Professional Documents
Culture Documents
Denis Guedj - Metrenin İcadı-Kabalcı Yayınevi (1998)
Denis Guedj - Metrenin İcadı-Kabalcı Yayınevi (1998)
';
•
I
DENIS GUEDJ
• •
ICADI
•
• •
1
'
.
•
. . '
Denis Guedj
METRENİN İCADI
•.
,·'
LA Mtridienne M
ISBN 975-7942-95-2
Birinci Basım: Kabalcı Yayınevi 1998
,
KABALCI YAYINEVI
Himaye-i Etfal Sok. 8-B
Cağaloğlu 34410 lSTANBUL
Tel: (0212) 526 85 86 Faks: (0212) 513 63 05
DENIS GUEDJ
• •
(1792-1799)
Ya da Devrim zamanında Fransa'yı bir baştan başa geçip
birbirleriyle buluşan J.-B. Delambre ile P. Mechain'in yeni bir
.
.
Geniş yolun ucunda, yükü ağır iki araba, birbirlerine arkaları dö
nük, kalkışa hazır biçimde bekliyordu. Renkleri dışında birbirlerinin
eşiydiler: Biri yeşil, diğeri ise bakır rengiydi. Arkalarında tuhaf, ko
caman birer sandık vardı. Arabaların çevresinde küçük bir topluluk
oluşmuştu: Ünlü kimyacı Lavoisier, Yasama Meclisi üyesi filozof
Condorcet, fizikçi La Borda Beyi ve bir kadınla üç çocuğundan oluşan
•
Lavoisi�r üzüntülü bir sesle: "Ya ben? Ben Paris'te kalıyorum,'' di
yerek ikisine de birer çekmece uzattı. Çekmecede değerli kağıtlarla al-
s
•
ME"ffiE NIN iCADI
tın ve gümüş nakit para vardı. Sonra sıra Borda'ya geldi; o da yolcu
lara, içinde birer serbest geçiş izin kağıdı ve kral tarafından imzalan
mış tavsiye mektupları bulunan iki cüzdan verdi.
söyledi.
•
lkisi birden:
dünyanın dayanağı diye anlatılan dört ana ôğeden biri, bir bileşik ci-
simden başka bir şey değilmiş. Bölünmez öğelere, başka cisimlerin
üzerinde yer alan o soylu cisimlere inanmaya paydos! Bu, bir devrim
6
METRENiN iCADI
•
içine "soyluluğun cicileri"ni atmışlardı; düklere, markilere, vikontla-
ra, karılarına ail soyluluk beratlanndan, icazetlerden oluşan çok bü-
yük bir yığın, XVI. Louis'nin heykelinin dibinde, alevleri heykeli ya-
. '
laya yalaya kül olup gitmişti. Kafa vergisi çıkarılmıştı. Ülke toprak
larının tümü üzerinde, hiçbir yerde, tek bir köle bulundurıcıa özgür
•
METRENiN iCADI
bağ, iki bağ diye satılırken, odun kömürü arabayla. topraktan çıkan
kömür çuvalla, sarı yonga fıçıyla, yapı kerestesi götürü pazarlıkla ya
da kalas sayısıyla satılıyordu. Yine şarap yapmada kullanılan meyve
ler ve tuz ayrı ölçülerle satılıyordu; kirecin satış birimi puanson,t
'
8
METRENiN lCADl
"lki ayrı ağırlık ve iki ayrı uzunluk ölçüsü!" Bu, tam bir eşitsizli
·. ği gösteriyordu. Devrim yönetimi, 1 576 \'e 1789 yıllarındaki etats
\ . .
Fransa'da tek bir arşın, tek bir kadem, tek bir ağırlık ve tek bir uzun
luk ölçüsü olması"nı isteyen dilekleri göz önüne alarak her şeyi tek
· biçim yapmaya karar verrnişti. Alışverişte kolaylığı ve ticaret işlem-
•
}erinde bütünlüğü sağlayan tek bir biçim ve tek bir sistem getirmişti.
Tranchot büyük bir fiziksel dirence sahip, inatçı, ehil bir toprak
· adamı diye bilinirdi. Uzun süre dağlık yörelere gidip gelmiş olması,
' '
Eski rejimin bir ç�it danışma meclisi; belirsiz aralıklarla toplanırdı. -ç.n.
9
•
'
MEnENlN iCADI
Araba öyle sert bir fren yapmıştı ki, Tranchot oturduğu yerden
karşıya fırlamış, bu arada da Mechain'in koluna hızla çarparak adeta
ezmişti. "Yurttaşlar, geçiş kağıtlarınız!" Karşılarında duran ulusal
· muhafız subayının ağzından çıkan bu buyruk öyle yanıt isteyen tür
den değildi. Mechain kırılmış masacığa baktı, acıyan kolunu ovuştur
du, sonra haritayı yerden alıp hiç düşünmeden buruşuklarını düzelt
meye koyuldu. Subay buyruğunu yineledi. Tranchot, gözleri ışıktan
kamaşmış olarak kalktı; kapının aralığından güneşte panldayan bir
tüfek namlusu gördü. Arabanın etrafı sarilrnıştı. Mechain susuyordu;
•
. 10
METRENiN iCADI
masını öngören bir Kurucu Meclis kararı vardı. Onu öne sürüyordu.
Subay direnemedi, Essonnes köyüne gidipı -neyse ki köy yakındı
muhtar gibi bir şey olan Belediye Başkan Yardımcısını çağırdı.
11
METRENiN le.ADI
du.
.
Borda, kısa süre önce pek şaşırtıcı bir aracı uygulamaya koymuştu:
12
,,
MEffiENIN iCADI
13
METRENiN iCADI
içinde insanlara ya da olaylara bağlı olacak herhangi bir şeyi kabul et-
memeye kararlıydılar. Böyle bir dizge. yalnız bi� ulusun malı olma
yacağına göre. büliin ülkelerin bunu benimsediğini gönııekle övüne
ceklerdi. Evet, doğadan başka nerede bu nitelikler bulunurdu? Doğa
nın içinde de, değişmezliğe, evrenselliğe, sonsuzluğa kefil olabilecek.
yerküreden başka bir şey var mıydı?
14
METRENiN iCADI
mıştı.
• •
koşup gidiyor, okun iki yanındakiler hiçbir şeye bakmadan onu izli
duğu bilinirdi. Aynı oka koşulmuş şu iki hayvan gibi, adımlarını bir-
.
zaman da aynı odayı. Tam bir evlilik� Kendi benzetmesine kendi gül-
.
verdim." •
bile." Kışkırtıcı bir tonla, "o devam edecektir," dedi. uHem Yüzbaşı
1 .
15
•
METRENiN iCADI
Hemen hemen gece olmuştu. Bir sonraki mola yerine daha çok
vardı, ama bakır rengindeki araba kıpırdamamıştı. Otların üzerinde
oturan arabacı, piposu ağzında, Mechain'in karar vercııesini bekliyor
du. Kuzeye hareket mi, Paris'e dönüş mü, yoksa güneye devam mı?
Ayağa kalktı. Astronoma "işinize karışmak istemem, üstüme vazife
değil ama, galiba o haklı," dedi, "bütün bu olaylar bugünden yarına
.
durulacak gibi değil, inanın bana, hem böylesi çok daha iyi olur."
16
METRENiN iCADI
. .
17
•
•
•
- 2 -
•
18
•
METRENlN iCADI
•
'
daha elli yıl olmastna karşın yıkılma tehlikesi gösteriyordu; öyle ki,
•
bir tanesi dışında çanlarını indirrnişlerdi. O kalan da, hem ahşap hem
k<lgir yapıyı sarsmayı göze almadan çalınamıyordu. Delambre ile
nı kendisini hemen o gün kabul etti. Neyse ki, bu Başkan Ulusal Mec
lis'te üyelik yapmış, hatta boylamın ölçülmesiyle ilgili kararların çık-
'
rinden biri oldu. Paris'te geçirecekleri süre için bir çözüm bulW1du-
19
MEraENlN lCADI
20
•
METRENiN iCADI
.
lesini yüksek sesle okuyordu. Her zamanki ateşli biçemiyle yazar, "fi-
zikçileri doğanın tüm olaylarını tek bir etkene bağlamaya iten o sis
_
temler hastalığı"nı eleştiriyordu .
.
Prusya şivesiyle konuşan biri: "Şaşacak ne var?'' dedi; Marat hiç-
bir zaman birlikten yana olmamıştır ki.. . Tutarlılık gösteriyor adam.
Fizikte de birliğe karşı çıkıyor. " .
Kusursuz bir Amerikan şivesiyle konuşan genç bir adam gülerek:
"Marat birliğe, Condorcet oyda birliğe, ben de biçimde birliğe karşı
yız,n dedi.
Konuşan, bağımsızlık savaşı kahramanlarından Thomas Payne'ydi.
Prusyalı. ise her şeyi, adını· bile bırakıp Devri�e katılmış zengin bir
,
barondu. Borda, oraya ilk kez gelen Delambre a "Kendine Anacharsis
dedirtir," diye bilgi verdi. "Güzel kadın da ev sahibemiz Sophie."
21
METRENlN iCADI
Delambre, soru selini durdurnıak ister gibi eliyle bir hareket yap-
tı. Umutsuzca Borda'yı anyordu. O, bir kenarda durrnuş, seyrettikle
rinden keyif aldığı belli, öyle duruyordu. Delambre bakışlarıyla yar
dımını istediyse de o, tavrını hiç saklamadan muzipçe büfeye doğru
yürüdü.
Sonunda Delambre, Borda'nın desteği olmaksızın sorulara yanıt
,
22
METRENiN ICAD(
,,
kullanabileceğimize güvenimiz büyü.k, dedi. "Her ne kadar jon
·
quieres köyünde nirengi noktası diye aldığı bir değirrnen bugün, bi
23
METRENiN iCADI
:
.
1
kıyordu. Birden, yanı başında Borda belirdi: �Buldum!" Delambre, şa-
, ,
şırarak bakınca, "Metre. dedi. "Adına METRE deriz. . Geldiği gibi de
kayboluverdi. Borda'nın Latin kökenli bir sözcük seçmesi Delamb re·ı·
şaşırttı; her ikisi de Yunancaya tutkuyla bağlıydılar. Yine de tek bir
noktada ayrılırlardı: Borda Ilyada'yı, Delambre Odise'yi tercih ederdi.
Tuileries Sarayı'nın ışıkları Seine'in dingin sulannda oynaşıyordu.
Ertesi gün Dammartin-en-Go�le'e gitmek üzere Paris'ten aynlıyordu.
•
'
24
an kulesi ne kadar dar olursa, o kadar iyi bir nirengi nok
tası olur. Dammartin-en-Goele Kilisesi·ninki bu türdendi.
Bir türlü sonu gelmeyen helezon merdiveni çıktıkça De-
.
25
METIU:NIN iCADI
dir," dedi. Tüm Somme ilinde jeanne d'Arc'ın hapsedildiği o ünlü ku-
leyi bilmeyen var mıydı?
-
"lki yüzyıl geçmiş, hala gemi direği kerestesi gibi. Sehpayı bura
}'a kuracağız."
26
ME1RENIN iCADI
27
•
METRENiN iCADI
.
28
'
METRENiN iCADI
paklarını kapayıp aracı tertemiz beyaz bir bezle örttü. Bir süre çan
'
29 •
•
METRENiN ICADl
Kocaman iki sopanın arasında gerilmiş büyük bir bez taşıyan dön
adam ağır adım ilerliyorlardı. Bezin üzerinde acemi bir yazıyla yazıl
mış. "Özgürlük, Eşitlik . . . " sözcükleri okunuyordu. Üçüncü sözcük
-
30
METRENlN iCADI
. .
mıştı. Her erkek, her kadın bunu bir yardım çağrısı olarak duymuş-
.
.
31
METRENiN iCADI
defteri koyarak:
32
METRENiN iCADI
nında duran tel çerçeveli gözlük takmış delikanlıya döndü, "Ne yaz- .
mışlardı?" diye sordu. Genç adam çerçi çantasından bir gazete çıkar
dı: "Şöyle demişler . . . " Tümceyi arıyordu . . . "Tamam , şöyle demişler
33
METRENiN iCADI
,
·belleklerden silinmeyecek bir öç alınacaktır." Konuşmacı:
34
METRENiN le.ADI
kontu!''
Hepsi Kontu bilirlerdi. Çok değil, daha dört yıl önce, tüm yöre
onun egemenliğindeydi; şatosuna giderken arabasının köyden geçişin
de, yerlere kadar eğilinir, başlıklar çıkarılırdı. Öfkeli bağırışlar yük
seldi. Öfke, kızgınlık, üzüntü, utanç; her şey vardı. Dammartin'in adı
bile yüzyıllardır Conde adına bağlıydı; yüz karası, köye ve köylülere
mal edilecekti.
Paris'e varrı1ak beş saat alacaktı. Bellet tam arabaya bineceği sıra
da, birinin kendisine seslendiğini duydu: "Paris'e mi gidiyorsunuz?"
Soran, handa birkaç kez gözüne ilişmiş olan bir adamdı.
Adam, Bellet'nin yanına oturdu. Araba hareket etti. Bir kadın onla-
ra doğru koşuyordu.
"Şu�u alsana. Louis,11 diyerek bir somun köy ekmeği uzattı. '�Pa
ris'te yiyecek hiçbir şeyleri kalmamış. "
35
METRENiN iCADI
"Mühendisim.''
Düzenli bir şakırtı sözünü kesmişti. Yol kenarında ıızanan bir tar
lada tuhaf bir makine ilerliyor, çevresinde bir anız bulutu uçuşuyor
du. Bu, tek bir hayvan tarafından işletilen bir çeşit değiırııendi. Bellet
arabayı durdurdu.
\'e daha önceden bir parçasını kopardığı ekmek somununu uzattı. "Ye
ni bir şey. lngiltere'den getiriyorlarrnış. Üzerinde işlediği toprak, es
kiden Conde'nindi."
gönüllülerle gitmediniz, değil mi?" diye sordu. Louis başını eğip bel
li belirsiz bir sesle: "Ben giderdim ama, dedi, "üç çocuğum var, ana
ti
36
METRENlN !CADI
'
Hiçbir şey! Hiçbir şey yoktu; hiçbir ateş görülmüyord u. Şaşırdı; dür
bünü ayarlayıp doğrultusunu yeniden belirledi. Herhalde Bellet gecik
mişti, malzemeyi yerleştirznek için hesapladık]an zaman yetmemiş '
olacaktı . . .
.
Gece Delambre birkaç kez ka1kıp dürbünün başına geçti, ama bo-
şuna. Fenerden eser yoktu! Sonunda sinirlenip tüm ufku taradı. Dür-
•
bünün camını çok geniş bir aydınlık kapladı. Astronom hiçbir zaman
böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Aydınlık gerçekti ve Paris,in merke
zinden geliyordu. Delambre uzun süre gözünü dürbüne yapıştırmış,
öylece kalakaldı. Sonunda neler olduğunu anlamaya çalış n:ıaktan vaz
kanadını itti.
37
METRENJN iCADI
yıl Muhafızlar ateş açmış. Binlerce ölü varınış. Diyorlar ki, kralı
Temple'a kapatmışlar. Saray bütün gece yandı.n
38
METRENJN ICADI
ledi. Top sesleri iki katına çıkarken yanı sıra tüfek sesleri de geliyor
du. Kral, ailesi ve milletvekilleri sessizlik içinde konuşmaları dinli
yorlard ı. Bir konuşmacı, Meclis'in mal ve kişileri yasanın koruması
altına almasını istedi. Bu öneri alkışlarla karara bağlandı. Lehte konu
şan biri, tüm üyelerin, 'Yaşasın Özgürlük{ Yaşasın Eşitlik!, andı içme
lerini istedi. Tüm milletvekilleri ayağa kalkıp kolları havada ant içti
ler. Şatonun zorlandığı haberi geldi.''
39
'
METRENiN ICADI
'
deydi. Uzun süren bir fırtına öncesi sessizliğin ardından nihayet ko
pan fırtına sonrasında duyulan bir yatışma içindeydi; yürek sıkıntısı
da fınınanın bu kadar şiddetle patlayacağını düşünmemiş olmasından
ileri geliyordu. Gazeteyi yeniden eline aldı: "Harp Okulunun astro
nom Lalande'ın rasathanesinde duran sabit dürbünü, silah aramak için
40
METRENiN iCADI
güzel daire; tek uşaklı bekar erkek için; milletvekiline de uygun. Baş
Paris bariyerlerinde uzun süre tutulan Bellet ancak iki gün sonra
,
dönebildi. Montmartre'da seçtikleri noktadan yararlanılamayacağını
anlayınca, Delambre onun yerine Pantheon'un kubbesini kullanmaya
karar verdi.
41
' .
•
•
42
METRENlN iCADI
,
Örneğin Paris te Chappe diye bir adamla kardeşi Menilmontant'ın
ta tepesinde, Saint-Fargeau parkının içinde garip bir yapı çıkmışlardı.
Bu, pencerelerine istenince indirilip istenince kaldınlan pancurlar ta
kılmış bir bina taslağıydı. Dediklerine göre bu şey, çok lız:aklardan
haberleşmeye yarıyormuş. Haber verilecek olan şey neydi ve kime
haber verilecekti? Kraliçenin Paris'i yok etmeye hazırlanan dost larına
_
elbette! Brunswick Dükü'nün kaçıkça lafları daha belleklerden çıkma
mıştı; optik telgraf makinesi hemen yakıldı; iki kardeşi de ateşin içi
ne atmak istiyorlardı, ama adamlar kurtuldu.
Aynı nedenler aynı sonuçları verdiğinden Delambre ve Bellet de
ölçümlerini yapamadılar. Onların Montj ay'deki nirengi noktası yakıl
madıysa, bu sadece, henüz inşa etmeye vakit bulamamalarındandı.
Aynı sahne bir karabasan gibi yinelenip duruyordu. Bu, iki ay önce
43
METRENiN lCADI
du: "Yetkililer; tepeye, çan kulelerinin dışına, kulelere ve hisarlara işaret yer
lerinin kurulmasında kolaylık gösterilmesini talep ederler. Aynca, Bay De�
,
"Kademi mi? Kademi ha! Artık kademi yok; hepimiz eşitiz!" diye
işe ilk karışan Cumhuriyetçi öfkeyle bağırıyordu.
Yine de birkaç dakika sonra bela okuya okuya yollarına devam iz
nini veriyorlardı.
44
METRENiN iCADI
üstelik, ağaçların arasında çok iyi gizlenmiş bir konumu vardı. Şato-
ya gittiler , büyük sessiz binaların dingin havası içinde kimse tarafın
dan görünmeden ölçümlerini bitirebildiler.
45 .
1
METRENiN iCADI
de:
•
46
"
METRENiN {CADI
'
yordu. Tarih 3 Eylül 1792 idi. Paris, iğrenç bir çirkinlikteydi. Iki
47
'
•
. '
'
1 .
. METRENiN iCADI
' .
. Cinayetleri kim işlemişti? Birkaç yüz adam, beş yüz olsun. daha
'
.
Arabayla atlarına kavuşunca , i...agny Belediye Başkaninın eşliğinde,
. .
'
48
•
ME1RENiN iCADI
49
METRENiN iCADI ·
Başka biri de ona katıldı: "Yüz tüfek! Yüz tüfek!" diye bağırıyordu.
Bir gün önce Lagny y_olu üzerinde soylularla dolu bir arabaya el ko
nulmuş, içinde yüzden fazla tüfek bulunmuştu da, onu söylüyordu.
Parmağıyla astronomun arabasını işaret ederek:
olun!"
"Savaş dürbünü!"
50
. METRENiN ICADJ
larını söyledi.
"Bugün herkes bilir ki," dedi, "Yeryüzü aşağı yukarı bir gülle bi
51
METRENiN iCADI
-
rim. Bu yurttaşlara karşı bir düşmanlığım yok, fakat ben bugüne ka
dar böyle bir araç görrııedim. Herhalde ölçüm bununla yapılmaz bwı
dan eminim, ölçüm, kadastro zinciriyle yapılır. "
'
52
METRENiN le.ADI
"Sonra, bu öteki araçla bir uzunluk ölçeceğiz. tek bir uzunluk, bir
temel uzunluk ölçeceğiz."
"Evet: bu. bir kadastro zinciri." diye kabul etti, "yalnız daha kesin
ölçüyor. Tamam . . . Bir üçgenin üç açısı ve bir kenarı bi]inirse. öteki
iki kenarı hesaplanabilir. Böylece. yavaş yavaş boylamın uzunluğunu
belirleyeceğiz."
53
\
- 5 -
yordu.
Sık bir orc11 anla kaplı olan Montseny'ler, çevredeki dağlardan bir
çift ikiz tepeden oluşan doruğuyla ayrılıyordu. Yan yana değil de kar
gelmişti; çadırlar bir hafta sonra hazır olacak diye övünerek haber
verdi. Çadırların planını Mechain çizmiş, en düşük fiyata, en kısa za
manda yapacak ustayı da Gonzales bulmuştu. Yakında her akşam tepe
54
METRENiN lCADI
1
.
lki Fransız bilim adamı ile bir İspanyol Kraliyet subayı, Katalon-
ya'nın ücra bir köyüne gelecek de, önlerinde bütün kapılar açılacak?
Olacak şey değildi.
için," diyordu, "Tanrı 'Dios' değil, 'Deu'dur. Eh. Deu olsun baka- :
.
1
söz konusu oldukça, Gonzales çok gerekli biri konumuna yükselmiş
ti. Üstelik yöreyi en ücra köşelerine varıncaya kadar tanıyordu. lşte
bu nedenle Mechain, lspanyol makamlarının güya kendisini gözetim
altında tutsun diye yanına verdikleri bu yardımcıya çok önem veri '
yordu. Gonzales siyasi görevini kısa sürede unutup kendini bilim tut
kusuna vermişti.
55
METRENiN iCADI
hava büsbütün kararıctadan zamandan bir ölçüm daha çalmak için çır
pınır gibiydi. Notre-Dame-del-Monte, Puig-se-Calm . . . işlemler, de
Beyi işte bunu bulmuştu: işlem ne kadar çok yinelenirse, alınan sonuç
o kadar kesin oluyordu. Bir forı11ülle dile getirn1ek gerekirse, şöyle
'
sık bir ormanla kaplıymış ki, kimse oradan geçemezmiş. Bazı gençler
her yıl baharda , orn1anı geçmeye kalkarlarlcıış; hiçbiri de geri gel
mezmiş. Dağın eteklerinde ufak bir köy, köyde de iki arkadaş var
mış. Biri ötekine bu maceraya atılmalarını önerıcıiş. Vakit geçirmeden
.
56
•
METRENiN iCADI
dar uzağa gitmişler. Sonra bir akşam, bulutlar mı, yolunda gitmeyen
bir şey mi, yıldızlar mı, her neyse, olması gereken yerde bulunma
yan bir şey varrnış. Yönlerini saptamak olanaksızlaşmış. Rehberlik
eden, ağaçtan inmiş. Arkadaşına haber versin mi? Yollarını yitirmiş
ler. kendisi bunu biliyor; bir yanlış yaptı, nerede? Ne zaman? Hiçbir
şey demiyor; ağzını açmadan yoluna devam ediyor.
•
"Yaz gelmiş; vadide hava çok sıcakmış; herhalde bugünkü gibi ol
sa gerek: Kavurucu bir ağustos sıcağ.ı. Birdenbire tüm dağ zincirinin
•
her yanı aynı anda alev almış. Böyle bir şey daha önce hiç görü]�e-
mişmiş . Herkes� erkek, kadın, çocuk alana yığılmış, büyülenmişcesi
ne bakıyorlannış. Dilsizi görme}'ince merak etm işler, aramışlar; ka
yıpmış. Bir çocuk: 'Orzı1ana girerken gördüm' demiş. Bir daha dilsize
57
METRENiN iCADI
rastlayan olmamış.
dir, bilinmiyor!" Bir sessizlik oldu, sonra Mechain: "lmza, imza!" di
ye bağırdı. Tranchot ile Gonzales hala söylencenin öylesine etkisi al
tındaydılar ki, biraz isteksizce yerlerinden kalktılar.
�
.
58
METRENiN iCADI
Arabayı bir kenara çekip, atını da bir seyise teslim ettikten sonra ,
manastıra gitmekte olan keşiş grup)ar1nın arasında yürümeye koyul
muştu. Çok geçmeden keşişler bir dörtyol ağzında gözden kaybol
muş, Mechain tek başı.na kalmıştı. Dağın yamacından eğilimi hafif bir
yokuş iniyor, köyden uzaklara gidiyordu. Mechain birden kendini baş
döndürecek kadar dik bir merdivenin karşısında buluverdi.
lun sonunu görünceye kadar Mechain'e öyle gelmişti. Yoiun sonu, bi-
,
59
METRENiN iCADI
tip tükenmez gibi görünen bir yer çatlağı boyunca uzanan korkutucu
bir keçiyoluydu. Önünde başka bir seçim yoktu. Biraz soluklanmak
•
istedi; bir de baktı ki, hava hemen hemen kararmış. Aşağıda, . insanın
başını döndüren bir uçurum vardı� yukarıdaysa güneşin altınd� kan
lıymış gibi görünen korkutucu granit iğneler ve çepeçevre mazgallı ,
burçlu, alınması olanaksız kaleli bir sur dizisi görülüyordu.
Mechain'e sanki çok büyük, dev boyutlarda bir hisarın kalıntıları
içinde dolaşıyormuş gibi geldi. Daha erken yola çıkmadığı için kendi
kendine kızdı. Gonzales'in anlattığı söylencenin kırıntıları belleğinde
azar azar su yüzüne çıkmaya başlamış, bilincine hemen va �amadığı
bir huzursuzluk yaratmıştı. Şu Homa-Morta'da onu rahatsız eden bir
şey vardı; rehberin sessizliği mi? Yangın mı? ltiraf edilmemiş yanıl
ma mı? Birden irkilerek sıçradı: Bir gürültü\ Bir hayvan mı? Oralarda
yaban dom uzlarının dolaştığı söyleniyordu. Sonunda, keçiyolunun
yukansında. ka}1anın içine oyulmuş ufacık bir · yapı gördü. Engebeye
öylesine uymuştu ki, o herkesçe bilinen keskin gözleri olmasa, gör-
,,
meden geçip gidecekti. Yapı, kendisine onca sözünü · ettikleri ünlü ke-
şiş hücreleriymiş. "insanın burada hayatını sürdürebilmesi için,•• diye
düşündü, uherhalde yüksek yerlerin büyük kU:Şlannın yaşam biçimin
den birtakım şeyler öğrenmesi gerekir." Kanat çırpmadan süzülmek!
.
60
METRENiN iCADI
liğinde borularıyla gökyüzünü delen taş bir org vardı. Ara sıra
rüzgar kayayı yalıyor1 şeytan minaresinin içine üfleyince çıkan sese
benzer �ir şey duyuluyordu. Mechain orada belki bir, belki iki saat
kaldı; yolculuğunun amacını unutmpştu. Hiç acele etmeden, yakında
ki geniş ve parlak Akdeniz'e doya doya ve hayranlıkla baktı. Akşam
karanlığının soğuğu birden çöküverdi. Ne gözlemlerini yapmaya ne
Kapıyı itti. Mihrabın önünde, altın saçlı kara bir Meryem Ana
heykeli, kucağında asık suratlı bir bebek lsa'yla yan karanlıkta bir
gözetim görevi yerine getiriyor gibiydi. Mechain, abanoz ağacından
yapılmış bu Meryem Ana'nın trajik ve yumuşak bakışını görünce şa
şırır gibi oldu; hemen yarı yarıya inmiş iki mumla yağ kandiline ba
tırılmış bir fitili yaktı.
61
•
METRENiN iCADI
muş, onun gibi iki dirhem bir çekirdek, · sırtına bir tören giysisi ge-
62
METRENiN iCADI
ram ederken: "Çok pimento ".diye uyardıysa da, beriki uyanya aldır-
madığından ağzı fena halde yandı.
63
METRENiN lCADI
Mechain sessiz bir adam diye bilinirdi; gizli kapaklısı yoktu, pısı- '
mış. çok güzel bir haritasını yapmış, sonunda da adaya aşık olmuştu.
64
t.�ETRENIN iCADI
65
•
METRENiN lCADI
-
lanıyordu. Kralı savaşa itenler, Avrupa'nın kendi aralannda birlik ol
muş hükümdar aileleri ile ispanya toprakları ÜZerinde yaşayan Fran
sız göçmenler sürüsüydü.
daha yakın bir noktada yeni bir doruk noktası seçtiler. Doruğa öğle
ları yerin içine yapacak değildi ya! Bir taşa çarpıp tökezledi, küfretti.
-
Göz kararı bir yere, oranın işaret tahtası olmamasını dileyerek işini
gördü, çadıra dönüp yattı.
66
METRENiN iCADI
. 67
•
METRENiN iCADI
"Batı yüzüne."
llEe. ne yapalım canım? Bir· piramidin topu topu dört yüzü varsa,
bu benim suçum mu?'•
68
METRENiN iCADI
,
.
"Ne içtenlik ve ne saflık! " Llucia tam böyle diyecekti ki, kendisi
nin birkaç hafta önceki şaşkınlığını anımsadt. Şu aynı yerde, Paris'ten
•
69
. .
. .
- .
METRENiN ICADI
"22 Eylül günü, güneşin güz dönencesine varıp terazi burcuna gir- ·
diği, Paris Gözlemevi'ne göre saatin 9'u 1 8 dakika 30 saniye geçtiği
. .. . .
"Fransa artık bir kişinin malı değildir. Siz de, bayım, kendi iliniz
içinde Cumhuriyeti ilan edeceksiniz� Kardeşliği ilan · ediniz; . bu da
.
70 •
METRENiN iCADI
Mechain ona bir mektupla bir paket uzattı. Pakette Gözlemevi'nde Ba-
71
METRENiN iCADI
•
\
yan Mechain'e verilecek Katalan başörtüsü vardı. Mektup Condor-
•
cet'ye yazılmıştı.
"Ama, astronom yurttaş," diye bağırdı Llucia, "ben onun daha çok
kutuplarında hafifçe basık VE cumhuriyetçi olmasını isterim."
• •
72
- 6
73
METRENiN iCADI
da bir koridora girip uzaklaştı. Lavoisier "Bu derece kesih bir ölçüm
Sophie ,ye yapmakta olduğu şeyi anlattı: "Her cisim aynı derecede
yoğun değildir. Aynı hacmin içinde bazılan daha çok, bazıları daha az
madde içerir. Böylece, ağırlık birimini belirlemek demek, biı: cismin
belli bir hacim içerisinde içerdiği madde niceliğini tartmak demektir.
Hangi madde!'
I
16. yy.'da ordunun topçu kesiminin kumandanı için yapılmış bir binanın
içinde bulunduğundan arsenal (=silahhane) adını taşıyan, gerçekte sivil
nitelikte buyuk bir kitaplık. --ç.n.
74
METRENiN iCADI
"Evet, damıtık su. Buradaki" bir avuç aldı, ·' "kumlu bir çeşmede
. · süzülmüş Irmak suyudur. Peki hangi cismin içinde tartacağız bunu?
,,
Hacmi kesin olarak bilinebilecek bir cisim olmalı.
I
"Bir küre!"
ğırdı. "Bravo !" diyen Lavoisier, filozofa döndü: "Fısıldamak yok ama! •
. .
_ .
· bu?" diye yıkanma teknesinde yüzen silindiri gösterip sordu. Kimya
cı, ellerini suya batırırken çaresizliğini belli eder bir sesle: "Bu da
kusursuz değil," dedi. "İşte insanın yazgıs ı b·u : zihninin ideal ölçüde
yarattığını eli tam olarak kotaramıyor. Kusursuzluk olanaksız,11 diye
üzüntülü bir sesle ekledi. Sonra toparlanarak, kendinden hoşnut bir j
75
METRENiN iCADI
76
METRENiN lCADI
ğü şey kabul görür. Bu, bizim toplum için istediğimizin tam tersi
oluyor."
lim uzmanı olan Haüy, kısa süre önce kristalografi diye adlandırılan
yeni bir bilim dalının temellerirıi atmıştı. Kardeşi Valentin daha da
ünlüydü. Güzelyazı uzmanıyken körler için bir okuma yöntemi geliş
77
METRENiN iCADI
baktığını görünce, bir tanesi, ağacı soğuktan korumak için bunu yap
tıklarını söyledi. Eliza babasına döndü, soğuktan donmuş parrnaklan
nı gösterip, "Baba," dedi, "neden benim paırı1aklarıma da saman sar
ınıyoruz?"
78
MEl
l{ENIN iCADI
Tenor dışarı çıkar çıkmaz, tahta papuçlu bir grup köylü çekingen
çekingen ilerleyip taşıdıklan ağır küfeleri kocaman bir tahta masanın
üzerine boşalttı. Gümüşten şamdanlar, haçlar, tabaklar, buhurdanlar,
çekmeceler yayıldı. Dun en Berry Kilisesi cemaatinin yurtsever hayra
tıymış. Heyecanlanan yaşlı bir köylü kadın küfesindekilerin bir bölü
münü yerlere saçtı. Meclis üyelerinden biri dökülenleri toplamasına
yardım etti: Dökülen, bir salkım tespihti.
Yaşlı kadın çıkarken, sıkılıp utandığı için olacak, şişman bir ka
dınla çarpıştı. Şişman kadın doğtılu giysiler içindeydi ve törensel bir
yürüyüşle konuşmacı yerine yönelmişti. Meclisi selamladıktan sonra,
Türkçe o1arak uzun bir konuşma tutturdu, yanı başında ufacık tefecik
79
McraENIN iCADI
Son Nanteslı henüz çıkmamıştı ki, elinde askıya geçirilmiş bir ta-
,
hentiz gözden kaybolmuştu ki, yerini kırk yaşlannda bir adam aldı;
üzerinde zanaatçıların giydikleri çeşitten bir iş önlüğü vardı, kucağın- .
80
METRENiN lCADl
başlar uzandı. Bir milletvekili ayağa kalktı, bir yandan bir kağıdın
üzerine metni yazarken: "Şu kararı öneriyorum," dedi: "Meclis, ulusu
savunurken kolunu, bacağını yitiren yuntaşlara, masrafı Cumhuriyete
ait olmak üzere mekanik kol, bacak sağlamaya karar verrniştir."
.•
dedikten sonra koşarak çıktı. lyice uyanmış olan Eliza, annesinin par
mağını çekiştirıneye başlamıştı. yüzüğünü çıkarrnak istiyordu. Elde
edebildiği ise yalnızca azarlanmak oldu.
var, üçü Kuzey ordusunda, ikisi Vendee ordusunda. Ben on yedi bu
çuk yaşındayım: 24'üncü alaya süvari olarak girdim, fakat subaylar
dan biri, erlerinden birisinin kad ın olduğunu fark edince alaydan atıl-
. 81
ME1RENiN le.ADI
nı değerdedir.''
.
82
METRENiN (CADI
"içimiz rahat etsin, Delambre11n elinde yeni geçiş izinleri var. "
Açıklamayı yapan Condorcet'ydi. "Bunlar kendisinin rahat rahat do-
- .
83
METRENiN lCADl
84
MEJRENiN ICADI
"bütün gün boşu boşuna gözlemledikten sonra, güneş lam ufukta kay
bolurken çan kulesini fark ettim� birden dürbünün içinde yükseldiği
ni ve orada ince bir tel gibi durduğunu gördüm. Hemen elimizi ça
buk tutalım dedik ama, iş işten geçmişti, kule ortada yoktu."
bir şey yoktu. Bir gün, akşama doğru gazeteyi getirdiklerinde De
lambre'ın gözleri kapanıyordu� Bellet'den yüksek sesle okumasını rica
etti. Bel1et gazeteyi eline aldı ama, üzeri kırağı tutmuş sayfaları insan
da karıştırcı1ak isteğini öldurüyordu. Tekdüze bir sesle okumaya baş
ladı: �Dava bu sabah bitti. 745 üyeden oluşan Konvansiyon'da oylama
sonucu şöyle; Ad yoklaması: vefat 1 , hasta 6. görevde 13, oy verme
yen 4, oy verenlerin sayısı 72 1 , salt çoğunluk 36 1 . " Bellet durdu,
parmaklarını ısıttı, "gazete okumayı _engellemeyecek özel eldivenler
yapayım," diye düşünüyordu. Delambre, kaydedici çemberin önünde
ayakta, tembel tembel dürbü�le bakıyordu. Bellet okumasını sürdür
dü: "Oyların · dağılımı: 2 kişi zincire vurma, 3 1 9 kişi hapis cezası,
366 kişi . . . " Delambre bir çığlık attı: "Çabuk, Bellet, geçen seferki gi
t"
bi olmasın!" Bellet, o an gazeteyi at[ığı gibi ayağa fı rlad ı.
.
1
,
"
85
.
.
METRE NIN ICADI
..
86
arıs.
•
'
sunduğu için Kral Sarayı (Palais-Royal) adını ıaşıyan bu külliye, gerçekte bir
saray değil. bahçeleri, eğlence yerleri, tiyatrolanyla kendine özgü bir yerdi.
-
ç .n .
8-7
METRENiN lCADI
•
88
METRENiN ICADI
89
•
METRENiN iCADI
Kısacık bir süre içinde katıksız flojistik içine daldığını, sonra da onu
acımasızca yerden yere vurduğunu gördük. Asit teriminin yerine ok-
.
sijeni, flojistik yerine azotu, nitrik yerine nitratı getirdi. lşte bunun
t
ölmezlik beratları da bunlar:' Daha aşağıda da, ülkede bilim alanında
yapılan her şeyde kendi düşüncelerini dayatan küçük bilginler toplu-
luğuna da "zamane üfi.1rükçüleri" diye sataşıyordu. .
,.
"D'Alembert'ler, Condorcet'ler, Lalande'lar, Laplace lar, Monge'lar,
90
METRENiN iCADI
.
Lavoisier'ler ve bilim çevresinin o üfürükçüleri, bilim ağacının en te-
adını düşundu: "Cam kırıkları, sabun köpükleri ve başka çok ince ya-
91
·
.
METRENiN iCADI
vardı: Mirabeau. Sadece o, hem çağdaş hem ölü hem de halkça sevilen
biri olma niteliklerini kendinde topluyordu.
•
ve soğuktu; ses orada nasıl yankılanırdı! Bunca boş mezar yeri! Her
halde bu koca tapınak tek bir ölü için yapılmış değildi. Boşlukları
doldurmak için, daha önce ölmüş olanlara başvurıııayı düşündüler.
Yalnız yakın bir tarihte ölmüş olmalan ve halkça sevilmeleri gereki
yordu. Neyse ki, böyleleri varı11ış; adamları panteonladılar. Oelamb
re hatırlıyordu . . .
92
·.
.
.
METRENiN iCADI
93
METRENiN iCADI
Önce, bir ankablür ötede, bir dağ gibi oturaklı, sipsivri bir do
ruk gibi ince, etekleri ırmağa dalan Notre-Dame katedrali vardı. O
sabah, Seine'in büyük kıvrımlarında hemen hemen hiç trafik yoktu.
Rapee rıhtımındaki mavnaların sayısı üçü dördü geçmiyordu. Kıyıdan
pek uzak olmayan bir yerde, insanı etkileyen bir boşluk dikkati çeki-
'
• [ E nca blure ] Yaklaşık 200 metre karşılığında bir uzunluk ölçüsü. --ç.n.
94
METRENJN Jc.ADI
lem yeri bu! Ama hiçbir kortej yoktu ortada. O sabah Paris tembel
likte ısrarlıydı .
Fakat böyle bir şeyi elde etmek için dizi dizi belgeye gereksinim var
dı. Bu belgeler de güç elde edilir şeylerdi.
lş, Delambre·ın altı hafta boyLtnca bir pasaport rica ettiği Komün
Genel Kurulu'nun, isteği oybirliğiyle geri çevirmesiyle başladı. Son-
. .
�aris Belediyesi:
• 1
que'e gidiyorlardı.
96
•
Mcra.ENIN iCADI
97
METRENiN le.ADI
nın adresini verdi. "Hep şu sizin üçgenler işini düşündüm" dedi. "Pek
bitirim, pek ilginç bir şey." Sustu. Uzakta, karanlıkta konak yerinin
ateşleri pırıldıyordu. ôlçümcü, çekine çekine bir şey söylemeye baş
ladı, sözünü yarıda bıraktı, sonra yine sürdürdü: "Acaba yer ölçümü
için beni almaz mısınız? Savaş bitince, elbette."
duyacağım." •
·
Tüm nüfustan katkı bekleniyordu. Bek�rlar silah a_ltı.ndaydı, evli
'
98
•
ME'raENIN iCADI
99
MELRENIN iCADI
çıktı.
Yurttaş Delambre,
Sevgili meslektaşım,
dim , ona da çok sevindim. Bize gelince, biz üçgenlerimizi sizin kadar
kesinlikle kapayamadık. Fakat, benim. beceriksizliğim bir yana, bu
dağlarda, yayla topraklarında rastlanmayan engeller çıkıyor. Uygun
y
istasyonlarda istediğimiz kadar uzun kalamı oruz ve çıktığımız
istasyona bir daha rahat dönemiyoruz . . . Özellikle yalnız olmadığı
mız, hareketlerimizde · özgür bulunmadığımız zamanlar... Bununla
birlikte candan yardım gördük, çalışmamız için gerekli tüm araçları
sağladılar.
100
METRENlN iCADI
101
. .
•
METRENiN iCADI
'
mezdi.
Şimdilik her şey onu Kuzeye çağınyordu. Her akşam, ölçüm çem
berini yerine yerleştirip de çıplak gözle bilmem kaçıncı kez
•
• [Le dey d1Alger] 167 1 · 1830 yıllan arasında Cezayir'de yönetim başkanına
verilen san. -ç.n.
102
•
METRENiN iCADI
'
• �
1
•
Yıldırımdan önceki şimşek gibi, çok büyük bir parıltı denizi alev
•
. .
•
' '
1
1
•
• 1
. 103
..
• •
•
1
•
'
.' • •
. .
;
METRENiN iCADI
dim ama, yeni bir komutan atandı, şimdi dört gözle onun gelmesini
bekliyorum. Bize ne diyeceğine ve neler yapmamıza izin vereceğine
bakıp, ondan sonra yolumuzu saptayacağız. Görüyorsunuz ya, yolu
muz pek belli değil.
"Rica ederim, se\'gili meslektaşım, bana nirengi noktalarını kur
ma çalışmalarınız konusunda biraz ayrıntı verin; onlara nasıl bir bi
çim veriyorsunuz, yazın. işlemlerimizde bir eşgüdüm bulunması
için, bu gerekli."
Başka bir akşam, gözlemlerle geçen uzun bir günü bitirip hisardan
ayrılmış, liman boyunca ağır ağır kaldığı hana doğru yürüyordu ki,
ne olduğunu belirleyemediği bir şey kendisini çekiyor gibi geldi. Ba
şını kaldırdı.
Montjouy hisarının önünde nöbet tutan askerler , Fransız astrono
mun gözlem yerine biraz önce oradan indiği hızla yeniden çıktığını
görüp şaştılar.
•
104
METRENiN iCADI
diye düşündü. "Bize kısa bir süre görünüp arkasından yüzyıllar boyu
saklanıyorlar!'' Ertesi gün, gökyüzü açıktı, kuyruk görünüyordu.
Kuyrukluyıldız, Kefeus kümesinin kuzeyine geçti. Sonra Kasyope
kemirilmiş kuyruğundan kala kala soluk bir izden başka bir şey kal
mamıştı. Ö te yandan çekirdeği, çelik bir bilye gibi gökyüzünde yolu
nu öylesine bir kesinlikle çiziyordu ki, bir astronomdan başka biri
'
llk aşkı!
Mechain yeniden kendini bir astronom olarak hissetmişti; kuyruk
luyıldızın görüldüğü noktaları büyük bir kesinlikle kaydetti. En iyi
105
. . '
METRENiN iCADI
Salva hemen yeni aldığı bir ş_eyi göstenııe k istedi. Hidrolik bir
•
• [Fransızca] B ölgesine göre 7 ya da 8 litre karşılığı olabilen eski bir sıvı ölçü
birimi. -ç.n.
106
t
•
METRENiN lCADI
•
107
METRENiN tCADI
108
•
-
METRENiN iCADI
Mechain ayağa kalktı: "Beş saat sonra, XVI. Louis Paris'ten aynLc:lı.
'Varennes kaçışı' dedikleri şey işte bu."
,
de bir kralın başının kesilmesi çok daha seyrek görülen bir şeydir. ,
muş.
il
Geç uyandılar. Salva hemen konuklarını bir gün önce sözünü etti
ği hidrolik tulumbanın yanına götürdü. Kocaman ve parlak kırmızı
y
makine i bir tahıl ambarının yanına yerleştirmişlerdi. Maria, tehlike
li bulduğu bu 'yenilikler'den hiç hoşlanmadığı için onları yalnız bı
raktı.
"Kocam için de övle bir zıtlık vardır, fakat" dedi Maria, "ters doğ
rultuda."
109
MEIRENlN iCADI
1 10
- 8 -
111
METRENiN iCADI
milere bindirip sonra açık denizde yalnız bıraktılar. Karada yaşam sü-
112
METRENiN le.ADI
rüp gitti, gemi sahibi gemicileri unuttu. Çok geçmeden Mechain do-
. .
. .
ruklarına takılı , ben çan kulelerime asılı, kurumuş meyveler gibi ye-
re düşüp ezileceğiz . .,
113
METRENiN iCADI
y
.
lona yakınlarında , kırda , u kuda gezer gibi iki beygir, Doktor Sal-
. ı
rinde rengarenk, yün bir örtü vardı. Kuş cıvıltılarına mutfaktan gelen
•
kap kacak sesi ve bir hizmetçi kızın şarkılan karışıyordu. Meşe ağacı-
,
na yakın bir yerde Maria, alçak bir iske�leye otuıınuş fasulye ayıklı- _
.
yordu. _ ·.
•
1 14
METRENiN ICADI
naksızı deniyordu.
şey o kadar aniden olmuştu ki! Günler geçip Mechain'in yaşamaya de
va� ettiğini , gördükçe, kendisinin astronoma nasıl da bağlanmış ol
. duğunu şaşarak fark ediyordu. Geceleri Maria ile birlikte hastayı bek-
. .
lem işlerdi.
Salva kaza anından beri cehennem azabı yaşıyordu. Evinde bir konu- �
'
\arı önleyebildi.
115
METRENiN iCADI
,
Birkaç gün sonra akşama doğru bir konuk geldi: Malikanenin · ka
pısından ince, zarif, hareketli bir deniz subayı girmişti. Mechain o
gün yataktan hiç çıkmadığı için bu dikkat çekici konuğun gelişini
görmem,işti. Fakat, kapıda Gonzales'i görünce acılar içindeki yüzü
gerçek bir mutlulukla aydınlanıverdi.
bir neşeyle: "Bu, bana Condorcet'nin anlattığı bir olayı anımsattı" de
di. "Tuileries'ye kabul edilecek bir heyetin başındaymış. XVI. Louis
uzun bir süre bekletmiş. Bekleme odasında bir grup genç subay, mil-
1 ·16
METRENiN ICADI
nız gerekecek." .
· di. Yüzbaşı yeni atama. emrini almıştı. Fransa ile lspanya arasında sa-
.. '
.
De lambre, Tranc�ot'nun Mechain'in "dirildiğini" ve işleme devam
. .
Amiens doğumluydu.
yaka5ındaysa "obüs" denilen içi boş bir gülle icat etmiş. btmunla ta-
•
1 17
MEraENlN iCADI
•
1 18
•
METRENiN lCADl
cininkiyse Bellegueule'dü.
gün Mailli'de çan kulesi okunun en tepesine götüren yüz yedi basama
-ç.n.
1 19
I
METRENiN iCADI
mıştı . . .
"
120
MEfRENIN iCADI
şüncenin gece olsun gündüz olsun, hemen hemen ışık hızına yakın bir
hızla aktarılabileceğini de ileri sürüyorrııuş.'
' . •
•
•
•
•
'
l
,,
'
• \
.
.'
•
•
•
• •
'
121
.
\
•
• '
'
'
'1
•
.
bölgeye girebilmişlerdi .
.
122
METRENiN iCADI
yakınlarda bir ılıca olan Caldas'ta aldığı banyolara karşın sağ kolu
123
•
·.
METRENiN iCADI
. 1
·
Her şey Bellegarde'a bağlıyd ı. Hisar düşerse, Perpignan'ın sonu
•
124
METRENiN ICADI
dı .
.
.
Vadide dalga dalga yayılan yankıyla çoğalan ateş sesleri gün boyu
kesilmemişti; insanların öfkesiyle doğanın şiddeti birbirine kanşı-
•
Kale duvarları çok yara almıştı; yine de yer yer aşılamaz bir di
renç gösteriyordu. Çevresini köpekler sarmış bir av hayvanı gibi,
· karşıdan ve yandan saldırıya uğrayan, payandaları fişeklerle delik de
şik edilmiş bina son anlarını yaşıyordu ama, yiğitliği bırakmıyor,
dayanıyordu.
'
15. yy.'da Miquelot de Prats'ın devşirdiği Katalan partizanlara veya 18. yy.'da
Roussillon'da (Güney Fransa) dağlı panizanlara verilen ad. -ç.n.
125
·-
METRENiN iCADI ·
.
askerleri� yığını seçiliyordu. Biraz ötede hisann mezarlığı. Gönüllü-
ler hep birlikte ateş etmeye başladılar . .
"Çabuk ol!"
"Kadın!"
lardı. Her biri ayn bir ses, blri alto, öteki bas, üçüncüsti bariton söy- ·
'
sinde dikilen onbaşı gürledi. Bir şimşek çaktı, onbaşı yere yıkıldı,
'
son sözcüğünü bir kurşun yutmuştu. Şarkı durdu. Üç gönüllü komu-
tanlarına baktılar. Sırtı göğe dönük, kale duvannın üzerine yığılmış...: . ·
126
METRENiN lCADl
tu dalgalanıp çığ gibi vadiye aktı. Sonra birden her şey durdu. Dağın
üzerine ağır bir perde indi. Arkasından sessizlik çöktü, o daha da
korkunçtu. Mikleler başlarını önlerine eğdiler. Aralarından biri içini
boşaltmak için t<hain"in böğrüne bir tekme vurdu. Tranchot diklen
mek isteyince bir tekme daha geldi, o da bir daha kıpırdamadı.
127
1
METRENiN iCADI
miyle yazışıyorlardı.
1 28
METRENiN lCADl
"Her ne kadar aramızda iki yüz fersahtan fazla bir yol varsa da
ruhlarımız yan yana, duygulanmız birbirine karışıyor. Sizin oğulla
nnız, mert Nantes'lılar, aile ocaklarımızın her birinde teselli eden
kimseler, dostlar, intikamlarını alacak kimseler bulacaklardır."
129
•
ME"fRENIN iCADI
130
. .
METRENiN ICADI
. .
.
.
"Yirrni fersah ötede, Danunartin'deydik ve işe yeni �aşlamıştık�" O
da, yardımcısı da Paris'e gitmedil er . ama, orada olan biteni öğrendi-
. .
. .
131
•
METRENiN iCADI
yok!"
tirıne0de ilk olduğunu ilan edenler de, tarih boyunca bir şeyleri mi
ras olarak ala geldiklerini övünerek söylüyorlardı. Kurucuydular ama
de bilgi, değerli şeydi. Birbiri ardı sıra gelmiş meclislerin yeni bir .
132
•
METRENiN iCADI
------- ·
133
METRENiN iCADI
tirilip yok edildi. Bu. kötü bir başlangıçtı! tik metre tarihe "geçici"
olarak yazılmakla kalmıyordu, aynı zamanda yanlış olarak tarihe ge
çiyordu. Oelambre bu alelacele ölçümün başına gelenleri öğrenince
kimseye bir şey demeden tatlı bir öç duygusuna kapıldı ama, sonra
kendisi de bu duygusunda utanılacak bir küçüklük buldu.
van11ış diye haber gelirse, hemen koşup en düşük fiyata almaya çalı
şıyor, kendi gidemezse, çalışma arkadaşlarından birini yolluyordu.
ce bir miktar toplamıştı. Artık, belli başlı iki birimin, metre ile ki
logramın ana örneklerini döktürmeye yetecek kadar platini olmakla
'
övünebilirdi.
isLiyordu.
•
'
1 34
METRENiN iCADI
bir açlığa benziyord u. Sanki tarihin o kadar canlı bir parçası, olayla-
rın olağan gidişinde açılmış bir parantez olan bu meclis, kurulacak
bir dünyanın sonsuzluğu karşısında, aceleden ne yapacağını· şaşırmış
gibiydi. Kendisini öğütmek isteyen o görülmez çene kemiklerini bir
birinden ayırrnası, eskiden kalma güçlerin öç etkisinden nasılsa kur
tarılabilmiş sınırlı bir yerde yenileme. kurma, yaratma işlerini yapa-
•
lardı:
135
METRENiN iCADI
mahzenler de barut.
aldıktan sonra, bir tanesi bronz etekliğin içine girdi, halkaya bağlı
tokmağı tutan meşin kayışı çöz�ü. Sesi soluğu kesilen çan, bağlanma-
.
sına bir şey demedi. Birinci bağ tutamaçlarla dilin arasından geçiyor-
du; ikincisi tepeyi kavrayıp tutuyor, üçüncüsü iç halkaya düğümlen
miş olarak göbek boyunca uzanıp iki tutamaca , bağlanıyordu.
Delambre, o kocaman sessiz kütlenin iki yana sallana sallana kulenin
açıklığından geçtiğini görünce, ne de olsa, içinde bir burukluk hisset- .
ti. •
>
maden elde edilmişti. "Bununla iki tane 18'lik batarya ya da bir tane
. -
24'lük ve iki tane 4'lük batarya dökülebilir"miş. Bir kadın, işçiye ses-
136
•
.(' - :
.)
...
••
.
l
•
METRENiN iCADI
1
.
.
'
du, çamaşır yıkanan suda bol barut bulunduğu ortaya çıktı. Hadiı bu-
nun üzerine, her çamaşırhaneye çamaşırcı kadınlara seslenen bir ilan
asıldı: "Yurttaşlar, sizler de çamaşırlarınızdan arta kalanı özgürlüğe
vererek bar u t yapımına katılacaksınız. Yıkadığınız çamaşırların suyu
nu özenle biriktirip yöre merkezinde bulunan yurtsever işliklere yol
layınız.''
137
'
METRENlN le.ADI
ra bir Fransa haritası iğnelenmişti. Üzerinde bir. baştan bir başa inen
bir çizgiyle boylam gösterilmişti. Bellet'nin Saint-Denis'deki kalabalı
138
METRENiN iCADI
139
ME'mENIN IC.ADI
140
•
METRENiN iCADI
• •
141
•
� IO -
•
"Rüzgar bizden çok işareti etkiliyor. çünkü onun rüzgara karşı da
ha büyük bir yüzeyi var. Dülgere göz k':llak olamadık, o da pazarlık
koşullarının tümünü yerine getirmedi. En çok da dayanıklığı sağlaya
cak olan şeyleri yan çizdi. En ufak bir esinti tüm mekanizmayı sarsı
yor, öyle ki yalnız ölçümlerin o kadar güvenilir <?lmaması sorunu de
ğil, aynı zamanda gözlemcileri de endişeye düşüren bir durum doğu
y
yor. Bu nedenle, oraya ancak sakin havada çıkma a dikkat ediyoruz.
Rüzgar çıkarsa hemen aşağıya iniyoruz. Fakat, bu durumda aygıtı da
142
METRENiN lCADI
Bellet1 mağara kadar derin bir ocağın önünde otunnuş, bilmem kaçın-
cı kez öksürüp aksırıyordu. "lçin, rüzgarda kalmaya bundan iyi ilaç
yoktur." Yaşlı bir . adam böyle diyerek bir kadeh rakı uzattı ve
Bellet1nin yanına _o turdu. "Özgürlük Baba"ymış. Bu adı, görevinden
geliyordu. Köyün alanına dikiln:tiş Özgürlük ağacından sorumluydu.
Hem bahçıvan hem bekçi olarak ağaçla uğraşacak ve ona zarar veril
mesini engelleyecekti .
.•
sının yanına koştu: "Başka bir yol düşündüm," dedi, "aynı ölçüyü sı-
..
rayla yapacağımıza ikimiz birlikte yaparız . Bellet yanıc yerine bir ka
deh rakı uzattı. Astronom "Siz bir dürbüne geçersiniz, ben de birine"
diye devam etti. "Yarısı kadar sürede yaparız!" Arkadan bardağını
dikti. Afallayan Özgürlük Baba sordu: "Hani şu bilginler siz misi
niz?,, Yüıü aydınlanmıştı. '4Leonne, bir testi daha rakı getir! Bardak
da! Ben ısmarlıyorum.,, Delambre kabul etmek istemediğini gösterir
r
�
.
parasız!" '
•
143
METRENiN iCADI
Leonne, yaşlı adam daha fazla sıkılmadan tam zamanında geldi. Şi
şeyle kadehleri bırakırken mırıldanıyordu: "Şu sizin okul kızlar için
de olursa şaşarım." Delambre başını kaldırdı; kadın gitmişti bile.
Okula içtiler. Kalantor adam kaba kaba bakıyordu; bir şeyler düşünü
yordu ama söylemeye cesaret edemedi. Ne var ki, başkaları kendi dö
144
METRENiN iCADI
yurttaş!" dedi , "doğa ahdine ters düşen hiçbir yasa ahdi yoktur. Ben
kendi hesabıma, i]eri yaşım yüzünden, altmış yedi yaşındayım, din
adamlarının evlenmesine izin veren bu güzel reforrı1a ayak uydurama
dığıma yeriniyorum.''
Sofranın her bir köşesinde konuşma konusu ayrıydı ama ara sıra , _
hele yeni bir kap yemek getirildiğinde sohbetler birleşiyordu. Özgür
lük Baba , bıkıp usanmadı konuşmayı eğitim alanına getirdi. Bu konu
da en çok bilgisi olan Chambra11d'ydu. Üç gün önce oylanan yasanın
hazırlanmasına temel oluşturmuş olan Condorcet'nin metnini nere
deyse ezbere biliyordu. Metinden bol bol parçalar aktardı: "tüm yurt-
somut bir eşitlik kurmak... yasanın tanıdığı yurttaşlık
.
taşlar arasında
eşitliğini gerçekleştirmek. . . " Konuştukça heyecanı artıyordu: ''Eği
tim, bireyleri okuldan çıktıkları anda bırakmamalıydı; her yaştan in
sanı kapsamalıydı." Ihtiyar adam, çok memnun, can ktılağıyla dinli
yordu. "Bak, şimdi de bize yaşlı okulları vaat ediyorlar!" Bunu, ya-
.
145
METRENiN iCADI
.
•
1 46
'
METRENlN iCADI
Bazen olur ya, tüm konuşmalar aynı anda durdu, sadece biri, ka-
lantor müşteri yanında oturan kadına anlattıklarını sürdürüyordu:
"Yarım Burgonya hacminde bir fıçıya elli libre çürümüş fasulye ve
"'\
mercimek koyanın, onu on beş libre kadar ıskartaya çıkmış pirinçle
harcnan ederim, ori iki libre patates, beş altı libre de şeytanşalgamı
katarım." Güzel kadın, memnun bir ifadeyle dinliyordu ama, kalantor
'
ona, bu arada tüm sofraya da, kolanın tarifini veremedi. ihtiyar: " E ,
•
Biraz sonra herkes yatmaya gidince büyük salonda kıpır kıpır ye-
rinde duramayan Özgürlük Baba'yla ocağın başında uyuklayan Bel
let'den başka hiç kimse kalmamıştı. Yaşlı adam kızgın bir sesle: "Kala
kala heyecansızlar kaldı" diyordu. " En iyileri 92'de gittiler. Bahse gi
rerim. hiçbiri dönmeyecektir. Ötekilerse, ordu müteahhitleri, gönül-
, .
147
1
•
McmENIN le.ADI
dı. Yirmi kadar üyesi bulunan Halk Demeği'ni, kasaba kilisesinin sa
bık papazı, yurttaş Gasnier yönetiyordu. Demek, Loiret ilinin en et
yazıt bulunan küçük bir anıt vardı. Bir derebeylik bölge aynın işareti
gibi yapılmış bu anıt, köylülere o hiç istenmeyen ücretli yol adetini
anımsatıyordu. Her köprü girişinde, her kasaba sırunnda, her yol
kavşağında yolculann senyöre ödemesi zorunlu olan bu harç artık
alınmıyordu.
hecourt'a koştu. Piramidin yerinde biraz moloz gördü; fakat biraz da
148
"
METRENiN lCADI
Astronomun dediği gibi, çalışma iki kat daha hızlı gitti. Donduru-
•
kete dayanamıyordu: "Benim gibi yapın, eldiven giyin{ " dedi. "Ne işe
yarar? Donan, zaten parcnak uçları . " Bunun üzerine, Bellet, bir ku
rumla, cebinden on tane minik siyah yünlü parça çıkardı, her birini
panııak uçlarına geçirdi. Bjr sol başparmağı açıkta kalmıştı ki, birisi
y
nin kendilerine seslendiğini du dular. Kulenin dibinde Özgürlük Ba
ba'ya benzettikleri bir gölge duruyor, onlara bir şey uzatıyordu. De
lambre homurdana homurdana yapı merdiveninden inmeye başladı.
,
149
MEn.ENlN .le.ADI
150
METRENiN iCADI
Delambre birden Bellet'ye doğru öylesine bir hızla döndü ki, iske-
•
le sarsıldı: "Size bir önerim var. Evet demek zorunda deği1siniz. lşi
•
noktaları dikildi. Şimdi işi b1rakmak günah; aptalca bir şey olur.
.
Hiçbir biçimde sizi benimle gelmeye zorlamıyorum. Ama ben işi sür-
dürüyorum! Duymazlıktan geliyorum. Sanki mektup falan almadım.
Bourges'a kadar giderim, ondan sonra onlara her şeyi geri veririm.
Araçları, aygıtları, hesaplan, notları, zabıtları, her şeyi!" . Bellet yanıt
�
'
,,
1
tek tek adlan okudu: " Borda, Lavoisier, Laplace, Coulomb,
Delambre'ın bugünden başlayarak . . . " Mektubu asLronomun gözüne
sokuyor, o ise hiçbir şey anlamıyordu.
151
.
.
•
'
METRENiN lCADl
Keyifsiz bir dönüş oldu. ikisi de tek sözcük etmiyordu. Bellet şaş-
kın bir durumda, ne yapabilirim diye düşünüyordu. Madem ki işler
,.
bu noktaya gelecekmiş, Dammartin de askere yazılsaymışım hiç de
ğilse diye düşünüyordu. Halbuki' o sırada Delambre bas bas bağır
dönemde böylesine zor bir işi bana verirken herhalde çan kulelerimi,
nirengi noktal�rımı bırakıp, hesaplarımı bir yana koyup kulüplerde
boy göstennemi, cumhuriyetçi duygularımı, krallara duyduğum kini
sergilememi beklemiyorlardı! Önce geçici metre dediler, arkasından
üyelikten düşürme geldi. llk imza da Prieur'ün imzası! Ya işlem tasa
rısını kökünden değiştirmek istiyorlar ya da tümden kesip atmak ni
yetindeler!'' Delambre, karamsar düşünceler içinde bu sonuca varı
yordu.
Araba yolcu bekleme odasının önünde durdu. Bellet indi; bir posta
arabasıyla ailesinin oturduğu köye gidecekti. Eşyasını yere bırakuk
tan sonra arabanın kapısın.a yaklaştı. Kocaman bir cüzdanın içinde bir
şey arıyor gibi yapan Delambre başını kaldırdı. Karşılıklı bakıştılar.
'
•
Bellet bir gözünü kıı·pıp atın sağrısına sertçe vurdu; hayvan hızla yola
koyuldu.
152
METRENlN JCADI
'
hı:ıe
onlardan istediği, dillerini tutmaları ve sessiz sedasız politika sa
sinden çekilmeleriydi. O]ay1ar hiç de böyle gerçekleşmedi. Girondin
,
öncüler bölgelerine dönünce ayaklandılar. Paris et dağlılara. başıbo
zuklara karşı bir başka1dırı hareketinin öncülüğünü yaptılar. XVI . Lo
uis döneminde susmamış olan Condorcet'ye gelince, Robespierre'e
karşı da aynı tutumu sürdürdü. Kalemini alıp kendisinin de üyesi bu
153
METRENiN iCADI
Kapıyı henüz kapamıştı ki, koridorda oturan ufak tefek bir hanım
1 54
:
METRENiN iCADI
--
• • •
1
... yip birinin salonda beklediğini söyledi . . Marcoz saloria girdi. Odanın
. .
- . ortasında ayakta , hafifçe öne eğik, derin düşüncelere dalmış durumda,
. .
gözleri yere çevrili filozof Condorc:et duruyordu. Başını kaldırdı,
· Meclisten meslektaşı olan Marcoz'a: "Sizi bekliyordum" dedi.
'
155
,
:
METRENiN iCADI
rında bir taşocağında." Sonra , kendi kendine konuşur gibi: "Şu Dev
rimi ne kadar istemiştim, şimdi ona başımı mı kestireceğim!" Yüzü
bembeyazdı. Cumhuriyet döneminde ve Cumhuriyetin elinden olacak
tı ölümü. "Bu yönetim devrimci değil!" diye gürled i, "ne dediğime
iyi kulak verin , Marcoz, 'devrimcil' Bu sözcük yalnızca amacı özgür
lük olan hareketler için kullanılmalıdır; bu. adamlar onu kötüye kulla
nacaklar."
"Sağ olun, Marcoz, siz onurlu bir adamsınız. Bunu yapmakla bü
yük cehlikeleri göze alıyorsunuz. Bulunursam ya 'gevşek' diye suçla
nırsınız ya da Girondin diye tutuklanırsınız."
mak gerekiyordu."
,
"Baş keserek değil!.
156
•
'.
METRENiN le.ADI
"Ben hep karşı çıktım." Marcoz bunu ezik bir biçimde söylemişti .
.
da kaldı.
.
.
•
1 57
:
- II -
158
MEIRENlN lCADI
yaşayan insanlara bir başlayışın çağdaşı. bir temel atılışının tanığı ol
duklarını bildiriyordu. Bu·, devlere yaraşır bir girişimdi. Her şey ye
niden düşünülecekti� Her şey yeniden yorumlanacaktı� Her şey yeni
den ölçülecekti! Kurucu Meclis mekanı, Konvansiyon ise zamanı üst
i
atini saat yuvasından çıkaırrıak gerekecekti� Olacak şey değildit j
•
159
METRENiN iCADI
•
bir konuşmayı uzun süre unutmamıştı: inatçı bir bekar olan Romme,
Meclis üyeleri önünde_ yılın ilk gününe "kocalar günü" denileceğini
söyleyince, milletvekillerinden Albitte, oturduğu yerden ..Her gün
kocaların günüdür" diye bağırmıştı.
früktidbr.
sanın bir yerden bir yere giderken eski tarihleri yenisine dönüştüre-
cek bir sözlükle dolaşması gerekecekti. E.n kötüsü bütün bu değişik-
• Sırasıyla, Latince köklerine göre, bagbozumu, pus, sis; k�r, yağmur, rüzgar;
tohum, çiçek, çayır ve hasat, sıcak, meyve aylan (vendemiaire, brumaire,
fıimaire, nivôse, pluviôse, ventôse, genninal, floreal, prairial, messidor,
therrnidor, fructidor) --ç.n. ·
160
METRENJN JCADl
Kısa bir süre önce geniş kapsamlı bir çalışmaya girişmiş olan
Mechain ile yardımcısı için pazar tatili yokru. Kuzeyi onlara yasakla
mışlardı öyle mi? Onlar da güneye gideceklerdi! Üçgenlerini Pirene
Jer'in ötesinde, Fransa topraklarında ölçmeleri engelleniyor muydu?
Onlar da Barselona'nın berisinde ölçeceklerdi! O zamana kadar kimse
ye sözünü etmeden içinde sakladığı bir şeyi, boylamın ölçümünü Ba
lear Adalan'nın ötesine uzatma hevesini, Mechain şimdi açıkça uygu
lamaya geçirrneyi deneyebilirdi.
işlemin önemi bir boylamın ilk kez yeryüzünün yassılaştınlması
hesaplarından bağımsız olarak ölçülmesindeydi. Deniz yüzeyinin düz
gün oluşundan yararlanarak, nihayet bir boylam bütünlüğü içinde ta
nınabilecekti. Ölçümün bu bölümü, çalışmanın en parlak, en yeni bö
lümü olacaktı. Elbette Paris , görev seferinin kapsamtnı geııişletmeye
razı olursa ...
İspanyol makamları bir korvet donatcılar. Gemi, Fransızlan Car
tagena'dan Majorka'ya götürznek üzere demir almaya hazırdı. Mechain
hazırlıkları bir çırpıda bitirip serüvene atıldı. En kötü zamanlamayı ·
METRENiN iCADI
likle omztt, kazadan sonra taş gibiydi, işlemeyen bir kilit dili gibi
hiçbir işe yaramıyord u� Kol boyunca yayılan ve çevresindeki bütün
•
Defterler hazır olunca M�chain güzel bir paket yapıp içine belgele
rj yerleştirdi. Alıcı adresi: Ölçü ve Ayarlar Encümeni, Paris.
162
ME1'REN1N iCADI
kasvetli oldu! Gelip giden göçmenler, sırf kendi �eyifleri için "ahlak
,,
sızlık başkenti nde olup biten rezaletler hakkında insanı telaşa düşü
rücü söylentiler çıkarıyorlardı. Ahlaksızlık
.
başkenti, Paris'ti elbette .
Mechain, ailesinden haber alabilmek için üst üste girişimlerde bulu-
nuyordu. Therese'den tek sözcük, Encümen'den tek mektup gelmez
.. .
olmuştu. Bağlantı, bu kez, iyiden iyiye kesilmişti. Bu yetmiyonı1uş ·
.
gibi parasına, yalnız bilim seferinin ödeneğine değil, �endi kişisel pa
rasına da düşman mülkü diye el konulunca çok geçmeden parasızlık
da çekmeye başlamıştı.
Salva ile Maria'nın sık sık kendisiyle görüşmeye gelmeleri de sı-
.
kıntılarını gideremiyordu. Onlar, gelip malikanede dinlenmesini öne-
riyorlardı ama o istemedi. Orayla ilgili anılan öylesine acılıydı ki,
çağrılarını bir türlü kabul edemiyordu. .
• •
164
.
•
..
. '
..•
.
.
. ..
. 1
. .
'.
•
.
•
METRENiN iCADI
hot. "Bir terslik varsa, yanlış bir şey yazılmışsa, yann düzeltiriz" di-
•
üzerinde uyuyakaldı.
evi boşaltma emrini almış bir kimsenin evden bir an önce, fakat her
du; öyle ki, defterleri eline alacak kimse, tüm verilere sahip olmuş
olacaktı.
165
METRENiN iCADI
Kimse bir şey bilmiyordu. Kendini rahatlatmak için, "Belki haber ol ...
maması. iyiye alamettir.'' diye düşündü. Genel Güvenlik Komitesi'nin
zabıtası, arananlardan, ancak saklandığı yer söylentilerle öğrenilen
kimseleri yakalayabiliyordu. Yani Condorcet'nin o zabıtadan kurtul
ma olasılığı vardı.
166
METRENiN iCADI
bir parayla ödemesi acayip kaçmaz mıydı? Kralın ölümünden bir yıl
sonra bile hala böyle şeyler olabiliyordu! Neyse ki arcık bitiyord u:
•
{Franstzca} Birçok Fransa kralının caşıdıgı ad olan Louis'den ıuremiş bir para
•
birimi. -ç.n.
167
MflRENIN iCADI
sa teslim etti.
168
METRENiN iCADI
si inandığı için değil de. Gözetim Kurulu'nda inanılıyor gibi bir hava
olduğu için endişeleniyordu. O kadar inanıyorlardı ki, Therese'i göç
men karısı diye Port-Libre'e kapatmışlardı .
. 169
METRENiN iCADI
•
olacaktı. Yapacağı son bir şey kalmıştı. Yolculuk defterini çıkardı, ka
lemini alıp: "Kim bilir sefer ne zaman devam edecek?" diye yazdı.
ICHem bakalım devam edecek mi?"
170
METRENiN iCADI
için� düştüğü durum da aynen buydu: Doğu Pireneler ili içinde, kı-
pırdadıkça batıyordu.
..
•
171
-
METRENiN iCADI
Kentin tam orta yerinde , her yanına toplar oturtulmuş, hantal gö-
rünümlü bir yapı olan Barselona Kalesi, gerçekten iyi . korunan bir
yerdi. Güney cephedeki o pencere, Mechain'in kaldığı odanın pencere
siydi. Bir köşeye araç, aygıt sandıkları yığılmıştı , bir başka köşede
de, hemen yola çıkmak gerekebilirıııiş gibi, kişisel öteberisi sıralan
mıştı. Halbuki astronom pekala biliyordu ki, buradan öyle pek yakın-
da ayrılacak değildi. - '
172
McmENIN iCADI
• • •
173
•
METRENiN le.ADI
174
- 12 ,_
175
METRENiN iCADI
176
METRENiN iCADI
.
sık rastlanan bir şey değildi. Ayakkabısını bağlamak için durdu, dizi-
ni yere dayadı. Arkadan gelen bir adam onu geçti. Hızlı ama çekingen
•
'
'
1
1
METRENiN iCADI
sağlamanın tek yolu budur. Aynı şekilde, Kavgacı Louis kendi top-
.
• Louis le Hutin ( 1289- 1 3 16): Fransa kralı. Köleleri para karşılığında azat
etmiştir. --ç.n.
•
178
METRENiN iCADI
öne sürenler çıkmıştı. Aynı politikacılar şimdi de, zencilerin esir ol
masının öyle denildiği kadar kötü bir yanı bulunmadığını ileri sürü
179
' METRENiN le.ADI
ma ilkesidir." Üst üste iki gün hiç salona inmedi; ötekiler de onun
yalnız kalma isteğine saygı gösterdiler.
'
rişmişti. Her zaman bir şey demeyen Sophie, buna karışmıştı: "Şu
•
' 1 80
ME"ffiENlN iCADI
şimdi Brutus Çıkmazı oldu diye bir şey değişmiş miydi? Bari, hiç de
. ğilse Eliza, Condorcet adını taşımaya devam edecek miydi?
Pek yeni bir yasa kabul edilmişti buna göre bir mahknmun eşi,
boşanırsa kendi mallarını geri alabilecekti. işte çıkış yolu buydu!
Madam Vemet boş yere bwıun kcıgıt üstünde bir işlemden başka
bir şey olmadığını, Sophie'nin bunu zorunlu olarak yaptığını , Eli
za'nın .haklarını korumak için yapılacak t�k şeyin bu olduğunu, bu
181
MElRENlN iCADI
Ara sıra, hava karardıktan sonra, bir köylü kadının, elinde yiye
cek dolu bir sepetle Mezarcılar Sokağı'na süzüldüğü olurdu: Sophie
soğuğa , geceye, her çeşit tehlikeye karşın, yaşlı filozofunu kucakla
maya gelird u. Ya da bazen bir pusula gönderirdi: "Sana mercimekle
bakla aldım� bir ay gider. Sana kalın bir yelek ördüm; nemden kaçın
-
ve hep seni özleyen bu çocuk için kendini koru . ... Bir haftadır ise gel-
memişti. Dün işte bu mektubu gönderrııiş! "Yalvanrım, soğukkanlılı
ğını elden bırakma . Madam Vemet'nin evinde güvendesin. Ayaklanna
l<apanıyo rum, o sığınaktan ayrılma." Olacağı yalnızca o, Sophie, sez
mişti. Ne Pinel, ne Cabanis ne de iyi kalpli Madam Vemet h�çbir şey
den kuşkulanmamışlardı. Aynı gün filozof Taslak üzerindeki son dü
zeltmeleri yaptı. Sonunda yapıt bitmişti. Kendi gözünde bu, yazdıkla
rının en önemlisiydi; Sophie'nin istediği gibi, gelecek kuşaklara bı
raktığı vasiyetnamesiydi. Artık istediğini yapmakta özgürdü. işte o
zaman kararını verdi.
altında duran bir bavuldan sokak giysileri çıkardı; pölüş bir panto-
.
.
lon, çizgili yelek üzerine yıpranmış dar bir ·ceket. Giyimini kırmızı
•
182
METRENiN iCADI
olduğunu gösteren güzel bir saat asılıydı; onu oradan aldı. Yeleğinin
cebine koydu. Bir çekmeceden bir kalemlik, bir makas, fildişi saplı
bir ustura, boynuz saplı bir bıçak alıp sarrı1alamadan olduğu gibi ce
bine tıkıştırdı.
I
Son bir kez odaya baktı. Oda düzenliydi, kağıtlar yerli yerindey-
di, yatak örtülüydü. Komodinin üzerinde, iyice göze çarpar biçimde,
Eliza'nın resmi duruyordu. Kapı tokmağına asılı duran eski anııuta
ğacı bastonunu aldı. Kitap rafından bir antoloji çekip, onu da cebine
soktu. Çıkarken aklına bir şey gelip döndü, cebinden Marcoz'un ken
disine verdiği tücün kesesini çıkarıp yatağın üzerine bıraktı. Kapıyı
dışarıdan yavaşça kapattı.
'
1
'
şırmıştı. 1
1
'
1
"Benden pek hoşlanmayan meslektaşım Cassini, benim için hep 1
.
183
METRENCN lCADf
biydi. Takkesini çıkardı, kadının uzattığı kaseyi alıp ağır ağır içmeye
başladı. Sonra, Madam Vemet'nin pek çok kez gördüğü bir davranışla
ceplerini yoklayıp bir şey aradı. Şaşırıı1ış gibi yapıp "Tütünüm!" de
di. ""Herhalde odada unuttum." Gidip getiırrı.ek için kalkmaya davran
dı. "Siz içmenize bakın, ben çıkar getiririm." Kadın kapıya yönel
diğinde bir an, duraksadı, Condorcet'ye bakarken içi rahat etti. Filo
zof ev sahibesine gülümsüyordu.
Merdivenlerde Madam Vemet'in ayak sesleri işitildi. Elinde tütün
kesesiyle döndüğünde Condorcet gitmişti.
Haberi alınca Marcoz'un yüzü bembeyaz kesildi. Yakalanan kanını
'
184
METRENiN iCADI
odasında bir araya geldiler. Birbirlerine bir şey söylemeden ayrı ayrı
yukarı çıkmışlar. yavaşça kapıyı itmişlerdi. Artık sadece üç kişiydi
ler. Ancak o zaman onun yokluğunu gerçekten duydular.
'
Odaya ilk çıkan Sarret, üııeri Madam Vernet'ye yazılı bir dosya
gördü. Buna bir de "ÇOCUCUM ELlZA CONDORCET'ye. 1 5 yaşına
'
185
MEfRENIN iCADI
landı, pantolonu kan olmuştu. Yarayı biraz silip bağladı. Bayırda da-
.
ğılmış olan öte berisini topladı. Neyse ki saate bir şey olmamıştı. Ta-
Condorcet küçük bir hana girip omlet ısmarladı. Hancı "Kaç yu
murta kırayım?" diye sorunca, filozof ''On iki yumurta'' diye yanıt
verdi. "On iki mi? Parasını verebilecek misin?'' Condorcet paralarını
gösterdi. Hancının şaşkın bağırışına yandaki.masada başka bir müşte
riyle birlikte içen Nicolas Fleury dönüp bakmıştı.
186
METRENiN ICADl
nüfus kağıdı ne de bölge kartı vardı, hatta üç renkli kokart bile tak
mamıştı. "Pasaporrun?" dedi Nicolas.
"Adın!"
. .
Adlar, hep adlar! Kraliçe Köyü'nün yeni adını içinden yineledi ve bel-
ki de kendinin olmayan bir ad altında öleceğini düşündü. Siman, eski
'
. '
baş harflerinin kazılı olduğunu anımsadı. Bulan için bir bilmece ola-
I 187
,
l
MCI"RENIN iCADI
şüncelerinden sıyrıldı.
188
_, 13 -
'
•
. şte göçmen olduğu sanılan, isteği dışında yabancı topraklar
da tutulan bir adam, bir bilgin, bir sabık Akademi üyesi,
Cumhuriyet topraklarına geri dönmek istiyordu! Mechain'in
Fransa'ya dönme yolunda gösterdiği çaba]ar kulağına gelince Kamu
Kurtuluşu Kurulu'nun ne kadar göğsü kabarrrııştı! Onlar "Fransa! 11 di
ye düşünüyorlardı. Mechain ise "Boylam�'' diye.
Hapishaneden çıktığında Therese birçok girişimde bulunmuştu.
Geçici Ajans'takileri göırneye gitmişti. öyle pek kalabalık değillerdi.
Ajans uykudaydı. Fakat Therese, Prieur ile görüşmü.ştü. Prieur de la
.
hepsi yerli yerinde mi der gibi, uzun uzun gözden geçiriyordu. Sonra
bir sandıktan yazılarının bulunduğu dosyayı çıkarıyor, göğsüne bastı
Sonra, her şey çok hızlı oluyordu. Kaptan dümene geçiyor, birden
rota değiştirip, önceden saptanmamış bir dizi manevrayla gemiyi
kimsenin orada olmasını düşünemeyeceği yerlere götürüyordu. Yük
sek sesle komut verenin, kandil yakanın vay haline! Dilsiz ve kör ge-
. -
190
'
METRENiN lCADl
Paris altı fersah ötedeydi, hele Arpajon bir fersahlık yoldu. Yine
i
'
1
1
de, o daracık Vaugrigneuse yoluyla varılan köy, her yerden uzakmış ı
1
191
METRENiN iCADI
şüyordu. Melun daha yakın olduğu için, Laplace'a konuk gitmeye ka
rar verdi.
Araba geniş bir sokağa girerken adam parmağıyla bir evi işaret et-
192
METRENlN iCADI
•
•
•
�
.
.
aylarca Nantes'ta kaldığını, kimsenin ona orada ilişmediğini, ancak
Nantes'tan ayrıldıktan sonra yakalandığını hatırladı. Acaba neden, tıp
kı Condorcec gibi, güvende olduğu halde barınağından ayrılmıştı?
şeyi bırakıp hareketin içine atılmıştı. Bir gün birisi ' ona sorrnuştu:
•
hiçbir zaman dostları arasında yer almamış olan o meslektaşı için bir
çeşit sevgi duyuyordu. Delambre, Devrimle ilgili olarak, Bailly'yi ya
·
kıp tutuşturmuş, Condorcet'yi çatışmaya itmiş olan tutku gibi bir şey
duymadığını kendi kendine itiraf ediyordu. Ne şimşekler, ne yıldı
rımlar; iyilik, çtkar eyet, ama tutku, ona hayır.
193 .
'
1
f
METRENiN iCADI
Kadın bir torbadan iki somun çıkarıp kalabalığa gösterdi, bir bı
çak uzattılar. Somun dilimlenip kalabalığa dağıtıldı. Tadına bakıldı,
.
a]anın bir yanından öteki yanma bir mırıltı yayıldı. Ekmek İyiydi!
Fırınlarının önünde duran birkaç ekmekçi rahat bir nefes aldı.
Dizgesi idi. Dostu, Delambre'a kısa süre önce bu tasandan söz emişti.
Bu, bilinen bütün gök olaylarını Mösyö Newton'un genel yerçekimi
. '
•
194
METRENiN le.ADI
,· '
verdiği tüm yapıtlarda, mekanik ve astronomi dallarının bütününü i
'
1
salt cebire indirgemiş olan Laplace'ın bu tutumu şaşırtıcıydı! Dünya
•
.
.
' . .
1
'
·
-
195 •
!
•
METilENlN lCADl
rıyordu. Daha iki yaşında ya var ya yok olan ikinci çocuk, ailenin yü-
rüyüşünü mahsus ağırlaştırıyor ve bundan hoşlanıyordu. Eczacı da
onlan geçirmeye gelmişti. Tam geri döneceği sırada:
"Beş saatte bir, bir çorba kaşığı'' dedi.
"Herhalde gece yarısı uyandırıp da şurup verrııeyeceğizl· Güya
uyutsun diye veriyoruz. n
196
METRENiN !CADI
•
lıktır!"
.
ı
'
197
MElRENlN iCADI
pek çok şey , pek çok dedikodu vardı, Borda ve Coulomb'dan haberler
alıp vereceklerdi. Us Bayramı diye bir şeye başkanlık etmiş olan La
lande'la biraz alay ettiler; Konvansiyon'un o sıralarda yeni açtığı tüm
kuruluşlardan söz ettiler. "Yakında öğretmen sıkıntısı çekmeye başla
yacaklardır, göreceksiniz Delambre, bize başvurcııak zorunda kalacak
lardır."
Bu, bir devrimdi! lki adam bir süre konuşmadılar. Laplace kalktı ,
öksürük şurubu şişesini aldı; küçük, son kez ilaç içeli beş saat olu •
198
\
METRENiN iCADI
olmuş olanı, bundan beş yıl önce, kim bilebilirdi? O zaman bir kral
. .
dini krala sattı, Bailly'nin de Paris halkı başını kesti. Sonra Marat ve
Dancon çıktı ortaya. Marat'yı öldürdüler, Danton idama mahkCım ol
du. Şimdi Robespierre var, Onun ne kadar süre kalacağını, bugünden .
yaza kadar neler olacağını kim bilebilir?"
- "Altı yıl sonra da yüz)'ll bitiyor" diye Laplace konuyu bağladı.
'
Ertesi gün "üs" için yer keşfine gittiler. Melun ile Lieusaint ara
sında tam aradıkları gibi bir yer buldular. Ormanın içinde yaklaşık
altı bin tuvaz dosdoğru gidiliyordu. Yer yeterince pürüzsüz değild i .
Düzlenecek tümsekler vardı, birkaç ağaç kesilecekti, ondan sonra ça
lışmaya koyulabilirlerdi! Ne zaman? Yağmur yağmaya başlamıştı .
·
Birkaç haftadır Delambre Çiftçinin Sesi gazetesinde yayınlanan bir
diziye pek düşmüştü. Makaleleri "patatesin babası'' dedikleri
Parmentier yazıyordu. O sınırsız seçmeciliği içinde yazar, bu kez "ör
dekler ve eğitilmeleri''ni ele almıştı. julie, Delambre'a ne okuduğunu
sorunca, astronom gazeceyi kapayıp masanın üzerine koydu, ezberin
den söylemeye başladı:
199
METRENiN iCADI
tan ördeğine gelince, ona düşen dişi sayısı daha azdır; yavrularını
200
METRENJN ICADI
"Bu bir top, · ama tam yusyuvarlak değil." Hay söylemez olsaymışt
ne. lnsanın belini saran kuşak gibi. Bu, bu, bunlar da boylamlar. Bir-
çok var. Şimdi anlıyor musun, neden vahşilerin toprakl�nnda sefere
201
METRENiN iCADI
çıkmadığımı!" Şişi öylesine sert çekti ki, bir sıra örgü sökülüverdi.
karak sağıldı.
.
"Kaz gibi gıdaklama mı?" diye julie alaylı bir sesle sordu.
202
•
METRENiN iCADI
"Ne olmuş?n
"Robespierre . . . "
"Kafasını kesmişler!"
sa'ya dönmek neye yarardı? Nasıl olsa Pireneler'de savaş sürüp gidi-
yordu.
.
· Moniteur Universel gazetesinin 3 Vandemiyer tarihli sayısını oku-
. .
'
muş olsaydı şunu öğrenirdi: "Bellegarde Cumhuriyet'e geri döndüt
•
.
lu adına Fourcroy vennişti. BeJlegarde Hisarı işgal a1rında kalan son
. yer olduğundan onun kurtarılması milyonlarca yurttaşa artık Fransa
toprağı üzerinde ufacık bir tek parçanın bile düşman elinde kalmadı
ğını söyleme olanağını veriyordu. Cumhuriyet birleşmiş Avrupa'ya
'
leri!
.
Bellegarde'a, elbette geçici olarak, sizin kararınızı · bekliyoruz, Midi-
'
Libre adını verdik." Milletvekilleri ve dinleyici localarındakiler
.
. -
1
·
t
1
, .
..
. . ' .
'
· · . .. .
METRENiN iCADI
Bir soru daha vardı: Neden Hisar'ın teslim olması yalnızca Kuzey
cephesi komulanlığına "hemen" gönderiliyordu? Bunun yanıtı basitti:
Ülkenin tüm lopraklarında Mösyö Chappe'ın telgraf hattından bir ta-
•
altı bin kasabasında, bir adam ve bir bina, yani bir belediye başkanı
ve bir belediye sarayı bulmak gerekmişti. Burada,· Bruyeres'de, Bele
diye Başkanı Emest Briard'dı.
204
I
METRENlN iCADI
şısında duran yurttaşa baktı, bu alanda deney� mli olduğunu belli eder
biçimde inceledi.
" . . . saç, kaş rengi?" Mırıldandı: ''Koyu kumral''; koyu kumral diye
yazdı. '4Gözler7 Mavi." Mavi yazdı. "Burun? lri." Delambre yüzünü
•
205
METRENiN iCADI
mine koşacak. n
rı:
•
206
METRENiN iCADI
Yeni adları duyunca, tüm salonda her ağızdan sesler çıkmaya baş
ladı. Dinleyici balkonlarında, sapsız gözlük takmış iki ihtiyar, horoz
gibi kapışıyorlardı.
"Kiloymuş ! Olmaz efendim, olmaz! "ki' · değil, 'şi' olacak! 'şilo' de
necek,11 diye söyleniyordu nisbeten genç olanı. Öteki:
207
METRENiN lCADI
niz ki!"
başka bir çeşit terör almıştı. Bunu bazıları, daha geleneksel biçimde
olmasından ötürü, öteki kadar insanı isyan ettirici bulmuyorlardı. Bu
208
.
,
MElRENIN lCADI
"
"Chi" ile başlayan kelimelerin sonu pek iyi gel1:11 ediği için Ytınan-
.
209
METRENiN iCADI
210
·,
METRENiN [CADI
ı
Papaz yerinden kalktı, herkes sustu: "Görevimizi hemen hemen bitir
miştik. Sadece değişik sıcaklık derecelerinde suyun uğradığı hacim ve
212
METRENiN iCADI
Boissy d'Anglas'ın güzel sesi çınladı: "Salt eşitlik bir düşten başka
bir şey değildir!"
Paris halkı bir kez daha Mec]is'in yolunu tuttu. Herşey yeniden mi
başlayacaktı? Yürüyüş yapanların karşısına askerleri çıkardılar. Ka
dınlar yol kenannda akan sulara eğilip ellerindeki şırıngaları doldu
ruyor, askerlerin gözlerine fışkırtıyorlardı.
213
•
METRENiN iCADI
214
METRENiN JCADI
ne aynı karar uyannca, ileride de kadınlar ancak yanlarında bir erkek yurt
t� bulunursa ve bu yurttaş kartını gösterirse oturumlara girebileceklerdir. ,,
. .
215
METRENiN iCADI
tün bunlar birkaç saniye içinde olup bitmişti. Birinci katta olağanüstü
mahkeme salonunda askeri yargıçlar, verdikleri caydırıcı kararlann
dan ötürü birbirlerini kutluyorlardı. Merdivenlerde üç ölü, bir can
kalkıyorsun!"
'
216
- 14 -
lesi yandıktan sonra . . . Bugün kala kala yamulmuş bir kule kalmış.
tatmış ihtiyar bir gemici olarak, sizinle büyük yolculuğa ·�ıkmaya ha-
217
METRENiN iCADI
mide sanacaktı.
Oradan yüzlerce fersah ötede Mechain ise gerçek bir geminin gü
vertesindeydi. ltalya'da bir yıl geçirdikten sonra, kendisini · Fransa'ya
götürrııekte olan gemide yol alıyordu; Tranchot yanındaydı.
218
•
METRENiN iCADI
"Yurttaş Delambre'a,
Kardeşçe selamlarımla,
Mechain
•
219
METRENiN iCADI
kaybı! Tranchot da gelmedi hala! Başına bir şey gelmiş olmasa bari.
'
.
• [Fransızca, la pinle} 0,93 litre karşılığında eski bir sıvı ölçü birimi. --ç.n.
t (Fransızca. la demoiselle] Eskiden bir çeşit kaba yapıda şişeye verilen ad. -
ç.n.
•
220
'
•
METRENiN iCADI
221
METRENiN iCADI
inancı olsaydı Mechain . . . Ama yoktu. lyi yıldız. sadece yıldızın iyisi
vardı. I
'
Tek başına, başını sokacağı bir çadır bile olmadan, soğukta, rüzgara
karşı . . . bu da delilikten başka bir şey olmazdı. Sabaha sağ çıkamazdı.
Fırtınalı denizde gemisini bırakmak zorunda kalan kaptanın gözlerin-
.
de de. herhalde. aşağı inmeye karar verdiğinde Mechain'in gözlerini
dolduran çeşitten bir çaresizlik okunurdu. Astronomun perişan duru
munu gören Agoustenc. babacan bir tavırla: "Bu tepeye tınnanıp bun
ları çalmak için insanın aklını kaybetmiş olması gerekir." dedi. Ha
mallar gülmeye başladılar: "Elbette'' diyorlardı, "deli olmalı.'' Arka-
222
METRENlN iCADI
Kimse geceyi orada geçirrnek, hatta gündüz yalnız kalmak bile is
Tranchot adamı tanıdı. Oralara yakın bir yerde , onu, elini ayağını
223
METRENiN iCADI
bir sandıklan özenle katlanmış bir duvar ilanı çıkarıp masaya yaydı.
lspanyolların bölgeyi elleri�de tuttukları günlerden kalma bir duyu
ruydu: Don Ricardos'un bir genelgesi. Şöyle yazıyordu: "Devlet Baş
kanlarının kavgaları askeri birliklerce yürütülür. Fakat bu durumlar
da asker olmayanın silahını kullanmasına hiçbir şekilde izin veril
mez. Bu nedenle, mikle olarak hizmet edeceği bahanesiyle eline silah
.
alan ve silahla yakalanan herkes tutuklanır ve hemen asılır."
I
' . •
224
METRENiN lCADI
sa, düşünün ki savaş tersine de dönebilir ve bir gün sizler esir olabi
,,,
lirsiniz.
dedici çember, birkaç araç, bir ayaklı fener, bir çadır yani, en zorun
lu olanlardan fazlası yoktu. Bugarach'ta yaşadıkları canına yermişti.
225
.
METRENiN iCADI
eteğinde çukur bir yerde iyice korunmuş durumdaydı. Kim bilir tepe
nasıldır? Mechain uyumadan şafak vaktini bekledi.
ğimden emin olunuz. Ancak, izin veriniz, ben de sizden fikir ve iş-
.
226
METRENiN iCADI
. . •
Kapı açıldı; elinde bir kase sütle bir çocuk girdi. On yaşında, cin
.
gibi, saçları karmakarışık bir oğlandı. "Adın ne senin?" "François-Au-
•
teker yatağın üzerine dizdi. Daha inandırıcı olsun diye bir ikisini iş-
�
.;...
. ç.n.
227
1
'
1
r
1
METRENiN iCADI
'
228
METRENiN iCADI
Okulu çok seviyordu. Okumak ve yazmak onun için bir tutkuya dö
nüşmüşt�.
tiz bir dikkat göstererek, bir saat süreyle kendisine kulak verilen ve
'
229
t
1
r
•
'
METRENiN ICADI
la daha bir çekici olan o sözcükler, bir mutluluk vaadi' tadı kazanıyor
du.
230
METRENiN iCADI
231
METRENiN iCADI
kara kışa ve gittikçe sık ortaya çıkan kurtlara pes edeceğim. Ayıların
hiç sözünü etmeyeyim. Bir kurc, buralara yakın �ir yerde dört beş
koyunu yemiş. n
232
METRENJN lCADl
Kısa bir süre sonra haberleşme daha bir zenginleşti. Mektuplar bir
üçgen çizerek gelip gitmeye başladı. Üçgenin bir yanı aynı kalıyor fa
kat hareket ediyordu: Delambre-Mechain; sabit bir tepesi vardı Paris.
O tepede oturan kiracı değişiyordu. Bir kez Borda oluyordu, bir kez
Therese, bir üçüncüsünde Lalande. Böylece Paris'te merkez büroyu
o]uşcuran üçlü değişmiş, Condorcet ile Lavoisier'nin yerini Lalande
ile Therese almıştı. Therese, kocasıyla Konvansiyon Meclisi'nin ara-
,
1
•
233
ıf
•
METRENiN iCADI
234
METRENiN lCADJ
yen bir uzun yol beygiriydi. Bellet hayvanın ayağını kıvırıp baktı,
toynağın durumunu pek beğenmedi.
235
•
MmENIN le.ADI
236
- I5 -
. . ,
İnsan Hakları Bildirgesi·nin biri nci maddesi yeni Anayasa·da .yer alını-
. .
yordu.
.
Çocuk doğururken ölen bir kadın gibi, Konvansiyon . Meclisi de
tam ortadan yok olmadan önce bir Anayasa doğuracak gücü bulmuş-
'
hesap verecekti.
.
237
METRENiN iCADI
.
li bir başka gösteri olmamıştı. Yıllardan beri ortalığı eline geçirıniş
oliln o bayağı avam eğlencelerine benzemeyen bir tören yapılacaktı.
Kadınlar zarif, giysiler güzeldi. Şapkacılara, pikoculara, ttiyctilere,
sırmacılara ve kalıpçılara yeniden iş düşmüştü. Dantelciler ve kuaför
ler harıl harıl çalışmışlardı. Kısaca, süs püs cephe.sinde işler yolun
daydı.
leri matematikti.
nüşe göre önemli olan yalnız buydu. Delambre sinirli sinirli: "Bu ça-
23:3
METRENJN le.ADI
239 .
METRENiN lCADI
...
du. Tabelada "Ecole normale superieure·" yazılıydı. Garip bir ad, di-
•
Bir yandan her köyün bir "küçük okul"u olurken, bir yandan da
Paris'te bir avuç "büyük okul'' gelişecekti. Condorcet, "Herkese eşit
derecede götürülebilecek olan eğitimi, herkese verıııek, fakat bireyle
rin tümü arasında paylaştırılması olanaksız bulunan daha yüksek bir
eğitimi, yurttaşların hiçbirinden esirgememek de gerekir" diye yaz
mıştı. Delambre. Chatillon'daki handa yedikleri o Noel yemeğini dü- ·
alfabenin harfleriyle, 'a,' 'b,' 'x,' 'y' diye olabilir." Ders başlamıştı.
. .
' '
240
. .
. .
METRENiN iCADI
241
METRENiN iCADI
242
METRENiN iCADI
dedi. "Aa, evet" dedi, yaşlı adam, "piramidi anımsıyor musunuz? Ha
ni, Halk Derneği'nden delikanlıların yol geçireceğiz diye yıktıkları şu
gidin, anıtı görürsünüz. Yepyeni gibi . . . Ama yol, pek çukurlu. Öyle
değil mi, Leonne?" Kadın uzaklaşmıştı bile.
Ertesi gün Delambre yoluna devam etti. Creuse'de Bellet ile bulu-
.
Oradaki büyük kapıyı iter itmez yüksek bir duvara çarptı. Daha
•
doğrusu çarptığı yer duvar değil surdu, en yüksek kirişlere kadar yı-
243
METRENiN ICADI
ğılmış saman balyalarından oluşan bir sur. Tüm sahın saman sıkıştı
rılmış durumdaydı. Kilise, Doğu-Pireneler ordusunun kuru yem am
barına dönüştürülmüştü. Birkaç asker girişte kalakalmış olan
Mechain'e çarptılar; astronomun şaşkın durumunu gören biri laf attı:
UNe olmuş yani? Yemliği beğenmedin mi? lnek tamam, küçük lsa da
� .
belki bir şey unutmuşumdur diye tek tek gözden geçirdi. Terrı1omet-
renin, saatin. saçlı nemölçerin ceplerine baktı. Hiçbirinde bir şey
yoklu. Sonra, belge dolabını hatırladı. elini kaldırıp tavandaki boşlu
ğu okşadı. Bir harita bulunca şaşırdı. Montserıat haritasıymış. Üze-
• lsa Peygamberin bir öküz yemliğinde yanında bir inek ve bir eşek bulunduğu
halde doğduğu konusundaki söylenceye gönderıne. -ç.n.
' Mechain ve ressam Quentin de la Tour'un (1704-1 788) aynı ildeı Aisne'de
doğmuş olmalanna göndenne. -<;.n.
244
.
MErnENlN lCADl
.
rinde kendi yazdığı notlar duruyordu. Her zaman oturduğu o sevdiği
yere, arka sıranın sağ köşesine kuruldu.
.
Araba içinde bile olsa insanın sırf kendine ait bir yeri bulunması
iyi şey, diye düşündü, tıpkı çocukların kulübeleri gibi . . . Çevre yaşa
namayacak duruma geldi mi, girer buraya oturursun. Hep başka hana
· inmek, hep başka insanlar görınek, hiçbir zaman aynı yatakta uyuma
. mak, sonunda insanın aklına dokunuyordu. O süreklilik gereksinimi
ni, devamlılık susuzluğunu araba giderebilir, diye düşünüyordu. Ara-
bayı elden çıkannamayı düşündü, fakat . . .
. Fakat, atın zaten çok yüksek olan fiyatına bir de günlük yem para
sı eklenecekti. Aynca, ot bulma zorluğu, hayvanın bakımına harcana
cak zaman . ... M�chain, üzülerek, arabayı elden çıkannasının daha akıl
lıca bir şey olacağına karar verdi.
•
Arago'yu belediye binasının büyük salonunda buldu. Neden geldi
ğini anlatırken, bölgeyi sarsmış olan onca çalkalanmadan sonra araba
sının çok iyi bir durumda olmasından duyduğu şaşkınlığı da dile ge-
tirdi.
"Devlet çarkı" diye yanıtladı Arago. "Sabır, bir işi izleme gücü. . .
Devlet çarkı için bütün bunlar soyut şeyler olduğundan, her şey onun
gözünde eşit bir önem taşır. Hiçbir ka]em amiri yardımcısının başı
nın kesildiği görüldü mü ki? Yapraklar düşer, dallar kırılır, ama kök
ler ·kalır." Sonra, "kralın piyangosu"nun başına gelenleri anlattı. Ro
bespierre zamanında Sanatlar Encümeni, piyango sorunundaki bir pü
rüzün çözümlenmesi için epeyce kafa yormuştu. XVI. Louis'nin oyun
larda talihi yaver gidermiş. Hapse atılmadan önce bir hayır derneği
nin düzenlediği piyangonun biletlerinden bir tane almış. Zaman geç
miş, çekiliş yapılmış, bir ikramiye de Louis'nin biletine vurmuş. Ik
ramiyeyi kendisine gönderınişler aina, artık parayı alacak kişi orada
245
METRENiN iCADI
ki, eskiden hangi sorun olursa olsun, oldukça kısa sürede karar verir-
dik ama bugün durum başka. Deyim yerindeyse, ne diyeceğimizi iyi
ce ölçüp biçiyoruz ya da, daha doğrusu, çok kararsızız. Bu nedenle
bizden karar beklememelisiniz. Delambre da, siz de kendinize en iyi
görüneni seçmekten başka bir şey yapamazsınız. Öte yandan, yapaca
ğınız her şeyi destekleyeceğimizden emin olabilirsiniz.
Arabayı da ister satın ister il yönetimine teslim edin. Diyeceksiniz
ki, size bir fikir verınedim. lşte veriyorum: Yapılması uygun olanın
ne olduğunu düşünün. Bir saat ya da bir gün düşünün. Hangi kararı
verirseniz, ben size onu öğütlüyorum. Sonra lütfen bana bilgi verin
de, ben de size neyi öğütlediğimi öğrenmiş olayım.
lkinci soru: Artık gereği kalmamış araçları nereye göndereceksi
niz? Yanıt: Sanırım, en iyisi onların hepsini emin bir yere bırakmak
olur; çünkü bir yere yollamak para ister. lleride yeniden gerektiğinde
246
METRENiN iCADI
Artık öfkem geçti: sizi sevgiyle kucaklarım, inanın ki, her ne ka-
dar yaşla, hastalıklarla sıcaklığını yitirdiyse de, son al[ı yıldır gör
düklerimle buruştuysa da, şu yaşlı yüreğim, size içten bağlıdır. Satır
larıma son verirken mektuplarınızın bazılarının neden yanıtsız kaldı
ğını söyleyeyim. Bilirsiniz ki. aziz dostum, benim mektup yazmama
gibi bir kusurum vardır; yaşlı olduğum, hele sizin buradan ayrıldığı
nız zamankinden çok daha yaşlı olduğum için de bu kusurumu dü.zel
lerden çokmuş" dedi. Bunu öğrenince de içi rahat etmişti. Biraz sonra
odaya Arago girdi, yanında bir lspanyol subayı vardı: Gonzales'i ge
tirmişti!
247
MEIRENIN iCADI
gün öğleden sonra, ikisi atla Mazamet doruğuna doğru yola çıktılar. ·
Barış imzalanınca. Gonzales kendi hükümeti tarafından, iki ülke
arasındaki işbirliğinin yeniden başlatılnıası koşullarını incelemekle
görevlendirilmişti; kentten çıkarken bunları konuşuyorlardı .
•
kocaman bir pıhtının beyni tıkamasını önlemek için birkaç kez haca-
mat yaptığını. sağ kulağından çok büyük miktarda kan boşaldığını
öğrendi. Kendisini kurtaranın bu hacamat olduğu söylenmişti.
Mechain bunlann hiçbirini hatırlamıyordu. O zamana kadar kim.senin
anlatmadığı bu şeyleri öğrenince sırtı ürperdi. 14Kazadan hemen son
ra'' diyordu Gonzales, "yaşamayacağınızdan herkes o kadar emindi ki,
vücudunuzu sıcak tutsun diye bir koyun kesip sizi derisine sardılar."
248
METRENiN iCADI
249
METRENiN iCADI
maz dostu topçu Gustave. Etienne onları nasıl bulduğunu anlattı ama
•
Ona Delambre hakkında pek çok soru sordu, çünkü, bilimsel sefere
250
METRENiN lCADI
251
METRENiN iCADI
leni.
yanlar bize bir şey yapmadılar ki. Benim hoşuma gitmiyor bu. Ben
Cumhuriyeti savunmak için gönüllü yazıldım. Fetih peşinde koşmak
için değil !"
"Fark etmez! Herhalde fetih peşinde değil. " Etienne fetih sözcüğü
nü zor tuttuğu bir öfkeyle söylüyordu. Yakındaki bir masada oturan
252 \
METIU:NIN iCADI
·-·
•
•
i
, .
1
pul düşünı1üş, oynayanların çoğunluğu, bu son el olduğu için, yeni 'i
'
>
1
J
Tombalacı sepetlerini topluyor, salon yavaş yavaş boşalıyordu.
1
'
'
1 253
1
1
METRENiN iCADI
beri benim evim yok. Ben hiçbir yerden değilim artık, Valmy'den bi
le değilim!" Bu son sözleri söylerken gülmeye çalışıyordu. Yanık elle
rini gösterdi. "Sonra, topçuluk, iyi bir meslek, niye . . . anlamıyorum.
Yolculuklardan tat aldım, hem sonra. . . amaan, bok canına olsun!'' de
yip uzaklaştı.
içeride, salonda onbaşı ayağa kalkmıştı. Çok iri yarı bir adamdı,
çıkıp gitmek için acelesi yok gibiydi. Bir elinden birbirine bağlı o iki
ördek sarkıyordu. Büyük ikramiyeyi kazanmıştı! Öteki eliyle kasık
hizasından kesilmiş bacağının yerine kullandığı kocaman bir koltuk
değneğine dayanıyordu.
Birkaç hafta sonra, Tranchot her zamanki gibi Pirene Haberleri Ga
zetesini okuyordu. Birinci sayfada ltalya ordusu başkomutanının bil
dirisinin tam metni vardı: "Askerler, sırtınızda bir şey yok, iyi doymuyor
sunuz, yönetim siZe çok borçlu, siZe hiçbir şey veremiyor. Bu kayalıklarda gös
terdiğiniz dayanıklı ve yürekli tutum hayranlık uyandınyor; fakat siZe hiçbir
254
METRENiN iCADI
.
.
255
•
•
•
- 16 - •
256
•
, .
METRENiN iCADI
•
mal olabileceği bir sırada, son derecede yerinde bir davranışla o sah-
257
METRENIN lCADl
..
"Vandemiyer ayında ha! Olacak şey değil. Birim ana örnekleri ka-
.
258
. METRENiN iCADI
lirdi. En iyisi oraya kadar gicmeyi göze almaktı ama o da olacak şey
değildi: "Onluk trigonometri ceLvellerimin provaları yeni geldi. On
lerde bir rakam şaştı mı, hepsi yanlış olur!" Daha sonra okumasını
dönmek istiyor?"
"Belki bir kadın . . . " diye Delambre alaylı bir sesle yanıtlayınca iki-
si de kahkahayla güldüler.
·
"Zaten siz ne yaparsanız iyi olacaktır. Hangi şey için olursa olsun,
. .
canınızı sıkmamanızı öğüclerim. Ola ki, yaptığınızın bir bölümü Cas
sini'ninkiyle çakışmaz, ne yapalım! Sizi oraya sizden ön�ekilerin yap-
•
. .
tığının eşini yapın diye değil, gerçeği bulun diye gönderdiler. Sizin
de bunu yapacağınız kesin, çünkii siz gözlemlerinizde. daha titizsiniz.
. -
259 .
..
.
'
MEnENlN iCADI
.
incitti. Borda, işte gerçek dost! Ama, Delambre'ı Perpignan'a indir-
mek gibi gülünç bir düşünce de nereden çıktı şimdi? Hem sadece ba
na verilmiş o tabanı, neden birlikte ölçecekmişiz? Artık Paris'tekiler
bana güvenmiyorlar mı?'' Bu korkunç düşünceyi hemen zihninden
kovdu. Bütün bunlar ona . yine de Pradelles'den aynlma karannı
aldıramamıştı.
Orada kalmak istiyordu, sadece birkaç arkadaşla, yuntaş Fabre, ,
Saint-Vincent Kulesi'ndeki yaşlı adam ve artık yanından hiç ayrılma�
yan Agoustenc ile birlikte orada kalmak istiyordu. Camot'nun yerine
•
bourg'a.
Delambre oraya vardığında ·Küçük L�embourg konağının müşte
milat duvarına bir adam boyu yüksekliğinde, sıkı sıkıya gömülmüş
taş metrenin çevresinde ·aralık ayı soğuğuna karşın küçük bir toplu- _
' 260
METRENiN lCADI
luk vardı. Herkesin ilk tepkisi kollarını açıp metrenin ölçüsünü al
mak, sonra omuzları ve boynµ kaskatı, kollan açık olarak birden ar
kasına dönmek oluyordu. Kimisi söyleniyor kimisi gülümsüyordu.
Bu ilk ölçmeyle yetinmeyenler taş metreyi karışlıyorlardı. Çoğu za-
. .
man dört karış yetiyordu. Eli çok büyük olanlarınsa üç karışı metre-
"Boşalan üyeliği doldurc11a amacıyla . . . " "Ah, hoş geldin laf salata
sı!" diye düşündü Delambre. " . . . Birinci matematik bölümünde boşa
lan üyeliği doldurma amacıyla ya pı]an seçimde yuntaş Lenoir 1 9 1 oy
26 1
.
.
METRENiN iCADI
lin yardımıyla yapılabilen şekilleri kabul ederdi. Yani, iki bin yıldan
262
METIU:NlN iCADI
mişti acaba? Saçma bir soru. Sanki seçilebilecek başka doruk varmış
gibi. . . Onun yerine koyacak başka bir tepe yoktu ve Mechain bunu bi-
263
METRENlN iCADI
264
METRENiN iCADI
muştu. "Çiviler bile kalmamış, her şeyi, her şeyi götürnıüşler" dedi
Mechain. "Kötülük, katıksız kötülük bu."
"Bir de siz diyordunuz ki, buralara kadar çıkıp öte beri çalmak
için insanın deli olması gerekirıniş�··
•
nu . . . "
•
Mechain kalkıp tek laf etmeden dışarı çıktı. Çok ince bir yağmur
yağıyor, çevreyi tül arkasında gibi gösteriyordu. Ağılın girişinde bir
taşa oturdu, kendisi de taşlaşmış gibiydi. Ana biraz bekledi, hiç sesi
ni çıkarmadan sırtına bir atkı atıp yanına gitti. Adam kadının geldiği
265
METRENiN le.ADI
266
METRENJN ICADJ
vardı. itiraf edeyim ki, daha fazla kuvvet ve daha fazla yetenek gereki
yormuş meğer." Başını kaldırınca Ana'nın halden anlayan bakışıyla
karşılaştı ve onun dingin gücünden yüreklenip yazmayı sürdürdü.
"Ama,i' diye yazıyordu, udevam etmekle görevlendirilirsem silkinece
maya gideceğ4n. Herhalde bize doğru kartal hızıyla inecek olan yurt-
taş Delambre'a sonbaharda kavuşacak kadar hızlı gideceğiz." Daha
şimdiden, bunları yazmış olmak ona eski cesaretini yeniden
kazandırıyordu. Birden içinin ısındığını, canlandığını hissetti. Ah, ne
iyiydi! Yeniden yaşamak, her şeyin yeniden bir anlam kazanmasıl
Mektubu bitirip hazırlanmalı ve hemen yola çıkmalıydı. Ertesi sabah
şafakta her şey yeniden başlıyordu. ,
·
Birkaç gün sonra, birisi tepelere çıkıp da dolaşsa şu garip sahneyi
görebilirdi: Yeniden yapılm1ş dimdik, sağlam, eksiksiz durumdaki
işaret. Birkaç adım ötesinde, küçük bir ateşin karşısında iki adam ar
tık ne kadar ısınılabilirse o kadar ısınmaya çalışıyorlar. Bunları so
ğuktan koruduğu varsayılan karmakarışık giysi yığınının içinde bir
üniforma seçiliyor. Gerçekte, bölge makamlarınca ulusal jandanrıa
güçlerinden istenmiş bir erle bir çavuştu bunlar. Er çavuşa: "Benim
şimdiye kadar başıma hiç böyle bir şey gelmemişti" diyor. "Dağ ba
şında dört parça odunu bekliyoruz!" Çavuş yanıtlıyor: "Eh, o olma
mış da bu olmuş, ne fark eder yani!" Sonra dikleşip ekliyor: "Görev,
görevdir."
267
•
'
parcnak uçlan kesik eldivenlerini giymiş hiç istifini bozmadan bir to
mar kağıt parayı sayıyordu. "Maaşlarımızla" dedi, "bakalım bu ay ne
alabiliriz?" Hızlıca hesapladı: "!kimize on üç buçuk ke[en helvası dü
şüyor!"
"Benim!"
269
ME1RENiN iCADI
cım var. At için ol, kuracağımız iskele için kereste, bir dülger, birkaç
,,
•
işçi . . . " Belediye Başkanı afallamıştı: "Hepsi bu kadar mı? diye mırıl-
,,
dandı. "Bu kadar . . . Şimdilik dedi Delambre.
"Her gün! Artık ondan başka bir şey yediğimiz yok. Her şey ateş
•
pahası." ' .
\
270
'
'
METRENiN lCADl
yu, her türlü çer çöpün y umuşak bir halı gibi döşediği yere iyice bat
tığı o minik mezralardan biriydi. Btl karı11akarışık yerden bir an önce
çıkmak için acele acele yürüyen Bellet arkasına dönüp astronom nere
de kaldı diye baktı. Epeyi geride, ydlun anasında durmuş, Bellet'nin
olduğu yerden seçemediği bir şeye bakıyordu. Bellet dönüp yanına
.
yaklaşınca Delambre'ın mırıldandığını duydu: "Altı . . . yed i.�' Böyle sa-
•
Herınent Kilisesi. Kocaman beyaz çarşaf çan kulesi boy unca salla
na sallana aşağıya doğru açılıyordu. Boşluğa doğru sarkmış olan De
271
..
.
· ·.
MEfRENIN iCADI
•
'
lemediğini anlattı. "lşte bu nedenle beyaz kapladık. Fon açık renk olsa
siyahla kaplardık. Ama, o zaman da herhalde bizi korsan sall}rdınız!" ·
272
ME"raENJN JCADJ
•
Yaşlı adam kansının elini bıraktı. Başını öne eğerek: "Hadi, gel"
dedi, "dönelim."
273
,,,..
,,
METRENiN iCADI
" l 9'unda" diye yazıyordu Delambre, "bir anda Puy Violent'in kar
la kaplandığını gördüm; o sırada Bellet oraya gitmek üzere yoldaydı.
20'sinde il yöneticilerine gittim, bana Montasalvy Belediye Başkanına
sunmam i�in bir mektup verdiler. 2l'inde Montasalvy'ye vardık.
22'sinde küçücük Saint-Pierre Kilisesi'ni gezdik. Kapısı kalmamış, çan
kulesi de ancak yarı yarıya ayakta. Bir çeşit iki yanı açık duvar oyu
ğu. Yolculuk boyunca bulutun içinde gittik. Montasalvy'de Mechain'i
bulacağımı umuyordum. Hep yollarda geçen yaşamımız haberleşme
mizi çok yavaşlattı. 23'ünde Montasalvy'ye döndük. Mechain yoktul
274
METRENiN iCADI
275
METRENiN le.ADI
·
kendini· yatağa attığı anda Bellet, heybesinden her derde deva merhe
mi çıkaran pir beberuhi gibi, önlüğünün altından koca bir içki şişesi
çıkardı.
1
"Mutsuz bekar,
Zamparalığının sonucu
276
METIU:NIN iCADI
"Ben de gitmedim"
"Siz, siz, Paris'e dönmek istemiyorsunuz. Birçok kez Delambre si
ze önerdi ama hep geri çevirdiniz. Ben kaldımsa, bu iş bitmeden sizi
,,
bırakmayı aklım almıyordu, onun için kaldım.
277
METRENiN iCADI
limsel çalışmayı hep kendinize ayırdınız. Ben bunun için işe alınma-
mıştım. Size hatırlatıyorum ki ben coğrafyacıyım, coğrafya mühendi
si. Bıktım artık, anlıyor musunuz Mechain, despotluğunuzdan bıktım
sizin. Üstelik çalışmayı yavaşlatmak için her şeyi yapıyorsunuz. San
ki bitmesinden korkar gibisiniz."
Mechain, put gibi donakalmıştı. Karşı karşıya duruyorlardı.
Tranchot'nun yüzünde bir iki sabun köpüğü parçası kalmıştı. .
Mechain uyurgezer gibi "Ne diyorsunuz siz?" diye mırıldandı.
"Diyorum ki aylardan beri ilerlemiyoruz, kıpırdadığımız yok. Di
yorum ki sizin yaptığınızdan artık hiçbir şey anlamıyorum, diyorum
ki siz Rodez'e varmak istemiyorsunuz."
"Siz gidin Rodez'e! Ben sizi tutmuyorum. Gidin, Delambre ile bu
luşun. tabanı onunla birlikte ölçün, hevesinizden ölüyorsunu�, gidin,
gidin!"
278
METRENiN lCADl
Basit bir köy arabası, ağaçsız kireç yaylası Causse'larda, bir Afrika
sıcağı altında ağır ağır ilerliyordu. Oturacak sıranın tepesine eğreti
bir tente gerilmişti. Yalnız kır ·at uyanık gibiydi.
Hayvanın götürdüğü iki insan, arabanın yol üzerinde derin izler
açan sarsıntılarına tepki gösterecek durumdan çıkalı çok olmuştu.
Çıplak gövdelerinden akan ter diz hizasından kestikleri pantolonlarını
geçip tozdan rengi grileşmiş bacaklarına iniyordu, başlarının üzerin..
deki tenteden çehrelerine kırr11ızı ve mavi garip çizgiler yansıyordu;
o halleriyle bu iki adam ölmüş ya da uyuyakalmış sanılabilirdi.
Bir saat sonra her şey değişiverdi. Yolun kenarında iki büyük ağaç
görmüşler, beygirle birlikte gölgesine sığınmışlardı. Ama en önemli
si , o gölgelikten bakınca, bir tepenin doruğunda yüksek bir kule gör
müşlerdi. Bu, Rodez'di!
Delambre ile Bellet gülüyorlar, gülüyorlar, öğrenciler gibi birbir
lerine sarılıp kır atın çevresinde Kanada yerlilerinin dansı gibi bir
şey yapıyorlar, hayvan da onlara hiçbir şey anlamadan bakıyordu. AJ.
tı yıl , Dunkerque'den Rodez'e altı yıl!
Delambre Mechain'e "Acaba bizim i.şaretler ne zaman sizinkilere
. kavuşacak?" diye yazmıştı. "O gün, her ikimizin de yaşamında çok
önemli bir gün olacak." Birden çılgın bir umuda kapıldı! Belki
Mechain varırııştı bile . . . Fazla düşünmeden dürbünü doğrultcu. Kule
nin sekisinde, kente bakan taş bir Meryem Ana yontusu dışında bir
şey yoktu.
Düş kırıklığını saklamaya çalışarak arı okşadı: "Bu akşam, Mösyö
Bellet" dedi. "yulaf alırız, hem de en iyisinden, çifte cayın çıkacakl"
At, hoşnutlukla kişnedi. Bellet heyecanla: "IV. Henri'nin beyaz atı var
dı" dedi, "şimdi de Boylamın kır atı olacak. Onun anısına bir 'damız-
•
279
,
1 i
METRENiN iCADI
280
METRENiN lCADl
Therese hazırdı. Encümen'e gittiğinde, iyi bir rastlantı, Borda ile kar-
şılaştı.
"Ararım."
•
kit kaybettireceğim, değil mi?" dedi. "Tam tersine, amacım, üçgenle-
,
da kente gelmesin diye yazdım. Senin bir çeyrek saatini bile çalmak
istemiyorum, dedim. Kaybedecek çeyrek saati bile yok. Kendisini
dağlarda göreceğimi söyledim. Çadırda ya da bir mezrada yatarım,
'
. 281
'
METRENJN iCADI
Hemen hemen bir çocuk tatlılığı taşıyan çehresinde üzgün bir gü
283
'. METRENiN iCADI
eli değmemiş o ufak boşluk çok güzel, geniş bir yola dönüşüyordu.
Doğramacılar işin en önemli bölümüne hazırlanıyorlardı: Ayaklar
üzerine kurulu, tahtadan ve çekmeceye benzer bir şey yapılacaktı.
Rendeleme, çivileme, takoz kakma, testereleme çalışmalarının sesleri
duyuluyordu. Toprak için olduğu_ gibi bu alanda da, işi engelleyen
bir şeyden az ötede yararlanılıyordu. Çalışmanın mali yönü için iyi
olan şuydu ki, kapalı bir çevrim içinde çalışılıyor, gereksinimler dı
şarıdan değil, iç kaynaklardan karşılanıyordu.
Uzunluğun şaşmaması için, yapının ağırlık altında esnemeyecek,
•
284
METRENiN lCADI
merdiven, ne kilise, ne kule! Bütün· gün yer düzeyinde) bumu toz top-
rak içinde bir çalışma. Doruklara, tepelerin temiz havasına, sessizliğe
paydos, paydos büyük boşluklara! Bu orrnanda insan bir deliğe girip
sıkışmazsa kendini hep eşyayla , aygıtlarla çevrili buluyordu. Insan
kendini havaların efendisi sandığı o anlardaki sessizliğin ve ölü zama-
. .
ne hiç benzemiyordu.
..
'
285
l
t
ı
1
r
•
•
METRENiN iCADI
-
286
METRENiN iCADI
o bir sonraki yerinden oynarsa, her şey berbat olurdu. Böyle bir şeyi
önlemek için cetvellerin arasında birer boşluk bırakmaya karar ver
mişlerdi. O · boşluğu sonra bir kiniş diliyle ölçüyorlardı.
Başka bir titizliği de bütün tahta yapıyı ufak bir çatıyla önerek
gösterdiler. Bu çatıyla cetveller güneşten ve yağmurdan korunmuş
oluyordu. Gece her şeyi yerinde bırakıyorlardı. Bir kimsenin gelip de
bunların yerini değiştirmemesi için nöbetçiler görevdeyd i.
Yeniden yola devam ediliyordu. Sonu görünmeyen ve tekdüze bir
işti yaptıkları. Bir akşam Melun'den çok Lieusaint'e yakın olduklarını
fark ettiler� meğer yarıyı geçmişler. Hiç yakalarını bırakmayan hep o
aynı dÜZ yapalım, yamyassı yapalım tasası içindeydiler. Nivo aygıtı
ve miralar . . . Miralar, çatının üzerine dizi dizi batırılmış küçük ıneta
lik uçlardı. Daha önceki çalışmalarda kullanılan çırpı ipini artık bı
rakmışlardı. Her türlü eğilip bükül�eye açık o somut öğenin yerine,
gözle izlenecek bu çizgiyle çalışıyorlardı. Bu, kusursuzdu.
Bir gün öylesine güçlü bir rüzgar esci ki, sayımı yanlış yapcıkJarı
nı sanıp ertesi gün yeniden başladılar, sonuç aynı çlktı. Kendiliğinden
ortaya çıkan bu doğrulama tüm çalışanları çok sevindirdi; yapılan
işin niteliğinden emin olunca tasaları artık dağıldı.
Üç gun aralıksız yağmur yağdı, hiçbir şey yapılamadı, sonra gü
neş açınca toprak da çadırlar da onlarla birlikte insanlar da kurudu.
Başlangıçta, Lieusaint'e hiç önem vermeyip, Melun·den uzaklaş
maktan başka bir şey düşünmemişlerdi� şimdiyse Melun'ü unutup Li
eusaint'e yaklaşmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı. Her cetvelin
yerleştirilmesi işi bittikten sonra. Belet ya da Tranchot'nun ya da Leb-
1anc-Pommard'ın o sabahtan beri yerleştirilen kaçıncı cetvel olduğunu
avazı çıktığı kadar bağırarak bild irmesi artık yerleşmiş bir törene dö
nüşmüştü. Böylece yedi sekiz dakikada bir yükselen bir ses zamanın
287
METRENiN lCADl
-
. '
.
288
I
'
METRENiN iCADI
. ••
·
•
se. . � t
.
d1mcıdan,
• bir dostt
• • •
:
•
' • •
..
şündü> 'Garip bir · şeydi ik\sinin durumu. · ikisi de artik el lilik. birer
adamdi:. Biri·b ekar; öteki yıllard ır aile5ind·en· uzakta.· · Her ik'isi ·de he-
. .
men. hemen· a}rnı sıralarda kendilerine bire'r ·ına.nevi oğul bulma ge-
.
rekSinimini 'dtiymuşcu:
•
.. .
.
.
: :
·
'
• • •
:_. ·
.
Mechairiiink'i . . içi dışı bir, guçlü kuvvet li : genç bi r Corbieres köy- • 1 1 •
•
• •
•
. I .. • • . • , , I
•
•
1 . a
.
n � '
• .
,
. ' '. . .
•
. .
•
·
1
.
�
.
•
.
• •
.
• i
·kez
•
·· . . · Delarri.bre'm
'. Madam;
'
( ' . ,
•
•· •
J ' 'f
.
• 1
· ·
. • •
. . . : · . .
si Zın a rif, z �te nın · olma
' '
. ' . .
.
.
k. adar kü'Jt Ü rlü'ydü.· Yaşlı bekann hoŞ iııia· gitmesi içiri hiçbir şeyi eksik
..
. .
1
. . . •
. ' .
' .
•
ne kadın
"
. .
. . . . . O halde ka.rısı olur ' . muydu? Bunu
. ' ' n için .
,
.
de dul
. .
.
olması gerekirdi. Dul değildi! Pek i bu, sevmem.ek içi� bir · �eden . ola- .
' .
bilir mi? Sevme. rİıek bekle m emek, ummamak için? . Astronomun. ko-
.
.
. .
1 .
Ş�Jları zor1ama5ı,' hai ımefendiye köpek yavrusu gibi . . ·mus allat olması
,
. ' t • .
1
�
•
·
•
·
• •
. '
..
' , . • 1
. . . .
ı � �
.
. . ı .
, :. 1 :
\
\
' . . 1
•
ı. • • .
· .••
•
ı( , , •. A·t·•
, • ı ı ' ·Jı·• •••
1 " t l "�
.
.... .... • , > t
•
' •. �· ·. ·
,
•
.
•• t • ,
.. t
. .•
- I8 ,..;
. j2
. . .. . . . . . . . . .. ... . .
.: : :
. ' . 1 :1 :)! f ! . ... . , � , ,
. . I ' - ı , • } ı ; I ..;/
.... . • 1 (. ,..., .
'
f ı . •
•
. . .
• '
. :
· .
, ' • : ' , . ı '
. �
: '
• .
• . : . • ı :
· I ' ' ' • •
. .
. '. .
.,. . I.arcJ�, .�ol��rd�.'- yoJ� : k��D:�4�ltj� b�s�3:� . ��yar.�aı:ı��3:; . p�l i
.
. . . . . . bol g�till.eq. Y.\ğma. .t�la[l'1: �Y.�P��wı� Alan �lç��-;ş�ı;na!l fUil:
barı _ �eyresind�ki , a�flziye : ,pek ,µyg�n; p�r.: g9�QQm�ey.�i; bµ- ���l�nt�
s�nuc1:1 : tam önün� ç ı�azş� , :P_1:11�n.w�� 9laµalq;.ız .�,ir . _yerqi. l�iq�
.
. .
pek sade birkaç parça eşya vardı. Masa diye iri�·�, ��ş�rµı :�ze�: ;P)i r
.
ş�k. Dışarıdan ayak sesleri d.µyuJ��· �j9P.F�: l·�ir �-i�t .�\;�n-�::.�a�l�ra ;���
·
, . . • . • : • • t L
� • .
�ın elin�e bir gqm\�.�l� . 49ı:ı�ü. :'.����r�t7�" -��d��r. g�!ll�eğ�.1 .�����P.: ko-
; : 1 , ; ' ' .. � ' • .: ' • ' Jı ,_. r • : l . , t
• ' , • •
• ,
c�ının kolların�.. ��'ldı . .A�a� �����ı�t }le� ; kJ;IC������: H�� tfffl�� �i:�i r
t
- • • -�wp�j t ıJ.
·
,
' . ·
,
;ı . ,-;1 .,J JJ ""- .
,
�
> .J .-; ·- 1• . •
•' • •
1
· =··
saf
.
. •; •: :
saf
1
Ther�se
•
. . · . •• . ·• · • · --.. 1 · ·� i
·r · .· ı · ,·�
,
·.� .
· ·· . ,
.
· r ,· ·· : · r
, ' ı •· , . •
4' . .
• • , , .
sordu. "�u. p�sta!: . <?l�ar�-k .ş� f ��}l·.·.t �3:��1: �� : P. ��l< � �� '. pl�i�i 1���ı�
y
•
d t n
. .
ı
. •
. . . •
> • · .
·290
METRENiN iCADI
geçti ki aradan ... Daha sefere yeni başlamıştık. O zaman daha her şey
elimizde gibi görünüyordu." Sonra birden "Nasıl buldun yerimi?'' di
ye sordu. "Buraya nasıl geldin?''
"Posta arabasıyla. Herkes gibi."
"Evet ama, buraya?"
"Aman Pierre'ciğim, kara koyun gibi. herkes seni · tanıyor Bir sor
dum, ıO kadar. Alben diye biri, bildin ıni kim? Çok gösterişli bir
adam.''
"Kerestenin biri demek istiyorsun. Sıfır numara ayyaştır."
"Pek nazik davrandı, beni buraya kadar getirdi."
Mechain dikkatle baktı, sonra: "Değişmemişsin" dedi. Therese de
ona aynı şeyi söyleyebilmeyi ne kadar isterdi! Ama, yalan olurdu.
"Sen . . . '' diye şen bir sesle konuştu, "sen birazcık zayıflamışsın." Par
mağının ucuyla kocasının alnındaki yara izini okşadı. Bir an, adamı
razı olacak sandı ama, o kendini geri çekerek, hemen hemen saldırgan
bir sesle: "Neden geldin?" diye sordu.
.
sesle sordu. "Benim ne işime yarar? Bana gereken, kaba bezden göm-
,
!ekler."
"Gerçekten güzelmiş!n
"Rahat edemez.sin. n
Kapı açıldı. O ciddi Mechain'i bir kadınla, üstüne başına otlar sap
lanmış bir kadınla sannaş dolaş gören Agoustenc'in şaşkınlığı anlatı
labilir şey değildi. Ağzının içinde bir şeyler geveleyerek kapıyı dışa
rıdan çeken genç adam 'Ondan böylesini hiç de beklemezdim!' anla-
. .
292
METRENiN iCADI
tı.
293
MElRENlN iCADI
294
•
METRENiN iCADI
·
Hiçbir şey söylemedi. Kocası bekledi, kadının VÜcudunun titremeleri
durulunca sordu, gerçekte bu tam bir soru da değildi: "Seni onlar,
Encümen gönder�i, değil mi? Benim artık tükendiğim kanısındalar,
değil mi?" Kadın ağlıyordu, hiç sarsılmadan, yalnızca · gözlerinden
sessiz sessiz yaşlar boşanıyordu. Adam · ilk kez karısını ağlarken gö
,
rüyordu, içi paralandı. "Hakları var , dedi, "ben kırıldım. Artık sür
dürrrıeye gücüm kalmadı, hevesim de tükendi. Bırakıyorum.''
Therese doğruldu: "Pierre, ne oldu sana kuzum?" llle bir yanıt al
mak istiyordu ama, kocasının ağzından hiçbir şey çıkmadı. Yeniden
dikildi: "Sen mi? Vazgeçmek ha? Olacak şey değil! Bunca yıllık çalış
marlan .son ra� RPn hı_�raya sana yardım etmek için geld im Sana baka
.
öyle olacak. Pierre, yüzüme bak. Bu iş de öteki işlerden biri; daha ya
pacağın çok şey 'var senin! Ya astronomi? Artık astronomiyi düşün
müyor musun?" Uzun bir sessizlik oldu. Sonra Th�rese kocasının
düşte mınldanır gibi bir şey söylediğini duydu: "Üç istasyonum kal
dı" diyordu.
Sabahleyin Therese oradan ayrıldı. Mechain umutsuzluğun verdiği
.
295
METRENiN ICADl
tim dedi Therese. "Hala büyücülerden söz eder gibi lafınızı ediyor-
t1
296
METRENlN lCADl
dü: tlOna karşı çıkacak gücü bulamadım kendimde ama , kusura bak-
. '
tabanı ele alınacaktı. Çizgisi, Le Vernet ile .Salces arasında deniz kıyısı
boyunca uzanıyordu. Orada toprağı düzleme diye· bir sorun olmaya
cakcı. Yer düz ve istendiğince çıplaktı. Fakat, bu iyi nitelikler fazla iyi
olunca birer engele dönüştü. Her şeyin fazlası ile karşılaşılıyordu:
Gündüz yakıcı güneş gece nem , sürekli kum. insanın gölgesine sığı
,
nabileceği tek bir ağaç da yoktu. Fakac çalışmaya katılanlar zorluklara
alışmışlardı. Melun'de�i takım, daha önceden kararlaştırıldığı gi bi
Tranchot da dahil oradaydı. Etienne , Mechain'in gelmeyeceğini öğre-
.
Ya1nız hazırlık aşaması yedi gün sürdü, ölçüm ise kırk bir, ayrıca
;
297
•
•
t
METRENiN iCADI
298
METRENiN iCADI
•
METRENiN lCADl
300
METRENlN 1CADI
bakıyordum."
Delambre cebinden iki mektup çıkarıp uzattı, Mechain bunlardan
. birinin Borda'dan, ötekinin Encümen'den geldiğini görünce hemen
okumaya başladı. Bir an önce astronomi çalışmalarına yeniden başla
masını istiyorlardı ve ... yok, olacak şey değil, bir daha okudu, Göz
. lemevi'ni yönetmesini öneriyorlardı! "Demek ki, hala bana güveni-
•
.. "
· ı ·. ,
du. Tam kalkıp d·a biraz beklemelerini rica edecekti ki,· Mechain koş_a
. . .
. . . •
, . . . .
' l •
. ' .
· I� · · · ·
. . ' · -' · ' :
.
) : ;
! . >
' .. ; •
.
' ' •
.
301
1
1
1
•
'
ı
METRENiN iCADI
302
METRENiN lCADl
.. . . . . .
' ' : . '
'· ' ... · . ,
.
. L.
.
. . . .. . '
• . '
.
1 .
.� , .·} . .
. . '
.
'
. .
.
ı " . ) � l . • . • t
. • •
: ' ::i.ônc� Ther�e ile karŞılaŞfüası , . sbnra' :da ·çbtuklarıyla "yeniden ta
nıŞ-masi" . · vardı · :sırada:· �Büyük oğlan Isaac h·aıa· : Boriaparıe ile birlikte
Misır'da: :olduğundan yalnızca ! kizını : v·e · bğlu =Atıgustin�i . görebildi. · ·
.
lste'd iği anda: Sl�ak su ·bulmaya da/ bilenmiş ·usturaya da, . kokulu . sabu-
. .
;· , · I . .. .
. 1 .
.
. . .
.
na da . . . . .
•
• 1 : • , , .. .. • ,. .
.. • • • , .
. . .
. . .
" ; '
'
•
, 1
'
•
: � Mecha1h gelir �gelmez çok: iyi kabul görrrtü.ştü. Söz verdikleri gibi
�
GÖzl rrievi'ne müdü·r �larak atandı:' ·o · G6zlemevi ki, vaktiyle müşte..; ·
: · : · 1
lanabilecekti! · : .
• • ' • , •
• • •
: • •
303
METRENiN iCADI
•
.
•
.
'
• 1
.
'
•
.
•
'
t
'
..
1
-·
.
•
!anmanız için. Rica :e�.�tjm·'· gelin, .b.eni.ınle ��rli�te .U�ar�t'i. :�ay� ..�:
. -
>
neşinde görün. Sadık dc;>stunu� M�.çJl��" i : .
·
.
: :: ; : : : ;1i • : ·. , . _ ,1 , . .
. , :
.
. . Verilecek
. . . �. l : O��ley�� O: gü�ltüye. p �n,amsızlığa
şpleJ:1Gte k�ndisj_
. ,
304
METRENiN iCADI
305
'
METRENiN iCADI
den kenarsız bir şapka var. Şapkanın kurdelesi alev rengi taftadan ve
bu kurdele arkaya doğru dönük �ç renkli bir tüyü tutuyor."
Gazeteci bir adım gerilerken, güneşe çıkmış gibi gözlerini kırpış
tırıyordu: "itiraf etmeli ki,, diye sürdürdü, "bu kadar çok kırcnızı in
sanın gözünü yo·ruyor."
"Göz kamaştırmak. kör etmek değildir." Milletvekili bu yanıtı ve
rirken şişiniyordu. Gazeteci:
"Neden sıradan yurttaşlarınkinden değişik, özel bir giysi istendi?"
diye sordu.
"Güzel, düzenlilikle oluşur," diye yanıt verdi milletvekili. "Yasa
koyucunun ayırıcı özelliği saygı uyandırr11aktır. Bu giysi bizlere o
sa}1gınlığı, saygı uyandırrnaya özgü o soyluluğu verecek.''
Bitişikteki prova odasında Mechain her şeyi işitiyor, fakat hiçbir
şey görmüyordu.
306
METRENiN le.ADI
307
'
METRENiN lCADl
.
.
.
Talleyrand yaratmak istediği etkide başanlı olmuştu. Tam yedi
yabancı ülke en iyi bilginlerini Paris'e yollamıştı. ispanya, Toscana,
. .
•
t
Ligurya, Helvetya , Batavya , Sardunya ve Danimarka. Fakat tek bir
lngiliz gelmemişti, Amerika Birleşmiş Eyaletlerinin bir temsilcisi . bi
le yoktu. Hadi Ingilizler Fransainın iflah olmaz düşmanıydılar ama, ·
lsviçre. -ç.n.
•
ç .n .
308
'
METRENJN IC.ADJ
Yapılan çalışma çok ince işti; tekdüze, insanı yoracak bir çalış-
maydı. Delambre'ın gözlerini epeyce zorladı, ama Madam Leblanc-
309
METRENiN lCADl
den duygulanıyor fakat kadının elini nazikçe sıkarak "Daha sonra, da-
ha sonra" diyordu.
Uluslararası
-
Encümen'in Başkanı Batavyah Van Swinden,
Enstitü'nün salonunda toplanmış bulunan onlarca bilgine övünçle ses-
lenerek: .. Bu türden bir işlem hiçbir zaman böylesine sınanmamıştır!"
310
METRENiN le.ADI
söylüyordu.
Onlar giysilerine sıçrayan çamuru silmekl� uğraşırken Meclis'ten
çıkan biri yanlarına gelip "Descomberousse" diye kendini tanıttı .
•
•
31 1
METRENiN iCADI
.
'
"Yaşlılar Kurulu'nda lsere temsilcisiyim." . Metrik sistemin ateşli bir
.
-
.
hayranı olduğunu da söyledi. fakat kendi ili içinde güçlü bir muhale-
• 1 •
. .
rin çoğu halen kullanılmakta olan eski ölçüleri adeta baş tacı eden bir
tarikat oluşturuyor. Bazı insanların haçinı, okunmuş suyunu savun
ması gibi, bunların arasında da arşınını, endazesini savunanlar var."
Bunları bir solukta söyleyivermişti. ' Ekledi: 11Biliniz ki, bu savaşınız-
.
da sizlerin ıranında olacağım, yurttaşlar!" Selamlayarak uzaklaştı.
312
, .
METRENiN iCADI
ğin etkisi altındaydılar ki, içeri giren iki adamı önce fark etmediler.
313
METRENiN iCADI
314
METRENiN iCADI
''unuyord u.
yüzüne yayılmış gülüşüyle, bir sır söyler gibi: "Artık" dedi, "bir aile
'
315
METRENiN (CADI
Biraz uzakta katip hızlı hızlı zaptı yazarken Mechain adamın omzu
nun üzerinden okuyordu: "Bir ve bölünmez Fransa Cumhuriyeti'nin
yedinci yılı, dört Messidor, öğleden sonra saat üç ... ,,
316
•
METRENiN iCADI
bir Cumhuriyet kurup birkaç tane geri alınamaz insan hakkı kabul et-
.
tikten sonra şimdi de bir Konsül'e gebe kalmıştı.
Şaşılacak olan şu ki, orta yerinde birtakım ışıkların her zamankin-
•
den çok parıldadığı bu yüzyılın bir ucunda sınırsız erke sahip bir
kral, öteki ucunda tek düşü eline sınırsız erk geçirrrıek olan bir gene
ral vardı. Birincisi 1 7 1 5 yılında tahtında ölmüştü, yüz yıl sonra ikin
cisinin gücünden ne kalacaktı acaba?
317
•
- 19 -
bir yıl yeteceğini aklına iyice koymuştu. Her önüne gelene de "Pa-
ris'te o süre içinde kimse yokluğumun farkına bile vannaz'' deyip du
ruyordu. lspanya'ya vardığında hiçbir şeyin hazır olmadığı onaya
çıktı.
Kendisini adalara götürrı1ek üzere hizmetine verilen gemiyi Cana
. gena Limanı'nda görür görrııez tanıdı: On yıl önce Don Ricardos tara-
.
318
METRENlN lCADI
lada yoktu. Köylüler, o gittikten sonra bir fırtına daha çıktığını, ge-
minin de resiflere çarpmamak için açılmak zorunda kaldığını söyledi
ler. Majorka'ya doğru yol alıyormuş, Mechain de gemiye orada yeti
şip bindi.
Yaz ortasıydı; boğucu bir sıcak vardı. Mechain hemen hemen alt
mış yaşındaydı. O çorak topraklardaki yolculuğu onu çok yormuşttı.
Neyse ki1 en zahmetli işleri babasının yerine Augustin yapıyordu. Fa
kat geri kalanlar bile ona çoktu.
319
METRENiN iCADI
320
METRENiN lCADI
•
.
1
Vakit gece yarısına yaklaşıyordu. Kapı açıldı, içeri giysileri toz
içinde iki kişi girdi. Erkek gelip hastanın yanı başına oturdu.
Mechain gözlerini açtı, çehresine bir çocuk gülüşü yayıldı. Doğrul
mak isteyerek: "Ah, Salva" dedi, 11dostum, geldiniz! O geÇmişte kalan
.
321
METRENiN iCADI
yıl arayla iki kez ölçmüştü. �onuçlar aynı değil, ayn çıkmıştı.
Mechain kendi eliyle üç saniyelik bir fark olduğunu yazıyordu. Üç sa
niye! Birinci ölçümün, Montjouy hisarında yaptığının sonucunu ilan
ettiği için, ikinciyi, Fontana de Oro hanının taraçasında yaptığını giz
li tutmuş, bu açıklanamaz farktan kimseye söz etmemişti. Bu on yıl
lık sırrı, Mechain ölünceye kadar saklamıştı. Şu ana kadar, yanılgıdan
hiç kimsenin haberi olmamıştı.
mekti!
Her şey, her şey, her şey sahteydi! Ufacık bir şey, pir kıl payı
vardı arada. Bu, Paris'le Barselona arasında kalan 1 100 kilometreden
uzun bir yerde üç saniyelik bir açı farkıydı. "Kilometre" sözcüğünü
kullandığını fark etti; işte, ölçüm yanlışsa, örneğin bu sözcüğü kul
lanmaya hakkı yoktu. Aynı biçimde, "kilogram" sözcüğünü de, "ar'.' .
sözcüğünü de kullanmaya hakkı olmayacaktı. Son derece ustaca yer-
324
METRENiN lCADl
323
METRENiN lCADI
diye bir şeyi bahane edip, yıllarca Paris'e dönmek istememesinin ne-
deni işte buymuş. Çağrılan kulak ardı �dip Encümen'in coplantılanna
katılmaması işte bundanmış. Dünyaya küsüp Kara Tepe'den inmeme
- ·
sinin nedeni de aynı şeymiş meğer. Mesl�ktaşlanyla -bir kez mektu-
. .
326
METRENiN iCADI
325
METRENiN iCADI
görmüşlerdi.
.
.
bilincine vardı ve kendi kendine itiraf etti ki, olanın ille de en kötü
şey olması gerekmiyordu, henüz hiçbir şey kesinleşmemişti.
•
olmayacak şey geri çevrilmişti! Her şey yine eskisi gibi oluyordu,
gecenin başlangıcında güven içinde notların içine atıldığı zaman nasıl
sa, şimdi de öyleydi her şey. Çember kapanıyordu. Sanki hareket
328
METRENiN iCADI
•
bulunuyordu.
Delambre bu karşı düşünceyi zihninden uzaklaştırdı; çünkü neden
üçünün de Mechain'in başvurularına kulaklarını tıkadıklarının, onlara
yolladığı uyanları anlamaktan inatla kaçındıklarının üzerinde duıcnak
istemiyordu. O imdat çağrılarını, korkunç bir . kazayla hırpalanmış
yorgun bir zihnin. uydurduğu saplantılar diye yorumlama yoluna git
mişler, yazdıklarını deli sözleri olarak kabul etmişlerdi. Halbuki o
mektuplarda öylesine umutsuzca bir sıkıntı vardı ki. . . Nasıl anlama
mışlardı? Niçin anlamamışlardı? Mechain'e, hep her şey yolunda gidi
yor diye yanıtlar verip durmuşlardı.
Mechain'in o iç sıkıcı ricalarını dikkate almak demek, onu lspan
ya'ya bir kez daha gönderıneyi kabullenip zaten onun yüzünden onca
gecikilmiş durumdayken aylar yitinneye razı olmak demekti. Yani
her şey Mechain'in üstü örtülü itiraflarının üstüne gidilmemesinden
yanaydı.
Aşırılığa varan hesap titizliğiyle, çağının en iyi rasatçılarından bi-
·ri olmasıyla tanındığı için, tam kesinlik araması hoşa gidiyordu. Fak-
.
327
METRENiN lCADI
330
METRENiN iCADI
Birden her şey açıklığa kavuştu. Daha birkaç dakika önce Delamb-
329
'
METRENiN tCADI
1
332
METRENiN lCADl
331
METRENiN lCADl
. ..
lki erkek ve bir kadın ağır ağır uzun bir merdivenden yerin on
.
beş metre altında bir mahzene indiler. Her biri bir anahtar çıkardı.
Kapılar, ancak bu üç anahtar aynı anda sokulduğunda açılabiliyordu.
Saat 1 7 idi.
334
METRENiN iCADI
nıklık ederim ki, tüm bunlara karşın o, güvenilir bir astronom ol-
•
'
..
'
'
.
'
333
'
METRENiN iCADI
Depoyu açan ve biri daire müdürüne verilmiş olan, biri devlet arşivinde
saklanan ve üçüncü.sü de uluslararası kurulun başkanının muhafazasında
bulunan üç anahtar bir araya getirilmiştir.
Mahzenin iki demir kapısıyla hasa açılarall, hasada iki ana ölçünün, met
. re ve kilogramın bulunduklan saptanmıştır. Kasa içinde bulunan aygıtlarda
aşağıdaki kayıtlar okunmuştur:
Şu andaki sıcaklık: 20° 56C
En yüksek sıcaklık 23°C
En daşüh sıcaklık 1 9°C
Higrometrih durum: %57
335