You are on page 1of 3

ŞİİRİN NEFESİNDEN ŞAİRİN DİZELERİNE

Serkan Türk’ün Elemlerin Nefesi adlı şiir kitabı Yitik Ülke Yayınlarından çıktı. En son
Ausgang romanını yayınlayan Serkan Türk, Elemlerin Nefesi kitabıyla bu kez şiirlerini
okurlarıyla buluşturdu. Kitapta toplamda 38 şiir yer almakla birlikte, şiirlerin büyük
çoğunluğu şairin lirik havuzundan damıtılmış dizelerle örülü bir şiir dünyasına açıyor
okurunu. Kitapta şiirler sırasıyla şu şekilde yer alıyor: dönüş yolunun şarkısı, geçmişi
canlandıran sihirbaz, tanrının resimleri, ayrılık atı, yadigar defteri, kalan, taşranın kuşları,
kalbimdeki telaş, canyanığı, kalbin dört bahçesi, neva, tezgah, yirmi iki, hacıyatmaz, oğul,
yere çakılan, patikalar, hatıra bayramları, güneş, iz, kapılar, tenezzül, imkan, çivi, bahane,
mutlu olmak için, delilik, kış, yusuf, katre, bahçenin sabrı, zamanın gözleri, dağınık yatak,
yoklama, boşluk, çizgi, yaralar vardı, kar uykusu.
Kitabın ilk şiiri Dünüş Yolunun Şarkısı. Okurunu guzel bir rüyaya götüren bu şiirin ilk
mısrası elma imagesiyle başlıyor. Çürümüş bir elmanın zihinlerde yarattığı çağrışımın derin
izlerini şöyle anlatıyor Türk;

‘’yarısı çürümüş bir elma gördüm rüyamda


Gözü dönmüş bir ölümün el sürdüğü
ve yeşil otların içine sinen ıssızlığı’’

Pastoral havanın lirik söyleyişlerle birleştiği bu dizeler, göğün derin maviliklerine


hasret kuş imgesiyle devam ediyor. Özgürlüğün geniş alanlarında koşan rüzgar, bu şiirde
şairin rüyası etrafında şekilleniyor. Zamanın ağır ilerleyişi şiirde şairi çocukluğunu özleyen
bir kişi oluverdiriyor. Anılar çoğunlukla yakasından tutarmış insanı ve yüzünü geleceğe
dönmesine mani olurmuş; bu şiirde de o durumu yaşıyor şair. Geçmişle gelecek arasında
sıkışıp kalma durumu biraz da şairin kendi halinden bihaberliğiyle karışıp bir sarhoşluğa
dönüşüyor. Şiirde bu sarhoşlıuğun esintisini görmek mümkün. İnsanın yaşadıkları kişide hep
eskiye bir özlem oluşturur . Türk’ün mısralarında gezinen ruh da bir bakıma bu özlemin
kıyılarında dolaşıp duruyor. Bu dolaşma sırasında şairin bir iç hesaplaşmasına şahit de
olyoruz. Bu hesaplaşmanın yanın sıra aynı zamanda kişinin büyüdükçe kalbiyle arasındaki
mesafenin de açıldığını biliyoruz. Her bir yaşta aradaki mesafeyi uçuruma dönüştürür yıllar.
Türk bu mesafeyi mısralarında şöyle dile getiriyor;

‘’kalbim dönüş yolunu bilmezmiş gibi


Uzaklaşıyor her gün çocukluğundan’’

Şiirde en fazla dikkatimizi çekenlerden biri de seçilen kelimeler arasındaki o güzel


uyum. Birbirini çağrıştıran bu sözcükleri şöyle sıralamak mümkün: otlar, kırlar, ova, ağaç/lar,
toprak, kuş, kanat, yağmur, rüzgar, bulut. Bu sözcüklerin diğer kullanılan sözcüklerle kurduğu
nahif ilişki şiirdeki lirizmin etkisini pekiştirmiş. Ayrıca doğayla ilgili sözcüklerin çoklukla
kullanılması şairin doğayla olan ilişkisinin kuvvetini de gösteriyor.

Kitabın ikinci şiiri yine ilk şiire benzer bir izlekte doğayla ilişkili bir şiir. Modern
hayatın kıskacına aldığı insan, artık bırakın bir başkasını kendisini bile tanıyamadığı bir
manevi başkalaşım içinde. Doğayla bağlantısı zayıflayan şehirlerin, insanı doğallıktan uzak
tatsız tuzsuz bir ömür geçirmeye ittiğini biliyoruz. Buna bizzat sebebiyet verenin insan olması
da bu tablonun acı gerçeği. Serkan Türk de ‘’Geçmişi Canlandıran Sihirbaz’’ şiirinde bu acı
gerçeğin oluşturduğu kaybı mısralarında bizlere aktarıyor. İnsanın yaşamdan beklediğini
kendi penceresinden şöyle aktarıyor dizlelerinde;

‘’ ne istiyordum hayattan
bunu soruyorlar bana zamanlı zamansız
pamuktan yataklarda uyansın bedenım
mavi göğe gözlerim açılsın
duysun kulaklarım rüzgarı
...
doğanın yürüyüşünü karıncadan
bir tırtıldan günün tükenişi görsün
Toprak doğuran ve alandır kendine yaşamı’’

Şiirde doğanın yine belirgin şekilde odağa alınması ve bunun yanı sıra Serkan Türk’ün
doğa-insan arasındaki bağın zayıfladığından duyulan rahatsızlığını yansıttığını gösteriyor şiir.
Şiirde doğa üzerinden çok fazla aktarım yapıldığını da görmek mümkün. İnsanın ne istediği
üzerinden kurulan şiir ben-ben, ben-doğa ve ben-toplum ilişkisinin irdelenmesi ile
şekilleniyor. Geleceğe karşı beklentisizliğin oluşturduğu derin umutsuzluk hüznü ise bu şiiri
nihayete vardırıyor.

Tanrının Resimleri adlı şiirde rüya üzerinden ilerleyen şiirin mistik bir hal aldığı ve
okuru da ara ara gaipler alemine götürdüğü görülüyor. Zaman, rüya ve tanrı sözcüklerinin
tekrarı şiirin de tamamına yayılan bir etki yaratıyor. Zamanın durduğu, olmadığı yerin
insanlar için metafizik bir duruma işaret ettğini görüyoruz. Bu metafizik evrenin şairler içinse
bir kaçış yurdu olduğunu söylemeye gerek yok herlade. Kendi içinde durgun bir nehir gibi
akan bu şiir, dizilerinde semantik perdelerle yeni anlamlara kapı aralıyor. Serkan Türk,
imaj, mısra kulumları, metin içi/metin dışı gönderimler ve çoksesli çağrışımlarla şiirlerinin
anlam dünyasını genişletiyor.

Elemlerin Nefesi kendi şiirlerinde de kendine işaret eden bir kitap. Kar Uykusu şiirinde
Serkan Türk’ün bir yolculuğun yakasından tutup kelimelerin kalbini dinlettiriyor okuruna.
Tüm şiirlere yayılan doğa esintisini bu ve diğer şiirlerinde de görmek mümkün. İyi şiirin
doğallığıyla okurunu yakalayan mısraları şiir okurunu da tattmin ettirdiğini söylemek
mümkün. Kar Uykusu, şiirde şairin derdini odağa aldığı bir şiir. Okuruna serin bir hava
hisettirdiği şu mırsralarda şöyle diyor Serkan Türk;

‘’elemlerin nefesi, kar uykusu


düşmeden yollara bencileyin
bir kalbi uzun uzun dinleyesim var.’’

Patikalar şiirinde de şair Serkan Türk, insanın kendisinden uzaklaşma gerçeğine temas
ediyor. İnsan bir hayal idi kendisini dünyada buldu. Bu bulduğu aslında acı gerçekle yüzleşme
haliydi insanın. Herkesin kendi benzerinden kaçışının bir öyküsünü Patikalar şiirinde anlatan
şair, aynı zamanda insanın muhtaçlığına da dokunuyor;

‘’insan neye muhtaçsa en az o bulunur’’

Her şeyin geçiciliği insana da tezahür eder, çünkü insan da geçicidir. İnsan da gelip
geçer bu dünyada. İnsandan kalan nedir peki? Insandan kalan hoş bir sadadır gök/yeryüzünde.
Patikalar şiirinin son mısrasını şairin affına sığınarak şu ufak değişiklikle şöyle ifade etmiş
olayım: ‘’patikalar yalnız kurtlara değil güzel şiirlere kalır’’
Serkan Türk’ün Elemlerin Nefesi’ndeki şiirleri de bu güzel şiirlerden.

ZEKİ ALTIN ● 1992 yılında Van’da doğdu. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin Türkçe
Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Türkçe öğretmeni olarak bir devlet kurumunda
görev yapmakta. Şiirleri Edebiyat Ortamı, Türk Dili, KE, Yedi İklim, Mahalle Mektebi, Hayal
Bilgisi, Temmuz, Mavi Yeşil gibi matbu dergilerde yayınlandı.

You might also like