You are on page 1of 7

I K T I D A R

Avcının dili ve kuşların dili*


OSMAN ÖZARSLAN

AVCININ DİLİ na göre, tıpkı Mephisto hikâyesindeki gibi, Adem


ve Havva’nın asıl günahı, bir yasağı çiğnemiş ol-
Hikâye şöyledir ki dünya yaratılmış, kaos dönemi-
maları değil, tanrısal bilgiye gıpta etmiş olmaları-
nin sonuna gelinmiştir; tanrı, Cennet Bahçesi’ni
dır. Böylelikle, bu suçun cezası olarak, onlarla bir-
düzene koyması için, Adem’i yaratır, canı sıkılma-
likte inşa ettikleri yarım kalmış olan dil ve bu dilin
sın diye ona kuşlar ve hayvanlar gönderir, bir de
müphem anlamları da, yeryüzüne sürgün edilir.
kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Adem’in dü-
Adem ve Havva kıssasının bu yorumu bizi, ya-
zene koyma işlemi, nesnelere isim koymak ve tas-
sak tartışmasından çıkartır, bir anlam (mana) ve
nif etmekten ibarettir ve çok zor değildir çünkü,
anlama (izan) tartışmasına davet eder. Bu yoruma
Adem’in icat ettiği kelimeler, kavramlar ve nesne-
göre, insanın dünyadaki asıl çilesi, anlamsızlık-
lere mükemmelen karşılık gelmektedir. Bu hiz-
tır; kelimenin iki anlamıyla da yani Oğuz Atay’ın
metlerine karşılık, Adem ve Havva’nın istedikleri
(1997) işaret ettiği şekliyle “kelimeler albayım,
her şeyi yapma hakları vardır, tek yasak meyve-
bazı anlamlara gelmiyor...” (ya da tersi) ve ikinci
si ölüm olan ağaçtan yememektir. Meş’um yılan
olarak yaşamın anlamının/anlamsızlığının ne ol-
Havva’ya yanaşıp tanrının müstesna tuttuğu ağaç-
duğuna ilişkin tartışma, biz burada ne yapıyoruz?
taki hikmetin ölümlülük değil, tanrısal bilgi ile il-
Tekvin’e göre işte bu anlamsızlığın sebebi, insan
gili olduğunu fısıldar ve ekler “eğer bu meyveyi
ile birlikte dilin de sürgün edilmiş olması, böyle-
yerseniz, gözleriniz açılır, sonsuz tanrısal bilgiye
likle insanın asıl sürgününün aslında, anlamsız-
sahip olursunuz ve tanrılar gibi olursunuz...” Son-
lığa doğru gerçekleşmesidir (Auster, 2016); yani
rası malum, Adem ve Havva’nın cennetten kovul-
cennet dediğimiz yer insanın anlam arayışının ol-
ması ve dünyevi hayat (Bkz. Eski Ahit, Tekvin). Zi-
madığı bir yerdir, kavramlarla kelimeler arasında-
ra, Adem’e verilmiş olan görev kısa yoldan (tanrı-
ki mesafenin Zenoncu ve Platoncu anlamda orta-
sal) bilgiyi icat etmek değil, uzun vadede bir dil in-
dan kalktığı, birbirlerine elifi elifine karşılık gel-
şa etmektir. Dolayısıyla, kimi Tevrat yorumcuları-
dikleri bir yer; cennet olmayan yer ise (dünya, ce-
(*) Ekseriyetle takımdan ayrı düz koşsam da, her düşüncenin ar- hennem, araf) anlamsızlığa sürgünlüğün mekânı.
kasında, dostlarla alınmış belirli bir mesafe var. Bu yazıdaki Babil Kulesi’nin inşası kıssası da aslında aynı te-
fikirler, kavramların kaçak kazısını yaptığımız Barış Özgen
ma üzerinden gider; tanrı(lar) ve insanlar arasın-
8 Şensoy ve kaçak kazanların arkeolojisini yaptığımız Mustafa
Emin Büyükcoşkun ile yaptığımız çalışmalara çok şey borçlu. daki anlaşmazlığın, insanlar tarafından konuşula-
rak çözülmesi çabasına rağmen, tanrı, dilin dün-
yevi anlamsızlığına, insanlara yeni diller gönde-
rip kavimleri icat etmesiyle yeni bir katman ek-
ler, anlam sorunu artık anlaş(ama)ma sorunudur
(Kafka, 2018).
Dolayısıyla, hayatın anlamı meselesi olarak,
dil hayati bir mesele. George Orwell (2021), te-
mel insani koşulların ortadan kalktığı bir toplum-
sal sistem olarak totalitarizm tartışmasının mer-
Dilbaz.
kezine, siyaset ve hafızadan ziyade dil ve anlamı
yerleştirir, diğerleri buraya dolayımlanmaktadır.
Öte yandan, şimdi, her şeyin köklerine saldırı-
1984’ün sisteminde, GerçekBakanlığı (Gerbak)
lar düzenleyen bu köksüzlüğün kendisi, herhangi
yeni söylem (newspeak) dediği yöntemle, yalan-
bir meseleyi derinlemesine anlayacak kadar boy
lar inşa ve imal etmekle meşguldür. Yeni söylem
vermiyorsa da, dillerin koparıldığı, tüylerin yo-
temelde iki biçimde icra edilmektedir, birincisi
kelime dağarcığı sürekli daraltılır, karşıt kelime- lunduğu olay yerindeki delillere ve fallik cümle-
ler sözlükten silinir, karşıtı ifade etmek için olum- lerle delinmiş, deşilmiş sembolik düzlemin otopsi
suzlamalar kulanılır. Örneğin acı silinir onun ye- zaptına hiç olmazsa adli tıp kâtibi merakıyla, bak-
rine tatlı olmayan ile idare edilir. İkinci yöntem mayı deneyebiliriz...
ise, “ikili bak”tır. Yani bugün ak dediğimiz yarın ***
kara olabilir, dünün kahramanı yarın hain olabi-
lir; bu ikisi de doğrudur ve bu ikisi arasında bir Saussure dili, içine doğdumuz bir gösterge sis-
çelişki yoktur, bunlar GERBAK’ın hakikati olarak temi olarak tanımlar. Dil sistemi (langue) ve söz,
olduğu gibi kabul edilmek zorundadır. [kişisel] konuşma (parole) olarak ikiye ayrılır.
Türkiye’de de İletişim Ba(ş)kanlığı’nın büyük- Kelimeler kendi başlarına anlamlı değildir bura-
biraderin tensipleriyle ihdas edilmesinden beri, da, kelimelerin anlamı kültürel olarak, gösterge-
Orwell tarafından bir nazire olarak kaleme alın- ler algoritması ile, göndermeler, kıyaslar, ya da
mış GERBAK ilkeleri, saray ve havuz medyasının belirli özelliklerin vurgulanması ile oluşturulur
hakikat inşasında temel metin haline geldi. (örneğin sıfır kelimesi, Arapçada nokta ile gös-
Buradan bakınca, AKP’nin ve trol lejyonlarının terilir [matematiksel sonsuzluk] sıfr’dan [içi boş
en büyük başarısı, gerçeklik düzleminde, herhan- anlamında] gelir.) Sonrasında, yapısalcı ekolü
gi bir bütünselliğe izin vermeyecek şok dalgaları oluşturacak olan bu gösterge algoritması, Barthes
yaratmaları. Herhangi bir mesele, ne kadar büyük (1979) tarafından göstergebilimsel olarak, Levi-
olursa olsun, sonucu anlaşılacak kadar gündemde Strauss tarafından kültürel antropolojinin merke-
kalmıyor, aynı mesele üzerindeki oksimoronlar, zi olarak geliştirilir. Buraya belki bir itiraz değil
herhangi bir kafa karışıklığına izin vermeyecek ama önemli bir eklenti, Bahtin’in diyalojizmi ta-
netlikte savunuluyor, etik meseleler hukuka, hu- rafından yapılır, Rabelais ve Dünyası (2019) isimli
kuki olanlar siyasete, siyasi olanlar ticarete, ticari ölümsüz eserinde, Bahtin dildeki anlam katmanı-
olanlar ruhbanlığa doğru bir fasit daire oluştura- nı oluşturan göstergenin yani semiyoloji algorit-
cak şekilde bükülerek, mananın zemini olan bağ- masının yalnızca kelimelerin göstergebilimsel in-
lam sürekli kaydırılıyor. Bu bakımdan, AKP’nin şası ile ilgili olmadığını ifade eder, dahası, dildeki
toplumun üzerine yığdığı cüruftan dolayı Türkiye anlamı her konuşmada yeniden inşa edilen, mü-
siyaseti, artık siyaset sosyolojisinin değil, kesitle- zakere edilen, runik bir küp gibi görülmesi gere-
rinin alınması muhtemelen sonraki kuşaklara na- ken bir inşa süreci olarak görür. Bu inşa süreci,
sip olacak olan Foucauldiyen manada bilgi arkeo- konuşmanın bağlamı, konuşmacıların niyeti, ko-
lojisinin (Foucault, 2019) nesnesi. nuşmayı sürüklemeye çalıştıkları yer, toplumsal 9
durum, gücün erotik tarafı ya da erotizmin güçlü
tarafıdır. Ele geçirmede, erotik bir yön vardır ve
sergileme, yenilmiş düşmanın akıbetinin bilhas-
sa güçlüyken güçsüz düşürülmüş organları olan,
penis, boynuz, diş, çene, toynak, kafatasının ser-
gilenmesi, gücün kolonizasyonu olarak bir ikti-
dar nişanesidir. İlk toplumların avcıları, sonranın
muktedirleri ve yöneticileri, avladıkları hayvan-
ların güçle özdeşleşmiş bölümlerini/organlarını,
ritüalistik bir şekilde yedikten sonra, bu yüzden
sergilerler, saklarlar, koleksiyonlarını yaparlar.
Lacan, Freud’un bıraktığı yerden devam ede-
rek, kendine işaret edebilen tek organ olarak, fal-
lusu işaret eder, bu durum bile falliğin bir simge
ve dilin göstergeler sistemi içerisinde, fallik istia-
relerin nedenini açıklamaya yeter (Somay, 2007).
Irkçılığı, fallik çatışma üzerinden okumaya çalı-
şan Fanon (2009) gibi post-kolonyalistlere bakar-
sak, beyaz insan, yerli siyah insanı tepeden tırna-
ğa bir fallus olarak görür, bu yüzden, beyaz düş-
manlarını genelde silahla “normal” bir şekilde öl-
dürürken, yerlileri iğdiş etme törenleri eşliğinde
Dilbaz. öldürmeyi tercih eder.
Sonuç olarak, iktidar ve erotizmin kesişim nok-
sınıfların tercih ettikleri kelimeler üzerinden ça- tasında, dil hem bir organ olarak hem de sembo-
ğırdıkları sınıfsal hakikatler, vurgular, mimikler, lik bir gösterge düzleminin aracı olarak olduk-
jestler ve bir bütün olarak bedenin duruşları ara- ça önemli bir yerde durur. Bu yüzden Ortaçağ-
cılığıyla gerçekleştirilir. Yani, Bahtin’e (2019) gö- lar boyunca, engizisyon mahkemelerinde dil ko-
re, Saussure’in parole/mana alanı kelimeleri gös- partma bir ceza olarak uygulandı ve bunun için
tergelere dönüştürmekte yalnız değildir, beden de özel bir aparat tasarlandı, Latin Amerika’da kolo-
bu sürece eşlik eder, ama burada sınıfsal bir me- niciler keza, engizisyondan öğrendiklerini bura-
sele vardır; her iki sınıf için de, müstehcen keli- da devam ettirdiler; örneğin bütün Latin Ameri-
meler ve bedenin müstehcen yerleri dilin inşasın- ka sosyal(ist) hareketlerine esin veren isimlerden
da hayatidir, ama alt sınıfların anlam dünyasın- birisi olan Tupac Amaru, bedeni atlara parçalatıl-
da (brülesk, fars ve barok) bu organlar neredeyse madan önce dili kopartılmış olan, direnişçi kabi-
anatomik olarak tarif edilir, her cümle bir şekilde lelerden birinin şefiydi...
buralara dolayımlanır; ama müstehcen yerleri bil-
***
hassa dilde gizlemek, bunu diplomatik bir usta-
lıkla ima sanatına dönüştürmek, müstehcen ile is- Başladığımız yere dönersek, hayatı cehenne-
tiaresi arasında sofistike cümleler kurmak, üst sı- me çeviren şey, anlamsızlıktır demiştik. Kelime-
nıflar arasında elitizmin en önemli göstergelerin- nin iki manasıyla anlamsızlık: kelimelerin, kav-
dendir. ramlarla örtüşmemesi ve buna bağlı olarak, va-
Dilde, açık ya da örtük bir şekilde cinsel organ- roluşun anlamını yitirmesi. Büyük medeniyetle-
ların (ya da atanmış cinsel organların) böylesine rin dil, kültür, hafıza, mimari, estetik gibi anlam
merkezi bir konum elde etmiş olması, elbette ikti- inşa eden alanları birbirlerine teğellemeleri boşu-
10 dar ilişkileri ile ilgilidir. Bataille’a (1993) göre bu na değildir. Yarattıkları gürültü ile en fazla ken-
dileri paralize olmuş, anlam yitimine uğramış ka-
vimler, siyasetler, uluslar, cemaatler ise, kültür,
dil, hafıza ve anlam arasındaki mikro-kozmozu
görmezden gelir; böyle incelikleri durup düşün-
meyi zul addederler, dahası kolaya kaçıp, Fiboc-
ci sayı dizisini, Vitrivius’un altın oranlarını, Yu-
nan’ın simetrik hesaplarını, pitoresk bir güzelliği
ya da insan zekâsının ruhunu temsil eden espri-
li bir kurguyu, tekfir eder, içine tükürür, çizme-
leriyle çiğnerler...
Örneğin, Asım’ın nesli olduğunu söyleyenlerin
Et koparan.
Mehmet Akif’in herhangi bir dizesindeki derinliğe
nefes yetiremeyecekleri, Sinan’ın bir kubbesinde-
ki estetik incelik ve matematiksel zekânın maha- başarısızlaştıracak yeteneklerden yoksun kalmaya
devam ediyor. Dördüncü parti bağımsız başka ki-
retle bileşimini tahayyül bile edemeyecekleri or-
şiler ise, bazen işte bu eğitimi başarısız olarak ta-
tada. Bütün kibir kavimleri gibi, ülkemizin teda- mamlayan ve başarısızlaştırma konusunda başarı-
vüldeki siyaset erbabı için de, büyük olan anlam- sız olan kişiler gibi davranmakta.
lı, anlamlı olan büyük görünüyor. İngilizce: Antidisestablishmentarianism
Muktedirlik, yani hegemonik olmayan muk- Ortaçağ’dan bu yana kullanılan bu kelime Ka-
tedirlik ile büyüklük arasındaki bu ilişki fallik- tolik Kilisesi ile devlet yönetiminin ayrılmasına
tir; (oysa Yunan ve Roma heykellerinde, fallusun karşı oluşan fikir akımının adıdır.
(Gotthard, 2018) bizzat kendisi aklın üstünlüğü- İtalyanca: Precipitevolissimevolmente
nü vurgulamak için küçük oyulurdu) müezzin- Toplam 26 harften oluşan bu kelime, İtalyanca-
daki en uzun kelimedir. Kelime elinden geldiğin-
lerin tırmanamayacağı büyüklükte dünyanın en
ce hızlı hareket etmek anlamına gelir.
büyük minareleri, cemaatin dolduramayacağı bü- Fransızca: Anticonstitutionnellement
yüklükte dünyanın en büyük camileri, kimselerin Constitution kelimesi anayasa demektir. An-
geçemediği dünyanın en uzun köprüleri, dünya- ticonstitutionnellement ise anayasaya aykırı gö-
nın en uzun yolları ve başka, dünyanın en uzun rüş, beyan ve eylemleri tanımlamak için kullanı-
en büyük en yüksek en alçak bir şeyleri... İnsa- lan hukuki bir terimdir. Ceza gerektiren suçları
nın majörler tükendi minörlere yolculuk diyesi tanımlamak için bu ifade kullanılır.
geliyor ama devr-i AKP’de böyle bir şey mümkün İstanbul’a yağan kardan dolayı, daha dünyanın
değil. Öyle ki, hiçbir büyüklükten geri kalmayan en büyük havalimanının çatısının çökmesi, ap-
devlet/parti, dünyanın en büyük kelimesini imal ronlarının felç olması ve oraya ulaşan dünyanın
ederek, bir meselede daha büyüklenme fırsatını başka en büyük yollarının/arterlerinin tıkanması
kaçırmadı. Yeni Akit (2022) gazetesinin aktardı- ve yolcuların kartonlarda yatmış olmasına ilişkin,
ğına göre 75 harften oluşan kelime, kelimenin an- [dünya meteoroloji ve havacılık tarihinin en bü-
lamı ve kelimenin yarıştığı, İngilizce, İtalyanca, yük rezaletlerinden birisinin] hafriyatının altın-
Fransızca kelimeler ise şu şekilde: dayken büyüklenmek için bir başka gurur vesilesi
Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebilecekleri- ve üstelik en az havalimanı, yollar ve diğer fallik
mizdenmişsinizcesine. nesneler kadar büyük ve anlamsız; dahası devr-
Kelimenin anlamı ise kısaca şu şekilde özetle- i AKP zihniyetinin bir özeti gibi, bir grup insa-
nebilir. Bir grup (kelimede ‘biz’) başka bir grubun,
nın bir grup insanı başarısız kılmaya çalışma eği-
üçüncü parti kişilerin başarısız hale getirebilmeyi
başarmaları için uğraşıyor. Bu insanların, diğer in-
liminin açıklanmasına ilişkin ucubeliğin, yazılım-
sanları başarısız hale getirebilme becerisi ise hız- cı plazası Türkçesiyle açıklanmaya çalışılması...
la ediniliyor. İlk grup, bazen verdiği bu eğitimde Yan yana eklenmiş 75 harfin anlamsız bir cüm-
başarısız oluyor. Dolayısıyla da bazıları, ötekileri le olduğunu fark edemeyecek izansızlık (bkz. 11
Procrutes ayakkabısı.

Öküzü Kıskanan Kurbağa) ve Orwell’in GERBAK dır, Gaybi’yi yanına çağırır; Pir, göğsüne saplan-
“yeni söylem”inin kurallarına benzer bir şekilde mış oku ona gösterir ve oku saplandığı yerden çı-
anlamın bir semiyotik olarak inşa edilmesi değil, kartıp oğlana verir; oğlan okunu tanır ve yarala-
olumsuzlanmalar üzerinden iskontoya tâbi tutul- dığının aslında ceylan donunda gezen, Pir Abdal
ması... İşte cehennem diyebileceğimiz, dünyevi Musa olduğunu anlayıp ona bağlanır ve böylelik-
sürgün bu anlamsızlık, izansızlığı bir başarı ola- le Gaybi’nin, Kaygusuz Abdal olmaya doğru yol-
rak görmek ve göstermeye çalışmaktır. culuğu başlar.
Türk mitolojisi kurtlar tarafından kolonize
KUŞLARIN DİLİ edilmiş olsa da, kurucu mitler içinde, ceylanlar/
geyikler ve dağ keçileri oldukça önemli bir yer tu-
“Dereye aşağı gelir kurd izi...” – Pir Sultan Abdal
tar. Zira yalnızca insanlık değil, ağaçlar ve dağ-
“Yüzyıl önce avdık, şimdi yem olmuşuz.” – Arat lar da, özellikle geyiklerden türemiştir. Örneğin,
Dink, 2010 dünyanın direği (axis mundi) denilen kayın ağaç-
“Karda izler bırakıyorum / avcılar düşsün peşi- ları geyiklerin boynuzlarından filizlenmiştir, ulu
me...” – Ahmet Telli dağlar ise gene geyiklerin ya da yaban keçileri-
Hikâye şöyledir ki, Alanya beyinin, Gaybi isimli nin boynuzlarının üzerinde durmaktadır. Moğo-
bir oğlu vardır. Gaybi, bir gün, Beydağları’nda ava listan’dan Elmalı’ya kadar, bu hikâyeler bir sü-
çıktığında, okuyla bir ceylanı vurur, yaralı ceylanı rü dinle, inanışla karşılaşır, sofistike hale gelir ve
Beydağları’ndan sürerek, Elmalı’daki Abdal Musa Türkmenler Şamanizm’i senkretik bir şekilde Ale-
tekkesine kadar kovalar. Ceylan, buraya girer ve vilik formuna soktuklarında, kut ataları geyikleri
kaybolur. Gaybi, dergaha girer ve yaraladığı avın de, Anadolu inanışının merkeb-ül evliyası olarak
kendisine verilmesini ister, Gaybi’nin bu isteği ye- bu senkretizme dahil ederler (Boratav, 2016; Ço-
rine getirilmez ve bir süre sonra tekkenin talip- ruhlu, 2010).
leri ile Gaybi arasındaki çekişme kavgaya döner; Öte yandan, Anadolu Aleviliğinin uluları, iko-
12 o arada, Pir Abdal Musa postnişinde oturmakta- nografik olarak, bir postnişinde oturur haldey-
ken, bir kollarında aslan,1 bir kollarında da cey- göstergesidir? Ya da sezgileri olmayan bir kurt,
lan/geyik ile birlikte temsil edilirler, ama gezmek neye yarar, kimlerin oyuncağı olmuştur?
gerektiğinde, özdeşleşebildikleri aslan formunda
değil, geyik/ceylan formunda gezerler. ***
Gönderme son derece açıktır, hikâye bize av- Şark İslâm aleminin büyük tasavvufçusu, Fe-
cı ile özdeşleşmektense av/kurban ile özdeşleşme- ridüddin-i Attar’ın (2014) dilimize, Kuşların Di-
nin daha mayalayıcı olduğunu anlatmaktadır, ki li olarak çevrilen şaheseri, Mantık-ut Tayr, Kaf
Ömer Lütfü Barkan (2021), Anadolu’yu kolonize Dağı’nın ardındaki hikmeti merak eden kuşların,
eden gücün, Alplerin kılıcı değil, bu dervişlerin Hüthüt kuşu aracılığıyla, efsanevi Simurg kuşuna
nefesi olduğunu söylerken çok da haksız değildir. hakikate kendilerini ulaştırması için başvurmaları
ile başlar ve tasavvuf sembolizmi içinde, çoğunlu-
***
ğu kuşlardan oluşan, hayvan mahlukatına belirli
Bir süredir avcılar ve kuşlar çarpışıyor. Bir süre- karakteristik özellikler yüklenerek, belirli temsil
dir derken aslında uzunca bir süredir. biçimleri oluşturulur. Fakat daha genel olarak ba-
Hrant son yazısında kendisini, “tedirgin bir gü- kıldığında, temsiliyetin ekseriyetle kuşlar ve vah-
vercin” olarak tanımlamış, kendisini güvercinler- şi hayvanlar üzerinde somutlanması, dilin/anlam-
le özdeşleştirmiş; Türkiye insanının ferasetinin ların, kelimelerin havailiğine yapılan bir gönder-
kuşlara kıymayacak kadar büyük olduğuna inan- medir ki, ehil olmayan kişilerin, tasavvuf, mana,
dığını söylemiş ve öldürülmüştü. hakikat gibi “derin” meseleler ile uğraşmaması,
Sezen Aksu, tüylerine ve diline uzanan şiddete uğraşanların başına gelen küçük düşürücü hikâ-
bir süre sustuktan sonra, muarızlarını avcı olarak yeler, tasavvufun belki de hem en büyük mesajı
niteledi, dolayısıyla muarızlarını, ruhunun güver- hem de ele almayı en sevdiği konulardan birisidir
cin tedirginliğini açık seçik beyan eden, Ogün Sa- (bkz. Ebabil ve Kureyşliler).
mast, Yasin Hayal ve onun arkasındaki derin/sığ Fakat burada bir mesele var, dil, Attar’ın işaret
bütün güçlerle özdeşleştirmiş oldu; kendisi de bir ettiği gibi havaidir/hercaidir, engizisyoncuların
kuş olarak Hrant Dink’in yanında saf tutmuş ol- gördüğü gibi hakikatin inşacısı olarak düşman-
du, hatta şiiriyle onunla özdeşleşti, ama bir fark- dır, Lacan’ın dediği biçimiyle falliktir ve Saussure-
la, Hrant tedirgin de olsa umutluydu, Sezen Ak- Bahtin hattının işaret ettiği biçimiyle kaygandır...
su ise, yenilemeyecek, dokunulamayacak, kırıla- Tüm bu özellikleriyle, dil yalnızca muarızının de-
mayacak kadar üzgün ve umutsuz... avcılara ya- ğil, bizzat sahibinin de düşmanıdır. Ki bu yüzden,
pamayacağınız hiçbir şey olmadığını görüyorum eski Türkçede dil/til, hem organ hem de düşman
diyerek meydan okudu ama bir av olarak, avcıya anlamında kullanılır; bu yüzden Moğolistan’dan,
söylenebilecek en ağır sözü, “sezemezsiniz” söy- Hindistan’dan, İran’dan, Anadolu’ya kadar, bütün
lemekten de geri durmadı. inanç biçimleri aslında tek bir şeyi öğütler: kendi-
Hrant Dink’in, ayakkabısının tabanındaki de-
ni bil, haddini bil, Hacı Bektaş’ta bu düşünce eli-
liklerden sızan ışık kadar aydınlanan bu ülkede,
ne, beline, diline, Yunus Emre’de söz ola götüre
Hrant Dink, bu halkın kalbinde, pek çok şey gibi,
başı/söz ola bitire savaşı şeklinde kristalize olur.
saflığın, cesaretin ve adanmışlığın göstergesi ha-
Aksi, Attar, Mevlâna, Yunus gibi büyük tasav-
line geldi.
vufçuların sıklıkla hikâye ettikleri şekliyle kü-
Peki ya sezemeyen bir avcı neye yarar, neyin
çük düşürücü bir ahmaklıktır, bu ahmaklık, bu
1 Özellikle Hacı Bektaş’ın ikonografisi böyledir. Sağ tarafta as- anlamsızlık, hayatı cehenneme, dünyayı sürgüne
lan, sol tarafta ceylan. Ceylan, her durumda, Hacı Bektaş’ın
koynundadır, aslan ise bazı temsillerde sağ koynunda, bazı
çevirse de, kendisini yem yapmaya hazır bir av,
temsillerde de sağ yanındadır. Aslanın, Hacı Bektaş’ın sağın- sezemeyen bir kurttan her zaman daha güçlüdür,
da olduğu temsillerde, Hacı Bektaş aslanın başına hafifçe do- ki Anadolu senkretizminin anlatmaya doyamadı-
kunmaktadır, bu haliyle Hacı Bektaş hem aslanı terbiye et-
ğı bir başka büyük başlık da [yer ile bir olmayan,
mekte, hem de onunla arasına belirli bir mesafe koymakta gi-
bidir. yer ile yeksan olur] budur. 13
KAYNAKÇA
Atay, Oğuz. (1997) Tutunamayanlar. İstanbul: İletişim Yayınları. Fanon, Frantz. (2009) Siyah Deri Beyaz Maske. İstanbul: Versus
Attar, Feridüddin. (2014) Kuşların Dili (Mantık Al-Tayr). İstan- Yayınları.
bul: Irmak Yayınları. Foucault, Michel. (2019) Bilginin Arkeolojisi. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
Auster, Paul. (2016) “Camkent” Newyork Üçlemesi. İstanbul:
Can Yayınları. Gotthardt, Alexxa. (2018) “Why Ancient Greek Sculptures Ha-
ve Small Penises” https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-
Bahtin, M. Mihail. (2019) Rabelais ve Dünyası. İstanbul: Ayrın-
ancient-greek-sculptures-small-penises
tı Yayınları.
Kafka, Franz. (2018) “Kent Arması”. Akbaba. İstanbul: Kırmızı
Barkan, Ömer L. (2021) İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Der-
Kedi Yayınevi.
vişleri: Nüfus ve İskân Meselelerine Dair Toplu Çalışma. İstan-
bul: Ötüken Neşriyat. Levi-Strauss, Claude. (1996). Yaban Düşünce. İstanbul: Yapı Kre-
di Yayınları.
Barthes, Roland. (1979) Göstergebilim İlkeleri. Ankara: Kültür Ba-
Orwell, George. (2021) Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. İstanbul: İle-
kanlığı Yayınları.
tişim Yayınları.
Bataille, George. (1993) Erotizm. Ankara: Onur Yayınları.
Somay, Bülent. (2007) Bir Şeyler Eksik: Aşk Cinsellik ve Hayat
Boratav, Pertev. N. (2016) Türk Mitolojisi: Oğuzların-Anadolu, Hakkında Bilmek İstemediğimiz Şeyler. İstanbul: Metis Yayın-
Azerbaycan ve Türkmenistan Türklerinin Mitolojisi. İstanbul: ları.
Bilgesu Yayınları. Yeni Akit. (2022) “Dünyanın En Uzun Kelimesi Türkçeden Çık-
Çoruhlu, Yaşar. (2010) Türk Mitolojisinin Ana Hatları. İstanbul: tı” https://www.yeniakit.com.tr/haber/dunyanin-en-uzun-ke-
Kabalcı Yayınları. limesi-turkceden-cikti-iste-o-kelime-1620175.html

MHP için 1991-2003 dönemi, özel bir


dönemdi. ‘Marjinallikten”, “merkez partisi”
konumuna terfi etti... Tarihinin en büyük
oy oranına erişerek hükümet ortağı oldu...
Sonra 2002 sonunda yeniden parlamento
dışı kalarak ağır bir krize girdi...
Bu dönem aynı zamanda, hareketin kurucu
ve simge-lideri Alparslan Türkeş’in
ölümünün ve Türkeş-sonrası bir MHP’nin
oluşumunun gerçekleştiği bir dönemdi.

KEMAL CAN - TANIL BORA


DEVLET VE KUZGUN
1990’LARDAN 2000’LERE MHP
Araştırma-İnceleme Dizisi, 559 sayfa

14 www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimbirikim twitter.com/iletisimyayin

You might also like