You are on page 1of 115

DENEME SINAVI SORU DAĞILIMI

TEMEL BİLİMLER KLİNİK BİLİMLER

1 - 14 : Anatomi 1 - 42 : Dahiliye
15 - 22 : Histoloji Embriyoloji (Dahiliye + Dahiliye Küçük Stajlar)
23 - 32 : Fizyoloji 43 - 72 : Pediatri
33 - 54 : Biyokimya 73 - 108 : Genel Cerrahi
55 - 76 : Mikrobiyoloji (Genel Cerrahi + Cerrahi Küçük Stajlar)
77 - 98 : Patoloji 109 - 120 : Kadın Doğum
99 - 120 : Farmakoloji

3. DENEME SINAVI CEVAP ANAHTARI

1 B 31 C 61 A 91 E 1 E 31 C 61 B 91 A
2 C 32 C 62 E 92 B 2 C 32 D 62 A 92 C
3 C 33 E 63 D 93 D 3 C 33 E 63 D 93 E
4 B 34 E 64 D 94 E 4 D 34 A 64 A 94 A
5 A 35 D 65 D 95 B 5 E 35 D 65 E 95 E
6 C 36 C 66 E 96 A 6 A 36 E 66 D 96 C
7 E 37 A 67 C 97 D 7 B 37 D 67 C 97 A
8 C 38 A 68 D 98 E 8 C 38 C 68 D 98 D
9 A 39 B 69 E 99 B 9 C 39 B 69 D 99 C
10 D 40 A 70 C 100 D 10 D 40 D 70 E 100 E
11 B 41 C 71 A 101 C 11 B 41 D 71 D 101 B
12 D 42 D 72 A 102 E 12 E 42 A 72 B 102 D
13 C 43 A 73 E 103 A 13 D 43 B 73 A 103 A
14 D 44 C 74 A 104 C 14 D 44 E 74 C 104 C
15 E 45 C 75 C 105 A 15 E 45 A 75 A 105 B
16 B 46 C 76 D 106 B 16 A 46 C 76 E 106 D
17 D 47 E 77 B 107 D 17 E 47 E 77 C 107 E
18 D 48 A 78 E 108 E 18 B 48 A 78 E 108 B
19 A 49 E 79 C 109 B 19 C 49 B 79 E 109 D
20 C 50 B 80 D 110 A 20 C 50 C 80 A 110 B
21 E 51 C 81 D 111 B 21 D 51 E 81 E 111 D
22 D 52 C 82 E 112 E 22 C 52 E 82 C 112 C
23 C 53 B 83 A 113 D 23 A 53 B 83 C 113 E
24 A 54 D 84 C 114 C 24 C 54 C 84 B 114 E
25 B 55 E 85 D 115 D 25 D 55 E 85 D 115 D
26 B 56 C 86 B 116 E 26 C 56 B 86 C 116 E
27 C 57 C 87 A 117 E 27 D 57 D 87 D 117 E
28 D 58 D 88 C 118 C 28 E 58 B 88 B 118 E
29 E 59 D 89 E 119 D 29 E 59 E 89 E 119 B
30 E 60 D 90 A 120 B 30 E 60 B 90 C 120 D

Bu cevap anahtarı ile ilgili tartışmalı ve değişiklikleri (www.tusem.com.tr) adresinden takip edebilirsiniz.
Temel Bilimler / T 51 - 3

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. 45 Yaşında erkek hasta; bulantı, kusma ve şiddetli baş ağrısı yakınmalarıyla hastaneye başvuruyor. Çekilen koronal MRI sonu-
cu sağ tarafta meatus acusticus internus girişinde akustik nöroma tespit ediliyor.
Bu hastada aşağıdaki sinirlerden hangisinin basıya uğraması en olasıdır?
A) N. glossopharyngeus
B) N. facialis
C) N. vagus
D) N. trigeminus
E) N. oculomotorius
1-B
Meatus acusticus internus’dan nervus facialis, nervus vestibulocochlearis ve a.labyrnthi geçerler. Akustik nöroma N.VIII kökenlidir
ve komşularına bası yapar.

2. Trafik kazası geçiren 28 yaşındaki erkek hastanın, fizik muayenesinde omuz hareketlerinin ağrılı olduğu ve hafif kanat skapula
deformitesi tespit ediliyor. Çekilen direkt grafide skapulanın medial kenarında kırık tespit ediliyor.
Bu hastada hangi sinirin yaralandığını düşünürsünüz?
A) N. axillaris
B) N. accessorius
C) N. dorsalis scapulae
D) N. suprascapularis
E) N. subscapularis
2-C
Skapula alata (kanat skapula) bulgusuna sebep olanlar:
• N. thoracicus longus: M. serratus anterior felci
• N. dorsalis scapulae: Mm. rhomboidei felci
• N. accessorius: M. trapezius felci
Skapulanın medial kenarında yer alan ise n. dorsalis scapulae ve mm. rhomboidei’lerdir.

3. Motosiklet kazası sonucu acil servise getirilen erkek hastanın çekilen direkt grafisinde fibula cisim kırığı tespit ediliyor. Fizik
muayenesinde düşük ayak bulgusu tespit ediliyor ve ayak bileğinin dorsal fleksiyon yapamadığı ancak diğer hareketlerin
normal olduğu saptanıyor.
Bu hastada aşağıdaki sinirlerden hangisinde yaralanma olduğunu düşünürsünüz?
A) N. tibialis
B) N. peroneus communis
C) N. peroneus profundus
D) N. peroneus superficialis
E) N. obturatorius
3-C
Bacak ön loj kasları ayak bileğine ekstansiyon (dorsal fleksiyon) yaptırırlar ve n. peroneus profundus tarafından innerve edilirler.
Felcinde düşük ayak görülür (drop foot).
N. peroneus communis caput fibula kırıklarında yaralanır ve hem düşük ayak hem de eversiyon kaybı ve caput fibula, bacak ön
yüzü ve ayak sırtında da duyu kaybı olması beklenir.
N. peroneus superficialis yaralanmasında ise eversiyon kaybı, ayak sırtında ve bacak ön yüzünden duyu kaybı ve taban çökmesi
görülebilir.

www.tusem.com.tr 2
Temel Bilimler / T 51 - 3

4. I. N. facialis
II. N. maxillaris
III. N. petrosus major superficialis
IV. N. petrosus minor superficialis
Yukarıdaki sinirlerden fossa pterygopalatina da yer alanlar hangi seçenekte tam olarak verilmiştir?
A) I ve II
B) II ve III
C) I ve III
D) III ve IV
E) II ve IV

4-B
Fossa pterygopalatina’da:
• N. maxillaris
• N. petrosus major superficialis
• N. petrosus profundus
• Ganglion pterygopalatinum yer alır.

5. Aşağıdaki arterlerden hangisi genellikle arteria axillaris’in dalı değildir?


A) Arteria supracapularis
B) Arteria thoraco-acromialis
C) Arteria circumflexa humeri anterior
D) Arteria thoracica lateralis
E) Arteria subscapularis

5-A
Arteria suprascapularis, arteria subclavia’nın truncus thyrocervicalis’inin dalıdır.

3 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

6. Diz eklemine dış yandan tekme darbesi alarak sakatlanan futbolcu hastaneye kaldırılıyor, çekilen MR görünteleme raporunda
ligamentum collaterale mediale’de yırtık olduğu belirtiliyor.
Bu ligament hasarlarında genellikle aşağıdaki oluşumlardan hangisi de yaralanır?
A) Bursa suprapatellaris
B) Ligamentum cruciatum posterius
C) Meniscus medialis
D) Meniscus lateralis
E) Ligamentum patella

6-C
Ligamentum collaterale mediale (iç yan bağ) medial menisküse yapışıktır ve destekler. Ancak iç yan bağ yaralanırsa mutlaka az
veya çok medial menisküs de hasarlanır. Eğer sadece tek alt ekstremitesi üzerinde duran kişide yere basan alt ekstremitenin dizi
bu darbeyi almış ise o zaman iç yan bağ ve medial menisküsle birlkte ön çapraz bağ da yaralanabilir (unhappy triad).

7. Safra kesesi cerrahisi sırasında, foramen epiploicum’un arka duvarında parietal periton yanlışlıkla kesiliyor ve kanama
başlıyor, aşağıdaki damarlardan hangisi yaralanmıştır?
A) Arteria hepatia propria
B) Arteria hepatica communis
C) Arteria cystica
D) Vena porta hepatis
E) Vena cava inferior

7-E
Foramen epiploicum’un (foramen of winslos) ön duvarını ligamentum hepatoduodenale oluşturur. omentum minus’un sağ kena-
rıdır ve içerisinde a.hepatica propria, vena porta, ductus hepaticus communis ve ductus choledochus yer alır. Arka duvarında ise
parietal periton ve vena cava inferior yer alır.

www.tusem.com.tr 4
Temel Bilimler / T 51 - 3

8. Aşağıdakilerden hangisi nervus tibialis tarafından innerve edilmez?


A) M. biceps femoris caput longum
B) M. adductor magnus
C) M. gracilis
D) M. gastrocnemius
E) M. soleus

8-C
M. gracilis’in siniri nervus obturatorius’tur.
N. tibialis uyluk arka tarafında m. semitendinosus, m. semimembranosus, m. biceps femoris caput longum’u ve m. adductor
magnus’un alt kısmını innerve eder, sonrasında bacak arka loj kaslarının tümünü de innever eder ve medial mallelolun arkasında
tarsal tünelden geçerek topuk bölgesinin duyusunu alır ve n. plantaris lateralis ve medialis dallarını vererek ayak tabanının da
duyusunu alır.

9. Özofagusun servikal parçasının beslenmesini hangi arter sağlar?


A) Arteria thyroidea inferior
B) Arteria thyroidea superior
C) Aorta thoracica
D) Arteria vertebralis
E) Arteria gastrica sinistra

9-A
Özofagusun servikal parçası a. thyroidea inferior’lardan; torakal parçası aorta thoracica dallarından, abdominal parçası ise a. gast-
rica sinistra’dan kanlanır. Venöz drenajı da servikal bölgede v.thyroidea inferior, torakal kısımda vena azygos ve hemiazygos’lara
abdominal parçasında ise vena gastrica sinistra (doğrudan vena portaya açılır!) yoluyla gerçekleştirilir.

5 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

10. Serebro vasküler olay (Stroke) nedeniyle acil servise getirilen 72 yaşındaki erkek hastada arteria cerebellaris anterior
inferior’un hemen başlangıç kısmında büyük bir anevrizma kanaması saptanıyor.
Bu kanamanın aşağıdaki sinirlerden hangisini öncelikle etkilemesini beklersiniz?
A) Nervus oculomotorius
B) Nervus trochlearis
C) Nervus trigeminus
D) Nervus abducens
E) Nervus glossopahryngeus

10 - D
Arteria cerebellaris anterior inferior kanaması sulcus bulbopontinus’da yer alan VI-VII ve VIII. Kafa çiftlerini öncelikle etkiler. DETAY:
Premeatal anevrizma veya kanamalarında öncelikle VI, meatal anevrizmalarında ise öncelikle VII ve VIII etkilenir.
Nervus oculomotorius ise arteria cerebri posterior ile arteria cerebellaris superior arasından geçer ve arteria communicans
posterior’la da komşudur. Bu arterlerin anverizmaları veya kanamaları N.III ‘u etkiler.

CN 6

www.tusem.com.tr 6
Temel Bilimler / T 51 - 3

11. Aşağıdakilerden hangisi sadece vertikal eksende hareket edebilen sinovyal eklem tipidir?
A) Plana
B) Trochoid
C) Trochlear
D) Spheroid
E) Ellipsoid

11 - B
Sinovyal eklemlerden tek eksenli olanlar:
• Trochlear (ginglymus ve hinge): Sadece transvers eksende fleksiyon-ekstansiyon yapabilirler.
• Trochoid (pivot): Sadece vertikal eksende rotasyon yapabilirler
Elipsoid ve sellar tipli eklemler iki eksenlidir, transvers eksende fleksiyon – ekstansiyon, sagittal eksende de abduksiyon-adduksi-
yon yapabilirler.
Spheroid (ball and socket) tipteki eklemler üç eksende de hareket edebilir.
Plana tipi sinovyal eklemler ise basit kayma hareketi yapan eksensiz sinovyal eklemlerdir.

12. Direkt X ışını ile yapılan görüntülemelerde (ayakta direkt batın grafisi veya direkt üriner sistem grafisi gibi) böbreklerin
konturlarını oluşturan hangisidir?
A) Pararenal yağ dokusu
B) Fascia renalis anterior (prerenal fasya = Gerota)
C) Fasica renalis posterior (retrorenal fasya = Zuckerkandl)
D) Perirenal yağ dokusu (capsula adiposa)
E) Capsula fibrosa

12 - D
Perirenal yağ dokusu (capsula adiposa) fascia renalis ile capsula fibrosa arasında sıkışmı ve yoğun yağ dokusundan oluşur ve bu
nedenle X ışınını geçirmez ve direkt grafilerden böbreklerin siluetini oluşturur.

13. Tragus’un hemen önünü büyük bir vertikal piercing takılması için deldirten genç kızda, işlem sonra şakak bölgesinde hipoes-
tezi gelişiyor.
Buna göre hangi sinir zedelenmiştir?
A) N.occipitalis major
B) N. auricularis magnus
C) N. auriculotemporalis
D) N. occipitalis minor
E) N. auricularis posterior

13 - C
Tragus’un önünde temporal bölgeye uzana nervus auriculotemporalis ve arteria temporalis superficialis’tir.
N. auriculotemporalis. Nervus mandibularis’in dalıdır. Çene ekleminin, tragusun ve kulak kepçesinin ön kısmının ve temporal
bölgede saçlı derinin duyusunu alır. Tragus piercing uygulamlarında a.temporalis superficialis kanamaları ve nervus auriculotem-
poralis hasarlanması sıktır.DIKKAT

7 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

ADBG ve DÜS gibi direkt X ışını ile yapılan görüntülemelerde böbrek konturlarını capsula adiposa (perirenal yağ dokusu) oluşturur.
Sağ böbrek T12-L3, Sol böbrek ise T11-L2 vertebralar arasındadır. Her iki böbrek de arka yüzlerinde m. quadratus lumborum ile
medial yüzlerinde ise m. psoas major kası ile komşudur.

14.

Colliculus superior’lar seviyesinden geçen mezensefalon transvers kesitinde “X” ile işaretlenen oluşum aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Nucleus ambiguus
B) Nucleus nervi oculomotorii
C) Aqueductus cerebri
D) Nucleus ruber
E) Nucleus nervi trochlearis

www.tusem.com.tr 8
Temel Bilimler / T 51 - 3

14 - D

15. Aşağıdakilerden hangisi spermatogenez esnasında DNA bağlayıcı histonlar ile yer değiştirerek nükleer kromatin konden-
sasyonu ve spermlerde gen ekspresyonunu gerçekleştirmektedir?
A) İnhibin
B) Aktivin
C) Prostaglandin E
D) Androjen bağlayıcı protein
E) Protamin

15 - E
Spermatogenez esnasında DNA bağlayıcı histonlar, protaminlerle yer değiştirmekte, sonrasında nükleer kromatin kondensasyonu
ve spermlerde gen ekspresyonu gerçekleşmektedir. Tamamlanmamış protaminasyon spermatozoal DNA’nın endojen ve ekzojen
ajanlara daha duyarlı olarak hasar görmesine neden olmaktadır.

16. Plasentanın fetal bileşenine giriş yapan kan damarları hangi yapı ile ilişkilidir?
A) Desidua basalis
B) Allantois
C) Amnion
D) Vitellüs kesesi
E) Desidua parietalis

9 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

16 - B
 Gelişimin 16. gününde vitellus kesesi göbek kordonuna bakan tarafta allantois adı verilen bir divertikül oluşturur.
 Başlangıçta mesanenin yapısına katılır. Sonrasında mesanenin tepesini göbeğe bağlayan urakus denen fibröz bir bağ
haline döner.
 Urakus erişkinde median umblikal ligament adını alır.
 Üçüncü ve beşinci haftalar arasında kan yapımına katılır.
 Allantoise ait kan damarları umblikal arterleri ve umblikal venin bir kısmını oluşturur.
 Gebeliğin erken dönemlerinde göbek kordonunun yapısına katılır ve kesitlerde görülür.

17.

Soldaki resimde (A) parmak ampütasyonlarını gösterirken sağdaki resimde (B) ise buna neden olan durumu göstermektedir.
Aşağıdaki patolojilerden hangisi bu konjenital malformasyona neden olabilir?
A) Sakrokoksigeal teratom
B) Sindaktili
C) Polihidroamnioz
D) Amniotik band
E) Ektodermal displazi

17 - D
 Fetüsün parmaklarını veya ekstremitelerini daraltan amniyotik bantlar, intrauterin amputasyonların nedenleri olarak
gösterilmiştir. Bu bantlar hamilelik sırasında ekstremembriyonik membranların yırtılması sonucu oluşur. Amniotik band
sendromu (ABS), amniondan yoksun plasenta, amniotik zar kalıntılarının fetusa yapışması ya da dolanması ile oluşan
fetal deformasyon, malformasyon veya amputasyon üçlüsü ile karakterize bir sendrom olarak tanımlanmaktadır.

18. Aşağıdaki reseptörlerden hangisi penis ereksiyonu sırasında nitrik oksit (NO) salımını kontrol eder ve vazodilatasyona
neden olur?
A) Leptin reseptörü
B) Anjiyotensin AT1 reseptörü
C) Endotelin ETA reseptörü
D) Muskarinik reseptör
E) ANP reseptörü

18 - D
 Parasempatik postganglionik lifler,asetilkolin salgılayarak NO üretmek için endotel üzerinde muskarinik reseptörleri ak-
tive eder. Böylece cGMP artar ve protein kinaz G aktive olur. Sonuç olarak hücre içi kalsiyum miktarı azalır ve vazodilatas-
yon oluşur.

www.tusem.com.tr 10
Temel Bilimler / T 51 - 3

19. Menapoz döneminde hormon replasman tedavisinde östrojen içeren ajanların osteporozun ilerlemesini yavaşlattığı bilin-
mektedir.
Östrojenin bu koruyucu etkisi hangi mekanizma ile açıklanabilir?
A) Osteoblast aktivitesinin stimülasyonu
B) Gastrointestinal sistemden kalsiyum emilimini artırması
C) Böbrek tübüllerinden kalsiyum emilimini artırması
D) Paratiroid bezinden PTH sekresyonunu uyarması
E) Kalsitonin reseptör sayısını artırması

19 - A
 Östrojen kemikte osteoblastları aktive ederek kemik yapımını stimüle eder. Bu nedenle menapoz sonrası azalan östrojen-
le birlikte kadınlarda osteoporoz sıklığı da artmaktadır. Çünkü kemikte yapım-yıkım dengesi yıkım lehine değişmektedir.
Dolayısıyla hormon replasman tedavisinde östrojenin yeri bu açıdan önem arz etmektedir.

20. Erkek genital sistemi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Spermatogenez için gerekli sıcaklık vücut sıcaklığından düşüktür
B) Seminal veziküller ejekulata (semen) en çok katkı yapan bezdir.
C) Erkeklerde AMH mezonefrik kanalların ortadan kalkmasını sağlar.
D) Benin prostat hiperplazisi genellikle transizyon zonunda ortaya çıkar.
E) Peniste ereksiyon sırasında arteriyovenöz şantlar kapatılarak kan kapillerlere yönlendirilir.

20 - C
Testislerin skrotum içine yerleşmiş olması karın içinden daha düşük bir ısıda tutulmaları yönünden önem taşır.
 Anti müllerian hormon : Paramezonefrik kanalının gerilemesini sağlayan hormon sertoli hücrelerinde üretilir.
Ejekulatın %70’i seminal veziküllerden kaynaklanır.
BPH en sık prostat bezinin transizyon zonunda ortaya çıkar.

Erkek ve dişide genital kanalların gelişimi


Cinsiyet Mezonefrik kanal Paramezonefrik kanal
Erkek Epididim Tamamen geriler
Ductus deferens
Ductus ejaculatorius
Vesicula seminalis
Dişi Tamamen geriler. Tuba uterina
Uterus
Vajinanın üst 4/5’i (1/5’i “ürogenital sinüs endoderm”inden)

21. Aşağıdakilerden hangisi Sertoli hücresinin görevlerinden değildir?


A) Sitoplazmik artıkları fagosite etmek
B) Kan Testis bariyerinde rol almak
B) AMH üretimiyle erkekte uterus gelişimini inhibe etmek
D) Germ hücreleri için gerekli besini ve fiziksel desteği sağlamak
E) Yüzeyle ilişkili dekapasitasyon faktörü salgılamak

11 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

21 - E
SERTOLİ HÜCRELERİ
 Sertoli hücreleri spermatogenik hücrelerin etrafında bulunan piramidal hücrelerdir.
 Tabanları bazal laminaya tutunurken apikal uçları lümene doğru uzanır.
 Sitoplazmalarında Charcot-Botcher kristalleri adı veriler inklüzyonlar görülür.
 Sertoli hücrelerinin bazolaterale yakın bölgesindeki sıkı bağlantılar kan-testis bariyerini oluşturur.
 Gelişmekte olan spermatozoonlara uygun ortamı sağlamak: Spermatositler, spermatidler ve spermatozoonlar kan-
testis engeli ile kan akımından izole edildiğinden beslenmek için sertoli hücrelerine muhtaçtır.
 Fagositoz: Spermiyogenez sırasında fazla spermatid sitoplazması artık cisimler şeklinde dışarı atılmaktadır. Bu parçalar
sertoli hücreleri tarafından fagosite edilerek sindirilir.
 Sekresyon: Sertoli hücreleri seminifer tübül içine spermlerin taşınması için bir sıvı salgılar. Spermatogenez için gereken
testosteronun seminifer tübül içinde yoğunlaştırılması için androjen bağlayıcı protein üretirler. Androjen bağlayıcı pro-
tein üretimi FSH ve testosteron kontrolünde gerçekleşir. Sertoli hücreleri aromataz (CYP19) enzimi içerir ve testosteronu
östrodiole çevirebilir. Sertoli hücreleri FSH salgılanmasını inhibe eden inhibin de salgılarlar.
 Anti müllerian hormon üretimi: Paramezonefrik kanalının gerilemesini sağlayan hormon sertoli hücrelerinde üretilir.
 Kan-testis bariyeri: Testis kapillerleri pencereli tiptedir. Büyük moleküllerin geçişine izin verir. Spermatogoniumlar kan-
daki maddelere kolayca ulaşabilirler. Ancak spermatogenezin daha ileri aşamadaki hücreleri kan-testis bariyeri sayesinde
kan ile karşılaşmazlar.
NOT: Dekapasitasyon faktörü epididim tarafından salgılanır. Spermin fertilizasyon yeteneğini reversibl olarak inhibe eder. Yüzey
ilişkili dekapasitasyon faktörünü içeren epididimal sıvı konjugatlarının sperm başını kapatması ile olur.

22. Midede pepsinojeni pepsine dönüştüren hangisidir ve hangi hücreler tarafından salgılanır?
A) Müsin-Principal hücreler
B) HCI-Enteroendokrin hücreler
C) Lipaz-Principal hücreler
D) HCI-Parietal hücreler
E) HCI-Müköz boyun hücreleri

22 - D
Pepsinler bir grup proteazdır. Şef hücrelerden zimojen granüllerden ekzositozla salgılanır.
Pepsinojen şeklinde proenzim olarak salgılanır. Asidin etkisiyle aktive olur. Diğer pepsinojenleri de aktive eder.

Gastrik bezlerin (fundus bezleri-oksintik bezler) salgıları


Hücre Salgı
Müköz boyun hücresi Mukus
Şef hücreler (esas hücreler, peptik hücreler) Pepsinojen
Gastrik lipaz
Rennin (kimozin)
Jelatinaz
Parietal (oksintik) hücreler HCI
İntrensek faktör
Enteroendokrin hücreler Serotonin

www.tusem.com.tr 12
Temel Bilimler / T 51 - 3

23. Diğer organellerin bir parçası olan Golgi aparatının vezikülleri zarlarında aşağıdakilerden hangisine sahiptir?
A) Kanal proteinleri
B) Klatrin
C) COP II
D) Aktin
E) GTP

23 - C
Golgi aparatı boyunca vezikül hareketi, COPII ve COPI gibi spesifik örtülü proteinler tarafından yönlendirilir.
Modifiye edilmiş proteinler, lizozomlara, plazmalemmaya veya ekzositoz ile salgılanmaya yönlendiren örtülü proteinleri içeren
veziküllerde ambalajlandıktan sonra Golgi aparatından ayrılır. Yani golgi aparatından ayrılan veziküller üzerinde COP-II taşır.

24. H1 histon proteinlerinin importinlere bağlanması aşağıdakilerden hangisi için önemlidir?


A) Nükleer por komplekslerinden taşıma
B) Golgi aparatı yoluyla doğru yönlendirilmiş veziküler taşıma
C) Nükleolusun granüler kısmından taşıma
D) “Bağlayıcı DNA” ya daha fazla bağlanma ve nükleozomların uygun şekilde birleştirilmesi
E) Siklinlerin fosforilasyonu

24 - A
Çekirdek için hedeflenen sitoplazmada bulunan proteinler, importin adlı proteinlere bağlanır. Nükleer porlar aynı anda her iki
yönde makromolekülleri taşır, GTP’den lokal olarak türetilen enerjiyi kullanır ve çoğu hücre zarı kanalından veya taşıyıcıdan farklı
olarak transport düzenlenirken açılmaz ve kapanmaz. Bir de çekirdek içinden sitoplazmaya taşımada görevli protein vardır ki onun
adı da eksportindir.

25. Aşağıdakilerden hangisi düz kas hücreleri ile ilgili olarak yanlıştır?
A) Sarkomer içermezler.
B) Z çizgisi nukleuslarına yakın olarak yerleşmiştir.
C) Çok sayıda mitokondri içerirler.
D) Gap junctionlara sahiptirler.
E) T tübülü içermezler.

25 - B
Düz kas, GİS ve üreme sisteminde bol miktarda bulunmaktadır. Bu doku ve organlarda düz kas kontraksiyonu persitaltizm için
gereklidir. Düz kasta T tübülü veya sarkomer yapısı bulunmaz. Hatta sarkomer yapısındaki ‘Z çizgisi’ yerine düz kasta yoğun cisim
bulunmaktadır. ATP ihtiyacını karşılamak için bol miktarda mitokondri içermektedir. Hücreler arasında bulunan gap junction bağ-
lantıları sayesinde sinsityum oluştururlar.

26. Aşağıdaki eritrosit enzimlerinden hangisi karbondioksitin (CO2) taşınmasını kolaylaştırır?


A) Miyeloperoksidaz
B) Karbonik anhidraz
C) Süperoksit dismutaz
D) Globin redüktaz
E) Glutatyon peroksidaz

13 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

26 - B
Karbonik anhidraz, çözünebilir bikarbonat iyonu olarak kanda büyük miktarlarda CO2 taşınmasına izin vermek için CO2’nin su ile
reaksiyonunu katalize eder.

27. Her bir hemoglobin molekülü tarafından kaç oksijen atomu taşınabilir?
A) 2
B) 4
C) 8
D) 12
E) 16

27 - C
Her hemoglobin molekülünün dört globin zinciri vardır (hemoglobin A’da, yetişkinlerde baskın formdur, hemoglobin molekülü iki
alfa ve iki beta zinciri içerir). Her globin zinciri, bir demir atomu içeren bir hem grubu ile ilişkilidir.
Dördünün her biri demir atomları sayesinde bir oksijen molekülü (iki atom) ile gevşekçe bağlanabilir. Böylece her hemoglobin
molekülü sekiz oksijen atomu taşıyabilir.

28. Endotelin yapısı ve bazal laminanın bulunup bulunmamasına göre kapillerler sınıflandırıldığında hangisi devamlı veya
somatik kapiller sınıfına girmez?
A) Sinir dokusu
B) Ekzokrin bez
C) Bağ dokusu
D) Böbrek
E) Her çeşit kas dokusu

28 - D
KAPİLLERLER
1. Devamlı (somatik) kapillerler: Sıkı bağlantılarla bağlanmış endotel örtü ve devamlı bir bazal lamina içerir. Sinir doku,ekzokrin
bez,iskelet kası ve bağ dokuda yaygındır.
2. Pencereli (visseral) kapillerler: Diyaframla örtülmüş pencereler içerir. Bazal lamina yine kesintisiz. İç organlarda (endokrin
bezler, bağırsaklar v.s.) izlenir.(madde alışverişi hızlı)
3. Pencereli diyaframsız kapillerler: Böbrek glomerüllerine özgü, pencerelerinde diyafram yok. Kesintisiz ve kalın bir bazal
lamina mevcuttur.
4. Sinüzoidal kapillerler (sinüzoidler): Kesintili endotel ve bazal lamina ile karakterize**, en geçirgen kapiller türü. Kemik iliği,
karaciğer ve dalakta bulunur. Fagositik hücre bulundururlar.

www.tusem.com.tr 14
Temel Bilimler / T 51 - 3

29.

60 yaşında bir kadın hasta, kalp atış hızı 70/dk, arteriyel basınç 130/85 mmHg ve vücut ısısı 36.3C olarak ölçülüyor.
Hastanın aşağıdaki sol ventrikül hacim-basınç diyagramına göre kardiyak debisi kaç mililitredir?
A) 3000
B) 4000
C) 5000
D) 6000
E) 7000

29 - E
Kardiyak debi hesaplanırken kullanılan formül;
KD: Kalp atış hızı(dk’da)*Atım hacmi
Atım hacmi: (Enddiyastolik hacim-Endsistolik hacim)
Buna göre Atım hacmi:150-50=100 cc
KD: 70*100=7000 cc olarak elde edilir.

30. 56 yaşındaki sağlıklı bir kadının plevral basıncı, inspirasyondan hemen önceki dinlenme koşullarında yani FRK (fonksiyonel
rezidüel kapasite)’de yaklaşık − 5 cm H2O’dur.
İnspirasyon sırasında plevral basınç (cm H2O cinsinden) nedir?
A) +1
B) +4
C) 0
D) −3
E) −7

30 - E
Plevral basınç (intraplevral basınç olarak adlandırılır), akciğerin visseral plevrası ile göğüs duvarının parietal plevrası arasındaki dar
boşluktaki sıvının basıncıdır. Plevral basınç tüm solunum kasları gevşediğinde, inspirasyondan hemen önce (yani FRK’de) normal
olarak yaklaşık -5 cm H2O’dur. İnspirasyon sırasında göğüs boşluğunun hacmi artar ve plevral basınç daha negatif hale gelir. Plevral
basınç ekspirasyondan hemen önce akciğerler tamamen genişlediğinde yaklaşık -7.5 cm H2O’dur.
Plevral basınç diyafram gevşediğinde ve akciğer hacmi FRK’ye döndüğünde −5 cm H2O dinlenme değerine geri döner. Bu nedenle,
intraplevral basınç normal koşullar altında her zaman subatmosferiktir, sakin solunum sırasında −5 ila −7,5 cm H2O arasında değişir.

15 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

31. Aşağıdakilerden hangisi özellikle iki nokta diskriminasyonundan sorumlu olup dudaklarda ve parmak uçlarında bol mik-
tarda görülen tüysüz derinin papiller dermisinde bulunan uzun, kapsüllü bir reseptör olarak tanımlanır?
A) Merkel diski
B) Serbest sinir uçları
C) Meissner cisimciği
D) Ruffini sonlanmaları
E) Paccini cisimciği

31 - C
Somatik duysal reseptörler
Reseptör Tipi Özellikleri
Kapsüllüdür.
Kılsız deride bulunur.
Çabuk adapte olurlar.
Meissner cisimciği Deri mekanoreseptörü Hassas dokunma
Hareket eden nesnelerin algılanması
Düşük frekansa duyarlı
İki nokta diskriminasyonu
Dokunma
Basınç
Serbest sinir uçları Deri mekanoreseptörü
Korneada sadece serbest sinir ucu bulunur.
Ağrı algılanmasında da görevlidir.
Nesnenin ilk dokunuşunu algılar.
Kıl follikül reseptörü Deri mekanoreseptörü Nesnenin hareketini algılar.
Çok çabuk adapte olur.
Kapsüllüdür.
Vibrasyon ve hızlı mekanik değişiklikleri algılar.
Pacini cisimciği Deri mekanoreseptörü
En hızlı adapte olan mekanoreseptördür.
Derin dokularda da bulunur.

32. Aşağıdakilerden hangisi kortikal toplayıcı kanalların potasyum sekresyonunu azaltma eğilimindedir?
A) Artmış plazma potasyum konsantrasyonu
B) Proksimal tübül sodyum reabsorpsiyonunu azaltan bir diüretik
C) Aldosteronun etkisini inhibe eden bir diüretik (örn. Spironolakton)
D) Akut alkaloz
E) Yüksek sodyum alımı

32 - C
Aldosteron, kortikal toplayıcı kanalların esas hücreleri tarafından potasyum sekresyonunu uyarır. Bu nedenle, aldosteronun spi-
ronolakton ile etkisinin bloke edilmesi potasyum sekresyonunu inhibe edecektir. Kortikal toplayıcı kanallar tarafından potasyum
sekresyonunu uyaran diğer faktörler arasında artmış potasyum konsantrasyonu, artmış kortikal toplayıcı kanal akış hızı (yüksek
sodyum alımı veya proksimal tübüler sodyum reabsorpsiyonunu azaltan bir diüretik ile olduğu gibi) ve akut alkalozdur.

www.tusem.com.tr 16
Temel Bilimler / T 51 - 3

33. Demirin barsaktan emilimini gen ekspresyonu düzeyinde düzenleyen protein yapı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Laktoferrin
B) Ferritin
C) Hepsidin
D) Transferrin
E) Hemojuvelin

33 - E
Hepcidin demirin intestinal emilimini down-regüle eder. Hepcidinin ekspresyonun düzenlenmesinde hemojuvelin isimli protein
rol oynar.

Demir metabolizmasında yer alan proteinler


Laktoferrin  Sütte bulunur demir bağlama ve antibakteriel özelliği vardır.
Ferritin  Dokulardaki demir depolarının göstergesi
Hepsidin  Demirin barsaktan emilimini azaltır.
Transferrin  Demirin kanda taşınması
Hemojuvelin  Hepsidin gen ekspresyonunu düzenler

34. Golgiden lizozoma yönlendirilen veziküller aşağıdaki proteinlerden hangisi tarafından işaretlenir?
A) Klatrin
B) Spektrin
C) Metallothionenin
D) Karnitin
E) Mannoz-6-fosfat

34 - E
Golgiden lizozoma gelen veziküller Mannoz-6-P ile işaretlenir. Eğer bu sistemde bir defekt oluşursa I-cell hastalığı oluşur.
Membrandan lizozoma gelen tüm veziküller klatrin ile işaretlidir.
Metallothioneninler hücrelerin sitozollerinde bulunan; bakır, çinko, kadmiyum ve civa bağlayan küçük proteinlerdir.
Karnitin: Uzun zincirli yağ asitlerini mitokondriye taşır

35. Lipooksijenaz yolunda görev alan hücre içi antioksidan aşağıdakilerden hangisidir?
A) Albumin
B) E vitamini
C) Katalaz
D) Glutatyon
E) Beta karoten

35 - D
Glutatyonun birçok özelliği sınavlarda sorgulanmıştır, bu soru daha nadir özelliklerinden birini sorguluyor. Glutatyon lipooksijenaz
yolunda LTA4  LTC4 dönüşümünde rol alır.
Organizmada hücre içinde en fazla bulunan antioksidan glutatyondur.
Gamaglutamilsisteinilglisin tripeptit yapılıdır.

17 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

Redükte formu aktiftir, kullanılınca okside olur ve Glutatyon peroksidaz yeniden kullanılabilmesi için gereklidir.

Glutatyon
Aminoasit taşımada rol alır.
En önemli antioksidan molaküllerdendir.

36. Aşağıdaki enzimlerden hangisi tersiyer ya da kuarterner protein yapısına sahip değildir?
A) Alanin amino transferaz
B) Laktat dehidrogenaz
C) Peptidil transferaz
D) Enolaz
E) Glutatyon peroksidaz

36 - C
Dikkat sorusu. Tersiyer ve kuarterner yapı sadece protein yapılı enzimlerde mevcuttur.
Peptidil transferaz katalitik etkisi olan RNA yapısındadır (ribozim), bu nedenle protein özelliklerine sahip değildir.

37. Aşağıdaki histon proteinlerinden hangisi nükleozom yapılarını birbirine bağlar?


A) H1
B) H2A
C) H2B
D) H3
E) H4

www.tusem.com.tr 18
Temel Bilimler / T 51 - 3

37 - A
Histon proteinleri, lizin ve arginin içeren küçük bazik proteinlerdir.
Yapılarına göre: H1, H2A, H2B, H3, H4 olarak sınıflandırılır.
H1 nükleozomları birbirine bağlar.
Potansiyel Histon soruları:
H1 dokuya ve türe spesifiktir
H1 nükleozom yapısına girmez
H1 DNA’yı kılıf gibi sarar

38. Aşağıdaki enzimlerden hangisi hemoprotein yapısındadır?


A) Katalaz
B) Superoksit dismutaz
C) Piruvat karboksilaz
D) Glikojen sentaz
E) Glukoz 6-fosfataz

38 - A
Hem halka yapısında demir taşıyan proteinler sıkça sorgulanır. Gruplar halinde incelemek daha akılda kalıcıdır.
Oksijen taşıyanlar: Miyoglobin ve hemoglobin
H2O2 parçalayan antioksidanlar: Katalaz ve glutatyon peroksidaz
Elektron taşıyanlar: Sitokrom c ve sitokrom P450
Diğer: Triptofan pirolaz ve NO sentaz

39. Kolay kırılan kemikler, iskelet deformiteleri, mavi sklera ile karakterize bağ dokusu hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Marfan sendromu
B) Osteogenezis imperfekta
C) Alport sendromu
D) Ehler-Danlos sendromu
E) Skorbüt

39 - B
Osteogenezis imperfekta Tip 1 prokollajenin anormal gelişimi ve kemik kitlesinde jeneralize azalma ile seyreden bir hastalıktır.
Klinikten gelen sorularda özellikle dikkat edilmesi gereken detay hastalarda kolayca kırılan kemikler ve mavi sklera varlığıdır.

40. Albumin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?


A) Antioksidan özellik gösterir
B) Katalitik aktivitesi vardır
C) Fibröz proteindir
D) Hormonal aktivitesi vardır
E) Glikoprotein yapısındadır

40 - A
Organizmada ağır metaller proteinlere bağlı olarak bulunmadıklarında hücre membranı ve tüm organellere zarar verirler.
Bu nedenle dolaşımda metal bağlayan proteinlerin tamamı antioksidan olarak kabul edilir. Albumin, transferin ve seruloplazmin
en önemli örnekleridir.
Diğer tüm seçenekler albümin için yanlıştır.

19 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

41. Pıhtılaşma sisteminde yer alan enzimlerin aktivitesi hangi mekanizma ile kontrol edilir?
A) Kovalent modifikasyon
B) Peptid grup transferi
C) Zimojen aktivasyonu
D) Protein sentezi düzeyinde düzenlenme
E) Allosterik aktivasyon

41 - C
Protein sindiriminde görev alan enzimler ve pıhtılaşmada görev alan proteinleri sentezlendikleri anda çevre dokuya zarar ver-
memeleri için aktif değillerdir, fonksiyon görecekleri zaman zimojen aktivasyonu ile hazır hale gelirler.
Protein sindirim enzimleri barsakta aktif hale gelirler, pıhtılaşma proteinleri ise uyarı geldiğinde sıralı bir kaskad ile aktifleşirler.
Hangisi proenzimdir? veya zimojendir? Sorusunun cevabı protein sindirim enzimleri ve pıhtılaşma proteinleridir.

42. Aşağıdakilerden hangisi karaciğerdeki hücresel hasarı göstermek için kullanılan biyokimyasal testlerden değildir?
A) Mitokondriyal AST
B) Sitoplazmik AST
C) ALT
D) Pseudokolinesteraz
E) ALP

42 - D
Karaciğer hücresinde bulunan enzimler hasar gören hücrelerin parçalanması ile kana dökülür. Hücre hasarı belirteci olarak
kullanılanlar bu enzimlerdir.
Pseudokolinesteraz karaciğerde sentezlenerek kana verilir, görev yeri kan dolaşımı olduğu için fonsiyonel plazma enzimi olarak
isimlendirilir. Karaciğer hücresinde fonksiyon görmediği için hücre hasarı belirteci değildir.
Pseudokolinesteraz diğer plazma proteinleri gibi karaciğerin sentez fonksiyonunu gösterir.

43. Gebelerde ikinci ve üçüncü trimesterde aşağıdaki enzimlerden hangisinin serumda yükselmesi fizyolojik olarak kabul edi-
lir ve herhangi bir patoloji düşündürmez?
A) Alkalen fosfataz
B) Alanin amino transferaz
C) Aspartat aminotransferaz
D) Asit fosfataz
E) Kolinesteraz

43 - A
ALP, plasentadan kaynaklandığı için 2. ve 3. trimester gebelerde yükselir ve bu yükseliş herhangi bir patoloji düşündürmez.
Gebelerde ALP kolestaz değerlendirmesinde kullanılmaz, GGT ve 5’ nükleotidaz kullanılır.

44. Karaciğer hücresinde açlık döneminde glukoneogenez ile elde edilen glukozun kana verilmesi sırasında görev yapan taşı-
yıcılar aşağıdaki seçeneklerden hangisinde sırası ile verilmiştir?
A) GLUT 1 – GLUT 3
B) GLUT 2 – SGLT 1
C) GLUT 7 – GLUT 2
D) GLUT 2 – GLUT 4
E) GLUT 1 – GLUT 2

www.tusem.com.tr 20
Temel Bilimler / T 51 - 3

44 - C
Soru ağırlıkla endoplazmik retikulumda bulunan GLUT 7’nin üzerine kurgulanmıştır.
Glukoneogenez sonucunda oluşan glukoz-6-fosfat molekülünden fosfat grubu endoplazmik retikulumda glukoz-6-fosfataz ile ko-
parılır ve endoplazmik retikulumdan hücre içine glukoz GLUT 7 ile verilir.
Karaciğer hücresinde kana glukoz veren GLUT ise GLUT 2’dir. GLUT 2’nin çift yönlü bir taşıyıcı olduğu unutulmamalıdır.

Glukozun taşınmasında GLUT’lar her daim sorulur.


 İnsülin ile uyarılan: GLUT-4
 İnsülin salgılatan: GLUT-2
 Glukoza affinitesi en yüksek olan: GLUT-3
 Glukozun hızlı yakalanması ve salınması: GLUT-2
 Fruktoz taşıyan: GLUT-5

45. Evde bakım hizmeti veren gezici bir sağlık ekibinde hastaların kan glukoz düzeyi tespiti için numune alınmaktadır.
Ölçüm sonuçlarının etkilenmemesi için kan alma tüplerine aşağıdakilerden hangisinin kullanılması uygundur?
A) Malonat
B) Oksalat
C) İyodoasetat
D) Sodyum-EDTA
E) Heparin

45 - C
Kan alma tüperininin laboratuvara uzun süre gönderilememesi durumunda eritrositler glukozu kullanırlar ve glukoz düzeyi gerçek
değerden düşük bulunur.
Bu nedenle pratikte florür glikoliz inhibitörü olarak gri kapak kullanılan tüplere eklenir.
Ayrıca İyodoasetat da Gliseraldehit-3 fosfat dehidrojenazı inhibe edererek glikolizi durdurur ve aynı işlem için kullanılabilir.
Florür TUS’da birkaç kez sorgulanmıştır, ancak bu soru formatında İyodoasetat henüz sorgulanmamıştır.

46. Aşağıda verilen metabolik yollardan hangisi reaksiyon hızını düzenleyen enzim ile birlikte verilmiştir?
A) Kolesterol sentezi  HMG-KoA liyaz
B) Glukojenezis  Glikojen fosforilaz
C) Yağ asiti β-oksidasyonu  Karnitin açil transferaz I
D) Glikoliz  Fosfogliserat kinaz
E) Yağ asiti sentezi  Tiyoesteraz

46 - C
Yağ asitlerinin yıkımında mitokondriye taşınma aşaması hız kısıtayıcı aşamadır. Bu sırada karnitin ile yağ asitini birbirine bağla-
yan Karnitin açil transferaz I enzimi görev alır.
Kolesterol sentezi  HMG-KoA redüktaz
Glukojenezis  Glikojen sentaz
Yağ asiti β-oksidasyonu  Karnitin açil transferaz I
Glikoliz  Glikokinaz, Fosfofruktokinaz, Piruvat kinaz
Yağ asiti sentezi  Astil KoA karboksilaz

21 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

47. Aşağıdaki enzimlerden hangisi Asetil KoA’nın mitokondriden sitoplazmaya taşınması için gereklidir?
A) İzositrat dehidrogenaz
B) Glutamin transporter
C) Piruvate kinaz
D) Aspartat transporter
E) Sitrat liyaz

47 - E
Asetil-KoA mitokondride oksaloasetat ile birleşerek sitrata dönüşür.
Sitrat iç mitokondri membranında bulunan kendine özgü trikarboksilat transport sistemi ile sitoplazmaya transfer edilir.
Sitoplazmada sitrat, sitrat liyaz enzimi ile ATP harcanarak yeniden oksaloasetat ve asetil-KoA ‘ya dönüşür. Böylece asetil-KoA sitop-
lazmaya geçer ve yağ asidi sentezine hazır hale gelir.
Sitrat liyaz insülin etkisinde aktifleşen enzimdir

48. HDL nin revers kolesterol taşınımında aşağıdakilerden hangileri rol oynar?
A) LCAT ve Apo AI
B) Apo E ve Apo CII
C) ACAT ve Apo AI
D) Yanlızca Apo AI
E) Apo AıI ve Apo AII

48 - A
HDL dolaşımdaki diğer lipoproteinlerden kolesterol toplar, Lesitin kolesterol açiltransferaz (LCAT) enzimi ile esterleştirerek ko-
lesterolü depo formuna çevirir.
HDL, yapısında bulunan Apo A -l ile LCAT’ı aktive eder. HDL reseptör aracılıklı endositoz ile karaciğere alınır ve kolesterol esterleri
yıkılır.
Dolaşımda bulunan HDL taşıdığı kolesterol esterlerinin bir kısmını kolesterol ester transfer protein yardımıyla VLDL’ye aktarır.

49. Yapılan genetik incelemede karaciğerde 7α-hidroksilaz enziminde defekt saptanan hastada ilerleyen dönemde aşağıdaki-
lerden hangisinin görülme ihtimali en yüksektir?
A) Diyetle alınan lipidlerin emiliminde artış
B) Kolik asit birikimi
C) Plazma şilomikron düzeyinde artış
D) Post prandiyal hipoglisemi oluşumu
E) Vitamin E eksikliği

49 - E
Karaciğerde 7α-hidroksilaz enzimi primer safra asitleri olan kolik asit ve kenodeoksikolik asit sentezini sağlar.
Sentez için C vitaminine ihtiyaç vardır.
Safra asitleri eksikliğinde lipidlerin sindirimi ve emilimi bozulur. Lipid sindirimi defektlerinde barsakta şilomikron sentezi azalacak-
tır, ayrıca yağda eriyen vitaminlerin de emiliminde defekt oluşacaktır.

www.tusem.com.tr 22
Temel Bilimler / T 51 - 3

50. Herhangi semptomu olmayan bir aylık kız bebekte yenidoğan taraması sırasında tirozin yüksekliği saptanıyor. Bunun üzerine
yapılan laboratuvar incelemesinde ise süksinilaseton pozitif bulunuyor.
Aşağıda verilen hastalıklardan hangisinin bu tabloyu oluşturması en olasıdır?
A) Alkaptonüri
B) Tip I Tirozinemi
C) Dihidropterin redüktaz eksikliği
D) Hiperoksalüri
E) Tirozinaz eksikliği

50 - B
Tirozin ve süksinilaseton yüksekliği Tip I Tirozinemi için tipik bulgudur.
Alkaptonüride Homogentisik asit birikimi oluşur.
Dihidropterin redüktaz eksikliğinde fenilalanin yıkılamaz ve metabolitlerine dönüşür.
Hiperoksalüride oksalat metabolizma bozukluğu ve renal taş oluşumu görülür.
Tirozinaz eksikliğinde ise albinizm tablosu oluşur.

51. Aşağıdaki moleküllerden hangisi indol halkasına sahip bir aminoasitten köken alır?
A) Melanin
B) Kreatin
C) Melatonin
D) Karnitin
E) Tiroksin

51 - C
Triptofan indol halkası içeren aminoasittir, bu özelliği ile triptofan metabolizma bozukluklarında idrarda indol bileşikleri araştırılır.
Triptofandan serotonin, melotonin, nikotinik asit ve kinüramin sentezlenir.
Kreatin glisin, arjinin ve metiyoninden sentezlenir.
Melanin ve tiroksin tirozinden köken alır.
Karnitin ise lizin ve metiyoninden oluşan dipeptiddir.

52. Ksenobiyotiklerin detoksifikasyon reaksiyonlarında aşağıdakilerden hangisine ihtiyaç yoktur?


A) Glutatyon
B) Glisin
C) Arjinin
D) Glutamin
E) Asetil KoA

52 - C
Ksenobiyotiklerin detoksifikasyon reaksiyonlarında konjugasyon reaksiyonları faz II reaksiyonlardır.
Bu amaçla glutatyon, glisin, glutamin, glukuronik asit, asetil koA ve PAPS kullanılabilir.

23 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

53. Trafik kazası nedeniyle opere olan ve 12 gün yoğun bakım şartlarında izlenen bir hasta servise alınmıştır.
Bu hastada kanda en uzun süre yüksek kalan stres hormonu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Glukagon
B) Kortizol
C) Noradrenalin
D) Dopamin
E) Adrenalin

53 - B
TRAVMADA ARTAN HORMONLAR
Adrenalin (ilk artan), Noradrenalin, dopamin, GH, glukagon, ADH, histamin, renin-anjiotensin-aldosteron, serotonin, ACTH, korti-
zol (en uzun süre yüksek kalan)
TRAVMADA AZALAN HORMONLAR:
İnsülin (en çok azalan) T3, TSH, FSH, LH ve seks steroidleri

54. Glisin aşağıdakilerden hangisinin sentezine katılmaz?


A) Hippürat
B) Porfirin
C) Glukoz
D) Timin
E) Serin

54 - D
Glisin pirimidinlerin sentezine katılmaz.
Hem sentezinin öncülüdür.
Kollajenin yapısında en fazla bulunan amino asittir.
Non esansiyel olup serinden sentezlenebilir.
Glukojenik bir amino asit olup, karbonları piruvat oluşturarak glukoneogeneze katılır.

55. Virüslerle klamidyaların ortak özelliklerine ilişkin olarak yanlış olan ifade hangisidir?
A) Her ikisi de konak hücreye pinositozla girebilir.
B) Kendi ATP’lerini üretemezler.
C) Lizozim enzimine dirençlidir
D) İnklüzyon cisimciği oluştururabilirler.
E) Hücre dışı (ekstrasellüler) yerleşim gösteren mikroorganizmalardır

55 - E
Virüsler ve klamidya (Chlamydia veya Chlamydophila)’lar zorunlu intrasellüler (hücre içi) mikroorganizmalardır. Diğer seçenekler-
de yer alan ifadeler doğrudur.

Virüsler ve Klamidyaların ortak özellikleri


• Konak hücreye pinositozla girerler.
• ATP’sini üretemezler, konak hücre ATP’sini kullanırlar (zorunlu enerji paraziti).
• Zorunlu intrasellülerdir, sadece hücre kültüründe üretilebilir.
• İnklüzyon cisimleri oluşturabilirler (klamidyada intrastoplazmik).
• Lizozime (muramidaz enzimi) dirençlidirler

www.tusem.com.tr 24
Temel Bilimler / T 51 - 3

56. Beta-laktam antibiyotikler, vankomisin ve lizozime doğal dirençli olmayan mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hepatit C virüsü (HCV)
B) Mycoplasma
C) Staphylococcus aureus
D) Ureaplasma
E) Chlamydia

56 - C
Staphylococcus aureus, katalaz ve koagülaz enzimi pozitif, Gram pozitif kok olup, beta-laktam antibiyotikler, vankomisin ve lizo-
zime doğal dirençli değildir. Metisilin dirençli Staphylococcus aureus suşlarında mec A genine sahiptir. Metisilin direnci fenotipik
olarak sefoksitin diski, genotipik olarak ise polimeraz zincir reaksiyonu ile mecA geninin saptanması ile belirlenebilir.
Mikroorganizmalarda doğal (intrensek) direnç Tablo’da gösterilmiştir.

Tablo: Doğal direnç


Betalaktam antibiyotikler, vankomisin ve lizozime doğal dirençli Vankomisine doğal dirençli (intrensek) diğer
mikroorganizmalar bakteriler
Virüsler Gram negatif bakterilerin çoğu
Mycoplasma Lactobacillus
Ureaplasma Leuconostoc
Chlamydia Pediococcus
Protoplast (Gram pozitif bakterinin hücre duvarsız formu) Erysipelothrix
Sferoplast (Gram negatif bakterinin hücre duvarsız formu) Enterococcus gallinarum
L form Enterococcus casseliflavus

57. Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi ökaryot olup Modifiye EZN yöntemiyle asido rezistan boyanır?
A) Nocardia türleri
B) Actinomyces türleri
C) Cryptosporidium parvum
D) Corynebacterium minittisimum
E) Rhodococcus equii

57 - C
Seçeneklerde yer alan mikroorganizmalardan Cryptosporidium parvum protozoon (tek hücreli parazit) olup ökaryot grubunda
yer alır. Diğer seçeneklerde yeer alan mikroorganizmalar bakteri olup, prokaryot grubunda yer alır. Cryptosporidium parvum’un
ookistleri Modifiye EZN bpyası ile asidorezistan olarak boyanır.

Tablo: ARB (asidorezistan) boyanan mikroorganizmalar


BAKTERİ PARAZİT
Mycobacterium türleri (spp.) Mycobacterium lepra vb. Cryptosporidium parvum
Nokardiya spp. İsospora belli
Corynebacterium minittisimum Cyclospora cayetansis
Rhodococcus equii *Microsporidia (mikrospora)
Legionella micdadei Ekinokok protoskolekslerin dikenleri
* Zorunlu intrasellüler

25 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

58. Hücre duvarı yapısında dış membran, periplazmik aralık, por bulunan bakteri hangisidir?
A) Staphylococcus aureus
B) Listeria monocytogenes
C) Bacillus anthracis
D) Acinetobacter baumannii
E) Streptococcus pyojenes

58 - D
Hücre duvarı yapısında dış membran, periplazmik aralık ve por yapısı sadece Gram negatif bakterilerde bulunur. Seçeneklerde yer
alan bakterilerden Acinetpbacter baumannii, Gram negatif, hareketsiz, oksidaz negatif, nonfermentatif kokobasildir. Diğer seçe-
neklerde yer alan bakteriler ise Gram pozitif bakteri olup, hücre duvarı yapısında dış membran, periplazmik aralık, por içermez.
Gram pozitif ve Gram negatif bakterilerin farklılıkları Tablo’da gösterilmiştir.

Tablo: Gram pozitif ve Gram negatif bakterilerin özellikleri


FARKLAR Gram pozitif Gram negatif NOT
Lipopolisakkarit (Endotoksin) Toksik etki Lipit A’ya bağlı
- +
Polisakkarit kısım O antijeni
Dış zar - + Yarı geçirgen çift sıralı fosfolipit tabaka
Por - + Protein yapıda, madde alışverişini sağlar
Periplazmik aralık - + Enzimler ve proteinler bulunur
Teikoik asit Genelde ribitol, S.epidermidis ve laktobasil’de gliserol
+ -
fosfat yapıda
Spor Dirençten sorumlu olan yapı taşı
+ -
Ca dipikolinat.
Lipit ve lipoprotein içeriği % 0-3 % 58
Lizozim Genellikle Peptidoglikanda bulunan NAG ve NAM arsındaki B1,4
Etkili
etkisiz glikozit bağları parçalar

59. Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi etkisini DNA giraz (Topoizomeraz) üzerinden göstermez?
A) Siprofloksasin
B) Gemifloksasin
C) Levofloksasin
D) Oksasilin
E) Moksifloksasin

59 - D
Seçeneklerde yer alan oksasilin antistafilokokal (penisilinaz enzimine dirençli) penisilin olup, hücre duvarı sentezini inhibe eder.
Diğer seçenekeelrde yer alan antibiyotikler ise florokinolon grubu antibiyotik olup, DNA giraz (Topoizomeraz) enzimini inhibe ede-
rek, DNA’nın süpersarmal hale gelmesini engeller. Florokinolonlar bakterisidal etkilidir.

60. Staphylococcus aureus’da pozitif olmayan test aşağıdakilerden hangisidir?


A) Mannitol hidrolizi
B) Katalaz
C) DNA’ az
D) PYR testi
E) Koagülaz

www.tusem.com.tr 26
Temel Bilimler / T 51 - 3

60 - D
L-pirolidonil-B-naftilamid (PYR) testi enterokoklarda ve Streptococcus pyogenes (A grubu beta hemolitik streptokok) ’de po-
zitiftir. Diğer seçeneklerde yer alan testler ise Staphylococcus aureus’da pozitif saptanır. Stafilokokların ayırıcı tanısı Tablo’da
gösterilmiştir.

Tablo: Stafilokokların ayırt edici tanısı


Önemli özellikler S. aureus S. epidermidis S. saprophyticus Mikrokok
Katalaz + + + +
Koagulaz + - - -
Hemoliz Beta Gama Gama Gama
Protein A + - - -
Mannitol + - - -
fermentasyonu
Sarı koloniler
DNAase + - - -
Novobiyosin Duyarlı Duyarlı Dirençli Duyarlı
Basitrasin Dirençli Dirençli Dirençli Duyarlı

61. Soğukta zenginleştirme yöntemi ile 2-8°C’de çoğaltilabilen, hayvan ürünlerinden bulaşan (zoonoz) Gram negatif basil han-
gisidir?
A) Yersinia enterocolitica
B) Bacillus antracis
C) Bacillus cereus
D) Listeria monocytogenes
E) Propionibacterium acnes

61 - A
Soğukta zenginleştirme yöntemi ile 2-8°C’de çoğaltilabilen, hayvan ürünlerinden bulaşan (zoonoz) Gram negatif basil Yersinia
türleri (Yersinia enterocolitica, Yersinia pseudotuberculosis vb.)’dir. Sogukta zenginleştirme yöntemi ile 2-8°C’de çoğaltilabilen,
hayvan ürünlerinden bulaşan (zoonoz) Gram pozitif basil ise Listeria monocytogenes’dir.

62. Zoonotik enfeksiyon etkeni olmayan Gram negatif bakteri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Brucella abortus
B) Yersinia enterocolitica
C) Campylobacter jejuni
D) Fransiella tularensis
E) Shigella boydii

62 - E
Seçeneklerde yer alan Shigella boydii hastalıklı kişinin dışkısı ile kontamine olmuş su ve gıdalardan bulaşır, zoonotik infeksiyon
(hayvanlardan insanlara bulaşan) etkendi değildir.
Diğer seçeneklerde yer alan bakteriler ise zoonotik infeksiyon etkenidir.

27 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

63. Kenelerden bulaşmayan enfeksiyon etkeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) Babesia microtii
B) Erhlichlia chafeensis
C) Riketsia riketsii
D) Leptospira icterohaemorrhagiae
E) Francisella tularensis

63 - D
Leptospira icterohaemorrhagiae,sıklıkla fare idrarı ile kontamine olmuş su ve toprağın deri ve mukoza ile teması sonuucnda bula-
şır. Kanalizasyon işçileri, pirinç tarlasında çalışanlar, liman ve maden işçileri leptospiroz açısından riskli meslek grubunda yer alır.
Diğer seçeneklerde yer alan mikroorganizmalar (Babesia microtii (protozoon) ,Erhlichlia chafeensis (bakteri) , Riketsia riketsii
(bakteri) ve Francisella tularensis (bakteri)) kenelerden insanlara bulaşabilir.
Bazı infeksiyon etkenleri ve bulaş yolları Tablo’da gösterilmiştir.

Tablo: Bazı infeksiyon etkenleri ve bulaş yolları


Etken Bulaş yolu İnsandan insana bulaş
Brucella spp. Süt Yok
M. bovis Süt Yok
Bacillus anthracis (şarbon) Hayvansal ürünler, hastalıklı hayvanla temas Yok
Campylobacter jejuni Kontamine su ve gıda Var (fekal oral)
Nontifoidal Salmonella Kontamine gıda Var (fekal oral)

Yersinia enterocolitica Fekal oral Var (fekal oral)


Yersinia pseudotuberculosis
Yersinia pestis (veba) Fare ve fare pireleri Var (solunum yolu)
Borrelia recurrentis (dönek ateş) Kene Var (vücut biti)
Borrelia burgdorferi (Lyme) Kene Var (transplasental)
Francisella tularensis Kene, tavşan -
Leptospira İdrarla kontamine sular Yok
Listeria Süt Var (transplasental)
Pasteurella multocida Kedi ve köpek ısırığı Yok

64. Membran filtrelerinden (0.45 nm por çaplı) geçemeyen bakteri hangisidir?


A) Coxiella burnetii
B) Mycoplasma hominis
C) Campylobacter jejuni
D) Salmonella typhi
E) Ureaplasma urealyticum

64 - D
Sınavda sorulma ihtimali yüksek, şu ana kadar sorulmamış bir sorudur. Seçeneklerde yer alan bakterilerden Salmonella typhi
membran filtrelerinden geçemez. Hücre duvarı yapısı olmayan bakteriler (L-form, protoplast, sferoplast, Mycoplasmaa türleri,
Ureaplasma türleri) ile Coxiella burnettii ve Campylobacter jejuni membran filtrelerinden geçebilir.

www.tusem.com.tr 28
Temel Bilimler / T 51 - 3

65. Th1 lenfositlerin aktivasyonu aşağıdaki durumlardan hangisine neden olmaz?


A) Hücresel immuniteyi ve inflamatuvar cevabı uyarır (proinflamatuvar etki)
B) Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunda makrofajlarla birlikte rol alır
C) Granülom oluşumuna neden olur.
D) Antiinflamatuvar cevabı ve humoral immuniteyi uyarır
E) İntrasellüler bakteri enfeksiyonlarında (tüberküloz, bruselloz, listeriyoz vb.) rol oynar

65 - D
Th1 lenfositlerin aktivasyonu antiinflamatuvar cevabı ve humoral immuniteyi uyarmaz. Th2 lenfositlerin aktivasyonu antiinflama-
tuvar cevabı ve humoral immuniteyi uyarır.
Th1 ve Th2 aktivasyonunda immun sistemde ortaya çıkan etkiler aşağıdaki Şekil’de özetlenmiştir.

66. Antikora bağlı hücresel sitotoksisite olayında rol almayan hücre aşağıdakilerden hangisidir?
A) Makrofaj
B) Eozinofil
C) Doğal öldürücü hücre (NK)
D) Nötrofil lökosit
E) Bazofil

66 - E
Mast hücresi ve bazofiller yüzeyinde IgE için reseptör içermesine rağmen, Antikora bağlı hücresel sitotoksisite reaksiyonu
(ADCC)’na katılmazlar. İmmun sistem hücrelerinden T lenfositler (Th ve Tc), B lenfositler, plazma hücreleri de ADCC reaksiyonuna
katılmaz. Antikora bağlı hücresel sitotoksisitede(ADCC) rol alan hücreler Tablo’da gösterilmiştir.

29 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

Tablo: Antikora bağlı hücresel sitotoksisitede(ADCC) rol alan hücreler


Hücre Fc Reseptörü Öldürme mekanizması
NK (Doğal öldürücü) IgG Perforin
Nötrofil IgG Litik enzimler
Eozinofil IgE Litik enzimler
Makrofaj IgG Litik enzimler

67. Hem T hücreleri hem de B hücreleri için otokrin aktivatör etkinlik gösteren sitokin aşağıdakilerden hangisidir?
A) TNF-α
B) IL-1
C) IL-2
D) IL-8
E) IFN-γ

67 - C
Sitokinler, salındığı hücreler,etki gösterdiği hücreler ve fonksiyonları sınavlarda en sık sorulan sorulardan biridir. IL-2, sekonder
sinyal etkileşimi (kostrimülatör etkileşim antijen sunan hücredeki B7 reseptörü ile T lenfositte bulunan CD28 reseptörü etkileşir)
sonucu açığa çıkan bir sitokin olup, otokrin aktivatördür yani hem T lenfositler hem de B lenfositleri aktive eder.

68. Sağlıklı bireylerde hastalık oluşturabilen mantar aşağıdakilerden hangisidir?


A) Aspergillus fumigatus
B) Rhizopus
C) Fusarium
D) Coccidiodes immitis
E) Candida krusei

68 - D
Coccidiodes immitis, immun sistemi normal olan hastalarda görülen dimorfik mantar infeksiyonudur. İmmun sistemi normal olan
kişilerde görülen dimorfik mantar infeksiyonuna sistemik mikozlar adı verilir. Histoplasma capsulatum, Blastomyces dermatidis,
Paracoccoides brasiliensis,
Ve Coccidiodes immitis sistemik mikoz etkeni dimorfik mantarlardır.
İmmunsüpresif hastalarda görülen mantar infeksiyonlarına fırsatçı mikozlar adı verilir. Seçeneklerde yer alan; Aspergillus fumiga-
tus, Rhizopus, Fusarium ve Candida kruseifırsatçı mikoz etkenleridir.

69. Fırsatçı mantar infeksiyonlarından Pneumocytis jirovecii tanısında kullanılabilen serolojik test aşağıdakilerden hangisidir?
A) BOS’da ELISA yöntemi ile mantar antijeni araştırılması
B) Mannan antijeni
C) Galaktomannan antijeni testi
D) Enolaz testi
E) Beta 1,3 glukan testi

69 - E
Sorulma ihtimali yüksek bir Soru. Pneumocytis jirovecii, HIV/AIDS hastalarında en sık görülen fırsatçı mantar infeksiyonu olup,
atipik pnömoniye neden olur, mortalitesi en yüksek fırsatçı infeksiyondur. Pneumocytis jirovecii tanısında Serumda 1-3-beta-D
glukan düzeyi PCP‘de yükselebilir ancak testin duyarlılık ve özgüllüğü eşik değerine göre değişebilir. Pneumocytis jirovecii tanı-
sında, balgam veya BAL örneklerinde direk floresan antikor yöntemi, Gomori metenamin gümüş boyası, Toluidin mavisi boyama,
polimeraz zincir reaksiyonu, serolojik testlerden 1-3-beta-D glukan düzeyi belirlenebilir.

www.tusem.com.tr 30
Temel Bilimler / T 51 - 3

70. Özellikle AIDS’li hastalarda fırsatçı mikoz etkeni olup, tedavisinde amfoterisin B ve flusitozin kombinasyonunun, profilak-
side ise flukonazolün kullanıldığı monomorfik mantar hangisidir?
A) Aspergillus niger
B) Candida glabrata
C) Cryptococcus neoformans
D) Pneumocystis jiroveci
E) Rhizopus oryzae

70 - C
Soruda Cryptococcus neoformans tanımlanmaktadır. AIDS’li hastalarda Cryptococcus neoformans tedavisinde amfoterisin B ve
flusitozin kombinasyonunun, profilakside ise flukonazol kullanılır.

Cryptococcus neoformans’ın VİRÜLANS FAKTÖRLERİ


• Polisakkarid Kapsülüen önemlisidir. Kapsül antijeni Trichosporon beigelii hücre duvarı ile çapraz rxn verir
• Melanin pigmenti, Staib agarda kahverenk oluşturur.

Tanıda polisakkarid kapsülü göstermek için;


1. Çini mürekkebiveyamusikarmin boyası
2. Lateks aglutinasyonu ve ELISA ileBOS’da kriptokokantijeni (en duyarlıyöntem)
Fenol oksidaz ve üreaz testi (+), 37°C ürer, mukoid koloni oluşturur.

71. Sinsitya ve dev hücre oluşumu ile immun sistemden kaçabilen virüsler içerisinde yer almayan hangisidir?
A) Parvovirüs B19
B) Parainfluenza
C) HSV
D) CMV
E) RSV

71 - A
Parvovirüs B19 tek iplikli, küçük DNA virüsü olup, sinsitya ve dev hücre oluşumu ile immun sistemden kaçabilen virüsler içerisinde
yer almaz. Benzer şekilde, influenza virüsü de sinsitya ve dev hücre oluşturmaz.

Sinsidya oluşumu (Dev hücre) ileimmün sistemden kaçan virüsler;


PARAMİKSOVİRÜSLER
• Parainfluenza
• Respiratuvar sinsityal virüs (RSV)
• Kızamık (Rubeola, Measles)
• Kabakulak (Mumps)
HERPES VİRÜSLER
• Herpes smimpleks virüsler (HSV-1 ve HSV-2)
• VZV (Suçiçeği ve zona etkeni)
• Sitomegalovirüs (CMV)
• HIV virüsü

31 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

72. Hem sitoplazmada hem de çekirdekte inklüzyon cisimciği oluşturan virüs hangisidir?
A) CMV
B) Rubella
C) Pox virüs
D) Rabies virüs
E) Adenovirus

72 - A
Sitomegalovirüs (CMV) ve Rubeola (Kızamık) virüsleri hem sitoplazmada hem de çekirdek de inklüzyon cisimciği oluşturan virüs-
lerdir. Rubella (Kızamıkçık) virüs ise inklüzyon cisimciği oluşturmaz. Diğer tüm virüsler ise inklüzyon cisimciği oluşturur. İnklüzyon
ciismcikleri Giemza veya Hematoksilen-Eozin boyası ile boyanabilir.

73. İnsanlarda onkojenik olmayan virüs aşağıdakilerden hangisidir?


A) Human papilloma virüs
B) EBV
C) HHV-8
D) HTLV-1
E) JC virüs

73 - E
JC virüs insanlarda onkojenik değidir.Hayvanlarda kansere neden olabilir.
Benzer şekilde adenovirüsler de insanlarda onkojenik değildir, hayvamlarda ise onlojenik olup sarkoma neden olur.

Virüs Ailesi Virüs Transformasyon mekanizması Oluşturduğu Kanser


Papavoviradae (DNA) HPV E6 ve E7 proteinleri Servikal squamöz hücreli kanser
Orofaringeal kanser
Larinks papillomu (çocuklarda)
SV40 t antijeni Hamsterda beyin ve kemik kanseri ile
mezotelyoma (?)
BK ve JC İnsanda kanser yaptığı gösterilmemiştir.
Herpesviridae (DNA) EBV EBNA ve LMP, Nazofarinks kanseri
Burkitt (c- myc proteinleri) Burkitt lenfoma (Afrikalı çocuklarda)
B hücre lenfoması
HHV tip 8 V- gpcr Kaposi sarkomu
V- siklin Primer effüzyon lenfoması
Hepadnaviridae (DNA) HBV X proteini Hepatosellüler kanser
Adenoviridae (DNA) Adenovirüs E1A ve E1B proteinleri Hayvanlarda sarkom yapmasına rağmen
insanda kanser yaptığı gösterilememiştir
Flaviviradae (RNA) HCV Kor proteini ve NS3 proteini Hepatosellüler kanser (en sık)
Retroviridae (RNA) HTLV-1 Tax (IL-2) Erişkin T hücreli lösemi/lenfoma
HTLV- 2 Saçlı hücreli lösemi

74. Ribavirin aşağıdaki viral enfeksiyonların hangisinin tedavisinde kulanılmaz?


A) Parainfluenza
B) Kırım Kong Kanamalı Ateş
C) Respiratuvar sinsityal virüs
D) İnfluenza
E) SARS

www.tusem.com.tr 32
Temel Bilimler / T 51 - 3

74 - A
Ribavirin ve endikasyonu sık sorulan sorulardandır. Ribavirin, Parainfluenza virüs tedavisinde kullanılmaz, ancak influenza A ve
influenza B tedavisinde kullanılır. Diğer seçeneklerde yer alan viral hastalıkların tedavisinde kullanılır.
Ribavirin Influenza A ve B virüsu, Solunum sinsityal virüsü (RSV), HCV, Kırım kongo, SARS virüs. Viral RNA polimerazı inhibe eder.
Hemolitik anemiye neden olabilir (%10) .

75. Penetrasyonla bulaşan nematod aşağıdakilerden hangisidir?


A) Ascaris lumbricoides
B) Enterobius vermicularis
C) Necator americanus
D) Clonorchis sinensis
E) Schistosoma japonicum

75 - C
Son sınavlarda parazitler ve bulaş yolları sık sorulan soru tiplerinden biridir.
Nematodlardan kancalı kurtlar (Necator americanus veAncylostoma duodenale) ve Strongyloides stercoralis penetrasyonla (para-
zitin infektif larva formu olan filariform larvasının cildi delmesiyle) bulaşır. Trematod (yapraksı solucan)’lardan Schistosoma türleri
(Soruda Schistosoma japonicum) parazitin larva formu olan serkaryalarının cildi delmesi ile bulaşır. Seçenlerde yer alan penetras-
yonla bulaşan nematod Necator americanus’dur.

76. Göz tutulumu retinablastomla karışan, yalnızca larvaları ile hastalık yapan dokularda eozinofilik granüloma neden olan,
tanısı serolojik yöntemle konulan helmint hangisidir?
A) Trichuris trichiura
B) Necator americanus
C) Loa loa
D) Toxocara canis
E) Ancylostoma braziliense

76 - D
Soruda Toxocara canis tanımlanmaktadır.

Toxocara canis ve Toxocara cati


• Visseral veya oküler larva migrans etkenidir.***
• Toxocara canis köpek, Toxocara cati kedilerin çıkarttğı yumurtaların oral yolla alınmasıyla bulaşır
• Toprak yiyen (PİKA) çocuklar risk altındadır. Yalnız larvalarıyla hastalık yapar (Şaşkın parazit) .
• Larvalar dokularda eozinofilik granülom yapar. Çocuklarda en sık görülen zoonozdur
• Göz tutulumu Retinoblastomla karışabilir ve körlük yapabilir
Tanı: Seroloji, dokularda larvalar
Tedavi: Dietlkarbamazin ve kortkosteroid uygulanır.

33 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

77. 56 yaşında erkek hasta göğüs ağrısı şikâyeti ile başvurduğu acil serviste yapılan tetkiklerde troponin I seviyesinde yükselme
ve elektrokardiyografide anterior derivasyonlarda ST elevasyonu saptanıyor. Hasta kardiyoloji yoğun bakımına alınıyor ve
3. gün ölüyor ve yapılan otopside sol ventrikül serbest duvar rüptürü tespit ediliyor. Hastanın çevre parankim dokusundan
alınan biyopsinin incelenmesinde myokard hücrelerinde çekirdeklerin izlenmediği ancak ana histolojik hatlarının korunduğu
ve çevre dokuda inflamasyon izleniyor.
Hastanın myokard hücrelerinde izlenen nekrozun temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Antijen antikor komplekslerin damar duvarında çökmesi
B) Proteolizisn gecikmesi
C) Lökositlerin aşırı aktivasyonu
D) Bölgedeki yağ aitlerinin sindirim enzimleriyle parçalanması
E) Epiteloid histiositlerin oluşması ve aktivasyonu

77 - B
İskemik ve neoplastik dokularda en sık görülen nekroz tipi koagülasyon nekrozudur. İskemi ile gelişen asidoz sonrası sitoplazmik
proteinler denatüre oldukları gibi hücreyi yıkıma uğratacak olan enzimler de denatüre olurlar. Proteolizin gecikmesine bağlı çe-
kirdeği olmayan ve doku çatısının bir kaç gün korunabildiği hayalet hücreler görülürler. En önemli değişikliklik protein denatüras-
yonudur. Beyin dışında tüm organlarda görülür.

78. I. Damarlarda vazodilatasyona neden olur.


II. Endotel hücrelerinde trombosit agregasyonunu arttırır.
III. Makrofajlarda mikrobisidal aktivitesi vardır.
IV. Vasküler permeabiliteyi arttırır.
V. Anti inflamatuar etkilidir.
Yukarıdakilerden hangileri endotel hücreleri ve makrofajlardan salgılanan nitrik oksitin etkileri arasında yer alır?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) I-III ve IV
E) I-III ve V

78 - E
Nitrik oksit (NO) argininden NO sentaz (NOS) enzimiyle sentezlenir. Endotel hücrelerinden eNOS, nöronlardan nNOS, makro-
fajlardan iNOS tarafından sentezlenir. iNOS sitokin bağımlı olup enflamasyon durumlarında devreye girer. Yarı ömrü çok kısadır,
parakrin etkildir.
NO etkileri:
• cGMP’yi arttırarak düz kas gevşemesi yaparlar.
• İltihapta vazodilatasyon yaparak inflamasyona katkı sağlarken lökosit adezyonunu ve trombosit agregasyonunu inhibe
ederek antiinflamatuar etki yapar. Buna NO’nun dual etkisi denir.
• Vazodilatasyon yapan etkisindne dolayı septik şoktaki hipotansiyondan sorumludur.
• Makrofajlarda mikrobisidal etkisi vardır.
• Akut enflamasyonda doku hasarına neden olur.

www.tusem.com.tr 34
Temel Bilimler / T 51 - 3

79. 43 yaşında kadın hasta yemek yaparken sağ ön kolunu kazayla kesiyor ve acil serviste oluşan kesi sütüre ediliyor.
Hastanın ön kolundaki kesinin iyileşme süreci ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) İnsizyon hattında ilk olarak nötrofil infiltrasyonu izlenir.
B) 3. gün granülasyon dokusu oluşmaya başlar.
C) Yara kontraksiyonu belirgindir.
D) 1. ayın sonunda üzeri matür epdermisle kaplı skar dokusu oluşur.
E) Skar dokusu oluşumunda en önemli faktör transforming growth faktör-β’dır.

79 - C
Yara iyileşmesi primer ve sekonder yara iyileşmesi olmak üzere 2’ye ayrılır:
1. Primer Yara İyileşmesi:
• Enfekte olmamış, kenarları sütürle birbirine yaklaştırılmış bir ameliyat insizyonunun iyileşmesidir.
• Kutanöz yara iyileşmesinin 3 fazı vardır: İnflamasyon, proliferasyon ve maturasyon (yara iyileşmesindeki en uzun aşama-
dır).
• 24 saat içersinde inflamasyon alanına nötrofiller gelir ve epitelizasyon başlar.
• 3. günde nötrofiller yerini büyük ölçüde makrofajlara bırakırlar. Fibroblastlardan kollajen sentezi başlar ve granülasyon
dokusu oluşmaya başlar.
• 5. günde granülasyon ve neovaskularizasyon dokusu en yüksek düzeylere ulaşırlar. Kollajenler arasında köprüler oluşma-
ya başlar ve epidermis yüzeyi keratinize olur. Epidermis normal kalınlığına ulaşır.
• 2. hafta vaskularizasyonun gerilemesine bağlı olarak yara yerinde beyazlaşma-ağarma başlar ve ödem azalır.
• 1. ayın sonunda yüzeyi matür epidermis ile kaplı skar dokusu oluşur ve dayanılılık artmaya başlar.
2. Sekonder yara iyileşmesi:
• Doku kaybının çok olduğu, dikilmemiş yaralar, infarkt alanları, apseler, geniş yanıklar sekonder yara iyileşmesine uğrar.
• Sekonder yara iyileşmesinde erken dönemde yoğun granülasyon dokusu, geç dönemde ise skar dokusu oluşur.
• Kalp kası, çizgili kas gibi non rejeneratif dokular sekonder yara iyileşmesine uğrar.
• Primer yara iyileşmesinden farkları:
- Doku kaybı fazladır.
- Daha çok eksuda ve granülasyon dokusu vardır.
- Skar ile iyilleşir.
- İyileşme daha geç olur.
- Myofibroblastların etkisiyle yara kontraksiyonu olur. (6 hafta içersinde bu kontrasksiyon ile yara yeri %10 küçülür.)

80. Ateşli silah yaralanması nedeniyle acil servise getirilen bilnci kapalı hastanın muayenesinde kan basıncı 70/40 mmHg, nabzı
135/dakika, derisi soğuk ve ıslak tespit ediliyor. Kan gazı tetkikinde metabolik asidoz tespit edilen hasta entübe edilerek acil
operasyona alınıyor ancak hasta 3 saat sonra ölüyor.
Bu hastada aşağıdaki hücrelerin hangisinde yağlanma beklenen bir bulgu değildir?
A) Myokard hücreleri
B) Hepatositler
C) Enterositler
D) Adrenal korteks hücreleri
E) Böbrek proksimal tubül hücreleri

35 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

80 - D
Olguda kan kaybına bağlı hipovolemik şok süreci tanımlanmıştır. Şok vücutta tüm hücrelerin hipoperfüzyonu ve dolayısıyla hipok-
sik hücre hasarıdır. Hipoksik hücre hasarında başlangıç döneminde hücrelerde şişme ve yağlanma izlenir. ancak adrenal korteks
hücrelerinde glukokortikoid sentezinden dolayı lipid deplesyonu gelişir. İlerleyen dönemde oksijen duyarlılığına bağlı olarak iske-
mik nekroz bulguları görülür.
Şokta Organlarda Görülen Değişiklikler:
• Böbrek: Bilateral yaygın akut tubuler nekroz gelişir.
• Akciğerler: Hipoksiye en dirençli organlardır fakat diffüz alveol hasarı görülebilir (ARDS).
• Adrenal korteks: Gelişen stres dolayısılaya kortekste lipidlerde azalma görülür.
• Karaciğer: Hepatositlerde yağlanma ve sentrilobüler nekroz gelişir.
• Sindirim sistemi: Mukozalarda hemorajiler ve nekroz odakları görülür.
• Beyin: İskemik enfelopati gelişebilir. Erişkinlerde kıyı alan (watersheed) deformiteleri, yenidoğanda germinal matriks
kanamaları izlenir.
• Kalp: Subendokardiyal hemorajiler, koagülasyon nekrozları ve kontraksiyon band nekrozları görülür.

81. Aşağıdakilerden hangisi böbrek transplantasyonunda görülebilen hiperakut rejeksiyon için yanlıştır?
A) Alıcıda önceden oluşan antikorların greft endotelindeki antijenlere bağlanmasıyla gelişir.
B) Çok hızlı gelişen red reaksiyonudur.
C) Etkilenen böbreğin arter ve arteriollerinde fibrinoid nekroz ve trombüsler izlenir.
D) İntertisyel fibrozis ve arterioloskleroz sıktır.
E) Humoral nedenli bir red reaksiyonudur.

81 - D
Böbrek transplantasyonunda rejeksiyon hiperakut, akut ve kronik red olmak üzere 3’e ayrılır:
Hiperakut rejeksiyon: Daha önce transplantasyon yapılmış bir alıcıda, gebelerde ya da daha önce kan transfüzyonu yapılmış kişi-
lerde görülür. Transplanttan dakikalar saatler içersinde gelişir. Böbrek hızlı bir şekilde siyanotik görünüm kazanır. İmmüngloblulin-
lerin ve komplemanların damar duvarına çökmesiyle endotel hasarı ve fibrin trombüs oluşumu gözlenir. Humoral red nedenlidir.
Gelişip gelişmeyeceği önceden bilinebilir fakat tedavi şansı yoktur. Günümüzde en az görülen red reaksiyonudur çünkü cross-
match ile antikor gelişip gelişmediği bakıldıktan sonra yapılır.
Akut rejeksiyon: En sık izlenen rejeksiyon tipidir. Transplantasyondan sonra ilk günlerde görülebileceği gibi aylar hatta yıllar sonra
da görülebilir. Gelişip gelişmeyeceği tahmin edilemez fakat tedavi şansı vardır. Akut selüler ve akut antikor aracılı olmak üzere 2
formu vardır.
• Akut hücresel (T hücre aracılı) patern: Tübülointerstisyel patern (tip 1)’de tübüllerde yoğun inflamasyon görülür (tü-
bülitis). Vaskuler patern (tip 2)’de damarlarda inlamasyon vardır (endotelitis). Bazen de damar duvarında nekroz(tip3)
görülür.
• Akut antikor aracılı patern: Glomerüllerde ve küçük damarlarda hasar vardır. Klasik kompleman sisteminin bir ürünü
olan C4d birikimi gözlenir.
Kronik rejeksiyon: Transplantasyondan 4-6 ay sonra görülür. Günümüzde graft yetmezliğinin en sık sebebidir. Gelişip gelişmeyece-
ği tahmin edilemez ve tedavi şansı yoktur. İntimal kalınlaşma, bazal membranda duplikasyonun eşlik ettiği glomerülopati gözlenir.
İlerleyen dönemde interstisyel fibrozis ve tübüler atrofi gözlenir.

www.tusem.com.tr 36
Temel Bilimler / T 51 - 3

82. I. Lenfatik yolla yayılım


II. Venöz yolla yayılım
III. Vücut boşlukları yoluyla yayılım

43 yaşında kadın hasta sol overinde 12 cm çapında kitlesel lezyon nedeniyle opere ediliyor ve lezyonun histopatolojik ince-
lenmesinde seröz karsinom tanısı konuluyor.
Hastanın mevcut tümöründe yukarıda belirtilen yayılım yollarından hangileri görülebilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve III
E) I-II ve III

82 - E
Malign tümörler genel olarak hematojen, lenfatik ve vücut boşlukları yoluyla yayılım olmak üzere 3 yolla metastaz yaparlar. Epi-
telyal orjinli malign tümörler (karsinomlar) en sık lenfatik yol olmak üzere her 3 yolla da metastaz yapabilir. Sarkomlar ise en sık
hematojen yolla metastaz yaparlar.

83. 68 yaşında tek yaşayan, özgeçmişi ile ilgili bilgiye ulaşılamayan erkek hasta evinde ölü bulunması üzerine otopsi yapılıyor.
Otopside sol ventrikülde konsantrik hipertrofi, koroner arterlerde aterosklerotik plaklar, çıkan aortada diseksiyon ve renal
arteriollerin duvarında aselüler eozinofilik kalınlaşma dikkati çekiyor.
Hastanın özgeçmişinde bulunması en olası hastalık hangisidir?
A) Hipertansiyon
B) Poliarteritis nodoza
C) Sifiliz
D) Skleroderma
E) Amiloidoz

83 - A
Olgunun otopsisinde belirtilen bulgularda öncelikle hipertansiyon düşünülmelidir. Uzun süreli hipertansiyonda kalp kasında kon-
santrik hipertrofi belirgindir. Çıkan aortada anevrizmanın en sık nedeni hipertansiyondur, genellikle 50 yaşın üzerinde görülür ve
erkeklerde daha sıktır. Hipertansiyon aterosklerozun majör risk faktörleri arasındadır.
Olguda renal arteriolde tanımlanan bulgular hyalen arteriolosklerozu düşündürmektedir ve bunun da en sık nedeni uzun süreli
hafif-orta hipertansiyondur.

84. Desmozomal junction proteinlerini kodlayan gen mutasyonlarına bağlı gelişen, otozomal dominant geçen ve özellikle sağ
ventrikül yetmezliğinin görüldüğü kalp hastalığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dilate kardiyomyopati
B) Hipertrofik kardiyomyopati
C) Aritmojenik kardiyomyopati
D) Restriktif kardiyomyopati
E) Endokardiyal fibroelastozis

84 - C
Aritmojenik kardiyomyopati desmozom genlerinde mutasyonlara bağlı gelişen, .kalıtsal geçişli (OD), sağ ventrikülün etkilendiği
bir hastalıktır. Sağ ventrikülde miyositler azalır yerini yağ dokusu ve fibrozis alır.

37 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

85. Aşağıdakilerden hangisi myeloproliferatif neoplazilerden biri değildir?


A) Kronik myeloid lösemi
B) Polistemia vera
C) Sistemik mastositozis
D) Smoldering myelom
E) Primer myelofibrozis

85 - D
KRONİK MYELOPROLİFERATİF HASTALIKLAR/MYELOPROLİFERATİF NEOLAZMLAR
• Bu hastalık grubunda en sık patolojik özellik tirozin kinaz aktivasyonuna neden olan mutasyonlardır.
• Bu mutasyon ile kemik iliğindeki progenitör hücrelerde aşırı proliferasyon görülür.
Myeloprolifetarif neoplazmlar:
1. Kronik myeloid lösemi (KML)
2. Polistemia Vera
3. Esansiyel Trombositozis
4. Primer Myelofibrozis
5. Kronik Eozinofilik Lösemi
6. Sistemik Mastositoz

86. Herhangi bir bilinen genetik hastalık öyküsü bulunmayan 56 yaşında yaklaşık 35 yıldır günde 1 paket sigara içen erkek hasta-
nın değerlendirilmesinde amfizem tanısı konuluyor.
Bu hastada gelişen amfizem türünün akciğerlerde en sık tutulum lokalizasyonu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Asinusların distal bölgesi
B) Asinusların proksimal bölgesi
C) Asinuslarda proksimal ve distal tutulum
D) Asinuslarda düzensiz tutulum
E) Subsegmental bronşiyal tutulum

86 - B
Amfizem, akciğerde terminal bonşiol distalindeki hava boşluklarının duvarındaki bağ dokusunun yıkılması ve bu boşluklarda olu-
şan irreversibl genişlemedir. Asinusların yani respiratuar bronşiol, alveolar duktus ve alveolleri etkileyen bir hastalıktır. Amfizem
gelişiminde en sık sebep sigara içimidir. En sık görülen amfizem tipi santrasiner amfizemdir. .
Sentrasiner (Sentr-lobüler) amfizem: En sık olan amfizem tipidir (% 95). Sigara içenlerde sık görülür ve bu nedenle kronik bronşit
ile ilişkilidir. Lezyon üst loblarda, özellikle apikal segmentlerde oluşur. Asinüslerin santral/proksimal kısımları etkilenir, respiratuar
bronşioller genişler. Distal alveoller ise saglamdir.

87. Kronik gastritin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) H. pylori enfeksiyonu
B) Kronik safra reflüsü
C) Otoimmün gastrit
D) Non steroid antiinflamatuar ilaç kullanımıü
E) Crohn hastalığı

www.tusem.com.tr 38
Temel Bilimler / T 51 - 3

87 - A
• Kronik gastritin en sık nedeni H. pylori infeksiyonudur.
• Bunun dışında otoimmün gastrit, radyasyon hasarı, kronik safra reflüsü, mekanik hasar (nazogastrik sonda gibi), amiloi-
doz, Crohn hastalığı, greft versus host hastalığı gibi sistemik hastalıklar da kronik gastrite neden olabilir.

88. 33 yaşında birkaç kez bayılma şikayeti ile başvuran erkek hastanın anamnezinde aralıklı melena şikayeti olduğu öğreniliyor.
Kraniyal tomografide sağ temporal lobda 3 cm çapında kitlesel lezyon izleniyor ve opere ediliyor. Lezyon globlastom (WHO
Grade IV astrositom) olarak raporlanıyor. Kolonoskopide kolonda çok sayıda irili ufaklı polipler tespit ediliyor ve tanı amaçlı
biyopsi alınıyor.
Olguda kolondaki poliplerin en olası morfolojik tanısı hangisidir?
A) Hamartomatöz polip
B) Hiperplastik polip
C) Adenomatöz polip
D) İnflamatuar polip
E) Ganglionörom

88 - C
Genç hastada kolonda multiple poliplerle beraber beyinde glioblaston varlığında öncelikle Turcot sendromu düşünülmelidir. Tur-
cot sendromu, familyal adenomatöz polipozis coli sendromunun bir varyantıdır. APC geninde germ line mutasyonları vardır. Ko-
londa multiple adenomatöz poliplerle beraber santral sinir sisteminde medülloblastom, glioblastom gibi malign tümörler gelişir.

89. 43 yaşında HIV (+) erkek hasta ani karın ağrısı şikayeti ile acil servise başvuruyor ve tetkikleri yapılırken kardiyopulmoner
arrest geçirirek ölüyor. Hastanın otopsisinde karaciğerde içi kanla dolu irili ufaklı çok sayıda kistik lezyon izleniyor. Lezyonların
histopatolojik incelmesinde iğsi hücre proliferasyonu ile döşeli kistik boşluklar ve çevre parankimde sinüzoidal dilatasyon
dikkati çekiyor. Morfolojik ve immünohistokimyasal olarak damar tümörleri dışlanıyor.
Olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Budd-Chiari sendromu
B) Sinüzoidal obstrüksiyon sendromu
C) Fokal nodüler hiperplazi
D) Herediter hemorajik telenjektazi
E) Peliozis hepatis

89 - E
Peliozis hepatis hepatik kan akımının bozukluğuna sekonder gelişen, kendine özgü bir sinüzoidal dilatasyon şeklidir. Karaciğerde içi
kan dolu kistik boşluklar izlenir. Patogenezi bilinmemektedir. AIDS ilişkili Bartonella türleri, kanserler ve tüberkülozda, anabolik
steroid veya oral kontraseptif kullanımında görülebilir. Genellikle asemptomatiktir ancak ölümcül intraabdominal kanamalar
veya karaciğer yetmezliğine neden olabilir. Altta yatan neden düzeltilince lezyonlar kaybolur.

90. Aşağıdaki kronik pankreatit tiplerinden hangisinin belirgin IgG4+ lenfosit ve plazma hücrelerinden oluşan infiltrasyon,
girdapsı yapıda yoğun fibrozis ve venülit karakteristik özellikleridir?
A) Tip 1 otoimmün pankreatit
B) Tip 2 otoimmün pankreatit
C) İdiyopatik fibrotik pankreatit
D) Herediter pankreatit
E) Tropikal pankreatit

39 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

90 - A
Kronik pankreatit tiplerinden tip 1 otoimmün pankreatit pankreasta IgG4 salgılayan plazma hücrelerinin varlığı ile ilişkilidir. IgG4
ilişkili hastalığın bulgularından biridir. Pankreasta IgG4+ lenfosit ve plazma hücrelerinden oluşan infiltrasyon ve buna eşlik eden
girdapsı yapıda fibrozis ve venülit (lenfoplazmositer sklerozan pankreatit) ile karakterizedir.

91. Aşağıdakilerden hangisinde glomerüller ışık mikroskobik değerlendirmede normal morfolojidedir?


A) Poststertokoksik glomerülonefrit
B) Membranöz glomerülopati
C) Fokal segmental glomerüloskleroz
D) Dens depozit hastalığı
E) Minimal değişiklik hastalığı

91 - E
Minimal değişiklik hastalığı (Lipoid nefroz) çocuklarda nefrotik sendromun en sık nedenidir. Herhangi bir yaşta görülse de genel-
likle 2-6 yaş arasında görülür. Hastalık bazen solunum yolu enfeksiyonu veya rutin proflikaktif aşılamayı takiben gelişebilir.
• Işık mikroskobunda glomerüller normal görünümdedir, proksimal tubül hücrelerinde lipid ve protein birikimine bağlı
berrak görünüm izlenir.
• Elektron mikroskobunda GBM normaldir, herhangi bir elektrodens materyal birikimi yoktur, sadece podosit ayaksı çıkın-
tılarında diffüz düzleşme (podositopati) görülür. Çalışmalarda gomerüllerde polianyon kaybı ve buna bağlı proteinüri
geliştiği gösterilmiştir.
• İmmünfloresan mikroskobunda Ig veya kompleman birikimi saptanmaz. Patogenezi tam bilinmemektedir.
Hastalık ani gelişen nefrotik sendrom ile bulgu verir. Protein kaybı genellikle albümin gibi küçük molekül ağırlıklı plazma protein-
leri ile sınırlıdır. (selektif proteinüri)
Olguların %90’ından fazlası steroid tedavisine iyi yanıt verir, bu nedenle prognozu mükemmeldir. Ancak tedaviye yanıt veren va-
kaların %60’ında proteinüri tekrarlar. Erişkinlerde gelişirse steroid tedavisine yanıt verebilir ancak yanıt daha yavaştır ve relapslar
daha sıktır.

92. Aşağıdakilerden hangisi diferansiye penil intraepitelyal neoplazi (PeIN) glişmesinde en olası etkendir?
A) HPV tip 16
B) Balantisi xerotica obliterans
C) Liken simpleks kronikus
D) HPV tip 6
E) Şankroid

92 - B
Penisin in situ skuamöz hücreli lezyonları penil intraepitelyal neoplazi olarak isimlendirilir. Lezyon epidermise sınırlıdır, bazal
membran sağlamdır. PeIN’ler HPV ilişkili (undiferansiye PeİN) veya HPV ilişkisiz (diferansiye PeİN) olabilir.
• Diferansiye (HPV ilişkisiz) PeİN, balanitis xerotica obliterans ile ilişkilidir. Balantisi xerotica obliterans glans penis ve
sünnet derisinin inflamtuar progresif sklerozan hastalığıdır. Etyolojisi bilinmez. Vulvanın liken sklerozuna benzer. SCC’ye
ilerleyebilir.
• Undiferansiye (HPV ilişkili) PeİN, klinik olarak 2 hastalık içerir. Bowen hastalığı ve Bowenoid papülozis. Her iki hastalıkta
yüksek riskli HPV’ler ile ilişkilidir. En sık neden HPV 16’dır.

www.tusem.com.tr 40
Temel Bilimler / T 51 - 3

93. Aşağıdakilerden hangisi overin seks kord stromal tümörlerinden biri değildir?
A) Granüloza hücreli tümör
B) Leyding hücreli tümör
C) Tekoma
D) Stroma ovarii
E) Fibrom

93 - D
Over Tümörlerinin WHO Sınıflaması
Yüzey epitelyal-stromal tümörler Seks-kord stromal tümörler
Seröz tümörler Granülosa hücreli tümör
Benign (kistadenom, kistadenofibrom) Fibrom
Borderline (seröz borderline tümör) Fibrotekom
Malign (low grade-hıgh grade seröz adenokarsinom) Tekoma
Musinöz tümörler, endoservikal ve intestinal tip Sertoli-Leyding hücreli tümör
Benign (kistadenom, kistadenofibrom) Sertoli (lipid) hücreli tümör
Borderline musinöz borderline tümör) Germ hücreli tümörler
Malign (musinöz adenokarsinom) Teratom
Endometroid tümörler Matür
Benign (kistadenom, kistadenofibrom) İmmatür
Borderline (endometroid borderline tümör) Solid
Malign (endometroid adenokarsinom) Kistik(dermoid kist)
Berrak hücreli (clear cell) tümörler Monodermal teratom (struma ovari, karsinoid)
Benign Disgerminom
Borderline Yolk sak tümör
Malign (berrak hücreli adenokarsinom) Mikst germ hücreli tümör
Transizyonel hücreli tümörler Over dışı metastatik tümörler
Benign Brenner tümör Kolon, appendiks
Sınırda malign Brenner tümör Gastrik
Malign Brenner tümör Pankreatobilyer
Meme

94. Aşağıdaki meme lezyonlarından hangisinde meme kanseri gelişme riski diğerlerinden daha yüksektir?
A) Adenozis
B) Sklerozan adenozis
C) Florid hiperplazi
D) Kompleks fibroadenom
E) Atipik duktal hiperplazi

94 - E

Tablo: Epitelyal Meme Lezyonları ve İnvaziv Karsinom Gelişme Riski


Patolojik Lezyon Rölatif Risk
Non proliferatif meme değişiklikleri (hafif hiperplazi, duktal ektazi, kistler, apokrin metaplazi, adenozis,
1
fibroadenom)
Atpisiz proliferatif hastalıklar (orta veya florid hiperplazi, sklerozan adenozis, kompleks sklerozan lezyon/
1,5-2
radyal skar, papillom, kompleks fibroadenom)
Atipili proliferatif hastalıklar (atipik duktal hiperplazi, atipik lobüler hiperplazi) 4-5
İn situ karsinomlar (duktal karsinoma in situ, lobüler karsinoma in situ) 8-10

41 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

95. 32 yaşında kadın hasta boynunda kitle yakınması ile başvurduğu klinikte yapılan tiroid ultrasonografisinde sol lobda 3 cm
çapında içinde punktat kalsifikasyonlar içeren solid nodül tespit ediliyor ve tiroid ince iğne aspirasyonu yapılıyor. Sitolojik ma-
teryalin incelenmesinde buzlu cam nükleslu hücrelerin yer yer üst üste yığıldığı, hücrelerin bazılarında intranükleer inklüzyon
ve çekirdekte yarıklanmalar (grooving) izleniyor.
Yukarıdaki bulguları verilen en olası tümör ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Kesin tanı kapsül veya damar invazyonu ile konulur.
B) Tiroidin en sık görülen malign tümörüdür.
C) En sık ailevi geçen tiroid kanseridir.
D) Tiroid folikül epitel hücrelerinden gelişmez.
E) Yüksek dereceli (grade) ve en kötü prognozlu tiroid kanseridir.

95 - B
PAPİLLER TİROİD KARSİNOMU (PTK)
En sık görülen tiroid kanseridir. Tüm tiroid kanserlerinin %80-85’ini oluşturur. Her yaşta görülebilir ancak pik insidansı 25-50 yaş
arasıdır. Kadınlarda daha sıktır. Konvansiyonel (klasik) papiller karsinom tek veya multiple, kapsülsüz tümörlerdir. Bazı tümörler
iyi sınırlı iken bazıları infiltratif görünümde olabilir.

• İyonize radyasyon maruziyetinde en sık gelişen tiroid kanseridir.


• Nükleer özellikleri tanıda önemli olduğundan ince iğne aspirasyon biyopsilerinde yüksek oranda tanısı konulabilen bir tü-
mördür.
• Papiller karsinomlar en sık lenfatik yolla yayılır. Vakaların yarısında lenfatik yolla servikal LN metastazı meydana gelir.
Hematojen yayılım nadirdir.

Mikroskopik özellikleri:
• Fibrovasküler korla çevrili dallanan papiller yapılar içerir. Papilları döşeyen hücreler genellikle iyi diferansiye, uniform
kübik hücrelerdir; bazen pleomorfik ve anaplastik hücreler görülebilir.
• Nükleer uzama sıktır. Çekirdekte kromatin ince dağılmıştır ve bu durum çekirdeğe berrak veya boş görünüm verir. Bu
çekirdek yapısına Orphan Annie gözü veya buzlu cam görünümü denir.
• Nükleer membranın katlantıları, intranükleer inklüzyona ve yarıklanmaya (grooving) neden olur.
• Papiller yapılarda çekirdekler üst üste yığılır ve tabakalaşma oluşturur (molding)
• Papilların merkezinde veya tümör stromasında konsantrik kalsifiye yapılar görülebilir. Buna psammom cismi denir. Pa-
piller karsinomların %50’sinde bulunmaktadır. Medüller ve foliküler karsinomlarda bulunmaz.
 Papiller tiroid karsinomlarının çoğu tiroidde ağrısız kitle ile presente olurlar. İlerlemiş hastalıkta öksürük, nefes darlığ,
ses kısıklılığı, dispne görülebilir.
 Bazen servikal LN’da kitle ilk tanıda karşımıza çıkabilir.
 Papiller tiroid karsinomlarında izole servikal LN metastazı prognozu etkilemez.
 Sintigrafide soğuk nodül olarak teşhis edilir ve ince iğne aspirasyon biyopsileri ile büyük bir kısmının tanısı konulabilir.
 PTK’ların prognozları mükemmeldir, 10 yıllık sağkalım oranları %95’in üzerindedir.

96. Aşağıdakilerden hangisinde deride hiperpigmente lezyon izlenmez?


A) Vitiligo
B) Frekel
C) Melasma
D) Lentigo
E) Edinsel intradermal nevüs

www.tusem.com.tr 42
Temel Bilimler / T 51 - 3

96 - A
Pigmentasyon Bozuklukları:
• Frekel (Çil): Çocukluk çağının en sık pigmentasyon bozukluğudur. Hiperpigmentasyon bazal keratinositlerdeki artmış
melanin pigmentinden kaynaklanır. Melanositler hafif hiperplazik olabilir.
• Lentigo: Nedeni bilinmeyen melanositlerin yaygın fokal benign hiperplazisidir.
• Melasma: Gebelikte yüzde maske şeklinde görülen hiperpigmentasyondur. Oral kontraseptif kullanımında da görülebilir.
• Vitiligo: Epidermiste melanositlerin fokal kaybı ile oluşan pigmentasyon yetersizliğidir.
• Albinizm: Melanositler tirozinaz enziminin kalıtsal eksikliği nedeniyle melanin üretemez.
• Nevüslerde de melanosit hiperplazisine bağlı pigmente lezyon izlenir.

97. Kemiğin en sık görülen benign tümörü aşağıdakilerden hangisidir?


A) Osteom
B) Osteosarkom
C) Osteoblastom
D) Osteokondrom
E) Dev hücreli kemik tümörü

97 - D
Kemiğin en sık görülen benign tümörü osteokondromdur. Kemikten dışarıya doğru mantar şeklinde büyüyen kitle karakteristiktir
ve dış yüzeyi kıkırdak bir başlıkla kaplıdır. Sıklıkla sporadik ve tektir.
• Sadece enkondral kökenli kemiklerde görülür. Genellikle uzun kemiklerin metafizinde gelişirler.
• En sık diz eklemi çevresinde gelişir. Femur, humerus ve tibiada karakteristik lokalizasyonlardır.
• Multiple osteokondromlar OD Multiple Herediter Ekzositoz Sendromu ile ilişkilidir.
• Soliter osteokondromlar genç yaşlarda, multiple osteokondromlar çocukluk yaş grubunda tanı alır.
Erkeklerde 3 kat daha sık görülür. Genellikle asemptomatiktir. Herediter ekzositozlu vakalarda epifizyel büyümenin bozulmasına
bağlı tutulan kemikler kısalmış ve eğrilmiş olabilir.
Radyolojik olarak metafizden dışarı doğru protrüde olmuş, altındaki kemik korteksi ile devamlılık gösteren kemik dokusu ile ka-
rakterizedir.
Histolojik olarak tümörün baş kısmı benign hyalin kıkırdaktan oluşur ve dışı perikondriyum ile örtülüdür. Kıkırdak endkondral
ossifikasyona uğrar ve yeni oluşan kemik baş ve sapın iç kısmını oluşturur.

98. Aşağıdaki nörodejeneratif hastalıkların hangisinde etkilenen hücre diğerlerinden farklıdır?


A) Alzheimer hastalığı
B) Frontotemporal lober dejenerasyonu
C) Parkinson hastalığı
D) Amytrofik lateral skleroz
E) Multiple sistem atrofisi

98 - E
Multiple sistem atrofisi oligodendrositlerin sitoplazmasında α-sinüklein birikimi ile karakterize, beyinde bazı fonksiyonel sis-
temleri etkileyen sporadik bir hastalıktır. Diğer nörodejeneratif hastalıkların tersine nöronlar değil, glial hücreler etkilenmektedir.
Hastalığa nöronal dejenerasyon eşlik eder ancak inklüzyonlar görülmez.

Multiple sistem terimi 3 farklı sistemi etkilemesinden kaynaklanır:


• Sitriatonigral yol etkilenir (parkinsonizm beirtileri)
• Olivopontocerebellar yol etkilenir (ataksi gelişir)
• Otonom sinir sisteminin santral bölgeleri etkilenir (ortostatik hipotansiyon gibi otonomik disfonksiyon görülebilir).

43 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

99. Prostaglandin reseptörleri aşağıdaki reseptör gruplarından hangisinde bulunur?


A) Nükleer reseptör
B) G-protein kenetli reseptör
C) İyon kanalı reseptörü
D) Tirozin kinaz reseptörü
E) JAK/STAT reseptörü

99 - B
Eikozanoid reseptörleri
PGE2’nin EP1, EP2, EP3 ve EP4, PGF2alfa’nın FP, TxA2’nin TP, PGD2’nin DP1 ve DP2, PGI2’nin IP, LTC4 ve LTD4’ün sis-LT1 reseptörleri
G-protein kenetlidir. EP2, EP4, IP ve DP1 reseptörleri adenilat siklazı aktive ederek cAMP artışına bağlı gevşeme yaparlar.
EP1, TP, FP ve sis-LT1 reseptörleri fosfolipaz C aktivasyonu ile hücrede IP3, DAG ve kalsiyum artışına bağlı düz kasları kasar. EP3 ve DP2
reseptörleri adenilat siklazı inhibe eder. EP3 mide asit salgısını azaltır, DP2 kemotaktik etkiden sorumludur.

Tablo: Eikozanoid Reseptörleri


Mekanizma Eikozanoid reseptörü
• Adenilat siklaz aktivasyonu • EP2, EP4, IP ve DP1
• Adenilat siklaz inhibisyonu • EP3 ve DP2
• Fosfolipaz C aktivasyonu • EP1, TP, FP ve sis-LT1

100. Aşağıdaki ilaç çiftlerinden hangisi arasında absorpsiyon düzeyinde farmakokinetik etkileşme yoktur?
A) Kolestiramin – Digoksin
B) Magnezyum hidroksit – Doksisiklin
C) Omeprazol – Itrakonazol
D) Lityum – Nonsteroidal antiinflamatuvar ilaç
E) Metoklopramid – Aspirin

100 - D
Metoklopramid prokinetik etkisi ile birlikte kullanıldığı ilacın emilimini hızlandırır. Kalsiyum, magnezyum, alüminyum ve demir
gibi +2 ve +3 değerli metaller şelasyon yaparak tetrasiklin emilimini azaltır. Antiasitler ve proton pompa inhibitörleri mide pH’sını
yükselterek flukonazol ve ıtrakonazol gibi ilaçların emilimini azaltır. Kolestiramin; digoksin, varfarin ve statinleri bağlayarak emilim-
lerini azaltarak iki ilaç arasına 2-3 saat süre konmalıdır.

101. I. Sjögren sendromu


II. Açık açılı glokom
III. Postoperatif ileus
Yukarıdakilerden hangileri kolin esterlerinin kullanım endikasyonları arasındadır?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) II ve III
D) I ve II
E) I, II ve III

www.tusem.com.tr 44
Temel Bilimler / T 51 - 3

101 - C
Kolin esterleri grubunda asetilkolin, betanekol, karbakol ve metakolin bulunur. Santral sinir sistemine geçemezler.
Asetilkolin
Muskarinik ve nikotinik reseptörleri aktive eden kolin esteridir. Yalnızca göz ameliyatlarında myozis oluşturmak için lokal verilir.
Betanekol
Yalnızca muskarinik reseptörleri aktive eden asetilkolinesteraza dirençli kolin esteridir. Nörojenik mesane, ileus ve diyabetik gast-
roparazi tedavisinde oral yoldan kullanılır.
Karbakol
Muskarinik ve nikotinik reseptörleri aktive eden asetilkolinesteraza dirençli kolin esteridir. Glokom tedavisinde lokal kullanılır.
Metakolin
Muskarinik reseptörleri aktive eden asetilkolinesteraza duyarlı kolin esteridir. Bronş hiperreaktivitesini test etmek için (astım tanı-
sı) inhalasyonla kullanılır.

102. Atropinin aşağıdaki etkilerinden hangisi diğerlerine göre daha yüksek dozda ortaya çıkar?
A) Bradikardi
B) Midriyazis
C) Taşikardi
D) Siklopleji
E) Miksiyon güçlüğü

102 - E
Tablo: Atropinin Doza Bağımlı Etkileri
Doz (mg) Farmakolojik Etki
• 0.5 • Bradikardi, ağız kuruluğu ve terleme azalması
• 1 • Taşikardi ve orta derecede midriyazis
• 2 • Taşikardinin belirginleşmesi, midriyazis ve siklopeji
• 5 • Yukarıdaki bulgular, sıcak ve kuru deri, miksiyon güçlüğü ve intestinal motilite azalması
• >10 • Yukarıdaki bulgular, halüsünasyon, deliryum ve koma

103. I. Kardiyak kontraktilite


II. Nabız basıncı
III. Kalp hızı
IV. Ortalama kan basıncı
Epinefrin ve izoproterenol yukarıdaki parametrelerden hangilerinde benzer yönde etki yapar?
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
E) I, II, III ve IV

45 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

103 - A
Tablo: Katekolaminlerin Kardiyovasküler Etkileri
Parametre Noradrenalin Epinefrin İzoproterenol
Sistolik kan basıcı ↑↑ ↑↑ 0, ↑ veya ↓
Diyastolik kan basıncı ↑↑ ↓ veya ↑ ↓↓
Ortalama kan basıncı ↑↑ ↑ ↓
Nabız basıncı 0 ↑↑ ↑↑
Kalp hızı ↓↓ ↑ ↑↑↑
Kardiyak kontraktilite 0 veya ↑ ↑↑↑ ↑↑↑
Kardiyak output ↓ ↑ ↑↑
Total periferik direnç ↑↑↑ ↓ veya ↑ ↓↓

104. Aşağıda verilen nöbet tipi ve tedavisinde kullanılabilecek antiepileptik ilaç eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) İnfantil spazm – Vigabatrin
B) Absans nöbet – Valproik asit
C) Myoklonik nöbet – Karbamazepin
D) Lennox-Gastaut (atonik) nöbet – Lamotrijin
E) Dravet’s sendromu – Topiramat

104 - C
Tablo: Antiepileptik İlaç Seçimi
Nöbet tipi Antiepileptik ilaçlar
• Absans nöbet • Etosüksimid, valproik asit, klonazepam, lamotrijin
• Myoklonik nöbet • Valproik asit, levetirasetam, zonisamid, topiramat, lamotrijin
• Lennox-Gastaut (atonik) nöbet • Valproik asit, lamotrijin, klonazepam, klobazam, topiramat, rufinamid
• Dravet’s sendromu • Stiripentol, valproik asit, topiramat, klobazam
• İnfantil spazm • ACTH, vigabatrin, topiramat, klonazepam, zonisamid
• Status epileptikus • Diazepam, lorazepam, midazolam, fenobarbital, valproik asit, fenitoin

105. Bipolar hastalık tedavisinde kullanılan lityum ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Glikojen sentaz kinaz-3’ü aktive eder.
B) İnozitol monofosfatazı inhibe eder.
C) Vazopresin V2 reseptörlerinin G-proteini ile kenetlenmesini azaltır.
D) TSH reseptörlerinin G-proteini ile kenetlenmesini azaltır.
E) Antimanik etkisi antidepresan etkisinden daha fazladır.

105 - A
Lityum
Bipolar hastalık, rekürens depresyon, akut majör depresyon, sizoaffektif hastalık ve agresyon tedavisinde kullanılır. Şizofreni te-
davisinde tek başına yeterli etki yapmaz; antipsikotik bir ilaçla kombine kullanılır. Antimanik etkisi antidepresan etkisinden daha
fazladır.
İnozitol monofosfat inozitol dönüşümünü yapan inozitol monofosfatazı ve glikojen sentaz kinaz-3’ü inhibe eder. Vazopresin V2 ve
TSH reseptörlerinin G-proteini ile kenetlenmesini inhibe ederek nefrojenik diabetes insipidus, poliüri ve hipotiroidiye neden olur.

www.tusem.com.tr 46
Temel Bilimler / T 51 - 3

106. Aşağıdakilerden hangisi serotonin geri alımını noradrenalin geri alımından daha güçlü inhibe eden antidepresan ilaçlar-
dan biri değildir?
A) Klomipramin
B) Bupropion
C) Fluvoksamin
D) Paroksetin
E) Sertralin

106 - B
Tablo: Antidepresan İlaçların Reseptör ve Taşıyıcıya Etkileri
İlaç M α1 H1 5-HT2 NET SERT
• Amitriptilin +++ +++ ++ 0/+ + ++
• Amoksapin + ++ + +++ ++ +
• Bupropion 0 0 0 0 0/+ 0
• Sitalopram 0 0 0 0 +++
• Klomipramin + ++ + + + +++
• Desipramin + + + 0/+ +++ +
• Fluoksetin 0 0 0 0/+ 0 +++
• Fluvoksamin 0 0 0 0 0 +++
• İmipramin ++ + + 0/+ + ++
• Maprotilin + + ++ 0/+ ++ 0
• Mirtazapin 0 0 +++ + + 0
• Nefazodon 0 + 0 ++ 0/+ +
• Paroksetin + 0 0 0 + +++
• Protriptilin +++ + + + +++ +
• Sertralin 0 0 0 0 0 +++
• Trazodon 0 ++ 0/+ ++ 0 +
• Venlafaksin 0 0 0 0 + ++

107. Aşağıdakilerden hangisi opiyat mü reseptörlerine parsiyel agonist etki yapan ilaçlardan biri değildir?
A) Pentazosin
B) Butarfanol
C) Nalorfin
D) Metadon
E) Buprenorfin

107 - D
Tablo: Karma Etkili Opiyatlar
Opiyat İlaç μ δ К Maksimum Etki
• Pentazosin ± + Orta
• Nalbufin -- ++ Yüksek
• Buprenorfin ± -- -- Yüksek
• Butarfanol ± +++ Yüksek
• Nalorfin ± + Orta

47 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

108. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi pulmoner hipertansiyon tedavisinde kullanılmaz?


A) Endotelin reseptör antagonistleri (Bosentan)
B) Solubl guanilat siklaz aktivatörleri (Riosiguat)
C) Fosfodiesteraz-5 inhibitörlerii (Sildenafil)
D) PGI2 analogları (Epoprostenol)
E) Beta reseptör blokörleri (Propranolol)

108 - E
Pulmoner hipertansiyon tedavisi
Pulmoner arteriyel hipertansiyon tedavisinde ETA ve ETB reseptörlerini bloke eden bosentan ve masitentan ile ETA reseptörlerini
selektif bloke eden ambrisentan, solubl guanilat siklazı aktive ederek cGMP miktarını artıran nitrik oksit ve riosiguat, fosfodies-
teraz-5 enzimini inhibe ederek cGMP artışı yapan sildenafil, vardanafil veya tadalafil, PGI2 analogları ilioprost, epoprostenol ve
treprostinil, PGI2 reseptörlerine agonist etki yapan ön ilaç olan nonprostanoid yapılı seleksipag, kalsiyum kanallarını bloke eden
nifedipin, amlodipin ve diltiazem sıklıkla kullanılır.

109. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi böbreklerden renin salgılanmasını azaltır?


A) Direkt renin inhibitörleri (Aliskiren)
B) Nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (İndometazin)
C) Vazodilatörler (Hidralazin)
D) Anjiotensin reseptör blokörleri (Kandesartan)
E) Diüretikler (Furosemid)

109 - B
Tablo: Renin Salgısı
Artıran ilaçlar Azaltan ilaçlar
• Vazodilatörler • Beta blokörler
• Beta1 agonistler • Alfa2 agonistler
• Alfa blokörler • NSAI ilaçlar
• Diüretikler
• Fosfodiesteraz inhibitörleri
• ACE inhibitörleri
• Anjiotensin reseptör blokörleri
• Direkt renin inhibitörleri

110. Kalp yetmezliğinin tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi pozitif inotropik etki yapmaz?
A) Ivabradin
B) Levosimendan
C) Dobutamin
D) Digoksin
E) Milrinon

www.tusem.com.tr 48
Temel Bilimler / T 51 - 3

110 - A
Tablo: Kalp Yetmezliğinde Pozitif İnotropik Etkili İlaçlar
Pozitif inotropik ilaç Pozitif inotropik etki mekanizması
• Digoksin • Na , K , ATP’azı inhibe eder.
+ +

• Milrinon • Fosfodiesteraz-3’ü inhibe ederek cAMP artışı yapar.


• Levosimendan • Troponin C’nin kalsiyuma duyarlılığını artırır.
• Dobutamin • β1 reseptörleri aktive ederek cAMP artışı yapar.

111. I. Metoprolol
II. Adenozin
III. Diltiazem
IV. Lidokain
Yukarıdaki antiaritmik ilaçlardan hangileri supraventriküler taşikardi profilaksisinde kullanılabilir?
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
E) I, II, III ve IV

111 - B
Supraventriküler taşikardi tedavisi
Supraventriküler taşikardinin akut tedavisinde ilk tercih intravenöz adenozindir. Verapamil, diltiazem, amiodaron, beta blokörler
ve digoksin de yararlıdır. Lidokain ve meksiletin kullanılmaz.
Supraventriküler taşikardi profilaksisinde en sık verapamil veya diltiazem ile beta blokörler tercih edilir.

112. Ezetimib ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) Barsakta konjugasyon ile aktifleştikten sonra enterohapatik döngüye uğrayan ön ilaçtır.
B) NPC1L1 transporterini inhibe eder.
C) Kolesterol ve fitosterollerin barsaktan emilimini azaltır.
D) Homozigot ailesel hiperkolesterolemi tedavisinde statinlerle kombine edilir.
E) CYP3A4 enzimini indükleyen veya inhibe eden ilaçlarla etkileşmeye girer.

112 - E
Ezetimib
Kolesterol ve fitosterollerin intestinal absorpsiyonunu sağlayan NPC1L1 transporterini inhibe ederek kolesterol ve fitosterollerin
barsaktan emilimini inhibe eden ön ilaçtır. Barsakta konjugasyon ile aktifleştikten sonra enterohapatik döngüye uğrar.
Diyette kolesterol olmasa bile safraya atılan endojen kolesterolün emilimini azaltmaya devam eder. LDL-kolesterolü düşürmek
için ATP sitraz liyazı inhibe eden bempedoik asit ile kombine preparatı vardır. Homozigot ailesel hiperkolesterolemi tedavisinde
statinlerle kombine edilir. CYP enzimleri tarafından metabolize olmadığı için metabolizma düzeyinde ilaç etkileşmesine girmez.

49 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

113. Aşağıdaki antiemetik ilaçlardan hangisi CYP3A4 enzimlerini inhibe ederek paklitaksel, imatinib ve vinkristin gibi ilaçların
plazma düzeyini artırır?
A) Granisetron
B) Metoklopramid
C) Deksametazon
D) Aprepitant
E) Dronabinol

113 - D
Nörokinin-1 reseptör antagonistleri
Aprepitant, netupitant ve rolapitant substans P NK1 reseptörlerini bloke ederek kemoterapiye bağlı gecikmiş kusmalarda oral yol-
dan kullanılırlar. 5-HT3 antagonistleri veya deksametazon ile kombine edilebilirler. NK1 reseptör antagonistleri CYP3A4 enzimlerini
inhibe ederek paklitaksel, dosetaksel, imatinib, vinkristin ve vinblastin gibi ilaçların metabolizmasını azaltırlar. CYP2C9 enzimlerini
indükleyerek Varfarinin INR değerini düşürürler.

114. Akut diyare tedavisinde kullanılan rasekadotril farmakolojik etkisini aşağıdaki mekanizmalardan hangisi ile yapar?
A) Kistik fibrozis transmembran konduktans regülatörü (CFTR) inhibe ederek klorürden zengin sıvıyı azaltır.
B) Triptofan hidroksilazı inhibe ederek serotonin sentezini azaltır.
C) Periferde enkefalinazı inhibe ederek periferik enkefalin artışı yapar.
D) Barsakta safra asitlerini bağlayarak safra asitlerinin feçesle itrahını artır.
E) Serotonin 5-HT4 reseptörlerini antagonize ederek barsak motilitesini azaltır.

114 - C
Rasekadotril
Periferde enkefalinleri yıkan enkefalinazı inhibe ederek periferik enkefalin artışı yapar. Enkefalinler de delta reseptörleri en fazla
olmak üzere opiyat reseptörlerini aktive ederek barsak sekresyonunu azaltır. Rasekadotril akut diyare tedavisinde sık kullanılan
ilaçlardandır.

115. Büyüme hormonu salgılatıcı hormon (GHRH) analoğu tesamorelin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Büyüme hormonu düzeyini artırır.
B) IGF-1 düzeyini artırır.
C) Büyüme hormonunu dipeptidil peptidaz-4 ile yıkıma dirençli hale getirir.
D) Büyüme hormonu eksikliğinde kullanılır.
E) HIV-ilişkili lipodistrofi tedavisinde yararlıdır.

115 - D
Tesamorelin
Hem büyüme hormonu hem de IGF-1 düzeyini artıran GHRH preparatıdır. Büyüme hormonunu dipeptidil peptidaz-4 ile yıkıma
dirençli hale getirir. HIV-ilişkili lipodistrofi tedavisinde kullanılır. Büyüme hormonu eksikliğinde kullanılmaz.

www.tusem.com.tr 50
Temel Bilimler / T 51 - 3

116. I. Eksenatid
II. Liraglutid
III. Saksagliptin
IV. Tirzepatid
Yukarıdaki ilaçlardan hangileri glukoz aracılı insülin salgısını artırarak tip 2 diyabet tedavisinde kullanılır?
A) I, II ve III
B) I ve III
C) II ve IV
D) Yalnız IV
E) I, II, III ve IV

116 - E
Eksenatid, liraglutid, dulaglutid, albiglutid ve semaglutid gibi «glutidler» GLP-1 reseptörlerine agonist etki yaparlar. Glukoz-bağımlı
insülin salgısını artırırlar. Glukagon salgısını azaltırlar. Mide boşalma süresini uzatırlar ve santral iştah merkezini baskılarlar.
Sitagliptin, vildagliptin, saksagliptin, linagliptin ve alogliptin DPP-4 enzimini inhibe ederek endojen GLP-1’in yıkımını azaltırlar.
Glukoz-bağımlı insülin salgısını artırırlar. Glukagon salgısını azaltırlar. Mide boşalma süresini uzatırlar ve santral iştah merkezini
baskılarlar.
Tirzepatid GIP ve GLP-1 reseptörlerine agonist etki yapar. GIP reseptörlerine afinitesi daha fazladır. Glukoz aracılı insülin salgısını
artırır.

117. I. Vankomisin
II. Linezolid
III. Daptomisin
Yukarıdaki antibiyotiklerden hangileri gram(-) bakteri enfeksiyonlarında kullanılmaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

117 - E
Vankomisin streptokok, stafilokok, pnömokok ve enterokok gibi gram(+) koklar ile C.difficile gibi gram(+) anaeroblara etkilidir.
E.coli, nesiseria ve psodomonas gibi gram(-) bakterilere yeterli etki yapmaz.
Daptomisin metisiline dirençli stafilokok ve vankomisine dirençli enterokok tedavisinde intravenöz verilir. Pseudomonas ve E.coli
gibi gram(-) bakterilere etkisizdir.
Linezolid metisilin veya vankomisin dirençli S.aureus ve vankomisin dirençli enterokok enfeksiyonlarında oral veya intravenöz
yoldan kullanılır. Gram(-) bakteri enfeksiyonlarında tercih edilmez.

118. Aşağıda verilen parazit ve tedavisinde öncelikle tercih edilen ilaç eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) S.stercoralis – İvermektin
B) S.haematobium – Prazikuantel
C) A.lumbricoides – Niklozamid
D) F.hepatica – Triklabendazol
E) E.granulosus – Albendazol

51 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 51 - 3

118 - C
Tablo: Helmint Tedavisi
Etken veya hastalık İlk sıra ilaçlar Alternatif ilaçlar
• Ascaris • Albendazol veya mebendazol veya pirantel pamoat • İvermektin veya piperazin
• T.trichiura • Albendazol veya mebendazol • İvermektin
• A.duodenale • Albendazol veya mebendazol veya pirantel pamoat • -
• N.americanus
• S.stercoralis • İvermektin • Albendazol veya tiabendazol
• E.vermicularis • Mebendazol veya pirantel pamoat • Albendazol
• T.spiralis • Albendazol veya mebendazol ve kortikosteroid • -
• Tricostrongylus • Mebendazol veya pirantel pamoat • Albendazol
• Kutanöz larva migrans • Albendazol veya ivermektin • Topikal tiabendazol
• Visseral larva migrans • Albendazol • Mebendazol
• W.bancrofti, B.malayi ve Loa loa • Dietilkarbamazin • İvermektin
• O.volvulus • İvermektin • -
• D.medinensis • Metronidazol • Mebendazol
• Şistozomiyasis • Prazikuantel • -
• C.sinensis • Prazikuantel • Albendazol
• P.westermani • Prazikuantel • Bithinol
• F.hepatica • Bithinol veya triklabendazol • -
• T.saginata • Prazikuantel veya niklozamid • -
• D.latum • Prazikuantel veya niklozamid • -
• T.solium • Prazikuantel veya niklozamid • -
• Sistiserkozis • Albendazol • Prazikuantel
• H.nana • Prazikuantel • Niklozamid
• E.granulosis • Albendazol • Prazikuantel
• E.multilocularis • Albendazol • Prazikuantel

119. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi hem T.brucei gambiense bağlı Batı Afrika hem de T.brucei rhodense bağlı Doğu Afrika uyku
hastalığının geç döneminde kullanılır?
A) Suramin
B) Pentamidin
C) Nitazoksanid
D) Melarsaprol
E) Miltefosin

119 - D
Tablo: Tripanozomiyasis Tedavisi
Hastalık İlk sıra ilaçlar Alternatif ilaçlar
• Batı Afrika erken tip • Pentamidin • Eflornitin
• Suramin
• Batı Afrika geç tip • Eflornitin • Eflornitin-nifurtimoks Melarsaprol
• Doğu Afrika erken tipi • Suramin • Pentamidin
• Doğu Afrika geç tip • Melarsaprol • -

www.tusem.com.tr 52
Temel Bilimler / T 51 - 3

120. BRAF V600E mutasyonlu metastatik malign melanom tedavisinde aşağıdaki ilaç kombinasyonlarından hangisi en uygun-
dur?
A) Bortezomib + Lenalidomid
B) Dabrafenib + Trametinib
C) Daratumumab + Deksametazon
D) Palbosiklib + Letrozol
E) Trastuzumab + Doksurobisin

120 - B
Vemurafenib, dabrafenib ve enkorafenib BRAF V600E mutasyonlu metastatik malign melanom tedavisinde oral yoldan kullanılan
BRAF kinaz inhibitörleridir. MEK inhibitörü trametinib gibi ilaçlarla kombine edilirler.
Trametinib, kobimetinib ve binimetinib BRAFV 600E veya V600K mutasyonlu metastatik malign melanom tedavisinde oral yoldan
kullanılan mitojen-aktivite ekstraselüler sinyal-regüle kinaz (MEK1 ve MEK2) inhibitörleridir. BRAF kinaz inhibitörleri ile kombine
edilirler.

53 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. 65 yaşındaki erkek hasta eforla ilişkili göğüs ağrısı nedeniyle kardiyoloji polikliniğine başvuruyor. Ağrısının 2 yıldır olduğu, 3
kat merdiven çıkmakla bağladığı, 5-10 dk sürdüğü ve dinlenince geçtiği, 2 yıldır hep aynı karakterde ve şiddette olduğu öğre-
niliyor. Hastanın EKG ve EKO’ su normal saptanıyor.
I. Asetilsalisilik asit
II. Metoporolol
III. Nitrat
IV. Statin
V. Ramipril
HT için amlodipin harici ilaç kullanmayan ve başka ek hastalığı olmayan bu hastada yukarıdaki tedavilerden hangisi mor-
talite düşüşü sağlar?
A) I, II
B) II, III
C) III, IV, V
D) I, II, IV
E) I, IV, V

1-E
 Hastanın göğüs ağrısının 2 yıldır hep aynı şekilde, eforla başlayıp dinlenince geçmesi stabil anjina pektoris olduğunu
düşündürmektedir. Yani bu hastanın tanısı kronik koroner sendromdur (KKS).
 KKS tedavisi şu şekildedir:
1. Risk faktörlerinin modifikasyonu: Kilo kontrolü, diyet, egzersiz, ek hastalıkların kontrolü (HT, DM, hiperlipidemi gibi)
2. Olay koruyucu tedavi: ASA ve statin
3. Antianjinal tedavi
4. Revaskülarizasyon
 KKS olan hastalarda mortaliteyi düşüren 3 ilaç vardır: ASA, statin, ACE inhibitörleri. Onun için bu ilaçların KKS hastaları-
na mutlaka verilmesi gerekir.

2. Aşağıdakikerden hangisi mitral darlığına ait bir muayene bulgusu olarak beklenmez?
A) Apekste mid-diyastolik rulman
B) Sert S1
C) Sol ventriküle ait S3
D) Mitral açıklma sesi
E) Üfürüm şiddetinin ayağa kalkmakla azalması

2-C
 Mitral darlığı en sık akut romatizmal ateşe bağlı gelişir.
 Fizik muayene bulguları şunlardır:
 Diyastolde kapak açılırken mitral açılma sesi (OS)
 Diyastolde kan ventriküle dolarken, apekste middiyastolik üfürüm, diyastolün sonunda atriyum kasılınca üfürümde
presistolik şiddetlenme
 Diyastol sonunda mitral kapak kapanırken sert S1
 Pulmoner HT gelişirse S2 sert ve geniş çiftleşme
 MD’ de sol ventrikül etkilenmez (dilatasyon/ hipertrofi vs olmaz). Bu yüzden sol ventriküle ait S3 ve S4 gibi bulgular bek-
lenmez.

www.tusem.com.tr 54
Klinik Bilimler / T 51 - 3

3. Bilinen iskemik kalp hastalığı öyküsü olan 74 yaşında kadın hasta, eforla ve düz yatınca olan nefes darlığı ile polikliniğe başvu-
ruyor. Muayenede KB 130-85 mmhg, her iki akciğer bazallerde minimal raller, 1+ pretibiyal ödem ve juguler venöz dolgunluk
saptanıyor. DM için insülin haricinde bir ilaç kullanımı olmayan hastanın EKG’ sinde sinüs ritmi, kalp hızı 66-dk, V1-5 QS; EKO’
da anteriyor duvarda akinezi, EF %33 saptanıyor.
Laboratuarda anormallik saptanmayan hastanın tedavisinde bu aşamada aşağıdaki ilaçlardan hangisi ilk planda düşünül-
mez?
A) Karvedilol
B) Perindopril
C) İvabradin
D) Empaglifozin
E) Spirinolakton

3-C
 Soruda tipik olarak iskemik kalp hastalığına bağlı gelişen bir düşük EF’ li kalp yetmezliği (DEFKY) hastası tanımlanmıştır.
 2022 textbooklarına göre, DEFKY (EF<%40) hastası yönetiminde, tüm hastalara ACE inhibitörü/ ARB (veya daha iyisi anji-
yotensin reseptör- neprilsin inhibitörü [ARNİ]), beta- bloker, mineralokortikoid antagonisti (spirinolakton/ epleronon) VE
SGLT-2 inhibitörü (empa/ dapaglifozin) başlanmalıdır. İhtiyaç varsa diüretik verilir.
 Maksimum doz beta blokere rağmen kalp hızı >70- dk ise veya beta bloker alamıyorsa ivabradin eklenir.
 Bu yüzden sorudaki hastanın kalp hızı <70-dk olduğundan bu aşamada ivabradin eklemeye gerek yoktur.
 DEFKY’ de yeni tedavi algoritması aşağıda verilmiştir:

1. Tüm hastlara, mortalite ↓ sağlamak için (ACEi/ ARNİ) + BB + MRA + SGLT-2 inhibitörü
2. Volüm yükü varsa Diüretik
3. EF ≤%35, NHYA 2-3 ICD
4. EF≤%35, LBBB, QRS≥130 ms, sinüs ritm CRT
5. Sinüs ritmi olup kalp hızı halen >70-dk (1’deki ilaçlara reğmen) veya BB ala- İvabradin
mıyorsa
6. ACE/ ARNİ/ MRA/ BB’ye rağmen semptomatik olanlarda veya bunları tolere Hidralazin nitrat
edemeyen hastalarda veya siyah ırkta
7. BB’ ye rağmen kalp hızı halen yüksek olan AF hastalarında veya 1’deki ilaçla- Digoksin
ra rağmen hala semptomatik olanlarda
8. Diğer tedaviler
• ACEi/ ARNİ intoleransı→ ARB
• Demir eksikliği→ ferrik karboksimaltoz
• AF→ Digoksin, antikoagulan, pulmoner ven izolasyonu
• Sekonder MY→ transkateter uç-uca repair veya cerrahi replasman
• Aot stenozu→ TAVİ veya cerrahi replasman
• Seçilmiş hastalara→ Yardımcı kalp cihazları, transplantasyon
• Tüm hastalara hospitalizasyonu ↓ için→ Egzersiz rehabilitasyonu, mul-
ti-profosyonel yönetim

4. Aşağıdakilerden kangisi kardiyak tamponadda gelişen fizyopatolojik değişikliklerden birisi değildir?


A) Taşikardi
B) Kan basıncı düşüklüğü
C) Sağ atriyum diyastol sonu volüm düşüklüğü
D) Sol ventrikül diyastol sonu basınç düşüklüğü
E) İnspirasyonla kan basıncının >10 mmhg azalması

55 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

4-D
 Kardiyak tamponadda, kalbin çevresini saran sıvı, kalbin daha fazla genişlemesini engelleyerek, kalbin dolumunu bozar.
Bu yüzden kalbin tüm odacıklarında volümler azalmıştır (C).
 Sol ventrikülün aortaya attığı kan miktarı da azaldığından, kan basıncı düşer (B). Bu yüzden sempatik sinir sistemi aktivas-
yonuna bağlı taşikardi gelişir (A).
 İnspirasyon yapınca sistolik kan basıncı >10 mmhg düşer (pulsus paradoksus, E).
 Kalp, sıvı tarafından sıkıştırıldığından dolayı, odacıklardaki diyastol sonu basınçlar artar (D, yanlış) ve eşitlenir.

5. Nocardia enfeksiyonlarının tedavisinde ilk tercih antibiyotik aşağıdakilerden hangisidir?


A) Doksisiklin
B) Ampisilin
C) Kloramfenikol
D) Streptomisin
E) Trimetoprim-sulfametoksazol

5-E
Nocardia enfeksiyonlarının tedavisinde ilk tercih antibiyotik Trimetoprim-sulfametoksazol’dür.
Ampisilin, Listeria monocytogenes ve penisiline duyarlı enterokok infeksiyonlarında ilk tercih antibiyotiktir.
Streptomisin, aminoglikozid grubu antibiyotik olup, Tularemi ve Veba tedavisinde ilk tercih antibiyotiktir.
Doksisiklin, Borrelia, Rickettsia infeksiyonlarında ilk tercih antibiyotiktir.
Kloramfenikol, penisilin alerjisi olanlarda Meningokok ve Haemophilus influenzae menenjiti tedavisinde BOS’a yüksek konsantras-
yonda geçtiği ve bu iki bakteriye karşı bakterisidal etkili olduğu için tercih edilir.

6. 54 yaşında yoğun sigara içicisi erkek hasta, 1 yıldır olan nefes darlığı, öksürük ve balgam şikâyeti ile polikliniğe başvuruyor.
Muayenede akcğerde kaba raller ve ronküs ve ekspiryumda uzama saptanıyor. Akciğer filminde hiperlusen görünüm; spiro-
metride bronkodilatör sonrası FEV1/ FVC 0.64, FEV 1 0.70; pulse oksimetri ile O2 saturasyonu %87 saptanıyor.
Bu hastada aşağıdaki tedavileren hangisi mortalite düşüşü sağlamaz?
A) Uzun etkili beta agonist
B) Amfizem için volüm azaltıcı cerrahi
C) Sigarayı bırakma
D) O2 tedavisi
E) Uzun etkili beta agonist+ uzun etkili antikolinerjik+ inhale steroid kombinasyonu

6-A
 Soruda bir KOAH hastasından bahsedilmektedir.
 KOAH tanısı bronkodilatör sonrası FEV1/ FVC< 0.70 olması ile konulur.
 Evreleme ise FEV1’ e göre yapılır.
GOLD sınıfı* Ciddiyet Spirometri
1 Hafif FEV1≥ %80
2 Orta FEV1 %50-79
3 Ciddi FEV1 %30-49
4 Çok ciddi FEV1 <%30 veya <%50 olup PaO2<60 mmhg olması
*Tüm gruplarda post-bronkodilatör FEV1/FVC< 0.7’ dir.

www.tusem.com.tr 56
Klinik Bilimler / T 51 - 3

2022 textbook bilgilerine göre KOAH’ da mortaliteyi azaltan yaklaşımlar 4 tanedir:


 Sigara bırakma
 Sürekli (günlük ≥ 15 saat) O2 tedavisi
 Amfizem için volüm azaltıcı cerrahi (seçilmiş hastalarda)
 İnhale steroid+ uzun etkili beta agonist+ uzun etkili antikolinerjik kombinasyonu
 Suplemental O2 endikasyonları şunlardır (günde≥ 15 saat):
 Dinlenme halinde SaO2≤ %88 veya PaO2 ≤ 55, veya,
 SaO2 ≤ %89 veya PaO2≤ 59 mmhg olup beraberinde kor pulmonale/ pulmoner hipertansiyon/ sağ kalp yetmezliği
bulguları/ eritrositoz (Hct> %55) olması

7. Aşağıdakilerden hangisi diffüz alveolar hemoraji sendromlarından biri değilir?


A) Good-Pasture sendromu
B) Pulmoner alveolar proteinoz
C) Sistemik lupus eritematazus
D) Granülamatoz polianjitis
E) Eozinofilik granülamatoz polianjitis

7-B
 Diffüz alveolar hemoraji (DAH), pulmoner mikrosirkülasyonda kanama sonucu akut başlangıçlı dispne, hemoptizi, akci-
ğerde infiltrasyonlar ve solunum yetmezliği ile karakterizedir.
 Otoimmun ya da başka hastalıklara bağlı olabilir.
 Otoimmun durumlardan en sık mikroskopik PAN ve granülomatöz polianjitis (Wegener) nedeniyle olur.

Otoimmun DAH nedenleri


• Antinötrofil sitoplazmik antikor (ANCA) ilişkili vaskülitler: Granülomatoz polianjiitis, mikroskobik polianjit, eozinofilik gra-
nülomatoz polianjitli, pauci-immun glomerülonefrit
• İdiyopatik hızlı ilerleyen glomerülonefrit (RPGN)
• Kollajen vasküler hastalık: SLE
• Bağışıklık sistemi baskılandığı durumlar: Kemik iliği nakli, AIDS
• Eksojen ajanlar/ ilaçlar: Trimellitik anhidrit, izosiyanat, D-penisilamin, kokain
• İdiyopatik pulmoner hemosideroz

 Pulmoner alveoler proteinoz, GM-CSF’ ye karşı gelişen antikorlar ve makrofaj disfonksyonu sonucu alveollerin içinde
sürfaktan birikmesidir. Görüntüeleme akciğer ödemine benzer (yarasa kanadı şeklinde infiltrasyonlar).

8. ARDS’ nin ciddiyetini değerlendirmede aşağıdakideki parametrelerden hangisi kullanılır?


A) Hastalığın akut başlaması
B) Akciğer BT bulguları
C) Oksijenizasyon durumu
D) Beyaz küre ve CRP artış miktarı
E) Pulmoner kama basıncı

57 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

8-C
 ARDS, akut gelişen ve solunum yetmezliğine ilerleyen ciddi dispne, hipoksemi ve diffüz pulmoner infiltrasyondan olu-
şan klinik sendromdur.
 En sık sebep sepsis ve pnömonidir.
 Tanı kriterleri aşağıdaki gibi olup, ARDS ciddiyeti oksijenizasyona göre (PaO2/FiO2 oranı) belirlenir.

Ciddiyet: oksijenizasyon Başlangıç Göğüs radyografisi Nonkardiyak etiyoloji


(PaO2/ FiO2 oranı)
• Hafif: 200 mmHg- 300 mmHg 1 hafta içinde Nodül, plevral efüzyon veya Kardiyojenik pulmoner ödem ile tam
• Orta: 100 mmHg- 200 mmHg başlaması atelaktazi ile açıklanamayan, olarak açıklanmayan solunum yetmezli-
• Ciddi: ≤ 100 mmHg pulmoner ödemle uyumlu bi- ği; ARDS için risk faktörü yoksa hidrosta-
lateral opasiteler tik ödem ekarte edilmeli (EKO ile)

9. Aşağıdaki klinik durumlardan hangisi otoimmun poliglanduler sendrom (OPS) tip 2’de görülmesi beklenmeyip OPS tip1’de
görülen bir tablodur?
A) Addison hastalığı
B) Graves hastalığı
C) Mukokutanoz kandidiazis
D) Tip 1 DM
E) Hipogonadizm

9-C
OPS1 (APECED) OPS2 (Schmidt's)
Başlangıç İnfant Erişkin
Genetik AIRE (resesif) Poligenik (HLA, MICA, CTLA4)
Sitokin antikorları IFNa antikorları (%100) Yok
IL-17 ve IL-22 antikorları
Organlara karşı antikor Var Var
İmmün yetmezlik Aspleni Yok
Endokrin tutulum Addison - %80 Addison - %70
Hipoparatiroidi - %85 Tip1 diyabet
Graves Graves
Hipogonadizm Hipogonadizm
Tip 1 diyabet Hipotiroidi
Hipotiroidi
Endokrin dışı tutulum Kronik mukokutanöz kandidiazis (%100) Çölyak hastalığı
Otoimmün hepatit Myestania gravis
Pernisyöz anemi Pernisyöz anemi
Vitiligo, alopesi Vitiligo, alopesi
Ektodermal displazi (dental mine hipoplazisi) Parkinson
Malabsorbsiyon Çölyak
İmmün trombositopenik purpura

10. Aşağıdakilerden hangisi MODY ile ilgili yanlıştır?


A) Hastaların insülin, C-peptit rezervleri genellikle yeterlidir
B) İnsülin otoantikorlarının negatif saptanması beklenir
C) Yoğun bir aile geçiş öyküsü mevcuttur
D) Genç yaşta daha sık görülen bu diyabet tipinde oral antidiyabetikler etkisizdir
E) En sık görülen tipi MODY tip3 olup HNF-1alfa mutasyonuna ikincil görülür

www.tusem.com.tr 58
Klinik Bilimler / T 51 - 3

10 - D
MODY genç yaşta ortaya çıkan ancak özellikleri itibariyle tip 1 diyabetten ziyade tip 2 diyabete benzemektedir. MODY’de insülin
salınımında kusur olduğu için tedavisinde özellikle bazı alt tiplerinde insülin salınımını arttıran sülfanilüre gibi Oral antidiyabetik
ajanlar oldukça etkili olabilmektedir. Diğer şıklarda verilen önermeler doğrudur.

11. Halsizlik, kilo artışı ve kabızlık nedeniyle tetkik edilen bir hastanın laboratuvar tetkiklerinde fT4 ve fT3 düzeyi düşük, TSH
düzeyi ise normal saptanıyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu tabloyu daha iyi açıklar ?
A) Primer hipotiroidi
B) Sekonder hipotiroidi
C) Subklinik hipotiroidi
D) Ötiroid hasta sendromu
E) Ötiroid hipotiroksinemi

11 - B
Primer Hipotiroidi de FT4 düşük TSH yüksek beklenir.
Subklinik Hipotiroidide ise FT3-FT4 düzeyleri normal, TSH yüksek beklenir.
Hasta ötiroid sendromunda sıklıkla TSH normal, FT4 düzeyi normal, FT3 düzeyi düşük beklenir. Hastalarda T4-T3 dönüşümü bozul-
muştur. Reverse T3 ölçülürse artmış saptanır.
Sekonder hipotiroidi tablosunda FT4 düşük, TSH düzeyi ise düşük veya normal beklenir. Sekonder hipotiroidi veya Sekonder tiro-
toksikoz tablolarında TSH düzeyinin normal de olabileceği mutlaka akılda tutulmalıdır.

12. 41 yaşındaki kadın hasta son 1 yıldır kilo artışı, vücutta pembe-mor renkli çatlaklar oluşması, kıllanma artışı, halsizlik ve
güçsüzlük şikayetleriyle başvuruyor. Cushing sendromu ön tanısıyla yatırılan hastanın laboratuvar incelemelerinde 24 saatlik
idrarda kortizol atılımı yüksek bulunuyor. 1 mg deksametazon supresyon testine yanıt alınamıyor.
Bunun üzerine bakılan ACTH düzeyi düşük saptanan hastada bu aşamadan sonra ayırıcı tanı için hastaya yapılması gere-
ken öncelikli tetkik aşağıdakilerden hangisi olmalıdır ?
A) Gece tükrük kortizolü ölçümü
B) Yüksek doz deksametazon süpresyon testi
C) İnferior Petrozal sinüs kan örneklemesi
D) Plazma ACTH düzeyi
E) Batın Bilgisayarlı BT görüntülemesi

12 - E
Cushing ön tanısı ile tetkik edilen hastada tarama testi olarak 24 saatlik idrar kortizolüne bakılmış yüksek saptanmış ikinci bir
tarama testi olarak da 1 mg DST yapılmış ve baskılanma olmamış. 2 tarama testi de pozitif gelen hastaya cushing sendromu tanısı
koyulmuş oldu. Bu aşamada öncelikle yapılması gereken ACTH düzeyine bakarak cushing sendromu nedeninin ACTH bağımlı olup
olmadığının ayırt edilmesidir. Verilen Vakada olduğu gibi ACTH düzeyi baskılı saptanması sorunun sürrenal kaynaklı olduğunu dü-
şündürür ve bu durumda sürrenal görüntüleme açısından batın BT/MR görüntüleme yapılması uygun yaklaşım olacaktır.

13. Aşağıdaki infeksiyon etkenlerinden hangisinde temas izolasyonu değil solunum izolasyonu uygulanmalıdır?
A) Metisiline dirençli Staphylococcus aureus
B) Pseudomonas aeruginosa
C) GSBL (ESBL) pozitif E.coli
D) Çoğul ilaca dirençli Mycobacterium tuberculosis
E) Clostiridum difficile

59 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

13 - D
Mycobacterium tuberculosis’e bağlı akciğer ve larenks tüberkülozunda solunum izolasyonu uygulanması gerekir. Hasta imkân var-
sa negatif basınçlı odaya alınır, hastanın tıbbi malzemeleri ayrılır, hasta odasına girerken mutlaka FFP2 (N95) veya PPF3 maske
takılmalıdır.
Diğer seçeneklerde yer alan infeksiyonlarda ise temas izolasyonu uygulamak gerekir.

14. Aşağıdakilerden hangisi sol kolon kanserlerinde görülme olasılığı diğerlerine gore daha azdır?
A) Hematokezya
B) Karın ağrısı
C) Dışkılama alışkanlığında değişiklik
D) Melena
E) Bağırsakta obstrüksiyon

14 - D
Melena üst GIS kanamalrının en sık klinik prezantasyonudur. Alt GIS kanamalarında da görülür ancak transvers kolon distalindeki
etyolojilerde melena görülmesi beklenmez. Sol kolon kanserlerinde hematokezya, kolik tarzında karın ağrısı, dışkılama alışkanlı-
ğında değişiklik ve bağırsakta obstrüksiyon görülebilir. Sağ kolon kanserlerinde ise gizli kanamadan dolayı ön planda demir eksikliği
anemisi ve dışkıda gizli kan pozitifliği saptanabilir.

15. Çölyak hastalığı için aşağıdaki klinik bulgulardan hangisi klasik, tipik bir bulgu değildir?
A) Diare
B) Steatore
C) Kilo kaybı
D) Batında distansiyon
E) Karın ağrısı

15 - E
Çölyak hastaliğinda glutene aşırı duyarlılık nedeni ile tetiklenen otoimmun bir cevap söz konusudur. Bağırsak villuslarında düzleş-
me, intraepitelyal lenfositoz, villöz atrofisi nedeni ile malabsorbsiyon bulguları (diare, steatore, kilo kaybı, abdominal distansiyon)
görülür, Demir eksikliği anemisi, karaciğer fonksiyon testlerinde yükseklik, osteoporoz veya karın ağrısı klasik, tipik bulgularından
değildir.

16. Pankreas kanseri riskinini en çok arttığı polipozis sendromu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Peutz – Jeghers sendromu
B) Familyal adenomatöz polipozis
C) Lynch sendromu
D) Cowden sendromu
E) Gardner sendromu

16 - A
Peutz – Jeghers sendromu; en sık hamartamatöz polipozis sendromudur.
• En sık ince bağırsaktadır.
• Mukokutanöz pigmentasyon görülür.
• Kanser sıklığı; GIS, pankreas, jinekolojik tümörler (meme, over, endometriyum) şeklinde sıralanır.
• Pankreas kanseri riskinin en çok arttığı hastalıktır.

www.tusem.com.tr 60
Klinik Bilimler / T 51 - 3

17. Aşağıdakilerden hangisi karaciğerde mikroveziküler hepatosteatoza yol açması en az olasıdır?


A) Reye sendromu
B) Valproik asit
C) Tetrasiklin
D) Gebeliğin akut yağlı karaciğeri
E) Alkol

17 - E
Hepatosteatoz, asemptomatik karaciğer fonksiyon testleri yüksekliğinin en sık nedenidir. Makroveziküler ve mikroveziküler olarak
iki şekilde görülür. Makroveziküler yağlanmanın örnekleri, obezite, alkol, diabetes mellitus, oral kontraseptifler olarak gösterilir-
ken, miroveziküler yağlanma etyolojisinde Reye sendromu, ilaçlar (valproik asit, tetrasiklin), gebeliğin akut yağlı karaciğeri bulunur.
Mikroveziküler yağlanmada fulminant hepatit kliniği görülür.

18. Aşağıdakilerden hangisi 5q delesyonu pozitif miyelodisplastik sendromda etkili immunmodulatör ajandır?
A) Bortezomib
B) Lenalidomid
C) Klorambusil
D) Kladribin
E) Azasitidin

18 - B
Miyelodisplastik sendromda 5q delesyonu varlığı immunmodulatör ajan lenalidomide yanıt ile ilişkilidir. Miyelodisplastik send-
romda kullanılan ajanlar aşağıda verilmiştir:
Metilasyon inhibitörleri: Azasitidin, desitabin
Lenalidomide: İmmünmodülatör. Özellikle del(5q) sendromunda çok etkili.
İmmünsüpresif ilaçlar: ATG, siklosporin
EPO ve GCSF analog tedavileri: Transfüzyon bağımlılığını azaltabilir, mortalite üzerine etkili değil. Erken dönemde kullanılabilir.

19. 45 yaşında kadın hasta, halsizlik yorgunluk şikayetiyle başvuruyor. Bilinen dahili hastalığı olmayan hastanın bakılan tetkik-
lerinde hemoglobin: 7,5 g/dL, retikulosit: %9,5, mcv: 95 fL, indirekt bilirubin: 3,6 g/dL, total bilirubin: 4,2 g/dL saptanıyor.
Hastanın yapılan coombs testi komplemana karşı pozitif IgG’ye karşı negatif saptanıyor.
Bu hasta için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Etiyolojide ön planda megaloblastik anemiler düşünülmelidir
B) Splenektomi küratif tedavidir.
C) Hastanın anemisi soğuk maruziyetiyle kötüleşebilir.
D) Hastanın anemisi oksidatif stres maruziyetiyle özellikle kötüleşir.
E) Hastada öncelikli tedavi demir replasmanıdır.

61 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

19 - C
Anemisi olan hastada retikulosit yüksekliği ve indirekt hiperbilirübinemi anemi etiyolojisinin hemolitik anemi olduğunu göster-
mektedir. Hemolitik anemisi olan bir hastada Coombs testinin pozitif olması ise bu hastada hemolitik anemi sebebinin otoimmün
olduğu anlamına gelir. Otoimmun hemolitik anemiler ise, optimal hemolizin gerçekleştiği sıcaklığa göre sıcak ve soğuk tip olarak
ikiye ayrılır. Soğuk tip hemolitik anemilerde altta yatan otoimmün mekanizma kompleman aktivasyonu olduğu için bu hastalarda
Coombs testi yapıldığı zaman kompleman antikoru ile pozitif reaksiyon görülür. Soğuk agglutinin hastalığının tedavisinde soğuktan
kaçınılması önerilir ve ciddi anemisi olan hastalarda Rituximab ilk sıra tedavidir. Yıkım temel olarak karaciğerde gerçekleştiği için bu
hastalığın tedavisinde splenektomi işe yaramaz. Otoimmun hemolitik anemilerin özellikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tip Özellikleri Sekonder nedenler Ig tipi Optimal Coombs Antikor


hemoliz Hedefi
sıcaklığı molekül
Sıcak tip • En sık neden • Otoimmün hastalıklar
• Ekstravasküler • SLE
hemoliz • Solid tümörler IgG 37 IgG ± C3 Rh
• Lenfoproliferatif hastalıklar
• İlaçlar
Soğuk agglutinin • Genellikle yaşlılarda • %90 vakada monoklonal
hastalığı • Ekstravasküler hemoliz IgM gamopatisi
IgM 4 C3 I/i
• İntravasküler • lenfoproliferatif hastalık
komponent olabilir. • Waldenstrom
Paroksismal soğuk • Çocuklarda Mikoplazma, CMV IgG Donath-
hemoglobinüri • İntravasküler hemoliz Landsteiner >30 C3 p
antikoru

20. 36 yaşında kadın hasta epileptik nöbet nedeniyle başvurusunda, çekilen bilgisayarlı tomografide intrakraniyel kitle saptanı-
yor. Hastaya yapılan görüntülemelerde ayrıca servikal ve mediastinel 2 cm’den büyük lenfadenopatiler saptanıyor. Hastanın
servikal lenf nodundan alınan biyopsi sonucunda malign görünümlü B lenfositler ve bcl 2 ve bcl 6 gen yeniden düzenlenmesi
saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mantle hücreli lenfoma
B) Hodgkin lenfoma
C) Diffüz büyük B hücreli lenfoma
D) Anaplastik lenfoma
E) Burkitt lenfoma

20 - C
Malign görünümlü büyük lenf nodları, intrakraniyel tutulum ve lenf nodu biyopsisinde malign B lenfositoz olan hastada, santral
sinir sistemi tutulumlu bir B lenfoma tariflenmektedir.
DBBHL en sık görülen B lenfomadır ve agresif bir B lenfomadır. Bu nedenle de santral sinir sistemi tutulumu da sık görülür. SSS’nin
en sık lenfoması DBBHL’dir. Son yıllarda tarif edilen double hit lenfomalarda MYC ile beraber BCL2 ve/veya BCL6 yeniden düzen-
lenmeleri (rearrangement) genetik olarak mevcuttur. Bu form çok daha agresif gider.

www.tusem.com.tr 62
Klinik Bilimler / T 51 - 3

21. Bilinen dahili hastalığı olmayan 65 yaşındaki erkek hasta 6 aydır olan sırt ağrısı nedeniyle polikliniğe başvuruyor. Hastanın
bakılan tetkiklerinde serum kreatinin: 1,4 mg/dL, hemoglobin: 9 g/dL, albumin: 2,8 g/dL, total protein: 9,5 g/dL olarak sap-
tanıyor. Çekilen torakolomber grafide torakal vertebralarda litik lezyon saptanıyor.
I. Otolog kök hücre nakli
II. Karfilzomib
III. Metotreksat
IV. Blinatumomab
V. Daratumumab
Bu hastada tedavide yukarıdakilerden hangileri verilebilir/yapılabilir?
A) I - II - IV
B) II - V
C) I - III - V
D) I - II - V
E) III - V

21 - D
İleri yaş erkek hastada CRAB kısaltmasıyla da bilinen multiple myelomun organ tutulumu bulguları olan litik kemik lezyonları,
anemi ve kreatin yüksekliği verilmiş. Albuminin azalıp total protein artması ise artan malign plazma hücrelerinin anormal klonal
globulin sentezi sonucu görülen bir bulgu olarak verilmiştir. Multiple myelomda standart tedavi olarak otolog kök hücre nakli uy-
gulanmaktadır. Multiple myelomda verilen diğer ilaç tedavileri ise aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Proteozom inhibitörleri Bortezomib, Carfilzomib, Ixazomib (oral)


İmmünmodülatörler Lenalidomid, Talidomid, Pomalidomid
Monoklonal antikorlar Elotuzumab (SLAMF7 antikoru)
Daratumumab (CD38 antikoru)
Isatuximab (CD38 antikoru)
Steroid Deksametazon
Alkilleyiciler Melfalan (özellikle otolog nakilde), Siklofosfamid

22. Bilinen dahili hastalığı olmayan 65 yaşında yoğun sigara içicisi erkek hasta halsizlik yorgnluk, sık idrar çıkma, kabızlık, öksürük
ve nefes darlığı şikayetleriyle başvuruyor. Hastanın bakılan tetkiklerinde böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri normal, kalsi-
yum: 12,8 mg/dL, alb: 3,8 g/dL, fosfor: 2,8 mg/dL, 25 OH vitamin D: 35 ng/ml, parathormon: 4 pg/ml(referans değeri 15-70)
olarak saptanıyor. Hastanın çekilen akciğer grafisi aşağıdaki gibidir.

Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Akciğer hamartomu
B) Akciğer küçük hücreli kanseri
C) Akciğer yassı hücreli kanseri
D) Akciğer adenokanseri
E) Timoma

63 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

22 - C
Hastada hiperkalsemi ve hiperkalsemiye bağlı halsizlik yorgunluk, poliüri ve kabızlık gibi semptomlar verilmiş. Hiperkalsemi ayırıcı
tanısı açısından verilen d vitamini düzeyinin normal olması ve parathormonun düşük olması ise özellikle primer hiperparatiroidi
ve d vitamini intoksikasyonu gibi hiperkalsemi nedenlerini dışlamaktadır. Bu hastada verilen bir diğer bulgusu ise yoğun sigara
içiciliği ile beraber akciğer grafisinde santralde, perihiler alanda görülen kitledir. Bu hasta düşünülmesi gereken paraneoplastik
hiperkalsemidir. En sık paraneoplastik hiperkalsemi nedeni ise akciğer santral bölgesinde yer alan sigara ilişkisi yüksek olan yassı
hücreli akciğer kanseridir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, akciğerin santralini tutmayı seven bir diğer tümör
olan akciğer küçük hücreli kanserinin paraneoplastik hiperkalsemi yapmadığıdır.

23. Glomerulonefrit nedeniyle uzun dönem siklofosfamid kullanımı olan hastada, bu ilaç kullanımı ile ilişkili olarak aşağıdaki
malignitelerin hangisinde en belirgin risk artışı olur?
A) Mesane kanseri
B) Akciğer kanseri
C) Kolon kanseri
D) Renal hücreli kanser
E) Hepatoselüler kanser

23 - A
Siklofosfamid ve ifosfamid alkilleyici kemoterapi ajanlarıdır. Bu iki ilacın en önemli iki yan etkisi ise akut dönemde hemaorajik sistit,
uzun dönemde ise mesane kanseri yapabilmesidir.

24. Aşağıdakilerden hangisi kronik böbrek yetmezlikli hastalarda görülen hiperfosfateminin tedavisi amacıyla kullanımamak-
tadır?
A) Kalsiyum karbonat
B) Kalsiyum asetat
C) Kalsiyum glukonat
D) Sevalemer
E) Lanthanium

24 - C
Kronik böbrek yetmezliğinde oluşan mineral ve kemik hastalığındaki ana factor hiperfosfatemidir. Bu nedenle fosfat düzeyinin dü-
şürülmesinin önemi büyüktür. Hiperfosfateminin kontrolünde diyette fosforun azaltılması, fosfos bağlayıcı ajanların kullanılması;
kalsiyum karbonat, kalsiyum asetat, Sevalemer, Lanthanium, diyalize giren hastalarda diyaliz dozunun artırılması gibi seçenekler
bulunmaktadır. Kalsiyum glukonat, özellikle hiperkaleminin kardiyak etkilerini önlemek yada kalsiyum replasmanı amaçlı kullanıl-
maktadır.

www.tusem.com.tr 64
Klinik Bilimler / T 51 - 3

25. Aşağıdakilerden hangisi böbrek yetmezliği gelişen bir hastada bunun akut veya kronik olarak ayrımında yardımcı değildir?
A) Anemi
B) Noktüri
C) Ultrasonografide böbrek boyutları
D) İdrarda eritrosit silendirleri
E) Renal osteodistrofi

25 - D
Bun ve kreatinin yüksekliği saptanan bir hastada böbrek yetmezliği tespit edildikten sonraki adım bu yetmezliğin akut ve kronik
olarak ayrımıdır. Kreatinin yüksekliğinin 3 aydan uzun süredir olması, eşlik eden kronik hastalık, ultrasonografide böbreklerin bi-
lateral küçük olarak saptanması, idrar analizinde geniş mumsu silendirlerin görülmesi, noktüri, anemi saptanması, renal osteo-
distrofi; bu yetmezliğin kronik zeminde olduğunu ifade eder. İdrarda eritrosit silendirlerinin görülmesi ise akut glomerulonefrit
yönünde bir bulgudur.

26. Reaktif artrit ön tanısı ile tetkik edilen hastada aşağıdaki bulgulardan hangisinin saptanması daha az olasıdır?
A) Artrit
B) Üretrit
C) Plevrit
D) Konjunktivit
E) Entesit

65 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

26 - C
Reaktif artrit tablosunda artrit, üretrit, konjunktivit, sakroiletit, Oral ülser, tendinit, daktilit, entesit, prostatit gibi bulgular daha sık
beklenirken plevrit-perikardit gibi serozitler sık beklenen bulgular arasında değildir.

27. 66 yaşında kadın, halsizlik, kilo kaybı şikayetleri ile başvuruyor. Hastanın fizik muayenesinde her iki göz kapağı çevresinde erite-
matoz döküntü ve her iki el sırtında yine kırmızı-mor renkli papüler lezyonlar tespit ediliyor. Anamnez ve fizik muayene derinleş-
tirilen hastada saçlarını tararken zorlanma, oturduğu yerden kalkarken güçlük çekme gibi tabloların da olduğu saptanıyor.
Bu hastanın olası tanısına yönelik aşağıdaki otoantikorlardan hangisine bakılması daha uygun bir yaklaşım olacaktır?
A) Anti-Ro
B) Anti-Scl 70
C) Anti-sentromer
D) Anti-Jo 1
E) Anti-Sm

27 - D
Hastada tarif edilen göz çevresindeki lezyonlar heliotrop raş, el üzerindeki lezyonları ise gottron papulleri düşündürmektedir. Buna
ek olarak proksimal kuvvet kaybı da tarif eden hastada en olası tanı dermatomyozit olup verilen seçenekler içerisinde dermatom-
yozitte pozitif saptanması en olası otoantikor Anti-Jo 1’dir.
Anti-Ro Sjogren sendromunda, Anti-Scl 70 diffüz tip sklerodermada, Anti-sentromer sınırlı tip sklerodermada, Anti-sm ise lupus
hastalığında pozitif görülmesi beklenen otoantikorlardır.

28. Lomber ponksiyon için kontrendike olmayan durum aşağıdakilerden hangisidir?


A) Beyin apsesi
B) Kafa içi basınç artışı
C) Lomber ponksiyon yapılacak bölgede infeksiyon
D) Trombositopeni (≤50.000/mm3)
E) Nötropeni

28 - E
Enfeksiyon Hastalıklarında sorulma ihtimali yüksek sorulardan. Nötropeni lomber ponksiyon açısından kontrendike değildir. Diğer
seçenekler lomber ponksiyon için kontrendike olan durumlardır.

29. Multiple skleroz hastalığında aşağıdaki nöroanatomik lokalizasyonlardan hangisinin tutulumu tipik değildir?
A) Periventriküler beyaz cevher
B) Optik sinir
C) Corpus kallosum alt yüzey (kallososeptal yüzey)
D) Orta serebellar pedinkül
E) Beyin sapinin santrali

29 - E
Multiple Sklerosis
En sık semptom = halsizlik
En sık belirti = Optik nörit
En sık tutulan tipik yer = Periventriküler beyaz cevher
En sık tutulan Kranial sinir = Optik sinir
En nadir tutulum = Serebellum
Periferik sinir sistemini MS asla tutmaz (MS, SSS demyelinizan hastalığıdır).

www.tusem.com.tr 66
Klinik Bilimler / T 51 - 3

MS hastalığına ait tipik tutulumun olduğu 5 yer mutlaka bilinmeli


**Periventriküler beyaz cevher
**Optik sinir
**Corpus callosum alt yüzey (Callososeptal yüzey)
**Middle serebellar pedinkül
**Beyin sapinin periferi (Santrali degil!! Santral tutulum; demyelinizan hastalıklar icerisinde “Santral pontin myelinolizis” icin
tipiktir.)

30. 71 yaşındaki kadın hastada, kas tonusunun belirgin arttığı ve sık sık hipotansif ataklar geçirmekle birlikte olan ilerleyici pos-
tural instabilite mevcut olduğu tespit ediliyor. Özellikle gün içerisinde tuhaf tuhaf cisimler gördüğünü ve birdenbire kaybol-
duğunu ifade ediyor. İstirahat halinde 30’ar dakika ara ile ölçülen kan basıncı değerlerinde ortalama kan basıncı değeri 78/52
mmHG olarak ölçülüyor. Fizik muayenede; aşağıya doğru olan sabit bir bakış, ense sertliği ve fikse yüz ifadesi tespit ediliyor.
Mevcut durum göz önünde bulundurulduğunda en olası tanı asağıdakilerden hangisidir?
A) Parkinson hastalığı
B) Multisistem atrofi
C) Kortikobazal dejenerasyon
D) Progressif supranükleer palsy (PSP)
E) Levy body demans

30 - E
Tus’un nörolojide son zamanlarda en çok sevdiği konu, Parkinson-Parkinson plus sendromları

Parkinson hastalığı (idiopatik): Substantia nigra’da dopaminerjik nöronların dejenerasyonu ile karakterize Nörodejeneratif hasta-
lıktır. Tremor (en sık), Rijidite, Bradikinezi Postural instabilite tetradı ile genellikle prezentedir. Patolojide Levy body, Farmakolojide
tedavi alternatifleri - kombine tedavi (dopaminerjik + antikolinerjik) ile sorulmaya aday hastalık. Ekstrapiramidal (en sık tremor),
Psikiyatrik (en sık depresyon) ve Otonomik (en sık hipotansiyon) başta olmak üzere multisemptom mevcuttur.

Parkinson Plus sendromları (Parkinson + x şikayeti = Ekstrapiramidal bulgular + diğer sistem şikayetleri):
1. Multisistem atrofi (MSA):

MR incelemede (aksial T2) mezensefalonda “YAHUDİ ÇÖREĞİ - HAÇ İŞARETİ”


Ekstrapramidal, serebellar ve otonomik bulguların eşlik etmesi
Shy-drager varyantı: Otonomik bulgular belirgin (hipotansiyon)

67 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

2. Progressif supranükleer paralizi:


Subkortikol tip demans, erken denge bozukluğu,bulber tutulum, bakış paralizisine bağlı diplopi ve simetrik rijidite görülebilir.

MR’da Hummingbird (Arıcıkuşu) görünümü

3. Kortikobazal dejenerasyon:
Asimetrik ekstremite bulguları (tipik olarak apraksi, myoklonus) ve ektrapiramidal bulgular
4. Lewy cisimcikli demans:
Ekstrapiramidal bulgular,nöroleptiklere duyarlılık ve vizüel halüsinasyonlarla karakterizedir.
5. Guam’ın Parkinson-demans-amiyotrofik lateral skleroz komleksi

Hipertrofik Olivary Dejeneration (HOD): Palatal tremor (myoklonus)


PRION: Myoklonik nöbet + progresif demans
Pseudobulber Palsi (PBP): Sebepsiz yere gülme - ağlama krizleri

31. Erişkin yaş grubunda serebellumun en sık primer tümörü olup; paraneoplastik polisitemi yapan tümör aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Akustik nörinom
B) Epidermoid kist
C) Hemanjioblastom
D) Araknoid kist
E) Menenjiom

31 - C
Erişkin yaş grubu SSS tümörleri; Malignite olarak; En sık metastaz (ilk sırada Akciğer ca) iken metastaz olasılığı en yüksek maligi-
nite; malign melanomdur.
Primer SSS maligniteleri içerisinde en sık görülen ve en kötü prognozlu grup; Glioblastoma Multiforme (GBM); en sık benign tümör
ise menenjiomdur.
Erişkin yaş grubunda Supratentorial maligniteler daha sık olmakla birlikte posterior fossa = infratentorial maligniteler de görüle-
bilir. (En sık akustik nörinom)
Nadiren Primer serebellar tümörler olabilir ve en sık neden hemanjioblastomadır.

www.tusem.com.tr 68
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Hemanjioblastomun paraneoplastik polisitemi yapması (EPO üretimiyle), Kontrastlı Beyin MR’ında Serebellum yerleşimli,
Kontrast tutan solid nodül ve kontrast tutmayan çepere bağlı bir kist olması ve cerrahisinde izole solidektomi ile tedavi seçeneği
ile potansiyel TUS sorularından birisidir.
Erişkin yaş grubu için leptomeningeal karsinomatozise en sık yol açan maligniteler prostat ve meme ca iken; pediatrik yaş grubun-
da lösemi ve lenfomadır.
En sık görülen çocukluk çağı tümörleri posterior fossa tümörleridir ki; Pilositik astrositom, Medulloblastom, Ependimom, ATRT
(Atipik teratoid rabdoid tümör) olguların %90’ını oluşturmaktadır. En sık görülen çocukluk çağı tümörü pilositik astrositom, en
malign olanı, leptomeningeal yayılım yanı sıra hematojen metastaz bile atabilen vermis orijinli MR’da hiperintens (parlak) görülen
tömör medulloblastomdur. Ependimomun 4.ventrikülü doldurup hidrosefaliye yol açabileceğini, Magendi ve Luschkaya girebile-
ceğini ve kanama içerebileceğini unutmamalıyız. Koroid pleksus papillomu ise BOS sentezindeki artış ile hidrosefali mekanizması
farklı olan tümördür.

32. Multitravma ve Çoklu Organ yetmezliği nedeniyle yaklaşık 4 haftadır Yoğun bakımda yatan 28 yaşındaki erkek olguda; Beyin
sapı reflekslerinin alınmadığı, yaklaşık 17 gündür komada olduğu ve apne testininin (+) olduğu yönünde konsültan hekimler
tarafından değerlendirmeler yapılarak “beyin ölümü” tanısı konuyor.
Bu olguda aşağıdakilerden hangisinin olması mümkün değildir?
A) Canlı derin tendon refleksi
B) Babinski pozitifliği
C) İdrar çıkışı
D) Epileptik nöbet
E) İntestinal motilite

32 - D
Beyin ölümü klinik tanısının 3 temel bulgusu derin koma durumu, beyin sapı arefleksisi ve pozitif apne testidir.Hatırlanmalıdır
ki;DTR artışı,Patolojik reflekslerde pozitiflik,yüzeyel reflekslerde artış,gaz-gaita –idrar çıkışı ve intestinal motilite beyin ölümü tanısı
almış olgularda olabilir.
02.01.2014’de 2238 sayılı Kanunun “Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki ku-
ralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle, biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon
uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.” ifadesi bulunan 11. maddesi değiştirilmiş ve “Tıbbi ölümün
gerçekleştiğine, biri nörolog veya nöroşirurjiyen, biri de anesteziyoloji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki
hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile karar verilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Türk Nöroloji Derneği
beyin ölümü deklarasyonu için bizzat nöroloji uzmanı tarafından muayene ve klinik değerlendirmeyi gerekli görür ve tüm olgular
için nöroloji konsültasyonu yapılmasını önerir. Türk Nöroloji Derneği kılavuzuna göre “Beyin Ölümü Tanı Süreci” çeşitli aşamalar-
dan oluşur.

69 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Beyin Ölümü Tanısında Kullanılan Testler


1. Glaskovv Koma Skalası (GKS) skoru 3 olmalıdır.
2. Ağrılı uyarana karşı ekstremite veya yüz kaslarında motor yanıt olmamalıdır.
3. Işığa direkt ve indirekt yanıtın olmadığı fikse ve dilate pupillerin varlığı.
4. Okülosefalik refleks olmamalıdır.
5. Okülovestibüler refleks olmamalıdır.
6. Kornea refleksi olmamalıdır.
7. Öğürme refleksi olmamalıdır.
8. Öksürük refleksi olmamalıdır.
9. Apne testi sonucu pozitif olmalıdır.

• DİKKAT: Beyin ölümü tanısı için EEG, Serebral kan akımı -metabolizma ölçümü, Patomorfolojik değişiklikler ve Atropin testi
zorunlu değil; DESTEKLEYİCİ testlerdir.

www.tusem.com.tr 70
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Konfüzyon: Hasta uyanıktır, ancak bilinç bulanıktır. Algılama, dikkat, tepki verme ve konsantrasyon yeteneği azalmıştır.
Letarji: Hasta uykudadır ancak hafif uyaranlarla kolayca uyandırılabilir. Oryantasyon genelde bozuktur ve uyaran ortadan kaldırı-
lınca hemen uykuya geçer.
Hipersomni: Hastanın normal uyku süresinden %25 daha fazla süre uykuda kalmasıdır, deliryum atakları eşlik eder.
Stupor: Hasta uykudadır, sadece ağrılı uyaranlarla uyandırılır ve uyarı kesilir kesilmez hızlıca uykuya geçer.
Vejetatif durum: Hastada uyku-uyanıklık siklusu varlığını korur ancak bilişsel (kognitif) reaksiyon gösteremezler. Tepkileri ilkel
davarınşlardan ibarettir.
Koma: Ağrılı uyaranlara da yanıt yoktur.
Locked in: Bilinç açıktır ancak ponsta kortikospinal yol etkilendiğinden hiçbir motor yanıt alınamaz. Sadece göz kırpma ve gözleri
aşağı yukarı hareket ettirme vardır.

33. Major depresyon tanılı bir olguda özellikle yakın bellek bozukluğu, unutkanlık ve gün içerisinde aktivite - ilaç kullanımı gibi
zamanları hatırlayamama durumunda en olası tanınız nedir?
A) Alzheimer
B) Prion (spongioform ensefalopati)
C) Sydenham Koresi
D) Levy body demans
E) Pseudodemans

33 - E
Demans başlığı adı altında defalarca soru ile karşılaşmış olabiliriz. Ancak özellikle depresif ruh hali ve majör depresyonda reversibl
bellek probleminin pseudodemans olabileceği önümüzdeki sınavlarda sorgulanabilir.

34. Doğal Afet ve savaş gibi durumlarda; günde kişi başı sağlanması gereken ortalama su miktarı (a), barınma ve temizlik v.b.
amaçla çadır kurulurken kişi başına kaç metrekarelik alan gerektiği (b) ve kaç kişiye 1 tuvalet hazırlanması gerektiği (c)
hangi seçenkte doğru olarak verilmiştir?
(a) (b) (c)
A) 20 litre su 30 metrekare alan Her 20 kişi için
B) 50 litre su 40 metrekare alan Her 50 kişi için
C) 10 litre su 10 metrekare alan Her 100 kişi için
D) 20 litre su 50 metrekare alan Her 80 kişi için
E) 5 litre su 10 metrekare alan Her 20 kişi için

34 - A
Doğal Afet ve savaş gibi durumlarda Sağlık Bakanlığı, Kızılay ve AFAD işbirliği ile toplum sağlığı açısından kesinlikle bilinmesi gere-
ken 3 bilgi unutulmamalıdır.

35. Genişletilmiş Bağışıklama Programı Eliminasyon ve Eradikasyon Programlarında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A) Polio Eradikasyon Programı
B) Kızamık Eliminasyon Programı
C) Maternal ve Neonatal Tetanoz Eliminasyonu
D) AIDS Eradikasyon Programı
E) Kızamıkçık Eliminasyonu

71 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

35 - D
Hangi hastalığın elimine ve eradike edildiğini lütfen bilelim.İlk 4 seçenek mevcut programlarda var iken HIV(+) ile ilgili böyle bir
program yer almamaktadır.
• TBC, Hepatit B, Polio, Boğmaca aşılarını da unutmamak gerekir ve gebe kadınlara mutlaka yapılan aşının tetanoz olduğu-
nu hatırlamakta fayda var.

36. Dermatitis herpetiformis için hangisi yanlış bir ifadedir?


A) Çocukluk çağında olabileceği gibi genellikle orta yaş grubunda izlenir.
B) Dermal papilla uçlarında IgA birikimi ile karakterizedir.
C) Rekürren kaşıntılı veziküller ve subepidermal büller izlenir.
D) Nikolsky negatiftir.
E) Tedavide steroid kullanılır.

36 - E
Dermatitis Herpetiformis Çölyak hastalığında görülebilen, dermal papilla uçlarında IgA birikimi ile karakterize rekürren herpe-
tiform veziküller ve kaışıntılı büller ile karakterize hastalıktır. Steroid dermatolojinin olmazsa olmaz ilacı olduğundan Dermatitis
Herpetiformisin steroide yanıt vermeyen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Tedavide genellikle tercih edilen ilaç Dapsondur.

37. 26 yaş erkek olgu; 4 ay önce Araç içi Trafik kazası nedeniyle T5 düzeyinden spinal kord zedelenmesi öyküsü mevcut olup;
şiddetli baş ağrısı, burun akıntısı, yüzde ve bacaklarda kızarıklık, ellerde aşırı terleme nedeniyle FTR Polikliniği’ne başvuruyor.
Bilateral paraparezi ve inkontinans mevcut olguda; tarif edilen posttravmatik tablo ve beklenen hemodinamik bulgu aşa-
ğıdaki seçeneklerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Spinal şok: Taşikardi - Hipotansiyon
B) Spinal şok: Bradikardi - Hipertansiyon
C) Otonomik disrefleksi: Taşikardi - Hipotansiyon
D) Otonomik disrefleksi: Bradikardi - Hipertansiyon
E) Otonomik disrefleksi: Bradikardi - Hipotansiyon

37 - D
Tarif edilen tablo Otonomik disrefleksidir. T6’nın altı değil T6’nın üstündeki travmatik yaralanmalarda ortaya çıkar şeklinde klasik
cümle ile ezberletilmeye çalışılmış ve son zamanlarda TUS komitesinin ısrarla üzerinde durduğu posttravmatik tablodur.
Hipertansiyon, bradikardi, şiddetli baş ağrısı, lezyon üst seviyesinde terleme, piloereksiyon, lezyon üst seviyesinde kızarma, gör-
mede bulanıklaşma, nazal konjesyon başlıca bulgularındandır.
Spinal şok ise travma düzeyi distalindeki alanlarda duyu, motor ve otonomik fonksiyon kaybı olup; 2-6 ay arasında kaybolan
tablodur. Burada da unutulmaması gereken şey spinal şoktan çıkıldığında ilk geriye dönen refleks bulbokavernöz reflekstir (Glans
penisin sıkılarak anal sfinkter kontraksiyonunun olması).

www.tusem.com.tr 72
Klinik Bilimler / T 51 - 3

38. 24 yaşında sağ elini aktif kullanan kadın olguda sağ el bileğinde ağrı ve şişlik üzerine Polikliniğe başvuruyor.Yapılan fizik mua-
yenede sağ el bilek dorsalinde şişlik ve dokunulduğunda hastanın ağrı duyduğu farkedilmektedir.Olgu ağrı kesicilerle ağrısının
bir türlü geçmediğini ve bu şişlikten oldukça rahatsız olduğunu ifade ediyor.Bilinen herhangi bir kronik hastalık ya da travma
öyküsü mevcut olmayan olguya Yüzeyel US istenerek “Skafolunat fossada 2 cm boyutunda kistik yapı” şeklinde raporlanıyor.
Bu hastada en olası tanı ve bu aşamada yapılması gereken tedavi yöntemi nedir?
A) Bursit - Antinflamatuar ajan
B) Tofüs - Antihiperürisemik ajan
C) Ganglion kisti - Eksizyon
D) De Quervain tenosinoviti - Analjezik tedavi
E) Karpal tünel sendromu - Fleksör retinakulum cerrahisi

38 - C
Ganglion kisti oldukça sık görülen ve şimdlik TUS komitesinin gözünden kaçan bir tablo.
En sık skafolunat fossadaki bağ dokunun miksoid dejenerasyonu ile kistik paternde ağrılı izlenen semptomatik - medikal dirençli
olgularda eksize edilmelidir.

39. Otuz üç yaşında erkek olguda işitme kaybı ve baş ağrısı nedeniyle çekilen MRG’de Bilateral akustik nörinom, Multipl menen-
jiom (özellikle intraventriküler) ve astrositomlar saptanıyor.
Bu hastada en olası fakomotoz-nörokutanöz sendrom aşağıdakilerden hangisidir?
A) NF-1
B) NF-2
C) VHL
D) Tuberoskleroz
E) Sturge WEBER

39 - B
NF-1: Optik gliom ve İriste hamartom (Lysch nodülleri)
NF2: Bilateral akustik nörinom,multipl menenjiom ve astrositom
VHL: Serebellar hemanjioblasyom, retinal anjiyom ve iç kulakta endolenfatik kese tümörü
Tuberoskleroz: Subedpendimal giant cell astrositom, kalpte rabdomyom, renal anjiomyolipom ve retinal hamartom yanı sıra akci-
ğerde diffüz kist, rekürren pneumotoraks ve şilotoraks ile karakterize lenfanjioleiomyomatozis hastalığı(+)
Struge Weber (ensefalotrigeminal anjiomatozis): Gözde glokom riskinde artış,yüzde porto şarabı lekesi ve ipsilateral beyin atrofisi,
tren rayı şeklinde kalsifikasyonların olması ve vakaların çoğunda sporadik olması ile sorulabilir.

73 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

40. Şizofreninin kötü prognoz kriteri olmayan aşağıdakilerden hangisidir?


A) Erken yaşta başlangıç
B) Sinsi başlangıç
C) Affektif semptomların olmaması
D) Pozitif belirtilerin hâkimiyeti
E) İlk epizodda tedaviye kötü yanıt

40 - D
İyi Prognoz Belirleyicileri
Geç başlama
Evli olma
Akut başlama
Duygudurum bozukluğu semptomlarının olması
OKB olmaması
Premorbid toplumsal, cinsel ve iş öyküsünün iyi olması
Belirgin hazırlayıcı etkenlerin olması
Ailede duygu durum bozukluğunun olması
Destek sistemlerinin iyi olması
Pozitif semptomlarının Olması

41. İleri evre Meme ca nedeniyle Onkoloji servisi’nde kemoterapi almak üzere yatışı yapılan 67 yaş kadın olguda; kemoterapi
verilmeye başlandıktan yaklaşık 30 dk sonra ani başlayan bilinç kaybı ve sonrasında kardiopulmoner arrest gelişmiş olup; 45
dk’lık CPR sonrası yanıt alınamayarak exitus şeklinde epikriz dosyası düzenlenmiştir. Olgunun aynı gün içerisinde sabah sa-
atlerinde baş ağrısı nedeniyle çekilen Kranial MRG’sinde sag temporal lobta vazojenik ödeme yol acan 2 cm çapında kitlesel
lezyon mevcut imiş.
Bu olguda en olası ölüm nedeni - ani arrest nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Meme ca; beyin sapı metastazı
B) Kemoterapiye sekonder kimyasal ensefalit - intoksikasyon
C) Kemoterapiye sekonder demyelinizan tablo
D) Meme ca; Metastaza sekonder vazojenik ödem - uncal herniasyon
E) Meme ca; Metastaza sekonder vazojenik ödem - tonsiller herniasyon

41 - D
Beyin herniasyonları TUS tarafından sevilen bir gerçek.
En sık ve genellikle önesinde anizokori (3.CN basısı) ile ve daha sonrasında beyin sapı basısı ile arrest ile sonuçlanan Uncal (Lateral
transtentorial) herniasyondur. Buradaki Mikrohemorajilere “Duret” kanaması denir.
Subfalksian herniasyonda; gyrus cinguli falks serebri altından herniye olur ve A.cerebri anteriora ait pericallosal dal bası altında
kalır.
Tonsiller herniasyon; serebellar tonsillerin foramen magnumdan herniasyonudur ki; klasik örneği Chiari’dir.
Santral transtentorial herniasyonda ise diensefalik anatomik yapılar herniye olur.

www.tusem.com.tr 74
Klinik Bilimler / T 51 - 3

42. Acil servise inme (stroke) kliniğiyle başvuran 70 yaş aterosklerotik bir olguda ilk istenmesi gereken nöroradyolojik tetkik
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kontrastsız Beyin BT
B) Karotis doppler US
C) Beyin BT anjiografi
D) Diffüzyon MR
E) Perfüzyon MR

42 - A
Klasik bir soru…
• Stroke kliniği ile Acil servise başvuran olgularda ilk istenmesi gereken tetkik hemoraji ekartasyonu nedeniyle Kontrastsız
Beyin BT’dir. Hemoraji mevcut ise olası anevrizma ya da aktif kontrast madde ekstravazasyonu değerlendirilmesi amacıy-
la Beyin BT anjiografidir.
• Eğer %80 tabloda olduğu gibi iskemik inme ise Kontrastsız Beyin BT ilk 24 saat sıklıkla negatiftir yani normal. Bir sonraki
aşama diffüzyon mr iken; inmeyi en erken - hızlı gösteren tetkik ve özellikle korunabilir alan - penumbra tayini için çekim
Perfüzyon Mr’dır. Ülkemiz şartlarında Acil servis hekimleri tarafından stroke protokolü pratik anlamda kontrastsız beyin
BT ve daha sonrasında diffüzyon MR ikilisinden oluşmaktadır.

43. Aşağıdaki etkenlerden hangisinin fetüsün büyümesi üzerine etkisi en fazladır?


A) Genetik etkenler
B) IGF
C) Tiroid hormonu
D) GH
E) hPL

43 - B
Fetal büyümede genetik etkenler, uteroplasental dolaşım, hormonlar, insülin, hPL ve IGF etkili faktörlerdir. En etkili faktör ise
IGF’dir (özellikle IGF 2).

44. I. Pozitif aile öyküsü


II. Doğum öncesi makadi duruş ya da makadi doğum öyküsü
III. Çoğul gebelik
IV. Oligohidramniyos öyküsü
V. Tortikollis ve metatarsus adduktus gibi eşlik eden deformitelerin varlığı
Yenidoğan bir bebekte yukarıdaki faktörlerin hangileri bulunması halinde gelişimsel kalça displazisi için riskli kabul edile-
rek kalça USG’si planlanarak taburcu edilmelidir?
A) I ve II
B) III ve IV
C) II ve V
D) II, IV ve V
E) I, II, III, IV ve V

75 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

44 - E
Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların intrauterin oluşumları sırasında ya da çeşitli nedenlerle sonradan
yapısal bozulma gösterdiği bir hastalıktır. Hastalık dinamik bir gelişim göstermekte ve çocuk büyürken çeşitli etkenlerin varlığında
kendiliğinden düzelebilmekte ya da daha az olasılıkla kötüleşebilmektedir. GKD terimi hastalığın bilinen tüm şekillerini (tam çıkık,
tam olmayan çıkık, subluksasyon, displazi) içerir.
Gelişimsel kalça displazisi için risk faktörlerinin saptanması ve bu olgulara USG ile erken tanı koymak önemlidir. Pozitif aile öyküsü,
doğum öncesi makadi duruş ya da makadi doğum öyküsü, çoğul gebelik, oligohidramniyos öyküsü, tortikollis - metatarsus adduk-
tus - pes kalkaneovalgus gibi eşlik eden deformitelerin varlığı, kundak uygulaması, ilk doğan kız çocukları, kalçalarının ekstansiyon
ve adduksiyona zorlandığı her durum risk faktörü olarak kabul edilir. Risk faktörlerinden herhangi biri pozitif ise kalça ultrasonog-
rafisi için randevu alınır. Risk faktörü yok ise 3-4 haftalık iken fizik muayene yaptırılması yeterlidir. Ülkeden ülkeye tarama prog-
ramları farklılık göstermektedir. Bu tür bir tarama programı sorusu TUS/YDUS’da gelirse ülkemize ait takvim sorulacağı için T.C.
Sağlık Bakanlığı kılavuzlarını kullanmak daha doğru olacaktır. “T.C.S.B. Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması Algoritması”nı inceleyin.

Doğumdan Sonra Taburculuk Öncesi


Yenidoğan Değerlendirilmesi *

Risk Faktörü (+) Risk Faktörü (–)

USG İçin Randevu Al Aileye 41. gün izleminde


Aile Hekimince muayene yapılacağı bilgisini ver

41. Gün İzleminde Fizik


Muayene ve Risk Değerlendirmesi **

Risk faktörü (+) Risk faktörü (–) Risk faktörü (+) Risk faktörü (–)
Muayene Muayene Muayene Muayene
bulgusu (–) bulgusu (+) bulgusu (–) bulgusu (–)

KALÇA USG NORMAL

T.C.S.B. Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması Algoritması

45. Aşağıdakilerden hangisi başarılı emzirme için on adım stratejilerinden biri değildir?
A) Doğumu izleyen iki saat içinde emzirmeye başlamaları için annelere yardımcı olunmalıdır.
B) Anne ile bebeğin 24 saat bir arada kalmalarını sağlayacak bir uygulama benimsenmelidir.
C) Bebeğin her isteyişinde emzirilmesi teşvik edilmelidir.
D) Emzirilen bebeklere yalancı meme veya emzik türünden herhangi bir şey verilmemelidir.
E) Annelere, emzirmenin nasıl olacağı ve bebeklerinden ayrı kaldıkları durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebile-
cekleri gösterilmelidir.

www.tusem.com.tr 76
Klinik Bilimler / T 51 - 3

45 - A
Başarılı emzirme için on adım stratejilerine göre doğumu izleyen iki saat değil bir saat içinde emzirmeye başlamaları için annelere
yardımcı olunmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü’ nün önerdiği ve yürütülen programa göre “bebeklerin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlatılması, ilk
6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6. aydan sonra uygun besinlerle beraber emzirmenin 2 yaş ve ötesine kadar devam ettirilmesi”
ve bu şekilde tüm bebeklerin yaşama sağlıklı başlaması tüm sağlık çalışanlarınca hedeflenmelidir.
Emzirmenin korunması ve desteklenmesi ile programın temelini oluşturan başarılı emzirmede 10 adım stratejisinin tüm sağlık
kurum ve kuruluşlarında uygulanması ve devamının sağlanması, ayrıca beslenme bozukluklarının önlemesi yoluyla çocuklarda
morbidite ve mortalite oranlarını düşürmek hedeflenmektedir. “Başarılı Emzirme İçin 10 Adım Stratejisi” tablosunu inceleyin.

Başarılı Emzirme İçin 10 Adım Stratejisi


1. Emzirmeye ilişkin yazılı bir politika hazırlanmalı ve bu düzenli aralıklarla tüm sağlık personelinin bilgisine sunulmalıdır.
2. Tüm sağlık personeli bu politika doğrultusunda eğitilmelidir.
3. Hamile kadınlar, emzirmenin yararları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir.
4. Doğumu izleyen bir saat içinde emzirmeye başlamaları için annelere yardımcı olunmalıdır.
5. Annelere, emzirmenin nasıl olacağı ve bebeklerinden ayrı kaldıkları durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebilecekleri
gösterilmelidir.
6. Tıbben gerekli görülmedikçe, yenidoğanlara anne sütünden başka bir yiyecek ya da içecek verilmemelidir.
7. Anne ile bebeğin 24 saat bir arada kalmalarını sağlayacak bir uygulama benimsenmelidir.
8. Bebeğin her isteyişinde emzirilmesi teşvik edilmelidir (bu madde son Nelson’da güncellendi!).
9. Emzirilen bebeklere yalancı meme veya emzik türünden herhangi bir şey verilmemelidir.
10. Anneler, taburcu olduktan sonra da emzirmeye devam edebilmeleri, karşılaşabilecekleri sorunları çözebilmeleri, bebekleri-
nin ve kendilerinin kontrollerini yaptırabilmeleri açısından başvurabilecekleri sağlık kuruluşları hakkında bilgilendirilmelidirler.

46. I. Missens değişiklikler tek amino asit değişimi ile protein yapısında değişikliğe neden olur.
II. Non-sense değişiklikler aynı amino asidi kodlayan baz değişimini ifade eder.
III. Çerçeve kayması genellikle 3‘den fazla kodon içermeyen delesyon veya insersiyonlar sonucunda proteinde fonksiyon
kaybı ve prematür sonlanma ile sonuçlanır.
IV. Trinükleotid tekrarı gen ekspresyonunda ve proteinin kararlılığında değişime neden olur.
Yukarıdaki ifadelerden hangi/hangileri doğrudur?
A) I ve III
B) II ve IV
C) I, III ve IV
D) II, III ve IV
E) I, II, III ve IV

46 - C
Non-sense mutasyonlar stop kodon oluşturarak fonksiyon kaybına neden olan değişiklikler olup; aynı aminoasidi kodlayan baz
değişimi ile synonymous (sessiz) değişiklikler oluşur.

77 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

47. Yenidoğan taramasından fenilketonüri ön tanısı ile yönlendirilen hastada hiperfenilalaninemi saptanmış olup takibe alın-
mıştır. 3 aylıkken beslenme güçlüğü ve kasılma şikayeti olan hastanın yapılan muayenesinde alt ekstremitelerinde belirgin
hipertonisite, aksiyel hipotonsite ve yutma güçlüğü olduğu görülüyor.
Bu hastada öncelikle düşünülmesi gereken metabolik bozukluk ve tanıya yönelik ilk yapılacak tetkik aşağıdakilerden han-
gisidir?
Metabolik Bozukluk Tetkik
A) Fenilketonüri Kan fenilalanin düzeyi
B) Maternal fenilketonüri Kan fenilalanin düzeyi
C) Tetrahidrobiopterin eksikliği Kan tirozin ve triptofan düzeyi
D) Tetrahidrobiopterin eksikliği Kan dopamin ve serotonin ölçümü
E) Tetrahidrobiopterin eksikliği Vücut sıvılarında neopterin ve biopterin ölçümü

47 - E
Hiperfenilalaninemi saptanan hastaların bir kısmında uygun tedaviye rağmen nörolojik bulguların gelişimi bir kofaktör olan BH₄ (tet-
rahidrobiopterin) metabolizmasında bozukluğu olan BH4 eksikliğini akla getirmelidir. BH₄ eksikliğinde, kofaktör olarak rol aldığı fenila-
lanin hidroksilaz, tirozin hidroksilaz, triptofan hidroksilaz enzim aktivitelerinde bozulma ve bu sebeple dopamin, serotonin ve kateko-
lamin biyosentezinde azalmaya neden olmaktadır. Bu nedenle BH₄ eksikliğinde bu nörotransmitterlerin eksikliğinden kaynaklı mental
motor retardasyon, aksiyel hipotonisite, ekstrapiramidal bulgular, beslenme güçlüğü, nöbet gibi nörolojik bulgular görülmektedir.
BH₄, guanosin trifosfattan bir dizi reaksiyon sonucunda sentezlenmektedir. Hiperfenilalaninemi ile giden BH₄ metabolizması bo-
zukluklarında 5 enzim tanımlanmıştır. Bu enzimlerin eksiklikliklerinde sentez basamaklarındaki neopterin ve biopterin düzeylerin-
de artma/azalma şeklinde değişikler görülmektedir. Bunların kan, idrar ve BOS’taki ölçümleri tanı için yapılacak ilk tetkiklerdendir.
Ayrıca BOS’ta dopamin serotonin metabolitlerinin (HVA, 5-HIAA, norepinefrin, VMA) ölçümü de faydalı olmaktadır. Bunun yanın-
da hiperfenilalaninemi hastalarında yapılan BH₄ yükleme testindeki ilk 4-12 saatteki erken yanıt BH₄ metabolizma bozukluğunu
düşündürmektedir. Moleküler ve enzim analizleri tanıyı doğrulamada kullanılması gereken tetkiklerdir. Hastaların tedavisinde BH₄,
dopamin ve serotonin prekürsörleri olan L-dopa, 5-OH triptofan, diyet tedavisi ve folinik asit yer almaktadır.

Fenilalanin hidroksilaz
Fenilpirüvik asit Fenilalanin Tirozin
Klasik FKÜ Tirozin aminotransferaz
Tirozinemi p II
Fenilasek asit Tetrahidrobiopterin Dihidrobiopterin 4-OH-fenilpirüvik asit
Fenilakk asit (BH4) (BH2)
OH-fenilasik asit Tirozinemi p III
Hawkinsin
6-Piruvoil BH4 FKÜ Epoksid
Sikloheksil-
6-piruvoil sentetaz Dihidropteridin redüktaz asek asit
FKÜ
Dihidroneopterin trifosfat 4-OH-fenilpirüvat Hawkinsinüri
GTP siklohidrolaz dioksijenaz
FKÜ
Guanozin trifosfat Homogensk asit
Homogen s k asit oksidaz Alkaptonüri
Maleilasetoasek asit

Süksinilasetoasekasit Fumarilasetoasek asit

Fumarilasetoasetat hidrolaz Tirozinemi p I


Süksinilaseton

Fumarik asit Asetoasek asit

CO2 + H2O

www.tusem.com.tr 78
Klinik Bilimler / T 51 - 3

48. 12 yaşında kız hasta bel ağrısı nedeniyle başvurduğu poliklinikte çekilen grafierinde skolyoz saptanıyor. Uzun boylu olduğu
gözlenen hastanın uzun ekstremiteleri mevcut olup gözlük kullandığı görülüyor. Okul başarısı kötü olan hastanın yapılan
tetkiklerinde homosistein ve metionin yüksek bulunmuştur.
Bu hastanın tedavisinde hangi vitamin önceliklidir?
A) B6 vitamini
B) B12 vitamini
C) B1 vitamini
D) B2 vitamini
E) C vitamini

48 - A
Klasik homosistinüri sistationin sentaz eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Genelde geç çocukluk döneminde göz bulguları ile ortaya
çıkar. Marfan benzeri vücut yapısı gelişerek, uzun boy uzun ekstremiteler, araknodaktili, skolyoz görülebilir. Lens dislokasyonu,
glokom, myopi, katarakt gibi göz bulguları ve zeka geriliği, psikiyatrik semptomlar görülebilir. Trombüsler önemli mortalite ve mor-
bitide nedenidir. Hastaların tetkiklerinde homosistein ve metioninin birlikte artışı saptanır. Tedavide yüksek doz B6 vitamini yanıtlı
kişilerde dramatik düzelme sağlar. B6 vitaminine ek olarak folik asit, betain ve protein kısıtlı diyet verilmektedir.

49. Aşağıdaki fizik muayene bulgularından hangisi hem normal hem de patolojik cilt bulgusu olarak yenidoğanlarda beklene-
bilir?
A) Harlequin renk değişikliği
B) Kutis marmaratus
C) Akrosiyanoz
D) Akne neonatarum
E) Sklerem

79 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

49 - B
Normal ve patolojik muayene bulguları yenidoğan hastalıklarının tanısının konulmasında ya da erken tedavi başlanmasında önemli
rol oynamaktadır. Kutis marmaratus; nörovasküler olgunlaşmama sonucu, çevre ısısı değişimine bağlı fizyolojik bir yanıttır.
Mermer üzerindeki damarlar gibi morumsu-mavi dalgalanmalardır. Geçicidir. Dirençli olarak devam etmesi patolojiktir; konje-
nital hipotiroidi veya sepsis bulgusudur.
• Harlequin renk değişikliği yani palyaço bebek; prematüre veya LGA bebeklerde görülür. Vertex-simfizis pubis hattının tam
ortasından geçen bir sınırla vücudun bir yarısı hiperemiye bağlı pembe, diğer yarısı soluk görünür. Vazomotor merkezin
immatüritesi ile ilişkilidir. Patolojik değildir. İsim benzerliği olan patolojik cilt muayenesi bulgusu olan konjenital iktiyozis-
lerde görülen kollodian bebek de denen bebekler, Harlequin bebekle karıştırılmamalıdır.
• Akrosiyanoz ise yenidoğanlarda ilk 48 saatte görülebilen geçici ve zararsız olan kuvvetli ağlama ya da soğuk ekstremiler-
de görülen bulgudur. Ekstremite uçlarında görülür ve geçicidir. Devam etmesine siyanoz denir ve solunum sistemi ya da
kardiyovasküler sistemin ciddi bozukluğunda görülür.

50. I. Hipokalsemi, atipik yüz görünümü ve konjenital kalp hastalığı - 22q11 delesyonu, DiGeorge sendromu
II. Gecikmiş umbilikal kord düşmesi, lökositoz ve tekrarlayan enfeksiyonlar - Lökosit adezyon defekti
III. Persistan oral aft, büyüme geriliği, pnömoni ve ishal - Ağır kombine immün yetmezlik
IV. Kanlı dışkılama, kulakta akıntı ve atopik egzema – Hiper IgE sendromu
Yukarıdaki ilk 6 ayda görülen immün yetmezlik ve karakteristik klinik özellik eşleştirmelerinden hangisi/hangileri yanlıştır?
A) Sadece I
B) Sadece II
C) Sadece IV
D) II ve IV
E) I ve III

50 - C
İmmün yetmezlikler klinik özelliklerine ve şiddetine göre farklı yaşlarda prezente olabilir. Örneğin DiGeorge sendromu yenidoğan-
da atipik yüz özellikleri ve hipokalsemik kasılmaları ile tanı alabilirken; X geçişli agamaglobulinemi (Bruton), 1 yaşından sonra sık
otit ve sinüzit öyküsü ile tanı alabilir. Bu nedenle immün yetmezliklerin ayırıcı tanısında klinik bulguların yanı sıra ne zaman başla-
dığı da önem kazanmaktadır. “İmmün Yetmezliklerin Tanısında Klinik Belirtiler” tablosunu inceleyiniz.

İmmün Yetmezliklerin Tanısında Klinik Belirtiler


Humoral İmmün Yetmezlik Kombine İmmün Yetmezlik
• Üst ve alt solunum yollarının tekrarlayan bakteriyel • Canlı virüs veya canlı bakteri ile aşılama sonrası sistemik hastalık
enfeksiyonları gelişmesi
• Tekrarlayan cilt enfeksiyonları, kapsüllü bakterilerin • Benign virüslerle enfeksiyondan sonra olağandışı hayatı tehdit
neden olduğu menenjit, osteomiyelit (Streptococcus eden komplikasyon gelişmesi (kızamık ile dev hücreli pnömoni;
pneumoniae, Haemophilus influenzae, Staphylococ- varicella pnömonisi)
cus aureus, Neisseria meningitidis) • 6 ay üzeri infantta kronik oral kandidiyazis
• Canlı poliovirüs aşısı sonrası paralizi • Kronik mukokutanöz kandidiyazis
• Düşük immünglobulin seviyeleri • Kan transfüzyonu sonrası graft-versus-host hastalığı
Makrofaj disfonksiyonu • Lenfopeni, düşük immunglobulin seviyesi
• Yaygın atipik mikobakteriyel enfeksiyon • Lenf bezlerinin ve tonsillerin yokluğu
• Tekrarlayan Salmonella enfeksiyon • Küçük timus, kronik ishal
• BCG aşılamasından sonra ölümcül enfeksiyon • Büyüme geriliği
• Fırsatçı organizmalarla tekrarlayan enfeksiyonlar

www.tusem.com.tr 80
Klinik Bilimler / T 51 - 3

51. Aşağıdakilerden hangisi infant döneminde gastrointestinal kanamaların sık nedenlerinden değildir?
A) Bakteriyel enterit
B) Süt proteini alerjisi
C) İnvajinasyon
D) Anal fissür
E) Meckel divertikülü

51 - E
İnfantlarda gastrointestinal kanamalarda meckel divertikülü sık nedenler arasında değildir. “Çocuklarda Gastrointestinal Kanama
Ayırıcı Tanısı” tablosunu inceleyin.

Çocuklarda Gastrointestinal Kanama Ayırıcı Tanısı


İnfant Çocuk Adölesan
Sık Nedenler Sık nedenler Sık nedenler
Bakteriyel enterit Bakteriyel enterit Bakteriyel enterit
Süt proteini alerjisi/intoleransı Anal fissür İnflamatuvar bağırsak hastalıkları
İnvajinasyon Kolonik polipler Peptik ülser/gastrit
Anne kanı yutulması İnvajinasyon Prolapsus (travmatik)
Anal fissür Peptik ülser/gastrit Emezise sekonder gastropati
Lenfonodüler hiperplazi Yutulmuş epistaksis Mallory-Weiss sendromu
Prolapsus (travmatik) Kolonik polipler
Emezise ikincil gastropati Anal fissür
Mallory-Weiss sendromu
Nadir Nedenler Nadir Nedenler Nadir Nedenler
Volvulus Özefagus varisleri Hemoroid
Nekrotizan enterokolit Özofajit Özofagus varisleri
Meckel divertikülü Meckel divertikülü Özofajit
Stres ülseri Lenfonodüler hiperplazi İlaç ülserleri
Gastrit Henoch-Schönlein purpurası Telenjiektazi/anjiodisplazi
Koagülasyon bozuklukları Yabancı cisim Graft versus host hastalığı
(yenidoğanın hemorajik hastalığı) Hemanjiyom Duplikasyon kisti
Özofajit Arteriyovenöz malformasyon Anjiyodisplazi
Cinsel istismar VWH ile birlikte anjiyodisplazi
Hemolitik-üremik sendrom Blue rubber bleb nevus sendromu
İnflamatuvar bağırsak hastalıkları
Koagülopati
Duplikasyon kisti
Anjiyodisplazi
VWH ile birlikte anjiyodisplazi
Blue rubber bleb nevus sendromu

* Özofagus, mide veya duodenumda olan kanama hematemeze neden olabilir.


* Dışkıda kırmızı veya vişne çürüğü rengindeki hematokezya distal kanama odağını veya distal ileum proksimalinde yoğun
kanamayı düşündürür.
* Distal ileum ve proksimalinde hafif, orta kanama ise melenaya neden olur. Duodenum ve proksimalindeki yoğun kanama da
melenaya neden olabilir.

81 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

52. Deri prick testinin negatif saptanması durumunda öyküde alerji ile uyumlu bulgu varsa; intradermal testler yapılabilir.
Aşağıdakilerden hangisinin tanısında intradermal test yapılmamalıdır?
A) Venom alerjisi tanısı
B) İlaç alerjisi tanısı
C) Aeroalerjen alerjisi tanısı
D) Ev tozu akarı ajerjisi tanısı
E) Besin alerjisi tanısı

52 - E
Besin alerjisinde yapılan intradermal testler anafilaksiyi tetikleyebileceğinden, kontraendikedir. Venom, ilaç, aeroalerjen ve aşılar
için alerji şüphesinde intradermal test yapılabilir.

53. Skolyoz nedeniyle opere edilen olgunun serviste izlemi sırasında bulantı, kusma ve iştahsızlık gelişiyor. Kan tetkikleri, direkt
abdomen grafisi ve idrar testinde patoloji saptanmayan olgunun uygulanan abdomen BT’sinde duedonumun aort ve süperi-
or mezenterik arter arasında sıkıştığı görülüyor.
Olgu için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnvajinasyon
B) Süperior mezenterik arter sendromu
C) Meckel divertikülü
D) İleus
E) Volvulus

53 - B
Süperior mezenterik arter sendromu; duodenumun 3. kısmının aort ve süperior mezenterik arter arasında sıkışması sonucu gö-
rülür. Cerrahi gibi intraabdominal basıncı arttıran durumlar, hızlı kilo kaybı ve immobilizasyon risk faktörüdür. Aralıklı karın ağrısı,
anoreksi, bulantı ve kusma hastalığın semptomlarıdır.

54. I. Boyun ve kıvrım yerlerinde hiperpigmentasyon


II. Boy kısalığı
III. Trifalangeal baş parmak
IV. Pitozis, katarakt ve astigmatizma gibi göz anomalileri
V. Makrosefali
Yukarıdaki klinik özelliklerden hangisi/hangilerinin fanconi anemisinde görülmesi beklenmez?
A) Sadece III
B) II ve IV
C) III ve V
D) I, III ve V
E) II, IV ve V

www.tusem.com.tr 82
Klinik Bilimler / T 51 - 3

54 - C
Trifalangeal baş parmak Fanconi anemisinde değil DBS’de bulunur. FA’da ise baş parmak yokluğu veya hipoplazisi bulunur. FA’da
makrosefali değil mikrosefali beklenir.
Fanconi anemisi, etkilenenlerde miyelodisplazi, akut miyeloid lösemi ve epitelyal kanserler başta olmak üzere malignite için pre-
dispozan olabilen, OR geçişli, nadir, multisistemik bir hastalıktır. Tipik bulgusu pansitopenidir ve genellikle 4-12 yaşlarda ortaya
çıkar (ortalama 8 yaşta tanı alır).
Spontan veya klastojenlerin (diepoksibütan-DEB, nitrojen mustard, mitomisin) uyardığı kromozom kırıkları saptanabilir.
En sık görülen bulgular; cilt bulguları ve boy kısalığıdır. En sık görülen cilt bulgusu (%40) ise gövde, boyun ve kıvrım yerlerinde
hiperpigmentasyon yanı sıra cafe-au lait ve vitiligo gibi cilt pigment değişiklikleridir. Kısa boy (%40); GH veya tiroid hormonu eksik-
liğine bağlıdır. İskelet anomalileri (baş parmak yokluğu-hipoplazisi, radius yokluğu), doğumsal kalça çıkığı, ayak-bacak anomalileri
görülebilir. Küçük gözler, şaşılık, hipertelorizm, pitozis, katarakt, astigmatizma, körlük, nistagmus, küçük iris görülebilir. Erkekler-
de hipogonadal (inmemiş testis, atrofik testis, anorşi) ve genital değişiklikler (mikropenis, hipospadias, fimozis) görülür. Kızlarda
vajina, over ve uterus malformasyonları görülebilir. Tipik yüz görünümü (mikrosefali, mikroftalmi, epikantus, anormal şekilli ve
yerleşimli kulaklar) birçok hastada olur. Sağırlık görülebilir. Renal (ektopik, hipoplastik, displastik, atnalı böbrek, agenezi), kardiyak
(PDA, VSD, AS) ve GİS malformasyonları da görülebilir. Hastaların %10’unda mental retardasyon olur.

55. Tümör lizis sendromunda ortaya çıkabilecek hiperüriseminin tedavisinde aşağıdaki tedavi stratejilerinden hangisi ürik
asidin suda çözünürlüğünü artırarak atılımını kolaylaştırabilir?
A) Filgrastim
B) Takrolimus
C) Allopürinol
D) Hidroksiüre
E) Rasbirukaz

55 - E
Tümör lizis sendromunun komponentlerinden biri olan hiperürisemi nefropati ile böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bunu ön-
leme amacıyla ürik asidin idrarla atılımını kolaylaştırmak için hidrasyon mayisine bikarbonat eklenir (idrar alkalizasyonu sodyum
bikarbonat ile sağlanır). Ürik asit yapımını azaltmak için allopürinol (ksantin oksidaz inhibitörü) ve başka maddelere (allantoin)
çevrilip suda çözünürlüğünü artırmak için de rasbirukaz (rekombinant ürat oksidaz) kullanılmalıdır. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz
enzim eksikliği bulunanlarda kullanılmaz.
• Filgrastim kemoterapötiklere bağlı gelişen nötropeni tedavisinde kullanılan G-CSF preparatıdır.
• Takrolimus graft versus host hastalığında kullanılan kalsinörin inhibitörüdür.
• Hidroksiüre hiperlökositozis (>100000/mm3) durumunda kullanılan etki mekanizması tam anlaşılmamış ribonükleotid
redüktazı inhibe ettiği düşünülen antimetabolittir.

56. Aşağıdakilerden hangisi APSGN’nin laboratuvar bulgularından değildir?


A) C3 düzeyi akut fazda düşüktür, 6-8 hafta sonra normalleşir.
B) CH50 ve C4 düzeyi sıklıkla azalmıştır.
C) İdrar sedimentinde dismorfik eritrositler, eritrosit silendirleri ve kaba granüler silendirler izlenir.
D) İdrarda hafif düzeyde proteinüri görülebilir.
E) Serum sodyumu azalır.

83 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

56 - B
APSGN’de idrarda eritrosit, eritrosit silendirleri ve PMNL görülür. ESH artmıştır. Hafif normokrom anemi vardır. Serum C3 düzeyi
akut fazda düşüktür (>%90) ve 6–8 hafta sonra normalleşir. CH50 sıklıkla azalmıştır ancak C4 düzeyi normaldir. Tanı streptokok
enfeksiyonu kanıtlarıyla doğrulanır (pozitif boğaz kültürü, ASO gibi). Ciddi nörolojik bulguları olan hastalarda kranial MRG’de pa-
rieto-oksipital alanda reversible posterior lökoensefalopati izlenir. Ayırıcı tanıda akut nefritik sendrom yapabilen tüm hastalıklar
düşünülmelidir.
İdrarın makroskopik görünümü çoğu kez kola ya da et yıkantı suyuna benzer koyu kırmızı renkte ve bulanıktır. İdrar sedimentinde
dismorfik eritrositler, eritrosit silendirleri ve kaba granüler silendirler görülür. Glomerül kaynaklı hematüride, idrara ulaşana kadar
birçok kimyasal ve fiziksel etkilere maruz kalan eritrositlerin normal yapısı bozulur ve dismorfik eritrositler oluşur. Bazı durumlarda
sedimentte lökosit ve lökosit silendirleri de mevcut olabilir. Proteinüri genelde nefrotik düzeye ulaşmaz.
Yakın zamanda geçirilmiş GAS enfeksiyonunun gösterilmesi APSGN tanısında önemlidir: Anti-streptolizin O (ASO), anti-DNAaz
B, anti-hiyaluronidaz, anti-streptokinaz antikorları tanıda kullanılabilir, pratikte en fazla kullanılan ASO, streptokok farenjiti geçi-
renlerin %80-90’ında yüksek saptanabilmektedir; enfeksiyondan sonra 1-4 haftada yükselmeye başlar, 3-5 hafta sonra pik yapar.
Cilt enfeksiyonuna bağlı APSGN’de ASO’nun güvenilirliği çok azdır; buna karşın anti-DNAaz B %80-90 vakada artmış bulunur.
Bu yüzden ASO ve anti-DNAaz B antikorları birlikte negatif bulunursa streptokok enfeksiyonu daha kesin dışlanabilir. Vakaların
%90’dan fazlasında kompleman C3 ve CH50 düzeyleri, özellikle hastalığın ilk iki haftasında belirgin düşüktür, genellikle 6-8 hafta
içinde normale döner.
Böbrek fonksiyonlarındaki bozulmanın metabolik etkileri, kan biyokimyasındaki değişimlerle izlenebilir. AGN geçiren hastalardaki
olası biyokimyasal değişiklikler; serum üre, kreatinin, potasyum, ürik asit, fosfor, magnezyum düzeylerinde artış; serum sodyum,
kalsiyum düzeylerinde azalma ve metabolik asidozdur. Dilüsyonel karakterde hafif normokrom anemi olabilir.

57. 20 günlük bebek hareketlerinde azlık, gözlerinin beyaz kısmının daha fazla görünür olması ve baş çevresinde büyüklük şika-
yetleri ile getiriliyor. Hastanın fizik muayenesinde hipotoni, gözlerde batan güneş manzarası ve baş çevresi>95 p saptanıyor.
Hastanın beyin BT görüntüsü aşağıdaki gibidir.

Bu hastadaki BT görüntüsüne neden olabilecek etkenlerden hangisinin oluşum mekanizması diğerlerinden farklıdır?
A) Klippel-Feil sendromu
B) İntraventriküler apse
C) Galen ven anevrizması
D) Koroid pleksus papillomu
E) Arnold-Chiari malformasyonu

57 - D
• Soruda tariflenen ve BT bulgusu verilen hasta hidrosefali hastasıdır. Sorgulanan mekanizmalar ise hidrosefaliye sebep
olan komünikan ve non-komünikan nedenlerdir.

www.tusem.com.tr 84
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Hidrosefali Nedenleri
Komünikan
Subaraknoid kanama Akondroplazi
Menenjit Koroid pleksus papillomu
(pnömokok, tbc) Baziller impresyon
Meningeal malignite (Lösemi) Subaraknoid boşluğun benign genişlemesi
Non-komünikan
Aquaduktal stenoz X geçişli İnfeksiyöz Chiari malformasyonu
Toksoplazma, nörösistiserkozis, kabakulak Dandy-Walker malformasyonu
Mitokondrial OR Klippel-Feil sendromu
OD Kitle lezyonları Abse, Hematom
L1CAM mutasyonları Tümör (astrositom, medulloblastom) Nörokutan hastalıklar
Galen ven malformasyonu
Walker-Warburg sendromu

58. Antenatal takiplerinde sorun olmayan gebelikten 39. gestasyon haftasında 3080 gr ağırlığında normal spontan vajinal yolla
doğan bir bebek doğuyor. Postnatal değerlendirmede siyanotik, spontan solunumunun olmadığı ve belirgin hipoton olduğu
görülüyor. Doğumdan 1 saat önce anneye analjezik amaçlı opioid türevi bir ilacın verildiği öğrenildi.
Resüsitasyon kararı verilen bu bebekte yapılması gereken en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Serbest akım oksijen desteği başlanmalıdır
B) Balon-maske ile pozitif basınçlı ventilasyona başlanmalıdır.
C) Balon-maske ile pozitif basınçlı ventilasyon ve göğüs kompresyonu yapılmalıdır.
D) Önce entübe edilmeli sonra diğer resusitasyon basamakları hastanın kliniğime göre planlanmalı
E) Balon-maske ile pozitif basınçlı ventilasyon ile birlikte naloksan 0.1 mg/kg intravenöz veya intramusküler verilmelidir.

58 - B
Bir bebeğin doğum sonrası resusitason ihtiyacı varsa şartsız, koşulsuz ilk yapılacak balon-maske ile pozitif basınç uygulamak.
Anneye narkotik yapılmış olsa da yine aynı kural geçerlidir. Buna rağmen devam eden solunum depresyonunda yenidoğan yoğun
bakım ünitesinde naloksan daha sonra düşünülebilir. Son yenidoğan resusitasyon programında doğumhanede naloksan verilmesi
artık uygulanmamaktadır.

RESUSİTASYONDA BAŞLANGIÇ ADIMLARI:


1. Bebek kurulanır ve radyant ısıtıcının altına yerleştirilir
2. Solunum yolu açılır: Pozisyon ve aspirasyon
3. Bebeğe hafif taktil uyaran verilir: Ayak tabanına fiske, sırtın sıvazlanması
4. Resüsitasyon kararı için bebeğin durumu değerlendirilir: Solunum ve kalp atım hızı
Solunum eforu yetersiz olan bebeklerde resüsitasyonda ilk adım, balon-maske ile pozitif basınçlı ventilasyondur. Solunum eforu
düzelinceye kadar balon-maske ile pozitif basınçlı ventilasyona devam edilir. Solunum iyi, kalp tepe atımı (KTA) 100/dakikanın
altında ise yine önce balonmaske ile pozitif basınçlı ventilasyon (PBV) uygulanır (KTA 60/dakika‘nın altında olsa dahi önce balon-
maske ile PBV uygulanır).
İkinci değerlendirmede eğer KTA 60/dakikanın altında ise balon-maske ile PBV’ye ek olarak göğüs kompresyonuna başlanır (3
kompresyon: 1 ventilasyon oranında). Halen KTA 60/dakika‘nın altında ise o zaman da balon-maske ile PBV + göğüs kompresyonu-
na ek olarak adrenalin uygulaması yapılır.
Nalokson, opiat bağımlı anne bebeğinde kontrendikedir. Çünkü bebekte şiddetli nöbetin eşlik ettiği akut neonatal yoksunluğa
neden olabilir.

85 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

59. Genişletilmiş yeni Ballard skorlama sistemine göre aşağıdakilerden hangisi nöromuskuler maturite kriterleri arasında yer
almaz?
A) Postür
B) Kare pencere testi
C) Popliteal açı
D) Topuk-kulak testi
E) Tonik boyun refleksi

59 - E
Yakın bir gelecekte çıkması beklenen bir soru. Yeni Ballard skorlaması; gebelik haftası bilinmeyen bebeklerin tahmini gestasyon
yaşını belirlemek için kullanılır. Fiziksel ve nöromusküler değerlendirme yapılır. Her bir parametreye puan verilir. Toplam puana
karşılık gelen gebelik haftası kabul edilir.

60. G1P1 anneden 36+2/7 gebelik haftasında, normal sontan vajinal yol ile doğan bebeğe, postnatal 2 kez pozitif basınçlı venti-
lasyon uygulanıyor. Spontan solunum eforu yeterli olmaması üzerine entübe edilerek yenidoğan ünitesine getiriliyor. APGAR:
3/5, kordon kan gazları: pH: 6.88, pCO2: 82 mmHg, HCO3: 8 mEq/L, BE:-16.5 mEq/L, laktat: 19mEq/L. Fizik muayenesinde
entübe, KTA>100/dk, hipoton, pupilleri miyotik, derin tendon refleksleri belirgindi. İlk 24 saatte diürezinde azalma, renal ve
karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma gözleniyor. Tonik atımları olması üzerine fenobarbital tedavisi başlanıyor.
Bu hasta ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) İlk 6 saat içinde teropatik hipotermi tedavisi uygulanması mortaliteyi azaltmaktadır.
B) Fizik muayene bulguları neonatal ensefalopati evrelemesi (SARNAT) Evre:1 ile uyumludur.
C) Erken tanıda difüzyon ağırlıklı MR görüntülemesinin spesifitesi ve sensitivitesi yüksektir
D) Böbreklerde tübüler ve kortikal nekroz görülebilir
E) Kısıtlı sıvı uygulanması ve MgSO4 tedavi yaklaşımında önemlidir

60 - B
Hipoksik iskemik ensefalopatiyi birçok yönüyle irdeleyen bir soru.
Riskli doğum öyküsü, kötü kan gazı, düşük Apgar durumunda tanı hemen akla gelmelidir. İlk 6 saat içinde teropatik hipotermi
uygulanması mortaliteyi azaltır. Difüzyon ağırlıklı MR görüntülemesinin erken tanıda spesifitesi ve sensitivitesi yüksek olduğundan
tercih edilmelidir. Fizik muayene bulguları SARNAT evre 2 ile uyumludur.
Sarnat Evre 2: Letarji, hipotonisite, yenidoğan refleksleri zayıf, DTR’ler artmış gözlerde miyozis ve konvüzyon beklenen bulgulardır.

www.tusem.com.tr 86
Klinik Bilimler / T 51 - 3

61. Diyabetik anne bebeğinde konjenital malformasyon gelişme riski aşağıdakilerden hangisi ile ilişkilidir?
A) Annenin kan şekeri düzeyi
B) Annenin HgbA1C düzeyi
C) Amniyon sıvısı eritropoetin düzeyi
D) Bebeğin insülin düzeyi
E) Annenin c-peptid düzeyi

61 - B
Baş asistanlıkta çıkmış ve TUS’ta çıkması beklenen bir soru. Çıktığında çok az kişişinin yapabileceği soru. Konjenital anomaliler
annenin kötü kan şekeri kontrolü ile ilişkilidir. Annenin kan şekeri regülayonunun en iyi göstergesi HgbA1C’dir. Amniyon sıvısı erit-
ropoetin düzeyi ise kronik fetal hipoksiyi gösterir, fetal ve neonatal morbidite ile ilişkilidir.

62. Antenatal steroidlerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) BPD riskini azaltır
B) RDS riskini azaltır
C) NEK riskini azaltır
D) İntraventriküler kanama riskini azaltır
E) Mortaliteyi azaltır

62 - A
Antenatal Steroidler
• RDS
• İVK
• NEK
• Erken sepsis
• Gelişme geriliği
• Mortalite
riskini AZALTIR.

Bronkopulmoner Displazi riskini azaltmaz. Daha önceden 25-28. gebelik haftasındakiyani işleri preterm bebeklerin mortalitesi çok
yüksekti. Surfaktan, antenatal steroid uygulamaları ve gelişen teknoloji ve imkânlarla yenidoğan viabilitesi 23. Gebelik haftasına
kadar inmiştir. BPD tanısı ise 28. Günde konulmaktadır. Bebeklerin viabilitesi artınca 28. güne ulaşan bebek sayısında da artış oldu.

63. Altı aylık kız hasta tartı alımında gerilik ve idrarında kötü koku olması nedeniyle getiriliyor. Fizik muayenede karaciğer ve dalak
büyüklüğü ile kas güçsüzlüğü saptanıyor. Laboratuvar incelemesinde transaminaz yüksekliği, protrombin zamanı uzaması,
hipofosfatemi ve hiperfosfatüri ve idrarda süksünil aseton artışı saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdaki enzimlerden hangisine bakılarak konulabilir?
A) Homojentizik asit oksidaz
B) Tirozin aminotransferaz
C) 4-hidroksifenilpiruvat dioksijenaz
D) Fumarilasetoasetat hidrolaz
E) Tirozinaz

87 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

63 - D
Metabolizma sorularından Tirozinemi Tip1’ her yönüyle bilinmesi gerekir.
TİROZİNEMİ TİP I (Tirozinozis, Herediter tirozinemi, Hepatorenal tirozinemi)
Fumarilasetoasetat hidrolaz enziminin eksikliği sonucu tirozinin artmasıyla karaciğer, böbrekler ve periferal sinir sistemi ciddi de-
recede etkilenir. Serum ve idrarda süksinilaseton artışı tanısaldır.

Bulgular
Tipik olarak 2 – 6 ay arasında başvurur, nadiren ilk 2 hafta kadar erken veya 1 yıl kadar geç ortaya çıkabilir. Ne kadar erken ortaya
çıkarsa o kadar kötü prognozludur.

Akut hepatik kriz


En sık başlangıç bulgusudur.
Ateş, irritabilite, kusma, kanama (melana, hematemez, hematüri), hepatomegali, sarılık, karaciğer enzimlerinde artış, hipoglisemi
ve pişmiş lahana kokusu sıktır.
Krizler arasında, değişik derecelerde büyüme geriliği, hepatomegali ve koagülasyon bozuklukları devam eder.

Periferik nöropati atakları (%40)


Akut porfiriyi taklit eder. Ayak ağrıları, ciddi karın ağrısı, hipertoni ve kusma, paralitik ileus, kendi dil veya bukkal mukozasına zarar
verme görülür.
İdrarda 5-aminolevülinik asit atılımı krizden önce başlar, kriz sırasına çok artar.

Fankoni benzeri sendrom


Metabolik asidoz, hiperfosfatüri, hipofosfotemi ve vitamin D’ ye dirençli rikets şeklindedir.
Nefromegali ve nefrokalsinoz olabilir.

Diğer Laboratuar bulguları


Serum ve idrarda süksinilaseton artışı tanısaldır.
Tedavi ve prognoz: Tirozin ve fenilalaninden kısıtlı diyet hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir fakat durdurmaz.
Nitisinon (NTBC - Nitro Triflorometil Benzoil Siklohegzanedion) seçilecek tedavidir.
Karaciğer transplantasyonu etkili tedavidir.

64. Sağlıklı çocuklarda genel aşılama prensipleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Oral polio ve rota virüs canlı aşıları aynı anda ya da bir ay ara ile yapılabilir.
B) Hepatit A aşısı en erken 12. ay da yapılabilir.
C) İnaktif aşı ile canlı bir aşı eş zamanlı yapılabilir.
D) İnaktif aşı ile canlı aşı herhangi bir zaman aralığında yapılabilir.
E) İki veya daha fazla canlı aşı aynı anda yapılabilir.

64 - A
Son dönemlerde TUS ve YDUS sınavında aşıların genel özellikleri sıkça sorulmaktadır.
İki canlı aşı aynı anda ya da 1 ay araile yapılır. Ancak ağızdan verilen iki canlı aşı aynı anda yapılmaz. Farklı yollardan deseydik oza-
man yapılırdı. Örnek: Oral Polio aşısı ile kızamık aynı anda yapılabilir.
• Aynı günde canlı veya ölü birden fazla aşılama yapılabilir. Farklı ölü aşıların ardışık uygulamasında bir sakınca yok iken
farklı canlı aşıların (MMR ve suçiçeği) en az 1 ay arayla uygulanması gerekir
• Canlı virüs aşıları (kızamık) tüberkülin deri testini bozar. Aynı gün veya 5-6 hafta arayla yapılmalıdır.
• Aynı ekstremiteye birden çok aşı yapılacaksa an az 2 cm mesafe olmalıdır.
• Atlanmış aşılama durumunda tekrar başlamaya gerek yoktur, kalınan yerden devam edilir.

www.tusem.com.tr 88
Klinik Bilimler / T 51 - 3

• Bilinmeyen ya da emin olunamadığı durumlarda; Bu kişiler hastalığa yatkın kabul edilip uygun aşılama yapılmalıdır. Bağı-
şıklık kazanmış kişiye tekrar MMR, suçiçeği, Hib, hepatit B veya polio aşısı yapılmasının kontrendikasyonu yoktur. Yedi yaş
üzerinde DBT yerine Td aşısı yapılmalıdır.
• Aşı güveni ve etkili olmakla birlikte hiçbir aşının tam koruyuculuk garantisi yoktur.

65. İki yaşında erkek hasta ateş ve döküntü şikâyeti ile ailesi tarafından acile getiriliyor. Fizik muayenesinde genel durumu kötü,
bilinci letarjik, tansiyon alınamıyor, kapiller dolum zamanı 3 saniye. Ön planda meningokoksemi düşünlüyor. Damar yolu açı-
larak, serum fizyolojik 10cc/kg i.v bolus yapılıyor. Entübe edilerek yoğun bakım servisine alınıyor. Kültürleri alınarak seftriak-
son başlanan hastanın tam kan sayımında trombositopeni, lökopeni, kan gazında metabolik asidozu saptanıyor. Konvüzyonu
olması nedeniyle lomber ponksiyon yapılan hastada menenjit saptanıyor.
Bu hastada aşağıdakilerden hangisi kötü prognostik kriter değildir?
A) Lökopeni
B) Trombositopeni
C) Nöbet
D) Asidoz
E) Menenjit

65 - E
Aksi ispatlanana kadar ateş+döküntülü bir çocukta meningokoksemi düşünülmelidir.
Meningokoksemi fulminant seyirde ateş dışında bir bulgu yokluğunda hızla saatler içinde septik şok gelişir. Septik şok belirgin
peteşi, purpura (purpura fulminans), hipotansiyon, DİK, asidoz, adrenal kanama, böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve koma ile
karakterizedir. Menenjit var veya yoktur. DİK’e bağlı fokal cilt enfarktları, vasküler epifizyel nekroz-büyüme geriliği, purpura fulmi-
nansa bağlı kuru gangren ve ampütasyonlar görülebilir.

Başvuru sırasındaki kötü prognostik faktörler


• Hipotermi, ekstremize hiperpireksisi
• Hipotansiyon, şok
• Purpura fulminans
• Nöbet
• Lökopeni
• Trombositopeni
• Asidoz
• Kanda endotoksin ve TNF-alfa yüksekliği
• Başvurudan 12 saat öncesinde peteşi olması
• Menenjit olmaması
• Normal veya düşük ESH

66. Altı yaşındaki çocuk, 3 gün önce sol kolundan bir sokak köpeğinin ısırması nedeniyle getiriliyor. Daha önce bilinen bir sağlık
sorunu olmayan çocuğun hiç kuduz aşısı olmadığı öğreniliyor.
Bu çocukla ilgili en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sadece kuduz aşısı yara çevresine yapılır.
B) Sadece kuduz aşısı sağ deltoid kasa yapılır.
C) Kuduz aşısı ve kuduz immünoglobulini yara çevresine uygulanır.
D) Kuduz aşısı sağ deltoid kasa yapılır, yara çevresine kuduz immünoglobulini uygulanır.
E) Sadece sabunlu su ile yıkamak yeterlidir

89 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

66 - D
Kuduz aşısı her yönüyle bilinmeli. Son sınavların fiks sorularından oldu. Bilinmesi gerekenler. Kimlere aşı yapılır, kaç doz nereye
yapılır, immünglobulin yapılması gereken durumlar.
Kedi, köpek, at, eşşek, yarasa gibi hayvanların salgıları ile bulaşır. Kuş, fare, yılan, tavşan gibi hayvanlardan bulaşmaz.
• Temas sonrası ısırık bölgesi sabunlu su ile yıkanır
• İlk 24 saatte yarısı ısırık bölgesine, yarısı göbek çevresine HRIG yapılır
• 0, 3, 7, 14. günlerde toplam 4 doz 1 ml deltoide i.m aşı, aşılanmamışlara
• Daha önce aşılanana ise 0 ve 3. Günlerde toplam 2 doz aşı ve IG yapılmaz
• Temas öncesi profilaksi 3 doz (0, 7, 21 veya 28 veteriner…)
• Kan ile temas ta aşı gerekmez, gebeye yapılabilir

67. Ülkemizde yenidoğan döneminde taranan hastalıklar ile ilgili hangisi doğru değildir?
A) Kalça muayenesi zorunludur
B) Konjenital hipotiroidi için TSH taranır
C) Kistik fibrozis için taramada klor bakılır
D) Oto akustik işitme testi yapılır
E) Fenilketonüri için fenil alanin düzeyi bakılır

67 - C
Ülkemizde tarama testi olarak alınan topuk kanında 4 hastalık bakılmaktadır. Otoakustik işitme testi ve kalça muayeneside zorun-
ludur. Konjenital hipotiroidi için TSH, Kistik fibrozis için taramada “İmmün rekatif tripsinojen”, Fenilketonüri için fenil alanin düzeyi
ve Biotinidaz aktivitesi bakılır. Yakın bir gelecekte konjenital adrenal hiperplazi taraması ve her bebeğe TANDEM MS tetkiki tarama
olarak yapılacağını umuyoruz

68. Aralarında akrabalık olmayan anneden zamanında 3100 g olarak normal spontan vajinal yol ile doğan 2 aylık kız bebek, hare-
ketlerinde azalma ve gevşeklik nedeniyle getiriliyor. Postnatal adaptasyon sorunu olmamış. Bebeğin şikâyetlerin doğumdan
sonra da olduğu ancak hastaneye getirilmediği ifade ediliyor. Fizik muayenesinde göz takibi normal, belirgin hipoton, dilde
fasikülasyon olduğu ve derin tendon reflekslerinin alınamadığı saptanıyor.
Serum kreatin kinaz değeri normal olan bu hasta için en olası tanı ve tanısal inceleme aşağıdakilerden hangisidir?
A) Duchenne musküler distrofi – Distrofin geni
B) Konjenital yapısal miyopati - Kas biyopsisi
C) Konjenital miyotonik distrofi - CTG tekrarı
D) Spinal musküler atrofi - SMN1 gen analizi
E) Konjenital miyastenik sendromlar -Elektromiyografi

68 - D
SPİNAL MUSKULER ATROFİLER (SMA)
Kas zayıflığı ve hipotoni ‘ye neden olurlar. Proksimal kaslarları tutarlar. Genellikle otozomal resesif kalıtırlar. Dört tipi vardır. Tip 0
ağır fetal formdur, çok nadirdir. SMA’ların %25’ini Tip 1, %25’ini tip 3, %50’sini tip 2 oluşturur. Fasikülasyonlar kas devervasyonu-
nun spesifik klinik bulgusudur. Miyaljiler SMA’nın özelliği değildir. Kalp kası tutulmaz. Zekâ normaldir.
Laboratuvar ve tanı
CK normal veya yüzler seviyesinde artmıştır. (binler seviyesinde olmaz)
EMG son evrelerdeki hafif yavaşlama dışında motor ileti normaldir (periferik nöropatiden ayrımda çok önemli!), kas denervasyo-
nunun diğer paternlerini gösterebilir.
Moleküler DNA problarıyla (SMN geni için) kesin tanı kan, kas veya koryon villus örneklerinde konur.

www.tusem.com.tr 90
Klinik Bilimler / T 51 - 3

69. Aşağıdakilerden hangisi Aicardi Sendromunun özelliklerinden birisi değildir?


A) Vertebra anomalileri
B) Dirençli konvüzyonlar
C) Optik disk patolojisi
D) Katarakt
E) Korpus kallozum agenezisi

69 - D
Aicardi sendromu: Sadece kızlarda görülen, korpus kallosum agenezisi ile birlikte diğer organları etkileyen bir hastalıktır. Ağır MR,
dirençli konvülziyonlar, vertebra anomalileri (hemivertebra) ve retina anormallikleri, optik disk kolobomu görülür.

70. Aşağıdakilerden hangisi herediter kemik iliği yetmezliği hastalıklarından değildir?


A) Seckel sendromu
B) Retiküler disgenezi
C) Noonan sendomu
D) Schimke immünosseöz displazi
E) Kriptik diskeratosis konjenita

70 - E
Daha önce benzeri TUS sınavında çıkmıştı. Kemik iliği yetmezliğinin herediter nedenleri bilinmeli.

Çocuklarda Herediter pansitopeni nedenleri


• Fankoni anemisi (en sık) • Dubowitz sendromu
• Diskeratosis konjenita • Seckel sendromu
• Scwachman-Diamond sendromu • Retiküler disgenesis
• Konjenital amegakaryositik trombositopeni • Schimke immüno-ossöz displazi
• Diğer genetik sendromlar • Familyal aplastik anemiler (Fanconi dışı)
• Down sendromu • Saç-kıkırdak hipoplazisi
• Dubowitz sendromu • Pearson sendromu
• Noonan sendromu

71. Üç yaşındaki kız çocuk doğduğundan beri devam eden ishal ve sık enfeksiyon geçirme şikayeti ile getiriliyor. Hastanın fizik
muayenesinde boyunun % 3 persantilin altında olduğu, hepatomegali, bifid başparmak ve ağızda çok sayıda çürük diş tespit
ediliyor. Laboratuvar incelemede pansitopeni, kemik yaşı geriliği ve metafizyel displazi saptanıyor.
Yukarıdaki hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dubowitz sendromu
B) Seckel sendromu
C) Fanconi anemisi
D) Shwachmann-Diamond sendromu
E) Dlskeratozis konjenita

71 - D
Shwachman-Diamond sendromu OR geçişli, yağlı transformasyon ve atrofi ile pankreas yetmezliği, anemi, trombositopeni, meta-
fiz disostozisi, kemik iliğinde ise lösemik transformasyonun eşlik ettiği hiposellüler durum görülmektedir.

91 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

72. Üç yaşındaki çocuk tekrarlayan yaygın dermatlt, çok idrar yapma ve birçok kez antibiyotik kullanmasına rağmen düzelmeyen
pürülan kulak enfeksiyonu şikayeti ile başvuruyor. Fizik muayenesinde büyüme geriliği, yaygın lenfadenopati ve hepatosple-
nomegali saptanıyor.
Kraniyal kemiklerinde litik lezyonlar saptanan çocukta aşağıdakilerden hangisi öncelikjle düşünülmelidir?
A) Osteosarkom
B) Langerhans hücreli hİstİyositoz
C) Makrofaj aktıvasyon sendromu
D) Didmoad sendromu
E) Akut lenfoblastik lösemi

72 - B
HİSTİOSİTOZİS SENDROMLARI
Kemik iliği orjinli monosit-makrofaj grubundan hücrelerin belirgin proliferasyonu ve birikimi ile karakterize bir grup hastalıktır.

SINIF I HİSTİYOSİTOZLAR (LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİYOSİTOZ-LHH)


• Eozinofilik granülom (kemiğin soliter lezyonu) Hand-Schüller-Christian hastalığı ve Letterer-Siewe hastalığını içerir. Anti-
jen sunan langerhans hücrelerinin klonal proliferasyonudur.
• Kesin tanı langerhans hücreleri stoplazmasında Birbeck granüllerinin veya hücrede CD207 ekspresyonu veya CD1a pozi-
tifliğinin gösterilmesi ile konur.

Klinik özellikleri
İskelet lezyonu (%80)
• En sık kafatası kemiği, uzun kemikler, spinal kolon ve pelvis tutulur.
• Yassı ve uzun kemiklerde kenarları keskin sınırlar ile belirgin osteolitik lezyonlar yapar.
• Yük taşıyan uzun kemiklerde patalojik kırıklar görülebilir.
• Mastoid bölgede destrüksiyon kronik akıntılı kulak enfeksiyonu ile birlikte olabilir.
Cilt tutulmu (%50)
• Seberoik dermatit (skalp, pişik bölgesi, aksiller, posterior aurikular) şeklindedir
• Hemorajik rash (trombositopeni olmadan peteşiyal veya hemorajik lezyon)
Diğer
• Lenfadenopati (%33), Hepatomegali (%20-sarılık, asit, fibrozis, siroz), Bilateral Ekzoftalmi, diş etlerine de infiltrasyon,
pulmoner infiltrasyonlar (%15-fibrozis, dissemine nodüler lezyon).
• Büyüme geriliği, diabetes incipitus (Hipofizo-hipotalamik fonksiyon bozukluğu)
• Ateş, kilo kaybı halsizlik, irritabilite, gelişme geriliği (Multisistemik tutulum)
• Kemik iliği yetmezliği (anemi, trombositopeni)
• MSS tutulumu (Yıllar sonra ortaya çıkan geç bulgudur)

73. 30 yaşında erkek hasta motosiklet kazası sonrası acil splenektomi yapğılmış ve bu süreç içerisinde 1000 ml kan kaybettiği
tahmin edilmektedir.
Hastaya resusitasyon amaçlı hangi yaklaşım uygun olacaktır?
A) Kaybın 3 katı oranında Ringer Laktat vermek
B) Kaybın 3 katı oranında % 5 dextroz vermek
C) Kaybın 3 katı oranında %0.9 NaCl vermek
D) 1:1:1 oranında eritrosit/TDP/trombosit vermek
E) Kayıp oranı kadar sentetik kolloid sıvı vermek

www.tusem.com.tr 92
Klinik Bilimler / T 51 - 3

73 - A
Normal salin ve laktatlı ringer solüsyonları isotonik solüsyon olarak kabul edilirler, her ikisi de kan kaybının 3 katı oranında verile-
bilir ancak, %0.9 Nacl metabolik asidoza neden olabilir. Masif transfüzyon prrotokolübu hastadaki kayıp düşünüldüğünde gerekli
değildir. Genel olarak 1500 ml kam kaybı ile beraber şok bulguları gelişmeye başlayan hastalarda düşünülmelidir. % 5 dextroz saf
sudur ve hastada dilusyonel elektrolit bozukluklarına yol açabilir. Sentetik kolloidler 1:1 oranında verilebilir ancak, kristalloid sıvı-
lara üstünlüğü tartışmalıdır ve potansiyel yan etkilerinden dolayı önerilmez.

74. Özefagus karsinomu nedeniyle Ivor Levis ameliyatı yapılan hastada post 1. Gün idrar çıkışı 20 ml/saat ve potasyum seviyesi
6.1 mEq/L tespit ediliyor.
Aşağıdakilerden hangi seçenek serum potasyum seviyesinin düşürmeden hiperpotaseminin etkilerini ortadan kaldırır?
A) Kayekselat
B) Na bikarbonat
C) Ca glukonat
D) İnsulın
E) Furosemid

74 - C
Hiperpotasemide tedavi:
• Yeterli idrar çıkarmayan hastaya K+ verilmemelidir. Masif kan verilecekse banka kanı değil, taze kan verilmelidir.
Tedavide;
Potasyum Uzaklaştırılması:
Kayeksalat: Oral verilecekse 50-100 ml %20 sorbitol içinde 15-30 gr
Suppozituar formu 200ml %20 sorbitol içinde 50 gr
Dializ
Hücre içine geçiş:
İnsülin: İnsülin, %10-20 Glikoz içinde verilir. Her 5 gm Glikoz için 1 Ü İnsülin konmalıdır.
NaHCO3 (%3-5’lik NaCl sol saatte 200 ml hızla verilir.)
Kardiak etki nötralizasyonu
CaCl, Ca-glukonat %10’luk Calcium gluconat 10-30 ml 1 saat süreyle infüze edilir. Serum potasyum seviyelerini etilemez ancak
hiperpotaseminin myokardial etkilerini engeller.

75. Uzun süreli açlıkla ilgili metabolik değişikliklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Hastalarda kortizol düzeyleri giderek artar
B) Beyin keton cisimlerini kullanmaya başla
C) Proteoliz giderek geriler
D) Karaciğerde ketogenez başlar
E) Glikoneogenez azalır

93 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

75 - A
UZAMIŞ AÇLIK
• Stres hormon cevabı geriler, kortizol düzeyi düşer.
• Karaciğerde ketogenez başlar.
• Miyokard, beyin, renal hücreler, iskelet kasları enerji kaynağı olarak keton cisimleri ve serbest yağ asitlerini kullanmaya
başlar. Keton cisimleri pirüvat dehidrogenazı inhibe ederek glukoz kullanımını azaltır.
• KC keton cisimlerini enerji kaynağı olarak kullanamaz.
• Beyin 24. günden sonra primer enerji kaynağı olarak keton cisimleri kullanır.
• Uzamış açlıkta böbrekler glutamin ve glutamat metabolizması sayesinde primer glukoneogenez organı haline gelebilir.
• Proteoliz 20 gr/gün seviyesine, idrar N atımı 2-5 gr/gün seviyesine düşer.
• Glikoliz ve glukoneogenez azalır.

76. Anestezi altındaki bir hastada hemolitik reaksiyon geliştiğini gösteren en karakteristik bulgu hangisidir?
A) Transfüzyon bölgesinde hiperemi-ateş
B) Generalize ürtiker- ateş
C) Oligüri-hematüri
D) Ateş-taşikardi
E) Hipotansiyon-difüz kanama

76 - E
Akut hemolitik reaksiyon AB0-uyumsuz kan verilmesiyle gelişir ve olguların %6’sında fatal seyreder.
Laboratuar hata veya yanlış kan grubunun verilmesiyle olur.
Akut hemolitik reaksiyon kırmızı kan hucrelerinin intravaskuler yıkılması ve sonrasında hemoglobinemi ve hemoglobinuri ile karak-
terizedir. DIC le sonuçlanabilir. (Faktör XII aktivasyonuyla)
Plazmadaki serbest hemoglobin akut bobrek yetmezliğine neden olabilir.
Hasta uyanıksa en sık gorulen bulglar transfuzyon bolgesinde ağrı, yuzde kızarma, sırt ağrısı ve goğus ağrısıdır. Ateş, respiratuar
distres, hipotansiyon ve taşikardi gorulur.
Anestezi altındaki hastada diffuz kanama ve hipotansiyon şüphe uyandıran bulgulardır.
Gecikmiş hemolitik transfuzyon reaksiyonu transfuzyondan sonra 2–10 gun arasında gorulur; ekstravaskuler hemoliz, hafif anemi
ve indirekt (ankonjuge) hiperbilirubinemi ile karakterizedir. Hastanın transfuzyon esnasında duşuk olan antikor titresi transfuzyon
sonrası hafıza cevapla artınca oluşur. Non-AB0 antijenlere karşı olan reaksiyon retikuloendotelyal sistem tarafından yapılan IgG nin
rol aldığı bir reaksiyondur.

77. 65 yaşında kadın hasta sigmoid kolon obstrüksiyonu ve sonrası tümör perforasyonu ile acil ameliyata alınmış ve sol kolon
rezeksiyonu ve Hartmann kolostomi yapılmıştır. Beslenme ihtiyacı olan ve enteral intoleransı olan hastaya TPN başlanmış
fakat postoperatif 2. Haftada hastada diare, yara yeri bölgesininnde minimal iyileşme, tat kaybı, saç dökülmesi ve ağız çevresi
raşlar gelişmiştir.
Bu hastadaki duruma neden olan en olası neden hangisidir?
A) Esansiyel yağ asidi eksikliği
B) Demir eksikiği
C) Çinko eksikliği
D) Krom eksiliği
E) Selenyum eksikliği

www.tusem.com.tr 94
Klinik Bilimler / T 51 - 3

77 - C
En sık görülen eser element eksikliği çinko eksikliğidir.
Ca Demans, ensefalopati, tetani
Fosfor Mental değişiklikler, hemoliz, parestezi
Potasyum Paralitik ileus, tatani, aritmiler, solunum yetmezliği
Mg Hipokalsemi, hipokalemi, kas spazmları, malarbsorbsiyon
Liyot Guatr
Demir Hipokrom-mikrositik anemi
Bakır Hipokrom-mikrositik anemi (Fe verilmesine cevapsız), nötropeni, osteoporoz
Çinko Deri katlantılarında dermatit, fotofobi, gece körlüğü, yara iyileşmesinde bozulma, alopesi, ishal
Flor Akut klinik yoktur
Selenyum Kardiyomiyopati, miyalji, tırnak yatağında beyazlaşma
Krom Glukoz intoleransı, periferik nöropati
Kobalt Akut klinik yoktur
Molibden Baş ağrısı, gece körlüğü, letarji
Manganez Saçlarda incelme, kilo kaybı, dermatit

78. 30 paket/yıl sigara alışkanlığı olan 62 yaşında erkek hastaya obstruktif kolon kanseri nedeniyle acil subtototal kolektomi ve
kolostomi vyapılmıştır. Hastanın postoperatif 6 gününde ateş ve nefes darlığı gelişmiş, lokositoz tespit edilmiştir. Direkt AC
grafisinde akciğerlerde bilateral infiltrasyonlar görülmüştür. Pnomoni düşünülen hastada değişken şuur durumu gelişmesi
üzerine yoğun bakım servisine alınmıştır.
Aşağıdaki oluşabilecek hangi bulgu en olası erken septik şok bulgularındandır?
A) Respiratuar asidoz
B) Azalmış kardiyak debi
C) Artmış arterio-venoz oksijen içeriği
D) Hipoglisemi
E) Periferik vazodilatasyon

78 - E
• Vazokonstriksiyon, kanama, hipovolemi veya akut kalp yetmezliğiyle birlikte azalmış arteriyel basınca ve doku perfüzyo-
nuna tipik fizyolojik yanıttır. Ancak Septik şokta bu olmaz.
• Vazodilatör şok, dolaşımdaki inflamatuar aracılara ve hücrelere veya uzun süreli ve şiddetli hipoperfüzyona bir yanıt
olarak ortaya çıkan endotel ve vasküler işlev bozukluğudur.
• Vazodilatör şok, periferal vazodilatasyon ile sonuçlanan hipotansiyon ve vazopressörlerle tedaviye direnç ile karakterizedir.
• Vazodilatatör şokta hipotansiyon, vasküler düz kasın uygun şekilde daraltılamamasından kaynaklanır.
• Hipotansiyona rağmen plazma katekolamin seviyeleri yükselir ve vazodilatör şokta reninanjiyotensin sistemi aktive olur.
• Septik şok, vücudun, konakçı-mikrop dengesinin bozulmasına verdiği tepkinin bir yan ürünüdür, bu da invazif veya şiddet-
li lokal enfeksiyonla sonuçlanır.
• Bulgular, artmış kalp debisi, periferal vazodilatasyon, ateş, lökositoz, hiperglisemi ve taşikardiyi içerir. Septik şokta, vazo-
dilatör etkiler, kısmen, damar duvarındaki nitrik oksit sentazın (iNOS veya NOS2) indüklenebilir izoformunun regülasyo-
nuna bağlıdır.
• iNOS, uzun süreler için büyük miktarlarda nitrik oksit üretir.
• Ek olarak, endotel aktivasyonu veya yaralanması muhtemelen bir dereceye kadar vasküler disfonksiyona katkıda bulunur.

95 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Septik şokun erken döneminde; fizyolojik olarak hiperdinamik, hipermetabolik tablo hâkimdir. Erken dönemde artan stress hor-
monları (katekolaminler, kortizol vb.) bu tabloyu oluşturur. Mental değişiklikler, taşikardi, taşipneye bağlı respiratuar alkaloz, sıcak
ve pembe cilt, hiperglisemi beklenir. Mikrovaskuler düzeyde O2 nin dokulara sunumundaki bozukluk ve dokuların O 2 yi yeterince
kullanamamsı venoz tarafta bekleneden daha yüksek O2 saturasyonuna neden olur ki bu da azamış Arterio venöz O2 içeriğine
neden olur. Kalp debisi sempatik etkiyle artar.

79. 54 yaşında kadın hasta parsiyel hepatektomi sonrası postopertif 5. Günde ateşi yükseliyor.
Ek bir şikâyeti olmayan ve insizyon hattı normal olan hastada aşağıdaki nazokomiyal enfeksiyonlardan hangisinin görülme
olasılığı en fazladır?
A) Atelektazi
B) Pnomoni
C) Yara yeri enfeksiyonu
D) Intraabdminal abse
E) Üriner sistem enfeksiyonu

79 - E
• En sık nasokomial infeksiyon genito - üriner sistem infeksiyonlarıdır.
• Yoğun bakımlarda en sık infeksiyon Gr (-) nazokomial pnömoni (en sık aspirasyon nedeniyle gelişir). Aynı zamanda mor-
talitesi en yüksek nazokomiyel infeksiyondur.
• Postoperatif hastalarda en sık infeksiyon yara infeksiyonlarıdır.
• Nazokomial infeksiyonların önlenmesinde etkinliği ispatlanmış tek yöntem el yıkamadır.
Postoperatif yara infeksiyonlarının gelişmesinde en önemli etken kontamine eden mikroorganizmanın cinsi ve miktarıdır. Yara
infeksiyonlarının çoğunluğu endojen floradan kaynaklanır.
En sık etken etken S. aureustur ve en sık postoperatif 4-5. gün görülür. GİS ameliyatlarından sonra en sık etken ise E. coli’dir.

80. Abdominal travmalarla ilgili hangi ifade yanlıştır?


A) Çoğunluğu künt yaralanmalardır
B) Künt travmalı unstabil bir hastada FAST (Focused Assessment with Sonography in Trauma) sonucu sıvı varsa acil lapara-
tomi yapılmalıdır
C) Künt travmalı stabil bir hastada karın inceleme için ideal yöntem abdominal tomografidir
D) Penetran anterior yaralanmalı stabil hastada lokal yara incelemesi yapılmalıdır
E) Stabil karın anteirordan ateşli silah yaralanmalarında acil laparatomi yapılmalıdır

80 - A
Travma hastalarında penetran mekanizmalar künt travmadan daha fazladır.
USG
• Travmalı hastalarda il seçilecek görüntüleme yöntemidir.
• Bununla birlikte, FAST% 100 duyarlı değildir.
• FAST Morrison’un poşu, sol üst kadranda ve pelviste serbest intraperitoneal sıvıyı tanımlamak için kullanılır.
• Bu yöntem> 250 mL intraperitoneal sıvıyı tespit etmede hassas olsa da, kanama kaynağını güvenilir bir şekilde belirlemez
ve katı organ yaralanmalarını derecelendirmez.
• FAST muayenede sıvısı olan ve laparotomi için acil endikasyonları olmayan (hemodinamik açıdan stabil, peritoninitis
kanıtı olmayan) “pozitif FAST” olarak kabul edilen hastalar, yaralanmalarını ölçmek için BT taramasına tabi tutulur.

www.tusem.com.tr 96
Klinik Bilimler / T 51 - 3

BT
• Hemodinamisi stabil olmayan hastada kontrendikedir.
• Hemodinamisi stabil ve konservatif takip edilmesi planlanan hastalarda mutlaka yapılmalıdır.
• Parankimal organların değerlendirilmesinde çok duyarlı ancak içi boş organ yaralanmalarında daha az başarılıdır.
• Retroperitoneal yaralanmalar ve hematomların görüntülenmesinde EN BAŞARILI tetkiktir.
• Posteriordan olan yaralanmalarda oral, rektal ve iv kontrast verilerek BT çekilmeli
• Pelvis ve vertebra kırıklarında çok duyarlıdır.

81. 57 yaşında erkek hastaya kadavradan renal transplant planlanıyor. Ameliyat sırasında revaskülarizasyon sonrası böbrek şişi-
yor ve morarıyor.
Hiperakut rejeksiyon geliştiği düşünülen bu hastanın tedavisi ile ilgili hangi seçenek doğrudur?
A) Heparinizasyon
B) IV yüksek doz steroid
C) IV steroid+siklosporin
D) Renal arter kateterizasyonu
E) Hiperakut rejeksiyonuntedavisi yoktur.

81 - E
HİPERAKUT REJEKSİYON
• Vasküler anastomuz tamamlanıp, greft vaskülarizasyonundan hemen sonra dakikalar, bazen de saatler içinde gelişir (ilk
24 saatte/daima antikorlara bağlı)
• Hiperakut rejeksiyonda hedef antijenleri eksprese eden ENDOTEL, aktif rol oynuyor alıcıda bulunan, vericinin HLA anti-
jenlerine karşı gelişmiş, önceden var olan Ig G yapısında sitotoksik antikorların neden olduğu humoral immun yanıt söz
konusu (önceden duyarlaşma)
• Bu antikorların kaynağı, multiple gebelikler, geçirilmiş transplantasyonda oluşmuş HLA antikorları, kan transfüzyonu ile
ABO sistemine karşı gelişen antikorlar İRREVERSİBL’dır. Tedavisi yok.

82. Elektif laparaskopik kolesistektomi yapılan hastada komplikasyon gelişmiyor.


Yapılan ameliyat hangi yara sınıflamasına dahildir?
A) Class I /Temiz
B) Class ID/ Enfekte
C) Class II/ Temiz-kontamine
D) Class III / Kontamine
E) Class IV / Kirli

82 - C
TEMİZ YARALAR (CLASS I)
• Ameliyat alanında infeksiyon yoktur. Lümenli organlar açıl mamıştır ve sterilite bozulmamıştır. Ameliyat yarası sadece cilt-
teki mikroflora ile kontamine olabilir ki bu da önlenebilir. Cerrahideki tüm yaraların %75’i temiz yaralardır. Tiroid, meme,
sürrenal, varis ve diğer birçok vasküler ve nöroşirürjik ameliyatlar ile biyopsilerin büyük kısmı bu guruba girer. Sağlıklı
kişilerde, sterilitede bir arıza oluşmamışsa, bu tür cerrahi yaralarda beklenen infeksiyon oranı antibiyotik kullanılmasa
da-%1–2’nin altındadır.
• Class I D yaralar için de aynı koşullar geçerlidir, ama burada mesh, kalp kapağı ya da protez gibi bir malzeme kullanılmıştır.
Yara temizdir, ama infeksiyon gelişmesi felaketle sonuçlanacağından, tedbiren perioperatif antibiyotik profilaksisi uygu-
lanmalıdır.

97 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

TEMİZ-KONTAMİNE YARALAR (CLASS II)


• Gastrointestinal, genital, üriner ya da bronşial sistem, ameliyat sırasında açılmıştır.
• Ama açılan lümen, belirgin bir bakteryel kontaminasyona sebep olmamıştır.
• Gastrektomi, kolektomi, histerektomi... gibi ameliyatlar bu gruba girer.
• Antibiyotik profilaksisi yapılmazsa, beklenen cerrahi alan infeksiyon oranları kolesistektomi ve üst GİS ameliyatlarında
%2,1–9,5, kolon ameliyatlarında %4–14 civarındadır ve o nedenle bu grup ameliyatlarda perioperatif antibiyotik profi-
laksisi şarttır.

KONTAMİNE YARALAR (CLASS III)


• Ameliyat sırasında bir infekte boşluk veya ameliyat için hazırlanmamış lümenli bir organ açılmıştır veya sterilitede ciddi
bir aksama nedeniyle bakteryel kontaminasyon oluşmuştur.
• leus nedeniyle yapılan ameliyatlar da bu gruba girerler. Ameliyat başladığında belirgin bir infeksiyon ya da pürülan ko-
leksiyon görülmemiştir. Safra ameliyatı sırasında safra yollarından pürülan safra ile bölgenin kirlenmesi, kanser nede-
niyle ameliyat edilirken mide veya kolon muhtevasının karın boşluğuna yayılması sonucunda ameliyat yarası kontamine
olmuştur.
• Bu ameliyatlarda, beklenen cerrahi alan infeksiyon oranı %3,4–13,2 arasında değişir; o nedenle perioperatif antibiyotik
profilaksisi uygulanmalıdır.

KİRLİ YARALAR (CLASS IV)


• Tedavisi gecikmiş, nekrotik dokular içeren travmatik yaralar için ya da kontaminasyona sebep olmuş penetran yaralanma-
lar ile organ perforasyonları için yapılan ameliyatlar, kirli yaralardır.
• Perfore divertikülit veya apandisit ya da nekrotizan yumuşak doku infeksiyonları bu gruptadır.
• İnfeksiyon oranı profilaksi yapılmazsa %30–40, yapılırsa %3,1–12,8 civarındadır.
• Bu tip ameliyatlarda, “perioperatif antibiyotik profilaksisi” değil, “ciddi bir antibiyotik tedavisi” gereklidir.

83. 65 yaşında kadın hasta boynundaki pigmente lezyon nedeniyle polikliniğe gelmiştir. Lezyon sınırları irregüler, yüzeyden kaba-
rık ve koyu renkli yaklaşık 1 cm çapında idi. Hastaya yapılan insizyonel biyopsi sonucu malign melanoma ve kalınlığı 0.7 mm
şeklinde rapor edilmiştir. Hastaya geniş eksizyon planlanmıştır.
Bu lezyon için en az uygulanması gereken cerrahi sınır hangisidir?
A) 2 mm
B) 5 mm
C) 1 cm
D) 2 cm
E) 5 cm

83 - C
Malign Melanom görülme sıklığı açısından en sık cilt sonra göz sonrada GİS’de görülür. GİS içinde en sık görüldüğü bölge anal
kanal ve rektumdur. Oküler melanom yetişkinlerde en sık görülen intraoküler malign neoplazdır.
Deri kanserleri içinde prognozu en kötü olandır.

ERKEN MELANOM ABCDE KRİTERLERİ


1985 yılında New York Üniversitesi’nden dermatologlar, erken melanomun tanımlanmasında birinci basamak klinisyenleri ve
kişileri eğitmek için ABCD kısaltması (asimetri, sınır düzensizliği, renk varyeti, çap >6 mm) ilk kez geliştirdiler . 2004’te kriterler,
varolan bir nevüs üzerinde zamanla değişiklik yapılması ya da özellikle 40 yaşından büyük bireylerde yeni bir lezyon geliştirilmesi
de dahil olmak üzere değişimin temel konseptini dahil etmek için “E” (evrim) ilavesi ile arttırılmıştır.

www.tusem.com.tr 98
Klinik Bilimler / T 51 - 3

Süperfisyel Yayılan Tip


En sık görülen tiptir. Daha çok gövde ve üst eksteremitelerde görülür.

Akral Lentijinöz Tip


En az görülen tiptir. Siyahi ırktaki en sık gözlenen tiptir. Tırnak altı, avuç içi, ayak tabanı gibi uç noktalardan gelişir. Genellikle geç
evrelerde yakalandıkları için prognozları kötüdür.

Nodüler Tip
Erkenden vertikal büyüme eğiliminde olduğu için EN kötü prognozludur
Lentigo Maligna (Hutchinson’unmelanotik Çili)
En iyi prognozlu tiptir.

Temelde cerrahidir. Bütün şüpheli lezyonlara eksizyonel biyopsi yapılmalıdır. Rezeksiyon genişliği tartışmalı olmakla birlikte;

Malign Melanomda Önerilen Cerrahi Sınır Genişliği


Vertikal Derinlik Cerrahi Sınır
İn situ 0.5 cm
< 1 mm 1 cm
1-2 mm 1-2 cm *
>2-4 mm 2 cm
>4 mm 2 cm **

* 1 cm cerrahi sınır lokal rekürrens açısından hafif artmış risk taşır.


** Cerrahi sınır 2 cm üzerinde olduğunda, yararlı olduğuna dair kanıt yoktur. Lokal nüks ihtimali yüksek olanlarda daha geniş ek-
sizyon düşünülebilir.

84. Tümör belirteçleriyle ilgili ifadelerden hangisi doğrudur?


A) CEA (Karsinoembriyonik antijen), kolon karsinomu tanısında kullanılan bir belirteçtir
B) Hepatosellüler karsinomlu hastalarda yüksek AFP (Alfa feto protein) düzeyleri ve tümör boyıtu arasında korelasyon vardır
C) CA 19-9 (Karbonhidrat antijen 19.9) pankreas kanseri tanısında kullanılan en sık tümör belirtecidir
D) Radikal prostatektomi sonrası PSA (Prostat Spesifik Antijen)düzeyleri 24 saat içinde normale iner
E) CA 125 (Karbonhidrat antijen 125) over kanserinde tarama amaçlı en sık kullanılan tümör belirtecidir.

99 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

84 - B
CEA özellikle kolon ve rektum kanserlerinin prognoz belirlenmesinde ve takipte (relaps değerlendirmede) kullanılırlar. En çok
hepatik ve retroperitenoal metastazlarda sensitiftir (pulmoner ve peritoneal metastazlarda daha az duyarlı) Tanısal anlamda
kullanımı önerilmez.
Hepatosellüler karsinomlu hastalarda Alfa feto protein düzeyleri hastalığın hem tanısında, ttakibinde ve hem de prognoz be-
lirlemede kullanılır. Özellikle yükselen düzeyleri ve tümör boyıtu arasında korelasyon vardır ve yüksek düzeyler kötü prognozla
tanımlanır.
CA 19-9 pankreas kanserinde sıklıkla düzeyi yükselen bir belirteç olmasına rağmen, tanısal değildir, ancak prognoz tahmininde
kullanılabilir.
Radikal prostatektomi sonrası PSA düzeyleri haftalar içinde normale iner.
CA 125 over kanserinde tarama amaçlı kullanılmaz, prognoz ve tedaviye yanıtı değerlendirmede kullanılır.

85. 47 yaşında Romatoid artrit nedeniyle yoğun NSAID kullanımı hikâyesi olan hasta 24 saat öncesinde gelişen ani başlangıçlı
karın ağrısının giderek kötüleşesi nedeniyle acil servise başvuruyor. Hastada cerrahi akut karın bulguları olması üzerine hasta
ameliyata alınıyor. Eksplorasyonda perfore duodenal ülser tespit ediliyor. Batın içi yoğun intestinal sıvı içeriyordu.
Bu hasta için en uygun seçenek aşağıdakilerden hangisidir?
A) Subtotal gastrektomi+Billroth I rekonstrüksiyon
B) Subtotal gastrektomi+Billroth II rekonstruksiyon
C) Selektif Vagotomi pyloroplasti
D) Omental patch ile primer onarım
E) Highly selective vagotomi

85 - D
Hastada perforasyon üzerinde çok zaman geçmesi ve batın içinin kirli olması radikal operasyonlar için risk oluşturur. Bu tip hasta-
larda, perfore alanın primer suturasyonu (omental yama ile) önerilir.

86. 38 yaşında erkek hasta, bir gün önce futbol oynarken sağ alt kadranda giderek artan bir ağrı olduğunu belirtiyor. Hastada
WBC 14,000 /mm3, iştahsızlık ve bulantı olduğunu ifade edn hastanın FM de sağ alt kadranda hassasiyet ve muskuler defans
olduğu ve ayrıca kitle izlenimi düşündüren bulgular saptanıyor. USG’de abdominal duvarda kitle görüntüsü tespit ediliyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Plastrone apandisit
B) İnkarsere spigelian herni
C) Rektus kılıfı hematomu
D) Omentum torsiyonu
E) Desmoid tümör

86 - C
REKTUS KILIFI HEMATOMU
• Öyküde travma, kuvvetli öksürük, hapşırma, ağır kaldırma vardır.
• Yaşlılarda ve antikoagülan tedavi alan hastalarda spontan olarak da oluşabilir.
• Hastalar ani başlayan tek taraflı karın ağrısından yakınır. Ağrı rektus kaslarının kasılması ile artar. Rektus kasında ağrılı bir
kitle palpe edilebilir.
• Fothergill’s bulgusu: Rektus kaslarının kasılmasına rağmen palpe edilebilen abdominal kitleyi tanımlar. Rektus hematomu
için tipiktir.

www.tusem.com.tr 100
Klinik Bilimler / T 51 - 3

• Kan sayımı, koagülasyon testleri yapılmalıdır.


• Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi tanı için yönlendiricidir.
• Küçük, tek taraflı ve stabil hematomların izlenmesi uygundur.
• Bilateral ya da büyük hematomları olan hastaların hastaneye yatırılması, gerekli hallerde kan transfüzyonu ve koagülas-
yon faktörlerinin yerine konması gereklidir.
• Hematom büyür, serbest kanama olur ya da hastanın durumu bozulur ise anjiyografik embolizasyon düşünülmelidir.
Anjiyografik embolizasyon başarısız olduğunda ya da hastada hemodinamik instabilite ortaya çıktığında cerrahi tedavi
düşünülmelidir.

87. 59 yaşında kronik alkolizm hikâyesi olan hastadakronik pankreatit atağını takiben hematemez gelişiyor. Endoskopi ile mideye
sınırlı gastrik varisler tespit ediliyor. Karaciğer fonksiyon testleri normal bulunan hastanın Karaciğer yetmezliğine ait bulgu
tespit edilmedi. Ultrasonda portal akım normal bulunurken splenik vende tromboz tespit edildi. Hastada band ligasyonu ile
kanama kontrol altına anmasına rağmen takipte yeniden kanama başladı.
Endoskopik olarak başarılı olunamayan astaya sonraki en uygun yaklaşım hangisidir?
A) Cerrahi portokaval şant
B) TIPS (Transjuguler intrahepatik portosistemik şant)
C) Sengstaken Blakemore tüp
D) Splenektomi
E) Vazopressin infüzyonu

87 - D
Splenik ven trombozu (sol taraflı portal HT): Portal venöz tromboz etiyolojisine ek olarak pankreatit, psödokist, travma, kanser
neden olabilir. Portomezenterik venöz sistemin diğer bölgelerinde portal venöz basınç normaldir. İzole gastrik (fundus – korpus
yerleşimli) varisler gelişir, splenektomi ile kolayca tedavi edilir. Splenektomi endikasyonu olan tek portal HT nedenidir.
TIPS (Transjuguler intrahepatik portosistemik şant): Portal dekompresyon yapar (%95 başarılı). 1-1.5 yıl içinde tıkanma olasılığı çok
yüksektir. Hastalara transpantasyon için bekleme süresi sağlar. Non-selektif şant gibi çalışır. Ensefelopati varsa kullanılmaz (%30
ensefelopati yapar). Asit tedavisinde çok etkilidir. En sık transplantasyon için sıra bekleyen hastalarda kana- manın önlenmesi
amacıyla kullanılır.

88. 55 yaşında erkek hasta sağ kasık bölgesinde yaklaşık 1 yıldır şişlik yakınması ile geliyor. Hastada indirekt ingüinal herni sapta-
nıyor.
Bu hastanın takiplerinde hangi durumda acil cerrahi gerekir?
A) Hernie organların skrotuma inmesi
B) İnkarserasyon gelişmesi
C) Kontralateral kasıkta da herni gelişmesi
D) Yürürken kötüleşen ağrı gelişmesi
E) Pantolon herni gelişmesi

88 - B
Karın duvarı fıtıklarının %75’i kasıkta meydana gelir.
• Yaşam boyunca inguinal fıtık oluşma riski erkeklerde %27, kadınlarda %3’tür.
• Kasık fıtığı onarımlarından %90’ı erkeklere, %10’u kadınlara uygulanmaktadır.
• Erkeklerde yaşamın ilk yılı ve 40 yaş sonrası insidans artar.
• 25 ila 34 yaş arasındakilerin yaşam boyu prevalans oranı %15 iken, 75 yaş ve üzerindekiler bu oran %47’dir.

101 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

• Femoral fıtıkların %70’i kadınlarda görülür, fakat inguinal fıtıklar femoral fıtıklardan 5 kat daha yaygındır.
• Kasık fıtıklarının kadınlarda ve erkeklerde en yaygın alt tipi indirek inguinal kasık fıtığıdır. Hastada inkarserasyon gelişmesi
strangulasyon riski nedeniyle acil cerrahi gerektirir. Non-operatif strateji; İnguinal fıtıkların definitif tedavisi cerrahi ona-
rımdır, ancak bir grup hastada ameliyat gerekmeyebilir.
• Hastanın ameliyat riski kabul edilemez durumda olduğunda elektif cerrahi, durum düzelinceye kadar ertelenmeli ve
ameliyat acil durumlar için düşünülmelidir.
• Her ne kadar tedavi edilmeyen inguinal fıtıkların doğal gidişi kötü olarak tanımlanmışsa da, asemptomatik popülasyonda
inkarserasyon ve strangülasyon oranları düşüktür.

89. 30 yaşında erkek hastada hipertansiyon etyolojiye yönelik araştırma yapılırken plazma metanefrin yüksekliği ile beraber
adrenalde kitle tespit ediliyor.
Aile hikâyesinin sağlıklı alınamadığı bu hastada aşağıdaki kalıtsal sendromlardan hangisinin görülmesi beklenmez?
A) MEN 2 A
B) MEN 2 B
C) Von Hippell Lindau hastalığı
D) Norofibroatozis tip I
E) Cowden sendromu

89 - E
• MEN-2A ve 2B’de %50 oranında görülür (OD, RET onkogen mutasyonu varlığı).
• Van Hippel Lindau hastalığıda (retinal anjiom, SSS hemanjioblastom, renal kist ve kanser, pankreatik kist, epididimal
kistadenom) OD kalıtılır ve FEO %14 oranında görülür.
• Nörofibromatozis (NF) tip 1 ve diğer nöroektodermal tümörlerde (Struge-Weber sendromu, tuberoz skleroz), Carney’s
sendromu (mide leomyosarkom, ekstraadrenal paraganglioma, pulmoner kondroma), MEN-1 sendrom, familyal para-
ganglioma ve FEO sendromu (süksinil dehidrogenaz gen mutasyonları) görüldüğü diğer sendromlardır.
• Klasik triad; baş ağrısı, çarpıntı, terlemedir. Anksiyete, huzursuzluk, parestezi, flushing, göğüs ağrısı, nefes darlığı, karın
ağrısı, bulantı, kusma, MI, SVO görülebilen diğer bulgulardır.

90. 42 yaşında erkek hastaya 1 yıl önce çalıdan böbrek transplantasyonu uygulanmış ve kontrollerinde böbrek fonksiyonları
açısından olumlu sonuçlar alınmasına rağmen hastada transplantasyon öncesi yüksek seyreden Ca++ seviyeleri halen yük-
sekliğini korumaktadır.
Bu hastaida etyolojiyi anlamak için en uygun tetkik nedir?
A) Üriner Ca++ bakılması
B) 24 saat Ca++ creatinin klirensine bakılması
C) 99mTc sestamibi scan
D) Boyun BT
E) Renal parankimal biyopsi

90 - C
TERSIYER HIPERPARATIROIDIZM
• Tersiyer hiperparatiroidizm; sekonder hiperparatiroidizmin devamı olarak gelişir.
• En sık olarak böbrek transplantasyonu yapılmış kronik böbrek yetmezliklii hastalarda görülür.
• Tedavide 12 ay kadar beklenir nadiren cerrahi gerekir.
• SESTAMIBI SİNTİGRAFİ PREOPERATİF LOKALİZASYON İÇİN EN GEÇERLİ YÖNTEM OLARAK KABUL EDİLİR.

www.tusem.com.tr 102
Klinik Bilimler / T 51 - 3

91. 40 yaşında kadın hastaya 2 yıl önce foliküler lezyon nedeniyle sol lobektomi yapılmış. Kontrollrrde sağ lobad yeni nodül
tespit edilmiş ve İİAB şüpheli malign şeklinde raporlanmıtır. Hastaya tamamlayıcı tiroidektomi yapılmış. Postoperatif birkaç
saat sonra hastanın boyun kısmında giderek artan şişlik, nefes darlığı, striditor gelişmiş ve hasta acil orotrakeal entübasyon
yaılmıştır.
Bu aşmadan sonra hastaya yapılması en uygun yöntem hangisidir?
A) Yara yeri eksplorasyou
B) Laringoskopik Vokal kord muayenesi
C) IV Ca++ replasmanı
D) Yüksek doz steroid ve sıvı tedavisi
E) Yüksek doz tiroid hormon replasmanı

91 - A
• Kanama %0.5-2
• Enfeksiyon %1-3
• Geçici vokal kord paralizisi %2-8
• Kalıcı vokal kord paralizi %1-2
• Geçici hipopara roidi %2-10
• Kalıcı hipoparatiroidi %1-2
• Kesi ile ilgili problemeler %2-5

Hastada solunum zorluğunun ameliyattan sonra kademeli olarak artması ve boyun bölgesinde şişlik, yara bölgesindeki bir hema-
tomu düşündürür ve dekomprese edilmesi gerekir.

Sinir Klinik
Nervus laryngeus Superior
Eksternal dalı (Galli – Curci) motor Ses kalitesinde bozulma – roaring
İnternal Dalı – Duyu Epiglot refleksi kaybı
Nervus Laryngeus İnferior (Recurrent sinir) Vokal kord hareket bozukluğu (Ses kısıklığı / Solunum zorluğu
Servikal sempatik trunk Horner sendromu

92. 65 yaşında kadın hasta meme karsinomu nedeiyle adjuvan kemoterapi almakta iken dizüri ve hematüri gelişiyor.
Hemorajik sistit düşünülen hastada aşağıdaki ajanlardan hangisinin bu şikâyete neden olma olasığı daha fazladır?
A) 5 Fluorouracil
B) Cisplatin
C) Siklofosfamid
D) Doksorubicin
E) Bleomisin

92 - C
Siklofosfamid birçok malignitede kullanılabilen alkkalleyici ajanlardandır. Major yan etkisi hemorajik sistittir.
Bleomisin --------- pulmoner fibrozis
Doksorubicin --------- Kardiyomyopati
Cisplatin ---------- Ototoksisite, norotoksisite, nefrotoksisite
5 Fluorouracil --------- Mukozit, dermatit

103 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

93. 45 yaşında erkek hastada endoskopi sırasında mide distalindeki lezyondan yapılan biyopsi sonucu ‘’ low-grade mucosa-as-
sociated lymphoid tissue (MALT) lymphoma’’ şeklinde raporlanıyor. Hastaya apılan BT de, göğüs, abdomen ve pelvis büyü-
mümş lenf nodları adına ve uzak metastaz adına inceleniyor ve normal bulunuyor.
Bu hasta için sonraki en uygun yöntem nedir?
A) Total gastrektomi+D 2 diseksiyon
B) Subtotal gastrektomi+D 2 diseksiyon
C) Kemoterapi
D) Kemoradyoterapi
E) Uygun antibiyotiklerle tedavi

93 - E
MİDE LENFOMASI
• Mide malignitelerinin %4’ünü oluşturur.
• Non-Hodgkin lenfoma bulunan hastaların yarısından fazlasında GIS tutulumu vardır.
• Mide, primer GIS lenfomasında en sık tutulan yerdir ve %95’inden fazlası non-Hodgkin tiptir.
• Mide lenfomalarının yaklaşık yarısı histolojik olarak düşük grade’lidir.
• Mide lenfomasının yüksek olduğu popülasyonda H. Pylori infeksiyonu insidansı da yüksektir.
• Düşük grade’li MALT lenfoma, olasılıkla H. Pylori ile ilişkili kronik gastrit zemininden ortaya çıkar.
• H. Pylori eradike edilip gastrit iyileşme gösterdiğinde düşük grade’li MALT lenfoma çoğunlukla ortadan kaybolur. Bu
nedenle, düşük grade’li MALT lenfoma cerrahi bir lezyon değildir. Eğer düşük grade’li lenfoma, H. Pylori eradikasyo-
nundan sonra da devam ederse, klinik olarak mide ile sınırlı lezyonlara (evre 1) sadece radyoterapi düşünülürken,
daha ileri lezyonlara radyoterapi ile veya onsuz kemoterapi düşünülür.
• Lokalize primer gastrik lenfoma tanısı koymadan önce ekstragastrik hastalık için özenli bir tarama yapılması gerekir. Buna
EUS, Torax ve Abdomen BT ve kemik iliği biyopsisi dahildir.
• Yüksek grade’li gastrik lenfoması olan hastaların çoğu günümüzde cerrahi rezeksiyon yapılmadan kemoterapi ve radyote-
rapi ile tedavi edilmektedir.
• Mideye bölgesel lenf nodlarına sınırlı hastalık için, özellikle kanamalı ve/veya obstrüksiyon yapan tümörlerde, radikal
subtotal D2 gastrektomi uygulanabilir.
• Tümör komplikasyonları için palyatif gastrektominin de yeri vardır.

94. 14 yaşında erkek çocuk, son 12 saattir artan iştahsızlık, bulantı ve sağ alt kadran ağrısı yakınmaları ile acil servise getiriliyor.
FM de rektal ateş 38.3°C, sağ alt kadranda hassasiyet ve rebaund saptanması üzerine hasta Mc Burney kesi ile ameliyata alı-
nıyor. Apendix normal görünümde olduğu görülüyor. Yapılan eksplorasyonda terminal ileumun ödemli ve hiperemik olduğu
ve mezenterde birkaç iri lenf nodu tespit ediliyor.
Bu hastada en uygun yaklaşım ne olmalıdır?
A) Apendektomi + lenf nod biyopsi
B) Lenf bezi biyopsi yapılıp laparatomiyi kapatmak
C) İleokolik rezeksiyon
D) Enflame ince barsak ansının primer rezeksiyonu+apendektomi
E) Terminal ileumu bypass edecek ileokolostomi

94 - A
Crohn hastalarının bir kısmı daha önce hiç şikâyeti olmadan apandisit benzeri bulgularla amliyat sırasında tanınırlar. Bu durumda
apendektomi ön tanısıyla operasyona alınan hastalarda çekum inflame değilse standart apendektomi yapılmalıdır.

www.tusem.com.tr 104
Klinik Bilimler / T 51 - 3

95. Anal mukokutaneal bileşkenin üzerinde 1 parmak uzaklıktaki bölgede bulunan 2.0 cm x 1.5 cm boyutlarındaki sesil bir polipin
tamamen çıkarılmasından sonra, patolog bunun karsinoma in situ içeren bir villöz adenom olduğunu raporlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bu aşamadan sonraki en uygun adımdır?
A) Biyopsi alanının reeksizyonu
B) Abdominoperineal rezeksiyon
C) Radyoterapi
D) Neoadjuvan kemoterapi
E) Klinik ve endoskopik takip

95 - E
Kolonun EN SIK SEMPTOM VEREN polipleri neoplastik polilerdir. 50 yaş üstündeki insanların %25’inde görülürler. Saplı (pedin-
küllü) ya da sapsız (sesil) olabilirler. Histolojik olarak tübüler adenom (%65-80), tubulovillöz adenom (%10-25) ve villöz adenom
(%3-5) olarak üç tipi vardır. Tübüler olanlar saplı, villöz olanlar sapsızdır genellikle.
Kolonda en sık rektosigmoid bölgede bulunurlar. Prekanseröz lezyonlardır. Malign dejenerasyon riski polipin boyutu, histolojik
tipi ve sayısı ile ilişkilidir.
Malignleşme potansiyeli yüksek olanlar;
* 2 cm’den büyük
* Çok sayıda
* Villöz tipte
* Sapsız sesil

Muskularis mukozayı aşmayan kanserler “ŞİDDETLİ DİSPLAZİ”, “KARSİNOMA İN-SİTU” yada“İNTRAMUKOZAL KANSER” olarak
tanımlanır.

TEDAVİ
* Tüm İn - Situ Ca - Polipektomi
* İnvazif Ca - Saplı polipte sapta tutulum yoksa - polipektomi
* İnvazif Ca - Sesil Polip - Kolon rezeksiyon

96. 65 yaşında kadın hasta son 24 saat içinde artan, bulantı, kusmaşişkinlik, kolik tarzda karın ağrısı ile acil servise geliyor. Hasta-
nın öyküsünden geçiriliş bir cerrahi girişim yoktu. Safra kesesi taşları olan hastanın operasyon tekliflerini reddettiği öğrenili-
yor. Direkt batın grafisinde ince barsak hava sıvı seviyeleri ve sağ alt kadranda küçük bir opasite saptanıyor.
Bu hastadaki obsrtruksiyona yaklaşımda aşağıdakilerden hangisi en uygun yöntemdir?
A) İleokolektomi
B) Kolesistektoi
C) İleotomi ve taş ekstraksiyonu
D) IV sıvı tedavisi ve takip
E) NG tüp dekompresyon

96 - C
BILIYO-ENTERIK FISTÜL VE SAFRA TAŞI ILEUSU
• Taşlar inflamasyona bağlı olarak safra kesesi duvarını delip barsaklara geçebilirler.
• Biliyo-enterik stülün EN SIK GELİSTİGİ YER DUEDONUMDUR, ikinci sırada % 15 ile kolonik stüller görülür. Fistül sıklıkla
ampiyematöz kolesistit sonucunda oluşur.
• Tasların EN SIK obstrüksiyona yol açtıgı yer terminal ileumdur.

105 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

TANI:
• Preoperatif doğru tanı genelde zor konulur. Biliyo-enterik fistülde safra yollarında hava, eşlik eden safra taşı ileusu varsa
intes nal obstrüksiyon bulguları, barsaklarda hava-sıvı seviyeleri görülebilir.
• Tedavi kolesistektomi ve fistülün kapatılmasıdır. İleus geliştiyse ileotomi ile taşın çıkarılması önerilir.

97. 30 yaşında kadın hasta, yemek sonrası sağ üst kadran ağrıları ve yağlı gıdaları tolere edememe şikâyetleri il ebaşvuruyor. Has-
tanın abdomen USG de safra kesesinde taş veya çamura rastlanmıyor. BT de patoloji saptanmıyor. Endoskopide de patoloji
saptanmayan hastanın karaciğer fonksiyon testleri ve diğer rutin tetkikleri normal sınırlar içinde bulunuyor.
Bu hasta için bundan sonraki aşamada düşünülmesi gereken en uygun seçim hangisidir?
A) CCK (cholecystokinin)-HIDA (Technetium-labeled hydroxy-iminodiacetic acid) sintigrafi
B) Laparoskopik kolesistektomi
C) Sfinkterotomi
D) Ursodeksikolik asit tedavisi
E) Diyet düzenleme

97 - A
BİLİYER DİSKİNEZİ
• Kalküloz kolesistit atağına benzer bulgular vardır.
• USG’de taş ya da çamur saptanmaz.
• Bazı olgularda taş olmasa bile Safra Kesesi disfonksiyonu aynı ağrıyı gösterir.
• Bu hastalarda diğer tanıları ekarte etmek için CT, üst endoskopi, CCK ile stimüle edilmiş HİDA önerilir
• CCK infüzyonundan sonra 20. dakikada ejeksiyon fraksiyonu 1/3’den azsa, taş yoksa biliyer diskinezi düşünülür, LK yapıl-
malıdır.
• %85 olguda semptomlar

98. Mesane tümörlerinin en sık yerleşim yeri aşağıdakilerden hangisidir?


A) Mesane collumu
B) Mesane Kubbede
C) Yan duvarlarda
D) Trigonal bölge
E) Spesifik bir yerleşimi yoktur

98 - D
Mesane tümörleri en çok idrarla yoğun ilişkili olduğu üreter orifisleri ve trigondan gelişir.

99. Akut pyelonefrite en sık sebep olan ajan aşağıdakilerden hangisidir?


A) S. aureus
B) Proteus
C) E. Coli
D) Enterobacter
E) Klebsiella

www.tusem.com.tr 106
Klinik Bilimler / T 51 - 3

99 - C
Akut Pyelonefrit
• Böbrek parankim ve pelvisin inflamasyonudur.
• En sık etken E.coli’dir.
• Genelllikle etken asendan yolla ulaşır.
• Komplike enfeksiyonlara yol açan en önemli faktör obstürüksiyondur.
Klinik
• Ateş ,titreme yan ağrısı bulantı kusma
• Sistitizm bulguları
• KVAH pozitifliği (Böbrek kapsülü gerilmesine bağlı)
• Kesin tanı idrar kültürü ile konur.
Komplikasyonları
• Renal hasar ve skar
• Renal abse
• Sepsis ve şok
• Amfizematöz pyelonefrit
• Kronik pyelonefrit
• Tedavide ağır ve komplike olgular hospitelize edilmelidir. Trimetoprim-sülfametaksazol ve kinolonlar 14 gün süreyle
verilebilir.
Tedaviden 48-72 saat sonra ateş düşmezse komplike üriner sistem enfeksiyonu, renal ve perirenal abse yönünden dikkatli
olunmalıdır.

100. Adenoviral keratokonjonktivitle ilgili olarak hangisi yanlıştır?


A) Subkonjonktival hemorajiler izlenir.
B) Ağrılı lenfadenopati gelişir.
C) Konjonktivit 2 hafta içinde spontan iyileşebilir.
D) Epidemik keratokonjonktivitte en sık tip 8 ve 19 etkendir.
E) Epidemik keratokonjonktivitte kornea tutulumu hemen hemen hiç yoktur.

100 - E
Epidemik Keratokonjonktivit (EKC)
Tip 8 ve 19 adenovirus etkendir. Subepitelyal korneal infiltratlar sıktır (Keratit %80’inde gelişmektedir). Hassas preaurikülar lenf
nodları görülebilir.
Oldukça bulaşıcıdır.
2 haftada spontan düzelme olur.

101. Hipertansif retinopatide Evre 3’te görülmeyen bulgu hangisidir?


A) Bakır tel manzarası
B) Papiller ödem
C) Bonnet belirtisi
D) Gunn arazı
E) Sert eksüdalar

107 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

101 - B
HT retinopatinin sınıflandırması şu şekildedir. Evre 1’de; jeneralize arterioler atenüasyon ve arterioler ışık reflesinin genişlemesi
görülür. Evre 2’de Salus belirtisi (çaprazlaşma noktalarında venlerin defleksiyonu), daha şiddetli arterioler konstriksiyon görülür.
Evre 3’te ise bakır tel manzarası, Gunn arazı (çaprazlaşmanın her iki tarafında venlerin silinmesi), Bonnet belirtisi (venlerin arte-
rovenöz çaprazlaşma noktalarını distaline dayanmaları), venlerin di açılı sapmalar oluşturması görülür. Alev şeklinde hemorajiler,
cotton-wool spotler ve sert eksüdalarda görülür. Evre 4’te üçüncü evre bulguları ile gümüş tel manzarası ve disk ödemi görülür.

102. Dudak - damak yarıklı bebeklerde görülen problemlerden biri değildir?


A) İşitme ve konuşma problemleri
B) Beslenme problemi
C) Otitis media
D) Facial paralizi
E) Gelişme geriliği

102 - D
Dudak - damak yarıklı bebeklerde görülen problemler:
• Beslenme problemi
• İşitme ve konuşma problemleri
• Sık sık gaz yutma
• Otitis media
• Burundan gıda gelmesi
• Aspirasyon pnömonileri
• Gelişme geriliği
• Psikolojik problemler (aile)

103. Çocukluk çağı künt travmalarında en sık yaralanan organlar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dalak ̶ Karaciğer
B) Karaciğer ̶ İnce bağırsak
C) İnce bağırsak ̶ Böbrek
D) Pankreas ̶ Böbrek
E) Böbrek ̶ Karaciğer

103 - A

104. Otuz beş yaşında erkek hasta ağır yük taşıyan birinin elinde keçelenme, ağrı oluşma şikayeti ile geliyor. Yapılan muayenesin-
de omuza bastırıp geriye çekince radial nabız kaybolduğu görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Medulla spinalis lezyonu
B) Tuzak nöropati
C) Kostoklaviküler sendrom
D) Aksiller arter tıkanıklığı
E) Karpal tunner sendromu

www.tusem.com.tr 108
Klinik Bilimler / T 51 - 3

104 - C
Kostoklavikuler sendrom damar ve sinir demetinin 1. kaburga ile klavikula arasında sıkışması nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır.
Kolları fazla kullanmakla ortaya çıkan yorgunluk durumları, bazı travmalar ve postüral bozukluklar bu tabloya neden olabilir. Omuz-
ların arkaya ve aşağı doğru aniden çekilirse ağrı provoke olur ve radial nabız kaybolur.
Bazen astigmatizmaya neden olabilir.

105. Yirmi dokuz yaşında oral kontraseptif kullanın öyküsü olan bayan hastanın bacağında ani olarak başlayan ağrı, bacakta
şişlik ve sıcaklık artması şikâyetleriyle başvuran ve Homan bulgusu pozitif olan bir kadın hastanın tedavisinde ilk tercih
edilmesi gereken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oral antikoagülanlar
B) Heparin
C) Elastik bandaj
D) Cerrahi tedavi
E) Nonsteroidal anti–inflamatuvar ilaçlar

105 - B
Antikoagulan tedavi
• Heparin: FXa ve IIa inhibitörüdür. Trombüsün progresyonunu, rekürren trombozu önler. Oluşmuş trombüse etkisi yok-
tur. Aktive parsiyel tromboplastin zamanının (aPtz) 1.5 katından fazla olması hedeflenir. En önemli komplikasyon kanama
ve trombositopenidir
• Düsük molekül ağırlıklı heparinler: FXa inhibisyonu yapar. Kanama ve trombositopeni yapma riskleri daha azdır. Daha
güvenle kullanılabilirler. Biyoyararlanımları ve uygulamaları daha kolaydır.
• Oral antikoagulanlar (warfarin): Akut dönemi takiben tedaviye oral antikoagulanlarla en az 3-6 ay devam edilir. En sık
kullanılan warfarindir (Coumadin). Oral antikoagulanların istenen antitrombosit aktivitesi için yaklasık 1 haftalık süre
gereklidir. Bu nedenle heparin tedavisi ile beraber başlanır. Protrombin zamanı (PT) normalin 1.5-2 katı ve INR (Ulusla-
rarası normalize edilmiş oran) 2-3 arasında olacak sekilde ayarlanır. Rekürren DVT lerde kalıcı risk faktörlerinin varlığında
ömür boyu tedaviye devam edilebilir.

106. Aşağıdakilerden hangisi iletim tipi işitme kaybına neden olabilir?


A) Meniere hastalığı
B) Diüretikler
C) Gentamisin
D) Otoskleroz
E) Labirentit

106 - D
Dış kulak ve orta kulağı ilgilendiren patolojiler iletim tipi işitme kaybı yaparken iç kulak ile ilgili patolojiler sensörinöral tip işitme
kaybına neden olurlar. Otosklerozda temel patoloji stapes etrafında(yani orta kulakta) başlayan spongioz kemik oluşumu sonrası
stapesin oval pencereye fiksasyonu ve bu spongioz yapının iç kulağa doğru ilerlemesidir. Otosklerozda başlangıçta iletim tipi işitme
kaybı görülürken ileri evrelerde sensörinöral işitme kaybı görülür.

109 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

107. Kırk dokoz yaşında erkek hasta gün içinde uykuya dalma, gece horlama ve nefesinin durması ile eşi ile birlikte başvuruyor
hastanın kısa boylu ve obez olduğu görülüyor. Fizik muayenesinde kan basıncı 95/65 nabız 85/dakika oksijen satürasyonu
%85 olarak ölçülüyor. Akciğer oskültasyonu normal bulunuyor.
Bu hasta için altın standart tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gece boyunca nabız oksimetre takib
B) BİBAP titrasyonu
C) Akciğer grafisi
D) Epworth uykululuk scalası
E) iPolisonografi

107 - E
Uyku apne sendromu
• Uyku sırasında velo veya orafarenksteki kollapsa bağlı solunumun 10 sn ile 2 dk durmasıdır.
• Obesite en önemli predispozan faktördür. Çocuktaki sık neden; adenoid veya tonsil hipertrofisidir.
• Erkeklerde 3 kat fazladır.
• Santral (SSS’ne bağlı), obstrüktif (solunum sistemine bağlı) ve miks olabilir, sık olanı obstrüktif olandır.
• Sabah yorgunluğu, horlama, gün içinde uyuklama ve sık baş ağrısı şikayetleri vardır. Kalp dolaşım sisteminin baskılanma-
sına yol açabilir. Hipertansiyon, kalp yetmezliği ve kalpte ritm bozuklukları eşlik eder. Gece ölmeleri sıktır.
• Muayenede; uzun uvula, dar velofarengeal mesafe, yumuşak damakta uzunluk, hiperplastik dil kökü saptanabilir.
• Tanı için en değerli yöntem polisomnografi (uyku sırasında EEG, EMG, EKG, göz hareketleri, nasal ve oral hava akımının
ölçümü, O2 satürasyonu ölçümü tetkiklerine dayanır) dir. Bu test primer horlama ile apneyi ayırt eden testtir, ayrıca ap-
nenin santral mi yoksa Periferik mi olduğunu ayırt eder, apnenin süresi ve şiddetini test eder.
Bu testte solunum bozukluğu indeksi elde edilir, bu indeks 1 saatte oluşan apne (hava akımının 10 sn. den fazla durması) ile hipop-
ne (hava akımının %50 den fazla azalması) toplamıdır

108. Kırık sonucu gelişen yağ embolisini önlemek için yapılması gereken en önemli işlem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Açık repozisyon
B) Kırığı acil olarak stabilize etmek
C) Heparin uygulanması
D) Yara kenarının temizlenmesi
E) Oral antikoagülan uygulanması

108 - B
Kırıklarda tedavi ilkeleri
İmmobilizasyon
Acil prensipdir. Kapalı kırığın açık kırığa dönmesi ve nörovasküler yaralanmaların ve yağ embolisi gelişiminin engellenmesi, ayrıca
ağrının giderilmesi sağlanır.

109. Aşağıdakilerden hangisi uterusa tutunmaz?


A) Lig. Rotundum
B) Lig. Ovari propria
C) Lig. Kardinale
D) Lig. Suspensorıum ovari
E) Broad ligaman

www.tusem.com.tr 110
Klinik Bilimler / T 51 - 3

109 - D
Lig. rotundum (lig. Teres uteri - round ligaman) uterustan başlar inguinal kanaldan geçerek labium majusta sonlanır. Lig. ovari
propria (uteroovaryan ligaman) over ile uterus arasındadır. Yalnızca uterusun çıkarılıp overin yerinde bırakılacağı ameliyatlarda bu
ligaman kesilir. Kardinal ligaman (lig transversus servikis - mackendrot bağı) uterusu yerinde tutan en güçlü bağdır, uterin arteri ve
üreter içerir. Ligamantum suspensorıum ovari (infindibulopelvik lig.) overi yan duvara asan içinden ovarik arterin geçtiği yapıdır.
Uterusa tutunmaz. Uterusla birlikte overinde çıkarılıcağı ameliyatlarda bu ligaman kesilir. Broad ligaman (latum uteri) uterus ve
pelvis örter; over ve tubanın fimbrial kısmını örtmez.

110. I. Beyaz ırk


II. Sigara
III. Aşırı kırmızı et tüketimi
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri myoma uteride için risk faktörüdür?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

110 - B
Siyah ırk serviks kanseri, seks kord stromal tümör ve myomda risk faktörüdür. Beyaz ırk endometrium kanserinde risk faktörüdür.
Kırmızı et tüketimi endometrium kanseri ve myomda risk faktörüdür. Sigara koruyucudur; sigara endometrium kanseri, myoma
uteri, endometriozis, preeklampsi, seks kord stromal tümörde koruyucudur.

111. I. Myoma uteri


II. Fonksiyonel kist
III Ovarian tümör
Postmenapozal dönemde gözlenen adneksial kitlenin sıklık sırasına göre çoktan aza sıralanışı hangisinde doğru verilmiştir?
A) I > II > III
B) II > I > III
C) III > I > II
D) III > II > I
E) II > III > I

111 - D

Pelvik kitle ve yaş dönemleri ile sıklıkları (1.2.3. En sıklar sırası ile)
Infantil Prepubertal Adölesan Reproduktif Perimenopozal Postmenopozal
Dönem Dönem Dönem Dönem Dönem Dönem
Fonksiyonel Fonksiyonel Fonksiyonel Fonksiyonel Leiomyom Ovarian tümör
kist kist kist kist (malignant veya benign)
Germ hücreli Germ hücreli Gebelik Gebelik Epithelial over Fonksiyonel kist
tümör tümör tümörleri
Dermoid/diğer germ hücreli tümör Leiomyom Fonksiyonel kist Bağırsak malign tm veya
inflamatuar
Diğer (obstrüktif vajinal veya ute- Epitelyal Metastaz
rin anomaliler, paratubal kist, over over tm
torsiyonu, endometrioma, uterin
anomaliler, PID-Apse)

111 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

112. Aşağıdakilerden hangisi kanama paterni ve örnekleri eşleştirmesinde doğru verilmiştir?


A) Ovulatuar disfonksiyon: Estrojen kırılma kanaması
B) Ovulasyon döneminde (menstural siklus ortası): Estrojen çekilme kanaması
C) KOK kullanımı ile görülen ara kanama: Estrojen kırılma kanamsı
D) Depo MPA kullanımı ile görülen ara kanama: Progesteron kırılma kanaması
E) Ooferektomi sonrasında görülen kanama: Estrojen çekilme kanaması

112 - C
Normal menstrual kanama progesteron çekilme kanamasıdır. Anovulatuar gruplarda (PCOS vs) progesteron oluşamadan estro-
jenin rölatif olarak sürekli artar ve neticede estrojen kırılma kanaması gelişebilir. Ovulasyon sürecinde oluşan kanama LH piki
öncesinde hızlı artıp azalan estrojen nedeniyle olan kanama bir estrojen çekilme kanamasıdır. KOK kullanımı ile oluşan kanamada
normalde kadının siklusun sadecece ikinci yarısında maruz kaldığı progesterona devamlı maruz kaldığı göz önünde bulundurulursa
bir atrofi tip, desidualizsyon tip kanama olan progesteron kırılma kanamasıdır. Bu ara kanama tiplerinin önlenmesinde estrojen
başlamak uygundur. Depo MPA aynı şekilde progesterona devamlı maruz kaldığında progesteron kırılma kanaması görülür. Oo-
ferektomi sonrası sonrası ani azalan estrojen ile estrojen çekilme kanaması oluşur. Yine yenidoğanın kanaması anneden geçen
estrojenin azalması ile ortaya çıkan estrojen çekilme kanamasıdır. Korpus luetum persistansında da uzun süre progesterona maruz
kalındığı için bir progesteron kırılma kanaması gözlenir. Perimenapozal dönemde anovulatuar yani estrojen kırılma kanaması bek-
lenirken; postmenapozal dönemde atrofi kanaması beklenir.

113. Spontan abort materyalleri incelendiğinde en sık hangisi gözlenir?


A) Otozomal monozomi
B) Seks kromozom monozomisi (45 X0)
C) Trizomi 21
D) Trizomi 16
E) Normal karyotip

113 - E

Spontan abortlarda gözlenen kromozomal yapı Yüzde


• Normal karyotip • %46-54 arası
• Anormal karyotip • %46-54 arası

Spontan abortlarda gözlenen anormal karyotipler


• Otozomal trizomi grubu (en sık görülen anormal karyotip grubu) • Poliploidiler
• Sek kromozom polizomisi (47 XXX-XXY) - Triploidy (69 kromozom)
- Tetraploidy (92 kromozom)
• Otozomal monozomi (en az görülen anormal karyotip grubu) • Monozomi (45X)

Abortların yarısı normal karyotip diğer yarısı anormal karyotiptir. E şıkkındaki ifade tek başına yüzdelik dilimin yarısını oluşturur.
Eğer anormal karyotip sorgulanırsa trizomilerin tamamı monozomilerden fazla; ancak tek tek trizomiler belirtilecek olursa mono-
zomi trizomilerin her birinden daha sık gözlenir.

114. Kadın genital sisteme ait üreme fizyololojisine ilişkin hangisi doğrudur?
A) LH piki ile birinci mayozun metafazında bekleyen oosit mayozunu tamamlar.
B) LH piki ile primer oosit oluşur.
C) Fertilizasyon ile ikinci mayozun profazında bekleyen oosit mayozu tamamlar.
D) LH piki ile primer oosit oluşurken sperm penetrasyonu ile sekonder oosit oluşur.
E) Hiçbiri

www.tusem.com.tr 112
Klinik Bilimler / T 51 - 3

114 - E
LH piki ile ovaryumda birinci mayoz profaz geç diploten evresinde bekleyen primer oosit sekonder oosite dönüşür. Bunlanla birlik-
te birinci mayozu tamamlanır; ikinci mayoz metafazında duraksar. İkinci mayoz sperm penertasyonu ile fertilite olunca tamamlanır.
LH piki ile sekonder oositin yanı sıra 1. polar cisimcik atılır; fertilizasyon ile zigot ve 2. polar cisimcik atılır.

115. 1. Tek katlı yassı hücreli primer folikül


2. Preantral folikül
3. Antral folikül
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangilerinin oluşumu için FSH şarttır?
A) Yalnız 1
B) Yalnız 2
C) Yalnız 3
D) 2 ve 3
E) 1 2 ve 3

115 - D

Foliküler gelişim basamakları


1. Primordial folikül FSH Bağımsız dönem Folikülün preovulatuar boyuta gelebil-
2. Primer folikül (tek katlı) mesi ortalama 85 gün sürer.
3. Primer folikül (çok katlı: preantral) FSH Bağımlı dönem
4. Antral (sekonder folikül)
5. Preovulatuar (matür=grafian folikül)

Tek katlı primer folikül aşamasına kadar FSH bağımsız dönemdir. Primordial folikülden primer foliküle kadar dönüşüm 70 gün sürer.
Çok katlı primer folikül (preantral) gelişimi ve sonrası FSH bağımlıdır. Antral folikül diğer adı sekonder foliküldür.

113 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 51 - 3

116. Yolk sack, koryon zarı, amnıon zarı sırasıyla aşağıdakilerden hangileri ile ilişkilidir?
Yolk sack Koryon zarı Amnıon zarı
A) ektoderm mezoderm endoderm
B) mezoderm endoderm ektoderm
C) endoderm ektoderm mezoderm
D) endoderm mezoderm ektoderm
E) endoderm mezoderm ektoderm

116 - E
Embriyoblast tabakası iki hücre tabakası haline dönüşür. Epiblast ve hipoblastları oluşturur. Epiblasttan ektoderm gelişirken; hi-
poblasttan endoderm gelişir. Epiblastlar amnion zarını çevrelerken hipoblastlar primitif yolk sakı oluşturur. Endodermal sinüs hüc-
reli tümörün bir diğer adının yolk sak hücreli tümör olduğu hatırlanmalıdır. Koryon zarı mezoderm ilişkilidir. Koryonik zar ultrasyon-
da gebeliğin ilk görüldüğü hal olan gestasyonel sac’ı oluşturur.

117. 1. Progesteron
2. Estriol
3. hCG
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangilerinde fetusun iyilik halini doğrudan göstermez?
A) Yalnız 1
B) Yalnız 2
C) 1 ve 2
D) 2 ve 3
E) 1 ve 3

117 - E
Trofoblastik bir hormon olan hcg fetus iyilik halini doğrudan göstermez, fetal yapıya ihtiyacı yoktur; fetus ölse bile bir müddet daha
sentezlemeye devam eder. Aynı durum progesteron için de geçerlidir. Pregnenolondan plasental enzim ile progesteron oluşur
fetal yapıya ihtiyaç yoktur; fetus ölse bile bir müddet daha sentezlemeye devam eder. Gebede estriol içinse fetal adrenal ve fetal
karaciğere ihtiyaç vardır.

118. G3p2 31 haftalık gebe hasta sancı şikâyeti ile acil servise başvuruyor. Hastanın geçirilmiş iki sezaryeni olduğu öğreniliyor.
Diabetes mellitus gerekçesiyle insülin kullanıldığı öğreniliyor. Tansiyon 110/70 mm hg, nabız 88 atım/dakika genel durum iyi
olarak izleniyor. Batın muayenesi rahat. Yapılan vajinal muayenede servikal açıklık ve yumuşanın olmadığı gözleniyor. Kana-
ma gözlenmiyor. Kötü koku izlenmiyor. Servikal uzunluk 3.9 cm olarak ölçülüyor. Yapılan Ultrason muayenesinde fetal kalp
atımı olağan gözleniyor. Bebeğin ekstermite ve karın çevresi ölçümleri 30 hafta 5 gün ile uyumlu gözleniyor. Amniotik sıvısının
az olduğu tespit edilen hastanın raporuna oligohidramnioz olduğu not ediliyor. Anamnezde su geliş tariflenmiyor. Fetusun
kardiyografisi reaktif gözleniyor. Tokografide 30 mm hg’lara ulaşan kontraksiyon gözleniyor.
Bu vakada aşağıdakilerden hangisi uygundur?
A) Tokoliz amacı ile magnezyum başlanmalıdır.
B) Kontraksiyonların durdurulması için en uygun ajan indometazindir.
C) Bu hastaya kardiyak yakınması olmadığı için ritodrin uygundur
D) Kontraksiyonu olan hasta geçirilmiş sezaryenleri uterin rüptürü ihtimaline istinaden acilen sezaryene alınmalıdır.
E) Fetusun akciğer gelişimi için betametazon tekrarlayan dozlarda verilmelidir.

www.tusem.com.tr 114
Klinik Bilimler / T 51 - 3

118 - E
Bu vakada magnezyum başlanmalı; ancak bu magnezyumun tokoliz etkisinden yararlanmak için değil fetusun beynini koruma
amacıyla olmalıdır. Yani bu vakada tedavi izlem kaydına noröprotektif amacıyla magnezyum eklenir ancak kullanılan magnezyum
tokolize yardımcı olabilir. Oligohidramnioz olan vakalarda indometazin uygun değildir. Yan etkisi hiperglisemi olan ritodrin terbü-
talin gibi ajanla diabetes mellitus varlığında uygun değildir. Servikal uzunluk yeteri uzunlukta, servikal açılma yok, düşük bishop
skorlu bu hasta için acil doğum düşünülmez. Bu bulgular varlığında rüptür ihtimali azdır. Fetusun akciğer gelişimi için betametazon
tekrarlayan dozlarda verilmelidir.

119. Vulva skuamöz kanser tiplerine ilişkin hangisi yanlıştır?


A) Keratinize tip kanser bazaloid tip kanserden daha sıktır
B) Diferansiye tip kanser HPV ilişkilidir
C) Bazaloid tip kanser sigara ilişkilidir
D) Warty tip kanser multifokal olam eğilimindedir
E) Basit tip kanser skuamöz hiperplazi zemininden gelişebilir

119 - B
Keratinize tip kanserin diğer isimleri diferansiye ve basit tiptir. Bazaloid kanserin diğer ismi ise warty tiptir. Keratinize tip kanserler
daha ileri yaşta görülür, HPV ve sigara ilişkisizdir. Eş zamanlı VIN daha azdır. Unifokal olma eğilimindedir. Bazaloide göre daha sıktır.
Liken sklerozis squmaöz hiperplazi gibi kronik cilt dermatozları ile ilişkilidir. Kaşıntı daha sıktır. Bazaloid tip kanser ise daha genç
yaşta görülür, HPV ve sigara ile ilişkilidir, VIN birlikteliği daha sıktır, multifokal olma eğilimindedir.

120. Aşağıdakilerden hangisi tip 2 endometrium kanseri özelliklerindendir?


A) Obez hastalarda daha sık görülür
B) Atipili hiperplazi zemininden gelişirler
C) Premenopozal hastada sıktır
D) Non-endometrioid histopatolojik tiptedirler
E) Estrojen reseptörleri negatif iken progesteron reseptörleri pozitiftir.

120 - D

Endometrium kanseri klinik ve histolojik olarak iki ana gruba ayrılabilir.


Özellik Tip 1 (%85 oran ile en sok görülen tiptir) Tip 2 (estrojen bağımsız)
Risk faktörü Karşılanmamış estrojene bağlı gelişir. Yaş ile insidansı artar, karşılanmamış estro-
jen ile ilişkili değildir.
Zemininde bulunan Zemininde atipili hiperplazi sıklıkla vardır (hiperest- Atrofik endometrium (seröz endometrial
durum rojenizm). Hiperplazi zemininde veya endometrial intraepitelyal carsinom-Endometrial glan-
intraepitelyal neoplaziden gelişir. düler displazi) veya polipten gelişir.
Yaş Premenopoz / postmenopoz (4.-5.-6. dekad) ve obez Her zaman postmenopozoal dönem (7. - 8.
hasta Dekad) ve zayıf hasta
Diferansiasyon Tümör daha iyi diferansiyedir, estrojen-progesteron Kötü diferansiyedir, estrojen-progesteron
reseptörü genelde (+)’dir. reseptörü genelde (-)’dir.
Grade Düşük Yüksek
Yakalandığı evre I – II III – IV
Histolojik tip Endometrioid tip endometrium kanseri Non endometrioid (Seröz papiller)
Irk Beyaz > Siyah Beyaz = Siyah
Prognoz İyi Kötü

115 www.tusem.com.tr

You might also like