You are on page 1of 221

SOQULA .

RAMANLIL
ANADOLULU OQTOOOKS TU
QKLEQ
..


;o
:C

Nilüfer Erde l>

m
;o
l>
•(JJ
:::!
;o

l>
r
l>
;o
Sorularla Karamanlılar
Anadolulu Ortodoks Türkler

Nilüfer ERDEM
YAYIN NU: 1675
KÜLTÜR SERİSİ: 943

T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIGI


SERTİFİKA NUMARASI: 4 9 269

ISBN: 978-625-408-093 - 7

www.otuken.com.tr 1 otukenraotuken.com.tr

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A.Ş.®


İstiklal Cad. Ankara Han 65/3 • 34433 Beyoğlu-İstanbul
Tel: [0212) 25 103 50 • [0212) 293 88 71 - Faks [0212) 251OD12

Editör: Göktürk Ömer Çakır

Tashih: Gürkan Canpolat

Kapak Tasarımı: GNG Tanıtım

Dizgi-Tertip: GNG Tanıtım

Kapak Baskısı: Pelikan Basım

Baskı: LARUS YAYINEVİ ve TİCARET A.$


Baglar Mah. 62. Sok. Yıldızlar Plaza No:10/A
Bagcılar-Güneşli / İSTANBUL
Sertifika Numarası: 49657
ü1
Qj Kitabın bütün yayın hakları Ötüken Neşriyat A.Ş.°ye aittir
::ı
0- Yayınevinden yazılı izin alınmadan, kaynağın açıkça belirtildiği akademik
c:
' çalışmalar ve tanıtım faaliyetleri haricinde, kısmen veya tamamen alıntı
N
o yapılamaz; hiçbir matbu ve dijital ortamda kopya edilemez, çoğaltılamaz
N
ve yayımlanamaz.
Nilüfer Erdem: 1966 yılında Yunanistan'ın Gümülcine şehrinde doğ­
du. İlk ve orta öğrenimini Gümülcine'de, Batı Trakya Türk azınlığına
ait okullarda tamamladığından Yunanca ve bunun yanında İngilizce bil­
mektedir. 1 984 yılında girdiği İ stanbul Teknik Üniversitesi, Elektronik
ve Haberleşme Mühendisliği Bölümünden 1 988 yılında mezun oldu. İ s­
tanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde, Lozan
Antlaşması'ndan Günümüze Batı Trakya Türklerinin Eğitim ve Öğretim Birliği
Sorunu adlı teziyle 2003 yılında yüksek lisansını tamamladı. Aynı ens­
titüde 2009 yılında tamamladığı doktora tezinin konusu ise, Yunan Ta­
rihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekô.tı (1919-1923)'tür. Doktora tezi 201 0
yılında, aynı isimle kitap olarak da yayımlanmıştır. İkinci kitabının ismi
ise Mizah Penceresinden Yunanistan'da Halk, Savaş ve Siyaset (1919-1923)'tir.
2002-2003 öğretim yılında Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi okutmanı
olarak göreve başladığı İ stanbul Üniversitesinde, 20 15 yılında yardımcı
doçent unvanını aldı. Lozan Görüşmeleri Sırasında Patrikhane Meselesi Karşı­
sında Patrik Meletios'un Yunan Kaynaklarına Yansıyan Yaklaşımı, Yunan Kay­
naklarına Göre 1922 Y ılında Batı Anadolu'da Otonom Devlet Kurmaya Y önelik
Faaliyetler, 1913 Yılının Temmuz-Ekim Ayları Arasında Batı Trakya Türkleri İle
İlgili Gelişmelerin Yunan Basınındaki Yansımaları, Harisiyos Vamvakas'ın Os­
manlı Milletvekili Olarak Etkinliği ve Kurmay Subay Metaksas'ın Çanakkale
Harekô.tı ve Olası Türk-Yunan Savaşı ile İlgili İncelemeleri gibi çalışmalara da
sahip olan Nilüfer Erdem, halen İ stanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri
ve İnkılap Tarihi Enstitüsünde öğretim üyeliğini sürdürmektedir. 2019
yılında doÇem unvanı almıştır.
İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ ................................................................................................................................................ 15
Karamanlı ifadesi ile kimler tanımlanmaktadır? 17
Karamanlı ifadesi nereden gelmektedir? 18
Karamanlıların kökeni nedir? .................................................................................................... 2 1
Karamanlıların yaşamında Türk kültürüne ait izler var mıdır? .................................... 24
Karamanlılarda kadının yeri nedir? ........ .. . . . . .
........................ ... ...... ................... .... .................. 29
Karamanlıca basın organlarına göre kadınlarda olması gereken vasıflar
nelerdir? ............................................................................................................................................ 3 1
il. Meşrutiyet Dönemi'nde Karamanlıca basın organlarında kadının
konumuna ilişkin dile getirilen tezler nelerdir? . .. .
.. .......................... . .......... ..................... 35
Karamanlılarda rastlanan Türkçe isimler nelerdir? . .. .
............. ........... . ...... ........ .............. . 37
Karamanlılar için Anadolu'nun anlamı nedir? . .
....... ................................. ............... ........... . 39
Karamanlılar için Ortodoks Hıristiyanlığın anlamı nedir? . . .
.............. ... ... .. . . ................... 42
Karamanlıların din ile hayata bakışı nasıldır? .................................................................... 43
Karamanlılara göre din nerede öğrenilmelidir? . . . . .
............ ............ . . ........... .... ............. ..... . 45
Karamanlıların misyonerlik faaliyetlerine karşı tepkileri nelerdir? . . ....... .. .
........ ....... 47
Misyonerlik faaliyetleri Karamanlıları nasıl etkilemiştir? . . ..
............. .... .. ...................... . 52
Karamanlıca dini kitaplar hangi amaçlarla yayımlanmışlardır? .................................. 54
Karamanlıca dinsel metinlerde kullanılan terminoloji nedir?. .
..................... ......... ...... . 59
Rodokanakis Ruhban Okulu hangi sebeple tesis edilmiştir? . .
..... .......... ....................... 63
Rodokanakis Ruhban Okulunun kuruluş süreci nasıl gerçekleşmiştir? .. . . . .............. 65
Rodokanakis Ruhban Okulu nasıl bir okuldur? .
....................... ......................... ................. . 69
Zincidere'de başkaca hangi okullar tesis edilmiştir? .. .
................. .............................. .... . 73
Kapadokya Yetimhanesinin yetimlere meslek edindirme girişimleri nelerdir? ..... 76
Karamanlıların MTerakki" kavramına yükledikleri anlam nedir? .......... .... ................. .. . 77
Karamanlı aydınlara göre Anadolu'nun terakkisi, yani ilerlemesi için
yapılması gerekenler nelerdir? . . . . ..... .. .. . . ... . .......
. .. . . . .. . . ... .
....... . .
. . .................... .......... .............. . 80
Karamanlılar hangi amaçlarla cemiyetler teşkil etmişlerdir? . .
. ................... ................ 83
Karamanlılara Yunan dili, edebiyatı ve tarihinin öğretilmesi neden ve
kimler tarafından önemsenmiştir? . .
.............. ................................................... ........ .............. . 88
Yunan Devleti'nin sunduğu normlarda Karamanlılar için açılan
okullardaki sorunlar olarak nelerden yakınılmıştır? . .
.................. .. ............................... .. . 93
Karamanlıların eğitimi denilince akla gelen ilk isimlerden Filippos
Papa Grigoriyu Aristovulos kimdir ve hizmeti nedir? 97
Anatoli gazetesi Karamanlıların eğitiminin ıslahı için ne gibi
öneriler getirmiştir? .................................................................................................................... 100
Karamanlıların okullarının ihtiyaçlarının karşılanmasında mütevelli
heyetlerinin (eforia) rolü nedir? ............................................................................................. 103
Karamanlıca eserler hangi tarihler arasında neşredilmişlerdir? .............................. 105
Din dışı Karamanlıca basılı eserler hangi konular üzerinedir? 107
Karamanlıca neşriyat denildiğinde akla gelen ilk isim olan Evangelinos Misailidis
kimdir ve Anadolulu Ortodokslar nezdinde neden önemlidir? .................................... 1 1O
Evangelinos Misailidis'in Temaşa-yi Dünya ve Cefak8r-ü Cefakeş romanının
Osmanlı edebiyatındaki yeri nedir? ....................................................................................... 1 17
Evangelinos Misailidis'in Temaşa-yi Dünya ve Cefak8r-ü Cefakeş
romanı orijinal midir? ................................................................................................................. 1 19
Evangelinos Misailidis'in Temaşa-yi Dünya ve Cefak8r-ü Cefakeş romanının
değeri nedir? .................................................................................................................................. 12 1
Karamanlıca eserlerin dili nasıldır? ...................................................................................... 122
Karamanlıların kadirbilirliği, yahut Karamanlıca eserlerde ve basın organlarında
Damat İbrahim Paşa'ya yer verilmesinin sebebi nedir? ................................................ 124
Karamanlıca eserlerde Papa Georgios hangi sebeplerle anılmaktadır? ................. 127
Karamanlıca yayınlarda rastlanan beli başlı atasözleri nelerdir? 129
Karamanlıca süreli yayınlar var mıdır? 133
Karamanlıca süreli yayınlar içinde Anatoli'nin yeri ve önemi nedir? ....................... 136
Anatoli nelerden bahsetmektedir? ........................................................................................ 138
Anatoli kime veya neye hizmet ediyordu? 140
Anatoli ve Terakki'de il. Abdülhamit nasıl zikredilmiştir? ............................................ 143
Anadolu demiryollarının tesis edilmesine karşı Karamanlılara getirilen
öneriler nelerdir? ......................................................................................................................... 147
Karamanlıların meşrutiyet rejiminden beklentileri nelerdir? 150
Karamanlılar fıirkçeyi neden iyi bir şekilde öğrenmelidirler? 153
Karamanlıların Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin kendilerine
yaklaşımı konusunda düşünceleri nelerdir? ...................................................................... 155
Karamanlılar Bulgar ayrılıkçılığına karşı Fener Rum Ortodoks Patrikhanesini mi
desteklemişlerdir? ....................................................................................................................... 157
Milli Mücadele Dönemi'nde Karamanlılar, hangi gelişmelerden
etkilenmişlerdir? .......................................................................................................................... 16 1
Türk Ortodoks Patrikhanesi nasıl kurulmuştur? .............................................................. 165
Kayseri'deki Kilise Kongresi'nin ilk kararları nelerdir? ................................................ 167
Tıirk Ortodoks Kilisesi nasıl yapılandırılmıştır? ............................................................... 169
Tıirk Ortodoks Patrikhanesini tesis edenler kendilerini nasıl tanımlamışlardır? 171
Anadolu'da Ortodoksluk Sadası'nda yer alan Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine
yönelik eleştiriler nelerdir? 174
Papa Ettim kimdir? 177
Yunan kaynaklarında Papa Eftim nasıl tanıtılmıştır? ...................................................... 179
Karamanlılar mübadele kararını nasıl değerlendirmişlerdir? 182
Mübadelenin Türk Ortodoks Kilisesine ne tür bir etkisi olmuştur? 187
Karamanlılar mübadele esnasında başlıca hangi sıkıntıları yaşamış ve
nelerden etkilenmişlerdir? ....................................................................................................... 190
Yunanistan'da Karamanlılar ağırlıklı olarak hangi bölgelere
yerleştirilmişlerdir? 195
Karamanlılar Yunanistan'da sahip oldukları hangi kültürel öğeleri
yaşatmaktadırlar? 198
Karamanlılarda ağıt yakma geleneği var mıdır? .............................................................. 202
Karamanlıca kitabelerin ve mezar taşlarının incelenmesinin
ne gibi faydaları olacaktır? ...................................................................................................... 205

SONUÇ YERİNE ................................................................................................................................ 207


KAYNAKÇA ........................................................................................................................................ 209
GÖRSELLER
1. 1 9 1 4 yılı Astir almanağında, "Kadim Kapadokya tarzı telebbüsünü
andırır Misthi kisvetlerinden" ibaresi ile verilen fotoğraf.
2. Geleneksel giysileri içinde Karamanlı hanımlar.
3. Terakki gazetesindeki Kleovulos'un misyonerlere birinci mektubu.
4. Talas Amerikan Hastanesi ve Amerikan Koleji.
5. P.S. Köseoğlu tarafından 1 894 yılında İ stanbul'da neşredilmiş olan
İbadetname'nin kapak sayfası.
6. 1 5 Ağustos 1 9 1 3 tarihli Aktis'in kapak sayfasında yer alan, Kayseri
Zincidere'deki ruhban okuluna ilişkin fotoğraf.
7. 15 Ağustos 1 9 1 3 tarihli Aktis'in kapak sayfasında yer alan, Kayseri
Zincidere'deki yetimhaneye ilişkin fotoğraf.
8. Filippos P.G. Aristovulos tarafından Türkçeye çevrilerek Yunan al­
fabesiyle yayımlanmış olan Leon Melas'ın Gerostathis Yani Çocukluk
Kemaletimin Vukuatları kitabının kapak sayfası.
9. Filippos P.G. Aristovulos.
1 0. 1 899 yılında İ stanbul' da basılmış olan Karamanlıca Mikra Asia Kıta-
sının Tarihiye Coğrafyası kitabının kapak sayfası.
1 1. 1 7 1 8 yılında basılmış olan Gülzllr-ı imlln-ı Mesihf'nin kapak sayfası.
12. Sıhhatin Sırrı kitabının kapağı.
1 3. Evangelinos Misailidis.
14. Temaşa-yi Dünya'nın "Hayr-hah ve İtibarlı Müşterileri" başlığı ile ya­
yımlanmış listesinin birinci sayfası.
15. Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş'in İ stanbul'da 1 872 yılında ya-
yımlanmış olan dördüncü cildinin kapağı.
16. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa.
1 7. 1 9 1 3 yılı Astir almanağında yer alan Papa Georgios (Yeorgios) tasviri.
1 8. Karamanlıca Aktis dergisinin 28 Şubat 1 9 1 3 tarihli sayısının kapağı.
1 9. Eskişehir tren istayonu.
20. Papa Eftim 1 (Pavlos Karahisarlıoğlu) .
21. Papa Eftim'in kabri.
22. Gelveri'de Agios Grigorios Kilisesi.
23. Germir'de Panagia Kilisesi.
24. Karamanlı mübadillerden bir grup.
25. Nea Karvali'de muhafaza edilen Aziz Grigorios'un kemiklerini ihtiva
eden sanduka.
26. Nea Karvali'de kaşıklar eşliğinde bir folklor gösterisi.
27. Karamanlı yaşlı kadınlar.
28. Konya Sille' de Aya Eleni Kilisesinde yer alan Karamanlıca kitabe.
Göçün tüm etkilerini üzerinde hissetmiş,
canım annem Nadiye Arif'e . . .
ÖN SÖZ
Batı Trakyalı Türkler mübadelenin gerçekleştiği ilk yıllarda ev­
lerinin bazı odalarını mübadillere vermek zorunda kalmışlardır.
Bölge Türkleri Yunanca, yani Rumca bilmediklerinden dolayı ev­
lerine Türk dilli Karamanlı mübadillerden yerleştirilenler kendi­
lerini şanslı addetmişlerdir. Zira evlerini paylaştıkları, gelenekleri
pek de farklı olmayan, aynı dili konuştukları yeni komşularıyla
iletişim kurabilmişlerdir. Bizim büyüklerimizin evlerine de bir
Karamanlı aile yerleştirilmiştir. Ailenin Güllü isimli kızları, 1 922
doğumlu olan anneannemizi "Turnam, turnam / Ben buralarda
durmam" diye oynatırmış. İki ailenin ilişkisi sonraki yıllarda da
devam etmiştir. Öyle ki bayramlarımızda bizimkiler baklavadan
Güllü ve ailesine pay ayırırken, onlar da Noel ve Paskalya yortula­
rında yaptıkları çöreklerden bizimkilere göndermişlerdir. Anado­
lu' da yaşadıkları dönemde bölge Müslüman ve Hıristiyanlarının
düğün ve bayramlarında birbirlerine karşılıklı olarak ikramlarda
bulundukları gibi. Biz bu gibi anekdotları dinleyerek büyümüştük
ve çocukluğumuzdan siyahlar giyinmiş ve siyah eşarplar örtün­
müş Türkçe konuşan Ortodoks nineleri hatırlamaktaydık. Kaldı ki
Karamanlılar üzerine yapılmış olan araştırmaları da okumuştuk.
Buradan hareketle öğretim üyesi olduğumuz İstanbul Üniver­
sitesi Atatürk İlkeleri ve İ nkılap Tarihi Enstitüsünde "Karamanlı­
ca Metinler" isimli bir ders açtık. Dersi açmamız, Karamanlıları
daha da yakından tanımamız açısından fırsat yaratmıştır. Zira dö­
nemin şartlarını, Osmanlı ve Yunan devletleriyle toplumlarındaki
gelişmeleri de göz önünde bulundurarak Karamanlıca metinleri
tahlil ederken, zaman içinde bizde Karamanlılar ve Karamanlıca
metinler üzerinde bir birikim oluşmuştur. Kitabımız, bu birikimi
paylaşma arzusunun neticesinde ortaya çıkmıştır. Biz, Karamanlı­
ları soru cevaplarla anlatmaya çalıştık. Bunu yaparken Karamanlı­
ların üretmiş oldukları metinlerde, kendileriyle ilgili sorduğumuz
sorulara verdikleri cevapları da yansıtma gayreti içinde olduk.
Bir diğer gayretimiz ise Karamanlıca metinlerdeki zenginliği
ortaya koymak noktasındaydı. Zira Karamanlılarla ilgili yapılmış
güzel çalışmalar mevcuttu. Ancak bizde, Karamanlıca metinlerin
içerisine yeterince nüfuz edilmediği kanaati oluşmuştu. Kara­
manlıca eserler, Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe eserler olmakla

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 15


birlikte bazılarını anlayabilmek için Osmanlıca-Türkçe sözlüğe
ihtiyaç vardı. Ancak sözcükler Yunan harfleri ile yazılırken, Türk­
çenin Arap harfleri ile yazılmasında olduğu gibi zaman zaman
değişime uğruyorlardı. Çünkü Yunan alfabesinde "ı", "ö" ve "ü"
seslileri ile "ğ", "j" ve "ş" sessizleri yoktu. "b", "c", "ç" ve "y" gibi
bazı sessizleri elde etmek için ise iki harfin yan yana gelmesi ge­
rekiyordu. Bunun dışında bazı Karamanlı aydın ve yazarlar, Yunan
harfleri ile Türkçeyi kaleme alabilmek için kendilerince metotlar
geliştirmişlerdi. Ayrıca bazı metinlerde, özellikle kilise ve eğitim
ile ilgili olanlarda Yunanca kelimelere tesadüf edilmekteydi. Bu da
Karamanlıca metinleri tahlil etmek isteyen Yunanca bilmeyenler
için Osmanlıca-Türkçe sözlüğün yanında Yunanca-Türkçe sözlüğü
de gerekli kılmaktaydı. Ancak tüm bu zorluklar aşıldığında karşı­
mıza son derece güzel ve temiz bir Türkçe ile yazılmış metinler
ortaya çıkıyordu. Bu sebeple kitabımızda, Karamanlıları anlatabil­
mek için kullandığımız bazı Karamanlıca metinleri alıntılayarak
olduğu gibi verdik. Kısaca, onlara dokunmaya kıyamadık.
Kitabımızı kaleme aldığımız dönemde Prof. Dr. Cezmi Eraslan
hocamız, her zaman olduğu gibi bu çalışmamız boyunca da öne­
rileriyle yanımızda olmuştur. Diğer taraftan kitabımızı yazmak
adına masa başında geçirdiğimiz saatlerde ailemiz büyük bir sabır
göstermiş ve bize çalışma ortamı yaratma gayreti içinde olmuşlar­
dır. Bu destekleri sebebiyle kendilerine ne kadar teşekkür etsek
azdır. Aslında burada bir cümle ile ifade ettiğimiz teşekkürün çok
ötesinde kendilerine bir gönül borcumuz söz konusudur.
Kitabımızın Karamanlıları, bir diğer ifadeyle Anadolulu Orto­
doks Türkleri anlamaya çalışanlara küçük de olsa katkı sunmasını
dileriz.

23 Nisan 2020
Nilüfer Erdem

16 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlı ifadesi ile
kimler tanımlanmaktadır?
· ------

Farklı unsurların iç içe yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu'nda "Mil­


let Sistemi" uygulanmıştır. Millet Sistemi, bir bölgenin Darü'l
İ slam'a katılmasından sonra buradaki kitap ehlinin bir ahitna­
me, hukuk ve himaye bahşedici bir anlaşma ile İslam devletinin
idaresi altına girmesinden doğan bir teşkilat, bir hukuki varlıktır.
Millet Sistemi etnik ve lisan aidiyetine göre değil, din ve mez­
hep aidiyetine dayanmaktadır. Hfil böyle olunca Helen soyundan
gelenlerle birlikte Bulgarlar, Sırplar, Ortodoks Arnavut, Ortodoks
Arap ve Ortodoks Türkler de aynı grup içinde yer almışlardır. Bu
grubun adı "Rum Ortodoks Milleti" olup, Milletbaşı da "Rum Or­
todoks Patriği" dir. 1 Öyle ki Patrik, bütün dindaşlarının meseleleri
üzerinde İslam hukukunun zımmilerle ilgili kuralları çerçevesinde
önemli yetkiler taşımış, "ruhani (dini) " yetkilerin yanı sıra "cis­
mani (dünyevi) " yetkilere de sahip olmuştur.2 Osmanlı idaresi
tarafından Ortodoks cemaatlerin en yüksek temsilcisi ve örgüt­
lenmenin en yüksek düzenleyicisi kabul edilmiştir. 3
Karamanlı dediğimiz topluluk sadece Türkçe konuştuğundan,
bir başka ifadeyle ana dili Türkçe olduğundan dolayı Ortodoks
Rum milletinin diğer mensuplarından ayrılmaktadır. Biz de Ka­
ramanlı ifadesiyle Orta Anadolu'da yaşayan, Türkçe konuşan ve
Ortodoks Hıristiyan olan bir topluluğu kastedeceğiz. Kaldı ki "Ka­
ramanlı" ismi ilk kez 1 553-1 555 yıllarında kullanılmıştır.4

1 İlber Ortaylı, "Osmanlı İmparatorluğunda Millet Sistemi",


https://www.tarihtarih.com/?syf=26&Syz = 3 8 1 989 [Erişim 04. 1 0.20 1 8 ] .
2 Seyfi Yıldırım & Adnan Sofuoğlu, Siyasi Faaliyetleriyle Osmanlı'dan Cumhuriyet'e
İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ankara, KÖKSAV Yayınları, 20 1 0, s. 1 1 - 1 5.
3 Anastasia Anagnostopulu, "Tanzimat ve Rum Milletinin Kurumsal Çerçevesi",
1 9. Yüzyıl İstanbul'unda Gayrimüslimler, Editör Pinelopi Stathis, İstanbul, Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, 1 999, s. 1 .
4 J. Eckmann & I . Phonetica, "Anadolu Karamanlı Ağzına Ait Araştırmalar", Ankara
Üniversitesi, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1 -2, s. 1 65 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler -l 17


Karamanlı ifadesi
nereden gelmektedir?
· --------�

Türk Dil Kurumunun "Karamanlı" kelimesine verdiği tanım, "Ka­


raman ilinden olan" şeklindedir.5 Nitekim coğrafi açıdan Türkçe
konuşan Ortodoksların yerleştiği alana bakıldığında, Anadolu'da
Karamanoğulları Beyliği'nin yayıldığı topraklara paralellik göster­
diği görülmektedir. 6 Karamanlıların yaşadıkları yerleşimler arasın­
da Kayseri, Talas, Zincidere, Ü rgüp, Nevşehir, Zile, Niğde, Gelveri
(Güzelyurt) , Konya ve Aksaray sayılabilir.7 Bazı kaynaklarda Suri­
ye'de, Balkanlarda, Besarabya'da, hatta Kınm'da Karamanlı grup­
larla tesadüf edildiği kaydedilse de8 biz bu kaynaklarda Karamanlı­
ların Gagavuzlar ve diğer Turkofon, yani Türkçe konuşan Ortodoks
gruplarla karıştırıldığı kanaatini taşıyoruz. Ö rneğin Anadolu'nun
bazı bölgelerinde, Türkler arasında küçük gruplar olarak kaldıkla­
rından dolayı Türkçe konuşan Helenler9 de mevcuttu. 1 0
Karamanlı basınında önemli bir yere sahip olan Evangelinos
Misailidis, 11 1 8 71 yılında kendi matbaasında bastırdığı Temaşa-yi

5 http://www .tdk.gov.tr/index.php?option=com bts arama=kelime&guid=TDK.


_

GTS.5bb5d964c4653 1 [Erişim 04. 1 0.20 1 8 ] .


6 Hülya Eşki Uğuz & Rukiye Saygılı, "Karamanlı Ortodoks Türkler Üzerinden
Erken Cumhuriyet Dönemi Ulus İnşa Sürecinin Analizi'', Uluslararası Yönetim
İktisat ve İşletme Dergisi, ICMEB 1 7 Özel Sayı, s. 790; Dilek Kübra Gürgül, il.
Meşrutiyet Dönemi'nde Karamanlıca· Bir Basın Organı: Aktis Mecmuası (1 91 3-l915),
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü, 2018, s. 6.
7 İoannis İoannidis, Kesariya Metropolitleri ve Ma'lümdt-ı Mütenevvia, Dersaadet,
Aleksandros Nomismatidis Matbaası, 1 896, s. 39- 1 3 3 .
8 Eckmann & Phonetica, agm, s. 1 65.
9 Çalışmamızda Ortodoks olan, Yunanca konuşan Osmanlı ve daha sonra Türk
uyruklu olan azınlık mensuplarını "Rum" ifadesiyle andık. Yunanca konuşan,
Ortodoks Yunanistan vatandaşlarını anmamız gerektiğinde "Yunan" kelime­
sini kullandık. Ancak Rumlar ve Yunanların iç içe geçtiği durumlarda "Helen"
sözcüğünü tercih ettik.
10 Georgios Nakracas, Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni, Çeviren İbram Onsunoğlu,

İstanbul, Kitabevi Yayınları, 2005, s. 1 1 6.


ıı Yunancanın Türk alfabesi kullanılarak yazılışı konusunda Türkiye'de kurum ve

kişilerin farklı uygulamalara gittikleri görülmüştür. Suat Sinanoğlu, Türk Tarih


Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Milli Kütüphane
uygulamaları buna örnek olarak gösterilebilir. Biz, kullanılan transliterasyon

18 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş isimli kitabında, Anadolulu Orto­
dokslar için Karamanlı tabirinin kullanılmasına karşı çıkmış ve
"İstanbul'da . . . Büyük Karaman ve Küçük Karaman12 ismi ile iki
Karaman bulunduğu"13 sebebiyle asıl İstanbullulara Karamanlı
denilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Misailidis görüşünü aşağıda­
ki cümlelerle dile getirmiştir:

Anadolululara Karamanlı ismi ta Sultan Mehmet Han-ı Gazi Hazret­


lerinin asrından sehven İstanbul'un Karaman'ından dolayı kalmış­
tır. Şöyle ki Anadolu'dan İstanbul'a gelen taşçı ve duvarcı ve sıvacı
ustaları ve amelenin cümlesi Büyük Karaman ve Küçük Karaman'da
otururlar idi. Ve devlet ebniyesine [binalarına] ve yahut onun bunun
binasına ustalar iktiza ettiğinde [gerektiğinde] , gidin birkaç nefer Ka­
ramanlı usta getirin derler idi. Ve o ustaların kaffesi [hepsi] Anado­
lulu olduklarından, vakit geçerek, İ stanbullular kaffe-i Anadoluluları
Karamanlı zan eğlediler ve böylelikle bu isim kalmış ise de yanlıştır,
asıl Karaman İ stanbul'dadır.14

Misailidis'in üstteki satırlarına açıklık getirmek amacıyla, Fatih


Sultan Mehmet'in fetihten sonra İstanbul'u gözde bir şehir haline
getirmeye karar verdiğine dikkat çekmek yerinde olacaktır. Öyle
ki kendisinin bizzat katılarak gerçekleştirdiği seferlerin akabinde
her fethedilen yerin alimleri ve meslek sahipleri özenle seçilerek
İstanbul'a taşınmışlardır. Bu şekilde Karaman bölgesinden de

uygulamalarından hiçbirini benimsemedik. Çünkü bizim kanaatimize göre, bun­


ların hiçbirinde Yunanca okunuş tam olarak karşılanamamaktaydı. Bu esasen,
Yunancada "i", "e" ve "o" gibi seslerin birden fazla harfle karşılanmasından ve
bunların farklı olarak belirtilmesi gerektiğinden kaynaklanan bir zorluktu. Tüm
bunları düşünerek çalışmamızda Yunanca kelimelerin okunuşunu esas aldık ve
kelimenin Yunanca olarak en yakın okunuş şeklini vermeye çalıştık.
12
Bugün İstanbul'da Büyük Karaman isimli bir cadde bulunmakta ve caddenin
bir ucu Fatih Camisi'ne ulaşmaktadır. Küçük Karaman ise yaklaşık olarak Malta
Çarşısı civarıdır. Bu çarşı Fatih Camisi'nin batı tarafının bitişiğindedir.
13 Transkripsiyonunu paylaşacağımız Karamanlıca metinlerde bazı Türkçe ifadeler

yazı diline aktarılırken değişime uğramakta, bazen de yazar tarafından hatalı


yazılabilmektedirler. Biz Karamanlıca metinlerden pasajlar paylaştığımızda,
sözcüklerin sözlüklerde yer alan en doğru şeklini vermeye çalışacak ve bugün
okunduklarında anlaşılabilmelerini amaçlayacağız.
1 4 Evangelinos Misailidis, Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Ewel, İstanbul,
Evangelinos Misailidis Matbaası, 1 8 7 1 , s. 1 56- 1 5 7.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 19


önemli bir nüfus İ stanbul'a getirilmiştir. Getirilen nüfus içinde
gayrimüslimler de vardır ki, bunlar daha ziyade zanaatkarlardır.
Genellikle Fatih civarında yaşamışlardır. 1 5
Karamanlılar konusunda önemli çalışmaları olan Evangelia
Balta, Karamanlıların "sınırları farklı dönemlerde farklı tanım­
lanan bir bölgenin, geniş anlamıyla Kapadokya'nın sakinleri ol­
duğunu" kaydetmektedir. Karamanlıların yaşadığı coğrafyanın
sınırları kuzeyde Ankara, Yozgat ve Bursa'ya, güneyde Antalya ve
Adana'ya, doğuda Kayseri ve Sivas'a ve batıda Aydın'a kadar uzan­
maktadır. Türkçe konuşan bu Ortodoks cemaat yoğun Müslüman
nüfusa sahip bir coğrafi bölgede, 1 924 yılındaki nüfus mübade­
lesine kadar Türkçe konuşan Ermeniler ve Türkçe konuşan Pro­
testanlarla bir arada yaşamıştır. Bölgede dağınık da olsa, Yunanca
konuşan Ortodokslar da mevcuttur. 1 6

1 5 Yahya Başkan, "Fatih Sultan Mehmet Döneminde Karaman Bölgesinden İstanbul'a


Nakledilen Nüfus", Tarih Dergisi, Sayı: 55, s. 1 08-128.
16 Evangelia Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, 2. Baskı, İstanbul,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 201 6, s. 1 1 7- 1 1 8.

20 r SORULARLA KARAMANLILAR -----


Kara manlıların kökeni nedir?
· ------

Karamanlılarla ilgili kaleme alınmış eserlerde, kökenleri ile ilgili


iki görüşün öne çıktığı dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi
daha ziyade Yunanlar tarafından dile getirilmekte ve çoğu kez
Speros Vryonis'in tezlerine dayandırılmaktadır. Bu görüşe göre
Türklerin gelişinden önce Anadolu'da yoğun bir Helen varlığı
söz konusuydu ve Türklerin kendilerini İslamlaştırma eğilimine
karşı asırlar boyunca direnç göstermişlerdi. Ancak Bizans'ın ve
Ortodoks Kilisesinin bölge üzerindeki denetimini kaybetmesi ve
özellikle Osmanlı'nın İ stanbul'u fethiyle birlikte, Anadolu'nun
İslamlaşması kaçınılmaz hfile gelmişti. Süreç içerisinde pek çok
Hıristiyan ekonomik, sosyal ve siyasal sebeplerle İslamiyet'i seç­
mişlerdi. Bu ortamda Anadolu'daki Bizanslı Helenlerin torunları
olan Karamanlılar dinlerini korumuşlar, ancak ilk başlarda Yu­
nanca konuşsalar dahi Selçuklu ve Osmanlı idaresinde kaldıkları
dönemde Yunancayı unutarak Türkçe konuşmaya başlamışlardı. 1 7
Evangelia Balta, Karamanlıların yalıtılmış koşullarda yaşamaları
ve Anadolu'ya yerleşmiş Türk kavimleriyle sürekli etkileşim ha­
linde olmaları sebebiyle Türkçe konuşur duruma geldiklerine iliş­
kin teze dikkat çekmekle birlikte, bu konuda sistemli araştırmaya
dayalı verilerin eksikliğini de vurgulamaktadır. 18
Karamanlıların kökenine ilişkin Türk tezlerine göreyse Balkan­
larda çeşitli tesirler altında kalarak Türklerden Hıristiyanlaşanlar
olmuş, Hıristiyanlaşan bu Türkler, Bizans ve diğer devletlerin or­
dularında mühim hizmetler görmüşlerdir. Hatta Bizans tarafın-

17
Pashalis M. Kitromilidis, "O Ekselinismos Tis Mikras Asias Ke İ İstorikes Katavo­
les Ton Ellinikon Sheseon [Anadolu'nun İslamlaşması ve Türk-Yunan İlişkilerinin
Tarihi Zayıflaması] ", Mikrasiatika Hronika [Anadolu Tarihi], Tomos [Cilt] : 1 6, 1 975,
s. 3 1 8-337; Speros Vryonis, The Decline of Medieval Helenism in Asia Miror and the
Process of İslamization from the Eleventh trough the Fifteenth Century [XI. Yüzyıldan XV.
Yüzyıla Doğru Anadolu' da Ortaçağ Helenizm'inin Düşüşü ve İslamiyetin İlerlemesi], Los
Angeles, University Califomia Press, 1 9 7 1 , s. 452-462; Claudiu Victor Turcitu, İ
Turkofoni Orthodoksi Plithismi Sta Valkania Tu 1 9u Eona, İ Gagavuzi Ke İ Karamanlides
[XIX. Yüzyılda Balkanlarda Turkofon Ortodoks Nüfus, Gagavuzlar ve Karamanlılar], Ba­
sılmamış Doktora Tezi, Ethniko Ke Kapodistriyako Panepistimio Athinon [Atina
Milli ve Kapodistriya Üniversitesi] , 201 7, s. 52.
18
Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 1 9- 1 20.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 21


dan İranlılara, Ermenilere ve Araplara karşı Bizans topraklarını
korumak üzere Anadolu'ya geçirilip çeşitli yerlere iskan edilmiş­
lerdir. Hıristiyan Türkler, Bizans sınırlarını Müslüman Türklere
karşı dahi savunmuşlardır. 1 9 Ancak bu Hıristiyan Türklerin Peçe­
neklerin mi, Hazarların ya da Kumanların mı torunları olduğunu
söylemek kolay değildir. 20 Bizans sonrası dönemde ise sadece dini
yönden farklılık gösterdikleri Müslüman Türklerle yaşamaya de­
vam etmişlerdir.21
Gazanfer İbar, Karamanlıların kökenlerinin aydınlatılmasını
zorlaştıran sebepler arasında, bu kültüre dair XIX. yüzyıl öncesi
eserlerin son derece nadir olmasını göstermektedir. 22 Gerçekten
de önceki yüzyıllara ait daha fazla Karamanlıca eser olması ha­
linde, Karamanlılarla ilgili söyleyebileceklerimiz artardı. Bizim
gördüğümüz ana dilleri Türkçe olan Karamanlıların kültürlerinin
ve günlük yaşamlarının Müslüman Türk komşularından farklı ol­
madığıdır. Ancak birtakım özel günlerde ve bayramlarda, Türkçe
ibadet etseler de Ortodoksluğa dair kimi merasimleri de gerçek­
leştiriyorlardı. Bu noktada daha önce ifade ettiğimiz gibi Orto­
doks Patrikhanesine bağlı olmalarının da tesiri vardır. Ancak çoğu
kez Osmanlı'nın diğer Ortodoks tebaasından farklı olduklarının
bilinciyle kendilerini '1\nadolulu Hıristiyanlar", '1\nadolu'nun Hı­
ristiyanları" ya da '1\nadolu'nun Ortodoks Hıristiyanları" olarak
anmışlardır. 23

1 9 Mehmet Eröz, Hıristiyanlaşan Türkler, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma En­


stitüsü Yayını, 1 983, s. 3-4; Mustafa Ekincikli, Türk Ortodoks/an, Ankara, Siyasal
Kitabevi, 1 998, s. 98-99.
2° Cami Baykurt, Hıristiyan Türkler, İstanbul, Karma Kitaplar, 2007, s. 85.
2 1 Yonca Anzerlioğlu, Karamanlı Ortodoks Türkler, 2. Baskı, Ankara Phoenix Yayıne­
vi, 2009, s. 1 69.
22 Gazanfer İbar, Anadolulu Hemşehrilerimiz, 2. Baskı, İstanbul, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 20 12, s. 1 05- 1 06.
23 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 36.

22 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Görsel 1: 1914 yılı Astir almanağında, "Kadim [eski zaman] Kapadok­
ya tarzı telebbüsünü [giyimini] andırır Misthi kisvetlerinden [elbisele­
rinden] " ibaresi ile verilen fotoğraf. Aynı kaynak Misthi'nin bir köy olup
Niğde'nin şimalinde, yani kuzeyinde yer aldığı bilgisini de nakletmektedir.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler -123


Kara manlıların yaşamında
Türk kültürüne ait izler var mıdır?
· -------

Karamanlılar, 'J\gios" dedikleri azizlerinin kemiklerine ve ya­


tırlarına büyük saygı göstermişlerdir. Karamanlıların yaşadığı
coğrafyada bölgenin azizlerinin anıldığı yortular, yani bayramlar
gerçekleştirilmiş ve bu özel günlerde azizlerin kabirleri ziyaret
edilmiştir. Bazen kurbanlar kesilirken, çeşitli sunumlar icra edil­
miştir. Bu yortulardan en bilinenleri Agios Mamas, Agia Varvara,
Agios Nikolaos, Agios Haralambos, Agios Georgios ve Agia Mari­
na yortularıdır. Agios Mamas'ın psikolojik sorunları iyileştirdiğine
ve çiftlerin çocuk sahibi olmalarını sağladığına, Agia Varvara'nın
çocukları ve Agios Nikolaos'un fakirlerle öksüzleri koruduğuna,
Agios Haralambos'un leprayı iyileştirdiğine, Agios Georgios'un
köylerin ve köy ahalisinin koruyucusu olduğuna, Agia Marina'nın
ise çocukların soğuk algınlığını atlatmasına yardım ettiğine ina­
nılmıştır. Bazı köylerde yağmur yağması için derede azizlerin ke­
mikleri yıkanmıştır.24
Karamanlıların azizlerine gösterdikleri ilgiyle alakalı zikrettik­
lerimiz, eski Türk toplulukları arasında en köklü ve en eski inanç­
lardan biri olan "atalar kültünü" anımsatmaktadır. Atalar kültü,
ölmüş ataları sayma, onlar için kurbanlar sunma inanç ve gele­
neğidir. Ölen ataların ruhlarının, geride kalanlara iyilik ya da kö­
tülüklerinin dokunabileceği inancı, onlara karşı duyulan minnet,
atalar kültünün temellerini oluşturmaktadır.25 Günümüz Müslü­
man Anadolu halkının evliyaların yattığı yerlere ziyareti de Kara­
manlılarınki gibi aynı külte dayanmaktadır.2 6
Mübadil olarak Yunanistan'a göç etmiş olan Anna Georgia­
di'nin 1 957 yılında kendisi ile yapılan mülakatta naklettikleri, Ka­
ramanlılarda atalar kültünün ne denli derin etkiye sahip olduğunu

24 Vartholomeos İatridis, İ Thriskeftikotita Ton Kapadokon [Kapadokyalılann Dinsel­


likleri], Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Thessaloniki [Selanik], Theologiki Sholi
[İlahiyat Fakültesi ] , 2013, s. 29-38.
25 İbrahim Kafesoğlu, Eski Türk Dini, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1 9 80, s. 46.
26
Erman Artun, "Türklerde İslamiyet Öncesi İnanç Sistemleri - Öğretiler - Dinler"
http://turkoloji.cu.edu. tr/HALKBILIWerman_artun_inanc_sistemleri. pdf
[Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8]

24 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


gözler önüne sermektedir. Nevşehir yöresinden olan Georgiadi,
Agios Georgios'un kemiklerini de beraberlerinde Yunanistan'a
götürdüklerini anlatmıştır. Ancak Yunanistan yolculuğunda de­
nizde geçirdikleri dördüncü gün, son derece sert dalgalara maruz
kalmışlardır. Öyle ki sular, bulundukları gemiyi örtmektedir. Bu
arada beraberlerinde olan papaz, Agios Georgios'un kemiklerini
hatırlamış, kontrol amacıyla geminin ambarına indiğinde azizin
sandukasının ters döndüğüne şahit olmuştur. Sanduka düzeltildi­
ğinde denize sükunet gelmiştir. 2 7
Karamanlılar arasında ağaca çaput bağlama geleneği yaygın­
dır. Genelde çaput bağlanan bu ağaçlar, bir ibadethanenin ya da
aziz yatırının bulunduğu yerlerin önünde yer alan ağaçlardır. 2 8
Nitekim Türklerin inanç sistemlerini ele almış olan Erman Ar­
tun da Anadolu' da hemen hemen her türbenin yanında kesilmesi
yasak bir ağaç olduğunu kaydetmiştir. 29 Ağaçlara çaput bağlama
bütün Türk dünyasında, son derece geniş bir coğrafyada rastla­
yabileceğimiz bir gelenektir. Bu gelenek, ata ruhlarının doğada,
belli nesnelerde var olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Türkler
İslamiyet'i kabul ettikten sonra da kutlu sayılan ağaç ve çalılara
adak bağlayarak dilek ve istekte bulunmaktan vazgeçmemişler­
dir. 30 İslamiyet öncesi Türklerde yeri olan "ağaç kültü" Müslüman
Türkler tarafından devam ettirildiği gibi, Hıristiyan Karamanlılar
tarafından da devam ettirilmiştir.
İslamiyet öncesi devirlerde Türkler ağaçları olduğu gibi, bazı
taş ve kayaları da kutsal saymışlardır. Taşları koruyucu ruhla­
rın, tanrısal ve kutsal güçlerin mekanı olarak kabul etmişlerdir.3 1
Türklerin taşlarla ilgili inanışları Orta Asya' daki eski Türk ina­
nışlarına kadar götürülebilir.3 2 Gelverili (Güzelyurtlu) Karaman­
lıların azizlerine adanmış kilisenin girişindeki oymalı taşı, hasta-

27 İ Eksodos [Çıkış], Tomos [Cilt] : 2, Athina, Kentro Mikrasiatikon Spudon [Anadolu


Araştırmaları Merkezi] , 1 9 82, s. 1 42- 1 44.
28 İatridis, agt, s. 44.
29 Artun, agm.
30 Ahmet Gökbel, "Anadolu' da Yaşayan Halk İnanışlarından Çaput Bağlama ve Na­
zar", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, 1 996, s. 1 76.
3 1 Kafesoğlu, age, s . 26.
32 Abdülkadir Kıyak, "Eski Türk Kültüründe Taş-Kaya Kültünün Elazığ'daki Yansı­
maları", Toplum Bilimleri Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 10, 201 1 , s. 1 3 1 - 1 3 3 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ., 25


lıklarının iyileşmesi için üç kerede geçmeleri, 33 eski Türklerdeki
"taş kültünü" anımsatmaktadır. Nitekim Faraşalıların azizlerinin
kendilerini koruması ve hayatlarındaki güçlükleri yenmeleri için
bazı mahallere aziz isimlerini verme adetlerini34 de aynı kültle
ilişkilendirmek mümkündür.
Türkler çok eski dönemlerden beri -Göktürkler de ateşin kut­
sallığına inanıyorlardı-35 ateşin arındırıcı, sağaltıcı, yenileyici ve
canlandırıcı gücüne inanmışlar, günahlardan, kötülüklerden,
şanssızlıklardan ve hastalıklardan kurtulabilecekleri düşüncesiyle
ateş üzerinden atlamışlar, duman içinden geçmişler ya da tütsüler
yapmışlardır. Baharın, doğum ve dirilişin müjdecisi olan Nevruz,
yani Yeni Gün kutlamaları da "ateş kültü" ile ilişkilendirilmiştir.
Öyle ki karanlık ve hastalıklarla geçen dönemin yorgunluğunun
ve sıkıntılarının atlatılabilmesi için Nevruz ateşinden atlama ge­
leneği gelişmiştir. Söz konusu ritüel Türklerde karşımıza sadece
Nevruz'da çıkmayıp, geleneksel kutlamalar ve sosyal eğlenceler
bünyesinde farklı boyutlarda yaşam bulmuştur. Düğünlerde mum
tutma, düğün ve benzer eğlencelerde havaya ateş etme, havai fi­
şeklerle gökyüzünü aydınlatma adetlerinde ateş kültünün izlerini
bulmak mümkündür. 3 6
İsa'nın vaftiz edildiği gün olan ve İ sa'nın doğumundan on iki
gün sonra, 6 Ocak'ta gerçekleştirilen Fota Yortusu [Işıklar Bayra­
mı] 37 akşamı Karamanlılar arasında, büyük bir ateş yakarak üze­
rinden atlama ve külünü kilisede özel bir yere yerleştirme gelene­
ğine rastlanmaktadır. Aynı günün gecesi ruhların huzur bulması
adına komşulara yedi mum da dağıtılmaktadır. Karamanlılar ara­
sında azizlerine mum ya da kandil3 8 yakma geleneği de yaygındır.

33 İatridis, agt, s. 3 1 .
34 Ae, s . 36.
35 Kafesoğlu, age, s. 26.
36 Meral Ozan, "Türklerde Ateş Kültü ve Yeni Gün Anlayışı",
http://www.kulturevreni.com/9-23pdf [Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8]
3 7 "Theofania: Ti Yortazume Simera, 6 İanuariu [Theofania: Bu Gün Neyi Kutluy­
oruz, 6 Ocak] "
https://www.newsbomb.gr/eli ada/ekklhsia/story/760 1 20/theofania-ti-gior­
tazoyme-simera-6-ianoyarioy [Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8 ]
38 İatridis, agt, s. 32-44

26 � SORULARLAKARAMANLILAR -------
Nikahtan üç dört gün önce damadın evinin yüksek bir mahalline
dikilen direk üzerine fener asılır, çeyiz geceleyin fener eşliğinde
alınır, düğünlere misafirler mum ile davet edilirdi. 39 Karamanlılar­
daki tüm bu adetlerin, Türklerdeki ateş kültünün izlerini taşıdık­
larını söylemek kanaatimizce hata olmayacaktır.
Türk halk inanışlarında kuyruklu yıldız, büyük afetleri ya da
önemli olayları haber vermektedir. Bu haber bazen savaş, bazen
de büyük bir adamın ölümü olabilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar
kuyruklu yıldızın yarattığı korkuyu bir romanına konu edinmiş­
tir. 40 Mübadeleyle Yunanistan'a göç etmiş olan Germirli Maria
Porloglu da büyüklerinin kuyruklu yıldızı gördüklerinde haç çıka­
rarak, "Tanrım, iyiye çıkar" diye dua ettiklerini nakletmiştir. Ni­
tekim Balkan ve Birinci Dünya Savaşı'nı, Yunanistan'ın Anadolu
Harekatı, bunu da mübadele ile Yunanistan'a gönderilmeleri iz­
lemiştir. Gesi'den mübadele ile Yunanistan'a gitmiş olan Annika
Haritonidu'nun anlatımından da Karamanlıların kuyruklu yıldıza
olumsuz bir anlam yükledikleri sonucu çıkmaktadır. Haritonidu,
"Bir gün gökte bir yıldız gördük. Sabah görünen yıldız gibiydi
ama kuyruğu vardı . . . Bunun iyi olmadığını söylüyorlardı. 'Savaş
olacak', bazıları da 'açlık gelecek' diyorlardı" demiştir.4ı Benzer
şekilde Sivrihisar'dan Maria Sotiriyu "ay tutulması"na ve bunu
uğursuzluk saydıklarına işaret etmiştir.42
Karamanlılar pehlivanlık ve cirit gibi oyunları düğünler dahil
olmak üzere gerçekleştirdikleri eğlencelerde oynamışlardır. Ö r­
neğin Agios Konstantinos ve Eleni yortusunu cirit oynamak için
vesile görmüşlerdir.43 Düğünleri ve düğün adetleri de Müslüman
komşularınınkinden pek farklı değildir. Gelin hamamı ve damat
tıraşı gerçekleştirilmekte, çalınan tef eşliğinde kaşıklarla oynan­
makta, damat evinin damına hakanlığın sembolü olarak kırmızı
bayrak asılmakta, gelinliğin sembolü olarak gelinin yüzü kırmızı

39 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1820-1920,


Dersaadet, Anatoli Matbaası, 1 920, s. 1 08-109.
40 Mehmet Şahin, "Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 'Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdi­
vaç' Romanında Türk Halk İnançları / Halk Sufizmi", Studies Of The Ottoman
Domain, Cilt: 7, Sayı: 13, 201 7, s. 1 74.
4 1 İ Eksodos [Çıkış], s. 83-93.

42 Ae, s. 20.

43 İatridis, agt, s. 34.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 27


pullu bir örtü ile örtülmektedir. Gelin ve damadın başı üzerinden
leblebi, buğday ve küçük paralar atılmaktadır.
Karamanlılarda doğan bebeği tuzlamak ve onu kötü ruhlardan
korumak amacıyla tütsülemek geleneği var olmuştur. Ayrıca be­
beği nazardan korumak amacıyla yatağına sarımsak ve mavi bon­
cuk asmışlardır. Karamanlı çocuklar çelik, aşık, körebe, hoplamaç,
saklambaç ve beş taş gibi oyunlar oynamışlardır. Karamanlı ka­
dınlar saçlarını belik şeklinde örüp, uçlarına saçlık denilen sik­
kelerin dikildiği renkli şeritler bağlamışlardır. Topuklarına kadar
uzanan gömlek, üzerine yanları açık arşın entari, kırmalı fistan, üç
etek, sıkma, salta denilen yelek, oyalı yazma, çember, yapık, dizlik
denilen şalvar, kuşak ve nalın giymişlerdir. Erkeklerin kıyafetleri
ise gömlek, şalvar, yelek, kuşak ve çarıktan ibaret olmuştur. Ka­
ramanlılara ait her evde tandır bulunmuş, tarhana ve mercimek
çorbası, mantı ve bulgur pilavı pişmiştir. 44

44 Anzerlioğlu, age, s. 1 85 - 1 9 3 .

28 � SORULARLA KARAMl<NLILAR ------


Koromonlılordo kadının yeri nedir?
· -------
Karamanlılarla yapılan mülakatlar neticesinde ortaya çıkmış ve
Karamanlılar tarafından üretilmiş olan eserler, kadının yerine dair
pek çok ipucu vermektedirler. Ö rneğin Anzerlioğlu'nun eserinde,
damadın evine gelen Karamanlı geline bir oğlan çocuğu verildiği
ifade edilmiştir. Bu, gelinden bir oğlan çocuğunun beklendiğini
gösteren bir harekettir ve pek çok Türk ailesinde var olan soyun
erkek çocukla devam edeceği anlayışıyla ataerkil toplum yapısını
yansıtmaktadır. Aynı eserde Kayseri Çukur köy kökenli bir Kara­
manlı olan Sultan Aslanoğlu bir gelinin neler yapması gerektiğine,
"Gelin oldu muydu kaynanaya, kaynataya, eltiye söylemezdik . . .
Zabanan [sabahleyin] kalktımıydı elimize bir desti alırdık, peşgi­
ri omuzumuza atardık, ellerine su dökerdik, o elini yurdu, öteki
elini yurdu. Elti elti elini öperdi . . . Bir misafir geldimiydi, gidecek
vahıt [vakit] , yatacak vahıt ayaklarını yurduk . . . Kaynata, kaynana
döşeğe girmeyincik gelin girmeceğiydi döşeğe . . . " sözleriyle ifade
etmiştir. Aslanoğlu bir kadının aile büyükleri yanında çocuğunu
tam anlamıyla sevemediğine ise " Ölen gızım güccüğüdü, yeni
yürüyordu . . . Şorada babamın evi . . . Çocuğu aldık geliyok. Babam
arkasında ben önündeyim. 'Gel yavrum gel,' dedim. Kaynanam da
şurda soruduyor [somurtuyor] . 'Utanmıyon mu babanın yanında
yavrum demeye,' dedi. Sevemiyodun çocuğu . . . " cümleleri ile işa­
ret etmiştir.45 İ atridis Karamanlıların 1 4 Eylül'de gerçekleştirdik­
leri bir yortuyu anlatırken, evin bahçesine bir masa hazırlandığını
ve Kapadokya toplumunda adet olduğu üzere kadınların ayakta
erkeklerine hizmet ettiklerini kaydetmiştir. 46
1 888 yılında yayımlanmış olan Karamanlıca Terakki47 dergisin­
de yer alan "Kaynanaya Hoş Görünmek" manşetini taşıyan yazı,
üst satırlarda vermiş olduğumuz Sultan Aslanoğlu'nun anlatıları­
nı destekler niteliktedir. Yazıda eşini seven bir kadının kendisini
kayınvalidesine sevdirmek, onun muhabbetini kazanmak, "tekdi­
rini [azarlamasını] iltifata çevirip sert çehresini daim güleç kıl-

45 Anzerlioğlu, age, s. 1 87- 1 89 .


46 İatridis, agt, s . 29.
47 Karamanlıca basın organları üzerindeki tarihler Julius takvimine göredir. Biz de
dipnotlarda gazetelerin üzerinde yer alan tarihi kullanacağız.

------ Anadolulu Ortodeks Türkt.,.. � 29


maya çabalamak" zorunda olduğu ifade edilmiştir. Öyle ki kadın­
lar kayınvalidelerinin ufak tefek kusurlarını görmezden gelmeli,
"münasebetsiz" hallerine sabretmeli ve kayınvalideleri hakkında
kötü söz etmemelidirler. Yazıya göre kayınvalide yanında kadının
eşiyle fazlaca ilgilenmesi hoş olmadığı gibi, çocuğuna düşkünlük
göstermesi de hoş değildir.48 Terakki'deki bu yazıdan çeyrek asır
sonra yayımlanmış 1 9 1 4 yılına ait Astir [Yıldız] almanağında49
dahi sabrın en fazla kadınlara yakıştığının söylendiği görülmekte­
dir. Yazıya göre: "Sabırlı bir kadın ailesinin cevahiridir, çünkü sab­
rı ile zevcinin her titiz tabiyetlerine katlanarak, onun zihninde do­
laşan iş zımnında meşgul noktalarında muavenet [yardım] eder.
Çocukların tecevüzlüğüne katlanarak onları tatlı tatlı kullanarak
çok fenalıkların önünü beri alır. İhtiyarların çeşit titizliklerine ta­
hammül eder, hizmetçilerini sabırla kullanır ve hastanın başın­
da sabrı ile candan çalışarak tatlı ve usul muamele ile bulunarak
onun ağrılarında tesellici olarak ferahlandırmaya çalışır." Yazının
devamında kadına güzelliğin Allah tarafından hırslanarak bozsun
diye verilmediğinin altı çizilmiştir. 50

Görsel 2: Geleneksel giysileri içinde Karamanlı hanımlar.

48 "Kaynanaya Hoş Görünmek", Terakki, 1 5 Haziran 1 888, s. 36-37.


49 Bir almanak olsa da Astir'in asıl ismi Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız
Anadolu Takvimi] şeklindedir.
50 Ek. P. Dayoglu, "Sabır", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi],

1 9 1 4, s. 25 1 -252.

30 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Karamanlıca basın organlarına göre
kadınlarda olması gereken vasıflar nelerdir?
· -------
Karamanlıca basın organlarında evlenmeyi tavsiye eden yazılar
kaleme alınmıştır. Terakki'deki Arhaggelos imzalı böyle bir yazı­
da bekarlığın kişiyi yirmi sene evvel, dulluğun ise daha önce yaş­
landırdığına dikkat çekilmiş, evlenmek her belanın defi için şart
görülmüştür. Evliliğin suç işlemeyi, cinnet geçirmeyi ve intiharı
önlediğine dikkat çekilmiştir. Öyle ki evlenmek kişinin ömrünü
uzattığı gibi, memleketin de kuvvet ve kudretini artırmaktadır.5 1
Aynı basın organında, aynı başlıkla verilen bir başka yazıda ise na­
sıl bir kadınla evlenilmesi gerektiği işlenmiş ve "göğsü imanlı, sa­
liha, namuslu bir kadına malik olmanın" önemine işaret edilmiştir.
Yazının yazarı Gavriilidis'e göre seçilecek eş, kocasına muhabbet
edebilecek türden olmalıdır. Bu da kadının hoşlukta, malda ve
asaletinde kocasına denk olmasıyla mümkündür. Kadın terbiyeli
ve doğurgan olmalıdır. Zira evlenmekteki asıl maksat evlat sahi­
bi olmaktır. Malı çok olan kadın kocasını "minneti altına almaya
çalışacağından" dolayı, malı çok olan kadınla evlenilmemelidir.
Nadide derecede güzel olan ve çok talep edilen kadınla evlenmek
de sakıncalıdır. Yazıda dul kadınlarla evlenmek konusunda farklı
görüşlere yer verilmiştir ki, burada eski eşin hatırlanma ihtimali
üzerinde durulduğu dikkat çekmektedir. 52 İlginçtir ki İ atridis de
Karamanlılarla ilgili tezinde dul kadınların, hatta bazı bekarların
rahibe hayatını seçtiklerini kaydetmiştir.53 Rahibe hayatını seçmiş
bekar kadınlar, muhtemelen evlenme yaşı gecikmiş kızlardır.
1 886 yılında Anatol Ahteri [ŞarkiAnadolu Yıldızı] gazetesinde bir
kadında olması gereken özellikler hilmiyyet [yumuşak huyluluk] ,
sabır, tahammül, ismet [masumluk] ve sükı1t, kendisiyle evlatları­
nın elbise ve nafakalarını hazırlamaya dönük gayret ve çalışkanlık
olarak zikredilmiştir. Öyle ki evlenilecek kızın "güzel piyano çal­
mayı, iyi raks etmeyi, parlak resimler tersim etmeyi, güzel şarkı­
lar terennüm etmeyi" bilmesine gerek yoktur. 54 1 9 1 3 yılında Aktis

51 Arhaggelos, "Teehhül Edin, Evlenin", Terakki, IS Mayıs 1 888, s. 1 1 .


52 Gavriilidis, "Teehhül Etmek, Evlenmek", Terakki, 30 Haziran 1 888, s. 52-53.
53 İatridis, agt, s. 43 .
54 "Zevce", Anatol Ahteri, 8 Eylül 1886, s. 25-26.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 31


dergisinde Kamalakidis isimli yazar da kadında aranması gereken
özellikleri namus, hilmiyyet ve nezaket olarak sıralamış, kadının
güzelliğinden dolayı mağrur olmaması gerektiğine temas etmiş­
tir. Ancak Kamalakidis kadında aranacak vasıflar arasına, kadının
"umumun terahhum [acıma] ve şefkatine mazhar olabilmesi" için
bir de saflığı eklemiştir. Kısaca Kamalakidis'e göre kadının fazla
akıllı, fazla atik olmasına gerek yoktur. 55 Bu noktada dikkatimizi
çeken bir hususu zikretmemiz gerekmektedir. Karamanlıca basın
organlarında erkeklerin eşlerinde aramaları gereken özellikler ve
nasıl bir eşle evlenmeleri gerektiği teması işlendiği halde, evleni­
lecek erkekte olması gereken vasıflar ve kızların nasıl bir erkekle
evlenmeleri gerektiği hiç işlenmemiştir. Kanaatimizce bunu, kız­
lara eşlerini seçme hakkının verilmediği şeklinde yorumlamak da
mümkündür.
1 888'de Terakki'de gençlerin eş seçerken ailelerine danışmaları
gerektiği vurgulanmıştır. 56 1 890 yılında Anatoli, "kızlarımızı gözle­
rini açmaksızın henüz 1 2- 13 yaşında iken everiyoruz ve cihet cihet
mazarratlara [zararlara] sebep oluyoruz" demiştir.57 1 9 1 4 yılında
Aktis ise Karamanlıların erkek çocuklarını 1 8-20, kız çocuklarını
ise 1 6- 1 7 yaşına gelince evlendirmelerine eleştirel yaklaşmıştır.
Çünkü gerek erkek gerekse kız, hala çocuk olduklarından ve evlilik
için gerekli maddi ve manevi vasıflara sahip olmadıklarından dola­
yı "mevsimsiz kopmuş bir meyve gibi az bir zaman içinde sararıp
solacaklardır". Yazıda Anadolu' daki anlayış, " . . . ekseri yirmisine
varmış kızlara kartlaştı ve yirmi beş kemaletindeki erkeğe evlen­
me çağı geçti diyorlar" cümlesi ile anlatılmıştır. Oysa erkekler için
yirmi beş, kızlar içinse yirmi yaşa gelene kadar sabretmek gereği
vardır. Diğer taraftan Aktis'te, izdivacın başlıca üç sebeple yapıldı­
ğına dikkat çekilmiştir. Bunlardan birincisi sevda neticesidir. İkin­
cisi ittifak ve üçüncüsü ihtiyaç neticesidir. Birinci sebeple evlilik
yapacakların daha mutlu olacakları "Her iki tarafta mevcut olan
samimiyet kendilerini bahtiyar, mutlu ve her felakete istikamet­
le mukavemet edebilir kılar. Birbirlerine muavin olarak dünyanın
meşakkat [lerine] . . . göğüs gererek, her meselede galip gelirler ve

55 N.İ. Kamalakidis, "Kadınlar Aleminden'', Aktis, 2 1 Şubat 1913, s. 52.


56 Gavriilidis, agm, s. 53.
57 "Mekteplerimizde Islahat", Anatoli, 27 Eylül 1890, s. 1.

32 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


hiçbir şeye mağlup olamazlar" cümleleri ile anlatılmıştır. İttifak
neticesi gerçekleşen izdivaçlar bir dereceye kadar uygun görülür­
ken, ihtiyaç neticesi olanlar "mezmum [kötü] " addedilmiştir.58
1 9 1 4 yılı Astir almanağında kadınların bilmesi gerekenler mad­
deler halinde sıralanmıştır. Bunlar "dikmek, yemek pişirmek, il­
tifatkar olmak, tembellikten içtinap etmek [sakınmak] , sabahtan
erken kalkmak, sır saklamak, itaatli olmak, ruhlu ve neşeli olmak,
yalnız icap ettiği vakit söylemek, çocuklarını görüp gözetmek,
huylarına hakim olmak, nazlı olmamak, mağazalarda dolaşma­
mak, merhametli olmak, ailelerinin sevinci olmak, hanesinin çiçe­
ği olmak, romanlarla iştigal etmemek [uğraşmamak] , iyi yürekli
olmak, değerli zevç intihap etmek, her hususta cesaretli olmak,
zevcinin istinadgah [dayanağı] ve kuvveti olmak, ömrünün mak­
sadı yalnız tekemmül [olgunlaşmak] olduğunu bilmek"tir.59
Üst satırlarda yer alan kadının romanlarla uğraşmaması gerek­
tiğine dair yaklaşım, 1 87 1 yılında yayımlanan Misailidis'in Te­
maşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş isimli kitabında da, " . . . Nisa
[kadınlar] taifesi daima dişehlilerin [kadınların] hüsn-ü terbiyesi­
ne dair kitaplar mütalaa [tetkik] ederek, edebiyatı ihlal edici fena
hikayelerden (mithistorimalardan [romanlardan] ) sakınmalı­
dır . . . " cümlesi ile ifade edilmiştir. 60 Maddeler arasında kadınların
mağazalarda dolaşmaması gerektiği tavsiyesi de dikkat çekmekte­
dir ki, Aktis dergisindeki pek çok yazıda kadınların moda tutkusu
eleştirilmiş, ahlak sahibi kadınların "ahlaksızca elbiseler" giyme­
yecekleri ve erkeklerin bin zorlukla kazandığı paraları insafsızca
harcamayacakları üzerinde durulmuştur. 6 1 Yine Aktis'e göre fazi­
let elbisede olmayıp, onu giyen şahıstadır. Kadınların, Sokrat'ın
eşinin "Benim süsüm zevcimin faziletidir" sözünü hatırlarından
çıkarmamaları gerekir. 62
Karamanlılar " . . . Dünyada mezhep zai olsa, dişehlilerin [ka­
dınların] kalbinde bulmak lazım gelir . . . " 63 düsturuna inanmışlar,

58 "Esrar-ı Aile", Aktis, 23 Ocak 1 9 1 4, s. 446.


"Kadınlarımız Ne Öğrenmeli ve Ne Bilmeli", Mikrasiatikon İmerologion O Astir
[Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 10 1.
60 Misailidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Ewel, s. 94.
6 1 "Moda ve Kadınlar", Aktis, 12 Haziran 1 9 1 4, s. 600.
62 N.İ. Kamalakidis, "Kadınlar Aleminden", Aktis, 3 Temmuz 1 9 1 4, s. 623 .
63 Misailidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Ewel, s. 52.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 33


Kinoniyanın [toplumun] Hıristiyan olarak terbiyesi kadınlar
vasıtası ile olur . . . " diyerek kız okulları açmaya yönelmişlerdir. Bir
çiçeğin, su veren ve tımar eden bahçıvanın alnının teri ile mey­
dana geldiği gibi, çocukları da talim ve terbiye eden, dolayısı ile
onların gönlüne '�llah'a olan muhabbeti" ekecek olan annedir. 64
Anatoli'de " . . . çocukların ilk hocaları valideleri olduğundan, valide
olacak kızların hüsn-ü terbiyesi, terbiye-i umumiyemiz binasının
temelidir" cümlesi dikkat çekmektedir. 65 Nitekim Aktis'te annele­
rin kızlarına öğretmeleri gerekenler sıralandığında da "mezhebin
esaslarını öğretmek" birinci sırada yer almıştır. Evlenmenin kadı­
nın yaratılma amacını yerine getirmesi için bir vasıta olarak değer­
lendirildiği yazıda annelerin kızlarına öğretmeleri gereken diğer
hususlar vicdanlı olmak, her işte nefaset [güzellik] , yalandan uzak
durmak, alçak gönüllülük, ciddiyet ve sadeliktir. Aynı yazıda ço­
cukların yabancı mürebbiyelere teslim edilmesi de eleştirilmiştir. 66

64
Georgios A. Askitopulos, ''.Aile ve Mektep", Mikrasiatikon İmerologion O Astir
{Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 14, s. 224-228.
65
"Mekteplerimizde Islahat", Anatoli, 27 Eylül 1 890, s. 1 .
66
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 5 Haziran 1 9 1 4, s . 594-595.

34 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


il. Meşrutiyet Dönemi'nde Karamanlıca basın organlarında
kadının konumuna ilişkin dile getirilen tezler nelerdir?
· -------
11. Meşrutiyet Dönemi'nde kadın erkek eşitliği, kadının toplum­
daki yeri ve kadının birtakım haklara sahip olması gibi konular
Karamanlılar tarafından da işlenmeye başlamıştır. Bu yazılardan
birinde, kadın erkek eşitliği olmadığında saadetten mahrum ka­
lınacağı iddia edilmiştir. 67 Kadının toplumdaki yerinin tartışıldığı
bir başka yazıda ise "Erkeklerin kadınları kendilerinden daha az
muktedir ve daha az muhakemeli telakki etmeleri bir dereceye ka­
dar haklı" görülse de bunun genelleştirilmemesi gerektiğinin altı
çizilmiştir. "Kadına saçı uzun, aklı kısa nazariyesi ile bakılmaması
gerektiği" ve "kadın aklının erkek aklına yaklaşmasının mümkün
olduğunun fen ile ispat edildiği" söylenmiştir. "Kadının fikren ve
ahlaken erkekten geri kalmasına sebep olanlar da yine erkekler­
dir" ki, kadınlar iyi bir terbiye görmeleri halinde her şeyi yapmaya
muktedir olacaklardır. Dolayısıyla kadınlara, hakları ve erkekler­
le rekabet edebilme izni verilmelidir. 68 Nitekim Aktis dergisi de
kadınların askere alınmaları, 69 milletvekili olmaları, 70 haklarını
elde edebilmek için açlık grevine gitmeleri,7 1 Amerikalı kadınların
serbestliği72 ve üniversite eğitimi almaları73 mevzularını sütunla­
rına taşımıştır. Buna rağmen aynı dergi işaret ettiğimiz dönem
içerisinde Beyoğlu'nda kızlara ev hanımlığını öğretmek amacıyla
açılan okulu yere göğe sığdıramamıştır. Kızlara çeşit çeşit yemek­
ler ve tatlılar pişirmeleri, terzilik, çocuk büyütmek, hasta bakı­
cılığı, tamircilik ve ev kadınına elzem olan her işin tarif edildiği
okulun amacı son derece "ali" gösterilmiştir. Zira kadın erkeğini
en azından aşçı ve terzi masrafından kurtarmalıdır. 74 Ö rneklerini

67 İ. İoannidis, "Terbiye-i Medeniye", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız Anado­


lu Takvimi], 1 9 14, s. 127.
68 İ. Mubayadcoglu, "Kadının Mevki-i İçtimaisi", Mikrasiatikon İmerologion O Astir
[Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 1 34- 1 3 8 .
69 N.İ. Kamalakidis, "Kadınlar Aleminden", Aktis, 23 Mayıs 1 9 13, s. 1 58 .
70 "Kadınlar Aleminden", Aktis, 2 2 Ağustos 1 9 1 3 , s. 259.
7 1 "Kadınlar Aleminden", Aktis, 8 Mayıs 1 9 1 4, s. 562.
72 i.i. Limnidis, "Kadınlar Aleminden", Aktis, 2 Mayıs 1 9 1 3 , s. 1 34- 1 35.
73 İ.İ. Limnidis, "Kadınlar Aleminden", Aktis, 9 Mayıs 1913, s. 1 42- 1 43 .
74 N.İ. Kamalakidis, "Kadınlar Aleminden", Aktis, 1 5 Mayıs 1 9 1 4, s. 568-569.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 35


verdiğimiz yazılar bize, il. Meşrutiyet Dönemi itibarıyla kadınlarla
ilgili dünyadaki ve Osmanlı toplumundaki tartışma ve gelişmele­
re paralel Karamanlıların da kadınlarla ilgili mevzuları tartışmaya
açtıklarını, buna rağmen şehirli dahi olsalar kadınlarla ilgili mev­
zulara geleneksel bir çerçeveden yaklaştıklarını düşündürmüştür.
Anadolu' da ikamet edenlerin değişiminin ise güç olduğu açıktır.

36 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Karamanlılarda rastlanan
Türkçe isimler nelerdir?
· ------
Şer'i Mahkeme Sicilleri de dahil tarihi belgelere bakılarak gerçek­
leştirilmiş olan araştırmalar, Karamanlılarda Türkçe isim kullan­
manın yaygın olduğunu ortaya koymuştur.75 1 920 yılında İstan­
bul'da basılmış olan, Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının
Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820- 1 920 isimli Karamanlıca eserde, Ka­
ramanlı cemaatlerinde bulunan Türkçe erkek ve kadın isimlerin­
den örnekler verilmiştir.
Kitapta zikredilen Karamanlıların kullandığı Türkçe erkek
isimleri şunlardır: Ayan, Ayvaz, Arzuman, Arslan, Garip, Yağmur,
Körpe, Dövlet [Devlet] , Evren, Eğlence, Zümbül [Sümbül] , Kap­
lan, Kalandar [Kalender] , Karagöz, Minnet, Muteber, Bayram,
Bünyat, Murat, Salman, Şahin, Sefer, Tozak, Durmuş, Turfanda.
Kitapta zikredilen Karamanlıların kullandığı Türkçe kadın
isimleri şunlardır: Azize, Altun (a) , Aydoğdu, Güllü, Gülistan,
Gülana, Yazgülü, Gümüş, Döndü, Dövlet (a) [Devlet (a) ] , Elmas,
Zeytin (a) , Zümrüt, Zümbül (a) [Sümbül (a) ] , Keklik(a) , Kıymet,
Kimya, Kızlarbeyi, Kireyli, Mayısgülü, Melek, Meryem (a) , Balı,
Benli, Buludu [Bulutlu] , Bülbül (a) , Nazlı, Şeker (a) , Sultan (a) , Çi­
çek (a) , Hatun (a) .76
Ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazen Yunan
Devleti'nin yürüttüğü propagandaların etkisiyle, bazen de evli­
likler sebebiyle Karamanlılar arasında Türkçe isimler yerine He­
lenlerin kullandığı isimler kullanılır hale gelmiştir. Cami Baykurt
bununla ilgili olarak " . . . Servet kazanmış Hıristiyan Türkler için
kilisede ve cemaatte bir rol oynamak ve bunun için papaz sınıfının
yardımını görmek ve daha sonra da uyruk değiştirerek yeni Yuna­
nistan'ın siyasi hayatına karışmak ancak Helenleşmek, Orto­
doks cemaati içinde bile hor görülen 'Karamanlı Rum', köylü ve
kaba adamlar zümresinden uzaklaşmakla elde edilebilirdi. Bu gibi
maddi ve duygusal etkilerin altında Hıristiyan Türklerden zengin
olanlar, Yunanlılarla evlenmek ve evlatlarını Yunanlı mürebbiye-

75 Eröz, age, s. 50-63; Ekincikli, age, s. 133-136.

76 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1820-1920, s.

12 1- 124.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler -1 37


lere emanet etmek suretiyle Helenleşiyorlardı. Bir kez bu yola
girdikten sonra eski milli aile isimlerini değiştirmek ve onları da
Helenleştirmek ihtiyacı doğal bir durumdu. Mesela, Yağcıoğulla­
rı: Ladopulos, Çakıroğulları: Galanakis, Boyacıoğulları: Vafıyadis,
Çınaroğulları: Palatinidis oldu. Aslanidis gibi yarım Yunancaya
çevrilmiş olanları da vardı" demektedir. 77

77 Baykurt, age, s. 22.

38 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlılar için
Anadolu'nun anlamı nedir?
· ------
Karamanlılar Anadolu'yu çoğu kez '�natol" olarak zikretmişlerdir.
Örneğin 1 9 1 4 yılına ait bir yazıda, Anadolululardan '�natollular"
olarak söz edilmiştir.78 Karamanlıca eserlerde nadiren '�natolu"79
yazılış şekliyle '�nadolu" ifadesine rastlanabilirse de8° Karaman­
lıların Batı dünyasının "Küçük Asya", Yunanların "Mikra Asia"
dediği bölge için asıl tercih ettikleri ifade biçimi '�natoli"dir. Ana­
toli kelimesi Yunancada "Doğu-Güneşin doğduğu yer" anlamına
da gelmektedir. 81
1 8 1 2 yılında İstanbul'da doğmuş ve Yunanistan'da adalet ve
eğitim bakanlığı dahil pek çok görevde bulunmuş olan Leon Me­
las'ın, 82 Filippos P.G. Aristovulos tarafından Türkçeye çevrilmiş ve
1 866 yılında Yunan harfleriyle yayımlanmış olan Gerostathis adlı
eserinde güneşin doğuşuyla Hıristiyanlığın doğudan başlayarak
yayılması özdeşleştirilmektedir. Bu eserde Gerostathis isimli yaş­
lıca bir zat, çocuklara çeşitli nasihatlerde bulunmaktadır.

İmdi her gün sabahleyin, Anatolikos Hıristiyan [Doğu Hıristiyanı] ol­


duğumuz için, Anatola yani gündoğuya çevirelim gözlerimizi ve ham­
düsena okuyalım ve teşekkürler sunalım yücelerde sakin edene, bu
parlak yıldızın vasıtası ile bizlere yeryüzünde bağışladığı ömre hayat
verene.
Lakin Anatol'dan, dedi ihtiyar, fakat hayat verici güneş çıkmaz. Ana-

78 İ.İ. Limnidis, "Evangelinos Misailidis", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız


Anadolu Takvimi], 19 14, s. 172.
" "
79 Yunancada "v (ni) " ve "t(taf) " harfleri vt şeklinde yan yana geldiğinde "d"
olarak okunmaktadır. Ancak Karamanlıca metinlerde çoğu kez "v" düşmekte,
dolayısıyla "t" bazen "d", bazen de "t" olarak okunmaktadır.
80 A. Turgutis, "Bir Kapadokya Kahramanı", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız
Anadolu Takvimi], 19 13, s. 227.
81 Leonidas Karacas ve Faruk Tuncay, Ellino Turkiko Leksiko [Yunanca T ürkçe Sözlük]
(sonraki dipnotlarda "Yunanca Türkçe Sözlük" olarak gösterilecektir), Athina,
Ekdosis Rodamos [Rodamos Yayınları] , 1994, s. 247.
82 Hukukçu, siyasetçi ve yazar olan Leon Melas'ı ünlü yapan eseri Gerostathis, ilk
baskısını 1858 yılında yapmış ve bugüne kadar defalarca yayımlanmıştır. "Leon
Melas", Egkiklopedia 2002 [2002 Ansiklopedisi], Tomos [Cilt] : 12, s. 224-225;
Leon Melas, O Gerostathis, Athina, Tipografiye Lazam D. Vilara [Lazaros D. Vila­
ras Basımevi] , 1858, Tüm Kitap.

------- AnadolulAI Ort.ooleks T- � 39


dolu'dan çıkıp batı tarafındaki Avrupa'ya Ellinosların [Helenlerin]
vasıtası ile dağıldı ilim, şairlik, filosofıya [felsefe] , kalitehniya [güzel
sanatlar] yani sanat güzelliği, şehirlik, serbestlik ve nihayetinde Hı­
ristiyanlık dahi, yani imanın, ümidin, muhabbetin ve amellerin bu
ilahi ve sahih mezhebi.
İmdi kavi ve muhkem [sağlam] duralım, ya evlatlarım, Hıristos'umu­
zun [ İ sa'mızın] Ortodoks Eklisiyasında [Ortodoks Kilisesinde] . . . 83

İoannis İoannidis'in kaleme almış olduğu ve 1 896 yılında İstan­


bul'da basılmış olan Kesariya [Kayseri] Metropolitleri ve Ma'lumılt-ı
Mütenevvia isimli kitapta Anadolu'dan, "Malum olduğu üzere,
insanın ilk beşiği mesabesinde [derecesinde] olan yer ve toprak
Anatoli kıtasıdır" şeklinde söz edilmektedir. Nuh peygamberin tu­
fandan sonra insan neslini Anadolu'da arttırdığı, ilim ve hünerin
Yunanistan'a Anadolu'dan gittiği söylenerek söz konusu toprakla­
rın daha ayrıntılı araştırılması gerektiğine dikkat çekilmektedir. 84
Karamanlılar için Anadolu'nun anlamını anlayabilmek için, i.i.
Kalfoglus tarafından 1 899 yılında kaleme alınmış olan Mikra Asia
Kıtasının Tarihiye Coğrafyası adlı eserin "Mukaddeme" kısmına,
yani ön sözüne bakmak yeterlidir:

Memleket! Ne güzel kelime! Ne aziz söz! Ne mübarek lügat. Hele


memlekete muhabbet! İ şte bundan büyük fazilet, bundan ulu meram
ve maksat olamaz. Her şey bundan merbuttur [buna bağlıdır] , herkes
bunun ile me'luf [huy edinmiş] olmalı. Memlekete muhabbet olmaz­
sa, vatan için hidmet [hizmet] edilmez ise, vatan arzulanmazsa, insan
dünyada yaşadığının maksadının bir mühim noktasını icra etmemiş
olur. . .
Bizler Anatolluyuz, vatanımız Anatol yani Mikra Asia'dır [Küçük As­
ya'dır] . İnsanın ilk oturduğu memleket, medeniyetin en evvel terakki
ettiği ülke, meşhur ve cengaver milletleri yetiştiren toprak, Hıristi­
yanlığın ilk vaz olduğu mahal, her tarafı denizler, güzel ve manzaralı
mevkiler ve latif sular ile mücehhez [donanmış] nim cezire [yarıma­
da] Mikra Asia, işte bu kıta bizim vatanımızdır. Ecnebiler indinde
şereflidir, asar-ı atikaları [eski eserleri] için maruf [tanınmış] ve meş­
hurdur. En büyük alimleri, en ulu azizleri, Ortodoks Anatoliki Ekli­
siyamızın [Doğu Kilisemizin] en dirayetli patereslerini [pederlerini] ,
eski zamanın büyük generallerini, şairlerini, doktorlarını, müverrih-

83 Leon Melas, Gerostathis Yani Çocukluk Kemaletimin Vukuat/an, Çeviren F.P.G. Aris­
tovulos, Atina, H. Nikolayidi Filadelfiyalı'nın Tabhanesi, 1 866, s. 1 7- 1 8 .
84 İoannidis, age, s. vi-vii.

40 r SORULARLA KARAMANLILAR -----


lerini [tarihçilerini] , bazı hükümdarları, hülasa en maruf ve namdar
kimseleri işte bu Anatol yetiştirdi. Dünyanın ilk muharebeleri burada
oldu, ilim buradan dağıldı, medeniyetin menbaı burası idi, İkumeniki
Sinodilerin [Ekümenik85 Sinodların] ekserisi burada kuruldu, Hıristi­
yanlık Anatol ve Eklisiyaları [Anadolu ve Kiliseleri] vasıtası ile cihana
dağıldı, azizlerimizin en çoğu Anatolludur. Ve Asya'nın en latif, pek
münbit [verimli] , çok güzel, en şirin mahalli Anatoldur.

Sözün devamında yazar Kalfoglus, Anadolu'yu tanıyan için '�na­


doluluyum" demenin bahtiyarlık olduğunun altını çizmekte, Ho­
meros, Herodot ve Diyojen gibi Anadolu' da yetişmiş ünlü isimleri
zikrettikten sonra, "Daha nice bu kadar binler ile meşhur kimse­
lerin hemşehrisi olmak bizim için şeref değil midir? " sorusunu
yöneltmektedir. Yazara göre "vatanımız, kıymetli memleketimiz"
dediği Anadolu'nun tarihini öğrenmemek ise "bir kabahattir"
Zira "vatandan daha tatlı bir şey yoktur". 8 6
Karamanlı yazarlar Anadolu'yu ele aldıklarında, yukarıdaki sa­
tırlarda da fark ettiğimiz gibi özellikle Hıristiyanlığın bu toprak­
larda geliştiğinin altını çizmişlerdir. Vayanis de 1 9 1 3 yılında Astir
almanağında kaleme almış olduğu "Hayırperverlik ve Hamiyyet-i
Vataniye" isimli makalesinde, Anadolu'da Rumeli'nden çok daha
önce kiliselerin, okulların ve hastanelerin "mantar gibi kendili­
ğinden" meydana geldiğinin, hayırseverlerin gayretleriyle "millete
şeref verecek müessesat-ı diniye ve hayriye [din ve hayır kurumla­
rının] vücuda getirildi"ğinin altını çizmiştir. 87

8 5 Ekümen kelimesi dini bir terim olup kilisenin "evrensel", yani "dünya çapında"
olduğunu göstermek için kullanılmaktadır. "Ekümeniklik" ise "evrensellik" an­
lamında kullanılan bir kelimedir. Ortodoks dünyası açısından, dünyadaki tüm
Ortodoksların dini önderliğini ve Ortodoks kiliseleri açısından birinciliği ifade et­
mektedir. Emrullah Yalçın, "Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Ekümenikliği
Tartışmaları ve Gerekçeler", Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 50, Ankara 2012, s. 480.
86 İ . İ. Kalfoglus, Mikra Asia Kıtasının Tarihiye Coğrafyası, Dersaadet, Adelfi Misailidi
Matbaası, 1899, s. 5-7.
87 K.G. Vayanis, "Hayırperverlik ve Hamiyyet-i Vataniye", Mikrasiatikon İmerologion
O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1913, s. 5 1-52.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ., 41


Karamanlılar için
Ortodoks Hıristiyanlığın anlamı nedir?
· -------
Senenin Her Kiryakisinde [Pazannda] Okunan Evangelios'un [İncil'in]
İzahatı İçin adlı Karamanlıca bir dini kitapta "ebedi rahat" için
iyi Hıristiyan olmak gerektiğine, iyi Hıristiyan olmanın yolunun
ise Ortodoksluğun aziz kitaplarını okumak olduğuna işaret edil­
miştir. 88 Karamanlılar için Ortodoksluğun anlamını anlayabilmek
adına örnek vereceğimiz Payisios imzalı "Hıristiyanlık Talimatı
İnsanın Nurudur" başlığıyla Astir almanağında yayımlanan yazıda
ise Ortodoks kilisede korunan nur, hayat bahşeden güneş ışığına
benzetilmiş ve bu güneş sayesinde kimsenin yolunu kaybetmedi­
ğine işaret edilmiştir. Bu nurun kaynağı ise Hz. İsa'dır. Payisios
" . . . Böylece Cenabıhakk'ın nuru ile insan uyanır, günah lekele­
rinden temizlenir ve iyi amelleri ile diğerlerine numune-i imtisal
olur" demektedir.89
Karamanlıca basın organlarında pek çok kez Ortodoksluğun
diğer Hıristiyanlık mezheplerinden daha üstün olduğu düşünüle­
rek Karamanlılara mezheplerinde kalma mesajları verilmiştir. Ör­
neğin Anatol Ahteri ndeki "Mezhep" başlığını taşıyan bir yazıda,
'

" . . . İmdi bu Eklisiada [Kilisede] kalıp ve onun evamir [emirler]


ve tenbihatını hıfzedip Evangelion [İncil] kavlince ömür geçirdi­
ğimizde, bu ömürde de öbür ebedi ömürde de mamur ve saadetli
oluruz" denilmiştir.90 Terakki dergisinde mezhepte tereddüt etme­
nin tehlikelerine işaret edilmiş, şüpheyle geçen her dakikanın kıy­
metinin büyük olduğuna temas edilmiştir. 9 1

88 İlias K. Emmanuilidis, Senenin Her Kiryakisinde Okunan Evangelios'un İzahatı İçin,


Naşir Savvas Dimitriadis, İstanbul, Patrikhane Matbaası, 1 90 1, s. 3.
89 Payisios, "Hıristiyanlık Talimatı İnsanın Nurudur", Mikrasiatikon İmerologion O
Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 221 -222.
90 F.A.L., "Mezhep", Anatol Ahteri, 1 Kasım 1 886, s. 1 34.
91 "Mezhepte Tereddüt", Terakki, 30 Temmuz 1888, s. 8 1 .

42 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlıların din ile
hayata bakışı nasıldır?
· �-----

Bir arhimadrit, yani manastır papazı olan Vartholomeos İatridis,


Karamanlıların dinlerine bağlı kimseler olduklarını ortaya koydu­
ğu yüksek lisans tezinde, bunu Kapadokya'nın, yani yaşadıkları
toprakların Hıristiyanlığın ilk günlerinden itibaren pek çok azizi
ortaya çıkarmış olmasına, bölgede bulunan taş kilise ve manas­
tırlara bağlamaktadır.92 Biz de yaptığımız okumalardan hareket­
le, İatridis'in Karamanlıların dinlerine bağlı oldukları görüşüne
katıldığımızı ifade etmeliyiz. Mübadele ile Yunanistan'a gitmek
zorunda kalan Karamanlıların doğdukları toprakları terk etmeden
önce kiliselerinde ayin gerçekleştirmeleri, kiliselere ait ikona ve
kandilleri beraberlerinde götürmeleri başkaca nasıl açıklanabilir?
Eski ikonalarını ise kabristanlarına gömmüşlerdir.93 Terakki dergi­
sinde yayımlanan "Diyanet" isimli yazı, kanaatimizce Karamanlı­
ların dine ve hayata bakış açılarını özetler niteliktedir:

Diyanet, yani dindarlık, gökte ve yerde kaffe-i iyilikleri ihsan


eden ve insanı cidden bahtiyar kılan bir fazilettir. İmansızlık ise bi­
lakis ne kadar felaket var ise insanın başına getirir ve onu sonuna
kadar sefalet ve biçareliklerde bırakır. Dindar adem mesela, perhiz­
karlık, yani nefsi zaptetmeklik, çalışkanlık, kanaat vesaire vasıtası
ile aklın kuvvetini artırır. Her şeye hakiki değerinde bakmak ve asıl
doğruluğun ne olduğunu fark etmekle fikri genişletir ve kuvvetlen­
dirir, velhasıl Allah'a ve insana olan vazifelerinin tekmilan icrası ile
ruhuna rahatlık ve zamirine serbestlik bahşeder.
Ve bundan başka, riyazet, yani ayıklık, namuskarlık, feraset ve
çalışkanlığı vasıtası ile dindar adem tuttuğu işlerde hayır bereket
görür ve alem indinde muteber, emin ve fazıl [fazilet sahibi] namını
hakkı ile kazanır. Dindar adem acılı vaktinde teselli, kaza ve bela­
larda sabır, ölüm saatinde sükunet, ölümden sonra mutluluk bulur.
Diyanet kimseyi incitmez, kimseye zarar etmez, kimsenin sıh­
hatine keder, vicdanına telaş, aklına zarar vermez. Hevesi tahrik,
namusu tenzil etmez ve hiçbir zaman da acı pişmanlığa sebep ol­
maz. Diyanet daha kimseyi fakirliğe sevk etmemiş; ama imansız-

92 İatridis, agt, s. 15; 42.


93 İ Eksodos {Çıkış], s. 10.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 43


lık, sarhoşluk, tembellik, sefahat ve bir söz ile fenalık tarikleriyle
nice biçareganı [biçareleri] zarurete düşürüp füluse [bakır paralara]
muhtaç etmiştir 94 . . .

94 "Diyanet", Terakki, 1 5 Temmuz 1 888, s. 65.

44 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


Karamanlılara göre
din nerede öğrenilmelidir?

Karamanlıca basın organları ve eserler tarandığında, Karamanlı


çocukların kalbine mezhep sevgisinin nasıl aşılanabileceğine ve
dinlerini nerede öğrenmeleri gerektiğine dair yazılara rastlanabil­
mektedir. Ö rneğin Terakki dergisinde çocukların öncelikle dindar
bir anneye, sonrasında ise ahlaklı mürebbilere sahip olmaları ge­
rektiğinin altı çizilmiştir. Ancak sonraki aşamada çocuklara Orto­
doksluğu öğretecek hoca bir "ruhan" olmalıdır. Bu hoca sayesinde
anne ve mürebbilerin eksik bıraktıkları tamamlanacak, "Hıristi­
yanlık hasaili [hasletleri] ıslah edilecektir" . Ancak bunun yanında
mutlaka ahlaki risaleler ve kitapların lüzumu vardır. Kaldı ki bu
risale ve kitapların halk nezdinde rağbet bulması için "fiyatı ehven
ve yazılışı zevkli bir şivede olmalıdır" . Yazının devamında 'i<\ncak
bu surette . . . vicdan sahibi, uslu cemiyete malik oluruz. Ancak o
vakit insanperverlik, vatanperverlik, fedakarlık, muhabbet ve bü­
tün bunların meyvesi olan saadete nail oluruz" denilmiştir.95
Anatoli gazetesine Nevşehir'den gönderilmiş olan Vasilis P.İ.
Evmolpidis imzasını taşıyan yazıda ise kilise ve okulun işlevleri
ile birbirleriyle ilişkileri sorgulanmıştır. " . . . Rabb'in halk etmiş ol­
duğu hesapsız kainatın her birisinin kendisine mahsus terkibatı
[birleşimi] ve tabiatı ve bunlara münasip maksat ve hizmeti vardır.
Güya hilkatta [yaradılışta] intizam ve maksat olmayıp, kainatın an­
cak bir sevk-i tabii vasıtası ile harekette bulunuyor olduğu zeamına
[hırsına] sapmış, bazı donuk ve karanlık kafalar zuhur ettiler ise
de, fakat öteden beri insanların zamir-i umumisi [umumi vicdanı]
dünyayı en ali bir akıldan meydana gelmiş ve mahlukatın kaffesi
[bütünü] de bir maksat için yaratılmış olduğunu teslimden geri
durmamışlardır . . . " denilerek, insanın ve insaniyetin ne demek ol­
duğunun, insaniyetin nasıl kazanılacağının öğretileceği yerin okul
olduğuna işaret edilmiştir. Yazara göre " . . . dünyaya, insana ve
Allah'a dair malumattan talebeyi haberdar etmek mektebin bor­
cudur . . . " Çünkü " . . . dünya, insan ve Allah üçü de yekdiğeri ile
irtibat ve münasebetle daimdir . . . Zira insan Allah'tan geldi ve Al-

95 "Mezhep Duygusunun Vasıtaların, Terakki, 3 1 Ekim 1 888, s. 1 77.

----- Anadolulu Ortodoks Türkler � 45


lah'a avdet etmekle maksadını icraya vaz etmiş olacaktır . . . " Yazıda
kilisenin maksadı ise içten ibadet, Allah'ı zikretmek, İsa vasıtası
ile Allah'a rica ve niyaz etmek, günahların affını dilemek ve Allah'a
secde etmek olarak ifade edilmiştir. Her daim dini buyruklara göre
hareketin ve adaletin arzu ve icrasının gerektiği, okul ile kilisenin
irtibatlı olmasının şart olduğu vurgulanmıştır.96

96 Vasilis P.İ. Evmolpidis, "Mektep ve Eklisia", Anatoli, 13 Temmuz 189 1, s. 1.

46 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


Karamanlıların misyonerlik faaliyetlerine karşı
tepkileri nelerdir?
· -------
Farklı dini ve etnik grupları barındıran Osmanlı İmparatorluğu,
Hıristiyanlığı dünyaya yaymayı amaç edinmiş misyonerlerin ilgi
odağı olmuştur. Öyle ki XVI. yüzyıldan itibaren Fransız, İtalyan,
Alman, İngiliz ve Amerikalılar başta olmak üzere misyonerler
Osmanlı topraklarına gelerek kimi faaliyetler ortaya koymuşlar­
dır. Osmanlı topraklarına ilk gelen misyonerler Katoliklerdir. An­
cak XIX. yüzyılın başlarından itibaren Protestan misyonerler de
Osmanlı topraklarına gelmeye başlamış ve Protestanların çalış­
maları 1 840'lardan itibaren hız kazanmıştır. 1 856 tarihli Islahat
Fermanı'nın getirdiği vicdan hürriyeti prensibi ile tanınan mez­
hep değiştirme serbestliğinden en fazla yararlananlar Protestan
misyonerleri olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'na ilk geldikle­
rinde amaçları Müslüman ve Yahudileri Hıristiyanlaştırmak olan
misyonerler, zaman içinde Müslüman ve Yahudilerin din değiştir­
melerinin pek mümkün olmadığını idrak etmişlerdir. Bu sebeple
dikkatlerini Osmanlı'nın diğer Hıristiyan mezheplerinden olan
unsurlara çevirmişlerdir. 97
Protestan misyoner örgütleri içinde Osmanlı topraklarında
en fazla faaliyet geliştiren 1 8 1 O' da Boston' da kurulan ·�merican
Board of Commissioners for Foreign Mission" olmuştur. Kısaca
·�merican Board" olarak anacağımız bu örgüte bağlı misyoner­
ler, Osmanlı topraklarına geldikleri tarihten itibaren eğitim, din,
yetimhane ve sağlık kuruluşları aracılığıyla faaliyet sürdürmüşler­
dir.9 8 American Board misyonerleri, Karamanlıların yaşadığı Kon­
ya vilayetinde de faaliyet göstermişlerdir. Öyle ki Amerikalı mis­
yonerlerin merkez olarak kabul ettikleri Kayseri'de ilk Protestan
kilisesi 1 854 yılında açılmıştır. Amerikalı misyonerler Kayseri ile
birlikte Yozgat, Aksaray, Ankara, Germir, Niğde, Talas, Zincidere,
Ürgüp, Bor, Konya ve Nevşehir gibi Karamanlıların yaşadığı diğer

97 Ayten Sezer, "Osmanlı Döneminde Misyonerlik Faaliyetleri", Osmanlı Ansiklo­


pedisi, Cilt: 2, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1 999, s. 1 82-1 92; Seçil Akgün,
"Amerikalı Misyonerlerin Anadolu'ya Bakışları", OTAM, Sayı: 3, 1 992, s. 1-3.
98 İdris Yücel, Anadolu'da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri (1 880-1 934),
Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınlan, 201 7, s. 2-4.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 47


yerleşimlerde de faaliyet göstermiş, etkili olmak için yetenekli din
görevlileri bulundurmuşlar ve okullar açmışlardır.99 Söz konusu
bölgede Katoliklere ait kurumların da bulunduğttnun gözden ka­
çırılmaması gerekir. 1 00
Misyonerlerin bu faaliyetlerine, bölgedeki Ortodoks din adam­
larının yoğun reaksiyonları olmuştur. Ö zellikle Kayseri metropo­
litlerinden Efstathios Kleovulos, 1 8 7 1 yılında bu görevi üstlendiği
andan itibaren 1 0 1 misyonerlere karşı sistemli bir mücadele yürüt­
müştür. 1 02 Kleovulos, bölgedeki misyonerlere mektuplar gönde­
rerek, Anadolulu Ortodoksları Protestanlaştırmaya yönelik çalış­
maları onaylamadığının altını çizmiştir. Filippos Papa Grigoriyu
Aristovulos tarafından Türkçeye tercüme edilen bu mektuplardan
bazıları, Karamanlıca bir yayın organı olan Terakki dergisinde de
yayımlanmıştır. Kleovulos'un 1 872 yılında Zincidere'deki Timios
Prodromos Manastırında kaleme almış olduğu birinci mektubu,
Talas'taki Amerikalı Protestan misyonerler W.A. Fransworth, S.
Barlett ve O. Barrows'a hitap etmektedir. Burada Kleovulos, Os­
manlı hükümetindeki Ortodoks Kayserililerin metropoliti olarak
misyonerleri "bahr-i muhitten [okyanustan] ve dış denizden ge­
len misafirler" olarak kabul etmekle birlikte, kilisenin kendisine
farz kıldıklarını da söylemek zorunda olduğunun altını çizmiştir.
Çünkü Kleovulos'a göre Amerikalı misyonerlerin "Ortodoks sü­
rüsünden aldatıp kendi mezheplerine adem celp etmek" için ka­
dın misyonerlerle birlikte "azim bir bahr-i muhiti ve çok tehlikeli
denizleri geçerek, yüce dağları, çok günlük yolları aşarak gelmele­
ri ve yad bir ülkede iskan etmeleri, bir tüccarlıkları yahut sair bir
belli başlı sanatları ve hünerleri olmayarak, ancak bir yalnız mah­
susi maksat ve hizmet ile" Anadolu'ya yerleşmeleri beğenilecek
bir durum değildir. Zira Ortodoks Kilisenin eskiliğine, azizliğine
ve itikadına terstir. Kleovulos misyonerlere, çalışmak istiyorlarsa
putperest milletlere yönelmelerini tavsiye etmiştir. Misyonerlere

99 İdris Yücel, Kendi Belgeleri ışığında Amerikan Board'ın Osmanlı Ülkesindeki Teşkilat­
lanması, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2005, s. 1 03 - 1 09.
100 İatridis, agt, s. 45-49.
1 01 İoannidis, age, s. 36.
1 02 İatridis, agt, s. 48.

48 f- SORULARLA KARAMANLILAR ------


"aziz kitapların ve hemen bütün Hıristiyanlığın lisanını bu Ekli­
siya [Kilise] verdi" ve "bu Eklisiya gerek tarifiyle gerek amelle­
riyle [çalışmalarıyla] nazari [teorik] ve ameli [pratik] gerçekliğin
direği ve desteği"dir sözleriyle seslenmekte, hırsızlıkla ve hileyle
bu kilisenin zayıf azalarını çalıp temeline balta atanların selamete
eremeyeceklerini hatırlatmaktadır. Kleovulos, "ruhani çobanlığın
farzından yazılma mektubunu" Protestan misyonerlerin faaliyet­
leri hakkında en doğru kararın verilebilmesi için Yunan, İngiliz
ve Amerikan gazetelerinde de yayınlatacağım vurgulamaktadır. 1 03
Kleovulos, Terakki' de yayımlanan ikinci mektubunda Protestan
misyonerlerden aldığı, iyiliklerden pay alabilmeleri için Osmanlı
milletlerini eğitmek üzere Anadolu'ya geldikleri, pek çok misyo­
ner kardeşlerinin Afrika, Hindistan, Çin ve ücra adalara giderken
kendilerinin payına Küçük Asya kıtasının düştüğü yanıtını sorgu­
lamaktadır. Kleovulos'un bu mektubunda misyonerlere yönelttiği
ilk soru, "Kimdir sizleri gönderen ve ne hak ile irsal ediyor [gön­
deriyor] ve o vaat olunan üstün iyilikler hangileridir?" sorusudur.
Eğer bu iyilik Protestan olmaksa, Anadolu'dakilerin Hıristiyanlı­
ğının misyonerlerinkine nazaran daha eskiye dayandığının altını
çizmektedir. Misyonerlerin Hıristiyanlığını "tarafları eğrilmiş ve
tebeddülat [değişiklikler] almış bir Hıristiyanlık" olarak tanım­
lamakta, "Eğer üstün iyilikler dedikleriniz politikaya ve dünyaya
ve insan ilmine . . . dair olanlar iseler, ne sebebe pek eski ve Allah
bahşişi olan diyanetin imana ve amele dair akaidlerini [esasları­
nı] eşeleyip karıştırıyorsunuz?" sorusunu yöneltmektedir. Zira
Kleovulos'a göre misyonerlerin yaptıkları Anadolu'nun cemiyet­
lerini "gıcıklayıp aldatmak" ve "hileli tuzaklara" düşürmektir. 1 04
Kleovulos'un Terakki'nin onuncu sayısında yayımlanan bir diğer
mektubunda da Ortodoksluğun temellerinin rastgele temeller ol­
mayıp yıkılmaz olduklarına, Protestanlığın ise "derme, devşirme
tarifler üzerine temellenmiş" olduğuna değinilmektedir. Misyo­
nerlerin Ortodoksları devşirmeye çalışmaları, boşa kürek çekme­
ye benzetilmektedir. 1 0 5

1 03 "E. Kleovulos Mektupları", Terakki, 3 1 Ağustos 1 888, s. 1 1 3- 1 1 5.


1 04 "Evstathios Kleovulos Mektupları", Terakki, 1 5 Eylül 1 888, s. 129-1 30.
1 05 "Evstathios Kleovulos Mektupları", Terakki, 30 Eylül 1 888, s. 145-146.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 49


�N nu UYNH nıP NEH �HYUYP
PIIA/IE 1 MEBKOYTEtılP

31 A'Jı:TOYJ:TOY 1888 � l!H 8

Görsel 3: Terakki gazetesindeki Kleovulos'un misyonerlere birinci mektubu.

Kleovulos örneğinde gördüğümüz gibi Ortodoks din adam­


larının bu çabaları yanında, kimi Karamanlıca dini eserlerde de
Ortodoksluğun diğer mezheplerden üstünlüğüne dikkat çekilmiş
ve misyonerlere cevap verilmiştir. Örneğin Ecvibe-i Diniye [Dini Ce­
vaplar] isimli 1 864 yılında İstanbul'da yayımlanmış kitapta Doğu
Ortodoks Kilisesinin, İsa peygamberin ihsan ettiği hükümeti
(idareyi) ancak gerektiğinde tatlılık ve yumuşaklıkla kullandığı
söylenmiş; Katolik Kilise, papalar kendilerini güneşe benzetirken,
büyük kralları aya ve küçük kralları yıldızlara benzettikleri için
eleştirilmiştir. Pek çok papanın dini alet edip dünyevi işlerle ilgi­
lendiklerine ve insanların günahlarına fiyat koyup akçe ile günah
affettiklerine temas edilmiştir. Kitapta Ortodoks Kilisenin hiçbir
vakit bu gibi uygunsuz düşüncelere düşmediğinin, tüm Hıristi-

50 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


yanları evlatları kabul ederek onlar arasında ayrıma girmediğinin
altı çizilmiştir. 1 06
Karamanlıca eserler arasında bulunan Eleghos Diyamartiromenon
Yahut Tekzib-ül Protestan isimli kitapta misyonerler sahte havarile­
re benzetilerek, onlara uyanların sadece kendilerini değil, çocuk­
larını da kaybedecekleri uyarısı yapılmıştır. Ortodoksların, kötü
niyetli ve fesat yürekli kişileri hanelerine kabul etmelerinin caiz
olmadığının altı çizilmiştir. Dikenden meyve toplamanın olasılı­
ğı olmadığı gibi, Protestanların öğretilerinden de fayda ummanın
mümkün olmadığı söylenmiştir. Kitabın ilerleyen sayfalarında
Protestanlığın nasıl doğduğu anlatılmıştır. Protestanlık, ''Aziz iko­
nalara, azizlere, istavroza, Validetullah'ın [Meryem Ana'nın] ken­
disine dahi itibar etmemekliğe kadar vardı. Eklisiyaya [Kiliseye]
verilen ruhani hükümeti, iereasların [rahiplerin] ve arhiereasların
[başrahiplerin] rütbelerini bir gı1na [türlü] tanımadı! " sözleriyle
eleştirilmiştir. Protestanların tariflerinin "ölüm getirici hastalık
gibi bütün Avrupa'yı dolaştığı", ruhban sınıfının ve halkın bilgi­
sizliği sebebiyle de yayıldığı, şimdiyse Ortodoks kiliseyi bozmak
üzere Anadolu'ya geldiği vurgulanmıştır. 1 07

1 06 Saınuil Kokonyosoglu & Evangelinos Misailidis, Ecvibe-i Diniye, Dersaadet, Evan­


gelinos Misailidis Tabhanesi, 1 864, s. 8-9.
1 07 H. Lazaros İoannu & H. Stefanos İoannu, Eleghos Diamartiromenon Yahut Tekzib-ül
Protestan, Athina, Tipis H.N. Filadelfeos [H.N. Filadelfeos Yayınları] , 1 876, s. 3- 1 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 51


Misyonerlik faaliyetleri
Karamanlıları nasıl etkilemiştir?

Karamanlıca basın organları incelendiğinde, misyonerlik faaliyet­


lerinin Karamanlıları ne şekilde etkilediğinin izlerine rastlanabil­
mektedir. Örneğin Anatoli gazetesindeki ·�slını İnkar Eden" başlı­
ğını taşıyan yazıda, Hıristiyanlığın beşiğinin Anadolu olduğuna ve
Protestan ile Katolik misyonerlerin faaliyetleri neticesi Osmanlı
topraklarında Rum, Ermeni, Süryani, Keldani ve Maruni Katoliği
cemaatlerinin hasıl olduğuna işaret edilmiştir. Yazıda en çok üs­
tünde durulan konu, mezhep değiştirenlerin kendi adetlerini terk
ederek yavaş yavaş Latin adetlerini uygulamalarıdır. Öyle ki mez­
hep değiştirenler Jülyen takvimi reddederek Gregoryen takvimi
kullanmaya başlamışlardır. Bu, Hıristiyanlığa ait bayramların kut­
lanmasında farklılaşmalara yol açmıştır. Yazının sonunda "Kulübe
olsun da bizim olsun. Ellerin müzeyyen [bezenmiş] konakları . . .
bize lazım değildir. Ne kadar hüsnükabul görsek, daima yabancı­
yız" denilerek Anadolu Hıristiyanları gözlerini açmaya ve gerçek
menfaatlerinin ne olduğunu anlamaya davet edilmiştir. 108
Anatoli, bir başka yazısında Anadolu'daki misyonerlik faaliyet­
lerini, " . . . Malumdur ki . . . mekteplerimiz yenice tesis olunmuş . . .
olduğundan, Ortodokslarımızdan çokları ait bulundukları mezhe­
bin . . . akaid-i diniyelerinin [dini esaslarının] manasını iyice bilme­
diklerinden rafızller ve sair milletler kolaylıkla onları celp etmek­
liğe muvaffak oluyorlar. Her tarafta ierapostoloslar [misyonerler] ,
her belde ve kasabada vaizler dolaşarak i stedikleri gibi ağlarını
saldıkları malumdur . . . " cümleleriyle anlatmış ve metropolitlere
" . . . Bundan on beş sene evvelsi bir Rafızi bulunmayan karyede
şimdi 3 Ortodoks bulunmuyor. Niçin?" sorusunu yöneltmiştir.
Anatoli, Anadolu' da sürmekte olan koşullarla ilgili yakınmalarını,
"Onlar şirketler teşkil etmişler masarif [masraflar] ediyorlar,
arzularına muvaffak oluyorlar, bizler ise biçare-i hal üzere hiçbir
teşebbüste bulunmuyoruz" sözleriyle dile getirmiştir. Anatoli'ye
göre Anadolu'da minberine herhangi bir vaizin çıkmadığı kilise­
ler, mezhepleri hakkında hiçbir şey işitmemiş olan Ortodokslar

108 ''.Aslını İnkar Eden", Anatoli, 19 Şubat 1 89 1 , s. 1 .

52 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


vardır. Dolayısıyla mezhepleri konusunda kafaları karışık olan bu
zümre misyonerler tarafından kolayca yoldan çevrilmektedir. 1 09
Anatoli'de 7 Temmuz 1 888 tarihinde yayımlanmış olan Nevşe­
hir' den gönderilmiş olan bir mektup, bölgede mezhepler arasında
çatışmalar yaşandığını da ortaya koymaktadır. Söz konusu yazıda
mezhep değiştirenler, " . . . Fakat kendileri daha dün Protestanlığa
sapmışken, dünkü mezheplerinin eğri olduğunu ve bugünkü mez­
heplerinin doğru olduğunu gereği gibi anlamışlar gibi, diğerlerini
de kandırıp da aldatacağız ümidi ile birtakım barbar ve utanmaz
hareketleri ile sokak ortalarında dedelerinin mezhebine küfür et­
melerine, zevci zevcinden, evladı atasından ayırmaklıklarına . . . ne
demeli ! . ." cümleleriyle eleştirmiştir. 1 1 ° Nitekim bölgeden Anato­
li'ye gönderilen 2 1 Haziran 1 88 8 tarihli mektupta da tüm ahalisi
Protestanlığı kabul etmiş köylerden söz edilmiştir. 1 1 1

Görsel 4 : Talas Amerikan Hastanesi ve Amerikan Koleji.

1 09 "Onodoksianın Muhafazasın, Anatoli, 1 2 Şubat 1 894, s. 1.


1 10 G.E., "Vilayat", Anatoli, 7 Temmuz 1 888, s. 3.
1 11 A.L., "Vilayat", Anatoli, 5 Temmuz 1 888, s. 4.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 53


Karamanlıca dini kitaplar
hangi amaçlarla yayımıanmışlardır?
· �-----
Karamanlıca yayınlar içinde dini yayınların önemli bir yeri vardır.
Bunlar içinde misyonerlerin yayınları haylice yekun tutmaktadır.
Dilleri sebebiyle diğer Ortodokslardan, Türkçe konuşmalarına rağ­
men dinleri sebebiyle de Müslüman Türklerden ayrılan Karaman­
lılar, misyonerler tarafından diğer Ortodokslara göre daha kolay
bir hedef olarak değerlendirilmiş olmalıdırlar. Misyonerlerin dini
içerikli yayınlan, Anadolu'daki misyoner okulları ve yardım örgüt­
leri tarafından çoğu kez parasız olarak dağıtılmışlardır. Türkçe olan
bu tür kitaplar içinde Atina ve Londra gibi merkezlerde basılanlar
varsa da 1 1 2 İstanbul'da basılanlar da bulunmaktadır. 1 13 İstanbul'da
bu tür yayınları basan matbaaların başında Boyacıyan Matbaası
gelmektedir. 1 1 4 Evangelia Balta misyonerlerin yayınlamış oldukları
dini kitapların, Karamanlıca kitap üretiminin yüzde 29'unu ve Ka­
ramanlıca dini kitapların ise yüzde 42'sini teşkil ettikleri bilgisini
vermektedir. 1 1 5 American Board misyonerleri tarafından ayrıca Ag­
gelioforos [Haberci] isimli dini, ilmi ve siyasi içeriğe sahip haftalık
bir gazete çıkarılmıştır. 1 1 6 Anadolu'daki Protestan misyonerlerin
faaliyetleri ile ilgili makalesinde Kiskira, Aggelioforos'un 500 sa­
yıya ulaştığı bilgisini paylaşmıştır. 1 1 7 Misyonerler aylık bir çocuk
gazetesi olarak Aggelioforos Çocuklar İçün'ü de yayınlamışlardır.1 18

1 12 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 70- 1 7 1 .


1 1 3 Örneğin: Nur ogulları, İstanbul, Matbaa-i H. Mateosyan, 1 9 1 3; İman Etmeyenlerin
Müşkülatı, İstanbul, Matbaa-i Gerardo Biraderler, 1 906.
1 1 4 Örneğin: Kitab-ı Mukaddes, Yahut Ahd-i Atik ile Ahd-i Cedit, İstanbul, A.H. Boya­
cıyan Matbaası, 1 884; F.P. Meger, Günaha Galebe, İstanbul, Matbaa-i A.H. Boya­
cıyan, 1 897.
1 1 5 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 72.
116 Aggelioforos'un 5 Ocak 1 889-27 Aralık 1 890 tarihleri arasındaki nüshaları, Yu­
nan Meclisi'nin gazete koleksiyonları arasında görülebilmektedir.
Bkz. http://library.parliament.gr/Portals/6/pdf/digitalmicrofılms.pdf?­
ver=201 8-05-09-1 04050-780 [Erişim: 1 5.08.20 1 8]
1 1 7 Konstantia P. Kiskira, "Protestantes İerapostoli Stin Kath'İmas Anatoli, 1 8 1 9-
1 94 1 : İ Drasi Tis American Board [Anadolumuzda Protestan Misyonerler 1 8 1 9
- 1 9 14: American Board'ın Faaliyetleri] ", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon
[Anadolu Araştırmaları Merkezi Bülteni], Tomos [Cilt] : 1 2, 1 997, s. 1 1 5.
1 18
Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 257.

54 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Misyonerlerin Anadolu Hıristiyanlarına kitap dağıtmaları Ana­
toli'de, " . . . Malumdur ki Anadolu'da kol kol gezmekte olan iera­
postoloslar [misyonerler] ve vaizler, ahaliyi kendilerine celp et­
mek için meccanen [parasız] Evangelion [İncil] ve Palea Diyathiki
[Eski Ahit] ve sair bu gibi kitaplar dağıtıyorlar . . . Bahusus [hele]
seneliği 20 kuruşa yahut çok defa meccanen gazeteler veriyorlar.
Bunlar denizdeki balığı tutmak için balıkçıların iğnenin ucuna
ufak bir parça et veyahut midye koyduklarına benzer ki, onların
balıkları tuttukları gibi vaizler de insanları avlıyorlar . . . " cümleleri
ile anlatılmıştır. 1 1 9 Anatoli bir başka yazısında ise misyonerlerin
Anadolu'daki Ortodoksları kendi mezheplerine çekme vasıtası
olarak Türkçeyi kullanmalarını göstermiştir. 1 20
Misyonerlerin bu Karamanlıca yayınlarına karşın, Patrikhane
tarafından da Yunan harfleriyle Türkçe dini kitaplar yayımlanmış­
tır. 1 2 1 Ayrıca bu tip eserlerin basımında Evangelinos Misailidis'in
matbaasının önemli bir misyon üstlendiği dikkati çekmektedir.
Nitekim Misailidis, Nur-ı Ortodoksiya [Ortodoksluk Nuru] kita­
bını yayınlama sebebini, Anadolulu Ortodoksların Papa tuzakla­
rına düşmesini önlemek olarak ifade etmiştir. 1 22 Misailidis, kendi
matbaası tarafından basılan Yunan harfleriyle Türkçe İncil'in gi­
rişine koyduğu takdiminde ise bu gayretinin sebebini daha geniş
olarak aşağıdaki satırlarla açıklamıştır:

Beher [her bir] adem ise sahip olduğu mezhebin akaid [akideler] ve
şeraitine aşina olmamak ve din-i müstakimimizin [temiz dinimizin]
esası olan böyle bir kitabı bilmemek Milel-i gayri İsevi'ye [Hıristiyan
olmayan milletlere] nispetle pek ayıp olduğundan ve işbu İncil-i Şe­
rif'in iptidai [ilk] tebşirinden [müjdelenmesinden] ve aziz Eklisiamı­
zın [Kilisemizin] tesisinden beri Anatoli kıtasında bulunan Ortodoks
Hıristiyan karındaşlarımızın anlayabileceği alesseviyye [bir seviyede]
Türki lisanında Eklisiastikon Evangelion [İncil] tercümesi bulunma­
dığından . . . şu hizmetin dahi ifasını . . . farz addi ile asl-ı sureti Rumca
ile beraber alesseviyye Türki lisanına tercüme eyledim. 1 23

1 1 9 "Orthodoksianın Muhafazası", Anatoli, 1 5 Şubat 1 894, s. 1 .


120 "Anatol Eklisialannda Akoluthiaların Türkçe Lisanında Okunması", Anatoli, 2
Nisan 1 894, s. 2.
121 Örneğin: Leontios Anastasiadis, Mega Prosevhitirion Yani Büyük İbadetname, Kon­
stantinupoli [İstanbul] , Patriyarhiko Tipografıyo [Patrikhane Basımevi] , 1 92 1 .
122 Nur-ı Ortodoksiya, Dersaadet, Evangelinos Misailidis Matbaası, 1 885, s. 6-7.
123 Evangelion Yani İncil-i Şerif, İstanbul, Evangelinos Misailidis Tabhanesi, 1 865, s. iv.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 55


Misailidis kardeşlerin matbaasında yayımlanan Liturgika, yani Şerif
Liturgianın [Ayinin] Tefsiri isimli kitabın ön sözünde, Türkçe dini
kitapların yayımlanma sebebi daha açıklıkla verilmektedir. Ana­
dolu'daki Karamanlıları daha iyi tanımamızı da sağlayacak bu sa­
tırları aktarmakta yarar görüyoruz:

İşbu ayin-i ruhani esnasında eklisialarda [kiliselerde] icra kılınanları ve


söylenenleri sık sık görür ve işitir isek de Rumcaya aşina olanlarımız
bile bunların kıraat olduğu lisan gayet derin ve birçoklarının manaları
ise kinaye ile [dolaylı olarak] olduklarından pek zor yahut hiç anlaşıl­
maz olduktan ma'da' [başka] , bu lisana aşina olmayıp da yalnız Türkçe
bilenlerimiz bakar kör ve işitir sağır misali görürüz, dinleriz, halbuki
hiçbir şey anlamayız. Mekteplerimizde hocalarımız tarafından şerif li­
turgiya hakkında yeni yeni ayrıca ders verilmeye başlanmış ise de bu
da umumiyetle olmayıp, büyük mekteplerde cari olduğundan sevgili
Anatollularımızın gerek ilim sahipleri ve gerek ilimden mahrum olan­
ları, velhasıl erkek ve kadınlarımızın kısm-ı azamı [büyük kısmı] şu
saadetten mahrum kaldıkları kemal-i teessüfle görülmektedir . . .
Eklisiya[da] durduğumuz yerde ettiklerimiz, çarşı pazarımıza ya­
hut daha binbir çeşit dünyevi mülahazalara [düşüncelere] dalarız.
Hele birtakım gençlerimiz ile sigara, kahve ve nargile tiryakilerimiz,
haftada yahut ayda yılda bir defa eklisiya yüzü gördüğümüz halde bile
çeyrek saat beklemeye dayanamayıp, yetişebildiğimiz dakikadan iti­
baren kimimiz Evangelion [İncil] hitamını [sonunu] . . . kanca ile çe­
keriz ve lakin kahvelerde kağıt, tavla ve daha sair oyunlara koyulduğu­
muzda, yahut tiyatrolara, balolara ve buna mümasil [benzer] eğlence
mahallerine gittiğimizde sabahlara kadar, ihtimal günlerce uykusuz
kalacak olsak başka bir şey hatırımıza gelmedikten ma'da' ferahlanır,
sevinir ve açlığımızı dahi unuturuz . . . Ne kadar büyük hata! Ne kadar!
Eklisiyamızda icra kılınan ayin-i ruhanilerin meallerini ve okunan
yahut psal olunanların [söylenenlerin] manalarını anlayacak olsak,
bu hatalara düşmeyeceğimizden ma'da', yaratıcımıza daha iyi secde
ederek canımıza faydalı birçok şeyler öğreneceğimiz gibi kalbimiz iti­
kat ve sürur-u mukaddes [mukaddes sevinç] ile malama! [dopdolu]
olarak her zaman eklisiyamıza hahişle [arzuyla] devam edeceğiz. 1 24

Karamanlılar içinde kilisenin dilini, yani Yunancayı anlayanların


fazla olmaması sebebiyle çeşitli defalar "İbadetname" ismiyle
Ortodoks Hıristiyanların gece ve gündüz okumaları için Türkçe

124 Liturgika, Yani Şerif Liturgiya'nın Tefsiri, Dersaadet, Adelfi Misailidi [Misailidi
Kardeşler] Matbaası, 1 898, s. 3-5.

56 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


olarak halkın anlayabileceği bir üslupta dualar içeren kitaplar ya­
yımlanmıştır. ı15 Bu tür dua kitaplarının Karamanlı halk nezdinde
rağbet gördüğü, Evangelia Balta'nın ailesi ile ilgili naklettiklerin­
den de anlaşılmaktadır. Öyle ki Balta, ninesinin ikindi çanı çaldı­
ğında alçak sesle "Pederimiz" duasını okuduğunu kaydetmiştir.
Ninesi önlüğünün cebinden aziz tasvirleriyle dolu küçük bir kitap
çıkartır, haç çıkararak öper, sonra yeniden cebine koyarmış. Bal­
ta, "Yirmi yıl sonra, elime buna benzer başka yayınlar geçtiğinde,
ninemin küçük kitabının 'İbadetname' olduğunu öğrendim" de­
mektedir. ı 26 Söz konusu "İbadetname"lerin birinde yer alan "Pe­
derimiz" yani "Pater İmon" duası aşağıdaki şekildedir ve bu tip
dua kitaplarının üslubu ile dili hakkında fikir verecektir:

Ya semalarda sakin olan Pederimiz, ismin takdis oluna [hürmet gör­


sün] , gelsin padişahlığın, emrin nasıl ki semalarda icra olunur ise,
yeryüzünde dahi icra oluna. Sen ihsan eyle bize bugün yevmiyemize
yeterlik nafaka etmeyimizi ve bağışla bize borçlarımızı, nasıl bizler dahi
bizlere borçlu olanlara bağışlarız ve bizleri mihnet [eziyet] içinde bırak­
mayarak, kemlikten [kötülükten] saklayıp halas eyle [kurtar] , funin.127

12 5 Örneğin: İbadetname, İstanbul, İoannis Lazaridis Basmahanesi, 1 852; İbadetname


Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Yayınlayan Gerasimos Aleksandratos, İstan­
bul, Vivliopolion G. Aleksandratu [G. Aleksandratos Kitapçısı] . 1 908.
126 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 4-5.
12 7 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, Dersaadet,
1 894, s. 8-9.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 5'.l


rJ.ANI

l l O T U O T Z BE ı u n O U T I U uuu.

]o' Ôt O Ol!YU!,)CÖ(a-:iı ftCk -:(Ôt: Jıoal.Ge


'Jt • At:�,_oı•6in,_cı� ij. ı:r(y;r, c)).oı•vcı�ıh : .

: ieh:• '),.(İt)' ':İl� ÔM>\IYllOl'dÔOI'!'•

'ıurıpl �· I:. )<lıotEOrAOT


AE l' I ı. u .u.:T

ı tt•·• ·

Görsel 5: P. S . Köseoğlu tarafından 1894 yılında İstanbul'da neşredilmiş


olan "İbadetname"nin kapak sayfası.

58 � SORUV.R LA KARAMANUı..t.R --
--
Karamanlıca dinsel metinlerde kullanılan
terminoloji nedir?
· ------
Anadolulu Ortodokslar ibadet etmek için özellikle XIX. yüzyıl­
dan itibaren Türkçe dinsel metinler kullanmışlar ve Tanrı' dan, İ sa
Peygamber'den ve annesi Meryem'den söz ederken klasik Orto­
doks Hıristiyan terminolojisinden farklı ifadeler kullanmışlardır.
Yunanca dinsel metinlerde Tanrı'dan "Theos [8e6ç] " olarak söz
edilmektedir. Eski Ahit'te ise Sina'da Musa'ya kendini gösteren
Tanrı'nın adı "Yehova" ya da "Yahve"dir. 1 2 8 Oysa Anadolulu Or­
todokslar için yazılmış dinsel metinlerde Tanrı için genellikle "Al­
lah" 1 2 9 ve "Rab" kelimeleri tercih edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de de
ilahi isim olarak '�llah" sözcüğünden sonra en çok kullanılan söz­
cük "Rab"tır. Müslümanlar "Ya Rabbi [Ey Rabbim] " niyazları ile
Allah'a sığınırlar. 130 Nitekim incelemiş olduğumuz Karamanlıca
" İ badetname"lerde de "Ya Rabbi, sen günahlanmız için insaflı bulu­
nasın " 131 gibi yakarışlar mevcuttur. Bunun yanında "Rab Teala", 13 2
'�llah Teala" 133 hatta "Hakk-ı Teala" 1 34 ifadeleri kullanılmıştır.
"Teala" sözcüğü de Kur'an-ı Kerim'de geçen sözcüklerdendir. Bu
sözcükle Allah'ın yüceliği ve her şeyin üzerinde olduğu vurgu­
lanmaktadır. 1 35 Karamanlıca dinsel metinlerde Allah'a yalvarırken
"Ya Salih" ve '�ziz Allah" ifadelerine de sıkça rastlanmaktadır. 13 6
'�ziz" Allah'ın isimlerinden biri olup, 1 37 "Salih" sözcüğü ise ayet
ve hadislerde sıkça kullanılan bir sözcüktür. 13 8
Karamanlıca dinsel metinlerde Tanrı'dan seyrek de olsa "Bizi
halas edici Tankrımız" 1 39 örneğinde gördüğümüz gibi "Tankrı"

128 "Yehova", Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Cilt: 24, s. 1 2485.


129 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 7.
1 30 Bekir Topaloğlu, "Rab", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 34, s. 3 72-373.
1 3 1 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 8.
1 32 İbadetname, s. 19.
1 33 Ae, s. 66.
1 34 Gülizar-ı İman-ı Mesihi, İstanbul, Evangelinos Misailidis Matbaası, 1 883, s. B .
1 35 İsmail Durmuş, "Teala", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 40, s. 206.
1 36 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 8 .
1 3 7 Bekir Topaloğlu, "Esma-i Hüsna", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 1 1 , s. 4 1 4.
1 38 Mustafa Çağrıcı, "Salih", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 36, s. 3 1 .
1 39 İbadetname, s . 49; 65.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 59


olarak da söz edilmektedir. Yunancada "yıc"şeklinde "y" ve " K"
yan yana geldiğinde "g" olarak okunmaktadır. Ancak Karamanlıca
"
metinlerde çoğu kez, aslında genellikle baştaki y " düşmekte ve
" "
K bazen "g" bazen de "k" olarak okunmaktadır. Yunancada "ı"
seslisi de olmadığı için "i" harfini veren sesliler kelimenin gelişi­
ne göre "i" veya "ı" okunabilmektedirler. Dolayısıyla Karamanlı­
ca metinde karşımıza çıkmış olan "TaVKpit" kelimesi "Tankrı" ve
Tangrı" olarak okunabileceği gibi, "Tankri" ve "Tangri" şeklinde
de okunabilir. Bu ise aklımıza Eski Türklerin Tanrı için kullan­
dıkları "Tengri" kelimesini getirmektedir. Bu tabir, büyük Türk
kültür tarihçisi Kafesoğlu'na göre en kadim, en asli Türkçe kültür
sözlerinden biri olup, Başkurtça hariç belirli fonetik farklarla bü­
tün Türkçe lehçelerinde mevcuttur. Nitekim Bozkır Türk toplulu­
ğunun asıl dini "Kök Tengri [Gök Tanrı] " inancı ve ona ibadettir
ki, bu inanç doğrudan doğruya bütün Türklerin ana kültü olarak
vasıflandırılabilir. 1 40 Bu inanç sisteminde "Tengri" yaratıcı ve mut­
lak kudret sahibi bir varlık olarak düşünülmüş ve "Semavi" yani
"gökyüzüne ait" olarak nitelendirilmiştir. 1 4 1 Nitekim Karamanlıca
dinsel metinlerde Tanrı'ya "Semavi Padişah" olarak seslenildiğine
de rastlanmaktadır. 1 42
Karamanlıca dinsel metinlerde İsa Peygamber' den "İisus Hris­
tos Efendimiz" olarak söz edilmektedir. 1 43 Helen Ortodokslar da
İsa Peygamberi "Irıcrouç Xpıcn6ç [İisus Hristos] " olarak anmakta­
dırlar. Ancak Karamanlıca dinsel metinlerde İsa Peygamberden
"Hristos Allahımız", 1 44 "Hristos Padişah Allahımız", 1 45 "Rabbimiz
Hristos" 1 46 hatta "Aziz Padişah İisus Hristos" 1 47 şeklinde bahsedil­
diği de dikkat çekmektedir. İsa Peygamberi anmak için kullanılan

140 Gök Tanrı inancı için Bkz. Kafesoğlu, age, s. 5 5-67.


141 Mehmet Aydın, "Türklerin Dini Tarihi Üzerinde Bir Değerlendirme", Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 4, 1 997, s. 7; Serdar Uğurlu, "Eski Türklerin Dini",
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 12, Özel Sayı, s. 3 3 1 -333; Bekir To­
paloğlu, ''.Allah", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 2, s. 473 .
142 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 7.
1 43 Ae, s. 56.
1 44 Ae, s. 9.
1 45 Ae, s. 43.
1 46 İbadetname, s. 36.
147 Emmanuilidis, age, s. 33.

60 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


ifadeler içinde en çarpıcı olan ise "Kelamullah" ifadesidir. 1 48 İfade
'�llah'ın Sözü" anlamına gelmektedir ki İslamiyette Kur'an-ı Ke­
rim'i anmak için kullanılmıştır. 1 49
İsa Peygamberin annesi Meryem'i anmak gerektiğinde Ka­
ramanlıca dinsel metinlerde en çok tercih edilen ifade "Valide­
tullah" yani '�llah'ın Validesi" ifadesi olmuş ve bu şekilde ken­
disinden şefkat ve merhamette bulunması istenmiştir. 1 50 Ancak
Meryem' e "Valide Sultan", 1 5 1 '�llah'ımızın Validesi", 1 52 "Panagia
Hazretleri", 1 53 "Panagia Validetullah", 1 54 "Sultan Validetullah", 1 55
·�nah Teala'nın Validesi" 1 5 6 ve ·�nah Validesi Maria" 1 57 olarak
da seslenilmiştir. Helen Ortodoksların Meryem' den söz ederken
"Panagia" sözcüğünü tercih ettiklerini vurgulamalıyız. "İbadet­
name"lerde bunların yanında Meryem'den dokunulmamışlığını
vurgulamak amacıyla "Bikir Kız", 1 5 8 "Bikir Validetullah" 1 59 ya
da "Lekesiz Kız" 1 60 olarak söz edildiği de dikkat çekmektedir.
"Mismil Kız" 1 6 1 ifadesiyle Meryem'e sığınılmaktadır ki, buradaki
"Mismil" ifadesi muhtemelen "sığınacak yer" anlamındaki "Mes­
mel"den gelmektedir. 1 62Ancak Meryem için kullanılan en çarpıcı
ifade '�llah'ın Gelini" manasında "Gelinullah" ifadesidir. 1 6 3 Mer­
yem, "Mübarekli Gelinullah" olarak da zikredilmiştir. 1 64 Hıristi­
yanlığın üç unsurlu ilahlık anlayışı, yani Teslis 1 6 5 ise Karamanlıca

1 48 İbadetname, s. 49.
1 49 Abdülhamit Birışık, "Kur'an", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 26, s. 388.
1 50 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 9.
1 5 1 Ae, s. 55.
1 52 İbadetname, s. 13.
1 53 Ae, s. 47.
1 54 Ae, s. 48.
1 55 Ae, s. 5 1 .
1 56 Ae, s. 66.
1 5 7 Ae, s. 7 1 .
1 58 Ae, s. 53.
1 59 Ae, s. 57.
1 60 Ae, s. 49.
161 Ae, s. 78.
162 https://www.luggat.com/index.php#ceviri [Erişim 1 0. 1 0.20 1 8)
163 İbadetname, s. 52-53.
164 Ae, s. 69.
165 J aques Waardenburg, "Teslis", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 40, s. 548.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 61


dinsel metinlerde "Hamd olsun Pedere ve Oğluna ve Aziz Ru­
ha" 1 66 veya "Şükür Olsun sana ya Aziz Ü çlü" 1 67 şeklinde karşımı­
za çıkmaktadır.

166 İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, s. 8.
167 İbadetname, s. 18.

62 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Rodokanakis Ruhban Okulu
hangi sebeple tesis edilmiştir?
· -------
Karamanlıları, Protestan veya Katolik misyonerlerin faaliyetleri­
ne karşı güçlendirme isteği, onları Anadolu'da bir ruhban okulu
kurmaya yönlendirmiştir. 168 Böyle bir okul, Kayseri'nin Zincidere
köyü yakınında bulunan İoannis Prodromos Manastırında tesis
edilmiştir. Anatol Ahteri'nde 1 886 yılında Zincidere'deki ruhban
okulu ile ilgili yazıda, Kapadokya bölgesinin eskilerde "meşhur
zatların vatanı ve ilm-i maarifin menbağı [kaynağı] " olduğu, ancak
elemli afetlerden dolayı büyüklüğünü ve parlaklığını yitirdiği ifa­
de edilmektedir. Kapadokya'nın böyle bir perişanlıkta kalmasının
uygun görülemeyeceğine işaret edildikten sonra ruhban okulunun
açılma sebebi ·�sya-yı Sugra'nın [Anadolu'nun] her tarafında ma­
lumatlı papazlar ve ierokiriksler [vaizler] bulundurularak, o tarafı
zapt-u istila eylemekte bulunan propagandaların önünün alınma­
sı için Mikra Asia'nın [Anadolu'nun] münasip bir mahallinde bir
ieratiki sholi [ruhban okulu] açılarak her eparhiyadan [vilayetten]
dahi talebe gelip orada tahsil ve ondan sonra ierosini [rahip] ola­
rak kendi vatanına hizmet etmesi ve bu surette ilmin tevessüüne
medar olmak [yayılmasına vesile olmak] " şeklinde ifade edilmek­
tedir. 169 Nitekim Rodokanakis Ruhban Okulunun beşinci eğitim
yılı sonunda mezunları Anadolu'daki Ortodokslara ait okullarda
görev almaya başlamışlardır. Bu durum, kendisi de söz konusu
okulda eğitim almış olan Kalfoglus tarafından "İşte bu seneden
itibaren Rodokanakeios İeratiki Sholi [Rodokanakis Ruhban Oku­
lu] , Anatol kıtası içün malumatlı hocalar yetiştirdiğinden, pek çok
karyeler İstanbul'dan hoca celp etmek mazayıklarından [zor işle­
rinden] kurtulmuşlar ve her sene az bir maaş ile istedikleri gibi
tayin eylemektedirler" cümleleri ile anlatılmaktadır. 1 70

1 68 İatridis, agt, s. 48.


1 69 "Rodokanakeios İeratiki Sholi [Rodokanakis Ruhban Okulu] ", Anatol Ahteri, 8
Aralık 1 886, s. 28; Dilek Kübra Gürgül, " 1 9. Yüzyıla Ait Karamanlıca 'Anatol
Ahteri' Dergisi'nde Yer Alan 'Rodokanakis Ruhban Okuluna İlişkin Yazı", Yakın
Dönem Türkiye Araştırmalan, Cilt: 1 5, Sayı: 30, 201 6/2, s. 99- 107.
1 70 İoannis i. Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut
Moni Flavyanon, Dersaadet, Aleksandros Nomismatidis Matbaası, 1 898, s. 389.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 63


Zincidere'de bir ruhban okulu tesis edilmesi, kendisi de Kay­
seri İncesulu olan, Heybeliada Ruhban Okulundan "aliyy-ül a'la"
derece ile mezun olmuş İoannis Anastasiadis'in Kayseri metropo­
litliğini yürüttüğü döneme rastlamaktadır. Kaldı ki İoannis Anas­
tasiadis'in Kayseri metropolitliğine atanması için hemşehrileri
tarafından büyük bir kampanya yürütülmüştür. Astir almanağın­
da kendisinin, "uhdesine [mesuliyetine] tevdi edilen [bırakılan]
vazifeyi bütün ömrünü vakf ü feda etmek emeli ile kabul edip,
emsaline nadir tesadüf olunur bir ciddiyetle mübadere ederek
[girişerek] , henüz eparhiyasına [vilayetine] hareket etmeksiz [in]
İstanbul'da bir Kappadokiki Adelfotis [Kapadokyalılar Derneği]
teşkil ve tesis eylediği" söylenmektedir. 1 71 Kalfoglus'un Zincide­
re'deki İ oannis Prodromos Manastırı ile ilgili kitabında ise İoan­
nis Anastasiadis'in söz konusu manastırı "iradı [geliri] az, tarla
ve bahçeleri metruk [terk edilmiş] halde, odaları viran ve idaresi
perişaniyete düşmüş halde adeta cesim [büyük] bir misafirhane"
halinde devraldığı ve bir ruhban okulu tesis ederek manastırı ye­
niden şereflendirdiği kaydedilmiştir. 172

Görsel 6: 15 Ağustos 1 9 1 3 tarihli Aktis'in kapak sayfasında yer alan,


Kayseri Zincidere'deki ruhban okuluna ilişkin fotoğraf.

1 7 1 "Merhum Kesariyas İoannis [Merhum Kayseri Metropoliti İoannis]", Mikrasiat­


ikon İmerologion O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 14, s. 44-47.
1 72 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastırı Yahut Mani Fla­
vyanon, s. 378.

64 � SORULARLA KARAMANLILAR ----


Rodokanakis Ruhban Okulunun kuruluş süreci
nasıl gerçekleşmiştir?

Kayseri Metropoliti İoannis manastıra bir okul tesis etmeye ni­


yetlendiğinde, İstanbul'daki Kapadokyalılar Derneği nakit bulma
gayreti içine girmiştir. O esnada Marsilya'da ikamet eden Theo­
doros Emmanuil Rodokanakis, İstanbul'da bulunan "Ekpedeftiki
Filanthropiki Adelfotis [Eğitim ve Yardımlaşma Derneği] "ne ya­
zarak, Anadolu' da "ilimden mahrum" bir yerde okul tesis edilirse,
fakir çocukların tahsili için her yıl 5000 Frank vereceğini bildir­
miştir. 1 73 Kapadokyalılar Derneği bunu işitince Patrik III. İoakim'e
iletmişler ve bu meblağın Kayseri'ye verilmesini sağlamışlardır. 1 74
Okulu finanse etmiş olan Theodoros Emmanuil Rodokanakis,
köklerinin Bizans'a kadar uzandığı söylenen Sakızlı ünlü Rodoka­
nakis ailesine mensuptur. Aile, Osmanlı döneminde de Sakız'ın
elit ailelerinden biri olmaya devam etmiş, ailenin bazı üyeleri ti­
caretin gelişmiş olduğu Odessa, Marsilya, İstanbul ve İzmir gibi
şehirlere yerleşmişlerdir. Aile üyeleri birtakım eğitim ve hayır ku­
rumlarının kurulmasına öncülük etmişlerdir ki bunlar arasında
Atina'daki "Evangelismos Hastanesi" ile Odessa'daki "Rodokana­
keio Kız Okulu" da vardır. 1 75
Ruhban okulunun içinde yer aldığı İoannis Prodromos Manas­
tırının ismi, İoannidis'in Kayseri metropolitleri ile ilgili eserinde
Timios Prodromos Manastırı olarak da zikredilmiştir. Manastırın
200 kadar odasının bulunduğu, 1 72 8 senesinde Kayseri metro­
politliği görevini yürütmüş olan Patmos adalı Neofitos tarafın­
dan bina edildiği, ancak aynı yerde önceden de Moni Flavyanon
isimli başka bir manastırın yer aldığı bilgisi aktarılmıştır. Flavyana

1 73 Farklı bir kaynakta ise Theodoros Emmanuil Rodokanakis'in, ruhban okulunun


ihtiyaçları için önce 5000 altın lira verdiği, sonrasında ise mirasından 1 0000
altın lira daha bıraktığı kaydedilmektedir. Bkz. N. Muçopulos, K. Vakalopulos,
Ar. Kesopulos, Alismonites Patrides-İ Fotodotra Mikrasia [Unutulmaz Vatanlar-Işık
Kaynagı Anadolu], Thessaloniki [Selanik] , Ekdosis Ciambiris Piramida [Ciambi­
ris Piramida Yayınları], t.y., s. 3 72.
1 74 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 380-3 8 1 .
175 Apostolos Delis, "İkogenia Rodokanaki [Rodokanakis Ailesi] ", http://blacksea.ehw.
gr/forms/fLemmaBodyExtended.aspx?Lemmald= 1 1 101 [Erişim: 1 5 .08.2018]

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 65


ise Zincidere'nin eski ismidir. 1 76 Ruhban okulu için söz konusu
manastırın seçilmesinin sebebi, Kayseri Metropoliti İoannis'in
manastırın mevkinin havadar olduğunu ve manastır odalarının
mektep daireleri haline getirilerek ağır masraftan kaçılabileceğini
düşünmesidir. 1 77
Ruhban okulunun yönetmeliği İstanbul'da düzenlenmiş, Kay­
seri'de tashihi yapıldıktan sonra yeniden İstanbul'a gönderilerek
Patrikhanenin onayına sunulmuştur. Bu işlemler de tamamlan­
dıktan sonra " Rodokanakeios İeratiki Sholi [Rodokanakis Ruhban
Okulu] "nun açılışı, Jülyen takvime göre 5 Aralık 1 882 günü ger­
çekleştirilmiştir. Ruhban okulu yedi sınıftan ibaret olup, mezun­
ları Atina Üniversitesi tarafından doğrudan kabul edilmişlerdir. 1 78
1 888-1 889 eğitim yılında okulda birtakım karışıklıklar yaşanması
üzerine Theodoros Emmanuil Rodokanakis okula yaptığı yardı­
mı kesmiştir. Anatoli gazetesi bölgeden gönderilen bir mektubu
yayınlayarak, Rodokanakis'in okula yaptığı yardımı kesmesinin
nedenini aktarmıştır:

Rodokanakis'in senevi ihza' buyurdukları [pay ayırdıkları] meb­


lağ-ı mezbur [söz konusu para] , Dersaadet'teki Filekpedeftiki Adelfo­
tis [Eğitim ve Yardımlaşma Derneği] vasıtası ile çıkarılır ve Filekpe­
deftiki Adelfotis'in mekteb-i mezkurun [adı geçen okulun] revişinden
[gidişinden] tabii malumatı olması lazım geldiğinden ara sıra eforia
[mütevelli heyeti] ile muhabereleri [haberleşmeleri] olup, hocalar ve
müdürün tayininde haberi ve reyi olması metropolit efendinin işine
gelmeyip, 1 4- 1 5 karyeden kendi taraftarlarından tecemmu' ettiği
[topladığı] mecliste şöyle de bir karar ettirir ki, Rodokanakis'in ver­
diği akçe Filekpedeftiki Adelfotis'in eli ile gönderildiğinden onun da
mektebe müdahalesi oluyor, bu olmamak için Rodokanakis'e meb­
lağ-ı mezburu doğrudan göndermesi için mektup yazılsın, gönder­
mediyse hediyesini kabul etmeyelim deyu [diye] . Binaberin [bunun
üzerine] mektup yazılır, . . . çıkan hafta Filekpedeftiki Adelfotis'in efo­
riaya bir mektup "hemşehrileriniz Rodokanakis hazretlerinin şimdiye
dek ettiği fedakarlığın ve şimdiden sonra ezber ettiği iyiliklerin kıy-

1 76 İoannidis, age, s. 55-57.


1 77 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastırı Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 380-383.
1 78 İoannidis, age, s. 1 3 .

66 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


metini bilmeyip bundan böyle meblağ-ı mezburu gönderilmeyece-
ğini hemşehrilerinize ilan edin deyu". 1 79

Rodokanakis'in ruhban okuluna yaptığı yardımı kestiğinin duyu­


rulmasından kısa bir süre sonra Anatoli'de bir "ihtar" metni yayım­
lanmıştır. Burada ruhban okulunda okuyan öğrencilerin " . . . vakti
ile duhuliye akçesini [okula giriş ücretini] te'diye eylemediğinden
[ödemediğinden] mekteb-i mezkı1run [adı geçen okulun] idarece
mazak-ı fevkaladede [fevkalade darlıkta] bulunduğundan . . . " şu­
bat ayına kadar ikinci taksit olan altı aylık ücreti ödemeleri isten­
miş, aksi halde derslere devam etmelerine izin verilmeyeceği ihta­
rında bulunulmuştur. 180 Anatoli, 26 Mayıs 1 890 tarihinde ruhban
okulu için iane toplanacağını duyurmuştur. Bu amaçla biri Gala­
ta ve Beyoğlu, diğeri Çarşı-yı Kebir ve üçüncüsü Fener'e kadar
olan mahalleri dolaşacak olan üç heyet teşkil edilmiştir. Anatoli,
İ stanbul'daki Anadolulu Ortodokslara ekserimizin evlat ve
akrabası o mekteb-i alide tahsil etmekte olduklarından, borçlu
olduğumuz ianeyi eda etmekte kusur etmeyeceğiz ve bu sırada
dahi hamiyet [gayret] ve haysiyet sahibi olduğumuzu meydan-ı
sübuta koyacağız" cümleleri ile seslenmiştir. Kaldı ki Anatoli'ye
göre Anadolulu Ortodokslar, "kendi yağları ile kavrulacak kadar"
haysiyet sahibidirler. ı s ı Çünkü Anadolulu evlatları kendi memle­
ketlerinde, kendi ahlak ve adetlerince, kendi gözetimleri altında
yetiştirmek önemlidir. ı sı
Ruhban okulunun devamı Anadolulu Ortodoksların yardımla­
rı ile sağlanmış ve okulun ismi "Kappadokiki İeratiki Sholi [Kapa­
dokya Ruhban Okulu] " olarak değiştirilmişse deıs3 Anatoli, 1 9 Ha­
ziran 1 89 l 'de okula bir kez daha 5000 kuruş yardımda bulunmuş
olan Rodokanakis için teşekkür yayınlamış1 84 ve 1 3 Mart 1 893 'te
Rodokanakis'in ruhban okuluna " bu sene dahi 5000 kuruş iane

1 79 "Anatoli Nam Gazete-i Mu'teberenin İdare-i Behiyesine", Anatoli, 25 Temmuz


1 889, s. 4.
"İhtar", Anatoli, 1 8 Kasım 1 889, s. 2.
181 "Kayseriye Mekteb-i Kebiri", Anatoli, 26 Mayıs 1 890, s. 1 .
1 82 "Kayseriye Eparhiyasının Mekteb-i Kebiri", Anatoli, 9 Haziran 1 890, s . 1 .
1 83 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastırı Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 384-409.
184 "Teşekkür", Anatoli, 19 Haziran 1 89 1 , s. 2

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 67


ihal ettiğini [ulaştırdığını] . . . " duyurmuştur. Anatoli'de Rodokana­
kis'in bağışının ruhban okuluna ulaştırılmak üzere İstanbul'daki
bankerlerden Diamantoglu kardeşlere teslim edildiği bilgisi de
verilmiştir. 185 Anatoli, 5 Temmuz 1 893'te de Theodoros Rodoka­
nakis'in vefat ettiğini sütunlarına taşımıştır. 186 Nitekim " . . . yedi
sene esnasında 35000 Frank . . . " vermiş olan Rodokanakis için
ruhban okulunda bir ayin gerçekleştirilmiştir. 187

1 85 "Theodoros Rodokanakis ve Kayseri'deki İeratiki Sholi", Anatoli, 13 Mart 1 893, s. 2.


186 "Theodoros Rodokanakis", Anatoli, 5 Temmuz 1 893, s. 2.
1 87 "Kappadokiki İearatiki Sholi Eforiası Tarafından Mürsel Teşekkürname", Ana­
toli, 19 Ekim 1 893, s. 3.

68 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Rodokanakis Ruhban Okulu nasıl bir okuldur?
· ------
Okulun Amacı
Rodokanakis Ruhban Okulunun nasıl bir okul ve amacının ne ol­
duğunun yanıtı, Anatoli gazetesinin 22 Eylül 1 892 tarihli nüsha­
sında kanaatimizce oldukça iyi bir şekilde anlatılmıştır:

Mektebin nizamnamesinin 14. maddesi mucibince Kayseriye'nin


[Kayseri'nin] etraf karyeleri, meccanen [parasız] tahsil etmek üzere
diyakonas [zangoç] ve iereas [papaz] gönderdikleri gibi, diğer eparhi­
yalardan [vilayetlerden] dahi gerek tahsil-i ilmi ettikten sonra papaz
olmaya arzusu olanlar ve gerek ieromenos [ruhban sınıfından olan]
şakirtler [öğrenciler] gelebilmektedirler. Mezkfir mektepte şimdiye
değin hayli ierodiyakonas [diyakoz] ve ierealar [papazlar] tarif olun­
dular [yetiştirildiler] . . .
Baladaki [yukarıdaki] efkarda [düşüncelerde] bulunanlara şunu ha­
ber verelim ki evet mektebin ismi "İeratiki"dir [Ruhban'dır] , lakin bu
lugattan [kelimeden] anlaşılmamalı ki . . . müstakil [başlı başına] pa­
paz olacaklar. Zira maksadı da bu değildir. İlla Gimnasyon [Ortaokul]
dersleri bila noksan [noksansız] tarif olunduktan sonra, mezhebiye
dersler derece-i kafiyede [yeterli derecede] ve mufassal [malumatlı]
surette talim ve tedris ve bunlar ile beraber Eklisiastiki Musiki [Kilise
Müziği] ve Pedagogiki [Pedagoji] tarif olunacaktır.
Bundan ma'da' [başka] şakirdan [öğrenciler] akşam ve sabah Eklisi­
ada [Kilisede] psal olunan [okunan] akoluthialarda [ayinlerde] hazır
ve senenin dört perhizlerini tutarak, bir şerif [şerefli] kaide ve nizam
üzere talim ve tarif olmaktadır. Şimdi eğer şu halde hem ilim tahsil
etmiş ve hem de feraiz-i diniyelerini [dinlerinin farzlarını] ezberle­
miş ve mütalaa etmiş bir şakirt [öğrenci] iereaslığı [papazlığı] tercih
ederse, tabii Eklisiamız [Kilisemiz] onu kabul edecektir, yoksa böyle
talim olmuş bir şakirdi [öğrenciyi] cebren [zorla] takdis etmeye hakkı
yoktur ve olmayacaktır. 188

Okulun Ders Programı


Anatoli 26 Temmuz 1 890 tarihinde Rodokanakis Ruhban Okulu­
nun kurulmasındaki asıl amacın öğretmen yetiştirmek olduğunu
kaydetmektedir. Mezun olanlar genellikle öğretmenliği tercih et­
tiklerinden dolayı okul programında Usul-i Talim dersi yer almış-

1 88
"Kayseriye'deki İeratiki Sholi ve Kentrikon Parthenagogion", Anatoli, 22 Eylül
1 892, s. 2.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 69


tır. Bunun yanında okulda Yunanca, Latince, Fransızca ve Türk­
çe, tarih-i mukaddes, akaid-i mezhebiye ve akaid-i diniye, tarih-i
kadim ve asya-i suğra coğrafyası, muhtasar coğrafya, matematik,
ilm-i hayvanat (antropoloji ve zooloji) ile ilm-i nebatat, harita,
beden eğitimi, hüsn-ü hat [güzel yazı] ve imla derslerinin okutul­
duğunu öğrenmekteyiz. Güzel sesli öğrencilere haftada iki kez ki­
lise müziği öğretilmiştir. Son sınıf öğrencileri İncil'i tefsir ederek
vaizliğe alıştırılmışlardır. Öyle ki öğrenciler manastır kilisesinde
Yunanca ve civar köylerde Türkçe vaazlar vermişlerdir. 1 89 Diğer ta­
raftan 1 894 yılı içerisinde, okul için "fizik ve kimya aletleri" satın
alınmıştır. Aletler Paris'e giden Doktor Misail S. Simonidis tara­
fından "Ducretet" fabrikasına sipariş verilmiş, Marsilya yolu ile
Mersin'e, oradan da okula yönlendirilmiştir. Aletlerin alınmasın­
da Bafra ve Samsun'da bulunan Zinciderelilerin büyük katkıları
olmuştur. 1 90

Okulun Vizyonu
Anatoli, Rodokanakis Ruhban Okulunda Türkçe ve Fransızca
derslerinin İstanbul okulları dahil, diğer tüm okullara oranla daha
iyi verildiğini iddia etmiştir. Ayrıca 1 890 yılında okul öğretmen­
lerinden biri, "bir tecrübe olmak üzere" isteyen öğrencilere Al­
manca dersi vermiştir. Bunun neticesi iyi olduğundan, Almanca­
nın isteyen öğrencilere verilmesine karar verilmiştir. Anatoli,
Şark ahalisi için birkaç lisan öğrenmeleri zaruri bir hale gelmiştir.
Yoksa geçinmek müşkül olacaktır. Ecdat ve babalarımız zama­
nında ferah ferah geçinmeye medar olan vasıtalar kafi değildir.
O zamanlar şark ahalisi biz bize idik . . . Bugün haller büsbütün
değişti . . . Ecdat ve babalarımızın mevcudiyetlerini işittikleri ve
kendilerini tanımadıkları birtakım ecnebiler memleketimize ge­
lip, sermayeleri, malumatları, dirayetleri ve gayretleri ile ticareti
ele aldılar ve almak üzeredir. Yarın, öbür gün zanaat ve ziraatımız
dahi ellerine geçecektir" kanaatindedir. Bu sebeple zamanında
davranıp, gereken maddi ve manevi sermayeyi tedarik etmeye baş-

1 89 "Kayseriye'nin Rodokanakios İeratiki Sholi Nam Mektebinin İmtihanları", Ana­


toli, 26 Temmuz 1 890, s. 1 .
1 90 "Kappadokiki İeratiki Sholi", Anatoli, 23 Haziran 1 894, s . 2 ; "Kappadokiki İera­
tiki Sholi", Anatoli, 10 Mayıs 1 894, s. 2

70 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


lanmalıdır. "Kayseriye' de bir manastır dahilinde bulunan İeratiki
Sholi [Ruhban Okulu] " da bu maksadı gerçekleştirmek için son
derece uygundur. 191 Okula verilen önem, sınavlarına ve diploma
törenlerine Kayseri metropolitinin katılmasından192 ve okulda he­
kim bulundurulmasından da anlaşılmaktadır. Anatoli bu hususta,
" . . . mektebimizin daimi hekimi olan refikimiz İlias Emmanuilidis
Efendi her zaman . . . sari [bulaşıcı] hastalıklar esnasında vazifesi­
ni . . . ifa etmiştir" notunu düşmektedir. 193

Okulun Öğrencileri
Okulla ilgili yazılar incelendiğinde, öğrencilerin Kayseri, Ankara,
Konya, Nevşehir, Niğde, Endürlük, Talas, Zincidere, Tavlusun,
İncesu, Ürgüp, Germir, Erkilet, Pertek, Sinason, Gelveri (Güzel­
yurt) , Melakopi (Derinkuyu) , Niksar, Gesi, Akdağmadeni, bunun
yanında Adana, Mersin, Silifke, Amasya, Bafra ve Ünye, hatta İs­
tanbul' dan geldikleri görülmektedir. 194 Okula senede iki defa ol­
mak üzere eylül ve mart aylarında öğrenci kabul edilmiştir. Ancak
bunun yanında uzak mahallerden gönderilen öğrenciler, okula
herhangi bir dönemde kayıt yaptırabilmişlerdir. Kayseri vilayeti
dışından gelen öğrenciler, metropolitlerin tavsiyeleri ile okula ka­
bul edilmişlerdir. 195

Okulun Öğretmen Kadrosu


Okulun öğretmen kadrosu incelendiğinde önemli bir kısmının
Atina Üniversitesi, Heybeliada Ruhban Okulu ve Fener Rum Mek­
teb-i Kebiri gibi eğitim kurumlarından mezun oldukları ve köken­
lerinin Orta Anadolu olduğu görülmektedir. 196 Yine de okuldaki

1 9 1 "Kayseriye'de İeratiki Sholi", Anatoli, 25 Ağustos 1 890, s. 1 .


1 92 "Rodokanakios Sholi", Anatoli, 3 1 Temmuz 1 890, s . 1 .
"Kayseriye'nin Rodokanakios İeratiki Sholi Nam Mektebinin İmtihanları", Ana­
toli, 28 Temmuz 1 890, s. 1 .
1 94 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Mani Fla­
vyanon, s. 3 84-409; "Kayseriye Rodokanakios İeratiki Sholi Nam Mektebinin
İmtihanları", Anatoli, 24 Temmuz 1 890, s. 1; "Kayseriye'nin İeratiki Sholisi",
Anatoli, 27 Eylül 1 890, s. 2.
1 95 "Kayseriye İeratiki Sholi", Anatoli, 9 Ekim 1 890, s. 1 .
"Kayseri'deki Mekatipte Tarif Eden Muallim ve Muallimeler", Anatoli, 2 4 Eylül
1 892, s. 3 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 71


eğitim ve idareci kadrosunun sürekliliğinden ve istikrarından söz
etmek pek mümkün görünmemektedir. Okulun ilk müdürü Kay­
seri Metropoliti İoannis olmasına rağmen, kendisini pek çok mü­
dür takip etmiş ve öğretmen kadrosu sık sık değişmiştir. 1 97 Zaman
zaman gazetelere okulla ilgili dedikodular yansımış, örneğin "yer­
li" hocaların telaffuzda noksanları olduğu ve öğrencilere dersleri
Yunan telaffuzu ile vermekte zorlandıkları ya da okul müdürünün
okulu bir taraftan diğerine savurduğu söylenebilmiştir. 1 98 Bunun
yanında okul çeşitli kereler kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kal­
mıştır. 1 99

1 97 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 3 84-409.
1 9 8 "Beyan-ı Hakikat", Anatoli, 3 1 Temmuz 1 8 9 1 , s. l ; "Beyan-ı Hakikat", Anatoli, 3
Ağustos 1 893, s. l ; "Beyan-1 Hakikat", Anatoli, 7 Ağustos 1 893, s. 1 .
1 99 "Kayseriye'deki Kappadokiki İeratiki Sholi", Anatoli, 8 Temmuz 1 893, s . 3 ; "Ka­
padokiki İeratiki Sholi", Anatoli, 26 Ağustos 1 893, s. 1 .

72 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


Zincidere'de başkaca hangi okullar tesis edilmiştir?
· �------
Kapadokya Merkez Kız Okulu
Unutmamak gerekir ki Kayseri Metropoliti İoannis tarafından
Zincidere'de kız okulu ile yetimhane de tesis edilmiştir. Kız Oku­
lu, "Kentrikon Kappadokikon Parthenagogion [Kapadokya Mer­
kez Kız Okulu] " ismiyle 1 88 5 yılında Ruhban Okulu mütevelli he­
yetinin gözetiminde kurulmuştur. Okul 1 885- 1 886 eğitim yılında
açılmış, dördüncü yılına karşılık gelen 1 888- 1 889 eğitim yılında
ilk öğrencilerini mezun etmiştir. Okul mezunları incelendiğinde
kızların Kayseri, Zincidere, Talas, İncesu, Germir, Erkilet, Niğde,
Yozgat, Nevşehir, Ürgüp ve Sungurlu'dan geldikleri görülmekte­
dir. Bir diğer ifadeyle kız okulunun öğrencileri Karamanlıdır. Oku­
lun 1 885-1 899 arasındaki dönemi incelendiğinde, her yıl 3 ila 9
arasında mezun verdiği görülmektedir. Bu durum Kalfoglus'un da
ilgisini çekmiş ve okulla ilgili bilgiler de verdiği kitabında,
Teessüf olunacak bir hal vardır ki gerek Kayseriye ve gerek ci­
var eparhiyalar [vilayetler] Hıristiyan ahalisi Parthenagogiyon'a
rağbet göstermiyorlar" şikayetinde bulunmuştur. Okul müdire ve
öğretmenleri başta İstanbul olmak üzere Çeşme, Midilli, Bursa,
Kayseri ve Nevşehir, hatta Atina'dan temin edilmişlerdir.200

Kapadokya Yetimhanesi
Diğer taraftan Kayseri vilayetinde pek çok "öksüz ve aciz" erkek
ve kız çocukları bulunduğundan ve bu çocuklar "ilimden mahrum
kaldıklarından" dolayı, Metropolit İoannis bir yetimhane tesis et­
meyi düşünmüştür. Kalfoglus'un ifadesiyle " . . . Bu fikrini bilmiş
olan bir hayırhah [hayır sahibi] Kayseriyeli, Metropolit İoannis
Efendi'ye bir mektup yazıp, bu gibi bir öksüzhane tesis oluna­
cak olur ise senevi 1 00 lira, fakat Kayseriyeliler tarafından hahiş
[arzu] gösterilip maddi surette ianeler verildiği halde senevi ve­
receği bu tahsisatı artıracağını bildirmiş"tir. Nitekim İstanbul'da
yaşayan zengin Karamanlılardan olan Sinyosoglu Simeonaki Efen-

200
Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 4 1 0-4 1 7; "Kayseri'deki Mekatipte Tarif Eden Muallim ve Muallime­
ler", Anatoli, 24 Eylül 1 892, s. 3.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 73


di'nin yetimhane için büyük ekonomik desteği olmuştur.20 1 Anato­
li, yetimhane için yardımda bulunanları pek çok kez birinci sayfa­
dan sütunlarına taşımıştır.202
"Kappadokikon Orfanotrofıyon [Kapadokya Yetimhanesi] "nin
açılışı Jülyen takvimle 2 Ağustos 1 8 9 1 'de gerçekleşmiş, civar köy­
lerden getirilen fakir ve öksüz çocuklar manastırın batı tarafında
büyük kapının üzerindeki geniş bir daireye yerleştirilmişlerdir.
Ertesi yıl ismi açıklanmayan bir hayırsever yetimhane binası için
1 50 lira daha verince Metropolit, manastırın çiftliği tabir olunan
mahallin üzerine ayrıca bir daire inşası ile öksüz kız çocukları için
de bir yetimhane tesis etmiştir. 203
Anatoli gazetesi 9 Ağustos 1 89 1 tarihli nüshasında yetimhane­
nin, "manastırın büyük tarlası denilen tarlada inşa olunması"na
karar verildiğini duyurmuştur. Aynı yazıda ruhban okulunun öğ­
retmenlerinin yetimhanede de ders verecekleri, öksüzlerin karyo­
la ve döşekleri ile diğer ihtiyaçlarının hazırlanmış olduğu, seçile­
cek 25-30 çocuğun elbiselerinin kesilip eylüle yetiştirileceği ifade
edilmiştir. 204 Kalfoglus da " . . . manastırın cenup [güney] cihetin­
deki Parmaklı nam tarlanın üzerine öksüzhane için cesim [büyük]
bir daire inşa olunmak üzere temellerini kazdırıp pek çok zevat
hazır olduğu halde temel taşını vaz etti ve 1 896 senesinde inşası
için bir irade-i padişahi müsaadesi istihsal olundu [elde edildi] . . . "
demektedir. 205
Anatoli 22 Ağustos 1 8 9 l 'de yetimhaneye kabul edilecek ço­
cukların seçildiğini, seçilen çocuklar için yatak ve ayakkabıların
hazırlanmış olduğunu duyurmuştur.206 1 3 Eylül 1 89 l 'de ise Kay-

201 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 4 1 1 -4 1 2; "Kappadokikon Orfanotrofıyon", Anatoli, 2 Ağustos 1 89 1 ,
s . 1 -2.
202 "Kappadokikon Orfanotrofıyon", Anatoli, 20 Eylül 1 8 9 1 , s. l ; "Kappadokikon
Orfanotrofıyon", Anatoli, 12 Ekim 1 89 1 , s. l; "Kappadokikon Orfanotrofıyon",
Anatoli, 2 1 Aralık 1 8 9 1 , s. 1 .
203 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 4 1 2; "Kappadokika Orfanotrofıa", Anatoli, 1 6 Ocak 1 893, s. 1 .
204 "Kappadokikon Orfanotrofıyon", Anatoli, 9 Ağustos 1 89 1 , s . 1 .
205 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 4 1 2.
206 "Kappadokikon Orfanotrofıyon", Anatoli, 22 Ağustos 1 8 9 1 , s. 1 .

74 � SORULARLA KARAMANLILAR -----


seri'deki Timios Prodromos Manastırının her sene 29 Ağustos'ta
gerçekleştirilen panayırının parlak geçtiğini anlatırken, gerçekleş­
tirilen ayinde yetimhaneye seçilen yirmi kadar çocuğun yeni elbi­
seleri ile kilisede kendilerine ayrılan bölümde yerlerini aldıklarını
kaydetmiştir. Anatoli'ye göre " . . . öksüzlerin hasıl eylediği manza­
ra, külliyetli olan ziyaretçilere fevkalade hüsn-i tesir eylemiştir."207
Zincidere' deki okulların önemine dair Karamanlıca basın
organlarında pek çok yazı yer almıştır.208 Nitelim Anatoli'de, İz­
mir'deki okullar müstesna tutularak Anadolu'da Zincidere'deki
okullar dışında "terakkiye [ilerlemeye] vasıl olmuş mektep bu­
lunmadığından" söz edilmiştir.209 Ancak 1 9 1 3 yılına geldiğimizde
yazar Kamalakidis, Aktis dergisinde Anadolu'yu "ecnebi propa­
gandası yapan mekteplerin" sardığı bir ortamda Metropolit Amv­
rosios ile Kayserililer arasında hasıl olan ihtilaf yüzünden okulla­
rın kapanma tehlikesi ile karşı karşı kaldıklarına işaret etmiştir.
Kamalakidis, Zincidere'deki bu okullardan "evlatlarımızın müs­
takbelini [geleceğini] teşkil eden birer müessesattır" şeklinde söz
etmiş, neyse ki çeşitli gayretlerle okulların kapanma tehlikesinin
atlatıldığını kaydetmiştir. 210

207 "Kayseriye'de Timios Prodromos Manastırı'nın Panayırı", Anatoli, 13 Eylül


1 89 1 , s. 1 .
208 "Kapadok:ya'da", Anatoli, 2 5 Temmuz 1 8 9 1 , s . 1 .
209 "Kayseri'deki İeratiki Sholi ve Kentrikon Parthenagogiyon", Anatoli, 2 4 Eylül
1 892, s. 2.
210 N.İ. Kamalakidis, "Anatol'da Maarif", Aktis, IS Ağustos 1 9 1 3, s. 25 1 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 75


Kapadokya Yetimhanesinin yetimlere
meslek edindirme girişimleri nelerdir?

Anatoli'nin 25 Ekim 1 89 1 tarihli nüshasında, Karamanlılar ara­


sında iyi bir sosyal dayanışma örneği olan "Kappadokikon Orfa­
notrofiyon [Kapadokya Yetimhanesi] "ne kabul edilmiş olan otuz
çocuğa kilise müziği, Rumca (Yunanca} , Türkçe ve ibtidai mek­
teplerde okutulan derslerin öğretilmeye başlandığı, gelecek yıldan
itibarense "zanaatlar" öğretilmeye başlanacağı kaydedilmiştir. 2 1 1
Kalfoglus, yetimhanede bazı dönemlerde erkek çocuklara ter­
zilik, demircilik ve kunduracılık, kız çocuklarına ise çeşitli el işleri
ile birlikte halı ve kilim dokumanın öğretildiği bilgisini vermiştir.
Bu arada erkek çocuklara ipek kozası yetiştirmek de öğretilmiştir.
Hatta ipek böcekleri için gerekli dut yaprağının temini için dut
fidanları ekilmiştir. Yetimhanelerde her yıl 65-70 çocuğun bakıldı­
ğı, kız çocukların "ilim ve hüner", erkek çocukların ise "ileride ge­
çim yolu bulmak üzere ilim ve zanaatla teçhiz olundukları", hatta
bir kaçının fakir köylere öğretmen tayin edildiği Kalfoglus'un ver­
diği bilgiler arasındadır. 2 1 2

Görsel 7: 15 Ağustos 1 9 1 3 tarihli Aktis'in kapak sayfasında yer alan,


Kayseri Zincidere'deki yetimhaneye ilişkin fotoğraf.

21 1 "Kappadokikon Orfanotrofıyon ve İeratiki Sholi", Anatoli, 2 5 Ekim 1 8 9 1 , s. 1 .


21 2 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 427-428.

76 1- SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlıların "Terakkr kavramına
yükledikleri anlam nedir?

"Terakki" kavramı Tanzimat Dönemi'nden itibaren Osmanlı


aydınları tarafından işlenmiştir.213 Örneğin Namık Kemal pek
çok yazısında Batı medeniyetinin hangi gelişmeler ve değerler
üzerinde yükseldiğini ele almış, "kanaatkarlığa" inanıp kendi­
ni tembelliğe bırakanları sert bir şekilde eleştirmiştir. Osmanlı
devleti ve toplumuna Batı medeniyetinin güçlü ve üstün taraf­
larını kabul ile modernleşme yolunu göstermişse de bunu körü
körüne taklidi reddetmiştir. 21 4 Osmanlı toplumunun bir parçası
olarak Karamanlıların da söz konusu tartışmaların dışında kal­
ması elbette beklenemezdi. Öyle ki ilk nüshası Jülyen takvimle
1 5 Mayıs 1 888 olan Terakki isimli Karamanlıca bir dergi dahi ya­
yımlanmıştır. Ayda iki kez yayımlanan derginin çıkma sebebinin
anlatıldığı ön söz niteliğindeki yazıda, Anadolu'daki Ortodoks­
lardaki bilgi eksikliğini gidermeye yönelik yayınlar yapılacağı
ifade edilmektedir. 21 5 Dergide terakki kavramının çeşitli yazılar­
da ele alındığı, hatta bu yazılarda kavramla ilgili oldukça farklı
değerlendirmelerin yapıldığı dikkat çekmektedir.
Terakki dergisinin ilk sayısında, "Terakki insan içindir / Terak­
kisiz insan, insan değildir" ibaresi dikkat çekmektedir. Aynı sayı­
da yer alan Markos i. Portokaloğlu imzalı yazıda, terakki kelime­
sinin manasının "ileri yürümek, adım atmak, gitmek" olduğu ve
bunun ancak akıl ve bilimle olabileceği söylenmiştir. "Bir hayvan
ne kadar zeki olursa olsun effilini [eylemlerini] tebdil-i tagayyür
edecek [değiştirecek ve başkalaştıracak] derecede değilse, akla
malik değil ve terakki de kabul etmez" denilmiştir. Halbuki insan­
da bu durum tersidir. İnsanlar eksikliklerini tamamlayabilme, en
azından bunun için gayret etme şansına sahiptirler. Portokaloğlu
yazısının devamında, insanlığın ilk insandan bugüne ne denli ge­
lişmeler kaydettiğinin örneklerini sunmuş ve "ehl-i Anatol [Ana-

2 1 3 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul, Ülken Yayınları,
1 999, s. 64.
21 4 Mithat Aydın, "Namık Kemal'de 'Terakki' ve 'Maarif' Düşüncesi", Ankara Üni­
versitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 53, Sayı: 2, 2013, s. 459-467.
2 1 5 Bkz. Eray Konya, "Çok Yönlü Bir Karamanlıca Dergide 'Terakki' Anlayışı", Yakın
Dönem Türkiye Araştırmaları, Cilt: 1 6, Sayı: 32, 201 7, s. 1 74.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 77


dolu'nun yerlisi] " ifadesiyle andığı Karamanlıların da ilerlemesi,
dünyada ne olup bittiğini anlamak için gayret göstererek dünyaya
ağırlık etmekten kurtulması gerektiğine aşağıdaki cümlelerle dik­
kat çekmiştir:

. . . Bütün dünya servetini milyonlarla sayarken, bizim Anatol terakki­


siz yüzler saymadan asla ve kat'a kurtulamaz.
Bütün dünya fabrikalarda işlerken, bizim Anatol terakkisiz bakkallık­
tan asla kurtulamaz.
Bütün dünya yeni keşfiyat ve terakkiyatla uğraşırken, bizim Anatol
terakkisiz "Ben babamdan böyle gördüm" cümlesinden asla kurtu­
lamaz.
Bütün dünya tren eklerken, yani yıldırım gibi koşan demiryoluyla
gitmeye kanaat etmeyip gece gündüz balon ile uçmaya uğraşırken,
bizim Anatol terakkisiz asla ve kat'a öküz kağnısından kurtulama­
yacak olduğunu acizane hem vatandaşlarıma ihtar ile iktifa ederim
[yetinirim] . 2 1 6

Üstteki satırları kaleme almış olan Markos İ. Portokaloğlu, Mek­


teb-i Tıbbiye hocalarından olup Anadolu kökenlidir. Unutmamak
gerekir ki Portokaloğlu'nun görev üstlendiği Mekteb-i Tıbbiye, İt­
tihat ve Terakki Cemiyetinin temellerinin atıldığı yerdir. Osman­
lı'nın son döneminde ülkenin kaderini belirlemiş olan cemiyet,
1 889 yılında "İttihad-ı Osmani" adıyla tarih sahnesine çıkmış­
tır.217 Jön Türkler içinde önemli bir yere sahip olan Prens Sabahat­
tin'in de Terakki isimli bir gazetesi olmuştur.218
Portokaloğlu'nun terakki kavramına getirdiği yorum, bir bilim
adamının yaklaşımını yansıtmaktadır. Ancak Karamanlıca Terakki
dergisinde aynı kavram, daha muhafazakar diyebileceğimiz bakış
açıları ile de değerlendirilmiştir. Örneğin S.İ. Rumis terakkinin
hem ileri yürümek hem de yükselmek anlamına geldiğini işaret et­
tiği gibi, ilmin ibadet ile birleşmediği takdirde havada kalacağının
da altını çizmiştir. Yazının sonunda terakki kavramını, her ne
iş ve hangi mevkide olursa olsun, o işte tedricen [yavaş yavaş] ileri

216 Markos İ. Portokaloğlu, "Terakki", Terakki, 1 5 Mayıs 1 888, s. 3-7.


217 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, 7. Baskı, Ankara, İmge Kitabevi,
2014, s. 49; Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, 10. Baskı, İstanbul,
Yapı Kredi Yayınları, 200 1 , s. 168.
2 1 8 Ülken, age, s. 333.

78 r- SORULARLA KARAMANLILAR -------


gitmek ve derece derece kat-ı menazil ederek [menziller kat ede­
rek] sonuna kadar cidden çalışmak . . . " olarak tanımlamıştır.2 1 9
Söz konusu Karamanlıca dergide terakki kavramına en muha­
fazakar yaklaşım bir arhimandrit, yani manastır papazı olan Atha­
nasios İliadis'e aittir. İliadis'in İstanbul'daki Ortodoks okullarının
patrikhane tarafından görevlendirilmiş müfettişi olduğu bilgisi ve­
rilmektedir. Dolayısıyla bir Ortodoks ilahiyatçı olan İliadis'e göre
asrın, terakki asrı olduğuna şüphe yoktur. Eski zamanlarda bilin­
meyen pek çok şey keşfedilmiş ya da mükemmelleştirilmiştir. An­
cak asıl terakkinin ne yıldızlara ne bitkilere, ne de cisimlere bakı­
larak kazanılması mümkündür. K i şiler özellikle kendilerine bakıp,
nereden gelip nereye gittiklerini bilmeli, kendilerini mümkün mer­
tebe ıslah etmelidirler. İliadis, kişilerin asıl ve gerçek terakkiyi ve
saadeti dışarıda değil, içlerinde aramaları gerektiği kanaatindedir. 220

219 S.İ. Rumis, "Terakki Ne Demektir", Terakki, 30 Temmuz 1 888, s. 82-84.


220 Athanasios İliadis, "Sahih Terakki Ne Olduğuna Dair Bazı Mütalaat", Terakki,
30 Haziran 1 888, s. 49-50.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 79


Karamanlı aydınlara göre Anadolu'nun terakkisi, yani
ilerlemesi için yapılması gerekenler nelerdir?
· ------
Önceki bölümde de işaret ettiğimiz gibi Karamanlı aydınlar, Os­
manlı'nın son döneminde yapılan tartışmaların dışında kalmamış­
lardır. Gerçi terakki, yani ilerleme için neler yapılması gerektiğini
ele alan Karamanlıların çoğu başta İstanbul olmak üzere Osmanlı
Devleti'nin belli başlı merkezlerinde ikamet etmekteydiler. Ancak
vatanları olarak andıkları Anadolu için ilgileri devam etmektey­
di. Dolayısıyla Karamanlı aydınlar tarafından Anadolu'nun neden
geri kaldığı, bölgenin ve bölge insanının terakkisi, yani ilerlemesi
için neler yapılması gerektiği konusu göz ardı edilmemiştir. Ör­
neğin İordanis i. Limnidis 1 88 8 yılında Karamanlıca Terakki der­
gisinde, Anadolu'nun niçin ileri gitmediğini üç bölüm halinde ele
almıştır. Çeşitli yazılarından hareketle bir entelektüel olduğunu
düşi,indüğümüz Limnidis'e göre Anadolu' da ilmin ileri gitmeme­
sinin birinci sebebi, ahalinin fakir olmasıdır. Aileler fakir olduk­
larından 1 3 - 1 4 yaşına geldiğinde çocuklarını okuldan almakta,
onlardan yardım görmeyi umarak iş ya da sanat öğrenmeleri için
İstanbul ve İzmir gibi merkezlere göndermektedirler. Limnidis,
Anadolu'da ticaretin ileri gitmesi halinde ilim ve eğitimin de ile­
ri gideceğini düşünmektedir. Bunun için fenni ziraat yapılmalı,
mevcut madenler işletilmeli, ürünler İstanbul ve Avrupa'ya gön­
derilmeli, kısaca ticaretin ileri gitmesine olanak verecek vasıtalar
temin edilmelidir. Bir diğer ifadeyle Limnidis, üretim şeklinin ve
amacının, ticaret anlayışının değişmesi gerektiğine vurgu yapmış­
tır. Zira Anadolu insanı doğuştan zeki ve kabiliyetlidir.221
Limnidis aynı konuyu ikinci kez kaleme aldığında da çocukla­
rın okuldan alınmasına, " . . . Hiç düşünmüyorlar ki, senevi 2-3 yüz
kuruş bir menfaat bedeline evlatlarının bütün ömründe cahil ve
her şeyden bihaber kalmasına sebep oluyorlar. . . Bu 2-3 yüz kuruş
bedelinde acaba ileride evlatlarının kazanacağı kaç bin kuruşların
kazanılmamasına sebep oluyorlar" sözleriyle tepki göstermekte­
dir. Limnidis' e göre çocuklarını okuldan alan ebeveynler, çocukla­
rın sadece bu dünyada değil, öbür dünyada da kayba uğramalarına

221 İordanis İ. Limnidis, "Anatolida İlim Niçin İleri Gitmiyor", Terakki, 15 Temmuz
1 888, s. 76-77.

80 r- SORULARLA KARAMANLILAR -------


sebep olmaktadırlar. Öyle ki ister zengin, isterse fakir olsun her
ebeveynin imkanına göre çocuğunu okula göndermesi vazifesidir.
Limnidis bunu, Atalık vazifesi yalnız evladı besleyip büyüt­
mekten ibaret olmayıp, illa onun zihnini dahi lazım gelen malu­
mat vasıtası ile genişletmek ve şavklandırmak (aydınlatmak) da
lazımdır. Zira ilim ne yalnız zenginlere ne de yalnız fukaralara
has olup, illa her ikisi için de elzemli [gerekli] ve faidelidir . . . "
sözleriyle anlatmaktadır.222 Limnidis aynı konudaki üçüncü yazı­
sında ise eğitimin ehil kişilerin elinde olması gerektiğinin altını
çizmiştir. 223
1 889'da Anatoli gazetesi tarafından Anadolu'nun terakkisi için
kitap okunması gerektiğine dikkat çekilmiş ve "elli sene zarfında
eğer ki Anatoli [Anadolu] ahalisi gazeteler ve kitaplar mütalaa
etmekle yüzde kırk fark etmişler ise, tarif ettiğimiz usul ile yüzde
seksen farkları olabilir idi . . . " denilmiştir. Burada Anatoli'nin tarif
ettiği usul, farklı yerlerde yaşayan Anadolulu Ortodoksların, va­
tanlarına giderken hısım, akraba, akran ve arkadaşlarına hediye
olarak kitap götürmeleridir. Kaldı ki Anatoli son elli yıldaki ge­
lişmeye dikkat çekerken, aslında bu elli yıl içerisinde Karaman­
lıca yayınlardaki artışın katkılarına dikkat çekmektedir. 224 İlim
ve eğitim konusunu 1 9 1 4 yılında kaleme almış olan G. Anasta­
siadis, Anadolu'da yeterli derecede gazete yayımlanmadığından
yakınmış, Avrupa'da en ufak kasabada dahi dergi ve gazeteler
yayımlandığına dikkat çekmiştir. Yazıdan Anastasiadis'in, süreli
yayınları kişilerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli addetti­
ği anlaşılmaktadır. 225 i. İoannidis ise medeni olabilmenin şartını,
"her hususta kadın ile erkeğin müsavi [birbirine denk] olduğunu
kabul etmekte" görmüştür. 226
Osmanlı'nın son döneminde topluma bakacak olursak, nü­
fusun dörtte üçünden fazlasının köylerde oturmakta ve çiftçilik

222 İordanis, İ. Limnidis, "Anatolda İlim Niçin İleri Gitmiyor - B", Terakki, 15 Ağus­
tos 1 888, s. 1 03.
223 İordanis i. Limnidis, "Anatolda İlim Niçin İleri Gitmiyor C", Terakki, 1 5 Ekim
-

1 888, s. 69.
224 " 1 889", Anatoli, 3 Ocak 1 889, s. 1 .
225 G . Anastasiadis, "İlm-u Maarif", Aktis, 2 2 Kasım 1 9 1 4, s . 714-7 1 5 .
226 İoannidis, agm, s. 126-1 27.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler -1 81


yapmakta olduğunu görürüz. Osmanlı toplumu tam bir tarım top­
lumuydu ve okuma yazma oranı % 1 0'un altında olup, aileler kız
çocuklarını okula göndermek konusunda isteksizlerdi.227 Dolayı­
sıyla Karamanlı aydınların Anadolu'daki durumla ilgili saptama­
ları yerindedir. Ancak altını çizmemiz gereken bu tip yazılarda her
ne kadar Anadolu'nun ilerlemesi için neler yapılması gerektiğin­
den söz ediliyorsa da Karamanlı aydınların aslında ilgilendikleri­
nin Anadolulu Ortodokslar olduğudur. Bir başka ifadeyle Kara­
manlı aydınların hedefi, Anadolulu Ortodoksların gelişmesiydi ve
XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bu konuda ciddi bir şekilde
kafa yormaya başlamışlardı.

22 7 Ayrıntılar için Bkz. Cezmi Eraslan, "Yeniden Yapılanma Dönemi", Atatürk İl­
keleri ve İnkılap Tarihi II, Editör Cezmi Eraslan, Ankara, Anadolu Üniversitesi
Yayını, 201 3, s . 3-9.

82 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Koromontıtor hangi omoçlorıo cemiyetler teşkil etmişlerdir?
· ------
Kiriyaki Mamoni, Kapadokya ve Karadeniz'de Ortodoksların kur­
muş oldukları dernekleri ele almış olduğu, bize göre son derece
önemli makalesinde, Kapadokya'nın genellikle dağlık, verimsiz
ve ulaşımı zor bir bölge olduğuna, bu durumun bölge nüfusu­
nu göç etmek zorunda bıraktığına dikkat çekmiştir. Mamoni'ye
göre bu göç her ne kadar bölgedeki cemaatlerin ekonomik gücünü
zayıflatsa da kişilere doğdukları topraklara hizmet etme şansını
vermiştir. Bu hizmetlerin pek çoğu kurulan cemiyetler vasıtasıy­
la olmuştur. Anadolu'da tesis edilenler haricinde, neredeyse tüm
Kapadokya şehir ve köylerinin İstanbul' da kendilerini temsil eden
cemiyetleri vardı. İstanbul'da tesis edilen cemiyetler, bölgedeki
cemiyetlerle diyaloglarını sıcak tutmuşlardır. 22 8 Bu cemiyetlerin
temelde iki amacı olmuştur. Bu amaçlar sosyal yardımlaşma ve
siyasi ayrışmadır.
"Nevşehir Terakkiperver Uhuweti"nin yayın organı olan Terak­
ki dergisinde229 Limnidis, kişilerin doğdukları topraklara yardım
etmesi gerektiğini aşağıdaki cümlelerle anlatmıştır:
Vak'a memleket ahalisi gerek zengin ve fukara, gerek filim ve cahil ve
gerek büyük ve küçük, kaffesi [hepsi] bir vatan evladı olup, cümle­
si de doğup büyüdükleri ve geçip yürüdükleri memleketlerin terakki
ve ıslahına ve her nev hizmet ve umuruna [işlerine] kemal-i heves ve
hararetle sa'y-u gayret [çalışma ve gayret] etmeye ve bu hususta ken­
dilerine ihale olunan hizmeti dahi kabul etmeye borçludurlar. Fakat
herkese kendi kuvvet ve mesleğine göre hizmet tahsis olunmalı ve her­
kes idaresine muktedir olduğu hizmeti kabul etmeli. Mesela, zenginin
iane-i maddiyesi [maddi yardımı] , filimin iane-i maneviyesi [manevi
yardımı] ve fukaranın dahi elinden gelen gayreti talep edilmeli. Yok
eğer herkes kendi haline muvafık [uygun] ve elinden gelen gayret ve
muaveneti [yardımı] inkar edip de birtakım icrasına muvaffak olama­
yacağı şeylere teşebbüs ederek vatanına yardım etmeyi ister ise, o vakit
o memleketin terakki yerine tedenni [aşağı düşme] , yani ileri gidecek
yerde geri kalacağı şüpheden varestedir [kurtulmuştur] .230

228
Kiriyaki Mamoni, "Somatiaki Organosi Tu Ellinismu Sti Mikra Asia - Sillogi
Kappadokias Ke Pontu [Anadolu Helenizminin Örgütlenmesi - Kapadokya ve
Karadeniz Cemiyetleri] ", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon [Anadolu Araştırma­
ları Merkezi Bülteni], Tomos [Cilt] : 6, 1986-1 987, s. 1 55-1 56.
229
Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1 920, s. 1 1 9.
230
İordanis İ. Limnidis, ''.Anatol'da İlim Niçin İleri Gitmiyor - C", Terakki, 15 Ekim

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 83


1 9 1 1 Nisanı'nda tesis edilmiş ve üç sene faaliyet göstermiş olan
Nevşehirlilerin "Papa Georgios Cemiyeti"nin yayınlamış olduğu
1 9 1 3 yılına ait Astir almanağında231 K.G. Vayanis tarafından kale­
me alınmış olan "Hayırperverlik ve Hamiyyet-i Vataniye" başlıklı
yazıda ise Karamanlıların "hayrat için gösterdikleri gayret ve mü­
rüwetin [insaniyetin] cidden iftihar olunacak ve akıllara hayret
verecek derecede" olduğuna dikkat çekilmiştir. Yazıda İstanbul
ve Anadolu kıyılarında ikamet eden Ortodokslarla, Anadolu iç­
lerinde ikamet eden Ortodoksların ekonomik durumlarının aynı
olamayacağının ısrarla altı çizilmiştir:
. . . Adalılar ve yalı boyunda bulunan efrad-ı millet [millet fertleri] za­
ten münbit [verimli] ve havası mutedil [ılıman] olan memleketlerin­
de yetiştirdikleri kıymetli mahsüllerini gemilere ve vapurlara yükle­
mekte ve diyar-ı ahere [başka diyara] nakil ile elverişli fiyatlarla satıp
kolaylıkla maişetlerini temine ve cesim servetler biriktirmeye muvaf­
fak olmuşlar. Bunların bir kısmı dahi Hindistan, Mısır, Tirieste, Mar­
silya, Paris, Londra, Odessa, Taygan, Amerika, Çin ve Japon gibi uzak
yerlere giderek ve ticaretle iştigal ederek külliyetli servet sahipleri
olmuşlar ve bu sayede memleketlerinin müessesat-ı hayriyesine [ha­
yır kurumlarına] büyük büyük ianeler i'tası ile [bahşetmek suretiyle]
eklisiaları [kiliseleri] ile mekteplerini ve sair ebniye-i milliyeyi [milli
binaları] mükemmel bir hale isal eylemişlerdir [ulaştırmışlardır] .
Anadolu'nun içeri tarafında sakin olan vatandaşlarımıza gelince, bun­
ların kısm-ı a'zamı [büyük bölümü] taşlık ve kumluk ve ziraata gayri
müsait [uygun olmayan] yerlerde bulundukları cihetle, İstanbul ve
İzmir ve Adana ve Samsun ve Mersin gibi ticarethanelere hicretle [göç
etmekle] birçok mihnet [eziyet] ve müşkilatla [zorluklarla] familya­
larının [ailelerinin] ekmeğini temin edecek kadar ticaret çıkarır bazı
sanat ve esnaflıklara süluk ederler [bağlanırlar] ve içlerinde sivrilmiş
bazı zatlar zuhur ettiyse de, bunların meydana getirdikleri servet
mahza [ancak] nefislerine cebir ederek tuttukları tasarruf usulünün
mahsulüdür . . .
İşte bu kadar zaruret ve darlık içinde bulunan ve ekmek parasını bile
birçok meşakkatle tedarik edebilen Karamanlılar kasabalarında ve
köylerinde ve mahallelerinde eklisialar ve mektepler inşasına mu­
vaffak olmakla beraber bunların idaresine senevi lazım olan meblağı
tedarik ve temin için her türlü fedakarlığı diriğ etmemektedirler [esir­
gememektedirler] . . .

1 888, s. 1 69.
23 1 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1 920,
s . 1 20.

84 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Vayanis, Nevşehirli Ortodoksları, iddialarını ispatlayan en açık de­
lil olarak sunmakta ve " . . . Vatanlarından bedenen ne kadar uzak
olurlarsa olsunlar, kalben bir dakika bile ayrılmıyorlar . . . " demek­
tedir. Hiçbirinin gücü büyük bir eser bırakmaya yetmediğinden
Nevşehirliler vatanları için elbirliğiyle gayret etmiş, doğdukları
topraklardaki kiliselere, okullara ve fakirlere ulaşabilmişlerdir. 232
Vayanis'in yazısından hareketle Karamanlıların sosyoekono­
mik durumu hakkında çıkarımlarda bulunmak mümkün olduğu
gibi, tesis ettikleri cemiyetlerin amaçları hakkında da fikir sahibi
olmak mümkündür. Mamoni, Kapadokya'daki cemiyetlerin eği­
timi desteklemek, 233 okullar kurup bunlarla ilgilenmek, özellikle
Türkçe konuşanlara Yunancayı öğretmek amacıyla okullar açmak,
ihtiyaç sahiplerine ve hastalara yardım etmek, Ortodoksluğu
desteklemek ve iş ortaklıklarına zemin hazırlamak amacıyla ku­
rulduklarına dikkat çekmektedir. Ancak bu görünür sebepler ya­
nında "uluslaştırmaya" yönelik başka birtakım amaçların ve gizli
birtakım güçlerin etkilerinin olduğunun kabul edilmesi gerektiği­
nin, bunları belirlemenin ise güç olduğunun altını çizmektedir.234
Mamoni'nin sözlerini daha iyi kavrayabilmek adına, Yunanis­
tan'ın büyük ülküsü, "Megali İdea"nın amaçlarını hatırlamamız
gerekir. Megali İdea'nın en önemli amacı tabii ki Osmanlı Devle­
ti'nden bazı toprakları koparmaktır. Ancak Megali İdea'nın amaç­
larından bir diğeri de Yunan Devleti'nin sınırlarının ötesindeki
Ortodoksları "Helenleştirerek" Yunanistan'ın sembolik sınırlarını
genişletmektir.235 Hal böyle olunca Türkçe konuşan Anadolulu

232 Vayanis, agm, s. 52-60.


2 3 3 Örneğin İstanbul'da teşkil edilmiş olan "Kappadokiki Ekpedeftiki Adelfotis
[Kapadokya Eğitim Cemiyeti] "nin yönetmeliğinde amacı, Kayseri'deki iki mer­
kez okulunun "akçe ve emlak ianesi ile muhafaza ve idare olunmasından iba­
rettir" şeklinde verilmiştir. Kappadokiki Ekpedeftiki Adelfotis En Konstantinupoli,
Organismos Aftis Kanonismos [İstanbul'daki Kapadokya Eğitim Cemiyeti Yönetmeliği],
s. 1 . "Adana Rum Ortodoks Cemaati" yönetmeliğinden de amacının okul ve
kiliseleri desteklemek olduğu anlaşılmaktadır. Adana Rum Ortodoks Cemaati Ni­
zamnamesi, İstanbul, 1 9 1 2, s. 1 .
234 Mamoni, "Somatiaki Organosi Tu Ellinismu Sti Mikra Asia - Sillogi Kappadoki­
as Ke Pontu [Anadolu Helenizminin Örgütlenmesi - Kapadokya ve Karadeniz
Cemiyetleri] ", s. 1 57.
235 Pashalis M. Kitromilidis, "Noeres Kinotites Ke İ Aparhes Tu Ethniku Zitimatos

----- Anadolulu Ortodoks Türkler -1 ss


Türk Ortodoksların Yunanca konuşması ve kendilerini Helen his­
setmeleri de Yunanistan'ın hedefleri arasına girmektedir. Osmanlı
topraklarında Ortodoksların teşkil ettikleri cemiyetlerin de Yuna­
nistan'ın Ortodoks Rum cemaati Helenleştirme çabasında önemli
rolleri olmuştur. Zira bu cemiyetlerin önderleri genellikle Atina
Üniversitesinde eğitim alanlar arasından çıkmıştır.236 Cemiyet fa­
aliyetleri İstanbul ve İzmir'de başlamıştır. Bu akımın oluşmasın­
da 1 86 1 'de Dersaadet Rum Cemiyet-i Edebiyesinin kurulmasının
önemli bir etkisi vardır. 237 Öyle ki 1 920' de İstanbul' da beş yüze
yakın Rum cemiyeti olduğu kaydedilmektedir. 238
Mamoni, Kapadokya bölgesindeki cemiyetlerin tam sayısını
vermenin, kaynak eksikliğinden dolayı da belirlenenlerin tam
hikayesini ortaya koymanın zor olduğuna işaret etmektedir. Ka­
padokya' daki söz konusu cemiyetleri Kayseri, Ürgüp, Nevşehir,
Gelveri ve Niğde bölgelerinde bulunanlar başlıkları altında incele­
mektedir. Bölgedeki en eski cemiyet olarak ise 1 859'da Ürgüp'te
kurulmuş olan "Evaggelismos Tis Theotoku [Meryem Ana'ya
Çocuk Doğuracağının Müjdelenmesi] " isimli cemiyeti vermekte­
dir. 239 1 9 1 9 ' da Nevşehirli kadınlar tarafından "Anastasis [Diriliş] "
isimli fakirlere yardım cemiyetinden hareketle, Karamanlı hanım­
ların teşkil ettikleri cemiyetlerin bulunduğu da söylenebilir.240
İstanbul'daki Gelverililerin kurmuş oldukları ilimperver "Na­
ziyanos Uhuweti"nin nizamnamesine bakıldığında, cemiyete

Sta Valkania [Akıllı Cemaatler ve Balkanlarda Ulusal Meselenin Başlangıcı] " , Et­
hniki Taftotita Ke Ethnikismos Sti Neoteri Ellada [Çağdaş Yunanistan'da Ulusal Kimlik
ve Ulusalcılık], Athina, Ekdosis Morfotiko İdrima Ethnikis Trapezis, 1997, s. 90.
236 Daha ayrıntılı bilgi için Bkz. Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu
Harekatı 1 9 1 9- 1 923, İstanbul, Derlem Yayınları, 20 1 0, s. 4 1 -48.
237 Matula Kurupu, "Morfes Kinotikis Ke Politistikis Organosis Tu Mikrasiatiku
Ellinismu - To Fenomeno Ton Sillogon [Anadolu Helenizminin Toplumsal ve
Siyasal Örgütlenme Biçimleri - Dernekleşme Olgusu] ", Periodiko İ Leksi [İ Leksi
Dergisi], Tomos [Cilt] : 1 1 2, 1 992, s. 925.
23 8 Kiriyaki Mamoni, "İsagogi Stin İstoria Ton Sillogon Konstantinupoleos [İstan­
bul Cemiyetlerinin Tarihine Giriş] 1861-1922", Periodiko Mnimosini [Minimosini
Dergisi], Tomos [Cilt] : 1 1 , 1 988- 1 990, s. 2 1 3 ; 222.
239 Mamoni, "Somatiaki Organosi Tu Ellinismu Sti Mikra Asia - Sillogi Kappa­
dokias Ke Pontu [Anadolu Helenizminin Örgütlenmesi - Kapadokya ve Karad­
eniz Cemiyetleri]", s. 1 58-1 66.
240 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1920, s. 120.

86 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


yardım edenlere yardımlarına göre birtakım unvanlar verildiği
görülmektedir. Öyle ki cemiyet nizamnamesinin 5. maddesine
göre yalnız bir defaya mahsus olmak üzere yarım liradan iki liraya
kadar yardım edenlere "Sindromite [Aboneler] ", iki liradan beş
liraya kadar bahşedenlere "Dorite [Bağışçılar] " , beş liradan on li­
raya kadar iyilik edenlere "Evergete [Velinimetler] " ve on liradan
her ne miktar ziyade olursa olsun "Prostate [Hamiler] " unvanları
verilecektir. 2 4 1 Karamanlıca bazı yayınlarda ayrıca, muhtemelen
kişileri yardıma heveslendirmek amacıyla doğdukları topraklara
yardım edenlerin isimleri "Evergetisler [Velinimetler] " başlığı al­
tında zikredilmişlerdir. 242

241 Kanonismos Tis Adelfotis Naziyanos [Naziyanos Nam Uhuwetin Nizamnamesi], s. 2-3 .
242 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1820-1920, s. 1 12-1 1 7.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 87


Karamanlılara Yunan dili, edebiyatı ve tarihinin öğretilmesi
neden ve kimler tarafmdan önemsenmiştir?
· -------
Filippos P.G. Aristovulos tarafından Türkçeye çevrilerek Yunan
harfleriyle yayımlanmış olan Leon Melas'ın Gerostathis isimli ese­
rinde, Yunan alimlerinin kitaplarının ilim ve fazilet hazineleri ol­
duklarına işaret edilmiştir. Yunanca ise bu hazinelerin anahtarıdır
ve dolayısıyla öğrenilmesi gerekmektedir. Melas'ın söz konusu
kitabında Gerostathis isimli yaşlı zat çocuklara sadece Yunan li­
sanını bilmekle Yunan olunamayacağını, Yunan olmak için eski
alimlerin icraatlarını ve düşüncelerini de bilmeleri gerektiğini
ifade etmekte, "Eğer fiillerimizi [işlerimizi] ve yüreklerimizi o
Yunanların ezberi ile tebdil edersek, o vakit hem meşhur atala­
rımızın layık silsileleri [soylan] sayılırız hem de yeni Ellada'nın
[Yunanistan'ın] evlatları oluruz" demektedir. 243

Görsel 8: Filippos P.G. Aristovulos tarafından Türkçeye çevrilerek Yu­


nan alfabesiyle yayımlanmış olan Leon Melas'ın Gerostathis Yani Çocukluk
Kemaletimin Vukuat/an kitabının kapak sayfası.

243 Melas, Gerostathis Yani Çocukluk Kemaletimin Vukuat/an, Çeviren F.P.G. Aristovu­
los, s. 9.

88 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Kitabın ilerleyen sayfalarında Yunanistan' da adalet ve eğitim
bakanlıklarında bulunmuş olan Melas, Gerostathis'in ağzından
aşağıdaki tavsiyeleri de sıralamaktadır:

Bundan ma'da' [başka] dedi, Ellinika [Yunan] lisanı dünyadaki


lisanların cemisinden [tümünden] en güzeli, en zenginidir . . . Azim
[büyük] atalarımız bu lisanda yazdılar en güzel kasideleri, en hisseli
tevarihleri [tarihleri] , en elfazlı [laflı] nutukları, en yüce fılosofiyeti
[felsefeyi] ve ilm-i hikmeti [felsefe konularını inceleyen bilimi] ve
en alim öğütleri ve nasihatleri. Her bir güzel terbiye ve ilim tahsil
etmeyi isteyen Alman, Fransız, İngiliz, İtalyan yahut Amerikalı as­
laca Ellinika lisanını öğrenmeksizin kendisini alim bellemez. Ve ne
gibi rezalet altında kalacağız biz Ellinaslar [Yunanlar] silsilesiyiz diye
böbürlenenler, kibirlenenler eğer bu atalarımızın lisanı hususunda . . .
vazifesiz bulunacak olursak. Vak'a sahihtir [şüphesizdir] ki Ellinika
lisanının tarifi ve öğrenmesi evvelinde pek kuru ve zahmetlidir,
lakin ilmin kökleri ne kadar acı iseler, meyveleri o kadar tatlıdır dedi
Aristotelis . . .
Ne mutlu Ellinikayı bilip bunun vasıtası ile Hıristiyanlığın ilahi gü­
zelliklerini ve Ellinas ferasetinin [anlayışının] solmaz güzelliklerini
tanıyan kimselere . . . 244

Gerostathis kitabının yazarı sıradan biri olmadığı gibi, Karaman­


lıların eğitimi açısından söz konusu kitabın çevirmeni Filippos
P.G. Aristovulos da sıradan biri değildir. Nitekim Nevşehirliler
kendisini "Nevşehir cemaatinin muhsin-i azamı" olarak anmış­
lardır.245 Öyle ki Karamanlıca eserlerin birinde, sadece Aristovu­
los'un "Rumca ile mütekellim [konuşan] Sinasos [Mustafapaşa]
karyesinden bir kadın ile izdivaç ederek Rumcayı ailesi arasında
muhafaza etmiş ve çocuklarına da öğretmiş" olduğuna dikkat çe­
kilmekte, ·�ncak bu gayet milli bir vazifede diğer hiçbir aile onun
bu hareketine imtisal etmemiştir [uymamıştır] " denilmektedir.246
·�natolide Maarifin Muhafazası" isimli bir yazıda, "karanlıkta
geçen! 600 senenin ardından" önce Yunan harfleri ile Türkçe eser­
ler basıldığından, devamında ise Hıristiyan çocukları için birtakım
okullar açıldığından söz edilmiştir. " . . . Ve işte şimdi istavrozun

244 Ae, s. 1 94-195.


245 Leontiyadis, agm, s. 1 45.
246 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1 920,
s. 106-1 07.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 89


kuweti ile bir kuru alfadan arrenagogiyon [erkek okulu] , parthe­
nagogiyon [kız okulu] , likion [lise] ve gimnasion [ortaokul] ismi
ile cesim [büyük] , süslü pınarlar meydana geldi ve dedelerimizin
lisanı dallar, çiçekler, meyveler saçmaya başladı" denilmiştir.247
Lakin birtakım yazılarda dile getirilenlerden, Karamanlılara
Yunanca öğretmekte büyük zahmetler çekildiği anlaşılmaktadır.
Örneğin Terakki' de yayımlanan Grigorios E. Aerikos imzalı yazılar
"Mevadd-ı Tedrisiye [Öğretim Kısımları] " başlığını taşımakta ve
her ne kadar Karamanlılar için Yunanca eğitim veren okullar açıl­
mışsa da Türkçe konuşan Karamanlılara Yunancanın öğretilmesi
konusunda pek bir yol alınamadığına dikkat çekilmektedir. Oysa
bu konuda epey beyin jimnastiği yapılmış, bazıları ders veren
hocaların Türkçe ile açıklama yapmaya mecbur olmalarının, öğ­
rencinin lisanca ilerlemesini engellediğini ifade etmişlerdir. Böyle
düşünenlere göre bu tip okullarda ders verenler Türkçe bilmeme­
lidirler. Kimileri ise bir çocuğun okuldan eve geldiğinde annesi
ve diğer aile üyeleriyle Türkçe konuşmak zorunda olduğundan
dolayı gün boyunca hocasının lisanını konuşmasını gereksiz ad­
detmişlerdir.
Aerikos, öğrencinin dilini bilmeyen bir hocanın faydalı ola­
bileceğine inanmamaktadır. Özellikle sıbyan mekteplerinde [bu
okulları Yunanca eğitim veren ilkokullara hazırlık sınıfları gibi
düşünmemiz gerekir] ve iptidailerde bunun faydadan ziyade za­
rarına inanmaktadır. Bununla ilgili olarak, " . . . Zira çocukları ma­
nasını bilmedikleri kelime ve tabirleri ağızdan bellemek mecbu­
riyetinde bulundurur. Çok yerlerde bu usulün tecrübe olunup da
hiçbir semere hasıl edemediği teessürle görülmüştür. Mesleğimiz
iktiza'sında bu mektepler imtihanlarında bulunduğumuz sıra­
larda hocaların başka suallerine şakirdlerin [öğrencilerin] başka
ve hiç münasebeti olmayan mevhumlarda bulunduklarını gözle­
rimizle gördük" demektedir. Aerikos'a göre lisan, küçük yaşlarda
daha çabuk öğrenilmekteyse de "Rumca lisanlı valideler meydana
getirmek" zordur. Aerikos, 4-7 yaş arasındaki çocukların devam
ettiği sıbyan mekteplerinde görsel malzemelerin, özellikle resim­
lerin kullanılmasının önemine vurgu yapmaktadır. Kullanılacak

2 47 İlias Emmanuilidis, ''.Anatoli'de Maarifin Muhafazası", Mikrasiatikon İmerologion


O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 3, s. 263-264.

90 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


yöntemi " Her derste bir şey ortaya getirilerek, onun üzerinde
ta'rifüt [tarifler] icra olunarak, ayrı ayrı her şakird tarafından sual
olunmak kafidir ki, bu suretle o şey çocuğun zihnine yerleşerek
onun malı olmuş olur" cümleleriyle ifade etmektedir. Kıraat der­
sinde de her cümle özenle izah edilmelidir. 248
Aerikos, ikinci yazısında derslerin azlığından şikayet eden
ebeveynlere yanıt vermekte ve derslerin miktarının öğrencilerin
kuwetlerine göre tayin edildiğine işaret etmektedir. Ancak her
öğrenci derslerini hikaye edebilmeli ve hataları hoca tarafından
düzeltilmelidir. Aerikos, Karamanlı çocuklara Yunancayı öğret­
mek için yazılmış olan okuma kitaplarını yeterli bulmakla birlikte,
gramer kitaplarını ·�natol'daki Rum çocukları için hiç elverişli"
bulmamaktadır. Gramer kurallarını ezberletmek yerine uygula­
manın öğretilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Diğer taraftan
Türkçeden Yunancaya, Yunancadan Türkçeye çeviriyi son derece
önemsemektedir. Konuyla ilgili olarak, " . . . Bu tercümeler ise sade
kelimelerden başlayarak gittikçe müşkülcelere geçilerek olmalıdır
ki, bu suretle çocuk hini tercümede [tercüme sırasında] münasip
lügatı arayıp bulmak için düşünmeye mecbur olur" demektedir. 249
Şu ana kadar yorumsuz verdiğimiz pasajlardan da anlaşıldı­
ğı üzere, örneklerini verdiğimiz Karamanlıca eserlerde tüm Os­
manlı tebaası Ortodoksların "Helen" oldukları kabul edilmekte,
Anadolulu Ortodoksların ana dillerini bir şekilde kaybettikleri
ve yeniden kazanmaları gerektiği ifade edilmektedir. Bu söylem
şekli Yunan Megali İdeası'na uygun bir söylem şeklidir. Önceki
bölümde Megali İdea'nın amaçlarından birinin, Yunan Devle­
ti'nin sınırlarının ötesindeki Ortodoksları "Helenleştirmek" ve
dillerini "Yunancalaştırmak" olduğunu ifade etmiştik. Bu amacı
gerçekleştirmede Osmanlı topraklarında Ortodokslar için açılmış
olan ve Yunanca eğitimi veren okulların büyük bir rolü olmuş­
tur. Unutmamak gerekir Yunanca eğitimi veren ve aslında Yunan
Devleti'nin sunduğu normlara göre şekillenmiş olan bu okullar
ve Osmanlı tebaası Ortodoksların kurmuş oldukları cemiyetler,
Osmanlı topraklarındaki Yunan elçiliği ve konsoloslukları tarafın­
dan da desteklenmekteydiler. Olguları bu şekilde ele aldığımızda,

24 8 Grigorios E. Aerikos, "Mevadd-ı Tedrisiye", Terakki, 30 Eylül 1 888, s. 1 52- 1 53 .


249 Grigorios E. Aerikos, "Mevadd-ı Tedrisiye", Terakki, 3 1 Ekim 1 888, s. 1 83-1 85.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 91


gerek Protestan ve Katolik misyonerlerin, gerekse Yunan Devle­
ti'nin Anadolulu Ortodokslar üzerinde birtakım faaliyetler için­
de oldukları, hatta rekabet ettikleri açıklıkla görülecektir. Ancak
daha önce de ifade ettiğimiz gibi Anadolulu Ortodokslarda mez­
hep duygusu güçlüydü ve bu sebeple oyunu Protestan ve Katolik
misyonerlerin kazanma şansı yoktu. İşaret ettiğimiz ağlar kanalıy­
la Yunan Devleti'nin Osmanlı tebaası Ortodokslarla diyaloğu da
oldukça sıkıydı. Nitekim Yunanistan'ın bu eğitim kampanyasının
Orta Anadolu'daki Ortodoks Türkler, yani Karamanlılar üzerinde
kısmen de olsa başarılı olduğunu kabul etmemiz gerekir.

92 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Yunan Devıeti'nin sunduğu normlarda Karamanlılar için
açılan okullardaki sorunlar olarak nelerden yakınılmıştır?

Karamanlıca birtakım eserlerden, Karamanlıların eğitiminin nasıl


olduğu ile ilgili yetersiz de olsa bazı ipuçları elde edilebilmekte­
dir. Öyle ki 1 8 1 4 yılında Konya vilayetinde Ortodoksların ikamet
ettiği karyelerin ekserisinde kilise bulunmayıp, kilisesi olan kar­
yelerde de öğretmen olmadığı gibi papazlar, yani din adamları bil­
gisizdir. Yine de XVIII. yüzyılın son senelerinden ya da XIX. yüz­
yılın başından itibaren Karamanlılara ait cemaatler okullar tesis
etmeye başlamışlardır. Örneğin Nevşehir' de ilk cemaat okulunun
1 804 yılı civarında tesis edildiği ifade edilmektedir. Onun önce­
sinde, hatta sonrasında da erkek ve kadınların idare ettikleri kimi
"ev mektepleri" faaliyet göstermişlerdir. Bu okullarda çocuklara
okuma-yazma öğretilmiştir.250 Bu tip okullar, "mahalle mekteple­
ri" ya da "usı11-i atika mektepleri" olarak andığımız okullardır.251
Osmanlı-Türk eğitim tarihinde Usı11-i Cedid (veya Cedide) ,
ders araç ve gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenle­
rin geleneksel öğretim yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim
yöntemleri uygulaması anlamına gelmektedir. Usı11-i Cedid hare­
keti Tanzimat'tan itibaren hız kazanmıştır ki, 252 Karamanlıların da
eğitimdeki yeni arayışlardan etkilendikleri anlaşılmaktadır. Öyle
ki 1 6 Şubat 1 893 tarihli Anatoli nüshasında Karamanlıların eğiti­
mi ile ilgili önemli bilgiler verildiği gibi, Avrupa'nın bu yolla iler­
lediği, çocukların ilkokulda her ders hakkında az da olsa hemen
her konuda bilgi sahibi oldukları gerekçesiyle yeni yöntemlerle
eğitim tavsiye edilmiştir:
Umum mekteplerde tedrisat iki nev' [çeşit] olup, biri Usı11-i Ted­
ris-i Cedld [Yeni Öğretme Yöntemi] (Nea Methodos) ve diğeri Usı11-i
Tedris-i Atik [Eski Öğretme Yöntemi] (Arhea Methodos) tur. Bunlar­
dan ikincisi Anadolu'muzun ekseri şehir, belde, kasaba, karye ve köy­
lerinde istimal olunup [kullanılıp] , atalarımızdan kalmış şu meşhur
laf üzerine 'adam filim bir didaskalos [öğretmen] , iki veya üç didaka­
losun [öğretmenin] göreceği işi görür', bir veya nihayet iki hoca ile

250
Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1820-1920, s. 47.
251
Yahya Akyüz, "Atatürk ve Eğitim", Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara Atatürk
Araştırma Merkezi, 1 998, s. 1 77.
252
Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, 7. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınlan, 1999, s. 1 80.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 93


mektepler idare olunuyor. Bunların ahval-i tedrisiyeleri [ders verme
halleri] teftiş olunur ise görülecek ki, bir vakit Oktoihos [Ortodoks
Kilisesinin sekiz makamlı ilahi kitabı] ve Psaltiriyon [İlahi Kitabı] tro­
parionlarının [nakaratlarının] ezberlenmesine gayret olunduğu misil­
lı1 [gibi] o usı11de ve kaidede devam olunuyor. Usı11-i Tedrisi-i Cedid
ise bazı şehir ve kasabada şu son senelerde ithal olunmuş olmakla
güzel semereleri [neticeleri] de müşahede olunuyor [görülüyor] .253

Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni


Flavyanon isimli kitapta aktarılanlar, 1 792'den 1 850'li yıllara değin
Karamanlıların eğitiminde pek bir yol alınamadığını düşündür­
mektedir. Bu dönemde bölgedeki Ortodoksların ancak altıda biri
okuryazarlıkta biraz yol alabilmişlerdir ki, bunların da yarısı sade­
ce okumakta, ama yazı yazamamaktadır. Karamanlılar Yunancayı
pek bilmedikleri gibi, Türkçeyi de çok iyi konuştuklarının söylen­
mesi pek mümkün değildir. İstanbul ve İzmir' de yüz yüze anlatım
ve izah etme metoduna dayalı eğitimin netice verdiği görülerek
Orta Anadolu'da da aynı yöntem uygulanmak istenmiş, okullar
inşa edilip öğretmenler tutulmuş ve öğrencilerin ellerine pahalı
kitaplar verilmiştir. Ne var ki kiliseye gittiğinde ahali, çocukları­
nın ilahi kitabının ilk kıtasını dahi okuyamadığını görmüşlerdir.
Zira zenginler, çocukları biraz yazı yazıp okumayı öğrenir öğren­
mez babalarına işlerinde yardım etmeleri için okullardan almakta,
fakir çocukları ise fakirlikten dolayı okullara devam edememek­
tedirler. Daha önceki bölümlerde dikkat çekmiş olduğumuz dil
problemi yanında, Karamanlıların eğitiminde yaşanan sıkıntılar­
dan en önemlisi öğretmen problemidir. Karamanlılar çoğu kez
öğretmenlerin "ecnebi olup, mahallin adet, huy, lisan ve ahlakına
uymamalarından" şikayet etmişlerdir. Bölge halkı öğretmenlere
"para kapmak için geliyorlar" mantığı ile yaklaşmıştır. Bu anlayış
öğretmenlere, ahalinin ilmi sevmediğini düşündürmüştür. 2 54
Anatoli gazetesi 30 Ağustos 1 888 tarihli nüshasında " Kö­
peksiz köyde değneksiz gezenler gibi" okumak bilenin de bileme­
yenin de öğretmen olduğundan yakınmış, öğretmenlerin "sağını,
çürüğünü" ayırmak üzere Patrikhanede kurulmuş olan heyete

253 "Mekteplerimiz", Anatoli, 16 Şubat 1 893, s. 2 .


254 Kalfoglus, Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut Moni Fla­
vyanon, s. 9 1 -95; 1 1 0.

94 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


dikkat çekmiştir. Görevi okulların gidişatını, beldelere gönderi­
lecek öğretmenlerin bilgi ve ahlakını, okullara seçilecek kitapları
denetlemek olan "Kentriki Ekpedeftiki Epitropi [Merkezi Eğitim
Heyeti] "ni göreve çağırmıştır. Söz konusu heyetin görevlerini ye­
rine getirmediğine, bu sebeple öğretmenlerin dostlara siparişle
seçildiğine işaret etmiştir. Anatoli'ye göre yapılması gereken, bir
beldeye öğretmen gerektiğinde Merkezi Eğitim Heyetine başvu­
rulması ve onun da diplomalı, eğitimli ve ahlaklı öğretmenleri
seçerek beldelere yönlendirmesidir.255 Anatoli'nin 1 6 Nisan 1 892
tarihli nüshasında Kayseri'deki ruhban okulunun öğretmenlerin­
den olan M. Georgiadis, Karamanlıların bir öğretmende aramaları
gereken vasıfları sıralamıştır:
Malumdur ki bir didaskalos [öğretmen] yed-i uhde-i idaresine [idari
sorumluluğuna] tevdi' olunan [emanet edilen] talebenin ruhani pederi
olduğu hasebi ile insaniyete ffildeli, devlete ve millete yarar meyveler
husule getirebilmek ve ismi kemal-i hürmet ve tevazu' ile ile-1-ebed
[sonsuza kadar] yiid-u tezkar olunmak [anılıp zikredilmesi] için evvel
emirde güzel ve semereli [verimli] tarifi ile, derece-i saniyede [sanat
derecesinde] kendi ibret ve emsal-i hasenesi [iyilik emsali] ile hem ta­
lebenin fikrini ma'lumat-ı mütenevviya [çeşitli malumatlar] ile, hem
kalbini hissiyat-ı ulviye [yüce hislerle] ile imla etmeli [doldurmalı] . . .
Bir hoca evvela talebenin kuvve-i mümeyyizini [seçme kabiliyetini]
talim-Ü terbiye ile kendini ihata eden [kuşatan] zatların kıymet ve
menfaatını tanımayı, . . . kendini muhafaza etmeyi tarif etmeli, bun­
lardan ma-ada [başka] bir muallimin en birinci mukaddes vazifesi
talebeye Cenabıhakk'ın evamir-i tenbihlerine [emirleri ve tenbih­
lerine] itaat etmeyi talim etmeli . . . 256

Aktis'te yer alan Sunbulidis imzalı yazıdan hareketle, Karaman­


lıların eğitiminde maddi problemlerin XX. yüzyıla gelindiğinde
de devam ettiği anlaşılmaktadır. Sunbulidis, yazısında öğretmen
seçileceklerde vasıflı olanların değil de ucuz çalışacak olanların
tercih edilmesinden, " Didaskalosun [öğretmenin] iktidar ve
meziyeti hiç aranmaz. Hele ihtisas ve pedagojiye derece-i vukufu
hatıra getirilmez. Fazla fazla aranılan şey şehadetnameli bulun­
masıdır. Heyhat ki o bir tarafta genç, dinç, münewer fikirli ze-

2 55 "Didaskalos ve Didaskalisalar ve Uygunsuz Hallerimiz", Anatoli, 30 Ağustos 1 888,


s. 1 -2; "Patrikhanemizdeki Ekpedeftiki Epitropi", Anatoli, 6 Eylül 1 888, s. 1 .
2 56 "Didaskalos'un ve Belde-i Ahalinin Yekdiğerine Vazifa-i Mütekabileleri", Ana­
toli, 16 Nisan 1 892, s. 1 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 95


vatlar çok para istediklerinden kabul olunmazlar, kah paranın az­
lığından kabul edilmezler" sözleriyle yakınmaktadır.257 Hal böyle
olunca eğitimde süreklilikten söz edebilmenin de olanağı yoktur.
Diğer taraftan çoğu kez cemaat içinde gruplar oluşarak arala­
rında çekişmeler yaşanmış ve bunun da eğitime yansımaları ol­
muştur. Cemaatlerdeki gruplar arası çekişmelerden Karamanlıca
metinlerde "fırkacılık" olarak söz edilmektedir. Anatoli gazete­
si fırkacılığın Karamanlıların okulları üzerindeki etkisinden, " . . .
İspat olunmuştur ki, her ne vakit bir şehirde veya karyede aha­
li beyninde niza' [kavga] ve bürudet [soğukluk] hasıl oldu ise,
gaddarlık ve zulmiyyet mekteplerde talim olunan suçsuz şakir­
dana [talebelere] oldu. Fırkalar teşkil olunduklarında, eğer onla­
ra mektep eforiaları [mütevelli heyetleri] dahi dahil ise, hücum
doğrudan mekteplere oluyor" cümleleriyle söz etmiştir. Yaşanan
çekişmeler sebebiyle birçok kez okullar eğitimlerine devam ede­
memiş, öğretmenler görevden çekilmiş veya ikinci bir okul teşkil
edilmiştir.258 Öyle ki Nevşehirlilerin büyük öğretmeni Filippos
P.G. Aristovulos'un en büyük hedefi "Mektebi, kinotis [cemaat]
fırkacılarının tesirinden kurtarmak ve mektebin dahilisini [içerisi­
ni] harici [dışarıdan] müdahalelerden masun tutarak [koruyarak]
fırkalar emeline alet ettirmemek" olmuştur. 259
Anatoli gazetesi eğitim konusunu işlediği 1 6 Şubat 1 893 tarihli
bir yazısında, derslerin birleşik sınıflarda yapılmasından yakınmış
ve her sınıf için ayrı öğretmen temin edilmesi halinde başarının
artacağına işaret etmiştir. Aynı yazıda "mekteplerin ilerleme­
mesinin" başlıca sebepleri sıralanmıştır. Bu sebepler, eğitimden
anlayan mütevelli heyetlerinin seçilmemesi, derslerin yeni yön­
temlerle işlenmemesi, okulları idare edebilecek paranın temin
edilememesi, "efkar icra etmek [düşüncelerini uygulamak] " için
ahalinin mektepleri alet etmesi, öğretmenlerin cahilliği ve tedbir­
sizliği, öğretmenlerin her sene değişmeleri, öğretmenlerin sene
ortasında istifa etmeleri, mütevelli heyetindekilerin öğretmen se­
çiminde görüş birliğine varamamalarıdır. 260

257 V.G. Sunbulidis, "En Büyük Dertlerimiz Mekteplerimizdir", Aktis, 13 Mart


1 9 1 4, s. 499-500.
2 58"Mekteplerimiz", Anatoli, 4 Şubat 1 893, s. 2.
259 Leontiyadis, agm, s. 1 40.
260 "Mekteplerimiz", Anatoli, 1 6 Şubat 1 893, s. l .

96 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Koromonlılorın eğitimi denilince oklo gelen ilk isimlerden
Fllippos Popo Grigoriyu Arlstovuıos kimdir ve hizmeti nedir?
· --------�

..J

Görsel 9: Filippos P.G. Aristovulos

Şu ana kadar ismini çeşitli başlıklar altında zikretmiş olduğumuz


Aristovulos hakkında kısa bilgi vermekte yarar görüyoruz. Nevşe­
hirli Karamanlıların "cemaatin muhsin-i azamı" yanında "cemaa­
tin büyük öğretmeni" olarak da andıkları Aristovulos, 1 832 yılın­
da Nevşehir' de dünyaya gelmiştir. İptidai derslerini yedi yaşında
almaya başlamış, on yaşına geldiğinde ailesi tarafından İstanbul'a
gönderilmiştir. Bir süre Kumkapı'da yeni usullerle eğitim veren
bir okula devam ettikten sonra, Fener'deki Rum Mekteb-i Kebi­
rine devam etmiştir. Devamında eğitimini Heybeliada Ruhban
Okulunda sürdürmüştür.
Heybeliada Ruhban Okulundan 1 856 yılında mezun olan

----- Anadolulu Ortodoks Türl<ler � 97


Aristovulos ruhban olmayı değil de Nevşehir'de mensup olduğu
cemaate hizmet etmeyi tercih etmiştir. Bu hizmeti bir taraftan
kiliselerde vaaz vererek yerine getirirken, diğer taraftan Nevşe­
hir'deki Karamanlılara ait okulları geliştirmeye çalışmıştır. Öyle
ki Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Dev­
riyesi 1 820- 1 920 adlı kitapta, "Nevşehir mekteplerinin bundan
sonraki tarihçesi adeta Filippos Aristovulos'un bir tercüme-i hali
demektir. Kendi hayatını sıkı bir surette mezkur [adı geçen] mek­
teplerin mukadderat ve hayatına raht ederek [bağlayarak] bunları
kinotisin [cemaatin] mevkii ile münasip bir hale getirmek için
kırk sene yorulmak bilmez bir tarzda ailelerin terakki [ilerleme]
ve tealisi [yükselmesi] için çalışmıştır" cümleleri dikkat çekmek­
tedir. 261
Eski usullerle ders vermek üzere yetişmiş bir öğretmen olan
Aristovulos, cemaatinin yeni usullerle eğitime geçmesinin bü­
yük destekçisi olmuştur. Karamanlı çocukların Yunanca eğitim
veren iptidai mekteplere hazırlanması için hazırlık sınıfı işlevi
gören sıbyan mekteplerinin açılmasına öncülük etmiştir. Sıbyan
mektepleri olarak andığımız okullar Karamanlıca eserlerde "Nip­
yagogiyon" olarak geçmektedirler ve bugünkü Türkçe karşılığı
aslında ''.Anaokulu"dur. Aristovulos'un gayretleriyle 1 872 yılında
tesis edilmiş olan Nevşehir'deki sıbyan mektebi, zaman içerisinde
diğer Karamanlı cemaatler için de örnek teşkil etmiştir. Benzer
şekilde Nevşehirliler biri 1 869, diğeri 1 8 70 yılında olmak üzere
iki "Parthenagogiyon" yani "Kız Okulu"na da Aristovulos'un gay­
retleri sayesinde sahip olmuşlardır. 262
Aristovulos'un diğer bir hizmeti, mensup olduğu cemaate ait
kütüphaneyi düzenlemesi ve yeni eserlerle donatarak Anado­
lu'nun önemli kütüphanelerinden biri haline getirmesidir. İstan­
bul'dan ayrılmadan önce kiliseye ait pek çok nadir eseri temin
ederek beraberinde Nevşehir'e getirmiştir.263 Bulunan kitapları

26 1 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi


1 820-1 920, s. 57.
262 Ae, s. 63-64.
263 Bkz. İoanna Petropulu, "Filippos Aristovulu Antologio: Theologiki Sholi Hal­
kis 1 853-1856 [Filippos Aristovulos'un Seçkileri: Heybeliada Ruhban Okulu
1 853-1 856]", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon [Anadolu Araştırma/an Merkezi
Bülteni], Tomos [Cilt) ; 5, 1 984, s. 1 87- 196.

98 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


katalogladığı gibi, kendi şahsi kütüphanesindeki kitapların, cema­
at kütüphanesine aktarılmasını vasiyet etmiştir. 1 903 yılında vefat
etmiş olan Aristovulos, gazete ve dergilere makaleler yazdığı gibi,
bazı Yunanca eserleri de Yunan harfleri ile Türkçeye çevirmiştir. 264

264
Dr. St. İ. Leontiyadis, "Filippos Aristovulos'', Mikrasiatikon İmerologion O Astir
[Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 3, s. 1 3 7- 1 45.

----- Anadolulu Ortodoks Türkler � 99


Anatoli gazetesi Karamanlıların eğitiminin ıslahı için
ne gibi öneriler getirmiştir?

Anatoli'ye göre okul her asırda, her tarafta, her millet indinde son
derece önemlidir. Her zaman ve her yerde kutsal addedilen okul­
lar, Anadolu için daha da elzem ve kutsaldırlar. Çünkü Anadolulu
Ortodokslar, diğer mezhepdaşlarına göre eğitim konusunda geri
kalmışlardır. Anatoli gazetesinin yegane maksadı ise vatana ve bil­
hassa eğitimin yayılması ve gelişmesi yolunda hizmet etmektir.
Bu sebeple Anatoli'de çeşitli vesilelerle Karamanlıların okullarının
ıslahı için yapılması gerekenler sıralanmıştır. 265

Eğitim Zorunlu ve Parasız Olmalıdır


Anatoli öncelikle medeni ülkelerde çocukların ilkokullara gitme­
sinin zorunlu olduğuna ve çocuklarını okula göndermeyenlerin
cezalandırıldıklarına dikkat çekmiştir. Ayrıca medeni ülkelerde
ilkokula giden çocuklardan ücret alınmadığı gibi, ihtiyacı olan­
lara da kitap ve kağıt yardımında bulunulmaktadır. Anatoli, . . . "

birkaç seneden beri memleketimizde mekteplere giden çocuk­


lardan duhuliye [okula giriş parası] alınmaya başlayıp, bu usulü
yalnız büyük mektepler hakkında ittihaz [kabullenmek] ile iktifa
edeceğimiz yerde, sıbyan mekteplerine giden masumlardan dahi
duhuliye alınması bir kaide-i umumiye [genel kural] yerini tut­
muş" diyerek, var olan durumdan yakınmaktadır. Anatoli'ye göre
mesele, çocuklardan senevi olarak alınan 20-30-50 kuruşlar de­
ğildir. İlkokulun parasız olması gerektiğidir. Çünkü bazı ebeveyn­
ler, okulların aldığı bu ücreti bahane göstererek çocuklarını okula
göndermemektedirler. Kaldı ki köylerde fakir fukara için senevi
20-30 kuruş dahi ağır gelmektedir. Anatoli tarafından duhuliyeyi
kaldıran Fertek karyesi İstanbul mütevelli heyeti, diğer Karaman­
lılara örnek olarak sunulmaktadır.266

Ders Programı Yapılmalıdır


Anatoli tüm okullar için "bir program, yani ders cetveli" kaleme

265 "Mekteplerimiz", Anatoli, 5 Temmuz 1 8 9 1 , s. 1 .


"Mekteplerimiz Muhtac-ı Islahtır", Anatoli, 4 Eylül 1 890, s . 1 .

1 00 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


alınması gerektiğini, bu konuda Patrikhanedeki "Kentriki Ekpe­
deftiki Epitropi [Merkezi Eğitim Heyeti] "ne önemli bir görev düş­
tüğünü işaret etmiştir. Anatoli'ye göre söz konusu heyette kaleme
alınacak olan program, Anadolu'daki tüm Ortodoks okullarında
uygulanmalıdır. Ancak Kayseri, Konya, Amasya, Niksar ve Anka­
ra vilayetlerinin, bir başka ifadeyle Karamanlıların okulları için
programa bazı özel ilaveler yapılmasına, okutulacak kitapların
öğrencilerin gelişimine yardım edecek şekilde seçilmesine gerek
vardır. Anatoli bu konuda, Kapadokya Ruhban Okulunda eğitim
veren öğretmenlerin üniversite mezunu ve Karamanlı çocukların
eğitimi konusunda tecrübeli olduklarına dikkat çekmiştir. Ha­
zırlanacak programda Karamanlılar için özel ilaveler konusunda
Merkezi Eğitim Heyetinin Patrikhane vasıtası ile söz konusu öğ­
retmenlerden yardım isteyebileceğine ve bu okullarda okutulacak
kitapların ehil olan öğretmenlere yazdırılarak bunların Patrikhane
matbaasında bastırılabileceğine işaret etmiştir. 2 67

Okul Müdürleri Papaz Olmalıdır


Anatoli, okul müdürlerinin papaz olmalarında maddi ve manevi
pek çok yarar görmüştür. Anatoli'ye göre okul müdürü papaz ol­
duğu takdirde zaten bir geliri olacağından dolayı okul müdürlü­
ğünü herhangi bir öğretmenden daha düşük bir ücret karşılığında
yapabilecektir. Diğer taraftan papaz olan bir okul müdürü her yıl
yeni bir okul arayışına girmeyecek ve okulda kalıcı olacaktır. Okul
müdürünün kalıcı olması halinde ise öğretmenlerin ve öğrencile­
rin kendisine karşı saygısı artacaktır. Kaldı ki papaz olan bir okul
müdürü dini kaidelerin öğretilmesine ve bunların uygulanmasına
dikkat edecek, çocukların dindar ve terbiyeli yetişmesine katkı
sunacak ve genç öğretmenlerin bazı yakışıksız hallerinin önüne
geçebilecektir. Anatoli'ye göre " . . . ileride iereas [papaz] olmak ve
mektebin müdüriyet ve muallimliğine tayin olunmak şartı ile her
bir karye ve kasaba Kayseriye'nin İeratiki Sholisi'nde [Kayseri' de­
ki Ruhban Okulunda] bir çocuk okutursa, mekteplerin atisi [gele­
ceği] her cihetçe temin edilmiş" olacaktır. 268

267 "Anadolu'muzun Mektepleri", Anatoli, 12 Şubat 1 89 1 , s. 1 .


268 " Mekteplerimizce Islahat", Anatoli, 2 9 Eylül 1 890, s . 1 .

------ Ana�olulu Ortaılaks Türtder � 101


Meslek Öğretmek Önemsenmelidir
Anatoli gazetesi okullardan mezun olanların ticaret ve sanayide
işe yaramadıkları eleştirisi üzerine, Karamanlılara ait ortaöğretim
kurumlarının belli bir sınıfından sonra iki şube uygulamasına ge­
çilebileceğine işaret etmiştir. Birinci şubede papaz ve öğretmen
olacaklar eğitilirken, ikinci şubede ticaret ve sanayide görev ala­
cakların eğitilmesini önermiştir. Anatoli'ye göre ticaret ve sanayi­
de çalışmayı düşünenlere Türkçe ve Fransızca, ayrıca defter tut­
mak öğretilmeli, bunların uygulaması yapılmalı ve bu öğrenciler
ticaret ve sanayi ile ilgili konulardan haberdar edilmelidir.269

Beden Sağlığını Korumayı Öğretmek Önemsenmelidir


Anatoli birkaç okul dışında Jimnastik dersinin uygulamadığına,
oysa bu dersin uygulamaya konulmasının zor olmayıp, sadece "bir
miktar açıklığa veyahut genişçe avluya ihtiyaç olduğuna" işaret et­
miştir. Jimnastik bedenin kuvvet ve sıhhatini artıracağı gibi, yorul­
muş olan zihni de rahatlatacaktır. Ayrıca haftada iki kez, perşembe
akşamı ve pazar sabahı olmak üzere öğrencilerin geziye çıkması­
nın, diğer taraftan hastalıkların önüne geçebilmek için haftada bir
hekim veya öğretmen tarafından "Muhafaza-i Sıhhat [Sağlığın Ko­
runması] " dersi verilmesinin pek çok yararı olacaktır.270

M J IC P A A JI J A
KllTA Ui N

mııı mm�ı rn
.o . . . . . ...
...._..,._ 'f'(ff*"t ,_x-ff"r ,.,....,•
1 B lU.4�AOn: Görsel 1 0: 1 89 9 yılında İstanbul' da
basılmış olan Karamanlıca
��,ı eı- ...:,ı � .:ı.� tJ�.......ı-� Mikra Asia Kıtasının Tarihiye Coğrafyası
..... ..._... ıııw.-.. ,. ... �,., ........w
,, ... ..�---ı.u -..... � kitabının kapak sayfası.

uu- llUf.IUlill ....�� ••• Ö."?4•1.ıjı.


....

269 " Mekteplerimizce Islahat", Anatoli, 2 Ekim 1 890, s. 1 .


270 " Mekteplerde Muhafaza-i Sıhhat-i Beden", Anatoli, 1 1 Aralık 1 890, s . 1 .

1 02 r SORULARLA KARAMANLILAR ----


Karamanlıların okullarının ihtiyaçlarının karşılanmasında
mütevelli heyetlerinin (eforia) rolü nedir?
· -------
İstanbul, İzmir ve Mersin gibi büyük şehirlerde yaşayan Karaman­
lılar, doğdukları yerlerde eğitimi geliştirmek adına cemiyetler ya­
nında mütevelli heyetleri (eforia) de teşkil etmişlerdir.27 1 Aslında
cemaatlerin biri büyük şehirde, diğeri memleketlerinde olmak
üzere iki mütevelli heyetleri var olmuştur. İstanbul gibi büyük
şehirlerde olan mütevelli heyetlerinin görevi, okullar için kay­
nak bulmaya çalışmaktı. Bunlar ders kitabı, araç ve gereç temin
etmişler, öğretmen bulup maaşını ödemişlerdir. Yerel mütevelli
heyetleri ise okulların idaresi, personelin gözetimi, sınav sistemi­
nin işletilmesi, eğitim harcının toplanması, ders saatlerinin dü­
zenlenmesi gibi işlerle ilgilenmişlerdir. Başarılı öğrencilere burs
vererek öğretmen olmalarını ve cemaat okullarında ders vermele­
rini sağlayanlar da yerel mütevelli heyetleriydi.272 Zaman zaman
cemaatlerin büyük şehirdeki mütevelli heyeti ile yerel mütevelli
heyeti arasında yetkiler konusunda anlaşmazlıklar çıkabilmiştir.
Bunun neticesinde öğretmen ve okul müdürleri sıkça değişmek
zorunda kalmıştır. 273
Mütevelli heyetlerinin eğitimdeki rolünü, Nevşehir okullarının
İstanbul mütevelli heyetinin icraatları ile ortaya koymak müm­
kündür. Söz konusu mütevelli heyeti 1 820 yılında kurulmuştur.
1 920 yılına gelindiğinde ise i. Limnidis, P. Raptopulos, i. Sofron­
yadis, G. Elmaloglu, V. Evmolpidis, i. Teberikoglu, i. Levontiadis
ve Ath. Ksanthopulos'tan oluşmaktadır.274 Burada ismi geçen i.
Limnidis, Karamanlıca yayın organları olan Terakki gazetesi275 ile
Aktis dergisinde276 yazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Karaman­
lıca Astir almanağının çıkmasına vesile olan heyetin içinde de yer

27 1 Anzerlioğlu, age, s. 204.


2 72 Fahri Maden, XIX Yüzyıl Sonları ve XX. Yüzyıl Başlarında Nevşehir'de Rum
" .

Mektepleri", 1 . Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, 3. Cilt,


Ankara, Nevşehir Üniversitesi Yayınları, 20 1 2, s. 1 1 4.
2 73 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1 920, s. 74.
2 74 Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-1 920, s. 5--6.
2 75 Örneğin: İordanis İ. Limnidis, ''.Anatolda İlim Niçin İleri Gitmiyor", Terakki, 1 5
Temmuz 1 888, s . 76-77.
2 76 Örneğin: İordanis İ. Limnidis, "Kral Georgios A"', Aktis, 14 Mart 1 9 1 3 , s. 74-75.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 03


almıştır.277 Nevşehir okullarının İstanbul mütevelli heyetinin yü­
züncü kuruluş yılı vesilesiyle yayımlanan kitapta, Nevşehir okul­
larının İstanbul mütevelli heyetinin faaliyetleri aşağıdaki cümle­
lerle anlatılmıştır:

1 8 75 senesinde intihap edilen [seçilen] eforia [mütevelli heyeti]


ilk defa olarak muntazam defterler ve meclis müzakerat ve mukar­
reratına [kararlarına] ait praktika [zabıt] defteri tutmaya başlamış­
tır. Aynı zamanda Nevşehirli peynircilerin kendi mağazalarında sarf
ettikleri peynir tenekesi başına alınan ve "mektep parası" denilen
ianeyi icat etmiştir ki bu iane mürur-u zamanla [zamanın geçmesiy­
le] diğer esnafa da teşmil edilerek kinotisin [cemaatin] en mühim
varidatından [gelirinden] birini teşkil etmiş ve etmekte bulunmuş ve
bu sayede 1 902 senesi kinotisin akarat-ı mühimmesinden biri olan
"Nevşehir Hanı" inşa edilmiştir.278

İstanbul' da bulunan Karamanlı cemaatleri arasında okullar ya­


rarına ilk tiyatro tertip eden de Nevşehir mütevelli heyeti olmuş
ve bu geleneğini uzun yıllar sürdürmüştür.279 1 876 yılında başla­
yan bu usul, Birinci Dünya Savaşı başlayana kadar devam etmiş­
tir. 280 Mütevelli heyetleri tiyatro organizasyonları için Şehzadebaşı
ve Beyoğlu'ndaki tiyatroları tercih etmişlerdir. Anatoli gazetesi ta­
randığında Niğde,281 Gelveri,282 Talas'ın Kici karyesi,283 Niğde'nin
Aravan karyesi284 örneklerinde olduğu gibi okullar yararına tiyat­
ro ilanlarına rastlanmaktadır. Anatoli' de yer alan Pertek karyesi
okullarına yardım için gerçekleştirilecek tiyatro gösterisi için veri­
len ilanda, " . . . hem Pertek mekteplerine iane etmek gibi bir emr-i
hayride [hayırlı bir hadisede] bulunmak, hem de nadide görülen
mezkur oyunları temaşa etmek [izlemek] üzere hamiyetli [gay­
retli] hemşehrilerimizi mezkür tiyatroya azimete [gitmeye] teşvik
ederiz . . . " cümleleri dikkat çekmektedir.285

2 77 "İfade-i Mahsuse", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi],


1 9 1 3 , s. 7.
2 78 Ae, s. 69.
2 79 "Nevşehir Mektepleri", Anatoli, 22 Şubat 1 894, s. 3.
2 80 Maden, agb, s. 1 1 6-1 1 9 .
28 1 "Theatron", Anatoli, 3 1 Aralık 1 888, s. 3; "Theatron", Anatoli, 1 2 Ocak 1 889, s. 4.
2 82 "Theatron", Anatoli, 14 Şubat 1 889, s. 3 .
283 "Theatron", Anatoli, 1 9 Ocak 1 889, s. 3 .
284 "Anatoli Gazetesi İdare-i Behiyesine", Anatoli, 22 Ocak 1 8 9 1 , s. 3 .
285 "Theatron", Anatoli, 8 Aralık 1 888, s. 3 .

1 04 � SORULARLA KARAMANLILAR -----


Karamanlıca eserler hangi tarihler arasında
neşredilmişlerdir?
· -------
Bilinen Yunan harfleriye Türkçe ilk metin, Patrik Gennadios Sho­
larios'un286 1 455 sonu veya 1 456 yılı başlarında yazdığı Hıristi­
yanlığın esaslarını anlatan ve aslı Yunanca olan İtikadnô.me adlı
eserdir. Eser önce Türkçeye çevrilerek Fatih'e sunulmuş ve daha
sonra Yunan harfleriyle de Türkçe olarak yazılmıştır. Bu Yunan
harfli metin 1 584'te, Martine Crusius tarafından Basel'de yayım­
lanmıştır. Ancak bu metin Karamanlılar tarafından, Karamanlılar
için üretilmiş bir metin değildir. Sadece Yunan harfleriyle Türkçe
yazılmış bugüne kadar bilinen ilk metindir. 287
Karamanlıca neşriyat ciddi olarak 1 7 1 8 yılından itibaren baş­
lamış ve yüz yıl süreyle Karamanlıca eser neşriyatında dini eserler
ağır basmıştır. Önceki bölümlerde de ifade ettiğimiz gibi bu dini
eserlerin yayımlanma sebepleri, Yunanca bilmedikleri için kilise­
de okunanları anlamayan Anadolulu Ortodoksları aydınlatmaktır.
Bu dini eserleri kaleme alanlar genel anlamda rahipler, özellikle
de metropolitlerle keşişler olmuşlardır. Söz konusu eserleri ya­
yınlayarak Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoksların İslamiyet'in
etkisine girmelerini engellemeye çalıştıkları gibi, misyonerlerin
propagandalarından da korumaya çalışmışlardır. Biz önceki bö­
lümlerde, misyonerlerin de Karamanlıları kendi mezheplerine
çekmek amacıyla dinsel içerikli kitaplar yayınladıklarını ifade et­
miş bulunuyoruz. XVIII. yüzyılın başından, XIX. yüzyılın ortala­
rına kadar Karamanlıca basılı eserlerin dinsel içeriğe sahip olduk­
larını söylemek hata olmayacaktır. Din dışı Karamanlıca eserlerin
neşredilmesi XIX. yüzyılın ikinci yarısında hız kazanmıştır. 288
1 7 1 8 yılında basılmış bir Hıristiyan ilmihali olan ve Karamanlı­
ca ilk eser olarak kabul edilen Gülzô.r-ı imô.n-ı Mesihf [Apanthisma Tis

286
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde, boş bulunan Patriklik makamına
Rumların kendi adet ve kurallarına göre patrik seçmelerini emretmiştir. Bu­
nun üzerine Georgios Kurtesis, il. Gennadios adıyla patrik seçilmiştir. Patrik,
Sholarios (filim) lakabına sahip bir teolog ve filozoftur. Elçin Macar, Cumhuriyet
Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi, İstanbul, İletişim Yayınları, 2003, s. 38-39 .
287
Pelin Ekşi, "Karamanlı Edebiyatının Tarihsel Gelişimi", ASOS ]ournal, Sayı: 2/1 ,
2014, s. 282.
288,
Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 29- 132.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 05


Hıristiyanikis Pisteos], 1 662 doğumlu, İstanbul Patrikhane Akade­
misinde eğitim almış, 1 703'te Nafpaktos ve Arta Metropolitliğine
atanmış Neofitos Mavromatis'in eseridir. İlmihal ilk basıldığında
büyük yankı bulmuştur.289 Karamanlıca eser neşriyatı mübadeleyle
son bulmuş mudur? Evangelia Balta bu soruya "Karamanlıca ki­
tapların üretimi, kaçınılmaz olarak zorunlu nüfus mübadelesiyle
1 925'te durdu. Kısa bir süre için seslerini duyurup sonra hemen
susan çekingen fısıltılar, kuzey Yunanistan'a yerleşen mübadillerin
birkaç yayını, kısa yaşamlı iki dilli Prosfigiki Foni / Muhacir Sedası
gazetesi, Yunanlı siyasetçilerin oy toplayabilmek için 'muhacirlerin
dilini' kullanmak zorunda kaldıklarında yayımladıkları Karamanlı­
ca broşürler, her şey, 1 935 civarında sona erdi . . . " yanıtını vermiş­
tir.290 Karamanlıca son eser olarak zikredilen kitap, 1 935 yılında
Kıbns'ta yayımlanmış olan bir dua kitabıdır.291

, . l
�':11 A'N& l ::E M A T Hl: X.PlI T I A
7
N I X H"::E rr ı'::ı: T l! O :E .

.lt I O T A Z ll'P l l'M A'lH


M R.:EI X J ".

Görsel 1 1 : 1 7 1 8 yılında basılmış olan GülZılr-ı iman-ı Mesihf'nin


kapak sayfası.

289
"Neofitos Mavromatis", https://www.greekencyclopedia.com/mavromatis-ne-
ofytos-antiparos- 1 662-agion-oros-l 7 46-p.3848.html [Erişim 02.02.20 1 9 ]
290
Evangelia Balta, "Karamanlıca Kitapların Çığlıklarıyla Fısıltıları'', Çeviren Ari
Çokona, Toplumsal Tarih, Sayı: 1 77, 2008, s. 58.
291
Ekşi, agm, s. 283; Ferruh Ağca, "Hıristiyan Karamanlı Türkleri ve Karamanlı
Ağzı Ü zerine", Türkbilig, Sayı: 1 1 , 2006, s. 1 1 .

1 06 r SORULARL.A l<ARAMANLILAR -------


Din dışı Karamanlıca basılı eserler hangi konular üzerinedir?
· ------
Bir önceki bölümde de ifade ettiğimiz gibi Karamanlıca din dışı
eserlerin neşriyatı XIX. yüzyılın ikinci yarısında hız kazanmıştır.
Dolayısıyla Karamanlıca din dışı eserlerin neşriyatının Tanzimat
Dönemi'yle birlikte arttığını söylememiz mümkündür. Karaman­
lıca din dışı eserler, aşağıdaki başlıklar altında tasnif edilebilirler:
a. Karamanlıların günlük hayatını kolaylaştırmaya yönelik ki­
taplar. Sağlık292 ve muhasebe293 ile ilgili kitaplarla sözlükler294 bu
grup altında gösterilebilirler.

ı: H X X E T I N
tH P P H

f" J J: .\ il ı t l l" K K f 1
ıru n ' ı H u'
-- �ı-,... ıı:_ ..
1912

Görsel 1 2: Sıhhatin Sırrı kitabının kapağı.


Kitapta yeme, içme, uyku düzeni, elbise, ışık, hava ve temizliğin nasıl
olması gerektiği konularında bilgiler verilmiştir. Kitabın iç kapağında
bilgilerin İsviçre' de bir sanatoryumun başında olan Dr. P.A. de Forest'e
dayandığı ifade edilmektedir.

29 2 Sıhhatin Sırrı, İstanbul, Risale Şirketi, 1 9 12, Bütün Eser.


293 Nikolaos H. Kehayopulos, Ameli ve Nazari Mükemmel Defter Usulü, İstanbul,
1 90 1 , Bütün Eser.
294 Anastasios M. Levidis, Leksikon Ellino - Turkikon [Türkçe - Yunanca Sözlük], İstan­
bul, Tipis Peperiani [Peperiani Basımevi], 1 888, Bütün Eser.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 07


b. Karamanlıların genel kültürünü arttırmaya yönelik, tarih ve
coğrafya kitaplarının da içinde yer aldığı eserler. i.i. Kalfoglus'un
Mikra Asia Kıtasının Tarihiye Coğrafyası295 kitabı ile İoannis İoan­
nidis'in Kesariya [Kayseri] Metropolitleri ve Ma'lumat-ı Mütenevvia296
isimli kitabı bu kategoriye iyi birer örnektirler.
c. Karamanlıların ahlak ve görgüsünü geliştirmeye yönelik
eserler. Örneğin Hüsn-ü Ahlak ve Merasim-i Teşrifat297 isimli kitap
bu türden kitaplar arasındadır.
d. Batı edebiyatından çeviriler ki daha ziyade Fransız edebi­
yatçıların eserleri çevrilmişlerdir. Örneğin Alexandre Dumas'ın
Monte Cristo kitabının298 çevirisi yapılmıştır.
e. Yunancadan çevrilmiş didaktik eserler. Leon Melas'ın Ge­
rostathis isimli eserinin Aristovulos çevirisiyle299 G. Filotheos'un
Yunan İhtilali konulu eserinin Konstantinos A. Stipsidis çevirisi300
bu türden eserlerdir.
f. Karamanlıların Yunan harfleriyle Türkçe kaleme aldıkları
edebi eserler. Örneğin Evangelinos Misailidis'in Temaşa-yi Dünya
ve Cefakar-ü Cefakeş isimli kitabı301 buna iyi bir örnektir.
g. Masal ve fıkra kitapları. Nasrettin Hoca fıkraları302 ile Ezop
Masalları303 bu kategoridendirler.
h. Halka dönük risaleler ve destanlar, 304 ya da bir başka ifadeyle

295 Kalfoglus, Mikra Asia Kıtasının Tarihiye Coğrafyası, Bütün Eser.


296 İoannidis, age, Bütün Eser.
29 7 Hüsn-ü Ahlak ve Merasim-i Teşrifat, Dersaadet, Evangelinos Misailidis Matbaası,
1 886, Bütün Eser.
298 Alexandre Dumas, Monte Hristo, Naşirler Vasilios İ. Tokmecoglu, İppokratis G.
Margaritis, Dersaadet, Grafıkos Kosmos Matbaası, 1 882, Bütün Eser.
299 Melas, Gerostathis Yani Çocukluk Kemaletimin Vukuatlan, Bütün Eser.
300 G. Filotheos, Elliniki Epanastasis [Yunan İhtilali], Çeviren Konstantinos A. Stip­
sidis, İstanbul, Tipis Adelfon Misailidon [Adelfi Misailidis Matbaası] , 1 909,
Bütün Eser.
30 1 Misailidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Ewel, Bütün Eser.
302 Meşhur Nasreddin Hoca, Tab Edici İoannis Nikolayidis, Atina, Tipis İoannu Niko­
layidu [İoannis Nikolayidis Basımevi], 1 908, Bütün Eser.
303 Esopos'un Kıssadan Hisse Almaya Mahsus Meselleri, Çeviren Evangelinos Misailidis,
İstanbul, Anatoli Tabhanesi, 1 8 54, Bütün Eser.
304 Aşık Garip Hikayesi ve Hürriyet Şarkılan, İstanbul, Ekdotikon Vivliyopoliyon Ge­
rasimu Aleksandratu [Yayınlayan Gerasimos Aleksandratos Kitabevi] , 1 9 1 4,
Bütün Eser.

1 08 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


sözlü Türk halk edebiyatı ürünlerinin Yunan harfleriyle Türkçe
baskıları.
i. Rüya kitapları.305
j. Nizamname ve Kanunnameler.306

305 Rüya Kitabı, İstanbul, S. İgnitiadis Matbaası, 1 885, Bütün Eser.


306 Adana Rum Ortodoks Cemaati Nizamnamesi, İstanbul, Tipis Aristovulos Anastasia­
du Ke Sia [Aristovulos Anastasiadu ve Ortakları Basımevi ] , 1 9 1 2.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 09


Karamanlıca neşriyat denildiğinde akla gelen ilk isim olan
Evangellnos Mlsallldls kimdir ve Anadolulu Ortodokslar
nezdinde neden önemlidir?

Görsel 1 3 : Evangelinos Misailidis

Evangelinos Misailidis'in biyografisinin çeşitli eserlerde, İordanis


İ. Limnidis'in 1 9 1 4 yılı Astir almanağında yer alan ilgili yazısın­
dan alıntılandığına tanık olmaktayız.307 Oysa Karamanlıca Terakki
gazetesinin 30 Haziran 1 888 tarihli nüshasında Misailidis'le yapı­
lan söyleşi neticesinde yayımlanmış bir biyografisi yer almaktadır.
Terakki'de yer alan İoannis Polivios imzalı söz konusu yazı, bizim
tesadüf ettiğimiz Misailidis'e dair ilk biyografidir. Burada Misaili­
dis'in hayatı yansıtılmazdan ewel, kendisinin Karamanlı camiası
içindeki yerine ve gerçekleştirdiği icraatların önemine de değinil­
miştir. Polivios, Misailidis'in Karamanlı camiası içindeki yerini
aşağıdaki cümlelerle anlatmıştır:

30 7 İordanis İ. Limnidis, "Evangelinos Misailidis", Mikrasiatikon İmerologion O Astir


[Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 1 70- 1 72.

110 1- SORULARLA KARAMANLILAR -------


E. Misailidis'in Anatolca haiz olduğu ehemmiyeti kimsenin inka­
rına uğrayamaz. Zira Misailidis'in bunca seneler memleketimiz uğ­
runda hidmet [hizmet] etmekte olduğunu herkes bilir. Hem de artık
Misailidis, Anadolululara malum olmalı. . . . Bahusus işbu karalama­
mızın ol zat-ı şerife borçlu olduğumuz teşekkürün bir nev [çeşit] arz-ı
makamında tutulmasından da çekinmeyiz. Zira gazetecilik mesleği
mukaddes bir meslektir. Bir gazeteci heman [hemen] insaniyetin bir
hocası demektir. Aleme tarif eder, füideli [faydalı] malumatlar [bilgi­
ler] neşreder ve her cihet terakki uğrunda azim muavenette bulunur.
İşte bu kabilden olmak üzere Anatoli gazetesi heman elli seneden beri
Küçük Asya'ca büyücek bir hidmette buluna gelmekte ve okuyucula­
rın kaffesini [hepsini] kendisine şükrgüzar [teşekkür eden] ve min­
nettar kılmakta olduğunu terakkide velev pek az olsun adım atmış
olanların hangisi ketm-u inkar [gizleyip inkar] edebilir? ..

Hayatı
Polivios, yazısının devamında Küçük Asya, yani Anadolu toprağı­
nın "evvelden beri . . . hemcinslerine ve mezhebe, devlete ve mil­
lete füide-mend [menfaat elde eden] olmuş ademler yetiştirmeye
müsait" olduğuna işaret etmiş ve Anadolu'nun yetiştirdiği önem­
li şahsiyetlerin arasına Evangelinos Misailidis'i de dahil etmiştir.
Polivios'a göre tarih Vasilios'ların ve Grigorios'ların makbul amel­
lerini zikrettiği sırada, Misailidis'leri unutmayacaktır. "Zira Misai­
lidisler, hemşehrilerinin medeniyet, terbiye, terakki yapılarına taş
olmaz ise helik [ufak taş] olsun taşımaktan geri durmamışlardır. "
Polivios'a göre Anadolu'nun çıkardığı en muteber zatlardan
olan Evangelinos Misailidis, 25 Mart 1 82 1 tarihinde Kula' da dün­
yaya gelmiştir.308 25 Mart 1 82 1 , Yunan İhtilali'nin başladığı tarih­
tir. Dolayısıyla Helenler açısından önemlidir ve sembolik değer
taşımaktadır. 309 25 Mart aynı zamanda, Ortodoks Hıristiyanların
Evangelismos Yortusunu kutladıkları gündür. Ortodoksluk inan­
cına göre o gün Meryem'e, Cebrail tarafından çocuk, "dünyanın
kurtarıcısı"nı doğuracağı müj delenmiştir.310 Bu sebepledir ki Ala­
şehir Metropoliti Kıbrıslı İoannikios Efendi vaftiz ettiği Kulalı
bebeğe "Evangelinos" ismini vermiştir.311 Limnidis, Astir alma-

308 İoannis Polivios, "Evangelinos Misailidis", Terakki, 30 Haziran 1 888, s. 5 3-54.


309 Bkz. Nilüfer Erdem, Mizah Penceresinden Yunanistan'da Halk, Savaş ve Siyaset
(1 9 1 9- 1 923), İstanbul, Ötüken Yayınlan, 20 1 8, s. 20-23.
3 1 0 "O Evangelismos Tis Theotoku [Meryem'e Çocuk Doğuracağının Müjdelenme­
si] ", Foni Kiriyu {Efendinin Sesi], Sayı: 12 (2808) , 25 Mart 2007, s. 45.
3 1 1 Polivios, agm, s. 54.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 111


nağındaki Misailidis biyografisinde, Karamanlı yazarın doğum ta­
rihini 25 Mart 1 820 olarak vermiştir.312 Vefatını duyuran çocukları
tarafından Anatoli'de yayımlanan yazıda ise 3 Ocak 1 890 tarihin­
de yetmiş yaşında hayata gözlerini yumduğu kaydedilmiştir. 313 Biz
doğum yılının hangisi olduğu konusunda tam emin olamasak da,
Polivios'un bir "Helen" bakış açısıyla Misailidis'e anlam yükle­
mek istemiş olabileceğini düşünüyoruz.
Evangelinos Misailidis'in babası Papazoğlu Misail Theologu
olarak anılmakta olup, genç yaşında vefat ettiğinde geride Evan­
gelinos ile birlikte dört erkek ve bir kız evlat bırakmıştır. Annesi
Angelina, Evangelinos'un Kula'da o zamanlarda mümkün olan
eğitimi hususunda elinden gelen gayreti göstermiştir. Ancak Ku­
la'da bir "Helen Okulu" olmadığı için Evangelinos'u bir terzi yanı­
na vermiştir. Evangelinos'un aklı okumaktadır ve neticede İzmir' e
giderek Osmanlı Rumlarının en önemli okullarından olan "Evan­
geliki Sholi314 [Evangelist Okulu] "nda bir süre eğitim almıştır.
Devamında Yunan aydınlanmasının önemli isimlerinden olan ve
Hıristiyanlığın temel dogmalarını eleştirebilen Theofilos Kayi­
ris'in315 derslerini dinlemek üzere Andros adasına gitmiş, ancak

3 12 Limnidis, "Evangelinos Misailidis", s. 1 70.


313 "Evangelinos Misailidis", Anatoli, 9 Ocak 1 890, s. 1 .
3 1 4 İzmir'deki "Evangeliki Sholi [Evangelist Okul] "nin kuruluş tarihi kimilerine
göre 1 7 1 7, kimilerine göreyse l 733'tür. Okul sırasıyla "Sholion Hristu [İsa'nın
Okulu] ", "Megalon Sholion [Büyük Okul] ", "Ellinikon Sholion [Helen Okulu] "
ve "Evangeliko Frondistirio [Evangelist Dershane] " isimlerini almışsa da XIX.
yüzyıldan itibaren "Evangeliki Sholi" olarak anılmıştır. Okul ilk başlarda dini bir
karakter taşımıştır. Ancak sonrasında Helenizmin ideallerine hizmet etmiştir.
Athanasios Fragkulis, "İstoria Tis Evangelikis Sholis [Evangelist Okulun Ta­
rihi]", http://www. saess.gr/files/Icrı:opıa%20EuayyEA.ıJC11ç%20ı:xoJ..ıı ç%20-%20
<l>payıroul..ıı .pdf [Erişim 1 5.02.201 9]
3 1 5 Kendi dini felsefesini geliştirmiş olan Theofilos Kayiris, 1 784 yılında And­
ros adasında dünyaya gelmiştir. Felsefe eğitimi almak amacıyla Pisa [Pizza]
ve Paris'te bulunmuş, bir yıl İzmir Evangelist Okulunda müdürlük yapmış ve
devamında Ayvalık'ta felsefe ve matematik dersleri vermiştir. 1 8 1 9'da Filiki
Eterya'ya girip 1 82 1 Yunan İhtilali'nde yer almıştır. 1 834'te Andros'ta bir ye­
timhane tesis etmiş ve zamanla burası kendi felsefesini öğrettiği bir yer haline
gelmiştir. Kayiris'e göre Tanrı ile kul arasında herhangi bir aracıya gerek yoktur.
Bu ilişki şahsidir. Ancak görüşleri sebebiyle Yunan Kilisesi'nin tepkisini çekmiş
ve hapsedilmiştir. 1 842'de salıverilmesi sonrasında İstanbul, Paris ve Lond­
ra'da bulunmuştur. 1 844'te Yunanistan'a dönüp Andros'a yerleşmiştir. 1 853'te

112 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Kayiris'in okulunun dağıldığına şahit olmuştur. Kayiris, Yunan İh­
tilali'ne katılmış bir isimdir. Kayiris ile ilgili gelişme neticesinde
Misailidis Atina'ya giderek üniversitede Edebiyat Fakültesi ders­
lerini takip etmiştir.316 Atina Üniversitesi Yunan ulusçuluğunun
işlendiği bir yer olup, Osmanlı'nın Ortodoks tebaasını fazlasıyla
etkilemiştir.317 Misailidis döndükten sonra dört yıl Isparta'da öğ­
retmenlik yapmıştır.

Yayıncılığı ve Matbaacılığa Hizmetleri


Bu süre içinde Misailidis'te başka bir sevdanın başlamış olduğunu
Polivios, "kendisini hocalık mesleği gibi zarif ve fakat ondan daha
geniş, umuma daha faideli bir meslek çağırıyordu, yani gazetecilik
mesleği ki, onun için Misailidis daha mektebe devam ettiği zaman­
dan bir şefakat [şefkat] , bir sevda bağlamıştı" cümleleriyle anlat­
maktadır. Nitekim Misailidis İzmir'e gelerek Amalthiya gazetesi
yazarları arasına katılmıştır. Misailidis, Anatoli' de Amathiya gaze­
tesine hizmetini, "İzmir' de pek çok Rumca gazeteler ihdas oldu
[ortaya kondu] . . . Bunların en atiği [eskisi] el an devam etmekte
olan mu'teber [beğenilen] ve nafi [faydalı] Amalthiya gazetesidir
ve hatta bizim de bu gazeteye hizmetimiz sebkat etmiş [geç­
miş] idi . . ." cümleleriyle anlatmıştır.31 8 Polivios'a göre Misailidis'in
ilk eseri, 1 843'te kaleme almış olduğu İsti'tafname'dir.319 İsti'tafna­
me kelimesini, "yardım çağırma risalesi" olarak çevirebiliriz. Oysa
Limnidis'e göre Misailidis, İzmir'de İrfanname isimli Yunan harf­
leriyle Türkçe bir eser neşretmiştir.320 İbar'a göreyse Misailidis'in
Karamanlıca ilk eserinin ismi İbadetname'dir.321 Kısaca Misailidis'in

hapiste vefat etmiştir. Cesedi dini tören yapılmaksızın defnedilmiştir. "Kayiris


Theofilosn, Egkiklopedia 2002 [2002 Ansiklopedisi], Tomos [Cilt] : 8, s. 299-300;
https//:www. sansimera.gr/biographies/l 489 [Erişim 1 5.02.201 9]
3 16 Pinelopi Stathi, "Peripetiyes Tu Polipathus Tu Grigoriyu Paleyologu [Grigorios
Paleologos'un Cefakeşinin Maceraları]", Mnimon, Tomos [Cilt] : 1 7, 1 995, s. 1 32.
3 1 7 Sia Anagnostopulu, Mikra Asia 1 9os e. - 1 9 1 9 [Anadolu XIX. Yüzyıl- 1 9 1 9], Athina,
Ekdosis Ellinika Grammata [Ellinika Grammata Yayınları] , 1 998, s. 3 1 7-3 1 8 .
3 18 "İzmir'de Amalthiya N am Atik Gazetenin Ellinci Sene-i Devriyesi'', Anatoli, 9
Temmuz 1 888, s. 1 .
3 1 9 Polivios, agm, s . 5 5 .
320 Limnidis, "Evangelinos Misailidis'', s. 1 70.
321 İbar, age, s. 126.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 113


ilk eserinin ismi konusunda bir uzlaşı yoktur. Bu farklılık Kara­
manlıca eser isminin okunmasındaki hatalardan kaynaklanmış ola­
bileceği gibi, eser üzerindeki isim hatalı, dolayısıyla anlamsız bir
kelime olduğundan dolayı okuyanlarca bu kelimeye anlam yüklen­
mek istenmiş de olabilir. Biz eserin orijinalini göremedik. O yüz­
den verilen hangi ismin doğru olduğunu ifade edemiyoruz.
İzmir'de bir matbaa açan Misailidis, Yunan harfleriyle Türk­
çenin daha doğru okunup yazılabilmesi için Yunan alfabesindeki
bazı harflerin üzerine nokta konulması yöntemini geliştirmiştir.
Bu yönteme göre "ö" sesini karşılayabilmek için "ö" şeklinde
omikron harfinin üzerine nokta konuluyordu. Benzer şekilde "ş"
elde etmek için sigma üzerine nokta ve "b" elde etmek için de pi
üzerine nokta ilave ediliyordu. Misailidis on yıl kadar İzmir'de ga­
zetecilik yapmış, ancak İzmir' de çıkan büyük yangında matbaasını
kaybetmiştir.322 Evangelia Balta, Misailidis'in ilk çıkardığı Kara­
manlıca gazete olarak Beşaret-ül Maşrık [Şark Habercisi] ismini ver­
mekte ve bu gazetenin 1 2 Ocak 1 84S'te yayımlanmaya başlayıp
1 846 yılı sonunda yayınının sona erdiğini kaydetmektedir.323 Mi­
sailidis İzmir' de Mekteb-i Fünun-u Şarkiyye [Şark Fenler Mektebi]324
ve siyasi içeriğe sahip Şark gazetelerini de çıkarmıştır. 325
İzmir' deki yangında matbaasını kaybeden ve parasız kalan Mi­
sailidis'in, yeniden şehirde tutunabilmek adına bir çabası olmuş­
tur. Matbaasını kaybettiği dönemde Karaman Kahramanı Sevdalı
Hacı Aslanis [O Eromanis Haci Aslanis İros Tis Karamanias}326 isimli

322
Polivios, agm, s. 56.
323
Evangelia Balta "Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz" isimli ki­
tabının 249. sayfasında gazetenin ismini Pelsaret-ül Maşrik olarak, dizinde ve
kitabın 1 97. ile 266. sayfalarında Beşaret-ül Maşnk olarak anmıştır. 249. sayfada
verilen ismin okuma hatasından kaynaklandığı kanaatindeyiz. Balta, Gerçi Rum
İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 97; 249; 266; 3 9 1 .
324
Balta, gazetenin A.D. Hatzidimos tarafından Mektepul Fennuni Mesriki, yani Mek­
teb-ül Fünun-u Maşrikl olarak kataloglandığına işaret etmektedir. Anatoli gazete­
sindeki bir duyuruda da Mekteb-i Fünun-u Maşnkıyye olarak yer almıştır. Ae, s.
264-265.
325
Limnidis, "Evangelinos Misailidis", s. 1 70.
326
Evangelia Balta "Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz" isimli ki­
tabında Karaman Kahramanı Sevdalı Hacı Aslanis [O Eromanis Haci Aslanis İros Tis
Karamanias] beş perdelik komedisinin 1 87 1 baskısının kapağını sunmakta ve
bunun yanında komedinin ilk baskısının Amalthiya gazetesinin 8 Aralık 1 845

1 14 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Yunanca bir komedi neşretmiştir. Buradan kazandığıyla yeniden
bir matbaa tesis edip gazete çıkarmaya başlamışsa da altı ay son­
ra gazetesi İzmir Valiliğince kapatılmıştır. Bir süre Kula' da öğ­
retmenlik yaptıktan sonra gazete çıkarmak sevdasıyla İstanbul'a
gelmiştir. 327
Misailidis İstanbul' da 1 850 yılında Anatoli isimli gazeteyi yayın­
lamaya başlamış ve söz konusu gazeteyi kırk yıl boyunca idare et­
miştir. 1 855 yılında İstanbul Tahtakale'de matbaa tesis etmiş olan
Misailidis, Anatoli gazetesi haricinde Yunanca Mikra Asia isimli di­
ğer bir gazete ile Kukurikos isimli mizah dergisini neşretmiştir.328
Polivios, Kukurikos mizah dergisinin yayımlanmış olmasını, Ezop329
ile hemşehri olması sebebiyle Misailidis'te var olan hiciv yeteneği­
ne bağlamaktadır. 330 Kaldı ki Misailidis, Ezop masallarını da çevire­
rek yayınlamıştır.331 Yine Polivios'a göre Misailidis, "Rumca, Türk­
çe olarak daha nice, belki 200 çeşit eser bastırmıştır."332 Evangelia
Balta ise, Karamanlıca kitap üretiminin %30'u olan 92 eseri basan
kişinin Misailidis olduğuna işaret etmektedir. Balta, "bu zat biz­
zat kendisi ve oğulları ile birlikte Anatoli gazetesinin matbaasında
hatırı sayılır sayıda eseri çevirmiş ve yayınlamıştır" demektedir.333
Misailidis'in Karamanlılar arasında en çok bilinen eseri, şüphesiz
Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş isimli romanıdır. Anatoli ga­
zetesinde 3 1 Ekim 1 89 l 'de Evangelinos Misailidis'in o an sat.ılan
"asar-ı kalemi olan kitaplar" şunlardır: Düstur, Cefakar, Şeytanın Am­
cazadesi, Tamion Orthodoksias [Ortodoksluk Kasası],, Kanun-u Muvakkat,
İffetli Martha, Defter Usulü, Evang. İoannis ve Mathios, Lukas ve Markos,
Papa Hristoforos, Şirin, Hüsn-ü Ahlak, Gazap, Teskfre Napolyon, Coğ-

tarihli ilanından tespit edilebildiğini kaydetmektedir. Balta, Gerçi Rum İsek De


Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 195-196.
32 7 Polivios, agm, s. 56.
32 8 Limnidis, "Evangelinos Misailidis", s. 1 7 1 - 1 72 .
329 Ansiklopedik kaynaklar Ezop'un doğum yeri ile ilgili farklı bilgiler vermektedir­
ler. Bunlar arasında Lidya da vardır. Ezop ömrünün sonunda Sardes'te bulun­
muştur ki, burası Manisa sınırları içerisindedir. Sardes, Lidya Krallığının başken­
tidir. "Esopos", Egkiklopedia 2002 [2002 Ansiklopedisi], Tomos [Cilt] : 1 , s. 328.
330 Polivios, agm, s. 55.
33 1 Esopos'un Kıssadan Hisse Almaya Mahsus Meselleri, Bütün Eser.
332 Polivios, agm, s. 56.
3 3 3 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 89.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 115


rafya, Heyet-i Konstantiniye, Varyemez, Nur-u Orthodoksia, Mutenevvi ',
Validetullah Bikir Meryem'in Resmi, İlm-i Ahlak-ı Sibyan, Ebniye Nizam­
namesi, Prote Gnosis Geografias [İlk Coğrafya Bilgileri], Nea Methodos
1 -2 [Yeni Usul 1 -2], Pediki İthikologia [Çocuk Ağlak Eğitimi], Hami-i
Orthodoksia, Prosevhitiron [Dua Kitabı], Divan-ı Talip, Kitab-ı İnşa (Bi­
rinci Cilt), Kitab-ı İnşa (İkind Cilt), Tris İerarhe (Üç Piskopos) .334

Vefatı
Karamanlıların "saadeti ve refahı, maddi ve manevi terakkisi ve
ulum-u fünunla [ilimler ve fenlerle] tenvir-i ezhan eylemeleri
[zihinlerini aydınlatmaları] " için son nefesine kadar didinmiş335
ve verdiği hizmetler sebebiyle padişah tarafından "Mecidiye", 336
Yunan hükümeti tarafından ise "Sotiros Hristu" nişanları ile ödül­
lendirilmiştir.337 Misailidis'in en büyük hizmeti cemaatinin eğiti­
mini geliştirmeye yönelik olduğuna ve hizmetleri sebebiyle her
iki devlet tarafından nişanla ödüllendirildiğine göre, bu konuda
Osmanlı Devleti'nin ilme ve eğitime gösterdiği saygının altını
çizmemiz gerektiği kanaatindeyiz. Evangelinos Misailidis, pat­
rikhane kilisesinde büyük bir katılımla gerçekleştirilen ayinin338
ardından Eğrikapı Kabristanına defnedilmiştir.339 Vefatının ardın­
dan İstanbul340 ve Anadolu'daki341 pek çok kilisede dua okunduğu
gibi, Anatoli gazetesine de Karamanlılar için taşıdığı anlamı beyan
eden yazılar gönderilmiştir. 342 Kaldı ki padişah tarafından Anatoli
gazetesinin, Misailidis'in vefatından sonra yayımlanmasına izin
verilmiştir. 343

334 "İlan-ı Mahsus", Anatoli, 3 1 Ekim 1 8 9 1 , s. 4.


335 "Evangelinos Misailidis", Anatoli, 9 Ocak 1 890, s. 1 .
336 "Matbuatperver Hümayun", Anatoli, 2 6 Ağustos 1 889, s . 1 .
337 Llmnidis, "Evangelinos Misailidis", s . 1 72.
338 "Evangelinos Misailidis", Anatoli, 1 3 Ocak 1 890, s. 1 .
"Teşekkür", Anatoli, 24 Mayıs 1 890, s . 1 .
3 40 "Mnimosinon [Anısına Dua Okuma] ", Anatoli, 1 4 Şubat 1 8 90, s . 1 ; "Müessis-i
Anatoli Müteveffa Evangelinos Misailidis Efendinin Kırk Günlük Mnimosinon
Resmi", Anatoli, 20 Şubat 1 890, s. 1 .
34 1 "Müteveffa Evangelinos Misailidis Efendinin Ruhunun İstirahati İçün Sam­
sun'da İcra Edilen Mnimosinon", Anatoli, 27 Şubat 1 890, s. 3.
342 "Ya Asya-i Sugra Muallim-Ü Mürebbisi", Anatoli, 1 8 Ocak 1 890, s. 1 .
343 "Arz-ı Şükran", Anatoli, 2 4 Şubat 1 890, s . 1 .

116 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


Evangelinos Misallldls'in Temaşa-yl Dünya ve Cetaklir-ü
Cefakeş romanının Osmanlı edeblyahndakl yeri nedir?
- �������
Evangelinos Misailidis'in Yunan harfleriyle Türkçe kaleme almış
olduğu Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş isimli romanı, 1 922
yılına kadar Karamanlılar tarafında büyük takdir görmüştür.344 Ni­
tekim Misailidis romanının müşterilerini alfabetik sırayla yayınla­
mıştır ki, bunlar arasında Ermeni ve Müslüman Türk müşterilerin
de olduğu görülmektedir. Bu liste on bir sayfa olup, "Temaşa-yi
Dünya'nın Hayr-hah [Hayır Sahibi] ve İtibarlı Müşterileri" başlı­
ğını taşımaktadır. 345

XAIPXAX B E IJTll"'/\P/\OY MOYCTCP•l\EPI.

'AJ•tinıl.o.; •.!yıo. ·"'

··-�::r'ı.� Lıt��� x. l ..i �··)(.


1.r. 'A;tu!' I�"ll a 1 ı):,ı.ı• JbGıll.-.li.
'A6?-I'- fl.ııı":t'l'lıiC: l'.ji. " '�nx).l
'ı\-S,J11ı Xur, U:'rlu �""Y l.ı..
'•C,11..ıtt il ı• ..>.ı.ao',. A. ıi'u) �
'Aı;cr:ııd 11- l . Ol.v.yu.rı t..-.- Nıh.-,ı(9'H,
'Avc..�ı:İıno' 'A�ôa1A�y).�"' 4'i�'lU.l1.
'Ak.,U,.,,( 'Ut,ıAG� •AT'o; .lflıH:U'ıf':�wo:l. :.ı rA)·'•
'Aııs�ı�av'ft 'A:·l�lwxo..ıroır�;,1)•
..A'<'«'l'l.a; U:uı:aô� Oyl<.V lı.S,).� ..
'A6;ıaılr OoUı oyl�� !�Hı �
'A6p•� 'lı.;.iotıı.ı �ı.ıtJ'ı yA ı.ı Aheyıl�
·u� l•ri. 0(5.;:r ı1Mli Ia6'AoıtqW?,lN.

Görsel 14: "Temaşa-yi Dünya'nın Hayr-hah ve İtibarlı Müşterileri"


başlığı ile yayımlanmış listenin birinci sayfası.

344 Kitabın Türkçede nitelikli bir neşri, Robert Anhegger ve Vedat Günyol'un 1 988
yılında Seyreyle Dünyayı (Temaşa-i Dünya ve Cefakar ü Cefakeş) başlığıyla hazırla­
dıkları ve Cem Yayınları tarafından basılan neşrin Peri Efe tarafından yeniden
düzenlenmesiyle Sabri Koz ve Ali Suat Ürgüplü'nün editörlüğünde 202 1 yılın­
da Yapı Kredi Yayınları tarafından gerçekleştirilmiştir. -en.
345 Bu listeye verdiğimiz linkten pdf dosyası olarak ulaşılabilir. http://medusa.lib­
ver.gr/jspui/birstream/1 23456789/688 1/9/fAMASAI_S_ 1 8 72.pdf
[Erişim 1 5.02.20 1 9 ]

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 117


Misailidis'in biyografisini kaleme almış olan Polivios roman­
la ilgili olarak, "Cefakiir-ü Cefakeş nam romandır ki, şu romanın
te'lifinde [yazımında] müellifi [yazarı] oldukça meşhur İtalyalı
Vokkakkios346 misillı1 [gibi] müellifleri imrendirmiştir" demek­
tedir. 347 Limnidis'e göreyse Anadolulu Ortodoksların ellerinden
bırakmak istemedikleri romanın yazarı Misailidis, söz konusu
eserle Giovanni Boccaccio ve Victor Hugo gibi yazarlar arasına ka­
tılacak dereceye gelmiştir. Limnidis Temaşa-yi Dünya ve Cefakiir-ü
Cefakeş'i faydalı bir kitap olarak anmıştır.348 Yakın zamana kadar
da Temaşa-yi Dünya ve Cefakiir-ü Cefakeş ilk Türkçe roman olarak
kabul edilmiştir.349
Misailidis romanını kendi matbaasında dört cilt olarak basmış­
tır. Bunlardan birinci cilt 1 8 7 1 ,350 diğer ciltler ise 1 872 tarihlidir.351
Oysa Hovsep Vartanyan, yani Vartan Paşa 1 85 1 yılında Ermeni harf­
leriyle Türkçe Akabi Hikayesi isimli bir roman yayınlamıştır. Eser
Ermeni harfleriyle olduğu için Andre Tietze'nin çabalarıyla ancak
1 99 1 yılında gün ışığına çıkarılmıştır. Tietze, Akabi Hikayesi ile ilgili
olarak, "Türkiye' de yazılmış ve basılmış hakiki ilk modem roman"
nitelemesinde bulunmuştur.352 Dolayısıyla Misailidis'in romanı ilk
Osmanlı romanı olmadığı gibi, ilk Türkçe roman da değildir.

346 Polivios "İtalyalı Vokakkios" diyerek, İtalyan yazar Giovanni Boccaccio'yu kas­
tetmektedir. Helenler Boccaccio'yu, İyoannis Vokkakkios veya İyoannis Vok­
kakios olarak anmışlardır. "Vokkakios", Egkiklopedia 2002 [2002 Ansiklopedisi],
Tomos [Cilt] : 4, s. 1 25.
347 Polivios, agm, s. 56.
348 Limnidis, "Evangelinos Misailidis", s. 1 72.
349 Yorgos Kehayoglu, "İ Spasmodiki Grammatologia Tu Neu Ellinismu Ke İ 'Gre­
koturkiki' Diyaskevi Tu Polipathus Tu Gr. Paleologu [Yeni Helenizmin Spazmlı
Mukayeseli Yazın Tarihi ve Gr. Paleologos'un Cefakeşinin 'Grekotürk' Uyarla­
ması]", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon [Anadolu Araştırmalan Merkezi Bülte­
ni], Tomos [Cilt] : 1 1 , 1 995, s. 1 29- 1 3 1 .
350 Misailidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakô.r-ü Cefakeş, Cild-i Evvel, Kapak Sayfası.
35 1 Evangelinos Misailidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakô.r-ü Cefakeş, Cild-i Sani, İstan­
bul, Evangelinos Misailidis Matbaası, 1 872, Kapak Sayfası; Evangelinos Misa­
ilidis, Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Sa.lis, İstanbul, Evangelinos
Misailidis Matbaası, 1 872, Kapak Sayfası; Evangelinos Misailidis, Temaşa-yi
Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Rabi', İstanbul, Evangelinos Misailidis Mat­
baası, 1 8 72, Kapak Sayfası.
352 G. Gonca Gökalp, "Osmanlı Dönemi Türk Romanının Başlangıcında Beş Eser",
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Osmanlı'nın 700. Yılı Özel Sayısı,
Ekim 1 999, s. 1 88.

1 18 � SORULARLA KARAMANLILAR ----


Evangelinos Misailidis'in Temaşa-yi Dünya ve Cefakôr-ü
Cefakeş romanı orijinal midir?
· -------
Aslında Misailidis'in romanı tam anlamıyla orijinal de değildir.
Misailidis'in roman serüveni, Grigorios Paleologos'un Atina'da
1 839 yılında yayımlanan Polipathis [Cefakeş] adlı eserinin çeviri­
siyle başlamıştır. Yunan edebiyatının ilk romanı olarak kabul edi­
len ve günümüzde yeniden popüler olan353 Paleologos'un romanı,
1 988 yılına kadar neredeyse unutulmuştur.354 Pinelopi Stathi'ye
göre Misailidis, Paleologos'un eserini Atina'da okuduğunda etki­
lenmiş ve yaklaşık otuz yıl sonra çevirmiştir. Misailidis ilk baş­
larda kelime kelime çeviriye başvurmuşsa da zamanla bundan
sıyrılmış ve yavaş yavaş kendi pasajlarını, hatta orijinal metinden
bağımsız olan yeni bölümleri ilave etmeye başlamıştır. Öyle ki ki­
taba Osmanlı ve diğer Avrupa devletlerinin özellikleri, gelenek ve
görenekleri, dini hayat ve eğitimleriyle ilgili bölümler eklenmiştir.
Bunun neticesi Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Paleologos'un
romanının hacimce iki katına çıkmıştır. Stathi ilgili makalesinde
Misailidis ve Paleologos'un eserlerini ayrıntılı bir şekilde kıyasla­
mıştır. Stathi haklı olarak, Misailidis'in romanını yayınlarken ön
sözünde Paleologos'un isminden bahsetmesi gerektiğine işaret
etmektedir.355 Oysa Misailidis bunu yapmamış, romanın birinci
cildinin müellif olarak imzaladığı "Mukaddeme [Ön söz] " kısmın­
da eserini kaleme alma sebebini şu cümlelerle anlatmıştır:

. . . Dünyada hiç kusursuz insan olmaz ve doğruyu söylemek acı oldu­


ğundan, kişinin kusuru yüzüne söylenmiş olsa hiddetini celp edip en
bednam [kötü tanınmış] adem dahi olmuş olsa, hakkında iftira azv
olunuyor [iftira yapılıyor] kıyas edeceğinden, "sana derim kızım, sen
işit gelinim" ve "al kaşağıyı gir ahıra, yaresi [yarası] olan gocunsun"
fetvasınca herkesin kusurunu (kendimizi de müstesna tutmayarak)
gözleri önüne vaz etmek için şu hikayeyi tertib-u tanzim eyledik ki,
herkes mübalağası [fazlası] ile istifade eyleye . . .

İşbu kitapta münderic [yer almış] bulunan hfiliyat-ı hikayeden me-

353 Damla Demirözü, "İlk Yunan Romanı Polipathis'ten Temaşa-yi Dünyaya", Kebi­
keç, Sayı: 27, 2009, s. 8.

354 Kehayoglu, agm, s. 1 28 - 1 29 .


355 Stathi, agm, s. 1 3 1 - 1 34.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ..j 119


ram halka bilmediğini öğretmek olmayıp, ancak dikkatlerini celp birle
uyanık bulundurmak ve bal arısı tarzı iyisini toplayıp, fenasını terk
ettirmektir.
İşte Cefakar-Ü Cefakeş bu misillu [gibi] haliyat-ı mütenevviyeden [çe­
şit çeşit hallerden] ve iktiza-i hale [lazım gelen duruma] göre öğüt ve
nasihatten müretteb [tertip edilmiş] bir kitab-ı müstetab [iyi kitap]
olup, herkes kendi kusurunu bunda seyr-ü temaşa birle islak etmek
[düzenlemek] üzere bir ayine-i devrandır [dünyanın aynasıdır] .356

356 Misailidis, Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Evvel, s. 8-9.

1 20 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Evangellnos Misailidis'in Temaşa-yl Dünya ve Cetakôr-ü
Cefakeş romanının değeri nedir?
· -------
Aslında Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş'in mukaddeme kıs-
mından dahi Misailidis'in kullandığı deyimlerin zenginliği dikkat
çekmektedir ki, romanın içeriği incelendiğinde de pek çok folk­
lorik malzeme, yazıldığı döneme dair ipucu içermesi beklenmeli­
dir. Bu sebepledir ki Misailidis'in söz konusu romanı gerek Türk,
gerekse Yunan araştırmacı ve akademisyenleri tarafından çeşitli
yönleriyle incelenmiş ve tezlere konu olmuştur.357 Şehnaz Şiş­
manoğlu Şimşek, romanın Karamanlıca yayın dünyası içerisinde
farklı bir noktada durduğunu ve metninin hem yeniden yazım ola­
rak, hem de Karamanlıca kurmaca edebiyat açısından belki de ilk
ve son özgün metin olarak değerlendirilebilecek bir ara konumda
bulunduğunu kaydetmiştir ki, bizce de bu değerlendirme yerinde
bir değerlendirmedir.358

••

Görsel 1 5 : Temaşa-yi Dünya ve AZl.Aal l'.UU.

Cefakar-Ü Cefakeş'in İstanbul' da 1 872


yılında yayımlanmış olan dördüncü
cildinin kapağı.
JıUU.JlAl�UtU:rt
«.or u. <\R t.rAfMU.l:"tOJ:

_ _ ....., ,..,_
wa o.,..,...,.
. .
ırTA!f110 .\.
A4
1112

357 Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, Romanı "İki Kilise Arasında Binamaz" Kılmak: Karaman­
lıca Edebi Üretim, Evangelinos Misailidis ve Bir Yeniden Yazım Örnegi Olarak Temaşa-i
Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Basılmamış Doktora Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Sos­
yal Bilimler Enstitüsü, 20 14, Bütün Eser; Buket Köremezli, Karamanlıca Yazılmış
İlk Roman Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş Üzerine Dil İncelemesi, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009, Bütün
Eser; Selin Tunçboyacı, Akabi Hikayesi, Boşboğaz Bir Adem ve Temaşa-i Dünya Ro­
man/an Çerçevesinde XIX. Yüzyıl Osmanlı Modernleşmesi, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001 , Bütün Eser.
35 8 Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, "Evangelinos Misailidis'in Karamanlıca Başyapı­
tı Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş Ya da "İki Kelise Arasında Binamaz"
Olmak", Tanzimat ve Edebiyat, Yayına Hazırlayan Mehmet Fatih Uslu & Fatih
Altuğ, İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 200.

----- Anodolulu Ortodoks Türl<ler ı 121


Karamanlıca eserlerin dili nasıldır?
· -------
Karamanlıca bazı eserlerde dil son derece yalın ve anlaşılır bir
Türkçedir. Örneğin "Ya semavi Padişah, teselli verici, hakikatin
Ruhu, sen ki her yerde hazırsın ve cem-i cümle nesilleri tekmil
edicisin. Sen ki iyiliklerin hazinesi ve ömür vericisin, sen gel ve
mesken eyle kalbimize . . . " diye yakaran· ibadetnamelerdeki Türkçe
son derece yalın ve anlaşılırdır. 359 Şah İsmail ve Gülizar Hanım Hika­
yesi'nde olduğu gibi halka hitaben yazılmış risalelerin dili de son
derece anlaşılırdır. Söz konusu risalede Şah İsmail sevdiğine "Şah
İsmail geldi sana / Güzel adın bildir bana / Beni ko [y] ma yana
yana / Müşküldür bana ayrılık" diye seslenmektedir. 360
Bunun yanında bazı Karamanlıca eserler "Osmanlıca" olarak
kaleme alınmışlardır. Sıhhatin Sırrı kitabı buna iyi bir örnektir.
Kitabın cümlelerinden biri "Karbondioksit, yahut hamız-ı fahmi
gazı maddet-ül fahm [kömür maddesinden] ve müvellid-ül hu­
muzadan [oksijenden] müteşekkildir" şeklindedir.36 1 Kanun ve
nizamnamelerin dili de benzer şekildedir. Kappadokiki Adelfotis
[Kapadokya Uhuvveti] Nizamnamesi'nde "ianat-ı seneviye-i mu­
ayene ve fevkalade [kararlaştırılmış senelik ve hususi yardım] ,
suret-i zirde [aşağıdaki şekilde] gösterildiği vechiyle [tarzda] , ko­
çanlı ve imzalı ve mühürlü makbuz senetleri ile tasdik-ü teşvik
[kabul ve teşvik] olunurlar" cümlesi yer almıştır.362 Hatta Terak­
ki'de Osmanlı padişahı, "Bu yevm-i mes'ud [mesut gün] veli-ni'­
metimiz bi-minnetimiz [velinimetimiz lütufkar] Şevketmeab,
hami-i a'zam-ı maarif [eğitimin büyük koruyucusu] , tebaaperver
[tebaasını koruyan] , merahimgüster [merhametler yayan] Padi­
şahımız Sultan Abdülhamid Han-ı Sani Efendimiz Hazretlerinin
taht-ı ali baht-ı saltanat-ı Osmaniye'ye [talihli Osmanlı saltanat
tahtına] cülus buyurdukları [oturdukları] ruz-i fıruzdur [saadetli
gündür] . . . " cümleleriyle anlatılmıştır. Metin bütünüyle aynı üs­
lupla devam etmektedir.363

359 İbadetname, İstanbul, İoannis Lazaridis Basmahanesi, 1 852, s. 5.


360 Şah İsmail ve Gülizar Hanım Hikayesi, Tab Edici Spiridon L. Kombotis, İstanbul, Viv-
liopolion Gerasimu Aleksandratu [Gerasimos Aleksandratos Kitapevi], 1 9 12, s. 7.
361 Sıhhatin Sım, s. 5.
362 Kappadokiki Adelfotis [Kapadokya Uhuvveti], s. 7.
363 "Yevm-i Cülus-u Hümayun", Terakki, 15 Ağustos 1 888, s. 97.

1 22 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Bazı Karamanlıca eserlerde karşımıza Yunanca sözcükler de
çıkmaktadır. 1 9 1 4 yılı Astir almanağında "Babamın Bir Mektubu"
isimli bir yazı yer almıştır. Yazı, bir babanın oğluna öğütleri ile
ilgiliyse de, "İstanbul Panepistimiosunun [İstanbul Üniversitesi­
nin] ikinci taksisinde [sınıfında] idim. Seneyi bitirmiş ve ekse­
tasislerimi [sınavlarımı] henüz vermiş olduğumdan yaz aylarını
nerede geçireceğimi düşünüyor idim . . . " cümlesinde olduğu gibi
Yunanca sözcükler içermektedir.364 Kayseri'nin anlatıldığı bir baş­
ka eserde ise şehirdeki bir kilise hakkında aşağıdaki cümlelerle
bilgi verilmiştir: " . . . Kayseriyeliler [Kayserililer] onun ismi şere­
fine cesim bir eklisia [kilise] bina eylemişlerdi ki, bu dahi 1 070
senesinde harap ve yağma edilmiş ve eklisia derununda [iç tara­
fında] bulunan ve Agios Vasilios'un lipsanosunu [naaşını] şamil
olan [içine alan] gayetle zi-kıymet [kıymetli] ve meşhur ve inci
ve elmas taşları ile müzeyyen [süslenmiş] muhafaza dahi gasp
edildiği gibi, eklisianın kapıları da taşraya hediye olmak üzere
gönderilmiştir. "365
Örneklerden hareketle Karamanlıca eserlerin dilinin kimin ta­
rafından ve kime hitaben kaleme alındığına göre değiştiği söyle­
nebilir. Karamanlıca eserlerde yer alan Yunanca sözcükler, daha
ziyade eğitim ve kilise ile ilgili sözcükler ve terimlerdir. Kanaa­
timize göre bu tip sözcükleri de daha ziyade Yunan okullarında
eğitim almış olan Karamanlılar kullanmışlardır. Ancak Karaman­
lıca eserleri enine boyuna incelemek isteyenlerin yanlarında Os­
manlıca-Türkçe ve Yunanca-Türkçe sözlük bulundurmaları ge­
rekmektedir. Bir diğer ifadeyle halka dönük metinler sade, resmi
yazışmalar ağdalı üslupta yazılırken, Yunan etkisinin yoğunlaştığı
dönemlerdeki yazılarda Yunanca kelimeler ve kavramlar ağırlıklı
olarak kullanılmıştır. Buradan hareketle Karamanlı aydın ve ya­
zarların nabza göre şerbet vermeyi bildikleri söylenebilir.

364 D. Daniilidis, "Babamın Bir Mektubu", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız


Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 53.
365 İoannidis, Kesariya Metropolitleri ve Ma'lumiit-ı Mütenevvia, s. 40.

---- Anadolulu Ortodoks Türkler -1 123


Karamanlıların kadirbilirliği, yahut Karamanlıca eserlerde ve
basın organlarında Damat İbrahim Paşa'ya
yer verilmesinin sebebi nedir?

Görsel 1 6: Nevşehirli Damat İbrahim Paşa

Karamanlıca eserler ve basın organları incelendiğinde, Damat İb­


rahim Paşa' dan sevgiyle bahsedildiği dikkat çekmektedir. Nitekim
Filippos P.G. Aristovulos, Terakki gazetesindeki Damat İbrahim
Paşa'yı ve Nevşehir'in tesisini anlattığı yazısına "Alem-i insaniye­
te her ne suretle olursa olsun hayrat-Ü hasenatta [hayrat ve iyilik­
lerde] bulunan zevat-ı a'zama [büyük kimselere] ibraz-ı teşekkür
etmek [teşekkür ettiğini göstermek] insanın birinci feraizinden
ad olunur ise, bizler dahi vatanımız bulunan Nevşehir'in tesisi ile
beraber müessisi [kurucusu] Damat İbrahim Paşa'nın tercüme-i
ahvaline [hallerinin tercümesine] dair ufak bir tarih çizdiğimizde,
borçlu olduğumuz teşekküratın [teşekkürlerin] bir kısmını aci­
zane ifa etmiş oluruz zannında bulunmak isteriz . . . " cümleleriyle
başlamaktadır. 3 66
Damat İbrahim Paşa, Sultan III. Ahmet'in kızı Fatma Sultan'la
nikahlanarak saraya damat olmuş ve sadrazamlığa kadar yüksel­
miştir.3 6 7 Aristovulos, Terakki'deki ilgili yazısında sadarette geçirdi-

366 Filippos P.G. Aristovulos, "Damat İbrahim Paşa Yahut Nevşehir'in Tesisin, Te­
rakki, 3 1 Mayıs 1 888, s. 22.
3 67 Mustafa Fırat Gül, "Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın İskan Faaliyetleri: Lale

1 24 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


ği on iki sene zarfında İbrahim Paşa'nın medeniyetin temelinin bi­
lim olduğunu bildiğinden dolayı birçok okul inşa ettiğinden, keza
birçok Arapça ve Farsça kitabı toplayarak mükemmel kütüphane­
ler tesis ettiğinden söz etmiştir. Aristovulos'un ifadesiyle İbrahim
Paşa " . . . matbaa dahi teşkil edip, Arabi ve Türki kamuslar [büyük
lügat kitapları] ve Devlet-i Osmaniye'nin, Mısır'ın, Amerika'nın,
Afganistan'ın ve eyalet-i sairenin ve bahren [deniz yolu ile] vuku'
bulan harplerin tarihlerini tab' ettirmiştir."368 Keza Limnidis de As­
tir almanağındaki yazısında Damat İbrahim Paşa ile ilgili olarak
" . . . Siyasetinde büyük bir i'tidal göstermiş idi. Zaten mevki-i sada­
retin şerefini muhafaza edecek kaffe-i evsafa [bütün vasıflara] ma­
lik idi. İbrahim Paşa cidden akıl, münevver-ili efkar, zevk-i sanatla
perverde olmuş [yetiştirilmiş] bir vezir idi. Sulhun menafi'nden
[faydalarından] istifade etmeyi bilir, garp medeniyetine karşı hiç­
bir husumet [düşmanlık] göstermezdi" demektedir.369
Şüphesiz İbrahim Paşa'nın en büyük hizmeti, doğduğunda 1 0-
1 2 haneden oluşan Muşkara'ya olmuştur. 370 İbrahim Paşa Muşkara
köyünü Nevşehir namı ile yeniden inşa edip, nüfus iskan etmiştir.
İoannis İoannidis'in Kesariya Metropolitleri ve Ma 'lümat-ı Mütenevvia
adlı kitabında İbrahim Paşa'nın Nevşehir için yaptıkları aşağıdaki
cümlelerle anlatılmaktadır:

İbrahim Paşa, işbu yeni şehri, cami-i vasi' [geniş cami] , medrese,
mektep, imaret ve kütüphane ile tezyin ve tersin edip [süsleyip] , bir
buçuk saat mesafeden beri su dahi cereyan ettirmiştir ve bunların
idare ve bekasının temini zımnında birçok varidat köşeleri tertip ve
tayin etmiştir. Ezcümle Kayseri'de vaki' [bulunan] Vezir Hanı'nı inşa
etmekle Nevşehir'e vakıf eylemiştir.
Ahali-i şehri çoğaltmak maksadı ile civar karyelerden tavattun etmek
[vatan edinmek] arzusunda bulunanlara haylice muafiyet ve imtiya­
zat [imtiyazlar] ihsan olunmasına muvaffak olmuştur . . .
Keza Muşkara karyesinin şark cihetinde dört saat uzak mesafede
bulunan Ürgüp kazasından kürsü-yü niyabetin [naiplik kürsüsünün]

Devri'nin Şanslı Şehri Nevşehir", Tarihin Peşimde, Sayı: 1 0, 20 1 3 , s. 239-24 1 .


3 68 Aristovulos, "Damat İbrahim Paşa Yahut Nevşehir'in Tesisi", s . 23.
3 69 İordanis İ. Limnidis, "Nevşehirli Damat İbrahim Paşa", Mikrasiatikon İmerologion
O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 279.
37° Filippos P.G. Aristovulos, "Damat İbrahim Paşa Yahut Nevşehir'in Tesisi", Te­
rakki, 30 Haziran 1 988, s. 52.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 25


Nevşehir'e nakli ile, Nevşehir kaza ve Ürgüp karye hfiline ifrag etmiş­
tir [şekline gelmiştir] . Ve haftada iki defa, yani pazartesi ve perşembe
günleri pazar küşadı [açılması] için 1 1 39 ( 1 726) tarihli bir kıta Fer­
man-ı All-şan [şerefli ferman] istihsal eylemiştir [elde etmiştir] .

İbrahim Paşa'nın icraatları neticesinde Nevşehir kısa bir zaman


içinde gelişmiştir. XIX. yüzyılın sonunda Nevşehir, 2500 İslam,
1 500 Ortodoks Karamanlı, 70 Gregoryen Ermeni, 25 Katolik Er­
meni ve 1 O Protestan Ermeni hanesi olmak üzere yaklaşık 22 bin
nüfusa sahip bir kasaba haline gelmiştir.37 1 İbrahim Paşa doğduğu
şehri geliştirmek için gösterdiği gayretle Karamanlıların takdirini
kazanmış, özellikle Nevşehirli Karamanlılar tarafından çok sevile­
rek icraatları nesilden nesle aktarılmıştır.

37 1 İoannidis, age, s. 85-86.

1 26 � SORULARLA KARAMANLILAR ----


Karamanlıca eserlerde Papa Georgios
hangi sebeplerle anılmaktadır?
· -------

Karamanlıca eserlerde kendisinden övgüyle söz edilen bir diğer


isim Papa Georgios'tur (Yeorgios) . Papa Georgios 1 760 yılın­
da Nevşehir'de dünyaya gelmiş bir papazdır. Papa Georgios'un
takdir edilme sebebi, Nevşehirli Karamanlılar için gerçekleştir­
miş olduğu icraatlardır. Papa Georgios'un icraatlarına geçmeden
önce Nevşehir'de Müslüman ve Hıristiyan mahallelerinin ayrı
olduklarını özellikle belirtmemiz gerekir. Kesariya Metropolitleri ve
Ma'lumô.t-ı Mütenevvia adlı kitapta bununla ilgili olarak, Müslüman
mahallelerinin düz bir ova üzerinde, Hıristiyan mahallelerinin ise
Müslümanlardan ayrı olarak bir tepenin göğsü ile eteklerinde bu­
lundukları kaydedilmektedir.372 İbrahim Paşa şehre su getirmişse
de Hıristiyan mahallelerinin sakinleri sularını uzak çeşmelerden
temin etmek zorunda kalmışlardır. Papa Georgios öncelikle Hıris­
tiyan mahallelerindeki bu eksikliği gidermeye yönelmiş ve bunu
başarmıştır. 373
Papa Georgios Nevşehir'de bulunan Agios Georgios kilisesi­
nin yeniden inşasını sağlamış, cemaatin fukaraları için yardım
dernekleri teşkil etmiştir. Papa Georgios'un icraatları arasında
birtakım mezhep kitaplarını Yunan harfleriyle Türkçeye çevirme­
si de sayılabilir. Torunu Georgios F. Neokosmidis'in söylediğine
göre, bu kitaplar Karamanlıca ilk basılan eserler arasında olup,
nüshaları nadir bulunmaktadır.374 Bir öğretmen olan Evgenios G.
Aleksiadis, Papa Georgios'un faaliyetleri karşısında "Metropolit­
lerimize bile güzel numune olmaz mı? Bu kadar şeyleri hiç yoktan
meydana getirebildi ise, birçok tahsisata, çok vesaite malik olan
metropolitler neler yapamazlar?" sorularını yöneltmektedir.375
Ancak tam tersine, vaazlarında eşraftan bazılarının vatan uğrunda
layığı ile çalışmadıklarını eleştirmesi sebebiyle, 1 8 1 6 Mayısı'nda

372 İoannidis, age, s. 86.


373 Evgenios G. Aleksiadis, "Papa Georgios", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız
Anadolu Takvimi], 1 9 1 3 , s. 125.
374 Georgios F. Neokosmidis, "Tercüme-i Hali", Mikrasiatikon İmerologion O Astir
[Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 3, s. 1 3 3 - 1 34.
375 Aleksiadis, agm, s. 1 30.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 127


cemaati terk etmek zorunda kalarak Kıbrıs'a yerleşmiş ve aynı yı­
lın Temmuz ayında vefat etmiştir.376 Nevşehirliler, "Peder-i Vatan"
olarak andıkları Papa Georgios için bir ağıt yakmışlardır. Anasta­
sia Hatun' dan alıntı olan bu ağıtta, "Kıbrıs dağlarında kurtlar ulu­
şur / Dostum ağlar, düşmanlarım gülüşür. / Etme şeytan, etme,
derdim uyuşur / Allah'ın korkusu, düşmanın acısı bana yetiyor"
dizeleri dikkat çekmektedir. Ağıtta Papa Georgios'un Kıbrıs'a gi­
diş süreci nakledilmiştir.377 Nitekim İstanbul'da bulunan Nevşe­
hirliler 1 9 1 1 Nisanı'nda teşkil ettikleri cemiyete, sadece Ortodoks
cemaat tarafından değil, Müslümanlar tarafından da sayılmakta ve
"küçük keşiş" olarak anılmakta olan Papa Georgios'un (Yeorgios)
ismini vermişlerdir. 378

11AII.I.. TERPT101i

Görsel 1 7: 1 9 1 3 yılı Astir almanağında yer alan


Papa Georgios (Yeorgios) tasviri.

376 Neokosmidis, agm, s. 1 34- 1 36.


Arhaggelos Gavriil, "Peder-i Vatan", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız
Anadolu Takvimi], 1 9 1 3 , s. 1 3 7.
378 Stefo Benlisoy, "İstanbul'da Yaşayan Nevşehirli Ortodokslar Tarafından Kurulan
Papa Yeorgios Nam Cemiyet-i İslahiyyesi", Tarih ve Toplum, Sayı: 236, 2003, s. 1 0 1 .

1 28 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Karamanlıca yayınlarda rastlanan
beli başlı atasözleri nelerdir?
· ------

Karamanlıca yayınlarda rastladığımız ve Türk toplumunun hemen


hemen geneli tarafından kullanılan belli başlı atasözleri aşağıda
sıralanmıştır:

Acele işe şeytan karışır.


Akıl olmadıkça tecrübe füidesiz [faydasız] kalır.
Akıl yaşta değil, baştadır.
Akıllı adem az ümit eder. Lakin ümitsizliğe hiçbir defa düşmez.
Akıllı düşman akılsız dosttan evladır.
Akılsız başın, taban çeker zahmetin.
Altın leke tutmaz.
Ava giden kurdu görür.
Aynaya ne suret gösterirsen onu görürsün.
Az sadaka çok bela def eder.
Az yiyen nadim [pişman] olmaz.
Bağ üzümsüz yakışmaz.
Balı seven eriği dahi sever.
Baltanın sapı altındır.
Bedava sirke baldan tatlıdır.
Beş parmak bir değildir.
Beyaz yılan, siyah yılan, ikisi de yılan.
Bilir yanında sakın açma ağız, yanılıp satma bostancıya karpuz.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Bulanmayan su durulmaz.
Büyük vapura derin su lazım.
Ciddi dost yakın hısımdır.
Çalışan için vakit çabuk geçer.
Çam ağacından kiraz koparılmaz.
Çivi, çiviyi söker.
Çok bilen, çok yanılır.
Çok koşan yorulur.
Çok tama' [hırsla isteme] , çok ziyan getirir.
Çürük ceviz hafifliğinden, insan dilinden bilinir.
Değil o dost yakın olan sefada, veli olsa ırak belada.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 1 29


Demir sıcak iken dövülür.
Denize düşen yılana sarılır.
Dilin kemiği yok her tarafa döner.
Dostlar ihtiyaç zamanında belli olur.
Duvarın kulağı olur.
Edep ehli bulur hürmet her anda, edepsizin yeri yok bir cihanda.
Eklisiyaya [kiliseye] her giden aziz olmaz.
El eli yur, eller de yüzü.
Evinden emin olmak istersen bir kapı koy.
Fakire kimse dost olmaz.
Fazilet eken, şan ü şöhret biçer.
Fena mebde'nin [başlangıcın] fena netaici [neticesi] olur.
Fukaranın ölümü rahatlıktır.
Gerektir kişiye işinde gayret, ki gayretsiz olan erden [erkekten]
yeğ avret.
Gizli söylenen söz uzakta işitilir.
Gönül yaresine [yarasına] çare bulunmaz.
Görürsün gayrın [başkasının] ayıbın [ı] kıl olursa, görünmez ken­
di ayıbın fil olursa.
Gurura tutma yüz [mağrur olma] devlet erince, zavallıdır kanat­
lansa karınca.
Güzellik gider, meziyet kalır.
Hakikat küçük ile deliden öğrenilir.
Hakikati sükut eden altın defneder.
Haydan gelen huya gider.
Her doğan ölecektir.
Her inişin bir yokuşu da vardır.
Her iş vaktinde gerek.
Her parlayan nesne altın değildir.
Herkes ektiğini biçer.
Hiddetine galebe çalan kendinin hak.imidir.
Irmak uyur, düşman uyumaz.
İçkiyi seven daima şaraptan bahseder.
İhtiyaç insana sanatlar buldurur.
İhtiyarlığı herkes dua eder, fakat arzu etmez.
İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
İlm ile zende-dil [uyanık] görmez mematı [ölümü] , ölür mü hiç
itse ab-u hayatı.

1 30 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


İ nsan mekanını tebdil eder, aklını değişmez.
İnsanın dilinden, yılan dili sokması evladır.
İ nsanın ismi çıkmasından gözü çıkması evladır.
İ stidat [kabiliyet] iktidara faiktir [üstündür] .
İş insanın ayinesidir [aynasıdır] . İş canın gıdasıdır.
İ ş, iş ademinden korkar.
İyi dost paradan kıymetlidir.
İyi kalem güzel kuş tersim etmez [resmi yapmaz] .
Kabahatini ikrar eden, tashih etmiş [düzeltmiş] sayılır.
Kabuksuz ceviz bulunmaz.
Kaçan balık büyük olur.
Kamburu mezar düzeltir, kötüyü değnek.
Karıların ağlamasına ve erkeklerin yeminine itimat etme.
Kedi semizler ise sıçan tutmaz.
Kendini kayıranı, Allah da kayırır.
Keskin sirke kabına zarar.
Kılıç yarası şifa bulur, dil yarası bulmaz.
Kıskançlık aşk-ı sevdanın dikenidir.
Kim kazana, kim yiye.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Korkak bezirgan ne kar eder ne ziyan.
Kurt kıştan korkmaz.
Kuş yuvasından, kişi hanesinden belli olur.
Memnu olan şeyler tatlı olur.
Meyhanede büyüyen hastanede ölür.
Ne ekersen onu biçersin.
Nizamdan korkma, hakimden kork.
Olur olmaz yüz verme çabuk, kudurmuştan dadanmış olur artık.
Sabır ile koruk helva, dut yaprağı atlas olur.
Sabırsız adem yağsız kandil gibidir.
Sarhoşu itme, kendisi düşer.
Senden ewel gelenlerden ibret al ve senden sonra gelenlere ibret
olma.
Serçeden korkan darı ekmez.
Söyle kimler ile görüşürsün, vasf [tarif] edeyim kimsin.
Su gider, kum kalır.
Su uyur, düşman uyumaz.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 131


Suda yaşayan susamaz.
Susamayan su içmez.
Talih yardım etmezse zahmet boştur. Ama zahmet olmadıkça talih
de fayda vermez.
Tasarruf evin darphanesidir.
Tazı kaşınırken tavşan yol alır.
Temaşacıdır el sözünü unut, ki derler tavşana kaç, tazıya tut.
Tilki vaaz ederken tavukları sakın.
Tok açın halinden bilmez.
Ucuz eti köpekler yer.
Ucuz etin yahnisi pahalı olur.
Ufak çınkıdan [çalı çırpıdan] büyük ateş çıkar.
Utanacak sözü deme yabanda, işitilmez [işitilmeyen] haber olmaz
cihanda.
Uyuyan kötülük düşünmez.
Uz hırsız, ev sahibini hırsız çıkarır.
Uzak yol için bir çöp de yüktür.
Vaat ile mal tükenmez.
Vakit ile küçükler büyür.
Vefa gelmez deniden [alçaktan] etme sohbet ki, pırnardan [alçak
meyvesiz ağaç] yedi mi kimse nimet.
Veren el alandan yüksektir.
Veresiye içen iki defa sarhoş olur.
Yaramazdan sakın huyu ulaşır, karanın varma yanına bulaşır.
Yaz hazırlar, kış sarf eder.
Zengin efendiden fakir baba evladır.
Zenginin horozu da yumurtlar.
Zevzeklik etmemek isterse özün, her yerde pişirip söyle sözün. 379

379 Atasözleri, Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi] 1 9 1 3 ve Mik­


rasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız Anadolu Takvimi] 1 9 1 4'ten derlenmişlerdir.
Atasözleri 1 9 1 3 Astir almanağının 85., 1 77., 1 8 1 ., 1 86., 1 92., 22 1 . , 223., 224.,
252., 253., 255. ve 262. sayfalarında yer almaktadırlar. Atasözleri 1 9 1 4 Astir
almanağında ise 66., 75., 85. ve 2 1 2. sayfalardadır.

132 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlıca süreli yayınlar var mıdır?
· -��-�--���---�-��-��--�-

Bugüne kadar tespit edilmiş olan Karamanlıca süreli yayınlar şun­


lardır: Afitab [Güneş], Aktis [Işın], Anatheorisis [Revizyon], Anatol Ah­
teri [Şark/Anadolu Yıldızı], Anatoli [Şark/Anadolu], Anatolikos Astir
[Şark/Anadolu Yıldızı], Angelioforos [Haberci], Angelioforos Çocuklar
İçün, Areti [Fazilet], Asya, Fitne, Kukurikos, Mekteb-i Fünun-u Şarkiy­
ye [Şark Fenler Mektebi), Mikra Asia [Küçük Asya], Mikra Asia Yani
Anatoli, Nea Anatoli [Yeni Anadolu], Beşaret-ül Maşnk [Şark Habercisi],
Prosfıgiki Foni [Muhacir Sedası], Şafak, Şark, Terakki ve Zembur380 [An] .

A l< T I �
.6 1 N I. HUI ll> E N N I.

�"l.l.'ı'l'I O.. �CHl�('l


X A ll> T A A H K

t Jkp
P I I A A E .6 1 P

�UiUJ.11.!)pİ.p
N I K. I. K A M A A A K l .t. H I ı I O P. I. A H M N l .t. H I

Görsel 1 8: Karamanlıca Aktis dergisinin 2 8 Şubat 1 9 1 3 tarihli


sayısının kapağı.

380 Her ne kadar isim Evangelia Balta tarafından "Zembur [Arı] " olarak verilmişse de
kanaatimize göre "Zünbur" olmalıdır. "Zünbur" eşek ansı manasına gelmektedir.

----- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 33


Karamanlıca süreli yayınlar içinde yer alan Angelioforos ve Ange­
lioforos Çocuklar İçün, Amerikalı misyonerler tarafından Anadolulu
Ortodoksları etkilemek maksadıyla çıkarılmış yayın organlarıdır.
Anatoli, Kukurikos, Mekteb-i Fünun-u Şarkiyye, Mikra Asia Yani Anato­
li, Beşaret-ül Maşnk ve Şark'ın yayıncısı Evangelinos Misailidis'tir.
Anatol Ahteri'ni Pavlis i. Misailidis yayınlamıştır. Nea Anatoli ise
Theogenis E. Misailidis ile Yorgos Misailidis tarafından yayımlan­
mıştır. Bu da Karamanlıca basın açısından başta Evangelinos Mi­
sailidis olmak üzere Misailidis ailesinin ne denli önemli olduğunu
gözler önüne sermektedir. 381
Karamanlıca süreli yayınlar içinde Anatoli, oldukça uzun soluk­
lu bir gazetedir. 3 82 Önceki bölümlerde de ifade ettiğimiz gibi Evan­
gelinos Misailidis, Anatoli'yi 1 850 yılında yayınlamaya başlamıştır.
Ancak 1 873'te Anatoli'ye yayın yasağı getirilince, yine Evangelinos
Misailidis tarafından idare edilen Mikra Asia Yani Anatoli isimli yeni
bir gazete çıkarılmıştır. Mikra Asia Yani Anatoli'nin ilk sayısı Yunan
harfleriyle Türk ve Yunan dillerinde, yani iki dillidir. Ancak bir süre
sonra söz konusu gazete Yunan harfleriyle Türkçe Anatoli ve dini
konuların ele alındığı Yunanca Mikra Asia gazetelerine bölünmüş­
tür. Kısaca Misailidis, birkaç yıl sonra çıkardığı gazete için yeniden
Anatoli ismini kullanmaya başlamıştır.383
Evangelinos Misailidis'in 3 Ocak 1 890'da vefatı sonrasında
gazetenin müdürlük ve başyazarlığını Nikolaos Th. Sullidis yürüt­
müş, ancak 1 892 Şubatı'nda istifa ederek bu görevi Evangelinos
Misailidis'in oğullarına devretmiştir.3 84 Anatoli gazetesinin lisanı­
nın kolay anlaşılır olmasına dikkat edilmiş ve haftada üç kez ya­
yımlanmıştır. Anatoli'nin haftada üç kez yayımlanmasının sebebi,
günlük yayımlandığı dönemlerde gazetenin zarara uğramasıdır.

38 1 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 259-268.


382 Gülen Göktürk, "Kapadokyalı Rumların Aydınlanma Çabasına Anatoli Gazetesi
Üzerinden Bakmak", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 12, Sayı:
3, 20 1 7, s. 43.
383 Evangelia Balta, "Karamanlidiki Kodikes Tu Kentru Mikrasiatikon Spudon
[Anadolu Araştırmaları Merkezinin Karamanlıca Dizgeleri]", Deltio Kentru Mik­
rasiatikon Spudon [Anadolu Araştırmaları Merkezi Bülteni], Tomos [Cilt] : 7, 1 988,
s. 224-230.
38• "İfade", Anatoli, 19 Şubat 1 892, s. 1 .

1 34 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Aslında gazete her gün yayımlanmayı amaçlamış ve denemiştir. 385
Anatoli dönem dönem yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle
merkezini Galata'dan Uzunçarşı'ya taşımak,3 86 gazetenin bedelini
düşürmek, 387 Evangelinos Misailidis'in kaleminden çıkan eserleri
indirimli satışa sunmak388 gibi yöntemlere başvurmak ve gazete
bedellerini ödemeyenlerin peşine düşmek389 zorunda kalsa da
1 923 yılına kadar yayımlanmıştır. 390

385 "İfade", Anatoli, 8 Mayıs 1 890, s. 1; "İfade-i Hal", Anatoli, 3 1 Ekim 1 8 9 1 , s. 1 .


386 "Beyan-ı Hal", Anatoli, 19 Şubat 1 892, s. 1 .
387 İlimperver Müşterilerimize", Anatoli, 2 Mart 1 892, s . 1 .
388 "İlan-ı Mahsus", Anatoli, 3 1 Ekim 1 89 1 , s . 4.
389 "İhtar", Anatoli, 22 Mayıs 1 893, s. 1 .
390 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s . 250.

------- Anadelulu OrtodoksTürtder � 1 35


Karamanlıca süreli yayınlar içinde
Anatollnin yeri ve önemi nedir?
· -------
Anatoli'nin 1 8 5 1 - 1 863 dönemindeki 29.-676. sayılarına sahip
olan Fanis Mihalopulos, 6 Aralık 1 9 5 1 'de Atina'da çıkmakta olan
Embros gazetesinde yayımlanan yazısında Anatoli'yi, Yunan harf­
leriyle Türkçe olarak çıkmış olmasından dolayı "tuhaf" olarak
nitelendirmiştir. Anatoli'nin 1 850'den 1 908 yılının sonuna kadar
düzenli yayımlandığını, ancak sonrasında İttihatçıların engelleri
ile karşılaşsa da bunu Yunanların Anadolu Bozgunu'na kadar sür­
dürdüğünü ifade etmiştir. Mihalopulos, Anatoli'nin sayılarını ilk
incelediğinde, bu gazeteyi aynı zaman diliminde "özgür Yunanis­
tan"ın başkenti Atina ve diğer merkezlerinde yayımlanmış olan
pek çok gazeteden daha iyi bulduğunu kaydetmiştir. 391
Bazı sayıları üzerinde politika ve ticaret gazetesi, 392 bazıları
üzerindeyse "siyasiyye, fenniyye, tüccariyye ve havadis-i müte­
newiadan [çeşitli haberlerden] bahis gazete"393 olduğu belirtilen
Anatoli, öncelikle Türkçe konuşan Anadolulu Ortodoks Hıristi­
yanlara, yani Karamanlılara hitap etmeyi amaçlamıştır.394 Dolayı­
sıyla fazla sayıda aboneye sahip olmamıştır. Bu durum, gazete­
nin zaman zaman yakınmasına sebep olmuştur. Örneğin 4 Ocak
1 894'te 44. senesine girerken, Anatoli'nin bu süre zarfında "hiçbir
sene defterine 1 000 müşteri kaydetmediği" dile getirilmiştir. Ana­
to li 'nin İstanbul'da yayımlanmaya başladığında birkaç Yunanca,
6-7 Osmanlıca ve bir o kadar Ermenice gazetenin bulunduğuna,
ancak bunların hiçbirinin uzun soluklu olamadığına dikkat çe­
kilmiştir. 395 Oysa Anatoli sadece İstanbul' da değil, Anadolu' da da
okunmuştur. Bu gazetenin İzmir, Bursa, Samsun, Bafra, Çarşam­
ba, Ereğli, Bartın, Mersin, Adana, Niğde, Kula, Adapazarı, Lefke
(Osmaneli) ve Balıkesir'de temsilcilerinin bulunmasından da an-

39 1Fanis Mihalopulos, "İ Turkofoni 'Anatoli' Pu Egrafeto Ellinika [Yunan Harfleri


İle Yazılan Türkçe 'Anatoli']", Embros, 6 Aralık 1 9 5 1 , s. 3 -4.
392 Bkz. Anatoli, 9 Temmuz 1 888.
393 Bkz. Anatoli, 8 Mayıs 1 890.
394 İoakim Valavanis, "İ Allilografıa Para Tis Mikrasianis [Anadolulularla Yazışma­
lar] ", Parnasos, Cilt: 12, 1 888, s. 58-59.
395 ''Anatoli 1 840- 1 894", Anatoli, 4 Ocak 1 894, s. 2.

1 36 � SORULARLAKARAMANLILAR ------
laşılmaktadır.396 Gazete çoğu kez elden ele dolaşmıştır.397 Kaldı ki
Evangelia Balta, Kapadokyalı mübadillerle yapılan görüşmelerin
Anadolu Araştırmaları Merkezindeki kayıtlarının da Anatoli'nin
popüler olduğunu ortaya koyduğuna işaret etmiştir. 398

396 "Anatoli Gazetesinin Taşradaki Vekillerinin Esame-i Mu'teberesi", Anatoli, 1 4


Haziran 1 8 9 1 , s. 4.
397 Dimosthenis Daniilidis, "Babamın Bir Mektubu'', Mikrasiatikon İmerologion O
Astir [Yıldız Anadolu Takvimi], 1 9 1 4, s. 53-54.
398 Balta, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 254.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 37


Anatoli nelerden bahsetmektedir?
· ------

Anatoli, Karamanlıların aydınlanmasında ve Ortodoks kalmaların­


da önemli bir misyon üstlenmiştir.399 Anatoli gazetesi incelendi­
ğinde, Anadolulu Ortodoksların kiliseleri, manastırları400 ile okul­
ları ve bunların durumları hakkında401 pek çok bilginin yer aldığı
görülmektedir. Bunun yanında zaman zaman Osmanlı Devleti'n­
de Rum Ortodoks Kilisesinin durumu da tartışılmıştır. 402 Anato­
li' de ayrıca pek çok Karamanlı, ama genel olarak Rum milletinin
seçkinlerinin özgeçmişlerini ve vefat haberlerini, 403 cemaat ve ce­
miyet nizamnamelerini404 bulmak da mümkündür.
Anatoli' de Karamanlılar ve genel olarak Ortodokslar hakkında
bilgiler yanında, Osmanlının diğer milletlerine ait bilgiler de gö­
rülebilir. 405 Genellikle Anatoli'nin ikinci sayfasında "Dahiliye" baş­
lığı ile Osmanlı topraklarındaki gelişmeler aktarılmıştır. 406 Ancak
bunun yanında harici haberlere ve Yunanistan'daki gelişmelere de
yer verilmiştir.407 Üçüncü sayfada borsa ile ilgili bilgiler,408 dör­
düncü sayfada reklamlar yer almıştır.409 İlanların yeri üçüncü410 ve
dördüncü41 1 sayfalardır. Anatoli'de pek çok tefrika roman ve öykü
yayımlanmıştır.412 Dolayısıyla son derece uzun ömürlü bir gazete

399 Bkz. Göktürk, agm, s. 42-43.


400 "Zincidere'de İoannis Prodromos Manastırı Yahut Moni Flavyanon", Anatoli,
13 Haziran 1 892, s. 1 -2; "Zincidere'de İoannis Prodromos Manastırı Yani Moni
Flavyanon", Anatoli, 20 Haziran 1 892, s . 2.
40 1 "Vilayat", Anatoli, 13 Ağustos 1 888, s. 3; "Fertek", Anatoli, 29 Eylül 1 888, s. 3;
"Anadolu Rum Ortodoks Hıristiyanların Maarif Yolundaki Teşebbüsat ve Terak­
kiyatı", Anatoli, 5 Mayıs 1 890, s. l .
402 "Eklisia ve Millet ve Mekteplerimizin Ahval-i Hazirası", Anatoli, 1 Ekim 1 888, s . l .
403 "Theologos Papaz Oglus", Anatoli, 1 8 Aralık 1 893, s . l .
404 "Kayseri Eparhiyası Nizamnamesi", Anatoli, 1 3 Ekim 1 892, s . l .

405 "Roma Papazı ve Türkiye Ermenileri", Anatoli, 2 7 Ağustos 1 888, s . 1 .


406 "Dahiliye", Anatoli, 7 Temmuz 1 890, s . 2 ; "Dahiliye", Anatoli, 1 5 Eylül 1 890, s . 2.

407 "Yunanistan", Anatoli, 28 Nisan 1 890, s. 3.


408 "Borsa", Anatoli, 28 Nisan 1 890, s. 3; "Borsa", Anatoli, 5 Haziran 1 890, s. 3 .
409 "Sigorta İçin Anonim Kumpanyası", Anatoli, 5 Temmuz 1 888, s. 4 ; "Farine La-

ctee H. Nestle", Anatoli, 1 4 Temmuz 1 888, s. 4.


4 1 0 "İlan", Anatoli, 7 Temmuz 1 888, s. 3.
4 1 1 "İlan", Anatoli, 1 4 Temmuz 1 888, s. 4.
4 12 Bkz. Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, "Osmanlı Tefrika Çalışmalarında Göz Ardı

1 38 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


olan Anatoli, Osmanlı'nın Tanzimat, 1. ve il. Meşrutiyet dönem­
lerinin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerinin anla­
şılmasına ve yazılmasına büyük katkı sunmaktadır. Mütareke ve
Milli Mücadele dönemlerine ait nüshaları da hiç şüphesiz Türk
tarihinin son derece kritik bir döneminin aydınlatılmasına yar­
dımcı olacaklardır. Ancak buradaki en büyük zorluk, Anatoli'nin
tüm nüshalarının, ilk sayısından son sayısına kadar belli bir mer­
kezde derlenmemiş olmasıdır. Belli merkezlerde, belli dönemlere
ait nüshaları görülebilmektedir.

Edilen Bir Kaynak: Karamanlıca Anatoli Gazetesi", Kebikeç, Sayı: 44, 20 1 7, s.


1 8 1 - 1 82.

------ Anadolulu OrtodoksTürkler � 139


Anatoli kime veya neye hizmet ediyordu?
· -------
Anatoli'de Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Anadolu şehir­
lerinin durumu hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler yer almış ve
bu şehirlerdeki birtakım gelişmeler nakledilmiştir. 4 1 3 Şehirlerle
ilgili bilgi vermekteki asıl amaç, bu şehirlerde yerleşik olan Or­
todokslar hakkındaki bilgileri nakletmekse de bunun yanında ele
alınan şehrin kuruluşu, zemini, havası ve suyu, ürettiği ürünler,
ticareti, ekonomi vasıtaları, adetleri, nüfusu, lisanı ve eski eserleri
hakkında da bilgiler sıralanmıştır.4 1 4 Bir diğer ifadeyle Anadolu
yerleşimleriyle ilgili tarihi, sosyal, kültürel ve ekonomik bilgiler
aktarılmıştır. Anatoli zaman zaman Samsun, Bafra, Kastamonu,
Safranbolu, Ordu, Giresun, Trabzon, Amasya, Sivas, Ankara, Kü­
tahya, Eskişehir, Kayseri, Nevşehir, Yozgat, Niğde, Konya, Adana,
Mersin, Antalya, Isparta, Burdur, Bodrum, İzmir, Aydın, Alaşehir,
Manisa, Bursa, Gemlik, İzmit, Adapazarı gibi "kasaba ve beldeler­
de ve sair kasabat [kasabalar] ve karyelerde ehl-i kalem tabiplere,
muallimlere ve ehl-i ma'lumat sair hemşehrilerine" seslenerek
kendisine bilgi göndermelerini rica etmektedir. Anatoli'nin bu ri­
cası, "eski kadim var ise, ahval-i kadimesi [eski zamandaki durum­
ları] ve asar-ı atika [eski eserler] , yani harabeler ve Üzerleri yazılı
levhalar haklında dahi mümkün mertebe ma'lumat verilmesi ve
muahharen [sonradan] teşkil olunmuş bir karye ise ne tarih tesis
olduğu ve ahalisinin ne taraftan geldiği dahi işaret olunması"nı
içermektedir. İstek ayrıca din ve eğitim kurumları üzerindeki Yu­
nanca ve Türkçe kitabeleri de kapsamaktadır. Özellikle Ortodoks­
lardan olmak üzere oralarda şöhret kazanmış kişiler ve eserleri de
rica edilen bilgiler arasındadır. Anatoli bunun yanında herhangi
bir karyenin kaç haneden oluştuğunu, bunların hangi millete tabi
olduklarını ve hangi lisanı konuştuklarını, ayrıca eğitim seviyele­
rini belirlemekle de ilgilenmiştir.4 1 5 Anatoli'de yer alan bir yazıda,
Anadolu ile ilgili bilgi derlenmesindeki amaç ve bunun neticeleri
aşağıdaki cümlelerle anlatılmıştır:

413 "Vilayat", Anatoli, 29 Temmuz 1 889, s. 2.


414 "Anatoli Rumlarının Nüfusu ile Ahval-i İlmiyesi ve Sair Ma'lumat", Anatoli, 1 7
Temmuz 1 890, s. 1 -2.
4 1 5 "Bir Rica", Anatoli, 1 4 Haziran 1 890, s. 1 .

1 40 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Vatanımız hakkında ecnebilerin verdikleri ma'lumatın ekseriya
garaza [kasıtlı] ve kendilerince bin türlü mütalaaya [etraflıca dü­
şünmeye] ve enteresoya [ilginçliğe] ve bazı tahkiksizliğe [inceleme
eksikliğine] mebni [dayandığını] , doğru olmadığını bildiğimizden,
Anatoli'nin her tarafında eksik olmayan ehl-i ma'lumata müracaatla
vatanları ve sakin oldukları memleketler hakkında ma'lumat vermesi­
ni rica ve bir "programa [program] " ima [işaret] ettik . . .
Bursa ve Nevşehir ve Adapazarı ve civarı ve Antalya ve Isparta ve
civarları hakkında neşr olunan ma'lumatı yok yalnız Rum gazeteleri
hatta diğer lisanlarda olan gazeteler dahi tercüme ile neşrettiler ve
fazla olarak, Avrupa'nın bir iki cemiyet-i ilmiyesi matbaamıza mü­
racaatla o ma'lumatı havi olan [ihtiva eden] gazetelerimizin nüsha­
larını aldılar ve bu gibi ma'lumat-ı sahiha ve nafıanın [kusursuz ve
faydalı bilgilerin] i'fa'sına [çoğaltılmasına] devam olunması hakkında
arzu-i mahsus [belli arzularını] beyan ettiler. Bizzat nezdimize gelen
Avrupalı bir sahib-i ilm neşrettiğimiz istatistiki ve sair ma'lumatın
Avrupa' da kemal-i ehemmiyet ve memnuniyetle telakki edildiğini be­
yan ile hemşehrilerimizin maharetini ve hamiyetini [gayretini] tahsin
eyledi [alkışladı] . . . 416

Fanis Mihalopulos, Anadolu'nun "ehl-i kalemlerine" yaşadıkları


bölgeyle ilgili ilginç olan ne varsa toplamalarına dair ilk çağrının,
Misailidis tarafından Anatoli'nin 9 Ekim 1 8 5 1 tarihli nüshasında
yapıldığını kaydetmektedir. Mihalopulos'a göre Anatoli, Karaman­
lıların eylemlerinin ve yeteneklerinin aynası olduğu gibi, gelecek­
te Anadolulu Ortodoksların tarihini yazacak olanlar, Misailidis'in
eserine minnet duyacaklardır.417 Anatoli'de zikredilenlerden hare­
ketle, Misailidis ve sonrasında Anatoli'yi idare edenlerin, Anadolu
ile ilgili bilgileri sadece birkaç nüsha fazla satmak için derledik­
lerini ifade etmek mümkün değildir. Aslında Helenizm davasına,
bir başka ifadeyle Megali İdea'ya hizmet etmişlerdir. XX. yüzyılın
ilk yarısındaki savaşlar, emperyalist güçlerin Türk toprakları üze­
rindeki oyunları ve Venizelos'un Paris Barış Konferansı'na sun­
duğu muhtırada tarihi ve coğrafi bilgiler ile nüfusa dair istatistiki
verilere yer vererek Türk topraklarından bazı bölgeleri Yunanis­
tan' a dahil etmeye çalıştığı418 düşünülecek olursa, Anatoli'nin

416 "Anatoli, Anatoli, 15 Kasım 1 890, s. 1 .


41 7 Mihalopulos, agm, s . 4.
4 1 8 İ.K. Mazarakis Enian, Agones Tu Neoteru Ellinismu [Çağdaş Helenlerin Savaş/an],
Athina Ekdosis Dodoni [Dodoni Yayınları] , 2003, s. 2 1 1 -2 1 5 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 141


neye hizmet ettiği daha iyi anlaşılacaktır. Diğer taraftan Anatoli,
batı dünyasına Anadolu hakkında bilgiler aktarmıştır. Anatoli'de
il. Abdülhamit'in doğum ve tahta çıkış yıldönümlerinde yer alan
yazılardaki övgüler419 ve padişah tarafından Misailidis'e "Meci­
diye" nişanı verildiği420 düşünülecek olursa, Anatoli'nin gerçek
amaçlarını sezdirmediği sonucuna varılabilir.

419 "Cüh'.is-ı Meymenet Me'nus-i Hümayiln Ruz-ı Firuzu", Anatoli, 18 Ağustos


1 890, s.l; "Veladet-i Hümayiln", Anatoli, 14 Mart 1891, s. 1 .
420 "Matbuatperver Hümayun", Anatoli, 2 6 Ağustos 1 889, s . 1 .

1 42 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Anatoli ve Terakki'de i l . Abdülhamit nasıl zikredilmiştir?
· ------

Anatoli gazetesi il. Abdülhamit'in doğum ve tahta çıkış yıldö­


nümlerine birinci sayfasında geniş bir şekilde yer vermiş, Onu
genellikle "muazzam", "muhterem",421 "şevketli", "cümleye mer­
hametli" ve "tebaaperver" sıfatları ile anmış, Osmanlı Devleti'ni
nice buhranlar arasından kurtardığını, milyonlarca tebaasına taze
bir hayat ve engin bir memleket verdiğini kaydetmiştir. "Merha­
meti tükenmez ve afete uğrayanlarla muhtaç ve fukaraların en
büyük koruyucusu olan" il. Abdülhamit döneminde memleketin
her köşesinde sayısız hayrat inşa edildiğine, "inayetler [yardım­
lar] ve ihsanlar saçıldığına" işaret etmiştir. il. Abdülhamit'in bu
manadaki en önemli icraatı şüphesiz, fukaraların korunması ve
dilenciliğe meydan vermemek adına Darülaceze'nin422 inşası için
irade vermesidir. 423

11. Abdülhamit'in Eğitime Katkısı


Anatoli'de il. Abdülhamit'in Osmanlı tahtına geçtiğinde herkese
umut olduğu, büyük bir kararlılık ve cesaretle gece gündüz çalışa­
rak memleket ve tebaasına yeni bir hayat bahşettiği, ayrıca devlet
itibarını yeniden kazandırdığı ifade edilmiştir. Ancak Anatoli özel­
likle il. Abdülhamit'in eğitim alanında gerçekleştirdikleri üzerin­
de durmuş, "Hukuk, Mülkiye, Tıbbiye, Sanayi-i Aliye, Elsine [Li­
sanlar] , Ticaret mektepleri" kurduktan başka, yirmi evli köylere
varıncaya değin memleketin bir ucundan öbür ucuna kadar belde,
kasaba, karye ve bucaklara "idadiye, rüştiye ve iptidaiye mektep-

421 "Cülus-ı Meyamin Makrun-i Hümayı1n", Anatoli, 21 Ağustos 1 890, s. 1 .


422 İstanbul'da bir hayır kuruluşu kurulmasına dair 30 Mart 1 890'da çıkarılan ira­
dede, "Geçimini sağlamak için sokaklarda dilenmekte olan ve kimsesiz bulunan
çocuklarla hasta ve sakat, erkek ve kadınların dilenme zilletinden ve aşağılan­
masından kunarılarak vücutlarının dayanabileceği ve yapabileceği ölçüde çalı­
şarak kendi işleriyle geçinebilmelerini sağlamak" hedeflendiği ifade edilmiştir.
Ayrıca kimsesiz çocukların eğitimi için bir yer ayrılması düşünülmüştür. il.
Abdülhamit'in doğum günü olan 7 Nisan 1 890'da ikinci bir iradeyle müessese­
nin adının "Darülaceze" olduğu bildirilmiştir. Nurettin Birol, "II. Abdülhamit
Dönemi Hayır Kurumlarından Darulaceze'nin Yapımı ve Halil Rıfat Paşa'nın
Çalışmaları", AKRA Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 13, 201 7, s. 36.
423 "Veladet-i Hümayı1n", Anatoli, 14 Mart 1 8 9 1 , s. ı.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 43


leri" tesis ettiğine işaret etmiştir. il. Abdülhamit bunun yanında
ziraat ve baytar okullarını geliştirmiş, numune çiftlikler ve hayvan
yetiştirmek için haralar tesis etmiştir. il. Abdülhamit'in görme ve
işitme engelliler için tesis ettiği okul424 ayrıca zikredilmiştir. Ana­
toli bu okullarda her türlü lisanın ve fennin tarifine gayret edildiği
ve bu okullardaki gelişimin 'l\vrupa memleketlerinin ayarında"
olduğu kanaatindedir. il. Abdülhamit döneminde "Fünun-u aske­
riyeden [askeri ilimlerden] başka her fenni ve sanatı mükemmel
surette Avrupa'nın muntazam mekteplerinde tahsil ile ileride Me­
malik-i Şahanede faide bahş surette ifa-i hizmet edebilmek için"
Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya'ya yüzlerce öğrenci gönde­
rilmiştir. Bunun yanında yeni kanunlar düzenlenmiş ve adaletin
korunmasına gayret edilmiştir. 425

11. Abdülhamit'in Sanayiye ve Ticarete Katkıları


Anatoli, il. Abdülhamit döneminde ülke ekonomisindeki gelişme­
lere özellikle dikkat çekmekte ve bu dönemde yollar, demiryol­
ları, limanlar ve rıhtımlar yapıldığına, tatlı su nakli için şirketler
kurulduğuna, ticaret odalarının teşkil edildiğine ve genel olarak
mali işlerin düzeldiğine işaret etmektedir. Bu manada Anatoli'de
yer alan " . . . halı, seccade, ipekli kumaşlar, bezler, havlular, car­
lar [çarşaflar] ve sair ma'lumat ve mensucat tezgahlarının birkaç
misli derecede çoğalıp, sanayi-i mahalliyemizin memleketimiz
için bir şevket menba'ı olacağı ümitleri günden güne kesb-i kuvvet
eylemektedir [kuvvet kazanmaktadır] . . . Bir vakitler l\vrupa'nın
fabrikalarına rekabet etmek mümkün değildir' denilerek, memle­
ketimizde fabrika ve imalathaneler küşadı [açılması] bir hata zan
olunurken . . . padişahımız bu zannın dahi batıl olduğunu tamamı
ile ispat buyurmuşlardır" cümleleri çarpıcıdır. Anatoli bunun ya-

4 24"Sağır, Dilsiz ve A'ma Mektebi", 30 Eylül 1 889'da açılmıştır. Okul, din farkı
gözetmeksizin öğrenci kabul etmiştir. Ramazan Günay & Halil İbrahim Görür,
"Osmanlı Devleti'nde Sağır, Dilsiz ve A'ma Mektebi", Tarih Araştırmaları Dergisi,
Cilt: 32, Sayı: 53, 20 1 3 , s. 58-59.
425 "Şevketh1, Merhametlı1 Padişahımız Gazi Sultan Abdülhamit Han Sani Efen­
dimiz Hazretlerinin Viladet-i Hümayı1n-i Saadet Makrunlerinin Ruz-ı Firuzu",
Anatoli, 20 Şubat 1 893, s. 1 .

1 44 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


nında padişah tarafından bira, 426 kibrit427 ve kağıt428 fabrikalarının
kurulmasına izin verildiğine de dikkat çekmiştir.429 Anatoli'de il.
Abdülhamit dönemi gelişmelerinin aktarılmasının ardından Ana­
dolulu Ortodoksların, yani Karamanlıların padişaha ve devlete
neden sadakat duymaları gerektiği zikredilmektedir. Aşağıda bu
duruma örnek olarak verdiğimiz paragraf, Anatoli'nin 1 8 Ağustos
1 890 tarihli nüshasında yer almıştır:

Tercüman-ı efkarı [düşüncelerinin tercümanı] olduğumuz Anadolu


Rum Orthodoksos [Ortodoks] tebaa-i sadıkası [sadakatli tebaası]
her nev inayet ve ihsanat-ı bi-gayatına [her çeşit sonsuz yardım ve
ihsanlarına] hissemend [pay sahibi] olup, . . . tarik-i terakkiyatta [iler­
lemeler yolunda] tebaa-i saireden [diğer tebaalardan] geri kalmamak­
ta olduklarından ve bu tebaa-i sadakatin temasından bir haylisinin
. . . hidemat-ı Devlet-i Aliye'lerinde müstahdem oldukları [Devlet-i
Aliye'lerinin hizmetlerinde çalıştıkları] gibi ashab-ı ehliyet [liyakat
sahibi] olanların bu nimete nailiyetleri [ulaşmaları] şüphesiz bulun­
duğundan, bunca in'amatın [yardım ve inayetlerin] eda'-i şükrü ikti­
darımızın ma-fevkinde idüğünden [başımızın üstünde olduğundan] ,
"Padişahımız çok yaşa! " dua-i vacib-ül eda'sının [yerine getirilmesi
gerekli olan duanın] tekrarı ile feraiz [farz olan] ubudiyet [kulluk] ve
sadakatimizi arz-u ilan ve iktifa ederiz [yetiniriz] .43°

il. Abdülhamit'in doğum ve tahta çıkış yıldönümlerinde geniş ya­


zılar yayınlayan Karamanlıca tek yayın organı Anatoli değildir. 1 5
Mayıs 1 888 ile 3 1 Ekim 1 88 8 tarihleri arasında yayımlanmış kısa

426 Osmanlı Devleti'nde modern üretim teknikleriyle ilk bira üretimi 1 892'de İs­
viçreli Bomonti biraderlerin Feriköy'de kurdukları fabrikada yapılmıştır. Nev­
zat Sağlam, "Bir Semte Adını Veren Bomonti Bira Fabrikası", UTAD, Yıl: 1 , Sayı:
1, 201 7, s. 29.
427 30 Ekim 1 889'da kibrit fabrikasının sakıncasız bir yerde inşaat imtiyazı Esiraki
Efendi'ye verilmiştir. Fabrika için Küçükçekmece gölünün kıyısı tercih edilmiş­
tir. Adile Binnur Kıraç & Burcu Selen Coşkun & Didem Erdoğan, "Küçükçek­
mece Osmanlı Kibritleri Fabrikası'nın Endüstriyel Miras Kapsamında Değer­
lendirilmesi", Megaron, Cilt: 1 3 , Sayı: 1 , 20 1 8 , s. 70.
428 6 Eylül 1 886'da Serkurena Osman Bey'e Hamidiye Kağıt Fabrikası için imtiyaz
verilmiştir. Fatih Damlıbağ, "Hamidiye Kağıt Fabrikası", OTAM, Sayı: 37, 20 1 5 ,
s. 25-29.
42 9 "Cülı1s-ı Hümayı1n", Anatoli, 19 Ağustos 1 8 9 1 , s. 1 .
"Cülı1s-ı Meymenet Me'nus-i Hümayun Ruz-ı Firuzu", Anatoli, 1 8 Ağustos
1 890, s. 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 145


ömürlü Terakki' de de benzer bir yazı yer almıştır. Bu yazı Terak­
ki'nin 1 5 Ağustos 1 888 tarihli nüshasındadır. Yazıda il. Abdül­
hamit'in Osmanlı tahtına oturmasıyla devletin yaralarının sarıl­
dığına, kara ve deniz kuvvetlerinin şimdiye değin görülmemiş bir
şekilde donatıldığına, adli işlerin ıslahı için gayret gösterildiğine,
"şark ile garbın" demiryolları ile birleştirildiğine, devletin mali
itibarının güçlendirilmeye çalışıldığına, sayısız cami, mescit, okul
ve hayır kurumu tesis edildiğine dikkat çekilmiştir. Ancak daha da
önemlisi Terakki'nin söz konusu sayısında il. Abdülhamit'in tahta
çıkış yıldönümüne istinaden Yorgos Redestinos Efendi tarafından
bestelenmiş olan Vasilaki Kehayoglu Efendi'nin bir şiirini notaları
ile birlikte yayınlamış olmasıdır:

Bugün Sultanımızın Kaffe-i kullarına,


Cülus ettiği gündür. Merhametlıl bir Şah'tır.
Çağnşalım cümleten, Muhyi-i Mülk-ü Devlet,
Sultan Hamit bin yaşa! Her hallere agahtır.
Bu yevm-i mesut bize, Öyle adaletkari,
Meymenetlıl bir gündür. Mevhibe-i Allah'tır.
Şevketlıl Sultanımız, Biricik Hünkarımız,
Şevketinle bin yaşa! Şevketinle bin yaşa!

Dest-i küşade edip,


Yalvaralım Allah'a,
Tükenmez ömür vere,
Böyle adil bir Şah'a
Mislini görmemiştir,
Acep dünya bir daha.
Sultan Abdülhamit Han
Efendimiz bin yaşa!43I

43 1 Yevm-i Cülus-ı Hümayün", Terakki, 15 Ağustos 1 888, s. 97-1 00.

1 46 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Anadolu demiryollorının tesis edilmesine karşı
Karamanlılara getirilen öneriler nelerdir?
· ------
11. Abdülhamit, Osmanlı Devleti'nin başkentinden uzak bölge­
lerde egemenliğini artırmak, asker sevkiyle isyanların ve eşkıya­
lığın önünü almak istemiştir. Tarım ürünlerinin pazara sevkiyle
zenginliğin artacağı düşüncesinde olmuştur. Bu nedenle 1 872
yılında Alman mühendis W. Persel'i Asya Osmanlı Demiryolları
genel müdürlüğüne getirmiştir. Diğer taraftan Almanya, Anado­
lu ve Bağdat demiryolları vasıtasıyla yayılma alanını genişletmek
istemiştir. Almanya için bu planın ilk aşaması, 4 Ekim 1 88 8 'de
Osmanlı hükümeti ile Deutsche Bank yetkilileri arasında imzala­
nan imtiyaz sözleşmesi olmuştur. Almanların Anadolu demiryol­
larından en önemli beklentileri Eskişehir, Konya, Ankara bölge­
sinde ve hinterlandında üretilen hububatı İstanbul'a ve buradan
da Avrupa'ya taşımaktı. Bu sebeple Anadolu demiryolları, "hubu­
bat hattı" olarak da yorumlanabilmiştir. 1 5 Şubat 1 893 tarihinde
Nafia nazın ile Anadolu Demiryolu Şirketi adına hareket eden A.
Kaulla tarafından imzalanan imtiyaz sözleşmesi Eskişehir-Konya
ve Ankara-Kayseri hat yolu güzergahının yapım ve işletme yetki­
sini kapsamıştır. Bunun dışında şirkete, hat yolunun her iki ya­
nında yirmişer kilometrelik saha içinde maden arama, taş ve kum
ocaklarını işletme, hat yolu üzerinde miri araziyi kullanma ve özel
araziyi de satın alma yetkisi tanınmıştır.432

Görsel 1 9: Eskişehir tren istasyonu.

432 Ayla Efe, "Almanya'ya Verilen İkinci Demiryolu İmtiyazı: Hububat Hattı",
OTAM, Sayı: 1 8, 2005, s. 96-100.

------ Anadolulu OrtodoksTürkl..- ı 1 47


Bu gelişmeler olurken Karamanlılara ait Anatoli gazetesinde,
demiryolu çevresine Almanların yerleşme ihtimali üzerine bir­
takım yazılar yer almış, hatta bu yazılarda bir gün Anadolu'daki
yabancıların sayısının, bölgenin yerleşik ahalisinin sayısını aşabi­
leceği, değişime hazırlıklı olmak gerektiği dillendirilmiştir. Anato­
li' de 24 Nisan 1 890 tarihinde yer alan yazı, buna iyi bir örnektir:

Hele hele demiryolu hattının geçeceği yerlerde, hiç olmaz ise


mevkileri civarında bir hayli Almanyalıların yerleşip bizim kıymetini
bilmediğimiz araziden, ormanlarımızdan külliyetli servet kazanacak­
larına ve bizimse kalıp, karşıdan seyirci ve belki onlara hizmetçi ola­
cağımıza şüphe yoktur.

Ziraata yapışmak ve kendi memleketimizde, familyalarımız kurbinde


[yakınında] bir geçim yolu bularak, nüfusumuzun seneden seneye
azalmasına bir set çekmez isek, birkaç sene sonra yabancıların nüfuz­
ca bizden ziyade olması pek muhtemeldir.
Nasıl muhtemel olmasın ki, bizlerden pek çoğu 1 8-20 yaşında evlen­
dikleri hfilde 2-3 nihayet 4 evlattan ziyade peder olamıyorlar.
Avrupalılar en aşağı 30 yaşında (o ki nadirdir) ve ekseriya 40-50 yaş­
larında evlendikleri halde ölecekleri zaman 8- 1 O evlat bırakıyorlar. Ya
memleketimize geldiklerinde bizim adetleri kabul edip, 1 8-25 yaşın­
da evlenmeye başlarlar ise, iki misli evlat babası olacaklarına şüphe
var mıdır?433

Anatoli'de, Anadolu'ya yapılan ilk demiryolu hatlarının Aydın ve


Kasaba demiryolu hatları olduğu, bunların 30-3 5 seneden beri ça­
lışmalarına rağmen yalnız Aydın vilayetine mahsus oldukları ifade
edilmiştir. Anatoli'ye göre " . . . Anadolu'nun ta kalbine, yani iç ta­
raflarına doğru ilk yapılan demiryolu hattı, İzmit'ten başlayan yol
olmakla, bunun işlemeye başlaması ile Anadolu ve umum Ana­
dolulular ve bilhassa ticaret ve sanat ile meşgul olan Anadolulu
Rumlar için yeni bir devir başlamış olacaktır." Anatoli bu durum
karşısında Karamanlıları ne yapacakları konusunda, "şirketler mi
akdedecekler, sanatlarını ilerletmeye mi çalışacaklar, ziraat mı
yapacaklar, ellerine arazi ve mülk mü geçirmeye başlayacaklar?"
şeklinde düşünmeye davet etmiştir. Anatoli tiftik ticareti ile uğ­
raşanların çoğunun Karamanlılar olduğuna, demiryolu Ankara'ya

433 "Anadolu ve Anadoluluların Müstakbeli", Anatoli, 24 Nisan 1 890, s. 1 .

1 48 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


gideceğine göre tiftikten daha ziyade faydalanmanın yollarının
düşünülmesi gerektiğine işaret etmiştir. Demiryolları ile kök
boya ve cehri satışının gerçekleştirilebileceğinin, kuru üzüm ve
şarap için bağlar yetiştirmek üzere Anadolu'nun boş arazilerinin
değerlendirilebileceklerinin, zeytinlerden istifade edebilmek için
yağhane inşa edilebileceğinin altını çizmiştir. Ancak Anatoli'ye
göre öncelikle yapılması gereken Ortodoks çocukları ziraatın, ti­
caretin ve sanatın gerektirdiği teçhizat ile donatmak, onlara dev­
letin resmi dili olan Türkçeyi, ayrıca Yunancayı ve yabancı diller­
den birini öğretmek, bunun için okulları ıslah etmek ve sayılarını
artırmaktır.434 Bu bakış açısı Anadolu'dan gitmeyi düşünmeyen,
geleceğe yatırım yapmak için uyaran bir bakış açısıdır. Karaman­
lılara demiryollarının inşası sebebiyle neler yapılması gerektiği
konusunda öneriler getiren bu tip yazılar, genellikle Anatoli'nin
birinci sayfasında ve başyazı olarak yer almışlardır.
Anatoli 1 Aralık 1 890 tarihli yazısında Anadolu demiryollarını
'�nadolu kıtasının vücuduna yeni hayat kanı cereyan ettirecek bi­
rer damar" olarak yorumlamış, asırlarca ekilmemiş arazinin eki­
leceğinden, işsizlere yeni iş kapılarının açılacağından, çiftliklerin
yeni hayat kazanacaklarından söz etmiştir. Anatoli bu yazısında
Haydarpaşa demiryolu ile içerilere gönderilen ve oralardan İstan­
bul'a gelen yüklerin nakli için birkaç Karamanlı "muteber zatın"
şirket teşkil ederek nakliyata başladıklarını okuyucularına iyi bir
örnek olarak sunmuştur. " [Bu gibi şirketleri] biz teşkil etmez isek
bilmem dünyanın hangi ucundan gelenler . . . teşkil eder, bizim
hakkımız olan ekmeği onlar yer. . . " demiştir. Bir diğer ifadeyle,
"Yemeyenin malını yerler! " uyarısında bulunmuştur. Yazıda arazi­
lerin değerleneceklerine değinildiği gibi, " . . . Anadolu'muzun bir
sanatı vardır ki, her tarafta mazhar-ı rağbettir. O da halıcılık, sec­
cadecilik, kilimciliktir" denilerek, bu sanatın Karamanlılara ait kız
okullarında öğretilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.435

434 "Anadolu Demiryolları ve Ticaretin Revaç Bulması", Anatoli, 15 Mayıs 1 890,


s. l; "Anadolu'nun ve Anadoluluların Müstakbeli", Anatoli, 17 Mayıs 1 890, s.
l; ·�adolu'nun ve Anadoluluların Müstakbeli", Anatoli, 7 Haziran 1 890, s. l ;
"Anadolu'nun İlerisi", Anatoli, 7 Aralık 1 89 1 , s. 1 .
435 '1\nadolu Kıtasının Müstakbeli", Anatoli, 1 Aralık 1 890, s . 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 49


Karamanlıların meşrutiyet rejiminden beklentileri nelerdir?
· -------
Karamanlıca yayınlar tarandığında, 1 908 yılını takip eden yıllarda
meşrutiyetin getirdikleri ve eksik uygulamaları ile ilgili kimi şiir­
ler ve yazıların kaleme alındığı görülmektedir. Örneğin "Rumi"
mahlasını kullanan Dimitrios P. Klimentidis'in 1 9 1 3 yılına ait As­
tir almanağında "On Temmuz"436 ve "Meşrutiyet" isimli iki şiiri
bulunmaktadır. Klimentidis'in "Meşrutiyet" şiirinin son üç kıtası
aşağıdaki şekildedir:
Meşrutiyet

Hedm edip bina-i cebr ü şiddeti [Cebir ve şiddet binasını yıkıp] .


Başladık inşaya burc-u şevketi [Haşmet burcunu inşaya başladık] .
İttihaz edip temel adaleti [Adaleti temel kabul edip] ,
Başa taç eyledik meşrutiyeti.

İltizamla hulusu, uhuvveti [Samimiyeti, kardeşliği gerekli bularak] ,


Müsavatı her hukuk-ı zimmeti [Eşitliği, her hakkı korumayı] ,
Kurbanlar ile bulup hürriyeti,
Başa taç eyledik meşrutiyeti.

Kazanmakla cümlemiz bu nimeti,


Ki azimdir onun kadr ü kıymeti [Ki büyüktür onun itibarı ve kıymeti] .
Temin için tali'-i ümmeti [ Ümmetin bahtını temin için] ,
Başa taç eyledik meşrutiyeti.437

Karamanlıların yazdığı yazılarda 23 Temmuz ( 1 0 Temmuz)


1 9 08'de meşrutiyetin ilanı, ''Türkiye'de yaşayan umum tebaa için
pek mukaddes bir hadise" olarak değerlendirilmiştir. Örneğin Ka­
ramanlı gazeteci Kamalakidis'e göre 23 Temmuz 1 908 günü tüm
Osmanlı milletleri "istibdadın zalim zincirlerini" kırmış ve o gün
meşrutiyetin nuruna vasıl olmuşlardır.438 Karamanlı aydınların
meşrutiyetin esaslarından en çok üzerinde durdukları "müsavat"
yani "eşitlik"tir. Klimentidis'in "On Temmuz" şiirinde de "Nere­
dedir ol cebr-i kuvve-i eşhas [kişilerin zor kuvveti] ? / Hakim-i

436 Dimitrios P. Klimentidis, "On Temmuz", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız


Anadolu Takvimi], 1 9 1 3, s. 99.
437 Dimitrios P. Klimentidis, "On Temmuz", Mikrasiatikon İmerologion O Astir [Yıldız
Anadolu Takvimi], 1 9 1 3, s. ıoo,
43 8 N.İ. Kamalakidis, "Meşrutiyet", Aktis, 10 Temmuz 1 9 1 4, s. 63 1 .

1 50 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


mutlaktır Kanun-u Esas ! / Herkes müsavatla olup başa baş, /
Müslimle hep gayri Müslimdir kardaş ! " dizeleri dikkat çekmekte­
dir.439 G. Evfimianidis de Astir almanağında "Müsavat" başlıklı bir
yazı kaleme aldığında, meşrutiyetin ilanından itibaren ekseriyetle
eşitlik ilkesi üzerinde durulduğuna dikkat çekmiştir. Ancak Ev­
fımianidis "hak önünde ve bunun nazarında efrad-ı memleketin
[ülke fertlerinin] yekdiğerinden [birbirinden] farklı olmaması"
olarak yorumladığı eşitlik ilkesinin manasının ne yazık ki anla­
şılmadığından yakınmıştır. Özellikle ittihatçı hükümetin bu ilke­
ye uymayarak bazı mezhep ve şahıslara imtiyaz tanıdığının altını
çizmiştir. Evfimianidis'in ifadesiyle "adeta lüleci çamuru tarzında
millete istenilen şekil verilmeye çalışılmış, o esas-ı meşrutiyet
olan 'müsavat' namına birçok fenalık irtikab edilmiştir [kötü işler
gerçekleştirilmiştir] ." Zira Evfimianidis dört yıllık icraatlara ba­
kıp da 1 9 1 2 yılında kaleme almış olduğu hayal kırıklığı içeren bu
yazısında sadece eşitlik ilkesinin değil, meşrutiyetin de manasız­
laştığı kanaatindedir. 440
Aktis yazarı Kamalakidis 1 9 1 4 yılında kaleme aldığı yazısında,
meşrutiyet rejiminde memleketin birçok noktada ilerlemesi ve ge­
lişmesi beklenirken, birtakım iç ve dış gelişmelerin buna engel ol­
duğunu belirtmiştir. Kamalakidis Tasfır-i Efkar, jön Türk ve Tercüman
gazetelerinin yaklaşımlarından, "550 seneden beri istibdad boyun­
duruğu altında dahi kardeş gibi geçinen milel-i muhtelifeyi [muh­
telif milletleri] , meşrutiyetle bir kat daha birbirine ısındıracak yere,
her vesileden bil istifade günde bir mesele çıkardık ve dahili mü­
barizlerimiz [kavgaya kalkışanlarımız] ile harici düşmanlarımızın
ekmeğine yağ sürdük" sözleriyle yakınmıştır. Kamalakidis yine de
bir gün meşrutiyetin nimetlerinden yararlanılacağından emindir.44 1
Aktis dergisinde Miltiadis Kestekidis imzalı yazı dizisinde meşruti
bir sistemde olması gereken özgürlüklerden söz edilmiştir. Bun­
lardan ilki düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Yine Kestekidis'e göre
basın özgürlüğü meşrutiyetin kıymetli bir hediyesidir. 442

439 Klimentidis, "On Temmuz", s. 99.


440 G. Evfimianidis, "Müsavat", Mikrasiatikon İmerologion O Astir {Yıldız Anadolu
Takvimi], 1 9 1 3, s. 1 93-199.
441 Kamalakidis, "Meşrutiyet", s. 63 1 -632.
442 Miltiadis Kestekidis, Aktis, 24 Ocak 1 9 1 5, s. 775; Miltiadis Kestekidis, Aktis, 1 5
Şubat 1 9 1 5, s . 787.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 151


Şunu da ifade etmeliyiz ki Rumlar, Osmanlı'nın diğer unsur­
larında da olduğu gibi, halkların kardeşliği, her türlü dini inanca
saygılı olunacağı, eşitlik, özgürlük, anayasanın yürürlüğe gireceği
ilan edilince bunu sevinçle karşılamışlardır. Ancak kısa bir süre
sonra İttihatçıların "Türkçülük" ideolojisini benimseyerek diğer
Osmanlı unsurları üzerinde egemenlik kurmak ve onların Osman­
lı meclisindeki temsilini sınırlandırmak, Patrikhanenin ayrıcalık­
larını iptal etmek istedikleri yönünde söylemlerini arttırmışlar ve
bu konuda Osmanlı'nın diğer gayrimüslim unsurlarıyla da dirsek
temasına geçmişlerdir. Nitekim Osmanlı Meclisi-i Mebusanı'nın
zabıt cerideleri incelendiğinde de gayrimüslim milletvekillerinin
bu yöndeki söylemleri görülecektir.443 Oysa İttihatçılar, Balkan
Savaşları sonrasında Türkçülüğü benimsemişlerdir. Karamanlı
aydınların dönem içinde yazıp çizdikleri, genel olarak Rumların
yazıp çizdikleri ile aynı doğrultuda olup, Yunanistan'ın Megali
İdea çerçevesinde Anadolu'daki Ortodoksları Helenleştirme poli­
tikasının ürün verdiğini düşündürmektedir.

443 Bkz. Erdem, Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekiitı 1 9 1 9-1 923, s. 57-69.

1 52 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlılar Türkçeyi neden iyi bir şekilde öğrenmelidirler?
· -------
Anatoli gazetesine i. Gavriilidis imzası ile gönderilmiş olan bir
okuyucu mektubunda, Nevşehirlilerin okullarına büyük önem
verdiklerine işaret edilmekle birlikte, Türkçenin layığı ile tahsili­
nin gerçekleştirilmediğinden " . . . tahmini altı yüz liradan belki de
fazla olarak sarf olunan bir sholionda [okulda] zannedersem kırk
lirası olsun Türkçe için sarf olunmuyor . . . " sözleri ile yakınılmıştır.
Gavriilidis, Karamanlı çocukların ana dilleri olan Türkçeyi gerek­
tiği gibi yazıp okuyamamalarının sebebi olarak bu dili öğretmekte
yeni usullere geçilememesini göstermiştir.444 Anatoli 1 894 yılının
Eylül ayında birinci sayfasında yayınladığı makalelerle Türkçenin
öğretilmesine özen gösterilmesi gerektiğini işlemiştir.445
Önceki bölümlerde dikkat çektiğimiz üzere Karamanlıları
"Helenleştirmek" ve dillerini "Yunancalaştırmak" için yaşadıkları
coğrafyada Yunan Devleti'nin sunduğu normlarda pek çok okul
açılmasına rağmen, Karamanlıca basın organlarında Türk dilinin
gerektiği gibi öğrenilmesi gerektiğinin işlenmesinin başlıca sebe­
bini Kanun-i Esasi'de aramak gerekmektedir. Kanun-i Esasi'de
umum tebaanın ehliyet ve kabiliyetlerine göre münasip olan me­
muriyetlere kabul olunacakları ifade edilmekle birlikte, devlette
istihdam olunmak için devletin resmi lisanı olan Türkçeyi bilme­
nin şart olduğu belirtilmiştir. Kaldı ki mebus seçilebilmenin şart­
larından biri de Türkçe bilmektir.446
Anatoli'de 1 0 Eylül 1 894 tarihinde yayımlanmış olan makale­
den, Karamanlıca basın organlarının buradan hareketle Türkçenin
(Osmanlıcanın) layıkıyla bilinip öğrenilmesi gerektiğini işledikle­
ri açıkça anlaşılmaktadır. Söz konusu makalede, devletin kanun
ve nizamnamelerini, emir ve talimatlarını anlayıp, tavır ve hare­
ketlerini buna göre düzenleyerek ancak herhangi bir işte başarılı
olunabileceği belirtilmiştir. Daha da önemlisi, "hukuk-u siyasiye­
den istifade edebilmek" ve "liyakatı derecesinde memuriyetin

444 "Lisan-ı Türk!", Anatoli, 29 Aralık 1 89 1 , s . 3 .


445 "Mekteplerimiz", Anatoli, 27 Eylül 1 894, s. l ; "Mekteplerimiz", Anatoli, 2 9 Ey­
lül 1 894, s. 1 .
446 A . Şerif Gözü büyük & Suna Kili, Türk Anayasa Metinleri, 2. Baskı, Ankara, Anka­
ra Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1 982, s. 29-36.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 53


her derecesine mazhar olabilmek" için Türkçeyi layıkıyla bilme­
nin zorunlu olduğudur. Makalede, " . . . lisanı bilmemeden dolayı
memuriyetten mahrum" olunacağı ve bunun af olunamaz bir
eksilik ve hata olduğu ifade edilmiştir. Her ebeveyn evladını eği­
tim için Avrupa'ya gönderemeyeceğine ve okullardan her mezun
olan öğretmen olamayacağına göre, Türkçe iyi bilindiği takdirde
Karamanlıların çocuklarının da "hekim, hukuk, mülkiye, ziraat ve
buna benzer mekteplerde" okuyarak istikballerini temin edebile­
ceklerine ve yararlı bireyler olabileceklerine dikkat çekilmiştir. 447
Anatoli, gazetedeki yazılarda sade bir Türkçe kullanılması,
Arapça ve Farsça kelimeler kullanmaktan kaçınılması yönündeki
bir okuyucudan gelen ihtara verdiği yanıtta, "resmi ve açık Türk­
çeye tercümesi mümkün olmayan bazı lugat ve ta'birat [tabirler]
var. Onların kullanılması zaruridir" demiştir. " . . . Yavaş yavaş bazı
Arabi ve Farisi lugat ve ta'birat öğrenilmiş olsa zarardan ziyade
faidesi olabilir zannederiz . . . Gazete okuya okuya ve musahhah
[yanlışları düzeltilmiş] lisan söyleyenleri işite dinleye pek çok 10-
gat ve ta'birat öğrenildi ve kullanıyoruz ve yavaş yavaş bir edip
kadar değil ise, ona yakın tekellüm edilebiliniyor [konuşula­
biliyor] . Bundan böyle daha ziyade şeyler öğrenileceği gün gibi
aşikardır" cümleleri ile amacının Türkçeden başka lisana aşina ol­
mayan hemşehrilerinin dillerini geliştirmelerine yardım etmek ol­
duğunun altını çizmiştir. Kaldı ki Anatoli'ye göre gazete okumanın
amaçlarından biri de "adeta mektepte tahsil eder gibi lisanımızı
tahsil etmek, yani düzeltmektir."448

447 "Lisan-ı Osmani", Anatoli, 10 Eylül 1 894, s. 1 -2.


448 "Gazetemizin Seviye-i Lisanı", Anatoli, 26 Nisan 1 890, s. 2.

1 54 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlıların Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin
kendilerine yaklaşımı konusunda düşünceleri nelerdir?
· -------
Kilise Yönetiminde Aynmcılık
Karamanlıca basın organları tarandığında, zaman zaman Fener
Rum Ortodoks Patrikhanesinin kendilerine karşı tutumundan
bahsedildiği görülmektedir. Örneğin 3 Mayıs 1 890 tarihli Ana­
toli nüshasında yayımlanan bir okuyucu mektubunda ''.Anatoli
[Anadolu] kıtasında mütemekkin [ikamet eden] Ortodoks Hı­
ristiyanların ne dereceye kadar istihkakları [hakları] olabileceği
hakkında" fikir yürütülmüştür. Mektuba Osmanlı tebaası olan
tüm unsurların her türlü "hukuka nail" ve eşit olduklarına, ara­
larında hiçbir farkın olmadığına işaret edilerek başlanmıştır. De­
vamında Karamanlıların, Patrikhane nezdinde eşit olmadıklarını
düşündükleri ifade edilmiş ve "Ne kusurumuz ve ne hatamız ol­
muştur?" sorusu yöneltilmiştir. İstanbul' da ticaretle uğraşan bin­
lerce Karamanlının kilise, okul, hastane ve diğer hayır kurumla­
rına yardımda kusur etmedikleri halde, aileleri memleketlerinde
olduğu için kilise ve okul işlerine "nezaret etmek ve rey vermek
hakkından" mahrum bırakıldıklarına dikkat çekilmiştir. Mektupta
ayrıca "kliros", yani ruhban sınıfı içinde yeterince Karamanlının
olmadığından, Karamanlıların görevi Ortodokslara ait okulların,
kütüphanelerin, hastanelerin ve İstanbul'daki kiliselerin gelir ve
giderlerini kontrol etmek ve yönetmek olan muhtelit meclis449
azalığına seçilmedikleri gibi, seçilenlerin de bertaraf edilmeye ça­
lışıldıklarından yakınılmıştır. Mektup, Anadolulu Ortodoksların
"idare-i ruhaniyeye" iştirake ne derecede haklarının olduğunu
düşünüp, bilip, hukuklarını muhafazaya çalışmak zamanı geldi­
ğinin ifade edilmesiyle sona ermiştir. İlginçtir ki Anatoli gazetesi
mektubu kaleme almış olanın ismini vermediği gibi, Karamanlılar
içinde "ehl-i ma'lumat ve fazilet olanların" ruhban sınıfı içinde
yer alabildiklerine ve pek çok Karamanlının muhtelit meclis azalı­
ğına seçildiklerine işaret etme gereğini hissetmiştir.450

449 Sivil işlere bakmak üzere muhtelit (karma) meclis patriğin nezaretinde olup,
dört metropolit ve sekiz laikten oluşmaktadır. Yıldırım & Sofuoğlu, age, s. 53-54.
450 ''.Anatoli Kıtasında Mütemekkin Rum Ortodoks Hıristiyanların Ne Dereceye Ka­
dar İstihkakları Olabileceği Hakkında Bazı Ma'lumat", Anatoli, 3 Mayıs 1 890, s. 1 .

---- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 55


Karamanlıların Dini Yönetiminde Yerlilik Arayışı
Anatoli, Patrik ve Kutsal Sinod451 azalarını Anadolu'nun ıslahatı ko­
nusunda düşünmeye çağırdığında, bunun nasıl olacağına dair ka­
naatini de belirtmiş ve " . . . bizim ıslahımız, terbiyemiz için huyu­
muza, suyumuza, ahlakımıza münasip zevat tayin olunmalı. İspat
olmuştur ki, herhangi Anatol [Anadolu] eparhiyası [vilayeti] , Ana­
tollu [Anadolulu] metropolitlerden idare olunmuş ise, o eparhiya
mücerret [bir tek] terakki etmiştir . . . Anatoli'miz [Anadolu'muz]
için Anatollu metropolitler olmalıdır" demiştir. Yazının devamında
1 894 yılında Anadolulu sadece üç metropolit bulunduğuna işaret
edilerek okurlar, cemaatin lisanını, huyunu, ahlakını ve edebiyatı­
nı bilen metropolitlerle bilmeyenleri kıyaslamaya davet edilmiştir.
Anatoli'ye göre Kayseri Metropoliti İoannis Efendi'nin452 bölgeyi
kalkındırmakta gösterdiği başarının altında yatan sebep, kendisi­
nin de "vatanın evladı", yani Anadolulu olmasıdır.453

Karamanlı Papazların İstanbul'da İstihdam Edilememesi


İlerleyen yıllarda da Aktis'te, Patrikhane tarafından Karamanlıla­
rın pek önemsenmediği zikredilmiştir.454 Hatta yazar Kamalaki­
dis tarafından İstanbullu papazların açıkta kalacakları korkusuyla
Anadolu'dan gelecek papazların İstanbul'da istihdamına izin ve­
rilmediğinden şikayet edilmiş, Balkan Savaşları ile Rumeli vila­
yetlerinin Osmanlı Devleti'nin elinden çıktığı bir ortamda " . . . bu
suretle Anatollilara [Anadolululara] yine üvey evlat nazarı ile ba­
kılmış oluyor. Halbuki Patrikhanemizin istinatgahı ba'dema [bun­
dan böyle] Anatoldur [Anadoludur] " denilmiştir. Kamalakidis
bunu yazarken amacının Patriği tenkit etmek olmayıp, hakikati
bütün açıklığıyla söylemek olduğunun altını çizmiştir.455 Örnekle­
rini verdiğimiz yazılar, Karamanlıların bir bölümünün Patrikhane
tarafından geri planda tutulduklarını ve kendilerine fırsatlar veril­
mediğini düşündüklerini ortaya koyar niteliktedir.

451 Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin en tepesinde patrik ile patriğe bağlı patrik
yardımcısı ile metropolitlerden oluşan Kutsal Sinod adında "Ruhani Meclis"
bulunmaktadır. Yıldırım & Sofuoğlu, age, s. 7.
452 Kayseri Metropoliti İoannis Anastasiadis'ten, "Rodokanakis Ruhban Okulu
hangi sebeple tesis edilmiştir?" başlığı altında söz edilmiştir.
453 "Anatollular ve Metropolitleri", Anatoli, 1 7 Şubat 1 894, s. 1 .
454 Bkz. Gürgül, agt, s . 44-45 .
455 Nikolaos İ. Kamalakidis, "Patrikhanemiz Islahatından", Aktis, 30 Ocak 19 14, s. 455.

1 56 r- SORULARLA KARAMANLILAR ----


Karamanlılar Bulgar ayrılıkçılığına karşı Fener Rum Ortodoks
Patrikhanesini mi desteklemişlerdir?
· -------

Bulgarlar, Rum Ortodoks milletine mensup addedildiklerinden


dolayı xıx. yüzyılın ikinci yarısına kadar bağımsız bir kiliseleri
olmamıştır. Ancak 1 840'lı yıllarla birlikte Rum Ortodoks tahak­
kümünden ayrılmak için başlattıkları mücadele, 1 1 Mart 1 8 70 (8
Zilhicce 1 286) tarihli Sultan Abdülaziz'in yayınladığı "Eksarhlık
Fermanı" ile neticelenmiştir. Söz konusu fermanla Bulgar Kilise­
sinin bağımsızlığı ilan edilmiş ve yaklaşık 30 bin Bulgar kökenli
Osmanlı vatandaşının yaşadığı İstanbul'da bir Eksarhhane kurul­
muştur.456
Karamanlıca Aktis dergisinde Bulgarların ayrı metropolitlikler,
ayrı kiliseler ve ayrı milli merkez talep etmelerinin sebebi olarak,
"hariçten vuku' bulan teşvikat [kışkırtmalar] " gösterilmiştir. Söz
konusu yazıda Bulgarların ilk isyanının Edirne'de baş gösterdiği
ve Bulgar nüfus az olmasına rağmen şehirde ayrı bir kilise tesis
edilerek ayinlerin Bulgarca yapılmasını talep ettikleri, bunu Ohri
gibi Rumeli'nin diğer bazı mahalleri ile ilgili taleplerin izlediği
kaydedilmiştir. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Bulgarlarla
Rumlar arasında yaşanabilecek sorunların önüne geçmek isteğiy­
le örneğin Filibe'deki kiliselerin ikisinde ayinlerin Bulgarca icra
edilmesine onay vermiştir. Ancak Bulgarlar kendilerine verilen
izinlerle yetinmemişler ve Filibe, Sofya, Lofça ve Vodena (Edes­
sa) metropolitleri İstanbul'a gelerek patriğe istifalarını sunup
Bulgar Eksarhlığına tabi olmak istediklerini beyan etmişlerdir. 457
Geli şmeler neticesinde Patrikhane, Bulgar Kilisesini tanımadığını
açıkladığı gibi, Eksarhhaneye bağlı olan bütün Bulgarları da "ayrı­
lıkçılıkla (şizmatik olmakla) " suçlamıştır. 45 8
Anatoli'de zaman zaman Bulgarlara karşı Fener Rum Ortodoks
Patrikhanesinin tavrını açıklamaya çalışan yazıların yer aldığı gö­
rülmektedir. Örneğin Anatoli'nin 9 Haziran 1 890 tarihli nüshasın-

45 6 Ramazan Erhan Güllü, "Bulgar Eksarhlığı'nın Kuruluşu ve Statüsü", Gaziantep


University ]ournal of Social Sciences, Cilt: 1 7, Sayı: 1 , 201 8, s. 350-354.
457 "Shisma", Aktis, 7 Şubat 1 9 1 3, s. 35.
45 8 Anastasia N. Karakasidou, Buğday Tarlalan, Kan Tepeleri, İstanbul, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 20 1 0, s. 1 0 1 - 1 02.

---- Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 57


da yer alan bir yazıda, Bulgarların "mezhepçe ve dince sebepler
için değil, sonradan tamamı ile sabit olduğu üzere, mezhep ve
din ile münasebeti olmayan birtakım emel ve maksatlar için"
ayaklandıkları, önce kendilerine Bulgar metropolitler atanmasını
talep ettikleri ve bunu da elde ettikten sonra Kutsal Sinod'un yarı­
sının Bulgarlardan oluşmasını istedikleri, nihayet ayrı ve müstakil
bir kilise kurmak için harekete geçtikleri ifade edilmiştir. Yazının
devamında Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin tüm "evlad-ı
ruhaniyesine aynı şefkat ile muamele ettiği" ve her şeye rağmen
Bulgarlara muhabbet ve şefkatle yaklaştığı, ancak onların şımar­
dıklarından dolayı Ortodoksluk mezhebinin esaslarına dokunur
şeyler istemeye başladıkları ifade edilmiştir. Bu sebepten dolayı
Patrikhanenin Bulgarları ayrılıkçı ilan etmek zorunda kaldığının
altı çizilmiştir.459
Mizan gazetesinde "Rum Patrikhanesi tarafından ruhani millet
idaresinin Yunanistan'ın muzır olan bazı emellerini tervic [geçerli
kılmak] yolunda idare olduğu iddiasında bulunan Bulgarlar, mil­
letçe hukuklarını muhafaza için uğraşarak, devr-i sabıkta [geçmiş
devirde] Eksarhosluğu [Eksarhlığı] meydana getirmeye muvaffak
oldular" cümlesi yer almıştır. Bunun üzerine Anatoli'de, Ortodoks
Kilisenin kanunlarına göre bir memleketin mülki idaresi ayrı ise
o memleketin ruhani idaresinin ayrı olabileceği vurgulanmıştır.
Rusya, Sırbistan, Karadağ ve Romanya Ortodokslarının talep et­
meleri halinde İstanbul Patriğinin bu memleketlere "kendiliğin­
den muhtariyet i'tasına [bahşetmeye] mecbur olduğu" ifade edil­
miştir. Anatoli'ye göre Bulgarlar "ayrı idare-i ruhaniye istedikleri
vakit idare-i mülkiyeleri ayrı değildir. Bulgarlar Orthodoksi­
anın [Ortodoksluğun] kanunlarına tevfıken [uygun olarak] bir
memleket Eklisiası [Kilisesi] için müsaade talep edecekleri yerde,
her nerede Bulgar var ise Eksarhos'a [Eksarh'a) tabi olmasını is­
temişlerdir" ve bunun adı da "kavmiyet [milliyetçilik] davasıdır. "
B u i s e cinsiyet, milliyet, renk ve hal farkı gözetmek istemeyen Hı­
ristiyanlığın esasına terstir. Dolayısıyla Patrikhanenin muhalefeti
"zaruri ve mecburidir."460
Anatoli'de Bulgarların Osmanlı Devleti'ne karşı tavrı ile ilgi-

459 "Bulgaristan'ın Bir Notası", Anatoli, 9 Haziran 1 890, s. 1 .


460 "Bulgar Eksarhoslara Berat Verilmesi Maddesi", Anatoli, 14 Temmuz 1 890, s. 1 .

1 58 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


li olarak, "Evvela Saltanat-ı Seniyye'ye [Osmanlı Devleti'ne] ne
raddede [derecede] muti' [itaatli] ve sadakatli oldukları anlaşıldı.
Şimdi dahi Eksarhos'un [Eksarh'ın] el altı teşvikiyle Makedon­
ya'yı dahi elde etmekle, yeni bir sadakat göstermeye çalışıyorlar"
şeklinde imalı bir cümle yer almıştır. Bulgar Eksarhı'nın İstan­
bul'da oturmaya salahiyeti olmadığının, Eksarh olduğu sürece
fesatlığın eksik olmayacağının altı çizilmiştir. 461 Anatoli, Bulgar
Eksarhhanesi metropolitleri tarafından idare edilmek isteyen yer­
leşimlerle ilgili haberlere yer verdiği gibi, 462 Bulgar metropolitlerin
vilayetlere varışının Bulgar halkını ne denli memnun ettiğine463
ve sevinç gösterilerine sebep olduğuna, 464 birtakım manastırlara
Bulgarların "hile ile ve cebren" el koyduklarına465 dair haberlere
de yer vermiştir.
Karamanlılara ait bir yayın organının, Bulgarlara karşı Fener
Rum Ortodoks Patrikhanesini destekler nitelikte yayınlar yapma­
sı üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü bir önceki başlık altında
Karamanlıların önemli bir bölümünün Patrikhane tarafından geri
planda tutuldukları ve kendilerine fırsat verilmediği kanaatini ta­
şıdıklarını, ruhban sınıfı içinde yeterince Karamanlının olmadığı­
nı ifade ettiklerini ve kendilerine lisanlarını, huylarını, ahlaklarını
ve edebiyatlarını bilen metropolitler gönderilmesini istediklerini
saptamış bulunuyoruz. Bulgarların da Patrikhaneye yönelik eleş­
tirileri ve talepleri benzer değil midir? Kanaatimizce Anatoli başta
olmak üzere Karamanlıca basın organlarının Patrikhanenin Bulgar
Eksarhhanesine karşı tutumunu desteklemesinin altında yatan
sebep, söz konusu basın organlarının Helenizm propagandaları­
nın etkisinde kalan Karamanlılarca çıkarılmalarıdır. Karamanlıca
basın organlarının Yunanistan veya Patrikhane tarafından el al­
tından desteklenmiş olabilecekleri olasılığının da gözden kaçırıl­
maması gerekmektedir. Aslında Karamanlıca basın organlarında
dile getirilen Bulgar Eksarhhanesine karşı Fener Rum Ortodoks
Patrikhanesinin tutumu, adeta Türk Ortodoks Patrikhanesi kurul-

46 1 "Bulgarların Yeni Eksarhları", Anatoli, 20 Eylül 1 888, s. l .


462 "Bulgar Metropolitlerin Beratları, Anatoli, 12 Mayıs 1 894, s. 2.
46 3 "Bulgar Metropolitlerin Beratları", Anatoli, 5 Mayıs 1 894, s. 2.
464 "Bulgar Metropolitlerin Beratları", Anatoli, 14 Mayıs 1 894, s. 2.
46 5 "Ekklisiastika [Kiliseye Dair] '', Anatoli, 28 Mayıs 1 894, s. 2.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 159


duğunda Patrikhane tarafından sergilenecek tutuma dair ipuçları
vermektedir. Başka bir ifadeyle Karamanlılara aba altından sopa
gösterir niteliktedir.
1 908 yılında Bulgaristan'ın bağımsızlığını elde etmesiyle466
Eksarhhanenin taşınması gündemi meşgul etmeye başlamış, Ek­
sarhhane, Balkan Savaşı'nın ardından 1 9 1 3 yılında Sofya'ya taşın­
mıştır. 467 Karamanlıca basın organları Balkan Savaşı döneminde
de sütunlarında Bulgarların, Makedonya ve Trakya' da "insaniyete
karşı yaptıkları canavarlıklar . . . ve icra ettikleri katliamlardan" söz
ederek, 468 Makedonya ve Trakya üzerindeki Yunanistan'la Bulga­
ristan'ın rekabetinde Yunanistan'dan yana tutum izlemişlerdir.
Patrikhane ancak 1 945 yılında Bulgar Kilisesinin bağımsızlığını
tanımıştır. 469

466 '93 Harbinden yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti, 1 878 yılında Bulgaristan'ı ba­
ğımsız bir Prenslik olarak tanımıştır. Bulgaristan, 6 Ekim 1 908'de bağımsızlığı­
nı ilan etmiştir. Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya'da Milli Mücadele, Cilt: 1, Ankara, Türk
Tarih Kurumu Basımevi, 1 955, s. 6 1 -63.
467 Macar, age, s. 57.
468 Nikolaos İ. Kamalakidis, "Bulgar Rezaletlerinden", Aktis, 5 Temmuz 1 9 1 3, s. 203.
469 Foti Benlisoy & Stefo Benlisoy, Türk Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol 'Hıristi-
yan Türkler', İstanbul, İstos Yayınları, 2016, s. 54.

1 60 � SORULARLA KARAMANLILAR -----


Milli Mücadele Dönemi'nde Karamanlılar, hangi
gelişmelerden etkilenmişlerdir?
· -------

Müslümanlarla İyi Geçinmişlerdir


Anadolu Araştırma Merkezinin mübadele mülakatlarını derlediği
İ Eksodos [Çıkış] kitabının ikinci cildi incelendiğinde, Karamanlıla­
rın günlük yaşamları ve Türk Milli Mücadele Dönemi'nde ne gibi
gelişmelerden etkilendiklerine dair ipuçları elde edilmektedir. Pek
çoğu verdikleri mülakatlarda savaş öncesinde, hatta savaş esna­
sında köylerindeki Müslümanlarla ilişkilerinin bozulmadığına işa­
ret etmişlerdir. Örneğin Zile'den Eleftherios İosifıdis Müslüman
komşularının kendilerine hiç ilişmediklerini ifade etmiştir.470 Ben­
zer şekilde Ankaralı Konstantinos Çausidis de Yunanların İzmir' e
çıkmasının akabinde, Müslüman Türklerin tüm üzüntüleri ve
hayal kırıklıklarına rağmen Hıristiyanlara karşı şiddete yönelme­
diklerinin altını çizme gereği hissetmiştir.47 1 Endürlük'ten Urania
Zahariadi, Müslüman komşuları için "Bize dokunmuyorlardı. Ne
de İzmir Savaşı ile değiştiler. Savaş oluyordu ama biz bunun far­
kında değildik" derken,472 yine Endürlük'ten Simos Apostolidis
de Anadolu toprağına bastıkları son ana kadar Müslüman kom­
şularının kendilerine iyi niyet ve dürüstlük gösterdiklerine temas
etmi ştir.473

Türklerle Rumlar Arasında Tarafsız Kalabilmişlerdir


Karamanlılar, Anadolu'nun batı bölgelerinden iç bölgelere sürgün
edilen Rum topluluklarla temas ettiklerinde savaşla da yüzleşmiş­
lerdir. Mübadeleden önce 77 Karamanlı aileden oluşan Ağımas'tan
Kosmas Çuçoglu, batı bölgelerinden Rumların sürgün edilme se­
bebini Yunan ordusuna sempati göstermelerine bağlamıştır. 474
Benzer şekilde 52 Karamanlı ailenin yaşadığı Karabağ'dan (Dar­
siyak) Fevroniya Anastasiadi de Yunan ordusunun İzmir'e çık-

470 İ Eksodos [Çıkış], s. 61.


47 1 Ae,s . 3 74.

472 Ae, s . 48
473 Ae, s. 52.
474 Ae, s. 43.

------ Anadolulu OrtodoksTürkler � 161


masıyla İzmir bölgesi çevresindeki Rumların Sivas, Erzurum ve
Kayseri gibi bölgelere sürgün edildiklerine, dolayısıyla bunların
bir kısmını kendilerinin evlerinde, "evlerinin ferdi gibi" misafir
ettiklerine değinmiştir.475 Hemşehrileri olan Müslümanlarla iliş­
kilerinin iyi olduğunu ifade eden Talaslı Maria Devletoglu'na göre
Rumların sürgün gönderilmelerinin sebebi, "Yunanistan'a, Yunan
donanması ve ordusuna para gönderdiklerinin öğrenilmesidir. "476
Bu anlatımların hepsinde Rumların sürgün edilme sebebinin sa­
vaşın yarattığı güvensizlik ortamı olduğuna işaret edilmektedir.

İç Bölgelere Tehcir Edilen Rumlara Yardımcı Olmuşlardır


Orta Anadolu bölgesinde yaşayan Karamanlılar ellerinden geldi­
ğince meshepdaşları olan Rum sürgünlere yardımcı olamaya çalış­
mışlardır. 477 Onları evlerinde, kiliselerinde ve okullarında konuk
etmişler, temizlemişler, giydirmişler, yedirmişler, onlarla ilgilen­
mek üzere heyetler teşkil etmişler, 478 hatta onları kendileri yanın­
da alıkoyabilmek için evlilikler gerçekleştirmişlerdir.479 Simavlı
Eleni Pavlidu ve Pipina Psaltaki'nin anlatımları, sürgün edildikleri
Keskin' de kendilerine nasıl yardım edildiğini ortaya koymaktadır.
Her iki Simavlı kadın da iki buçuk yıl kaldıkları Keskin'de kendi­
leri ile çok ilgilenildiğinin, ancak özellikle sonrasında Türk Orto­
doks patrikliğini üstlenecek olan piskopos Papa Eftim'in kendile­
rini çok desteklediğinin altını çizmişlerdir. Öyle ki, Papa Eftim'in
kilisenin çanlarını çalması üzerine Keskin'in tüm Hıristiyanları
kilisede toplanmışlar ve akabinde kendilerine yardım etmek üze­
re bir komisyon teşkil etmişlerdir. Mübadele söylentilerini işit­
tiklerinde Simavlılar Papa Eftim'in görüşünü istediklerinde, "Ben
gitmeyeceğim, burada cemaatimle birlikte kalacağım. Ancak siz
gidin," yanıtını almışlardır. Papa Eftim mübadele edilmek üzere
İ stanbul'a gidebilmeleri adına Simavlılar için iane düzenleyerek
para toplamış ve onları trenle İstanbul'a göndermiştir.480 Orta

475 Ae, s. 1 20.


476 Ae, s. 1 00.
477 Ae, s. 36.
478 Ae, s. 85.
479 Ae, s. 59.
480 Ae, s. 422-423.

1 62 r SORULARLA KARAMANLILAR ----


Anadolu bölgesi, Milli Mücadele Dönemi'nde savaşın yaşandığı
bölgelerden kaçan Müslümanlara da ev sahipliği yapmıştır.48 1

Görsel 20: Papa Eftim 1 (Pavlos Karahisarlıoğlu) .

1 92 1 Yazındaki Yunan Genel Taarruzu Karamanlıların


Kaderinde Dönüm Noktasıdır
Yunan ordusunun 1 92 1 yazında Anadolu içlerine doğru ilerlemeye
başlaması üzerine 1 3 Temmuz'da Afyon, 1 7- 1 8 Temmuz'da Kü­
tahya ve 1 9 Temmuz'da Eskişehir işgale uğramıştır. 25 Temmuz
1 92 1 'de Türk ordusunun Sakarya'nın doğusuna çekilmesiyle48 2
TBMM'de tartışmalar yaşanmış, o günlerde meclisin Kayseri'ye
nakledilmesi dahi düşünülmüştür.48 3 Sonrasında meclisin Kay­
seri'ye taşınmasından vazgeçilse de, örneğin Kayserili Thomas
Milkoglu'nun anlatımından bazı Türk memurların ailelerini Kay­
seri'ye taşıdıkları anlaşılmaktadır.48 4 Daha da önemlisi Yunanis­
tan'ın Anadolu içlerine yönelik taarruz harekatını başlatmasıyla,

"' Ae, s. 35.


482 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Cilt: 2, Anlara, TIK Yayınları, 1 999, s. 8 1 3 ; İsmet
İnönü, Hatıralar, Cilt: 1 , Ankara, Bilgi Yayınevi, 1 985, s. 255-258.
483 TBMM Gizli Celse Zabıtları, Cilt: 2, 57. ve 59. İnikatlar, 30 Temmuz 1 337 ( 1 9 2 1 )
v e 2 Ağustos 1 337 ( 1 92 1 ) , s. 1 2 3 ; 1 32-144.
484 Ae, s. 40.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 63


Yunan ordusuna destek olabilecekleri ihtimalini ortadan kaldır­
mak amacıyla Ankara, Konya, Akşehir ve Karaman gibi bölgeler­
den savaşabilecek yaşlardaki Hıristiyan erkekler Doğu Anadolu'ya
sürgün edilmişlerdir.485 Kısaca 1 9 2 1 yazındaki Yunan genel taar­
ruzu Karamanlıların kaderinde de önemli bir dönüm noktası teş­
kil etmiştir. Bu noktada XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
Yunanistan'ın da desteğiyle bölgede teşkil edilmiş olan okul ve
cemiyetlerde yetişmiş ve Helenizm propagandalarının etkisi altın­
da kalmış kişilerin de bulunduğunu unutmamak gerekir.

485Ae, s. 3 5 1 ; 3 57-358; 363; 3 65-367; 378.

1 64 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Türk Ortodoks Patrikhanesi nasıl kurulmuştur?
· -------
Daha önceki bölümlerde, Karamanlıca basın organlarında yer alan
birtakım yazılardan hareketle Karamanlıların bir bölümünün XIX.
yüzyılın son çeyreğinden itibaren Fener Rum Ortodoks Patrikha­
nesi tarafından geri planda tutulduklarına ve kendilerine fırsat
verilmediğine inandıklarına işaret etmiştik. Karamanlılar, Bulgar
Kilisesinin kuruluşu ve sonrasındaki gelişmeleri de dikkatlice
izlemişlerdir. Türk Ortodoksların zaman zaman dile getirdikleri
taleplerini göz önünde bulunduran Ankara hükümeti, hazırlanan
kanun teklifini 1 92 1 Ocak ayı başlarında meclise sevk etmiştir.
Türk Ortodoksların kendi patrikhanelerini kurmaya yönelik telg­
rafları, 1 92 1 yılı Mayısı'na gelindiğinde hükümetin teklifi kanun­
laştırmasını hızlandırmıştır. 486
İcra Vekilleri Heyetinin 1 Mayıs 1 9 2 1 tarihli toplantısında Ana­
dolu' da bir Türk Ortodoks Kilisesi kurulması kabul edilmiştir. Bu
gelişmeyi takiben Adliye Vekaleti bünyesinde İstanbul Adliye Ne­
zareti Mezahib [Mezhepler] Müdürü Baha Bey, 1 Haziran 1 92 1
tarihinde Ankara'ya davet edilerek kendisinden Türk Ortodoks
Kilisesi konusunda bir kanun layihası hazırlaması istenmiştir.
Baha Bey'in hazırlamış olduğu layiha 26 Temmuz 1 92 l 'de Adli­
ye Vekaleti tarafından Heyet-i Vekileye sunulmuştur. Söz konusu
layihanın birinci maddesinde Türk Ortodoks cemaatinin "umur-u
ruhaniyelerini [ruhani işlerini] " idare etmek üzere "diğer kilise­
lerden müstakil" bir Türk Ortodoks Kilisesi tesis edileceği ifade
edilmiş, ikinci maddesindeyse söz konusu kiliseye tabi pisko­
posluklar sayılmıştır. Bu piskoposluklar İstanbul, Edirne, İzmir,
Ereğli, Ankara, Amasya, İznik, Üsküdar, İzmit, Antalya, Alaşehir,
Aynaroz, Aydın, Güzelhisar, Edremit, Bursa, Tire, Çeşme, Çatalca,
Diyarbakır, Halep, Kuşadası, Kars, Kapudağı, Konya, Trabzon, Gü­
müşhane, Mardin, Gelibolu, Maraş ve Niksar'dır. 487
Anadolu'nun farklı kesimlerinden ruhaniler, Türk Ortodoks
Patrikhanesinin kurulmasına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi

486
Bülent Atalay, "Türk Ortodoksların / Karamanlıların Türk Milli Mücadelesine
Destekleri ve Maruz Kaldıkları Mübadelenin Türk Kamuoyuna Yansımaları",
History Studies, Cilt: 6, Sayı: 2, 2014, s. 22-24.
487
Anzerlioğlu, age, s. 279-285.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler 1 165


amacıyla Kayseri'deki Zincidere Manastırında "Kilise Kongresi"
düzenlemişlerdir. Bu dönemde ayrıca Türkiye Büyük Millet Mec­
lisi Hükümetine Tabi Umum Anadolu Türk Ortodoksları adına,
Anadolu'da Ortodoksluk Sadası adıyla bir gazete çıkarılmıştır. Bir di­
ğer ifadeyle Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, kongrenin resmi yayın
organıdır. 488 Kongre Başkanı Kayseri Metropoliti Meletios, Başkan
Vekili Filip Çeneoğlu ve Kongre Genel Sekreteri İstimat Zihni'dir.
Papa Eftim ise "Umum Anadolu Türk Ortodoksları Murahhass-ı
Umumisi" unvanını taşımaktadır. Kongrenin gerçekleştirdiği bir­
leşimlerde alınan kararlar, Anadolu'da Ortodoksluk Sadası vasıta­
sıyla takip edilebilmektedir.489 Nizamnamesinin birinci madde­
sinde verildiği üzere kongrenin amacı, diyaneti siyasete alet eden
Fener Patrikhanesinin kurmuş olduğu tuzaklardan dolayı Anado­
lu Müslümanları ile husule gelen yanlış anlaşmaları ortadan kal­
dırıp kardeşliği geliştirmek, Anadolu ile hiçbir cismani ve ruhani
alakası kalmayan ve hiçbir zaman Anadolu Türk Ortodokslarının
vekaletine sahip olmayan Fener'in yayınlarını yalanlayarak ha­
kikati bütün medeni aleme ilan etmek, Anadolu Türk Ortodoks
Patrikhanesinin tesisi için milli hükümet nezdinde girişimlerde
bulunmaktır. 490 Kilise kongresinin ilk birleşimi 1 6 Temmuz 1 922
günü gerçekleştiğinde, öncelikle Mustafa Kemal Paşa'nın, Büyük
Millet Meclisi'nin ve Türk ordusunun başarısı için dua edilmiş­
tir. 491 Kongre birinci birleşiminde, Türk Ortodoks Hıristiyanlarını
"müthiş uçurumlara ve vahim felaketlere" doğru sürüklemek is­
tediğini iyice ve yakinen idrak ettiğinden dolayı Fener Patrikha­
nesinden ayrılmak ve müstakil bir Ortodoks Kilisesi teşkil etmek
yönünde karar almıştır.492

488 Bkz. Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 1, 22 Temmuz 1338, s. 1 .


489 Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı'nın, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Ens­
titüsü tarafından hazırlanan tıpkıbasımının ön sözünde, gazetenin sol üst köşe­
sinde rumi, sağ üst köşesinde miladi takvim verildiği, ancak bu iki tarihin bir­
birini tutmadığı ifade edilmiştir. Oysa sağ üst köşede Jülyen takvim verilmiştir.
Dolayısıyla gazetede zikredilen gelişmelerle ilgili tarihleri verirken, bu hususun
gözden kaçırılmaması gerekmektedir.
490 "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine Tabi Umum Türk Ortodokslarının
Kayseri'de Müstakil Kilise Kongresinin Nizamnamesidir", Anadolu'da Ortodoks­
luk Sadiisı, Sayı: 1, 22 Temmuz 1 3 38, s. 2.
49 1 "Birinci İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 1 , 22 Temmuz
1 338, s. 1 .
492 "Kayseri Kilise Kongresinin Birinci İctimaının Birinci Kararı", Anadolu'da Orto-

1 66 r SORULARLA KARAMANLILAR -----


Kayseri'deki Kilise Kongresi'nin ilk kararları nelerdir?
· ------
Kilise Kongresi'nin 23 Temmuz'daki ikinci birleşiminde, Anadolu
Türk Ortodokslarının ana dilinin Türkçe olduğundan hareketle,
kiliselerde İncil'in Türkçe okunması gerektiği görüşü hakim ol­
muştur. 493 Kaldı ki kiliselerde okunan tüm dualar kongrece teşkil
edilecek bir özel heyet tarafından tercüme edileceklerdir. 494 Kong­
re üçüncü birleşimini 30 Temmuz495 ve dördüncü birleşimini 1 3
Ağustos 1 922 'de gerçekleştirmiştir. Söz konusu birleşimde Türk
Ortodoks cemaatinin nüfusuna uygun olarak yeniden metropolit­
lik dairelerinin taksimine ve Türkçeye tercüme edilecek dualarda
gerekmedikçe Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmamasına ka­
rar verilmiştir.496 Kongrenin 30 Ağustos 1 922'deki beşinci birleşi­
minde, papazların seçilmeleri ve azledilmeleri hakkındaki on altı
maddelik talimatname okunmuştur.497 Kongrenin 27 Ağustos'ta­
ki altıncı birleşiminde ise papazların seçilmesi ve azledilmesine
ilişkin talimatname kabul ve tasdik edilmiştir.49 8 Kongre 3 Eylül
1 922' de gerçekleştirdiği yedinci birleşiminde, Büyük Taarruzda
elde edilen muzafferiyet sebebiyle "TBMM Başkanı Gazi Mustafa
Kemal Paşa Hazretlerine, Heyet-i Celile-i Vekile Riyaset-i Sami­
yesine" tebrik telgrafı gönderilmesine, metropolitliklerde tüm
haberleşmenin Türkçe gerçekleştirilmesine ve defterlerin Türkçe
tutulmasına karar vermiştir.499 Kongrenin ilk yedi birleşimi Zin­
cidere Manastırında gerçekleştirilmiştir. Kongrenin 1 7 Eylül'deki
sekizinci birleşimi, ilk yedi birleşimden farklı olarak Kayseri'deki

doksluk Sadiisı, Sayı: 2, 29 Temmuz 1 338, s. 1 .


493 "İkinci İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 2 , 2 9 Temmuz
1338, s. 1 .
494 "Kongrenin Tamimi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 2 , 29 Temmuz 1 338, s . 2.
495 "Üçüncü İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 3, 1 2 Ağustos
1338, s. 1 .
496 "Dördüncü İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 4, 1 9 Ağustos
1 338, s. 1 -2.
497 "Beşinci İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 5, 26 Ağustos
1 338, s. 1 -2.
498 ''Altıncı İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 5, 2 Eylül 1 338,
s. 1 -2.
499 "Yedinci İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 6, 9 Eylül 1 338, s. 1 .

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 67


Ay Nikola (Agios Nikolaos) Kilisesi avlusundaki metropolitlik sa­
lonunda gerçekleştirilmiş ve vaazların Türkçe gerçekleştirilmesi
konusuyla kongrenin gelir ve masraflarının üç aylık bilançosu ele
alınmıştır.500 Anadolu'da Ortodoksluk" Sadii.sı dokuzuncu sayısında,
kongre başkan vekili ile genel sekreterinin kongreye sundukları
"Kilise Mütevellilerinin Seçimi Hakkında Talimatname"nin sure­
tini yayınlamıştır. 501

500 "Sekizinci İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadıisı, Sayı: 8, 23 Eylül


1 338, s. 1 -2.
50 1 "Kilise Mütevellilerinin İntihabı Hakkında Reis Vekili Filip ve Katib-i Umumi
İstimat Zihni Efendiler Tarafından Kongreye Takdim Edilen Talimatname Sure­
tidir", Anadolu'da Ortodoksluk Sadılsı, 30 Eylül 1338, s. 1 -2.

1 68 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Türk Ortodoks Kilisesi nasıl yapılandırılmıştır?
· -------
Kongre dokuzuncu birleşimini gerçekleştirmek üzere 4 Ekim
1 922' de502 Zincidere Manastırının bahçesindeki köşkte toplan­
dığında Türk Ortodoks Patrikhanesinin teşkil edildiği ve patrik
kaymakamı seçileceği, bununla beşinci bir Ortodoks patrikhanesi
ihdas olunmayıp, on yedi asır evvel Kayseri'den İstanbul'a nakle­
dilmiş olan patrikhanenin Kayseri'ye tekrar intikal ettiği dile ge­
tirilmiştir. Tüm Ortodoksların katılımı olmaksızın patrik seçile­
meyeceğinden dolayı, "Metropolit Prokopios, Episkopos Meletios
ve Gervasios Efendilerden müteşekkil cemaat-i metropolitanlarla
teşrik-i mesai Patrikhaneyi temsil etmek üzere" muhtelit mecliste
yer alacak sekiz üye seçilmiş ve neticede Türk Ortodoks Kilisesi­
nin muhtelit meclisi oluşturulmuştur. 503 Patrik kaymakamlığına
ise Konya Metropoliti Prokopios seçilmiştir. Patrik Kaymakamı
için üç nüsha olarak mazbata düzenlenmiş, mazbatanın nüshala­
rından birincisi Kayseri Mutasarrıfı Muammer Bey'e, ikincisi Pat­
rik Kaymakamı Prokopios'a ve üçüncüsü de Murahass-ı Umumi
sıfatını taşıyan Papa Eftim' e verilmiştir. 504 Kongrenin onuncu

502 Yonca Anzerlioğlu'nun "Karamanlı Ortodoks Türkler", Seyfi Yıldırım ve Adnan


Sofuoğlu'nun "İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi", Bülent Atalay'ın "Fener
Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Siyasi Faaliyetleri ( 1 908- 1 923) " gibi konuyla
ilgili belli başlı kaynaklar dahil pek çok kaynakta, hatta "Bağımsız Türk Or­
todoks Patrikhanesi"nin duvarındaki levhada, Türk Ortodoks Patrikhanesinin
kuruluş tarihi olarak 21 Eylül 1 922 verilmektedir. Bu tarih, o sıralarda Fener
Rum Ortodoks Patrikhanesinin ve Yunanistan'ın da kullandığı Jülyen Takvi­
me göredir. Türk Ortodoks Patrikhanesi Miladi Takvime göre 4 Ekim 1 922'de
kurulmuştur. Türkçe pek çok kaynakta geçen Türk Ortodoks Patrikhanesinin
kurulması ile Papa Eftim'in patrikliğe seçildiği söylemi de gerçeklerle örtüşme­
mektedir. Biz de "Lozan Görüşmeleri Sırasında Patrikhane Meselesi Karşısında
Patrik Meletios'un Yunan Kaynaklarına Yansıyan Yaklaşımı" isimli makalemiz­
de aynı hataya düştüğümüzü itiraf etmeliyiz. Anadolu'da Ortodoksluk Sadıisı'nın
1 0. sayısının dikkatlice incelenmesi bu konulara açıklık getirecektir. Kaldı ki
gazetenin söz konusu sayısında, patrik kaymakamı seçiminin Miladi Takvimle
4 Teşrinievvel (Ekim) 1 922'de yapıldığı ifade edilmiştir.
503 "Dokuzuncu İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 0, 7 Teşri­
nievvel 1 338, s. 1 .
504 "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine Tabi Umum Türk Ortodoksların
Kaymakamı İntihabı" Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 0, 7 Teşrinievvel
1 338, s. 1 -2.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 69


birleşiminde, Prokopios Efendi'nin patrik kaymakamlığı Adliye
Vekaleti tarafından onaylandığı için kongrenin maksadının ha­
sıl olduğundan hareketle görevi son bulmuştur. 505 Bu gelişmeler
sonrasında piskoposluklar için seçimler yapılmış ve bu şekilde
Türk Ortodoks Kilisesinin kutsal sinodu, yani ruhani meclisi de
tamamlanmıştır.506 Yeni seçilen piskoposların Kayseri Ay Nikola
Kilisesindeki takdis merasimleri, bu merasimi daha önce hiç gör­
memiş Anadolulu Ortodokslarda merak uyandırmış ve Kayseri'ye
gelmelerine sebep olmuştur. Öyle ki bu merasimler esnasında Ay
Nikola Kilisesi dolup taşmıştır. 5o7
Buraya kadar yazdıklarımızdan kongrenin, Türk Ortodoks Pat­
rikhanesinin teşkil edilmesi adına Patrikhane meclislerinin teşki­
linden papazların seçimine, kiliselerde İncil'in ve duaların Türkçe
okunmasından metropolitliklerde haberleşmenin Türkçe gerçek­
leştirilmesine kadar pek çok konuda kararlar aldığı görülmüştür.
Hatta Kayseri' de Türk Ortodoks ruhbanlar için okul tesis edilmesi
dahi düşünülmüştür. İncil'i Türkçe olarak vaaz ve tefsire muktedir
"haluk [iyi huylu] , fazıl [fazilet sahibi] , kamil [olgun] papazlar ve
vaizler" yetiştirmek amacıyla tesis edilecek bu okul, Zincidere'de­
ki Hazret-i Yahya Manastırında açılacaktır. Bu okul için "Türk­
çeye iyice vakıf" müderrisler tedarik edilmesi, Türk edebiyatının
okutulması, özellikle de hitabete önem verilmesi düşünülmüştür.
Öyle ki okulun yüksek ilahiyat kısmının programının, Avrupa üni­
versitelerindeki teoloji, yani ilahiyat kısmına mahsus programa
denk olacağı ifade edilmiştir. 5os

505
"Onuncu İctima-i Umumi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 1 1 , 21 Teşri­
nievvel 1 338, s. 2 .
506
"Müstakil Kilisemizin Meclis-i Ruhaniyesi'nin Aded-i Kanunisi İkmal Edildi",
Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 15, 1 1 Şubat 1 339, s. 1 -2.
507
"Ankara Episkoposluğuna İntihab Edilen Kayserili Konstantinos Efendi Haz­
retlerinin Merasim-i Takdisi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 1 4, 20 Kanu­
nusani 1 339, s. l ; "Niksar Episkoposluğunun İntihabı", Anadolu'da Ortodoksluk
Sadiisı, Sayı: 15, 1 1 Şubat 1 339, s. 1 .
508
"Kayseri'de Küşad Edilecek Türk Ortodoks Ruhban Mektebi", Anadolu'da Orto­
doksluk Sadiisı, Sayı: 13, 30 Kanunuevvel 1 338, s. 3 .

1 70 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Türk Ortodoks Patrikhanesini tesis edenler
kendilerini nasıl tanımlamışlardır?
· -------
Anadolu'da Ortodoksluk S adası'nda yer alan ''.Anadolu Türk'tür"
başlıklı yazı, Anadolulu Ortodoksların kendini nasıl konumlan­
dırdıklarına dair önemli bir içeriğe sahiptir. Yazıda Türklerin
Anadolu'ya Selçuklu hükümetini tesis edenler veya Ertuğrul Gazi
ile gelmediklerine, tarihin işaret ettiği üzere Anadolu'nun ilk sa­
kinlerinin "Turanlılar" olduklarına işaret edilmiştir. Bu çerçevede
Sümerler ve Hititlerin geniş manasıyla "Moğol Türk" veya "Tu­
rani'' olduklarının ispat edildiğinin altı çizilmiştir. Makedonyalı
İskender ile Anadolu "gayet cüzi bir müddet için" Yunanların eli­
ne geçmiş, Romalıların elinde bulunduğu sırada Hıristiyanlığın
zuhur etmesiyle Anadolu' da yaşayan asılları Turanlı Türk olan
topluluklar Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu topluluklar İsla­
miyet'in zuhuruna kadar Bizans hükümdarının elinde kalmışlar­
dır. Sonraki yıllarda Anadolu ahalisinin büyük bölümü İslamiyet'i
kabul etmiş ve Selçukluların gelişme göstermesiyle eski dönem­
lerde olduğu gibi Türkleşmişlerdir. Ancak bazıları Hıristiyanlıkla­
rını sürdürmüşlerdir. Yazının son cümlesinde Türk Ortodoksların
Türklüğünden hiç kimsenin şüphe edemeyeceğinin altı çizilmiş­
tir. 509 Unutmamak gerekir ki gençlik yıllarından itibaren tarihe
büyük ilgisi olan Gazi Mustafa Kemal, özellikle 1 930'lu yıllarda
Türklerin tarihteki rollerine ilişkin birtakım sorularına yanıtlar
aradığında, Anadolu'nun eski halklarından olan Sümerler ve Hi­
titlerin Türklerle aralarında büyük bir bağ olduğu düşüncesiyle
medeniyetlerini incelemiş ve inceletmiştir.5 10 Bu manada Anado­
lu'da Ortodoksluk Sadası'nda 1 923 yılı Ocak ayında imzasız olarak
yayımlanan, Anadolu'nun eski halklarının Turanlı olduklarını dile
getiren Avrupalı tarihçilerden "Maspero" ve "de Morgan" isimle­
rinin zikredildiği, Cumhuriyet Dönemi'nin Türk tarih tezleriyle
örtüşen bu yazı çarpıcı ve düşündürücüdür.
Türk Ortodoks Patrikhanesini tesis etmek amacıyla Kayseri' de

509
''Anadolu Türk'tür", Anadolu'da Ortodoksluk Sadıisı, Sayı: 1 4, 20 Kanunusani
[Ocak] 1 339, s. 1 .
510
Azmi Süslü, '�tatürk ve Tarih", Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara, Atatürk
Araştırma Merkezi, 1 998, s. 1 45.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 171


düzenlenen kilise kongresinin gene\ sekreteri ve Anadolu'da Or­
todoksluk Sadıisı'nın sahibi ve başyazarı olan İstimat Zihni'nin51 1
de pek çok beyanatında Ortodoks Türklerin, Müslüman Türklerle
aynı ailenin evlatları oldukları zikredilmiştir. 512 İstimat Zihni aynı
vatanın evladı Müslüman ve Hıristiyan Türklerin, biri camiden
diğeri kiliseden çıkarken Türklüğün ilerlemesi, Türk vatanının
selamet ve saadeti, özgürlük ve bağımsızlığı konusunda aynı his
ve düşüncelere sahip, tek vücut olmaları gerektiğinin altını çiz­
miştir. 513 Anadolu'da Ortodoksluk Sadıisı'nda yayımlanan, Umum
Anadolu Türk Ortodoksları Murahhass-ı Umumisi Papa Eftim'in
beyannamesinde ise Türk Ortodoks Cemaati ile ilgili aşağıdaki
cümleler yer almıştır:

Altı asırdan beri Anadolu'da Türk olarak doğup büyümüş olan,


asırlardan beri de şüphe yoktur ki, Türk Ortodoks cemaatidir. . . . Hele
bir mezhep farkından ma-ada [başka] kat'iyyen Anadolu Türklüğü
camiasından ayrı bulunmayan bu cemaat için Yunanilik iddiasında
bulunmak cidden pek gülünç bir şey olur . . .
. . . Ruhen ve cismen bir olarak yaratılmış olan Anadolu Türkleri ara­
sında ekalliyetler [azınlıklar] meselesi sokarak kendi hesaplarına do­
lap döndürmek isteyen bu adamların maksatları ma'lumdur. Onların
bu husustaki cehaletlerine bakmalı ki Anadolu'daki adat [adetler] ve
ırkta cahili bulunuyorlar. Yukarıda da söylediğimiz gibi bir mezhep
farkından ma-ada hiçbir adetleri yekdiğerinden ayrı olmayan iki kar­
deş unsur arasında, ne için birbirinden ayrılmak hisleri bulunsun?
Bugün Anadolu'nun her tarafında, Konya, Karaman, Kayseri, Niğde
ve ilah [ila ahir] mahallerde sakin olan Türk Ortodoksları ırkça,
adetçe, ahlakça, adapça neleri yekdiğerin mütemmimi [tamamlayanı]
değildir? Türk Ortodokslar[ın] da Türkçeden başka bir lisan bilme­
diklerini söylersek iddiamıza bundan parlak delil olabilir mi? Anado­
lu' da ta'dad ettiğimiz [sıraladığımız] mahallerde hissiyat-ı ruhiye bile

5 11 Türkçe kaynaklarda İstimat, İstemat ve İstamat olarak yer almış İstimat Zihni
Bey'in ismi "Stamatis (katharevusada Stamatios)" olmalıdır. Pulluoğlu veya Pu­
loğlu lakabıyla anılmış İstimat Zihni mübadele edilmeyenlerden olup, "Özdamar"
soyadım almışur. Bkz. Fahri Yetim & Mesut Erşan, "Bodrumlu İstamat Zihni Öz­
damar: Siyasi ve Kültürel Faaliyetleri", 2. Uluslararası Her Yönüyle Bodrum Sempozyu­
mu - Sempozyum Bildirileri, Bodrum, Bodrum Belediyesi, 201 1 , s. 596-609.
5 1 2 "Katib-i Umumi Bodrumi İstimat Efendi Tarafından Kıraat Olunan Nutk-i İfti­
tahi", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1, 22 Temmuz 1 338, s. 1 .
513 "Anadolu'da Halis ve Hakiki Türk Ortodoks Olarak Yaşamak İsteyen Millettaşla­
nma", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 2, 1 1 Teşrinisani [Kasım] 1 3 38, s. 1 .

1 72 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


aynıdır. Şarkılar, maniler, sazlar, sözler bile birdir. Birbirinden kat'iy­
yen ayrılamaz. Şu halde bu büyük hakikat karşısında apaykırı [tama­
men ters] iddialarda bulunan düşmanların maksatlarını anlamak o
kadar güç bir şey olmasa gerek.
Hayır, Türk Ortodokslar böyle bir safsataya itibar edemezler, onlar
Türk' türler, Türk olarak öleceklerdir . . 514
.

514 "Umum Anadolu Türk Ortodoksları Murahhass-ı Umumileri Papa Eftim Efendi
Hazretlerinin 'Türk Ortodoks Kilisesi' Unvanlı İkinci Kitapta Münderic [Yer
Almış] Beyannameleri", Anadolu'da Ortodoksluk Sııdası, Sayı: 1 1 , 2 1 Teşrinievvel
[Ekim] 1 338, s. 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 73


Anadolu'da Ortodoksluk Sadôsı'nda yer alan Fener Rum
Ortodoks Patrikhanesine yönelik eleştiriler nelerdir?
- �������----

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Kayseri' de toplanan kilise kong­


resi, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile yollarını ayırmaya ka­
rar vermiştir. Anadolu'da Ortodoksluk Sadası'nda bunun gerekçeleri
zikredilmiştir. Kongre genel sekreteri İstimat Zihni Nevşehirlile­
re hitaben gerçekleştirdiği konuşmasında, "güzel ve sevgili Ana­
dolu'muz" olarak bahsettiği Türk topraklarına batı dünyasının
her zaman göz diktiğini söyleyerek, bunun yol açtığı buhranlara
işaret etmiştir. ''.Asayişi temin etmek" gerekçesiyle Anadolu'nun
"en emin ve müsterih [rahat] sahalarının" işgal edildiğine işaret
eden İ stimat Zihni bunu fesat bir düşünce olarak yorumlamış,
işgal kuwetlerinin Anadolu'ya "ihtilal ve izmihlal [perişanlık]
tohumları" saçtıklarını dillendirmiştir. Fener Patrikhanesi yaban­
cı propagandaların etkisinde kalmış, metropolitler ve despotlar
başta olmak üzere Ortodoks din adamları cemaatlerini "menafi'
[menfaatli] entrikaları yolunda harabiyetten [yıkımdan] harabiye­
te, felaketten felakete sürüklemişler, alet etmek istemişlerdir."5 15
Dolayısıyla Anadolulu Ortodoksların, Fener Rum Ortodoks Pat­
rikhanesine yönelik birinci suçlamaları, Türk düşmanı olan batı­
lıların, yani itilaf devletlerinin etkisinde kalmaktır. Kayseri'deki
kilise kongresi kopmak yönünde karar alırken de Fener Rum Or­
todoks Patrikhanesinin, "güzel Türk memleketine göz diken ve
Türk ırkının zararına uğraşan ve bu gayenin husulü için her da­
kika birer mesele ihdas [ortaya koyan] ve icat eden düşmanların
aleti" olduğuna işaret edilmiştir. 5 1 6
Anadolulu Ortodoksların Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine
yönelik ikinci suçlamaları, siyaset ocağı haline geldiğidir. Nitekim
Anadolu'da Ortodoksluk Sadası nda Patrik Meletios'a yazılan açık
'

mektupta, siz kavlen [söz ile] , fiilen, maddeten, manen men­


sup olduğunuz o Venizelos fırka-i melu'ne-i siyasiyenin [lanetli

5 1 5 "Geçenlerde Nevşehir'e Kadar İhtiyar-i Sefer Etmiş Olan Kongremiz Katib-i


Umumisi Bodrumi İstimat Zihni Efendinin Verdiği Konferansın Zübde-i Müfa­
dı", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 6, 2 Eylül 1 338, s. 1 .
5 1 6 "Kayseri Kilise Kongresi'nin Birinci İctimaının Birinci Kararı", Anadolu'da Orto­
doksluk Sadası, Sayı: 2, 29 Temmuz 1 338, s. 1 .

1 74 r- SORULARLAKARAMANLILAR ------
siyasi fırkasının] amil-i müstakili [oyun bozucusu] ve alet-i mü­
teharriki [hareketli aleti] olduğunuzu ispat etmişsinizdir" denil­
miştir.517 Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı'nın dokuzuncu sayısında
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin son durumu, Şark Pat­
rikhanesinin son zamanlara gelinceye kadar on altı asırlık tarihi
pek ulvi, pek kutsidir . . . Patrikhane hiç siyasete karışmadı. Vaktin
imparatorlarının emirlerine tabi oldu . . . Şark Patrikhanesinin mu­
kaddes dini tarihini, Fener zimam-daranının [elinde tutanlarının]
son zamanlarda gösterdikleri taşkınlıklar imha etmiştir. Yüzbin­
lerce masumların kanlarının dökülmesine, hanmanların [ocakla­
rın] sönmesine sebep olmuştur . . . " cümleleriyle anlatılmıştır. An­
cak daha da ilginci, Anadolulu Ortodoksların "sönmüş Fener'i"
Kayseri'ye naklederek "tencir [korkutup] , tekdir [azarlayıp] , ta­
mir ettikten" sonra yakacakları ve parlak Fener'le hakikati bütün
dünyaya ilan edecekleridir.51 8 Nitekim Anadolu'da Ortodoksluk Sa­
diisı sayfalarında Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin '�nado­
lu' daki ekalliyetlere [azınlılara] zulm [eziyet] ve işkence edildiği
ve umur-u mezheplerine [mezhep işlerine] müdahale olunduğu"
iddiaları yalanlanmış ve Hıristiyan cemaatlerin "bulundukları
menatıkta [mıntıkalarda] müsterih ve serbest yaşadıkları", dini
vazifelerini yerine getirirken hiçbir müdahaleyle karşılaşmadıkları
ifade edilmiştir.519 İstimat Zihni'nin ifadesiyle Anadolu'da "salibi
muhafaza eden" ne Avrupalı hamilerin tehdidi, ne de Yunanların
gürültüsüdür. Anadolu' da Hıristiyanlık, Osmanlı Devleti'nin ada­
leti, "Türk ırkının nezih [temiz] ve ulvi kalbinden doğan şefkat
ve merhamet" sayesinde varlığını sürdürmüştür.520 Kısaca İstimat
Zihni, Anadolu'da Ortodoks Hıristiyanlığın güvencesinin Türk
milleti olduğuna işaret etmiştir.
Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı nda ruhani meclis ve muhtelit
'

mecliste yer alamadıklarına göre, Fener Rum Ortodoks Patrikha­


nesinin Anadolulu Türk Ortodoksların vekaletine sahip olmadığı,

51 7 "Açık Mektup - Deraliyye'de Fener'de Patriklik Makamının Gasıbı Meletios


Efendi Cenaplarına", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 7, 9 Eylül 1 338, s. 1 .
5 1 8 "Patriklik Makamı'', Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 9, 30 Eylül 1 338, s. 1 .
"Tekzib", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 , 2 2 Temmuz 1338, s . 2.
520 "Açık Mektup - Deraliyye'de Fener'de Patriklik Makamının Gasıbı Meletios
Efendi Cenaplarına", Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı, Sayı: 7, 9 Eylül 1 338, s. 1 .

---- Anadolulu Ortodoks Türkler � 1 75


bölgeye atanan metropolitlerin patriğin istediği kişiler oldukları
ifade edilmiştir.521 Önce Rus, sonrasında Yunan, Sırp, Romen ve
ardından Bulgar Kilisesinin tesis edildiğine dikkat çekilerek,
Fener erkanının ittihaz etmiş olduğu siyaset-i mel'une neticesin­
de Büyük Millet Meclisine Tabi Umum Türk Ortodoksları Müsta­
kil Kilisesinin ilanı üzerine hübub eden [esen] rüzgar-ı adaletten
Fener'in mumu söndü. İhtimal o, bizim kilise istiklalimizi tanı­
maz. Onun tanımaması bizim kilisemizin istiklaliyetine hiç ha­
lel vermez. Her ne vakit keyfi gelirse o vakit tanısın . . . Siyasetten
uzak olarak ruhani çobanlık etmek isteyenlere Kayseri' de müs­
takil Türk Ortodoks Kilisesinin kapıları açıktır. . . " denilmiştir. 522

52 1"Fener Patrikhanesi Evvel ve Ahir Hiçbir Vakit Anadolu Türk Ortodokslarının


Vekfiletini Haiz Olmamıştır ve Olamaz", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 4,
19 Ağustos 1 338, s. 1 .
522 "Fener'in Mumu Nasıl Sönmüştür? Yakması İçin Kayseri'ye Gelmesi Lazım Mı­
dır?", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 7, 9 Eylül 1 338, s. 2.

1 76 r- SORULARLAKARAMANLILAR -------
Papa Ettim kimdir?
· �-----
Papa Eftim, Pavlos Karahisarlıoğlu ismiyle Yozgat'ın Akmağdeni
kasabasının İstanbulluoğlu mahallesinde dünyaya gelmiştir. So­
yadı bazen Karahisaridis olarak da verilmektedir. Pek çok kaynak­
ta doğum tarihi 1 300 ( 1 884- 1 885) olarak ifade edilmiştir. Oku­
ma yazmayı kilise okulunda öğrenmiştir. Önce rüştiyeye gitmiş
ve ardından 1 9 1 1 - 1 9 1 2 yıllarında Ankara Ticaret Mektebindeki
dersleri takip etmiştir. 1 9 1 5 yılında papazlığa atanınca Papa Ef­
tim ismini almış ve 1 9 1 8 yılında Keskin Metropolit Vekilliğini
üstlenmiştir.523 Türk Milli Mücadelesi esnasında Saman Pazarı'na
yerleşmiş olan Papa Eftim, TBMM Hükümeti'yle de iyi ilişkiler
kurmuştur. Nitekim Papa Eftim'in gazetelerde TBMM Hüküme­
ti'ni destekleyen beyannameleri yer almıştır.524 Örneğin Hiikimi­
yet-i Milliye' de 30 Kasım 1 9 2 1 'de yayımlanmış olan beyanname­
sinde, Anadolu' da Müslüman ve Hıristiyan Türklerin yaşadığının,
Anadolulu Ortodoksların Fener Patrikhanesine de Avrupa devlet­
lerine de vekalet vermediklerinin ve kendilerine ait hükümetin
TBMM Hükümeti olduğunun altını çizmiştir.525
Bize göre Papa Eftim'i en iyi anlatan, Türk Ortodoksların kilise
kongresinin genel sekreteri İstimat Zihni olmuştur. İstimat Zihni,
Nevşehirli Karamanlılara seslenirken, Papa Eftim'i aşağıdaki söz­
lerle anlatmıştır:
. . . Anadolu Türk Ortodoks halkı Fener' in bu harekat ve teşebbüsa­
tında zerre kadar alaka ve iştirakimiz olmadığını i'lan ve bu çirkin ve
kerih [iğrenç] ahvali [halleri] karşısında feryat ettik. Lakin bu saday-ı
istimdadımızı [yardım isteyen sesimizi] , hükümet-i merkeziyemizin
sem'-i [işittirebilecek ve] şefkat ve adaletine isal edebilecek [ulaştıra­
bilecek] sadakat ve hamiyeti mücerreb [sınanmış] hfilis [katıksız] ve
hakiki vatanperver bir rehber lazım idi. İ şte kardaşlarım kalben, fik­
ren, vicdanen masum olduğumuzdan adalet-i ilahiye tecelli etti. Muz­
lim [karanlık] ve matemi [yaslı] ufk-ı istikbalimizden [istikbalimizin
ufkundan] Keskin Madeni cihetinden bir necm-i hamiyet [gayretin

52 3 Benlisoy & Benlisoy, age, s. 26-27; Hikmet Yavuz Ercan, "Fener ve Türk Or­
todoks Patrikhanesi", Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 8, 1967, s. 4 1 7;
Yıldırım & Sofuoğlu, age, s. 1 77.
52 4 Atalay, agm, s. 23-26.
52 5 Papa Eftim, "Onodoks Kilisesi'ne Bir Tamim", Hiikimiyet-i Milliye, 30 Teşrinisani
(Kasım) 1 92 1 , s. 2.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 77


yıldızı] tulu' etti [doğdu] . Bu necm-i tali' [doğan yıldız] Papa Eftim
Efendi bu vatanın acılarından, yaralarından müteessir ve mecruh olur
[yaralanır] ciddi ve hakiki evladı olduğundan fedakarane ve azimka­
rane milletimizin selametine ma'tuf [yönelmiş] saha-i mücadeleye
atıldı. Ve milletimizin ruhundan kopan mahsul-i samimiyet vekalet
ve mezuniyetine istinaden ve ısrar ve ihramına [ricasına] mağruren
en ewel müzmin illetin mühlik [öldürücü] mikroplarının neşv ü
nema bulduğu [yetişip geliştiği] menbadan, milleti tecrid ve teb'id
[uzaklaştırmak] ve irtibat ve alakayı kat' etmek [kesmek] zaruretini
hakkıyla his ve takdir ettiği için sada-yı milletin kendisine tahmil et­
tiği [yüklediği] vazife-i vicdaniye karşısında hemen Fener Patrikhane­
sinden fekk-i irtibat ettiğimizi [bağımızı kestiğimizi] ve Anadolu'da
müstakil bir Türk Ortodoks Kilisesinin lüzum-ı tesisini filem-i mede­
niyete i'lam [bildirip] ve i'lan etmekle beraber, ol dairede hükümet-i
celile-i milliyemiz nezdinde dahi istirhamatta bulundu . " . 526
. .

Dolayısıyla Anadolu'nun ızdıraplarını ruhunda hisseden Papa Ef­


tim, Türk Ortodoksların sesini Ankara'ya duyuran kişidir. Ancak
diğer taraftan Müslüman ve Hıristiyan Türklerin yurdu olan Ana­
dolu'nun harap olmasındaki rolü sebebiyle "siyaset ocağı" dedi­
ği Fener Patrikhanesinin hatalarının altını çizip, Türk milletinin
haklı davasını tüm dünyanın dikkatine sunarak TBMM Hüküme­
ti'nin de sesi olmuştur.

Görsel 2 1 : Papa Eftim'in


kabri Şişli'deki Rum Ortodoks
Mezarlığı'ndadır.

526
"Geçenlerde Nevşehir'e Kadar İhtiyar-i Sefer Etmiş Olan Kongremiz Katib-i
Umumisi Bodrumi İstimat Zihni Efendinin Verdiği Konferansın Zübde-i Müfa­
dı", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 6, 2 Eylül 1 338, s. 1 .

1 78 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


Yunan kaynaklarında Papa Ettim nasıl tanıtılmıştır?
· ------
Türk kaynaklarından farklı olarak Yunan kaynaklarında Papa Ef-
tim, en hafif ifadeyle "inançları ve idealleri olmayan biri" olarak
zikredilmiştir. 527 Yunan kaynaklarında Papa Eftim'in samimiye­
ti fazlasıyla sorgulanmış, 1 9 1 5 yılında papaz olması dahi Birin­
ci Dünya Savaşı koşullarında askerlikten kaçma girişimi olarak
değerlendirilmiştir. Birtakım mübadiller ile yapılan mülakatlara
dayandırılarak, Mondros Mütarekesi'nin hemen akabinde Kes­
kin'deki " Fthani O İpnos [Uyku Yeter] " isimli cemiyetle birlikte
Patrikhaneden Hıristiyanların korunması için bölgeye müttefik
birliklerinin gönderilmesi adına girişimde bulunmasını istediği
iddia edilmiştir. Patrikhane 1 9 1 9 Martı'nda yaptığı açıklamayla
Rumların Osmanlı Hükümeti ile hiçbir bağlarının kalmadığını
açıklamış ve Rumların aynı yıl içinde gerçekleştirilen seçimlere
katılmasına izin vermemiştir. 528 Ancak Yunan kaynaklarında iddia
edildiği üzere kısa sürede Orta Anadolu'nun Türk Devleti sınır­
ları içinde kalacağını hisseden Papa Eftim, Türk Milli Hareketin­
den yana saf tutmuştur. 1 9 1 9 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanı
için yapılan seçimler esnasında Ankara' daki Karamanlıları seçime
katılmak konusunda ikna etmiş olan Papa Eftim, Keskin'de Ku­
va-yı Milliye teşkilatını kurmuş olan Mehmet Rıza Bey' in Kırşehir
milletvekilli olarak seçilmesini sağlamıştır. Mehmet Rıza Bey, Os­
manlı Meclis-i Mebusanının 1 1 Nisan 1 920'de padişah tarafından
feshedilmesinin ardından 23 Nisan 1 920'de açılan Birinci Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında da yer almıştır. 529 Papa Eftim,

527 Hristos İ. Drugas, "O Papa Eftim, İ Anakiriksi Turkorthodoksis Ekklisias Ke


İ Sinepies Aftis [Papa Eftim, Türk Ortodoks Kilisesi'nin İlanı ve Bunun Se­
bepleri] " https://argolikivivliothiki.gr/201 6/02/25/turkish-orthodox-church/
[Erişim 07.02.2020]
528
Bülent Atalay, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Siyasi Faaliyetleri (1 9 1 8-1 923),
İstanbul, Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, 200 1 , s. 1 20.
529 1 877 yılında Kırşehir'in Keskin ilçesinin Hamit kasabasında doğmuş olan Meh­
met Rıza Bey, 1 9 1 9 yılı sonlarında Keskin'de Kuva-yı Milliye teşkilatını kurmuş­
tur. Heyet-i Temsiliye'nin isteği üzerine İstanbul Hükümeti tarafından Ankara'ya
vali olarak atanan Muhittin Paşa'yı tutuklamıştır. Yozgat isyanının bastırılmasın­
da da rol almıştır. Bengü! Salman Bolat, "Milli Mücadele'de Kırşehir'in Yeri ve
1. TBMM Döneminde Kırşehir Milletvekilleri", Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele'de

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 1 79


Edirne Milletvekili Mehmet Şeref Bey'i53° Keskin' de misafir ettiği
gibi, 1 9 1 9 yılı Eylülü'nde cemaatin zenginlerini Kuva-yı Milliye'yi
desteklemeye zorlamış ve toplanmış olan 1 300 Türk Lirası Ali
Fuat Paşa'ya teslim edilmiştir. Yunan kaynakları Papa Eftim'in bu
gibi faaliyetleriyle tesis ettiği yakınlıklar sayesinde Keskinli Hıris­
tiyanları sürgünden kurtarabildiğini kaydetmektedirler. Kaldı ki
TBMM Hükümeti'nin Keskin'e gösterdiği ilginin sebebi de mesa­
fe olarak Ankara'ya yakınlığıdır.531
Yunan kaynaklarında ısrarla Papa Eftim'in evli bir Anadolu pa­
pazı olarak yeterli dini eğitime sahip olmadığının altı çizilmiştir.
TBMM Hükümeti'nin Papa Eftim'i desteklemesinin sebebi olarak
Meletios Metaksakis'in532 8 Aralık (25 Kasım) 1 92 1 'de iV. Meletios
adıyla Fener Rum Ortodoks patrikliğine seçilmesi533 gösterilmiştir.
Şark Meselesi ile ilgili yazmış olduğu kitabında Psomiadis bunu,
Meletios'un uzlaşmaz tutumu karşısında Türk idaresinin kilise

Kırşehir, Hazırlayan Yaşar Özüçetin, Kırşehir, Kırşehir Valiliği, 2009, s. 29.


530 Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye Cemiyetinin yayın organı olan Trakya
Paşaeli gazetesini çıkarmış olan Mehmet Şeref Bey, Son Osmanlı Meclis-i Me­
busanında Edirne milletvekili olarak yer almıştır. İngilizler tarafından Malta'ya
sürgün gönderilenler arasındadır. Malta dönüşünde TBMM çatısı altında Edir­
ne milletvekili olarak bulunmuştur. Ahmet Efıloğlu, "Osmanlı Meclisinde Rum
Göçü ve Rum Tehciri Tartışmaları", History Studies, Cilt: 4, Sayı: 1 , 2012, s. 1 80;
https://bibliyografya.com/bibliyografı/7567 [Erişim 08.02.2020]
531 Aleksis Aleksandris, "İ Apopira Dimiyurgias Turkorthodoksis Ekklisias Stin
Kappadokia, 1 9 2 1 - 1 923 [Kapadokya'da Türk Ortodoks Kilisesi Kurma Girişi­
mi, 1 92 1 - 1 923] ", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon [Anadolu Araştırmalan Mer­
kezi Bülteni], Tomos [Cilt] : 4, Athina, 1 983, s. 1 68-1 78.
532 Meletios Metaksakis 1871 Girit doğumludur. Asıl ismi Emmanuil Metaksa­
kis'tir. Bir mason olan Meletios Metaksakis'in patrikliğe seçilmesinde Yunan
devlet adamı Venizelos'un rolü büyüktür. Georgios - Spiridon P. Mamalos, To
Patriarhiyo Konstantinupoleos Kata Tin Periodo 1 9 1 8- 1 9 72 [1 9 1 8- 1 9 72 Döneminde
İstanbul Patrikhanesi], Athina, Ekdosis Ant. N. Sakkula [Ant. N. Sakkula Yayınla­
rı] , 201 1 , s.73; Aleksandros Zervudakis, "Diyasimi Tektones: Meletios Metak­
sakis [Ünlü Masonlar: Meletios Metaksakis] ", Tektoniko Deltio [Mason Bülteni],
Arithmos [Sayı] : 7 1 , 1 967, s. 49-50; "Meletios", Egkiklopedia 2002 [2002 Ansik­
lopedisi], Tomos [Cilt] : 12, s. 232.
533 Stavros A. Nanakis, İ Hriya Tu İkumeniku Thronu Ke İ Eklogi Tu Metaksaki 191 8-1 922
[Ekümeniklik Tahtının Boşluğu ve Metaksakis'in Seçilmesi 1 9 1 8-1 922], Basılmamış
Doktora Tezi, Thessaloniki [Selanik] , Aristotelio Panepistimio Thessalonikis [Se­
lanik Aristotle Üniversitesi] , Sholi Theologiki [İlahiyat Fakültesi] , 1 988, s. 1 7.

1 80 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


içerisindeki hizipleri desteklemesi olarak yorumlamıştır. 534 Türk
Ortodoks Kilisesi hakkında önemli bir makale kaleme almış olan
Aleksandris'e göre Papa Eftim'in Anadolulu Hıristiyanlar üzerin­
deki etkisi sınırlı kalmış ve TBMM Hükümeti'nin, Yunanistan'ın
Anadolu'daki bozgunu sonrasında Anadolulu Ortodokslara duy­
duğu ilgi azalmıştır. 535 Ancak Aleksandris'in bu iddialarına rağmen
1 7 Kasım (4 Kasım) 1 922 tarihinde Fener Rum Ortodoks Patrik­
hanesi bürolarından Venizelos'a gönderilen "Büyük Problem Kar­
şısında Ekümenik Patrikhane" başlıklı muhtırada, Türk Ortodoks
Kilisesinin kurulmasından Fener'in kaygı duyduğu hissedilmekte­
dir. Papa Eftim'in "cahil" olarak nitelendirildiği muhtırada Türk
Ortodoks Kilisesini kuranın Mustafa Kemal Paşa olduğu, bundan
böyle Türk Devleti içinde Rum ve Ermeni olarak var olmanın önü­
nün kapandığı iddia edilmiştir.536 Fener bürolarından Venizelos'a
gönderilen söz konusu muhtıranın tarihi, Lozan görüşmelerinin
başlamasından üç gün öncesine karşılık gelmekte olup, o günlerde
Fener Patrikhanesinin psikolojisini yansıtmaktadır.

534 Haralambos i. Psomiadis, İ Telefteya Fasi Tu Anatoliku Zitimatos [Şark Meselesinin


Son Safhası], Athina, Ekdosis Efesos [Efesos Yayınları] , 2004, s. 1 30.
535 Aleksandris, agm, s. 1 92- 1 93 .
536 Dijital Venizelos Arşivi 7 1 9_01_1 85-0 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 181


Karamanlılar mübadele kararını nasıl değerlendirmişlerdir?
· ------

"Türk ve Rum Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol"


30 Ocak 1 923 tarihinde imzalanmıştır.537 Bundan birkaç ay önce
Anadolu'da Ortodoksluk Sadası 'nda İstimat Zihni, Anadolu' da Türk
Ortodoks olarak yaşamak isteyenlere seslenirken, aslında Kara­
manlıların mübadele dışı bırakılmalarına dair umutlarını dile ge­
tirmiştir:

Bu vatanda kalmak isteyen, Türklerle imrar-ı hayat etmek [hayat


geçirmek] arzusunda bulunan biz Türk Ortodokslar, Türk lisanı altın­
da, Türk şanlı bayrağının himayesinde hakiki Türk Ortodoks evladı
olarak, Türkiye anavatanımızda yaşamak istediğimizi fiilen ispat et­
tikçe, hükümet-i celile-i milliyemiz de kemal-i şefkat [tam bir şefkat]
ile daima bizleri himaye, her an ve zaman bizlere dest-i muaveneti
[yüce yardımı] uzatacaktır.
Bu muazzez [aziz] Türk topraklarının nimetini takdir edenler, kalbi
Türk muhabbeti ile meşbu' [doymuş] olanlar, latif [şirin] Anadolu' da
hür, daima mesut yaşayacak, onun saadet ve istirahatini hiçbir müda­
hale ihlal etmeyecektir. İ şte bu hakikatleri müdrik [anlayan] bu ev­
saf [vasıflar] ile mücehhez [donanmış] bulunanlar, anayurtları Türk
topraklarından bu vatanın nimetlerinden mahrum kalmayacaklarına
kani'[inanmış] olmalıdır.
Buna tereddüt ve tevehhüm [vehim] edenler, sadakat ve ciddiyetle­
rinden emin olmayanlardır. Binaenaleyh bizler fiilen Türk hükümeti­
ne muti' [itaatli] ve sadık, kalben Türk milletine merbut [bağlı] bu­
lundukça, atimizden [geleceğimizden] , selamet ve istirahatimizden
daima eminiz. 538

Anadolu'da Ortodoksluk Sadası 'ndaki ''Anadolu Türk'tür" başlıklı


yazıda da "İşte ırken, lisanen, adeten Türk, diyaneten Ortodoks
olan biz Türk Ortodoksların Türklüğünden hiçbir kimse iştibah
[şüphe] edemeyeceğinden, gerek ekalliyet [azınlık] , gerek müba­
dele hususatının [hususlarının] bizlere şümulü olmayacağı [biz­
leri içine almayacağı] emr-i tabii [doğal bir hadise] bulunduğunu

537 İsmail Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmalan, Cilt: 1, Ankara, Türk Tarih Kuru­
mu Yayınları, 2000, s. 185.
53 8 İstimat Zihni, "Anadolu'da Halis ve Hakiki Türk Ortodoks Olarak Yaşamak İs­
teyen Millettaşlarıma", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 2, 1 1 Teşrinisani
[Kasım] 1 338, s. 1 .

1 82 r- SORULARLAKARAMANLILAR -------
Avrupa bilmelidir" denilmiştir. 539 İstimat Zihni aynı gazetede mü­
badelenin Türk Ortodokslara uygulanıp uygulanmayacağı soru­
suna cevap ararken, kendilerinin Fener Ortodoks Patrikhanesinin
"mekruh [iğrenç] ve menfur [sevimsiz] siyaseti"ne isyan ederek
sadece din işleri ile uğraşmak üzere bir kilise tesis ettiklerini ifade
etmiştir. Kaldı ki Türk olduklarının da "tarihen sabit" olduğunun,
dolayısıyla "ırkıyetleri Türk olmayan ve yalnız Türk tabiyetinde
[vatandaşlığında] bulunan diğer Rumlara kabil-i kıyas olmadıkla­
rının [Rumlarla kıyas edilemeyeceklerinin] " ve azınlıklarla hiçbir
ilgilerinin bulunmadığının altını çizmiştir.540
Türk Ortodoks Patrikhanesini kuranlar, Karamanlıların müba­
dele dışı tutulmalarını arzulamış, Lozan'da görüşmeler sürerken
de taraflarca sayıları 50 bin civarında olan Türkçe konuşan Or­
todoks Anadoluluların, yani Karamanlıların mübadeleden istisna
tutulacaklarına dair görüşler beyan edilmiştir.541 Buna rağmen
mübadele protokolünde "Türk topraklarında yerleşmiş Rum Or­
todoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş
Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1 923 tarihinden
başlayarak zorunlu mübadelesine girişileceği" hükmü yer almış­
tır. Bir diğer ifadeyle mübadele protokolünde din esas alınmıştır.
Mübadele, İstanbul'da oturan Rumları ve Batı Trakya'da oturan
Müslümanları kapsamayacaktır. 542 Yine de Türk Milli Mücadele­
si' ne verdiği samimi destek ve ortaya koyduğu etkinlik sebebiyle
Papa Eftim ve yakınlarından oluşan 50-60 kişi mübadeleden muaf
tutulmuşlardır. 543
Mübadele kararı belki gençleri yaşlılar kadar üzmese de özel­
likle yaşlı Karamanlıları çok üzmüştür.544 Nevşehir'in 24 kilomet­
re güneydoğusunda yer alan Tilköy'den Evgenios Lazaridis, yüz
yaşının üzerindeki ninesinin "Hayvanları değiştirebilirler, ama in­
sanları nasıl değiştirecekler?" diye oturup ağladığını ve terk edilip

539 ''.Anadolu Türk'tür", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 4, 20 Kanunusani


[Ocak] 1 339, s. 1 .
540 İstimat Zihni, "Anadolu'da Mecburi Mübadelenin Türk Ortodokslara Şümulü
Var Mıdır?", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: 1 5, 1 1 Şubat 1 923, s. 1 .
54 1 Benlisoy & Benlisoy, age, s . 1 60- 1 6 1 ; Atalay, agm, s . 3 1 .
542 Soysal, age, s . 1 85.
543 Atalay, agm, s. 38.
544 İ Eksodos [Çıkış], s. 1 37- 1 3 8.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı


geride bırakılmaktan korktuğunu nakletmiştir. Mübadele Lazari­
dis'in dayısı tarafından da inanılmaz bir olay olarak değerlendiril­
miştir. Dayısı sürekli olarak "Şeytan gözüne kilit uydurdum, lakin
bu derde çare bulamadım" demiştir.545 Gelveri'den (Güzelyurt)
Sokratis Lukidis, mübadeleyi Gelverililer için bir yıkım olarak
değerlendirmiş ve "Yunanistan'a geldik ve mutsuz olduk. Vatanı­
mızda Türkler ile iyi geçiniyorduk. İyi insanlardı" demiştir. 546 Yine
Gelverili Polikseni Katranci mübadeleyi "Tanrı'nın laneti" olarak
değerlendirmiş ve Gelveri'ye mübadeleyle ilgili olarak gelen Yu­
nan heyetinin kaldığı evin, kasabalarındaki Türklerce taşlandığını
aktarmıştır.547 Aksaray 'ın 25 kilometre güneydoğusunda yer alan
Halvadere'den Evlambia Mumcoglu, Yunanistan'a geldiğindeki
duygularını "Cennete geldiğimizi zannediyorduk ve cehenneme
geldik" cümlesiyle ifade ederken,548 Kayseri'nin 1 9 kilometre ku­
zeydoğusunda yer alan Vekse'den ( Ö zlüce) Papa İsaak, "Yunanis­
tan'a ulaştığımızda anne arıyorduk, üvey anne bulduk" demiş­
tir.549 Aksaray 'a 1 1 ,5 kilometre mesafede olan Çeltek köyünden
Kosta Hinicidis'in sözleri de çarpıcıdır. Hinicidis, "Yunanistan'ın
bir şey olduğunu sanıyorduk. Buraya geldiğimizde yanıldığımızı
anladık . . . Bilseydim buraya gelmezdim" demiştir. 550 Niğde-Nev­
şehir yolu üzerinde bulunan Melegop'tan [Derinkuyu] Lukas Ka­
nakis ise pek çoklarının '�h başımıza gelenler! " diye dertlendik­
lerini nakletmiştir. 55 1

545 Ae, s. 1 58- 1 59.


546 Ae, s. 14.
547 Ae, s. 9-1 1 .
548 Ae, s . 3 1 .
549 Ae, s . 54.
550 Ae, s . 24.
55 1 Ae, s. 1 68 .

1 84 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Görsel 22: Gelveri'de Agios Grigorios Kilisesi.

Germir'den [Konaklar] Maria Porloglu'nun anlatımı, Kara­


manlıların mübadeleye bakışını son derece iyi bir şekilde ortaya
koymaktadır. Porloglu, Karamanlıların inançlı Hıristiyanlar ol­
duklarını ve Tanrı'nın da kendilerine işaretleriyle iyiyi ve kötüyü
gösterdiğini ifade ettikten sonra, gençliğinde gördüğü kuyruklu
yıldızı anlatmıştır. Öyle ki büyükleri kuyruklu yıldızı gördüklerin­
de haç çıkarmış ve bu işaretin iyiye çıkmasını dilemişlerdir. Der­
ken çekirge yağmuru yaşanmış ve bölgelerine açlık getirmiştir.
Yokluk çektikleri yıllarda Müslüman komşularıyla yardımlaşmış­
lardır. Derken bir gün "Yunanların İzmir'i vurduğunu" işitmiş­
lerdir. Yunanların Anadolu bozgunu sonrası Germir'e "korkunç"
bir işaret daha düşmüş, köy baykuşlarla dolmuştur. Baykuşlar ak­
şamları kilise kubbesindeki haçın üzerinde ve evlerin damlarında
ağlıyorlarmış. "Baykuşların felaket getirdiği söylenmez mi?", kısa
bir süre sonra mübadele haberi gelmiştir. 552

552 Ae, s. 83-86.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler -1 185


Görsel 23: Germir'de Panagia Kilisesi.

İ Eksodos [Çıkış] kitabında yer alan Karamanlı mübadille­


rin mülakatlarının pek azında mübadele kararı yerinde bir karar
olarak değerlendirilmiştir. Niğde'ye 2 8 kilometre mesafede olan
Hasköy ' den Dimitrios Misailidis bu yönde görüş beyan edenler­
dendir. Misailidis, "Mübadeleyi kim düşündüyse iyi etti. Artık
Türkiye'de yaşayamazdık . . . Savaş çok düşman yarattı. Yunan as­
keri Türkiye'ye ayak basıp kendi yerinde Türk'ün evladını öldür­
düğünde Türk' ün seni sevmesini nasıl isteyebilirsin?" demiştir. 553
Benzer şekilde Aksaray'dan Aleksandros Leontopulos da Yunan
ordusunu destekledikleri şüphesi ile Türk jandarması tarafından
izlendiklerini söyleyerek, mübadele kararının ailesini rahatlattı­
ğının altını çizmiştir. Leontopulos buna rağmen, Aksaraylı Orto­
doksların gitmesini istemeyen Türklerin, Ankara nezdinde giri­
şimlerde bulunduklarını ifade etmiştir. 554

m Ae, s. 213.
554 Ae, s. 5-6.

1 86 � SORULARLA KARAMANLILAR ----


Mübadelenin Türk Ortodoks Kilisesine
ne tür bir etkisi olmuştur?
· ------

Mübadele kararı sonrası Türk Ortodoks Kilisesinin merkezi Kay­


seri' den İ stanbul'a taşınmış ve 9 Temmuz 1 924'te Papa Eftim,
dönemin ifadesiyle Türk Ortodoks Kilisesinin "Başpapazlığını"555
üstlenmiştir. Yonca Anzerlioğlu Karamanlı Ortodoks Türkler adlı ki­
tabında mübadele sonrası Türk Ortodoks Kilisesinin konumunu
şu cümleyle anlatmıştır: Türk Ortodoks Patrikhanesi 1 923
yılı sonlarından başlayarak 1 924 yılı boyunca sahip olduğu Kay­
seri, Niğde, Nevşehir gibi birçok Orta Anadolu Türk Ortodoks
cemaatini mübadeleye kurban vermesine rağmen, geride kalan ve
İstanbul'da yaşamakta olan Anadolu kökenli Türk Ortodoksların
desteğiyle ve Papa Eftim'in gayretleri sonucu tam anlamıyla ba­
ğımsız bir patrikhane olarak İstanbul'da Fener Patrikhanesinin
karşısında varlığını ortaya koymuştur". 55 6 Bu tespit, İ stanbul' da­
ki Karamanlıların tamamının Türk Ortodoks Patrikhanesi çatısı
altında yer aldıkları tezine dayanmaktadır. Ancak İstanbul'daki
Karamanlıların tamamı Papa Eftim'e tabi olmuşlar mıdır? Bu so­
ruya "Evet" cevabını vermek, bize göre önceki bölümlerde kale­
me aldıklarımızı reddetmek anlamına gelmektedir. Daha önce de
ifade ettiğimiz gibi Karamanlıların önemli bir bölümü, özellikle
de İstanbul'da yaşayanlar "Helenizm" propagandalarının etkisi
altında kalmışlardı ve Cami Baykurt'un da işaret ettiği gibi XIX.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyal konumlarını güçlendi­
rebilmek adına içlerinde "Helen kimliği" almış olanlar vardı.557

555 Lozan görüşmeleri esnasında Fener Rum Ortodoks Patrikhanesinin Türkiye


dışına çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışmaları yapılmış, neticede patrikhanenin
siyasal niteliğinden sıyrılarak sadece dini bir kurum olarak İstanbul'da bırakıl­
masına karar verilmiştir. Lozan Antlaşması'nda herhangi bir maddeyle düzen­
lenmemiş olan bu konu, Türk iç hukukuna bırakılmıştır. 1 930'lu yıllara kadar
resmi yazışmalarda ve basında Kilisenin başında bulunan dini lider "Başpapaz"
olarak anılmıştır. Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı - Tutanaklar, Belgeler, Ta­
kım: I, Cilt: 1, Kitap: 1, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1 969, s. 324-332;
Atalay, age, s. 262.
556 Anzerlioğlu, age, s. 348-353.
557 "Karamanlılarda rastlanan Türkçe isimler nelerdir? " başlığı altında bu konu
etraflıca ele alınmıştır.

----- Anadolulu Ortodoks Türkler � 187


Bunda Yunanlarla gerçekleştirilen evliliklerin de rolü olmuştu. 558
Dolayısıyla Foti Benlisoy ve Stefo Benlisoy'un, Papa Eftim ve Türk
Ortodoks Kilisesini konu edindikleri kitapta ifade ettikleri, Kara­
manlı Hıristiyanların İstanbul Rum cemaati bünyesinde büyük öl­
çüde asimile olmuş olmaları sebebiyle Türk Ortodoks Kilisesinin
sınırlı taban bulduğu559 değerlendirmesinde doğruluk payı vardır.
Her ne kadar Anadolu içlerinde, özellikle de köylerde yaşayan Ka­
ramanlılar "Helenizm" propagandası başta olmak üzere yayılmacı
birtakım propaganda ve eylemlerden "kirlenmemiş" olarak kalsa­
lar da Yunan Devleti'nin sunduğu normlarda kurulan okul ve ce­
miyetlerin en azından şehir ve kasabalarda yaşayan Karamanlıları
hiç etkilememiş olması mümkün müdür? Anadolu'da yaşanmış
büyük bir mücadele sonrasında alınan mübadele kararına kimle­
rin dahil edilip edilmeyeceğine karar vermek kolay değildir. Kabul
etmek ve dile getirmek bizim için zor olsa da mübadele kararı
Türk Ortodoks Kilisesini cemaatsiz ve ruhbansız bırakmıştır.
Hamdullah Suphi Tanrıöver 1 93 1 yılında atandığı ve 1 944 yı­
lına kadar sürdürdüğü Romanya'daki Bükreş Büyükelçiliği döne­
minde, Karamanlılar gibi Türkçe konuşan560 ve Türk soylu Orto­
dokslar olan Gagavuz Türkleriyle yakından ilgilenmiştir. Romen
Hükümeti'ne yirmi altı Gagavuz kasaba ve köyünde Türkçe öğ­
retim yapan okular açtırmış olan Tanrıöver, Ankara'ya Gagavuz
Türkleri ile ilgili detaylı raporlar göndermiş ve Gagavuzları Tür­
kiye'ye getirip Trakya bölgesine yerleştirmeyi istemiştir. Giden
bir Türk Ortodoks grup yerine yeni bir Türk Ortodoks grubu ge­
tirme çabasına bakılarak, ismi Türk Ocakları ile yakından ilişkili
olan Tanrıöver'in, 561 Karamanlıların mübadeleye tabi tutulmasına

558 Baykurt, age, s. 22.


559 Benlisoy & Benlisoy, age, s. 1 84.
560 Gagavuz Türkçesi, Türk dilinin Oğuz grubu içerisinde yer almakta olup, Türkiye
Türkçesine gramer ve sözcük oluşumu açısından en yakın Türkçedir. Berker Kurt
& Necati Demir, "Gagauz Öğrencilerin Türkiye Türkçesini Konuşma Becerisinin
Değerlendirilmesi", Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 201 6, s. 70.
561 Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1 9 1 2- 1 9 3 1 , 1 949- 1 959, 1 9 6 1 - 1 966 yıllarında, top­
lam otuz dört yıl Türk Ocakları genel başkanlığı görevini yürütmüştür.
https://turkocaklari.org.tr/genel-baskanlar/hamdullah-suphi-tanriover [Eri­
şim 08.02.2020]

1 88 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


üzüldüğünü söylemek mümkündür. 562 Ancak daha önce de ifade
ettiğimiz gibi, büyük bir mücadelenin ardından sapla samanın
ayırt edilmesi de kolay değildir. Tanrıöver'in Gagavuzları Türki­
ye'ye yerleştirme projesinin hayata geçirilmesi halinde Türk Or­
todoks Kilisesinin daha geniş bir tabana sahip olabileceği açıktır.
Ancak konunun görüşüldüğü yıllarda İkinci Dünya Savaşı'nın çık­
ması ve Gagavuzların yaşadığı Besarabya'nın Ruslar, Dobruca'nın
Bulgarların eline geçmesi sebebiyle Tannöver'in projesini hayata
geçirmek mümkün olmamıştır. 563

562
Yonca Anzerlioğlu, "Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Suphi ve Gagauz Türkleri",
Bilig, Sayı: 39, 2006, s. 3 1 -5 1 .
563
Adil Dağıstan, "Hamdullah Suphi'nin Romanya Büyükelçiliği ve Gagauz Türk­
leri", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XVIll, Sayı: 54, 2002, s. 8 1 9-822.

----- Anadolulu Ortodoks Türkler ., 189


Kara manlılar mübadele esnasında başlıca hangi sıkıntıları
yaşamış ve nelerden etkilenmişlerdir?
· ------
Mübadele şüphesiz Türkiye ve Yunanistan'ı sosyoekonomik ve
kültürel yönden etkilemiştir. Ancak konuya mübadiller açısından
bakacak olursak, doğup büyüdüğü toprakları terk etmenin onlar­
da psikolojik travmalara yol açmış olabileceğini düşünmemiz ge­
rekir. Bu sebepledir ki mübadele Türkiye ve Yunanistan' da roman
ve öykülere konu olmuş, hakkında filmler çevrilmiştir.564 Doğduk­
ları toprakların iklimine uymayan bölgelere yerleştirilenlerin ko­
şullara adaptasyonu çok daha sancılı olmuştur. 5 65

Dil Sıkıntısı
Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen Müslümanlar içinde de Türkçe
bilmeyenler vardı ve onlar dil bilmedikleri için mübadele esnasın­
da ve geldikleri ülkede diğer mübadillere göre daha farklı sıkıntı­
lar yaşamışlardı. 566 Yunanistan' a giden Karamanlılar da dilini ve
geleneklerini bilmedikleri bir ülkeye gitmişlerdi. Anadolu Araş­
tırma Merkezinin Karamanlı mübadillerle gerçekleştirdiği müla­
katlar, onların mübadele esnasında yaşamış oldukları sıkıntılar ve
nelerden etkilendikleri hakkında ipuçları vermektedir. Antalya'ya
bağlı Kumluca'dan Sawas Manturoglu "Ne onlar bizi anlıyordu ne
biz onları anlıyorduk, " diyerek dil bilmedikleri için Yunanistan' da
yabancı gibi hissettiklerine ve kendileri gibi Türkçe konuşanların

564
Fatih Sakallı, "Türk Hikayesinde Mübadele", Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 2, Sayı:
4, 20 1 5, s. 1 05; Selin Süar, "Yunan Sinemasında Türk - Yunan Nüfus Müba­
delesi", Mübadil Kentler: Mekan ve İnsan, Editör Müfide Pekin, İstanbul, Lozan
Mübadilleri Vakfı Yayınları, 2014, s. 1 77-203; Sıla Levent, "Zorunlu Göçe İliş­
kin Belleğin Oluşmasında Filmlerin Katkısı: Dedemin İnsanları ve Bir Tutam
Baharat Filmlerinin Alımlanması", Moment Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, s. 437-462;
Herkül Millas, "İ Antallagi Stin Elliniki Ke Turkiki Logotehnia: Omiyotites
Ke Diyafores [Yunan ve Türk Edebiyatında Mübadele: Benzerlikler ve Fark­
lar] " http://herkulmillas.com/hm-makaleleri/ellada-tourkia-analysi-keime­
non/65 9-antallagi-stin-elliniki-kai-torkiki-logotexnia-omoiotites-kai-diafores.
html [Erişim 20. 1 0.20 1 9 ] .
565
İ Eksodos [Çıkış], s. 1 4.
566
Selma Aliye Kavaf, Sosyal ve Kültürel Değişimler Açısından Doğurduğu Sonuçlar İti­
barıyla Lozan Mübadilleri: Nevşehir Örneği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Anka­
ra, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 201 5 , s. 4 1 -47.

1 90 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


yanına yerleştiklerine temas etmiştir. 56 7 Karamanlıların büyük bö­
lümünde olduğu gibi Niğde Andavallılar da Yunanistan'da uzun
bir süre kendi içlerinde yaşayıp Türkçeyi ve geleneklerini koru­
makta ısrar etmişlerdir. 5 68

Ata Topraklarından Ayrılmanın Zorluğu


Mübadil Karamanlıların çoğu, Yunanistan'a gitmek üzere yola çık­
madan önce kiliselerinde son bir ayin gerçekleştirdiklerini ifade
etmişlerdir.5 69 Atalarının yattığı kabristanları da ziyaret etmişler570
ve ata topraklarında son kez akrabalarla bir arada yemek yemiş­
lerdir. 57 1 Taşıyabilecekleri eşyaları toplayıp yanlarına aldıkları gibi,
kimilerini de satmışlardır. Azizlerinin kemiklerinin yer aldığı san­
dukaları, bunun yanında kiliselerindeki ikona ve kandil gibi değerli
gördükleri objeleri beraberlerinde götürmüşler, eski ikonaları ise
kabristanlarına gömmüşlerdir. 572 Ebeveynlerinin kemiklerini dahi
mezarlarından çıkarıp Yunanistan'a götüren aileler olmuştur.573

Karışık Evlilikler
Lakin Karamanlıların, Müslüman erkeklerle evli olan kızları Ana­
dolu' da kalmışlardır. Nevşehir'e 1 8 kilometre uzaklıkta olan Ene­
ği' den Vasiliki Papazoglu bir örnek de vererek bu mevzuya temas
etmiştir. Kafileyle yola çıkmış olan Marigo isimli kız, ilk durakta
sevdiği Müslüman erkeğe geri dönmüştür. Papazoglu'na göre Si­
nasos'ta (Mustafapaşa) on kadar ve Nevşehir'de Müslümanlarla
evli epeyce Karamanlı kadın vardır ve bunlar mübadeye dahil ol­
mayarak ata topraklarında kalmışlardır. 574 Bu kızların daha ziyade
fakirlikleri sebebiyle eşlerine verecek drahomaları575 olmadığı için
Müslüman erkeklerle evlendikleri iddia edilmiştir. Çünkü Müslü-

567 İ Eksodos [Çıkış], s. 5 1 2.


568 Ae, s. 204.
569 Ae, s. 1 0; 1 9 .
570 Ae, s. 1 39.
57 1 Ae, s . 1 9 .
572 Ae, s. 1 0; 40; 4 8 ; 1 43.
573 Ae, s. 234.
574 Ae, s. 14 7.
575 Drahoma, Hıristiyanlarda ve Musevilerde bir evlenmede gelinin damada verdiği
para ya da maldır.

---- Anadolulu Ortodoks Türkler � 191


manlar drahoma istemedikleri gibi, kız babalarına istek halinde
başlık parası da veriyorlardı. Ayrıca çalışmak için İstanbul başta
olmak üzere büyük şehirlere giden Karamanlı erkekler, buralarda
evlendikleri için köylerde evlilik çağında erkek de pek bulunmu­
yormuş. Karamanlı kızların Müslüman erkeklerle evlenmesinin
büyük tepkilere sebep olmadığı anlaşılmaktadır. 576

Deniz ve Gemi ile İlk Karşılaşma


Anlatımların pek çoğunda, ayrılırken Müslümanlarla Hıristiyan­
ların karşılıklı olarak ağlaştıkları nakledilmiştir.577 Karamanlıların
büyük kısmı mübadele edilmek üzere Ulukışla' dan trenle Mersin'e
ulaşmışlardır. Yine pek çoğu bu yolculukları esnasında trene ilk
kez binmişlerdir. Kayseri'den Thomas Milkoglu, kadınların treni
çok garip bulduklarına işaret etmiştir. 578 Ancak daha da önemlisi
pek çoğu deniz ve vapurla da ilk kez karşılaşmışlardır. Kayseri'ye
49 kilometre mesafede olan Karacaören'den İoannis Musailoglu,
Mersin'de küçük bir göl yerine uçsuz bucaksız denizle karşılaştık­
larındaki şaşkınlıklarına ve vapuru gördüklerinde "Bizi almaya bir
ev geldi . . . Bak ev dönüyor. Ancak bir ev nasıl döner?" dediklerine
işaret etmiştir.579 Sivrihisar' dan Maria Sotiriyu, vapurdan çok kork­
tuklarının altını çizmiştir. Kadınların bazıları vapura binmek iste­
meyip "Denizde öleceğimize karada ölelim" diyorlarmış. Yolculuk
esnasında fırtına olduğunda sürekli bağırıp ağlıyorlarmış. Gemide
ölen üç kişinin denize atıldığına tanık olmuşlar. Ö len bir bebeği ise
annesi gizlemiş ve karaya çıktıklarında toprağa vermiş. 580

Değer Farklılık/an
Pek çok mübadil Yunanlarla ilk karşılaştıklarında, ki bu genellik­
le vapur yolculuğu esnasında olmuştur, onların İsa ve Meryem'e
küfrettiklerini görüp şaşırmışlardır. Bunun üzerine Zile' den Eleft­
herios Yosifıdis konuyla ilgili olarak Müslüman Türklerin asla
Hıristiyanların dinlerine küfretmediklerinin altını çizmiştir. 5 8 1

576 Evangelia Balta, Nüfus Mübadelesi, İstanbul, İnkılap Yayınları, 20 1 5 , s . 96-97.


577 İ Eksodos [Çıkış], s. 23; 65; 78.
578 Ae, s. 40.
579 Ae, s. 8 1 .
580 Ae, s. 20.
58 1 Ae, s. 65.

1 92 r- SORULARLA KARAMANLILAR ----


Sivrihisar'dan Kalisteni Mistakidu ise Yunanistan'a gitmek üzere
bindikleri Yunan vapurundaki kaptanla denizcilerin kendilerine
"Türk tohumu muhacirler" dediklerinden yakınmıştır.582 Kara­
manlıların küçük bir kısmı Ankara üzerinden İ stanbul'a ve oradan
Yunanistan' a gitmişlerdir. 583
Karamanlı mübadiller önce Pire'deki Ay-Yorgi (Agios Geor­
gios) 5 84 karantina merkezine götürülmüşlerdir. İncesu'dan Papa
Grigoris Papagrigoriadis karantina merkezine götürülmelerine
tepkisini "İlk başlarda bize ekmek dahi vermediler. Güya kolera
sebebiyle bizi ayrı tuttular" cümlesi ile vermiştir.58 5 Nevşehir' den
Efthalia Antoniadu, Ay-Yorgi'de yaşananlarla ilgili oldukça çar­
pıcı detaylar vermiş ve karşılarına elinde sopayla bir doktorun
çıktığını ifade etmiştir. Karamanlılar doktorun ne dediğini anla­
madıkları için Antoniadu çevirmenlik yapmıştır. Aslında doktor
hamama gidip saçlarını kesmelerini söylüyormuş. Doktorun so­
payı elinde tutmasının sebebi ise saçlarını kestirmeye götürdüğü
kimi Karadenizli Rum kadınlar tarafından dövülmüş olmasıymış.
Anastasiadu "Bizim için saçlarınmızın kesilmesi büyük hakaretti"
demekte ve saçları kesilmiş olan muhtemelen Adanalı nişanlı bir
kızın utancından denize atlayıp intihar ettiğini nakletmektedir.58 6
Karantina merkezinde kadın, erkek ve çocukların saçlarının ke­
silmesi ile ilgili olarak Niğde'nin bir köyü olan Uluağaç'tan Sofia
Madenoglu duygularını "Bu bize çok ağır geldi. Yunanistan'a ayak
basar basmaz bizi böyle karşılamaları kötü bir şey! Ay-Yorgi'de
çok çile çektik. Açtık, yemek az ve kötüydü, çok hasta vardı. Her­
gün birileri ölüyordu," cümleleriyle anlatmıştır. 587

Yunanlara Güvenmemek
Kayseri'ye 89 kilometre mesafede bir köy olan Faraşa'dan İoannis

582 Ae, s. 22.


583 Ae, s. 388.
584 Agios Georgios, karantina merkezi olarak kullanılmış Perama ve Salamina ara­
sında yer alan küçük bir adacıktır. Mübadele esnasında, Anadolu' dan gelen 1 00
binden fazla mübadili ağırlamıştır. Stavros Malagkoniaris, "Agios Georgios, To
Nisi Tu Diavolu [Agios Georgios, Şeytan Adasır, https://www. efsyn.gr/nisi­
des/5857 4_agios-georgios-nisi-toy-�iaboloy [Erişim 3 1 .0 1 .2020]
585 Ae, s. 76.
586 Ae, s. 1 4 1 .
58 7 Ae, s. 232.

------- Anadolulu OrtodoksTürkler � 1 93


Palahçis ise kadınların saçlarının zorla kesilmesine dayanamayan
Faraşalı erkeklerin, berberlerin ellerini tutması üzerine kavga çıktı­
ğını ve içlerinden bazılarının hapsedilse dahi gelişmeler üzerine ka­
dınların saçlarının kökten kesilmesinden vazgeçildiğini aktarmıştır.
Karantina merkezinde kaldıkları yirmi gün boyunca suyu tasarruflu
kullanmak zorunda kalmışlardır. Pek çok kişi dizanteri başta olmak
üzere çeşitli hastalıklara yakalanmışlardır. Kendisi de çok hastalan­
mıştır. Ancak Palahçis çok daha önemli bir konuya parmak bas­
mıştır. Kendilerini hastaneye nakletmek üzere ambulans gelse de
hastaneye gitmekten korktukları ve oraya gidenlerin ruhlarını tam
teslim etmeden toprağa verildiklerine inandıkları için gizleniyorlar­
mış. Palahçis, "Oradan kimse dönmüyordu" diyerek, yakınlarının
yanında çadırda hasta olmayı tercih ettiklerine işaret etmiştir. 588
Şimdi Niğde'nin bir mahallesi haline gelen Fertek'ten Ka­
listheni Kallidu'nun anlatımından, bazen göçmenlerin günlerce
sokaklarda mübadele komisyonu tarafından yerleştirilmeyi bek­
ledikleri anlaşılmaktadır. Nitekim kendi durumları için "Selanik
sokaklarına atılmıştık" cümlesini kullanmaktadır. Ancak Kalli­
du'yu en fazla etkileyen, yanlarından geçen birinin onlara dilen­
ciymişlercesine para atması olmuştur. Bu Kallidu'nun "Bizim pa­
ramız var! Bizim yiyeceğimiz var! Evlerimizi, bağlarımızı bıraktık!
Biz dilenci değiliz! " şeklinde isyanına sebep olmuştur. Yağmur
başlayınca kapısını çaldıkları bir eve sığınmak istediklerinde, ev
sahipleri hasta olan annesini içeri almamışlardır. Ü ç dört aile yağ­
murlu geceyi tek çardak altında geçirmişlerdir.58 9

Görsel 24: Karamanlı mübadillerden bir grup.

588 Ae, s. 3 1 1.
589 Ae, s. 260.

1 94 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


Yunanistan'da Karamanlılar ağırlıklı olarak
hangi bölgelere yerleştirilmişlerdir?
· �-----
Karamanlılar, diğer mübadillerde de olduğu gibi, yerleştirilene
kadar sıkıntılı günler geçirmişler, hatta bir süre çadırlarda kalma­
ları gerekebilmiştir. 590 Niğde Uluağaç'tan Sofia Madenloglu'nun
tanıklığı bu zorlu süreci tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Ma­
denloglu karantina merkezinden çıktıktan sonra Makedonya'ya
götürüldüklerini, kendilerinin Eleftheres isimli "deniz üstünde"
küçük bir yere yönlendirildiklerini, yağmur ve soğuğun içeri gir­
diği barakalara yerleştirildiklerini ifade etmiştir. Daha sonra Pra­
vişte'ye (Pravi) nakledilip okullarda iki yıl misafir edilmişlerdir.
Bu iki yılın sonunda kendilerine Podogoryani'den ev ve tarla veril­
miştir. 59 1 Karamanlılar ilk başlarda çadır ve barakalarda kaldıkları
gibi, Türkiye'ye gönderilmiş olan Müslümanların terk edilmiş ev
ve çiftliklerinde de barınmışlardır. Bazen boş bir çiftlikte kalabalık
bir grup olarak kalmaları gerekmiştir. 592
Karamanlılar ağırlıklı olarak Makedonya'da Yenice-i Vardar
(Yanniça) , Selanik, Halkidiki, Kılkış ve Kavala'ya, bunun yanında
Eğriboz Adası'na ve Trakya' da özellikle Dedeağaç'a yerleştirilmiş­
lerdir. Aksaray'a yakın köyler olan Çeltek ve Halvadere mübadille­
ri Dedeağaç'a yerleştirilenlerdendir.593 Eğriboz, başkente ve diğer
merkezlere yakın olduğundan, küçük sanayi birimleri ve madenle­
rindeki işler nedeniyle tarım dışı nüfusa olanak sunduğundan do­
layı mübadiller tarafından tercih edilmiştir. Mübadil yerleşimleri
Eğriboz'un genellikle merkez ve kuzeybatısında yer almışlardır.594
Ü rgüp ve Germirliler Eğriboz'un merkezi olan Halkida'ya götü­
rülmüşlerdir.595 Halkida'nın barındırdığı göçmen nüfus içerisinde
Konyalılar da vardır.596 Sinasoslular (Mustafapaşalılar) 1 925'te
kuzey Eğriboz'da Nea Sinasos (Yeni Sinasos) isimli bir yerleşim

590 Ae,20 s.

59 1 Ae, 232.
s.

59 2 Anzerlioğlu, age, s. 3 72.


593 İ Eksodos, s . 28.
594 Balta, Nüfus Mübadelesi, s. 1 06 .
595 İ Eksodos, s . 9 1 .
596 Balta, Nüfus Mübadelesi, s . 1 1 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 195


kurmuşlardır. 597 Bölge Müslümanları Türkiye'ye göç ettiklerinden
dolayı Makedonya mübadilleri yerleştirmek açısından elverişliydi.
Türklerin ve Bulgarların terk ettikleri köyler bulunmaktaydı. Siv­
rihisarlılar Yenice-i Vardar'daki Damiano isimli bir Bulgar köyüne
yerleştirilmişlerdir.598 Kardiça, Golos (Volos) ve Yenişehir'e (Lari­
sa) yerleştirilen Karamanlılar da olmuştur. 599
Aynı yerden gelenler, eğer birbirlerinden kopmamışlarsa kur­
dukları köy ve mahallelere, geride bıraktıkları köy ve şehirlerinin
isimlerini vermişlerdir. Kesariani (Kayseri) , Neo Kesaria (Yeni
Kayseri) , Nea Neapoli (Yeni Nevşehir) , Neo İ konio (Yeni Konya) ,
Nea Silata (Yeni Civar Zile) , Nea Prokopi (Yeni Ü rgüp) gibi yer­
leşimler, Karamanlıların kurdukları yerleşimlerdendir. 600 Gel veri
(Güzelyurt) mübadilleri Kavala' da alışkın oldukları iklime ters bir
bölgeye yerleştirilseler, dağdan vadiye inseler, hastalıklar sebebiy­
le büyük bir nüfus kaybetseler ve üç yıllarını çadırlarda geçirseler
de 1 926'da Kavala ilinde Nea Karvali (Yeni Gelveri) köyünün te­
mellerini atmışlardır. 601 Bugün Nea Karvali, bölgeye ziyaret ger­
çekleştirenlerin uğrak yeridir ve Kavala kurabiyesi ile ünlüdür.
Ancak Karamanlı gruplarının bir bölümü Yunanistan'da toplu
yaşadıkları böyle yerleşimlere sahip olamayıp dağılmışlardır. Ör­
neğin Nevşehir Hasköy'den gelenler Girit, Epir ve Makedonya
gibi üç bölgeye yerleşmişlerdir. 602 Niğde Borlular Golos (Volos)
ve Selanik'e, 603 Niğde Yeşilburçlular Drama, Pire ve Patra'ya, 604
Niğde Dikili taşlılar Drama, Serez ve Attika'ya dağılmışlardır. 605
Yine de toplu olarak belli bir yerleşim kuranlara imrenerek bak­
mışlardır. 606 Yunan hükümeti iskan konusunda zorlayıcı olmamış,

597 Ae, s. 20.


598 İ Eksodos, s. 20; 22.
599 Ae, s. 257
600 Bkz. Antonios Pavlidis, Yunan Kaynaklanna Göre Mübadele Meselesi, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1 997, s.
27-28.
60 1 İ Eksodos, s. 1 4.
602 Ae, s. 209.
603 Ae, s. 234.
604 Ae, s. 252.
605 Ae, s. 220.
606 Ae, s. 2 1 5 .

1 96 � SORULARLA KARAMANLILAR ------


yerleştirildikleri yerleri beğenmeyenler farklı yerlere yönelebil­
mişlerdir. Ö rneğin Çeltekli Kostas Hinicidis, Dedeağaç'ta yerleş­
tirildikleri dağ köyünü beğenmeyerek Pire'ye gitmiştir. 607

Görsel 25: Nea Karvali'de muhafaza edilen Aziz Grigorios'un


kemiklerini ihtiva eden sanduka. Gelverililer, Gelveri'de muhafaza
edilen Aziz Grigorios'un kemiklerini ihtiva eden sandukayı Yunanistan'a
taşımışlar ve Nea Karvali'de inşa ettikleri kiliseye nakletmişlerdir.

607
Ae, s. 91.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ., 1 97


Karamanlılar Yunanistan'da sahip oldukları
hangi kültürel öğeleri yaşatmaktadırlar?
· ------
Türkçe Masallar
Mübadeleyi yaşamış olan ilk nesil Karamanlılar, Türk dilli olarak
kalmışlardır. İkinci nesil Karamanlılar Yunancayı okullarda öğ­
renmiş, ancak anne babalarıyla Türkçe konuşmuşlardır. Üçüncü
nesil de bazı Türkçe kelime ve deyimleri öğrenmiştir. 608 Doğal ola­
rak Karamanlı mübadiller, Anadolu'da dillendirdikleri masalları
da çocukları ve torunlarına anlatmışlardır. "Kapadokya'nın Noel
Babası", "Fakir ve Zengin", "Bitmeyen Masal", " Üç Kardeş", 609
"Yedi Bilge Astrolog", "Büyülü Yüzük", "Melodik Sesli Tembel",
"Mermer Dağlar, Kristal Sular", "Büyülü Sigara Kutusu", "Altın
Yumurtalı Kuş", "Güzel Çoban Kızı", " Ü ç Altın Nar", "Camdan
Kule", "Hırsız ve Prenses", 6 10 "Canavarların Meclisi", "Domuz ve
Aslan", "Tilki ve Horoz", 'J\vcı ve Bülbül", "Padişah ve İ ki Kız" bu
masallardan bir kaçıdır. Masalların, Karamanlılar arasında dola­
şan söylencelerle birlikte derlendiği eserlere de rastlamış bulunu­
yoruz. 6 1 1 Benzer şekilde anneler çocuklarını "Nenni deyip uyuttu­
ğum / Elma verip avuttuğum" ninnisiyle uyutmuşlardır. 6 1 2

608
Balta, Gerçi Rum İsek De, Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 1 -4; Anzerlioğlu, age, s.
377-378.
609
https://kappadokikokarditsas. blogspot.com/201 2/09/blogs-post 87 .html
_

[Erişim 02.02.2020]
610
https://paramythades.org/20 l 8/04/26/�ı�A.io-ımpuµıJ0ıu-nıç- KU7T7TUÖOKiuç
[Erişim 02 .02.2020]
611
İordanis V. Papadopulos, Kappadokika Paramithia & Laikes Paradosis [Kapadokya
Masalları ve Halk Söylenceleri], 2. Baskı, Nea İonia, KB.MI.PO, 2012, 1 - 1 12.
612
https://mnimes.org/archives/lullaby-from-cappadocia [Erişim 02.02.2020] .

1 98 r- SORULARLA KARAMANLILAR -----


Görsel 26: Nea Karvali'de kaşıklar eşliğinde bir folklor gösterisi.

Türküler ve Halk Oyunları


Karamanlılar nişan, düğün, vaftis töreni ve çeşitli bayramlarda
türkü söyleyip dans etmişlerdir. Halaylarda kullanılan türkülerin
başlıcaları '�ziziya (e) " ve "Leylim Yar" türküleridir. '�ziziya" tür­
küsü "Bir sigara ver bana / Dumana bak dumana / Ne ben öldüm
kurtuldum / Ne sen geldin imana" dörtlüğüyle başlayıp devam et­
mektedir. "Leylim Yar" türküsünde ise "Hey güzel, güzel doğmuş
/ Saçların omuz olmuş / Her gün o mu çalışır / Korkarım o çalışır"
dizeleri yer almaktadır. Karamanlılar "Kadifeden Kesesi", "Ça­
yırda Buldum Seni" ve "Konyalım Yürü" türkülerinde kaşıklarla
dans etmişlerdir. Bazen kaşık yerine küçük bardaklar ve ziller de
kullanılmıştır. Bunun yanında "Dere Yolu Düz Gider" türküsünü
oturarak söylemişlerdir. Geline "Hazırladılar o çantasını / Düzdü­
ler gelin başını / Ağlama gelin ağlama / Beni yolumdan eyleme /
Gelini bindirin ata / Götürün kısmetine / Ağlama gelin ağlama /
Beni yolumdan eyleme" türküsüyle seslenmişlerdir. 6 1 3 Dinsel tö­
renlerde '�gios Vasilis", '�y-Savvas", '�ntipasha" ve "Hacıbaşlar"

613
İrini Kufu, İ Metafora Tis Musikis Proforikotitas Sto Horo Ke Sto Hrono. Parelthon
Ke Paron Sto Sementere Tis Kappadokias [Müziğin Mekan ve Zamanda Sözel Nakli.
Kapadokya'nın Semenderesi'nin Geçmişi ve Bugünü], Basılmamış Bitirme Tezi, Pane­
pistimio Makedonias [Makedonya Üniversitesi] , 20 1 1 , s. 3 3-43.

------- Anadolulu OrtodoksTürkler ı 1 99


oyunlarını icra etmişlerdir. Bunun yanında Karamanlıların kama
veya kılıçla dans ettikleri oyunlar vardır. Karamanlıların danslar­
daki tavırlarının utangaç ve huşu içinde olduğu, dansı icra eden­
lerin birtakım görgü kurallarına uydukları ifade edilmiştir. Hatta
Karamanlı dansçıların bu tavrı kadın ve erkeğin toplumdaki yeriy­
le bağdaştırılmıştır. Sadece kadınlar tarafından mendille ve sadece
erkekler tarafından dans edilen oyunlar vardır. Karamanlıların söz
konusu foklorik mirası günümüzde de Yunanistan'ın hemen he­
men her ilinde varolan Karamanlılara ait derneklerin çatısı altın­
da yaşatılmaktadır. Özellikle "Konyalım Yürü" türküsü üçüncü ve
dördüncü nesil Karamanlılar tarafından da çok sevilmektedir. 61 4

Geleneksel Panayırlar ve Mutfak


Karamanlıların Yunanistan' da hangi kültürel öğelerini yaşattıkları
ile ilgili yaptığımız araştırmada, Niğde Hasköylülerin yerleştikleri
Yenice-i Vardar' da Anadolu' dayken gerçekleştirmekte otlukları bir
panayırı yaşattıklarını gördük. Bu panayırın adı '�gia Makrina",
yani '�zize Makrina" panayırı olup, Anadolu'da gerçekleştirildi­
ğinde Azize Makrina'nın sandukası önünde diz çökmek üzere ci­
vardan da gelenlerle Hasköy'de büyük bir kalabalık toplanırmış.
Hasköy' de yeterince han olmadığından dolayı, Hasköylü her hane
köylerine gelen bir iki aileyi misafir eder, tanışır ve akraba gibi
olurlarmış. Ayrıca bu panayır esnasında cirit oynanırmış. Günü­
müzde de Yenice-i Vardar'ın Nea Aksos (Yeni Hasköy) kasaba­
sında panayır, atlıların geçit töreniyle başlamaktadır. Ev sahibesi
olarak Azize Makrina'nın ikonası panayır alanının ortasına yerleş­
tirilmektedir. Panayır alanına kurulan masalarda Karamanlıların
yemek kültürünü yansıtan yiyecekler yer almaktadır. 61 5 Panayır
veilesi ile şunu da ilave etmeliyiz ki, Yunanistan'da Karamanlı
mutfağı altında sunulan yiyecekler içinde pastırma, sucuk, kavur­
ma, pastırmalı musakka, içli köfte, bulgur pilavı, humus, mantı ve
künefe dikkat çekmektedir. 616

6 14 https://syllogos-axenon-kappadokias0.webnode.gr/ırapoµu0ıu%2C-Tpnyoıl­
liıu%2C-xopoi-Kmmalioıcıaç
[Erişim 02.02.2020]
6 1 5 Vasilis Sidiropulos, "To Megalo Panigiri Stin Akso [Aksos'ta Büyük Panayır] ,
https://mnimes.org/archives/agiomakryniotika [Erişim 02.02.2020]
6 1 6 https://karamanlidika.gr [Erişim 02.02.2020]

100 1- SORULARLA KARAMANLILAR ------


Saya Geleneği
Karamanlılar Yunanistan'da "Saya" geleneğini de yaşatmaktadır­
lar. Rodop Vilayetinin Sofular (Askites) köyündeki Karamanlıla­
rın, 9 Ocak 20 1 8'deki töreniyle ilgili olarak Fota Yortusu arife­
sinde gerçekleştirildiği ve tören esnasında kiliseye en çok bağışta
bulunana haç çıkararak "saya ateşini yakma", yani "sayacı" rolü
onuru verildiği ifade edilmiştir. Ateş yandığında halay çemberi
oluşturulmuştur. Sonrasında da gençler ateşin üzerinden atlamış­
lardır. 617 Aslında Saya (veya Sayagan) Türk ve Altay halk kültü­
ründe "Bereket Töreni" olup, hayvancılıkla uğraşan toplumlarda
bereketi arttırmak için düzenlenmiştir. Oyunu yürüten kişiye de
"Sayacı" adı verilmiştir. Günümüzde Anadolu'nun kimi yörele­
rinde yaşatılmakta olan geleneğe göre sayacılar, koyun ve dede
gibi kıyafetlere bürünerek maniler eşliğinde evlerden un, yağ, yu­
murta, ekmek, bulgur gibi yiyecekler toplayıp köy evlerinde saya
yemeği hazırlamaktadırlar. 2 1 Mart'ta "Nevruz Bayramı" olarak
gerçekleştirilen kutlamalarda da ateş yakılmaktadır. "Saya" ya da
"Saya Gezme" töreni de aslında Nevruz'la ilişkilidir.618 Karamanlı­
lar "Saya Töreni"nin zamanında ve şeklinde Hıristiyanlık inancına
göre kimi değişikliklere gitseler de tören ateşini ve ismini, aslında
özünü korumuşlardır ve günümüzde de Yunanistan' da yaşatmaya
devam etmektedirler.

617
"İ Floges Tu Saya Ke İ Laikes Doksasies [Saya Alevleri ve Halk İnanışları], Hro­
nos, https://www.xronos.gr/reportaz/oi-floges-toy-sagia-kai-oi-laikes-doxasies
[Erişim 02.02.2020]
618
Abdullah Şengül, "Türk Kültüriinde Nevruz ve Anadolu'da Nevruz Kutlama­
ları", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 26, s. 65; "Çoban Bayramları:
Koç Katılımı, Saya, Döl Dökümü, Yünüm, Koyun Yüzdürme", https://aregem.
ktb.gov. tr/TR-5 1 1 1 6/coban-bayramlari-koc-katimi-saya-dol-dokumu-yunum­
koyun-.html [Erişim 02.02.2020]

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 201


Karamanıııarda ağıt yakma geleneği var mıdır?
· -------

Belli kişilerin ölümü ya da büyük yıkımlara neden olan doğal afet­


ler ve savaşların ardından doğaçlama olarak ifade edilen söz ve
ezgilere Anadolu' da "ağıt yakma" denilmektedir. Ağıt söyleme ve
ağıtlar insanlık tarihi kadar eski olup, Türk milletinin kültüründe
de önemli bir yere sahiptir. 6 1 9 Mübadil olarak Yunanistan'a yer­
leşen Karamanlılar üzerine gerçekleştirilen araştırmalar, Anado­
lu' dayken söylemiş oldukları bazı ağıtları yeni vatanlarına götür­
dükleri gibi, yeni ağıtlar yaktıklarını da gözler önüne sermektedir.
İrini Kufu, Makedonya Ü niversitesinde tamamlamış olduğu bitir­
me tezinde, Karamanlı kökenli yaşlılardan derlediği altı ağıta da
yer vermiştir. "Simeon'um" isimli birincisi, bir annenin ele geçi­
rilmiş ve hapisteyken ölmüş çeteci oğlunun ardından söylediği bir
ağıttır. Ağıtta " Akşam olur mahpushane kitlenir / Kimisi de
kumar oynar anam / Kimisi de bitlenir / Simeon'um, Simeon'um,
efe Simeon'um / Simeon'uma olanlardan ben de pişmanım" dize­
leri dikkat çekmektedir. ''.Ah anam, anam ! " seslenişiyle başlayan
ikinci ağıtta bir oğulun annesine çektikleri sebebiyle yakarışı yer
almaktadır. ''.Aman kardeşim ! " isimli üçüncü ağıt, hastaneye götü­
rülmek üzere otomobile bindirilen hasta kardeşin, hastaneye var­
madan vefatı üzerine yakılmıştır. Ağıt, "Fırın üstünde kürek / Ne
yanarsın sen yürek / Her acıya dayandım / Dayan sen daha yürek"
dizeleriyle son bulmaktadır. "Doldu yüreğim, doldu" diye baş­
layan ağıtta ise gidenin ardından yalnızlıktan yakınıldığı dikkat
çekmektedir. "Bir tekneden geldiniz" başlıklı beşinci ağıtta gide­
nin ardından, " Ben de seni nerede arayıp bulayım?" diye seslenil­
mektedir. Altıncı ağıt Niğde Semende (i) relilerin (Ovacıklıların)
yaşadığı Halkidiki'de yer alan Simantra sakinlerinden Niko için
yakılmıştır. Niko, dükkanını daha tamamlayamamışken hayata
gözlerini yummuştur. Cenazede annesi, Osia Ediaroglu'dan oğlu
için ağıt yakmasını istemiştir. Ağıtın sözleri, "Dükkanlar yaptırdın
/ Bir uçtan uca / İçine girip çalışamadın / Üç gün, üç hafta / Aman

619
Hasan Köksal, "Günümüz Aşık ve Şairlerinde Ağıt Yakma Geleneği", Bilig, Sayı:
2, 1 996, s. 234; Merdan Güven, "Anadolu Ağıtlarının Türkleşme Süreci ve Üç
Ağıt Örneği", Folklor/Edebiyat, Cilt: 19, Sayı: 75, 2013, s. 1 1 7; Nesrin Feyzioğlu,
"Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme", TAED, Sayı: 43, 201 0, s. 73.

202 r SORULARLA KARAMANLILAR ------


benim emeklerim / Odalar yaptırdın / Bir uçtan uca / İçinde kal­
kıp yatamadın / Ü ç gün, üç gece / İçide kalkıp yatamadın / Üç
gün, üç gece" şeklindedir. Ağıtlar 20 1 0 yılında derlenmişlerdir. 620
Kosmas Çekmezoğlu'nun destanında, Gelverililerin (Güzel­
yurtluların) mübadele serüveni anlatılmıştır. Yetmiş iki dörtlük­
ten oluşan Çekmezoğlu'nun destanında, Gelveri'ye mübadele
emrinin gelmesinden başlayarak yolculuk için yapılan hazırlıklar,
yolculuk esnasında ve karantina merkezinde yaşananlar ve Kava­
la' daki Çırpıntı Ovası'na yerleşme süreci nakledilmiştir. Destanın
dörtlüklerinden biri, Gelverililerin ölenin ardından ağıt yakma
geleneğini de gözler önüne sermektedir: "Çok ağıtlar ağladık bu
yurtta bizler / Sıtmayınan dalaktan tükendi özler / Ağıt ağlamak­
tan görmüyor gözler / Çok nasihat verdiler duymadı bizler". 62 1
Ayrıca Yunanistan'da 1 924 Şubatı'ndan başlayarak 20 Şubat
1 927'ye kadar yayımlanmış olan Muhacir Sedası (Prosfıgiki Foni)
isimli gazete, Karamanlıların yeni vatanlarında yaşamlarının her
alanında yaşadıkları sıkıntılarını dile getirmelerine olanak sun­
muştur. 622 Gazete Karamanlıların yeni vatanlarındaki yoksulluk,
çaresizlik, hasret ve tutunma çabalarını ortaya koyan şiirlerine de
yer vermiştir. 623

62° Kufu, agt, s. 27-32.


621 Balta, Gerçi Rum İsek De, Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, s. 83.
622 Meryem Orakçı, "Karamanlıca Muhacir Sedası Gazetesine Göre Yunanistan'da
Mübadelenin İlk Yılları ve Türkçe Konuşan Ortodoksların Yaşadığı Sorunlar",
Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 65, 2019, s. 269-270.
623 Muhacir Sedası gazetesinde yer alan bu şiirler, Aytek Soner Alpan ve Evangelia
Balta tarafından "Muhacimame" ismiyle derlenip yayımlanmışlardır. Muhacir­
name, Hazırlayanlar Aytek Soner Alpan & Evangelia Balta, İstanbul, İstos Yayın­
ları, 201 6, Tüm Kitap.

------- Anadolulu Ortodoks Türkler ı 203


Görsel 27: İnternette gerçekleştirilecek küçük bir gezintide,
Karamanlı yaşlı kadınların ağıt yakarken çekilmiş videolarına tesadüf
edilmektedir. Bunlar içerisinde "Karamanlıların Mübadele Ağıtı" isimli
video kanaatimizce ayrıca önemlidir.

204 1- SORULARLA KARAMANLILAR ------


Karamanlıca kitabelerin ve mezar taşlarının incelenmesinin
ne gibi faydaları olacaktır?
· ------

Mübadeleyle Yunanistan'a gönderilen Karamanlılar, Anadolu'da


birtakım izler bırakmışlardır. Karamanlıların bıraktıkları konut­
ların, çeşmelerin, hamamların ve kiliselerin kitabeleri, ayrıca me­
zar taşları Yunan harfleriyle yazılmış olduklarından dolayı Türkçe
oldukları fark edilmeyerek, Yunancaymışçasına Rumlara ait eser­
ler arasında tasnif edilmişlerdir. Bunun sebebi Türk toplumunun
Ortodoks Türkler konusundaki bilgisizliğidir. Oysa Karamanlıca
kitabe ve mezar taşlarına sadece Orta Anadolu bölgesinde rast­
lanmamaktadır. İstanbul'da, İznik gibi Güney Marmara bölgesin­
de, Manisa ve Kula başta olmak üzere Ege bölgesinde, Antalya,
Alanya, Mersin ve Silifke gibi Akdeniz bölgesinde tespit edilen
Karamanlıca kitabe ve mezar taşları vardır.

Görsel 28: Konya Sille'de Aya Eleni Kilisesinde yer alan Karamanlıca kitabe.

Karamanlıca kitabe ve mezar taşlarının incelenmesi hiç kuşku­


suz Karamanlıların dili ve dinsel metinleri hakkında ipuçları ve­
recektir. Çünkü Karamanlılara ait kiliselerin bazılarında, kilisenin

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 205


kitabesi dışında duvar resimlerindeki açıklamalarda da Karaman­
lıca kullanılabilmiştir. Diğer taraftan Karamanlılar ağırlıklı olarak
taş işçiliğinin güzel örneklerine rastlanan Kapadokya bölgesinde
yaşamışlardır. Kitabe ve mezar taşlarındaki motiflerin incelenme­
si sanat tarihi açısından önemli veriler sunacaktır. Örneğin Cemal
Ekin, Karamanlıca kitabeli kiliseleri incelediği doktora tezinde
"Her ne kadar, diğer Ortodoks kiliselerden kesin surette ayrışan
bir mimari plan düzenlemesine sahip olmasa da, bu çalışmaya
konu edilen yapıların kanımca en dikkat çekici özellikleri, kuş­
kusuz mimari plastik olarak taş süslemeleridir. Hayvan mücadele
sahneleri ya da ejder ve hayat ağacı motifleri gibi Türk kültürün­
de de sürekliliği olan motifler ve kompozisyonlar, Anadolu'nun
kültürel coğrafyasında, vaktiyle benzer duyarlılıkların, toplumun
farklı dini kesimleri tarafından da ortak bir sanat dili oluşturmak
üzere kullanılıp paylaşıldığına işaret ediyor" tespitinde bulun­
muştur. 624
Mezar taşlarının incelenmesi hiç kuşkusuz Karamanlıların
toplumsal yapısı hakkında da ipuçları verecektir. Mezar taşları
üzerinde yapılan az sayıdaki incelemeler, çoğunun üzerinde vefat
edenin nereli olduğunun, hatta köyünün yazıldığını ortaya koy­
muştur. Bu bilgiden hareketle Karamanlıların ekonomik durumla­
rını düzeltmek için nereden nereye göç ettiklerini ortaya koymak
mümkündür. Kaldı ki bazı mezar taşları üzerinde vefat edenin icra
etmekte olduğu mesleğe dair de ipuçları bulunabilmektedir. 625
Karamanlıların geride bıraktıkları, Türk kültür mirası içinde de­
ğerlendirilmesi gereken bu hazinelere gerekli önemin verileceğini
umut ediyoruz.

624
Cemal Ekin, Karamanlıca (Grek Harfli Türkçe) Kitabeli Kiliseler, Basılmamış Dokto­
ra Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 19, s. 246-248.
62 5
Rüstem Bozer & Serkan Sunay, "Kula'da Bulunan Bir Grup Karamanlıca Mezar
Taşı Üzerine Tespitler", DTCF Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 2, 20 1 8 , s. 1 72 1 - 1 722; Ce­
mal Ekin, "Karamanlıların Soy Kütükleri: Karamanlıca (Grek Harfi Türkçe) Ki­
tabeli Mezar Taşları", Sanat Tarihi Dergisi, Cilt: XXVI, Sayı: 2, 201 7, s. 226-228.

206 r SORULARLA KARAMANLILAR -------


SONUÇ YERİNE

XIX. yüzyıl ortalarından itibaren, Islahat Fermanı'nın d a etkisiyle


önce Katolik ve Protestan misyonerler, sonrasında Megali İ deacı
propagandistler Karamanlılara uzanırken, Osmanlı Devleti bu tip
faaliyetlere büyük bir hoşgörü ile yaklaşmıştır. Kaldı ki Osman­
lı Devleti, bu tip faaliyetler çerçevesinde tesis edilmiş olan okul,
hastane ve cemiyetleri de tam manasıyla denetleyememiştir. Oysa
onlar Anadolu' da son derece bilinçli adımlar atıyorlar, bir dini ce­
maati kendilerine göre şekillendirmeye çalışıyorlardı. Hal böyle
olunca pek çok Anadolulu Ortodoks çocuğu bu tip propagandala­
rın etkisinde kalmıştır.
Kabul etmek gerekir ki Türklerde, Osmanlı toplumunu oluş­
turan diğer unsurlara kıyasla milliyetçilik bilinci geç gelişmiştir.
Osmanlı aydınları XIX. yüzyılın sonunda yabancı bilim insanları­
nın Türklerle ile ilgili yazdıklarını fark edip, eski Türk tarihine ve
kültürüne ilgi duymaya başlamışlardır. il. Meşrutiyet Dönemi'nde
bu ilgi ve alaka daha da artmış, kendileri de Türk tarihini ve kül­
türünü aydınlatan çalışmalar ortaya çıkarmaya başlamışlardır. Biz
Tanzimat Dönemi'nden itibaren okullarında Türk tarihinin öğre­
tilmesi ve kültürünün işlenmesi, bir diğer ifadeyle misyoner ve
Megali İdeacı propagandistler yerine Anadolu'ya Türk aydınları­
nın elinin uzanması halinde Karamanlılarda Türklük bilinci daha
fazla gelişirdi kanaatini taşıyoruz.
Nitekim Karamanlıların büyük bölümü ne olduğunu, kim ol­
duklarını kavrayamadan Yunanistan'a gitmişlerdir. Sadece Türk
dilini değil, geleneklerini de uzun bir süre Yunanistan'da sürdür­
müşler, benliklerini korumuşlardır. Günümüzde dahi eski Türk­
lerden itibaren Türk topluluklarının çoğunda yaşatılmakta olan
birtakım gelenekleri, bunların eski Türklerden geldiklerini bilme­
den, çoğu kez Hıristiyanlık inancıyla da kaynaştırarak yaşatmak­
tadırlar.
Toplumumuzda Türklerin mutlaka Müslüman olmaları gerek­
tiğine dair bir kanaat mevcuttur. Günümüz aydınlarının bir kısmı
dahi "yüzyıl öncesine kadar Anadolu'da yaşayan Ortodoks Türk­
ler vardı" denildiğinde bunu bilmediklerini söyleyebilmektedirler.
Oysa Türkler içinde Müslümanlar olduğu gibi Hıristiyan, Musevi,

------- Anadolulu Ortodoks Türkler � 207


Budist ve Şamanist Türk toplulukları mevcuttur. Ayrıca Ortodoks
olan her topluluk da Helen kökenli değildir. İstimat Zihni ve Papa
Eftim, "Biz öz Türkleriz" ve ''Anadolu Müslüman ve Hıristiyan
Türklerin vatanıdır" diye seslenmişlerdir. Bunun unutulmaması
gerekir.
Germir'den Paisiyos Kiremitçoglu "iyi bir hoca" olarak tanım­
ladığı Hafız Efendi'nin, Ortodoks komşuları Yunanistan yolculu­
ğuna çıkarken "Vah! Vah! Bir bahçe bir ağaçla olmaz. Tadı yok. Çe­
şit türlü meyve ağaçları olmalı ! " diye dertlendiğini anlatmıştır.626
Hiç şüphesiz Karamanlılar Anadolu'ya ait bir renk, Osmanlı top­
lumunun parçasıydılar. Ancak bugün "onları mübadele dışı tuta­
bilir miydik?" ya da "keşke göndermeseydik! " demek anlamsızdır.
Herakleitos'un da dediği gibi "aynı ırmakta iki kez yıkanılamaz."
Akan akmış, giden gitmiştir.
Mübadeleyle Yunanistan'a ilk gittiklerinde Karamanlılar, Ana­
dolu' da Müslüman komşularıyla ilişkilerinin ne denli iyi olduğu­
nu ve ayrılırken karşılıklı ağlaştıklarını zikretmişlerdir. Günümüz­
de Karamanlıların torunları Yunan toplumuna uyum sağlamışlar,
içlerinden bazılarıysa bilim, sanat, siyaset ve ekonomide önemli
mevkilere gelmişlerdir. Büyüklerinden dinlediklerinin de etkisiy­
le Türkiye'ye olumlu bakmakta ve Türk toplumuna ilgi göster­
mektedirler. Bu nedenle Türk-Yunan ilişkilerinin iyiye gitmesinde
olumlu rol oynayabilecekleri düşüncesindeyiz.
Ayrıca Karamanlıca metinlerin incelenmesiyle sadece Kara­
manlılara dair değil, Osmanlı toplumu, ekonomisi, kültürü ve
edebiyatı başta olmak üzere pek çok konuya dair bilgiler elde edi­
lecektir. Mezar taşları ve kitabelerin incelenmesinden de edinile­
bileceği gibi. . . Karamanlıca metinleri kusursuz okumak çok kolay
olmasa da meraklı gençlerin bu araştırmalara yönelmelerini ümit
ederiz.

626
İ Eksodos, s. 90-9 1 .

208 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


KAYNAKÇA
Arsiv Belgeleri
Dijital Venizelos Arşivi 7 1 9_0 1_1 85-0 1

TBMM Gizli Celse Zabıtları


Cilt: 2, 57. ve 59. İnikatlar, 30 Temmuz 1 33 7 ( 1 9 2 1 ) ve 2 Ağustos 1 33 7
( 1 92 1 ) .

Süreli Yayınlar
Foni Kiriyu
Hiikimiyet-i Milliye
Aktis
Anadolu'da Ortodoksluk Sadiisı
Anatol Ahteri
Anatoli
Terakki

Almanak
Mikrasiatikon İmerologion O Astir

Kitaplar
Akşin, Sina, ]ön Türkler ve İttihat ve Terakki, 7. Baskı, Ankara, İmge Kitabevi,
201 4 .
Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, 7. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınlan, 1 999.
Anagnostopulu, Sia, Mikra Asia 1 9os e. - 1 9 1 9, Athina, Ekdosis Ellinika
Grammata, 1 998.
Anastasiadis, Leontios, Mega Prosevhitirion Yani Büyük İbadetname, Konstanti­
nupoli, Patriyarhiko Tipografiyo, 1 92 1 .
Anzerlioğlu, Yonca, Karamanlı Ortodoks Türkler, 2 . Baskı, Ankara Phoenix
Yayınevi, 2009.
Aşık Garip Hikayesi ve Hürriyet Şarkı/an, İstanbul, Ekdotikon Vivliyopoliyon
Gerasimu Aleksandratu, 1 9 1 4.
Atalay, Bülent, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Siyasi Faaliyetleri (1 9 1 8-
1 923), İstanbul, Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, 200 1 .
Balta, Evangelia, Gerçi Rum İsek De Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz, 2 . Baskı,
İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, 20 1 6 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . .. Nüfus Mübadelesi, İstanbul, İnkılap Yayınlan, 20 1 5.
Baykurt, Cami, Hıristiyan Türkler, İstanbul, Karma Kitaplar, 2007, s. 85.
Benlisoy, Foti & Benlisoy, Stefo, Türk Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol 'Hı-
ristiyan Türkler', İstanbul, İstos Yayınlan, 20 1 6.
Bıyıklıoğlu, Tevfik, Trakya'da Milli Mücadele, Cilt: 1 , Ankara, Türk Tarih Ku­
rumu Basımevi, 1 955.
Dumas, Alexandre, Monte Hristo, Naşirler Vasilios İ. Tokmecoglu, İppokratis
G. Margaritis, Dersaadet, Grafikos Kosmos Matbaası, 1 882.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 209


Ekincikli, Mustafa, Türk Ortodoks/an, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1998.
Emmanuilidis, İlias K., Senenin Her Kiryakisinde Okunan Evangelios'un İzahatı
İçin, Naşir Savvas Dimitriadis, İstanbul, Patrikhane Matbaası, 1901.
Erdem, Nilüfer, Mizah Penceresinden Yunanistan'da Halk, Savaş ve Siyaset (1 9 1 9-
1 923), İstanbul, Ötüken Yayınları, 2018 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekiitı 1 9 1 9-1 923, İstan­
bul, Derlem Yayınları, 2010.
Eröz, Mehmet, Hıristiyanlaşan Türkler, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayını, 1983.
Esopos'un Kıssadan Hisse Almaya Mahsus Meselleri, Çeviren Evangelinos Misa­
ilidis, İstanbul, Anatoli Tabhanesi, 1854.
Evangelion Yani İncil-i Şerif. İstanbul, Evangelinos Misailidis Tabhanesi, 1865.
Filotheos, G., Elliniki Epanastasis, Çeviren Konstantinos A. Stipsidis, İstan­
bul, Tipis Adelfon Misailidon, 1909.
Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Cilt: 2, Anlara, TTK Yayınları, 1 999.
Gözübüyük, A. Şerif, & Kili, Suna, Türk Anayasa Metinleri, 2. Baskı, Ankara,
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1 982.
Hüsn-ü Ahilik ve Merasim-i Teşrifat, Dersaadet, Evangelinos Misailidis Mat­
baası, 1886.
İ Eksodos, Tomos: 2, Athina, Kentro Mikrasiatikon Spudon, 1982.
İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Naşiri P.S. Köseoğlu, Dersa­
adet, 1894.
İbadetname Yani Gündüz ve Gece Okunan Dualar, Yayınlayan Gerasimos Alek­
sandratos, İstanbul, Vivliopolion G. Aleksandratu, 1908.
İbadetname, İstanbul, İoannis Lazaridis Basmahanesi, 1852.
İbar, Gazanfer, Anadolulu Hemşehrilerimiz, 2. Baskı, İstanbul, Türkiye İş Ban-
kası Kültür Yayınları, 201 2.
İman Etmeyenlerin Müşküliitı, İstanbul, Matbaa-i Gerardo Biraderler, 1906.
İnönü, İsmet, Hatıralar, Cilt: 1, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1985.
İoannidis, İoannis, Kesariya Metropolitleri ve Ma'lumiit-ı Mütenevvia, Dersaa­
det, Aleksandros Nomismatidis Matbaası, 1896.
İoannu, H. Lazaros, & İoannu, H. Stefanos, Eleghos Diamartiromenon Yahut
Tekzib-ül Protestan, Athina, Tipis H.N. Filadelfeos, 1876.
Kafesoğlu, İbrahim, Eski Türk Dini, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1 980.
Kalfoglus, İoannis İ., Mikra Asia Kıtasının Tarihiye Coğrafyası, Dersaadet,
Adelfı Misailidi Matbaası, 1899.
Zincidere Karyesinde Bulunan İoannis Prodromos Manastın Yahut
Moni Flavyanon, Dersaadet, Aleksandros Nomismatidis Matbaası, 1898.
Karakasidou, Anastasia N., Buğday Tarlaları, Kan Tepeleri, İstanbul, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010.
Kehayopulos, Nikolaos H., Ameli ve Nazari Mükemmel Defter Usulü, İstanbul,
1901.
Kokonyosoglu, Samuil & Misailidis, Evangelinos, Ecvibe-i Diniye, Dersaadet,
Evangelinos Misailidis Tabhanesi, 1864.

210 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Levidis, Anastasios M., Leksikon Ellino - Turkikon, İstanbul, Tipis Peperiani, 1888.
Liturgik.a, Yani Şerif Liturgiya'nın Tefsiri, Dersaadet, Adelfi Misailidi Matbaası,
1898.
Macar, Elçin, Cumhuriyet Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi, İstanbul, İleti­
şim Yayınları, 2003.
Mamalos, Georgios - Spiridon P., To Patriarhiyo Konstantinupoleos Kata Tin
Periodo 1 9 1 8- 1 9 72, Athina, Ekdosis Ant. N. Sakkula, 2011.
Mazarakis Enian, İ.K., Agones Tu Neoteru Ellinismu, Athina Ekdosis Dodoni,
2003.
Melas, Leon, Gerostathis Yani Çocukluk Kemaletimin Vukuatları, Çeviren EP.G.
Aristovulos, Atina, H. Nikolayidi Filadelfiyalı'nın Tabhanesi, 1866 .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . O Gerostathis, Athina, Tipografiyo Lazam D. Vilara, 1858.


Meray, Seha L., Lozan Banş Konferansı - Tutanaklar, Belgeler, Takım: 1, Cilt: 1,
Kitap: 1, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1969.
Meşhur Nasreddin Hoca, Tab Edici İoannis Nikolayidis, Atina, Tipis İoannu
Nikolayidu, 1908.
Misailidis, Evangelinos, Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Ewel,
İstanbul, Evangelinos Misailidis Matbaası, 1871.
Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Sani, İstanbul,
Evangelinos Misailidis Matbaası, 1872.
Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Sfilis, İstanbul,
Evangelinos Misailidis Matbaası, 1872.
Temaşa-yi Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Cild-i Rabi', İstanbul,
Evangelinos Misailidis Matbaası, 1872.
Muçopulos, N. & Vakalopulos, K. & Kesopulos, Ar., Alismonites Patrides - İ
Fotodotra Mikrasia, Thessaloniki, Ekdosis Ciambiris Piramida, t.y.
Muhacirname, Hazırlayanlar Aytek Soner Alpan & Evangelia Balta, İstanbul,
İstos Yayınları, 20 1 6.
Nakracas, Georgios, Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni, Çeviren İbram On­
sunoğlu, İstanbul, Kitabevi Yayınları, 2005.
Nevşehir Mekteplerinin Dersaadet Eforyasının Yüzüncü Sene-i Devriyesi 1 820-
1 920, Dersaadet, Anatoli Matbaası, 1 920.
Nur Oğulları, İstanbul, Matbaa-i H. Mateosyan, 1 913.
Nur-ı Ortodoksiya, Dersaadet, Evangelinos Misailidis Matbaası, 1885.
Papadopulos, İordanis V., Kappadokik.a Paramithia & Laikes Paradosis, 2. Baskı,
Nea İonia, KE.MI. PO, 2012.
Psomiadis, Haralambos İ., İ Telefteya Fasi Tu Anatoliku Zitimatos, Athina, Ek­
dosis Efesos, 2004.
Rüya Kitabı, İstanbul, S. İgnitiadis Matbaası, 1885.
Soysal, İsmail, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları, CÜ t: 1, Ankara, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 2000.
Şah İsmail ve Gülizar Hanım Hikayesi, Tab Edici Spiridon L. Kombotis, İstan­
bul, Vivliopolion Gerasimu Aleksandratu, 1912.
Tanör, Bülent, Osmanlı- Türk Anayasal Gelişmeleri, 10. Baskı, İstanbul, Yapı
Kredi Yayınları, 2001.
Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul, Ülken Yayın­
ları, 1999.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler ı 21 1


Vryonis, Speros, The Decline of Medieval Helenism in Asia Miror and the Process
of Islamization from the Eleventh trough the Fifteenth Century, Los Ange­
les, University Califomia Press, 1 9 7 1 .
Yıldırım, Seyfi & Sofuoğlu, Adnan, Siyasi Faaliyetleriyle Osmanlı'dan Cumhu­
riyet'e İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ankara, KÖKSAV Yayınları,
20 10.
Yücel, İdris, Anadolu'da Amerikan Misyonerliği ve Misyon Hastaneleri (1 880-
1 934), Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 20 1 7.
Kitap İcinde Bölüm
Akyüz, Yahya, "Atatürk ve Eğitim", Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara Ata­
türk Araştırma Merkezi, 1 998, ss. 1 77-20 1 .
Anagnostopulu, Anastasia, "Tanzimat ve Rum Milletinin Kurumsal Çerçe­
vesi", 1 9. Y üzyıl İstanbul'unda Gayrimüslimler, Editör Pinelopi Stathis,
İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1 999, ss. 1 -35.
Eraslan, Cezmi, "Yeniden Yapılanma Dönemi", Atatürk İlkeleri ve İnkılap Ta­
rihi II, Editör Cezmi Eraslan, Ankara, Anadolu Üniversitesi Yayını,
20 1 3 , s. 3-33.
Kitromilidis, Pashalis M., "Noeres Kinotites Ke İ Aparhes Tu Ethniku Zi­
timatos Sta Valkania" , Ethniki Taftotita Ke Ethnikismos Sti Neoteri El­
/ada, Athina, Ekdosis Morfotiko Idrima Ethnikis Trapezis, 1 997, ss.
53- 1 3 1 .
Süar, Selin, "Yunan Sinemasında Türk - Yunan Nüfus Mübadelesi", Mübadil
Kentler: Mekan ve İnsan, Editör Müfide Pekin, İstanbul, Lozan Müba­
dilleri Vakfı Yayınları, 201 4, ss. 1 77-203.
Süslü, Azmi, '�tatürk ve Tarih", Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Ankara, Atatürk
Araştırma Merkezi, 1 998, ss. 1 33 - 1 54.
Şimşek, Şehnaz Şişmanoğlu, "Evangelinos Misailidis'in Karamanlıca Başya­
pıtı Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş Ya da 'İki Kelise Arasında
Binamaz' Olmak", Tanzimat ve Edebiyat, Yayına Hazırlayan Mehmet
Fatih Uslu & Fatih Altuğ, İstanbul, İş Bankası Kültür Yayınları,
20 1 4, ss. 1 93-230.

Makale ve Bildiriler
Ağca, Ferruh, "Hıristiyan Karamanlı Türkleri ve Karamanlı Ağzı Üzerine",
Türkbilig, Sayı: 1 1 , 2006, ss. 3 - 1 8 .
Akgün, Seçil, ·�merikalı Misyonerlerin Anadolu'ya Bakışları", OTAM, Sayı:
3, 1 992, ss. 1 - 1 6.
Aleksandris, Aleksis, "İ Apopira Dimiyurgias Turkorthodoksis Ekklisias
Stin Kappadokia, 1 92 1 - 1 923 ", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon,
Tomos: 4, Athina, 1 983, ss. 1 59-2 1 0.
Anzerlioğlu, Yonca, "Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Suphi ve Gagauz Türk­
leri", Bilig, Sayı: 39, 2006, ss. 3 1 -5 1 .
Atalay, Bülent, "Türk Ortodoksların / Karamanlıların Türk Milli Mücadele­
sine Destekleri ve Maruz Kaldıkları Mübadelenin Türk Kamuoyuna
Yansımaları", History Studies, Cilt: 6, Sayı: 2, 20 14, ss. 1 9 -44.
Aydın, Mehmet, "Türklerin Dini Tarihi Üzerinde Bir Değerlendirme", Türki­
yat Araştırma/an Dergisi, Sayı: 4, 1 99 7, ss. 1 -9.

212 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


Aydın, Mithat, "Namık Kemal'de 'Terakki' ve 'Maarif' Düşüncesi", Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 53, Sayı: 2,
20 1 3, ss. 45 1 -477.
Balta, Evangelia, "Karamanlıca Kitapların Çığlıklarıyla Fısıltıları", Çeviren
Ari Çokona, Toplumsal Tarih, Sayı: 1 77, 2008, ss. 58-6 1 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Karamanlidiki Kodikes Tu Kentru Mikrasiatikon Spudon",
.

Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon, Tomos: 7, 1 988, ss. 201 -246.


Başkan, Yahya, "Fatih Sultan Mehmet Döneminde Karaman Bölgesinden
İstanbul'a Nakledilen Nüfus", Tarih Dergisi, Sayı: 55, ss. 1 07- 1 34.
Benlisoy, Stefo, "İstanbul'da Yaşayan Nevşehirli Ortodokslar Tarafından
Kurulan Papa Yeorgios Nam Cemiyet-i İslahiyyesi", Tarih ve Toplum,
Sayı: 236, 2003, ss. 99- 1 03 .
Birol, Nurettin, "il. Abdülhamit Dönemi Hayır Kurumlarından Darülace­
ze'nin Yapımı ve Halil Rıfat Paşa'nın Çalışmaları", AKRA Kültür Sa­
nat ve Edebiyat Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1 3, 20 1 7, ss. 33-53.
Bozer, Rüstem & Sunay, Serkan, "Kula'da Bulunan Bir Grup Karamanlıca
Mezar Taşı Üzerine Tespitler", DTCF Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 2, 20 1 8,
ss. 1 697-1 724.
Dağıstan, Adil, "Hamdullah Suphi'nin Romanya Büyükelçiliği ve Gagauz
Türkleri", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XVIII, Sayı: 54,
2002, ss. 8 1 7-828.
Damlıbağ, Fatih, "Hamidiye Kağıt Fabrikası", OTAM, Sayı: 37, 20 1 5 , ss. 1 9-
60.
Demirözü, Damla, "İlk Yunan Romanı Polipathis'ten Temaşa-i Dünyaya",
Kebikeç, Sayı: 27, 2009, ss. 7-23.
Eckmann, J. & Phonetica, I., ''.Anadolu Karamanlı Ağzına Ait Araştırmalar",
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 8,
Sayı: 1 -2, ss. 1 65-200.
Efe, Ayla, ''.Almanya'ya Verilen İkinci Demiryolu İmtiyazı: Hububat Hattı",
OTAM, Sayı: 1 8, 2005, ss. 95- 1 1 7.
Ekin, Cemal, "Karamanlıların Soy Kütükleri: Karamanlıca (Grek Harfi
Türkçe) Kitabeli Mezar Taşları", Sanat Tarihi Dergisi, Cilt: XXVI, Sayı:
2, 201 7, ss. 22 1 -24 1 .
Ekşi, Pelin, "Karamanlı Edebiyatının Tarihsel Gelişimi", ASOS foumal, Sayı:
2/1 , 20 1 4, ss. 280-287.
Ercan, Hikmet Yavuz, "Fener ve Türk Ortodoks Patrikhanesi", Tarih Araştır­
maları Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 8, 1 967, ss. 4 1 1 -439.
Eşki Uğuz, Hülya & Saygılı, Rukiye, " Karamanlı Ortodoks Türkler Üze­
rinden Erken Cumhuriyet Dönemi Ulus İnşa Sürecinin Analizi",
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, ICMEB 17 Özel Sayı, ss.
788-795.
Feyzioğlu, Nesrin, "Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme", TAED, Sayı:
43, 20 1 0, ss. 73-92.
Gökalp, G. Gonca, "Osmanlı Dönemi Türk Romanının Başlangıcında Beş
Eser", Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Osmanlı'nın
700. Yılı Özel Sayısı, Ekim 1 999, ss. 1 85-202.
Gökbel, Ahmet, ''.Anadolu'da Yaşayan Halk İnanışlarından Çaput Bağlama

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 213


ve Nazar", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1 ,
1 996, ss. 1 73 - 1 86.
Göktürk, Gülen, "Kapadokyalı Rumların Aydınlanma Çabasına Anatoli Ga­
zetesi Üzerinden Bakmak", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Der­
gisi, Cilt: 1 2, Sayı: 3, 201 7, ss. 37-48.
Gül, Mustafa Fırat, "Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'nın İskan Faaliyetle­
ri: Lale Devri'nin Şanslı Şehri Nevşehir", Tarihin Peşimde, Sayı: 1 0,
20 1 3, ss. 23 7-254.
Güllü, Ramazan Erhan, "Bulgar Eksarhlığı'nın Kuruluşu ve Statüsü", Ga­
ziantep University ]ournal of Social Sciences, Cilt: 1 7, Sayı: 1 , 20 1 8, ss.
350-3 6 1 .
Günay, Ramazan & Görür, Halil İbrahim, "Osmanlı Devleti'nde Sağır, Dilsiz
ve A'ma Mektebi", Tarih Araştırma/an Dergisi, Cilt: 32, Sayı: 53, 20 1 3,
ss. 55-76.
Gürgül, Dilek Kübra, " 1 9 . Yüzyıla Ait Karamanlıca 'Anatol Ahteri' Dergi­
si'nde Yer Alan 'Rodokanakis Ruhban Okuluna İlişkin Yazı", Yakın
Dönem Türkiye Araştırmaları, Cilt: 1 5, Sayı: 30, 20 1 6/2, ss. 99- 1 07.
Güven, Merdan, ''Anadolu Ağıtlarının Türkleşme Süreci ve Üç Ağıt Örneği",
Folklor/Edebiyat, Cilt: 1 9, Sayı: 75, 20 1 3, ss. 1 1 7- 1 28.
Kehayoglu, Yorgos, "İ Spasmodiki Grammatologia Tu Neu Ellinismu Ke
İ 'Grekoturkiki' Diyaskevi Tu Polipathus Tu Gr. Paleologu", Deltio
Kentru Mikrasiatikon Spudon, Tomos: 1 1 , 1 995, ss. 1 25- 1 35.
Kıraç, Adile Binnur & Coşkun, Burcu Selen & Erdoğan, Didem, "Küçükçek­
mece Osmanlı Kibritleri Fabrikası'nın Endüstriyel Miras Kapsamın­
da Değerlendirilmesi", Megaron, Cilt: 1 3, Sayı: l, 20 1 8, ss. 67-84.
Kıyak, Abdülkadir, "Eski Türk Kültüründe Taş - Kaya Kültünün Elazığ'daki
Yansımaları", Toplum Bilimleri Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1 0, 20 1 1 , ss. 1 29-
1 44.
Kiskira, Konstantia P., "Protestantes İerapostoli Stin Kath'İmas Anatoli,
1 8 1 9- 1 94 1 : İ Drasi Tis American Board", Deltio Kentru Mikrasiatikon
Spudon, Tomos: 1 2, 1 997, ss. 94- 1 1 8 .
Kitromilidis, Pashalis M., "O Ekselinismos Tis Mikras Asias Ke İ İstorikes
Katavoles Ton Ellinikon Sheseon", Mikrasiatika Hronika, Tomos: 1 6,
1 975, ss. 3 1 8-337
Konya, Eray, "Çok Yönlü Bir Karamanlıca Dergide 'Terakki' Anlayışı", Yakın
Dönem Türkiye Araştırma/an, Cilt: 1 6, Sayı: 32, 201 7, ss. 1 73 - 1 86.
Köksal, Hasan, "Günümüz Aşık ve Şairlerinde Ağıt Yakma Geleneği", Bilig,
Sayı: 2, 1 996, ss. 234-240.
Kurt, Berker & Demir, Necati, "Gagauz Öğrencilerin Türkiye Türkçesini Ko­
nuşma Becerisinin Değerlendirilmesi", Türk Eğitim Bilimleri Dergisi,
Cilt: 4, Sayı: 2, 201 6, ss. 69-88.
Kurupu, Matula, "Morfes Kinotikis Ke Politistikis Organosis Tu Mikrasiati­
ku Ellinismu - To Fenomeno Ton Sillogon", Periodiko İ Leksi, Tomos:
1 1 2, 1 992, ss. 922-929.

214 � SORULARLA KARAMANLILAR -------


Levent, Sıla, "Zorunlu Göçe İlişkin Belleğin Oluşmasında Filmlerin Katkısı:
Dedemin İnsanları ve Bir Tutam Baharat Filmlerinin Alımlanması",
Moment Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, ss. 43 7-462
Maden, Fahri, "XIX. Yüzyıl Sonları ve XX. Yüzyıl Başlarında Nevşehir'de
Rum Mektepleri", 1 . Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu
Bildirileri, 3. Cilt, Ankara, Nevşehir Üniversitesi Yayınları, 201 2, ss.
1 03- 1 2 8 .
Mamoni, Kiriyaki, "İsagogi Stin İstoria Ton Sillogon Konstantinupoleos
1 8 6 1 - 1 922", Periodiko Mnimosini, Tomos: 1 1 , 1 988-1 990, ss. 2 1 1 -
234 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . , "Somatiaki Organosi Tu Ellinismu Sti Mikra Asia - Sillogi
Kappadokias Ke Pontu", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon, Tomos:
6, 1 986- 1 9 87, ss. 1 1 5-225.
Orakçı, Meryem, "Karamanlıca Muhacir Sedası Gazetesine Göre Yunanis­
tan' da Mübadelenin İlk Yılları ve Türkçe Konuşan Ortodoksların
Yaşadığı Sorunlar", Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 65, 20 1 9, ss. 263-299.
Petropulu, İoanna, "Filippos Aristovulu Antologio: Theologiki Sholi Halkis
1 8 53-1 856", Deltio Kentru Mikrasiatikon Spudon, Tomos: 5, 1 9 84, ss.
1 8 7-239.
Sağlam, Nevzat, "Bir Semte Adını Veren Bomonti Bira Fabrikası", UTAD,
Yıl: 1 , Sayı: 1 , 20 1 7, ss. 26-54.
Sakallı, Fatih, "Türk Hikayesinde Mübadele", Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 2,
Sayı: 4, 2015, ss. 1 0 1 - 1 1 6.
Salman Bolat, Bengül, "Milli Mücadele'de Kırşehir'in Yeri ve 1. TBMM Dö­
neminde Kırşehir Milletvekilleri", Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele'de
Kırşehir, Hazırlayan Yaşar Özüçetin, Kırşehir, Kırşehir Valiliği, 2009,
ss. 1 1 -34.
Stathi, Pinelopi, "Peripetiyes Tu Polipathus Tu Grigoriyu Paleyologu", Mni­
mon, Tomos: 1 7, 1 995, s s . 1 3 1 - 1 45.
Şahin, Mehmet, "Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 'Kuyruklu Yıldız Altında Bir
İzdivaç' Romanında Türk Halk İnançları / Halk Sufızmi", Studies Of
The Ottoman Domain, Cilt: 7, Sayı: 1 3, 201 7, s. 1 68- 1 84.
Şengül, Abdullah, "Türk Kültüründe Nevruz ve Anadolu'da Nevruz Kutla­
maları", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 26, ss. 6 1 -73.
Şişmanoğlu Şimşek, Şehnaz, "Osmanlı Tefrika Çalışmalarında Göz Ardı
Edilen Bir Kaynak: Karamanlıca Anatoli Gazetesi", Kebikeç, Sayı: 44,
201 7, ss. 145-1 87.
Uğurlu, Serdar, "Eski Türklerin Dini", AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Cilt: 1 2, Özel Sayı, ss. 323-33 5 .
Valavanis, İoakim, "İ Allilografıa Para Tis Mikrasianis", Parnasos, Cilt: 1 2,
1 888, ss. 49-66.
Yalçın, Emrullah, "Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Ekümenikliği Tar­
tışmaları ve Gerekçeler", Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 50, Ankara 20 1 2,
ss. 479-5 14.

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 215


Yetim, Fahri & Erşan, Mesut, "Bodrumlu İstamat Zihni Özdamar: Siyasi
ve Kültürel Faaliyetleri", 2. Uluslararası Her Yönüyle Bodrum Sempoz­
yumu - Sempozyum Bildirileri, Bodrum, Bodrum Belediyesi, 201 1 , ss.
596-609.
Zervudakis, Aleksandros, "Diyasimi Tektones: Meletios Metaksakis", Tekto­
niko Deltio, Arithmos: 7 1 , 1 9 67, ss. 25-50.
Almanak ve Süreli Yayınlardaki İmzalı Makaleler
Aerikos, Grigorios E., "Mevadd-ı Tedrisiye", Terakki, 30 Eylül 1 888, s. 1 52-
1 53 .
"Mevadd-ı Tedrisiye", Terakki, 3 1 Ekim 1 888, s. 1 83 - 1 85.
Aleksiadis, Evgenios G., "Papa Georgios", Mikrasiatikon İmerologion O Astir,
1 9 1 3, s. 1 2 3 - 1 3 3 .
Anastasiadis, G . , "İlm-u Maarif", Aktis, 22 Kasım 1 9 1 4, s. 7 1 4-7 1 5.
Arhaggelos, "Teehhül Edin, Evlenin", Terakki, 1 5 Mayıs 1 888, s. 1 1 .
Aristovulos, Filippos P.G., "Damat İbrahim Paşa Yahut Nevşehir'in Tesisi",
Terakki, 30 Haziran 1 988, s . 52-53.
Askitopulos, Georgios A., ''.Aile ve Mektep", Mikrasiatikon İmerologion O As­
tir, 1 9 1 4, s. 223-230.
Daniilidis, Dimosthenis, " Babamın Bir Mektubu", Mikrasiatikon İmerologion
O Astir, 1 9 1 4, s. 53-63.
Dayoglu, Ek. P., "Sabır", Mikrasiatikon İmerologion O Astir, 1 9 1 4, s. 25 1 -252.
Emmanuilidis, İlias, ''.Anatoli'de Maarifin Muhafazası", Mikrasiatikon İmero­
logion O Astir, 1 9 1 3, s. 263-268.
Evfımianidis, G., "Müsavat", Mikrasiatikon İmerologion O Astir, 1 9 1 3, s. 1 93-
1 99 .
Evmolpidis, Vasilis P. İ . , "Mektep v e Eklisia", Anatoli, 1 3 Temmuz 1 89 1 , s. 1 .
F.A.L., "Mezhep", Anatol Ahteri, 1 Kasım 1 886, s. 1 32- 1 34.
Gavriil, Arhaggelos, "Peder-i Vatan", Mikrasiatikon İmerologion O Astir, 1 9 1 3,
s. 1 3 7.
Gavriilidis, "Teehhül Etmek, Evlenmek", Terakki, 30 Haziran 1 888, s. 52-53.
İliadis, Athanasios, " Sahih Terakki Ne Olduğuna Dair Bazı Mütalaat", Terak­
ki, 30 Haziran 1 888, s. 49-50.
İoannidis, İ., "Terbiye-i Medeniye", Mikrasiatikon İmerologion O Astir, 1 9 1 4,
s. 127.
Kamalakidis, Nikolaos İ., "Patrikhanemiz Islahatından", Aktis, 30 Ocak
1 9 1 4, s. 455.
''.Anatol'da Maarif", Aktis, 15 Ağustos 1 9 1 3, s . 25 1 .
" Bulgar Rezaletlerinden", Aktis, 5 Temmuz 1 9 1 3, s . 203.
"Kadınlar Aleminden'', Aktis, 1 5 Mayıs 1 9 1 4, s. 568-569.
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 2 1 Şubat 1 9 1 3, s. 52.
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 23 Mayıs 1 9 1 3, s. 1 58.
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 3 Temmuz 1 9 1 4, s. 623 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . "Meşrutiyet", Aktis, 1 0 Temmuz 1 9 1 4, s. 63 1 -632.
Klimentidis, Dimitrios P. , "On Temmuz", Mikrasiatikon İmerologion O Astir,
1 9 1 3, s. 99.

216 � SORULARLAKARAMANLILAR ------


Leontiyadis, St. İ., "Filippos Aristovulos", Mikrasiatikon İmerologion O Astir,
ı 9 1 3 , s. 1 3 6 - ı 4S.
Limnidis, İordanis i., "Evangelinos Misailidis", Mikrasiatikon İmerologion O
Astir, ı 9 ı 4, s. ı 72
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ·�natol'da İlim Niçin İleri Gitmiyor C", Terakki, ı s Ekim
-

ı 888, s. ı 69 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ·�natol'da İlim Niçin İleri Gitmiyor", Terakki, ı s Temmuz
ı 888, s. 76-77.
. . . . . . . . . . . . . . . . . .. "Evangelinos Misailidis", Mikrasiatikon İmerologion O Astir
ı 9 ı 4, s. ı 70-ı 72.
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 2 Mayıs ı 9 1 3, s. 1 3 4- 1 3S .
"Kadınlar Aleminden", Aktis, 9 Mayıs ı 9 1 3, s. ı 42-ı43.
"Kral Georgios N ' , Aktis, ı 4 Mart ı 9 1 3, s. 74-7S.
. . . . . . . . . . . . . . . . . .. "Nevşehirli Damat İbrahim Paşa", Mikrasiatikon İmerologion
O Astir, ı 9 ı 4, s. 278-282 .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ·�natol'da İlim Niçin İleri Gitmiyor - B", Terakki, ı s Ağustos
ı 888, s. 1 03
Mavridis, G., ·�gathin Ke Makarian Psihin Georgiyu İereos" Mikrasiatikon
İmerologion O Astir, ı 9 13, s. 1 1 9- ı 2 ı .
Mihalopulos, Fanis, " İ Turkofoni �natoli' P u Egrafeto Ellinika", Embros, 6
Aralık ı 9 s ı , s. 3-4.
Mubayadcoglu, İ., "Kadının Mevki-i İçtimaisi", Mikrasiatikon İmerologion O
Astir, ı 9 ı 4, s. 1 34- 1 38.
Neokosmidis, Georgios E , "Tercüme-i Hali", Mikrasiatikon İmerologion O As­
tir, ı 9 1 3, s. 1 33 - 1 36.
Papa Eftim, "Ortodoks Kilisesi'ne Bir Tamim", Hakimiyet-i Milliye, 30 Teşri­
nisani (Kasım) ı 92 ı , s. 2.
Payisios, "Hıristiyanlık Talimatı İnsanın Nurudur", Mikrasiatikon İmerologion
O Astir, ı 9 ı 4, s. 220-222.
Polivios, İoannis, "Evangelinos Misailidis", Terakki, 30 Haziran ı 888, s. S3-
S6.
Portokaloğlu, Markos i., "Terakki", Terakki, ıs Mayıs ı 888, s. 3-7.
Rumis, S.İ., "Terakki Ne Demektir", Terakki, 30 Temmuz ı 888, s. 82-84.
Sunbulidis, V.G., "En Büyük Dertlerimiz Mekteplerimizdir", Aktis, 13 Mart
ı 9 ı 4, s. 499-SOO.
Turgutis, A., "Bir Kapadokya Kahramanı", Mikrasiatikon İmerologion O Astir,
ı 9 1 3, s. 226-239.
Vayanis, K.G., "Hayırperverlik ve Hamiyyet-i Vataniye", Mikrasiatikon İmero­
logion O Astir, ı 9 1 3, s. s ı -6 1 .
Zihni, İstimat, ·�nadolu'da Halis ve Hakiki Türk Ortodoks Olarak Yaşamak
İsteyen Millettaşlarıma", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: ı 2, ı ı
Teşrinisani 1 338, s. 1 .
·�nadolu'da Mecburi Mübadelenin Türk Ortodokslara Şü­
mulü Var Mıdır?", Anadolu'da Ortodoksluk Sadası, Sayı: ı s, 1 1 Şubat
ı923, s. 1 .

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 217


Tezler
Cemal Ekin, Karamanlıca (Grek Harfli T ürkçe) Kitabeli Kiliseler, Basılmamış
Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 1 9 .
Gürgül, Dilek Kübra, II . Meşrutiyet Döneminde Karamanlıca Bir Basın Organı:
Aktis Mecmuası (1 9 1 3-1 9 1 5), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstan­
bul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 20 1 8 .
İatridis, Vartholomeos, İ Thriskeftikotita Ton Kapadokon, Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Thessaloniki, Theologiki Sholi, 20 1 3 .
İrini Kufu, İ Metafora Tis Musikis Proforikotitas Sto Horo Ke Sto Hrono. Parelthon
Ke Paron Sto Sementere Tis Kappadokias, Basılmamış Bitirme Tezi, Pa­
nepistimio Makedonias, 20 1 1 .
Kavaf, Selma Aliye, Sosyal ve Kültürel Değişimler Açısından Doğurduğu Sonuçlar
İtibanyla Lozan Mübadilleri: Nevşehir Örneği, Basılmamış Yüksek Li­
sans Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
20 1 5 .
Köremezli, Buket, Karamanlıca Yazılmış İlk Roman Temaşa-i Dünya v e Cefakô.r-ü
Cefakeş Üzerine Dil İncelemesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009 .
Nanakis, Stavros A., İ Hriya Tu İkumeniku Thronu Ke İ Eklogi Tu Metaksaki
1 9 1 8-1 922, Basılmamış Doktora Tezi, Thessaloniki, Aristotelio Pa­
nepistimio Thessalonikis, Sholi Theologiki, 1 988.
Pavlidis, Antonios, Yunan Kaynaklarına Göre Mübadele Meselesi, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
1 997.
Şişmanoğlu Şimşek, Şehnaz, Romanı 'İki Kilise Arasında Binamaz' Kılmak: Ka­
ramanlıca Edebi Üretim, Evangelinos Misailidis ve Bir Yeniden Yazım Ör­
neği Olarak Temaşa-i Dünya ve Cefakar-Ü Cefakeş, Basılmamış Doktora
Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014.
Tunçboyacı, Selin, Akabi Hikayesi, Boşboğaz Bir Adem ve Temaşa-i Dünya Ro­
manları Çerçevesinde XIX. Yüzyıl Osmanlı Modernleşmesi, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
200 1 .
Turcitu, Claudiu Victor, İ Turkofoni Orthodoksi Plithismi Sta Valkania Tu 1 9u
Eona, İ Gagavuzi Ke İ Karamanlides, Basılmamış Doktora Tezi, Ethniko
Ke Kapodistriyako Panepistimio Athinon, 20 1 7.
Yücel, İdris, Kendi Belgeleri Işığında Amerikan Board'ın Osmanlı Ülkesindeki Teş­
kilatlanması, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

Ansiklopedi Maddeleri
Birışık, Abdülhamit, " Kur'an", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 26, s. 388.
Çağrıcı, Mustafa, "Salih", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 36, s. 3 1 .
Durmuş, İsmail, "Teala", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 40, s . 206.
Topaloğlu, Bekir, "Allah", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 2, s. 473.

218 r- SORULARLA KARAMANLILAR ------


"Esma-i Hüsna", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 1 1 , s. 4 1 4.
"Rab", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 34, s. 372-3 73.
Waardenburg, Jaques, "Teslis", İslam Ansiklopedisi, Cilt: 40, s. 548.

Ansiklopedi ve Sözlükler
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi
Egkiklopedia 2002
Ellino Turkiko Leksiko

Nizamnameler
Adana Rum Ortodoks Cemaati Nizamnamesi
Kappadokiki Ekpedeftiki Adelfotis En Konstantinupoli, Organismos Aftis Kanonis­
mos

İnternet Kaynakları
Apostolos Delis, "İkogenia Rodokanaki", http://blacksea.ehw.gr/forms/
fLemmaBodyExtended.aspx? Lemmald = 1 1 1 0 1
[Erişim: 1 5 .08.20 1 8]
Athanasios Fragkulis, "İstoria Tis Evangelikis Sholis",
http ://www. saess. gr/fıles/Icrtopıa%20Euayyı:AıKTJÇ%20ı:xoA.rıç%20-%20
<l>payKOUAT).pdf [Erişim 1 5 .02.20 1 9 ]
"Çoban Bayramları: Koç Katılımı, Saya, Döl Dökümü, Yünüm, Koyun
Yüzdürme", https://aregem.ktb.gov. tr/TR-5 1 1 1 6/coban-bayramla­
ri-koc-katimi-saya-dol-dokumu-yunum-koyun-.html
[Erişim 02.02.2020]
Erman Artun, "Türklerde İslamiyet Öncesi İnanç Sistemleri - Öğretiler -
Dinler"
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf
[Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8]
Herkül Millas, "İ Antallagi Stin Elliniki Ke Turkiki Logotehnia: Omiyotites
Ke Diyafores" http://herkulmillas.com/hm-makaleleri/ellada-tour­
kia-analysi-keimenon/65 9-antallagi-stin-elliniki-kai-torkiki-logo ­
texnia-omoiotites-kai-diafores.html
[Erişim 20. 1 0.20 1 9]
Hristos İ. Drugas, "O Papa Eftim, İ Anakiriksi Turkorthodoksis Ekklisias Ke
İ Sinepies Aftis"
https://argolikivivliothiki.gr/20 1 6/02/25/turkish-orthodox-church/

[Erişim 07.02.2020]
"İ Floges Tu Saya Ke İ Laikes Doksasies", Hronos,
https://www.xronos.gr/reportaz/oi-floges-toy-sagia-kai-oi-laikes-doxasies
[Erişim 02.02.2020]
İlber Ortaylı, "Osmanlı İmparatorluğunda Millet Sistemi",

------ Anadolulu Ortodoks Türkler � 219


https://www.tarihtarih.com/?syf= 26&Syz = 3 8 1 989
[Erişim 04. 1 0.20 1 8]
Meral Ozan, "Türklerde Ateş Kültü ve Yeni Gün Anlayışı",
http://www.kulturevreni.com/9-23pdf
[Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8]
"Neofitos Mavromatis", https://www.greekencyclopedia.com/mavroma­
tis-neofytos-antiparos- l 662-agion-oros- l 746-p.3848.html
[02.02.20 1 9]
Stavros Malagkoniaris, ·�gios Georgios, To Nisi Tu Diavolu", https://www.
efsyn.gr/nisides/585 74_agios-georgios-nisi-toy-diaboloy
[Erişim 3 1 .0 1 .2020]
"Theofania: Ti Yortazume Simera, 6 İanuariu"
https://www. newsbomb.gr/ellada/ekklhsia/story/760 120/theofania-ti-gi-
ortazoyme-simera-6-ianoyarioy
[Erişim 1 9 . 1 0.20 1 8]
Vasilis Sidiropulos, "To Megalo Panigiri Stin Akso, https://mnimes.org/ar-
chives/agiomakryniotika
[Erişim 02.02.2020]
https://bibliyografya.com/bibliyografi/75 67
[Erişim 08.02.2020]
https://kappadokikokarditsas. blogspot.com/20 1 2/09/blogs-post_8 7 .html
[Erişim 08.02.2020]
https://karamanlidika.gr
[Erişim 02.02.2020]
http ://li brary. parliament. gr/Portal s/6/pdf/ digitalmicrofil m s . pdf? ­
ver= 201 8-05-09- 1 04050-780
[Erişim: 1 5 .08.20 1 8]
http://medusa. libver. gr/j spui/birstream/ 1 2 3 4 5 6 78 9 /688 1 /9 /TAMA­
SAi_5_1 8 72. pdf
[Erişim 1 5 .02.20 1 9]
https://mnimes.org/archives/lullaby-from-cappadocia
[Erişim 02.02.2020]
https://paramythades.org/20 l 8/04/26/�ı�A.io-xapaµu0ıa-nı ç- Ka7t7taÖoKiaç
[Erişim 02.02.2020]
http s : // syllogos-axenon-kappadokiasO. we bnode . gr/ '7T apa µu0 ıa % 2 C ­
ı:payoıJöıa%2C-xopoi-KaxxaöoKıaç
[Erişim 02.02.2020]
https://turkocaklari.org.tr/genel-baskanlar/hamdullah-suphi-tanriover
[Erişim 02.02.2020]
https://www.luggat.com/index.php#ceviri
[Erişim 1 0. 1 0.20 1 8]
https//:www.sansimera.gr/biographies/l 489
[Erişim 1 5 .02.20 1 9]
http://www. tdk.gov. tr/index. php? option com_bts @ arama = kelime&gui­
=

d = TDK.GTS.5bb5d964c4653 l [Erişim 04. 1 0.20 1 8]

220 � SORULARLA KARAMANLILAR -----


S O R U LA
RAMAN LI L
ANADOLULU ORTO D O KS IU R K Lt R

N ilüfer Erdem

Sorularla Karamanlılar, y ü z yıl öncesine ka d a r Orta A n a d o l u ' d a


yaşa m ı ş T ü r k d i lli Ortodoks H ı ristiya nlar o la n Ka rama n l ı ları topluma
daha iyi a n la t m a k i steği nden doğ muş bir kitapt ı r. Daha önce
Kara ma n l ı larla i lgili kaleme alınmış ç a l ı ş m a la r olmakla b i rlikte
Sorularla Karamanlılar' ı n bunlard a n farkı, soru la rı m ıza bizzat onların
ü re t m i ş oldukları K a ra ma n lıca, yani Yu n a n harfleriyle Türkçe
eserlerde ya n ı tla r a r a n m ı ş olması d ı r. Böylece d u p d uru Tü rkçele riyle
karşım ıza ç ı ka n pek çok Kara m a n lı ca eser gözden geç i r i l m iş,
Ka ra m a n l ı la rla ilgili sorduğu muz sorulara, o n l ar ın köke n l e r i n d e n
başlayarak d i nleri, gele n e kle r i , eği t i m leri, cemaatleri n i n k a ra kteri,
b a sı n yayın hayatları gibi pek çok a l a n ı kapsayac a k cevaplar bu
eserlerd e n ç ı ka rı lm ı ş t ı r. B u ç e rçevede Mi lli M ü ca d e le döneminde ha ngi
gelişmelerden etkilend ikleri, Tü r k Ortodoks Patri k h a n es i ' n i n kuruluş
s ü reci ve mübadeleden n a s ı l etki le n d i kleri de ele alı n m ıştır.
Kitab ı m ız ı n sadece d i lle ri n i değil, gelenekleri n i de mübad ele ile
gönderild i k leri Yu n a n ista n ' d a uzun süre yaşatan ve halen yaşatmaya
çalışan Kara m a n lı l a r ı n , Anadolu lu Ortodoks Tü rklerin a n laşılmasına
katkıda b u lunacağını ümit ed iyoruz.

OlS
C6t � t � O

You might also like