You are on page 1of 5
yapmanin ayn oldugu bu ciimleler mutaba- seat ya da beyan kabilinden cimlelerdir. S82- lerin séylenmesi belirli bir edimin hazsrlan- masinda en Snemli etkendit. Sé2 ediminin baganh olmast igin, sdzlerin sdylendigi ko- sulla bir gekilde uygun olmalicir veya konu- gan kigiye gevresindeki diger insanlann da belirli sz edimleri ile kargiik vermesi gerek- ‘mektedir. Onun olusturdugu bu alternatifte- oriye gore s2 edimleri Snerme yapisinda ol- mayip, cimle yapisinda olduklan isin dogru yada yanlig olmayap, bagarih, bagarisi2 ya da ‘uygun, uygunsuz olabililer. ‘Austin yeni kurdugu di anlayss ile dilin bize doga tarafindan empoze edilmi bir sey olmaktan ziyade, insanlar olarak bizim olug- turdugumus bir gey oldugunun altin gizer , dit ile igili meselelerde dil ve dogarun ay- rlmasinin o kadar kolay olamayacagina vur- gu yapar. Ona gére, sézcikler anlam bula- sukligs,cift anlambk ve belirsiik igerieler veya sézciklerin giciinii géstermekte yeter- siz kabrla. Sosyal formlarin ve prosediirlerin gelisimi ve incelmesi, diger yandan, agiklik gerektirir ve agik kalma, rafine hale getirme ya da geffaflagtrma iglemi de en az kesif ve- ya betimleme kadar yaratci bir igtr. Burada Snemli olan husus, meveut ayinmlarin daha da acik hale getirilmesi kadar yeni ayirimla- rin agik bir gekilde ortaya konmasidir. Agik- bik, sézlerin giicinii daha belirgin hale getire- rek nasi anlagilacagar belirer, Metafizigi yeni bir dil teorisi anererek eli- mine etmeye galigan Austin‘n dil teorisi aym zamanda eylemlerin metafizik agiklamasin, sorgulayan ahlak anlayisim da gerir. Duygu- larimiz ve disiincelerimizle ilgili sdzlerimi- ain bizim igsel edimlerimizin dogru ya da yyanlig ifadeleri oldugunu diigtinmek bir kez daha betimleyici hataya dugmektir. Austin, bbunun bu gekilde ifade edilmesinin bizim y lanlarimizi ve igtenliksiligimizi gizlemege yol acacagim distindr. Dilde geffafhk ve ke- sinligin belirli s82 edimlerini sdylerken 0 cedimlerle ilgili duygu, diigince ve niyetleri tagimamizia dogrudan bir ilgisi vardir ‘Austin yalanlanim, istenliksiligimiz ve adaletsizligimiz ile kirletilmis dillerimiain in- sani bir bicime déndgtirllmesi gerektigini Avant-garde |173 iisindr. Bunu da dilde ictenlik, dirtistlik, adalet ve dogiiligiin énemini vurgulayarak yyapar. Austin‘in diger felsefe problemleri ile digi génigleri séz edimleri kurams ile yakan- dan ilgildir. Felsefe problemlerine gelenek- sel yaklagimi siz edimleri kuramina dayana- ak sorgulamaya caligmistir. Ayrica bkz, ANALITIK FELSEFE, DIL FELSEFESI, SOZEDIM- LER. J. Austin, S6z Edimleri Kuramu(gev. L. Ay sever), Ankara, 2000; . Passmore, A Hundred Years of Philosophy, Duckworth, 1957; A. Tu rank, “J. L. Austin”, Felsefe Ansiklopedisi(ed A. Ceviaci), alt 1, Istanbul, 2003, ss. 741-45; GJ. Warnock, JL. Austin, London, 1981 AUTARKEIA. Antik Yunan‘daki ablak sistem- lerinde, mutlulugun vazgesilmez én kogulu ve erdemliinsanin temel Szelligi olan, kisinin kendi kendisine yetmesi ya da ézerk olmast durumu. insani iyinin, hakik? mutlulugun ‘8stergesi olan, kendine yetme, kendi kaderi- ni ele alma, ‘Yunan diigtincesine gére, bir hayat seci- meye her bakimdan deger oldugu ve higbir ceksigi bulunmadigi zaman, kendi kendine yyeten bir hayat olmak durumundadir. Bu- ‘nunla bitlikte, bir hayati kendi kendine yeter Jalan geyin tam olarak ne oldugu farkli filo- zoflarda farkh gekillerde tarumlanmugr. Or- nein, Stoalilar auterkeia igin erdemin fazla- siyla yeterli oldugunu sdylemislerdit. Yine son dénem Yunan digiinirleri kendine ye- ten bir hayatin yalnizlik iginde gesen, miin- zevi bir hayat oldugunda israr ederlerken, Peripatetikler auterkeiarun ancak bit cemaat hayat iginde mimkiin oldugunu sdylemig- lerdir. H.G. Liddle-R. Scott, Greek Lexicon, Re- vised edition by H. S. Jones, Oxford, 1973; F. E. Peters, Grok Fesefsi Terimleri Séohigii(gev. HL. Halen, istanbul, 2008. AVANT-GARDE (ing. vanguardel. Lafzen bir ‘ordunun ani birligini tanumlayan, fakat yir- rminei yazyilin baslanndan itibaren, mecazi olarak sanat teorisi ve politika felsefesinde, segkinlerin politik veya kiltirel Snderligine igaret eden Fransizca terim. 174 | Avatara Onkabulleri arasinda, “ileri" bir azinlk tarafindan, sdzde igkin tarihsel sirece uygun. olarak, baslatilmak veya yénlendirilmek du- rumunda olan sirekli bir kiltirel ilerleme veya estetik ihtilalin sz konusu oldugu ka- bukiniin; kiltirel veya politik ilerlemeye beslenen sarsilmaz inanci; toplumun prole- ter kitleleriyle kiltirden nasibini almamis iigik burjuvalaninin bu ilerlemeden sagla- yacaklan gikarlarla ilgili olarak tam bilgisie~ lik veya mutlak kérlik iginde bulunduklan ve bu durumun da avant-garde'a onlata én- derlik etme hakki veya grevi verdigi onka- bulintin bulundugu avant-garde dugincesi, aellikle kiltirel modernizmin cok énemli bir yéniind ifade eder. Avant-garde kendisini geneliikle karanlik, anlasiImasi zor ve mutlak anlamda yeniliksi tekniklerle fade ederken, ppopiller kiltire ya da kitle kiltiriine siddet- Te arg: gikar. Politika felsefesinde ise, avant-garde nce ideolojiden, sonra da onu gergek ikarlarina kérlejtiren yanligbilingten muzdarip kitleye ‘nderlik etme iddiasiyla ortaya gikan ente- lektiel eliti tarumlar. Modernizmin ve dola- yrsiyla Marksizmin giderek daha cok sorgu- lanmaya baslamasiyla bitlikte, avant-gar- de'n geserliligi de elbette tamamen sipheli hile gelmistir. Ortega y Gasset, The Delumanization of Art ‘and Other Writings on Art and Culture, Lon- don, 1964; W. Outhwaite -T. Bottomore, The Blaclovll Dictionary of Twentieth Century Soci- al Thought, London, 1993, AVATARA. “Asags inmek” anlarmna gelen ve Hint felsefesinde bir Tann‘nin, dzellikle de Vignu'nun, sarsilan dharma’y: dizeltmek, in- sanlara kurtulug micadelelerinde yardim et- mek igi, incan ya da hayvan geklinde yeryii- zine inmesiniifade eden Sanskritge sézcik. Kendi mutlak varhk, yetkinlik ve degis- ‘mezlik dizeyinde varolmaya devam edebile- ccekken, Tannin agagidaki samsara dinyast- ra inmesi, onun litfunun, dini hukuku ger- seklestirme ve insanlara kurtulusa ermeleri isin yardim etme amacinin bir ifadesi olarak degerlendirilmistir. Avatara tam ve kusursuz bir cisimlesme olmayip, onun insanlarin ya- ranna oldugu bir gOrdndgtir. Aldi selin aynis mayan Tann ya da Vigan 10ay- 1 evatar’sindan 62 edi: Matsya (babi, seria (kaplumbaga), vara (yaban domi 24) rasa (yar aslan yan insan olan var- ie, vamana (ie, paragurama (bata rama), Bama kis, Buda Kalin (t bash insan) ©. Leamen, Key Concepts in Eastern Philo soph, London, 1989; A. 1. Vit, “Avatars, Fesefe Ansilopdisied. A. Cevize 1 cil Is tan, 2003, ss. 746447 AVENARIUS, RICHARD, 1843-1896 yillan ‘arasinda yasamig olan Alman filozofw, Kritik der Reinen Esfoloung (Saf Deneyimin Elestiri- sil adh eseriyle empirist kampa dahil olmus bir Yeni-Kantg olarak gérilebilecek olan fi- lozof, gorisletiyle sadece pragmatist James ‘ve mantikct pozitivistlerin empirizmini degil, Husser! fenomenolojsini de birgok bakim- dan ancelemistir. ‘Avenarius, felsefenin gorevinin saf dene- yime dayanan bir dogal dlinya anlayisi gelis- tirmek oldugunu éne siren empiriyo-kriti- sizmin, E. Mach‘a birlikte, kurucusu olarak tin kazanmigtir.Pozitivist bir bakis agisina sa- hip olan Avenarius'a gére, nce metafiziksel dualizmlere yol acan biligsel 6nyargilan te- rmisleme geregi bulunmaktadit. Onun gé- zinde metafizige bir sekilde bulagmus olan tutarsiz felsefeler, fiziki nesnelerle bagka 2- hinlerin varolusunu getektiren dogal bir re- alizmi benimser. Oysa Avenarius’un empiti- ‘yorkritisizmi metafizigi sadece yararsiz degil, fakat ayni zamanda zararli bir felsefe daly olarak girdr ve onun yerini, empirik olarak saf deneyimin veri ve bulgularinda temelle- ren doga bilimlerine birakmasinin zamanin geldigini savunur. Bilgi gériisiinde, gu halde agin bir poziti- vist anlayisla her tir metafizige kargi gikan vve deneyimin be ‘nemini vurgularken, metafizigin deneyim aan iddialarina,zihnin bos yaratlar: oldugu gerekgesiyle kargi gikan Avenarius, tpki Hu- sme gibi, tz ve nedenselligin ontolojik geser- Iiigini yadsir. Buna gore, 0 6zne-nesne diko- tomisiyle ig ve dig deneyim ayiriminin ger- ekligi yanhsladgim. ve carpittgim savun- sel ve genel tanimlarinin ‘mug ve bilgi olarak, yalnizca saf deneyimde verilmig olant kabul etmigti. Avenarius’a go- +e,geleneksel metafizigin yaptgy aysnmin iki uucunu olusturan ig deneyimle dig deneyim, psikolojik olanla fiziksel olan ya da ézel du: yumlarla zihinden bagimsiz olarak varolan duinya arasinda higbit fark olmayip, gergekte yalruzca saf deneyim vardhr. Baska bir deyis- le, idealizmnle materyalizm arasindaki kargit- lagu bir gekilde agmayt deneyen ve bu tart maya son vermenin yoluny, gercekligi, ne tinsel ne de maddi diye nitelenebilecek feno- _menlere indirgeme igleminde bulan Avenari- us, saf deneyimin, yani yorumla karigmamus deneyimin é2sel dogasim gézler Oniine ser- rmeye caligip, onun form ve igeriginin betim= sel belirlenimi tizerinde yogunlagmustir. Ay- rica bie, EMPIRIYOKRITISIZM, POZITIViZM F. Austeda, "Richard Avenatius"(trans by A. E. Blumberg), The Encylopedia of Philo soply(ed. by P. Edwards), vol I, New York, 1967, AVIDYA. Budizmde, bitin yagamuin ve acila- rin tek nedeni olan, bagimiik ve tutsakliga, yani tutkulara, dirtilere ve doyumsuzluga yol acan ve kurtulusu engelleyen bilgisizlik durumu. Bilgelik yoksunlugu, bilgisizik anlamana gelen avidya gercekte mayanin esanlamlist olup, bagkaca geyler yaninda, esas aci ve tin- sel kurtulugile ilgili problemleri ele alan Hint felsefe okullaninun temel bir kavram: olarak geser. Bu baglamda act ve mutsuzlugun ne- deninin avidya, neyin gercek oldugunu bile- meme, gelip gecici gordniileri gerceklikle karigirma oldugu sdylenir. Avidya daha 6zel olarak da Abana brakmamn Szdesliginden yana bilgisizlii ifade eder. Aynca bkz., AT- MAN, BRAHMAN, HINT FELSEFESL ©. Leaman, Key Concepts in Eastern Philo- sophy, London, 1999; R. Reyna, Dictionary of Oriental Philosopity, New York, 1993. AVRUPAMERKEZCILIK (ing. Eurocentrism; Fr. Eurocentrism). Avrupa‘nin diinyanin mer- ezi oldugunu, onun kiltirtnin de tarum: geregi diger bitin kiltirlere karg dstinlik sergiledigini ne siren goriig ya da yaklagim. Aydinlanma | 175 Séz konusu etnosantrik yaklagimun drnek- Jeri Heget'in “Afrika’run dinyanin tarihsel bir parcast olmadigi” geklindeki degerlendir- mesiyle Marx’in “Hindistan‘n bir tari ol- madi ve ingiliz sémiirgeciliginin en biyik yararlarindan birinin onu Bat tarihiyle ilgili anlatiya dahil etmesi oldugu” yéniindeki yo- rumudur. Aynca bkz., AFRIKAMERKEZCL Lik, ETNOSANTRIZM. ‘A. P. Iannone, Dictionary of World Philo soply, London, 2001; D. Macey, The Penguit Dictionary of Critical Theory, London, 2001 AYALTI EVREN Ung, sublinary world; Fr. ‘monde sublinaire). Evreniikiye ayiran Aristo- teles'te,ayin altndaki varlik tabakasyaytisti cevrenin kargi kutbunu meydana gettip, sia siyla toprak, su, hava ve atesten meydana ge- Jen yeryiiad, Bu evrendeki varliklar, duyusal bir yapida olup, varlia gelir ve daha sonra yok olup giderler ‘Ayaltievrenin kargisinda yer alan ve eter adi verilen besinei dgeden meydana gelen varlik alanina ise, Aristoteles aytistii evren fadini verir. Séz konusu varhk alam, gines, ay, gezegenler ve yildizlar tiriinden goksel cisimlerden olugmaktadir. Yidizlar ve geze- genler, Aristoteles'e gre, yok edilemez olan, tannisel varliklardhr. Bundan olay, Aristote- les tipkt Platon gibi, onlarin yetkin bir hare- kot tarzs, yani dairesel hareket sergiledigini savunmustur. S62 konusu hareketi agikla mak iin, elli bes tane kirenin varolduguna ne siren Aristoteles’e gare, en dig kire, hig

You might also like