Professional Documents
Culture Documents
İthografia
İthografia
İthografia Terimi
hikâyelerdeki olayların, Hellen tarihinin (Antik, Orta ya da Çağdaş) bir döneminde geçmesi şartını koymuştu.
19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı kaleme alınan metinlerin hangi türe ait olduğu konusunda
bir kafa karışıklığı vardır. Öyle ki makale, köşe yazısı, anekdot gibi türler dahi iç içe geçmiş
durumdadır. Tziovas’a göre ithografia, tüm bu iç içe geçmiş türlerin birlikte eritildiği pota
gibidir. Bu nedenle ithografia saf bir edebi tür olarak belirmez (Τζιόβας, 2017: 140-141).
İthografia, edebi bir tür olmaktan ziyade bir “anlatı metni” şeklinde değerlendirilir. Gezi
metinleri, halk şarkıları ve gelenekleri, biyografiler, anılar vb. bu “anlatı metni”nin kapsama
alanı içindedirler (Τζιόβας, 2017: 139). Bu dönem metinlerinin, halkbilimsel unsurların ağır
basması nedeniyle sadece bu yönüyle değerlendirilmesi, konunun diğer yanlarını – örneğin
kırsal-kent, Yunanlılık-kozmopolitlik, romantizm-realizm gibi karşıtlıkları – ıskalanmamıza
neden olur. Oysa Vuturis’in belirttiği gibi, 19. yüzyıl boyunca yayımlanan düzyazı metinlerinin
türleri arasında çizgisel değil, paralel bir ilişki vardır (Βουτουρής, 1995: 245).
Değişen sanat ve edebiyat anlayışı ile birlikte ithografia sözcüğü 20. yüzyıl başlarında
olumsuz bir anlam yüklenmeye başlamıştır. İthografik hikâye ya da ithografik roman gibi
kullanımları olsa da ithografia, kısa anlatılarla özdeşleşmiştir. Bu açıdan bakıldığında, daha çok
öznellik ve yaratıcı hayal gücü talep etmeye başlayan 20. yüzyıl sanatına ve düzyazısına hitap
etmiyordu. Bu tür, derin psikolojik ve toplumsal çözümlemeler için uygun bulunmuyordu
(Τζιόβας, 2017: 118-119). 20. yüzyıla gelindiğinde ithografia artık küçümsenmeye, “gerici” ve
“sefil” olarak görülen köy ile ilişkilendirilmeye başlanmıştır (Τζιόβας, 2017: 120-121). Atina
19. yüzyılın son yirmi yılında, Trikupis’in modernleşme programıyla birlikte toplumsal,
ekonomik ve siyasi alanda hızlı bir değişime sahne olmuştur. Bu değişim sonucu kırsal ile kent
arasındaki uçurum iyiden iyiye derinleşmiştir. (Βουτουρής, 1995: 225-227). Bu değişimle
birlikte, Yunanistan’ın “modern” bir devlet haline gelme arzusu artmış, ithografia ise
modernleşmenin düşmanı şeklinde algılanmıştır. Bu düşmanca bakış, bir edebiyat sorunu
olmanın ötesinde, ulusun yurt dışında nasıl bir imaj sergilemesi gerektiği ile ilgilidir.
Yunanistan, yurtdışında daha az folklorik bir imaj ortaya koymalıydı (Τζιόβας, 2017: 125-126).
Bu nedenlerden dolayı, 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başı düzyazısının kırsal-şehir arası bir
çekişmeyi tanımladığı söylenir (Τζιόβας, 2017: 122; Βουτουρής, 1995: 268). Bu çekişme
esnasında kimi zaman “saf ve doğal” köy yaşamı kimi zamansa “kahramanların ve bilge
insanların şehri” Atina idealleştirilir. Bu bağlamda ithografia, modernliğe geçişte çekimser bir
adım olarak değerlendirilir (Τζιόβας, 2017: 160).