You are on page 1of 91

DENEME SINAVI SORU DAĞILIMI

TEMEL BİLİMLER KLİNİK BİLİMLER

1 - 13 : Anatomi 1 - 35 : Dahiliye
14 - 20 : Histoloji Embriyoloji (Dahiliye + Dahiliye Küçük Stajlar)
21 - 28 : Fizyoloji 36 - 60 : Pediatri
29 - 46 : Biyokimya 61 - 90 : Genel Cerrahi
47 - 64 : Mikrobiyoloji (Genel Cerrahi + Cerrahi Küçük Stajlar)
65 - 82 : Patoloji 91 - 100 : Kadın Doğum
83 - 100 : Farmakoloji

2. DENEME SINAVI CEVAP ANAHTARI

1 B 26 D 51 D 76 B 1 A 26 B 51 C 76 A

2 D 27 E 52 C 77 D 2 E 27 E 52 A 77 B

3 E 28 B 53 D 78 C 3 B 28 C 53 B 78 D

4 E 29 E 54 C 79 B 4 D 29 A 54 C 79 A

5 C 30 D 55 A 80 B 5 C 30 E 55 A 80 B

6 A 31 A 56 C 81 E 6 D 31 B 56 E 81 C

7 C 32 C 57 A 82 C 7 E 32 C 57 A 82 C

8 A 33 A 58 B 83 B 8 D 33 E 58 E 83 C

9 B 34 E 59 D 84 A 9 E 34 A 59 A 84 E

10 D 35 B 60 C 85 C 10 C 35 B 60 A 85 E

11 B 36 D 61 D 86 E 11 D 36 A 61 D 86 E

12 A 37 C 62 B 87 A 12 E 37 B 62 D 87 B

13 D 38 C 63 D 88 D 13 A 38 C 63 E 88 C

14 D 39 B 64 E 89 C 14 D 39 A 64 C 89 C

15 C 40 D 65 E 90 E 15 E 40 C 65 D 90 D

16 A 41 A 66 C 91 B 16 B 41 D 66 E 91 C

17 C 42 C 67 B 92 B 17 C 42 E 67 D 92 E

18 B 43 D 68 B 93 E 18 C 43 B 68 A 93 A

19 D 44 A 69 A 94 C 19 D 44 A 69 A 94 D

20 A 45 D 70 D 95 A 20 D 45 E 70 D 95 A

21 E 46 B 71 C 96 D 21 E 46 E 71 A 96 D

22 B 47 D 72 E 97 D 22 D 47 C 72 B 97 C

23 D 48 A 73 B 98 C 23 A 48 C 73 B 98 D

24 E 49 E 74 A 99 B 24 E 49 A 74 E 99 E

25 B 50 A 75 D 100 D 25 E 50 D 75 B 100 B

Bu cevap anahtarı ile ilgili tartışmalı soruları ve değişiklikleri (www.tusem.com.tr) adresinden takip edebilirsiniz.
Temel Bilimler / T 52 - 2

TEMEL TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. İndirekt inguinal fıtık ameliyatı geçiren erkek hasta, uyluk üst iç yüzü, penis kökü ve skrotumun ön-üst yüzünde uyuşma ve
yanma şikayetiyle tekrar hastaneye başvuruyor.
Bu hastada aşağıdaki sinirlerden hangisi etkilenmiştir?
A) Nervus iliohypogastrıcus
B) N. ilioinguinalis
C) Nervus femoralıs
D) Nervi lumbales obturatorıus
E) Nervus saphenus

1-B
N. ilioinguinalis, inguinal kanaldan funiculus spermaticus’un dışında geçen tek oluşumdur. İnguinal herini operasyonlarında en sık
yaralanan sinirdir.
Suprapubik bölge ve skrotum derisinin üst kısmının duyusunu alır.

2. Aşağıdakilerden hangisi karpal tünelden geçmez?


A) M. flexor pollicis longus tendonu
B) M. flexor digitorum superficialis tendonları
C) M. flexor digitorum profundus tendonları
D) M. flexor carpi ulnaris tendonu
E) Nervus medianus

2-D
Karpal tünel ön duvarını retinaculum flexorum, arka duvarını ise karpal kemikler yapar.
Geçenler:
• M. flexor digitorum superficialis’in dört tendonu
• M. flexor digitorum profundus’un dört tendonu
• M. flexor pollicis longus tendonu
• Nervus medianus
M. flexor pollicis longus tendonu radial bursa adlı sinovyal kılıfla sarılı olarak başparmağa kadar gider.
M. flexor digitorum superficialis ve profundus tendonları ise ulnar burasa adı sinovayl kılıflı sarılı olarak ilerler. Ulnar bursa el bile-
ğinden sonra beşinci parmak distaline kadar devam eder.

www.tusem.com.tr 2
Temel Bilimler / T 52 - 2

Canalis carpi (Karpal tünel)


Ön duvarını retinaculum flexorum, arka duvarını karpal kemikler yapar.
İçerisinden;
• M. flexor digitorum superficialis tendonları (4)
• M. flexor digitorum profundus tendonları (4)
• M. flexor pollicis longus tendonu
• N. medianus geçer.

3. I. Oesophageus
II. Ductus thoracicus
III. Nervus phrenicus
IV. Nervus vagus
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri hem üst hem arka mediasten boşluklarında yer alan oluşumlardır?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) I, II ve III
D) II ve III
E) I, II ve IV

3-E
Nervus phrenicus hem üst hem orta mediastende yer alır. Diğerleri ise hem üst hem arka mediasten oluşumlarıdır.

4. Aşağıdaki oluşumlardan hangisi septum intermusculare brachii mediale’de (medial kol kompartmanı) yer almaz?
A) Nervus medianus
B) Nervus ulnaris
C) Arteria collateralis ulnaris superior
D) Nervus musculocutaneus
E) Arteria collateralis radialis

4-E
Arteria collateralis radialis, arteria profunda brachii’nin terminal dalıdır ve septum intermusculare brachii laterale (letaral kom-
partman)de yer alır. Diğerleri medial kompartmanda yer alan oluşumlardır.

3 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

5. Arteria mesenterica superior ile abdominal aorta arasından geçen ven aşağıdakilerden hangisidir?
A) Vena porta hepatis
B) Vena lienalis
C) Vena renalis sinistra
D) Vena gastrica sinistra
E) Vena renalis dextra

5-C
Abdominal aorta ile arteria mesenterica superior’un arasından vena renalis sinistra, duodenumum üçüncü kısmı (pars horizontalis
duodeni) ve pankreas geçerler. Burada sol renal ven sıkışırsa “Nut cracker sendromu” yani sol renal ven trombozu ve sol testiste
DUODENUM (L1-L2)
varikosel (sol testiculer ven de vena renalis sinistra’ya döküldüğünden) görülür.

45

www.tusem.com.tr 4
Temel Bilimler / T 52 - 2

6. Aşağıdakilerden hangisi otonom sinir sistemi ganglonlarından değildir?


A) Gg.semilunare
B) Gg.ciliare
C) Gg.stellatum
D) Gg.pterygopalatinum
E) Gg.oticum

6-A
Gagnlion ciliare N.III’un parasempatik ganglionudur. Gg.stellatum ise C8 ve T1 spinal sinirlerinin ortak sempatik ganglionudur.
Gg.pterygopalatinum N.VII’in; gg.oticum ise N.IX’un parasempatik ganglionlarıdır. Gg.semilunare (Gasser veya trigeminale) N.V’un
duysal ganlionudur.

7. 50 yaşında erkek motorundan inerken araç bacağının üstüne devriliyor. Bacak yaralanması ile acil servise getirilen hastanın
fizik muayenesinde “düşük ayak” deformitesi ve ayak bileğine ekstansiyon yaptıramadığı görülüyor.
İnversiyon ve eversiyon kaybı olmayan hastada hangi sinir yaralanmıştır?
A) N.femoralis
B) N.tibialis
C) N.peroneus profundus
D) N.peroneus communis
E) N.suralis

7-C
N.peroneus profundus bacak önloj kaslarını innerve eder. Felcinde ayakbileği ekstansiyon yapamaz düşük ayak görülür.
N.peroneus communis hasarında ise hem düşük ayak (n.peroneus profundus felci) hemde evesryion kaybı (n.peroneus superfici-
alis felci) görülür.
N.tibialis felcinde ayak bileği plantar fleksiyon yapamaz ve topuk yürüyüşü görülür.

8. Arteria cerebellaris superior anevrizması olan hastada hangi sinirin basıya uğraması en olasıdır?
A) N.trochlearis
B) N.abducens
C) N.facialis
D) N.vestibulocochlearis
E) N.glossopharyngeus

8-A
Serebellopontin açının üst kısmında a.cerebellaris superior III-IV ve V. Kafa çiftleriyle komşudur.
A.cerebri posterior ile a.cerebellaris superior arasından hem N.III hem de N.IV geçer. N.trigeminus da arterin altından geçer ve
komşudur. Verilen seçenekler arasında sadece N.IV etkilenebilir. CPA (serebellopontin açı) kısımları ve önemli komşuluklar aşağı-
daki resimde özetlenmiştir.

5 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

9. Canalis adductorius (Hunter kanalı)’un distal açıklığı olan hiatus tendinosus hangi kasın tendonundadır?
A) M. semitendinosus
B) M.adductor magnus
C) M.gracilis
D) M.sartorius
E) M.biceps femoris caput longum

9-B
Canalis adductorius (Hunter kanalı) (Canalis subsartorialis)

www.tusem.com.tr 6
Temel Bilimler / T 52 - 2

10. 43 yaşında erkek hasta, sağ testiste ağrısız kitle yakınmasıyla hastaneye başvuruyor. Biopsi sonrası seminoma tanısı konuluyor.
Bu hastada ilk tutulması beklenen lenf nodları aşağıdakilerden hangisidir?
A) Derin inguinal
B) Eksternal iliak
C) İnternal iliak
D) Lumbal
E) Yüzeysel inguinal
10 - D
Testislerin (kadında over) lenfatik drenajları arteriel beslenmelerine paraleldir ve paraaortik veya lumbal lenf nodlarına drene olurlar.
Yüzeysel inguinal lenf nodları: alt ekstremitenin;
Derin inguinal lenf nodları: yüzeysel inguinal enf nodlarının, glans penis ve spongios üretranın;
Eksternal iliak lenf nodları: Pelvisin anterosuperior kısmının ve derin inguinal lef nodlarının;
İnternal iliak lenf nodları: pelvisin inferior kısımlarının ve sakral lenf nodlarının drenajını yaparlar.

11. 30 yaşında erkek doktor, halı sahada futbol oynarken ayak bileğinde inversiyon burkulması sonucu ortopedi kliniğine başvuruyor.
Aşağıdaki ligamentlerden hangisinin zedelenmiş olması daha yüksek olasıdır?
A) Ligamentum calcaneonaviculare plantare
B) Ligamentum talofibulare anterior
C) Ligamentum deltoideum
D) Ligamentum tibiofibulare anterior inferior
E) Ligamentum plantare brevis
11 - B
İnversiyon burkulmalarında en sık lig. talofibulare anterior yaralanması görülür, ikinci sırada da lig. calcaneofibulare yaralanmaktadır.
Lig. calcaneonaviculare plantare ise spring ligamanet olarak da bilinen, medial longitudinal ayak kemerini destekleyen bağdır,
hasarında pes planus gelişir.
Lig. deltoideum ise eversiyon burkulmalarında yaralanabilir veya tutunduğu medial malleolü koparır.

7 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

12. Kalpte sağ ventrikül sağ yarımında infarkt tespit edileni EKG’sinde derin bradikardisi ve ventriküler ektopik atımları olan
hastada aşağıdaki damarlardan hangisinin tıkanması en olası sebeptir?
A) A. coronaria dextra
B) A. coronaria sinistra
C) A. marginalis dexter
D) A. interventricularis anterior
E) A. circumflexus

12 - A
Eğer a. coronaria dextra’nın kendisi tıkanırsa S-A nodül iskemisine bağlı bradikardi ve ventriküler ektopik atımlar, sağ ventrikül sağ
yarımında da infarkt gözlenir, ancak kendisi değil de a. marginalis dextra dalı tıkanırsa sadece sağ ventrikül sağ yarımında infarkt
gözlenir ritm bozukluğu vb. bulgular görülmez.
A. coronaria sinistra’nın kendisi veya ana dalı (devamı) olan a. interventricularis anterior (L.A.D) tıkanırsa sol ventrikül ön yüzünde
infarkt ve dal blokları görülür.
A. circumflexus tıkanmaları ya hiç semptom vermez (çünkü kalbin arka yüzünde a. coronaria dextra ile anastomoz yapar) ya da
circumflex arterin dalı olan a. marginalis sinistra’nın suladığı bölge olan sol ventrikül sol kenarında infarkt yapar.

www.tusem.com.tr 8
Temel Bilimler / T 52 - 2

13. T9 ve T10 dermatomlarında kuşak tazı bilateral ağrı ısı duyusu kaybı olan başka bir bulgusu olmayan hastada aşağıdakiler-
den hangisinin bu duruma neden olması en olasıdır?
A) Funiculus posterior hasarı
B) Cornu posterior hasarı
C) Cornu anterior hasarı
D) Commissura albi anterior basısı
E) Arka kök ganglionu

13 - D
Central cord sendromu (syrengomyeli) hastalarında lezyon başlangıçta commissura albi anterior basısına neden olur.

Central Cord Syndrome


Posterior (dorsal)
columns
Lateral
corticospinal
Dorsal tract
root
Intermedio-
lateral
columns
Dorsal root
ganglion
Spinothalamic
tract
Ventral Başlangıçta sadece tutulan seg-
root mentlerde bilateral kuşak tarzı
ağrı – ısı duyusu kaybı ve yüzeyel
dokunma duyusunda zayıflama
vardır. Sonra lezyon bilateral ge-
nişler ve giderek artan bilateral
motor ve duysal kayıplar görülür
ve en sonunda tam kesi olur.

14. Spermlerin motilite yeteneğini kazanmasını sağlayan CatSper kanalı hangi iyonun geçişine izin verir?
A) Na
B) K
C) Cl
D) Ca
E) Mg

14 - D
CatSper kanalı ile hücreye giren kalsiyum iyonları flagellumun kamçı hareketi yapmasında etkili olurlar ve bu sayede motilite ka-
zanılmış olur.
Epididimden geçerken sperm olgunlaşması devam eder ve aşağıdaki değişimleri geçirirler:
1. İleriye doğru hareket yeteneği kazanırlar. Motilite yeteneği epididimde en üst seviyeye çıkar. Bu yeteneğin kazanılmasında
CatSper adı verilen bir protein rol oynar. CatSper bir Ca++ kanalıdır.
2. Çekirdekteki DNA yoğunlaşır. Sperm başı küçülür.
3. Sitoplazma azalır.

9 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

15. İmplantasyonla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) İmplantasyon trofoblastlar ve endometrium endoteli tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen bir olaydır.
B) İmplantasyon sırasında uterus sekretuvar evrededir.
C) Blastokistin uterus duvarına tutunmasında integrin-fibronektin rol oynarken, uterus duvarı içine migrasyonda integrin-
laminin rol oynar.
D) Selektinler blastokistin uterus epiteline tutunmasında etkendir.
E) Servikse yakın bir uterus bölümüne implantasyon plasenta previa ile sonuçlanabilir.

15 - C
İmplantasyon
Beşinci günde zona pellucida kaybolmaya başlar. Böylece blastokist uterus duvarına tutunmaya (implantasyon) hazır hale gelir.
Altıncı günde implantasyon başlar. Implantasyon trofoblastlar ve endometrium endoteli tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen bir
olaydır.
Uterusa implante olan yapı, blastokist’tir.
Blastokistin uterus epiteline ilk tutunması trofoblastlar üzerindeki selektin ile olmaktadır.
Blastokistin uterus duvarına tutunmasında integrin­laminin çifti rol oynarken, uterus duvarı içine migrasyonda integrin­fibronektin
rol oynar.
Blastokist normalde uterusun ön veya arka duvarına implante olur.
Eğer servikse yakın bir uterus bölümüne (internal os) implante olursa ilerde plasenta previa gelişir.
Dış gebelik en çok fallop tüplerinin ampulla bölgesinde olur.
Blastokistin karın boşluğunda en sık implante olduğu yer ise rektouterin boşluktur (Douglas poşu).
Implantasyon sırasında uterus sekretuvar evrededir. Bu evre corpus luteumdan salgılanan progesteron etkisindedir.
Embriyo ve anne genetik olarak birbirlerinden farklı olduğu halde, embriyo anne vücudu tarafından reddedilmez. Bunun olası
nedeni anne ve fetusu ayıran trofoblastik hücrelerin polimorfik class I ve II MHC genleri yerine nonpolimorfik bir gen olan HLA­G’yi
taşımalarıdır.

16. Elektrikli scooter ile kaza yapan 50 yaşında erkek hastada hastanede yapılan muayene ve BT görüntülemeleri sonrasında
renal yerleşimli bir kitle tespit ediliyor.
Sonrasında yapılan tetkiklerinde onkositoma tanısı alan hastadaki bu tümör hücrelerindeki hangi yapının, başka herhangi
bir renal tümörden daha fazla olması beklenir?
A) Kardiyolipin
B) Fosfolipid
C) tRNA
D) Lipofuskin
E) Klatrin

16 - A
Asidofilik boyanan mitokondriden zengin hücreler oksifilik hücrelerdir. Oksifilik hücrelerden köken alan tümörlere de onkositoma
adı verilir. Mitokondri iç zarına özel bir bileşen olan kardiyolipin onkositlerde çok görülmesi beklenen yapı olmalıdır.
Kardiyolipin antijenik olan tek insan fosfogliserididir. İç mitokondri zarı ve bakteri zarının önemli bileşenidir. Özellikle kalp kasında
fazladır. Yüksek negatif yük taşıyan bir fosfolipiddir. Fosfat taşıyıcısı işlevi için sitokrom oksidaz etkinliği için özgün olarak gerek-
mektedir.
Bu tip hücrelerden köken alan tümörlere onkositoma adı verilir. Bu tümörlerdeki mitokondriden zengin hücrelere Hurthle hücresi
veya onkosit denir. Paratiroid, tiroid, tükrük bezi, böbrek, hipofiz tümörleri onkositoma tipinde olabilirler.

www.tusem.com.tr 10
Temel Bilimler / T 52 - 2

17. Aşağıdaki yapılardan hangisindeki epitel doku çok katlı değildir?


A) Özefagus
B) Kornea
C) Uterus
D) Ter bezi kanalları
E) Vajina

17 - C
Tek Katlı Epitel Sınıflandırması ve Bulunduğu Yerler
Epitel Bulunduğu Tipik Yerleşim Yerleri
Tek katlı yassı Endotel
Mezotel
Bowman kapsülü
İnen henle
Alveol
Tek katlı kübik Ekzokrin bezlerin küçük kanalları
Ovaryum yüzeyi (germinal epitel)
Böbrek tübülleri
Tiroid follikülleri
Respiratuvar bronşiol
Lensin ön yüzü (subkapsüler epitel)
Tek katlı prizmatik Bağırsaklar
Mide döşemesi ve gastrik bezler
Safra kesesi
Tuba uterina
Uterus
Terminal bronşiol

Çok Katlı Epitel Sınıflandırması ve Bulunduğu Yerler


Epitel Bulunduğu Tipik Yerleşim Yerleri
Çok katlı yassı Keratinize Epidermis
Sert damak
Dişeti
Dildeki papilla filiformis üzerini kaplayan epitel
Non-keratinize Ağız boşluğu
Özefagus
Gerçek ses telleri
Vajina
Kornea
Çok katlı kübik Ter bezlerinin kanalları
Ekzokrin bezlerin büyük kanalları
Anorektal bileşke
Çok katlı prizmatik Konjonktiva
Ekzokrin bezlerin büyük kanalları
Anorektal bileşke

11 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

18. I. Nestin- Mikroglia hücresi


II. Sitokeratin- Fibroblast hücresi
III. Sinemin - Kas Hücresi
IV. Desmin - Kas Hücresi
Yukarıdaki ara filament - hücre tipi eşleştirmelerinden hangisi/hangileri doğrudur?
A) I ve III
B) III ve IV
C) II ve III
D) I ve IV
E) I ve III

18 - B
Tablo: Ara flamanların bulunduğu hücre tipleri
Ara flaman proteini Bulunduğu hücre tipi
Vimentin Mezenşim kaynaklı hücreler (fibroblast, kondrosit, makrofaj, osteoblast vb.)
Desmin Kas hücresi
Sitokeratin Epitel hücreleri
Nöroflaman Nöronlar
Glial fibriler asidik protein (GFAP) Astrositler, mikroglialar, Schwann hücreleri, oligodendrositler, ependim hücreleri, pituisitler
Periferin Periferik sinir hücreleri
Nestin Nöronlar (kök hücreler)
α-interneksin Nöronlar (medulla spinalis ve optik sinir)
Sinemin Kas hücresi
Sinkoilin Kas hücresi
Paranemin Kas hücresi
Laminler Çekirdek
Filensin Lens
Fakinin Lens

19. Kollajen yıkımı ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?


A) Kollajenin de içinde olduğu ekstrasellüler matriks elemanları fagositozla alınır ve lizozomlarda yıkılır.
B) Fagositik yıkım makrofaj ve fibroblastlarda gerçekleşir.
C) Kollajenazlar, jelatinazlar, stromelizinler matriks metalloproteinazları arasındadır.
D) Kollajenin ikili heliks yapısı, proteolitik enzim grubu olan matriks metalloproteinazlar (MMP) tarafından yıkılır.
E) Matriks metalloproteinazlar bağ dokusu hücreleri, bazı epitel hücreleri ve kanser hücreleri tarafından salgılanır.

19 - D
Proteolitik ve fagositik olarak iki yolla yıkılan kollajen molekülü üç alfa zincirinin yaptığı helikal bir yapıdır.

Kollajen yıkımı
Kollajen yıkımı 2 şekilde olur:
1. Proteolitik yıkım: Denatüre olmamış üçlü heliks yapısı yıkıma dirençlidir. Hasarlı ya da denatüre kollajenler ise yıkıma uğrarlar.
Proteolitik yıkım hücrelerin dışındaki proteolitik enzimler tarafından gerçekleştirilir. Kollajen liflerini yıkan proteolitik enzim gru-
buna matriks metalloproteinazlar (MMP) denir. MMP’ler bağ dokusu hücreleri (fibroblast, kondrosit, monosit, nötrofil, makrofaj),

www.tusem.com.tr 12
Temel Bilimler / T 52 - 2

bazı epitel hücreleri (keratinositler) ve kanser hücreleri tarafından salgılanır. MMP’ler içinde, kollajenazlar, jelatinazlar, stromeli-
zinler, matrilizinler, membran tipi MMP’ler, makrofaj metalloelastazları bulunmaktadır.
2. Fagositik yıkım: Hücre içinde gerçekleşir. Kollajenin de içinde olduğu ekstrasellüler matriks elemanları fagositozla alınır ve lizo-
zomlarda yıkılır. Fagositik yıkım makrofaj ve fibroblastlarda gerçekleşir.

20. Aşırı kemik yıkımı önlemeyi sağlayan, RANKL’yi ekstrasellüler sıvıda bağlandığında etkisiz hale getiren yapının adı nedir?
A) Osteoprotogerin
B) Paratiroid hormon
C) RANK
D) NFκB reseptör aktivatörü
E) Karbonik anhidraz II

20 - A
Kemik yıkımının temel düzenleyicisi diyebileceğimiz PTH hormonu osteoblastlar üzzerinden osteoklastları etkileyerek etkinliğini
gösterir. Bu süreçte üretilen RANK ligandları (RANKL) yine kendi ürettiği osteoprotogerin adlı molekülle kontrol edebilir.
Osteoklast membranlarında “NFκB reseptör aktivatörü” denen (RANK, TNF reseptör ailesinin bir üyesi) membrana bağlı reseptör
ekspresse edilir.
PTH kemik yıkımını doğrudan osteoklastları uyararak yapmaz. PTH reseptörü osteoblastlar üzerindedir. Osteoblastlar PTH etkisiyle
osteoblastlar RANKL (RANK ligand) ve M-CSF salgılarlar. RANKL, osteoklast öncüllerinin membranındaki RANK adı verilen resep-
töre bağlanır.
Bu moleküller öncül osteoklastları uyararak olgun aktif osteoklastlara dönüşmesini sağlar. Aktive T lenfositler de RANKL üretebilir-
ler. Bu nedenle, inflamatuar süreçlerde osteoklast aracılı kemik yıkımı olabilir.
Osteoblastlar aynı zamanda RANKL’ın solubl reseptörü olan osteoprotogerin de (OPG) salgılarlar. RANKL ekstrasellüler sıvıda çö-
zünmüş olan OPG’ye bağlandığında etkisiz hale gelir.
Böylece aşırı kemik yıkımı önlenmiş olur. Osteoklastlar üzerinde kalsitonin reseptörü bulunmaktadır. Kalsitonin osteoklastları inhi-
be ederek kemik yıkımını azaltır.

21. I. İskelet kası


II. Kalp kası
III. Düz kas
Ca bağımlı Ca kanalı yukarıdaki kas tiplerinden hangisi/hangilerinde bulunur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III

21 - E
Çizgili kasta T tübüllere yayılan aksiyon potansiyeli DHP reseptörlerini uyararak mekanik olarak riyanodin reseptörlerini açar. Oysa
kalp kası ve düz kasta hücre içine giren kalsiyum bu işi üstlenmiştir.

13 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

Düz kas kasılmasında kalsiyumun kaynağı


Düz kasta sarkoplazmik retikulum iyi gelişmemiş durumdadır. Kasılma için gerekli kalsiyumun hemen tamamı hücre dışı sıvısından
gelir. Bununla birlikte bazı düz kaslarda membran çukurcuklarına yakın sarkoplazmik retikulumlar olabilir.
Aksiyon potansiyeli membran boyunca yayılırken buralarda sarkoplazmik retikulumu etkiler ve kalsiyum salınımına neden olur.
Sarkoplazmik retikulumdan Ca kanalları ile olur.

Medical Physiology- A Cellular and Molecular Approach UPDATED SECOND EDITION 170

22. 60 yaşında miyopisi olan hasta baktığı yerin çevresini çok iyi görememeye başladığını ve gözünde ışık çakmaları ve uçuşmalar
olduğunu öyküsünde beyan ediyor.
Retina dekolmanı tanısı alan bu hastada hangi iki tabaka arasında açılan boşluğa vitreus sıvısı dolmuştur?
A) İç sınırlayıcı membran- nöral retina
B) Dış pigment epiteli- nöral retina
C) Dış sınırlayıcı membran- nöral retina
D) Koni basil tabakası- Dış sınırlayıcı membran
E) Dış pigment epiteli- Koni basil tabakası

22 - B
1. Dış pigment epiteli (retina pigment epiteli): Retinanın dış tabakasıdır ve Bruch membranı aracılığı ile koroide tutunur. Melanin
içeren tek katlı kübik hücrelerden oluşmuştur. Bu hücrelerin komşu basil ve konilere yakın kısımlarında bol miktarda melanin gra-
nülleri bulunmaktadır. Bu görünüm en tipik özellikleridir. Dış pigment epitelini oluşturan hücrelerde aynı zamanda, fotoreseptör
hücre uzantılarının fagosite edilmesiyle oluşan fagozomlar bulunur.
2. Nöral retina: Pigment epitelinin iç kısmında ise gözün duyar katını oluşturan nöral retina vardır.

www.tusem.com.tr 14
Temel Bilimler / T 52 - 2

Dış pigment epiteli ile nöral retina arasında potansiyel bir boşluk bulunur. Retinanın bu potansiyel boşluğunun ayrılması retina
dekolmanı olarak bilinir.

1 Dış pigment epiteli Tek katlı kübik epitel


Fovea bölgesindeki hücrelerin boyu diğerlerinden uzundur.
Nöral retinanın bir parçası değildir.
Buradaki hücreler koroidin Bruch membranına yapışırlar.
Kan-retina bariyerini yapar.
Melanin pigmentinin bol olması ışığın yansımalarını önler.
Buradaki hücreler gelişmiş düz endoplazmik retikuluma sahiptir. A vitamininin taşınması ve
esterifikasyonu burada yapılır.
Fotoreseptör hücrelerin membranöz disklerini fagosite eder.

23. Nitrik oksit (NO) ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Parakrin etkiyle düz kaslarda gevşemeye neden olur.
B) NO nitrik oksit sentaz (NOS) enziminin etkisiyle L-argininden sentezlenir.
C) NO hücre içinde cGMP oluşumuna neden olur ve düz kası gevşetir.
D) NO nitrik oksit sentaz (NOS)’ın 3 izoformu vardır ve bunlardan NOS-3, TNF α tarafından aktive edilir.
E) Asetilkolin, histamin, bradikinin, VİP, P maddesi gibi vazodilatör ajanlar NO sentezini arttırarak etki edebilir.

23 - D
NOS-1 ve 3 hücre içi kalsiyum ile aktive olurken, NOS-2 sitokinlerle aktive olur.

Nitrik oksitin (NO) önemi


Büyük arterlerin gevşemesinde en önemli mediatör nitrik oksittir. Yarı ömrü çok kısa olan (6 sn) NO parakrin etkiyle düz kaslarda
gevşemeye neden olur. Dolaşıma karışan NO hemoglobin tarafından etkisiz hale getirildiğinden, NO parakrin olarak etki etmektedir.
NO nitrik oksit sentaz (NOS) enziminin etkisiyle L-argininden sentezlenir. NOS’un 3 izoformu vardır:
1. NOS-1: Sinir sisteminde bulunur.
2. NOS-2: Makrofajlar ve diğer immun sistem hücrelerinde bulunur.
3. NOS-3: Endotel hücrelerinde bulunur.NOS-1 ve -3 hücre içi Ca++ miktarının artışıyla aktive olur. NOS-2 ise sitokinler, özellikle de
TNF α tarafından aktive edilir.
Arterden kan akımı arttığında, kayma gerilimi (sürtünme stresi-shear stress) nedeniyle endotel hücrelerinde oluşan NO düz kası
gevşeterek kan akımını artırır. Kayma gerilimi endotel hücresindeki primer silyumlar tarafından algılanır.
NO hücre içinde solubl guanil siklazı aktive ederek cGMP oluşumuna neden olur. cGMP ise düz kası gevşetir. Bir dokunun arteriolle-
ri, lokal faktörler ile genişleyip dokunun kan akımı arttığında, arteriol öncesindeki daha büyük arterlerin genişlemesinden sorumlu
temel mediatör NO’dur.
Birçok vazodilatatör ajan NO sentezini artırarak, endotel aracılığı ile etki etmektedir. Bunlar arasında, asetilkolin, H1 reseptörleri
üzerinden histamin, bradikinin, VIP, P maddesi sayılabilir. Adenozin, ANP ve H2 reseptörleri üzerinden histamin endotelden ba-
ğımsız vazodilatasyon yapar.

24. Kalp döngüsünde S2 sesinin oluştuğu sırada aşağıdakilerden hangisi meydana geliyordur?
A) EKG’de QRS kompleksi vardır.
B) Döngü izovolümetrik kasılma fazındadır.
C) a dalgası oluşur.
D) Aorttaki kan akımı maksimum seviyededir.
E) Aort basınç eğrisinde dikrotik çentik oluşur.

15 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

24 - E
Sadece kalp döngüsünü iyi bilmekle yapılabilecek bir soru. Kalpte S2 sesi semilunar kapakların kapanma sesidir. Dolayısıyla bu ses
ejeksiyonun bittiğini ve izovolümetrik gevşemenin başladığını belirtir. a dalgası atrium kasılması nedeniyle oluşur dolyısıyla vent-
rikül diyastolünün sonunda gerçekleşecektir. Aorttaki kan akımı hızlı fırlatma fazı son kısmında maksimuma ulaşırken, EKG’de QRS
kompleksi de izovolümetrik kasılmadan hemen önce gözlenecektir.
Fırlatma döneminin bitip izovolumetrik gevşemenin başlamasıyla aort kapağının kapanması nedeniyle aort basınç eğrisinde dik-
rotik çentik oluşacaktır.

www.tusem.com.tr 16
Temel Bilimler / T 52 - 2

25. Aşağıdakilerden hangisi surfaktan yapımını arttıran bir faktör değildir?


A) Kortizol
B) İnsülin
C) Gamma interferon
D) Hiperventilasyon
E) cAMP

25 - B
Surfaktan Sentezini Etkileyen Faktörler
Sentezi artıranlar Sentezi azaltanlar
Tiroid hormonları: Tip II hücrelerindeki inklüzyonların büyüklük ve sayılarını Ana bronşun tıkanması
arttırır. Bir akciğer arterinin tıkanması
Glukokortikoid hormonlar (Kortizol): Surfaktanın olgunlaşması hızlanır. %100 O2 solunması
cAMP Sigara
Epidermal Büyüme Faktörü (EGF) Alfa-tümör nekroze edici faktör (TNF-a)
Gamma interferon Beta transforme edici faktör (TGF-b)
Hiperventilasyon İnsülin

26. Kolinerjik lifler- enterokromaffin benzeri hücreler (ECL)- G hücrelerinden sırasıyla salınan hangi mediyatörler mide asit
salgısının oluşmasında etkilidir?
A) Asetilkolin- P maddesi- Histamin
B) Asetilkolin- Glisin- P maddesi
C) Nitrik oksit- Histamin- Gastrin
D) Asetilkolin- Histamin- Gastrin
E) Asetilkolin- P maddesi- Gastrin

26 - D
Asit salgısının düzenlenmesi
Asit salgısının düzenlenmesinde çeşitli mediatörler görev alır:
1. Asetilkolin (Nörokrin kontrol - Kolinerjik liflerden köken alır): M3 (muskarinik) reseptörlerine bağlanarak etkili olur. Vagustaki
sinir uçlarından tarafından salgılanır.
2. Histamin (Parakrin kontrol - enterokromaffin benzeri hücrelerden (ECL) köken alır): H2 reseptörlerine bağlanarak etkili olur.
3. Gastrin (Endokrin kontrol - G hücrelerinden köken alır): CCK-B reseptörlerine bağlanarak etkili olur.

27. İnce bağırsakta bulunan lizozim, defensin ve çinko içeren, antibakteriyel etkileri ve fagositoz yetenekleri olan hücrelerin
adı nedir?
A) Goblet hücresi
B) M hücresi
C) D hücresi
D) Enterosit
E) Paneth hücresi
27 - E
Absorbsiyon yapan ve mukus salgılayan hücreler Goblet, Peyer plaklarındaki lenf folliküllerini örten epitel hücreleri M hücreleri,
absorbsiyon yapan mikrovilluslu prizmatik hücreler Enterositler ve somatostatin salan enteroendokrin hücreler de D hücreleridir.
• İnce bağırsakta bulunan bir başka hücre tipi Paneth hücreleridir. Bu hücreler lizozim, defensin ve çinko içerirler. Antibakteri-
yel etkileri ve fagositoz yetenekleri nedeniyle bağırsak florasının kontrolünü sağlarlar.

17 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

28. Glomerüler filtrasyon hızını etkileyen ve nasıl etkilediği ikililerinden hangisi yanlıştır?
A) Düşük doz Anjiotensin II: Glomerüler kapiller hidrostatik basıncını arttırarak.
B) ANP: Bowman kapsülünde hidrostatik basıncı arttırarak.
C) Üreteral tıkanma: Bowman kapsülünde hidrostatik basıncı arttırarak.
D) Son dönem karaciğer patolojisi varlığı: Glomerüler kapiller kolloid osmotik basıncını azaltarak.
E) Hipertansiyon: Glomerüler kapiller hidrostatik basıncını arttırarak.
28 - B
Ang II düşük dozlarda afferent arteiolleri efferentler kadar etkileyemediği için glomerüler kapillerlerde hidrostatik basınç artar. Hi-
pertansiyon da aynı mekanizma ile GFR’yi arttırır. Üretrada bir tıkanıklık geride idrarın birikmesi ve hidrostatik basıncı arttırarak bu-
nun Bowman kapsülüne yansımasına sebep olarak GFR’yi azaltır. Son dönem karaciğer patolojisi varlığında plazma proteinlerinin
üretimi geriler ve kolloid osmotik basınç glomerüler kapillerde de azalır ve GFR artar. ANP, hipertansiyonda ve ekstrasellüler sıvı
hacminin arttığı durumlarda kalpten salgılanır. Afferent arteriolde gevşeme, efferentde ise kasılma yapar. Glomerüler hidrostatik
basıncı arttırarak, GFR’de orta düzeyde bir artış yapar.
GFR’yi belirleyen faktörler
Starling güçleri ve filtrasyon sabit (Kf) tarafından belirlenir.

Tablo: Glomerül kapillerinde etkili olan Starling güçleri


Sıvıyı damar dışına çıkarmaya çalışanlar Glomerüler kapiller hidrostatik basınç (PGC) 60 mmHg
Bowman aralığı içindeki kolloid osmotik basınç (πBS) 0 mmHg
Sıvıyı damar içinde tutmaya çalışanlar Glomerüler kapiller kolloid osmotik basıncı (πGC) 32 mmHg
Bowman aralığı içindeki hidrostatik basınç (PBS) 18 mmHg

Bu durumda net filtrasyon basıncı = (PGC + pBS) – (PBS + pGC)


= (60 + 0) – (18 + 32)
= 10 mmHg olur.
Yani plazmanın glomerül kapillerlerinden süzülmesi için 10 mmHg’lık bir net filtrasyon basıncı söz konusudur. GFR’nin fizyolojik
düzenlemesinde glomerüler kapiller hidrostatik basınç temel rol oynar. Glomerüler kapiller hidrostatik basıncını her biri kontrol
edilen 3 değişken belirler:
1. Arter basıncı
2. Afferent arteriol direnci
3. Efferent arteriol direnci
• Sistemik kan basıncı artışı GFR’yi artırırken, azalması GFR’yi azaltır.
• Afferent arteriol genişlemesi ve efferent arteriolün bir dereceye kadar daralması GFR’yi artırır.
• Afferent arteriol daralması ve efferent arteriol genişlemesi GFR’yi azaltır.

Ligand Etkisi
Endotelin Sağlıklı koşullarda pek etkisi yoktur. Hastalık durumlarında (diabetik nefropati, akut böbrek yetmezliği vb) ciddi va-
zokonstriksiyon yapar.
Anjiotensin II Düşük miktarda GFR’yi artırırken yüksek dozlarda hem afferent hem de efferent arteriolü daraltacağından GFR ve
böbrek kan akımını azaltır.
Prostaglandinler Normal koşullarda böbrek kan akımı veya GFR’ye etkileri yoktur. Daha çok vazonkonstriktör maddeleri dengelerler.
Bradikinin Böbreklerde üretilen kallikrein, dolaşımdaki kininojenden bradikinin oluşturur. Bradikinin vazodilatatör etkilidir. Böb-
rek kan akımı ve GFR’yi artırır.
Adenozin Afferent arteriolde vazokonstriksiyon yaparak GFR’yi azaltır. Tubuloglomerüler feedback’te önemli rol oynar.
ATP GFR ve böbrek kan akımı üzerine iki yönlü etki eder. ATP afferent arteriolde kasılmaya neden olarak GFR ve böbrek
kan akımını azaltır. Ancak ATP nitrik oksit oluşumunu uyararak GFR ve böbrek kan akımını artırabilir.
ANP Hipertansiyonda ve ekstrasellüler sıvı hacminin arttığı durumlarda kalpten salgılanır. Afferent arteriolde gevşeme,
efferentde ise kasılma yaparak, GFR’de orta düzeyde bir artış yapar.
Dopamin Proksimal tübül hücrelerinde üretilir. Böbrek kan akımını artırır. Renin salgısını inhibe eder.

www.tusem.com.tr 18
Temel Bilimler / T 52 - 2

29. Kırküç yaşında, obez bir erkek, miyokard enfarktüsü geçirdikten sonra, diyetini ve yaşam tarzını değiştirip düzenli egzersiz
yaparak kilo vermeye karar verir. Yeni diyetine sıkı sıkıya bağlı kalan bu kişi sebze ağırlıklı olarak beslenmektedir. Dört yıl sonra
yapılan poliklinik kontrolünde belirli bir vitamin eksikliğinin belirtileri ortaya çıkar.
Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliğinin bu tabloyu yaratması en olasıdır?
A) Vitamin A
B) Vitamin D
C) Niasin
D) Tiamin
E) Kobalamin
29 - E
Bu soruda tanımlanan hasta sebze ağırlıklı beslenmeye başladıktan dört yıl sonra vitamin eksikliği belirtileri göstermiştir. Hayvan-
sal gıdaların alımının durdurulmasından belirti gelişimine kadar geçen bu kadar uzun bir süre, sadece kobalamin (vitamin B12) ile
olabilir. Daha önce iyi beslenen bireylerin karaciğerlerinde, tamamen vitamin eksikliği durumunda birkaç yıl boyunca yeterli olan
kobalamin depoları bulunmaktadır.
Vitamin B12 eksikliği, megaloblastik anemi olarak ortaya çıkar. Ayrıca nörolojik belirtiler de gelişebilir.

30. Aşağıdaki RNA tiplerinden hangisi hnRNA’nın mRNA’ya dönüşümünde görev yapar?
A) miRNA
B) siRNA
C) tRNA
D) snRNA
E) 5s rRNA

30 - D
hnRNA’nın mRNA’ya dönüşümü posttranskripsiyonel modifikasyondur. Protein kodlamayan intronlar çıkarılır, ekzonlar birbiri-
ne eklenir. Bu işlemde snRNA ve ribonükleo proteinler görev alır. Böylece sentezlenen ilk mRNA molekülü olan hnRNA olgun
mRNA’ya dönüşmüş olur.
snRNA molekülleri mRNA splicing işleminde (intronların çıkarılıp ekzonların birleştirilmesi) görev yaparlar.
miRNA ve siRNA protein sentezini gen ekspresyonu üzerinden düzenler, 5S rRNA ribozom yapısında bulunur, tRNA protein sen-
tezinde görev alır.

31. Bir yaşında erkek çocuk tekrar eden piyojenik bakteri enfeksiyonları nedeniyle sıklıkla polikliniğe getirilmektedir. Yapılan
genetik testler sonucunda bu duruma bir enzim sentezinde yaşanan defektin yol açtığı tespit edilmiştir.
Aşağıdaki enzimlerden hangisinin eksikliği bu klinik tablodan sorumlu olabilir?
A) Adenozin deaminaz
B) Glıkoz-6-fosfataz
C) Orotat fosforibozil transferaz
D) Hipoksantin guanin fosforibozil transferaz
E) Fosforibozil pirofosfat sentetaz

31 - A
Klinik tablo Adenozin deaminaz (ADA) eksikliğidir.
ADA eksikliği otozomal resesif kalıtılan ciddi kombine immün yetmezlik tablosudur.
Bu hastalarda hem timus kaynaklı T lenfositler hem de kemik iliği kaynaklı B lenfositler az veya işlevsizdir. Enzim replasmanı veya
kemik iliği transplantasyonu yapılmaz ise infantlar enfeksiyon sebebiyle kaybedilir. Deoksiadenozin, salvage yolaklarında dATP’ye
dönüşerek hücrelerde artar, dATP ribonükleotit redüktazı inhibe ederek DNA sentezini azaltır.

19 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

32. Aşırı fruktozlu diyet karaciğer yağlanmasının önemli nedenlerindendir.


Diyetle alınan fruktozun hız kısıtlayıcı enzimatik basamakları kullanmadan, aşağıdaki yapılardan hangisine dönüşmesi bu
durumun en önemli sebebidir?
A) Piruvat
B) Laktat
C) Asetil KoA
D) Glukoz
E) Alanin

32 - C
Aşırı fruktozlu bir diyet sırasında karaciğerde kontrolsüz bir asetil KoA oluşmasına, sonuçta yağ asiti ve kolesterol sentezinde artışa
yol açar. Yağ asiti sentezinin artışı ile birlikte karaciğerde trigliserit ve VLDL sentezi de artar. Bu durum serum triaçilgliserollerinin
ve arkasından LDL’nin artışıyla sonuçlanır.
Karaciğerin VLDL ile gönderebileceğinden daha fazla lipid üretmesi karaciğer yağlanmasının en önemli sebeplerinden biridir.

33. Çocuk hastalıkları polikliniğine başvuran altı aylık erkek bebekte yapılan incelemede hepatomegali, hipoglisemi ve laktik
asidoz tespit edilmiştir.
Bu klinik durumdan aşağıdaki enzimlerden hangisinin fonksiyon kaybı sorumlu olabilir?
A) Glukoz-6-fosfataz
B) Lizozomal alfa-glukozidaz
C) Kas Glikojen fosforilaz
D) Fosfofruktokinaz
E) Glukozil 4:4 transferaz

33 - A
Bahsedilen klinik durum Von Gierke Hastalığıdır. Glukoz-6-fosfataz enziminin karaciğer, böbrek ve barsaktaki eksikliği sonucu
ortaya çıkan bir hastalıktır.
Glikojenoliz ve glukoneogenezle karaciğerde yeterince glukoz oluşamadığı için ciddi bir açlık hipoglisemisi görülür. Yağlı karaciğer
ve hepatomegali olur. Karaciğerde ve renal tubullerde glikojen birikimi görülür. Karaciğer kandaki laktatı glukoneogenezde kullana-
mayacağı için hiperlaktikasidemi görülür. Glukoz-6-fosfatın heksozmonofosfat yolunu aktiflemesiyle pentoz fosfat ve fosforibozil
pirofosfat artışı sonucu gut artriti ile hiperürisemi görülür. Glukoz yapımındaki yetersizlikten dolayı metabolik yakıt olarak yağların
metabolize olması hiperlipidemiye yol açar. Yağların aşırı mobilize olmasıyla keton cisimleri artar. Metabolik asidoz meydana
gelebilir.

34. Aşağıdaki aminoasitlerden hangisi histon proteinlerinde yoğun olarak bulunur?


A) Serin
B) Glisin
C) Alanin
D) Valin
E) Arjinin

34 - E
Histon proteinleri bazik yapıdadır ve pozitif yüklüdür. Yapısında bazik aminoasitler yoğunluktadır. DNA ise fosfat grubu sayesinde
asidik ve negatif yüklüdür, böylece histon proteinlerine sarılı halde bulunur. Arjinin en bazik yapılı aminoasit olması nedeniyle
histon proteinlerinde yoğun olarak bulunur.

www.tusem.com.tr 20
Temel Bilimler / T 52 - 2

35. Karaciğerde kolesterolden sentezlenen primer safra asitlerinin konjugasyonu için aşağıdaki aminoasitlerden hangisine
ihtiyaç vardır?
A) Treonin
B) Sistein
C) Histidin
D) Valin
E) Triptofan

35 - B
Primer safra asidleri karaciğerde safraya verilmeden glisin ya da taurin ile konjuge edilerek safra tuzları (konjuge safra asitleri)
oluşturulur. Taurin safra asitlerinin konjugasyonunda kullanılır, sistein amino asidinden sentezlenir.
Taurokolik asit, Glikokolik asit, Taurokenodeoksikolik asit, Glikokenodeoksikolik asit barsağa atılınca barsak bakterileri glisin veya
taurini ayırabilir, kalan safra asidleri ise yine bakterilerin etkisiyle sekonder safra asitlerine dönüşür. Böylece deoksikolik asit
ve litokolik asit oluşur.

36. Sekiz yaşındaki erkek çocuk son aylarda kognitif fonksiyonların azalması nedeniyle nöroloji polikliniğine getiriliyor. MR ince-
lemesinde belirgin beyaz cevher değişikliği bulunan hastada biyokimyasal incelemede hafif adrenal yetmezlik saptanıyor.
Aşağıdakilerden hangisinin fonksiyon kaybı bu genetik hastalığın oluşumunda öncelikli role sahiptir?
A) Lizozomal enzim
B) Mitokondriyal yağ asiti oksidasyon enzimi
C) Peroksizomal yağ asiti oksidasyon enzimi
D) Peroksizomal membran proteini
E) Transkripsiyon faktörü

36 - D
Adrenolökodistrofi kliniği sorgulanıyor.
Çok uzun zincirli yağ asitlerinin peroksizom membranından taşınamadığı adrenolökodistrofide, oksitlenemeyen çok uzun zin-
cirli yağ asitleri karaciğer ve merkezi sinir sisteminde birikir.
Hastalık ağır nörolojik semptomlarla seyreder ve erken dönemde ölümle sonlanır.

37. DNA sentezi (replikasyon) sırasında aşağıdaki enzimlerden hangisi zincir üzerindeki gerilimi azaltmada görev alır?
A) DNA helikaz
B) Tek zincir bağlayan proteinler
C) Topoizomeraz
D) DNA polimeraz
E) RNA Primaz

37 - C
DNA sentezinde zincir üzerindeki süper kıvrımları ortadan kaldırarak zinciri rahatlatan enzim topoizomerazdır.
DNA helikaz (DnaB protein): Ata DNA çift sarmalının kısa bir parçasını (sekonder yapıyı) açar. Çift zincirli DNA’yı bir fermuar gibi
düşünürsek, fermuarı açan enzimdir. Enerjisi ATP hidrolizi ile sağlanır.
RNA Primaz (DnaG protein): DNA sentezinin başlaması için gereken öncü RNA’yı (RNA primer) sentezler ve DNA polimerazın ilk
nükleotiti koyabilmesi için gereken serbest 3’-OH ucunu verir.
DNA polimeraz: Her iki ipliğin komplementerlerinin sentezlerini yapar.
SSBs (single strand binding proteins: tek zincir bağlayan proteinler) prokaryotlarda, ökaryotlarda A replikasyon proteini: Açılmış
DNA’nın tek ipliğine bağlanırlar (ssDNA), DNA’nın tek ipliğini stabilize ederler ve tekrar birleşmesini engellerler.
Topoizomerazlar: Helikazın açmasıyla çatalın önünde oluşan aşırı gerilmeyi engeller.

21 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

38. Serum pseudokolinesteraz düzeyinin ölçülmesi hangi klinik durumda yararlıdır?


A) Düşük düzeyleri artmış serbest kortizol ile ilişkilidir.
B) Düşük düzeyleri akut inflamasyonun bir belirleyicisidir.
C) Düşük düzeyleri karaciğerin sentez fonksiyonunun iyi olmadığını düşündürür.
D) Serum düzeyleri diabetes mellituslu hastalarda glomeruler hasarın derecesiyle ilişkilidir.
E) Tiamin eksikliğinde anlamlıdır

38 - C
Pseudokolinesteraz karaciğer, pankreas, kalp, beyin beyaz cevherinde ve serumda bulunur.
Kanda aktif bir enzimler grubundadır. Pseudokolinesteraz ölçümleri, üç ana sebepten yapılır:
1) Karaciğer fonksiyonlarını ölçmek için: Serum pseudokolinesteraz ölçümleri karaciğerin sentez kapasitesinin sensitif bir belirte-
cidir. Serum pseudokolinesteraz aktiviteleri, akut hepatit, ilerlemiş siroz, karaciğer kanseri ve metastazlarında düşer.
2) Organofosfat zehirlenmelerini belirlemek için: Organik fosfor (tarımsal insektisit) zehirlenmelerinde (parathion, sarin ve tetra-
etil pirofosfat gibi) pseudokolinesteraz aktivitesi azalır.
3) Süksinil kolinle anestezi yapılacak hastalarda atipik kolinesteraz saptamak için: En yaygın kullanımı, anestezide kullanılan bir
kas gevşetici olan süksinil kolini (ve mivakuryum) hidrolize edemeyen anormal kolinesteraz enziminin varlığını belirlemektir. Ati-
pik kolinesteraz enzimine sahip bireyler, süksinil kolini yeterince hızlı parçalayamadıkları için uzayan apne gelişir.

39. Hem sentezinin hız kısıtlayıcı reaksiyonunda rol oynayan vitamin hangisidir?
A) Pantotenik asit
B) Piridoksal fosfat
C) Tiamin
D) Askorbik asit
E) Metilkobalamin

39 - B
Hem sentezi glisin ve süksinil KoA’nın birleşmesiyle başlar. Reaksiyonu kontrol basamağı olan ALA sentaz enzimi katalizler. Bu re-
aksiyonda kofaktör olarak piridoksal fosfat kullanılır.
Piridoksal fosfat (B6 vitamini aktif formu), özellikle aminoasitlerle ilgili transaminasyon ve dekarboksilasyon reaksiyonlarını kata-
lizleyen çok sayıda enzimin koenzimidir.
HEM sentezinde ALA sentaz basamağı ve glikojen yıkımında gerekli olan glikojen fosforilaz enziminin koenzimi olarak da gereklidir.

40. Zigot oluşurken tüm genetik materyalin tek bir ebebeyinden gelmesi sonucunda aşağıdaki genetik hastalıklardan hangisi
oluşur?
A) Uniparental dizomi
B) Mitokondriyal kalıtım bozukluğu
C) Genomik imprinting
D) Uniparental Diploidi
E) Multifaktoriyal kalıtım

40 - D
Uniparental Diploidi: Tüm genomun tek ebebeynden kalıtılmasıdır.
Uni Parental Dizomi: Bir homolog kromozom çiftinin aynı ebeveynden kalıtılmasıdır.
Genomik imprinting: Bir kromozomda bir genin ya da lokusun anne veya babadan gelmesine bağlı olarak faklı özellik göstermesidir.
Mitokondriyal kalıtım: Mitokondri DNA’sının kalıtımıdır. Maternal kalıtım şekli görülür. Sadece hstalıklı anne hastalığı çocuklarına
iletebilir. Hastalığı taşıyan babadan geçiş yoktur.
Multifaktöriyel kalıtım: Genetik faktörler ve çevresel faktörlerin etkili olduğu kalıtım şeklidir.

www.tusem.com.tr 22
Temel Bilimler / T 52 - 2

41. Nötrofillerde klorür varlığında H2O2’nin hipokloröz asite dönüşümünde etkili olarak oksidatif stres yaratan enzim aşağıda-
kilerden hangisidir?
A) Myeloperoksidaz
B) Katalaz
C) NADPH oksidaz
D) Süperoksid dismutaz
E) Glutatyan peroksidaz

41 - A
Son yıllarda oksidatif stres soruları inanılmaz yoğunlukla geliyor. Myeloperoksidaz bakterisidal etkiler için hipokloröz asit oluş-
turur. Katalaz, Glutatyon peroksidaz, glutatyon redüktaz ve süperoksit dismutaz antioksidan enzimlerdir.
Nötrofillerde bulunan bazı önemli enzimler ve proteinler:
Miyeloperoksidaz: H2O2 + Cl- + H+ -------- HOCl + H2O (HOCl: hipoklorik asit)
NADPH-oksidaz: 2O2 + NADPH2 ---------- 2O2-. + NADP + H+
Lizozim: Bazı bakteri hücre duvarlarında bulunan N-asetilmuramik asit ve N-asetil-D-glukozamin arasındaki bağları parçalar.
Laktoferrin: Demir bağlayıcı protein. Demiri bağlayarak bazı bakterilerin büyümesini inhibe edebilir; miyeloid hücrelerin prolife-
rasyonunun regülasyonunda rol oynayabilir.

42. Selenosistein aminoasitinin metabolizması için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Protein sentezine ribozomal olarak katılır
B) UGA stop kodonu tarafından taşınır
C) Sentezi tRNA üzerinde sistein aminoasitinden yapılır
D) Glutatyon Peroksidaz yapısında bulunur
E) Tiroid hormon dönüşümü için gereklidir

42 - C
Selenosistein spesifik bir tRNA’sı olmadığı halde belli bir durumda UGA stop kodonun tRNA’sı protein sentezinde selenosisteini
protein yapısına ekler.
Selenosisteinin selenyum içerir ve sentezi tRNA üzerinde serin aminoasitinden gerçekleşir. Selenosistein, tioredoksin redüktaz,
glutatyon peroksidaz ve deiyodinaz (Tiroid hormon dönüşümünde görev alır) gibi enzimlerin peptid zincirlerinde bulunur.
Selenosistein protein sentezi sırasında polipeptid zincire yerleştirildiği için 21. amino asit olarak kabul edilir.

43. Glomerül filtrasyon hızını değerlendirmek için kullanılan moleküllerden hangisi bir proteinaz inhibitörüdür?
A) Kreatinin
B) Alfa-1-antitripsin
C) Üre
D) Sistatin C
E) İnülin

43 - D
Tuzak soru Alfa-1-antitripsin proteinaz inhibitörüdür ancak Glomerül filtrasyon hızını (GFR) hesaplamak için kullanılmaz. Üre ve
kreatinin böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek için kullanılır ancak proteinaz inhibitörü değildir. İnülin klirensi de GFR ölçümü
için kullanılabilir ancak o ada proteinaz özelliğinde değildir.
Sistatin C, sistein proteinaz inhibitörü olup GFR ölçütü olarak kullanılmaktadır.

23 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

44. Aşağıdakilerden hangisi nitrik oksit sentezi için gerekli değildir?


A) NADH
B) NADPH
C) FAD
D) FMN
E) HEM halkası

44 - A
NO sentaz enzimi NADPH, FAD, FMN, HEM ve tetrahidrobiopterini koenzim olarak kullanır.
Nitrik oksit (NO): Hücre içi cGMP artışı ile düz kas gevşemesine ve dolayısı ile damarlarda vasodilatasyona yol açar. Ayrıca diğer
önemli bir etkisi de trombosit agregasyonunu inhibe etmesidir.

Nitrik oksidin bazı fizyolojik ve patolojik olaylardaki rolü


1. Vazodilatördür ve kan basıncının düzenlenmesinde önemlidir.
2. Penis ereksiyonu için gereklidir; sildenafril cGMP fosfodiesterazı inhibe ederek etki gösterir.
3. Beyinde ve periferal otonom sinir sisteminde bir nörotransimiterdir.
4. NO’nun düşük düzeyleri, infantil hipertrofik pilor stenozunda pylorospazmdan sorumludur.
5. İskelet kaslarının gevşemesinde rolü vardır.
6. Makrofajların bakterisidal etkilerine aracılık eder.
7. İmmun sistem üzerine olumlu etkilerii vardır.
8. Trombositlerin, adezyonunu, aktivasyonunu ve agregasyonunu inhibe eder.

45. Migren atağı nedeniyle acil servise başvuran hastaya intramüsküler diklofenak enjeksiyonu yapılmıştır.
Ertesi gün yapılan check-up sırasında aşağıdaki enzimlerden hangisinin düzeyinde artış beklenebilir?
A) Laktat dehidrogenaz
B) GGT
C) Alanin transaminaz
D) Kreatin kinaz
E) 5`nükleotidaz

45 - D
Total Kreatin kinaz (CK) aktivitesinin büyük bir kısmı kasa spesifik CK-MM izoenziminin aktivitesine bağlıdır. İskelet kası hasta-
lıkları artış gösterir, intramüsküler ilaç enjeksiyonu sonrası kanda yükselebilir.
Kreatin kinaz kas hücresinde ATP’den kreatin-fosfat sentezini sağlar. Kreatin-fosfat enerji ihtiyacı oluştuğunda ADP den ATP oluş-
turarak enerji deposu görevi görür.
İzoenzimleri:
CK dimerik yapıdadır. M ve B subünitlerinden oluşur.
• CK-MM: Kas tipi; iskelet kası
• CK-MB: Kalp Kası
• CK-BB: Beyin ve prostat
• CK-MiMi (CK-MT): Mitokondrial tip
Kullanıldığı klinik durumlar:
• CKMM: iskelet kası hastalıkları, miyokard infaktüsü, aşırı egzersiz, intramüsküler enjeksiyon.
• CKMB: Miyokard infaktüsü, Duschene tipi musküler distrofiler.
• CKBB: Santral sinir sistemi patolojileri, prostat hastalıkları.

www.tusem.com.tr 24
Temel Bilimler / T 52 - 2

46. Aşağıdaki amino asitlerden hangisi protein yapısına girmez?


A) Pirolizin
B) Homosistein
C) Metil lizin
D) Fenilalanin
E) Selenosistein

46 - B
Homosistein, metiyonin metabolizmasında oluşan bir ara üründür, protein yapısında yer almaz.
Amino asitler canlılar dünyasında, iki kategoride ele alınırlar: Birincisi, bütün proteinlerin kurucuları olan yirmi amino asiti kapsar.
İkincisi, bütün geriye kalan, öteki amino asitleri kapsayan gruptur. İkinci gruptakiler proteinlerin yapısına katılmazlar. homosistein
de bu ikinci grup amino asitler arasındadır.
Homosisteinin yüksek kan seviyeleri ile kalp hastalıkları, hipertansiyon ve felç ile ilişkilidir. Yüksek homosistein seviyeleri tüm kalp
rahatsızlıklarının %10’undan sorumlu olabilir. Homosistein yüksek bireylerde folat takviyesi faydalı olabilir.

47. Aşağıdaki bakteri türleri ve bu bakterilerin intrinsek (doğal) olarak dirençli oldukları antibiyotik eşleştirmelerinden hangisi
doğrudur?
A) Pseudomonas aeruginosa - Sefepim
B) Enterococcus faecium - Vankomisin
C) Stenotrophomonas maltophilia - Trimetoprim - sulfametoksazol
D) Mycoplasma pneumoniae - Seftriakson
E) Staphylococcus aureus - Metisilin

47 - D
Mycoplasmalarda hücre duvarı yapısı bulunmadığından hücre duvarı sentezini inhibe eden tüm antibiyotiklere (beta-laktamlar,
glikopeptitler vb.) yapısı gereği doğal (intrensek) dirençlidir. Diğer seçeneklerde yer alan eşleştirmeler doğru değildir. Pseudomo-
nas aeruginosa 4.kuşak sefalosporinler içerisinde yer alan sefepime, Enterococcus faecium vankomisine (vankomisine en fazla ka-
zanılmış (ektrensek) direnç gösteren bakteridir), Stenotrophomonas maltophilia trimetoprim-sulfametoksazole (Stenotrophomo-
nas maltophilia karbapenemler ve aminoglikozidlere doğal dirençlidir), Staphylococcus aureus metisiline intrinsik dirençli değildir.
Staphylococcus aureus metisiline, mec A genine (Polimeraz zincir reaksiyonu ile gösterilmesi metisilin direncinin saptanmasında
altın standart kabul edilir) bağlı olarak PBP2a yapısında değişiklik sonucunda kazanılmış (ektrensek) direnç gösterebilir.

48. Brusella Wright aglütinasyon testi (standart tüp aglütinasyon testi)’nde yalancı pozitifliğe neden olabilen bakteriyel infek-
siyon etkeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Francisella tularensis
B) Haemophilus influenzae
C) Listeria monocytogenes
D) Neisseria gonorrhoeae
E) Klebsiella pneumoniae

48 - A
Francisella tularensis (Tularemi hastalığı etkenidir, A grubu biyoterör ajanıdır) Gram negtaif kokobasil olup, ilk izolasyonunda üre-
tilmesi için besiyerinde mutlaka sistein bulunması gerekir. Brusella aglütinasyon testinde çapraz reaksiyon, yalancı Wright testi
(standart tüp aglütinasyon testi) pozitifliği veren bakteriyel infeksiyonlardandır.
Standart tüp aglütinasyon testinde yalancı pozitifliğe neden olan hastalıklar;
Francisella tularensis, Yersinia enterocolitica, Vibrio cholera, Salmonella türleri, Stenotrophomonas maltophila, E. coli O157,
Brucella deri testi

25 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

49. Karbapenemler aşağıdaki bakteriyel infeksiyon etkenlerinden hangisinin tedavisinde kullanılabilir?


A) Metisilin dirençli Staphylococcus aureus
B) Stenotrophomonas maltophila
C) Vankomisine dirençli Enterococcus faecalis
D) Chryseobacterium indologenes
E) Enterobacter cloacae

49 - E
Karbapenem grubu antibiyotikler bilinen en geniş spektrumlu antibiyotik grubu olup, Gram pozitif, Gram negatif ve anaerob (Bac-
teroides fragilis, Clostridium türleri vb.) bakterilere etkilidir.
Enterobacter cloacae, Enterobactericea ailesinde yer alan Gram negatif basil olup tedavisinde karbapenem grubu antibiyotikler
kullanılabilir.
Seçeneklerde yer alan Metisilin dirençli Staphylococcus aureus, Stenotrophomonas maltophila Vankomisine dirençli Entero-
coccus faecalis ve Chryseobacterium indologenes karbapenemlere doğal dirençli bakterilerdir. Chryseobacterium indologenes,
Chryseobacterium indologenes aerobik, non-fermentatif, oksidaz, indol, eskulin hidrolizi ve katalaz pozitif, hareketsiz besiyerinde
sarı - turuncu pigment üreten bir basildir. C. indologenes bir fırsatçı patojendir. Sağlıklı bireylerde hastalık etkeni olarak saptanmaz-
ken immünsüpresif hastalarda, yanık tedavisi görenlerde, yenidoğanlarda ve yoğun bakım ünitelerinde sonda nebulizatör, kateter
vs. cihaz kullanan bireylerde çeşitli enfeksiyonlara neden olabilir. Chryseobacterium indologenes (Flavobacterium, Myroides) kar-
bapenemlere doğal dirençlidir.

50. Aşağıdaki bakteri cinslerinden hangisi EZN boyası ile aside dirençli olarak boyanmaz?
A) Mycoplasma hominis
B) Nocardia asteroides
C) Mycobacterium lepra
D) Legionella micdadei
E) Rhodococcus equi

50 - A
Mycoplasma hominis, EZN ve Gram boyasıyla boyanmaz. Mycoplasmalar hücre duvarı yapısı içermediğinden Gram boyasıyla bo-
yanmaz. Mycoplasmalar hücre zarı yapısında STEROL içerir bu nednele Mycoplasmaları üretmek için besiyerine ekzojen kolesterol
ilave edilmelidir.

Yapısında mikolik asit bulunan bakteriler


• Mycobacteriumlar
• Nokardia
• Corynebacterium
• Rhodococcus equii
• Gordonia
• Tsukamurella

51. Aşağıdakilerden hangisi Corynebacterium diphtheriae için seçici-ayırt edici bir besiyeridir?
A) Sabouraud dextrose agar
B) Mac Conkey agar
C) Löwenstein-Jensen agar
D) Tellürit agar
E) Mannitol tuz agar

www.tusem.com.tr 26
Temel Bilimler / T 52 - 2

51 - D
Son sınavlarda ayırd edici besiyerleri ve hangi bakterilerin izolasyonunda kullanıldığı en sık sorulan sorular içerisinde yer almakta-
dır. Tellürit agar besiyeri, Corynebacterium diphtheriae izolasyonunda kullanılır (Löffler besiyeri gibi) Besiyerleri ve önemli özellik-
leri Tablo’da gösterilmiştir.

Tablo: Besiyerleeri ve önemli özellikleri


Besiyeri Bakteri Özellik
Seçici/ ayırtedici besiyeri
MacConkey agar ve Gr (-) enterik bakteriler Bakterilerin laktoza etkisi test edilir. Laktoz pozitif bakteriler
Eosin methylene blue agar (EMB) pembe koloni (E. coli ve Klebsiellla), laktoz negatifler renksiz
koloni (Salmonella, Shigella ve Proteus) oluşturur.
Mannitol tuzlu agar Staphylococcus aureus Mannitolü kullanan S. aureus sarı koloni oluşturur.
(Chapman besiyeri)
Lowenstein-Jensen veya Middleb- Mycobacterium Lowenstein-Jensen yumurta bazlı, Middlebrook agar bazlı
rook besiyeri
CHROMagar Mantar Maya mantarlarını ayırt etmek için kullanılır
Kanamisin Vankomisin Laked Blood Anaerob Gr- bakteriler için B. fragilis vb.
agar (KVLD)
Özel besiyerleri
Thayer Martin Neisseria gonorrhoeae Çukulatalı agara göre daha seçici bir besiyeridir. İnhibitör olarak
besiyerine kolistin (Gr -), nistatin (mantar) ve vankomisin (Gr +)
katılır.
TCBS (Tiosülfat Citrat Bile Sucrose) / V. cholerae V. cholerae besiyerinde sarı koloniler oluşturur.
Alkali by
BCYE (Buffered charcoal yeast Legionella L- sistein, ferik pirofosfat ve aktif kömür bulunan besiyeri
extract) Francisella
Nocardia
Loffler veya C. diphtheriae Gri siyah koloniler
Tellürit agar
Sorbitol MacConkey agar EHEC Enterohemorajik E. coli (O157:H7) sorbütolü fermente
etmediğinden renksiz koloniler oluşturur
CIN agar (Cefsoludin Irgasan Novobi- Yersinia enterocolitica Öküz gözü görünümünde koloniler oluşturur
osin agar)
Bordet-Gengau veya Regan- Lowe Bordetella pertussis Nazofarenks sürüntü örneğinden B. pertussis izolasyonu için
besiyeri kullanılır
Eaton’s agar Mycoplasma İçerisinde lipit bulunan besiyerinde sahanda yumurta
görünümünde koloniler

52. Staphylococcus aureus’a bağlı olarak gelişen besin zehirlenmelerinin patogenezinde aşağıdaki yapılardan hangisi rol oy-
nar?
A) Toksik şok sendromu gtoksini-1 (TSST-1)
B) Eksfoliyatif toksin
C) Enterotoksin A
D) Eritrojenik toksin
E) Alfa toksin (Lesitinaz)

27 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

52 - C
S. aureus besin zehirlenmesi bakterinin enterotoksinleri (A-E, G ve I)’ne bağlı olarak gelişir. Besin zehirlenmesine en sık neden olan
enterotoksin A’dır. Enterotoksin B yenidoğanda psödomembranöz enterokolite neden olabilir.

53. Aşağıdaki bakterilerden hangisinin neden olduğu ishal patogenezi diğerlerinden farklıdır?
A) Staphylococcus aureus
B) Bacillus cereus
C) Clostridium perfringens
D) Salmonella enteritidis
E) Vibrio cholerae

53 - D
Salmonella enteritidis, barsak epitel hücrelerine invazyon yaparak invaziv (inflamatuvar) ishale neden olur. Diğer seçeneklerde yer
alan bakteriler ise enterotoksinleri ile noninvaziv(noninflamatuvar) ishale neden olur.

54. 2 merkapto etanol lüaglütinasyon testi aşağıdaki infeksiyon etkenlerden hangisinin serolojik tanısında kullanılabilir?
A) Legionella pneumophila
B) Mycoplasma pneumoniae
C) Brucella abortus
D) Listeria monocytogenes
E) Salmonella typhi

54 - C
2-Merkapto Etanol’lü Aglütinasyon Testi: Klasik STA testinde saptanan immunglobulinlerin hangi sınıftan olduğu belirlenemez.
Önemli olan hastalığın aktif olarak sürdüğünü belirleyen IgG antikorlarının varlığını saptamaktır. Yalnızca IgG antikorlarının titresini
ortaya çıkarabilmek için, IgM’nin 2-merkapto ethanol (2-ME) ve rivanole duyarlılığından faydalanılır. Bu testler; IgM pentamerinin
disülfit bağlarınının indirgenmesini temel alır ve serumun bu maddeler ile muamelesi sonucu IgM aglütinasyon yeteneğini kaybe-
derken IgG etkilenmeden kalır. Standart tüp aglütinasyon testi (STA) ile bu testin birlikte kullanımı akut olguların ayırt edilmesinde
ve takibinde önemlidir

55. Aşağıdaki virüslerden hangisi kan yoluyla bulaşmaz?


A) Norovirüs
B) Sitomegalovirüs
C) Hepatit D
D) Epstein-Barr virüs
E) Human T-cell lymphotropic virüs 1 (HTLV-1)

55 - A
Virüsler ve bulaş yolları son sınavlarda sık sorulan sorulardan biridir.
Norovirüs, Calicivirüs ailesinde yer alır ve erişkinlerde epidemik gastroenteritin en sık etkenidir, fekal-oral yolla bulaşır. Seçenek-
lerde yer alan diğer virüsler sitomegalovirüs (CMV) kan transfüzyonu ve organ transplantasyonu ile, hepatit D Epstein Barr virüs
ve HTLV-1 kan yoluyla bulaşabilir. HTLV-1 VE HTLV-2 anne sütüyle de bulaşabildiğinden HTLV-1 ve HTLV-2 ile infekte annelerin
bebeklerini emzirmemesi gerekir.

www.tusem.com.tr 28
Temel Bilimler / T 52 - 2

56. Aşağıdaki virüslerden hangisi insanlara primer olarak artrapod vektörler aracılığı ile bulaşır?
A) Arenavirus
B) Calicivirus
C) Nairovirüs
D) Picornavirus
E) Parvovirus

56 - C
Son sınavlarda artrapod (eklem bacaklı; kene, sivrisinek, pire ve bit gibi canlılar) kaynaklı bulaşan Arbovirüsler sık sorulan sorular-
dan bir diğeridir. Seçeneklerde yer alan Bunyavirüs, Arbo virüsler içerisinde yer alır. Kırım Kongo kanamalı ateşi etkeni Bunyavirüs
ailesinde Nairovirüs cinsinde yer alır, başlıca Hyalomma cinsi kenelerden bulaşır. Seçenekelrde yer alan Arenavirüsler , seğmenter
RNA virüsleri olup, virüsün tomurcuklandığı sırada almış olduğu ribozomlar elektron mikroskobunda kumlu görüntüye neden olur.
Başlıca kemirgenler doğal rezervuarıdır (zoonotik infeksiyon etkenidir). Kemirgenle direkt temas, ısırılma, çıktıların inhalasyonu ile
de bulaşabilir. Calicivirüs ailesinde yer alan Norovirüs ve hepatit E virüsü RNA virüsleri olup başlıca fekal-oral yolla bulaşır. Picorna-
virüsler, zarfsız RNA virüsleri olup, Rhinovirüs (damlacık yoluyla bulaşır) dışındaki tüm Picornavirüs ailesi üyeleri başlıca fekal-oral
yolla bulaşır.Parvovirüs ise, kan transfüzyonu, anneden bebeğe (vertikal bulaş) ve damlacık yoluyla bulaşabilir.

57. HIV infeksiyonu tedavisinde kullanılan aşağıdaki ilaçlardan hangisi nükleozid revers transkriptaz inhibitörlerinden biri
değildir?
A) Biktegravir
B) Lamivudin
C) Tenofovir
D) Emtrisitabin
E) Abakavir

57 - A
Biktegravir, integraz inhibitörü antiretroviral ilaçtır. Diğer seçeneklerde yer alan ilaçlar ise nükleozid revers transkriptaz inhibitör-
lerüdür.

Nükleozid/Nükleotid Ters Transkriptaaz inhibitörleri


Zidovudin, stavudin, didanozin, lamivudine, emtristabin, tenofovir ve abacavir’dir

Non-Nükleozid Ters Transkriptaz İnhibitörleri


Nevirapin, Efavirenz, Etravirin, Rilpivirin’dir.

Proteaz inhibitörleri
Ritonovir, Sakinavir, İndinavir, Nelfinavir, Fosampravir, Lopinavir/Ritonavir, ritonovir ile birleştirilmiş tek PI’dır. Lopinavir/Rito-
navir gebelerde kullanma endikasyonu olan tek PI’dür. ***
Atazanavir, Darunavir, Tipranavir diğer proteaz inhibitörü ilaçlardır.

İntegraz inhibitörleri
Raltegravir, Dolutegravir, Elvitegravir + kobisistat ve Biktegravir’den oluşur. Son yıllarda NRTİ ile birlikte en sık kombine edilen
antiretroviral ilaç grubudur.

29 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

58. Mantarların floresan miksroskopta incelenmesinde kullanılabilen mikrobiyolojik boyama yöntemi aşağıdakilerden hangi-
sidir?
A) Akridin oranj
B) Kalkoflor beyazı
C) Auramin/Rhodamin
D) Çini mürekkebi
E) Giemsa

58 - B
Mantarların floresan miksroskopta incelenmesinde kullanılabilen mikrobiyolojik boyama yöntemi Kalkoflor beyazıdır.

MANTAR HASTALIKLARININ TANISI


Direkt mikroskobide Potasyum hidroksid (%10-20 KOH)
Candida Gram pozitif boyanır.
Dokudaki mantarlar metanamin gümüş veya periyodik asit schiff (PAS) ile boyanır * TUS
Küfler,hif ve miçelyum için Laktofenol pamuk mavisi TUS
Floresan mikroskobu için Kalkoflor beyazı TUS
Fontana Masson boyası melanin pigmenti içerenleri (Crptococ ve dematisiyöz mantar) boyar
Kapsüllü mantarlar (Cryptococ ve Rhodotorula) Çini mürekkebi veya musikarmin boyası
Giemsa, intrasellüler yerleşimli mantarlar (H. capsulatum ve P. marneffeii)’ı boyamakta kullanılabilir.

59. Aşağıdakilerden hangisi Candida albicans’a ait bir virülans faktörü değildir?
A) Östrojen reseptörü
B) Psödohif oluşturması
C) Proteaz
D) Fenol oksidaz enzimi
E) Dokuya adherans

59 - D
Fenol oksidaz, melanin pigmenti ve polisakkarit kapsül yapısı Cryptococcus neoformans’da bulunur.

Candida albicans’ın virülans faktörleri


Slime ile dokulara tutunma yeteneği (adezinler): Plastik yüzeylere ve protezlere yapışabilme özelliği
Yüksek ve düşük molekül ağırlıklı endotoksin benzeri toksini
Hücre yüzeyi hidrofobisitesi
Salgısal proteinazlar ve fenotipik değişim
Östrojen reseptörü (vajen kolonizasyonu)
Fosfolipazlar, faktör 6, laminin reseptörü, fibrinojen bağlayan proteinler ve fibronektin reseptörü, C3, MBL reseptörü
Kandida’da kapsül ve melanin bulunmaz. ***
Psödohif oluşturması en önemli virülans faktörlerinden biridir.

60. Aşağıdakilerden hangisi sestodların özelliklerinden değildir?


A) Erişkinleri seğmenter yapıdadır
B) Erişkinleri hermafrodittir
C) Filariform larva formu infektif formudur
D) Vücutları proglottid yapı gösterir
E) Erişkinlerin sindirim sistemi yoktur

www.tusem.com.tr 30
Temel Bilimler / T 52 - 2

60 - C
Filariform larva nematodlardan kancalı kurtlar ve Strongyloides stercoralis’in bulaştan sorumlu infektif larva formudur, sestodlarda
bulunmaz. Diğer seçeneklerde yer alan ifadeler doğrudur. Sestod hermafodit olup, erkek ve dişi organ aynı canlı üzerinde bulunur.
Sestodlarda erişkinleri seğmenter yapı gösterir. Vücutları halkadan (proglotid) oluşur, sindirim sistemleri bulunmaz.
Bazı sestodlarda skoleks kısmında çengelli yapı bulunur buna rostellum denir (Taenia soleum’da var)
Özellikle yumurtalarında (örneğin Hymenolepis nana) çengeller bulunur.
Yumurtası kapaklı olan tek sestod Diphylobothrium latum (balık tenyası)

61. Th1 lenfositlerin fonksiyonları arasında yer almayan aşağıdakilerden hangisidir?


A) İnflamatuvar cevabı uyarır (proinflamatuvar etki)
B) Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonunda makrofajlarla birlikte rol alır
C) Granülom oluşumuna neden olur.
D) Anti-inflamatuvar cevabı ve humoral immuniteyi uyarır.
E) İntrasellüler bakteri enfeksiyonlarında (tüberküloz, bruselloz, listeriyoz vb.) rol oynar

61 - D
Th2 lenfositlerde aktivasyon anti-inflamatuvar cevabı ve humoral immuniteyi uyarır. Th2 lenfositler, alerjik cevap, geç dönem ve
sistemik cevapta da rol oynar.
Th lenfosit alt grupları (Th1, Th2, Th17, Treg (T regülatuvar, düzenleyici T lenfosit yüzeyinde CD-25 reseptörü bulunur) ve fonk-
siyonları Şekil’de gösterilmiştir.

Şekil: Th1, Th2 ve Th17 yönünde farklılaşma

62. Selektif IgA eksikliği olan 14 yaşında bir hastada aşağıdaki mikroorganizmaların hangisinden gelişen enfeksiyon riski diğer-
lerine göre daha yüksektir?
A) Cryptococcus neoformans
B) Giardia lamblia
C) Burkholderia cepacia
D) Haemophilus influenzae
E) Histoplasma capsulatum

31 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

62 - B
Selektif IgA eksikliği olanlarda tekrarlayan Giardia lamblia (intestinalis) infeksiyonu ve sinopulmoner infeksiyonlar görülebilir.
Burkholderia cepacia, kistik fibrozisli hastlarda ağır seyirli pnömoniye ve yoğun bakımda yatan hastalarda ise nozokomiyal pnömo-
ni, üriner sistem infeksiyonu ve bakteriyemiye neden olabilir.
Haemophilus influenzae, toplum kaynaklı pnömoni, otit ve sinüzite neden olur. Splenektomili hastalarda ağır seyirli infeksiyona
nende olabilir, hastaların mutlaka aşılanması gerekir.
Histoplasma capsulatum sistemik (endemik, primer) mikoz etkenidir. İmmun sistemi normal olan hastalarda hastalığa neden olur.
HIV/AIDS hastalarında dilde ülserasyon ve surrenal yetmezliğine neden olabilir.

63. Subakut sklerozon panensefalit aşağıdaki virüslerden hangisine bağlı olarak gelişir?
A) Rubella
B) Kabakulak (Mumps)
C) JC virüs
D) Rubeola
E) HIV

63 - D
Kızamık (Rubeola)’nın ağır seyirli komplikasyonu subakut sklerozan panensefalopatiye neden olmasıdır. Kızamık virüsünün M
proteininde defekt vardır, virüs konak hücreden tomurcuklanamaz. Sinir hücrelerinde demiyelinizasyon gelişir, inkübasyon süresi
ortalama 6-7 yıldır.

64. Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi atipik pnömoni etkeni değildir?


A) Coxiella burnettii
B) Riketsia türleri
C) İnfluenza A H1N1 serotipi
D) Legionella pneumophila
E) Moraxella catarrhalis

64 - E
Moraxella (Branhamella) catarrhalis, toplum kaynaklı tipik (lober) pnömoni etkenleri içerisinde yer alan Gram negatif diplokoktur,
atipik pnömoni etkeni değildir.
Moraxella catarrhalis (Branhamella catarrhalis) kapsülsüz, aerop veya fakültatif anaerop,katalaz pozitif, oksidaz pozitif, karbonhid-
ratlara etki etmeyen Gram negatif diplokoktur.
Nazofarinks florasında bulunur, pnömoni, otit, sinüzit infeksiyonlarına neden olabilir. Kanlı agar besiyerlerinde kolay ürer, karbon-
hidratlara etki etmez, DNA’az pozitiftir.

65. Hücresel adaptasyon ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?


A) Hipertansiyona bağlı kalpte hiperplazi ve hipertrofi görülür.
B) Östrojen stimülasyonun azalmasına bağlı endometriumda intestinal metaplazi görülür.
C) A vitamini eksikliğine bağlı tükrük bezi duktuslarında kolumnar metaplazi görülür.
D) Kastrasyona bağlı prostatta benign prostat hiperplazisi gelişir.
E) Uzun süreli gastroözofagial reflü hastalığında özofagus alt uçta kolumnar metaplazi görülür.

www.tusem.com.tr 32
Temel Bilimler / T 52 - 2

65 - E
Adaptif yanıtlar ve örnekleri TUS’da sürekli sorgulanan bir konu. Bu nedenle genel bir soru hazırladık. Şıkları tek tek inceleyelim.
• İş yükü artışlarında iskelet ve kalp kasında tek başına hipertrofi görülür. Kalpte hiperplazik yanıt görülmez.
• Östrojen stimülasyon kaybına bağlı vajen ve endometrium epitelinde atrofi gelişir, uterus küçülür. Tam tersine dengelenme-
miş östrojen artışına bağlı endometriumda patolojik hiperplazi görülür.
• A vitamini eksikliğinde solunum yollarında, tükrük bezi ve pankreas duktuslarında skuamöz metaplazi gelişir. Korneada
skuamöz metaplazi görülebilir.
• Androjenlerin azalmasına bağlı prostatta atrofi görülür.
• Uzun süreli gastroözofagial reflü hastalığında özofagus alt uçta kolumnar metaplazi gelişir. Bu alanlarda intestinal tipte ko-
lumnar epitel ve goblet hücreleri oluşur. Bu zeminden özofagusta adenokarsinom gelişebilir.

66. İnflamasyonda lökositlerin damar lümeninden zedelenme alanına doğru yaptığı hareketlerden hangisi en son gerçekleşir?
A) Yuvarlanma
B) Marginasyon
C) Kemotaksis
D) Tranmigrasyon
E) Adezyon

66 - C
Damar içinde bulunan lökositlerin damar dışına çıkıp inflamasyon bölgesine hareketi sırasıyla; marjinasyon-yuvarlanma-adezyon-
transmigrasyon-kemotaksis aşamalarından meydana gelir. Doku makrofajları, mast hücreleri ve endotelyal hücreler tarafından
salgılanan sitokinlerin etkisi ile endotel hücreleri (endotelyal aktivasyon) ve lökositlerin yüzeyinde adezyon moleküllerin ekspres-
yonu artar. Bunların etkisi ile lökosit hareketleri gerçekleşir.

Şekil: Lökositlerin damar içinden inflamasyon bölgesine hareketinin aşamaları

33 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

• Marjinasyon: Damarlarda staz geliştikçe damar duvarının kayma gerilimi azalır ve lökositlerin endotele doğru hareketine
denir.
• Yuvarlanma (Rolling): Marjine olan lökositler endotel hücrelerine gevşek bağlanmasına denir. Selektinler aracılığıyla gerçekleşir.
• Adezyon: Lökositlerin endotel hücrelerine sıkı bağlanmasına denir. Adezyon lökosit yüzeyindeki integrinler ile endotel yüze-
yindeki adezyon molekülleri aracılığıyla gerçekleşir.
• Transmigrasyon (Diapedez): Damar duvarına adeze olan lökositlerin damar duvarından intertisyel alana geçişlerine denir.
Transmigrasyon endotel hücreleri ve lökositlerde bulunan PECAM-1 (CD-31; platelet endotel hücre adezyon molekülü-1)
aracılığıyla gerçekleşir. (homotipik etkileşim)
• Kemotaksis: Damar dışına çıkan lökositlerin kemotatktik moleküllerin etkisiyle inflamasyon alanına doğru spesifik hareketine
kemotaksis denir. En önemli kemotaktik moleküller;
 Özellikle N-formilmethyonin ile sonlanan bakteri ürünleri
 Sitokinlerden özellikle IL-8
 Kompleman sistemininden C5a
 Araşidonik asit metabolitlerinden özellikle Lökotrien B4
 Doku yıkım ürünleri

67. Aşağıdaki hangisi T helper 1 diferansiyasyonunu sağlayan en önemli sitokindir?


A) İnterlökin 2 (IL-2)
B) İnterlökin 12 (IL-12)
C) İnterlökin 15 (IL-15)
D) İnterlökin 13 (IL-13)
E) Interlökin 17 (IL-17)

67 - B
• IL-3 ve IL-7 hematopoez stimülasyonu yapar. IL-3 eritropoez, IL-7 lenfopoezde etkilidir.
• IL-12 (APC’ler salgılar) CD4+ T lenfositlerin Th1’e diferansiyasyonunu sağlar.
• IFN-γ (Th1 ve NK hücreleri salgılar) makrofaj aktivasyonu yapar.
• IL-2 T lenfositlerin proliferasyonunu ve bellek T lenfositlerin oluşmasını sağlar.
• IL-4 B lenfositlerden IgE antikor sentezini sağlar.
• IL-5 kemik iliğinde eozinofil stimülasyonu ve aktivasyonunu sağlar.
• IL-13 mukus sekresyonu ve makrofajların alternatif yoldan (M2 makrofaj) aktivasyonunu sağlar.
• IL-17 (Th17 salgılar) nötrofil ve monositlerin toplanmasını sağlar.

68. İnsan tümörlerinde en sık görülen onkogen mutasyonudur. Sinyal ileti proteinidir. Ligand reseptöre bağlandığında GDP fos-
forile olarak GTP’ye döner. GDP’ye bağlı inaktif formda bulunan bu protein GTP oluştuğunda aktif forma döner ve çeşitli
yolaklar üzerinden (IP3-AKT yolu veya RAF-MAPK yolu) çekirdeğe sinyal iletir. Mutasyonu pankreas, akciğer ve kolon adeno-
karsinomlarında sık görülür.
Yukarıda tanımlanan gen aşağıdakilerden hangisidir?
A) EGFR
B) RAS
C) ABL
D) MYC
E) TP53

www.tusem.com.tr 34
Temel Bilimler / T 52 - 2

68 - B
Sinyal İleti Proteinleri:
• RAS (K-RAS, H-RAS, N-RAS): İnsan tümörlerinde en sık görülen onkogen mutasyonudur. Sinyal ileti proteinidir. Ligand resep-
töre bağlandığında GDP fosforile olarak GTP’ye döner. GDP’ye bağlı inaktif formda bulunan RAS proteini, GTP oluştuğunda
aktif forma döner ve çeşitli yolaklar üzerinden (IP3-AKT yolu veya RAF-MAPK yolu) çekirdeğe sinyal iletir. RAS mutasyonunun
en sık görüldüğü malignite pankreas adenokarsinomudur. Bunun dışında kolanjiyoselüler karsinom, akciğer ve kolon adeno-
karsinomlarında da sık görülür.
• ABL: ABL geni 9. kromozumda bulunur ve non reseptör tirozin kinaz aktivasyonu gösterir. Genellikle translokasyonları geli-
şir. 9. kromozomda bulunan ABL geni ile 22. kromozomdaki BCR geni arasında oluşan translokasyon; yani t(9;22)’de BCR-ABL
füzyon proteini oluşur (Ph kromozumu). Buna bağlı ABL aktivitesi artar ve tirozin kinaz aktivasyonu ile kronik myeloid lösemi
(en sık) ve akut lenfoblastik lösemi görülür.
• BRAF: Mutasyonu hairy cell lösemi, malign melanom, papiller tiroid karsinomu gelişebilir.

Şekil: RAS çalışma modeli

69. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinin kalıtım paterni diğerlerinden farklıdır?


A) Herediter sferositoz
B) Orak hücreli anemi
C) Kistik fibrozis
D) Alfa talasemi
E) Fenilketonüri

69 - A
Tek bir geni ilgilendiren hastalıklar otozomal dominant (OD), otozomal resesif (OR) veya X’e bağlı geçiş gösterebilir.
Otozomal Dominant Kalıtımlı Hastalıklar:
• Heterozigot olarak görülürler. Etkilenen bireylerin anne ya da babasından en az biri etkilenmiştir.
• Hastalıktan hem erkekler hem de kızlar etkilenir ve her iki cinsiyette çocuklarına geçirebilir.
• Etkilenmiş bir birey etkilenmemiş bir bireyle evlendiğinde, hastalığın çocuklarına geçme riski %50’dir. Bazen de bireyin sperm
ve yumurtasındaki yeni mutasyonlarla gelişir.

35 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

• Klinik bulgular farklılık gösterebilir.


• Genel olarak OD hastalıklar ileri yaşlarda bulgu verir.
• Önemli OD geçişli hastalıklar:
− Ailevi hiperkolesterolemi
− Marfan sendromu
− Ehler-Danlos sendromu (bazı varyantları OR geçer)
− Herediter sferositoz
− Nörofibromatozis tip 1
− Erişkin tip polikistik böbrek hastalığı
Otozomal Resesif Kalıtımlı Hastalıklar:
• Homozigot olarak görülürler. Bir gen lokusundaki her iki alel de mutant olduğunda ortaya çıkar.
• Tek bir mutant aleli taşıyan anne ve baba etkilenmez; ancak anne ve babanın çocukları hasta olabilir.
• Kardeşlerde etkilenme oranı %25’dir.
• Hastalık genellikle erken yaşlarda başlar.
• Önemli OR geçişli hastalıklar:
− Kistik fibrozis
− Orak hücreli anemi
− Fenilketonüri
− Tay-Sachs hastalığı
− Ağır kombine immün yetmezlik
− α ve β talasemiler
− Mukopolisakkaridozlar
− Glikojen depo hastalıkları
− Galaktozemi
X’e Bağlı Kalıtımlı Hastalıklar:
• Seks kromozomlarına bağlı geçiş gösteren hastalıkların çoğu X’e bağlıdır.
• Heterozigot kadın taşıyıcı hastalığı sadece erkek çocuklarına aktarır.
• Etkilenen erkek, hastalığı erkek çocuklarına geçirmez, ancak kız çocuklarının hepsi taşıyıcı olur.
• Heterozigot kadınlardan doğan erkek çocukların mutant geni alma riski %50’dir.
• Önemli X’e bağlı geçişli hastalıklar:
− Hemofili A
− Duchene-Becker musküler distrofi
− Frajil X sendromu

70. Aşağıdaki organ malign tümörlerinin hangisinin etyolojisinde sigara en az olası faktördür?
A) Oral kavite
B) Larinks
C) Akciğer
D) Tükrük bezi
E) Mesane

70 - D
TUS’da önemli çevresel ajanlar ve neden oldukları patolojileri bilmemiz gerekiyor. Özellikle tütün kullanımı, alkol, kurşun ve ilaç
yan etkileri patoloji ve diğer bazı branşlarda soru olarak gelebilir. Burada tütün kullanımını sorgulamak istedim.

www.tusem.com.tr 36
Temel Bilimler / T 52 - 2

TÜTÜN KULLANIMI
• Akciğer kanserlerinin %90’ından sorumlu olan en sık ekzojen kanserojendir.
• Sigara içimi önlenebilir insan ölümlerinin en önemli nedenidir.

Tütün Dumanında Bulunan Bazı Maddelerin Etkileri


Madde Etkileri
Katran Karsinogenez
Polisiklik aromatik hidrokarbonlar Karsinogenez
Nikotin Ganglionik uyarı ve depresyon, tümör oluşturma
Fenol Tümör oluşturma ve mukozal irritasyon
Benzopiren Karsinogenez
Karbon monoksit Oksijen taşıma ve kullanılmasının bozulması
Formaldehit Silya toksisitesi ve mukozal irritasyon
Azot oksitler Silya toksisitesi ve mukozal irritasyon
Nitrozamin Karsinogenez

Tütün Dumanındaki Organa Spesifik Karsinojenler


Organ Karsinojen
Akciğer, larinks Polisiklik aromatik hidrokarbonlar, 4-(metilnitrozamino)-1-(3-piridil)-1-butanone (NNK)
Özofagus N-Nitrozononikotin (NNN)
Pankreas NNK?
Mesane 4-Aminobifenil, 2-naftilamin
Oral kavite Polisiklik aromatik hidrokarbonlar, NNK, NNN

71. Tekrarlayan genetik anormallikler içeren B hücreli akut lenfoblastik lösemi (B-ALL) tiplerinden hangisinde prognoza ilişkin
beklenti diğerlerinden daha iyidir?
A) B-ALL, t(9;22); BCR-ABL1 içeren
B) B-ALL, t(v;11q); K7W724 re-aranjmanı içeren
C) B-ALL, t(12;21); ETV6-RUNX1 içeren
D) B-ALL, hipodiploidi içeren
E) B-ALL, t(1;19); TCF3-PBX1 içeren

71 - C
Genetik tekrarlayan anormallikler içeren B-ALL tipleri:
B-ALL, t(9;22); BCR-ABL1 içeren: Erişkin dönemde daha sıktır. En kötü prognozlu alt tiptir.
B-ALL, t(12;21); ETV6-RUNX1 içeren: Sık görülür. İyi prognozla beraberdir.
B-ALL, t(v;11q); K7W724 re-aranjmanı içeren: 1 yaş altı B-ALL’de çok sıktır. Kötü prognozla beraberdir.
Özellikle kromozom 21, X, 14 ve 4’de ekstrakopyalar görülür. Gelişen ALL’ler
B-ALL, hiperdiploidi içeren:
iyi prognozludur.
B-ALL, hipodiploidi içeren: Genel olarak kötü prognozludur.
B-ALL, t(5;14); IGH-L3 içeren: Prognozla ilişkisi bulunmaz.
B-ALL, t(1;19); TCF3-PBX1 içeren: Genel olarak kötü prognozludur. SSS relapsları daha sıktır.
B-ALL, iAMP21: Genel olarak kötü prognozludur.

37 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

72. Aşağıdakilerden hangisi akut transmural myokard infarktüsünde gelişebilecek komplikasyonlarından biri değildir?
A) Aritmi
B) Sol ventrikül serbest duvar rüptürü
C) Kontraktil disfonksiyon
D) Ventriküler anevrizma gelişimi
E) Pürülan perikardit

72 - E
Myokard İnfarktüsü Komplikasyonları:
• Aritmi: En sık komplikasyondur. MI hastalarında en sık ölüm nedenidir.
• Kontraktil disfonksiyon: Sol ventrikül yetmezliği yapar. Hipotansiyon ve pulmoner ödem olur. Sol ventrikül %40 oranında
etkilenirse kardiyojenik şok gelişebilir. Bu durumda hastaların %70’i ölür. Hastanede yatan MI hastalarında en sık ölüm
nedenidir.
• Myokardiyal rüptür: 3 şekilde olabilir.
− Sol ventrikül serbest duvar rüptürü: En sık rüptür şeklidir. MI hastalarının %1-5’inde görülür ancak en fatal komplikas-
yondur. MI’dan sonra 2-4. günlerde gelişir.
− İnterventriküler septum rüptürü: Soldan sağa şant gelişir.
− Papiller kas rüptürü: En az olandır. Mitral yetmezliğe sebep olur.
• Papiller kas disfonksiyonu: Rüptüründen daha sık görülür. İnfarktüs sonrası mitral yetmezliğe neden olabilir.
• Perikardit: Transmural infarkt sonrası miyokardiyal inflamasyon zemininde yaklaşık MI’dan sonra 2-3. günlerde fibrinöz ya da
fibrinohemorajik perikardit görülür. Dressler sendromu ise MI’yı takiben 2-10. haftalada gelişen bir otoimmün perikardittir.
Geç bir komplikasyondur.
• Ventriküler anevrizma: Geç bir komplikasyondur. Skarlı ince duvar oluşumuna neden olan transmural infarktüs nedeniyle
gelişebilir. Mural trombüs, aritmiler, kalp yetmezliği yapabilir. Fibrotik duvar rüptürü nadirdir.
• Mural trombüs: Sol taraf tromboembolizme neden olabilir.
• İnfaktın büyümesi ve genişlemesi

73. Aşağıdakilerden hangisi akciğer primer adenokarsinomu için yanlıştır?


A) En sık görülen akciğer malign tümörüdür.
B) Ektopik hormon sentezi nedeniyle paraneoplastik endokrinopatilere en sık neden olan akciğer malign tümörüdür.
C) Prekürsör lezyonu atipik adenomatöz hiperplazidir.
D) EGFR veya KRAS nokta mutasyonları görülebilir.
E) Radyolojik olarak bazı tipleri lober pnömoni ile karışabilir.

73 - B
Akciğer adenokarsinomu:
• Günümüzde kadın ve erkeklerde en sık görülen primer akciğer kanseridir.
• Sigara ile ilişkisi skuamöz hücreli karsinom ve küçük hücreli karsinoma göre daha düşüktür.
• Skar dokusundan gelişebilir. (skar karsinomu)
• Skuamoz hücreli karsinoma oranda daha periferde yerleşir ve daha küçük boyutta olurlar.
• Genel olarak yavaş büyürler fakat erken metastaz yapar.
• Morfolojik olarak stromaya invaze atipik hücrelerde glandüler diferansiyasyon vardır, musin sentezi görülebilir. Dolayısıyla
metastatik adenokarsinom ve mezotelyoma ile karışabilir. (İHK ile ayrımı yapılır.)
• Genel olarak sitokeratin 7, TTF-1 ve Napsin A ile pozitif boyanırlar.

www.tusem.com.tr 38
Temel Bilimler / T 52 - 2

• Paraneoplastik olarak DIC (hematolojik sendromlar), tekrarlayan tromboflebitler, hipertrofik osteoartropati ve çomak par-
mağa neden olabilir.
• Musinöz tipleri yoğun müsin salgısından dolayı pnömonide görülen konsolidasyon alanları oluşturabilir bu nedenle lober
pnömoni ile karıştırılabilir.
• Öncü lezyonu atipik adenomatöz hiperplazidir. Sonrasında adenokarsinoma in situ (bronkoalveoler karsinom), minimal
invaziv adenokarsinom ve invaziv adenokarsinom gelişir.

Adenokarsinom gelişim aşaması


Atipik adenomatöz hiperplazi: Alveol duvarında, atipik hücrelerle döşeli, 5 mm’den küçük, non invaziv lezyon.
Alveol duvarında 5-30 mm arasında non invaziv lezyon. Stromal, vasküler ve plevral invaz-
Adenokarsinoma in situ:
yon yok (alveoler yapı korunur). Nekroz yok. Pür lepidik patern.
Minimal invaziv adenokarsinom Tümör çapı ≤30 mm veinvazyon ≤ 5 mm. Genellikle lepidik büyüme paterni.

74. Aşağıdaki morfolojik bulgulardan hangisinin psöriazis vulgariste görülmesi beklenmez?


A) Patruier mikroabseleri
B) Regüler akantoz
C) Hipogranülozis
D) Suprapapiller epidermiste incelme
E) Parakeratoz

74 - A
PSORİYAZİS (SEDEF HASTALIĞI):
• Her yaşta görülebilen, otoimmün kökenli olduğu düşünülen, T hücre aracılı, yaygın kronik inflmatuar dermatozdur.
• Hastaların %15’inde romatoid artrite benzer şekilde eklem hasarı yapabilen artrit mevcuttur.
• Primer olayı başlatan faktör bilinmemektedir. Diğer otoimmün hastalıklarda olduğu gibi psöriaziste de çevresel (travma ve
enfeksiyonlar) ve genetik faktörlerin olayın başlamasında ve ilerlemesinde rolü vardır.
• Psoriyazisin %90’ını psoriyazis vulgaris (plak tipi) oluşturur. Eritemli deride, üzeri beyaz-sedef renkli kolayca dökülebilen
skuamlarla kaplı, pembe renkli plaklar görülür. Plaklar simetrik dağılım gösterir ve bazen kaşıntılı ve ağrılı olabilir.
• En sık saçlı deri, ekstremitelerin ekstansör yüzleri, intergluteal bölge, umblikus ve glans penis tutulur. Eritrodermaya neden
olabilir.
• Plakların üzerindeki skuamlar kaldırılınca eritematöz zemin üzerinde noktasal kanama odakları görülebilir. Buna Auspitz bul-
gusu denir. Bu kanama odakları, uzamış dermal papilla uçlarını temsil etmektedir.
• Aktif hastalıkta yeni lezyonlar travma ya da basınca maruz kalan alanlarda gelişebilir. Buna Koebner fenomeni denir.
• Tedavi sonrası plağa komşu normal deriden gelişen ve psöriyatik plağı saran beyaz bir halo gelişebilir. Buna Woronoff halkası denir.
• Vakaların %30’unda tırnak değişiklikleri izlenir. Tırnaklarda sarı-kahverengi renk değişikliği, pitting (çukurlaşma), tırnak plağı-
nın yatağından ayrılması (onikoliz) ve kalınlaşma görülebilir.

39 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

• Önemli mikroskopik bulgular:


- Suprapapiller epidermiste incelme, papiller dermiste dilate, kıvrıntılı, konjesyone kapiller damarlar ve hafif perivasküler
lenfositik infiltrasyon,
- Epidermiste akantoz, rete ridge’ler aşağıya doğru düzenli uzama,
- Stratum granülozum tabakasında kayıp ya da incelme (hipogranülozis) ve parakeratoz,
- Nötrofillerden oluşan küçük agregatlar stratum spinozumda (Kogoj’un spongioform püstülü) ve parakeratotik stratum
korneumda (Munro mikroabseleri) birikir.

75. Aşağıdakilerden hangisi oral kandidiazis gelişiminde predispozan faktörlerden biri değildir?
A) Geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı
B) Sistemmik steroid tedavisi
C) Radyoterapi tedavisi
D) Tütün kullanımı
E) Diabetes mellitus

75 - D
Oral Kandidiazis:
• Oral kavitenin en sık görülen fungal enfeksiyonudur.
• En sık nedeni Candida albicans’tır.
• Candida albicans normalde ağız florasının bir üyesidir; çeşitli predispozan faktörlerin varlığında kandidiazise neden olur.

Kandidiazsite Predispozan Faktörler


İmmünyetmezlik durumları
İnfantların immünolojik immatürasyonu
Edinilmiş immünsüpresyon
Endokrin hastalıklar
Diabetes mellitus
Hipoparatiroidizm
Gebelik
Hipoadrenalizm
Lokal veya sistemik steroid tedavisi
Maligniteler ve tedavileri (radyoterapi, kemoterapi vb)
Kserostomi
Kötü oral hijyen
Multiple veya geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı

www.tusem.com.tr 40
Temel Bilimler / T 52 - 2

76. 33 yaşında erkek hasta karın ağrısı, halsizlik ve kanlı ve mukuslu dışkılama şikâyeti ile başvurduğu klinikte yapılan kolonos-
kopide rektosigmoid bölgede diffüz ülsere lezyon ve pseudopolipler görülüyor ve biyopsi alınıyor. Kolonun diğer bölgeleri
ve ince barsak normal olarak değerlendiriliyor. Biyopsinin incelenmesinde yüzeyde ülserasyon, kriptit, kript abseleri içeren
kronik aktif kolit bulguları görülüyor.
Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Whipple hastalığı
B) Ülseratif kolit
C) Mikroskopik kolit
D) Tropikal enteropati
E) Diversiyon koliti

76 - B
Olguda klinik ve endoskopik bulgular inflamatuar barsak hastalığını düşündürmektedir. En önemli inflamatuar barsak hastalıkları
ülseratif kolit ve Crohn hastalığıdır. Bu konuya çalışırken bu iki hastalık arasındaki farkları bilmemiz gerekiyor.

İNFLAMATUAR BAĞIRSAK HASTALIKLARI (İBH)


• İntestinal mikrobiyata ile anormal mukozal yanıta neden olan konak immünitesi arasında kompleks etkileşimden kaynakla-
nan, relaps ve remisyonlarla karakterize kronik idiyopatik hastalıklardır.
• Bu grupta iki önemli hastalık vardır: Crohn hastalığı (CH) ve Ülseratif kolit (ÜK)
• NOD2 polimorfizmi, ATG16L1 (Otofaji İlişkili 16 Benzeri 1) ve IRGM (İmmünite İlişkili GTPaz M) geni ile Crohn hastalığı ara-
sında güçlü bir ilişki bulunmaktadır.
• Hem proinflamatuar (IFN-γ gibi) hem de antiinflamatuar (IL-10 gibi) sinyalleri düzenleyen gen polimorfizmlerinin hastalıkta
rolü vardır. Crohn ve ÜK’de Th1 polarizasyonu mevcut iken, ayrıca Th2 aktivasyonunun ÜK de rolü bulunmaktadır. IL-23 gen
polimorfizmlerine bağlı Th17 sinyalleri her 2 hastalığın da patogenezinde rol oynar.

Crohn Hastalığı (CH):


• GIS’in herhangi bir bölgesinde gelişebilir ancak en sık ileum, ileoçekal valv ve çekum tutulmaktadır.
• Tutulum segmentaldir. Multiple tutulumda karakteristik skip (atlayan) lezyonlar meydana gelir.
• Tutulan alanda transmural lezyonlar izlenir. Yani tüm bağırsak duvarı tutulur. Transmural ödem, submukozal fibrozis, muskü-
laris propria hipertrofisi nedeniyle bağırsak duvarı kalınlaşmıştır. Buna bağlı olarak striktürler gelişebilir. Serozit görülebilir
• En erken lezyonlar aftöz ülserlerdir. Bunlar birbiri ile birleşerek uzun serpentin ülserleri meydana getirir. Tutulan alanlarda
mukozal kıvrımların kaybı ve ödem görülür. Tutulan alanların normal mukozadan daha çökük olması kaldırım taşı manzarası
oluşturur.
• CH’de mukozal fissürler oluşabilir ve bunlar ilerleyerek fistül ve perforasyona neden olabilirler.
• Aktif döneminde nötrofiller, kript epitelini (kriptit) ve kript lümenini (kript absesi) infiltre ederler. Kript harabiyeti ve reje-
narasyonları mukozal distorsiyona neden olur. Epitelde pseudopilorik veya paneth hücre metaplazileri görülebilir. Zamanla
kript kaybı mukoza atrofisi ile sonuçlanır. Bağırsak duvarında non kazeifiye granülomlar (%35) görülür.
• Emosyonel stres, sigara ve diyet ürünleri relapslara neden olabilir. Yaygın ince bağırsak tutulumuna bağlı hipoproteinemi,
ödem ve malabsorbsiyon görülür.
• Terminal ileumda striktürler sıktır ve cerrahi gerektirebilir. Bağırsak segmentleri arasında, mesane, vajina, abdominal veya
perianal fistüller görülebilir. Perforasyon ve perianal abseler sık görülür.
• Hastalarda ekstraintestinal eritema nodozum, üveit, migratuar poliartrit, sakroileit, ankilozan spondilit ve parmaklarda club-
bing görülebilir.
• Uzun süreli kolonik Crohn hastalarında kolon adenokarsinom riski artmıştır.
• İnce bağırsak tutulumunda gelişen kronik inflamasyon zemininden ince bağırsak adenokarsinomları gelişebilir.

41 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

Ülseratif Kolit (ÜK):


• Sadece kolonda, sadece mukoza ve submukoza tutulumu ile karakterizedir.
• Tutulum diffüzdür, segmenter lezyonlar oluşmaz.
• Rektumdan başlar ve proksimale doğru ilerler. Dolayısıyla en sık rektosigmoid bölge, bazen tüm kolon mukozası tutulur
(pankolit). Pankolit vakalarında distal ileumda hafif mukozal inflamasyon olabilir. (Backwash ileiti)
• Tutulan kolon mukozasında geniş tabanlı ülserler oluşur.
• Sağlam mukozada rejeneratif değişikliklere bağlı yüzeye doğru çıkıntılar görülebilir. (pseudopolip)
• Kronik hastalık tablosu mukozada atrofi ve düz mukozal yüzey ile sonuçlanır.
• Sadece mukoza ve submukoza tutulumu olduğu için mural kalınlaşma görülmez, serozit ve striktürler oluşmaz. Ancak infla-
masyona bağlı kolon dilatasyonu ve perforasyon riski taşıyan toksik megakolon görülebilir.
• ÜK’de inflamatuar infiltrasyon, kriptit, kript abseleri, kript distorsiyonu ve metaplaziler görülür. Ağır hastalık tablosunda
mukozal distrosiyon görülür. Granülomlar görülmez.
• Hastalarda mukoid materyal içeren kanlı ishal atakları, kramplar ve karın ağrısı sıktır. Ağır hastalık tablosunda cerrahi yapıla-
bilir. Hastalığı tetikleyen faktörler bilinmez ancak infeksiyöz enteritlerin ardından gelişebilir.
• Hastalarda ekstrainestinal deri lezyonları, üveit, migratuar poliartrit, sakroileit, ankilozan spondilit görülebilir.
• ÜK’li hastalarda primer sklerozan kolanjit gelişme riski yüksektir.
• ÜK’li hastalarda kolon adenokarsinom gelişme riski yüksektir.

77. I. Pankreatik pseudokist


II. Musinöz kistik neoplazi
III. Seröz kistik neoplazi
IV. İntradultal papiller müsinöz neoplazi
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri prekanserözdür?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve III
D) II ve IV
E) II-III ve IV
77 - D
Pankreas kistlerinin %5-15’i neoplastiktir ve bunlar tüm pankreas neoplazmlarının %5’ini oluşturur. Benign ve/veya malign olabi-
lirler. Seröz kistik neoplaziler genellikle benign; müsinöz kistik neoplaziler ve intraduktal papiller musinöz neoplazi prekanse-
rözdür. Pseodokistler genellikle akut ve kronik pankreatitin komplikasyonudur. Epiteli bulunmayan kistik lezyondur ve prekanseröz
değildir.

78. Aşağıdakilerden hangisi non proliferatif meme değişikliklerinden değildir?


A) Apokrin metaplazi
B) Duktal ektazi
C) Sklerozan adenozis
D) Hafif hiperplazi
E) Yassı (flat) epitelyal atipi

www.tusem.com.tr 42
Temel Bilimler / T 52 - 2

78 - C
NON PROLİEFRATİF MEME DEĞİŞİKLİKLERİ (FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİKLER)
• Memenin sık görülen lezyonlarıdır. 30-50 yaş arası kadınların üçte birinde bulunur ve menapozla birlikte geriler.
• Genellikle bilateral ve multiple odaklar şeklinde izlenir.
• Bu grupta izlenen meme lezyonları histolojik olarak benign morfolojidedir.
• Meme kanseri riskini arttırmazlar.
• Bu grupta izlenen morfolojik değişiklikler:
- Kistler: Küçük kistler lobüllerin dilatasyonuyla oluşur ve birleşerek daha büyük kistleri meydana getirirler. Rüptüre olma-
mış kistler bulanık, kahverengi veya mavi renkli sıvı içerirler. (mavi kubbe kistleri) Kistler düzleşmiş atrofik hücreler veya
apokrin metaplazi gösteren luminal hücrelerle döşelidir. Kalsifikasyon sıktır. Kistler soliter ve sert olduğunda kanserle
karışabilir. İğne aspirasyonunda lezyonun kaybolması ile tanı doğrulanır.
- Apokrin metaplazi: Meme epitelinde en sık görülen metaplazi şeklidir. Ter bezlerinin apokrin epiteline benzeyen bol
granüler eozinofilik sitoplazmalı hücreler görülür.
- Fibrozis: Kistler rüptüre olduğunda dışarı sızan sekretuar materyale yanıt olarak stromada kronik inflamasyon ve fibro-
zis meydana gelir.
- Adenozis: Lobüllerde asinusların sayısının artmasına denir. Gebelikte normalde görülen bir değişikliktir. Asinuslar ko-
lumnar epitel hücreleri ile döşelidir ve lümenlerinde kalsifikasyon görülebilir.
- Laktasyonel adenom: Gebelerde veya emziren kadınlarda görülen, emzirmenin kesilmesiyle regrese olan palpabl kit-
ledir. İsimlendirme yanlıştır; gerçek bir neoplazmdan ziyade gestasyonel hormonlara abartılı yanıta bağlı gelişirler.
- Flat (yassı) epitelyal atipi: Kistleri ve dilate asinusları döşeyen epitelde hafif sitolojik atipi ile karakterizedir. Kromozom
16q delesyonuna bağlı gelişir ve memede morfolojik olarak tanımlanan en erken klonal lezyondur. Flat epitelyal atipi tek
başına kanser riskinin arttırmaz ancak kanser riskini arttıran lezyonlarla beraber görülebilir.
- Hafif hiperplazi: Proliferasyon gösteren epitel 2-4 hücre kalınlığındadır.

Epitelyal Meme Lezyonları ve İnvaziv Karsinom Gelişme Riski


Patolojik Lezyon Rölatif Risk
Non proliferatif meme değişiklikleri
• Hafif hiperplazi
• Duktal ektazi
• Kistler 1
• Apokrin metaplazi
• Adenozis
• Fibroadenom
Atpisiz proliferatif hastalıklar
• Orta veya florid hiperplazi
• Sklerozan adenozis
1,5-2
• Kompleks sklerozan lezyon/radyal skar
• Papillom
• Kompleks fibroadenom
Atipili proliferatif hastalıklar
• Atipik duktal hiperplazi 4-5
• Atipik lobüler hiperplazi
İn situ karsinomlar
• Duktal karsinoma in situ 8-10
• Lobüler karsinoma in situ

43 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

79. Aşağıdakilerden hangisinin fokal segmental glomerüloskleroza neden olması en az olasıdır?


A) Morbid obesite
B) Alfa 1 antitripsin eksikliği
C) HIV ilişkili nefropati
D) Orak hücreli anemi
E) Podosin gen mutasyonu

79 - B
Fokal Segmental Glomerüloskleroz (FSGS):
• Bazı glomerüllerin bazı segmentlerinin sklerozu ile karakterizedir.
• ABD’de erişkinlerde nefrotik sendromun en sık nedenidir.
• Primer (idiyopatik) ya da sekonder gelişebilir.
• Klinik olarak FSGS’yi minimal değişiklik hastalığından ayırmak gerekir. Her ikisinde de nefrotik sendrom bulguları vardır ancak
FSGS’de proteinüri non selektiftir ve steroid tedavisine yanıt vermez. Hematüri ve hipertansiyon FSGS’de daha sık görülür.
• FSGS’yi başlatan olayın podosit hasarı olduğu düşünülmektedir. Hasarlı segmentlerde plazma proteinlerinin ve lipidlerinin
tutulması sonucu hyalen madde birikimi ve skleroz gelişir. Beraberinde tubüler atrofi ve intertisyel fibrozis gelişerek kronik
glomerülonefrite ilerler.
• Hastaların en az %50’sinde tanı konulduktan sonra 10 yıl içinde son evre böbrek hastalığı gelişir.
• Işık mikroskobisinde etkilenen glomerül segmentlerinde artmış mezengial matriks, kapillerlerde obliterasyon, hyalen madde
birikimi (hyalinozis) ve lipid yüklü makrofajlar görülür.
• Elektron mikroskobisinde podositlerde düzleşme izlenir.
• İmmünofloresan mikroskobide tutulan glomerüllerde ve mezengiumda sıklıkla IgM olmak üzere immünglobulinler ve C3
birikimi saptanır.
• FSGS Sınıflaması ve Tipleri:
− Primer (idiyopatik) FSGS
− HIV enfeksiyonu (HIV ilişkili nefropati), eroin bağımlılığı (eroin nefropatisi), orak hücreli anemi ve morbit obesite gibi
bilinen durumlarla ilişkili FSGS
− Nefron kaybına sekonder adaptif cevaba bağlı gelişen FSGS
− Kalıtsal formlar:
o NPHS1 gen mutasyonları: Nefrin proteinin kodlar. NPHS1 mutasyonu Finnish tipi konjenital nefrotik sendroma ne-
den olur. Hastalarda minimal değişiklik hastalığı benzeri glomerülopati görülür.
o NPHS2 gen mutasyonları: Podosin proteinini kodlar. Çocukluk döneminde başlayan ve steroid tedavisine dirençli OR
erken başlangıçlı FSGS’ye neden olabilir.
o α-aktinin 4 (ACT4) gen mutasyonları: OD yetişkin başlangıçlı FSGS’ye neden olabilir.
o TRCP6 gen mutasyonları: OD yetişkin başlangıçlı FSGS’ye neden olabilir.

80. Aşağıdakilerden hangisi serviksin yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyonlarına (HSIL) neden olan en sık HPV tipi-
dir?
A) HPV 11
B) HPV 16
C) HPV 18
D) HPV 42
E) HPV 33

www.tusem.com.tr 44
Temel Bilimler / T 52 - 2

80 - B
Servikste skuamöz epitelde dismatüre ve atipik hücrelerin bulunmasına servikal intraepitelyal neoplazi (CIN) veya skuamöz int-
raepitelyal lezyon (SIL) denir.
• SIL ve serviks kanseri gelişiminde en önemli faktör yüksek riskli human papilloma virüs (HPV)’lerdir. Özellikle HPV-16 en
önemli ajandır. Serviks kanserlerin %60’ında HPV-16, %10’unda HPV-18 bulunur.
• HPV enfeksiyonlarının çoğu geçicidir ve %90’ı 2 yıl içinde temizlenir. Persistan enfeksiyonlarda skuamöz intraepitelyal lezyon
ve serviks kanseri gelişme riski artar.
• Persistan HPV’ler, transformasyon zonunda ve çevresinde bulunan reserv hücrelerine girer ve immatür metaplastik skua-
möz hücrelere ulaşır. Burada konak hücre genomuna entegre olurlar. Yüksek riskli HPV varyantları E6 ve E7 gen ürünü salgılar.
E6 ve E7 proteinleri sırasıyla skuamöz hücrelerin matürasyon sonrası bölünmelerini baskılayan p53 ve RB’yi inhibe eder. Bu
matür skuamöz hücreler hücre siklusuna girdiğinde G1 fazını kolaylıkla geçer ve DNA onarımı yapılamaz.
• Sonuç olarak hücre proliferasyonu artar ve kazanılmış ek mutasyonlarla intraepitelyal lezyon ve kanser gelişir. Düşük riskli
HPV’lerde E7’nin RB’ye bağlanma affinitesi düşük ve E6 p53’e bağlanamaz.
• PAP smear taramaları ve kolposkopik muayene ile günümüzde prekürsör lezyonlar taranmakta ve erken dönemde tedavi
edilmektedir. Bu yüzden günümüzde SIL’lar sık görülmekle birlikte serviks kanser gelişimi ve komplikasyonları azalmıştır.

81. 55 yaşında kadın hasta tekrarlayan baş ağrısı şikâyeti ile yapılan kontraslı beyin manyetik rezonans görüntülemede sağ tem-
poral bölgede yaklaşık 4 cm çapında orta kısmında kontras tutulumu olmayan etrafında kontraslanan kitle saptanıyor. Olgu
opere ediliyor. Histopatolojik incelemede atipik mitozlar içeren, selüler ve pleomorfik tümör hücreleri izleniyor. Yer yer nek-
roz ve nekroz etrafında hücrelerin palizatlaşmalar yaptığı dikkati çekiyor. Fokal alanlarda mikrovasküler proliferasyon görü-
lüyor. İmmünohistokimyasal incelemede hücreler GFAP ile diffüz boyanıyor. Moleküler incelemede IDH ve ATRX mutasyonu
görülmüyor.
Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) IDH mutant anaplastik astrositom
B) IDH mutant- ve 1p/19q kodelesyonlu anaplastik oligodendrogliom
C) Pilositik astrositom
D) IDH wild tip anaplastik astrositom
E) IDH wild tip glioblastom

81 - E
Olguda GFAP ile diffüz boyanan bir tümör vakası var. Dolayısı öncelikle glial tümörler düşünülmelidir. Verilen radyolojik ve histopa-
tolojik özellikler primer glioblastom ile uyumludur.
• Glioblastom (grade IV glial tümör) IDH mutant veya IDH wild (doğal) tip olarak ayrılır. IDH mutant glioblastom genellikle
IDH mutant grade II veya III astrositomların progresyonu ile geliştiğinden bunlara sekonder glioblastom denir. En sık görü-
len glioblastom tipi olan IDH wild tip glioblastom, yaşlılarda doğrudan geliştiğinden primer glioblastom da denir. Primer
glioblastomda TERT mutasyonu, CDKN2A/CDKN2B mutasyonu, kromozom 10p ve 10q kaybı, EGFR amplifikasyonu, TP53
ve PTEN mutasyonu içerebilirler. Glioblastom (grade IV) erişkin yaşta malign beyin tümörlerinin en sık görülen tipidir. IDH
mutant (sekonder) veya IDH-wild tip (doğal) olabilir. IDH-wild tip glioblastom (primer glioblastom) de novo gelişir ve tüm
glioblastomların %90’nı oluşturur. Genellikle 5. dekattan sonra gelişir. Diffüz infiltratif bir tümördür ve prognozu kötüdür.
IDH-mutant glioblastom (sekonder glioblastom) grade II ve III astrositomların progresyonu ile gelişir. Dolayısı ile IDH, TP53
ve ATRX mutasyonu içerirler. Primer glioblastoma göre daha erken yaşta görülür ve prognozu daha iyidir. Glioblastomlarda
radyolojik olarak ortasında nekroza bağlı kontras tutmayan bir bölge ve etrafında komplet kontras tutulumu gösteren kötü
sınırlı kitle izlenir. Histolojik olarak anaplastik astrositoma göre selülarite ve pleomorfizm daha belirgindir ve ek olarak nek-
roz ve/veya mikrovasküler proliferasyon izlenir. Nekroz genellikle serpentin paternde dağılır, etraflarında hiperselüler tümör
hücre zonu vardır ve bu zona palizadlaşma denir.

45 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

82. Gut artritinin en sık görüldüğü eklem aşağıdakilerden hangisidir?


A) Sakroiliak eklem
B) Metakarpofalangial eklem
C) Birinci metatarsofalangial eklem
D) Proksimal interfalangial eklem
E) Diz eklemi

82 - C
Gut Artriti:
• Eklemlerin çevresinde ve içinde ürat kristallerin birikmesine bağlı gelişen geçici artrit atakları ile giden bir hastalıktır. Primer
(%90, idiyoapitktir) ya da sekonder olabilir.
• Hepsinin ortak özelliği dokularda ve vücut sıvılarında aşırı ürik asit bulunmasıdır.
• Primer gutta ürik asit yüksekliği genellikle azalmış atılıma bağlıdır. Çoğunda neden bilinmez; küçük bir kısmında hipoksantin
guanin fosforibozil transferaz (HGFRT) enziminin kısmi yetersizliği vardır.
• HGFRT’nin tam yokluğu hiperürisemi ve nörolojik bulgular ile giden Lesch-Nyhan sendromuna neden olur.
• Sekonder gut artmış üretim (tümör lizis sendromu) ya da azalmış atılıma (kronik böbrek yetmezliği) bağlı gelişir.

Ürat kristalleri eklemlerde birikir→Lökositler toplanır ve sitokinleri salgılar→Makrofajlar ve nötrofiller kristalleri fagosite eder,
inflamazomlar aktive olur→IL-1β yapımı uyarılır→Daha fazla iltihap hücresi toplanır→Akut artrit atağı gelişir.

• Tekrarlayan akut artrit atakları sonunda sinoviya ve periartiküler dokularda tofüs oluşumu gözlenir.
• En sık birinci metatarsofalangieal (ayak başparmağında) eklemde görülür.

83. Tüm vücut sıvılarına dağılan ve plazma dışı dokulara sekestre olmayan A ilacı 70 kilogramlık hastaya intravenöz yoldan 105
mg dozda veriliyor.
A ilacının başlangıç plazma derişimi kaç mg/L olur?
A) 1.25
B) 2.50
C) 3.75
D) 5.00
E) 6.25

83 - B
Vücut ağırlığının yaklaşık %60’ı sudur. Tüm vücut sıvılarına dağılan ve dokulara sekestre olmayan bir ilacın 70 kg’lık hastada dağılım
hacmi 42 litredir. İntravenöz yoldan 105 mg verilen ilacın başlangıç derişimi 105/42=2.5 mg/L olarak bulunur.

84. Yirmi yaşında erkek hasta 4 saat önce yüksek doz dekstroamfetamin alımı öyküsü ile acile getiriliyor.
Bu hastada zehirlenme etkeni ilacın eliminasyonunu hızlandırmak için hangisi en uygundur?
A) Amonyum klorür
B) Probenesid
C) Asetozolamid
D) Sodyum bikarbonat
E) Metoklopramid

www.tusem.com.tr 46
Temel Bilimler / T 52 - 2

84 - A
Bazik ilaçla zehirlenmede; idrar amonyum klorür veya askorbik asitle asidik yapılır. Amaç zehirlenme etkeni ilacın tubüler geri
alımını azaltmaktır.

Kodein ve morfin, amfetamin, kokain, prokain gibi lokal anestezikler, prokainamid, kinidin, beta2 agonistler,
beta blokörler, amilorid ve triamteren bazik yapılı ilaçlara örnek verilebilir.

85. I. Sodyum nitroprusit


II. Fenoldopam
III. Betanekol
Yukarıdaki ilaçlardan hangileri cGMP-bağımlı vazodilatasyon yapar?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

85 - C

Sodyum nitroprusit ortama NO salar; NO da guanilat siklazı aktive ederek cGMP bağımlı vazodilatasyona
neden olur.
Fenoldopam D1 reseptörlerini aktive eder; adenilat siklaz aktivasyonu sonucu cAMP bağımlı vazodilatasyona
neden olur.
Betanekol M3 reseptör aktivasyonuna bağlı endotelden NO salgısını artırır; guanilat siklaz aktivasyonuna
bağlı cGMP bağımlı vazodilatasyona neden olur.

86. Denerve olan gözde A ilacı siklopleji yapmadan midriyazis yapmış, B ilacı pupil çapını ve akomodasyonu değiştirmemiştir.
Yukarıdaki bilgiye göre A ve B ilaçları sırasıyla aşağıdakilerden hangileri olabilir?
A) Pilokarpin ve Atropin
B) Tropikamid ve Kokain
C) Fenilefrin ve Pilokarpin
D) Atropin ve Fenilefrin
E) Fenilefrin ve Amfetamin

86 - E

Fenilefrin gibi direkt etkili sempatomimetik ilaçlar, denerve olsun veya olmasın radiyal kastaki alfa1 resep-
törleri aktive ederek siklopleji yapmadan midriyazis yaparlar.
Amfetamin ve kokain gibi indirekt ilaçlar, denerve olan gözde sempatik uyarı olmadığı için etki yapmazlar.
Denerve olmayan gözde fenilefrin benzeri etkiye neden olurlar.

47 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

87. Aşağıdaki antiepileptik ilaçlardan hangisinin glokom, nefrolitiyazis ve kilo kaybı yapması en olasıdır?
A) Topiramat
B) Levetirasetam
C) Rufinamid
D) Valproik asit
E) Lamotrijin

87 - A
Topiramat
Monosakkarit yapısındadır. Voltaj bağımlı sodyum kanallarını bloke eder, GABAA reseptörlerini uyarır. Karbonik anhidrazı ve AMPA/
kainat reseptörlerini inhibe eder.
Parsiyel nöbet, Lennox-Gestaut sendromu, infantil spazm ve migren profilaksisinde kullanılır. Obezite tedavisinde fentermin ile
kombine kullanılır. Akut miyopi ve glokomda hemen kesilmelidir. Böbrek taşı riskini artırır.

88. Aşağıdaki antidepresan ilaçlardan hangisi CYP2D6 enzimlerini inhibe ederek tamoksifenin metabolizmasını azaltır?
A) Vilazodon
B) Venlafaksin
C) Mirtazapin
D) Fluoksetin
E) Reboksetin

88 - D
Paroksetin, fluoksetin ve fluvoksamin en fazla olmak üzere SSRI ilaçlar CYP2D6 enzimlerini inhibe ederek, tamoksifen ve trisiklik
antidepresan gibi birçok ilacın yıkımını azaltırlar.

89. Küçük bir cerrahi işlem için lokal anestezi uygulayacak olan doktor ester yapılı, uzun etkili ve güçlü bir lokal anestezik kullan-
mak istiyor.
Aşağıdaki lokal anestezik ilaçlardan hangisi yukarıdaki amaçların tümünü karşılar?
A) Bupivakain
B) Ropivakain
C) Tetrakain
D) Prokain
E) Lidokain

89 - C
Ester Yapılı Lokal Anestezikler
Bu grupta; prokain, klorprokain, kokain, benzokain ve tetrakain bulunur. Plazmada kolinesteraz tarafından metabolize edilirler.
Aktif karaciğer hastalığı olanlarda kullanılabilirler. Prokain en fazla olmak üzere daha fazla alerji yaparlar.
Etkileri geç başlar ve kısa sürer. Etki güçleri zayıftır. Ester yapılı olmasına karşın tetrakainin etki süresi uzun potensi yüksektir.

www.tusem.com.tr 48
Temel Bilimler / T 52 - 2

90. Şiddetli ağrı yakınması olan hastaya buprenorfin başlanıyor. İlaç kullanımından sonra hastada aşırı terleme, huzursuzluk,
diyare ve ateş ortaya çıkıyor.
Yukarıdaki bulguların en olası açıklaması aşağıdakilerden hangisidir?
A) Buprenorfine tolerans gelişmesi
B) Buprenorfine alerji gelişmesi
C) Buprenorfinin yüksek dozda kullanılması
D) Buprenorfinin kan-beyin bariyerini geçmemesi
E) Hastanın narkotik analjezik bağımlısı olması

90 - E
Karma Etkili Opiyatlar
Bu grupta; nalorfin, nalbufin, pentazosin, butarfanol ve buprenorfin bulunur. Opiyat reseptörlere agonist, parsiyel agonist veya
antagonist etki yaparlar.
Full agonist ile birlikte kullanılırlarsa full agonistin analjezik etkisi azalır ve yoksunluk krizi ortaya çıkabilir.
Full agonistlere göre bağımlılık, yoksunluk, öfori, solunum depresyonu ve kötüye kullanılma potansiyelleri daha düşüktür.

Buprenorfin, mü reseptörlere parsiyel agonist delta ve kappa reseptörlere antagonist etki yapar. Opiyat ba-
ğımlılarının tedavisinde kullanılır.

91. Aşağıdakilerden hangisi migren profilaksisinde parenteral kullanılan kalsitonin geni ile ilişkili peptit (CGRP) antikorudur?
A) Mepolizumab
B) Erenumab
C) Efalizumab
D) Siltuksimab
E) Ranibizumab

91 - B

Migren Tedavisi
Akut atakta; aspirin ve ibuprofen gibi NSAI ilaçlar, triptanlar, ergotamin veya narkotik analjezikler yararlıdır.
Profilakside; beta blokörler, antidepresanlar, valproik asit, topiramat, verapamil, T tipi kalsiyum kanal blo-
körü flunarizin (krizde de yararlı olabilir) veya CGRP antikoru erenumab, fremanezumab ve galcanezumab
kullanılır.

49 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

92. I. EP1
II. EP2
III. EP3
Yukarıdaki prostaglandin E2 reseptörlerinden hangileri adenilat siklaz aktivasyonu yapar?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

92 - B

EP1 reseptörü fosfolipaz C aktivasyonuna bağlı gebe uterusu kasar.


EP2,4 reseptörü adenilat siklazı aktive ederek gevşeme yapar.
EP3 reseptörü adenilat siklazı inhibe ederek mide asit salgısını azaltır.

93. Aşağıdakilerden hangisi periferde enkefalinazı inhibe ederek viral etkenlere bağlı akut diyare tedavisinde kullanılır?
A) Telotristat
B) Eluksadolin
C) Krofelemer
D) Teduglutid
E) Rasekadotril

93 - E

Rasekadotril, periferde enkefalinazı inhibe ederek viral etkenlere bağlı akut diyarede kullanılır.
Telotristat, triptofan hidroksilazı inhibe ederek karsinoidde görülen diyare tedavisinde kullanılır.
Krofelemer, barsakta klorürden zengin sıvıyı azaltır. Viral etkenlere bağlı diyare tedavisinde kullanılır.

94. Aşağıdaki beta blokörlerden hangisinin sedasyon gibi santral sinir sistemi ilişkili yan tesir yapma olasılığı en yüksektir?
A) Labetalol
B) Atenolol
C) Penbutolol
D) Sotalol
E) Pindolol

www.tusem.com.tr 50
Temel Bilimler / T 52 - 2

94 - C
Tablo: Beta Blokörler
β Blokör Reseptör Parsiyel Agonist Lipofilite Biyoyararlanım (%) Proteine Bağlanma (%) Yarı Ömür (saat)
Propranolol β1 + β2 - Yüksek 30 90 3-5
Nadolol β 1 + β2 - Düşük 30-50 30 20-24
Penbutolol β1 + β 2 + Yüksek 100 80-98 5
Pindolol β1 + β 2 +++ Düşük 100 40 3-4
Timolol β 1 + β2 - Orta 75 <10 4
Sotalol β1 + β 2 - Düşük 100 45 12
Metoprolol β1 - Orta 40-50 12 3-7
Atenolol β1 - Düşük 50-60 6-16 6-7
Bisoprolol β1 - Düşük 80 30 9-12
Esmolol β1 - Düşük 0 55 0.15
Asebutolol β1 + Düşük 20-60 26 3-4
Labetalol α1+β1 +β2 + Düşük 33 50 3-4
Karvedilol α1+β1 +β2 - Orta 30 98 7-10
Karteolol β1 + β 2 ++ Düşük 85 23-30 6
Nebivolol β1 - Düşük 12-96 20-40 11-30
Seliprolol β1 + Düşük 30-70 4-5 4-5
Betaksolol β1 - Orta 80 50 14-22

95. Aşağıdaki hipolipidemik ilaçlardan hangisi lipoprotein lipaz ekspresyonunu en fazla artırır?
A) Fibratlar
B) Statinler
C) Safra asidi bağlayan reçineler
D) Niasin
E) Ezetimib

95 - A
Fibratlar (Gemfibrozil / Fenofibrat / Klofibrat)
Nükleer transkripsiyon reseptörüne (PPAR-α) agonist etki yaparak lipoprotein lipaz ekspresyonunu artırır.
Trigliseriti en fazla düşüren ilaçlardır. Hipertrigliseridemi ile birlikte olan tip III lipit bozukluğunda ilk tercihtirler.
HDL-kolesterolü orta miktarda artırırlar. Safra kesesinde kolesterol taşlarına neden olurlar.

96. Aşağıdakilerden hangisi tamoksifen ve raloksifenin ortak özelliklerinden biri değildir?


A) Sıcak basması ve tromboemboli yapma
B) Meme kanseri profilaksisinde kullanılma
C) Oral yoldan aktif olma
D) Endometriumda östrojen reseptörlerine antagonist etki yapma
E) Kemikte östrojen reseptörlerine agonist etki yapma
96 - D
Tamoksifen / Raloksifen
Oral yoldan aktiftirler. Kemiklerde östrojen agonisti, memede östrojen antagonisti etki yaparlar. Kemiklerde osteoklastik etkiyi
baskılarlar. Tamoksifen ve raloksifen, riskli hastalarda meme kanserinin profilaksisinde kullanılır.
Tamoksifen, raloksifenden farklı olarak endometriumda östrojen reseptörlerine agonist etki yaparak endometrium hiperplazisi ve
endometrium kanseri riskini artırır.
Bulantı-kusma, vazomotor semptom, sıcak basması ve tromboemboli riskinde artma gibi ortak yan tesirleri vardır.

51 www.tusem.com.tr
Temel Bilimler / T 52 - 2

97. Aşağıdakilerden hangisi insülin veya oral hipoglisemik ilaçların hipoglisemi yapıcı etkilerini azaltan ilaçlardan biri değildir?
A) Hidroklorotiazid
B) Niasin
C) HIV-proteaz inhibitörleri
D) Bromokriptin
E) Fenitoin

97 - D

Tiazid, furosemid, fenitoin, niasin, diazoksit, L-asparajinaz ve HIV-proteaz inhibitörleri hiperglisemi yaparak
insülinin ve oral hipoglisemik ilaçların etkisini azaltır.
Beta blokör, salisilat, sulfonamid ve bromokriptin gibi bazı ilaçlar hipoglisemi yaparak insülinin ve oral hipog-
lisemik ilaçların hipoglisemi yapıcı etkilerini artırır.

98. Penisilinlere alerjisi olan hastada P.aeruginosa’ya bağlı enfeksiyonların tedavisinde aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi en
uygundur?
A) Vankomisin
B) Daptomisin
C) Aztreonam
D) Seftriakson
E) Ertapenem

98 - C
Aztreonam
Monobaktam ailesinin tek üyesidir, yapısı diğer beta-laktamlardan farklıdır. Transpeptidazı inhibe ederek hücre duvarı sentezini
önler ve bakterisid etki yapar.
Parenteral yoldan verilir. Etkisine geç direnç gelişir. Beta-laktamaza dirençlidir. Menenjitte uygundur. Böbrekler yoluyla elimine
olur.
Yalnızca psodomonas, E.coli ve H.influenza gibi gram(-) aerobik bakterilere etkilidir. Gram (+) ve aneorob bakterilere etki yapmaz.
Penisiline alerjik hastalarda gram (-) bakterilere bağlı enfeksiyonlarda kullanılır. Seftazidim dışındaki beta-laktamlarla çapraz
alerji göstermez.

99. Aşağıdakilerden hangisi 5 değerli antimonlara dirençli kutanöz, mukokutanöz ve visseral layşmaniyasis tedavisinde oral
kullanılır?
A) Nifurtimoks
B) Miltefosin
C) Eflornitin
D) Nitazoksanid
E) Amfoterisin B

www.tusem.com.tr 52
Temel Bilimler / T 52 - 2

99 - B
Layşmaniyasis Tedavisi
Visseral veya kutanöz layşmaniyasis tedavisinde ilk tercih sodyum stiboglukonat ve meglumin antimonyat gibi 5 değerli antimon
bileşikleridir.
Dirençli kutanöz, mukokutanöz ve visseral layşmaniyasiste oral miltefosin tercih edilir.
Dirençli kutanöz layşmaniyasiste amfoterisin B, pentamidin veya paramomisin kullanılır.

100. Aşağıdaki moleküler hedeflerden hangisini inhibe eden ilaç kronik lenfositik lösemi tedavisinde kullanılmaz?
A) Fosfatidilinozitol-3 kinaz
B) Bruton tirozin kinaz
C) B-cell lenfoma-2
D) 26S proteozom
E) CD20

100 - D

CD20 antikoru rituksimab, ofatumumab ve obinutuzumab, CD52 antikoru alemtuzumab, bruton kinaz inhi-
bitörü ibrutinib, BCL-2 inhibitörü venetoklaks ve fosfatidilinozitol-3 kinaz inhibitörü kopanlisib ve idelalisib
KLL tedavisinde kullanılır.
26S proteozom inhibitörü bortezomib ve karfilzomib, multipl myelom tedavisinde kullanılır.

53 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

KLİNİK TIP BİLİMLERİ TESTİ AÇIKLAMALI CEVAPLAR

1. 66 yaşında erkek hasta 2 kat merdiven çıkınca nefes ve geceleri yatınca nefes darlığı şikayetiyle polikliniğe başvuruyor. Öykü-
sünde 2 yıl önce akut anteriyor miyokard infarktüsü nedeniyle LAD artere stent takıldığı öğreniliyor. ASA, metoprolol, ena-
lapril, spirinolakton, furosemid ve statin optimal dozda alıyor. Muayenede akciğer bazallerde minimal raller, juguler venöz
distansiyon, 2+ pretibiyal ödem ve hepatomegali saptanıyor. EKG’ de sinüs ritmi ve prekordiyal derivasyonlarda R progresyon
kaybı, kalp hızı 58- dk, EKO’ da EF %28 saptanıyor. Laboratuarda kreatin 1.1 mg-dl, potasyum 4.2 mg dl, LDL 51 mg-dl sapta-
nıyor.
Bu aşamada en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Enalapril yerine sacubitril valsartan vermek
B) Spirinolakton yerine eplerenon vermek
C) Metoprolol yerine ivabradin vermek
D) Furosemide tiyazid diüretik eklemek
E) Statinin dozunu yarıya düşürmek

1-A
• Hastada geçirilimiş miyokard infarktüsüne bağlı düşük EF’ li kalp yetmezliği (DEKY) mevcuttur.
• DEKY (EF< %40) tedavisinde her hastaya ACEi/ ARNİ, beta bloker, SGLT-2 inhibitörü ve minerolokortikoid antagonisti (MRA)
verilir. İhtiyaç olduğu kada diüretik verilir.
• Son klavuzlara göre ARNİ direkt olarak başlanabileceği gibi, ACE inhibitörü optimal dozda aldığı halde NYHA sınıf 2- 3 sempto-
mu olan hastalara ACEi yerine verilebilir. Bizim hastamız da ACEi aldığı halde semptomatik olduğu için, enalapril yerine ARNİ
(sacubitril valsartan) vermek en uygun yaklaşım olacaktır.
• Spirinolakton ve eplerenon benzer etkinliğe sahiptir. B şıkkındaki yaklaşım faydasızdır.
• Metoprolol ile kalp hızı <70 dk olduğundan ivabradin eklemenin faydası yoktur.
• LDL değeri istenilen hedefte (<55 mg-dl) olduğundan statini aynı dozda almaldır.

2. Aşağıdakilerden hangisi ventrikül duvarlarında kalınlaşma yapan nedenlerden birisi değildir?


A) Amiloidoz
B) Fabry hastalığı
C) Hipertrofik kardiyomiyopati
D) Hipertansiyon
E) Yoğun akol kullanımı

2-E
• Amiloidozda, kalp duvarlarında amiloid fibrillerinin birikimine bağlı hipertrofi saptanır.
• Fabry hastalığı, Gaucher hastalığından sonra en sık görülen ikinci lizozomal depo hastalığıdır. Glikosfingolipid metabolik yo-
lunun X’e bağlı doğuştan gelen bir hastalığı olup, glikosfingolipidlerin, özellikle de globotriaosilseramidin (Gb3) çok çeşitli
hücrelerde birikmesiyle sonuçlanır. Kalpte sol ventrikül hipertrofisi, iletim anomalileri ve aritmiler yapar.
• Hipertrofik KMP, septum ve/veya serbest duvarlarda hipertrofi ile giden, otozomal dominant aktarılan bir hastalıktır.
• Hipertansiyonda, afterload (artyük) artışına bağlı kalpte hipertrofi gelişir.
• Yoğun alkol kullanımı, kalpte tüm odacıkların genişlediği ve EF’ nin düştüğü bir durum olan dilate kardiyomiyopati yapar.

www.tusem.com.tr 54
Klinik Bilimler / T 52 - 2

3. Aşağıdaki aritmilerden hangisinin kardiyak arrest yapması diğerlerine göre daha az olasıdır?
A) Wolf Parkinson White sendromu varlığında atriyal fibrilasyon
B) Atriyoventriküler nodal reentran taşikardi
C) Vetriküler taşikardi
D) AV tam blok
E) İkinci derece Mobitz tip 2 AV blok

3-B
• Atriyoventriküler nodal reentran taşikardi (AVNRT), genelde genç ve altta yatan kalp hastalığı olmayan kişilerde görülen,
görece masum bir aritmidir. AV nodda konjenital olarak bir aksesuar elektriksel yol nedeniyle oluşur. Hemodinami stabil
olan hastalarda tedavide ilk olarak vagal manevralar (karotis masajı, öksürme vs) denenir. Başarılı olmazsa ilk verilecek ilaç
adenozindir. Başarılı olmazsa beta bloker veya kalsiyum blokerler denenebilir. Kesin tedavisi aksesuar yolun radyofrekans
ablasyonudur. Hemodinami stabil olmayan hastalarda elektriksel kardiyoversiyon yapılır.
• WPW varlığında AF çok tehlikelidir. Ritm hızlıca VF’ ye dejenere olabilir.
• VT, iskemik ya da yapısal kalp hastalıkları, elektrolit bozuklukları, konjenital ya da edinilmis elektrofizyolojik anomaliler, ilaç
ya da toksin zehirlenemleri gibi birçok durumda gelişebilen, kardiyoversiyon yapılmazsa ölümcül olabilecek bir aritmidir.
• AV tam blok ve ikinci derece Mobitz tip 2 AV blok acil pil gereksinimi olan durumlardır. Aksi halde kardiyak arrest gelişebilir.

4. Akut astım atağının tedavisinde aşağıdakilerden hangisi uygun bir seçenek değildir?
A) İnhaler oksijen
B) İnhale beta agonist
C) İnhale steroid+ formaterol
D) Omalizumab
E) İV magnezyum sülfat

4-D
Akut şiddetli astım (astım krizi-status);
• Şikayetlerin artması ve siyanoz, takipne, taşikardi ve pulsus paradoksus (nadir) gibi muayene bulgularının olması.
• Arter kan gazı; Hipoksemi, hipokarbi, respiratuar alkaloz
• Tedavi;
• Oksijen
• İlk tedavi →kısa etkili B2-agonistlerdir.
• Yeni yaklaşıma göre düşük doz inhale steroid+ formaterol de verilebilir.
• Solunum yetersizliği gelişrise →IV B2-agonist verilebiir
• İnhaler antikolinerjikler
• İnhaler tedaviye dirençli vakalarda→ IV aminofilin.
• IV/oral steroidler
• IV veya inhaler magnezyum sülfat
• Son çare entübasyon
• Omalizumab, kronik tedavide antiinflamatuar olarak kullanılan Ig-E antikorudur. Akut tedavide kullanılmaz.

55 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

5. 34 yaşındaki erkek hasta öksürük, balgam ve 39 derece ateş şikayetiyle başvuruyor. Akciğer filminde sağ orta lobda konso-
lidasyon görülüyor. BT çekilerek tanı netleştiriliyor. Görüntülemede pnömonik infiltrat haricinde bir patoloji saptanmıyor.
Pnömoni düşünülerek antibiyoterapisi başlanıyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu hastada beklenen muayene bulgularından biri değildir?
A) İnspiryumda raller
B) Bronşiyal solunum sesleri
C) Vibrasyon torasikte azalma
D) Perküsyonda matite
E) Egofoni

5-C
Pnömonide alveoller inflamatuar sıvı ile dolar. Buna bağlı olarak oskültasyonda inspiratuar raller, bronşiyal solunum sesi, perküs-
yonda matite saptanır. Sıvı ve katının iletimi havaya göre daha fazla olduğu için, vibrasyon torasik artar. Ancak plevral efüzyon
gelişirse vibrasyon torasik azalabilir (bu hastada efüzyon yok!). pnömonide bunlara ilaveten plevral sürtünme sesi ve egofoni/
bronkofoni saptanabilir.

6. Yirmi dört yaşında 20 haftalık gebe kadın yüksek ateş, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, sağ yan ağrısı şikayetleri ile acil
servise başvuruyor. Fizik muaynede ateşi 39 C, sağda kostovertebral hassasiyet saptanıyor Yapılan tetkiklerinde; idrarda 150
lökosit, nitrit pozitif saptanıyor. İdrar kültüründe 100.000 kol/ml Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz üreten E.coli saptanı-
yor.
Bu hastada en uygun tedavi seçeneği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fosfomisin
B) Seftriakson
C) Aztreonam
D) Meropenem
E) Kolistin

6-D
Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz üreten E.coli ve Klebsiella pneumoniae suşlarında karbapenem direnci grülmez. Genişlemiş
spektrumlu beta-laktamaz (GSBL, ESBL) üreten Gram negatif basillerin neden olduğu infeksiyonlarda ilk tercih antibiyotik karbape-
nem grubu (imipenem, meropenem, ertapenem vb.) grubu antibiyotiklerdir.

7. 41 yaşında kadın, çarpıntı nedeniyle tetkik ediliyor ve tetkiklerinde TSH düzeyi baskılı, FT4 düzeyi yüksek saptanıyor. Taşikardi
dışında ek fizik muayene bulgusu saptanmayan, tiroid bezinde palpasyonda ağrısı olmayan hastaya yapılan tiroid RAIU ince-
lemesinde RAIU yüksek saptanıyor.
Aşağıdakilerden hangisi daha olası bir tanıdır?
A) Subakut tiroidit
B) Sessiz tiroidit
C) Tirotoksikozis factitia
D) Struma ovari
E) Graves hastalığı

7-E
Tiroid RAIU değerlendirmesi tirotoksikoz ayırıcı tanısında kullanılmaktadır. Tiroid bezinde üretimin artışı ile giden durumlarda
uptake artışı beklenirken; tiroiditler başta olmak üzere tiroid bezinde hormon üretimi kaynaklı olmayan tiroksikoz durumlarında
uptake azalması beklenir.

www.tusem.com.tr 56
Klinik Bilimler / T 52 - 2

Tablo: Tirotoksikoz durumunda tiroid RAIU testi


RAIU yüksek RAIU düşük
Graves Subakut ve sessiz tiroiditler
Toksik adenom Tirotoksikozis factitia
Multinodüler toksik guatr Struma ovarii
TSHoma Amiadarone toksisitesi
Trofoblastik hastalıklar Ektopik fonksiyonel tiroid kanseri metastazları

8. 55 yaşında karın ağrısı nedeniyle tetkik edilirken çekilen batın BT görüntülemesinde sol sürrenal bezde kitle saptanan
hastada kitlenin fonksiyon açısından değerlendirilmesinde aşağıdakilerden hangisine bakılması önerilmez?
A) Plazma renin aktivitesi
B) Aldosteron düzeyi
C) 24 saatlik idrar kortizolü
D) Sabah bazal kortizol düzeyi
E) İdrarda metanefrin düzeyi incelemesi

8-D
Sürrenal insidentalomalarda hormonal değerlendirmede öncelikle Feokromasitoma, Conn sendromu ve Cushing sendromu açısın-
dan tarama testlerinin yapılması önerilmektedir. Seçeneklerde verilen testlerden sabah bazal kortizol düzeyinin Cushing sendromu
taramasında yeri olmadığı için sürrenal insidentalomalarda bakılması uygun seçenek olmayacaktır.
Sürrenal insidentalomalara yaklaşım:

9. Hiperkalsemi nedeniyle tetkik edilen hastada PTH düzeyi düşük saptanıyor. Bunun üzerine yapılan ileri incelemelerde PTHrP
düzeyi düşük, 25 OH D vitamini düzeyi normal, Kalsitriol düzeyi ise yüksek saptanıyor.
Mevcut bulgularla aşağıdakilerden hangisi daha olası bir tanıdır?
A) Primer hiperparatiroidi
B) Psödohipoparatiroidi
C) Skuamoz hücreli akciğer kanseri
D) Familyal hipokalsiürik hipokalsemi
E) Sarkoidoz

57 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

9-E
Sarkoidoz gibi Granulomatoz hastalıklarda hiperkalsemi karşımıza çıkabilmektedir. Bu hiperkalseminin ön plandaki sebebi granu-
lomlarda makrofajlarda artan 1 alfa hidroksilaz enzim aktivitesi olup bu hastalıklarda aktif d vitamini sentezi yani Kalsitriolde artış
görülmesi beklenmektedir.

Şekil: Hiperkalsemide ayırıcı tanı yaklaşımı

10. Hipertansiyon, hiperlipidemi ve gut tanıları ile takipli hastada aşağıdaki ilaçlardan hangisinin hiperürisemiye yol açarak
hastanın gut atağı geçirmesi ihtimalini arttırması daha az olasıdır?
A) Tiyazid
B) Furosemid
C) Amlodipin
D) Düşük doz aspirin
E) Niasin

10 - C
Hiperürisemi yapan ilaçlar farmakoloji içinde dahiliye içinde oldukça önemli bir konu olup yakın zamanda da ürik asit düzeyini
düşürebilen antihipertansif Losartan TUS’da sorgulanmıştır. Bir diğer ürik asit düzeyini düşürebilecek olan antihipertansif ajan ise
amlodipindir. Seçeneklerde verilen diğer tüm ilaçların yan etki olarak hiperürisemi yapabilme ihtimalleri mevcuttur.

11. SLE tanı ve takibinde kullanılan otoantikorlar ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) SLE tanısında kullanılan tarama testi ANA testidir
B) Anti-sm SLE’nin en özgül otoantikorudur
C) İlaç ilişkili lupusda anti histon otoantikor pozitifliği görülme olasılığı yüksektir
D) Anti-Ds Dna düzeyinin hastalık aktivasyonu ile ilişkisi bulunmamaktadır
E) Anti-Ro neonatal lupus ile ilişkilendirilen otoantikordur

11 - D
Anti-Ds Dna lupus nefriti ile ilişkili olup aynı zamanda düzeyiyle nefrit gelişimi arasında ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle de SLE
hastalarının sadece tanısından ziyade takibinde de kullanılan bir otoantikordur.

www.tusem.com.tr 58
Klinik Bilimler / T 52 - 2

SLE'deki otoantikorlar
Antikor Prevelans Antijen Klinik kullanım
• ANA %98 Multipl nükleer En iyi tarama testi
• Anti-dsDNA %70 Çift-sarmallı DNA SLE için yüksek titreleri spesifiktir.
Bazı hastalarda hastalık aktivitesi, nefrit ve
vaskülit ile ilişkilidir.
• Anti-Sm %25 6 tip nükleer U1 RNA'daki proteinler SLE için spesifik (%99)
• Anti-RNP %40 Ribonükleoprotein (U1 RNA ile SLE için spesifik değil
kompleks yapan proteinler)
• Anti-Ro (SS-A) %30 Hy-RNA ile kompleks yapan protein SLE için spesifik değil, sicca sendromu ile de
ilişkilidir. Subakut kutanöz lupus ve kalp bloğu
yapan neonatal lupus ile ilişkilidir. Nefrit riskinde
de azalma ile ilişkilidir.
• Anti-La (SS-B) %10 Hy-RNA ile kompleks yapan protein Anti-Ro ile benzer
• Antihiston %70 DNA ile ilişkili histonlar İlaç ilişkili SLE'de daha sık
• Antifosfolipid %50 Fosfolipidler, B2 glikoprotein kofak- Pıhtılaşma, fetal kayıp ve trombositopeni ile
tör, protrombin ilişkili
• Antieritrosit %60 Eritrosit membranı Direk coombs testi olarak ölçülür, küçük bir oranı
hemoliz geliştirir.
• Antiplatelet %30 Plateletlerdeki yüzey ve sitoplazmik Trombositopeni ile ilişkili, klinikte kullanılmaz.
antijenler
• Antinöronal (antiglutamat %60 Nöronal ve lenfosit yüzey antijeni BOS'da bulunması aktif SSS lupusu ile ilişkili
reseptör 2 içerir)
• Antiribozomal P %20 Ribozomlardaki proteinler SSS lupusundaki depresyon ve psikozdan sorum-
ludur.

12. BCG aşısı sonrası miliyer tüberküloz gelişen bir çocuk hastada aşağıdaki immun sistem hastalıklarından hangisi görülebilir?
A) Selektif IgA eksikliği
B) IgM hiperimmunglobulin sendromu
C) Kronik granülomatoz hastalık
D) Bruton hastalığı
E) İnterferon gama/IL-12 reseptör eksikliği

12 - E
BCG aşısı canlı attenue aşı olup, Mycobacterium bovis’den elde edilir. İnterferon gama/IL-12 reseptör eksikliğinde BCG aşısı sonra-
sı miliyer tüberküloz gelişebilir. Ayrıca, atipik mikobakteri ve Salmonella infeksiyonlarının sıklığında artış görülür. İnterferon gama/
IL-12 reseptör eksikliği, hücresel immun yetmezlik hastalığıdır.

13. Bilinen romatoid artrit tanısı olan 65 yaşında kadın hastanın efor dispnesi, halsizlik, çarpıntı şikayetleri olması üzerine bakılan
tektiklerinde Hb: 7,2 g/dL, htc: %22 MCV: 102 fL, lökosit ve trombosit normal saptanıyor. Daha ileri tetkiklerinde LDH:680
IU/L, retikulosit yüzdesi %8, direkt coombs testinde IgG +3 pozitif, kompleman negatif olarak saptanıyor.
Bu hastada bu aşamada anemi için ilk basamakta seçilecek en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Steroid
B) Plazmaferez
C) Eritrosit transfüzyonu
D) Splenektomi
E) Mikofenolat mofetil

59 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

13 - A
Anemi ile gelen hastada ayırıcı tanı açısından bakılması gereken en önemli tetkik retikülosit yüzdesidir. Retikülosit yüzdesi yüksek
olan hastada akut kan kaybı ya da hemolitik anemi akla gelmelidir. Hastada LDH yüksekliği olması da hemolitik anemi açısından
destekleyici bulgudur. Hemolitik anemili bir hastada direkt coombs testi pozitifliği ise otoimmun hemolitik anemiyi düşündürmek-
tedir. IgG tipi antikor varlığı da sıcak tip otoimmun hastalığı destekler. Sıcak tip otoimmun hemolitik anemide de ilk tedavi seçeneği
kortikosteroidlerdir.

Tip Özellikleri Sekonder nedenler Ig tipi Optimal Coombs Antikor hedefi


hemoliz sıcaklığı molekül
Sıcak tip - En sık neden - Otoimmün
- Ekstravasküler Hastalıklar
hemoliz - SLE
- Solid tümörler IgG 37 IgG ± C3 Rh
- Lenfoproliferatif
hastalıklar
- İlaçlar
Soğuk - Genellikle - %90 vakada monoklonal
agglutinin yaşlılarda IgM gamopatisi
IgM 4 C3 I/i
hastalığı - Ekstravasküler - Lenfoproliferatif hastalık
hemoliz - Waldenstrom
Paroksimal - Çocuklarda Mikoplazma, IgG Donath-
soğuk - İntravasküler CMV Landsteiner >30 C3 P
hemoglobinüri hemoliz antikoru

14. 26 yaşında erkek hasta boyunda ele gelen şişlik nedeniyle başvuruyor. Hastanın başka şikâyeti bulunmuyor. Çekilen bilgisa-
yarlı tomografi sonucunda servikal ve inguinal bölgede patolojik boyutta lenfadenopatiler tespit ediliyor. Alınan servikal lenf
nodu biyopsisinde CD15, CD 30+; CD20 ve CD45- malign görünümlü B lenfositler görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mantle hücreli lenfoma
B) Burkitt lenfoma
C) Folikuler lenfoma
D) Hodgkin lenfoma
E) KLL

14 - D
Servikal bölgede patolojik boyutta lenfadenopati ile gelen genç erkek hastada akla gelmesi gereken ilk hastalık lenfomadır. Bu
hastada da malign B lenfositlerin görülmesi tanıyı desteklemektedir. Bu hücrelerin CD15 ve CD30 pozitif, CD20 negatif olması
Reed Stenberg hücrelerinin immunfenotip bulgularıyla uyumludur. Reed stenberg hücreleri pozitifliği Hodgkin lenfoma açısından
tanısaldır.

15. Aşağıdakilerden hangisinin etiyolojisinde HCV rol oynar?


A) Mantle hücreli lenfoma
B) Burkitt lenfoma
C) Ekstranodal T hücreli lenfoma
D) Hodgkin lenfoma
E) Splenik marjinal zone lenfoma

www.tusem.com.tr 60
Klinik Bilimler / T 52 - 2

15 - E
Enfeksiyöz ajanlar özellikle lenfoid malignitelerin etiyolojisinde önemli rol oynar. Hepatit C’nin de splenik marjinal zone lenfoma
ve lenfoplasmositik lenfoma etiyolojisinde rol oynadığı gösterilmiştir.

Enfeksiyöz ajan Lenfoid malignite


EBV Burkitt lenfoma
Post-organ transplant lenfoma
Primer SSS diffüz büyük B hücreli lenfoma Hodgkin hastalığı
Eştranodal nk/t hücreli lenfoma, nazal tip
HTLV-1 Erişkin t hücreli lösemi/lenfoma
HIV Diffüz büyük B hücreli lenfoma Burkitt lenfoma
Hepatit C Lenfoplasmositik lenfoma
Splenik marjinal zone lenfoma
Helikobakter pilori Gastrik malt lenfoma
Human herpesvirüs tip 8 Primer effüzyon lenfoma (HIV + olanlarda)
Multisentrik Castleman hastalığı
Borrelia Burgdorferi Derinin marjinal zon lenfoması
Chlamyda pisttacii Okular adneksal lenfoma
Campylobacter jejuni İnce barsağın immünproliferatif hastalığı
Coxiella burnetti Diffüz büyük B hücreli lenfoma ve foliküler lenfoma

16. Aşağıdaki ilaç olası yan etki eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?


A) İfosfamid-Hemorajik sistit
B) Sisplatin-Myelosupresyon
C) Busulfan-İntertisyel fibrozis
D) 5-fluorourasil-Mukozit
E) Doksorubisin-Kardiyotoksisite

16 - B
İlaçlar ve olası yan etkileri aşağıda verilmiştir. Sisplatin ile nefrotoksisite, nörotoksisite, emezis gibi yan etkiler belirgindir. Miyelosup-
resyon kemoteropatiklerin ortak yan etkileridir ancak sisplatin, bleomisin, vinkristin ve L-asparajinaz ile miyelosupresyon beklenmez.

İlaç Önemli/özel yan etkiler Ek yorumlar


Siklofosfomid/ifosfomid Hemorajik sistit Antidotu: Mesna
Sisplatin ATN, nöropati, bulantı Antidotu: Aminofostin
Temozolamid Myelosupresyon Santral sinir sistemine çok iyi geçer
Busulfan Akciğer fibrozisi, venooklusiv hastalık
Bleomisin Akciğer fibrozisi Hodgkin lenfoma tedavisinde
Dosetaksel/Paklitaksel Myelosupresyon, nöropati, İLD Anaflaksi riski belirgin, mutlaka öncesinde streoid verilmeli
Vinkristin Nöropati Lenfoma tedavisi
Fludarabin Hemolitik anemi KLL tedavisinde temel ilaç
Gemsitabin Myelosupresyon
Etoposid Akut lösemi riski
İrinotekan/Topotekan Kolinerjik sendrom ve buna bağlı ola- Kolinerjik sendrom tedavisinde atropin kullanılır
rak ciddi diyare Gilbert sendromunda irinotekan kullanılamaz
5-Flourourasil Koroner vazospazm GİS tümörlerinin tedavisinde
Antrasiklinler Kardiyotoksisite Antidot: Dekstrazoksan
L-asparaginaz DİK, kanama, anaflaksi ALL tedavisinde

61 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

17. Geriatrik populasyonda demansın en sık sebebi aşağıdakilerden hangisidir?


A) Frontotemporal demans
B) Vasküler demans
C) Alzheimer hastalığı
D) Normal basınçlı hidrosefali
E) Parkinson hastalığı
17 - C
Geriatrik populasyonda demansın en sık sebebi Alzheimer hastalığıdır.

18. Kronik hepatit B enfeksiyonu tedavisinde kullanılan antivirallerden hangisinde kemik mineral yoğunluğunu azaltıcı yönde
etki göstermesi diğerlerine göre daha olasıdır?
A) Lamivudin
B) Telbivudin
C) Tenofovir disoproksil fumarat
D) Entekavir
E) Adefovir
18 - C
Kronik HBV enfeksyonu tedavisinde bugün için iki tane birinci basamak tedavi vardır; entekavir ve tenofovir. Diğer tedaviler direnç
gelişimi nedeni ile kullanımı oldukça kısıtlanmıştır. Kemik yoğunluğunu azaltan ilaçlar her zaman TUS kapsamında olmaktadır.
Tenofovirin iki farklı formu bulunmaktadır. Tenofovir disoproksil fumarat kemik mineral yoğunluğunu azaltmakta iken tenofovir
alafenamidde böyle bur etki görülmez.

19. 55 yaşında erkek hasta, yaklaşık 2 hafta önce yeni başlayan, kilo kaybı veya disfaji gibi alarm semptomlarına yol açmayan
retrosternal yanma yakınması tarifliyor.
Bu aşamada aşağıdakilerden hangisi yapılması en uygundur?
A) PPI tedavisi başlanması
B) Helicobakter pylori tetkik edilmesi
C) Baryum grafi yapılması
D) Özofagogastroduodenoskopi yapılması
E) Manometri yapılması
19 - D
Retrosternal yanma yakınması gastroözofageal reflü hastalığı için karakteristiktir. Önemli olan, bu aşamada ne yapılacağının bilin-
mesidir. Alarm semptomları veya atipik semptomları olmayan, PPI tedavisine cevapsızlık gibi bir durum tariflenmediği için cevap
PPI tedavisi başlanması gibi durmaktadır. Ancak reflüye yaklaşımda yaş çok önemlidir. İleri yaş hastalarda aynı diğer endikasyonlar-
da ki gibi tek başına gastroskopi gerektirir.

20. 48 yaşında kadın hasta, son iki aydır giderek aryan karın şişliği yakınması nedeni ile başvuruyor. Yapılan asit örneklenmesinde
serum asit albumin gradyenti 1.5 ve asit protein miktarı 2.1 g/dl olarak saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Pankreatit
B) Over kanseri
C) Konjestif kalp yetmezliği
D) Karaciger sirozu
E) Erken Budd-Chiari sendromu

www.tusem.com.tr 62
Klinik Bilimler / T 52 - 2

20 - D
Serum asit albümin gradyenti, portal hipertasiyonu non portal hipertansif asitlerden ayırt etmek için kullanılmaktadır. Gradyentin
1.1 üzerinde olması portal hipertansiyonu göstermektedir. Asit albumin miktarının 2.5 g/dl altında olması ise karaciğer sirozu,
yaygın karaciğer metastazı ve geç dönem Budd-Chiari sendromunda karşımıza çıkar.

21. Aşağıdakilerden hangisi sekonder fokal segmental glomeruloskleroz (FSGS) nedenlerinden biri değildir?
A) Morbid obezite
B) Eroin kullanımı
C) Vezikoureteral reflü
D) Oral hücreli anemi
E) Altın tuzları

21 - E
Fokal segmental glomeruloskleroz, nefrotik sendrom nedenlerinden biridir. Sınavlarda sıklıkla bu hastalığa yol açan sekonder ne-
denler sorgulanmaktadır. Orak hücreli anemi, obezite, eroin kullanımı, reflü nefropatisi ve human immün yetmezlik virüsü bu
nedenlerin arasında sayılmaktadır. Altın tuzları ise membranöz nefropatiye neden olmaktadır.

22. Aşağıdakilerden hangisi akut ve kronik böbrek yetmezliği ayrımında bir kriter olarak kullanılmamaktadır?
A) Anemi
B) Noktüri
C) Renal osteodistrofi
D) Fraksiyone Sodyum atilimi orani
E) Ultrasonda küçük böbrek görünümü

22 - D
Akut ve kronik böbrek yetmezliği ayrımı tedavi yönelimindeki farklılıklardan dolayı çok önemlidir. Anemi, noktüri, renal osteodist-
rofi varlığı, istisnaları ile birlikte böbreklerin ultrasonografideki küçük görünümü kronik böbrek yetmezliği lehine değerlendirilebi-
lir. Fraksiyone sodyum atılımı ise prerenal ve renal böbrek yetmezliği ayrımında değerlidir.

23. Kronik amfizem ve kronik lenfositer lösemi (KLL) tanıları olan 80 yaşında erkek hasta solunum yetmezliği nedeniyle Yoğun
bakım ünitesine yatırılıyor. Hastada takipne ve oksijensiz sPO2 değerinin 65 olması üzerine ventilatöre bağlanıyor. Hastanın
toraks BT’sinde sol akciğerde yarım ay ve holo belirtisi ile etrafında konsolidasyon alanı saptanıyor.
Bu hastada en uygun antifungal tedavi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Vorikonazol
B) Flusitozin
C) Flukonazol
D) Terbinafin
E) Ketokonazol

23 - A
Soruda hastada invaziv aspergillozis tanımlanmaktadır.İnvaziv aspergilozista Galaktomannan antijen testi, BT’de halo ve yarım
ay belirtisi önemli tanısal testlerdir. Tedavide vorikonazol ilk tercih ilaçtır.Alternatif antifungal ilaçlar; amfoterisin B, itrakonazol,
kaspofungindir.

63 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

24. Aşağıdaki farmakolojik ajanlardan hangisi psoriasis için kontraendikedir?


A) Steroid
B) Azotiopürin
C) İnfliksimab
D) Metotraksat
E) Klorokin
24 - E
Psoriasisli hastalarda klorokin kullanımı atağı tetikleyebilir ve mevcut kliniği ağırlaştırabilir.
Tedavi seçenekleri arasında; TOPİKAL olarak nemlendirici ve keratolitikler(asetil salisilik asit), Antralin, steroid ve kalsipotriol (D3
vitamini) yer almaktadır.
Fototerapi olarak PUVA (Psöralen +ULTRAVİOLE A) kullanılmaktadır. Gebe, laktasyon, Lupus ve porfirilerde önerilmez. Katarakt, cilt
kanserleri ve fotoyaşlanma klasik yan etkileridir.
SİSTEMİK TEDAVİ olarak da; MTX, siklosprin, Vit A deriveleri ve Anti-TNF kullanılmaktadır.

25. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi uygun değildir?


A) Köbner fenomeni- Vitiligo
B) Wickham striaları- Liken planus
C) Auspitz noktaları- Psöriasis
D) Darier belirtisi- Mastositoz
E) Munro mikroabseleri-Mikozis Fungoides
25 - E
Köbner fenomeni lezyonun travma ile ortaya çıkmasıdır. (Verru, vitiligo, psoriasis, molluscum gibi durumlarda)
Wickham striaları ve mikroskopide nekroze keratinositler (Civatte Body) Liken planus için oldukça değerlidir. Ancak lezyonlar
iyileşirken bıraktıkları geçici pigmentasyon karakteristiktir.
Munro mikroabseleri Psoriazsite inflamasyon sonucu epidermisin içine nötrofiler girişe verilen isimdir.
Pautrier mikroabseleri ise Mikozis Fungoides’te izlenir.

26. Baş ağrısı, ateş, papilödem, konvulziyon ve bilateral egzoftalmus ile karakterize beraberinde 3, 4, 6 gibi kranial sinir felçle-
riyle prezente olabilen klinik tabloda en olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir?
A) Guillain Barre sendromu
B) Tolosa Hunt Sendromu
C) Mikulicz sendromu
D) Lemierre sendromu
E) Miller Fischer sendromu
26 - B
Tolosa hunt sendromu; kavernöz sinüsün aseptik tromboflebiti olarak bilinektedir ve kliniğinde soruda verilen bulgular yanısıra
özellikle kavernöz sinüs medial duvarında yer alan 6. Ve lateral duvarda yer alan 3, 4, n. optalmicus ve n. maksillaris felçleri ile de
prezente olabilir. Mr venografide kavernöz sinüste dolum defekti oldukça değerlidir.
Diğer şıklarda ise potansiyel sorular şöyle değerlendirilmektedir.
Guillain Barre sendromu (Akut-adult-asenden-arefleks- albuminostolojik disosiasyon = 5A bulgusu… Atakta steroid önerilmez. En
sık ÜSYE (CMV enfeksiyonundan sonra iken gastroenteritler arasında en sık neden C. jejundir.)
Oftalmoparezi, arefleksi ve ataksi triadi ile varyantına ise Miller fischer sendromu denir.
Derin baş-boyun enfeksiyonlarda İnternal juguler ven tombozu sonucu KİBAS tablosuna L’emierre sendromu denir.
Bilateral gözyaşı bezi ve tükrük bezi infiltrasyonu gösteren tablolarda (Örneğin; Lösemi, Lenfoma, Sarkoidoz, Sjögren gibi.) kuru
göz-kuru ağız tablosuna Mikulicz sendromu denir.

www.tusem.com.tr 64
Klinik Bilimler / T 52 - 2

27. 26 yaşında erkek hasta intraventriküler menenjiom nedeniyle opere ediliyor. Post-op şuurunun açık olduğu; ancak ne konu-
şabildiği ne hareket edebildiği gözleniyor. Detaylı değerlendirmede ise yoğun bakım ünitesine giren çıkan kişileri gözleriyle
takip ettiği görülüyor.
Tarif edilen nörolojik tablo aşağıdakilerden hangisi ile uyumludur?
A) Katatonik şizofreni
B) Sosyal fobi
C) Antisosyal kişilik bozukluğu
D) Persistan vejetatif durum
E) Akinetik mutizm

27 - E
Nucleus caudatus ve singulat girus bilateral lezyonlarında istemli hareket, konuşma ve emosyonel ifadelerin ortadan kalktığı, has-
tanın uyanık ve gözlerinin açık olduğu tablo Akinetik mutizmdir.
Persistan vejetatif durum ise hastanın bilincinin kapalı olduğu, uyku-uyanıklık sikluslarıyla karakterize tablodur.

28. Deliryumu demanstan ayıran en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?


A) Muhakeme bozukluğu
B) Hafıza kaybı
C) Bilinç bulanıklığı
D) Düşünce bozukluğu
E) Yönelim bozukluğu

28 - C
Bilinç bulanıklığı, Algılama bozukluğu ve reversibl olması deliryumu demanstan ayıran en önemli 3 özelliktir.
Gün içerisinde dalgalanma göstermesi, özellikle görsel algı bozuklukları ve yer-zaman-kişi dezoryantasyonu da deliryumun de-
manstan ayrılmasında oldukça değerlidir. Herşey unutulsa bile Demansta şuur-bilinç açıklığı mutlak suretle unutulmamalı, delir-
yumda ise şuurun sisli-konfü olduğu muhakkak iki durum arasında kırmızı çizgi olarak sorulacaktır.

29. Yirmi iki yaşında erkek hasta, yolda tek başına amaçsız ve şaşkın biçimde gezerken bulunup polis tarafından hastaneye geti-
riliyor. Kendisi kim olduğunu, ne iş yaptığını, İstanbul’a nasıl ve ne amaçla geldiğini bilmediğini söylüyor. Üstünden herhangi
bir kimlik belgesi, para çıkmayan hastanın elinde Bursa-İstanbul bileti bulunuyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dissosiyatif amnezi
B) Obsesis kompulsif bozukluk
C) Dissosiyatif kimlik bozukluğu
D) Konversiyon bozukluğu
E) Yapay bozukluk

29 - A
Unutkanlık Çözülmesi (Dissosiyatif Amnezi)
Dissosiyatif amnezinin temel özelliği önemli kişisel bilgilerin sıradan bir unutkanlıkla açıklanamayacak biçimde anımsanamaması-
dır. Dissosiyatif amnezi genellikle ani başlar ve biter.
Amnezi sıklıkla ağır bir psikososyal stres sırasında başlar.

65 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

30. Omuz kalça gibi proksimal eklem tutulumuyla karakterize; Sedimantasyon yüksekliği ve steroide dramatik yanıt veren;
Temporal arterit ile birliktelik gösterebilen kronik ağrı nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nöropatik ağrı
B) Myofasial ağrı sendromu
C) Fibromyalji
D) Kompleks bölgesel ağrı sendromu
E) Polimyalji romatika

30 - E
Klasik bir deneme sınavı ve TUS sorusu.
Seçenekler içerisinde rutin özellikler arasında “steroide dramatik yanıt, temporal arterit birlikteliği” Polimyalji romatika;
“Travma sonrası refleks sempatik vazokonstrikyona sekonder “erken dönem ıslak”, ”geç dönem kuru” belirtilerle karakterize, ”be-
nekli osteporozun olması” ve *** sempatolitik-ganglion blokajı ile tedavi sağlanabilen kronik ağrı nedeni; Kompleks bölgesel ağrı
sendromudur.
“Tetik nokta”, ”gergin bant” ve spesifik yayılma paterni ise Myofasial ağrı sendromu için ipucu bilgilerdir.

31. Toplumda nadir görülen, latent dönemi uzun olan bir hastalığa ait risk faktörlerini incelemek amacıyla en uygun araştırma
türü hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
A) Kohort
B) Vaka kontrol
C) Tanımlayıcı
D) Kesitsel
E) Müdahele

31 - B
Latent dönemi kısa denilse idi cevabımız muhakkak Kohort olacaktı. Ancak soruda latent dönemi uzun dediği için; zaman, insan
gücü ve finansal yönleri ile ucuz, kolay uygulanabilir araştırma olan vaka-kontrol doğru seçenektir.
Kohort araştırmalarında insidans araştırılmalıdır. Toplumda sık görülen ve latent dönemi kısa olan hastalıklar için kullanılan; pahalı
ve zaman isteyen çalışmalardır.
Kesitsel araştırmalarda ise belirli bir zaman aralığınd neden-sonuç ilişkisini inceleyip prevalansın hesaplandığı durumdur

32. Aşağıdakilerden hangisi kardiyopulmoner resüsitasyon (CPR) uygulanan hastada kardiyak arrestin geri döndürülebilir ne-
denlerinden biri değildir?
A) Hipovolemi
B) Hipoksi
C) Hipokinezi
D) Hipotermi
E) Hipokalemi

32 - C

www.tusem.com.tr 66
Klinik Bilimler / T 52 - 2

33. Pnömoperiton tanısında en hassas yöntem aşağıdakilerden hangisidir?


A) Toraks USG
B) Kontraslı pasaj grafisi
C) ADBG (Ayakta direk batın grafisi)
D) Akciğer grafisi
E) Batın BT

33 - E
Batın içi ve retroperitonda havayı en iyi abdominal bilgisayarlı tomografi gösterir.
Perforayon düşünülen hastalarda ilk istenecek tetkik ise akciğer grafisidir.

34. Otuz üç yaşında kadın hasta çalışırken televizyon ekranında bazı alanları 15 dk boyunca görmediği için acil servise başvuruyor.
Yapılan muayenesinde anormal bulgu vermeyen hastada ilk yapılması gereken tetkik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Beyin BT
B) Kranial MR
C) EKO
D) Doppler USG
E) BAEP

34 - A
Nörolojik semptomlarla gelen hastada ilk yapılması gereken beyin BT ile kanama ve tümör ekartasyonudur.

35. Acil servise inme (stroke) kliniğiyle başvuran 75 yaş aterosklerotik bir olguda ilk istenmesi gereken nöroradyolojik tetkik
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karotis doppler US
B) Kontrastsız Beyin BT
C) Beyin BT anjiografi
D) Diffüzyon MR
E) Perfüzyon MR

35 - B
Klasik bir soru.
Stroke kliniği ile Acil servise başvuran olgularda ilk istenmesi gereken tetkik hemoraji ekartasyonu nedeniyle Kontrastsız Beyin
BT’dir.
Hemoraji mevcut ise olası anevrizma ya da aktif kontrast madde ekstravazasyonu değerlendirilmesi amacıyla Beyin BT anjiografidir.
Eğer %80 tabloda olduğu gibi iskemik inme ise Kontrastsız Bryin BT ilk 24 saat sıklıkla negatiftir yani Normal. Bir sonraki aşama
diffüzyon mr iken ; İnmeyi en erken-hızlı gösteren tetkik ve özellikle korunabilir alan-penumbra tayini için çekim Perfüzyon Mr’dır.
Ülkemiz şartlarında Acil servis hekimleri tarafından stroke protokolü pratik anlamda Kontrastsız beyin BT ve daha sonrasında dif-
füzyon MR ikilisinden oluşmaktadır.

67 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

36. Sekiz aylık erkek başlayan ateşin ortaya çıkmasından 3 saat sonra tüm vücudunda kasılma, titreme ve gözlerde kayma ortaya
çıkmış. Yaklaşık 5 dakika sürmüş. Anamnezde dedesinin epilepsi hastası olduğu öğreniliyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu çocukta febril konvülsiyonun tekrarlama risk faktörlerinden birisi değildir?
A) Basit febril konvülsiyon geçirmiş olmak
B) Bir yaşından küçük olmak
C) Ateş çıktan sonra birinci gün içinde nöbet geçirmiş olmak
D) Ailede epilepsi öykünün olması
E) Erkek cinsiyet

36 - A
Febril konvülsiyonda tekrarlama risk faktörleri:
Majör riskler: <1 yaş, ateş süresi <24 saat, Ateş: 38-39°C
Minör riskler: Ailede FK öyküsü, ailede epilepsi öyküsü, kompleks febril konvülsiyon, gündüz bakımı, erkek cinsiyet, düşük serum
sodyum düzeyi

37. Aşağıdakilerden hangisi basit parsiyel epilepsinin özelliklerinden birisi değildir?


A) Aura
B) Şuur bulanıklığı
C) Jacksonian seyir
D) Versiv nöbetler
E) Todd paralizisi

37 - B
Basit parsiyel nöbetlerde bilinç yerindedir. Yüz, boyun ve ekstremiteleri tutmaya eğilimli olan (Jacksonian seyir), asenkron, tonik ve
klonik hareketler gözlenir. Versiv nöbetler ve Todd paralizisi izlenebilir. Otomatizma görülmez. Bazı hastalarda aura olur. Ortalama
nöbet süresi 10-20 sn dir. Tiklerle karışabilir.

38. Aşağıdaki durumların hangisinde allerjen immünoterapisinin mutlak endikasyonu vardır?


A) Besinlerle anafilaksi
B) Kronik ürtiker
C) Arı ile anafilaksi
D) Akut ürtiker
E) Lateks ile anafilaksi

38 - C
Allerjen immünoterapisinin endikasyonları: Mevsimsel veya yıl boyu alerjik rinokonjonktuvit, alerjik astım, böcek zehiri-venom
duyarlılığı (hemen tedaviye başlamanın tek endikasyonu)

39. Çocuklarda kronik ürtikerin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) İdiyopatik
B) Fiziksel
C) Romatolojik
D) Endokrin
E) Herediter anjioödem

www.tusem.com.tr 68
Klinik Bilimler / T 52 - 2

39 - A
Çocuklarda akut ürtikerin en sık nedeni besinler; kronik ürtikerin en sık nedeni ise idiyopatiktir.

40. Renal tubuler asidozlu (RTA) hastalarla ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Distal RTA’da normokloremik asidoz görülür.
B) Proksimal RTA’ya hiperkalemi eşlik eder.
C) Proksimal RTA’da idrar pH’sı 5,5 olabilir.
D) Distal RTA’ya fosfatüri eşlik eder.
E) Proksimal RTA’ya hiperkalsiüri eşlik eder.

40 - C
Proksimal RTA’da distal RTA’dan farklı olarak idrar asidifiye edilebilir.

41. Aşağıdakilerden hangisi zamanında doğmuş yenidoğan bir bebekte intrensek akut böbrek yetmezliği bulgularından birisi
değildir?
A) Fraksiyone sodyum ıtrahı ≥ %3
B) İdrar sodyumu ≥50 mEq/l
C) Sıvı yüklenmesine rağmen idrar çıkışının olmaması
D) İdrar osmolaritesi >500 mOsm/kg
E) Serum BUN/kreatinin >30

41 - D
Prerenal ABY’de idrar osmolaritesi >500 mOsm/l iken; renal ABY’de <350 mOsm/l’dir.

42. Beş aylık erkek bebek 1 aylıkken fark edilen dirençli moniliazis, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve büyüme geriliği nedeniy-
le getiriliyor. Anne ve babasının akraba oldukları ve ilk çocuklarının 3 aylıkken enfeksiyon nedeniyle öldüğü öğreniliyor.
Bu bebek için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kistik fibrozis
B) Kompleman eksikliği
C) Kronik granülomatöz hastalık
D) X’e bağlı agamaglobulinemi
E) Ağır kombine immün yetmezlik

42 - E
Ağır kombine immün yetmezlik, çocuklarda görülen en ağır immün yetmezliktir. Timus küçüktür; tonsil, lenf nodu, adenoid ve
peyer plakları yoktur. İlk 6 ayda ilk bulgular büyüme geriliği, monilyazis ve P. Carinii pnömonisidir. T lenfositler yok ya da çok azdır.
Tüm immünglobulin düzeyleri azalmıştır. Genellikle küçük yaşta enfeksiyon nedeniyle kaybedilirler. Tek tedavi seçeneği kemik iliği
transplantasyonudur.

43. Aşağıdakilerden hangisi Wilson hastalığında görülmesi beklenen bulgulardan birisi değildir?
A) Coombs (-) hemolitik anemi
B) Hiperparatiroidi
C) Artrit
D) Özofagus varis kanaması
E) Amenore

69 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

43 - B
Wilson’da görülen klinik bulgular:
Hepatik disfonksiyon: Siroz, pulmoner HT, özofagus kanaması, puberte tarda, amenore, kanama diyatezi
Nörolojik bulgular: Distoni, tremor, dizartri, disfoni, sabit gülümseme, rijidite, okul başarısında düşüklük, koreoatetoz
Psikiyatrik bulgular:Depresyon, kişilik değişikliği, anksiyete, psikoz
Diğer bulgular: Kayser-Fleicher halkası, coombs(-) hemolitik anemi, fankoni sendromu, artrit, infertilite, hipoparatiroidi, kardiyo-
miyopati

44. Rikets tanısı koyulan hastanın direkt hiperbilirubinemisi ve düşük GGT düzeyi saptanıyor. Karaciğer biyopsisinde interlobüler
safra kanallarının normal olduğu ve siroz uyumlu parankim görülüyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Familyal progresif intrahepatik kolestaz
B) Neonatal hepatit
C) Alagille sendromu
D) Caroli hastalığı
E) Ekstrahepatik biliyer atrezi

44 - A
Byler hastalığı (Familyal progresif intrahepatik kolestaz tip 1=FIC1 eksikliği): Progresif kolestaz, sarılık, rikets, kaşıntı, sarılık, siroz ve
büyüme geriliği vardır. GGT ve kolesterol düzeyleri kolestaza rağmen normaldir.

45. Hipogonadizm, mental retardasyon, kısa el ve ayak parmakları ve albinizmi olan obez hastada 15. kromozomda delesyon
varsa tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Williams sendromu
B) Turner sendromu
C) Noonan sendromu
D) Klinefelter sendromu
E) Prader Willi sendromu

45 - E
Prader-Willi sendromu mental retardasyon, kısa boy, hipotoni, obesite, kısa el ve ayaklar ile hipogonadizm ile karakterizedir. 15.
Kromozomda delesyon vardır. Albinizm de görülebilir.

46. Aşağıdakilerden hangisi kızamığın beklenen komplikasyonlarından biri değildir?


A) Trakeit
B) Sinüzit
C) Pnömoni
D) Optik nörit
E) Orşit

46 - E
Son birkaç yıl içerisinde dünyada kızamık salgını belirgin olarak artmakta ve ölümcül komplikasyonları görülmekte.
Dünya sağlık örgütü başta olmak üzere önemli sağlık kuruşları kızamık vakalarını yakın takip etmekte. Şu an Avrupa’da salgın gö-
rülmekte, yakın bir zamanda ülkemizde de maalesef görülecektir.
Eski TUS sorularında benzeri sorulmuş bu sorunun tekrar çıkması kaçınılmazdır!!!

www.tusem.com.tr 70
Klinik Bilimler / T 52 - 2

Glomerulonefrit Grup A streptokok (S. Pyogenes) enfeksiyonunun komplikasyonu olarak beklenir.

Kızamığın Komplikasyonları
Solunum sistemi GİS Hematolojik
• Krup, trakeit, bronşiolit, Pnömoni İshal, kusma, dehidratasyon, apendisit (apandisitin Trombositopeni, Dik, purpura
• Bronşiolitis obliterans 2. Sık viraletkenidir) fulminans
• AOM ( En sık komplikasyon) Nörolojik Kardiyak
• Sinüzit, mastoidit, Febril konvülsiyon, ensefalomiyelit, Gullian Barre, Myokardit
• Rerofaringeal abse, tbc aktivasyonu hemipleji, serebral tromboflebit ve retrobulber
nörit,
SSPE (geç dönemde en fatal komplikasyondur)

47. Dokuz aylık erkek hasta, 3 gün devam eden 39 derece ateşin düşmesinden sonra ortaya çıkan makülopapüler döküntü, iştah-
sızlık ve halsizlik yakınmalarıyla getiriliyor. Öyküsünden döküntülerin gövdesinden başladığı sonrasında boyun, yüz, üst ve alt
ekstremitelere yayıldığı öğreniliyor.
Bu hastada aşağıdaki tanılardan hangisi düşünülmelidir?
A) Kızamık
B) Kızamıkcık
C) Roseola infantum
D) Eritema infeksiosum
E) Herpanjina
47 - C
3 gün yüksek ateş ve sonrasında makülopapüler döküntü ile birlikte ateşin düşmesi 6. Hastalık (Roseola infantum) için tipiktir.
Koplik lekeleri ⇒ Kızamık, Forcheimer lekeleri ⇒ Kızamıkcık, Tokatlanmış yüz⇒ 5. Hastalık için tipiktir.

48. Aşağıdakilerden hangisi özellikle Streptococcus pneumoni invaziv enfeksiyonları için yüksek risk grubunda değildir?
A) Orak hücreli anemi ha staları
B) HIV pozitif hastalar
C) Yenidoğanlar
D) Kohlear implant uygulananlar
E) Nefrotik sendromlu hastalar
48 - C
Son YDUS sınavında da soruldu!!!
Hatta YDUS sorusunda benzer şekilde risk gurubunda olmayan sorulmuştu ve seçenekte ekstremiteye implant takılması ifadesi
geçiyordu.
Eski bir TUS sorusu.
Herzaman çıkabilecek klasik bir soru. Bunu bilmeden sınava girmemek gerekir.
Pnömokok aşı endikasyonları
• Orak hücre hastalığı, Aspleni
• Kohlear implant uygulananlar
• B hücre ve kompleman aracılı immün yetersizlikler
• HIV enfeksiyonu
• Lösemi ve lenfoma
• Kronik kalp, akciğer ve böbrek hastalığı
• Nefrotik sendrom
• BOS sızıntısı

71 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

49. Beş yaşındaki kız çocuk göğsünde tekrarlayan hırıltı-hışıltı olması ve balgamlı öksürük şikayetiyle getiriliyor. Öyküsünden 38
haftalık olarak normal bir gebelik sonucu doğduğu, yenidoğan döneminde solunum sıkıntısı nedeniyle, daha sonra da bugüne
kadar tekrarlayan pnömoni tanıları ile 4 kez daha hastaneye yatırılarak tedavi edildiği; tekrarlayan otit ve sinüzit tanıları ile birçok
kez tedavi edildiği saptanıyor. Akciğerlerinde yaygın ralleri olduğu saptanan hastanın dekstrokardi tanılı olduğu öğreniliyor.
Bu hastada öncelikle düşünülmesi gereken tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kartagener Sendromu
B) Kistik fıbrozis
C) Trakeoözofageal fistül
D) Tüberküloz
E) Kistik adenoid malformasyon

49 - A
Kartegener Sendromunda situs inversus, kronik sinuzit, otit ve bronşektazi vardır.
A seçeneğindeki Kistik adenoid malformasyon sorulsa, genellikle bir lobu tutan, hamartamatoz veya displastik akciğer dokusuyla,
normal akciğer dokusunun bir arada olduğu olgu tariflenir.
B seçeneğindeki Kistik fıbrozis sorulmak istense tekrarlayan solunum sıkıntıları, GİS, GÜS, pankreas yetersizliği, yd döneminde
mekonyum ileusu ya da şüpheli yd taramasından bahsedilir.
C seçeneğindeki Trakeoözofageal fistül sorulmak istense aspirasyona sekonder tekrarlayan pnömoniler görülür sorumuzda olduğu
gibi ancak ek anomalilerde olabilir, beslenme ile şikayetlerin artması vurgulanır. Dektrokardi ile ilgisi zaten yoktur.

50. Obstrüktif uyku apnesi ve hipoventilasyon sendromu için hangisi yanlıştır?


A) En sık neden adenoid ve tonsiller hipertrofidir.
B) Gün içinde uykuya eğilimlidirler.
C) Duygu-durum bozuklukları, depresyon ve anksiyete görülebilir.
D) Hipoaktivite gözlenir.
E) Tanıda polisomnoarafi altın standarttır.

50 - D
Bu soruyu kenara yazın lütfen. Yanına da not düşün.
Henüz TUS’ ta çıkmadı ama çıkacak ve ben OUAH sendromunda hiperaktivite olduğunu biliyorum, soruyu da yapacağım diye. Yaz,
yaz çıkınca senin bir tebessümün yeter bizlere 
• En sık neden adenoid ve tonsiller hipertrofidir.
• Davranışsal olarak, dürtüsellik, hiperaktivite, dikkatsizlik, konsatrasyon bozukluğu görlebilir.
• OUA’li çocuklarda gündüz belirtileri arasında ağızdan nefes alma ve ağız kuruluğu, kronik burun tıkanıklığı veya rinore, hipo-
nazal konuşma, sabah baş ağrıları, yutma zorluğu ve iştahsızlık sayılabilir
• Tanıda polisomnoarafi altın standarttır.

51. Yirmi günlük yenidoğanı topuk kanında sorun olduğu söylenmesi üzerine getiriliyor. Konjenital hipotiroidi olan bebeğin mu-
ayenesinde guatr saptanıyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu bebekte düşünülmemelidir?
A) İyot transport defekti
B) Deiyonidasyon defekti
C) Ektopik tiroid
D) Tiroglobulin sentez defekti
E) Tiroid oksidaz mutasyonları

www.tusem.com.tr 72
Klinik Bilimler / T 52 - 2

51 - C
Tiroid disgenezisi: Aplazi, hipoplazi, ektopi(Guatrsız hipotiroidi)
KH’nin en sık nedenidir.
• Ektopik tiroid dokusu (lingual, sublingual, subhyoid) yıllarca yeterli miktarda TH üretebilir veya erken çocuklukta yetersiz hale
gelebilir.

TH sentez defekti (Dishormonogenez - Guatrlı hipotiroidizm)


Tiroid oksidaz mutasyonları: Homozigot (kalıcı) veya heterozigot (geçici)
İyot transport defekti
Tiroid peroksidaz defekti
Tiroglobulin sentez defekti
Deiyodinasyon defekti

52. Beş yaşında bir kız çocukta sekonder seks karakterlerinin geliştiği ve vajinal kanama olduğu saptanıyor. Poliostotik fibroz
displazi ve cildinde hiperpigmente lekelerin gözleniyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) McCune Albright sendromu
B) Peutz-Jeghers sendromu
C) Panhipopituitarizm
D) Çölyak hastalığı
E) Sturge weber sendromu

52 - A
McCUNE-ALBRIGHT SENDROMU
Puberte Prekoks, Poliostotik Fibröz Displazi, Anormal Pigmentasyon ile karakterize sendromdur. Bu özellikleri ile olgu soruları ola-
rak sorulan ve sorulmaya devam edilecek bir hastalıktır.
Gs proteininin alfa subünitini kodlayan gende active edici mutasyon sonucu oluştuğunu unutmayalım

53. Üç aylık erkek bebek solunum sıkıntısı nedeniyle acil polikliniğine getiriliyor. Fizik muayenede basık burun kökü, mongoloid
yüz yapısı, hipertolerizm, hipotonisite, elde simian çizgisi, takipnesi, dispnesl saptanan hastada, siyanoz gözlenmiyor. Sol
interkostal aralıkta 3/6 derece sistolik üfürüm duyulan bebeğin, çekilen akciğer gralisinde her iki atriyum ve ventrikülde
dilatasyon ve pulmoner damarlanmada artış saptanıyor. Elektrokardiyografide superior QRS aksı gözleniyor.
Bu hasta için en olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aort koarktasyonu
B) Atrioventriküler septal defekt
C) Trikuspid atrezisi
D) Ebstein anomalisi
E) Trunkus arteriosus

53 - B
Soruda Down sendromunun fizik muayeneleri, EKG ve direkt gragfi görüntüsü verilmiş. Down sendromlu bir bebekte en sık kardi-
yak patoloji sorgulanması amaçlanmıştır.
 Atriyobentriküler Septal Defekt
• Atriyal septumun alt kısmının, ventriküler septumun üst kısmının kapanması, mitral ve triküspit kapakların gelişimi direk
olarak endokardiyal yastıkların doğru farklılaşmasına bağlıdır
• Sıklıkla trizomi 21 (Down sendromu) ile birlikte görülür.

73 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

Total AV kanal defekti


- Ağır kalp yetersizliği, sık akciğer enfeksiyonu, büyüme gelişme geriliği ile birlikte ağır bir klinik tablo vardır.
- Hızla pulmoner hipertansiyon gelişir ve bir yıl içinde Eisenmenger sendromuna dönüşebilir

Komplet AV kanal defekti


Tele → Her iki atriumda dilatasyon, ventriküllerde genişleme, kardiyomegali görülebilir. Pulmoner damarlanmada artış vardır.
Sineanjiyografi→ Kaz boynu (goose neck) deformitesi görülür.
EKG → Superior QRS aksı gözlenebilir. Sağ VHT, sağ atrial dilatasyon ile sağ ventrikül ileti gecikmesi sonuçta da RSR1 paterni
görülebilir. Varsa sol VHT bulguları da saptanabilir.

54. Aşağıdaki konjenital kalp hastalıklarının hangisinde paroksismal hipersiyanotik atak görülmesi en olasıdır?
A) Atriyoventriküler septal defekt
B) Atriyal septal defekt
C) Fallot tetralojisi
D) Patent duktus arteriyozus
E) Ventriküler septal defekt

54 - C
2018 Şubat TUS sınavında çıkan sorunun benzeri.
FALLOT TETRALOJİSİ (FT)
Komponentleri;
1. VSD (sıklıkla subaortik veya nadiren inlet=AVSD)
2. Sağ ventrikül çıkımında darlık (infundibuler=subvalvüler PS + valvüler PS),
3. Ventriküler septum üzerine ata biner tarz yerleşen aorta (dekstrapozisyonu).
4. Sağ ventrikül hipertrofisi
• Paroksismal hipersiyanotik ataklar şeklinde özellikle hayatın ilk 2 yılında görülür.
• Genellikle sabahları, beslenme veya ağlama nöbetlerini izler.
• Birkaç dk-birkaç saat sürebilir.
• Kısa süren speller halsizlik ve uyuklamaya neden olurken ciddi speller bilinç bozukluğu,
• konvülsiyon, hemiparezi, ölüme neden olabilir.
• Siyanotik çocukta egzersizi takiben tipik çömelme pozisyonu görülür.
• Ve sistemik arteriyel dirençte artışla da arteriyel O2 saturasyonunda artış görülür.

55. Aşağıdaki durumların hangisinde yenidoğanda kromozom analizi yapılmasına gerek yoktur?
A) Akondroplazi
B) Down Sendromu
C) Multipl anomali
D) Mental retardasyon
E) Cinsiyet anomalisi

55 - A
- Akondroplazi: OD kalıtılanKısa ekstremiteler, Düşük burun kemeri,kaudal spinal kanal darlığı , kısa boy, megalosefali, belirgin
alın ile birlikte düşük burun, hafif midfasial hipoplazi, dar foramen magnum, hafif hidrosefali, Lomber lordoz, küçük küp şek
klinde vertebra, hafif torakolomber kifoz, küçük iliak kanatlar, kısa el ve parmaklar ile karakterizedir.
- Down sendromu kesin tanısı için kromozom analizi şarttır.
- Cinsiyet anomalisinin, multipl anomalinin ve mental retardasyonun altından kromozom anomalisi çıkabilir.

www.tusem.com.tr 74
Klinik Bilimler / T 52 - 2

56. Çocuklarda görülen zehirlenmelerle ilgili aşağıdaki toksik madde-antidot eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) Metanol - Fomepizol
B) Arsenik - BAL
C) Methemoglobinemi - Metilen mavisi
D) Astetaminofan - N asetil sistein
E) Siyanid - Atropin

56 - E
Zehirlenme soruları genellikle toksik madde ve antidotu eşleştirilmesi şeklinde sorulmaktadır. Bazende toksik maddelerin etki-
lerinden değildir diye de sorulmaktadır.
Madde - Antidot
 Organofosfat - Atropin
 Metanol - Fomepizol
 Methemoglobinemi - Metilen mavisi
 Astetaminofan - N asetil sistein
 Siyanid - Sodyum nitrit
 Arsenik - BAL
 Benzodiazepin - Flumazenil
 Demir - Deferoksamin
 Beta bloker - Glukagon
 Kumarin - K vitamini
 Narkotikler - Naloksan

57. Aşağıdakilerden hangisi çocuklarda daha az olasılıkla endotrakeal entübasyon endikasyonlarından biridir?
A) Glasgow koma skorunun 10 olması
B) Hiperkarbi
C) Asidoz
D) Hava yolu koruyucu reflekslerinin kaybolması
E) Hipoksi

57 - A
Glaskow skorlaması 8’in altında olan çocuklar entübe edilmelidir.
Ancak şuna dikkat edilmelidir. Glaskowu 15 olan çocuğun aniden Glaskow skorlamasının 10’a düşmeside her ne kadar nadir görü-
lebilsede entübasyon endikasyonudur.

Çocuklarda endotrakeal entübasyonun endikasyonları:


• Havayolu koruyucu refleksleri kaybolan çocuk (aspirasyon nski nedeni ile)
• Glasgow koma skoru <8 olan ve yeterli oksijenizasyonun sağlanamaması
• Asidoz, hipoksi ve hiperkarbi durumlarında
• Girışim için sedasyon veya paralizı gereken çocuk
• Havayolu koruyucu refleksleri kaybolan çocuk (aspirasyon nski nedeni ile)

75 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

58. Yirmi dört aylık bebeğin hangisini yapması beklenmez?


A) Basit emirleri uygular
B)  Vücut bölümünü tanır.
C) Gizlenmiş oyuncağı yerinden çıkarır.
D) İsmi seslenilince cevap verir.
E)  Üç tekerlekli bisiklete biner
58 - E
Çocukların gelişim basamakları son dönemde YDUS sınavında soruluyordu. Beklendiği gibi TUS’ta da sorulmaya başlandı. Ve so-
rulmaya devam edecektir.
Bu tabloyu öğrenmek şüphesiz ki zordur. O nedenle öncelikle vurgulanan kısımları bilmekte fayda vardır.
Üç tekerlekli bisiklete binmesi 30. ayda beklenir.

İlk 1 Yaş Gelişim Basamakları


Yenidoğan Fleksiyon pozisyonda, fizyolojik hipertonisite vardır, ventral pozisyonda baş öne düşer, emme, yakalama, moro
refleksi aktiftir.
1. ay Yüz üstü yatırılınca başı kısa süreli kaldırır, kişiyi izler hareketli nesneleri takip eder, gülümseme başlar
2. ay Yüz üstü yatırıldığında başını kaldırabilir. Nesneleri 180 derece takip eder. Annesini tanımaya başlar, gülümselemeri
memnuniyet ifadesidir. Sesleri ve mırıltıları dinler
3. ay Başı belirgin tutar, öne eğilince baş vücut düzleminde kalır. Defansif hareketler ya da seçici çekme reaksiyonları
yapar. Bir nesneye uzanıp kaçırır, oyuncağı sallar. Sesleri daha uzun süre dinler; ’aah, ınga’ der.
4. ay Baş ve göğsü kaldırır. Nesnelere uzanır, kavrar ve ağızına getirir. Ayakta tutulduğunda ayakları ile bastırır. Yüksek
sesle güler, sosyal temas kaybolursa canı sıkılır, yiyecek gördüğünde sevinir.
7. ay Emekler, yuvarlanır, kısa süreli kendisi oturur, elleriyle öne eğilir. Büyük bir nesneye uzanır, kavrar. Nesneleri bir
elinden diğerine aktarır. Anneyi ister, agular, aynaya bakmaktan hoşlanır.
10. ay Yatar pozisyondan oturur pozisyona geçebilir. Tutunarak ayağa kalkar ve tutunarak yürüyebilir. Baş parmak ve işa-
ret parmağıyla nesneleri kavrar, işaret parmağı ile nesnelere vurur. Yardımcı kıskaç hareketi ile yerden yuvarlak bir
nesneyi alabilir. Gizlenmiş oyuncağı yerinden çıkarır. Tekrarlayıcı birbiri ile uyumlu sesler çıkarır(‘mama’, ‘baba’).
İsmi seslenilince cevap verir.
Ce-cee oyunu oynar, bay bay yapar.
12. ay Bir elinden tutulursa yürür. Desteksiz kalkar ve birkaç adım atabilir. İşaret parmağı ve başparmağı yardımıyla kıs-
kaç hareketi olmadan yuvarlak bir nesneyi yerden alır, istendiğinde başkasına verir. Mama ve baba dışında bikaç
kelime söyler. Basit top oyunu oynar, giyinirken postural ayarlama yapar.
* 2. ayda nesler 180 derece takip edilir
* 7. ayda aynaya bakmaktan hoşlanır
* 12. ayda işaret ve başparmağı ile kavramasız yuvarlak bir nesnenin yerden alınması

1-5 Yaş Gelişim Basamakları


15. ay Kendi başına yürür, emekleyerek merdiven çıkabilir, 3 küp ile kule yapar, düz çizgi çizer, üzümü şişeye koyar, basit
emirleri uygular, tanıdık objeyi isimlendirir, adına yanıt verir, bazı ihtiyaçlarını işaret eder, ebeveynlerine sarılır.
18. ay Düzgün koşar, küçük sandalyede oturur, bir elinden tutulduğunda merdiven , çekmece ve sepetleri karıştırır. 4 küp
ile kule yapar, karalama yapar, şişeden üzümü çıkarır. Bir veya daha fazla vücut bölümünü tanır. Kendini besler, altı
ıslandığında ya da kirlendiğinde yardım ister. Ebeveynleri öper.
24. ay İyi koşar, merdiven inip çıkar, kapıları açar, zıplar. 7 küp ile kule yapar( 6 küp 21. ay). Daire şeklinde karalama yapar,
horizontal çigiyi taklit eder. 3 kelime ile cümle kurar. Kaşığı iyi kullanır, resimli öykü dinler.
30. ay Alternatif ayaklarla merdiven çıkabilir. 9 küp ile kule yapar. L harfini bilir ve telafuz eder.
36. ay Üç tekerlekli bisiklete biner. Kısa süreli tek ayak üzerinde durur. 10 küp ile kule yapar. Üç küp ile köprü yapısını taklit
eder. Daire çizer. Yaş ve cinsiyetini bilir. 3 objeyi doğru sayar, 3 rakam veya 6 heceli cümleyi tekrar eder. Ellerini yıkar
48. ay Tek ayak üstünde sekebilir. Makas kullanarak resimleri kesebilir. Kare yapar. 2-4 parçalı insan resmi çizer, iki çizginin
uzun olanı bilir. Öykü anlatır, tuvalete yalnız gider.
60. ay Üçgen kopyalar, iki cisim arasında ağır olanı tanır. 4 rengi adlandırır, 10 heceli cümleyi tekrarlar. Giyinir, soyunur.

www.tusem.com.tr 76
Klinik Bilimler / T 52 - 2

59. Aşağıdakilerden hangisinde makrosefali beklenmez?


A) Sülfit oksidaz eksikliği
B) Sandhoff hastalığı
C) Glutarik asidüri tip 1
D) Alexander hastalığı
E) Canavan hastalığı

59 - A
Sandhoff hastalığı, Glutarik asidüri tip 1, Alexander hastalığı, Canavan hastalığı’nda makrosefali beklenir.
Sülfit oksidaz eksikliği yenidoğanda konvüzyon ve ürik asit düşüklüğünde aklımıza geldin ve mikrosefali beklenir.

60. Hiperaktivite, okul başarısında azalma, görme problemleri, ataksi ve nöbeti olan bir çocukta hiponatremi ve hipoglisemi
saptanması durumunda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) X’e bağlı adrenolökodistrofi
B) Metakromatik lökodistrofi
C) Glutarik asidüri tip1
D) Canacan hastalığı
E) Niemann Pick hastalığı
60 - A
X’e bağlı adrenolökodistrofi
 En sık görülen peroksizomal hastalık
 Çok uzun zincirli yağ asitleri yüksek, Beyaz cevher
 İlk semptomlar hiperaktivite, okul perfomansı bozukluğudur. (4-8 yaş)
 Nörodejenerasyon
 Hiperpigmentasyon
 BT/MR’da parietooksipitalde çelenk görünümü
 Tedavide steroidler, Lorenzo’nun yağı, KİT

61. Aşağıdakilerden hangisi hücre içinin en önemli tampon sistemidir?


A) Bikarbonat- karbonik asit
B) Na
C) K
D) Proteinler
E) Cl

61 - D
Daha önce vücutta en hızlı ve en etkin tampon sistemi olarak bikarbonat karbonik asit tampon sistemi sorgulanmış idi. Bundan
sonraki potansiyel soru ise hücre içinin en önemli tampon sistemi olarak proteinler olacaktır.

62. Hiperkalemiye bağlı P dalgası kaybında tedavide hangisi öncelikli olarak tercih edilmelidir?
A) Diyaliz
B) NaHCO3
C) Furasemid
D) CaCl
E) Nedülize Albuterol

77 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

62 - D
Daha önce hiperpotasemi tedavisinde kullanılan ilaçlar birden çokkez sorgulandı.Bundan sonraki potansiyel soru EKG bulgularına
göre hangi ilacın verileceğidir. P dalgası kaybı yani asistolde CaCl veya Ca glukonat verilir.

 P dalgası kaybı olan hasta


CaCl, Ca-glukonat %10’luk Calcium gluconat 10-30 ml 1 saat süreyle infüze edilir.
 T dalgası olan hasta
hemodiyaliz
Glukoz, insülin, (İnsülin ,%10-20 Glikoz içinde verilir. Her 5 gm Glikoz için 1 Ü İnsülin konmalıdır)

! NaHCO3 (%3-5’lik NaCl sol saatte 200 ml hızla verilir.)


 EKG değişikliği olmadan hiperpotasemi
Nebulize albuterol
Furosemid
 Kronik hiperpotasemi
Kayexalate (Katyon değiştirici reçine): oral – rektal

63. Aşağıdakilerden hangisinde immün nütrisyon endikasyonu yoktur?


A) Larenks kanseri nedenli opere edilen hasta
B) Pankreas kanseri nedenli opere edilen hasta
C) Albumin seviyesi 2gr/dl olan hasta
D) ARDS
E) Ameliyat sonrası ciddi sepsisi olan yoğun bakım hastası

63 - E
Kritik hastalarda Arginin, Glutamin, omega 3 ve RNA temelli immün nütrisyon önemlidir. Hafif sepsiste immün nütrisyon endike
iken, şiddetli sepsiste yararı yoktur.

64. SIRS’ın organ disfonksiyonu kriteri olmayan aşağıdakilerden hangisidir?


A) Arteriyel hipoksemi
B) Akut oligüri
C) Takipne
D) Kreatin artışı
E) İleus

64 - C
Daha önce defalarca hangisi SIRS kriteri değildir diye sorgulandı. Yeni nesil soru olarak SIRS’ın organ disfonksiyonu potansiyel so-
rudur. Takipne SIRS’ın genel değişkenler bölümünde yer alır.

www.tusem.com.tr 78
Klinik Bilimler / T 52 - 2

SİSTEMİK İNFLAMATUAR YANIT SENDROMU (SIRS) İÇİN KRİTERLER


Genel değişkenler
Ateş (çekirdek sıcaklığı > 38,3°C)
Hipotermi (çekirdek sıcaklığı < 36°C)
Kalp atış hızı > 90 vuruş / dakika
Taşipne
Bozulmuş zihinsel durum
Ciddi ödem veya pozitif sıvı dengesi (24 saatte> 20 ml / kg)
Diyabet yokluğunda hiperglisemi
Enflamatuar değişkenler
Lökositoz (WBC> 12.000)
Lökopeni (WBC <4,000)
Bandemi (>% 10 bant formları)
Plazma C-reaktif protein> 2 s.d. normal değerin üstünde
Plazma prokalsitonin> 2 sn normal değerin üstünde
Hemodinamik değişkenler
Arteriyel hipotansiyon (SBP <90 mmHg, MAP <70 veya SBP düşüş> 40 mmHg
Organ disfonksiyonu değişkenleri
Arteriyel hipoksemi
Akut oligüri
Kreatinin artışı
Pıhtılaşma anormallikleri
Ileus
Trombositopeni
Hiperbilirubinemi
Doku perfüzyon değişkenleri
Hiperlaktatemi
Kılcal damar dolgusunun azalması

65. 65 yaşında kadın hasta diz protezi ameliyatı sonrasında pulmoner emboli gelişmesi üzerine heparinize ediliyor. 1. haftadaki
kontrollerinde solunum sıkıntısı kısmen devam eden ve mobilizasyonu minimal kısıtlı olan hastanın kan analizinde trombosit
sayısı 85 bin olarak tespit ediliyor.
Bu hastada bundan sonra aşağıdakilerin hangisinin yapılması daha uygundur?
A) Hastada ek tedaviye gerek yoktur.
B) Hastaya 1 ü Trombosit replase edilip kontrole çağrılır.
C) Düşük molekül ağırlıklıheparinle tedaviye devam edilir.
D) Heparin kesilip Lepüridin başlanır
E) Diz protezi acilen çıkarılmalıdır.

65 - D
Heparinle indüklenen trombositopeni ile ilgili doğrudur, yanlıştır sorusu çıktı. Bundan sonra heparin yerine verilebilecek ilaçlar
sorulacaktır. Lepüridin, Danaproid ve Argatroban heparin kesilip alternatif olarak başlanabilir.

79 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

66. Evre 2 hipovolemik şokun özelliği olmayan aşağıdakilerden hangisidir?


A) %20 kan kaybı
B) Anksiyete
C) Solunum sayısının 25 olması
D) Nabız sayısının 115 olması
E) İdrar miktarının 15 cc/saat olması

66 - E
Defalarca çıkmış ve çıkacak bir TUS klasiği hipovolemik şok evreleri ve özellikleri tablosu. Mutlaka ama mutlaka çok iyi bilinmeli.

Evre 1 Evre 2 Evre 3 Evre 4


Kan kaybı <750 750-1500 1500-2000 >2000
<%15 %15-30 %30-40 >%40
Nabız <100 >100 >120 >140
KB Normal Ortastatik Hipotansif Ciddi Hipotansif
Bilinç durumu Normal Anksiyete Konfüze Letarjik
İdrar akımı (ml/s) >30 20-30 5-15 Oligüri-anüri

67. Hangisinde düzeltilmiş travma skorunun Glaskow koma skalasından farkları doğru verilmiştir?
A) PO2/FiO2 oranı ve solunum sayısı
B) PO2/FiO2 ve kan basıncı
C) Saatlik idrar miktarı ve kan basıncı
D) Kan basıncı ve solunum sayısı
E) Kan basıncı ve kreatinin miktarı

67 - D
GKS’nın eleştrilen yönü sadece nörolojik değerlendirme yapmasıdır. Düzeltilmiş travma skoru ise (RTS) solunum sayısı ve tansi-
yon ile daha detaylı bir değerlendirme sunar.

68. Organ transplantasyonu esnasında immünsüpresyon için kullanılan ajanlardan hangisi IL-2 inhibisyonu yapan kalsinörin
inhibitörlerindendir?
A) Takrolimus
B) Sirolimus
C) Kortikosteroidler
D) Betalacept
E) Rituximab

68 - A
Takrolimus ve Siklosporin IL-2 inhibisyonu yapan kalsinörin inhibitörleridir.Sirolimusta IL-2 inhibisyonu yapar ama kalsinörin inhi-
bitörü değildir.

www.tusem.com.tr 80
Klinik Bilimler / T 52 - 2

69. 42 yaşında erkek hasta boyun ön bölgesinde şişlikle hastaneye başvuruyor. Yapılan boyun USG sinde tiroid bezinde 3 cm solid
nodül tepsi ediliyor. Biyopsi yapılan hastanın sonucu diferansiye tiroid kanseri olarak raporlanıyor. Ayrıca nodülün sintigrafide
hipoaktif olduğu tespit ediliyor.
Bu hastada prognozu belirleyen faktörlerden en önemlisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hastanın 42 yaşında olması
B) Nodülün solid olması
C) Patollojının diferansiye kanser olması
D) Nodülün hipoaktif olması
E) Hastanın erkek olması

69 - A
Diferansiye tiroid kanserlerinde en önemli prognostik faktör yaştır.

70. 50 yaşında kadın hasta sağ memesinde 3 cm kitle nedenli yapılan biyopsisi invaziv duktal karsinom gelmesi üzerine opere
ediliyor. Uzak metastazı olamayan hastanın kitlesi patolojide de 3 cm olarak raporlanmış.
Lenfadenektomisinde 1 tanesi inflaklivikuler lenf nodu olmak üzere 4 adet malign lenf nodu çıkarılan hastanın TNM evre-
lemesine göre hangi evrededir?
A) 2A
B) 3A
C) 3B
D) 3C
E) 4

70 - D
Tablo: Meme Kanserinde Evrelendirme (TNM Evrelendirmesi)
Evre T N M
O Tis N0 M0
I T1 N0 M0
llA TO N1 M0
T1 N1 M0
T2 N0 M0
IIB T2 N1 M0
T3 N0 M0
IIIA T0 N2 M0
T1 N2 M0
T2 N2 M0
T3 N1 M0
T3 N2 M0
IIIB T4 N0 M0
T4 N1 M0
T4 N2 M0
IIIC Herhangi T N3 M0
IV Herhangi T Herhangi N M1

81 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

71. Aşağıdakilerden hangisi lobüler karsinoma insitu ile karşılaştırıldığında Duktal karsinoma insituda daha sık izlenmez?
A) Bilateral olma
B) Mamografide kalsifikasyon olması
C) Postmenapozal olma
D) Daha sık izlenmesi
E) İleride duktal kanser gelişimesi

71 - A
Tablo: DCIS ve LCIS Özellikleri
LCIS DCIS
Yaş Premenapozal (44-47) Postmenapozal (54-58)
İnsidans % 2-5 % 5-10
Klinik bulgu Yok Kitle, ağrı, meme başı akıntısı
Mammografik bulgu Yok Mikrokalsifikasyon
Senron invaziv karsinom insidansı %5 %2-46
Multisentrisite % 60-90 % 40-80
Bilateralite % 50-70 % 10-20
Aksiller met. %1 % 1-2
Takiben kanser oluşumu % 25-35 % 25-70
Insidans
Lateralite Bilateral Ipsilateral
Interval 15-20 yıl 5-10 yıl
Histoloji %65 Duktal Duktal

72. Yüksekten düşme nedenli acil servise getirilen 25 yaşında kadın hastanın yapılan incelemelerinde sol alt kot kırığı mevcut.
Yapılan ölçümlerinde tansiyonu 80/40 mm Hg, nabız 110/dk olan hasta sol omzunun ağrıdığını ifade ediyor.
Mevcut durumu ifade eden muayene bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Baudetin latent periyodu
B) Kehr bulgusu
C) Grey Turner belirtisi
D) Murphy bulgusu
E) Pringle belirtisi

72 - B
Dalak yaralanmalarında sol omza yansıyan ağrıya KEHR bulgusu denir. Potansiyelli sorudur.

73. 78 yaşında erkek hasta zayıflama, yemeklerden sonra yaygın karın ağrısı şikayetleri ile başvuruyor.
Kan analizinde ciddi anormallik saptanmayan bu hastada en olası tanı ve istenilecek görüntüleme yöntemi hangisidir?
A) A.kolesistit-USG
B) Kr.mezenter iskemi-Anjıografi
C) A.pankreatit-BT
D) Aort diseksiyonu-Anjıografi
E) Divertikülit-Kolonoskopi

www.tusem.com.tr 82
Klinik Bilimler / T 52 - 2

73 - B
Yaşlı hasta yemek sonrası karın ağrısı, yemek yemeden kaçınma ve zayıflama intestinal anjına yani Kr.mezenterik iskemiyi
düşündürür. Anjiografi en kesin tanı yöntemidir ve tedavide cerrahi veya stent ile by pass uygulanır.

74. Aşağıdaki özefagus hastalıklarından hangisinde cerrahinin yeri ve başarısı daha sınırlıdır?
A) GÖRH
B) Akalazya
C) Diffüz spazm
D) Hipertansif AÖS
E) Fındıkkıran özefagus

74 - E
Diğer şıklarda cerrahi endikasyonlar dahilinde faydalı olurken, fındıkkıran özefagusta başarı şansı düşük bulunmuştur.

75. Aşağıdaki postgastrektomi sendromlarının hangisinde cerrahiye daha az ihtiyaç duyulur?


A) Erken dumping
B) Geç dumping
C) Affarent ans sendromu
D) Efferent ans sendromu
E) Alkalen reflü

75 - B
Geç Dumping de sendroma sebep olan enteroglukagon zamanla azalacağı için hastalara diyet alışkanlıkları ile ilgili öneriler yeterli
olacaktır. Cerrahiye genellikle ihtiyaç duyulmaz.

76. Aşağıdakilerden hangisi laparoskopik fıtık cerrahisi sırasında karşımıza çıkan ağrı üçgeninde yer almaz?
A) Genitofemoral sinirin genital dalı
B) Genitofemoral sinirin femoral dalı
C) Femoral sinir
D) Lateral femoral kutanöz sinir
E) Anterior femoral kutanöz sinir

76 - A
Potansiyelli sorudur. Genitofemoral sinirin genital dalı Doom üçgeninde iliak damarlar ile birlikte yer alır.

77. Kolon kanseri gelişiminde geç adenomdan kansere geçişte rol oynayan gen hangisidir?
A) APC
B) p53
C) K-Ras
D) DCC
E) BRAF

77 - B
Daha önce normal epitelden displastik epitele geçişte rol oynayan APC TUSta sorgulandı. Sekansın tüm saşamaları bilinmeli.

83 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

78. Dışkılama değişiklikleri nedenli kolonoskopi yapılan 42 yaşında erkek hastadan alınan kolon biyopsisinde MSH ve MLH genliği
tespit edilmiştir.
Bu hastanın anamnez sorgusunda sorulan sorulardan hangisinin faydası daha azdır?
A) Kaç akrabasında kolorektal kanser olduğu
B) Birden fazla ardışık kuşağın etkilenip etkilenmediği
C) Etkilenen akrabalarında 50 yaşından önce kolon kanseri olup olmadığı
D) Akrabalarında APC gen mutasyonu olup olmadığı
E) Akrabalarında endometrium kanseri olup olmadığı

78 - D
Lynch sendromu ile ilgili Amsterdam ve Bethesda kriterleri bilinmelidir.

79. Karaciğer segmenter anatomisi hangisine göre düzenlenmiştir?


A) Hepatik venler
B) Hepatik arter
C) Cantlie çizgisi
D) Falciform ligaman
E) Hepatoduodenal ligaman

79 - A

80. 30 yıldır alkol kullanan ve son dönemlerde diyabet tanısı alan, sık ishali olan ve zayıflayan hastanın çekilen tomografisinde
pankreatik kanalda kalsifikasyonlar ile daralma ve genişlemeler izlenmektedir.
Bu hasta için aşağıdakilerden hangisinin ameliyat için endikasyonu yoktur?
A) Ağrı
B) Diyabet
C) Psödokist
D) Portal hipertansiyon
E) Duodenal obstrüksiyon

80 - B
Kr.pankreatit ameliyat endikasyonları daha önce sorgulandı. Yeniden sorgulanma potansiyeli mevcut. Kr.pankreatit kabaca pank-
reatik yetmezliktir. Diyabet nedenli yapılacak rezeksiyonların diyabete katkısından çok zararı olabilir.

81. Aşağıdakilerden hangisi sistografi endikasyonu değildir?


A) VUR
B) Üreterosel
C) Hidrosel
D) Pelvik ve abdominal travmalar
E) Nörojenik mesane

81 - C
Sistografi, mesane kavitesinin sınırlarını radyoopak madde verilerek ortaya koyan bir tetkiktir. Mesane ve üretranın görüntülenme-
sine ilaveten VUR’un araştırılmasında ve stres inkontinanslı hastaların incelenmesinde kullanılmaktadır.

www.tusem.com.tr 84
Klinik Bilimler / T 52 - 2

82. Lokal anesteziklerin sinir hücresini hiperpolarize ederek etki sırası göz önünde bulundurulduğunda en son hangi sinir
lifinin etkilenmesi beklenir?
A) Dokunma
B) Ağrı
C) Motor
D) Isı
E) Sempatik-otonom

82 - C
Lokal anestezik ajanlara ait etki sırası şöyledir.
Preganglionik lifler >>>> Ağrı ve ısı >>>>Dokunma >>>Derin basınç >>>MOTOR lifler

83. Prostat karsinomunda lenfojen metastaz ilk olarak aşağıdakilerden hangisinde görülür?
A) Böbrek pedikül çevresi lenf nodları tutulur
B) İnguinal lenf nodları tutulur
C) Obturator ve lenf nodları tutulur
D) Akciğer
E) Karaciğer

83 - C
Prostat karsinomu ilk ve en sık olarak obturatuar lenf nodlarına metestaz yapar. Hematojen metestazı en sık olarak lomber ver-
tebrada görülür.

84. Koroid melanomlarında hangisi prognoza en az etkilidir?


A) Boyut
B) Ekstraskleral yayılım
C) Lokalizasyon
D) Yaş
E) Cinsiyet

84 - E
Prognozu olumsuz etkileyenler; histolojik özellikler (epiteloid hücre hakimiyeti en kötü prognoza sahipken, mekik A en selim ta-
biatlı olanlarıdır.), boyut (büyük boyut kötü prognostik), ekstraskleral yayılım, yerleşim (anterior yerleşim geç tanı aldığından en
kötü) ve yaştır (yaşlılarda daha kötü).

85. Aşağıdaki pediatrik yaş grubu posterior fossa tümörlerinden hangisi en kötü prognozludur?
A) Pilositik astrositom
B) Atipik Teratoid Rabdoid tümör
C) Ependimom
D) Koroid pleksus papillomu
E) Medulloblastom

85 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

85 - E
En sık görülen çocukluk çağı tümörleri posterior fossa tümörleridir ki; Pilositik astrositom, Medulloblastom, Ependimom, ATRT
(Atipik teratoid rabdoid tümör) olguların %90’ını oluşturmaktadır. En sık görülen çocukluk çağı tümörü pilositik astrositom, en
malign olanı, leptomeningeal yayılım yanı sıra hematojen metastaz bile atabilen vermis orijinli MR’da hiperintens(parlak) görülen
tömör medulloblastomdur. Medulloblastom en kötü progonozlu ve en sık malign pediatrik yaş grubu posterior fossa tümörüdür.
Ependimomun 4. ventrikülü doldurup hidrosefaliye yol açabileceğini, Magendi ve Luschkaya girebileceğini ve kanama içerebile-
ceğini unutmamalıyız.
Koroid pleksus papillomu ise BOS sentezindeki artış ile hidrosefali mekanizması farklı olan tümördür.
Atipik Teratoid Rabdoid Tümör TUS için mutlaka bilinmesi gereken tümördür. 1-2 yaş gibi erken çocukluk yaş grubunda; serebellar
hemisfer perifer yerleşimli olması, hemoraji özelliği ve eşlik eden renal kitleler nedeniyle sınavda irdelenebilir.

86. Otuzdört gebelik haftasında polihidroamniyoz nedeniyle erken doğan 2000 gr ağırlığındaki erkek bebekte hayatın ilk günün-
de safralı kusma atakları başlıyor. Fizik muayenesinde abdominal distanyonu olmayan, direkt grafide çift havasıvı seviyesi
görülüyor.
Bu bebekte en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mekonyum ileusu
B) Malrotasyon
C) İntussusepsiyon
D) Mekonyum tıkacı
E) Duodenum atrezisi
86 - E
DUODENAL ATREZİ
Hastaların yarısı prematüre doğar. Atrezi en sık lümeni tıkayan bir membran ile meydana gelir.Down sendromuna en sık eşlik eden
gastrointestinal anomalidir.Vakaların 1/3’üne başka sistemlere ait anomaliler eşlik eder. Eşlik eden diğer anomaliler malrotasyon
(%20), özefagus atrezisi (%10-20), KKH (%10-15), anorektal ve renal anomaliler (%5)’dir.
.tr
Klinik
• Polihidroamnioz öyküsü,Duodenal obstrüksiyonun işareti hayatın ilk gününde ortaya çıkan abdominal distansiyon olma-
dan safralı kusma ve sarılıktır
Tanı
• Direk grafilerde “double-bubble belirtisi” (çift hava belirtisi) görülür. Kesin tanı laparatomi ile koyulur.

87. Tiroglosal kist ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Boyun orta hatt kitlelerinin en sık görülenidir.
B) Tümör gelişim riski oldukça fazladır.
C) Genellikle asemptomatiktir.
D) Cerrahi tedavide Sistrunk ameliyatı uygulanır.
E) Dil hareketleri ile hareket eder.
87 - B
Tiroglossial kist
• En sık konjenital orta hat kitlesidir.
• Hyoid kemik üzerinde veya altında (%80) yerleşim gösteren asemptomatik kitle şeklinde bulunur.
• Dilin dışarı çıkartılması ile yukarı hareket eder.
• Erişkin yaşlarda kanserleşebilir (%1 den daha az).
• Tedavi: Cerrahi olarak hiyoid orta bölümü ve dilin köküne kadar uzanan traktus tümüyle çıkarılır, çıkarılmazsa nüks edebilir.

www.tusem.com.tr 86
Klinik Bilimler / T 52 - 2

88. Aşağıdakilerden hangisi mandibula kırığının klinik belirtilerinden biri değildir?


A) Openbite
B) Şişlik gelişimi
C) Enoftalmus
D) Maloklüzyon
E) Krepitasyon

88 - C
Semptom ve Bulgular
• Ağrı - Hassasiyet
• Maloklüzyon (ağız kapanış bozukluğu)
• Ağız tabanında ekimoz
• Alt dudakta his kaybı
• Krepitasyon
• Subkutan amfizem
• Gingivada ekimoz
• Ağız kokusu
• Openbite (ağzın açık kalması)
• Dişler arasında seviye farkı (kırık hattında)
• Elle muayenede fragman mobilitesi
• Mandibula fraktürlerinde panoramik röntgen altın standarttır.

89. Mediastende hava saptanması durumunda hangi patoloji düşünülmez?


A) Özofagus rüptürü
B) Trakeobronşiyal rüptür
C) Diyafragma rüptürü
D) Spontan pnömomediastinum
E) Spontan pnömotoraks

89 - C
Mediastinal amfizem
Mediastende hava bulunmasıdır.
Substernal ağrı, ciltaltı krepitasyonu ve perikardial crunching (çatırtı) sesi duyulabilir. Perikard içine hava girerse tamponad bulgu-
ları görülebilir.
Altta yatan sebebe yönelik tedavi gerekir. Pnömotoraks varsa göğüs tüpü-su altı drenajı yapılabilir.
1. Travma: Torakoabdominal travma, fasial fraktürler, Heimlich manevrası
2. İatrojenik: Toraks-boyun cerrahisi, entübasyon, PEEP, mekanik ventilasyon, bronkoskopi
3. Valsalva manevrası: Öksürük, kusma, hamilelik-doğum, nefesli çalgı üfleme, atletizm yarışmaları
4. Bronkoplevral hastalıklar: ARDS, hyalen membran hastalığı, pnömotoraks, bronşial rüptürler
5. Organ rüptürü: Özofagus perforasyonu
6. Uyuşturucu inhalasyonu: Kokain, amfetamin, tütün, marihuana, crack
7. İdiopatik

87 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

90. El üstüne düşmelerde radiusun distal kısmının elin volar (plantar) tarafına yer değiştirmesiyle ortaya çıkan deformiteli
kırık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Colles
B) Yeşil ağaç
C) Boksör
D) Smith
E) Barton

90 - D
Smith Kırığı
Radius alt uç metafizinin volar tarafa doğru açılanma gösterdiği kırıktır. El bileği palmar fleksiyondayken elin sırtına düşme ile olu-
şur. Colles kırığının tersi bir kırıktır. Redüksiyon + ön kol supinasyonda ve el bileği dorsal fleksiyonda olacak şekilde alçı uygulanır.
Kırık çizgisi eklemi ilgilendiriyorsa Barton Kırığı denir.

91. ‘İrregüler aralıklarla gelişen, süresi ve miktarı değişen kanamalar’ aşağıdakilerden hangisinin tanımına uyar?
A) Hipermenore
B) Menoraji
C) Menometroraji
D) Polimenore
E) Oligomenore

91 - C
• Hipermenore: Süresi normal ancak miktarı artmış menstrüel kanamadır (kan kaybı > 80ml).
• Menoraji: Süresi uzun ve miktarı fazla kanamadır (7 günden uzun süren).
• Hipomenore: Menstrüel kanama miktarının az olmasıdır. Hymenal veya servikal stenoz (kriptomenore), asherman sendro-
mu ve KOK kullanımı durumunda görülebilir.
• Metroraji (intermenstrüel): Menstrüel kanama ile ilişkisiz kanamalardır. Çok farklı nedenleri olabilir.
• Polimenore: Siklusun 21 günden kısa sürede olmasıdır. Luteal yetmezlikte, anovulasyonda ve perimenopozal dönemin baş-
langıcında sık görülür.
• Menometroraji: İrregüler aralıklarla gelişen, süresi ve miktarı değişen kanamalardır.
• Oligomenore: 35 günden daha fazla aralıklarla görülen adettir. Sıklıkla anovulasyona bağlıdır.
• Postkoital kanama: Perimenopozal ve postmenopozal atrofik vajinitte, servikal ektropion, polip varlığında, klamidyal servi-
sitte ve trikomonas enfeksiyonunda görülebilir. Serviks kanserinin erken dönem bulgusu olması nedeni ile transformasyon
zonu mutlaka değerlendirilmelidir.

92. 65 yaşında kadın hasta polikliniğe ara ara vajinal kanama şikâyeti ile başvuruyor. Yapılan muayenesinde gözle görülür bir
patoloji saptanmayan hastanın transvajinal ultrasonunda endometrium çift duvar kalınlığı 4 mm, adneksiyal alanlarda yer
kaplayıcı lezyon saptanmıyor.
Bu hasta için en olası tanınız aşağıdakilerden hangisidir?
A) LGSIL
B) Endometrial polip
C) Endometrium ca
D) Serviks ca
E) Endometrial-Vajinal atrofi

www.tusem.com.tr 88
Klinik Bilimler / T 52 - 2

92 - E
Soruda tarif edilen hasta menapoz sonrası vajinal kanamadır. Yapılan jinekolojik muayenede patolojisinin olmaması post-
menapozal hastada atrofi kanamasını düşündürür.
Postmenopozal dönem kanama nedenleri Görülme yüzdeleri
Atrofik endometrit/vajinit %60-80
Ekzojen estrojen alınması (HRT) %15-25
Endometrium kanseri %10
Endometrial veya servikal polip %2-12
Endometrial hiperplazi %5-10
Diğer (servikal kanser, sarkom…) %10

93. İlk trimester anne ölümlerinin en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir?


A) Ektopik gebelik
B) Uterin atoni
C) Preeklampsi
D) Uterin rüptür
E) Spontan abortus

93 - A

94. Aşağıdakilerden hangisi endometriozis gelişimine neden olan durumlar arasında yer almaz?
A) Erken menarj
B) Polimenore
C) Obstrüktif müllerian anomali
D) Multiparite
E) Ailevi yatkınlık

94 - D
Endometriozis gelişimi riskinde artışa neden olan durumlar
Erken menarş Ailevi yatkınlık Aşırı alkol ve kafein tüketimi (?)
Polimenore İnfertilite Düşük doğum ağırlı (?)
Hipermenore-menoraji Nulliparite Çoğul gebelikten biri olmak (?)
Müllerian anomali (obstrüktif) DES’e maruz kalmak Dioksin (?) ve poliklorinate (?)
Kızıl saç-çil-nevüs Uzun boy-BMI azalma Kırmızı et ve yağlı diet (?)

Endometriozis gelişim riskinde azalmaya neden olan durumlar


Multiparite Laktasyon BMI artma Sigara-OKS
Egzersiz Bel-kalça oranında artış Meyve ve sebze içeriği yüksek diet

89 www.tusem.com.tr
Klinik Bilimler / T 52 - 2

95. 25 yaşında kadın hasta karın ağrısı şikâyeti ile polikliniğe başvuruyor. Yapılan muayenesinde banki belirtisi pozitif saptanıyor.
Transvajinal ultrasonunda sağ adneksiyal alanda 3x2 cm kitle lezyon saptanıyor. Laboratuvarında WBC: 14000, BhCG: 2, he-
moglobin: 12 olarak raporlanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akut salpingooforit
B) Akut apandisit
C) Ampuller gebelik
D) Overyan gebelik
E) Endometrioma

95 - A
Banki belirtisinin pozitif olması adneksiyal alanda enfeksiyon veya ektopik gebelik düşündürmelidir. Hastanın B-hCG değerinin
negatif olması ektopik gebeliği ekarte ettirirken, beyaz küresinin yüksek olması enfeksiyonu destekleyen durumdur.

96. Pelvik inflamatuar hastalık için aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) En riskli dönem adölesan cinsel aktif dönemdir
B) KOK kullanımı pelvik inflamatuar hastalık için koruyucudur
C) Tüp ligasyonu yapılanlarda görülmez
D) Tanıda kültür gold standarttır
E) Klinik przentasyonunda alt abdominal ağrı en sık izlenir

96 - D
Pelvik inflamatuar hastalık etyolojisi polimikrobiyal olduğu için tanıda kültürün yeri yoktur.

97. 24 yaşında ilk gebeliği olan hasta polikliniğe karın ağrısı şikâyeti ile başvuruyor. Yapılan değerlendirmede hastanın 33w canlı
gebeliği olduğu izleniyor. Fetal gelişimin haftasıyla uyumlu olduğu amnion mayinin yeterli olduğu görülüyor. Çekilen NST de
20 dk da 5 adet 60’lara vuran kontraksiyonlar izleniyor.
Servikal uzunluğu 25 mm olarak ölçülen hastada bundan sonra ilk yapılması gereken aşağıdakilerden hangisinde doğru
olarak verilmiştir?
A) Hasta yakın gözlem amaçlı hospitalize edilir
B) 1 hafta sonra kontrole çağrılır
C) Vajinal fibronektin bakılır
D) Antibioterapi verilir
E) Fetal akciğer gelişimi için steroid enjeksiyonu yapılır

97 - C
34 hafta altı p. eylem tehtidi: 20 dakikada 4 ağrılı kasılma var ise servikal yapı değerlendirilir;
• Serviks 20 mm den kısa: Preterm eylem riski yüksektir, fibronektin bakılmaz, hasta yakın gözlenir. Eyleme girer ise preterm
eylem tedavisi uygulanır.
• Serviks 20-30 mm arası: Vajinal fibronektin bakılır, negatif ise duyarlılığı çok yüksektir, hasta eve gönderilir. Pozitif ise yakın
takip edilir. Eyleme girer ise p. eylem tedavisi uygulanır.
• Serviks 30 mm ve üstü: P. eylem riski düşüktür, fibronektin bakılmaz, hasta 6-12 saat gözlenir, eyleme girmez ise eve gönde-
rilir. Eyleme girer ise p. eylem tedavisi uygulanır.

www.tusem.com.tr 90
Klinik Bilimler / T 52 - 2

98. Aşağıdaki durumların hangisi fetal variabilite kaybına neden olmaz?


A) Fetal uyku
B) İleri derece prematürite
C) Narkotik kullanımı
D) Fetal solunum
E) Steroid uygulaması

98 - D
Varyabilitenin azaldığı haller Varyabilitenin arttığı haller
• Fetal uyku (en sık neden) • Narkotik kullanımı • Fetal hareket
• Fetal hipoksi ve asidoz • Magnezyum sülfat • Fetal solunum
• İleri derecede prematürite • Steroid uygulaması • Gebeliğin ileri haftaları
• Maternal asidoz (DM) • Taşikardi-blok veya sepsis

99. Aşağıdakilerden hangisi gebeliğin sessizlik döneminin devamında yer almaz?


A) Progesteron
B) Oksitosin reseptörünün azalması
C) PgF reseptörünün azalması
D) Connexin-43 miktarında azalma
E) Mekanik distansiyon

99 - E
Progesteron, kontraksiyon ile ilişkili proteinleri azaltır (oksitosin reseptörü, PgF reseptörü, connexin-43). Bu sayede uterin sessiz-
lik oluşturulur. Estrojen ve mekanik distansiyon ise bu proteinleri artırır.

100. Aşağıdakilerden hangisi gerçek doğum eyleminin özelliklerinden biri değildir?


A) Serviks progressif olarak dilate olur
B) Sedasyonla ağrı miktarı azalır
C) Kontraksiyonlar düzenlidir
D) Kontraksiyonların şiddeti zamanla artar
E) Ağrı esas olarak hastanın sırt bölgesinde izlenir

100 - B
Gerçek doğum eylemi Yalancı doğum eylemi
Kontraksiyonlar Kontraksiyonlar
• Düzenli • Düzensiz
• Arakılkları giderek sıklaşır • Arası uzundur
• Şiddeti giderek artar • Şiddeti değişmez
Ağrı esas olarak sırt ve karında hissedilir Ağrı esas olarak alt abdomendedir
Serviks progresif dilate olur Serviks dilate olmaz
Sedasyon ile ağrı geçmez Sedasyon ile ağrı geçer

91 www.tusem.com.tr

You might also like