You are on page 1of 25

11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz?

- Evrim Ağacı

Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne


Biliyoruz?

Görsel Kaynağı: Areo Magazine (https://i1.wp.com/areomagazine.com/wp-content/uploads/2019/08/AdobeStock_193759941.jpeg?fit=1920%2C1440&ssl=1)

20 Temmuz 2020 51 dakika 20,247

Stephen M. Downes (https://plato.stanford.edu/entries/evolutionary-psychology/)


Yazar

Berk Çakan (https://evrimagaci.org/mammalia2205)


Çeviren

Çağrı Mert Bakırcı (https://evrimagaci.org/cagrimertbakirci)


Editör

Evrimsel Psikoloji, insan davranışını çalışmaya yönelik sayısız biyolojik temelli yaklaşımdan biridir. Bilişsel
psikologlarla birlikte evrim psikologları da, davranışlarımızın tümü olmasa bile büyük çoğunluğunun içsel
psikolojik mekanizmalara başvurularak açıklanabileceğini savunmaktadırlar. Bu noktada evrim psikologlarını pek
çok bilişsel psikologdan ayıran nokta, evrim psikologlarının ilgili içsel mekanizmaların, atalarımızın dünyaya
yayılmasını, hayatta kalmasını ve üremesini sağlayan adaptasyonlar (yani doğal seçilimin ürünleri) olduğu
görüşünü savunmalarıdır.

Evrimsel psikolojinin temel iddialarını anlayabilmek için, Evrimsel Biyoloji, Bilişsel Psikoloji, Bilim Felsefesi ve Zihin
Felsefesi alanlarındaki belli kilit konseptleri anlamak gerekmektedir. Filozoflar Evrimsel Psikoloji alanına pek çok
farklı sebepten dolayı ilgi duymaktadır. Örneğin bilim felsefecileri, özellikle de biyoloji felsefecileri açısından
meseleye bakıldığında, evrimsel psikolojinin onlar için eleştirel bir hedef işlevi gördüğü söylenebilir.

Bilim felsefecileri arasında evrimsel psikolojinin ciddi anlamda kusurlu bir girişim olduğuna dair geniş çaplı bir
görüş birliği (konsensüs) bulunmaktadır. Zihin felsefecileri ve bilişsel bilimler açısından ise evrimsel psikoloji,
bilişsel yapı ve bu bilişsel yapının spesifik kimi bileşenleriyle ilgili pek çok ampirik hipotezin kaynağıdır. Zihin

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 1/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

felsefecileri de evrimsel psikolojiye eleştirel yaklaşmaktadırlar; fakat onların eleştirileri biyoloji felsefecilerininki
kadar kapsayıcı değildir. Yine, Ahlak Psikolojisine ilgisi olan filozoflar tarafından Evrimsel Psikolojiye hem ampirik
hipotezlerin kaynağı, hem de eleştirel bir hedef olarak pek çok defa başvurulmuştur.

İlerleyen kısımlarda önce evrimsel biyolojinin insan davranışı biyolojisi ve bilişsel bilimler alanındaki diğer
çalışmalarla arasındaki ilişki kısaca açıklanacaktır. Daha sonra araştırma geleneklerindeki kilit kuramsal konseptler
tanıtılacaktır. Bir sonraki bölümde ise zihin felsefesi alanında Evrimsel Psikolojiyle ilgili olarak, özellikle de masif
modülerite teziyle alakalı olarak ortaya çıkan tartışmalara değinilecektir. Bunun ardından evrimsel psikolojiye
biyoloji felsefecileri tarafından yöneltilen bazı eleştiriler ve bu eleştirilere verilen cevaplar gözden geçirilecektir.
Evrimsel psikolojinin ahlak psikolojisi ve insan doğası anlayışına yaptığı bazı katkılardan bahsedildikten sonra, son
bölümde evrimsel psikolojinin geldiği nokta ve yaratmış olduğu etki kısaca tartışılacaktır.

Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışını Açıklamaya Yönelik


Sayısız Araştırma Geleneğinden Biri
Bu yazı, geleneksel olarak büyük harflerle “Evrimsel Psikoloji” şeklinde ifade edilen evrimsel psikoloji
konseptiye alakalı bir yazıdır. Bu isimlendirme geleneği, David Buller’ın (2000 ; 2005) fikridir. Bu geleneği
geliştirmesinin sebebi, insan doğasına ilişkin belli bir araştırma programını (Laudan 1977) insan davranışının
biyolojine ilişkin diğer yaklaşımlardan ayırt edebilmektir[1] (#qref-1). Burada odaklanılacak olan bu araştırma
geleneğidir; fakat küçük harflerle yazılan bölüm, başka hiçbir türdeki evrimsel psikolojinin tartışılmayacağını
belirtmek için kullanılmıştır.

Evrimsel Psikoloji, tümü insan davranışının biyolojisine ilişkin çalışmalar yapan diğer alanlarda (Laland and Brown
2002; Brown ve diğerleri. 2011) bulunmayan belli spesifik kuramsal prensiplere dayanmaktadır (bunlar aşağıda
Bölüm 2’de anlatılacaktır). Örneğin, insan davranışı ekolojistleri insan doğasına ilişkin olarak hiçbir şekilde
psikolojik mekanizmalara başvurmayan açıklayıcı hipotezler geliştirir, sunar ve desteklerler (örn. Hawkes 1990;
Hrdy 1999). Bunun yanında davranış ekolojistleri insan davranışlarının büyük bir bölümünün evrime başvurarak
açıklanabileceğini düşünmekle birlikte, evrimsel psikologların savunduğu evrimsel tarihimizin belli bir döneminin
bizim bütün önemli psikolojik adaptasyonlarımızın kaynağı olduğu şeklindeki görüşü reddederler (Irons 1998).
Gelişimsel biyopsikologlar ise apayrı bir yaklaşımı benimserler; onlar anti-adaptasyoncudur (Michel and Moore
1995; fakat adaptasyoncu öğeleri savunan gelişimsel çalışma örnekleri için bkz. Bateson ve Martin 1999;
Bjorklund ve Hernandez Blasi 2005). Bu kuramcılar, davranışlarımızın büyük bir kısmının o davranış için
geliştirilmiş olan belli spesifik psikolojik adaptasyonlara başvurmadan açıklanabileceğini savunurlar. Buna karşılık
bu kuramcılar insanın pek çok farklı davranışsal özelliğinin üretilmesi noktasında gelişimin rolüne büyük önem
verirler.

Bu noktadan sonra “evrimsel psikoloji”, insan davranışını açıklamaya yönelik çalışmalar yapan pek çok farklı
biyolojik yaklaşım arasında yer alan spesifik bir araştırma geleneğini ifade etmekte kullanılacaktır.

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 2/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Kaynak: wtnschp (https://www.wtnschp.be/wetenschap/natuur/biologie/darwin-day-on-the-origin-of-the-darwin-font/)

Paul Griffiths, evrimsel psikolojinin hem Sosyobiyolojiye hem de Etolojiye karşı önemli bir kuramsal borcu
olduğunu iddia etmektedir (Griffiths 2006; Griffiths 2008). Evrim psikologları Sosyobiyolojiye olan borçlarını
kabul etmekte, fakat Sosyobiyolojiye yeni bir boyut eklediklerine işaret etmektedirler; psikolojik
mekanizmalar. İnsan davranışları doğal seçilimin direkt bir ürünü değildirler, seçilmiş olan psikolojik
mekanizmaların ürünleridirler. 139

Gelelim Etolojiyle olan ilişkiye: 1950’lerde etologlar davranışlarımızın altında içgüdülerimizin ve dürtülerimizin
yattığı önermesini öne sürdüler[2] (#qref-2) ve evrimsel psikolojinin psikolojik mekanizmaları da içgüdü ve
dürtülerle bağlantılıdır.

Evrimsel Psikoloji aynı zamanda Bilişsel Psikoloji ve Bilişsel Bilimlerle de ilişkilidir. Onların başvurduğu psikolojik
mekanizmalar bilgisayımsaldır ve bazen onlardan “Darwinci algoritmalar” veya “bilgisayımsal modüller”
olarak bahsedilir. Bu aleni bilişselcilik, Evrimsel Psikolojiyi Sinirbilimler ve Davranışsal Nöroendokrinoloji
alanındaki pek çok çalışmadan ayrı tutmaktadır. Bu alanlarda insan davranışının açıklanması noktasında içsel
mekanizmalara başvurulur; fakat bu içsel mekanizmalar, bilgisayımsal bir bağlamda çözümlenmezler. David
Marr’ın (1983) meşhur 3 bölümlü ayrımına, Bilişsel Bilimler ve Sinirbilimlerinde çalışan araştırmacıların dikkatlerini
hangi seviyeye odakladıklarını ayırt etme konusunda genellikle başvurulur. Pek çok sinirbilimci ve davranışsal
nöroendokrinolog uygulama seviyesinde çalışmaktayken, bilişsel psikologlar nörobiyolojik seviyede gerçekleşen
bilgisayımlar seviyesinde çalışır (cf. Griffiths 2006).

Evrimsel psikologlar bazen kendi yaklaşımlarının insan davranışını açıklamaya çalışan tüm diğer çalışmaların
potansiyel bir birleştiricisi veya onlar için temel dayanak noktası olduğu iddiasında bulunurlar (örn., Tooby ve
Cosmides 1992). Bu iddia, insan davranışını açıklamak için çok fazla sayıda açıklama türüne ihtiyacımız olduğunu
ve bu açıklamaların bazılarının hiçbir türdeki biyolojik açıklamaya indirgenemeyeceğini savunan pek çok sosyal
bilimci tarafından ciddi bir şüphecilikle karşılanmıştır. Bu tartışma, sosyal bilimlerdeki indirgemecilikle alakalı olan
pek çok meseleyle ilişkilidir (Little 1991 bu meselelere giriş yapmak için iyi bir başlangıçtır).

Ayrıca Evrimsel Psikolojinin kendisiyle yakından ilişkili olan Davranış Ekolojisi ve Gelişimsel Biyopsikoloji gibi
alanlar göz önünde bulundurulduğunda, ne birleştirici ne de temel bir dayanak noktası olduğunu kabul
etmemek için pek çok sebep vardır (ilgili tartışmalar için bkz. Downes 2005).

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 3/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Bazı diğer çalışmalarda, evrim psikologları kendi yaklaşımlarının yakın ilişkili oldukları Davranış Ekolojisi ve
Gelişimsel Psikobiyoloji gibi yaklaşımlarla tutarlı veya uyumlu olduğunu öne sürmüşlerdir (bkz. Buss’un girişi,
Buss 2005). Bu iddianın doğruluğunu bilebilmek için, Evrimsel Psikoloji ve ilişkili olduğu disiplinlerin teorik
prensiplerinin dikkatli bir incelemesinin yapılması gerekmektedir.

Şimdi Evrimsel Psikolojinin teorik prensipleri incelenecek ve bu tartışmaya 4. Bölüm'de geri dönülecektir.

Evrimsel Psikoloji’nin Kuramı ve Yöntemleri


Günümüzün etkili evrimsel psikologlarından olan Leda Cosmides ve John Tooby, bu alanın kuramsal ilkelerine
ilişkin olarak aşağıdaki listeyi sunmaktadırlar;

1. Beyin, doğal seçilim tarafından çevreden gerekli bilgileri toplamak için tasarlanmış bir bilgisayardır.

2. Bireysel insan davranışı, bu evrim geçirmiş bilgisayarın çevreden topladığı bilgiler doğrultusunda, yine bu
evrim geçirmiş bilgisayar tarafından meydana getirilir. Dolayısıyla davranışı anlamak, bu davranışı ortaya
çıkaran bilişsel programları incelemeyi gerektirir.

3. İnsan beyninin bilişsel programları adaptasyonlardır. Bu adaptasyonların mevcut olmasının sebebi


geçmişte atalarımızın hayatta kalıp üremesine sebep olacak türdeki davranışların ortaya çıkmasına sebep
olmalarıdır.

4. İnsan beyninin bilişsel programları şu an için adaptif olmayabilirler, fakat atalarımızın yaşadığı çevreler
düşünüldüğünde adaptiftiler.

5. Doğal seçilim, beynin herhangi bir alana ilişkin genel bir yapıya sahip olmak yerine, özel amaçlara yönelik
pek çok farklı programdan oluşması durumunu garanti etmektedir.

6. Beynin bu evrim geçirmiş kompütasyonel yapısını tasvir edebilmek, “kültürel ve sosyal fenomenleri
sistematik bir şekilde anlayabilmemize olanak sağlayacaktır” (18).

1 numaralı ilke, evrimsel psikologların savunduğu “Bilişselcilik” yaklaşımının üzerine basmaktadır. Bu ilkenin 2
numaralı ilkeyle birleştirilmesi, bizlerin araştırmacılar olarak dikkatimizi beynin parçalarına değil, beyin tarafından
işletilen programlara yöneltmemizi sağlamaktadır. Bu programlar, yani psikolojik mekanizmalar, doğal seçilimin
ürünleridir. Bu programlar her ne kadar doğal seçilimin (dolayısıyla da adaptasyonların) ürünü olsalar da, bu
programların günümüzde de adaptif olmaları gerekmez. Bir davranışımız, atalarımızın yaşadığı dönemlerde
karşılaştıkları kimi spesifik durumlara cevap verebilmeleri için ortaya çıkmış olan psikolojik mekanizmalar
tarafından üretilebilir.

5. İlke, çoğunlukla “Masif Modülerite Tezi” olarak bahsedilen yaklaşımı bize sunmaktadır (bkz. Samuels 1998;
Samuels 2000). Bu ilkenin içerisine yerleştirilmiş olan pek çok öge vardır ve bu tez 3. bölümde incelenecektir.
Özetle, evrimsel psikologlar, organlar ile psikolojik mekanizmalar veya modüller arasında bir tür benzeşim olduğu
yönündeki görüşlerini savunmaya devam etmektedirler. Genel amaca yönelik organlar yoktur. Kalp, kanı
pompalamaktadır ve karaciğerler, kanı temizlemektedir. Aynı durum psikolojik mekanizmalar için de geçerlidir;
çünkü onlar da çevredeki spesifik belirli olaylara cevap olarak ortaya çıkarlar ve ilgili organizmanın hayatta kalma
ve üreme başarısına yaptıkları katkılar bağlamında seçilirler. Nasıl ki genel amaca yönelik organlar yoksa, genel
amaca yönelik psikolojik mekanizmalar da yoktur.
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 4/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Son olarak, 6. İlke, evrimsel psikolojinin indirgemeci vizyonunu veya temel vizyonunu ortaya koymaktadır.

Kaynak: medium (https://medium.com/ministry-of-change/raising-mental-health-awareness-with-giant-brains-of-course-c03d0883eefd)

Bu kuramsal ilkeler doğrultusunda yürütülecek olan araştırma programının bir parçası olarak, davranışlarımızın
temelinde yatan mekanizmaların ne olabileceğine ilişkin pek çok farklı hipotez geliştirilmiştir: hile saptama
modülü, zihin okuma modülü, bel/kalça oranı saptama modülü, yılan korkusu modülü vb.

Bel/kalça oranı saptama modülüne biraz daha dikkatli bakıldığında, yukarıdaki ikelerin uygulamada nasıl
kullanıldıkları görülebilmektedir. Devendra Singh (Singh 1993; Singh ve Luis 1995) bel/kalça oranı saptama
modülünü, insanların eş seçiminin temelinde yatan modüllerden biri olarak görmektedir. Bu modül, özellikle
erkeklere özgü bir psikolojik mekanizmadır. Erkekler, kadınlardaki bel/kalça oranı varyasyonlarını
saptayabilmektedir. Erkeklerin kadınların sahip olmasını tercih ettikleri bel/kalça oranı yaklaşık olarak 0.7’dir.
Singh, bu saptama ve tercih etme modüllerinin doğurgan eşleri seçebilmek için geliştirilmiş olan adaptasyonlar
olduklarını iddia etmektedir. Dolayısıyla bizim eş seçme davranışlarımızın en azından bir bölümü, atalarımızın
yaşadığı dönemlerde seçilmiş olan bel/kalça oranı tercihleri bağlamında, altlarında yatan psikolojik
mekanizmalarla açıklanabilmektedir.

Yukarıda bahsedilen ve bu kuramsal ilkeler doğrultusunda yürütülmüş olan araştırmayla ilgili belirtilmesi gereken
önemli nokta şudur: Tüm davranışlarımız en iyi şekilde, onların temelinde yatan ve aynı zamanda atalarımızın
yaşadığı dönemde karşılaştıkları sorunları çözmek için geliştirmiş oldukları adaptasyonlar olan psikolojik
mekanizmalarla açıklanabilir.

Yine, evrimsel psikologların vurguladığı diğer bir nokta ise, odaklanmış oldukları mekanizmaların evrensel
mekanizmalar olarak tüm insanlarda bulunduğu ve bu mekanizmalarda ciddi herhangi bir varyasyon
gözlemlenemeyeceğidir (eğer bir varyasyonun herhangi bir şekilde gözlemlenebilmesi mümkün ise).

Yine, evrimsel psikologlar, bu mekanizmaların adaptasyonların ürünü olduklarını, fakat artık herhangi bir şekilde
bu özelliklerin üzerinde halihazırda bir şeçilim sürecinin işlemediği konusundaki iddialarını devam ettirmektedirler
(Tooby ve Cosmides 2005, 39–40).

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 5/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Clark Barrett’ın (2015) kolaylıkla anlaşılabilen ve son derece geniş bir içeriğe sahip olan evrimsel psikolojiye giriş
çalışmasında da, evrim geçirmiş mekanizmaları evrimsel psikoloji araştırmalarının temel odak noktası olarak
gören anlayışın hakim olduğu görülmektedir. Barrett, aynı zamanda evrimsel psikolojinin kapsamını da
genişletmekte ve Cosmides ve Tooby bu araştırma alanı için gerekli parametreleri ilk belirledikten sonra
eklenmiş olan yeni araştırma metodlarına da dikkat çekmektedir. Barrett’in kimi önerileri 6. ve 7. bölümlerde ele
alınacaktır.

Todd Shackleford ve Viviana Weekes-Shackleford (2017), yakın zamanda evrimsel temelli psikolojik bilimlere
ilişkin son derece önemli bir çalışmayı tamamlamışlardır. Bu çalışmada çok fazla sayıdaki araştırma metodu
sunulmuş ve savunulmuştur. Ayrıca aynı çalışmada evrimsel psikolojiye yönelik pek çok farklı alternatif yaklaşıma
ilişkin pek çok başlıkta bulunmaktadır.

Kaynak: workingwise (https://workingwise.nz/advocating-mental-health-awareness-in-the-workplace/)

Evrimsel psikolojinin hipotezlerini test etmeye yönelik metotların büyük çoğunluğu psikolojiden gelmektedir.
Örneğin, Singh’in çalışmasında erkek deneklere farklı bel/kalça oranına sahip kadınlara ait resimler gösterilmiş
ve bu resimler arasında tercihlerine göre bir sıralama yapmaları istenmiştir. Buss, pek çok farklı hipotetik eş
seçim mekanizmasının varlığını destekleyen çalışmasında benzer deneyler yapmış ve deneklere arzuladıkları
eşlerin özellikleriyle ilgili pek çok soru sormuştur (Buss 1990). Buss, Singh ve diğer evrimsel biyologlar elde
ettikleri sonuçların kültürlerarası boyuttaki geçerliliğine de özellikle dikkat çekmekte, pek çok farklı insan
popülasyonunun verdiği cevapların tutarlı olduğunu öne sürmektedirler (Bu iddialara rağmen, Singh’in
çalışmasının aksine farklı türdeki pek çok çelişkili sonuç için bkz. Yu ve Shepard 1998; Gray ve diğerleri. 2003).

Evrimsel pskolojinin hipotezlerini test etmek için çok büyük ölçüde standart deneysel psikolojinin metotları
kullanılmaktadır. Bu durum evrimsel psikoloji hipotezlerinin “evrimsel” olarak nitelendirilen bileşenlerinin test
edilmesi hususunda kafalarda pek çok soru işaretinin oluşmasına yol açmıştır (örn. Shapiro ve Epstein 1998;
Lloyd 1999; Lloyd ve Feldman 2002). Bir çalışmaya ait katılımcalara bakıldığında onların çok çeşitli
popülasyonlara ait oldukları görülebilir; fakat bu durum, bize ilgili cevabın belirli bir seçilimsel yöneltim
sonucunda ortaya çıkmış olan psikolojik mekanizmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda bir şey
söyleyemez.

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 6/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Masif Modülerite Hipotezi


Zihnin modüler ve hatta masif modüler bir yapıya sahip olduğu görüşü bilişsel bilimler alanında son derece
yaygındır (bkz.. Hirshfield and Gelman 1994). Masif modülerite tezi, her şeyden çok, bilişsel yapıya ilişkin bir
tezdir. Evrimsel psikologlar tarafından savunulduğu üzere bu tez, aynı zamanda bilişsel yapımızın kaynaklarıyla
da ilgilidir: Masif modüler olan bir yapı, pek çok farklı modülü üretecek şekilde işlemiş olan doğal
seçilimin bir sonucudur (bkz. Barrett ve Kurzban 2006; Barrett 2012). Bizim bilişsel yapımız, doğuştan gelen
ve her biri birer adaptasyon olan kompütasyonel araçlardan oluşmaktadır (Samuels 1998; Samuels ve diğerleri
1999a; Samuels ve diğerleri. 1999b; Samuels 2000). Bu masif modüler yapı, tüm sofistike davranışlarımızı
oluşturan yapıdır. Dünyada başarıyla yönümüzü bulabilmemiz, sahip olduğumuz bir veya daha fazla modülün
eylemlerinin bir sonucudur.

Jerry Fodor, bilişsel yapının bir kuramı olarak modüleritenin güçlü bir felsefi savunusunu ortaya koyan ilk kişidir
(Fodor 1983). Fakat onun modülerite tezi, pek çok farklı noktada masif modülerite tezinden ayrılmaktadır.
Fodor “giriş sistemlerinin” (örneğin görsel sistemimizin bileşenleri, konuşma saptama sistemimiz vb.) modüler
olduğunu iddia etmektedir ve zihnimizin bu kısımları, içsel yapısı diğer ilgili işlemcilere kapalı olan, özel olarak bir
işe adanmış bilgi işlemcileridir. Modüler saptama sistemleri, bir tür çıkarsama makinesi olan merkezi sisteme pek
çok farklı türdeki çıktıyı sağlarlar. Fodor’a göre merkezi sistem modüler değildir. Fodor, modüler bir merkezi
sistemin neden mümkün olamayacağı noktasında pek çok argüman sunar. Örneğin Fodor merkezi sistemlerin,
bilimsel ispatlama gibi konularla ilişkili oldukları bağlamda, “herhangi bir hipoteze atfedilen ispatlanma
derecesinin, bir bütün olarak inanç sisteminin sahip olduğu niteliklere duyarlı olması” prensibinden ötürü
Quinecı olduklarını öne sürmektedir (Fodor 1983, 107).

Fodor, merkezi sistemlerin özelliklerine ilişkin incelemesinden yola çıkarak bilişsel bilimin statüsüne ilişkin son
derece kasvetli bir sonuca varır: Bilişsel bilim, mümkün değildir. Sonuç olarak Fodor’un görüşüne göre, zihin belirli
ölçüde modüler bir yapıya sahiptir ve zihnin bu modüler olan kısmı bilişsel bilim için ortaya bazı mevzular
çıkartmaktadır.

Fodor’un tezinden tümüyle ayrı bir tez olan masif modülerite tezine yönelik olarak ise Peter Carruthers
tarafından son derece güçlü bir felsefi savunma geliştirilmiştir (özellikle bkz. Carruthers 2006). Carruthers,
Fodor’un (bkz. Fodor 2000) merkezi sistemlerin modüler olamayacağı şeklindeki görüşünün gayet iyi bir
şekilde farkındadır ve kendisi, evrimsel psikologlar ve zihnin tümüyle modüler olabileceğini savunan diğer tüm
uzmanların argümanlarını sunarak bu görüşe karşı çıkar. Hatta belki de evrimsel psikoloji alanına bu denli ilgi
olmasının sebeplerinden birisi, masif modülerite tezinin statüsüne ilişkin olarak gerçekleştirilen tartışmaların son
derece kuramsal tartışmalar olmasıdır.[3] (#qref-3)

Hem evrimsel psikologlar hem de filozoflar, oturup bu teze ilişkin ampirik sonuçların gelmesini beklemek yerine,
masif modülerite tezine ilişkin lehte ve aleyhte tezleri sunmakta ve değerlendirmektedirler. Richard Samuels
(1998) bu noktada ampirik veri yerine argümanlara dayanarak söz konusu tartışmanın devam ettirilmesinin
sebebinin, merkezi sistemler konusunda birbiriyle rekabet içerisinde olan çok fazla modülerite tezi bulunduğu ve
bu tezlerin hangisinin doğru olduğuna ampirik veriler ışığında karar vermenin çok zor olduğu şeklinde bir yorum

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 7/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

getirmektedir. Carruthers bu yaklaşımı, masif modülarite argümanını destekleyecek tarzdaki pek çok ampirik
veriye mal olması pahasına, çok büyük ölçüde masif modülarite lehindeki argümanlara dayanarak yürütülen bir
yaklaşım olarak değerlendirmiştir.

Kaynak: gippslandsgold (https://gippslandsgold.com.au/articles/mental-health-probe/)

Masif modülerite tezi lehine geliştirilmiş olan pek çok argüman bulunmaktadır. Bunlardan bazıları evrimin nasıl
işlediğine ilişkin değerlendirmelere dayanan argümanlarken, bazıları ise kompütasyonun doğasına ilişkin
değerlendirmelere dayanan argümanlardır ve diğer bazı argümanlar ise ilk olarak Chomsky tarafından doğuştan
gelen evrensel gramerin varlığını desteklemek için geliştirilmiş olan uyaran yetersizliği argümanının farklı
versiyonlarıdır (uyaran argümanlarının yetersizliğine ilişkin iyi bir çalışma olarak bkz. Cowie 1999). Literatürde bu
argümanların her birinin sayısız farklı versiyonu bulunmaktadır ve masif modülariteye ilişkin pek çok argüman, bu
farklı argümantasyon türlerinin ana bileşenlerinden bazılarını içerisinde barındırmaktadır. Burada her argümanın
birer türünü değerlendireceğiz.

Carruthers ilk türdeki argüman olan “masif modülerite için biyolojik argüman” için son derece net bir taslak
sunmaktadır:

1. Biyolojik sistemler aşamalı olarak ortaya çıkmış olan tasarlanmış sistemlerdir.

2. Bu tür sistemler, kompleks oldukları takdirde, masif modüler bir organizasyona sahip olmak zorundadırlar.

3. İnsan zihni kompleks bir biyolojik sistemdir.

4. Dolayısıyla insan zihni, masif modüler bir organizasyona sahiptir (Carruthers 2006, 25).

Bu argümanın bir örneği, organizmaların fonksiyonel açıdan belirli spesifik görevleri gerçekleştirmek için
“tasarlanmış olan” organlara (örn. kalp, akciğer, böbrekler vb.) ayrıştırılabiliyor olması durumudur. Bu organların
tümü doğal seçilimin bir sonucudur ve bu organların tümü birlikte çalışarak organizmanın uyum becerisine katkı
sağlamaktadır. Fonksiyonel ayrıştırma, spesifik çevresel uyaranlara karşı geliştirilmiş olan cevapların bir
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 8/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

sonucudur. Doğal seçilim, genel amaca yönelik organlar geliştirecek yönde işlememiş, her bir spesifik çevresel
zorluğun üstesinden ayrı bir mekanizmayla gelinmiştir. Bu argümanların tüm versiyonları analoji kaynaklı ve ve
zihinlerin üzerinde doğal seçilimin faaliyet gösterdiği biyolojik sistemler oldukları şeklindeki kilit geçişken öncüle
dayanan argümanlardır.

İkinci türdeki argüman (her ne kadar pek çok evrimsel psikolog bu argümanlardan bir tür biyolojik sarmal olarak
bahsetse de) herhangi bir biyolojik düşünceye başvurmaz. Kompütasyonel argüman olarak niteleyebileceğimiz
bu argüman şu şekilde özetlenebilir:

• Zihinler, kompütasyonel sorun çözme makineleridir.

• Spesifik türdeki problemleri çözmek için geliştirilmiş olan spesifik türdeki çözümler vardır.

• Dolayısıyla zihinlerin (başarılı) problem çözme makineleri olabilmeleri için, pek çok spesifik problem çözme
makinesini içeriyor olmaları gerekmektedir (yani pek çok farklı kompütasyonel modülü).

Bu türdeki bir argüman, yapısal olarak Carruthers’in öne sürmüş olduğu biyolojik argümana benzemektedir.
Buradaki temel fikir şudur: Bir genel problem çözücü fikri anlamsızdır ve problemleri bileşenlerine ayırmadan
bilişsel bilimlerde herhangi bir şekilde ilerleme kaydetmek mümkün değildir.

Üçüncü türdeki argüman Chomsky’nin evrensel gramer görüşünü desteklemek için geliştirmiş olduğu
uyaranların yetersizliği argümanının genelleştirilmiş bir versiyonudur. Pek çok evrimsel psikolog (örn. Tooby ve
Cosmides 1992), insanların henüz haklarında hiçbir bilgileri yokken, onları dünyada karşılaştıkları tüm sorunları
çözecek noktaya getirebilecek yeterlilikteki bilgi ve zamanın herhangi bir şekilde mevcut olmadığı şeklindeki
iddiaya başvurmaktadırlar.

İlk değerlendirme, ilgili problemleri çözmek için kullandığımız temelde yatan mekanizmaların doğuştan gelen
mekanizmalar olduğu yönündeki görüşü desteklemektedir (evrimsel psikologlar için “doğuştan gelmek” terimi
genellikle “doğal seçilimin bir ürünü olmak” terimiyle yer değiştirilebilir bir terimdir[4] (#qref-4)). Eğer bu
argümanı insanların karşılaştığı ve çözdüğü tüm problem gruplarına uygulanacak şekilde genişletirsek, problem
çözme becerilerimize hizmet eden çok büyük bir doğuştan gelen mekanizmalar grubunun var olduğu sonucuna
varırız ki bu da masif modüler bir zihnimiz olduğunun farklı bir şekilde dile getirilmesidir.

Noam Chomsky

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 9/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Kaynak: Açık Radyo (https://acikradyo.com.tr/editorden/chomsky-gelecege-bakti-birkac-kusak-icinde-insan-nesli-hayatta-kalamayabilir)

Tüm bu farklı türdeki argümanların farklı pek çok versiyonuna ilişkin sayısız cevap geliştirilmiştir ve bu
argümanlardan bir çoğu direkt olarak, onunla ilgili spesifik herhangi bir argümanı değerlendirmeye girişmeden
masif modülerite tezlerini hedef almaktadır. İlk türdeki argümana ilişkin olarak geliştirilmiş olan cevapların
değerlendirmesini - ki bu cevaplar evrimin doğası ve doğal seçilim meselelerine odaklanmasından dolayı zaten
temelde biyoloji felsefesinin konularıdırlar- 4. Bölüme kadar erteleyeceğiz.

İkinci türdeki argüman ise, aslında bilişsel bilim felsefesindeki kadim bir tartışmanın bir yüzüdür. Fodor (2000,
68), bu argümanı, bilişsel başarıya ilişkin alandan bağımsız herhangi bir kriterin var olmayacağı şeklindeki kendi
düşüncesine göre evrimsel psikologların herhangi bir şekilde ortaya koymadığı bir argümanı gerektiren ve pek
de sağlam bir temele dayanmayan yaklaşıma bağlı kalabilmek için kullanır.

Samuels (özellikle bkz Samuels 1998), evrimsel psikologlara, bu türdeki argümanların bir alana özgü işlem
mekanizmaları ile bir alana özgü bilgi veya enformasyon hakkında varılacak sonuçlar arasında başarılı bir şekilde
ayrım yapabilme konusunda yetersiz oldukları şeklinde bir cevap vermektedir. Samuels, kendisinin “bilişin
kütüphane modeli” dediği, alana özgü bilgi ve enformasyonların olduğu fakat alana ilişkin genel bir bilgi işleme
sürecinin olduğu bir modeli ortaya koyar. Bilişin kütüphane modeli, ilgili bağlamda masif modüler bir model
değildir; fakat ikinci türdeki argümanlar tarafından desteklenen bir modeldir. Samuels’e göre evrimsel
psikologların masif modülerite hakkında vardıkları spesifik türdeki sonucu, sağlam bir temel oturtabilmeleri için
bu türdeki argümanlardan daha fazlasına ihtiyaçları vardır.

Buller (2005), alana ilişkin genel bir problem çözme mekanizmasının mümkün olmayacağı şeklindeki varsayımı
ele alarak bu argüman türüne ilişkin başka kimi endişelerinden bahseder. Buller, bu iddiayı desteklemek için
yaptıkları girişimler esnasında evrimsel psikologların alana ilişkin genel bir problem çözücüyü tanımlamak
konusunda başarısız olduklarını düşünmektedir. Örneğin, evrimsel psikologlar, bir alana ilişkin genel bir problem
çözücü ile aşırı genelleştirilmiş olan alana özgü bir problem çözücü arasında bir ayrım yapabilme konusunda
başarılı değildir.

Buller, bu noktada sosyal öğrenmeyi, problemlere karşı alana özgü çözümler üreten fakat kendisi alana ilişkin
genel bir mekanizma olan bir örnek olarak sunar. Bu örneği ikna edici bir şekilde anlatabilmek içinde biyolojik bir
analoji kullanır: bağışıklık sistemi bedenin pek çok farklı türdeki patojene karşı mücadele etmesine olanak
vermesi bakımından alana özgü genel bir sistemdir. Her ne kadar bağışıklık sistemi patojenlere karşı ürettiği
spesifik antikorlardan dolayı alana özgü cevaplar üreten bir sistem olsa da, tüm antikorlar tek bir alana ilişkin
genel sistem tarafından üretilirler. Bu ve benzeri pek çok sebepten ötürü pek çok uzman, ikinci türdeki
argümanların masif modülerite tezini yeterli düzeyde destekleyemediğini düşünmektedirler.

Fodor (2000) ve Kim Sterelny (2003) üçüncü türdeki argümana ilişkin birbirinden farklı yanıtlar geliştirmişlerdir.
Fodor’a göre uyaranların yetersizliği konusundaki argümanlar, “doğuştan olma” yönündeki ilgili iddiaları
destekleyebilecek içeriğe sahip olmalarına karşın modülariteye ilişkin destekleyici olabilecek bir içeriğe sahip
değillerdir; bu yüzden de bu argümanlar masif modülerite tezini desteklemek için kullanılamazlar. Fodor, alana
özgü oluş ve bir mekanizmanın enkapsülasyonu ve doğuştan geliyor olması durumlarının birbirinden kolayca
ayrılabileceğini iddia etmektedir, ki bu durum da doğuştan gelen “tümüyle genel öğrenme mekanizmaları”,
tek bir uyarana özgü “tümüyle enkapsüle mekanizmalar” ve bu ikisi arasında yer alabilecek her türlü
mekanizmanın var olmasına da olanak verir.
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 10/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Sterelny ise üçüncü tipteki argümanın genelleştirme hamlesini eleştirmektedir. Sterelny, dil becerilerimizin
açıklanması noktasında doğuştan gelen, alana özgü bir modülün varsayılması hamlesinin desteklenebilecek bir
tutum olduğunu, fakat sahip olduğumuz sorun çözmeye yönelik diğer pek çok davranışın bu tür modüller
varsayılmadan da gayet iyi bir şekilde açıklanabilecek olmasından ötürü dilin bu bağlamda bir tür istisna olduğu
görüşünü öne sürer (Sterelny 2003, 200).[5] (#qref-5)

Sterelny’nin karşı çıkışı, davranışsal repertuvarımıza ilişkin alternatif açıklamalara başvurmayı gerektirmektedir.
Örneğin, Sterelny bazıları atalarımız tarafından inşa edilmiş olan ve birçok sofistike bilişsel görevi yerine
getirmemizi sağlayan çevresel faktörlere başvurarak, halk psikolojisi ve halk biyolojisinin bu noktada işe yarar
açıklamalar sunabileceğini düşünmektedir. Eğer kendi pek çok farklı problemi çözebilme becerimizi herhangi bir
şekilde modüllere başvurmadan açıklayabiliyorsak, o zaman masif modülerite tezinin dibi oyulmuş gibi
görünmektedir. Sterelny bize özgü kaç tane özelliğin evrilmiş olabileceği konusundaki görüşlerini daha da
detaylandırarak masif modülerite tezi konusundaki eleştirilerini keskinleştirmektedir (bkz Sterelny 2012).

Sterelny, pek çok kişinin masif modülerite cinsinden açıklamasının yapılması gerektiğini varsaydığı sayısız insan
davranışının evrimini açıklamak için (örneğin ahlaki yargıların oluşturulması) kendi “evrim geçirmiş çırak” modelini
ortaya koyar. Cecilia Heyes masif modülerite tezini eleştirirken Sterelny’ninkine benzer bir yaklaşımı
benimsemektedir. Masif modüleriteye karşıt argümanlar sunmak yerine, kendisi halk psikolojisinin gelişimine
ilişkin masif modülerite tezine dayanmayan alternatif bir açıklamalar önerir (Heyes 2014a; Heyes 2014b).

Kaynak: Pixabay (https://pixabay.com/tr/photos/deniz-ocean-su-dalgalar-do%C4%9Fa-2565138/)

Heyes ve Sterelny, sadece masif modülerite tezini reddetmezler, bunun yanında herhangi bir modülerite tezinin
olumlu sonuçlar doğurması ihtimalinin de çok düşük olduğunu öne sürerler; fakat masif modülerite tezini
eleştiren pek çok uzman, zihnin belli ölçülerde modüler bir yapıya sahip olabilmesi durumunu mümkün
görmektedir. Evrimsel psikolojinin bu tür eleştirmenleri, herhangi bir türdeki modüleriteyi değil, sadece masif
modüleriteyi reddederler.

Günümüzde masif modülerite tezinin statüsüne ilişkin kayda değer bir tartışma vardır ve bu tartışmalardan
bazıları modüllerin karakterizasyonu meselesini merkeze almaktadır. Eğer modüller, ilk olarak Fodor’un (1983)
sunduğu tüm karakteristiklere sahiplerse, o zaman Fodor merkezi sistemlerin modüler olmayacağı konusundaki

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 11/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

tezinde haklı olabilir. Hem Carruthers (2006) hem de Barrett ve Kurzban (2006) modüllere ilişkin değiştirilmiş
bir karakterizasyon sunmaktadırlar ve karakterizasyonlarının masif modülerite tezine daha iyi hizmet ettiğini
düşünmektedirler.

Evrimsel psikoloji bilimi açısından modüllerin elverişli bir karakterizasyonun nasıl olabileceği konusunda henüz bir
uzlaşım yoktur fakat “modüleritenin dilinin bilişsel sistemler üzerine yapılabilecek olan üretken
tartışmalar için faydalı bir kavramsal zemin oluşturduğu” yönündeki daha ılımlı olan tez genel anlamda
kabul görmektedir (Barrett ve Kurzban 2006, 644).

Biyoloji Felsefesi vs. Evrimsel Psikoloji


Pek çok filozof evrimsel psikolojiyi eleştirmektedir. Bu eleştirmenlerin bir çoğu, evrimsel psikolojinini araştırma
geleneğinin adaptasyonculuğun son derece iddialı bir formunun savunulmasının mağduru olduğunu (Griffiths
1996; Richardson 1996; Grantham ve Nichols 1999; Lloyd 1999; Richardson 2007), savunulması mümkün
olmayan bir indirgemeciliği içerdiğini (Dupre 1999; Dupre 2001), modüllerile ilgili son derece kötü bir ampirik
kumarın oynandığını (Sterelny 1995; Sterelny ve Griffiths 1999; Sterelny 2003), son derece aceleci ve gevşek
bir uyum sağlama kavrayışına sahip olunduğu (Lloyd 1999; Lloyd ve Feldman 2002); ve tüm bu önermelerin
yanında daha pek çok önermeyi savunan (Buller 2005) (cf. Downes 2005)[6] (#qref-6) biyoloji felsefecileridir.
Tüm bu filozoflar Buller’ın görüşünün belli bir tür versiyonun savunmaktadırlar:

" Şahsen evrimsel teoriyi insan psikolojisine uygulamaya yönelik uğraşlar konusunda küstahça sayılabilecek
ölçüde hevesliyim” (2005, x).
[7] (#qref-7)

"
Fakat eğer biyoloji felsefecileri bu projenin arkasındaki temel fikre karşı Buller’ın ifadesinde de belirtildiği üzere
şüpheci bir tutum takılmıyor iseler, bu denli eleştirel bir tutum takılıyor olmalarının sebebi nedir?

Burada mevzubahis olan durum, evrimin nasıl tanımlanabileceği noktasındaki farklı görüşler ve buna bağlı olarak
da nasıl evrimsel hipotezler geliştirebileceğimiz ve bu evrimsel hipotezleri nasıl test edebileceğimiz konularıdır.
Evrimsel psikologlar için, evrimsel teorinin yaptığı en önemli katkı doğadaki açıkça görülebilen tasarıma ilişkin
getirdiği açıklama veya doğal seçilimden yararlanarak kompleks organların nasıl oluştuğuna ilişkin olan
açıklamalardır. Evrimsel psikologlar evrimsel hipotezler geliştirirken, ilk önce dünyadaki açıkça belirgin olan
tasarımları bulurlar (bu aşamada buna psikolojik düzenimizdeki tasarımlar diyebiliriz), ardından da bu belirgin
olan tasarımı sergileyen özelliğin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecek bir seçilimsel senaryo geliştirirler.
Evrimsel psikologların geliştirmiş olduğu hipotezler -ki bunlar çoğunlukla psikolojik kabiliyetlerimizle ilgili
hipotezlerdir- standart psikolojik metotlarla test edilirler. Biyoloji felsefecileri evrimsel psikologlara tüm bu
noktalar üzerinden karşı çıkarlar. Aşağıda, bu iki alanda da evrimsel psikolojiye karşı geliştirilmiş olan
argümanlardan bahsettikten sonra, evrimsel psikolojiye ilişkin felsefi eleştirilere karşı geliştirilmiş olan kimi
yanıtları değerlendireceğiz.

Adaptasyon, evrimsel psikoloji üzerine yapılan çoğu tartışmanın merkezinde yer alan bir kavramdır. Evrimsel
psikoloji alanındaki her kuramsal çalışma ilgili araştırma geleneğinin temel odak noktasının psikolojik
adaptasyonlar olduğu görüşünü savunur ve adaptasyonların ne olduğu konusunda bir açıklama getirmeye çalışır

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 12/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

(bkz. Tooby and Cosmides 1992; Buss ve diğerleri. 1998; Simpson ve Campbell 2005; Tooby ve Cosmides
2005). Evrimsel psikolojiye ilişkin felsefi eleştirilerin birçoğu evrimsel psikolojinin apatasyonlara ilişkin
yaklaşımına ve onun savunduğu adaptasyonculuk formundaki kusurlara işaret eder.

Gelin biyoloji felsefesi perspektifinden kimi temel noktaları gözden geçirelim. Elliott Sober’in adaptasyona ilişkin
tanımı şu şekildedir:

" Birpopülasyonun
popülasyonda t görevinin yerine getirilmesine yarayan c özelliği, sadece ama sadece günümüzde ilgili
üyelerinin c özelliğine sahip olmasının sebebi, atasal olarak c özelliğine sahip olunması
yönünde bir seçilimin olmuş olması ve bu c özelliğinin de t görevini yerine getirebiliyor olmasından dolayı
ilgili atasal formda bir tür uyumsal avantaj sağlamış olması durumları söz konusu ise bir adaptasyon olarak
değerlendirilebilir. (Sober 2000, 85).
"
Sober, bu noktada adaptasyon nosyonuna ilişkin faydalı olabilecek birkaç noktayı daha açıklığa
kavuşturmaktadır: Öncelikle, bir özelliğinin adaptif olmasıyla, o özelliğin bir adaptasyon olması durumlarını
birbirinden ayırabiliyor olmamız gerekmektedir. Pek çok özellik bir adaptasyon olmamasına rağmen adaptif
olarak değerlendirilebilir. Örneğin deniz kaplumbağalarının ön bacakları kumu kazarak içerisine yumurtaları
gömmek için son derece elverişli organlar olabilirler, fakat bu ön bacaklar yuva yapmak için geliştirilmiş olan
adaptasyonlar değillerdir (Sober 2000, 85). Benzer şekilde, belli özellikler günümüzde bir organizma için
adaptif olarak değerlendirilebilecek özellikler olmasalar bile, aslında adaptasyon olabilirler. Örneğin apandisimiz
veya mağaralarda yaşayan canlıların körelmiş gözleri gibi körelmiş organlar bu tür özelliklere örnek verilebilir
(Sterelny ve Griffiths 1999).

İkinci bir nokta ise, ontogenetik ve filogenetik adaptasyonlar arasında ayrım yapabilmenin gerekliliğine ilişkindir
(Sober 2000, 86). Evrimsel biyologların ilgilendiği türdeki adaptasyonlar, evrimsel süreçte ortaya çıkmış olan ve
organizmanın uyumunu etkileyen filogenetik adaptasyonlardır. Ontogenetik adaptasyonlar -ki yaşamımız
içerisinde öğrendiğimiz her türlü davranışta bu kategoriye dahildir- bir organizmanın kendisinden
faydalanabildiği bağlamda adaptif olarak değerlendirilebilseler de, ilgili anlamda adaptasyon değildirler.

Son olarak, adaptasyon ve fonksiyon terimleri birbirleriyle yakından ilişkili terimlerdir. Fonksiyona ilişkin önde
gelen görüşlerden birine göre -fonksiyonlara ilişkin etiyolojik görüşe göre- adaptasyon ve fonksiyon hemen
hemen eşvarlıklıdır; bir organın fonksiyonunu sormak demek, onun neden var olduğunu sormak demektir. Fakat
Cummins’in fonksiyonlara ilişkin görüşüne göre, adaptasyon ve fonksiyon eşvarlıklı değildir, ve yine onun
görüşüne göre bir organın fonksiyonunun ne olduğunu sormak, o organın ne yaptığını/ne işlev gördüğünü
sormaktır (Sober 2000, 86–87) (cf. Sterelny ve Griffiths 1999, 220–224).

Evrimsel psikologlar, psikolojik adaptasyonlara odaklanırlar. Evrimsel psikologların kuramsal çalışmalarındaki en


tutarlı temalardan biri şudur: “Adaptasyonlar, yani organizmaların fonksiyonel bileşenleri, […] şekilde,
tasarımlarındaki […] kanıt sayesinde saptanırlar: organizmanın yapısı ve çevre arasındaki hassas
eşleşmedir” (Hagen 2005, 148).

Psikolojik adaptasyonların evrimsel fonksiyonel analizler sonucunda saptanması, bir tür tersine mühendislik
işlemidir.[8] (#qref-8) “Tersine mühendislik, bir mekanizmanın tasarımını onun yerine getirdiği görevleri
analiz ederek anlamaya yönelik bir süreçtir. Evrimsel fonksiyonel analiz zihnin tasarımını, zihnin onları
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 13/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

çözmek için evrimleşmesi gereken problemlerin analiz edilmesi yoluyla yeniden inşa etmeye çalışan bir
girişim olması bağlamında bir tür tersine mühendisliktir.” (Buller 2005, 92).

Pek çok filozof evrimsel psikologların açıkça belirgin olan tasarım temelinde adaptasyonlara aşırı anlam yüklüyor
olma durumlarına karşı çıkmaktadır. Bu noktada Gould ve Lewontin’in (1979) öncülük ettiği, doğadaki belirgin
olan tasarımı açıklamak için adaptasyon miktarlarını kullanarak “test edilemez hikayeler” anlatılmasına yönelik
duydukları endişelere ilişkin görüşlerine başvurulabileceği gibi, Williams’ın (1966) biyolojik özelliklerin açıklanması
noktasında adaptasyonlara aşırı anlam yüklendiği yönündeki eleştirilerinden de kolaylıkla alıntılar yapılabilir.

Evrimsel fonksiyonel analizin test edilemez hikayelerin anlatılmasına elverişli bir ortam hazırlayabileceği görüşü
doğru olsa bile, bu durum evrimsel psikolojiye karşı öne sürülmüş olan en ilgi çekici problem değildir, daha pek
çok farklı problemin varlığı öne sürülmüştür. Örneğin, Elisabeth Lloyd (1999), Gould ve Lewontin’in
sosyobiyoloji analizlerinden yola çıkarak evrimsel psikoloji aleyhine bir eleştiri geliştirmiş ve evrimsel
psikologların adaptasyonculuğunun onları alternatif evrimsel süreçleri görmezden gelmeye ittiğini öne
sürmüştür.

Buller ise bu noktada evrimsel psikologların adaptasyonculuğuna ilişkin farklı diğer bir yaklaşım öne sürmüştür.
Buller’ın evrimsel psikologların adaptasyonculuğuna ilişkin geliştirdiği eleştirinin arkasında yatan görüş, onun
evrimsel düşüncede neyin önemli olduğuna ilişkin görüşlerinin arkasında yatan görüşlerden farklıdır (Buller
2005). Buller, evrimsel psikologların tasarımın üzerinde normalde durmaları gerektiğinde çok daha fazla
durduklarını ve ilgilendikleri özelliklerle ilgili olarak, evrimin devam etmekte olan bir süreç değil, artık durmuş bir
süreç olduğu şeklinde son derece tartışmalı bir varsayımda bulunduklarını düşünmektedir.

Sober’in adaptasyon tanımı, sadece organlara veya açık ve belirgin tasarım içerisinde kendini sergileyen diğer
özelliklere ithaf edilebilecek şekilde sınırlandırılmış bir tanım değildir. Bunların yanında, kuluçka büyüklüğü
(kuşlarda), kimi sosyal amaçlardan dolayı koordine bir şekilde birlikte hareket etme davranışı (schooling)
(balıklar), yaprak düzeni, kaynakların aranıp bulunmasına ilişkin stratejiler ve benzeri her tür davranış adaptasyon
sayılabilir (Seger ve Stubblefield 1996). Buller ise pek çok farklı türdeki fenotipik adaptasyonun, pek çok farklı
organizmada doğal seçilimin bir ürünü olarak ortaya çıkmış olmasından ötürü bir adaptasyon olarak
değerlendirilebileceği şeklindeki daha genel bir görüşü savunmaktadır.[9] (#qref-9)

Bu noktada Buller (ve diğer filozof ve biyologlar) ile evrimsel psikologlar arasındaki fark, doğal seçilimin
açıklayıcı kapsamına atfettikleri farktır. Evrim psikologlar için, doğal seçilimin nihai sonucu iyi bir şekilde
fonksiyon gören bir organken, evrimsel psikoloji eleştirmenlerine göre doğal seçilimin sonuçları organların
spesifik ve belirgin tasarım özelliklerinden davranışlardaki en genel yanıt verme profillerine kadar pek çok
özellikte kendini gösterebilir. Buller’a göre bu ikinci yaklaşım, insan davranışını açıklayabilecek pek çok evrimsel
hipotezin geliştirilebilmesine olanak vermektedir. Davranışlarımızı pek çok spesifik modüler mekanizmanın ortak
ürünü olarak açıklamakla kendimizi sınırlandırmak yerine, davranışlarımızı pek çok farklı özellik düzeyinde işleyen
bir seçilime dayanarak açıklamamız da mümkündür.

Evrimsel teoride asıl önemli olanın ne olduğuna ilişkin bu tartışma aynı zamanda, evrimsel psikologlar ile sadece
altlarında yatan mekanizmaların değil, davranışların kendisinin de adaptasyon olarak değerlendirilmesi
gerektiğini savunan davranışsal ekologlar arasındaki tartışmanın da merkezindedir (Downes 2001). Dahası, asıl

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 14/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

önemli olanın ne olduğu konusundaki bu görüş ayrılıkları, Sterelny’nin (Sterelny 2003) insan davranışını
açıklamaya yönelik olarak sunmuş olduğu çok geniş bir yelpazedeki sayısız alternatif evrimsel hipotezin ortaya
çıkmasına da sebep olmuştur.

Burada, şu noktaya da dikkat çekmek gerekir: Kendileri de adaptasyoncu olan Buller ve Strelny gibi filozoflar,
evrimsel psikologların adaptasyonculuğunu eleştirmemektedirler. Bunun yerine, evrimsel psikologların
benimsemiş olduğu adaptasyonculuğun son derece kısıtlı olan açıklayıcı kapsamını eleştirmektedirler (cf.
Downes 2015).

Kaynak: Pixabay (https://pixabay.com/tr/photos/g%C3%B6z-kahverengi-g%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm-kapatmak-4733793/)

Buller’ın evrimsel psikologların ilgilendikleri özelliklerin evriminin artık tamamlanmış olduğu şeklindeki
varsayımlarına yönelik eleştirisi, evrimsel kuramın doğru olarak anlaşılabilmesine yönelik endişeler ile evrimsel
hipotezlerin test edilmesine yönelik olan endişelerle de bağlantılıdır. Tooby ve Cosmides bu noktada Buller’ı
endişelendiren varsayımı şu şekilde ifade etmektedirler:

" Evrimsel psikologlar öncelikli olarak evrensel olanın tasarımını, yani insan olmamızın bir sonucu olarak
hepimizin paylaştığı evrim geçirmiş psikolojik ve nöral yapıyı araştırmaktadırlar. Evrim psikologları genellikle
genetik farklılıklardan dolayı değişkenlik gösteren insan özelliklerine daha az ilgi gösterirler, çünkü bu tür
farkların insan doğasının merkezinde yer alan evrim geçirmiş adaptasyonlar olamayacakları kabul
etmektedirler. Organizmaların tasarımında bulunan 3 farklı türdeki özellikten – adaptasyonlar, yan ürünler,
ifade varyasyonları – genetik varyantların sebep olduğu özellikler çoğunlukla, çok az adaptif önemi olan
evrimsel ifade varyasyonlarıyken, kompleks adaptasyonlar ise büyük ihtimalle ise türlerde evrensel olarak
bulunmaktadır (Tooby and Cosmides 2005, 39).
"
Bu düşünce şekli bize aynı zamanda evrimsel psikologların insan doğası görüşlerini de kavrama olanağı
sunmaktadır; evrimsel psikologlara göre "insan doğası" dediğimiz şey, evrensel olarak paylaşılan adaptasyonların
bir koleksiyonudur (bu konudaki diğer tartışmalar ve bu görüşe aykırı olan biyolojik temelli diğer insan doğası
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 15/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

anlayışları için bkz Downes ve Machery 2013).

Buradaki temel hata, adaptasyonlar içerisinde herhangi bir şekilde varyasyon bulunamayacağı şeklindeki
yaklaşımdadır. Bunun altında yatan temel neden ise son derece sınırlandırılmış bir adaptasyon anlayışına sahip
olunmasıdır. Adaptasyonlar doğal seçilim sonucunda ortaya çıkmış olan özelliklerdir ve her zaman için belli bir tür
içerisinde evrensel olan ve kendisini tasarımda açıkça sergileyen özellikler değillerdir (Seger ve Stubblefield
1996). Bunun bir sonucu olarak da, tıpkı Buller’ın yaptığı gibi, pek çok insan özelliğinin üzerinde seçilimin hala
işlediği fakat yine son derece makul bir şekilde adaptasyon olarak değerlendirilmelerinin doğru olabileceğini öne
sürmek mümkündür.

Son olarak, biyoloji felsefecileri açık bir şekilde pek çok farklı adaptasyonculuk çeşidinden bahsetmektedirler
(bkz. Godfrey-Smith 2001; Lewens 2009; Sober 2000). Bu farklı türdeki adaptasyonculukların bir kısmının
evrimsel araştırmanın nasıl yürütülebileceği üzerine belirli sınırlamalar getirdiğini düşünmek makul olsa bile,
Godfrey-Smith’in “açıklayıcı adaptasyonculuğu” farklı bir karaktere sahiptir (Godfrey-Smith 2001).

Açıklayıcı adaptasyonculuk, belirgin tasarımın doğal dünyamızı açıklama eylemi sırasında karşılaştığımız en büyük
sorulardan birisi olduğunu ve doğal seçilimin de bu tarz büyük bir soruya verilebilecek büyük (ve tek
desteklenebilir) cevap olduğunu öne süren bir görüştür. Açıklayıcı adaptasyonculuk görüşü çoğunlukla evrimsel
düşünceyi yaratılışçılık ve akıllı tasarımcılıktan ayırmayı hedefleyenler tarafından sahiplenilen bir görüştür ve
evrimsel psikologlar da bu görüşü genellikle kendi çalışmalarını daha kapsamlı sosyal bilimler alanlarında çalışan
meslektaşlarının çalışmalarından ayırmak için kullanırlar. Açıklayıcı “adaptasyonculuk” evrimsel psikolojiyi
doğadaki tasarımı açıklamaya çalışan diğer yaklaşımlardan ayırt etme konusunda etkili olsa da, evrimsel
açıklamaların nasıl aranması gerektiği konusunda çok açık sınırlandırmalar getirmemektedir (Downes 2015).

Dolayısıyla bu noktaya kadar dile getirilen anlaşmazlıklar, evrimsel açıklamaların doğası ve kapsamına ilişkin farklı
görüşlerle ilgili olan anlaşmazlıklar olmakla birlikte, hipotezlerin test edilmesine ilişkin tartışmalar konusunda da
etkileri görülebilen anlaşmazlıklardır.

Eğer evrimsel psikologların ilgilendikleri tüm özellikler evrenselse, o zaman bu özellikleri tüm insanlarda bulmayı
beklememiz gerekmektedir. Bu durum evrimsel psikologların kültürler arası psikolojik testlere neden bu kadar
önem verdiğini belli ölçülerde açıklamaktadır (bkz. Buss 1990). Eğer çok büyük çeşitlilikteki bir insan
popülasyonunda bir özelliğin bulunduğuna dair bir kanıt bulabilirsek, bu durum bizim ilgili özelliğin bir
adaptasyon olduğu yönündeki görüşümüzü destekleyecektir – adaptasyonların doğal seçilimin ürünü olan fakat
varyasyon göstermeyen organ benzeri özellikler oldukları şeklindeki varsayımımızı koruduğumuz sürece. Fakat
evrime, biyoloji felsefecilerin savunduğu daha geniş bağlamıyla bakıldığında, bu test etme metodu evrimsel bir
hipotezi test etmek için uygunsuzdur. Şüphesiz bu tür bir test etme belirli tercih profillerinin kültürlerarası
boyutta bakıldığında son derece yaygın olduğu gibi ilginç sonuçlar ortaya koyabilir, fakat bize ilgili tercihlerin
adaptasyonlar olduğu şeklindeki evrimsel hipotezin doğruluğu hakkında bir şey söyleyemez (Lloyd 1999; Buller
2005).

Eleştirmenlerin evrimsel psikologların hipotez test etme yaklaşımlarına ilişkin eleştirilerinden bir diğeri de,
evrimsel psikologların ilgili verileri açıklamakta son derece başarılı sayılabilecek ciddi alternatif hipotezlere
gerekli önemi vermedikleridir. Buller, kitabının pek çok bölümünü evrimsel psikolojinin hipotez test etme
yaklaşımlarının değerlendirilmesi için ayırmıştır ve onun eleştirilerinin birçoğunun merkezinde ilgili verileri

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 16/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

açıklama konusunda evrimsel psikolojinin hipotezleri kadar, hatta onlardan daha da başarılı olabilecek alternatif
hipotezlerin varlığı yer almaktadır. Örneğin, statüye bağlı olarak gerçekleşen sınıflandırıcı eş seçimi hipotezi, ona
göre evrimsel psikologların elinde bulunan bazı eş seçimi verilerini açıklamak için kullandıkları yüksek statü tercihi
hipoteziyle kıyaslandığında, söz konusu verileri daha iyi açıklayabilmektedir. Bu tartışma ampirik testlerin nasıl
anlaşıldığıyla bağlantılıdır. Bundan önceki tartışma biyoloji felsefesindeki kuramsal meselelerle daha yakından
ilişkilidir.

Giriş kısmında söylemiş olduğumuz üzere, bilim felsefecileri arasında evrimsel psikolojinin derinden kusurlu bir
girişim olduğu konusunda genel bir konsensüs vardır ve bazı biyoloji felsefecileri bu düşünceyi bize hatırlatmaya
hala devam etmektedirler (örn. Dupre 2012). Fakat ilgili konsensüs henüz tamamen sonuçlanmış değildir ve
bilim felsefecileri arasında evrimsel psikolojiyi destekleyen pek çok isim vardır. Evrimsel psikolojiyi savunmanın
bir yolu eleştirileri çürütmektir. Edouard Machery ve Clark Barrett (2007) bunu Buller’ın kitabına ilişkin olarak
yaptıkları incelemede son derece sert bir biçimde ortaya koymuşlardır. Evrimsel psikolojiyi savunmanın diğer bir
yolu ise onu çalışmaktır (en azından filozofların yapabileceği tarzda: teorik çerçevede). Bu, tam da Robert Arp’ın
yakın zamanda çıkmış olan bir makalesinde yaptığı şeydir. Aşağıda iki cevabı da kısaca değerlendireceğiz.

Machery ve Barrett (2007), evrimsel psikolojinin insan davranışını evrimsel açıdan anlamaya yönelik daha
kapsamlı bir girişimden ayrı olarak kendine özgü bir araştırma programı olduğu yönündeki görüşün doğru
olmadığını öne sürerek, Buller’ın evrimsel psikolojiyi eleştirirken açık bir eleştirel hedefinin olmadığını iddia
etmektedirler. Onlara göre, insan davranışı biyolojisi alanında çalışan pek çok kişi tarafından aynı prensip ve
yöntemler kabul edilmektedir. Örneğin, onların pek çoğu adaptasyoncudur. Fakat yukarıda da gördüğümüz gibi,
hem evrimsel psikologlar hem de davranış ekolojistleri her ne kadar kendilerine adaptasyoncu deseler de,
onların adaptasyonculuğa ilişkin farklı yaklaşımları onlara üretebilecekleri hipotez sayılarını ve adaptasyon olarak
değerlendirilebilecek özelliklerin sayısını dikte etmekte ve bu durum da onların hipotezlerini nasıl test
edeceklerini etkilemektedir. Araştırma gelenekleri, bazı genel kuramsal taahhütleri kabul edebilirler ama bunlar
halen farklı araştırma gelenekleridir.

İkincisi, Machery ve Barrett, Buller’ın geçmiş dönemlerde çevrenin evrimsel psikologların öne sürdüğü türdeki
psikolojik adaptasyonları üretebilecek kadar stabil olmadığı yönündeki argümanına da karşı çıkmaktadırlar. Onlar
bu argümanı, evrimsel bir silahlanma yarışının -örneğin av ve avcının- bulunduğu ortamlarda hiçbir türdeki
adaptasyonun ortaya çıkamayacağını iddia eden bir argüman olarak değerlendirmektedirler. Fakat buradaki
anlaşmazlıkta bana göre neyin tam olarak adaptasyon sayılabileceği konusundaki tartışmalardan
kaynaklanmaktadır. Buller stabil olmayan çevrelerde de adaptasyonların (doğal seçilimin bir ürünü olarak ortaya
çıkan özelliklerin) ortaya çıkıyor olduğu görüşünü reddetmemektedir. Onun iddia ettiği temel şey, bu tarz bir
evrimsel senaryonun sonucu olarak organ benzeri, spesifik bir amaca yönelik adaptasyonların ortaya çıkmasının
pek muhtemel olmadığıdır.

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 17/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Kaynak: Pixabay (https://pixabay.com/tr/photos/aslan-portre-erkek-yele-etobur-5230695/)

Arp (2006), hominid geçmişimizde, avlanmak için gerekli olan mızraklar gibi aletlerin yapımının gerektirdiği
ihtiyaçlara yönelik bir yanıt olarak geliştirilmiş olan bir psikolojik adaptasyon olan “senaryo görselleştirmesi”
dediği bir modüle ilişkin bir hipotez geliştirmiştir. Arp kendi hipotezini, onun yaklaşımının evrimsel psikolojiye olan
üstünlüğü bağlamında sunar ve kendi yaklaşımını bu bağlamda “Sınırlı Evrimsel Psikoloji” olarak ele aldığı
anaakım evrimsel psikoloji yaklaşımının karşısındaki “Geniş Evrimsel Psikoloji” olarak tanıtır. Bunun sebebi,
kendi yaklaşımının psikolojimizle ilgili arkeolojik kanıt ve gerçeklere de yer vermesidir.

Arp’ın hipotezi yenilikçi ve ilginç olmasına karşın, onu hiçbir surette kesin olarak savunmamaktadır. Bu durumun
sebeplerinden biri, Arp’ın temel stratejisinin kendi hipotezini, aynı verileri açıklamaya çalışan arkeolog Steven
Milthen’ın (1996) modüler olmayan “bilişsel akıcılık” hipoteziyle karşılaştımaya yönelik olmasıdır.

Buradaki temel bir sorun şudur ki, Milthen’ın görüşü, insanın alet yapma davranışına ilişkin olarak geliştirilmiş
sayısız alternatif evrimsel açıklamadan sadece birisidir. Arp’ın tezi Milthen’ın tezinden daha başarılı bir tez olsa
bile, Arp kendi tezini henüz Sterelny (2003;2012) veya Boyd ve Richerson’un (2005) alet yapımı ve alet
kullanımına ilişkin tezleriyle karşılaştırmamıştır, dolayısıyla da son derece makul alternatifler olabilecek bu tezleri
göz ardı etmemesi gerekmektedir. Bu alternatiflerin hiçbirisi de psikolojik modüller varsayımına dayanmadığı
için, evrimsel psikoloji bu noktada layıkıyla savunulmamıştır.

Ahlak Psikolojisi ve Evrimsel Psikoloji


Ahlak Psikolojisi alanı üzerine çalışmakta olan pek çok filozof ilgilendikleri konunun ampirik açıdan sıkıntılı bir
konu olduğunun farkındadır. Filozoflar, ampirik sonuçların ahlak psikolojisi alanında kullanılmasına ilişkin 2 ana
yaklaşıma sahiptir. Bu yaklaşımlardan biri ampirik sonuçları (ve ampirik temelli psikolojik kuramları) ahlak

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 18/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

psikolojisinin felsefi taraflarını eleştirmek için kullanmaya yönelikken (örn. Doris 2002), diğer bir yaklaşım ise
ahlak psikolojisine ilişkin hipotezler geliştirmek (deneysel psikoloji geleneğinde test etmek) için ampirik verileri
kullanmaya yöneliktir (örn. Nichols 2004).

Ahlak psikolojimizin bir kısmının (veya tümünün) doğuştan gelen becerilerden kaynaklandığını düşünenler için,
evrimsel psikoloji iyi bir ampirik sonuç kaynağı ve ampirik temelli kuramdır. Ahlak psikolojimizin yapısını
açıklamaya yönelik yaklaşımlardan biri, zihnin yapısına ilişkin masif modüler yaklaşımdan faydalanır. Bu yaklaşıma
göre, ahlaki yargılarımız her biri birer adaptasyon olan alana özgü psikolojik modüllerin bir ürünüdür ve hominid
atalarımızın (büyük ölçüde) sosyal hayatlarında karşılaştıkları beklenmedik olaylara karşı geliştirdikleri yanıtlar
sonucunda ortaya çıkmışlardır. Bu yaklaşım günümüzde ahlak psikolojisi alanında çalışmakta olan filozoflar
tarafından sıkça tartışılmaktadır. Bu tartışmanın örneklerinden biri aşağıdaki gibidir.

Cosmides (1989) hilekar saptama modülü[10] (#qref-10) adında bir modüle sahip olduğumuz şeklinde bir evrimsel
psikolojik hipotezi savunmaktadır. Bu modül, ahlaki konulardaki davranışlarımızın önemli bileşenlerini belirlemek
için geliştirilmiştir ve genel anlamda psikolojideki masif modüler görüşe de uymaktadır. Cosmides (Tooby ile
birlikte) hile yapmanın, toplum sözleşmesi ile birlikte hareket eden belli bir koşullu kuralın ihlali olduğunu öne
sürer. Sosyal Alışveriş, ortak bir faydanın sağlanması için var olan bir işbirliği sistemidir ve hilekarlar sosyal
alışverişi yöneten toplumsal sözleşmeyi ihlal ederler (Cosmides ve Tooby 2005). Belirli bir hile saptama
modülüne yönelik uygulanan seçilim baskısı, sosyal dünyada hilekarların var olması durumudur. Hilekar saptama
modülü, hilekarlara karşı geliştirilmiş olan bir adaptasyondur.

Hilekar saptama hipotezi pek çok eleştirel tartışmanın odağı olmuştur. Cosmides ve Tooby (2008), Ron Mallon
(2008) ve Fodor (2008) gibi kendi yaklaşımlarını eleştirenlere karşı, hile saptama yaklaşımının ardında yatan
aynı akıl yürütmeye sahip olan fakat o akıl yürütmeye daha genel çıkarımda bulunma kurallarını eklemiş olan
diğer hipotezlerle kıyaslandığında kendi hile saptama yaklaşımlarının daha modüler bir yaklaşım olduğunu öne
sürerek kendi tezlerini sabunmuşlardır.

Hilekar saptama hipotezine ilişkin bazı eleştiriler masif modüleriteye ilişkin genel anlamda yapılmış olan
eleştirilerin bir tekrarını içermekteyken, bazı eleştirmenler ise bu hipoteze ahlaki psikolojiye yönelik olarak
yapılmış bir katkı olarak değerlendirmekte ve farklı değerlendirmelerin ortaya çıkmasını arzulamaktadırlar.
Örneğin, Mallon (2008) kendi ahlaki psikolojimize ilişkin kavrayışımızı oluştururken, neyin gerekli olduğu
hususunda alana özgü genel bir kavrayışın tümüyle terk edilmesi yönündeki yaklaşımın uygunluğuna şüpheyle
bakmaktadır.

Bu konudaki tartışma da halen devam etmektedir (ahlaki psikolojimizin farklı veçhelerine ilişkin alternatif,
modüler olmayan açıklamaların bir seçkisi için bkz Sterelny 2012).

İnsan Doğası
Evrimsel psikoloji, insan doğasına ilişkin bir açıklama sağlamak için son derece elverişlidir. Yukarıda belirtildiği gibi
(Bölüm 1), evrimsel psikolojinin insan sosyobiyolojisine ciddi bir kuramsal borcu vardır. E.O. Wilson insan
sosyobiyolojisini bize insan doğası konusunda belli bir açıklama sağlayan bir alan olarak ele alır (1978). Wilson için
insan doğası, evrensel insan davranışı repertuvarlarının bir koleksiyonudur ve bu davranışsal repertuvarlar en iyi
şekilde doğal seçilimin ürünleri olarak anlaşılabilirler. Evrimsel psikologlar ise insan doğasını evrensel insan
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 19/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

davranışı repertuvarlarının bir koleksiyonu olarak değil, bu davranışların altında yatan evrensel psikolojik
mekanizmalar olarak ele alırlar (Tooby ve Cosmides 1990). Bu evrensel psikolojik mekanizmalar yukarıda
bahsedildiği üzere doğal seçilimin ürünleridir. Tooby ve Cosmides bu iddiayı şu şekilde dile getirir:

" İnsan doğası kavramı, türe özgü kompleks psikolojik adaptasyonların bir koleksiyonuna dayanır (1990, 17). "
Dolayısıyla evrimsel psikologlar için “insan doğası, insanlara özel ve insan popülasyonu içerisinde evrensel
olarak bulunduğu varsayılan bir psikolojik adaptasyonlar grubunu içerir” (Buller 2005, 423).

Machery’nin (2008) insan doğasına ilişkin nomolojik yaklaşımı, yine evrimsel psikologların anlayışına dayanır ve
bu anlayışa son derece benzerdir. Machery şunu söylemektedir: İnsan doğası, insanın kendi türünün evriminin bir
sonucu olarak sahip olmaya eğilimli olduğu nitelikler grubunu ifade eder” (2008,323). Machery’nin yaklaşımı
evrim geçirmiş ve evrensel olan (yani tüm insanlarda bulunan) özelliklerden destek almakla birlikte, sadece
psikolojik mekanizmalarla sınırlı değildir. Örneğin, Machery bipedalizmin de insan doğasının özellikler kümesinin
içerisinde yer aldığını düşünmektedir. Machery’nin görüşü hem sosyobiyolojinin hem de evrimsel psikolojinin
insan doğasına ilişkin görüşlerinin belli elementlerini içerir. Onun görüşü aynı zamanda, bu bahsedilen iki görüşün
de savunduğu bir özelliğin sosyal öğrenme veya kültürlenme yerine evrimin bir ürünü olmak zorunda olduğu
şeklindeki iddiayı da desteklemektedir (2008, 323).

Kaynak: Pixabay (https://pixabay.com/tr/photos/michelangelo-soyut-erkek-%C3%A7ocuk-71282/)

Evrimsel psikolojinin (ve nomolojik yaklaşımın) insan doğası anlayışına ilişkin bazı eleştirel meydan okumalar,
genel anlamda evrimsel psikolojiye ilişkin eleştirilerin ortaya çıkmasına sebep olan aynı endişelerden kaynaklı
olarak türemektedirler. 4. bölümde evrimsel psikolojiye ilişkin tartışmaların, adaptasyonların nasıl tanımlanması
gerektiğine ilişkin ve evrimde varyasyonun rolüne ilişkin anlaşmazlıklardan kaynaklandığı görmüştük. Bazı
eleştirmenler, evrimsel psikologları adaptasyonların varyasyon yaratamayacağını varsaymalarından dolayı
suçlamaktadırlar. Buller’ın (2005) evrimsel psikologların insan doğası anlayışına ilişkin eleştirisi varyasyonlara da
başvurmaktadır (Hull 1986; ve Sober 1980).

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 20/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Buradaki temel iddia şudur: İnsanlarda, tıpkı diğer organizmalar gibi, morfolojik, fizyolojik, davranışsal ve kültürel
varyasyonlar dahil olmak üzere çok geniş bir varyasyon sergilemektedirler (Amundson 2000). Buller, evrimsel
psikolojinin insan doğası yaklaşımının tüm bu varyasyonları ya görmezden geldiğini ya da onlara bir açıklama
getirme konusunda başarısız olduğunu iddia etmektedir (Lewens 2015; Odenbaugh yakında çıkacak olan
çalışması; ve Ramsey 2013). İnsan doğasını hepimizin paylaştığı bu ortak özelliklerle sınırlandıran ve onların
değişemeyeceğini iddia eden hiçbir yaklaşım, insan varyasyonuna ilişkin yetkin bir anlayış geliştiremeyecektir.

Buller’ın (2005) evrimsel psikologların (veya nomolojik yaklaşımın) insan doğası anlayışına ilişkin eleştirisi, pek
çok farklı boyut üzerinden değerlendirildiğinde ciddi bir çeşitlilik gösterdiğimiz ve sadece sabit ve evrensel
özelliklere dayanan bir insan doğası yaklaşımının bu varyasyonlara ilişkin herhangi bir açıklama geliştiremeyeceği
fikrine dayanmaktadır. Bu fikre göre insan doğasını anlayabilmek için, evrimsel psikologlar (örn. Barrett 2015),
antropologlar (see e.g. Cashdan 2013) ve filozoflar (örn. Griffiths 2011 ve Ramsey 2013) tarafından ortaya
koyulan ve savunulan insan varyasyonuna ilişkin de bir anlayış geliştirmemiz gerekmektedir. Bu noktada Barrett,
evrimsel psikologların insan doğası anlayışlarının onlara insan varyasyonuna ilişkin bir açıklama sunma konusunda
başarısız olduğu konusunda Buller (ve diğerleri) ile hemfikirdir. Fakat Barrett, bu durumu, insan doğasını
anlamaya yönelik bir girişimin tümüyle yıkılışı olarak ele almak yerine insan doğasına yönelik bir anlayış geliştirme
çabası esnasında karşılaşılan bir tür zorluk olarak değerlendirir. Barrett’ın kendi söylemiyle:

" İnsan doğası her ne ise, sahip olduğu tüm yönleriyle biyolojik bir fenomendir (2015, 321). "
Yani, insan doğası, sincap ve palmiye ağacı popülasyonlarının bulutlarından çok da farklı olan büyük ve
sallantıdaki bir buluttur. Bu yüzden insan zihinlerini ve davranışlarını anlamak için, ne kadar karışık olursa olsun,
kendi bulutumuzun niteliklerini anlamamız gerekmektedir (2015, 232). Bu yüzden de Barrett için insan doğası,
evrensel olarak paylaşılan sabit psikolojik özelliklerin bir toplamı olmak yerine, sahip olduğu tüm varyasyonlarıyla
birlikte tüm insan davranışları kümesinden oluşmaktadır.

İnsan doğasına ilişkin bu yaklaşım Wilson, Tooby ve Cosmides veya Machery’nin savunduğu yaklaşımdan çok
keskin bir şekilde farklı olmasına rağmen yine de kendisine pek çok eleştiri yöneltilmiştir. Bu eleştirilerin temel
dayanağı, bu tarz bir görüşün açıklayıcı bir niteliği olmayacağı ve bu görüşün özünde sadece insanların sahip
olduğu veya sahip olabileceği tüm özelliklerin uzun bir listesi olduğu iddiasıdır (bkz. Buller 2005; Downes 2016;
Futuyma 1998; ve Lewens 2015). Evrimsel psikologların görüşleri ve insan özelliklerinin açıkça görülen
varyasyonları arasındaki gerilime ilişkin tartışmalar evrimsel psikologların odaklandığı pek çok farklı alanda
devam etmektedir.

Bu çok geniş tartışmaya ilişkin diğer bir örnek, aşağıdaki 7. bölümde verilmiştir.

Evrimsel Psikolojinin Uygulamaları ve İleriki Tartışmalar


için Beklentiler
İngiliz edebiyatı, tüketici çalışmaları ve hukuk gibi pek çok farklı çalışma alanında evrimsel psikolojiden
faydalanılmaktadır (edebiyat ve hukuk alanındaki tartışmalar için bkz. Buss 2005, ve evrimsel psikoloji ve tüketici
çalışmaları alanının daha detaylı bir sunumu için bkz. Saad 2007). Bu bağlamda evrimsel psikoloji genellikle ilgili
https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 21/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

alanlarda gelişmek isteyen uygulayıcılara kaynak sağlayan bir alan olarak sunulur.

Filozoflar, evrimsel psikolojinin bu tür uygulamalarından bazılarına karşı ciddi eleştiriler yöneltmişlerdir. Buradaki
endişelerden biri, evrimsel psikolojinin genel bağlamda bakıldığında, evrim veya evrimsel teoriyle birleşik olduğu
düşüncesidir (bkz. Leiter ve Weisberg 2009 ve Downes 2013). Yukarıda, Bölüm 4’te değerlendirilmiş olan
tartışmada, evrimsel psikologlar ve evrimsel biyologlar arasında evrimin ne olduğuna ilişkin net bir anlayış
geliştirme konusunda ne gibi anlaşmazlıkların olduğu açık bir şekilde göstermişti. Evrimsel psikologlar hukuk ve
tüketici çalışmaları gibi bu alanlara evrimsel fikirler sunarak bu alanları güçlendirme önerisinde bulunmaktadırlar,
fakat gerçekte önerilen şey, evrimsel psikolojiye ilişkin spesifik bir yaklaşımın destekçilerinin savunduğu kuramsal
kaynakların bir seçkisidir.

Örneğin, Gad Saad (2007), tüketici çalışmaları alanının adaptif düşünceye ilişkin eklemelerden (belirgin
tasarıma bakarak ve tüketici davranışını açıklamaya yönelik hipotetik evrim geçirmiş modülleri kullanarak) ciddi
şekilde faydalanacağını iddia etmektedir. Çoğu kişi bu çabayı en geniş anlamıyla evrimsel teori ve tüketici
çalışmaları arasında bağlantı kuracak bir çalışma olarak görmemektedir (Downes 2013). Tartışmalı kuramsal
görüşleri yüceltmek zaten son derece problematiktir; fakat sırf evrimsel psikolojiyi uygulayabilmek amacıyla
tümüyle güvenilmez olan bir çalışmanın desteklenmesi noktasında çok daha büyük endişeler ortaya
çıkmaktadır.

Owen Jones (2000; 2005), hukukun ileride evrimsel psikolojinin uygulamalarından faydalanacağına inanan
birisi olarak, Randy Thornhill ve Craig Palmer’ın (2000) büyük ölçüde itibarsız bir görüş olarak değerlendirilen,
tecavüzün örnek niteliğinde bir evrimsel eser olarak nitelendirebileceğimiz bir adaptasyon olduğu şeklindeki
görüşlerini desteklemektedir. (bkz.Waal 2000, Coyne ve Berry 2000, Coyne 2003, Lloyd 2003, Vickers ve
Kitcher 2003, ve Kimmel 2003). Dahası Jones (2000), Thornhill ve Palmer’ın çalışmasını eleştirenlerin bilim
insanı ve evrim kuramcısı olarak herhangi bir itibarı olmadığını söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Bu iddia, Jones’un
evrimsel teoriye ilişkin son derece geniş bilimsel (ve felsefi) literatürden ciddi şekilde uzak olduğunu
göstermektedir (Leiter ve Weisberg 2009).

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 22/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

Kaynak: Pixabay (https://pixabay.com/tr/photos/pasifik-otel-pan-ay%C4%B1-ma%C4%9Fazalar-364021/)

Evrimsel psikolojiyi geliştirmeye yönelik çabaları gözlemlemenin dışında, evrimsel psikoloji üzerine felsefi
çalışmalar yapmanın faydalı olacağı pek çok farklı alan vardır. Yukarıda ahlak psikolojisi alanındaki çalışmalara
ilişkin olarak verilmiş olan örnekler, son derece hızlı gelişmekte olan bu alanın sadece çok küçük bir kısmını
göstermektedir. Ahlak psikolojimize ilişkin anlayışımızı etkileyen ve felsefi incelemelere ihtiyaç duyan çok sayıda
ampirik hipotez vardır (Hauser 2006 bu hipotezlerin pek çoğuna ilişkin bir araştırmayı içerir). Ayrıca ahlak
psikolojisi ve duygular üzerine olan çalışmalar, evrimsel psikoloji ve ilgili alanlar üzerine olan çalışmalarla bir araya
getirilebilir.

Griffiths (1997), felsefi ilgisini evrim ve duygular üzerine yöneltmiştir ve bu konuda ahlak psikolojisiyle de daha
yakın temas içerisinde olan bir çalışma Nichols (bkz. 2004 yılındaki çalışması) tarafından ortaya koyulmuştur.
Zihin felsefesi alanında ise hala modüller konusuyla ilgili yapılabilecek pek çok şey vardır. Biyolojik ve psikolojik
modül anlayışlarına ilişkin bütünleştirme çabaları ise günümüzde fazlasıyla ilgilenilen ve ileride de son derece
faydalı bir biçimde ilgilenilmeye devam edilebilecek konulardır (örn. Barrett ve Kurzban 2006; Carruthers 2006)
ve biyoloji ile psikolojiyi genetik aracılığıyla birbirleriyle ilişkilendirmeye yönelik çalışmalar ise geleceği son derece
parlak olan diğer bir alandır (örn. Marcus 2004).

Bilim felsefesinde, gelecekte evrimsel psikolojiye ilişkin yeni pek çok eleştirinin daha artarak çıkacağından
eminiz; fakat şu da unutulmamlıdır ki, insan davranışı biyolojisine ilişkin son derece çeşitli ve kuramsal açıdan
farklı olan yaklaşımlar arasındaki ilişkileri inceleme noktasında günümüzde görece az gelişmiş bir felsefi
araştırma alanı mevcuttur. (Downes 2005; Griffiths 2008; ve Brown ve diğerleri 2011). Evrimsel psikologlar,
kendi çalışmalarını davranışsal ekologların, gelişimsel psikobiyologların ve diğer uzmanların (ör. Buss 2005; Buss
2007) çalışmalarıyla beraber sunmaktadırlar, fakat insan davranışı biyolojisi alanında ortaya konulacak bütünleşik
bir açıklama girişiminin karşılaşacağı kuramsal sorunlarla layıkıyla yüzleşmemektedirler.

Son olarak, biyolojik temelli yaklaşımları savunanlar ve diğer sosyal bilimciler arasndaki tartışmalar gittikçe
hiddetlenirken, çoğu filozof evrimsel psikolojinin toplum ve kültüre ilişkin daha geniş ve interdisipliner bir alana
potansiyel entegrasyonu konusuna pek fazla kafa yormamaktadır (fakat evrimsel psikoloji ve inşacılık ile ilgili
olarak bkz. Mallon ve Stich 2000). Bu durumun tam tersine feminist filozoflar, bu tarz olası bir entegrasyon
üzerinde dikkatle durmuş ve evrimsel psikolojiye ilişkin feminist eleştiriler öne sürmüşlerdir (bkz. Fehr 2012,
Meynell 2012 ve “feminist biyoloji felsefesi” başlığı). Gillian Barker (2015), 4. Bölümde bahsedildiği şekliyle
evrimsel psikolojiye karşı geliştirilmiş olan evrimsel temelli bazı eleştirilere katılmaktadır, fakat aynı zamanda
evrimsel psikolojiyi diğer sosyal bilimlerle ilişkili olarak değerlendirmektedir. Barker, aynı zamanda evrimsel
psikolojiye ilişkin yeni bir eleştirel değerlendirme daha ortaya koymaktadır. Ona göre evrimsel psikoloji, şu anda
uygulandığı şekliyle, insan gelişimiyle alakalı sosyal politikalar geliştirme noktasında faydalı bir rehber değildir.

Shackleford ve Weekes-Shackleford’un (2017) evrimsel psikolojik bilimler alanındaki meselelere ilişkin dev bir
makale koleksiyonunu barındıran çalışması, bu alandaki eleştirel tartışmalara vakıf olmak isteyen filozoflar için
son derece faydalı bir kaynaktır. Pek çok evrimsel psikolog, varyasyonların kendi alanlarındaki bazı son derece
yerleşik hale gelmiş yaklaşımlar için yarattığı zorluğun farkındadır. Bu mesele, 6. Bölümde belirtilmiş olduğu
üzere gelişmekte olan insan doğası anlayışlarına ilgi duyanların karşılarına çıkmakta olduğu gibi, aynı mesele
evrimsel psikologların açıklamaya çalıştığı ve varyasyon sergileyen pek çok insan davranışı söz konusu

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 23/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

olduğunda da gündeme gelmektedir. Örneğin, insan agresyonu pek çok farklı boyutta varyasyon
göstermektedir ve bu farklı türdeki varyasyonların her biriyle yüzleşmek ve onlara bir açıklama getirmek pek çok
evrimsel psikolog için çok ciddi bir meydan okumadır (Downes ve Tabery 2017).

Evrimsel psikolojinin insan davranışını evrimsel bir temelde açıklamaya yönelik sayısız yaklaşımdan sadece biri
olduğu düşünülürse, evrimsel psikoloji alanındaki en umut verici eleştirel tartışmaların, evrimsel psikolojiden
yararlanarak ortaya konmuş olan hipotezleri, diğer evrimsel yaklaşımlardan faydalanarak ortaya konulmuş olan
hipotezler ve daha geniş bir inceleme anlayışına sahip olan sosyal bilimlerdeki diğer yaklaşımlardan üretilmiş olan
hipotezlerle karşılaştırmaya yönelik çalışmalardan kaynaklı olarak ortaya çıkacağını düşünmek makuldür.
Stephan Linquist (2016), bu yaklaşımı evrimsel psikologların namus kültürü üzerine olan çalışmalarına
uygulamaya çalışır. Linquist, kültürel evrim alanına ait ve evrimsel psikolojinin hipotezlerinden daha açıklayıcı
görünen hipotezler sunar. Evrimsel psikoloji ve kültürel evrim arasındaki tansiyonun filozofların dikkatini
çekmeye devam edeceği aşikardır (kültürel evrime ilişkin güzel bir giriş ve kültürel evrime ilişkin alternatif
yaklaşımlar için bkz. Lewens 2015).

Son olarak, bilim felsefecileri, hiç şüphesiz diğer felsefe alanlarında yer alan evrimsel fikirlerin yeterliliğini ve
güvenilirliğini kontrol etmeye devam edecektir. Özellikle biyoloji felsefecileri, filozofların sahip oldukları evrimsel
fikirleri evrimsel biyoloji yerine evrimsel psikolojiden elde etmeleri durumuna hala kuşkuyla yaklaşmaktadırlar.
Philip Kitcher (2017) bu endişeyi Sharon Street’in (2006) evrime başvurduğu tarz bağlamında dile
getirmektedir. Kitcher, Street’in kendi ilgilendiği özelliklerin nasıl ortaya çıkabileceği konusuna bir açıklama
getirmeye çalışırken, “insan evrimi hakkında hali hazırda neyin bilindiğine” (2017, 187) ilişkin bilgilere
dayanmıyor olmasından dolayı endişe duyduğunu belirtir.

Yukarıda da belirtildiği üzere, Machery’nin nomolojik insan doğası yaklaşımı (2008; 2017), kendisinin evrim
geçirmiş özellikler fikrini evrimsel biyolojiden değil de evrimsel psikolojiden almasından kaynaklı olarak
eleştirilmektedir. Barker (2015) da yine filozofları ve sosyal bilimcileri sadece evrimsel psikologların sunduğu
kuramsal yaklaşımlardan faydalanmak yerine, evrimsel biyoloji tarafından sunulan son derece geniş yelpazedeki
kuramsal kaynaklardan da yararlanmaya teşvik etmektedir.

Notlar
1. Buller burada “evrimsel psikoloji” derken belirli bir “paradigmadan” bahsetmektedir. Bu yazıda Laudan’ın
“araştırma geleneği” terminolojisinin tercih edilmesinin sebebi, araştırma geleneklerinin paradigmalardan
daha akışkan bir yapılarının olması durumudur ve Laudan da farklı kuramsal kaynakların farklı araştırma
gelenekleri tarafından kullanılabilmesine izin vermektedir.

2. Etoloji bu düşünce şeklinden uzun bir zaman önce uzaklaşmıştır(Ereshefsky 2007).

3. Masif modülerite tezi söz konusu olduğunda karşılaşılan durum ile düşünce dili hipotezi ( The Language
of Thought Hypothesis) söz konusu olduğunda karşılaşılan durum arasında bir benzerlik vardır. Her iki
hipotez de argümantasyonlar temelinde ilerlemektedir. Austin Booth düşünce dili hipotezinin transandantal
bir argüman gibi göründüğünü öne sürmüştür(Booth 2004).

4. Evrimsel psikologlar doğuştan olma konusunda farklı yaklaşımlar da önermektedirler.

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 24/25
11.02.2024 12:31 Evrimsel Psikoloji: İnsan Davranışlarının Evrimsel Kökeni Hakkında Ne Biliyoruz? - Evrim Ağacı

5. Buller bu argümanın da bir versiyonunu sunmaktadır(2005, 157–158).

6. Bu evrimsel psikoloji hakkındaki devasa eleştirel literatürün küçük bir alt kümesidir.

7. Richard Lewontin (1998) bu noktada çok daha şüpheci bir tutum takınmakta ve son derece etkili bir
şekilde evrimsel psikolojinin mümkün olmadığını iddia etmektedir.

8. Burada Buller’ın(2005) yaklaşımı takip edilmektedir. “Tersine mühendislik” terimi evrimsel bağlamda
bakıldığında ilk olarak Daniel Dennett tarafından kullanılmıştır( 1995’teki çalışmasında bu kavramı açıklamış
ve detaylandırmıştır). Steven Pinker da (1997) evrimsel psikoloji alanındaki pek çok kişi gibi bu yaklaşımı
desteklemektedir.

9. Peter Godfrey-Smith (1996) bu fikri detaylıca değerlendirmiştir ve bu fikrin geliştirilmiş bir versiyonu
Sterelny(2003)’te bulunabilir.

10. Cosmides’in hipotezi ilk olarak ahlak psikolojisi bağlamında değil, akıl yürütmenin psikolojisi bağlamında
geliştirilmiş ve test edilmiştir. Kendisi hile saptama modülünü, akıl yürütme gereken görevlerle ilgili
performanslarımızın, sosyal alışveriş açısından yeniden düzenlendikleri durumlarda dramatik bir biçimde
yükseldiği olgusunu açıklamak için geliştirmiştir.

Kaynaklar ve İleri Okuma

a. Çeviri Kaynağı: Stanford Encyclopedia of Philosophy (https://plato.stanford.edu/entries/evolutionary-psychology/) | Arşiv Bağlantısı


(https://web.archive.org/web/*/https://plato.stanford.edu/entries/evolutionary-psychology/)

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 11/02/2024 12:23:46 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı,
birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra
yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9010

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir,
kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve
değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve
Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin
diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Copyright Information

https://evrimagaci.org/evrimsel-psikoloji-insan-davranislarinin-evrimsel-kokeni-hakkinda-ne-biliyoruz-9010 25/25

You might also like