You are on page 1of 6
rmiltekabiliyete dayal anlam dgretisi, Aynica bbkz,, ANLAM TURLERI, Dil. FELSEFESL W. Alston, Philosophy of Language, New Jersey, 1968; A. Denke, Anlam ve Nedensellik, Istanbul, 1996; A Denkel, Anam Kékenler, istanbul, 1984, ANLAMA ling. understanding; Fr.enfendement; ‘Alm. versthen}. Bagkaca daha temel sireclere indirgenmek suretiyle agiklanamayan, ken- dine dzgu bir tres, yontem ya da kavrayis. ‘Anlama yetisinin, herhangi bir kavrayis turin gésteren bildik faaliyetleriyle karigt- rilmamast gereken anlama terimini ilk kez ve fen dogru bigimde kullananlardan biti olan Dilthey onu “sendeki benimin yeniden kes olarak betimlemigtir. Buna gére, anlama en- telektiel sireslerle ilgili olan bir bilme tarzi ‘ya da formudur. O mimiklerde, sézcuklerde, edebiyat eserlerinde, tablolarda, hukuki ya- salarda vs. ifade edilen niyetleri, motifleri, duygulart ya da diisinceleriifade edildikleri veya diga vurulduklan sekliyle kavrama, on- Jann anlamuna miifuz etmedit. Dilthey gibi diger Yeni-Kantelar da anla- ‘manin, belli bir anlami yaratan ya da diga vu- ran failin Gznel bakig agisini deneyimleme, imgesel olarak yeniden tecribe veya inga et me diye tarumlamuslardir, Wittgenstein ise, sebeplerle nedenler arasinda bir ayinm y parken, anlamanin sebeplerle iligkili olup, bit eylemi takip ettigi kurallara veya uydugu normlara baglamaktan gestigini sdyler. Al- man hermeneutik gelenegi iginde yer alan fi- lozoflar ise, dzellikle Heidegger's izleyerek, anlamanin, sadece beser bilimlerin veya tin bilimlerinin yéntemi olmadigiw, onun y nizca belli biligsel ve teorik bagarilar acikla- yyacak disipliner bir teknik ya da stratejiden ‘baret bulunmadsiam;fakat tar tersine, insa- nl varolugun pratik tarzimi ya da boyutunu, bir duinya iginde cok cesiti imkanlant yansi- tan konumlanmusligin ifade ettigini ve dola- yssiyla yorumla esanlamh oldugunu soyler- ler. Ayrica bkz, ACIKLAMA, DILTHEY, GA- DAMER, HEIDEGGER, VERSTHEN. R. Audi, The Cumbridge Dictionary of Philo- sophy, Cambridge, 1995; H. J. Glock, A Wit: _genstein Dictionary, London, 1996;S. Hekman, Anlam Bulanikl aio Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutikigev. H. Arslan = B. Balkiz), Istanbul, 1999. ANLAMA YETISI Ing. understanding: Fe e- tenement; Alm, vers. Olaylarin mahiye- tin, olaylar arasndakiiligileri dogrudan ve aracisizsezgi ya da yaganm deneyim yoluy- labile; algilanangeye ait clmayan bir tasa- rim ve kavram ign 382 konusu olan ial fa- aliyet. Birgok filozofta gegen bir bilme melekesi clarak anlama yets, duiginme ve biling ala rina giren bir ey, bir digince (alive gos termeden, duginme aban sarfetmeden, dogrudan vearacsi olarak kavramaytifade der, adim acim ilerleyen diskiraf aki yi Titme yetisinden fark olarak, akltgeyler sezgisel olarak Kavrama fakiesini tarumlar ‘Anlama yets, Klis ve skoastik elefe- de, esyay,varolan agi ve sei olarak alg lama, idrak etme yetisine kargik getir. Buna kargn, anlama yetisi Immanuel Kant ve Art hur Schopenhauer’da, zed anlamnda Kull rulr,yani amaci bilgi edinmek olan islevir buttnind ifade ede. Oysa bilincin gikmaz bir sokak oldujunu Gre siven Nietzsche'de anlamayets igguididen stun br yet degil dir. Ona gore, anlama yetisi bit yapim ya da konstraksiyon olup, bagkaca idea tarziarii pit ard aewye yer H. Caygill, A. Kant Dictionary, Oxtord 1985; L Kant, Ar Usim Elelirsigev. A. Yar- di, ttanbul, 1983 ANLAM BULANIKLIGI tIng. mnbiguty: Fr ambiguite) Dilsl birimlerin ski ya da dat fazla anlama kon olabilmeleri durum; bie anlatimn iginde bulundugu baglamda bir- den fzia yorum almasisonucu olugan anlam belisiligh ‘Anlam bulankhjimn en én nedente rinden birs,birden gok anlama gelebilecek sizaciklerin veya sdcliksel brimierin Kalla rlmasidr. Buna sézlksel veya anlamsal an Iam batantkia adi veriimekte lup,onun be ria nedenlerinden bits, gokanlamh s6zcik lerin kollanimasidr. Anlam bulamkhgina sebep olan basha bir etken olarak da egar lamb olgusu vertebii, 112 | Anlamlandinma Edimi ‘Anlam bularukligi kimi zaman da, kulla rulan sézcikk ya da dilsel birimin birden fazla anlam tagimasindan defi, cimlenin gramati- kal yapisindan kaynaklanur. Yapisal veya sentaktik anlam bulamikhgt adi verilen bu ka- tegoride ise, anlamsal olarak birkag farkli ge kilde yorumlanabilecek olan, bu kez sizcik yerine, camle yapisidir. Anlam bularukhy hun Uginci tird ise, baglamda gegen refe- ranslarin birden fazlastyla atfta bulunan ilig- kkiler kurulmasinin sonuey olan anlam bula- rukligidi. ‘Anlam bularukhg, anlam bakimindan agik olmama durumlarint ifade eden mug Iaklik/belirsizik ve karanlk olma haliyle ya- Jandan iligkilidir. Bunlar farkl geyler olup, birbirleriyle kanigurimamalart gerekir. Zira anlam bularukligs aynu dilsel bitimin séaluk sel, yapisal veya gonderimsel olarak birden fazla anlam kargilamast iken, muglaklik ya da belirsilik aktarilmak istenen anlamin agik olmamasi durumudur. Buna gore, szcikle- rin bildik, lafai anlamlan iginde “hayat derin bir kuyuya benzer” ciimlesi, terimler birden. gok anlamila Kullanulmamis olsa ve anlam bu- lanukhgina yol agmayan bir yapr sergilese de, anlam bakumundan agik degil Karanliktir. Ay- zu gekilde, muglak ya da belirsiz ifadelerin de anlam bakimundan bularuk olmalan gerek- mez. Séz gelimi “Ne kadar biyuk bir bira bardagu” ifadesi, "buyUk” terimi buylgin ne kadar biyuk oldugu yéninde éagil bir belitleme olmadan kullanildigt igi, dakik ve belirli bir fade olmayip, belirsiz bir ifadedir. En tipik drekleriyle biyik, kik, agir gibi derecelendirilebilir sfatlarn kullanildigs Daglamlarda karglastigumiz belisizlik, yine sok karakteristk bir bisimde gri alanlara di en, sumur cizgilerinin tzerinde veya hemen yami basinda bulunan durumlan igerir. Buna gore bir sir ciagisi durumu, muglak ifade ‘veya belirsiz bir deyimin verili bir unsura ke- sin olarak ne uygulanabilmesi ne de uygula- namamast durumudur. Buna zaman zaman cepistemik belisialik adi da verilmekte olup, © ek maldmatlar yoluyla bertaraf edilebilie. Baska bir deyisle, belirsizlik neredeyse bitin cimlelerde bulunan bir dzellik olmak durumundadir. Zira her cimleyi egitidisel birimler ekleyerek anlamsal yénden daha ke sin hale getirmek miimkiindii. Ite bu belir- sialikle anlam bularukliji arasindaki en ‘nemli farklihgs meydana getirir. Belirsili- in yeni dilsel birimler eklemek veya ek bil- giler tein etmek suretiyle ortadan kaldinia- Dildigi yerde, anlam bulanukhgi dogal dille- rin yapisal bir dzellii olarak ortaya cikar. O ciimle ya da sdylem yapssindaki bir bozukluk ya da konusanlann dikkatsizliginden veya bbapkaca dildis1 durumlardan kaynaklanan bir olgu dejildir. Aynca bkz, ANLAM, Dit FELSEFESI. K, Bach, “Ambiguity”, Routledge Encyclo- pedia of Philosophy (ed. by E-Craig), Routled- Be, 1988; A. P. Iannone, Dictionary of World Philosoply, London, 200; S. issever, “Anlarm Dulanikligi’, Felsefe Ansiklopedisi (ed. A. Ce- vized), Cit 1, Istanbul, 2003, ANLAMLANDIRMA EDIMI (Ing. rheti at Fr act rhétigue; Alm, rhetischer ak). Uni i flozofs J. Austin‘in kuraminds gegen ve diese edimlerinin brat grubu ign kullan tan terim, Konugann,sbaleriyie dogal bir di lin soz dizimi Kurallarna uygun olarak bit Seyi veya olguyu kastetmesi, ona gnderme Yyapmas, reeranstabulunmas: durum. Buna gore, bie s62i, bir dillendirimi a2 sok beri bir alam iginde ve belr bir seye ya da olguya génderme yaparak kullanmak, anlamlanditma ediminde bulunmakti. Or nefin, bir arkadagima bell bir egyasnin be lr bie yeede bulundogun ietmek gin “pa ra gantan masanindstnde” dedigim zaman sersekletrdigim gey bir anlamlandirma ed: midi. Aynca bkz, AUSTIN, DIL. FELSEFESL ‘A. Altinérs, Ania, Dafruaa ve Edinsel lt, Istanbul, 200; J Searle, $02 Edimleigev. RL Aysever), Ankara, 2000. ANLAM TORLERIttng. types of meming; Fr genes du sens). Dilde gegen terimlrinifade tig fark anarlara figkin suuflamansnor- taya koydugu anlar. Buna gore, bir cimle ya da dnerme, bit sey ida ediyorsa ve bundan dolayt dogra yada yan olabilyorsa,o cimle ya da ner- ‘me biligsel bir enoa sabipti. Big ya da ma omat veren, verdigi bilginin dogru oldugu iddiasinda bulunan ve olgulan: betimleyen ccimlelerin aktardijy anlamdan olugan bu an- lam tr, olgularla ilgili bir iddiada ya da bir betimlemede bulunan énermelerle aktanilan anlamdit. Bir ciimle ya dadnerme, bu sekilde biligsel bir anlama sahipse, sz konusu énermenin dogruluk degeri genel olarak hem 1 0 cimle- de yer alan terimlerin anlamuna ve hem de 2 imce tarafindan atifta bulunulan olgulara baglidie. Bir cimlenin dogruluk degeri hem Ye ve hem de 2'ye baghysa, o cumle ya da nermenin olgusal bir anlama sahip oldugu soylenir ve ona olgusal ya da sentetik onerme adi verili. Buna kargin, énermenin dogruluk ddegeri yalmizca Ye, yani Snerme ya da cimle- de yer alan terimlerin anlamina baglysa, fonun yalnizca mantuksal ya da formel bir ar lam vardir. Bu durumda, énermeye, dogruy- sa eer, manbiksal olarak dogru olan énerme ya da analitikénerme adh verilr. Yanligsa da, fona mantiksal bakimdan yanlig olan ya da end kendsiyl celigik olan dnerme adh veri. (te yandan, bir fade ya da cimle, onu di- le getiren konugmacinin haline ya da duru- ‘muna iliskin olarak bir geyler fade ediyorsa, oifade ya da climle bildirci ya da ifade edici bir anlama sahiptir; bu tir bir anlam, resim- sel, duygusal ve irda bilegenler igerebilie. Bir ifade ya da ciimle, ifade edici anlamina ek olarak, bilissel bir anlam taptyabildigi gibi, ta simayabilir de. Bir ifade ya da cimle, yalruz- ‘a fade edici bir anlama sahip olmakla birlik- te, biligsel anlam: olan bir cimle olarak da gorilirse, énerme bu takdirde, gercek-defil sbzde bir anlami olan cimle olarak degerlen- dlirilir. Yine, bir ifadenin ya da sézcigiin gnder- me yaptigt geylerin toplamina, 0 sozcigin endileriigin kullaruldig: geylerin meydana ‘getirdigi sirfa, 0 sé2cigtin kaplamsal anlam, adi verili. Buna kargin, genel ya da stuf siz- ciklerinin igaet etii seylere ortak olan dzel- liklerin, niteliklerin toplamina, bir kavramin igerdigi zellikler bitiinine, 0 sdzciigin ya dda kavramin iglemselanlam denir. te yandan, sézctiklerin tarumlarinin, ta- rumsal anlamlarini kavramanin sonucu olan Alans | 113 anlama,sézhk anlar adh verilr. Buna karsin, bir sézcigtin kendilerine uygulanabildigi seylerin toplam betimleyici anlamy olustu- rur. Ve nihayet, seylerin, sizciklerin, igaret- lerin, jestlerin aktardigs, ifade ettigi ya da ‘uyandirdigt duygulara, tavirlara, bir gey kar- sisindaki duygusal tavir ve tepkiler butind- ne de duygusal anlam adh verilir. Aynca bkz, ‘ANLAM, DIL FELSEFESi A Altinérs, Anlam, Dogrulama ve Edimsel- li, istanbul, 2000; A. Denkel, Anam ve Neden- sell, Istanbul, 1996, ANLATI (ing. narrative; Fr. récitl.1 Genel ola- rak veya en yalinbicimde, bir durumu ya da birtakim olaylari aktaran dykii. 2 Daha 8zel olarak da, postmodernizmde her tirli sy- ler, kiresel diinya gbrigt igin kullarulan te- Buna gére, anlati genel anlamyla, bilim- sel bir yéntem kullanulmadan, zaman iginde _gercekiegmis ya da gerceklesebilecek bir veya birden fazla olayin aktarldig: bir éykidur. Olaylann anlamiyla ugragmanin, bir aksiyo- run déniigtirtict etkilerini anlamanin ve in- sani olaylarda zamanun rolinii kavramanin belli bir yolunu dile getirir. Anlat, bilimsel bir kaygr tagimadan aktarlan ykii olup, ka- ritlanmaya, hakllandinlmaya ve hethangi bir ginderim tarafindan onaylanmaya ihti- yas duymaz, Genellikle edebi bir form olarak 8ykii ve- ya hikaye diye kargimiza gikan anlab, Lyo- tard'mn céztimlemesiyle giintimiizde yeni bir anlam kazanmsti. Bilgiyi anlaisal ve anlati- sal olamayan bilgi (bilimsel bilgi) diye ikiye ayiran Lyotard’a gre, modern toplumlarda merkeze oturan ve dogrulugu tartismaya acilmayan bilgi tra, bilimsel bilgidir. Bilgi, modem dénemde bu yiizden bilimsel bilgi den ibaret gérdlir. Oysa bilimsel bilgi, bilgi- ‘in batnligind temsil etmez. Buna kargin, bilimsel bilginin karstsinda yer alan bilgi, an- latisal bilgidir. Anlatsal bilgi, popiiler 6yki- ler, s8ylenler, séylenceler, masallar benzeri anlats tirlerinden olugur. ‘Anlatisal bili ile bilimsel bilginin bir ga tusma igerisinde oldugunu ileri siiren Lyo- tard’a gore, an’anevi bir jargona dayanan an- M14] Ankikgihk latsal bilgi, bilimsel bilginin algtleriigeri- sinde degerlendirlmesi gerekeniglerigini yi- tirmigtr.Blimsel bilgi ve anlatisalbilginin iki ayr toplumsal geklitemsil etigini dne si- ren Lyotard, anlatisalbilginin geleneksel top- Jumu,bilimeel blginin ise modern tophuma temsi ettigini savunur. ‘Anlatinin edebi bir tir olmaktan ikap toplumsal analizigin anahtar gorevi gérmesi- ni saglayan, anlatilarin aktardigsbilgiyi mer- exe tagyip toplumsalin analizinde bilgi ve bilgi tirlerinden hareket eden Lyotard, anla- tlan buytk ve Kiigik anlatiar diye ikiye ayirmust. Biyik anlatlar modern zamanla- rin anlatlanidr, bunlar her geyi agikladiklar- 1 dile getirip en dogru soylemin kendi sy. Jemleri oldugunu savunan Marksizm, Kapi- talizm, Hirstiyanhk benzerianlablardi. Ki- gtk anlatlar ise yerel anlatilar olup, evrensel dogrulara sahip olduklanns savunmayan an- laular olarak ortaya ckarlar. Lyotard, mo- dern ve postmodern kargthgini s6z konust anlat trleri arasindaki karpthkla baglati nitekim, ona gore, modernite biyik anlatlar ‘2B, postmodernte ise kigtk anlatilar dine- midic Lyotard’a gore, s62 konusu buyik anlat- lara ilgili en buyuk guishik, onlarin en azin- dan aimnen otoriteryan olmalandie. Biyik anlatlarda bireyler bask: altina air ve ken- dilerinin biyak anlatirn kontroliné elinde tutanlarin amaglarina kurban edilmig oldul- Jari gorirler. Buna gore, Sovyet modelinde Marksizm baton bireylerden Korninist Par- tinin gizgisinde olmalanins istemigi, zira Parti bitin hakikatleri tekelinde bulundu- rut. Lyotard sz konusu biyik anlatinin na- sil bireysel insiyatifi Oldirerek, mubalefeti acimasizea bastinp yaratichyéldtiren total ter bir toplum modeline goturdigiine igaret ctmigtir. Bu tirden biysk anlablara kargt koymanin en iyi yolu, 62gul sosyal hasta ve carpikiklarla miicadele etmeye galigan gruplann birlegmeleri, gikarlarin Koalisyans veya taktik gruplagmala olarak kigik anla- tilardie. Ayrica ble, BUYUK ANLATL, LYO- TARD. M. Kuigtik(der. ve gev), Moderite Versus ostmodernite, Ankara, 2000; J. F. Lyotard, Postmodern Durum (gev. A. Gigdem), Ankara, 1994; T. Saygin, “Anlati Felsefe Ansiklopei- sited. A. Cevized, 1, cilt, Istanbul, 2003, ss. 8236. ANLIKGILIK. Bkz., ENTELEKTUALIZM, ANMA fing. mention; Fr. mention). Bir dilsel ifadenin, sé2 konusu dilsel ifade hakkinda konugmak amaciyla, tirnak iginde ortaya gr kag ya da verilig ‘Ania, dilsel bir ifadenin, soz konusu dil- selifade kendisi hakkanda defi, ifadenin iga- ret ettifi dldigs nesne hakkinda konugmak amaciyla gindeme geldigi durumda kullan- simasinin kargisinda yer al. Buna gore, 1 ‘masa dort ayakldir’ ciimlesinde masa #02. ‘cau dildigr bir nesne olan masa‘dan sbz et- ‘mek igin kullanuhr, buna kargin 2 “masa” dort harflidir’, cimlesinde, ‘masa’ dilsel bir nesne olan “masa” sozciiginiin kendisinden, 62 etmek igin kullaru. fgte bu kine; ctimle- de 52 konusu olan gey, anmadhr. T. Grinberg - A. Onart, Mantik Terinleri Sozliigi, Ankara, 1989; L. M. Morfaux, Vocr- bulaire de 1a Philosophie et des Sciences hum. ines, Paris, 1985, ANNALES. 1929 yihnda Lucian Febure ve March Bloch tarafindan kurulm olan inl tari dergish Oagiin adi Annies a'isore Economique clmakla bile, sonradan 1946 yihinda Anno les: Histoire, Economies, Ciolisations diye de Zistrilen derginin yaz:kadrosu iginde, basta Lucian Febvre, March Bloch, Fernaud Bra- udel, Georges Duby, Jacques le Goff ve Em- manuel LeRoy Lauride olmak izere, pek ok anid Fransztaihgsi bulunur. ‘Annales, tarih yazichgima olabilecek en dar anlamiyla tanimlanan polit bi taihe ait olgularin gelisigizel toplamina indirge yen, tail mesleinin baghen iginin olay anlaticigtoldugunu sayunan poet eiime bir tepk olarak kurulmug ve her zaman va andvistiktarih anlayigindan, olay tari ya di olgusaltarihanlayigindan uzun vadel pasal efiimleritespt etmeyi amaslayan bir anlayiglehine vazgecme tavnyla karakterize olmustur. Baslangicta esas itibanyla iktisat tarihi Gzerine yogunlagan fakat daha sonta ‘zelikle Durkheim sosyolojisinin etkisiyle, zihniyetlertarihiyle bir toplumsal tarth anla yiginin savunuculugunu yapan derginin yak- lagimi her zaman disiplinler arasi bir yakla- sim oldu. Dergi yazarlan veya dergi etrafin- dda bir araya gelen Annales Tarih Okulu tye- Teri, Lebeure'm tarihcilerin, aym zamanda beger etkinlikler kapsam: icine giren her ge- yin tarihini yazmaya muktedir cografyaaiar, ‘sosyologlar ve psikologlar olmalani gerektigi geklindekiisrarina uydular. Lebvre yeni tarihi, problem odaklt bir ta- ih olarak tanimlarken, bu yaklagimin ku: sursuz bir drnegini olusturan, Rabelais ca- anda modern ateizmin neredeyse digiint- Temez oldugunu gozler éniine sermeye a- ugtigron altinet yiayilda inangsizlk proble- miyle ilgili galigmasiyla da énculuk etmig- tir. $u halde, politik olaylardan olugan gele- neksel vakandvistik tarih anlayigt yerine problem odaklt analitik tarih anlayisin: ge- siren Annales dergisi yazarlan, ikinci ola- rak politika Uzerinde odaklagan bir tarihin yerine de insan faaliyetlerinin butiniine egilen bir tarih anlayiginin savunuculuguny yapmuslardir, Onlar Ggiined olarak da, ilk iki amaci hayata gecirebilmek icin, tarih ile cografya, psikoloji, sosyolofi, psikoloji, eko- nomi, dilbilim ve antropolojinin igbirligi ‘yapmasini isterler. Sosyal bilimlerin parca- Janmughgim ve dolayisiyla da anlam kaybi- nna ugratilms olmalarina giddetle karg. gi kan Annales tarihgileri, disipliner duvan Jap gecmeyi ve dar uzmanlagmayla savag- smayi esas ali. ‘Avmeles’de yazilart yayinlanan yazarlar arasindaki birtakim gris farkbhiklan bir An- nales Okulu'ndan sbz etmeyi zorlagtirsa da, bir Annales ruhu ya da tarzindan séz etmek uygun olur. Sézgelimi, Braudel‘in Akdeniz Uzerine olan muhtesem galigmasinin olugtur- dugu dmek, eserine aragtirma konusunu fizi- Ki ve cograff gevresine oturtan cograff-tarih- sel bir denemeyle baslamak suretiyle bu yak- lagim: hayata gesirmesi, Annales tarihgileri igin bir norm olmugtur. Aynica bkz,,. BLOCH, BRAUDEL, TARIH FELSEFESL ‘Anomi | 115 F. Braudel, Madd? Uygarhik(gev. M. A. Ki- lugbay),3. cit, Ankara, 1993; A. S. Weil, Dicti- onnairedes Auteurs et des Themes dela Philosop Die, Paris, 1991 ANNICERIS. Antik cain Sokratik okullarin- dan biri olan hazaihgayla inl Kizene Okulu- run Hellenistik donemde yasamig dnemii temaililrinden bri Gagdag Hegesias‘in agin paikolojik egoi2- mini veya haze kotimserigin bell bie d6- rigtime ugratmug olan Annicers, zaman 2a rman niteliksel bir hazahgin savunuculugunu ‘yapmugu. Nitekim, her ne kadar hayatin ger- ek amacinin haz oldugunu séylese de, pegi- ne digllecek dostluk benzeri bagkaca deger- ler de bulundugunu éne stirmekten geri dur smamugtir. Ayrica ble, KIRENELILER. Diogenes Laertios, Yuma Filazoflarm Ha- yntlan (Gev. C Sentura) Istanbul, 2002. ANOMALI fing. anomaly; Fr. anomalie; Alm. abuormitit|, Kuralszhk, algiims, mutat tip- ten ayrilan geyin karakteri; olagan bir du- rumdan, kuraldan sapma ali. Ilkeden, ku- rallagmig vealgilmis olandan, genellkten ay- rilma durum. S. Blackburn, The Oxford Dictionary of Phi- losophy, Oxford, 1996; G. Marshall(ed), The Concise Dictionary of Sociology, Oxford, 1994, ANOMi ing. anomy: Fr, anomie. (Yunanca ohumsuzluk bldren a nekiyle, yasa antami- ra gelen romos teriminin birlesiminden) Durkheim tarafindan, Marksst yabanclagma kavramina benzer bir bisimde kavramsallag- tunlan bir erim olarak birey ve toplum hay tundaki normsualuk, kutalsi2ik, bunalim du- rumu;toplumda ya dabireyde alg, norm ve degerlein gokmesi veya amas ve ideallerin kaybolmast sonucunda ortaya gikan denge- sia hl Buna gore, basta Durkheim olmak tzere bitin sosyologlar“anomiyi, bir grup ya da toplum dyelerinn nasil, nerede ve ne gekilde davranacaklann belileyen normlarn veya toplumaal kuralann gis, presi ve etkinlke lerinin zayiflamas; bu deger ve normlara lan baghligin gagsizleymest sonucubireyle 116 | Anormal Davranlar Psikolojisi tin bir tr bagibosluk, belirsilik ve karam- sarlik gine digmelerini ifade eden bir kav- ram olarak ele almiglardir. Anomi, bir top- lumdaki meveut amas ve degerlerle 0 top- lumdaki birtakam bireylerin sz konusu ama, deger ve kurallara uygun olarak ey- lemde bulunma ve yagama arzulan arasinda bariz bir farkblagma ya da ayrigmanin 2uhur etmesi sonucu sosyal iligkileri dizenleyen ural, norm ve degerlerin aginmasinin yol a5 ugh Karmaga ve kuralsizhk durumudur. ‘Anomiyi, dizeni ve toplumsal ahengi saglayan ahlak ve hukuk Kurallan ortadan kalkinca toplumun biitinind kucaklayan hrastalik, igbirligi ile rekabet, dayanigma ile ‘atigma arasinda bocalayan bireyin deer sis- teminin bozulmasi olarak tanumlayan Durk- heim, onu yapisal ve toplumsal anomi olarak ikiye balmigtir. Bunlardan yapisal anomi, toplumsal yapiy: meydana getiren kurum ve birimler arasinda tam ve gercek bir iglevsel baglantinun kurulamamast durumunu, buna Jargin toplumsal anomide, kiltir unsurlart- run kendi aralannda ve Kiltr ile toplumsal yyapt arasindaki uyumsuzluklan ifade eder. ‘Aymica bla, DURKHEIM, YABANCILASMA. B. Tolan, Cages Topliamun Bunalom Anomi ve Yabancilapina, Ankara 1981; G. Marshall, Sosyoloji Sésligu(gev. O. Akinhay - G. Sezer), ‘Ankara, 1999; T. Mautner, A Dictionary of Phi- losophy, London, 1994 ANORMAL DAVRANISLAR PSIKOLOJisi. Bkz., ANORMAL. ANORMAL [ing. abnormal; Fr. anormal; Alm. ‘abnormisch).1 Kabul edilmis olan normiardan ya da normal olandan sapma, ayrilma duru- ‘mu. 2 Daha ézel olarak da, istatistiksel ana- lizlerde niceliksel sapma ve bireylerin kabul giren normal davranig modellerinden ayn mast hall ‘Anormallik,ikinei anlamda, yani psikolo- jideki anlar iginde tam olarak belirlenmeye ‘abiuldii, normal olania anormal arasindaki sinin ortaya koymada énemli giighikler bu- lundugu gérilir. Son zamanlarda psikolojik anormalik ig gekilde tarumlanmigtic. ! Bun- lardan, istatistiksel taruma gare, o, belli dav- rang, yagant, dzeliklerin niifus igindeki g6 reli skliklarna iliskin bilgiye baghidi. IT Bu- na kargin, toplumsal tanum, psikolojik anor- ‘alligi, toplumsal yagamu dizenleyen kural- lan ihlal eden davraniglar geklinde tarumlar. II Tibbi tanum ise, anormaligi, kiside, gori- nilgteki davranuglarin gerisinde bulunan bir bozuklugun varligim géaler Sntine seren bit- takim belirtler arachigiyla ifade edip, tamsm- lar. Bu baglamda, psikolojinin anormal insan davranigini konu alan dal anormal davranislar psikolojisi olarak tanmlanur. Sé2 konusu psi oloji tir, anormal olant tanumlamada sz onusu olan giisliklerden dolay, psikopatol- jiveya sapma pskolojisi olarak da bilini. ©. A. Garin, Poikoloji Sozligi, Istanbul, 1996; A. S. Reber, The Penguin Dictionary of Psychology, London, 1985. ANSCHAUNG. Almancada, 1 wellanschaurg (diinya goriist, lebensanschaung (hayat gor i) Stneklerinde oldugu gibi, garg, bakig agist, noktai nazar anlamina gelen sézcik 2 Sergi, dolayimsiz idrak, dogrudan alg. Dog- rrudan ve aracisz olma ézelligine sahip bulu- nan gord, Kantin felsefesinde, zihne, zaman ve mekin formlari aracihgiyla, duyusal mat ‘zeme saglayan algi ya da sezgi tri. Ayrica biz, KANT, H. Caygill, A Kant Dictionary, Oxford, 1995, ANSELMUS, AZIZ. 1033-1109 yallan arasinda yasarng olan ve Tann‘ron varhgina iligkin ontolojik kanitiyla tanunan Hiristiyan filozof “inanmak icin, anlamaya galspryorum” defi, "anlamak igin inaruyorum” tavrinin baslat- ‘as olan ve inang-akiliigkisi s82 konusu ol- dugunda, all kargisinda inang ya da imana, bilgi kargisinda da otoriteye dncelik veren Huistiyan diginis. Ontolojik deliinden de kolayhkla gikart- lacagi izere, cagnin entelektializm digman- Iigina bayuk bir guicle kargi gikmig olan An- sselmus, ikinci olarak Hiristiyan imanna ilig- kkin rasyonel bir analizin gipheye ve dint kus Jkuculuga yol agmak bir yana, imana anlamak Dakimundan yerine getirlmesi gereken 20- runlu bir ddev oldugunu éne sirdigi icin

You might also like