklere, madde kullanım süresine, oluşalabilecek bağlantılı
durumlara göre farklılık gösterebilir. Tedavi yöntemleri psikiyatrik tedavi ve ilaç
tedavisi şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Psikiyatrik tedavinin amacı, aile ilişkilerini ve
Madde bağımlılığı sosyal ilişkilerini düzeltmek, iş, eğitim gibi sorumlulukları üstlenmesini, boş
tedavisi, maddenin zamanlarını değerlendirmesini ve bireyin yeni beceriler kazanmasını sağlamaktır.
türüne, kişisel Madde kullanan ve tedavi olmak isteyen, bu konudaki problemlerine çözüm
özelliklere, madde arayan kişi ve yakınları hastanelere bağlı Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi
kullanım süresine, Merkezleri (AMATEM) ile psikiyatri kliniklerine başvurarak tedavi olabilirler. Hasta
oluşalabilecek ve doktor işbirliğiyle yürütülen tedavi, 2-6 hafta arasında hastanede yatarak
bağlantılı durumlara
arındırma ve bir yıl süre ile psikososyal tedavi şeklinde gerçekleşmektedir.
göre farklılık
Bağımlılık, geliştikten sonra tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Uygulanan
gösterebilir.
uzun süreli tedavilerin maliyeti çok yüksektir. İyileştikten sonra gerekli
sosyopsikolojik tedbirler alınmazsa, bağımlılığın yineleme oranı çok yüksektir.
Madde kullanımının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle ülkenin
sağlık harcamaları artmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Temel Sağlık Bilgisi

Bireysel Etkinlik
• Günümüzde gençlerde alkol ve madde bağımlığı en önemli
sorunlar arasındadır. Siz de madde bağımlılığı ile ilgili
aşağıdakilere yönelik bir durumu tespit ediniz.
• Ailenin dikkat edeceği durumlar
• Nerelere başvurulacağı
• Kimlerlerle görüşülmesi gerektiği
• Nasıl davranılması gerektiğini belirtiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Temel Sağlık Bilgisi

•SAĞLIĞA ZARARLI ALIŞKANLIKLAR


•Bu ünitede sağlığa zararlı alışkanlıklardan bahsedilmiştir. Bunlar sigara, alkol
ve uyuşturucu maddelerdir. Hepsinde temel olan kavram bağımlılıktır.
•Bağımlılık
•Kullanılan maddenin sürekli alınan dozunda istenilen etkinin sağlanamaması
nedeniyle, maddenin dozunun giderek artırılması ya da daha uzun zaman
Özet
kullanılmasıdır. Psikolojik ve fiziksel bağımlılık olmak üzere 2 tür bağımlılık
vardır.
•Yoksunluk Sendromu
•Madde kullanımının sonlandırılmasına veya madde miktarının azaltılmasına
bağlı olarak vücutta gerginlik, rahatlayamama, titreme, sinirlilik, göz
bebeklerinin büyümesi, çarpıntı gibi etkilerin ortaya çıkması durumudur.
•TÜTÜN/SİGARA BAĞIMLILIĞI
•Tütünün 65 türü bulunmaktadır. Tütün genellikle sigara olarak içildiği gibi
pipoda, puroda ve nargilede de kullanılabilir. Tütünün bütün türleri nikotin
içermesi nedeniyle bağımlılık yapmaktadır. Dünyada en yaygın bulunan
tütün türü sigaradır.Elektronik sigara ise elektrik gücü ile işleyen, sıvıyı
buharlaştıran bir mekanizmaya sahip olup sigara içme benzeri kullanıma
sahiptir. Bütün sigara türleri içeriği ve yapılan işlemden bağımsız olarak
zararlıdır
•Tütün 4 yolla vücuda alınmaktadır; dumanı nefesle içine çekerek, emerek
içine çekerek, dumanı burun yolu ile içine çekerek ve tütünü çiğneyerek.
•Tütün yandiğinda 3 bileşen ortaya çıkmaktadır; bunlar katran, nikotin ve
karbonmonoksitdir.
•Tütün/Sigara Bağımlılığının Nedenleri
•Aile yapısı ve sosyal desteğin az olması, model arayan bireyin, evde anne
babadan, okulda sigara içen öğretmeninden ve arkadaşından etkilenmesi,
ailenin sosyoekonomik özelliği, ebeveyn ve kardeşlerin sigaraya ilişkin tutum
ve davranışları, can sıkıntısını gidermek, stresi azalttığını düşünmek,
arkadaşlarıyla aynı zevk ve değerleri paylaştığını göstermek.
•Tütün/Sigara Kullanımına Bağlı Bozukluklar
•Sigara kısaca zekâ geriliğine, kansere, kalp krizine, damarlarda tıkanıklığa,
hafıza zayıflığına (alzheimer), şeker hastalığına, cinsel iktidarsızlığa ve
körlüğe neden olmaktadır
•Tütün/Sigaradan Korunma Yolları
•Bireyin toplumsal düzeyde sigara kullanma ve sigaraya maruz kalmasının
önlenmesine yönelik uygulamaları, bireysel düzeyde sigara kullanma ve
sigaraya maruz kalmanın önlenmesine yönelik uygulamalarıdır. İkincil
korunma düzeyi önlemleri kapsamında sigara içenlerin saptanması ve bu
kişilerin mümkün olduğunca erken dönemde sigarayı bırakmaları konusunda
desteklenmesi çalışmaları ele alınır. Üçüncül korunma düzeyi önlemleri
sigaraya bağlı ortaya çıkan sağlık sorunlarının erken tanı ve tedavisi
kapsamında ele alınır.
•ALKOL BAĞIMLILIĞI
•Alkol, çok eski çağlardan beri keyif verici, yatıştırıcı, uyuşturucu ve ilaç olarak
kullanılan, zihin ve duygu durumunda değişiklik yapan bir maddedir. Alkol
bedenin tüm hücrelerini ve daha çok da beyin hücrelerini etkiler. Bu nedenle
etkiler öncelikle davranışta belli olur.
•Alkol Bağımlılığının Nedenleri
•Alkol bağımlılığının nedenleri genetik faktörler ebeveynlerin tutum ve
davranışları, bireyin kişilik özellikleri, hayattan zevk almamak, stresle başa
çıkma isteği olarak sayılabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Temel Sağlık Bilgisi

•Alkol Bağımlılığına Bağlı Bozukluklar


•Alkol bağimliliği alkol zehirlenmesine, görme bozukluğuna, karaciğer
Özet (devamı) bozukluğuna, elektrolit dengesizliği, B1 vitamini eksikliğine bağlı kronik
beyin sendromu (bunama), beslenme bozukluğu, koma ve ölüme neden
olmaktadır.
•Alkol Bağımlılığından Korunma Yolları ve Tedavisi
•Alkol bağımlılığından korunma ve tedavisinde alkolün elde edilebilirliliğini
kısıtlamak ve alkole karşı isteği azaltmak önemli iki noktayı oluşturur.
•MADDE BAĞIMLILIĞI
•Belirli miktarda alındığında, kişinin sinir sistemine etki ederek, akli, fiziki ve
psikolojik dengesini bozan, kişi ve toplum içerisinde ekonomik ve sosyal
çöküntü meydana getiren, alışkanlık ve bağımlılık yapan, kullanılmasını,
bulundurulmasını, üretilmesini ve satışının kanunlarla yasaklandığı
maddelere uyuşturucu madde denilmektedir.
•Bağımlılık yapan maddelerin doğrudan bağımlılık yapmasıyla ilişkili ortak
özellikleri vardır. Bunlar: Keyif vericilik, madde arama davranışı, tolerans
gelişimi, duyarlılaşma, yoksunluk gelişimi, ikincil hastalıkların ortaya
çıkması, yasak ve toplum tepkisidir.
•Madde Bağımlılığına Bağlı Bozukluklar
•Solunum sistemi hastalıkları (bronşit, zatüre, verem, akciğer kanseri vb.),
madde zehirlenmesi, düşünme yeteneğinin azalması, hafıza kaybı, bilinç
bulanıklığı, hayal görme, uyku bozukluğu, ruhsal bozukluklar, duygu durum
bozukluğu madde bağımlılığına bağlı ortaya çıkar.
•Uyuşturucu Madde Bağımlılığının Nedenleri
•Madde bağımlılığında kişisel özelliklerin rolü de oldukça önemlidir. Bağımlı
kişiler genelde hayatın gerçekleriyle yüzleşemeyen kişilerdir. İçe kapanık
olan ya da depresif kişiler de madde bağımlılığına eğilimlidirler. Uyuşturucu
madde bağımlılığında en önemli faktörlerden biri de çevredir. Bireyin
arkadaş çevresinde madde kullananların olması, ailedeki aşırı serbestlik ya
da kısıtlayıcı tavırlar, ergenlik dönemindeki arkadaşlar arasında kabul görme
isteği madde kullanımına başlama nedenlerindendir.
•Madde Bağımlılığından Korunma Yolları ve Tedavisi
•Birey, aile ve toplum bu konularda eğitilmeli, risk grupları saptanmalı ve
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Ayrıca basın ve yayın organlarında
toplumu aydınlatacak yayınlarin yapılması, okulların ders programlarında
bu konulara yer verilmesi, çocuk ve gençlerin boş zamanlarini faydali bir
şekilde geçirmeleri için kültürel ve pozitif faaliyetlerde bulunabilecekleri
ortamın oluşturulması, uyuşturucu maddelerin üretimi ve pazarlanmasının
önlenmesi için etkin önlemler alınması, toplumun eğitim ve ekonomik
düzeyini, yaşam kalitesini artıracak önlemlerin alınması, çocukları ve
gençleri, okuldan ve aileden kaçarak sokakta yaşamaya veya bu maddeleri
kullanmalarına sebep olan ailedeki psikososyal sorunların çözümünde
yardımcı olmak amacı ile aile terapisi ve aileye rehberlik yapılması
önemlidir.
•Bağımlılık durumunda ise bireylerin uzman kişlere yönlendirilerek tedavi
edilmesi sağlanmalıdır. Tedavi yöntemleri psikiyatrik tedavi ve ilaç tedavisi
şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Psikiyatrik tedavinin amacı, aile ilişkilerini ve
sosyal ilişkilerini düzeltmek, iş, eğitim gibi sorumlulukları üstlenmesini, boş
zamanlarını değerlendirmesini ve bireyin yeni beceriler kazanmasını
sağlamaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Temel Sağlık Bilgisi

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi “Kullanılan maddenin sürekli alınan
dozunda istenilen etkinin sağlanamaması nedeniyle, maddenin dozunun
giderek artırılması ya da daha uzun zaman kullanılması” anlamına
gelmektedir?
a) Kötüye kullanım
b) Bağımlılık
c) Tolerans
d) Entoksikasyon
e) Yoksunluk Sendromu

2. Aşağıdakilerden hangisi tütünün vücuda alınma yollarından biri değildir?


a) Dumanı nefesle içine çekme
b) Tütünü emerek içine çekme
c) Dumanı burun yolu ile içine çekme
d) Tütünü çiğneme
e) Tütünü damara enjekte etme

3. Aşağıdaki kelimelerden hangisi “Kendisi sigara içmediği hâlde sigara içen


kişilerin dumanına maruz kalarak bu dumanda bulunan tüm zararlı
maddelerin solunması” anlamına gelmektedir?
a) Pasif içicilik
b) İkinci el duman
c) Entoksikasyon
d) Bağımlılık
e) Tolerans

4. Aşağıdakilerden hangisi bireysel düzeyde sigara kullanma ve sigaraya


maruz kalmanın önlenmesine yönelik önlemlerdendir?
a) Sigaradan korunma konusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
b) Toplu bulunan yerlerde sigara içilmesi yasaklanmalıdır.
c) Pasif içiciliğin önlenmesi sağlanmalıdır.
d) Yasaklara uyulup uyulmadığı sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir.
e) Sigara reklamları yasaklanmalıdır.

5. Aşağıdakilerden hangisi alkol ile ilgili gerçeği yansıtmaz?


a) Orta düzeyde alınan alkol hareketlilik sağlayabilir.
b) Yüksek düzeyde alınan alkol uyuşturucu ve yatıştırıcı etki yaratabilir.
c) Alkolden etkilenme derecesi bireysel farklılık gösterir.
d) Alkol en çok böbrek hücrelerini etkiler.
e) Alkolün etkileri öncelikle davranışta belli olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Temel Sağlık Bilgisi

6. Aşağıdakilerden hangisi alkol bağımlılığından korunmak için yapılması


gerekenlerden biri değildir?
a) Alkol üretimini ve satışını azaltmak
b) Alkol satış saatlerini kısıtlamak
c) Alkol satış yerlerini artırmak
d) Alkolün zararları konusunda toplumu eğitmek
e) Alkole karşı çıkan değer ve inançları pekiştirmek

7. Aşağıdaki kelimelerden hangisi “bireyin kullandığı maddeyi almaya devam


etmesi için güçlü bir istek ve gereksinim duyması, o maddeyi almaktan
kendini alıkoyamaması durumu” anlamına gelmektedir?
a) Entoksikasyon
b) Psikolojik bağımlılık
c) Tolerans
d) Yoksunluk Sendromu
e) Fiziksel bağımlılık

8. Aşağıdakilerden hangisi madde bağımlılığına bağlı bozukluklardan biri


değildir ?
a) Solunum sistemi hastalıkları
b) Madde zehirlenmesi
c) Hayal görme
d) Bilinç bulanıklığı
e) Düşünme yeteneğinin artması

9. Aşağıdakilerden hangisi tütünün sıkıca sarılmış, fermente edilmiş ve


kurutulmuş türüne verilen isimdir?
a) Sigara
b) Pipo
c) Puro
d) Nargile
e) Esrar

10. Aşağıdakilerden hangisi sigaranın kullanımına bağlı bozukluklardan bir


değildir?
a) Solunum sistemi hastalıkları
b) Dolaşım sistemi hastalıkları
c) Dişlerde beyaz lekeler
d) Diş eti hastalıkları
e) Kemik erimesi

Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.a, 4.c, 5.d, 6.c, 7.b, 8.e, 9.c, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Temel Sağlık Bilgisi

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akar, B., Özyardımcı, N. (2002)Kronik Bronşit ve Sigara, Akciğer Arşivi.
Akfert, S.K., Çakıcı, E., Çakıcı, M. (2009) Üniversite Öğrencilerinde Sigara-Alkol
Kullanımı ve Aile Sorunları ile İlişkisi, Anadolu Psikiyatri Dergisi.
Akvardarlar, Y., Arıkan, Z., Berkman, K., Dilbaz, N., Oral, G., Uluğ, B., ... Mete, L.
(2011). Madde Bağımlılığı Tanı ve Tedavi Klavuzu El Kitabı. TC Sağlık
Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara: Pozitif Matbaa.
Aslan, D., Bilir, N., Dilbaz, N., Kılınç, O., Örsel, O., Özcebe, H. (2010). Tütün
Bağımlılığı ile Mücadele El Kitabı. Hekimler İçin Sağlık Bakanlığı Yayınları
Bakanlığı, M. E. (2011). Aile ve Tüketici Hizmetleri. Uyuşturucu ve Uyarıcı
Maddelerden Korunma. Ankara.
Bakanlığı, M. E. (2012). Hemşirelik. Psikiyatride Görülebilecek Diğer Bozukluklar.
Ankara.
Börekçi, Ş., Bilir, N., Karlıkaya, C., & Grubu, T. T. Ç. (2015). Yeni Bir Mücadele Alanı:
Elektronik Sigara. Eurasian Journal of Pulmonology.
Güleç, C., Köroğlu, E. (2007) Psikiyatri Temel Kitabı, Ankara.
Karlıkaya, C., Oztuna, F., Solak Z.A., Ozkan, M., Orsel, O. (2006) Tütün Kontrolü,
Toraks Dergisi
Öztürk, O.(2010) Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Yayın Dağıtım. Türkcan, A.
(2004) Sigara Bırakma Rehberi, İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Öztürk, Y. E., Kırlıoğlu, M., Kıraç, R. (2016). Alkol ve madde bağımlılığında risk
faktörleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu
Dergisi, 18(2), 97-118.
http://www.sigarasizbiryaşam.com/sigara_zaraları/akciğer.jpg.
19.06.2019 tarihinde erişildi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


SAĞLIKLI ÇALIŞMA ORTAMI

• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen


Kimyasal Faktörler ve Önlemler
• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen
Fiziksel Faktörler ve Önlemler
• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
İÇİNDEKİLER

Enfesksiyöz Faktörler ve Önlemler


• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen
Psikososyal Faktörler ve Önlemler
Dr. Öğretim Üyesi
• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen
Beslenme Faktörleri ve Önlemler
Nazlı HACIALİOĞLU
• Çalışma Ortamında Sağlığı Etkileyen
Ergonomik Faktörler ve Önlemler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra:


• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen
HEDEFLER

kimyasal faktörler ve önlemleri,


• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen
fiziksel faktörler ve önlemleri,
• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen
enfeksiyöz faktörler ve önlemleri,
• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen
psikososyal faktörler ve önlemleri,
• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen
beslenme faktörleri ve önlemleri,
• Çalışma ortamında sağlığı etkileyen ÜNİTE
ergonomik faktörler ve önlemleri
açıklayabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
13
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sağlıklı Çalışma Ortamı

Kimyasal Faktörler

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN


Fiziksel Faktörler

Enfeksiyöz Faktörler
FAKTÖRLER

Psikososyal Faktörler

Beslenme Bağlı Faktörler

Ergonomik Faktörler

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 2


Sağlıklı Çalışma Ortamı

GİRİŞ
İnsan için iş kaçınılmaz bir zorunluluk, çalışmak ise yaşamın bir parçasıdır.
İnsan, yaşamı için gerekli olan her şeyi üretebilmek ve elde edebilmek için çalışmak
zorundadır. Ancak bazen insanlar yaptıkları işten ve çalıştıkları ortamdan
kaynaklanan sağlık sorunları ile karşılaşabilmektedir. Oysa yaşamak nasıl bir insan
hakkı ise sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmak da bir insan hakkıdır.
Çalışanların günlük yaşamlarının üçte birini geçirdikleri iş yeri ortamı, sağlığı
etkileyen çeşitli faktörlerle doludur. Bunlar fiziksel, kimyasal, biyolojik, beslenme,
mekanik ve psikososyal durumlara bağlı faktörlerdir.
Bu doğrultuda, sağlıklı iş ortamı ve güvenli istihdam özellikle sağlık çalışanları
arasında çok önemlidir. Diğer yandan, bir iş ortamında çalışanın sağlıklı olması
Yaşamak nasıl bir sadece kendisini değil aynı zamanda hizmet verdiği kişileri de etkilemektedir. Bu
insan hakkı ise açıdan bakıldığında; sağlık çalışanının sağlıklı olması, sağlık hizmeti alan kişilerin
sağlıklı ve güvenli bir sağlığını ve yaşam kalitesini artırır.
ortamda çalışmak da
bir insan hakkıdır. Çalışanın sağlığı ile çalışma ortamı arasında çift yönlü bir etkileşim vardır.
Sağlık çalışma yaşamını, çalışma yaşamı sağlığı etkiler. Bugün sağlığın tanımı
yapılırken, “ yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmaması değil, aynı zamanda
bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden de bir iyilik durumudur” deyiminde yer
alan “sosyal” kavramı içinde kişinin önce işinin olması, ardından işine uyumu ve
sağlıklı bir ortamda çalışması tanımlamaları vardır.

İşçi Sağlığı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) iş sağlığını;
bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hâllerinin
en üst düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi çalışmaları şeklinde
tanımlamışlardır.
İşin ve çalışma sürecinin neden olduğu birçok sağlık sorunu ve iş kazaları
gibi çalışma ortamlarından kaynaklanan tehlikeler sağlığı doğrudan
etkilemektedir. Bu da sağlıklı çalışma ortamının önemini açıkça göstermektedir.
İş sağlığı ve iş güvenliği bakımından önemli riskler taşıyan çalışma alanlarından
biri de sağlık hizmetleri alanıdır. Sağlık hizmet alanlarından özellikle
hastanelerde çalışanların sağlıklarını olumsuz yönde etkileyen pek çok risk faktörü
vardır.
Hastaneler, birçok iş kolunu bünyesinde barındıran kuruluşlardır.
Hastanelerde elektrikli ve elektronik cihazların sürekli kullanımı, ağır malzemelerin
taşınması, kimyasal maddeler ile işlemler, radyoaktif maddelerin kullanımı,
infeksiyon riski taşıyan biyolojik materyal, kesici ve delici aletler bir arada
bulunmaktadır. Hastane içinde binlerce kişi için üç öğün yemek hazırlayan mutfak,
sürekli temiz malzeme sağlaması gereken çamaşırhane, laboratuvarlar,
sterilizasyon ünitesi, çeşitli bürolar ve depolar bulunduğu gibi, büyük bir alışveriş
merkezinin hafta sonunda görülebilecek kalabalığı da yer almaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 3


Sağlıklı Çalışma Ortamı

Meslek Riskleri
Yukarıda belirtilen etmenlerle birlikte yoğun çalışma temposu, uzun süreli ve
kesintisiz çalışma, ergonomik olmayan çalışma ortamları ve iş gerilimi sağlık
çalışanlarının diğer iş kollarında çalışanlara göre çok daha çeşitli meslek riskleri ile
karşılaşmasına ve sağlıklarının olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Sağlık çalışanlarının meslek riskleri ile karşılaşma olasılığı mesleğine, yaptığı
işe ve çalıştığı bölüme göre değişiklik göstermektedir.

İş ortamında
çalışanın sağlıklı
olması, hizmet alan
kişilerin de sağlığını
ve yaşam kalitesini •Radyoloji ve nükleer tıp bölümlerinde çalışanlar için radyasyon;
Örnek

artırır. sterilizasyon ünitelerinde çalışanlar için civa ve gluteraldehid


maruziyeti risk oluştururken; ameliyathane çalışanları için toksik
gazların etkisi olmaktadır.

Sağlık çalışanlarının eylemlerinin çoğu insanlara doğrudan hizmet


sunmaya yönelik olduğundan, yapılacak en küçük bir hata düzeltilmesi
mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir. Sağlık çalışanlarında; aralıklı kontrol
muayeneleri, çalıştıkları ortamların ve çalışma koşullarının değerlendirilmesi
önemlidir. Ancak sağlığın korunabilmesi için öncelikle sağlığı bozan etmenlerin
bilinmesi ve korunma önlemlerinin alınması gereklidir. Bu bölümde çalışma
ortamlarında çalışan sağlığını ve verimliliğini etkileyen faktörlere yer verilmiştir.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN KİMYASAL


Çalışma ortamında FAKTÖRLER VE ÖNLEMLER
sağlığı etkileyen
Sağlık çalışanları çalışma ortamlarında çeşitli kimyasal faktörlere maruz
faktörler; kimyasal,
fiziksel, biyolojik, kalabilmektedir. Sağlık çalışanlarının bakım uygulamaları sırasında karşılaştıkları
beslenme ve kimyasal faktörler içinde; dezenfektanlar ve antiseptikler ilk iki sırada yer almakta;
ergonomik faktörler anestezik maddeler, solvent, farmasötik maddeler, latex, sitotoksik maddeler,
olarak sıralanabilir. inorganik kurşun, gluteraldehid ve civa diğer maddeler olarak sıralanmaktadır.
Kimyasal maddelerin etkinliği; temas süresine, temas yoluna, maddenin
fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlıdır. Etkinlik; ortamda diğer fiziksel ve kimyasal
ajanların varlığına ya da kişinin alkol, sigara ve ilaç bağımlılığına göre
değişebilmektedir. Kimyasal maddeler, cilt, solunum sistemi (inhalasyon), ağız
(yutma), göz ve iğne batması gibi çeşitli yollarla vücuda alınmaktadır.
Bu maddeler, sağlık çalışanlarında akut ya da kronik etkiler
oluşturmaktadır. Yapılan iş sırasında giyilen eldivenlerden dolayı latex alerjisi
görülmekte, termometre ve barometrelerin kırılması sonucu deri ve solunum
maruziyeti yaşanmakta, kullanılan solventler karaciğeri ve sinir sistemini

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 4


Sağlıklı Çalışma Ortamı

bozmakta, inorganik kurşun kemik iliğini etkileyip hemoglobin sentezini


engellemektedir.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN FİZİKSEL


FAKTÖRLER VE ÖNLEMLER
Aydınlatma
Çalışanların kendilerini rahat ve ışıklı bir ortamda bulmaları ve daha istekli
bir şekilde çalışabilmeleri için yeterli bir aydınlatma düzeyi tercih edilmelidir. İş
yerlerinin aydınlatılmasında güneş ışığından yeterli derecede yararlanılması esas
alınmalıdır. Gün ışığının yetersiz olduğu konumlarda ise direkt aydınlatma yerine
indirekt aydınlatma yöntemi uygulanmalı ve aydınlatmanın güneş ışığına yaın ışık
veren lambalarla yapılması tercih edilmelidir.
İyi aydınlatma ile görme keskinliği artar. Böylece algılama, karar verme,
uygulamanın çabuk ve daha görülebilir biçimde yapılması sonucu yorgunluğun
azalmasıyla iş kazalarında düşüş olur. Uygun aydınlatma iyi görmeyi sağlayarak bir
işin daha kısa sürede bitirilmesine yardım eder ve çalışanın başarısını artırır.
Çalışma ortamında iyi bir aydınlatma sistemine sahip olmak için; aydınlatma
şiddeti yeterli olmalı, aydınlatma bütün alana eşit yayılmalı, ışık yönü ve
gölgelemeye dikkat edilmeli, kullanılan ışığın niteliği uygun olmalı, titreşim ve
parlaklık değişmelerini engellemek için aydınlatma sabit olmalı, iş yerlerinde
yansıma ve psikolojik etki açısından uygun renkler seçilmelidir.

Gürültü
İstenmeyen her türlü ses olarak tanımlanan gürültü, kişinin ruhsal ve fiziksel
sağlığını bozmakta ve iş gücü verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Hastaneler,
DSÖ, hastanelerdeki sessiz ve sakin mekân imajına karşılık aslında gürültülü ortamlardır. Özellikle
gürültü düzeyinin; yemekhane, laboratuvarlar, teknik servis, hasta kayıt birimi ve hemşire odalarında
gündüzleri 40,
gürültünün, iş üretimini olumsuz etkileyecek düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir.
geceleri 35 desibel
civarında olmasını DSÖ, hastanelerdeki gürültünün gündüzleri 40 desibel (Db), geceleri 35
önermektedir. Db civarında olmasını önermektedir. Gerek hastalar gerekse çalışanlar için
hastanenin en sessiz yerlerinden olması beklenen yoğun bakım ünitesi
(YBÜ)’nde yapılan iki ayrı çalışmada, altı yataklı bir YBÜ’nde ses düzeyi 60.3-67.4
Db, pediatrik YBÜ’nde gündüz 61 Db, gece 57 Db bulunmuştur.

Gürültünün kişiler üzerindeki etkileri dört grupta incelenmektedir:

Fiziksel etkiler: Geçici veya kalıcı işitme hasarları


Psikolojik etkiler: Davranış bozuklukları, öfkelenme, genel rahatsızlık
ve sıkılma duygusu
Fizyolojik etkiler: Yorgunluk, uyku bozukluğu, baş ağrısı, kan basıncında artış,
dolaşım bozukluğu, solunumda hızlanma, kalp atışlarında hızlanma

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 5


Sağlıklı Çalışma Ortamı

Performans etkileri: Dikkatte ve iş veriminde azalma, konsantrasyon


bozukluğu, karşılıklı anlaşmalarda kısıtlanma ve hareketlerin engellenmesidir.
Gürültüyü önlemenin yolları:

 Gürültü kaynağını kesmek ya da azaltmak


 Anons hoparlörleri, radyo ve televizyonların seslerini kısmak
 Gürültü yapan makinelere susturucu takmak
 Gürültüye neden olan parçaları yenilemek
 Makinelerin periyodik bakımını zamanında ve düzenli yapmak
 Gürültü istenen düzeye düşürülemiyorsa gürültü çıkaran ekipmanları özel
yerlere koymak
 Binanın içindeki döşeme ve duvarları ses emici özellikteki malzemelerle
kaplamak
 Bireysel olarak temiz, rahat ve kulak yapısına uyumlu kulak tıkaçları
kullanmaktır.

İklimlendirme Sistemleri (Havalandırma-Nem-Sıcaklık)


Hastane ortamlarının
havalandırma Hastane ortamlarının havalandırma sistemleri hastaların ve hastane
sistemleri çalışanların çalışanlarının sağlıklarının korunması ve hastane infeksiyonlarının önlenmesi
sağlığının korunması bakımından önemlidir. Hastanelerde tüberküloz gibi hastalıklar sağlık çalışanlarına
ve hastane hava yolu ile bulaşabilmektedir. Bu nedenle hastanelerde oluşturulacak
infeksiyonlarının havalandırma sistemleri, mikroorganizmaların biyolojik ve fiziksel özellikleri dikkate
önlenmesi alınarak hastane infeksiyonlarını önleyecek şekilde yapılmalıdır.
bakımından
önemlidir. Hastanelerde klima tesisatı, odalarda konforun yanında hastane içinde
mikroorganizmaların, tozların, anestezi gazlarının ve kötü kokuların en alt
seviyelerde olmasını temin etmek için kullanılır.
Havalandırma sistemlerinin yetersiz olduğu birimlerde ve yaz aylarında, ter
ile sıvı-elektrolit kaybına bağlı aşırı yorgunluk, kas krampları, uyku hâli görülmekte;
ter bezlerinin tıkanması ile de döküntü gelişmektedir. Aşırı soğuk, dikkatin
azalmasına yol açarken nemli ortamda ısı düşünce kişide üşüme meydana
gelmektedir. Bu koşullarda çalışan personel için uygun giysi, soğuk su ve
dinlenme aralarında kullanabileceği serin ortamlar temin edilmelidir.
Çalışma yerlerindeki hava koşullarının çalışanlara olan etkisinin
değerlendirilmesi amacıyla “efektif sıcaklık değeri” kullanılmaktadır. Efektif sıcaklık;
havadaki nem oranı, hava hareketi ve ortam sıcaklığının etkisi altında çalışanın
hissettiği sıcaklıktır. Çalışma alanlarına uygun effektif sıcaklıkları aşağıda belirtildiği
şekilde önerilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 6


Sağlıklı Çalışma Ortamı

Tablo 13.1. Çalışma Alanlarına Uygun Effektif Sıcaklıkları

Oturarak yapılan işler 19 °C Büroda yapılan işler 20 °C


Ayakta yapılan işler 17 °C Ağır bedensel işler 12 °C
Aliş veriş salonları 19 °C Laboratuvarlar 18 °C

İşletme yönetiminin görevi, iş yeri ortam ısısının efektif sıcaklık


değerleri arasında olmasını sağlamaktır.

Radyasyon
Radyasyon günümüzün en önemli fiziki çevre faktörlerinden biridir.
Radyasyonun doğal kaynakları uzaydan gelen kozmik ışınlar ve dünyada var olan
doğal radyoaktif elementlerdir. Yapay kaynaklar nükleer reaktörler, tıpta ve
endüstride kullanılan x ışınları, tarımda ve endüstride kullanılan radyoaktif
Uzun zaman
izotoplar, nükleer parçalanma ya da birleşme sonucu ortaya çıkan enerjilerdir.
radyasyona maruz
kalan kişilerde; Radyasyon kaynaklarının kontrollü kullanılmaması, radyasyon içeren atıkların özel
ağrılı yaralar, önlemlerle uzaklaştırılmaması sonucu çevreye ve toplum sağlığına ciddi zararlar
kanserler, kemik verecek düzeyde radyasyon yayılması, radyoaktif kirliliğe neden olmaktır.
ve gözlerde
Radyasyonun Zararları: Radyasyon özellikle hekimler, hemşireler ve röntgen
bozukluklar
görülmektedir. teknisyenleri için önemlidir. X ışınları ve radyoaktif izotopların tıpta kullanımı sağlık
çalışanları için risk oluşturmaktadır. Uzun zaman radyasyona maruz kalan kişilerde
derinin rengi koyulaşır, kurur ve deri üzerinde kılcal damarlar genişler. İlerleyen
vakalarda ağrılı yaralar ve deri kanserleri oluşur. Ayarıca kan bozuklukları, akciğer
kanseri, kemik bozuklukları ve göz bozukluklarına da neden olmaktadır.
Radyoaktif maddelerden korunma: Bu maddelerden çıkan radyasyonla
teması önlemek, kurşun bariyer kullanmak, vücuda giren radyasyon miktarını belirli
sürelerle ölçerek belirlemek ve periyodik olarak kan muayeneleri yapmak
gereklidir. Ülkemizde radyoaktif kirlilikten korunmak için Türkiye Atom Enerji
Kurumu (TAEK), Radyasyon Güvenlik Tüzüğü hazırlamıştır.
TAEK’in Görev ve Yetkileri

 Radyasyon güvenliğine ilişkin ilkeleri, mevzuatı, standart ve önlemleri


belirlemek ve bunların uygulanmalarını sağlamak
 Radyasyon kaynakları ile ilgili çalışanları ve toplumu koruyucu önlemleri
almak (koruyucu giysiler ve cihazlar, çalışma ve izinlerin ayarlanması vb.)
 Radyasyon kazaları olduğunda alınacak gerekli önlemleri belirlemek
 Güvenlik için ilgili kuruluşlarla iş birliği yapmak
Bu tüzükte belirtilen görev ve yetkiler dikkate alınarak radyoaktif kazaları
önlemek için çok iyi kontrol mekanizmaları geliştirilmeli, işlerlikleri düzenli olarak
denetlenmeli ve kaza durumuna karşı acil önlemler alınmalıdır. Üniversiteler,
hastaneler, araştırma merkezleri ve laboratuvarlar gibi çeşitli kurumlarda,
kullanılan radyoizotopların taşıma, muhafaza, uygulama ve yok etme
aşamalarında, uygulayıcılar ve uygulananlarla ilgili kontrol ve standartlar

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 7


Sağlıklı Çalışma Ortamı

belirlenmeli ve koruyucu önlemlerin uygulanmasına özen gösterilmelidir.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN ENFEKSİYÖZ


FAKTÖRLER VE ÖNLEMLER
Enfeksiyon
Tüm insanlar çalışma ortamlarında mikroorganizmalarla karşı karşıya
kalabilmektedir. Özellikle hastaneler enfeksiyon etkenleri bakımından zengin bir
ortam oluşturmaktadır. Sağlık çalışanları sağlık hizmetleri sırasında sıklıkla bu
enfeksiyon etkenleri ile temas ettiği için risk altındadır. Sağlık kurumlarında gerekli
önlemler alınmazsa, kan yoluyla bulaşan etkenler hastadan hastaya veya hastadan
sağlık çalışanlarına bulaşabilmektedir. Kişilerin kan ya da kanla kontamine vücut
sıvılarıyla teması hâlinde bulaşması mümkün hastalıkların başında hepatitler ve
insan immün yetmezlik virüsü (HIV) gelmektedir.
Sağlık çalışanına kan yoluyla bulaşan enfeksiyonların bulaşması en sık;
hastalarda kullanılan iğnelerin batması, kanla kontamine kesici aletlerle yaralanma
veya enfekte kan ya da vücut sıvılarının mukozaya sıçraması ile olmaktadır. Ayrıca
gözle görülmeyecek miktardaki kan ile bulaşmış cihazlar bile, uygun sterilizasyon
uygulanmadığında, invaziv işlemlerde kullanıldığında veya cildin delindiği kazalarda
enfeksiyona yol açabilmektedir.
Enfeksiyonlardan Korunma Yolları:
 Çalışma ortamlarında uygun sterilizasyon yapılmalı.
 Çevre temizliği için tek kullanımlık havlular kullanılmalı.
 Hasta ile temastan sonra eller mutlaka yıkanmalı.
 Gerekli işlemlerde eldiven, maske, önlük ve gözlük kullanılmalı.
 Temiz ve kirli malzemeler ayrı odalarda muhafaza edilmeli.
 Yiyecek ve içecekler kanla kontamine bölgelere bırakılmamalı.
 Operasyon sonrası, kullanılan materyallere dokunulmamalı.
 Ucu sivri aletler uygun koruyucu kaplara yerleştirilmeli.
Sanitasyon;  Ucu sivri aletler ve onların konulduğu kaplara dokunulmamalı.
mikroorganizmaların  Temas sonrası profilaksi (aşı) yapılmalı.
bulundukları  Sağlık birimlerinin periyodik denetimleri yapılmalıdır.
ortamdan
 Kan ya da serum bulunan buzdolaplarına yiyecek-içecek konulmamalı.
uzaklaştırılması,
hijyen koşullarının Sanitasyon
oluşturulması ve
Mikrobik kontaminasyonu ortadan kaldırma ya da güvenli bir seviyeye
devam ettirilmesidir.
düşürme işlemi olan sanitasyon; sağlığı tehdit eden mikroorganizmaların
bulundukları ortamdan uzaklaştırılması, hijyen koşullarının oluşturulması ve devam
ettirilmesi anlamına gelmektedir.
Hastanelerde özellikle nemli ortamlarda bakteriler üreyebilir ve patojen
mikroorganizmalar buralarda yoğunlaşabilir.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 8


Sağlıklı Çalışma Ortamı

Bu nedenle sanitasyon hastanelerde daha da önemli hâle gelmektedir.


Hastanelerin her bölümü kontaminasyon açısından farklılık gösterdiği için risk
alanlarına göre gruplandırılmalıdır.
Hastaneler risk alanlarına göre aşağıdaki şekilde gruplandırılmaktadır:

 Düşük risk alanları: Hemşire ve doktor odaları, kafeterya, koridor ve


depolar
 Orta risk alanları: Hasta odaları ve laboratuarlar
 Yüksek risk alanları: Ameliyathane, yoğun bakım üniteleri, hemodiyaliz
ve izolasyon odaları
Bu risk alanlarına göre temizlik standartları oluşturulmalı ve hangi işlerin kim
tarafından, ne sıklıkta ve nasıl yürütüleceği belirlenmelidir. Çevrenin temizliğinde
yüksek düzey dezenfektanlardan kaçınılması, alkol kullanılmaması ve hastayla
teması olmayan yüzeylerde su, sabun, deterjan ya da düşük düzey
dezenfektanlarla temizlik yapılması önerilmektedir. Bu yüzeylerde kan ve salgılarla
temas ve temizlik için teknik zorluklar varsa, atılabilir bariyerler (kâğıt havlu)
kullanılmalıdır. Bununla birlikte hastanelerde atılabilen ürün kullanımı, tıbbi
atık miktarını artırmakta, insan ve çevre sağlığını tehdit etmektedir.
Hastane atıklarının çevre sağlığına olabilecek olumsuz etkilerini ortadan
kaldırmak ya da azaltmak amacıyla birtakım işlemler uygulanmalıdır. Bunlar:
 Malzeme alımı sırasında malzemenin kullanımı sonucu ortaya çıkacak
atıkların miktarı göz önüne alınmalı, malzeme seçimine dikkat edilmeli.
Çalışma
ortamındaki  Tüm çalışanlar atıklar konusunda bilinçlendirilmeli.
psikososyal  Atıklar özelliklerine gore torbalarda toplanmalı, toplama yerlerinde
faktörler çalışanın birbiriyle karışması önlenmeli ve en kısa zamanda depoya taşınmalı.
sağlığı ve  Sıvı atıklar uygun arıtımdan sonra kanalizasyona atılmalı.
işletmelerin verimi  Patolojik atıklar, doku ve organlara gömme işlemi yapılarak yok edilmeli.
açısından son
 Enfekte materyaller kontamine olmuş pansuman malzemesi gibi atıklar
derece önemlidir.
buharla sterilize edildikten sonra diğer atıklarla birlikte zararsızlaştırma
işlemine alınmalıdır.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN PSİKOSOSYAL


FAKTÖRLER VE ÖNLEMLER
Çalışma ortamındaki psikolojik ve sosyal çevre, çalışanın içinde bulunduğu iş
yeri ortamındaki yöneticileri, arkadaşları ile olan ilişkilerini ve iletişimini içine
almaktadır. Çalışma ortamında kişiler arasındaki ilişkiler çalışan sağlığı ve
işletmelerin verimi açısından son derece önemlidir. Olumsuz ilişkiler ve iletişim,
aynı zamanda ağır iş ve sorumluluk yükü, ekonomik yönden doyumsuzluk gibi
durumlar çalışanın psikolojisini etkileyerek ruhsal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle
çalışma ortamlarında kişiler arasındaki ilişkileri etkileyen şiddet, stres, iş doyumu
gibi konuların dikkate alınması ve bu konulara yönelik iş yeri ortamındaki
tehlikelerin kontrol altına alınması gerekir.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 9


Sağlıklı Çalışma Ortamı

Şiddet
Çalışma ortamındaki sağlık ve güvenliği olumsuz etkileyen etmenlerden biri
de şiddettir. Şiddet, fiziksel saldırı, sözel saldırı ya da cinsel taciz şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Sağlık çalışanları çalışma ortamlarında diğer alanlarda çalışanlara
oranla şiddetle daha sık karşılaşmaktadırlar.
ABD’de yapılan bir araştırmada, sağlık çalışanının şiddete uğrama riskinin
diğer hizmet sektörlerinde çalışanlara göre 16 kat daha fazla olduğu saptanmıştır.
Hemşirelerin özellikle hastalar tarafından diğer sağlık çalışanlarına oranla üç kat
daha fazla şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir. Son zamanlarda hekimlerin de sık
sık hasta ve hasta yakınları tarafından fiziksel ve sözel şiddete maruz kaldığı
medyadan izlenmektedir.
Çalışma ortamında Çalışma ortamında şiddetin etkileri: Bakım kalitesinde düşme, moral
şiddetin önlenmesi; bozukluğu, iş doyumunda azalma, işten ayrılma ya da ayrılmaya niyetlenme, stres
yöneticilerin, düzeyinde artış, işteki hatalarda ve işe devamsızlıkta artış, korku, öfke, güçsüzlük,
işverenlerin ve suçluluk hissetme, uyku bozuklukları ve fiziksel yaralanma şeklinde özetlenebilir.
çalışanların iş birliğini Çalışma ortamındaki şiddetin önlenmesi; yöneticilerin, işverenlerin ve çalışanların
gerektirir. iş birliğini gerektirir.
Çalışma ortamında şiddetten korunma: Yapılan çalışmalarda; çalışma
ortamında şiddetle ilgili risklerin belirlenmesi, güvenlik sisteminin etkin çalışması,
acil servis girişlerinin kontrol edilmesi, güvenlik görevlilerinin sürekli hazır olması,
hasta yakınlarının acil servis içine girmelerinin yasaklanması, birimlere güvenlik
kameralarının yerleştirilmesi, şiddet eğilimi gösterebilecek kişilerin beden dili
tepkileri (hızlı nefes alıp verme, bağırma, azarlama, kaşların çatılması) ve bu
durumlarda gösterilecek davranışlar konusunda çalışanların eğitilmesi ile şiddetin
önemli ölçüde önlenebileceği belirtilmektedir.

Stres
Sağlık çalışanları; rol çatışması ve belirsizliği, meslektaşların desteğinin
olmaması, uygun olmayan fiziki çevre, teknolojideki gelişmeler, personelin uygun
olmayan dağılımı, bakım vermedeki yeni düzenlemeler, hastalarla uzun süre
temas, insanların sağlık ve iyiliğinden sorumlu olma gibi nedenlerle çeşitli
stresörlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunun sonucunda anksiyete, çaresizlik
ve depresyon gibi ruhsal sorunlar yanında uykusuzluk, kaslarda gerginlik,
yorgunluk gibi fiziksel yakınmalar görülmekte, motivasyonları azalmakta, iş verimi
düşmekte ve iş bırakma oranları artmaktadır.
Bu nedenle yöneticiler mesleki stresörlerin neler olduğu ve çalışanları nasıl
etkilendiği konusunda duyarlı olmalı, iş yükünü artıran durumları ve azaltılmasına
yönelik iyileştirici çalışmaları, stresle baş etmeye yönelik hizmet içi eğitimleri
planlamalı veya bununla ilgili programlara çalışanların katılımlarını
desteklemelidir.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 10


Sağlıklı Çalışma Ortamı

İş Doyumu
İş doyumu; çalışanların iş ve iş yaşamındaki beklentilerine ulaştıkları zaman
duydukları olumlu duygu durumudur. Ücret, yükselme olanağı, çalışma koşulları,
yönetim, denetim ve çalışanın niteliği gibi pek çok faktörden etkilenen iş doyumu,
her meslek için önemlidir. Ancak sağlık hizmetlerinin insanı konu alması, çok dikkat
ve sürekli çalışmayı gerektirmesi nedeniyle sağlık çalışanları açısından daha da
önemli hâle gelmektedir.
Çalışma ortamındaki doyum, çalışanların fiziksel ve zihinsel durumunu
etkilediği kadar ruhsal durumunu da etkilemektedir. Çalışma ortamında
doyumsuzluk yaşayan birey, olumsuz duygulara kapılarak bedensel, ruhsal ve
sosyal alanda sorun yaşayabilir. Bunun sonucunda birey işten uzaklaşma, işi terk
etme, sık sık iş değiştirme gibi iş doyumsuzluğu ve tükenmişliği yaşayabilir.
İş doyumu; çalışanların Söz konusu olumsuzlukları önlemek için; çalışma ortamlarında çalışma
iş ve iş yaşamındaki şekilleri, sosyal ve sportif faaliyetler düzenlenmelidir. Ücretlendirme işin niteliğine
beklentilerine ulaştıkları ve yoğunluğuna göre yapılmalı, çalışanların mesleki gelişimleri planlanmalı,
zaman duydukları kararlara katılımları sağlanmalı; terfiler yeteneğe ve eğitim durumuna göre adil bir
olumlu duygu terfi politikası ile yapılmalı ve bu politika tüm çalışanlar tarafından bilinmelidir.
durumudur. Çalışma ortamları fiziki olarak düzenlenmeli, denetimler kusur aramak için değil
eksikleri düzeltmek için yapılmalıdır.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN BESLENME


FAKTÖRLERİ VE ÖNLEMLER
Birçok ülkede yapılan incelemeler, iş yerlerinde beslenme olanaklarının
sağlanmasının yararlı olduğunu göstermiştir. Yeterli ve dengeli bir beslenme;
çalışanın verimini ve yapılan üretimi artırır, hastalıkları, iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını azaltır, çalışanların sağlığını geliştirir, işe devamsızlığı azaltır, iş yeri
psikolojisini ve huzurunu güçlendirir ve çalışanın hastalıklara karşı direncini artırır.
Bu nedenle iş yerlerinde beslenme konusunda alınması gereken önlemler
önemsenmelidir.
İş yerlerinde beslenme konusunda alınması gereken önlemler:
 Yemek listelerinin planlanmasında ve hazırlanmasında zaman zaman
yemek yiyen grubun düşünceleri öğrenilerek bu düşüncelere belirli
ölçüde yer verilmelidir.
 Yemek artıkları dikkatle gözlenmeli ve neden arttıkları araştırılmalıdır.
 Çoğunluk tarafından sevilmeyen yemeklerin, nedenleri öğrenilerek yemek
yapımında ve servisinde gerekli düzeltmeler yapılmalıdır.
 Yemeklerin hazırlanmasında ve saklanmasında temizlik ve sağlık
kurallarına uyulmalıdır.

ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN ERGONOMİK


FAKTÖRLER VE ÖNLEMLER
Ergonomi; çalışma
ortamının insana
uygun hâle Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 11
getirilmesidir.
Sağlıklı Çalışma Ortamı

Ergonomi, çalışma ortamının insana uygun hâle getirilmesidir. Amacı;


çalışanların etkinliğini artırmak, aşırı zorlamalardan kaçınmak ve organizmanın
zarar görmesini önlemektir. Uygun koşullarda çalışanların iş kazalarına uğrama
riskleri az, iş verimleri daha fazladır. Bu nedenle işletme yöneticileri, çalışma
ortamlarında mobilyalar, ekipmanlar ve iş yeri çevresi ile insan ölçüleri, yetenekleri
ve beklentileri arasında uyumun sağlanması için gerekenleri yapmalıdır.

Dünyada ve Türkiye’de yapılan araştırmalar, ergonomik çalışma koşullarının


çalışanların iş performansı açısından olumlu sonuçlar yarattığını açıklamaktadır.

•Yapılan bir çalışmada ergonomik ortamların, çalışan üzerinde ücret


Örnek

artışları kadar önemli olduğu; başka bir çalışmada ise fiziksel


ortamların ergonomik açıdan uygun olmasının çalışan verimliliğini
artırmada çok etkili olduğu saptamıştır.

Sağlık çalışanlarında ergonomik faktöre bağlı olarak karşımıza çıkan kas ve


iskelet sistemi sorunlarının nedenleri, çalışma ortamından veya yapılan işten
kaynaklanabilmektedir. Islak zemin, yüksek basamaklar, zemindeki düzensizlikler
gibi ortama ait faktörler kayma, düşme, burkulma, çarpma gibi kazalara yol
açmaktadır. Yapılan bir çalışmada, gün içerisinde uygunsuz çalışma koşulları ve
yetersiz dinlenme şartları ile hizmet verenlerde ortaya çıkan kas ve iskelet
sistemi ağrılarının vücudun yük taşıyan bölümlerinde yoğunlaştığı belirlenmiştir.
Sağlık çalışanları hasta bakımı verme, hastayı kaldırma ve taşımanın yanı sıra
çeşitli büyüklük ve ağırlıktaki tıbbi araç-gereçleri taşımak, çeşitli yükseklikteki
yatakları yapmak gibi görevleri de yerine getirmektedirler. Bu görevleri yaparken
bel kaslarının incinmesi ve zorlanması sonucu bel problemleri ortaya çıkmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 12


Sağlıklı Çalışma Ortamı

•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


•Hem çalışan sağlığı hem de işletmelerde istenen verimliliğin sağlanabilmesi
açısından çalışma ortamı koşulları önemli bir role sahiptir. Çalışma ortamları
çeşitli sağlık ve güvenlik tehlikelerini barındırmaktadır. Sağlık çalışanları
hastane ortamında kimyasal, fiziksel, biyolik ve psikososyal çevrede tehlikeli
risklerle karşılaşmakta ve bu tehlikeler bireyin sağlığını doğrudan
Özet
etkileyebilecek hastalıkları ve iş kazalarını içermektedir.
•Bu nedenle çalışma ortamı koşullarının çalışanların yaşam fonksiyonlarını
tehdit etmeyen, rahatsızlık ve sıkıntıya yol açmayan, ısı, nem, havalandırma,
aydınlatma, gürültü ve benzeri konularla ilgili sorunlardan arındırılmış olması
önemlidir. Bu bölümde çalışma ortamlarında sağlığı etkileyen faktörler
aşağıdaki şekilde gruplandırılarak incelenmiştir.
•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN KİMYASAL FAKTÖRLER VE
ÖNLEMLER
•Sağlık çalışanlarının karşılaştıkları kimyasal faktörler içinde; dezenfektanlar
ve antiseptikler ilk iki sırada yer almakta; anestezik maddeler, solvent,
farmasötik maddeler, latex, sitotoksik maddeler, inorganik kurşun,
gluteraldehid ve civa diğer maddeler olarak sıralanmaktadır.
•Kimyasal maddeler çeşitli yollarla vücuda alınmakta çalışanlarda akut veya
kronik etkiler oluşturmaktadır. Çalışanların kimyasal risklerden korunması
için; el yıkama, koruyucu önlük, maske, yüz koruyucusu, gözlük ve eldiven
kullanma, ortamı havalandırma, kimyasal maddelerle temas varsa cildi bol su
ile yıkama gibi önlemler almak gereklidir.
•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN KİMYASAL FAKTÖRLER VE
ÖNLEMLER
•Aydınlatma: Çalışanların kendilerini rahat ve ışıklı bir ortamda bulmaları ve
daha istekli bir şekilde çalışabilmeleri için yeterli bir aydınlatma düzeyi tercih
edilmelidir. İyi aydınlatmayla görme keskinliği artar. Böylece algılama, karar
verme, uygulamanınaha görülebilir yapılması sonucu yorgunluğun
azalmasıyla iş kazaları da düşer. Uygun aydınlatma iyi görmeyi sağlar. İşin
daha kısa sürede bitirilmesine yardım eder ve çalışanın başarısı artar.
•Gürültü: İstenmeyen her türlü ses olarak tanımlanan gürültü, kişinin ruhsal
ve fiziksel sağlığını bozmakta ve iş gücü verimini olumsuz yönde
etkilemektedir. DSÖ hastanelerdeki gürültünün gündüzleri 40 desibel (Db),
geceleri 35 Db civarında olmasını önermektedir.
•İklimlendirme sistemleri: Hastaların ve hastane çalışanlarının sağlıklarının
korunması ve hastane infeksiyonlarının önlenmesi bakımından önemlidir.
Hastanelerde klima tesisatı, hastane içinde mikroorganizmaların, tozların,
anestezi gazlarının ve kötü kokuların en alt seviyelerde olmasını temin etmek
için kullanılır..
•Radyasyon: Gerekli önlemler alınmadığı taktirde uzun süre radyasyona
maruz kalanlardae deri rengi koyulaşır, kurur ve üzerinde kılcal damarlar
genişler. İlerleyen vakalarda ağrılı yaralar ve deri kanserleri oluşur; kan
bozuklukları, akciğer kanseri ve kemik bozukluklarına da neden olur.
Radyoaktif kazaları önlemek çok iyi kontrol mekanizmaları geliştirilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 13


Sağlıklı Çalışma Ortamı

•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN ENFEKSİYÖZ FAKTÖRLER VE


ÖNLEMLER
•Enfeksiyon: Gerekli önlemler alınmazsa, kanla bulaşan etkenler hastadan
hastaya, hastadan çalışanlara bulaşabilmektedir. Kişilerin kan ve kanla
kontamine vücut sıvılarıyla teması hâlinde bulaşan hastalıkların başında
hepatitler ve HIV gelmektedir. Bu nedenle çalışma ortamlarında; sterilizasyon
Özet (devamı)
ve dekontaminasyon, uygun el yıkama, eldiven, maske ve önlük kullanma,
profilaksi ve periyodik kontroller gibi enfeksiyonlardan koruma önlemleri
alınmalıdır.
•Sanitasyon: Mikrobik kontaminasyonu ortadan kaldırma/güvenli seviyeye
düşürme işlemidir. Hastanelerde özellikle nemli ortamlarda bakteriler ve
patojen mikroorganizmalar üreyebilir. Bu nedenle hastanelerde risk alanlarına
(düşük, orta, yükse )göre temizlik standartları oluşturulmalı ve hangi işlerin
kim tarafından, ne sıklıkta ve nasıl yürütüleceği belirlenmelidir.
•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN PSİKOSOSYAL FAKTÖRLER ve
ÖNLEMLER
•Şiddet: Şiddet, fiziksel ve sözel saldırı/cinsel taciz şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Sağlık hizmet alanlarında şiddetle daha sık görülmektedir. Şiddet bakım
kalitesinde düşme, moral bozukluğu, işten ayrılma, işteki hatalarda artış, korku
ve öfke gibi durumlara sebep olabilir. Bu nedenle yöneticiler şiddetin
çalışanları nasıl etkilendiği konusunda duyarlı olmalı, iş yükünü artıran
durumları ve azaltılmasına yönelik iyileştirici çalışmaları planlamalı veya
uygulamalıdır
•Stres: Çalışanlar hizmet ortamlarında farklı nedenlerle çeşitli stresörlerle
karşılaşmaktadır. Bunun sonunda anksiyete, çaresizlik, depresyon gibi ruhsal
sorunlar; uykusuzluk, kaslarda gerginlik, yorgunluk gibi yakınmalar yaşamakta
ve iş verimi düşmektedir. Bu nedenle yöneticiler mesleki stresörler konusunda
duyarlı olmalı, stresle baş etmeye yönelik hizmetiçi eğitimler
planlamalı/bununla ilgili programlara çalışanların katılımlarını desteklemelidir.
•İş doyumu: Çalışma ortamında doyumsuzluk, bedensel, ruhsal ve sosyal
sorunlara neden olabilir. Birey işi terk etme, sık sık iş değiştirme gibi iş
doyumsuzluğu yaşayabilir. Bunu önlemek için; çalışma ortamlarında sosyal ve
sportif faaliyetler düzenlenmeli; ücretlendirme ve terfiler yeteneğe ve eğitim
durumuna göre adil bir şekilde ayarlanmalıdır.
•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN BESLENMEYE BAĞLI FAKTÖRLER
ve ÖNLEMLER
•Yeterli ve dengeli beslenme; çalışanın verimini, yapılan üretimi artırır,
hastalıkları ve iş kazalarını azaltır, çalışanların sağlığını geliştirir, işe
devamsızlığı azaltır ve çalışanın hastalıklara karşı direncini artırır. Bu nedenle iş
yerinde beslenme konusunda alınması gereken önlemler önemsenmelidir.
•ÇALIŞMA ORTAMINDA SAĞLIĞI ETKİLEYEN ERGONOMIK FAKTÖRLER ve
ÖNLEMLER
•Çalışma ortamının ergonomik olarak insana uygun hâle getirilmesi; çalışanların
etkinliğini artırmak, aşırı zorlamalardan kaçınmak ve organizmanın zarar
görmesini önlemektir. Uygun koşullarda çalışanların iş kazalarına uğrama
riskleri az, iş verimleri daha fazladır. Bu nedenle işletme yöneticileri, çalışma
ortamlarında mobilyalar, ekipmanlar ve iş yeri çevresi ile insan ölçüleri,
yetenekleri ve beklentileri arasında uyumun sağlanması için gerekenleri
yapmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 14


Sağlıklı Çalışma Ortamı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi çalışma ortamında bulunan ve sağlığı etkileyen
kimyasal faktörlerden biri değildir?
a) Dezenfektanlar
b) Antiseptikler
c) Solvent
d) Radyasyon
e) Gluteraldehid

2. Dünya Sağlık Örgütü hastanelerdeki gürültünün gündüzleri kaç desibel


(Db) olmasını önermektedir?
a) 35 Desibel (Db)
b) 40 Desibel (Db)
c) 68 Desibel (Db)
d) 75 Desibel (Db)
e) 80 Desibel (Db)

3. Aşağıdakilerden hangisi oturarak yapılan işlerde uygun efektif sıcaklık


değeridir?
a) 17 °C
b) 18 °C
c) 19 °C
d) 20 °C
e) 23 °C

4. Aşağıdakilerden hangisi çalışma ortamında bulunan ve sağlığı etkileyen


fiziki çevre faktörlerinden biridir?
a) Vektörler
b) Bakteriler
c) Aydınlatma
d) Antiseptikler
e) Mikroorganizmalar

5. Aşağıdakilerden hangisi hastane atıklarının sağlığa olumsuz etkilerini


ortadan kaldırmak amacıyla yapılan işlemlerden biri değildir?
a) Bütün çalışanları atıklar konusunda eğitmek
b) Atıkları özelliklerine göre torbalarda toplamak
c) Sıvı atıkları uygun şekilde arıttıktan sona kanalizasyona atmak
d) Patolojik atıkları gömme işlemi yaparak yok etmek
e) Enfekte matertalleri olduğu gibi zararsızlaştırma işlemine almak

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 15


Sağlıklı Çalışma Ortamı

6. Aşağıdakilerden hangisi gürültünün kişiler üzerindeki psikolojik


etkilerinden biridir?
a) Davranış bozuklukları
b) Uyku bozuklukları
c) Dolaşım bozuklukları
d) İşitme bozuklukları
e) Solunumda hızlanma

7. Aşağıdakilerden hangisi çalışma ortamında bulunan ve sağlığı etkileyen


psikososyal faktörlerden biri değildir?
a) Gürültü
b) Şiddet
c) Cinsel taciz
d) Sözel saldırı
e) İş doyumu

8. Aşağıdakilerden hangisi çalışma ortamında kas ve iskelet sistemi


sorunlarına neden olan faktörlerden biridir?
a) Kimyasal faktörler
b) Fiziksel faktörler
c) Enfeksiyöz faktörler
d) Ergonomik faktörler
e) Psikososyal faktörler

9. Hastanelerdeki risk alanlarına göre aşağıdakilerden hangisi yüksek risk


alanları kapsamındadır?
a) Ameliyathane ve hemodiyaliz odaları
b) Hemşire ve hekim odaları
c) Koridorlar ve depolar
d) Kafeteryalar ve depolar
e) Hasta odaları ve laboratuarlar

10. Aşağıdakilerden hangisi sağlık çalışanlarını kimyasal risklerden korumak


için alınması gereken önlemlerden biridir?
a) Eski ekipmanları değiştirme
b) El yıkama ve maske takma
c) Koruyucu önlük giyinme
d) Gözlük ve eldiven kullanma
e) Yukarıdakilerin hepsi

Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.c, 4.c, 5.e, 6.a, 7.a, 8.d, 9.a, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 16


Sağlıklı Çalışma Ortamı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Ayrancı, Ü. ve ark. (2002). Çeşitli Sağlık Kurumlarında ve Sağlık Meslek Gruplarında
Şiddete Uğrama Sıklığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi.
Bayazıt Hayta, A. (2007). Çalışma Ortamı Koşullarının İşletme Verimliliği Üzerine
Etkisi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, S. :1
Çakırcalı, E. (1996). Sağlıklı bir hastane ortamı. Hemşirelikte Temel İlke ve
Uygulamalar, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Yayınları, İzmir.
Dokuzoğuz, B. (2004). Sağlık Çalışanlarının Meslek Riskleri, Hastane Enfeksiyonları
Kontrolü El Kitabı, Hastane Enfeksiyonları Derneği Yayını, No: 2. Bilimsel Tıp
Yayınevi.
Parlar, S. (2008). Sağlık Çalışanlarında Göz Ardı Edilen Bir Durum: Sağlıklı Çalışma
Ortamı, TAF Preventive Medicine Bulletin, 7 (6).
Şakar, S. (2012) 2011-2012 Eğitim Öğretim Yılı, Çevre ve Halk Sağlığı Ders Notları.
T.C Çevre ve Orman Bakanlığı. (2008). Güvenli Tıbbi Atık Yönetimi
http://www.atikyonetimi.cevreorman.gov.tr [Erişim tarihi: 11.10.2008].
Tel, H., Karadağ, M. (2001). Sağlık Personelinin Çalışma Ortamındaki Stres
Yaşantıları ve Baş Etme Durumlarının Belirlenmesi, Sağlık Çalışanlarının
Sağlığı 2. Ulusal Kongresi, Genel-İş Matbaası, Ankara.
https://www.isbul.net/is-rehberi/makaleler/is-guvenliginde-atlanan-detay-is-
stresi-olduruyor

Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi 17


TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ
VE SAĞLIK GÖSTERGELERİ

• Giriş
İÇİNDEKİLER

• Türkiye’nin Sağlık Sistemi


• Sağlık Bakanlığı Yapılanması
TEMEL SAĞLIK BİLGİSİ
• Sağlıkta Dönüşüm Programı Prof. Dr.
• Genel Sağlık Sigortası Serap ALTUNTAŞ
Sistemi
• Aile Hekimliği Sistemi
• Sağlık Kurumlarının
Yeniden Yapılandırılması
• Değerlendirme
• Türkiye’nin Sağlık Göstergeleri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sağlık Bakanlığı'nın yapısını
HEDEFLER

öğrenecek,
• Türkiye'nin sağlık sistemini
bilecek,
• Türkiye'nin sağlık göstergeleri
hakkında bilgi sahibi olacak,
• Türkiye'nin sağlık göstergeleri
açısından dünyadaki yeri ÜNİTE
hakkında bilgi sahibi olacaksınız.

ÜNİTE 14
14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ VE


SAĞLIK GÖSTERGELERİ

TÜRKİYE’NİN SAĞLIK
TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ
GÖSTERGELERİ

Sağlık Bakanlığı Yapılanması

Sağlıkta Dönüşüm Programı

Genel Sağlık Sigortası Sistemi

Aile Hekimliği Sistemi

Sağlık Kurumlarının Yeniden


Yapılandırılması

Değerlendirme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

GİRİŞ
Sağlık hizmetleri ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşamını oldukça etkileyen
bir alandır. Bu nedenle de ülkelerin politikaları arasında öncelikli bir yere sahiptir.
Sağlıkk hizmetlerinin temel amacı toplumun ihtiyacı olan sağlık hizmetlerini, bu
hizmetlerden yararlananların istediği kalitede, istediği zamanda ve mümkün olan
en düşük maliyetle sunmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek ve giderek daha da
karmaşık hâle gelen hukuksal, finansal ve politik sistemler içinde en doğru şekilde
Herkes sağlıklı ve sağlık hizmeti sunabilmek amacıyla ülkeler çeşitli sağlık sistemleri geliştirmişlerdir.
dengeli bir
Ülkemizde her alanda olduğu gibi sağlık sistemi de 1982 Anayasası
çevrede yaşama
doğrultusunda şekillenmektedir. Anayasa’ya göre “Herkes sağlıklı ve dengeli bir
hakkına sahiptir.
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet bu görevini kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak onları denetleyerek
yerine getirir.”
Anayasa’da sayılan bu görevler doğrultusunda ülkemizde sağlık hizmetleri
2003 yılından bu yana “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile yerine getirilmektedir.
Bu program kapsamında hem birinci basamak hem de ikinci ve üçüncü
basamak sağlık hizmetleri ile ilgili önemli değişimler yaşanmış ve yaşanmaya da
devam etmektedir. Yaşanan bu değişimlerle birlikte ülkenin sağlık
göstergelerinde de yıllar içinde değişiklikler olduğu görülmektedir.
Bu bölümde Türkiye’nin sağlık sistemi incelenecek ve ve sağlık göstergeleri
ele alınacaktır.

TÜRKİYE’NİN SAĞLIK SİSTEMİ


Türkiye Sağlık Sistemi, 2003 yılından bu yana uygulanan sağlık politikası ile
sağlığa erişim ve sağlıkta eşitlik, sağlığın iyileştirilmesi, müşteri ihtiyaçlarına cevap
verme, kaliteli hizmet alma ve mali sürdürülebilirlik gibi kriterler esas alınarak hem
koruyucu hem de tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinde yeniden
yapılandırılmaktadır. Bu yapılanma, hem Sağlık Bakanlığı teşkilatında ve
görevlerinde hem de sağlık hizmetlerinin sunumu ile ilgili yapılan değişikliklerle
sürdürülmektedir.

Sağlık Bakanlığı Yapılanması


Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İçişleri Bakanlığına bağlı
“Sıhhat ve İçtima-i Muavenet Vekâleti” adı altında bir genel müdürlük tarafından
yürütülen sağlık hizmetleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının hemen
ardından 1920 yılında bakanlık düzeyinde örgütlenmiştir. Sağlık Bakanlığının
organizasyon yapısı ve görevleri yasal olarak 1983 tarihinde yayınlanan 181 sayılı
“Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”
ile düzenlenmiş olup bu organizasyon yapısı ve görevleri yıllar içinde değişikliğe
uğramıştır. 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı “ Sağlık Bakanlığı ve Bağlı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname


(KHK)” ile de değişiklikler olmuştur.
663 sayılı KHK’nin adı 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı “Anayasada Yapılan
Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin
25 inci maddesiyle “Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname” olarak değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
çerçevesinde Sağlık Bakanlığı’nın görev ve yetkileri ile teşkilat yapısı yeniden
2/7/2018 tarih ve 703
düzenlenmiştir.
sayılı Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesi ile Sağlık Bu yapıya görebakanlık merkez teşkilatında ana hizmet birimleri;
Bakanlığı’nın görev ve
 Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
yetkileri ile teşkilat
yapısı yeniden  Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü
düzenlenmiştir.  Strateji Geliştirme Başkanlığı
 Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

 Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü


 Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

 Proje Yönetimi Destek Birimi

 Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu


 Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
 Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
 Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü

 Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü


 Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü

 Teftiş Kurulu Başkanlığı

 Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü


 İç Denetim Birimi
 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
 Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’dür (Şekil 14.1.)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Şekil 14.1. Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı Organizasyon Şeması ( Sağlık Bakanlığı,
2019)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

• Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında yer alan birimlerin görev, yetki

Bireysel Etkinlik
ve sorumluluklarını araştırınız.

2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı


“Sağlıkta Dönüşüm
Programı” 1980’li yıllarda Anayasa’daki değişikliğe paralel olarak benimsenen sağlık
uygulanmaya politikaları ve sağlık reformları ile sağlık hizmetlerindeki kamusalcı yaklaşım yerini
başlanmıştır. kamu fonlarının özel sektöre aktarılması yoluyla özel sağlık sektörünün
geliştirilmesi politikasına bırakmıştır.
Kasım 2002 yılında ilan edilen “Acil Eylem Planı”nda “Herkese Sağlık”
başlığıyla, sağlık alanında yıllardır hazırlıkları yapılan fakat uygulamaya
konulamayan reformların temel prensipleri belirlenmiş ve 2003 yılında “Sağlıkta
Dönüşüm Programı” (SDP) uygulanmaya başlanmıştır.
Temel amacı, “sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyetli bir şekilde
organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunulması” olan SDP ile sağlık
alanında gerçekleştirilmesi öngörülen temel hedefler;
 Sağlık Bakanlığı’nın fonksiyonel ve idari açıdan yeniden yapılandırılması,
SDP’nın temel amacı,
 Tüm vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınması,
“sağlık hizmetlerinin
etkili, verimli ve  Sağlık kurumlarının tek çatı altında toplanması,
hakkaniyetli bir
 Anne ve çocuk sağlığına önem verilmesi,
şekilde organize
edilmesi,  Hastanelerin mali ve idari açıdan özerkliğine kavuşturulması,
finansmanının  Aile hekimliği uygulamasına geçilmesi,
sağlanması ve
sunulması”dır.  Koruyucu hekimliğin yaygınlaştırılması,

 Kalkınmada öncelikli bölgelerde yaşanan sağlık personeli eksikliğinin


giderilmesi,
 Özel sektörün sağlık alanına yatırım yapmasının özendirilmesi,

 Tüm kamu kuruluşlarının alt kademelere yetki devri,


 Sağlık alanında e-dönüşüm projesinin hayata geçirilmesidir.
Bu hedefleri gerçekleştirmek amacıyla SDP sekiz ana tema çerçevesinde
yapılandırılmıştır. Bu temalar;
 Planlayıcı ve denetleyici bir Sağlık Bakanlığı
 Herkesi tek bir çatı altında toplayan Genel Sağlık Sigortası
 Yaygın, erişimi kolay ve güler yüzlü sağlık hizmeti

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

• Güçlendirilmiş temel sağlık hizmetleri ve aile hekimliği


• Etkili, kademeli sevk zinciri
• İdari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmeleri
 Bilgi ve beceri ile donanmış, yüksek motivasyonla çalışan sağlık insan gücü

Sağlıkta Dönüşüm  Sistemi destekleyecek eğitim ve bilim kurumları


Programı sekiz ana  Nitelikli ve etkili sağlık hizmetleri için kalite ve akreditasyon
tema çerçevesinde
yapılandırılmıştır.  Akılcı ilaç ve malzeme yönetiminde kurumsal yapılanma
2003 yılında
 Ulusal İlaç Kurumu
“Sağlıkta Dönüşüm
Programı”  Tıbbi Cihaz Kurumu
uygulanmaya
 Karar sürecinde etkili bilgiye erişim: Sağlık Bilgi Sistemi’ dir.
başlanmıştır.

• Sağlıkta Dönüşüm Programı'na eklenen başka hedefler ya da


Bireysel Etkinlik

temalar olup olmadığını araştırınız.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ulusal sağlık sistemimizde yapılan en köklü


değişiklikler Genel Sağlık Sigortasının kurulması, koruyucu sağlık hizmetlerinde
GSS sisteminde sağlık aile hekimliği sistemine geçilmesi ve tedavi edici hizmetlerde sağlık kurumlarının
hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasıdır.
finansmanının büyük
bölümü, sağlık Genel Sağlık Sigortası Sistemi
hizmetlerinden 1960’lardan bu yana Türk sağlık sistemi içinde tartışılagelen Genel Sağlık
yararlananlardan Sigortası (GSS) Sistemi ilk olarak 1967’te hazırlanan Genel Sağlık Sigortası
alınan primlerden Kanun Taslağı ile gündeme gelmiş ancak kabul görmemiştir. Daha sonraki
karşılanmaktadır. yıllarda birkaç kez daha gündeme gelmesine karşın 1969 ve 1974’de de çeşitli
nedenlerle yasalaşamamıştır.
Ülkede sağlık harcamalarının finansmanında karşılaşılan zorlukları gidermek
ve toplumun tümünü sağlık hizmetinden yararlandırmak amacıyla hazırlanan Genel
Sağlık Sigortası Kanun tasarısı 2005 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
sunulmuştur. 2006 yılında 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu” olarak kabul edilmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

GSS, dünyada bilinen önemli bir sağlık örgütlenme modelidir. Özellikle


gelişmiş batı ülkelerinde uygulanan GSS modeli, en pahalı örgütlenme modelidir.
Bu modelde sağlık hizmetlerinin finansmanının büyük bölümü, sağlık
hizmetlerinden yararlananlardan dolaylı veya dolaysız bir şekilde alınan primlerden
karşılanmaktadır.

Örnek

•GSS, hâlen Batı Avrupa, Kuzey Amerika ülkeleriyle Avustralya, Yeni


Zelanda, Japonya ve İsrail’de uygulanmaktadır.

GSS’nin amacı, tüm vatandaşların eşit kapsam ve kalitedeki sağlık


hizmetlerine erişimini, risk paylaşım ilkesine ve hakkaniyete dayalı olarak üst
düzeye çıkarmak; çağdaş kontrol ve takip sistemlerine dayalı, ülke kaynaklarının
suistimal edilmesini önleyen etkin bir yapının kurulmasıyla, sağlık alanında finansal
koruma sistemini gerçekleştirmektir. Sosyal güvenlikte norm ve standart birliğini
sağlayarak, sistemi disiplin altına almayı amaçlayan GSS sistemi üç aşamada
gerçekleştirilmiştir:
Birinci aşamada birbirinden farklı şekilde sigortalılık hizmeti sunan kurumlar
olan BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ve SSK kaldırılarak; bu üç kurumun sunduğu
hizmetleri tek başına sunacak bir yapı oluşturulmuştur. Bu amaçla Mayıs 2006’da
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kurulmuştur.
İkinci aşamada bu üç kurumun işleyişinin yeniden düzenlenmesi suretiyle,
hizmet sunulan kesimler için bazı farklı uygulamalar giderilmeye çalışılmıştır. Bu
amaçla Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile sigortalı kapsamına
dâhil olan kişiler, sağlanacak haklar, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman
ve karşılanma yöntemleri belirlenmiştir.
Üçüncü aşamada ise bütün vatandaşlar, sosyal güvenlik çatısı altına alınmaya
çalışılmıştır. Önceki sistemde sadece zorunlu sigortaya tabi kimselerin sağlık
sigortası sisteminden yararlanması sağlanmakta iken yeni sistem ile özel sağlık
GSS prim oranı sigortası sisteminde olduğu gibi, işsiz bir kimse de olsa, zorunlu sigortaya tabi
%12,5’dir. Primin olmadan prim ödemek suretiyle sağlık sigortası kapsamına girmekte ve devlet
%5'i çalışan hissesi, tarafından güvence altına alınmaktadır.
%7,5'i işveren
katkısıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

•Yerleşim yeri Türkiye’de olan kişilerden;


•Bir işverenin emrinde hizmet akdiyle çalışanlar,
•Kendi nam ve hesabına çalışanlar,
Örnek

•Kamu idarelerinde kamu görevlisi olarak çalışanlar,


•İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler
•Uluslararası koruma başvurusu veya statüsü sahibi ve vatansız
olarak tanınan kişiler,
•Gelir testi sonucu tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen
aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar ile gelir
tespiti yapılmaksızın genel sağlık sigortalılığı ya da bakmakla
yükümlü olduğu kişi bulunmayan Türk vatandaşlarından 18 yaşını
doldurmamış çocuklar genel sağlık sigortası kapsamındadır.

GSS prim oranı %12,5’dir. Primin %5'i çalışan hissesi, %7,5'i işveren
katkısıdır. Emeklilerden sağlık hizmetleri için prim alınmamakta, aylıklarından
Bireysel Etkinlik

• 5510 sayılı kanuna göre diğer genel sağlık sigortalılarını


araştırınız.

kesinti yapılmamaktadır. Tüm yoksulların primlerini ise sosyal yardımlara ayrılan


kaynaklardan devlet karşılamaktadır.
GSS’den yararlanmak için 30 gün prim ödeme ve bazı sigortalılar için ise
Sosyal Güvenlik Kurumu’na prim borcu bulunmama gibi şartlar aranmaktadır.
Ancak;
 18 yaşını doldurmamış olanlarda
 Tıbben başkasının bakımına muhtaç olanlarda
 Acil durumlarda
 İş kazası ile meslek hastalığı durumlarında

 Bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklarda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

 Kişilerin hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık


hizmetleri ile insan sağlığına zararlı madde bağımlılığını önlemeye
yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinde

 Analık durumlarında, afet ve savaş ile grev ve lokavt hâlinde kişiler hiçbir
Genel sağlık sigortalısı şart aranmadan genel sağlık sigortasının sağladığı yardımlardan
ve bakmakla yükümlü yararlanabilmektedir.
olduğu kişiler sevk
zinciri kurallarına GSS sisteminden yararlanan kişiler ayakta hekim ve diş hekimi
uygun hareket etmek muayenelerinde belli oranlarda katılım payı ödemek suretiyle sağlık
zorundadırlar. hizmetlerinden yararlanmaktadır. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi
dışında, ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar
için ise gereksiz kullanımı azaltmak amacıyla, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
belirlenecek yüzde 10 ile yüzde 20 oranları arasında katılım payı alınmaktadır.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sevk zinciri
kurallarına uygun hareket etmek zorundadırlar. İş kazası ile meslek hastalığı, afet
ve savaş hâli ile acil hâller dışında, sevk zincirine uyulmadan sağlık hizmeti
sunucularına yapılan başvurularda sağlık hizmetlerinin tutarının yüzde 70'i Sosyal
Güvenlik Kurumunca yüzde 30’u ise sigortalı tarafından karşılanmaktadır.
5510 sayılı Kanun, sosyal sigorta yardımları ile sağlık hizmeti sunumunu
birbirinden ayırmıştır. Sosyal sigorta kısmında sigortalıya yapılacak parasal
yardımlar, genel sağlık sigortası kısmında da sağlık hizmeti sunumu, kapsamı ve
yararlanma koşulları düzenlenmiştir.
Bu sistem ile kişilerin sağlık sigortasından yararlanabilmesi için gerekli prim
ödeme gün sayısı azaltılmıştır. GSS kapsamına giren ve bundan dolayı sigortalı
olup tedaviye başlanılan kimse, sigortalı olma şartlarını yitirse bile,
devam etmekte olan tedavi nedeniyle sağlanacak sağlık hizmetleri
kesilmeyecek ve kişinin iyileşmesine kadar sürecektir.
Evli olmakla birlikte çocuk sahibi olmayan genel sağlık sigortalısı kadın ise
kendisinin, erkek ise karısının bazı koşullarla yardımcı üreme yöntemi tedavileri
devlet tarafından karşılanacaktır. Kişilere bazı durumlarda yurt dışındaki sağlık
hizmeti sunucularından da faydalanma imkânı getirilmiştir.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler, sağlık hizmeti
Aile Hekimliği ilk defa sunucuları arasından, GSS ile ilgili mevzuata uymak koşuluyla, istediğini seçme
1980’li yıllarda hakkına sahiptir.
gündeme gelmiş,
Aile Hekimliği Sistemi
1987 yılında çıkarılan
“Sağlık Hizmetleri SDP’nin sağlık hizmetleri sunumunu etkileyen önemli uygulamalarından biri
Temel Kanunu” ile de aile hekimliği uygulamasına geçilmesidir. Ülkemizde “aile hekimliği” kavramı ilk
yasal zemin defa 1980’li yıllarda gündeme gelmeye başlamış, 1987 yılında çıkarılan “Sağlık
bulmuştur. Hizmetleri Temel Kanunu” ile yasal zemin bulmuştur.
2004 yılında “Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun”, 2005 yılında
“Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Yönetmelik”, 2010 yılında da “Aile

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Hekimliği Uygulama Yönetmeliği” çıkarılarak aile hekimliği sistemi şekillendirilmiş


ve yürütülmüştür. 2011 ‘de kanunun adı ve bazı maddeleri değiştirilerek “Aile
Hekimliği Kanunu” adını almış, 2013 yılında da yeni “Aile Hekimliği Uygulama
Yönetmeliği” çıkarılmıştır. 2005 yılında pilot uygulama olarak Düzce’de başlayan
aile hekimliği sistemi yıllar içinde kademeli olarak tüm illere yayılmıştır. Aile
hekimliği uygulaması ile var olan sağlık ocakları “Aile Sağlığı Merkezleri (ASM)”ne
dönüştürülmüştür.
Aile hekimlerinin çalışma bölgeleri nüfus yoğunluğu, idari ve coğrafi şartlar
ile kişilerin sağlık hizmeti alma alışkanlıkları göz önünde bulundurularak belirlenir.
Aile hekimliği uygulanan illerde ortalama 3500 kişiye bir aile hekimi düşecek
şekilde aile hekimi çalışma bölgeleri tespit edilir ve bu bölgede yaşayan kişilerin
aile hekimine kaydı yapılır. Her bir aile hekimi için kayıtlı kişi sayısı; asgari 1000,
azami 4000'dir. Kişiler, aile hekimini bölge sınırlaması olmaksızın serbestçe
seçebilirler. Zorunlu hâller dışında aile hekimi üç aydan önce değiştirilemez. Aile
hekimi değişikliği kişilerin yazılı talebi üzerine hizmet almak istediği aile hekimince
veya ilgili toplum sağlığı merkezince yapılır.
Aile hekimi, kendisine kayıtlı kişileri bir bütün olarak ele alıp, kişiye yönelik
Aile hekimi ile koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini bir ekip anlayışı içinde sunar.
birlikte aile sağlığı Kişiler önce aile hekimine gider, aile hekimi duruma göre hastayı gerekiyorsa
çalışanları da hastaneye yollar. Aile hekimi, hastasının ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmeti
sözleşmeli olarak veren bir kuruluşa başvurmasına gerek olup
çalışır. olmadığına karar verir. Acil veya zorlayıcı bir neden dışında, hangi sosyal
güvenlik kuruluşuna tabi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık
kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır.
Aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi sağlık
personeli aile sağlığı çalışanı olarak görev yapar ve sözleşmeli olarak çalışır. Her
aile hekiminin yanında en az bir aile sağlığı çalışanı çalışır.
Aile sağlığı çalışanı, aile hekimi ile birlikte ekip anlayışı içinde kişiye
yönelik koruyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunmak ve
görevinin gerektirdiği hizmetler ile ilgili sağlık kayıt ve istatistiklerini tutar.
Bireysel Etkinlik

• Aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının diğer görev, yetki ve


sorumluluklarını araştırarak öğreniniz.

Sağlık Kurumlarının Yeniden Yapılandırılması


SDP kapsamında birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimliği sistemi ile
yürütülürken, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri ile ilgili de bazı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

değişiklikler yapılmıştır.
SDP kapsamında Sağlık Bakanlığı’nın hizmet sunan değil “Planlayıcı ve
denetleyici” bir yapıya kavuşturulması için çalışmalar yapılmış ve 2011 yılında
çıkarılan 663 sayılı “Sağlik Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Sağlık Bakanlığının yapısı ve görevleri
yeniden düzenlenmiştir.
Bakanlığın politika belirleme, düzenleme, denetleme ve hizmet sunumunun
merkezde toplandığı dikey yapılanmasından; politika belirleme ve sistem yönetimi
üzerine yoğunlaştığı, kurumsal uzmanlaşmaya dayanan, taşra teşkilatındaki
idarecilerin karar verme imkânlarını artırmayı amaçlayan yatay bir yapıya
geçilmiş ve Kamu Hastane Birlikleri kurularak tedavi edici sağlık kurumları il
düzeyinde birliklere bağlanmıştır.

2/7/2018 tarihli ve KHB uygulamasındaki amaç, hastanelerin, kendi kaynaklarından sorumlu


703 sayılı KHK ile birlikler hâline dönüştürülerek, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasının yanı
Sağlık Bakanlığının sıra, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanacak performans değerlendirmeleriyle de
görev ve yetkileri kaliteli sağlık hizmetleri sunmalarının sağlanmasıdır.
yeniden
düzenlenmiştir Bu doğrultuda 2011 yılında çıkarılan 663 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile
“Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu” (TKHK) kurularak Tedavi Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Strateji Geliştirme Başkanlığı ve Personel Genel Müdürlüğü bu
kuruma bağlanmıştır.
Ancak 663 sayılı KHK’nin adı 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı “Anayasada
Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin
25 inci maddesiyle “Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname” olarak değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
çerçevesinde Sağlık Bakanlığının görev ve yetkileri ile teşkilat yapısı yeniden
düzenlenmiştir ( Şekil 14.1) Bu düzenlemeye gore de Sağlık Bakanlığına bağlı
hastaneler tekrar İl Sağlık Müdürlüklerine bağlanmıştır.

Değerlendirme
SDP reformlarının
2003-2010 döneminde SDP ile ilgili çok önemli adımlar atılmıştır. SDP
olumlu yönlerinin
yanında reformların reformlarından önce sağlık hizmetleri sunumunda üç ana kamu hizmet sunucusu
hayata Sağlık Bakanlığı (SB), Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve üniversiteler
geçirilmesinde bazı bulunmaktaydı.
olumsuzluklar da
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle SSK’lıların tüm kamu
yaşanmaktadır.
sağlık kurumlarına ulaşımı sağlanmıştır.
SDP sürecinde özel sektörün rolü artmış ve özel hastane sayısında yükselme
görülmüştür. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ayakta ve yatan hasta hizmetleri
sunumu için özel kurumlarla sözleşmeler yapmış ve kişilerin özel sağlık kurumlarına
erişimi kolaylaşmıştır. Sağlık bilgi sistemleri geliştirilmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilerek aile hekimliği sisteminin


oluşturulması, akılcı ilaç kullanımı ve referans ilaç uygulaması, sağlık
harcamalarının etkili bir şekilde gerçekleşmesi ve tasarruf sağlanması
amaçlanmıştır.
Bu olumlu yönlerinin yanında reformların hayata geçirilmesinde bazı
olumsuzluklar da yaşanmaktadır. Yetersiz hekim sayısı nedeniyle sevk sistemi
etkili bir şekilde işleyememektedir.
Ülkelerin sağlık
Özel sektöre uygulanan teşvikler özel hastane sayısının artmasına sebep
düzeyi ile ilgili
olmuştur. Bu durumla baş edebilmek için özel sektöre yönelik bazı
veriler, o ülkenin
düzenlemeler yapılmıştır.
kalkınma düzeyini
belirleyen temel
faktörler olarak
kabul edilmektedir.
• Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın diğer olumlu ve olumsuz
Bireysel Etkinlik

etkilerini tartışarak yorumlayınız.

TÜRKİYE’NİN SAĞLIK GÖSTERGELERİ


Sağlık sektörü tüm dünya ülkelerinde özellikle 1960’lı yıllardan sonra
üzerinde yoğun çalışmalar yapılan önemli bir sektördür. Dünya’nın birçok ülkesinde
sağlık sektörünü geliştirmek için yeni uygulamalar ve sistem değişiklikleri
yapılmaktadır. Ülkelerin sağlık düzeyi ile ilgili göstergeler, o ülkenin kalkınma
düzeyini belirleyen temel faktörler olarak kabul edilmektedir.
Gerek ülkelerin sağlık düzeylerini belirlemek, değerlendirmek ve ülkeler
arası sağlık düzeyi karşılaştırmaları yapmak gerekse bir ülkedeki sağlık sorunlarını
tespit etmek ve sağlık hizmetlerinde planlamalar yapılabilmek amacıyla
geliştirilen çeşitli epidemiyolojik sağlık düzeyi ölçütleri kullanılmaktadır. Temel
sağlık göstergeleri adı verilen bu ölçütler bir toplumun sağlık düzeyi ve sorunları
hakkında bilgi vermenin yanı sıra ülkeler arasında kıyaslama yapılabilmesine
olanak sağlamaktadır. Kalkınma çabası içinde bulunan ülkeler insan unsuru ile
ilgili bu göstergeleri iyileştirmek zorundadırlar.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin devam ettiği günümüzde birliğe
üye ülkeler ve diğer ülkelerle ülkemiz arasında temel sağlık göstergeleri açısından
kıyaslamalar yapmak ayrı bir önem taşımaktadır.
Sağlık programlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve ileriye yönelik
politikaların belirlenmesi açısından temel sağlık göstergelerinin bilinmesi
gerekmektedir. Anne ve bebek ölüm hızları, sağlık koşullarına ilişkin göstergeler
olmalarının yanı sıra, toplumun kalkınma düzeyinin de göstergeleridir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

2015 yılında Türkiye’nin kişi başı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı ve kişi başı
sağlık harcaması OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkelerinden
düşük olduğu görülmektedir. Genel bütçeden sağlığa ayrılan pay
değerlendirildiğinde ise Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında sağlığa en az pay
ayıran ülke olduğu ve OECD ülkelerinin ortalamasına gore oldukça düşük
seviyede olduğu görülmektedir.
Yaşam yılı beklentilerine bakıldığında 2015 yılında ülkemizde kadınlar için
yaşam yılı beklentisi 78,9; erkekler için 72,6; sağlıklı yaşam yılı beklentisi ise 66,2
Bazı sağlık yıl olarak belirlenirken OECD ülkelerinde ise kadınlar için yaşam yılı beklentisi
göstergeleri 83,16±1,94; erkekler için 78,02±3,10; sağlıklı yaşam yılı beklentisi ise 70,98±1,99
açsından Türkiye yıl olduğu ifade edilmektedir. Bu dört ölçüt için Türkiye’nin, OECD ülkelerinden
OECD ülkelerinden oldukça geri olduğu ifade edilmektedir. Ülkemizin 2015 yılı verilerine gore bazı
geri durumdadır. sağlık göstergelerinin OECD ülkeleri ile karşılaştırılması Tablo 14. 1’de verilmiştir.

Tablo 14.1. 2015 yılı verilerine göre Türkiye ve OECD Ülkelerinde


Temel Sağlık Göstergeleri ve Sağlık Harcamaları

Gösterge Türkiye OECD (ort±ss)

Kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla (SAGP)(USD) 24309 41353±16029

Kişi başı sağlık harcaması 1064 3813±1955

Sağlık harcamalarının bütçedeki payı (%) 5,23 8,99±2,24

Kadınlarda yaşam yılı beklentisi 78,9 83,16±1,94

Erkeklerde yaşam yılı beklentisi 72,6 78,02±3,10

Sağlıklı yaşam yılı beklentisi 66,2 70,98±1,99

Neonatal mortalite hızı (binde) 7,1 2,66±1,49

5 yaş altı ölüm hızı (binde) 13,5 4,66±2,65

Anne ölüm hızı (yüzbinde) 16 8,80±6,88

15 yaş üzeri popülasyonda sigara kullanma (%) 25,5 24,47±6,86


15 yaş ve üzerinde alkol tüketimi (litre) 2,4 9,80±2,55

Türkiye’nin 2017 yılı verilerine gore bazı sağlık göstergeleri çeşitli başlıklar
altında aşağıda incelenmiştir.
Demografik yapı ile ilgili bazı temel göstergeler incelendiğinde yıllara gore
yaşlı nüfusun, kentsel nüfus oranının ve kaba ölüm hızının arttığı; genç nüfusun,
kırsal nüfus oranının nüfus artış hızının, doğurganlık hızının azaldığı görülmektedir
( Tablo 14.2).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Tablo 14.2. Yıllara Göre Demografik Yapı Ile Ilgili Bazı Temel Göstergeler

Gösterge 2015 2016 2017


Toplam nüfus 78,741,053 79,814,871 80,810,525
Kırsal nüfus oranı (%)
12,4 12,1 11,8
Kentsel nüfus oranı (%) 87,6 87,9 88,2
0-14 yaş nüfus oranı (%) 24,0 23,7 23,6
65 yaş ve üzeri nüfus oranı (%) 8,2 8,3 8,5
Yıllık nüfus artış hızı (‰) 13,4 13,5 12,4

Ülkemizde doğumda Kaba doğum hızı (‰) 17,1 16,5 16,1


beklenen yaşam Kaba ölüm hızı (‰) 5,2 5,3 5,3
süresinin diğer ülkelere Toplam doğurganlık hızı 2,2 2,1 2,1
gore düşük olduğu ( kadın başına)
görülmektedir.
Tablo 14.3. Mortalite ile Ilgili Bazı Temel Göstergelerin Diğer Ülkelerle
Kıyaslaması

Gösterge Türkiye OECD AB


ülkeleri
ülkel
eri

Doğumda beklenen yaşam süresi (ort.) 78,0 8 79,9


0,8
Bebek Ölüm Hızı ( 1000 Canlı Doğumda)
9 2 11,8
,1 9,3

Neonatal ölüm hızı 5 4, 2,4


,8 0

Beş yaş altı ölüm hızı 10,9 7, 4,1


2

Mortalite ile ilgili bazı temel göstergeler diğer ülkelerle karşılaştırılarak


incelendiğinde 2017 yılı verilerine gore; Türkiye’de doğumda beklenen yaşam
süresi diğer ülkelere gore düşük olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bebek
ölüm hızı düşük olsa da neonatal ölüm hızı ve beş yaş altı ölüm hızının diğer
ülkelere gore daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir ( Tablo 14.3) .
Sağlık hizmeti verilen kurumlar ve altyapılarına yönelik bazı temel
göstergeler değerlendirildiğinde yıllara gore hastane sayısı, hastane yatak sayısı ve
toplam yoğun bakım yatağı sayısında artış olduğu görülmektedir (
Tablo14.4).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Tablo 14.4. Sektörlere ve Yıllara Göre Hastane ve Yatak Sayıları

Gösterge
2016 2017
SB Üniv Özel SB Üniv Özel
. .
Hastane sayısı 876 69 565 879 68 571

Hastane yatak sayısı 132, 37,7 47,1 135, 41,3 49,2


92 07 43 33 24 0
Toplam yoğun bakım 13,6 5,42 14,0 14,9 5,86 15,3
yatağı sayısı 25 0 18 96 5 79

Ülkemizde yıllara ve
sektörlere göre Sağlık hizmetlerinin kullanımı ile ilgili bazı temel göstergeler
hastanelere değerlendirildiğinde yıllara ve sektörlere göre hastanelere müracaat sayısı,
müracaat sayısının hastanelere kişi başı müracaat sayısı, hastanelerde yatılan gün sayısı, hastanelerde
arttığı yatak doluluk oranı ve hastanelerde kaba ölüm hızının arttığı görülmektedir
görülmektedir. ( Tablo 14.5).
Tablo 14. 5. Yıllara ve Sektörlere Göre Hastanelere Müracaat Sayısı

Gösterge
2016 2017
SB Üniv. Özel SB Üniv. Özel
Hastanelere 340,080 36,420 71,147 353,703 38,963 72,208
müracaat
sayısı
Hastanelere 4,3 0,5 0,9 4,4 0,5 0,9
kişi başı
müracaat
sayısı
Hastanelerde 33,325 10,456 10,368 34,065 11,072 11,032
yatılan gün
sayısı
Hastanelerde 68,7 76,0 60,3 69,0 73,4 61,4
yatak doluluk
oranı
Hastanelerde 18,4 23,9 19,4 18,4 22,2 20,3
kaba ölüm hızı (
%0)

Sağlıkta insan kaynakları ile ilgili bazı temel göstergeler incelendiğinde ise
hekim, diş hekimi, hemşire, ebe sayısının arttığı, bununla birlikte yüzbin kişiye
düşen hekim sayısı, diş hekimi sayısı ile hemşire ve ebe sayısının da arttığı
görülmektedir ( Tablo 14.6).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

Tablo 14.6. Yıllara Göre Sağlık Personelinin Sayıları

Gösterge
2015 2016 2017
Toplam Hekim sayısı 141,259 144,827 149,997
Diş Hekimi sayısı 24,834 26,674 27,889
Hemşire sayısı 152,803 152,952 166,142
Ebe sayısı 53,086 52,456 53,741
100.000 kişiye düşen 179 181 186
toplam hekim sayısı
100.000 kişiye düşen diş 32 33 35
hekimi sayısı
100.000 kişiye düşen 261 257 272
hemşire ve ebe sayısı
Bireysel Etkinlik

• 2017 yılı Sağlık İstatistikleri Yıllığı'nı inceleyerek


ülkemizin diğer sağlık göstergelerini değerlendiriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

•Sağlık hizmetleri ülkelerin ekonomik ve sosyal yaşamını oldukça etkileyen bir


alandır. Bu nedenle de ülkelerin politikaları arasında öncelikli bir yere sahiptir.
Devlet kişilerin sağlığı ile ilgili faaliyetlerini Sağlık Bakanlığı aracılığı ile yürütür.
•Türkiye Sağlık Sistemi, 2003 yılından bu yana uygulanan sağlık politikası ile
sağlığa erişim ve sağlıkta eşitlik, sağlığın iyileştirilmesi, müşteri ihtiyaçlarına
Özet
cevap verme, kaliteli hizmet alma ve mali sürdürülebilirlik gibi kriterler esas
alınarak hem koruyucu hem de tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinde
yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yapılanma, hem Sağlık Bakanlığı teşkilatında
ve görevlerinde hem de sağlık hizmetlerinin sunumu ile ilgili yapılan
değişikliklerle sürdürülmektedir.
•Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde İçişleri Bakanlığına bağlı bir
genel müdürlük olarak yürütülen sağlık hizmetleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin açılışının ardından 1920 yılında bakanlık düzeyinde örgütlenmiştir.
Geçmişten günümüze çeşitli değişiklikler yaşanan Sağlık Bakanlığı teşkilat
yapısı son olarak 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi
ile yeniden düzenlenmiştir.
•Türkiye'de sağlık hizmetleri 2003 yılından bu yana Sağlıkta Dönüşüm Programı
kapsamında verilmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ulusal sağlık
sistemimizde yapılan en köklü değişiklikler Genel Sağlık Sigortasının kurulması,
koruyucu sağlık hizmetlerinde aile hekimliği sistemine geçilmesi ve tedavi edici
hizmetlerde sağlık kurumlarının yeniden yapılandırılmasıdır.
•Ülkede sağlık harcamalarının finansmanında karşılaşılan zorlukları gidermek ve
toplumun tümünü sağlık hizmetinden yararlandırmak amacıyla hazırlanan
Genel Sağlık Sigortası Kanun tasarısı 2005 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne sunulmuştur. 2006 yılında 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu” olarak kabul edilmiştir. GSS, hâlen Batı Avrupa, Kuzey
Amerika ülkeleriyle Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve İsrail’de
uygulanmaktadır.
• SDP’nın sağlık hizmetleri sunumunu etkileyen önemli uygulamalarından biri de
Aile Hekimliği uygulamasına geçilmesidir. Ülkemizde “aile hekimliği” kavramı ilk
defa 1980’li yıllarda gündeme gelmeye başlamış, 1987 yılında çıkarılan “Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu” ile yasal zemin bulmuştur.
•SDP kapsamında birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimliği sistemi ile
yürütülürken, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri ile ilgili de bazı
değişiklikler yapılmıştır. Ancak 663 sayılı KHK’nin adı 2/7/2018 tarihli ve 703
sayılı “Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname”nin 25 inci maddesiyle “Sağlık Alanında Bazı
Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” olarak değiştirilmiş ve
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde SağlıkBakanlığının görev ve
yetkileri ile teşkilat yapısı yenide n düzenlenmiştir.
•SDP ile yürütülen sağlık hizmetlerinde sağlık göstergeleri değerlendirildiğinde
ülke nüfusunun giderek yaşlandığı, doğurganlık oranının azaldığı, hastanelere
müracaat sayısının, yatak doluluk oranının, kişi başına düşen hekim, hemşire
ve ebe sayısının arttığı görülmektedir.Türkiye’nin Sağlık göstergeleri diğer
ülkelerle kıyaslandığında özellikle OECD ve AB üyesi ülkelere gore bir çok
göstergede geride olduğu değerlendirilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. 2003 yılından bu yana Türkiye’de sağlık hizmetleri aşağıdakilerden hangisi
ile sunulmaktadır?
a) Millî Sağlık Politikası
b) Sağlıkta Dönüşüm Programı
c) Millî Sağlık Şurası
d) Strateji Geliştirme Politikası
e) Sağlık Politikaları Kurulu

2. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasında aşağıdaki


ilkelerden hangisi esas alınmaz?
a) Sağlığa erişim
b) Sağlıkta eşitlik
c) Sağlığın iyileştirilmesi
d) Müşteri ihtiyaçlarına cevap verme
e) Pahalı sağlık hizmeti alma

3. Aşağıdaki birimlerden hangisi Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı ile ilgili


birimlerdendir?
a) Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
b) Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü
c) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
d) Denetim Hizmetleri Başkanlığı
e) Strateji Geliştirme Genel Müdürlüğü

4. Ülkemizde sağlık sistemi hangi yasal düzenleme doğrultusunda


şekillendirilmektedir?
a) 1982 Anayasası
b) 1961 Anayasası
c) Sağlık Hizmetleri Yasası
d) Sağlıkta Dönüşüm Programı
e) Sağlık Politikaları

5. Aşağıdakilerden hangisi Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ana temalarından


biri değildir?
a) Herkesi tek çatı altında toplayan genel sağlık sigortası
b) İdari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmeleri
c) Planlayıcı ve denetleyici sağlık bakanlığı
d) Yüksek motivasyonlu sağlık insan gücü
e) Etkili ve kademesiz sevk zinciri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

6. Genel Sağlık Sigortası sisteminde aşağıdaki durumlardan hangisinde kişiler


hiçbir şart aranmadan sağlık hizmetlerinden yararlanamaz?
a) 18 yaşını doldurmuş olanlarda
b) Tıbben başkasının bakımına muhtaç olanlarda
c) Acil durumlarda
d) İş kazası ile meslek hastalığı durumlarında
e) Afet ve savaş ile grev ve lokavt hâlinde

7. Aşağıdakilerden hangisi demografik yapı ile ilgili bir göstergedir?


a) Hastane sayısı
b) Hastane yatak sayısı
c) Hekim sayısı
d) Hemşire sayısı
e) Kentsel nüfus oranı

8. Aşağıdakilerden hangisi mortalite ile ilgili bir göstergedir?


a) Yıllık nüfus artış hızı
b) Kırsal nüfus oranı
c) Hekim sayısı
d) Yatak doluluk oranı
e) Beş yaş altı ölüm hızı

9. Bir ülkenin kalkınma düzeyini belirleyen temel faktörler aşağıdakilerden


hangisidir?
a) Hastane sayısı
b) Yatak doluluk oranı
c) Sağlık düzeyi ile ilgili göstergeler
d) Kişi başı sağlık harcaması
e) Kişi başı muayene sayısı

10. 2017 yılı verilerine göre aşağıdaki sağlık göstergelerinden hangisinde


azalma görülmektedir?
a) 65 yaş ve üzeri nüfus oranı
b) Kaba ölüm hızı
c) Doğurganlık hızı
d) Hastane yatak sayısı
e) Hastanelere müracaat sayısı

Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.a, 4.a, 5.e, 6.a, 7.e, 8.e, 9.c, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Türkiye’nin Sağlık Sistemi ve Sağlık Göstergeleri

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aile Hekimliği Kanunu (2011). 11 Haziran 2019 tarihinde
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5258.pdf adresinden erişildi.

Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği (2013) . 11 Haziran 2019 tarihinde


https://www.saglik.gov.tr/TR,10516/aile-hekimligi-uygulama-yonetmeligi.html
adresinden erişildi.

Akdağ ,R. ( 2012). Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı Değerlendirme Raporu (2003-
2011) 11 Haziran 2019 tarihinde
https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/SDPturk.pdf adresinden
erişildi.

Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun


Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname (2018). 10 Haziran 2019 tarihinde
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/4.5.703.pdf adresinden erişildi.

Çavmak Ş. , & Çavmak D. ( 2017). Türkiye’de sağlık hizmetlerinin tarihsel gelişimi ve


sağlıkta dönüşüm programı. Sağlık Yönetimi Dergisi, 1 (1), 48 – 57.

Pekten, A. (2006). Genel sağlık sigortası sistemi ve getirdiği yenilikler. Sayıştay Dergisi, 61,
119-138.

Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (2011). 10


Haziran 2019 tarihinde http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/4.5.663.pdf
adresinden erişildi.

Sağlık Bakanlığı Teşkilat Şeması (2019). 10 Haziran 2019 tarihinde


https://www.saglik.gov.tr/TR,11444/teskilat-semasi.html adresinden erişildi.

Sayılı, U., Sayman, Ö.A., Vehid S. , Köksal, S.S., & Erginöz E. (2017). Türkiye ve OECD
ülkelerinin sağlık göstergeleri ve sağlık harcamalarının karşılaştırılması. Online Türk
Sağlık Bilimleri Dergisi, 2 (3), 1-12.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (2006). 10 Haziran 2019 tarihinde
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5510.pdf adresinden erişildi.

Sülkü, S.N. (2011). Türkiye'de Sağlıkta Dönüşüm Programı Öncesi ve Sonrasında Sağlık
Hizmetlerinin Sunumu, Finansmanı ve Sağlık Harcamaları. T.C. Maliye Bakanlığı
Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayını, No: 2011/ 414, Ankara.

Şahinöz, T., & Sahinöz, S. (2012). Demografik ve bazı sağlık göstergeleri açısından
Türkiye’nin dünyadaki durumu. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi,
1(1), 1-11.

T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2017 (2018). 10 Haziran 2019 tarihinde
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/30147,turkcesiydijiv1pdf.pdf?0 adresinden
erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21

You might also like