You are on page 1of 193

ŞEYH SAFi BUYRUGU

VE
RUM Eli BABAGAN (BEKTAŞi) E RKANlARI

Hazırlayan Hakkı SAYGI

istanbul 1996
MERT MATBAACJlJK
516 2J 88-516 23 99
Dizgi : Saygı Yayınları Dizgi Servisi
Baskı : Mert Matbaacılık 51 6 23 88 99
-

Birinci Baskı : 1 996

��'i]'�[M]� �riD���a
SAYGI YAYlNLARI
Nuruosmaniye Cad. Kardeşler Han No: 3/3 34410 C.oğlu 1 iST.
Tei.:(0212)5279661-51110 78 Fax:(0212)5279661

2
iÇiNDEKiLER

Önsöz........................................ . . . . ..
-............ ... . .. 07
.. . ................. ..

Giriş 09
........... . . . ........... ................ ....................... . .......................

islam Dini' nin Yayılması ve genişlemesi. . . ...


... 1O
........ ...... ...........

Gadir-Hum (Haccetül Veda) . . ..


. . ....... .. . . 1 o
.......... . .............. ... .... ...

Hazret-i Ali Hakkında Bazı Hadisi Şeritler .. .. . . . . 14


. . . . . . . . ............ ... .

Hazret-i Muhammed'e ve Onun Ehli Beyt' ine Övgüler . . . 16 . ...... ....

Hazret-i Peygamber'in Hazret-i Ali'ye Vasiyetleri . . 1B .. ........... ......

Seyyid Safiyüddin Hazretler-i Kimdir ? ........................... . . . . . . . . . . 1 9


Talib Hakkı Nedir ? .. . . :................................. 21
. . . . . . ............ . . ........

TarTkat içinde Talibin Kaç Hakkı Vardır ? . .. ...... . 24 .................. .... .

Evliyanın On iki Kavli (Sözü) Vardır . . . . .... .... ..... . . 25.... ..................

M ünafık Kimdir ? .. .
.......... . . . . ... .. .
. . ..... ... . . ........ . . . ... 26
... ..... ........... .

Davaya Nişan Gerektir .... ... . . ... .


........ .. ........... .. 27
....... ...................

Evliyanın Koru su Nedir ? . ..


......... . .
............ ..
........ . 28 .. ............ . ......

Üç Sünnet ve Yedi Farz ............................ ........... ..................... 30


Üç Sünnet ve Yedi Farzdan Düşmek . . . .. ....... ...... . 31 ... .... ............. ..

i mam Cafer-i Sadık'ın Erkanı ve Yoldan Düşme . . . . . 31 . ......... ..... ... .

Hak Talibine Bazı Sualler . . . .. . ..


. . ............. ....... . 33
..... ..... .............. ....

Kaç Türlü Tae Vardır ve Kimlere G elmiştir ? . . 34


........ . . ..................

Erkan içersinde Bazı Hizmet Sahiplerinin Pirleri . . . 34 . .......... . . . . .... . .

Tarikat içinde Taliblere Nasihatler . . . ..


.. . .
........ ....... 34 ............ .... .....

Ezine (Tarik) Erkhanı .... .. . .... .... .


......... ....... ..... . 35
...........................

Bir H ikaya ... . . . .


.................... . . ... .
. .......... ......... .. . 36
...... ........... ........ .

M ü ' min Kimdir ve M ü ' minin Nişanı Nedir ? . . .. 37


.. ............ ....... .....

Bir Konu Bir Hikaye ..


.......... .. .
............ .. . . . 37
....... . . . . . . . ......... ...... ..... .

Bir Cem de Babanın Erkandan Düşmesi . . ...... .... 38 .........................

Bir konu Bir Sohbet ............ ............ ........................................... 39


Secde . . . ... . . .
.......... ....... ..... .
....................... .. . . . .41
.................. . ..... ...

Nasip Sunmak Kimden Kaldı ? . .. . . . . . .


.. ........ .. .. . . . .. .41
.... .. .......... .... .

Nakiplik . . . ... ..
... . ....... ...
...... .. ..... .
..................... . ... . .. 43
. . ....... . ....... . ...

Lokma Sunmak Kimden Kaldı .. ... ...


........ . .............. . .44 ........ . . . . . . ....

Hak Talep Etmek ..


........ . ..
................ ...... . .44
............................. .....

Gıybet Etmek ...... ... ........ ..... ... ...... ..... .... .... ...... ... .. .. ........ .. .. .... 45
..

Taliblere Nasihatler . . . . .... . .... . .


............ ........ .... .. . 45
.................. ......

3
Mürüwet Nedir ? ..
.................... . 46
...............................................

Evliyayı Sevmenin Nişanı . . .............. . .. 47


. ......................................

M üsahiplik Kavlinin Açıklanması .......................... .................... .48


Murassa Kemer . .
.................. ..................... ..... . .. .... 53 . . ..................

On Yedi Kemer-Bast . . .. . . . ..
... ....... . . . ... .. . . 55
.. . ....... ... . ........... . ...........

On Dört Masum-u Pak 56


........ . ........ . .. ...... .. ...... . ........ . .................

Müsahiplikte Kazanç Hali . .


.. ............. . ..... ... .... ...56 .........................

Müsahip Müsahibin Halini Bilmelidir 58


............................. . . . . .. . . . ..

M üsahi bine Can-ı Gönülden Bağlanmak . . 59


......... ......... ........... . ....

M üsahip Erkanı . . . ...... 59


... . ... . .... .... ....... . ................................... .....

i mam-ı Cafer-i Sadık Hazretlerine Sorular 60 .................................

Mihmanlık (Misafirlik) ..
.... . ................... . ... .. ... .. 61 . .........................

Halil ibrahim Peygamber 62


. ................... . .....................................

Yol Kardeşliği - Yol Atası Tutmanın Aslı 63


. . ............................ . ....

Rehber Nasıl Olmalıdır . .


................... . ...... 65 . . ................ . ..............

Hak Talibine Bazı Öğütler . . .


....... .... . ... ; ........... 66
......... ........... . . ... . ..

Şeyh Safi Hazretlerinin Soy Silsilesi . 71


...... ...... . .... . .......... . ...... . ...

Bir Talibin Tarikata G i rme Merasimi 72


. . . ...............·........................

On iki i mamlar (Salavat) . . .. .. ... .-. ........ . . .73


................... ........ . . ........

Mürebbi ile Yol Oğlunun Karşılıklı Görevleri 74 ............ . ...... . .........

Talib ve Sofulara Bazı Öğütler .. . .


........ . ... .. ... 75 ...... ....................... .

Müsahiplik Kavli 79
.................. ......................... ................... . ........

Bazı Soular ve Cevaplar 81


........................................................ . .. ..

Tae Name 82
.............. .................. . . . ......................... . . .. . .................

On iki i mamların Künyeleri . ... 83


............. . ................................... . . .

Caharde-i Masum-u Pak . ..... .


... ............. . . .. .... . . 85 .......... .. ......... . ....

Bir Tali be Öğ ütle� , ..... ............................................... 86


..... ...........

ikinci Bölüm .
..... . 89
................. .......................... ....................... . ...

Babailik ve Babai tarikatı'nın Gelişmesi 89


.................. ..................

Tarikatların Ortaya çıkışı ve Babailik 90


. . ................. .. . . . . . . . . . ..........

Babai Gülleri (Nefes) . .... .


............. . ....... . 92
... . .. ................ . . . .. ..........

Babiliğin R umeli'de Yayılınası . . . ........ . .. . 93


... . ............ . . ...... . .... . ... ..

Babağan Bektaşilerinin Erkan Usulleri . . . 96


........... .. . .....................

ibadet Etmek . 97
......................... . ....... . .. . ..................... . . . . .............

Belli Başlı Erkan Çeşitleri .. . . .............. . . . . .1 00


. ............. . . . . . . . . .. ..........

Rumeli Babağan (Bektaşi) Erkanı 1 oo


.................... ..................... . . .

4
i krar ve M üsahip Erkanı .. . . ......... . .. . . . . . 1 02
................... .. . .. ... . ...... . ..

Bir Talibin i badeti Daha Evde i ken Başlar . . .. . 1 04 ..... ....... . . . . . . .... ....

Secde ve Niyaz .......... ... .. . . ..


.. ......... . .. . . ......... .. ....... ..... . 1 07 ... . . . ...... .

Cem Birierne . .. . ..
...... . ...... .. . ........ ............ . . . . 108. ...... . .......... .. ...... ...

Niyet Duası ..... ............. . . ............................ ............................. 1 09


Tövbe Duası .. ....... . . .
............ .... . . . . . . 113
.. .. ................. ...... . .... . .... . ....

Sübhanike Duası . . .. . . .
...... . .... .
.... .. .... .
. . . .. . 113
.... . . ....... . ..... . .. . . ..... ..

Cümle Cemimiz Duası.. . .. . . .. . .. ..... .. . . .. . .. .


........ . 113
. . . .. .. ........... .. .. . ...

Zahir Satın Duası . ..


.. . ............ . .... . . . ..... .... . 1 15
....... . .. . ... .. .. ..... .. .... . . .

Nevs Şerrinden Duası . 115


........ .............................................. . .. ...

Akşamlarımız Hayr Olsun .. .


... . .. . ... .. ....... . ....... 115 ........... ... ............

Evlerimiz Ocaklarımız Şen Olsun Duası . 116


. ... .. . ...... . .... ....... .. ......

istek G ülbengi. . . .
..... .. ... ........ ...... . .. . 116
..... .... . . . ...... . . ..... . . .. . .. . .. . . . . ..

ikrar ve M üsahiplik Erkanının Devamı . ... 11 7


....... . .. ....... . .. .. ...... . ....

Talibin Dervişlik Namazı. . ...... . .1 1 8


.................... . . ...................... ....

Şüknanlık Nasazı . . .
.... . . .
..... .. . .. . . . ....... ..
..... . .... 1 20
.. ........ . ...... . . . . ......

On i ki i mamlar .. .
. .... . .. ........ . ..... .. . .
. .
...... ........ .. 138 . . ........ .... ........ ...

istek G ülbengleri . . . . . 1 39
.. .. ......... .. . .............. . . . . . . .. . . . . ........... . .. . .... . ..

Sohbet Halkası . . .
......... . . . . .. . .. . . ... . . . 1 43
.............. .. . .................... . . . ..

i krar ve M üsahiplik Nefesleri . . 1 45


...................... ........... . ....... .......

atman Baba Nefesi . . .


. ..... ...... . . 147
. . .... . ........ ....... .. . .............. .... . ....

Demir Baba Nefesi .


.. ........ . . . . ..................... . 1 48... ... . . ......... . . . . . .... . ..

Sultan Süceattin Veli Nefesi . . . . . ..... .... . . .. 1 50


........ ............... .. . . ... . . ..

Cem Dağılırken Okunan Gülbeng . 1 52


........... . ............. . . . . .... . .. . . . .. . .

Ezine (Tarik) Erkhanı ............. .............. ......... ........................... 1 53


Tövbe d üvaz i mamı . . ... . . . .
. ........ . .. ..... . .... .... . . 158 ... .. ... . ....... . .. . ... ....

Dar' dan indirme Erkanı .. ....... .


. .. . .. . .. . 1 59
............ .. .. ...... . . ..... . ....... . .

Düşkün Kaldırma Erkanı . . . . . .... . . .


.... ......... . ...... 1 62 .... . . . . . . . . . . . . . .. . .. ....

Birlik (Abdam Musa) ve Terceman Kurbanı Erkan ları 1 64 . .. . .. . .... . . .

G ülbeng ve Tercemanlar . .. . ..
..... .. .. . ...... .. . 1 65
. ......... . .... ....... . . . ... . ...

Eşik Tercemanı .. .
.......... . . . ........ ...... . .. . 1 65
...................... . . . . . ...... . ..

Ortaya Gelme ve Niyaz Tercemanı 1 66


. . ............ . ............... . . . .........

Post Tercemanı .
.... . ... . ......... . . . . . ...... . . 166
. . . . . . ...... ...... . ... . .... . ....... . . .

Çırak Uyarma Tercemanları . ................ . .. ... 1 66.......... . ... . . . .. . ... .... . .

Çırak Sır Edilirken okunur . .. . .... .. . ........... 168


.... .... ..... .. .... . ......... . ..

Gözcü Tercemanları . .
....... ........ . ......................... 1 68 ..... ... . .. . . ..... . .

5
Farraş Tercemanı 1 68
................... . . . . ................... ....................... . . .

Hayı rlı Haklı Himmet Tercemanı 1 68


..... .......................... . . .............

Tarikçi Terceman ve Ayetleri 1 69


. . . . . . ............... . . . . .... . . . . . . ...... . . . . . . ....

Sakl Tercemanı 1 69
. . . . .......... . . . ... . .. . .. .. . .. . . . . . ......... . . . . . . ....................

Sakka Tercemanları 1 70
. . . . . ............................. . . . . . .................. . . .. . . .

Babanın Okuduğu Hizmet Hutbesi 1 71


. . . . . . ........... ............... .........

Müsahip Hutbesi 1 71
.................... ................... . . . . ................... . . . . . . .

Nad-ı Ali Duası 1 71


............. . . . . . . ............. . . . . . .. . ...... . . . . . . ........ . . . . . . . .....

Yedullah Ayeti 1 72
. . . . . . . ........ . . . .. . . . ............ .. . . .. .. . . ................ . . . .. . . . . . . .

Teslima Ayeti 1 72
........ . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . ..... . .. . . . ............. . . .....................

ikrar Tercemanı 1 72
. . . . .......... . .. . . . . .......... . . . . . . . . . . ...... .. . . .. .. . . . . .. . . . . . . . . . .

Müsahiplik Tercemanı 1 73
.......... ...... . . . . . . . . . . . . . . ...................... . . . .....

Tığ-ı Bend Tercemanı 1 74


. . .............. . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . .. . . . . ......... . . . . . . . . . .

Kurban Tekbirierne 1 74
. . . . . . . . . .. . . . . ............ ................ . . .. . . . . ...... . . . . . . . .

Dar Tercemanları 1 74
..... . . . . . . .. . ........ . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . ....... ... . . . . . . . . . . .

Hayırlı Haklı Tercemanı 1 75


......... ............. . . .. .. . .. . . . . ...... . .. . . . . . . .. . . . . .. .

istek Tercemanı , . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 75
... . . . .. .. . ........ . . . . . . . . . . ..... ...... .. . . . . . .

Tarikatın Tercemanı 1 75
. . . . ........ . . . . . . . . . . ........ . .. . . . ..... .. . . . .. . . . . . . . . . . ......

Sofra Tercemanları 175


..... . . . . . . . . . . . . .. . . . . ... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . .

Dem Ni yaz G ülbengleri 1 76


. .. . . . . . . . . . . . . . . . ........... . . . ....... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

Muhabbet Daim Gülbengi 1 77


. .. . .. . .. . . . . . . . ................. . . .. . . . . . . . . . . . . ......

Cem Dağılırken Okunur 1 77


. . .. . . . . . . . ........ . . . . . . ........ . . . . . ..... . . . . . ..........

Sorguya Cevaplar 1 77
. . . . . .. . . . ..... . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .

Tek Menzilli Babağan Bektaşi Enkanı 1 79


........ . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

ikrar ( Nasip) Alma Erkan ı 1 82


. . . . . . . . . . . . . .. . . . ........ . . . .. .. . . . . ......... . . . . . . . .

Ta Kaalübeladan Sevdik Seviştik Nefes 1 88


............. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .

Ta Kaalübeladan Sevdik Seviştik Netesin Açıklanması 1 90 . . . . .. . . . . . .

Kaynakçalar 1 92
. . . . . . . . ................. . . . . . . ...... .................. . . . .. . .. . . . . ....... . .

6
Ö N S Ö Z

Saym okuyuculartm, elinizdeki kitabm birinci bölümünde sunmuş olduğum Şeyh Safi Buyru­
ğu", Rumeli Babağan Bektaşileri arasmda uzun ytl/ar bir 'Alevi Bektaşi' k/asiği olarak görev
yapmtşttr. ll. Mahmut'un tekke ve zaviyeleri, Alevilere yasak/aytp; pek çok önemli kaynağt da
ortadan kaldtrdtğt bilinmektedir.
Şeyh Safi buyruğu, işte bu ytllarda Arap Alfabesiy/e; el yazmast olarak elde kalan tek
eser olmuştur. Bu eserin iran kültürüne göre yaztlmtş olmast ve o zamanm izlerini taştmtş o/­
masma rağmen, 'Hak Muhimmed Ali" yoluna gönül vermiş Babağan Alevileri arasmda elden
ele dolaşarak; önemli bir kaynak olarak görev yapmtşttr.
Ancak günümüze kadar ulaşabilen bazt nüshalarmdan günümüz insant taydalanama­
maktadtr. Bunun başitea nedeni ise bu eserin, Arap alfabesiyle ve elle yaztlmtş bir eser olma­
smdan ileri gelmektedir.
Yine kitabtmm ikinci bölümünde anlatmaya çaltşttğtm 'Rumeli Babağan Bektaşi Er­
kan" usul/erinin, "Şeyh Saff Buyruğu" nun izlerini taştdtğt görülmektedir.
Ancak büyük bir o/astltkla Şeyh Saff Buyruğuna göre yol ve erkan sürdük/eri anlaşt­
/an Rumeli Babağan Bektaşilerinin elinde, bu gün için faydalanabilecek/eri Türkçeleştiri/miş
bir nüsha mevcut değildir.
Şeyh Safi Buyruğunun, günümüz insanma bu konuda köklü bir çözüm getirmesi
o/anakstz olmasma rağmen; gene de bir boşluğu do/duracağt ve bu yola gönül vermiş insan­
lara bir rehber eser o/acağt kantsmdaytm.
Şeyh Safi Buyruğu, doğrultusunda yol ve erkan yürüten Rumeli Babağan Bektaşile­
rinin 'Erkan Usulleri', günümüzde çok az bilinmektedir. Bunu göz önünde bulundurarak uzun
bir çaltşma sonunda, mümkün olduğu kadar as/ma bağlt kalmaya çaltşarak; elde kalmtş eski
nüshalardan da faydalanarak böyle bir eser meydana getirmeye çaltşttm. Muhakkak ki, bunun
. çok mükemmel bir eser olduğu söylenemez. Ancak bu güne kadar hiç bir şekilde ele atmma­
m/Ş bir konuya ktsmen de olsa bir katktda bu/unduğuma inanmaktaytm.
Bu eserin haztrlamşt strasmda, bazt konulara açtkltk getiren Sultan Süceattin Derga­
ht Şeyhi 'Nevzat Demirtaş" a, yine kaynak temininde yardtmlartnt esirgemeyen "Halil Öl­
meztük ve Salih Topa/oğlu'na teşekkürü bir borç bilirim. Bu eser, benim bu konudaki, ilk
denememdir. Kusur/art m için şimdiden afftntza stğmmm.
Bu konuda ça/tşmalartm devam edecektir. Şu anda elimde bitirmek üzere olduğum
'Olman Baba Velayetnamesi ile tercüme safhasmda bulunan "Demir Baba Ve/ayetnamesi" bu­
lunmaktadtr. Allahm izni olursa, en ktsa zamanda siz okuyuculartma ulaşttrmaya çaltşaca­
ğtm. Siz Okuyucuianma Saygtlartmla....
Hakkı SAYGI
istanbul- Mart 1996

7

:c
c
Q)
""O
_c
"üi
Q)
E
o

Iii
>
c

-�Q)
()
':::J
(/)

8
GiRiŞ

Dünya kurulduğundan bu yana yer yüzünde yaşayan b ütün insan­


lar, bulundukları çevreye ve konuma göre kendilerini bir d ini inanca bağ­
lamışlardır.Bu insanoğ lunun yapısında evrensel olarak bulunmaktadır.
insanoğlu pek çok varlığı kendisine "mabut" olarak seçmiş ve ona
tapmıştır. Mabutlaştı rılanların başında hükümdarlar, krallar, kahraman­
lar, dağlar, taşlar, ağaçlar, güneş, ay, yıldızlar, yağmur, şimşek, toprak,
hububat, ateş, öküz ve pek çok hayvan çeşitleri bulunmaktadır.
insanlar, farkında olmadan bir "Tanrı" fikrini kendi içlerinde duy­
muşlar ve gene farkında olmadan bu ilahi gücü yukarda saydığımız var­
lıklarda ve bunların dışında pek çok varlıkta sembolleştirmişlerdir.
insanlar, iyil iğin ve kötülüğün kendilerine "ilah" olarak seçtikleri
"mabut" tan geldiğine inanırlardı. Uzun yüzyıllardan sonra uygarlıklar
ilerledikçe "Tanrı" mefhumunda birlik telakisi ortaya çıkmıştır.
insanoğlunda esasta var olan Tanrı mefh umu geliştikçe Zerdüşt ­
lük, Yahudilik ve Hristiya nlık d inleri ortaya çıkmıştır. Bunun neticesi
olarak akla, mantığa uymayan batıl itikatlar yavaş yavaş ortadan kalkma­
ya başlam ıştır.
Cahiliye devri de denen bu dönemde pek çok sapık itikatlar görül­
müş, kız çocukları d iri d iri kuma gömülmüştür. Bu sapık inançların ço­
ğaldığı dönemlerde muhakkak bir kurtarıcı "Peygamber" gelmiştir.
Firavun 'un musibetlerine karşı "Musa Peygamber" gelmiştir. Da­
ha sonra "isa Peygamber" gelmiş ve en son olarak da "Hazret-i Fahrl
Ale m Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gelmiştir.
Hz. Muhammed 'in dünyaya gelişi de Arap Yarımadasında, Arap kavimle­
rinin akıl almaz sapıklıklarının başladığı yıllara rastlamaktadır.
Hazret-i M uhammed'in dünyaya gelişi ile birlikte islamiyetin te­
meli atılmışıtır. islamiyetin doğuşuyla birlikte de vahdaniyet-i mutlaka ve
ahlak prensipleri daha g üçlü olarak ortaya çıkmıştır.
Hazret-i Muhammed şöyle buyu ruyor: "Ena Ba stü ' min mekar i­
mü lah a
l k ((
Anlamı şudur: "Ben mekarımı ahlakı tamamlamak için peygamber
gönderildim."
Görülüyor ki, insanoğlu dünya kurulalı beri dini inanca gereksi­
nim duymuş ve bu gereksinimini çeşitli yollarla gidermeye çalışmıştır.

9
Gene bilinmektedir ki, dünya kurulalı beri yüzyirmi dört bin peygamber
gelmiş ve bütün peygamberler, insanları doğ ru yola ve Tan rı'nın birliği­
ne çağırmak ve sapık inançlarından vazgeçirmek için görevlendirilmiş­
lerdir.
Ancak, Hak Teala, ahTr zaman Peygamberi Muhammed Mustafa
(s.v s ) ya buyuruyor: "Ve ma ersel nake illa rahmete nli/ Alemin. "
. . '

Anlamı şudur: "Biz, seni ancak dünya ve ahiretin rah meti için gön­
derdik."
Buradan da çok açık olarak anlaşılıyor ki , Hz. Peygamber ve onun
kurmuş olduğu islam dinT, insanlığın kurtuluşudur.

iSLAM DiNi'NiN YAYILMASI VE GELiŞMESi

Genab-ı Hak, bir kudsi hadisinde şöyle buyuruyor:


"Le vlake /e v/ak le rnma halakte et/ak ." Anlamı şudur:
"Ya M uhammed ! iki cihanda benim d ileğim sensin. Seni , kendi
varlığım için yarattım ve on sekiz bin alemi senin için yarattım. Eğer sen
ol masaydın, evet sen olmasaydın yerleri ve gökleri ve her ikisi arasındda
bulunan tüm varlıkları yaratmazdım." buyuruyor.
Buradan da anlaşılıyor ki, Hazret-i Muhammed tesadüfen bu ale­
me gelmiş ve peygamber olmuş değildir.
Hak Teala, Hazret-i Muhammed'de "nübüvet" makamını, Hazret-i.
Ali'ye ise "velayet" makamını vermiştir. Gene Hak Teala Hazret-i Mu­
hammed'de Cemal sıfat ı nı, Haz Ali 'ye Celal sıfatını vermiştir. Hz. Mu­
hammed (s.v.s), ahir zaman Peygamberi olarak islam dinini kurmuş,
Hz. Ali ise Velayet makamında kalmıştır. Birisi "nübüvet" sahibi, diğeri
ise "velayet" sahibi olarak islamiyetin yayılmasına ve genişlemesine hiz­
met etmişlerdir.

GADiR-HUM (HACCATÜL VEDA)

Hazret-i Peygamber, ( Bakara süresi, 1 96) gereğince hacc ve hum­


re görevlerini yerine getirmek üzere hicretin on uncu yılında, bütün saha­
beleriyle birlikte Medine' den Mekke'ye hareket etti. Mevsim ilkbahardı.
Hz. Peygam bere, Zii-Hıcce ayının onuncu günününden sonra şu ayet-i
kerime nazil oldu. Mealen şöyle idi:

10
''AIIah ' myard m
t t ve efthi gel ip çatt tmt ve insa nlar tn, b ölük b ö­
lük Allah d inine gird ği ini gördü nmü, art k t Rabb ine ha rndederek te n­
zhi et onu ve bağ tşlama dile onda n; şü phe y ok k i o, bütü n t övbeler i
kab Ol eder . " (1) .

Bu sOreler geldiğinde, Hz. Peygamber'in Amcası Abbas ağlamıştı .


Sebebini soranlara, Resulallah'ın vazifeleri bitti ve ömrü sona erdi dedi.
Hz. Peygamber ve yanında bulunan ashab-ı kiram , Zii-Hıcce ayı­
nın on sekizinci Perşembe g ü n ü , Mekke ile Medine arasında "Gad ir­
Hum" denilen mahalle geldikleri nde, mealen şu ayet-i kerime nazil oldu:

"Ey Pey gamber ! rabb in tarat mda nsa na naz fi o/a nt tamamtyla
teb liğ ey/e, eğer sa na emred ile ni işlemese n, tamamteb liğ etmese n,
onu n el çifiğini ya pmamtş olursu n ve Allah se ni, insa nlarda n k orur ;
şü phe y ok k iAllah, ka fir ola nka vme, d oğru y ola gitmek hususu nda
ba şa rt vermez . " ( 2 )
Bu ayet-i kerTmenin nOzlünden sonra Hz. Peygamber (s.v.s) Ga­
dir H u m ' a indiler. Orada ağaç_ l ık bir yere gitti. Bütün sahabelerin ağaçla­
rın altına gelmesini enı retti. Oğle namazı eda edildikten sonra, deve se­
merlerinden üç kademeli bir mimber yapılmıştı.
Hz. Peygamber, hazırlanan mimbere çıkınca "Bu hacc, benim son
hacc görevimdir.Sanıyorum hacc törenini benden çok iyi öğrendiniz."
ded ikten son ra: Arefe günü sahabenin önünde çok uzun bir "h utbe"
okud u. Daha sonra sahabeye dönerek şöyle seslendi:

- Ey insanlar! bu gün günlerden hangi gündür ?


Sahabeler, "Hürmetli bir gündür" dediler.
Hazret-i Peygamber tekrar buyurd u :
- Bu a y hangi aydı r?
Sahabeler, "hürmetli bir aydır" dediler.
Hazret-i Peygamber gene sordu:
- Ey insanlar! Bu şehir hangi şehirdir ?
Sahabeler, "hü rmeti gereken bir şehirdir'' dediler.

1) (Kur'an Nasr süresi, 1-2-3).


2) (Kur'an Maide Süresi, 67) .

11
Hazret-i Peygamber buyurdu ki:
- Üstün ve gadri sonsuz Allah, bu gün, bu şehrin h ürmeti için
kıyamete kadar kanlarınızı, mallarınızı ve ırzınızı birbirinize haram kılmış­
tır.
Daha son ra koltuklarının beyazlıği görünecek şekilde ellerini ha­
vaya kaldırıp, "Bu gün burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin.
"Ey insanlar! Acıyan, bağışlayan, ve her şeyi bilen Hak Teala bil­
dirdi bana, davet edildim katına; yakında davetine icebet edeceğim , ebe­
di yurda gideceğ im." dedi.
Sözlerine şöyle devam etti:
"Bende uhdemdeki vazifeden sorumluyum, siz de uhdenizde ki
vazifeden sorumlusunuz. Bu hususta ne dersiniz, düşünceniz nedir" diye
sordu ?
Orada hazır bulunanlar, hep birden, "Şehadet ederiz ki tebliğ ettin,
öğüt verdin, vazifeni gerektiği gibi ifa etti n ; Allah , sana ecirler versin,
senden razı olsun" dediler.
Hz. Muhammed şöyle sord u:
- Allah'ın birliğine, Muhammed 'in onun k ulu ve peygamberi ol­
duğuna şe h adet ediyormusunuz, cennet ve kıyamet günü hakkında inan­
cın ız nedir ?
Bütün sahabeler, hep birden, "hepisine inanıyoruz" dediler. O za-
man Hazret-i Resul:
- Allahım şah id ol buyurdular.
Hz. Peygamber sözlerine şöyle devam etti:
"Ahiret gününde havuz kıyısında bana ulaşacaksınız. Havuzun bü­
yüklüğü San 'a ile Busra arası kadardı r. Ben havuzun başına sizden önce
varacağım. Siz gelince de size, bıraktığım iki paha biçilmez emanete ne
yaptınız diye soracağım. Size iki paha biçilmez emanet bırakıyorum. Bi­
rincisi Allah'ın gökten yere uzatmış ipi, Kur'an-ı Hazimşa h , d iğeri ise,
benim Ehlibeytimdir.
Bu iki emanetim sizi havuzun başında bana ulaştıracaktır. Bu iki
emanetim birbirinden ayrılmaz. Bunu alemierin rabbi olan Allah 'tan ben
istedim. Bu iki emanete sıkı sıkı sarılırsanız. Benden sonra delalete d üş­
mez, ebedT olarak doğru yoldan sapmazsınız.
Orada hazır bulunan sahabeler, hep birden evet ya ResOlailah di­
yerek tasdik ettiler. Daha sonra Hz. Peygamber, yanıbaşında duran Haz-

12
ret-i. Ali (k.v.) ' nun elini tutup, koltuğunun altındaki beyazlık görünün­
eeye kadar kaldırdı. Herkesin duyabileceği yüksek bir sesle buyurdu ki:

"Me nKü ntü Mevlahü Fe Al yyü


i nMevlahü Al/ahümme val ime n
va lahü ve ad ime nadahü. "Anlamı şudur:
"Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır"
Daha sonra Hz. ResOI, minbere oturup ellerini havaya kald ırdı ve
şu duayı okudu:
"AIIah'ım ,Aii'yi seveni (velayetini kabul edeni) sen de sev; ona
düşman olana sen de düşman ol; ona yardım edene yardım et; onu
hor göreni sende hor gör; o nereye döner yönelirse , Hak'kı onunla
beraber kıl."

Bunları duyan Ömer ibni Hattab, Hz. Ali'ye gelerek şöyle dedi:
"He niy -e n leke Yeb ne Eb i Ta /ib, Esbahte Mevl iye ve mevl i
' ininve Mümine. ll Anlamı şudur:
kü l/i Mü m

" Kutlu olsun sana ey Ebu Tal i b ' i n o ğ l u , Sen b e n i m ve b ütün


m ü ' min ve m ü ' minelerin mevlası oldun." dedi.
Daha sonra bütün sahabe, Hzazret-i Ali'yi kutladılar. Sahabeler, ya
ResOlailah biz senden razı olduk, herhangi bir delalete düşmememiz için
neler yapmalıyız ?
ResOlailah şöyle buyurdular: Kul / i' Es 'elekümAleyh iEcre n lile/
Meveddete fil Kurba.11( 3 )
Anlamı şudur: "Size tebliğ ve beşaretim için ücret istemem, ancak
karabetim için bana meveddet ediniz; yani kurbamı samirniyetle seviniz
ve muhabbet ediniz."
Bu ayet-i kerime'nin hangi sebeple nazil olduğunu ve "karabetin"
kimler olduğunu sorduklarında, Hz .Peygamber (s.v.s), buyurdular ki:
"Ali , Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir."
Genab-ı Peygamber gene buyurdular ki:
"Ya Eyyühe n-Nas Elestü evl imü m
' inine mine nfüseküm. ll
Anlamı şud ur: "Ben sizin nevsiniz, can ve malınıza tasarrufta evla
değil miyim ?."

3) (Kur'an ŞOra sOresi, 23).

13
Orada hazır bulunanlar: " Evet ya ResOlaliahi dediler."

HAZRET- i Ali HAKKINDA BAZI HADiS- i ŞERiFLER

Hazret-i ResOiallah , Hazret-iAii, Fatıma, Hasan ve Hüseyi n ' i bir


araya toplayarak:
''AIIahümme Ha a l / Eh l-i Beyt tezhe p anhümü rRicse ve tahhe ­
rehüm tathi ra. "Buyurd ular:
Anlamı şudur: "Yarabbi, bunlar evlatlarımdır, bunları her türlü pis­
likten uzak eyle" dedi.
Hazret-i Peygamber, sözlerine şöyle devam etti:
"Ya Al ,i Layuhibbüke ille/ Mü'minün vefa yub gizeke ille/ müna­
ftk . "(4)
"Ya Ali, seni mü' minler sever, münafıklar d üşmanlık eder" dedi.

Sahibi S tm A if 'y ibn -i Ebi Ta ilb. " (5)


"Ali, benim gizli olan kudsiyetime maliktir."

"Men Küntü Mev a l hü. "(6)


l hü Fe A liyyün Mev a
"Ben kimin mevlası isem, Ali de anların mevlasıdır."

"Ena ve Ali Hüccetu llah a a


l ibadeh. " (7)
"Ben
1
ve Ali Ü mmetin delilleriyiz."

f k. "(8)
"Hubbi Ali Ayet -ül imam ve buğzu A il Ayet -ü/ Ni a
"Aii 'yi sevmek, imanın; Ali'ye hakaret, nitakın alametidir."

"Ene Medine -t ü/itme ve A ilyyün Babiha. "(9)


"Ben ilmin şehriyim, Ali d e kapısıdır."

4) Buhari, Müslim ve öteki hadis kitapları.


5) DeyıemL
6-7) TeberanL
8) Camiüs - Sağir
9) Camiüs - Sağir

14
"Mua viye li Tabuti nmi nNari nye vmel k wame. "(10)
"Muaviye kıyamette ateşten bir tabuta girecekt

"Me n Katele Aliyye nAle/ Hi al e


f t Faktuluhü Kai ne n Ma Ka ne"
( 1 1 ). "Her kim hilafet namına Ali'yle mukatele ederse, nerede olursa ol­
sun onu öldürün."

"Veylü nli Be ni Ümeyye ,ilaah rt . "( 1 2 )


. .

"Vay olsun Ü meyye oğullarına, Beni Ümeyye' nin bagi, aşi, fasık
katilleri cehenneme girecetir."

"Me nEb gaze Ehlel Beyt fehü ve mü na frk ."(13)


"Ehl-i Beytime b uğuz eden münafıktır."

f at 11i ümmeti me nEhabbe Ehi -i Bey fi. " ( 1 4)


"Şe a
"Şefaatım , Ehl-i Beytimi sevenleredir."

"Eia i nne Al -i Ebi -Sü y


f a n /eyse Veliye n i nnema Veliya/lah ve
Sali bil mü'mi ni n."( 1 5)
"Al-i Süfyan bize dost değildir. Cenab-ı Allah ile m ü ' minlerin iyileri
bizim dostumuzdur."

"Ya Ali Ente Mi nni B ilme nzileti Haru ne Mi nMusa . " ( 1 6)


"Ya Ali, sen bana, Harun'un Musa'ya olan menzilindensin."
Yani, Haru n, nasıl Musa' nın kardeşi ve veziri ise, sen de benim
kardeşim ve vezirimsin.
"i nnellezi ne yü zu
' nallahe ve Res O/ehu Laa nehüm-u/lahü Fid­
dü n
ya ve/ Ahireti v
e adde azabe nmuhi na ." ( 1 7 )

1 O) Tırmızl ve Şerh-i Şifa, s. 694


1 1-1 2 ) Munuzud-dekayık
1 3) Teberanl
14) Catnius-Sağir
1 5) Buhar! ve Müslim
1 6} Buhari
1 7 ) Kur'an Azhap sO resi, 57

15
·"Her ki m Allah'ın ve ResOlailahın e m i rlerine m ualefet ederse,
Dünya ve Ahiret'te Allah 'ın laneti anın üzerind e olsun. Onlar için "Ukba­
da"da azap mevkini arnade eyledi."
"Likül /iNeb i Vas i ve Var s
i i ve Al yyü
i n Vas y
i i ve Var si i. "( 18)
"Her peygamberin maddi, manevi vasi ve varisi olduğu gibi, Ali de
benim vasim ve varisimdir."

"i nnitar k
i um fiykümk ilabullah ve Ehl- iBeyt iüzkurul/ah liEhl, i
Beyt i. "(19)
"Ey ü mmeti m ve ashabım, Genab-ı Hak' kın kitabını ve evlatlarımı
size emanet ediyorum. Kitabın ahkamına ve evlatlarımın hukukuna dik­
kat edeniz."

HAZRET-i MUHAMMED'E VE ONUN EHL-i BEYT'iNE ÖVGÜLER

"Bismillahırrahmanırrahim:
Allah ü m me Sali i ala Seyyidina N O r-u Muhammed Mustafa."

Hamd Allah 'a salat ve selam Hazret-i M uhammed Mustafa'ya ol­


sun. Bilinmelidir ki, Allah ' ü Teala Hazretleri şöyle buyuru r:

"Le vlake /e v/ak le ma hala lde et/ak. "

Anlamı şudur: "Ya Muhammed ! Seni kendi varlığım için yarattı m.


Benim dileğim sensin. Ben on sekiz bin alemi senin için yarattım . Eğer
seni yaratmayacak olsaydım, evet sen olmasaydın, yerleri ve gökleri ve
her ikisi arasında bulunan tüm varlıkları yaratmazdım."

Yine Hak Teala şöyle buyuruyor: ''Ve ma ersel nake lila rahmete n
/il Alemin. ""Biz,seni
ancak Dünya ve Ahiretin rah meti için. gönderdik."

Yine Şüraa sOresi, 23 'te şöyle buyurulmuştur:


"Ku/ la Es e
'lk
i ümAleyh iEcre n ille/ Me veddete til Kurba . "

18) Sahibi Müsıim


19) Timrizi

16
Anlamı şudur: "lti ak Teala m ü' min kullarına m üjd€liyor:
"Ya Muhamme d söyle, size tebliğ ve beşaretim için ücret iste­
mem, ancak karabetim için bana müveddet ediniz.Yani kurbamı samirni­
yetle seviniz ve muhabbet ediniz."
Bu Ayet-i Kerime nazil olduğunda, esha.b-ı kirarn sordular:
- Ya ResOiallah, karabete ve kurbaya müveded buyurulmuş, bu
kurba kimdir ?
Cenab-ı Peygamber buyurd u ki: " Ali, Fatıma, Hasan ve Hüse­
yin" d ir.
Diğer bir Ayet-i Kerime:
"i nna llahe ve Me al k
i etehu Yusel/ One A el nNeb yy i i Ya Eyyühe l­
e
l z ine Ame nu Sa /lu A e i a . " (20)
l yh- i ve Se limu Tes/ m
Anlamı şud ur: "AIIah ' ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhisselama"
salavat ederler. Ey m ü ' minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" bu­
yurmuştur.
Bunun üzerine orada hazır bulunanlar Hz. ResOiullah ' a sordular:
"Sana nice salavat edelim ya ResOiallah"
Hazret-i Muhammed buyurdu ki: ''AIIahümme Sa l/i Ala Muham­
med inve Al-iMuhammed. " deyin dedi.

Şurası iyi bilinmelidir ki, Allah ve Peygamberin emriyle salat ve


selam verilirken ," A l-i " ye de; yan i Hazret-i Ali Kere mullahu Vechehu 'ya,
Hz. Fatıma-tü Zehra'ya, i mam H asan ve i mam Hüseyin ' e de salat ve se­
lam verilmesi farz kılınmıştır.
Buradan şu anlaşılıyor ki, Hazret-i Fahrl Alem, bu kainatın ve ev­
renin var olmasının tek sebebidir.

Yine Cenab-ı Hak Teala ve Hz. Fahrl Alem , b uyu ruyorlar ki ,Hz.
Muhammed'in kendisine ve "Ehl-i Beyt" ine m uhabbet edip, gönülden
sevmek ve onlara salat ve selam vermek bizlere farz kılınmıştır.
Hak Teala Hazretleri buyuruyor:
"Ya Muhammed ! Cella Celallm hakkı için, kim seni ve evlatlarını
sever onlara muhabbetle yaklaşırsa, iki cihanı kaplayacak kadar günahı
olsa ben onları bağışlarım . Rahmeti mi o, kimseden esirgemem.

20) ( Azhap sOresi 56) .

17
Ancak ki m ki seni ve evlatlarını layık olduğu veçhile sevmez ve
onlara buğuz ederse, iki cihanı dolduracak kadar ibadet etse, onun yeri
cehennemdir; sonsuza kadar orada kalı r."

HAZRET-i PEYGAMBER'iN HAZRET-i ALi'YE VASiYETLERi

Server-i Kai nat ve Alemiere rah met olan Hazret-i Muhammed


Mustafa (s.v.s.) bir gün fena (yokluk) sarayından ahirete göçeceğini an­
layınca,T an rı'nın Arslanı Aliyyel Murtaza'yı yanına çağırdı.

Ona "Ya Emirlerin-Mü ' mini Ali ! Be n fena yurdundan beka (ölü m­
süzlük) yurduna göç edeceğim."dedi."Dilerim sana bazı vasiyetlerim ol­
sun.Ya Ali, m ü ' minler ölmezler, sadece yokl uk (fena) yurdundan ölüm­
süzlük (beka) yurduna göç ederler. Bu bir haneden diğer bir haneye ta­
şınmaya benzer."
Hazret-i Fah rl Alem, sözlerine şöyle devam etti: "Ya Ali ! Hak'ka
yürüme zamanım gelmiştir. Ben bu dünyadan ahirete göçmeden evvel
dilerim sana bazı vasiyetler edeyi m . Hediyem olsun, sen dahi tali blere
bildiresin ve her kim ki vasiyetlerimi tutarsa, iki cihanda aziz ve muhte­
rem olsun. Bunlar "Tarikat" içinde gerekli şeylerdir. Kim vasiyetlerimi
tutarsa ben o kimseden hoşnut oluru m."dedi.

Hazret-i Fahrl Alem, sözlerine şöyle devam etti: "Ya Ali, Cebrail-i
Emin bana Allah ' u Teala'dan vahiy getirdi. imdi Şeriat, peygamberlerin
makamıdır. Tarikat, evliya'nın (Erenlerin) makamıdır. Ma'rifet, her ikisi­
nin yoluna salik olup g itmekti r. Hakikat ise, "vuslat" makamıdır; yani
Hak ile Hak olmaktır" buyurd u .
Hz. Peygamber, sözlerine şöyle devam etti: "Ya A li, biz bu kıymetli
hazineyi (cevherleri) sana yadigar olarak verelim. Gerçek m ü ' min ve iti­
kadı bütün olan kardeşlere (taliblere) inci mercan'dır. Bunlar öyle mer­
can ki, her biri bir can 'dır. Talibler, sımsıkı saklayıp, bu söz inci'sini can
kulaklarına yerleştireler. Peygamberlerin sırrını bilip d uysunlar ve eren­
Ierin erkanına uysunlar.
Mü'minlikte temiz ve saf inançlı olan muhibler, Mahşer günü kı­
yamet kopunca bizim sancağımızın altında bulun up; şefaati mizden mah­
rum kalmazlar inşallah ... "

18
"Ya Ali ! Bu vasiyetlerimi d inleyip, Hak' ka talib olan kimse; erenle­
rin ve benim de dostumdur. Hak' kı hak bilip, bu yola gönül veren talible­
re; bu vasiyetlerimi telkin edin ve o, kimseler "Erenlerin Edeb ve Erkanı"
nı öğrenip amel etsinler. Eğer her kim bu vasiyetleri dinleyip amel eder­
se ve erenleri n yoluna giderse, ayrıca evliyanın edeb'ini ve sırrını saklar­
sa o; benim dostumdur. Ben ona yarın Hak' kın cemalini gösteriri m .
Eğer kim bu vasiyetleri işiti p, amel etmese v e erenlerin sırrını
saklamasa, o benim d üşmanımdır."
Mü' minierin EmirT imam Ali Keremullahu Vechehu bu vasiyet-na­
me 'yi aldı ve alemiere Rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa'nın nice ni­
ce türlü öğütlerini çok değerli ve ulu bir "kitap" yaptı. Her zaman oku­
yup, onunla amel ederdi.
Bu m übarek ulu kitap, Hz. i mam Hasan ve i mam Hüseyin' e daha
sonra da i mam Zeynel Abidin'e ulaştı . Bu ulu kitap, silsile yoluyla pey­
gamber soyundan "Seyyid Safiyüddin'e ulaştı . Bu büyük ve ulu kişi, bu
kitapla amel ederd i. Seyyid Safiyüddin, kendisine muid (talib) olup ira­
det getiren taliblerine telkin edip, bu vasiyet-name gereğince onları "ir­
şad" edip, "Erkan" sürerdi. Bu bir e renler menakıbıdır. Bilesiniz ve talib­
leri buna göre yola getiresiniz.
Erenlerin menakıbı budur. Bilesiniz ve talibleri bu menakıbla (ki­
tap) irşaad ediniz.

Seyyid Safiyüddin (Şeyh Safi) hazretleri şöyle buyu ruyor:


"Her kim bu vasiyetleri tutar ve evliyanın emrine m uti (itaatkar)
olup, bu vasiyetleri yerine getirirse, dünyadan ahirete iman ile gider."
Eğer bir talib, bu vasiyetler okurlurken kulak verip dinlemezse ve
manasını anlamazsa. Gönlü ve gözü dışarda olursa, eren lerin edebini
gerektiği gibi yerine getiremezse, O talibten Allah razı olmaz, melekler
bizar olur. ResOlailah bizar olur ve bütün peygamberlerle birlikte erenler
ve evliyalar bizar olu lar. Hazret-i Muhammed ' in ve Hazret-i Ali'nin şefa­
atından mahrum kalırlar.

SEYYiD SAFiYÜDDiN HAZRETLER-i KiMDiR ?

Şeyh Safi Hazretlerinin , " ibn - i Seyyid Şah ishak" adıyla, "on do­
kuz�ncu" göbekten Hazret-i Ali'nin tarunu olduğunu görmekteyiz.

19
Şeyh Safiyüddin adıyla bilinen "Şeyh Safi" hazretleri, Hazar Deni­
zi' nin g üney batı sahillerinde yer alan "Erdebil" civarında d ünyaya gel-
·

miştir.
Bazı kaynaklar,"Şeyh Safi Hazretlerini", Feyruz (Firuz) Şah adında�
ki b ir Şeyhin torunlarından "Eminettin" adında biri n oğlu olduğunu yaz­
maktadırlar.
Firuz Şah , 1 1 74 yılında Arabistan ' dan Azerbaycana göç etmişti.
Başında "Zerrin külah"; yani altın sırmalı bir külah, taşımakta i miş. D inine
çok bağlı olan bu kişi , bir süre inziva hayatı yaşadıktan sonra; "Regim"
denilen bir yerde ölmüştür.
Firuz Şah ' ın oğlu "Avaz' ül" bu kasabadan kalkarak Erdebil köyle­
rinden "Eşferencan" köyü ne yerleşm iştir. Avaz'ül, b urada ölü nce oğlu
Muhammed; onun fikirlerini burada yaymaya d evam etti.
Kaynaklara göre, Muhammed'in oğlu "Salahaddin", onun oğlu da
"Kutbettin", Kutbettin'in oğlu "Eminettin" dir. Eminettin 'in oğlu ise, " Sey­
yid Şah ishak" tır. Yani "Şeyh Safiyyüddin" Hazratleridir.( 21) ,
Ancak, Şeyh SafT Buyru ğ u ' n u n içersinde veri len b ir sıralamaya
göre, aşağıdaki gibi olduğu belirtil mektedir:

1. Haza Sultan Seyyid Şah Dehnem.


2. ibni Seyyid Şah ismil,
3. i bni Seyyid Şah Haydar,
4. ibni Seyyid Şah Celil,
5. ibni Şah i brahim,
6. ibni Seyyid Ali ,
7. ibni Seyyid Şah Haydareddin,
B. ibni Seyyid Şah ishak (yani Şeyh Safi) ,
9 . i bni Şeyh Kudbeddin,
1 O. i b ni Seyyid Salahaddin,
1 1 . ibni Seyyid Avaz'ül,
1 2. ibni Seyyid Feyruz (Firuz) Şah ,
1 3. ibni Seyyid Muhyiddin,1 5. ibni Seyyid H üseyin ,
1 6. i b n i Seyyid Ebül Kasım,
1 7. i bni Seyyid ŞüayOb,

21) Mezhepler v e Tarikatlar Tarihi, Enver Be h n a n ŞAPOLYA, istanbul, 1 964.

20
1 B.ibni Seyyid Hasan,
1 9. ibni Seyyid Davud.
20. ibni Seyyi d Ahmed,
21 . ibni Seyyid i mam Riza,
22. ibni i mam Cafer-i Sadık,
23. ibni i mam Muhammed Bakır,
24. ibni i mam Zeynel Abidin,
25. ibni i mam Hüseyi n,
26. ibni i mam Aliyyel Murtaza Salavatullahi Aleyhim Ecmayin.

Bu soy silsilesinden de anlaşılacağı gibi, kitabımızın . kon usu ve


adını verdiğimiz "Şeyh Safi Hazretleri", on dokuzuncu göbekten Hazret­
i Ali Keremullahu Vechehu ' n u n torunudur.

TALiB HAKKI NEDiR ?

Bir gün Seyyid Safiyüddin (Şeyh Safı) Hazretlerinin yol ve tarikat


eviadı "Şeyh Sadreddin" Rah metullah "Şeyh Safi'' hazretlerinin h uzuru­
na gelerek niyaz etti ve şöyle suval eyledi:
- Ey Seyyid ! Tali b hakkı nedir ve evliya hakkı nedir ?. kereminle
bizi aydınlat bilelim dedi.
Şeyh Safi Rahmetullah, şöyle buyurd u:
Talib hakkı şudur ki:
- Talibin yedi kavli vardır. Bunları yerine getiren talib, evliya dos­
tudu r.
Birincisi: Edeb bekleye yani; oturup kalktığı yeri bilmell ve evliya­
ya gereken hörmeti göstermeyidir.
ikincisi: Avamdan kesilmelidir.Yani (cahil ve münafık) ile düşüp
kalkmamalıdır. Çünkü avam talibi yoldan çıkarır.
Üçüncüsü: Mahremini bile,
Dördüncüsü: Her türlü kötülüğü terk edip, doğru yoldan ayrılma-
ya,
Beşincisi: Evliyayı her yerde hazı r bile,
Altıncısı: Hak' ka ve halka zarar verecek olan hareketlerden uzak
d ura,
Yedincisi: Mürşidini her yerde hazır ve nazır bile, daima Mürşidi-

21
nin korkusu ile yaşamalıdır.Temiz olmasa, o kimseden tüm peygamber­
ler ve evliyalar bizar olur dedi.
Şeyh Safi, sözlerine şöyle devam etti:
- Evyiya hakkı odur ki, talibin gözüne ve gönlüne günde yetmiş
kez nazar eyleye; yani g ünde yetmiş kez bakmalıdır. Hangi talibin gönlü
pak değildir, o kimseden Allah ve evliya razı olmaz dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Ey Şeyh ! Talibin gönlü nasıl pak (temiz) olur ?
Şeyh Safi, buyurdu:
- Bir talib, namazını kılıp, niyazını niyaz ederse, ayrıca namah­
rem avratla yatmasa, haram lokma yemese, avamla (cahil ve münafık)
ile düşüp kalkmasa, evliya muhabbetinden kendini ayırmasa, M ü rşidini
ve Rehberini hak bilip onları gönülden çıkarmasa, evliya buyruğundan
ayrılmasa o; talibin gönlü pak olur dedi.

Şeyh Sadreddin sord u:


- Ya Şeyh Safi, hangi hallerde talibin gönlü pa k değildir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- Eğer bir tali b evliya nefesine inanmaz ve inad e derse, veyahut
gönlüne yaramaz şeyler getirirse, Allah'a asidir.Yarın Hz. Muhammed'in
ve Hz. Ali'nin şefaatinden mahrum kalı r ve makamı sergerdan olur; yani
perişan olur. Bilindiği gibi, Hak Teala talibin gönlünde bir kale yapmıştır.
O kale yetmiş kattır. Evliyanın barigahı yani durağıdır. Hangi talib m üna­
fıktan kendini korumasa ve mahremini bilmese, ayrıca lokmasını m üna­
fıka yedirirse, o kale 'yi yıkmış gibidir. Eğer bir talib, münki r ile düşüp
kalksa yüzü karadır.
M ünafık odur ki, evliya kelamını hak bilmez, onun gönlü kin kibir
doludur. Eğer bir kimse yol d üşmanına yoldaş olsa, mahremini ondan
saklam asa, kendi öz cevhe rini Mervilere h arcasa; lokmasını onlara ye­
dirse evtiya düşmanıdır.
Eğer bir kimse m ünkir ve münafık lokması yese ve b u lokma kur­
sağında iken ölse, o kimse ahirete imansız gider. Talib öyle olmalıdır ki,
evliya m enakıbı (sözü) dinliye ve okuya, onunla amel ede.Çünkü evliya
kelamı dinleyen ve onunla amel eden kişi n O r-a gark olur ve gönlü pak
olur dedi.

22
Sözlerine şöyle devam etti:
- Bi r talib, evliya buyruğ unu yerine getirmese, erenleri her yerde
hazır ve nazır bilmese, gönül ayinesini temizleyemez. Hangi talibin gönül
ayinesi temiz değiidier . Orada Hak tecelli edemez. O kimseden Hak teala
bizar olur, peygamber bizar olur ve evliyalar bizar olurlar dedi.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerine devam ederek,şöyle buyurd u :
- Bir tali be gerektir ki , gündüzü Şeriat'ta, gecesi vahdet'te olsun.
Çünkü talibin dışarısı halktır. içerisi evliyadır; yani evliyanın'dır. Eğer bir
tali b evliya makamını halka g österse, hem tarik d üşmanı , hem bizim
düşmanımııdır dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Ya Şeyh SafT! Bir talib bir talibin evine varsa, o talib o kimse­
den lokmasını saklasa, hali nice olur ?
Şeyh Safi, şöyle buyurd u :
- Bir ta.li b bir taıibten lokmasını saklarsa, yüzü karadır. O talib
Allah'a asidir. Evliya dergahında makbul değildir. Eğer iki talib b i r yere
otursalar, gönüllerini bir etmeseler, o tali bler münafıktır. Talibin dışı
halktan yana; içi evliyactan yana olmalıdır. Ç ünkü evliya paktır.

Şeyh Sadreddin, Sordu:


- Ya Şeyh Safi! Tarik düşmanı kimdir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- Bir kimse evliya tacın vurunsa (giyse), tekrar geri bıraksa ya­
hut tövbesinden dönse, evliyan ın sırrını halka bildirse; o kimse ayni "cü­
zam" gibidir. Ondan kaçmak gere ktir. Ondan sakınmayanlar ve kaçma­
yanlar; d ünyadan ahirete imansız giderler. Ç ünkü onlar evliya d üşmanı­
dır.
Bir kişi evliyaya ikrar verse, iman getirse kendisi Doğ u'da, evliya
Batı 'da olsa; evliya o talibin imanını şeytandan korur. Eğer bir talib, evli�
yanın makamını ve sı rrını halka gösteri rse "Tarik" d üşmanı olur ve o
kimse dünyadan ahirete imansız gider.
Talib odur ki, evliya ondan bizar olmaya ve evliya kokusunu d uya,
eğer o kokuyu d uymasa ve bilmese; o talibten Hak Teala razı olmaz, Re­
sOl dahi razı olmaz. Zira Hak Teala Kur'an-ı Kerim'de b uyuruyor ki:
"Eia inne ev liyau llahu laha ltu na/eyh imvelahü myehze nu n"

23
Anlamı şudur: "Siz evliya d üşmanından korkun" demektir.

Şeyh Sadreddin , sordu:


- Talibler birbirlerini nasıl ziyaret etsinler ?
Şeyh Safi , buyu rdu ki:
- Şunu iyi bilsinler ki, beni ziyaret etmiş gibi olurlar. Ve dahi ev­
liyanın yetmiş iki makamını yapmış gibi olurlar, dedi.

TARiKAT iÇ i NDE TAliBiN KAÇ MAKAMI VARDIR

Şey Sadreddin, sordu:


- Ya Şeyh Safı! TarTkat içinde talibin kaç makamı vardır ?
Şeyh Seti, buyurdu ki:
- Evliya ve meşayih olanların ''Tarikat" ve "Hakikat" içinde yet­
miş iki makamı vardır. TarTkat ve e rkan içersinde yetmiş makamı evliya­
nın hakkıdır. i ki makamı ise, talibin hakkıdır. Eğer talib yol ve erkan içer­
sinde o iki makamı, tam olarak yerine getirirse, o yetmiş makamı da ev­
liya ile birlikte yerine getirmiş olur dedi.

Şeyh Sadreddin, hazretleri, tekrar sordu:


-Ya Şeyh Safı! O iki makam hangi makamlardır ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- O iki makamın birincisi evliya önünde "ikrar" vermektir. ikinci­
si ise, temiz kalb ile Hak, Muhammed Ali yoluna inan mak ve sımsıkı
bağlan maktır. Kim ki, ikrarında durur, ahdine vefa ederse o talib, evliya­
nın dostud ur.
Talibler birbirlerine varıp ziyaret etmelidirler. Mü' minlerden lok­
masın ı saklamasınlar ve münafıka lokmasını yedirmesinler. Her kim b u
sünnet' leri yerine getirirse H ak Teala'nın dostudur. Evliya o kimseden
razı olur. Bu kimse, evliya ile birlikte yetmiş iki makamı yerine getirmiş
olur dedi.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Tali b musibeti nedir, münafık musibeti nedir ?
Şeyh Safi, buyurd u ki:
-- Talib musibeti evliyadan ayrı kalmaktır. Münafık musi beti ise,
cehenneme girmektir dedi.

24
Şeyh Sadreddin, sord u :
- Ya Şeyh Safı! Yol talibleri kimlerdir v e taıib olanlar neler yap­
malıdır ?
Şeyh Safi hazretleri, buyurdu ki :
- Talibler birbirlerinin didarına baksınlar. Zira taliblerden ikisi,
üçü bir yere gelse, birisi "evliya" makamındad ı r. Yedisi biraraya gelse
"sadık evliya" kırkı bi raraya gelse "Kırklar Makamı" dır. O zaman tecelli
zat hasıl olur; yani orada Hak tecelli eder. Eğer tali b ler birbirine varsalar,
gön üllerini bir edemeseler, birbi rlerine karşı onurlanıp büyüklük etseler;
imanları gider dedi.

EVliYANlN ON iKi KAVli (SÖZÜ) VARDIR

Şeyh Safi hazretleri , buyurd u ki:


- Evliyanın on iki kavli (sözü) vardır. Bunların altısı evliya hakkı­
dır. Diğer altısı talib hakkıdır. Talib o altı kavli yerine getirmese, güttüğü
dava boştur. Evliyanın dostu olamaz dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Ya Şeyh safı! Talibin o altı kavli nedir ? Kereminle bize açıkla
bilelim.
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- O altı kavil şunlardır:
Birinci kavil: Namazdır; yani şeriatın şartını bilip yerine geti rmek-
ti r.
ikinci kavil: Mücahededir; yani talibler sık sık birbirlerini ziyaret
etmelidirler.
Üçüncü kavil: Talib olan kimse , avamdan (cahil ve münafık) uzak
durmalı, bu gibi kimselerin lokmasını yememeli ve avama lokmasın ı ye­
d irmemelidir.
Dördüncü kavil: Tali b olan kimse,"takva" sahibi olmalıdır; yan i te­
miz ve pak olmalıdır.
Beşi nci kavil: Dayima Hak yolunda ve Hak nefesine (gerçek eren . .
lerin sözüne) bağlı kalmalıdır.
Altı n c ı kavi l: Tal i b i n , h e r d ayim d i l i nde Hak zikri o l m a l ı d ı r .
Hak' kın zikrini dilinden eksik etmemelidir.

25
Talib olan sofuya gerek odur ki , her zaman Hak'kı zikir etmeli ve
Hak' kın n u r-u kalbine d üşsün, gece ve gündüz, açık ve gizli olarak "Tev­
hid" kelimesini dilinden eksik etmemelidir. Böylece "Nefs-i Emare" nin
kökünü keser ve yavaş yavaş ondan uzaklaşmaya başlar. Bu da o talibin
takva yoluna gönül bağlayıp , gönül aynasını cilalaması ile olur.
Bu altı kavlin dışında, evliyanın altı kavli vardır. Tali b olan bunları
anlayamaz, Zira bunlar "Hal Makamı"dır.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerini şöyle sürdürd ü:
- Talibin üçü bir yere gelse, üç musibet meydana gelir. Birincisi
odur ki , evliya korkusunu gönülden çıkarmak, eğer üçü de ayn i fikirde
o lurlarsa, nekadar tövbe etseler asla kabul olmaz. D ünyadan ahi rete
imansız giderler.

Şeyh Safi hazretleri, konuşmasına devam etti:


- Bir kimse menakıp (kitap) okusa, talibler onu dinleseler, oku­
yan ve dinleyenler Tanrı dostudur. Eğer Tanrı düşmanı (münafık) yanın­
da okurlarsa, onlar benim düşmanımdır dedi.

MÜNAFIK KiMDiR ?

Şeyh Sadreddin sordu:


- Ey Şeyh Safı! Münafık kimdir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- Eğer bir kimse erenler sözünü duyup hak bilmese ve ona amel
etmese, o kişinin gönlü temiz olmaz; yani kin , kibir, hased, öfke, cimrilik
ve gıybet içinde olursa; o kişi "münafık" tır.
Münafık öyle bir kimsedir ki , insanın yüzüne güler arkasından o­
nun gıybetini yapar. Bu gibi insanlar iki yüzlüdür. Hak Teala b uyurur ki,
"münafık kalirden de aşağı"dır.
Mü nafık öyle kimsedir ki, evliya diliyle "ikrar" verip, iman getirir,
fakat can-ı gönülden inanmasa. O kimse münafıktır ve katirden daha sa­
kıncal ı d ı r. Bir kati r h e rkesin önü nde "Ke l i m e-i Şahadet" geti rmekle
Müslüman olur. Ancak iki gönüllü old u ğ u için "Mü'm in" olamaz. Bu
kimseden uzak d u rmak gerekir. Zira bu kimseler evliya düşmanıdır.

Bu meseleyi şöyle de açıklamak mümkündür:

26
Münafıkı "gıybet" sever. G ıybet edeni "öfke" sever. Öfkeyi "tamah"
sever. Tamahı "necit" sever. Neciti "hased" sever. Hasedi "kibir" sever.
Kibiri "ten" sever. Teni "havayi heves" sever. Havayi hevesi "nevs" sever.
Nevsi "iblis" sever. iblisin dileğini Hak Teala sevmez, evliya sevmez, en­
biya sevmez. Bu nesnelere kıyıp, bunlardan kendisini kurtaramayan ta­
liblere yol ve erkan d üşmez. Bu gibi kişilerden sakın mak gerektir.

DAVAYA NiŞAN GEREKTiR

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Tali b, erenlere nasıl muhabbet etmelidir ?
Şeyh Safi hazretleri, buyurd u ki:
- Eğer bir taıib, ben evliyayı çok severim dese, talibler o kimse­
den n işan isteyeler. Çünkü dile itibar edilmez."Da va'ya Mana G erek,
Aşık'a N işan Gerek" tir. Bir tali b ikrarının eriyse, gütlüğü davanın mana­
sını biliyorsa hoş, o tali bi ceme kabul edeler.
Eğer davasında aciz olup nişan gösteremese, talibler onu cemden
tarh edeler; yani o talibi "kırk" gün içlerine koymayalar. Eğer alı rlarsa,
kendileri dahi murdar olup; evliyaya asi olurlar. Ahirete i mansız giderler.

Şeyh Sadreddin, sordu :


- B i r talib, ben evliyayı severim d ese, o talibten nişan isteseler.
Bunun n işam nedir ?
Şeyh Safi, buyurd u ki :
- Talib olanın nişanı odur ki, evliya eteğini tutup, evliyaya iman
getirip, tarikat içinde "ikrar" verip; tövbe etmektir. Ayrıca menakıb-ı şerif
"Buyruk" dinleyip, evliya netesinden feyz almaktır.
Bu yola amel edip, tüm varlığını Hak, Muhammed ve Ali yoluna
sarf etmelidir. Tüm benliğinden geçip evliyanın yolunu doğru gütmeli
dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Bir talib evliya sülbünü bilmese ve tanımasa, onun makamı
olurmu ?
Şeyh Safi, b uyurdu ki:
- O talib yeniden iman getirip tercüman vermelidir ve Mürşidin

27
em rini yerine getirmelidir. Ancak o zaman makbul bir tali b olur dedi.

Şeyh Sadreddin, tekrar sordu:


·
- Bir tali b evliyayı b ulamasa ve efendisini de görmek istese ne
yapmalidır ?
Şeyh Safi, şöyle buyurdu:
- ilmi meşayih (bilgili dedeler) dinlesin, eğer can kulağıyla dinler
ve iman getirirse; beni ziyaret etmiş ve görmüş gibi olur dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Talibin musibeti nedir ve münafıkın musibeti nedir ?
Şeyh Safi, buyurd u:
- Talibin musibeti evliyadan v e Mürşidinden "cüda" ayrı kalması­
dır. Münafıkın musibeti ise, cehennemlik olmaktır. Talibin ayrıca üç mu­
sibeti daha vardır. Talib bunlardan kendisini sakınmalıdır.
Birincisi; yalan söylemek,
ikincisi; evliyanın m ührünü (sevgisini) gönülden çıkarmak,
Üçüncüsü; zem g ıybet etmemektir.
Eğer bir tali b bunlardan birini yapacak olursa, ömür boyu işlemiş
olduğu ve elde ettiği sevapları, heba etmiş olur dedi.

EVLiYANlN KORUSU NEDiR ?

Şeyh Sadreddin hazretleri, sordu:


- Ya Şeyh Safı! Evliyanın korusu ned ir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki :
- Evliyanın korusu odur ki , evliya korusuna ayak basan kimse
yetmiş bin m üşkülden kurtulur. Her kim o koruda can-ı baştan geçerse,
bu yolda "şehit" olmuş sayılır.
Evliyanın korusunde üç talib bir araya gelse "hubbi evliya" d ır.
Üçler makamı hasıl olur. Yedisi biraraya gelse "sıdkı evliya" dır.Yediler
makamı hasıl olur. O vakit o yerde ''tecelli zat" ; yani Hak tecelli eder
dedi.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerine şöyle d evam etti:
- Eğer bir talib evliya halkasında otursa, gönlü d ışarda olsa, o
talib m ünafıktır. Yüzü karadır.

28
Eğer bir talib gönlünü bir edemese, ikilik içinde oturursa, o tali b
haricidir. Talib odur ki , halktan ve avamdan kesile, evliyanın korusuna
gire, eğe� bir tali b evliyanın korusuna girerse ona ölüm yoktur.

Şeyh Sadreddi_n , sordu:


- Ey Şeyh Safı! Talibin i manı nasıl kamil olur ?
Şeyh Safi, buyurdu ki :
- Evliyanın eteğini tutup, tövbe ederse ve evliya nefesine iman
getirirse, onunla amel ederse imanı "kamil" olur dedi.
Talib olan kimse, erenler dergahına varıp tüm kusurlarını meyda­
na döküp, özür niyaz edip; tövbe etmelidir. Menakıp dinleyip manasını
anlamalıdır.
Eğer bir kimse, erenler nefesini gönlünde d uyarsa, o kimsenin
imanı kamil olur diyerek sözlerini tamamladı.

Şeyh Sadreddin, sord u :


- Ey Şeyh Safı! Biz insanlara dünya ahvalini bildirdik, ya onların
ahiret ahvali nasıl ola ?
Şeyh Safi hazretıeri, buyurd u ki:
- Bir talib evliya eteğini tutup, erenlerin edebini gözlemeli ve ev­
liyanın izini izleyip namahrem kişilerden ayrı d urup; erenlerin sırrın ı sak­
lamalıdır. Eğer bir tali b evliya eteğini tutsa fakat mahremini bilmezse, o
tali bten HakTeala razı olmaz; evliya razı olmaz ve erenler dergahında yü­
zü karadır.
Eğer bir talib bilmediği bir yerden el verip etek tutarsa, o kimse­
nin meşrebi yani soyu Hazret-i Muhammed Ali 'ye çıkmazsa; o talibin
yapmış olduğu tüm ibadetleri boşa gider.
Talib olan kimse, el verip etek tuttuğ u kimsenin nesebinin "Ehl-i
B e yt ' e çıktığını bilmeli ve ona göre "biat" edip bağlan malıdır.
Eğer bir kişi boş yerden etek tutsa, o kişinin i badeti makbule geç­
mez dedi.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerini şöyle sürd ü rdü:
- Ha k eh li od ur ki, onun efınden, d ilinden ve gönlünden hiç bir
kimseye zarar gelmesin; kimseyi incitmesin. Eğer bir kimsenin gönlünü
incidirse, derhal onun gönlünü hoş etmelidi r. Ayrıca şöyle bilinmelidir
ki , bir menakıbı (Hak sözünü) dinleyip, gücünün yettiği kadar amel edi-

29
lirse; tali b olana b u bile yeter.

ÜÇ SÜNNET VE YEDi FARZ

Cafer-i Sadık Radya l lahü Anha buyuruyor ki:


Sofuluğun "Üç Sünneti ve Yedi Farzı" vardır.

Birinci sünnet: Hak kelamından hali (uzak) olmamak, dayima zi­


kirullah ile meşgul olmak taki zikrin nur-u kalbine d üşsün.
ikinci sünnet: Kalbinden adaveti atıp, kin kibir tutmamak ve hiç
ki mseye d üşmanlık etmemektir. Kendin için kötü olan bir şeyi, başkası
için reva görüp yapmamaktır.
Üçüncü sünnet: Dilinden Hak kelamını eksik etmemek, evliya me­
nakıbını gönülden çıkarmamak, insanlara dayima hoş görü içinde dav­
ranmaktır.
Safunun yedi farzı da şunlardır:

Birinci Farz: Sofu olan kimse çok sabırlı olup, sır saklamasını bil­
melidir. Zayit imanını şeytandan pasıl saklarsa, talib olan kimse de evli­
yan ın sırrını avamdan (cahilden) öyle saklamalıdır.
ikinci Farz: Hak mizanına (Hak'kın terazisine) m utiy olmalı; yani
itaat etmeli, işlediği bir günaha bin özür ve niyaz eylemeli . Kimsenin gıy­
betinde bulunmamal ı , yalan yere and içmemeli, yalandan ve küfürden
uzak durmalıdı r.
Üçüncü Farz: Tali b bin bir ise, cümlesi bir otu ra ve bir dilden söy­
leye, edeble oturup edeple kalmalıdırlar.
Dördüncü Farz: Sofu, mürebbi hakkına muti olmalı, yani itaat et­
melidir. Mürebbinin e mrine uymalıdır. Mürebbisinden ne gelirse ona ra­
zı olmalıdır. Ondan gelecek her türl ü hayır ve şerre razı olup riza göster­
melidir. Hiç bir zaman yüz çevirmemelidir.
Beşinci Farz: Halife'den el alıp, ikrar verip tövbe etmek ve kuşak
kuşanmaktır.
Altıncı Farz: Kendine bir müsahip bulup, onu hakikate ve hak ce-
miyetine eriştirmektir. .
Yedinci Farz: Halife ' den (Reber'den) "Taç ve Kisvet" kuşanmak ve
Hak, Muhammed Ali yoluna ikrar verip, bel bağlamaktır.

30
ÜÇ SÜNNET VE YEDi FARZDAN DÜŞMEK

Birirci sünnet'ten düşen: Eğer tali b birinci sünnet'ten düşmüş


ise, o talib ayin-i cem erenlerinin nasihatlarını d inleyip, kendisine her ne
hizmet verilirse kabul edip yoluna devam eder.
ikinci sünnet'ten düşen: Bu sünnet'ten düşen talibe bir "tarik" ça­
lıp, bir akçe tercüman alınır.
Üçüncü sünnet'ten düşen: Bu sünnet'ten d üşen talibe üç "tarik"
çalıp, üç akçe tercü man alınır.

B irinci Farz: Bu farzdan düşen taıibe beş "Tarik" çalıp, beş akça
tercü man alınır. Ayrıca üç akçe Halife'ye, yedi akçe nezir alınır.
ikinci Farz: Bu farzdan d üşen talibe yedi "tarik" çalıp, yedi akçe
tercüman alınır. Ayrıca beş akçe Halife'ye, on bir akçe nezir alınır.
Üçüncü Farz: Bu farzdan d üşen talibe on iki "tarik" çalıp, on iki ak­
çe tercü man alınır. Ayrıca dokuz akçe Halife'ye, on yedi akçe nezir alınır.
Dördüncü Farz: Bu farzdan düşen talibe on yedi "tarik" çalıp, on
yedi akçe tercüman alınır. Ayrıca on beş akçe Halife'ye , kırk akçe evliya­
ya nezir alınır.

Eğer bir tali b, Halife veya Mürebbi gözünden düşerse, tacı alınmış
olursa ve m üsahiplikten düşerse, beşinci, altıncı ve yedinci farzlardan
düşmüş olur. Bu üç tarzın şuçu aynidir.
Beşinci Farz: Bu farzdan düşen bir talib, üç farzdan birlikte düş­
müş olur. Bu taliblere, kırk yedi "tarik" çalıp, kırk yedi akçe tercüman alı­
nır. Ayrıca otuzüç akçe halife'ye, yetmiş dokuz akçe evliyaya nezir alınır.

Eğer talib yedi farzdan berbaber d üşüşse, ona bu yolda çare yok­
tur. Ancak bu talib, dergaha varıp Mürşide aman dileyip, özün ü dara çe­
kerse ve bu özü rünü M ürşid kabul ederse; ayrıca kendi reh beri de kabul
ederse. O talibin malı "miras" edilir.
Şöyle ki , bütün malların beşte biri Rehbere, yedide biri Halife'ye
verilir. On iki de biri evliyanın hakkıdır. Doksan dokuz "tarik" çalıp, dok­
san dokuz akçe tercü man alınır. Bu doksan dokuz akçe tarikçinin hakkı­
dır. Ancak bu durumda m üsahibin malı hesaba katılmaz.

31
iMAM CAFER-i SADlK HAZRETLERi'NiN
MÜNAKIP EVLiYA BUYRUGU

Ui Feta illa Ali Ui Seyfe illa h Zülfükar


i mam Cafer-i Sadık Hazretlerinrn Münakıp Evliya Buyruğu, Talib
ve Erkan-ı Şerifi Budur:

Cemiyetten Düşenin sitemlerine göre:

Birinci Bap: Bir talib, komşu malına ve ırzına tamah ederse yol­
dan d üşer ve o talib, kırk gün yola alınmaz. Bu talibi tekrar yola almak -
için, "beş e rkan" vurulur ve kırk akçesi alınır. Bu para, Halifeye, PTre,
Rehbere, Mürşide ve bütün cem kardeşlerine pay edilir.
ikinci Bap: Bir tali b, kin, kibir, bühtan, zem , gıybet ederse, yoldan
d üşer. Bu kimseye tekrar yola almak için dokuz "erkan" vurulur. Doksan
akçesi alınır ve Halifeye, PTre, Rehbere , Mürşide ve cem kardeşlerine ve­
ril ir.
Üçüncü Bab: Bir tali b ehli zahire kuşak çözerse, hınzır (domuz) ile
birleşmiş gibidir ve yoldan d üşer. Bu kimseyi tekrar yola almak için On
yedi "tari k" vurulur ve yüz akçesi alınır.
Dördüncü Bab: Bir tali b harama el uzatırsa, üç sene yoldan kovu­
lur. Tekrar yola alınırken on yedi "erkan" vurulur ve bin akçesi alınır. Ha­
lifeye, PTre, Mürsüde, Reh bere ve yol kardeşlerine pay edilir.
Beşinci Bab: Eğer bir talib, herhangi birisini öld ü rü rse, kanuni
cezası nekadar ise, tarikatteki cezası da aynidir. Bu kimse, on iki sene
yola alınmaz. Yetmiş "erkan" vurulur ve ondan sonra yola alınır.
Altıncı Bab: Bir talib müsahibini beğenmese ve ona varmasa, bü­
tün kazancı, yediği, içtiği haram olur. C ümle varlığı alımp m üsahibine
yedirilir ve doksan dokuz "erkan" vurulur.
Yedinci Bab: Bir tali b , müsahi bine düşkün olursa, onun dahi malı
alınıp; doksan dokuz "erkan" vurulur.
Sekizinci Bab: Bir tali b, Eviad-ı Ali'ye ikrarı olmasa, Hak'tan mah­
rum olup, yüzü karadır. Kanadı ile göğe çıksa ve uçsa, kanadı kırılıp yere
düşer. Velhasıl, Hak Muhammed ali yoluna girmedikçe içeri alın maz.
Dokuzuncu Bab: Bir tal i b, bir Halifeye, Mürşide, veyahut bir Baba­
ya, su istimal ile yaramaz söz söylese, şek getirse, inkar eylese; ya Ali,

32
sen bilirsin. O thalibin halini. O talibe bir daha yol erkan yoktur. Öl ünce­
ye kadar d üşkün ve merdudtur.
Onuncu Bab: Bir tali b , avradını tellal< eylese, keza derdi ne derman
yoktur.
Onbirinci Bab: Bir tali b, bekar bir kıza sarkıntılık eylese, keza der­
dine derman yoktur.
On ikinci Bab: Bir talib, LOt kavminin işlediklerini işlese , keza bu
dört gü nahlara; şahımın keremi dahi çare olamaz
Erenleri n ve i mam Cafer-i Sadık Hazretlerinin yolunca erkan lütfi
şerifi budur.

HAK TALiBiNE BAZI SUALLER

Bir tali be sorsa l ar: Talibmisi n , galibmisin, yoksa kalıp mısın ?


Cevap: Talibim.
Eğer sorariarsa neye Ta l ibsin:
Cevap: Şeriata, Tarikata, Ma' rifete ve Hakikata talibim.
Sorariarsa senin bu talib oldukların nedir ?
Cevap: Şeriat'ta şartım Muhammed Mustafa'dır. Tarikat'ta tere­
kem Aliyyel Murtaza'd ır. Ma' rifet'te" Hasıl kemalim". Hakikat'ta yol u m
vardır.
Eğer sorariarsa Şeriat'ta kimin oğlusun ?
Cevap: Şeriat'ta Adem atam, Havva anamdır. Tarikat'ta yol oğlu­
yum , Marifet'te kemal oğluyum , Hakikat'ta yer anam, gök (2 1 ) atamdır.
Eğer sorarlarsa, bedeni nde (vücudunda) ne vardır ?
Cever ver ki: Başımda tac' ı devlet, eğnimde namaz taat, kaşımda
kudret kalemi , gözümde nOr-i velayet, kulağımda muhabbet, burnumda
yedi cennet, ağzı mda i man ve şehadet, elimde desti velayet, göğsümde
iman-ı ma' rifet, belimde kemer-i hidayet (hidayet kemeri), özürnde h iz­
met, ayağımda erkan-ı meşayih, önümde nasip vardır.

21) Yer Şu hud alemi ne, gök'te Ma'na alemine işarettir. insan her iki alemin yav­
rusudu r ve bu ikisi arasında gelip gitmektedir.

33
KAÇ TÜRLÜ TAC VARDIR VE KiMLERE GELMiŞTiR

Soru: Kaç türlü kisvet (taç ) vardı r ve kimlere gelmiştir ?


Cevap: Yedi türlü taç yani "kisvet" vardı r ve şu nlara gelmiştir:
Birincisi: Ade m Safiyullaha geldi. Üç e lif ve rengi "ak" idi.
ikincisi: Nuh Nebiyullaha geldi. Beş e lif ve rengi "al" idi.
Üçüncüsü: Hazret-i Halil i b rahim Peygambere geldi. Yedi elif ve
rengi "siyah" idi.
Dördüncüsü: M usa Peygambere geldi. Rengi "sarı" idi.
Beşincisi: i sa Peygambere geldi. Rengi "gök" idi.
Altıncısı: Muhammed Mustafa'ya geldi. Dokuz elif ve rengi "yeşil"
idi.
Yedincisi: Hazret-i Ali'ye geldi. On iki elif ve rengi "kın mızı" idi.
Soru: Kisvet nedir ve kisvetin işareti nedir ?
Cevep: Tarik-i Tecrid 'ti r. Taç başta d u rursa zende olur. Yerde du­
rursc; merde olur. Taç başta i ken başım "arşullah", yüzüm "veçhullah",
göğsüm "Beytullatır, elim Allah birdir.

ERKAN iÇERSiNDE BAli HiZMET SAHiPLERiNiN PIRLERi

imam Hüseyin: Baba' nın pTri .


imam Cafer-i Sadık: Zakirin pTri.
imam Zeynel Abidin: Gözeünün pTri.
imam Muhammed Bakır: TarTtçinin pTri.

Yol ve erkan içersinde herkesin bu isimleri bil meleri gereklidir.


Bilmelidirler ki, oturd ukları post ve seccada onlara hak olsun , yedikleri
helal, çektikleri gülbeng makbul olsun.

TARiKAT iÇERSiNDE TALiBLERE NASiHATLER

Elhamdülillah Rabbülalemin Salathü ve Selam Ala Muhammed ' ün


Aliyyün Ecmayin.

Bisafi Hazretlerinde n rivayet edilmiştir:


Ehl-i Bey hanedan ma ve Muham med Ali'ye sadık olup "bi at" eden

34
m ü ' min m u htahat erkan sahibi kardeşlere gerektir ki , gafleti terk edip,
gönül �özün açıp, evliya dergahına pak ve temiz itikat ile bağlansınlar.
l rşad teylinden ve musahip kavlinden saf ve sadık bir kardeş bu­
lup "Le vlel mürebb imar ifet rabb i" mucibince erkan ehli bi r müsahip
edi nsinler.
i krar verip, küfrü imana çevirip , bu yola can ve baş koyup ikrarla­
rından geri dönmesinler. Bu yolda bir talib, Muhammed Ali 'ye ve onun
Ehl-i Beyt' ine bağlanıp müsahip olup yola varırsa, günden güne b u yol­
da ilerleme gösterirse, d ünya ve ahiret onun için sertiraz (yüce bir ma­
kam) olur. Talib olan kimse m ürebbisiz kalmamalıdır.
Mürebbi odur ki hakiki bir mürşid olsun, talibi zulmetten çıkarıp
hidayet n u runa ulaştırsın. Talibinin iman ını şeytan şerrinden saklasın.
Bir kimse nadanlık edip evliyanın sırrını açıklarsa, o kimsenin yüzü kara­
dır.
Müsahip odur ki, bedel vere, mürebbi odur ki , bir talibi irşad et­
meye gücü olsun ve talibin her türlü müşkü l ü n ü hal etmesini bilsin.
Kendisinde b u haller bulunmayan kimseler, Mürşitliğe ve Mürebbiliğe
layık değildir.

EZiNE ERKANI

Halifelere, M ürebbilere ve Rehberiere gerektir ki , "Ezine Erkanını"


bir tamam yerine getirsin ler:

Ezine gecesi (Perşembe gününün akşamı) bütün talibler, "Cem


Evinde" toplan ıp, kendilerini "tarikten" geçirmelidirler. Eğer bir talibin
Rehberi yanında değilse, kendisini gözeüye teslim etsin. Z!ra bir talib
her cuma gecesi Rehberine varıp erkana katılmalıdır. Eğer her Cuma ge­
cesi erkana katılmasa, o talib m ü ' min değildir.
Muhammed Ali kavlince gerekti r ki ezine gecesi, her tal i b ister
"yekta", iste r "hemUi", ister "me l it" olsun, Rehberin huzurunda cem
olup akşamdan sonra cü mlenin üzerine bir daire çekip; tali bi tarikten ge­
çirsinler.
Önce Rehber, tarikçiyi tarikten geçirip, tariki tarTkçinin eline verir
ve kendisi tarike düşer. Bütün talibler Baba'nın ayağına n iyaz edip tekrar
dar'a d u ru rlar.

35
Tarikçi Baba'ya tarik çalar ve Baba kalkıp yerine oturur. Daha
sonra b ütün tali bler bir bir tarikten geçerler. Tarikten geçme sona
erince, Baba bir hutbe okur ve, ardından on iki i mamlar zikredilir. Da­
ha sonra gereken gülbengler okunu r.
Bunun ardından tarikçi tarikini yıkayıp, o suyu sakka suyu ya­
par. Eğer bir Baba veya Rehber erkan emirlerini yerine getirmese ve
gerektiği gibi davranmasa, yüzü karadır ve kıldığı dava hak değildir.
Şeyh Sadreddin sord u:
- Ya Şeyh Safi ! Bi r Rehber erkan üzere yol yürütmediği ve
Hak M uhammed Ali ' nin yolunu d üzgün sürmediği zaman hali böyle
olursa, erkan üzere yol sürmeyen talibin hali nice olur acaba dedi:
Şeyh Safi buyurdu ki:
- Üstad kavline göre böyle olanlar talib değildir. Böyle olan
Halifeler, Mürebbiler ve Rehberler, tekrar üzerlerine hutbe okutmadık­
ça; dergahtan icazad almadıkça bütün yedikleri ve içtikleri haramd ır.
Çektikleri gülbeng makbul değildir. Seccade üstünde oturmak onlara
reva değildir.
- Şöyle bilinmelidir ki , her kim Muhammed Ali kavlince kendi­
sini yol ve erkan içinde görse, fakat e rkan üzere yürümese b u ·kişi ev­
l iyaya talib olamaz. Bu tali b m ü ridlik davası g'üdemez . Zira b ütün
emeği hebadır. Kıldığı dava haramdır. Onlar evliyanın düşmanıdır de­
di.
HiKAYE

iki m ü ' min bir araya gelse, dillerine evliya kelamı getirip, birbir­
lerinin n utkuna hak deseler, o zaman Hak Teala şöyle buyuruyor: "Ha­
/ak Allahü Adem Ala Sureti/ Rahman" (22)
Bu fetva gereğince insanlar birbirinin didarına (yüzüne) baksa
gerektir ki "aşk-ı ilahi" gelip onları mest eder. O zaman onlardan bir
koku zuhur eder ve o "koku" yedi kat yerleri ve yedi kat gökleri kaplar.
O zaman melekler, şöyle derler: "Ya Rabbülalemin bu koku
nasıl bir kokudur ki bizi m est etti" O vakit, Hak Sü bhane ve Te­
ala' dan bir nida geldi.

22) Anlamı şud ur: "Ben adam i kendi surelimde halk ettim" B u bir Hak emri ol-
du.

36
"Ya Melekleri m ! b u koku öyle b i r koku d u r k i, yer y ü z ü n d e n
m ü ' m i n kullarımdan i k i m ü ' min bir araya geldiler. Birbiri n i n yüzüne
"Hak" nazarı ile bakıp, birbirinin nutkuna (sözüne) Hak dediler. Onların
birbirlerine Hak demesinden, benim "lebbek" dememden hasıl olan seva­
bm kokusudur bu koku. Siz dahi şahid olun ki, ben o m ü ' m inlerin kal­
bindeyim" buyu rdu.

MÜ'MiN KiMDiR VE MÜ'MiNiN NiŞANI NEDiR ?

Şeyh Sadreddin hazretleri sordu:


- Ya Şeyh Safi ! Mü' min kimdir ve m ü ' minin nişanı nedi r ?
Şeyh Safi hazretleri buyurdu ki:
- M uhammed Ali Kavlinci m ü ' minin nişanı şudur; b u nişanlar
kendisinde bulunmayan talibler m ü ' min değildir.
Hazret-i Fah rT Alem, şöyle buyurmuştur :
"Kalbel Mü' min Beytullah" Anlamı şudur: Mü' minin kalbi Hak Te­
ala' nın evidir. Eğer bir Talib, m ü ' minlik davası kılarsa, o Talibe gerektir
ki ; "rizasız" can vermeye.
Eğer bir talib, sitem yoktur derse, m ü ' min değildir. M ü ' min olan
riza ile can verir. Çünkü m ü ' minin "teni" çürümez. Zira o ki, m ü ' min idi.
"Kal bel Mü' min Beytullah" fetvasınca m ü ' minin kalb i Allah ' ın evidir. Ayrı­
ca evliyanın nazargahıdır. Bu sebepten o ten çürümez. Çünkü Allah ' ın
evidir. Bu evin viran olması m ümkün değildir.

Şeyh Sadreddin sordu :


- Ya Şeyh Safı! Riza ehli nice olmalıdır ?
Şeyh Safı buyurdu ki:
- Riza ehli, rizasız bir adım dahi atmamalıdır. Hak yol undan ayı­
rılmamalıdır. Hak nefesine mutiy (bağlı) olmalı, kimseye karşı kin kibir
tutmamalıdır dedi.

BiR KONU- BiR HiKAYE

Şeyh Safi hazretleri , bir gezinti sırasında bir ağacın üzerinde üç


elma gördü. Daha son ra ayni yerden geçerken görd ü ki , elmanın biri yok
olmuş ve iki elma kalmıştı. Bahçivanı çağırıp sord u:

37
- Bu ağaçta üç elma vardı. Elmanın biri ne oldu ?
Bahçivan cevap verdi:
- Bir sofuya verd i m dedi.
Şeyh Safi, sord u :
- isteyipte mi aldı. Yoksa istemeden sen m i verdin ?
Bahçıvan cevap verdi;
- Ya Şeyh ! O istemeden ben verdi m dedi.
Şeyh Safi, tekrar sordu:
- Sahasını (parasını) verip mi aldı. Yoksa vermeden mi aldı ?
Bahçivan cevap verdi:
- Sahasını verdi.

Şeyh Safi, gene sord u:


Sahasını istedin de mi verdi. i stemeden mi verdi ?
Bahçivan cevap verdi:
- Sahasını ben istemeden verdi. Ben de ona sonra elmayı ver­
dim dedi.
Şeyh Safi, ellerini kaldırıp Hak Teaiii'ya şükür etti:
Elhamdül illah soful arı m "rahman" i m iş, şeytan değilmiş dedi.
Çünkü rizasız lokma yemenin ne olduğunu Şeyh Safı hazretleri çok iyi
biliyordu. Dervişin elmayı parasını verip ondan sonra aldığını d uyunca
çok sevinmişti. Bu mesele an layana çok büyük bir derstir.

BiR CEMDE BABA'NIN ERKANDAN D ÜŞMESi

Şeyh Safi hazretlerine, bir gün sordular:


- Ya Şeyh Safi! Bir cemde "Baba olan kişi" d üşkün olsa ve b u
Babaya bağlı birçok ö z tali b i olsa ne olur ?
Şeyh Safi hazretleri, buyurd u ki:
- Bütün cem halkı d üşer dedi.
- Ya Şeyh ! O vakit cemiyetin hali nasıl olur dediler ?
Şeyh Safi hazretleri , buyurd u ki:
- Hak cemidir. Gerektir ki "Baba olan" dahi önce özünü ceme ıs­
marlaya, fakat Baba olan kimse d üşünce, özünü dara çekerler. Kendi ta­
liblerinden gayri tali b varsa bu işi o görür. Eğer yokse, gerektir ki tali bl er
yol m ucibince kalkıp "Dar"a d u ru rlar. Baba yerinde oturur. Sitemi talibler

38
çekerler.
Ancak tercümanı Baba verir. Sitemi Baba' nın yerine taliblerin çek­
m esi "erkan"dı r dedi.

BiR KONU BiR SOHBET

Allahü Alem Billah imam Cafer-i Sadık Hazretleri, bir sohbet


halkası ceminde şöyle buyurdu:
-- Eğer tal i bler tarikat üzerine cem yapıyorlarsa, g erektir ki
m ü ' min, müslim cümlesi tarikat üzere olmalıdır. Dünya'dan özlerini çe­
kip, dillerine evliya kelamından başka söz getirmemelidirler.
Eğer böyle olursa, o anda "Evliyanın Sancağı" kurulup gülbeng
çekilip; makam lı makamsız herkes yerine gider.
Bütün talibler niyazlarını yapıp, gönül birleyeler. Eğer içlerinden
birisi gönlüne rızk ve mal getirip özünü cemden dışarı bırakırsa, o kimse
tali b değildir. O cemde yapılan ibadet makbul olmaz.
Şöyle bilinmelidir ki , burada "Ma'rifet üzere cem yap ılmalı" dır.
Bütün m ü ' min ve müslimler, gönüllerini bir edip, özlerini arşullahtan te­
mennaya bırakmalıdırlar; yan i Hak Teala'dan istek istemelidirler. istek ve
niyaz tamam olunca g ül beng edip, Baba olan kimse her birine yer g öste­
rip yerli yerine otururlar.
Ma' rifet muhab beti başlayınca, ma' rifet evine "yekta" koymaya­
lar.Yapılan ibadet erkan üzere olmalıdır. M ü ' min ve m üslim birbirini fark
etmemelidir. Eğer m ü ' min ve müslim bir birini fark ederse, cü mlenin
yaptığı erkan ve soh bet haramdır.
Ma' rifet cemi tamamen arşullah (Hak) üzerine yapı lmalı ve arka­
sından "semah" edilmelidir. Eğer bir tarikat talibine ma' rifet'ten muhab­
bet gösterirlerse, o kimselerin yüzleri karadır. Evliyanın d üşmanıdırlar.
Eğer bir yerde "Hakikat" üzere cem olsa, gerekti r ki, oraya gürnan
ehli koymayalar. M ü rebbili, müsahipli, aşnalı ve meşrebli "dört kapı" sa­
hibi talibler yol edebi, hak icabı çekeler.
Ehli iman (iman ehli) kardeşler gelip birbirlerinden icap çekeler.
Birbirlerine hak nazarı ile bakalar. Bütü n canlar özlerini hak muhabbetine
kul edip, bilcüle masivadan geçmiş mü' minler olarak bu cemde oturalar.
Baba erenler g ülbeng çekip bir müddetten sonra kırkların yaptığı gibi
bütün canlar semah eyleyeler.

39
Ancak kırklar semahına kalkan canlar, mahşer gününde olduğu
gibi; hiç bir talib d iğerini tanımayacak şekilde kendilerinden geçmelidir­
ler; yani bütün benliklerinden ve her türlü masivadan sıyrılıp hak ile hak
olmalıdırlar. Hüryan dahi olsalar birbirlerini fark etmeyeler; yani görme­
yeler.

Hazret-i Fatıma Hayr'ül- Nisa Alemin, buyurd u ki:

- Ya Ali ! Aşir günü (Mahşer günü) acep nasıl bir gündür ?


Hazret-i Ali Keremullahu Veche, buyurd ular ki:
- Haşir günü öyle bir gündür ki , bütün mahlukatı hüryan (çıplak)
koyarlar dedi.
Hazret-i Fatıma , tekrar sordu :
- Ya Ali ! Acap ayıp olmaz mı dedi.
Hazret-i Ali (k.v. ), şöyle buyurdu:
- Ya Fatıma! O gün öyle bir gündür ki, ata oğlunu, kız anasını,
kardeş kardeşini bilmeye , kimse kimseden haberdar olmaya dedi.
Talibler, semah dönerken aşi r gününde olduğu gibi birbirlerini
fark etmemelidirler. Eğer fark edecek olu rlarsa, o cemiyet hakikat cemi­
yeti değildir. Her talib, Hak'kı orada hazı r bilip, ona göre hak nazarında
ed ep le durursa " orada Hak tecelli" eder dedi.
Hazreti Fahri Alem, şöyle buyurm uştur : "Mevtel kab/e e nte
mut i" Anlamı şudur: Ölmeden evvel ölün ki, diri olasın ız. Böyle olmayan
talibin menzili yaland ır. Talibler, semahtan sonra aya� üzere d u ru p ,
üzerlerine "hutbe" okunur ve o n iki imi mların ismi yad edilir. H e r cemin
sonunda gerektir ki, gülbengten sonra farraş car çeke ve ardından sakka
suyu dağıtıla.
Evliyanın erkanı böyledir. Meşayıkın kavli ve ustadın emri böyle­
dir. Bütün talibler gün be gün gayret gösterip, bu yol üzere erkan süre­
ler. Evliyanın menakıbına (sözüne) kulak vereler. Evliyanın erkanından
ayrı kalmayalar.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Bir tali b üç sünnet veya yedi farzdan d üşerse ne yapmalıdır ?
Şeyh Safi hazretleri, buyurdu ki:
- Bir m ü ' min üç gün geçse M ürebbi h uzuruna varmasa, o kim-

40
senin itikadı ve iradesi bozulup erkandan d üşer.Erkandan d üşen talibin
(mü ' minin) üzerine üccet varıp oturak olursa, o talib bir gün iki saat
içersinde erenler huzuruna çıkıp mürüvvet d ilemese Hak'kın rah metin­
den mahrum kalır. Eğer bir gün altı saat içersinde gelmese, dört kapının,
kırk makamın , on yedi erkanın merdudu olur. O kimseyi yeniden M üslü­
man yapmak farzdır dedi.

SECDE

Şeyh Safi hazretleri, buyurd u ki: "Müntehanın yükünü kimse ta­


şımaz. Üstad nefesidir, bu böyle biline; ehli tarik üstad netesi imandır.
Tarik içinde "secde" hemen teslim ol maktı r. Tesl imden maksat,
ben bu yola baş koydum. Ben bu yoldan ayrı değilim. Zira bu meydan
hak meydanıdır. Bu meydana g i ren başını top edip, kendi özü n ü b u
meydanda feda etmelidir.
Bu yolda can-ı baştan geçip sıdk ile özünü teslim edip, edep üzere
ol masa; bu kişinin secdesi kabul ol maz.

Eğer sorariarsa secde ne içindir ?


Şöyle cevap veriniz:
Allahü Teala Ademin bedenini kendi kudretiyle düzüp, kendisi
Adem'in kalbinde zuhur etti ve meleklere şöyle buyurd u :
Ve sücüdü ve/ Ademe" Anlamı: "Ademe secde edin" demektir. Bu
bir hak emri ·o ld u. Meleklerden Ademe secde etmelerini istedi. Melekler
Ademe secde ettiler.
Burada edilen secde, her nekadar Ademe edilmiş ise de, gerçekte
secde "Hak'ka" edilmiştir. Çünkü o Hak' kın kendisidir. Çünkü Allah'tan
başkasına secde haramdır. Allah'tan başkasına secde eden, neuzu billah
katirdir.

NASiP SUNMAK KiMDEN KALDI ?

Yol atası ve yol kardeşleri arasında bir yerden bir yere nasip gön­
dermek ve mahfel ehlinin birbirine nasip sunması , Adem atamızdan kal­
mıştır. Şöyle ki:
Adem Safiyullah, cennet'ten kovuldu. Cennet'ten çıkarken dört

41
incir yaprağını elleriyle tutarak edep yerlerini kapatmaya çalışıyordu. Ba­
şını kaşımaya dahi muktadi r değildi. Cennet'ten çıkınca çok üzüldü ve
ağladı. Bazı tarihler i ki yüz yıl, bazı tarihle r üçyüz yıl gece gündüz ağladı­
ğını yazmaktadırlar.
Adem Peygamber, bir çok belaya maruz kalmıştı. Gece gündüz
ağlaması ve ken disini yaratana yalvarması sonunda d uaları kabul oldu
ve bir gün Cebrail-i Emin günahlarının af edildiğine dair Allahü Teala'dan
emir getirdi.
Cebrail dedi ki, "Ya Adem! Allahü Teala senin günahlarını affet­
ti . Hak Teala seni iki sebepten bağışladı . Birincisi çok sabır göster­
diğin için , ikincisi ise çok ağladığın içindir."
Ad em Peyganiber bu m utlu haberi d uyunca dedi ki: "Rabbena ıa­
/emna enfüsena ve in/em tağfir fena ve terhamna /ene künenne mi­
ne/ hasirin. " (23 )
Bunun üzerine Cebrail-i Emin tekrar gelerek "Ya Ade m ! Hak Teala
haz retleri senden züriyet meydana getirecektir. Bu senin züriyetin ile
Hak Teala arasında bir ahıtname meydana getirilecektir k i, seni n züriye­
tin Hak Teala' nın emrinden dışarı çıkmasın ve onun men ettiği işleri işle­
mesin" dedi.
Adem Peygamber de bu şartı kabul etti. Bunun ardından Hak Te­
ala' nın emri ile Ade m Safiyullah'ın arkasından "Ervahi Nebi Veçhiyle"
pek çok beni-adem zuhur etti. Bunun üzerine Hak Teala Hazretlerinden
bir n i da geldi. ''Elestü bi Rabbiküm" dedi.
Yani ben sizin Rabbiniz değilmiyim. Bunun üzerine yaratıl mış bu­
lunan beni-adernden cevap geldi.
"Sen bizim halikımızsın" Yani; sen bizim yaratıcımızsın dediler.
Çünkü Allahü Teala Celli Celalhü evrahı beni-ademle ahd edip, o ahdul­
lah ile ikrar olundu. Hak Teala Hazretler-i ile Adam Peygamber arasında
bir ahıdname yapıldı.
Genab-ı Hak, Ade m Peygambere emir verdi,"Ya Ade m ! O emaneti
"Hacerül Esved"e koy dedi. Ade m Peygamber, Hak' kın emrini yerine ge­
tirdi. O ahıtnameyi Hacarül Esved 'ı n ağzına koydu. Hacarül Esvad ağzını
yumdu ve b u ahıdnameyi sakladı. Kıyamet gününe kadar Hacılar b u Ha­
cerül Esved'e yüz süreceklerdir.

23 ) Kur'an Araf süresi, 2 3

42
Allahü Teala' nın emri ile Cebrail-i Emin cennet'ten bir tabak "Hel­
va" getirdi. Cebrail bu helvadan Adem Safiyullah ' a sundu. Adem Pey­
gamber de bu helvadan H avva Anamıza sundu. Bir kardeşin bir kardeşe
lokma "nasip" sunması ve bir yerden bir yere "nasip" gönderilmesi b ura­
dan kalmıştır...

NAKiPLiK

Nakip olan kimse, Şeriatta amil, Tarikatta kamil olmalıdır. Sabırlı


ve şevkatli olmalı, yol ehli kardeşlerine karşı saygılı ve gönül yapıcı ol­
malıdır .
Mahvellerde daima ayakta d u rup, hizmet etmelidir. Tari kat ehli
kardeşlerin yerli yerinde oturmalarını temin etmeli ve onlara yer göster­
melid ir.
Mahvelde otu ranların sünnet gereği önce ellerini yıkatmalı ve ar­
dından sofra kurup yemek dökmelidir.
Hazırlanan ve yedirilen yemeğin "nezir" m i yoksa "erkan" mı oldu­
ğunu bildi rmeli. Sofrayı önce uluların (Baba ve yaşlıların) önüne koymalı
ve daha sonra "car" çekip,hizmetini tamamlamalıdır.
Daha sonra sakkalık etmeli. Sakkalık hizmeti tamam olunca şöyle
bir tercüman oku malıdır.

"Bismi şah Allah Allah, imam Hasan, imam Hüseyin şehit d esti
Kerbela, Seyyid-i Seyfi Selman Farisi aşkına ya Ali hü . . . "
Naki p olan kişi, su dağıtı rken sağ ayağının baş parmağını sol aya­
ğının baş parmağının üstüne basar ve bu şekilde su dağıtı r. Bunun se­
bebi ise, şöyledir:
Bir gün ResOluilah Sallallah ü ve Sellam Hazretleri , i mam Hasan
ve i mam Hüseyin 'den su istedi. imam Hüseyin su kabı nı alıp koşarak su
getirirken, ayağını çarptı. Fakat bunu dedesinden gizlemek için sağ aya­
ğının baş parmağıyla, sol ayağının baş parmağına basarak bunu gizle­
rneye çalıştı . Bunu fark eden ResQiullah, çok üzüldü.
Bu sebepten tarikat ve yol ehli kimseler, sakka suyu dağ ıtırken b u
şekilde hareket ederler v e daha sonra d a üzerlerine gülbeng okuturlar;
hayır dua alırlar.
Tarik ehli kimse, kendisinde bir kusur görse; kendi iradesiyle bir

43
sofra hazırlar ve "özünü dar'a çekip" yol kardeşlerinden kendisini af et-
melerini ister.
·

Bilmeyerek işlemiş olduğu kusur için tövbe ederek günahlarının


bağışlanmasını diler. Bu iş içinde Hak Teala'ya şükür ederler. Verilen
lokmayı can-ı gönülden helal ederler.

LOKMA SUNMAK NEREDEN KALMIŞTIR

Soru: Bir kerdeşin diğer bir yol kardeşinin ağzına lokma sunması
nedir ve nereden kalmıştır ?
Cevap budur ki: Cebrail-i Emin Adem Peygamberin ağzına lokma
sundu.
Soru: Cemaat/e yemek yemenin önemi nedir ?
Cevap: Cemaat/e yemek yemenin faydası şudur; çünkü cemaat
rah mettir. Eğer bir kişi yargılanmış ve cemaat onun yemeğini yiyorsa,
orada o yemeği yiyenlerde yargılanmış gibi sevaba nail olurlar.

HAK TALEP ETMEK

Soru: Tarikat e h li ne için birbirinden hak talep eder ?


Cevap: Bedir gününün gazasında (Bed ir Savaşında) Hazreti ResO­
luilah Sallallaah ü Teala Aleyhi ve Sellem, bütün gazileri sıraya dizip saf
olmalarını istedi. Ensardan "Esved bin Garp" bi raz öne çıkmıştı. Resulal­
lah varıp bu kimsenin karnını ok ile d ü rtüp, safta durmasını söyledi. O
zaman o yiğit kişi, Hz. ResOI'e dönerek "Ya ResOiallah ! Sen beni d ü rttün
ve incittin. Ben im sende hakkım oldu. Sen ki her kişinin hakkını gözetir­
sin" dedi. Hz. ResOlailah bu sözü duyunca, Esved ' in eline oku vererek "Ya
Esved , gel sende ben i dürt ki, senin hakkın ben im üzerimde olmasın"
dedi. Esved , b u sözü duyunca:
- Ya ResOiallah ! benim karnı m çıplaktı. Sende soyun ki hak yeri­
ni bulsun.
Hazret-i ResOiallah , sırtından gömleğini çıkarıp "gel ya Esved,
şimdi d ü rt" dedi. O zaman Esved gelip Hz. ReiOialla h 'ın o m übarek teni­
ne ve n ü büvet mührüne yüzünü sürdü."Ya ResOiallah ! Benim maksadım
ve dileğim b u kara yüzümü senin o mübarek tenine sürmekti. Bu sebep­
le yarın ruzT mahşerde Hak ateşine yanmayayı m. Dua etki bu gazada şe-

44
h it olayım" dedi. işte hak talep etmenin hikmeti ve sebebi budur.

GIYBEl ETMEK

Tarik ehli olan bir kişi , kendisini zahir ve batın her türlü kötülük­
lerden sakı n m ası gereki r. Devam i : kendisini temiz tutup, Allahü Te­
ala ' n ı n emrine Muhammed Mustafa'nın emrine ve feyline tabi olup bü­
tün m ü ' minlerin ve müslimlerin hayrına iş işlemelidir.
Hiç ki mseni n hakkında zem gıybet etmemeli, çünkü gıybet etmek
gayet günahtır. Zira buyurulmuştur ki "f/ gtybet in e şeddü mü nezz ina"
yani "gıybet etmek zinadan daha kötüd ü r."
Bir kişinin arkasından gıybet etmek, gıybet eden kişiyi perişan
eder. Çünkü Hazret-i ResOluilah bir gün gazadan dön müştü. Sahabeler
yemek yiyord u. ResOluilah yemek yerken birkaç kişinin gıybet ettiklerini
işitti. Bu kişiler, Hz. Resul'den ekmeklerinin yanına katık istediler. O va­
kit ResOlailah "sizin katığınız vardır" dedi.
O zaman sahabeler, "Ya ResOiullah , bizim katığımız yoktur" dedi-
ler.
ResOluilah tekrar buyurdu: "Sizin katığınız gıybettir" dedi. "Gıybet
ettiğiniz kişinin eti sizin katığınızdır" dedi .
Bu sözü işiten sahabeler, Hz. Resul' ü n önünde tövbe edip, istiğfar
ettilir. Ancak Hz. ResOlailah sahabelere "varın gıybet ettiğiniz kişiden
özür dileyip helallık isteyin , yarın kıyamet gününde sizden hak talep et­
mesi n" dedi.
Bunun üzerine sahabeler, gidip o kişiden helallık istediler ve tövbe
ettiler.

TALiBLERE NASiHATLER

Ceme ilk olarak gelecek bir tali be şöyle nasihat edilir. Bir talib bir
Rehber veya Baba'ya ikrar verip etek tutun ca, Rehber ona önce tövbe et­
tirir. Daha sonra talibe şu şekilde nasihat eder.
Bu gün burada temiz kalble ve kendi isteğinle ikrar verdin ve ye­
min ettin . Bundan böyle temiz iradeyle yürü. icazetle b üyüklerine hörmet
et, küçüklerine izzet eyle. Her kimi görsen hak bil. Kendine yapılması nı
istemediğin hiç bir kötülüğü başkasına reva görme. Hak nefesi, m üna-

45
tı ktan dahi gelse kabul et, itiraz etme. Bir m ü ' min evine vardığında şefa­
at gözü ile bak ve edeble otu r, edeble kalk. Her ne iş işlersen riza ile işle.
Rizadan ayrılma. Rizasız lokma yemeyesin ve elin le koymadığını almaya­
sı n. Rehberinin yap dediğini yapıp, yapma dedeğini yapmayasın. Kimse­
nin yüzüne gülüp ankasından gıbet etmeyesin. Avam (münkir, m ünafık
ve cahil) ile d üşüp kalkmayasın. Kendi bildiğine değil, Rehberin izinden
ve Rehber netesiyle yürüyesin. Bu yola gelen maldan çıkar, gelmeyen
dinden ve baştan çıkar. Gördüğünü söyleme, örtülmüş kuyuyu açmaya­
sın ,firakla oturup mizanla yürüyesin. Zahid imanını şeytan şerrinden na­
sıl korursa, sen de "Evliya sırrını" öyle koruyasın. Sen sözünden dönüp
bunlardan birini yapacak olursan on iki i marnın kaniısı olup, Murtaza Al­
i ' n i n Zülfükarına uğrayasın. Ahdinden dönüp, ettiğin ikrarı inkar edersen
Hz. Resu l ' ü n şefaatinden mahrum olursun. Ayrıca Allahü Teala'nın dida­
rından mahrum kalırsın.Talib bu nasihatları dinleyip kabul ederse, o za­
man talibin elini alıp "Hutbesi ni" okuyasınız. Gü n be gün o talibe nasihat
edip, onu irşad edin. Ancak aklının alamayacağ ı şeylerden söz etmeyin.
Eğer bir tali b bu sözleri verip, ikrarından dönerse, tövbeden düşer ve bir
Mürşide varmayınca yargılanmaz.

MÜRÜVVET NEDiR ?

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Ya Şeyh Safi! Mü rüwet nedi r ?
Şeyh Safi, bulurdu ki:
- Mürüvvet odur ki, talib evliya kelamını işidip, hak bilmesi ve
ona göre amel etmesidi r. Evliyanın menakıbına (Buyruğuna) bağlı kalıp,
Mürşidin emrini yerine getirmektir. Böyle olan talibe asla ölüm yoktur.
Böyle olursa o kimse, hak cemaline mazhar olur ve evliya ondan hoşnut
olur.
Şeyh Sadreddin, sord u :
- Evliya halkası nedir v e evliya halkası hakkında ne b uyurursu­
n uz ?
Şeyh Safi, buyurdu ki :
- Halka evliyanın korusudur. Her kim evliya korusuna girse, o
koruda can verse, muhakkak şehit olur. Bir talib evliya korusuna ayak
bassa, o tali b yetmiş bin hicaptan (beladan) kurtulur.

46
O vakit "tecelli zat" hasıl olur. Yani; hak recelli eder. Talib odur ki ,
halktan ve avamdan uzak d u rmalıdı r. Bir talib evliya kı;ırusuna d üşse ve
evliyaya bağlı kalsa, o talibler sorusuz hesapsız evliya makamına (katı­
na) varırlar. O talirlere soru suval yoktur dedi.

EVLiYAYI SEVMENiN NiŞANI

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Bir kimse evliyayı severim dese, onun nişanı nedir ?
Şeyh Safi, buyurd u ki:
- Talibin nişanı odur ki ,evliya eteğine yapışıp durmak ve evliya­
ya iman getirmekti r. Varını yoğunu evliyanın yoluna vermektir. Ve kendi­
sini yitik bilmektir.
Ta!iblerin üçü bir yerde otursa!ar. Üçünden biri ev!iyadır. Netesi
evliyil nefesidir. Eğer bir talib onu kabul etmem dese, o meclisteki tali b­
ler de ona tınmasalar. Yani; ses çıkarmasalarTarikat içinde sen günah­
karsın demeseler, oturd ukları o meclis onlara haram olur. O anda orada
otu ranlar, duranlar ne olursa olsun ; o lokma o sohbet ehline haramdır.
Orada oturanlar ve d u ranlar i mansız giderler.
Şeyh Safi, sözlerine şöyle devam etti:
- Eğer bir kimse, ben evliyayı severim dese ondan nişan isterler.
Eğer nişan veri rse; onu makbul sayarlar ve kabul ederler.
Eğer nişan veremese, o kimseyi cemden çıkarlar ve kırk gün içle­
rine koymazlar. Eğer içlerine koyarlarsa, onlar dahi evliyil düşmanı olur­
lar. Dünyadan ahirete imansız giderler ded i.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Evliyayı inkar eden tali b, ben evliyayı severim deyip, tekrar geri
gelmek istese; tekrar içeri alınır mı alınmaz mı ?
Şeyh Safi, şöyle buyurd u:
- O talibe yeniden iman getirmek gerektir.Yani ; i manını yenile­
rnesi gerektir. Mürşidin emirlerini yerine getirip "tarik suyuyla yeniden
yuna" böylece yeniden talibliğe kabul edilir dedi.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Bir talib, Rehberine yaptığı Rehberlik hizmeti nden dolayı bir

47
kusur etse veya saygısında kusur etse, o talibin hali nice olur ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- Bir talib, bir Rehbere kendisine rehberlik yaptığından dolayı
sevgi ve hörmette bu lu nsa, fakat Rehberini üç gün g örmese, yahut o ta­
lib Rehberini görmemezlikten gelip önceki sevgiyi ve hörmeti yapmasa
veya inkar etse, veyahut yedi gün vaya kırk gün görmese; tekrar gördü­
ğ ü zaman gereken hörmeti gösterse bile rehberinden kaçmış gibi olur.
Onu n mürşidi şeytan olur. O kimsenin yüzü karadı r dedi.
Şeyh Safi hazretleri , şöyle devam etti:
-Talib odur ki, gecesi vahdet, g ündüzü halis kal b olmalıdır.
Eğer bir tali b m ün kirin yüzüne bakarsa, geri dönüp yetmiş menzil
(adım) geri kaçması gerekir. Eğer o kimse, özün ü dara çekip kendisini
temizlemeden bir m uhabbet açar ve lokma verirse, orada bulunanlar; o
kimsenin tokmasından yemesinler. Çünkü o kimse, m ünkir yüzüne bak­
mıştır.Yerlerse evleiyanı n düşmanı olurlar.

MÜSAHiPLiK KAYLiNiN AÇIKLANMASI

imam Cafer-i Sadık hazretleri , rivayet etmiştir ki, Hazreti Ali Ke­
rem ullahu Vechehu 'dan nakledilmiştir:
Ziii-Hıcce ayının on sekizinci Perşembe günü Mekke ile Medine
arasında bulunan Gadir-Hum denilen mahale gelindiğinde şu ayet nazil
oldu.
"Ya eyyüherresiilü belliğ ma ünzile i/eyke min rabbike ve in
·

/em tel'af tema bellağte risalen" (24)


Anlamı şudur:" Ey Muhammed! Rabbinden sana indirileni tebliğ
et. Şayet etmesen, risaletten bir şey elde etmiş olmasın."

Bu ayet-i Kerime'ye o gün değişik yorumlayanlar olmuştu.


Bunlar arasında bulunan ibni Cerar, i bn i Abbas'tan rivayet ediyor;
Bu ayet o g ün şöyle nazil olmuştu: "Ya eyyüherresiilü bel/iğ ma ünzile
ileyke min rabbik. "
Ayetin bu şekilde geldiğini ve Hazret-i Ali Keremullahu Veche 'nin
Vetayetini ve i mametini bildirdiğini ileri sürüyor.

24) Kur'an Maide süresi, 67

48
Yine ibni Merd uye'den belgeleriyle, ibni Mes' ud' dan rivayet edili­
yor: "Biz b u ayeti ResOl-i Hudanın ahdinde şöyle okurduk:
"Ya eyyüherresO/ü bell ğ
i ma ü nz lie /ieyke minrabb k
i inne A/ y

ye nme vlel mü'minine ve in e / mtef'el tema bellağte resaleth i valla-
·

hü ya 's m
i üke mine nnas. "
Yine Hz. Sadık'tan rivayet ediliyor ki, herkes iki şahit ile h,akkın ı
alabiliyor,
Gadir-Hum mahalline Aliyyel Murtaza hakkında inen "Ness" i din­
leyen onbinlerce şahit bulunmasına rağ men Hazret-i Ali ,"Velayetl ik"
hakkını elde edemedi.
Yine Tefsi r-i Sö'lebi de rivayet edildiğine _göre bu ayet-i kerime şu
şekilde gelmiştir: "Ya eyyüherresO/ü bel liğ ma ü nz ile /ieyke minrabb i­
ke t iA /iyy in."
Bu ayetin anlamı şudur: "Ey Muhammed ! Burada hazır bulunan
eshab-ı keriama Hazret-i Ali'nin Hilafetini ve i mametini erişti r. Bundan
böyle bu kavme, o i marnet etsin demektir."
Bu ayet nazil olunca Hazret-i Fahri Alem , deve sernerierinden bir
minber yaptırdı .Min berin üzerine çıkıp Hazret-i Ali 'yi yanına cağırdı.
Genab-ı Hak'ka şükür edip, hamdü sena ettikten sonra orada ha­
zır bulunan eshabı kirama uzun bir hutbe okuduktan sonra, imam-ı Ali'yi
de minbere çıkardı.
Elinden tutarak kolunun altındaki beyazlık görününeeye kadar ha­
vaya kaldırdıtan son ra, o rada hazır bulunanlara şöyle b uyurdu:

"Me nkü ntü Me vlah ve A/ yyü


i nMe vlah. " ( 25)
Anlamı şudur: "Ben kimin Mevlası isem, Ali de onun Mevlasıdır."
Hazret-i Resül, buyurd u ki:
i üm /iaah ri ." ( 26 )
"La tehu nul/ahe verresO/e ve tehu nu ema net k
Anlamı şudur: "Allah ve ResOI ' üne ve içinizde bulunan emir sahip-
lerine itaat edin."
Yine başka bir ayette:
i -ür-ResO/e ve ul /i-emir iminküm. .." (2 7)
"Aty-ullahe ve at y

2 5) Teberani
26 ) Kur'an Enfal su resi 2 7
,

27) Kur'an Nisa süresi, 59

49
Anlamı şudur: "Allah ve ResOiü 'ne itaat edin. Ayni zamanda içiniz-
de bulunan emir sahiplerine itaat edin." Buyurmuştur.

Hazret-i Fahrl Ale m , sözlerine şöyle devam etti:


"Ena Medine-tü/ ilmi Aliyyün Babia, " (28)
Anlamı şudur: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır."

"Hubbi Ali Ayet-ül iman ve Buğzu Ali Ayet-ül Nifak. " (29)
Anlamı şudur: "Aii'yi sevmek, imanın, Ali 'ye hakaret, nitakın ala­
metidir."

"Sahibi Slrrt A/i'y ibn-i Ebi Talib. "(3 0)


Anlamı şudur: "Ali benim gizli olan kudsiyetimdir. Nasıl ki, Adem
Safiyullah 'tan b u güne kadar bütün enbiyanın soyu kendi sülbünden gel­
miştir. Benim soyum ve eviadım da Ebu- Talib oğlu Ali ' den gelsin." bu-
yurd u.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız ve yaptığımız açıklamalardan
anlaşıldığı gibi, Hazre-i FahrT Alem, Hz.i mam Ali 'yi kendi yerine "imam
ve vasiy" atadı ve ona itaat edilmesini vacip (Farz) kıldı.

Bu du rum yu karıda bahsettiğimiz Kur'an-ı Kerim ayetleri ve Ha­


dis-i Şeriflerden de anlaşıl maktadı r. Bu konuda daha pek çok ayet ve ha­
dis mevcuttur.

Hazret-i Fahrl Ale m , konuşmasına son verince, Hazret-i Ali 'yi


bağ rına bastı ve kendi m übarek elleriyle kuşağını çözdü, o vakit Hz. Mu­
hammed ve Hz.Aii ikisi bir gömlek içine girip, bir yakadan baş gösterdi­
ler.
Hazret-i Rasül, o zaman şöyle buyurd u :
"Lahmike lahmi, cismike cismi, demmike demmi, ruhike ruhi. "
Anlamı şudur: "Ya Ali ! Senin etin benim eti m, senin cismin benim
cismim, senin kanın beni m kanı m , senin ruhun benim ruhum" dedi.

28) Camius-Sağir
29) Caius-Sağir
3 0 ) Deyleml

50
Bu hadisi duyan bazı münafıklar, hasetlerini gizleyemeyip; yanlış
yorum yapmaya başladılar.
"Lahmike lah ml ve cismike cismiden maksat, akrabalığa işaretti r.
Çünkü Ali, amcasının oğl udur dediler.
Hasan ile Hüseyin Hazret-i Ali ile Fatı ma'dan doğduğu için kanı
kanımdır dedi. . .
R u h u ruhumdur demesi ise; cümle insanların canı peygamberin
ruhundan yaratılmış olduğu içindir. işin esası bud ur" dediler.
Bu münafıklar Hz Peygam berin hadisine inan mayıp yanlış yorum­
lamağa kalktılar.
- Ya Muhammed ! Eğer sizin söylediğiniz gi biyse, sırtın ızdan
gömleğinizi çıkarın, bizde görelim ve maddi gözüm üzle bakıp inanalı m ;
içimizde şüphe kalmasın dedil�r.
O zaman Hazret-i Fahrl Alem, mü barek sırtlarından gömleği çıkar­
dılar ve tekrar kendilerini orada bulunan lara gösterdiler. O m ünafıklar
baktı lar ve görd üler ki , bir beden, iki baş meydana geldi. Gene inan ma­
dılar ve dediler ki:
- Öyle ise birlik aleminde nişan gösteriniz. Ceset bir olup, baş i­
ki olu nca bunun ne anlamı kalır; bir ceset bir baş ol ması gerekirdi dedi­
ler.
Bunu duyan Hazret-i Muhammed (s.v.s) , tekrar m übarek başlarını
gömleğin içine çekip tekrar çıkardılar.
Bu defa tek vücut ve tek baş göründü ler. Bunu gören münafıklar,
bu defa inandık ya Resulallah diyerek in safa geldiler.
Böylece Muhammed ve Ali ' nin sırrına vakıf oldular.

Daha sonra Hazret-i Fah rl Alem, orada hazır bulunanlara şöyle


buyu rdu:
"Ey iman edenler! Bu g üne kadar sizinle "Gaza-i Sağir'' eyleyerek
islam dininin yayılmasında büyük başarılar kazandık, bundan böyle de
"Gaza-i Kebir" edelim diye buyu rdu."
O vakit sahabeler sordular:
- Ya ResQiullah ! Gaza-i Sağir nedir Gaza-i keblr hangisidir ?
Bu defa Hz. Muhammed buyurdu ki:
- Gaza-i Sağ ir; islamiyetin yayıl ması ve islam dininin genişleme­
si için din düşmanları ile pek çok savaşlar yaptık. Vermiş olduğ um uz bu

51
mücadele küçük savaş idi.
Gaza-i Keblr ise; Şeytanla yapacağı mız savaştır. Şeytanın verdiği
vesveselerle savaşıp, netsimizi her türlü kötülüklerden korumaya çalışa­
cağ ız. Esas büyük savaş budur dedi.
Sahabeler tekrar sordular:
- Ya ResOlailah netsimizle nice savaşmalıyız ?
Hazret-i Muhammed (s.v.s.) , buyurdu ki:
- Biz nasıl Ali ile kardeş olduk (eti etimden, canı canımdan, kanı
kanımdan ), siz de bizi ı ıı gibi birlik eyleyin , bu dünyada kardeş olun.
Eğer bu dünyada kardeş olursanız, benimle birlikte orada (ahirPt­
te) da birbirinizi bul ursunuz ve beni mle birlikte cennete girersiniz. Ve ya­
rın Hak divanını (Tanrı' nın yüzünü) görürsünüz.

Hazret-i Fahri Alem, sözlerine devam ederek şöyle buyu rdu:


- Benden son ra benim ümmetim ''yetmiş iki" fırkaya ayrılsa ge­
rektir. Bunların hepsi cehennemlik olup, içlerinden ancak bir fırkası (bö­
lüğü) cennetlik olsa gerek ...
Bu sözleri duyan sahabeler sordular:
- Ya ResOlailah ı O hangi fırka ki , cennet ehlidir ?
Hazret-i Resülallah, buyurdu ki:
- Benim eviadıma (Ehl-i Beyt'e) tabi olanlar, yol erkan i çi nde
erenlerin y.olunu güdenlerdir.
Benim dostuma dost "Tevella", düşmanıma düşman olanlar "Te­
berra"; beni isteyip bulanlar "Fırka-i Naci'' dir.Yani "GürOh-u NacTdi" dir
dedi.
Çünkü Genab-ı Allah , Kur'an-ı azi m şanında buyurmuştu r ki:
"Ku/ la Es'eliküm Aleyhi Eeren ille/ Meveddete til Kurba. " (3 1 )

Bu ayet-i keri me ile Genab-ı Hak, mü 'min kullarına müjdeliyor:


"Ya Muhammed ! de ki, size tebliğ ve beşaretim için ücret iste­
mem, ancak karabetim için bana meveddet ediniz; yani kurbamı seviniz."
Bunu duyan sahabeler, sual ettiler ki: "Ya ResOlailah ı Karabete
meveddet b uyurulmuş, bu kurba kimdir ?"

31 ) Ş O ra sO resi, ayet 23

52
Hazret-i ResUluila h, buyurdular ki:
- Al i , Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir.

Bunun ardından Hazret-i Fahrl Kainat, ellerini havaya kaldırarak


şöyle bir dua etti:
- Ey Allah'ı m ! Ali'ye ve eviatıarına dost olana sen de dost o l .
Ali v e eviatıarına düşman olana s e n d e düşman ol. A l i ve eviatıarına
yardım edene sen de yardım et. Ali ve eviatıarına kötülük ( hile) ya­
panlara sen de hile yap.
Hazret-i Peygamber, duasını bitirip mübarek ellerini yüzüne sür­
dükten sonra, minberden aşağıya indi ve sahabelere dönerek, bulunduk­
ları yerden ayrılmak için izin verdi.
Daha sonra kendileri de Medine'ye döndüler.

MURASSA KEMER

Genab-ı Fah rl Kainat, o gece evlerinde istirahat buyururlarken ,


Gebrail-i E min gelip Hak' tan bir vahiy getirdi v e d edi ki:
"Ya Muhammed ,Tanrı'nın buyruğu budur ki , bu gece Ali ile Fatı­
ma'yı ziyaret edin.
Bu tanrı b uyruğunu alan Hz. Fahri Kainat, kalkıp Ali ile Fatıma'nın
evine vardı.
imam Hasan ve i mam Hüseyin dedelerini görünce pek çok sevin­
diler. Hz. Muham med henuz yerlerine oturmuştu ki, Gebrail-i Emin tek­
rar geldi. Bu defa elinde buğday başağını andıran bir nesne vardı. Elin­
deki nesneyi Hz. Resulallah ' ı n önüne bıraktı .
Hazret-i Resül , sord u :
- Ey b e n im kardeşim Gebrai l ! Bu getirdiğin nedir ?
Gebrail-i Emin cevap verdi :
"Ya iki cihanın serveri, bu bir"Murassa Kemer" dir. Genab-ı Hak,
onu kend i kudretinden yarattı. Hazret-i Adem, cennette iken b u kemeri
belinde taşırdı. Bu kemer onu şeytanın şerrinden korurd u .
Ancak şeytan b i r yolunu bulup, Havva'ya buğday yedirdi. Bunun
üzerine Havva cennetten kovuldu. Fakat Havva Adem Peygambere yalva­
rıp, ben ne olursam sen de öyle ol ded i. Böylece birbirimizden ayrıl ma­
mış oluruz dedi. Bu sebeple Havva' nın hatırı için Adem de buğday yed i.

53
Allah ' ı n emri ile ikisi de cennetten kovuldular.
Bu murassa kemer, önce ademin belinde görüldü.Yıllar sonra bu
kemer, Hz. ibrahim ' in beline bağlandı. Halil i brahim Peygamber, Nem­
rud ' u n ateşinden bu kemer sayesinde korundu. Şimdi ise ben bu kemeri
size getirdim. Müsaade edin ki , Allah u Teala'nın emriyle belinize bağla­
yayım" dedi.
iki Cihan Serveri Fahl Alem, bu olan ları görünce iki rekat namaz
kıldı ve uzunca bir süre secde de kaldı. Allah 'a şükredip, yalvarıp yakar­
dı. Bu sırada kulağına bir nida geldi.
"Ya Muhammed, dileğin kabul edildi."
Muhammed Mustafa (s.v.s), bundan sonra mü barek başını see­
deden kaldırdı.
Bunun üzerine Cebrail-i Emin, Hak' kın emri ile M u rassa kemeri
Resulallah ' ın beline bağladı.
"NasrOn minallahi ve fethün karib ve beşşiril-mü'minin Ya Mu­
hammed. . " (32) denildi.
.

Daha sonra Cebrai l şöyle buyurd u:


- Ya Muhammed ! Allah u Teala'nın em riyle ve rızasıyla b en senin
belini bağladı m, şimdi sen de Ali ' nin belini bağla dedi.
Hazret-i Muhammed, Hazret-i Ali 'ye dönerek "gel ya Ali, Hak Te­
ala'nın izniyle ben de senin belini bağlayayı m , Allah ' ın rizası ve benim
muhabbeti m üzerine olsun. Çünkü ben Muhammed ' i m" dedi. Bu sözleri
işiten Ali, Peygamberin huzuruna geldi. Muhammed , Hz. Ali 'nin belini
bağladı. Ardından da Cebrail ' in getirmiş olduğu şu ayeti okudu:
"innellezfne yübayiOneke innema yübayinOnallah ye dullahi
fevka eydfhim femen nekese fe innema yanküsü ala nefsihi ve men
evfabima ahede aleyhullahe feseye 'tihi ecren azfma. " (33)
Bu ayeti okuduktan sonra:
- Ya Ali , şimdi de sen Hasan ile Hüseyin ' in belini bağla, çünkü
onlar da "i mamlar" dır.
Bunun üzerine Hz. Ali, Hz. i mam Hasan ın belini bağladı. Bir Ayet­
el KürsT, üç ihlas-i Şerif okudu . Ve i mam Hasan 'a dönerek şöyle b uyur­
du: "Ya Hasan , sen de kardeşin Hüseyin'in belini bağla"

32) Yardım Allah'tandır. Kazanç (fetih) yakındır. insanlara müjde olsun.


33) Fetih sO resi, ayet 1O

54
i mam Hasan önce" Hak rizasıyla, ikinci olarak M uhammed Musta­
fa hü rmetiyle, üçüncü olarak da Aliyyel Murtaza akdi ile" dedi. Ve imam
Hüseyi n ' i n belini bağ ladı. Arkasından "Muavvizeteyn ve Seb'ai-Mesani
surelerini okudu.
Daha sonra da i mam Hüseyin oğ lu Zeynel Abidin 'in belini bağla­
dı. Bu iş sırasıyla devam etti. imam Muhammed Bakır, Cafar-i Sadık' ın,
o da Musa-i Kazı m ' ı n , o da Ali Riza' nın, o Muhammed Taki 'n in o da
Aliyyel Naki ' ni n , o da Hasan 'ül Askeri'nin, o de Muhammed Mehdi' nin
belini bağladı. En son olarak da Mehdi, "Samerra" Mağarasında sır olup
gitti.
Böylece Cebrail-i Emin-in Hak Teala tarafından getirmiş olduğu
mu rassa kemer, sırasıyla önce iki cihan serveri Muhammed Mustafa' nın
beline, daha sonra sırasıyla Hazret-i Ali Keremullahu Vechehu ' n un beli­
ne ve sırasıyla on iki i mamların beline bağlandı.

ON YEDi KEMER-BEST

Hak Teala' nı n kendi kudretinden yarattığı "Murassa Kemer" Ceb­


rail-i Emin tarafından önce Muhammed Mustafa'nın beline, sırasıyla Hz.
Ali , Hz. Hasan ve Hz. Hüseyi n ' i n beline bağlandı.
Bu hali gören Eshab-ı Kiramın ileri gelenlerinden Selman-ı Farisi,
Kan ber ve Hz. Ali' nin kardeşi Cafer-i Tayyar, Hz. Muhammed ' i n huzuru­
na gelerek, "Ya ResOiullah , izin ve rizanız olursa, biz dahi "resa lete" mu­
vafakat edelim" dediler.
Bu durumu gören Fahrl Kayinat, Hz. Ali'ye dönerek şöyle b uyur­
d ular:
"Ya Ali ! Önce Hüda Hak' kı için onun rizasıyla; ikinci olarak Ce b ra­
il-i Emi n ' in getirmiş olduğu "vahiy" ile; üçüncü olarak benim muhabbe­
tim ile çünkü, ben Muhammed 'im; dördüncü olarak da senin akdin ile
çünkü sen Ali'sin."
Bunları duyan i mam-ı Ali, sordu:
- Ya ResOiallah, ben kimin belini bağlayayım ?
Hazreti-i Fah rl Alem, buyu rdu:
- On yedi Kemer-Beste'nin belini bağla.
Bunun üzerine Hazret-i Ali , önce Selman-ı Farisi'nin belini bağla­
d ı ; ikinci olarak Kanber'in belini bağladı. Üçüncü olarak da kardeşi Ca-

55
ter-i Tayyar' ın belini bağ ladı.
Bu üç kişinin belini bağladıktan sonra, Hz.Muhammed'in icazetiy­
le bu hizmeti Selman-ı Farisi'ye verdi.

ON DÖRT MASUM-U PAK

Hazret-i Ali, bu üç kişinin belini bağlad ı ktan sonra , Hz. Fahrl


Alem, şöyle buyurdu.
- Ya Ali ! Selman bizim Ehl-i Beytimizdendir. Ayni zamanda kırk­
lardandır. Kendisi bizim hizmetimizdediL Sel man ' a icazed ver ki , geriye
kalan on dört kişinin belini Selman bağlasın dedi.
Hazret-i Resul ' ü n ve Hazret-i Ali 'nin rizasıyla Selman-ı Farisi şu
kimselerin belini bağladı.

1 . Ebu Zerr-i Gıtari 2. Cabir-i Ensari 3. Malik-i Eşter 4. Abd ullah


bin Abbas 5. Hasan-ı Basri 6. Zünnu n-i Mısrl 7. Ebu Derda 8. Görnerd-i
Kasa b 9. Amr 1 O. Arnmar bin Yaser 1 1 . Süheyl-i Ruml 1 2. Ebu Mihcen
1 3. Süleym 1 4 . Seyfüddin. ,'
Selman-ı Farisi ' nin belini bağladığı bu on dört kişi ve Hazret-i AI­
i ' nin belini bağladığı üç kişi "On dört Masum-ı Pak ve On yed i Kemer­
Beste" olarak bilinmektedir.
Bu Kemer-Beste 'le r ki, "Eiestü" bezminde Hak Teala ile ikrar eyle­
diler. Şimdi de burada Muhammed Mustafa'ya ve onun eviatiarına ahdü
ikrar ve biat kı ldılar.
Onyedi Kemer-Best' in bu halleri Hem, Muhammed Ali yolunda,
tarik ehli arasında apaçık görüldü. Onların yolunu izleyen her m ü ' min,
tarikat ehlidir.
Ki m ki b u yola inabet "i krar" kılar, Muhammed ' in ve Hz. Ali ' nin
do stu na dost, d üşmanına d üşman o l u r. M uhammed M ustafa ' n ı n ve
Aliyyel Mürteza'nın şefaatından mahrum kalmaz. Kim ki, ikrarında d ur­
maz, Hak, M uhammed Ali yolundan d önerse, münkir ve m ünafıklar katı­
na dahil olur. Hak didarından, Muhammed Ali şefaatından mahrum kalır.

MUSAHiPLi K'TE KAZANÇ HALi

Gadir-Hum günü Hazret-i Fahrl Ale m ' in Hazret-i Aliyyel Murtaza

56
ile kardeş olması ve orada bulunan eshab-ı ki rama siz dahi birbirinizle
kardeş olunuz ki, beninıle birlikte cennete veya tirdevs-i alaya girersiniz
ve yarın Hak didarını görürsünüz buyurmuştu.
Bir talib bir talib ile kardeş (müsahip) olmak isterse , önce gelip
bir yola girip, evliyanın erkan ında bir mürşide el verip etek tutması ge­
rektir.
Bu tarik-i nazenin ve Muhammed Ali yoluna giren iki talib, inüsa­
hip olmadan önce bi r müddet bi rbi rleriyle sıkça görüşüp, birbirlerinin
karakterlerini öğrenirler. Bi rbirlerini yakından takip ederler. Buna tarikat
içinde "Kazanç Hali" derler.
Bir talibin bu kazanç halini elde edebilmesi için her iki tali b, bi rbir­
lerini çok iyi tanıyıp; bi rbirinin yükünü taşıması gerektir. Birbirleri için
baş ve candan geçmeleri gerekir.
·

Ayin- i Cem ehli de bu iki talibin güzel hallerini görüp, eğer onlar
da tarikat erkanı gereyince müsahiplik hali mevcutsa, ayin-i cemin için­
de güzelce "erkan" dan geçirip, kurbanını yiyip, onları birbirine verirler.
Eğer b u iki canın halinde nesne (müsahiplik hali) yok ise, onlar
müsahip sayılmazlar. Çünkü müsahip müsahibin her haline haldaş, her
yoluna yoldaş olması gerekir. Hatta bu yolda isbat gerektir. Bu yolda can
verip, ömür harcamak gerekir. Ta ki birbirinin kadrini ve kıymetini bilsin­
lir. Bilinmelidi r ki, müsahipliğin erkanı bud u r.
Eğer sen bu yolda , bu erkanda bir kimse ile m üsahip olayım der­
sen, bu tarz üzerine yürü, bu d üzen içinde hareket et ki , işin temiz olsun.
Noksanın ol masın ki , kemale erişesin.

Bu hali, Pir Sultan ne güzel anlatmış:


.

Ben bir müsahip ararını


Ola bile benim ile
Yad ellerde gurbet elde
Kala bile benim ile

Ola ben olduğum yerde


Kala ben kaldığım yerde
Vadem yetip öldüğü m yerde
Öle bile benim ile

57
Başına kement bağiaya
Aşkı ciğerim dağiaya
Ben ağladıkça ağiaya
G üle bile benim ile

Bu işler bizim nemize


Kan g itti gelmez benize
Benim düştüğüm denize
Düşe bile benim ile

Pir Sultanım ha.ldaş ola


Yola gidene yoldaş ola
Yaremi saran kardeş ola
Sara bile benim ile

.MÜSAHi P MÜSAHiBiN HAliNi BilMEliDiR

Bir talib, diğer bir talib ile müsahip olmak için karar verse ve bu
yolda ikrar verse. O talibe gerektir ki, önce kendi benliğinden geçip, ba­
tın gözünden perdeyi açmalıdır. Senlik benlik etmemelidir. Bu d ünyada
birbirinin rızkına ve malına taksirlik etmeyip, erenler yolunda harcayıp,
bu yolda canını dahi feda edebileceği n i göstermelidir. Çünkü mal da
candandır. Bu dünyada böyle olan kişi, ahiret halinde de böyle olur. Bir­
birinin yolunda can ve baştan geçerler, hiç bir şeylerini birbirlerinden
esirgemezler.
Örneğin; talibin biri hak katında yargılanmış ve cennete girmeye
hak kazanmış olse, diğer talib de g ünahkar olup cehenneme gidecek ol­
sa, Genab-ı Hak Teala, o cennetlik kulunun yüzü suyu h ürmetine, o ce­
hennemlik kulunu da yargılar, kabul eder ve "ikiniz de varın cennete gi­
rin!" der. Böylece o iki m üsahip cennete gire rler.
Müsahiplik erkanı odur ki, i ki gönül bir olup, can ve başla birbirle­
rine teslim olmalıdırlar.
Birbirlerinden habersiz hiç bir iş etmiyeler. Birbirlerine zarar vere­
cek ıier türlü kötülükten sakınmalıdırlar. Ancak bu yolda böyle kazanç
olur.
i ki müsahipten biri yoksul, diğeri zengin ise, zengin olan müsahip

58
kardeşe gerektir ki, malının yarısını yoksul kardeşine (müsahibine) ver­
sin ki, o zengin kardeş malına kıysın, yoksul kardeş te canına kıysı n. O
vakit bu "müsahip erkanı" yerini bulmuş olur.

MÜSAHiBiNE CANI GÖNÜLDEN BAGLANMAMAK

Şeyh Sadreddin hazretleri, sordu:


- Ey Şeyh! Bir talib, mürebbi ve m üsahibine el verse,gönül ver­
mese; hali nice olur ?
Şeyh Safi hazratleri , buyurdu ki:
- Bir kimse ama (kör) olsa, yani helula merte besinde hiç b i r
şeyden haberi olmasa, kelime-i şahadet getirdiği zaman M üslüman olur.
Eğer bir kimse "La ilahe illailah Muhammed ün ResOiu llah" dese, fakat
bunun ne anlama geldiğini bilmese; bunun ne demek olduğunu anlama­
sa,o ki msenin islamlığı tam olmaz. Yine bir kimse diliyle "La ilahe illailah
M uhammedün ResOiullah" dese , fakat bunu canı gönülden demese; yani
gönülden inanmasa, bu kimsenin imanı tam ol maz.
Buradan şunu anlıyoruz. Bir talib, mürebbisine ve müsahibine el
verse fakat gönül vermese; bu talibin içinde şek şüphe vard ı r. Bu kişinin
sözü de, özü de doğru değildir.
Böyle olunca da ikrarı saf olmamış olur. O kimse münafıktır. Bu
yola inanarak gelmediğ i için yüzü karadır.

MÜSAHi P ERKANI

M üsahip kavli şöyledir ki, önce iki tali b özlerini (gönüllerini) bir­
leştirip rehber (Baba) huzuruna geli rler. "Aman ve mürüvvet ya erenler!
Biz dileriz ki, bizi b irbirimizle kardeş (müsahip) yapın." derler. O zaman
reh ber, Ayin-i Cem'de bulunan bütün taliblere sorar:
" Bu iki kardeş müsahip olmak d ilerler,kendilerini nasıl bilirsin iz ?"
O vakit Ayin-i Cem de bulunan bütün talibler: "biz burada hepimiz
kardeşiz (yol kardeşi) eğer onlarda bizim kardeşimiz ve birimiz olurlar­
sa, Hak Muhammed Ali yolunda ve evliyan ın erkan ında bu yolu doğru
sürerlerse; alalım kabul edelim" derler.
O vakit Baba, o tali blerin ellerini alıp hutbelerini okur. Müsahip
h utbesi okumak "erkan" dır.Hutbe şudur:

59
"Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden vel melayü­
ketüJ arşike yek büke kavle müsahip."

Burada hakikat olan şudur ki , her Reh berin (Halife ,Mürşid ve Ba­
ba) , talib eli alıp hutbe okuması "erkan" değildir. Yani; caiz değildir.
Bir kimse ki, Halife değilse ve herkes tarafından bilinen b ir "Ev­
lad-ı Resül" den el etek tutup icazet almamışsa; böyle bir reh berin talib
eli alıp, müsahip hutbesi okuması caiz değildir.
Eğer b u Rehber, bu işin ehli değilse, bir kamil Mürebbiye bu iş
yaptırılmiılıdır. Böylece hak tecelli edir.
Müsahip olup üzerlerine hutbe okutan talibler, ilmi ledün üzere
batın ilmine vakıf olup; bu menval üzere yol ve erkan sürmelidirler. Can-ı
baştan geçip, Muhammed Ali kavlince yola devam etmeyen kişi m üsa­
hip sayıl maz. Müsahip olan kimsenin muhakkak yol ve erkan üzere ol­
ması gerektir.
Yol kardeşlerinden yani müsahiplerden biri yola yürümese, o tali­
be üç defa )'ola (erkana) gelmesi teklif edilir. Eğer bu talib gene gelme­
se, bu defa Ayin-i Cem eren leri, diğer talibin ; başka bir yol "ehli" ile yola
yürümesine izin ve riza verirler. Zira yola gitmeyen müsahip, yol ehli
ki mseye zarardır. Yoldan kalmaktan , yola gidenle gitmek "caizdir ve er­
kandır" dır.
Herkes bilmelidir ki , müsahip olan kimseler, bir saat dahi birbirle­
rinden ayrı d u rmamalıdır. Her birinin malı, birbirine helaldır. Birbirinin
malını izinsiz ve riza almaksızın kendi malı gibi kullanmalıdır. Yemekte ve
yedirmekte aralarında teklif olmamalıdır. Nasıl ki kişi kendi malını izinsiz
kullanabiliyorsa, b u da ayni olmalıdır.
Müsahipler aralanna zerrece dünya malı ve dünya m uhabbeti kor­
larsa, gönüllerine riya girerse; o kimseler müsahip değildir.
Onları n ne dünyada nede ahi rette birbirlerine faydaları olmaz. Mü­
sahip kardeşler kesinlikle birbirinin eksik ve kusurunu görmemelidirler:
Gönüllerini birleyip yola birlikte yürümelidirler.

. iMAM-l CAFER-i SADlK HAZRETLERiNE SORDULAR

- Ya Şeyh ! Bir talib, bir yerden bir yere gitse, müsahibi yanında

60
olmasa; o tali b nice hareket etmelidir ?
imam Cafer-i Sadık hazretleri buyurdu ki:
- Bir talib, tek başına yola giderken başından kisveti yani taca
d üştü. O Uilib derhal "Dar"a d u rd u . Yanında kimse yok idi. O taıib "kırk
gün dar"da d u rdu.
Daha sonra i mam Cafer-i Sadık'a malu m olup o mahale geldi ve o
tali be delil oldu. Tacını tekbirleyip başına giydirdi.
Bunun üzerine "imam Cafer-i Sadık şöyle buyurdular: " b undan
böyle hiç bir tali b tek başına yola gitmesin, taki d üştüğü yerde bir kimse
buluna. Zira talib günahkar olursa bastığı yerler kendisinden davacı olur.

MiHMANLIK ( MiSAFiRliK )

Bir talib, bir yere varsa, o yerde "Mihman" dır. Üç türlü mihman
vardı r.
Birincisi: Tarikat mihmanıdır.
ikincisi: Ma' rifet mih manıdır.
Üçüncüsü: Hakikat mihmanıdır.
Bir talib, bir yere varsa, gerektir ki o talibten nişan isterler. Eğer
nişan verirse hoş, eğer nişan veremese; o kimseden çekinip "Evliyanın
Erkan"ını o kimseye göstermeyeler.
O mihmanın nişanı odur ki, dile itibar edilmez. Tarikat ehli kimse­
yi Rehberden sorarlar.
Ma' rifet mihmanının nişanı odur ki , ma' rifet içinde üçyüz atmış
uğrak vardır. Bunlardan sorarlar.
Hakikat mihmanının nişanı odur ki, hakikat içersinde bin menzil
vardır. Hal yoluyla onlardan sorarlar.
Eğer nişan veremez ise, o kimseyi ceme koyup sohbet gösterme­
yeler.Eğer gösterirlerse, sorumlu olurlar ve d ünyadan ahirete iman sız
giderler.Yüzleri karadır.
Eğer o talib hakikat tiilibi ise, vardığı yerde o kimse tarikat mih­
manıdır. Tarikat üzere kend isine yol gösterilir.
Eğer o talib, Ma' rifet mihmanı ise, "Ma' rifetin mihmanı arşullah"
tır. Ona arşullah muhabbeti gösterilir.
Eğer o kişi hakikat talibi ise, vardığı yerde o kimse hakikat mih­
manıdır. Gerekti r ki, cem ehli ondan sır saklamasınlar. Çünkü o hak

61
mihmanıdır. Hak d izarını isteyen talib, Hak' kı, hakil<at mihmanında bile
arayıp bulabilir.
O mihmana ne yapılsa makbuldür. Zira mihman murad kapısıdır.
Hak ehli odur ki, hiç bir veçhile Hak'tan uzak kalmamalıdır. Eğer huccet
edip Hak'tan kaçarsa, şeyten gibi o da Hak'tan sürgün olur.
Eğer bir talib, hakikat mihmanlığından uzaklaşır ve d üşerse, onu
ne halife, ne de Rehber ve ne d e Mürebbi kurtarmaya kadi r değildir.
Hiç kimse o talibin hizmetini göremez. Bilmeyerek dahi o kimse
ile otu rup kalkan ve ondan uzak du rmayana, evliyaya karşıdır.

HALiL iBRAHiM PEYGAMBER

Bir g ün Halil i hrahim Peygamber, kendi yaptığı Kabeye bakıp


şad oldu. Hak Teala'ya şükür eyledi. O sırada bir nida geldi."Ya Halil!
Sen bana ne g ib i hizmette bulundun.Yoksa sen benim mihmanımmısın,
gönlümü hoş ettin" dedi.
Halil ibrahim Peygamber, o zaman anladı ki, bir mih manı hoş kar­
şılamak ve ona güler yüz göstermek, Kabe inşa etmekten daha evlaymış.
O vakit Halil i brahi m Peygamber, ahd etti ki, mihmansız lokma
yemeyecekti. Kı rk gün geçti her hangi bir misafir (mih man) gelmedi.
Halil Peygamber bu zaman içersinde tek bir lokma yemedi. Çok zayıf
düştü.
Kırkbirinci gün bir kişi geld i. Fakat çok acayip bir hali vard ı . Saçı
sakalı uzamış, tırnakları uzamış, bıyıkları ağzını kapatmıştı. G özlerinden
akan kanlı yaşlar sakalından süzülüyord u. Halil Peygamber, derhal o
kimseyi karşıladı. izzet ikramda bulunup evine konuk etti. Konuk yerine
otu runca, Halil Peygamber, mihmana hürmet ve yardım edebilmek için
su geti rip, saçını traş etmek istedi. Bıçak getirip tırnaklarını kesrnek iste­
di. Bu hali gören konuk:
"Ya Halil! Sen benim ayıbımı gördün" d eyip kalkıp gitti. Halil Pey­
gamber, kalması için israr etti ; fakat konuk kalmad ı. Bu d u ru ma çok
üzülen Halil Peygamber, "Ya ilahillemin" bana tekrar bir kon uk gönder
deye Hak' ka münecaat eyledi.
O zaman Hak Teala'dan bir nida geldi." Ya Halil, o konuk senden
incindi gitti. Git o kon uğun hatırını ele al ve gönlünü hoş eyle. Yoksa Ce­
lalim Hak'kı için seni i mansız gönderirim." dedi.

62
H�lil Peygamber'in aklı başına geldi. Derhal konuğun arkasından
yetişip, m ü barek yüzün ü konuğun ayağına sürüp ağladı. Konuğu arkası­
na bindirip evine götürdü. Ondan özür diledi. Onun gönlünü aldı. O ko­
nuğun yüzü suyu h ürmetine nice hikmetler görürd ü .
Düşünün k i , b i r peygamber bile mihmanına gereken h ürmeti gös­
termediği ve onu incittiği için Hak Teala tarafından imanından ediliyor­
du. Şimdi bir talibin bir hak mihmanından düşüp ve o mih manı kendi­
sinden razı etmedikçe, nasıl dünyadan ahirete imanlı gider.
Eğer bir kimse, mihmanını inciti r ve onun gönlünü hoş edemese,
nasıl Mürebbi ve Halifelik yapmaya muktadir olabilir. insanlar arasında
birçok münafıklık olabilir. Fakat Hak, Muhammed Ali divanıhda böyle
şey olamaz. Bu yolda kötülerin yeri yoktur.

YOl KARDEŞliGi - YOl ATASI TUTMANIN ASli

islam dinini kabul edenlerin sayısı gün geçtikçe a rtıyord u. Hazret­


i ResOI Aleyhiselam ' ın isteği üzerene "Duvül Anzan Mağarası" na bir kapı
yapılarak burası bir cemiyehane haline getirildi. Bu cemiyethanede yol
erkan sürmeye başladılar.
Hazret-i ResOiallah, Hazret-i Ali 'nin elini tuttu ve ya kardeşim Ali,
sen benim yol kardeşimsin dedi.
Orada o gün i kisi kardeş oldular. O g ün o rada birçok kişi daha
kardeş oldular. Hamza Şehit olmuştu. Cafer-i Tayyar, i bni Cebel ile kar­
deş oldular.
Kardeşliğin sünneti buradan kal mıştır. Ayni gün ResOluilah Sallal­
lahü ve Sellem, Hazret-i Aliyyel M u rtaza Keremullahu Vechehu hazratle­
rini oğul edindi. Böylece Şahı Merdan Sırrı Yezdan Hz. Ali, Muhammed ' i
Rehber edindi. Elele tutuşup üzerlerine hutbe oku n d u :
''AIIahümme inni eşhüedike büke ve kefa-büke şahiden ve eşe­
dü melaiketihe ve rahmeten arşuke. "

Hazreti Muhammed, bu d uayı Hazret-i Ali 'nin üzerine okuduğu za­


man, Hazret-i Ali, Hazret-i Peygam berin tarikat içinde yol oğlu olm uştu .
Orada hazır bulunanların önünde Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin elini
tutu p, "Lahmike Lahmi ya Ali" dedi. Daha sonra "Haza Fidünya Ve/
Ahiret" dedi.

63
Anlamı şudur: Ali benim d ünya ve ahiret kardeşimdir. Tarikat için­
de yol oğlumdur. Hazret-i ResOluilah sözlerine d evam etti. ''Ente Vasi ve
Varisi" dedi. Anlamı şudur: "Ya Ali sen ben i m vasim ve varisimsin ve
halifemsin." dedi. Hazret-i Resül, tekrar Hz. Aliye dönerek:
"Ya Ali, sana iradet getirene erkanı tarikat üzereine el etek ver de­
di. O gün Ü ç kişi gelip Hz. Aliyyel M urtaza'nın önüne baş eğip erkan ta-
lep edip d u rd ular. ..
Hazret-i Şah Aliyyel Murtaza gelin deyu buyurd u . Once Selman-ı
Farisi geltli , i kinci olarak Ü m m ü Ümeyye, üçüncü olarak da Bilal-ı Habe­
şi geldi.
Hz. Ali 'nin önünde etek öpüp biat ettiler. Daha sonra Aliyyel Mur­
taza, Selman 'a riza verdi ve " ya Selman sen de Hazret-i Fatı ma'ya, Haz­
ret-i Hasan 'n a ve Hazret-i Hüseyi n ' ne ve diğer tali b olanlara erkanı ve ta­
ri katı tali m eyle ve onlara Rehber ol " dedi.
Selman-ı Farisi, Hz .Aii'ye dönerek " ya Ali, ben Hazret-i Fatıma'ya
nasıl Rehber olurum" dedi.
Aliyyel Murtaza buyurdu:
"Ya Selman , Hazret-i Resül beni Rehber edindi. Ben Fatıma'ya
Rehber olamam, çünkü caiz değildir. Var sen ona Rehber ol" dedi.
Bunun üzerine Selman, Hz. Fatıma'ya Rehber olup, erkan ı ve tari­
katı tali m eyledi ve biat ettirdi.
Bu sebepten m ü ' min v e müslim iki kişinin bir Rehbere h a k deme­
si yani el etek tutması caiz değildir. Eğer hak d erlerse erkan sahi h değil­
dir
.Şöyle biline ki, Resulallah Sallallahü Teala Aleyhe ve Sellam bu­
yurdu ki, "bunun şükranesi gerektir ya Ali" Hz. Ali derhal yerinden kalka­
rak, kendisi içi n , Hz. Fatı ma için, Hz. Hasan için ve Hz. Hüseyin için şük­
ranlık lokma getirdi. ResOluilah Hazretleri bu şükraneyi yiyip şükür eyle­
di. Şükrane buradan kalmıştır.

Biz b urada tarikat ehli arasında meydana getirilen bir erkanı anlat­
tık. Cemi yol ehli kardeşler bundan faydalan ıp yolları ndan sapmasın lar.
Zira Allahü Teala katında, M uhammed Ali katında ve on iki i mam
kavlinden çıkmasınlar. Çünkü onların yol undan çıkanların yüzleri kara
olur. Siz de bu yola sıtkı gönül ile bağlanın ki, yüzün üz kara olmasın.

64
REHBER NASIL OLMALIDIR ?

Rehber olan kimseye gerektir ki, Şeriatta kamil, Tarikatta amil ola,
ni.libine tariki ve cem-i erkanı teli m ettire ve bildire. O tali b dahi onun ta­
lim berekatından ilmi tarikatı yani ; tarikat ilmini öğrene. Zira Hz. Resul
buyurmuştur ki:
"Levla el mürebbi ma arafet rabbi" Anlamı şudur: " Eğer benim
m ü rebbim olmasaydı ben rabbimi bilemezdim. "Zira Allahü Teala Hazret­
lerinden Cebrail gelmeyince ben her hangi bir hüküm veremezdim.
Şimdi siz dahi şöyle bilin ki Rehber bir tali be her hangi bir konuda
riza vermeyince o talib hiç bir şey yapamaz. Eğer rizasız bir iş yapacak
olursa o kişi yoldan çıkar ve düşkün olur.
Ce b rail gelip h ü km etmeyi nce, Hazret-i ResOlailah dahi bir söz
söyleyemezdi. Bu terbiye ile gönül evini pür nur eder ve göz n uru döker­
di.
Eğer bir talib 'te böyle hareket ederse şeytan şerrioden emin olur
ve o talibin yüzü kara olmaz, o kişi ah retliktir.
Rehberlik her kişinin hakkı değildir. Rehber olan kimse, şeriatta
kamlt' ve tarikatta am il olmalı. Ayrıca cömert, eli açık ve gönül kapısı
açık olmalı. Dili tatlı , sözü mutlu ve Genab-ı Hak ' kın yaratmış olduğu
tüm mahlukata karşı şefkatli olmalıdır.
Elinden ve fiilinden hiç kimse incinmemeli ve temiz ahlaklı olmalı.
Kendisini nasıl bilirse, bütün mü' minleri öyle bilmeli. Eğer alim olursan
nurun ala nur olur. Bu da bir ibadettir. Hak' kı ve batılı, hayrı ve şerri fark
edip; bilmek dahi ilimdir.
Alçak gönüllülük bir tevazudur. Zira şeytan lain tevazu ehli olma­
dığı için secde etmedi. Bu sebepten merdud oldu.
Rehber olan kimse, öyle olmalıdır ki, adaleti elden bırakmamalı.
Eğer adaletli davranmasa, doğanın rızkını serçeye yedirmiş gibi olur.
Çünkü bir başkasının rızkını, başka birine yedi rmek onun hakkı değildir.
Zira yiyenin boğazından geçmez.
Hz. ResOluilah buyurmuştur ki: Kelli Münase Ala Kaderin Akuli­
him. "
Anlamı şudur: "Siz insan lara onların akılları erdiğince kon uşun."
Fakat hal ehline gerçekleri aniatın ki, o bu bilgiler ışığında kendisini ye­
tiştirip v� kemale ulaşsın . Böylece ilim ve iffan mertebesine ulaşır.

65
HAK TALiBiNE BAZI ÖGÜTLER

Bilinmelidir ki, Şeriat, Tarikat, Ma' rifet ve Hakikat'ın yedişer kıpısı


vardır. Toplam yirmi sekiz kapı eder.
Genab-ı Hak, "Sema semavalin velardi"
Ayetinde yerlerin ve göklerin de yedişer kat olduğunu beyan eder.
Gökteki seyyarelerin dahi yedi olduğu bilinmektedir.

Birinci kapı Şeriat kapısı avam içindir:

Biline ki,"şeriat" ataşe tealik eder. Çünkü çiğler ateşle pişip hasıl
olur. Tarikatı şeriat içinde tahsil etmek gerektir ki, insan kamil olmalı.

"El Babü Evvel Kaleliahi Teala Etiullahe Eteyurre Süle Emri


Minhim." Anlamı şudur: "AIIah 'a muti olun ve b uyruğunu tutun, yerine
getirin ve Resulüne itaat edin, şeri şerifine mualif olmayın ve davet etti­
ği yola gidin. Zira şeriat emri vahiyle sabit olup, m utiy biatı senettir.
Çünkü b u Hak kelamıdır. Ulül em re mutiy olun.

"El Babüssani Kalellahü Teala Akiy Musselate ve Atüzıekat. "


Anlamı şudur: "Siz beş vakit namazı kılınız ve her zaman zikir ve
tesbihle meşgul olun uz. Eğer malınız varsa zekat verin, gıybetten ve ma­
sivadan kendinizi koruyun."
Zira Hz. Peygamber, buyurmuştur ki: "El Gwbetü Eşşedü Minez­
zina"
Anlam ı şudur: "Gıybet zinadan daha günahtır. Bütün kötülükler­
den ve şer işlerden uzak durun ki, şeriatta tamam olasınız".

Şöyle ki: "El Babü Sa/is Kalellahü Teala ve Atüzıekaf' Anlamı


şud ur: "AIIahü Teala'nın, verdiği malda yüz akça da iki akça hakullah var­
dır . Bu zekat her yıl verilecektir. Bu zekatı vermesen iz, sizden hesap so­
ru lur. Bunu yapmadığınız zaman şeriatın şartını yerine getirmemiş olur­
sunuz".
Şöyle ki: "El Babü Rabbi Kalellahü teala Savmu Eşereküm. "
Man as şudurı: "Siz bir ay oruç tutun uz ki, bütün azanıZ ile oruçlu
olun; Elinizden,dilinizden ve bütün azalarıiıızdan kimseye kötülük gelme-

66
sin. Ağzın ızia haram yemeyin,elinizi harama sürmeyin."

"El Sabülhamis Kalellahü Teala Vemen Yame/ Minessalihan. "


Anlamı şudur : Bütün kötül üklerden uzak d urun ve salih amel sa­
hibi olun ki , cehennem ateşinde yanmayasınız. Salih arnelden m urad ,
Genab-ı Hak' kın bütün emirlerini yerine getirmektir. Böyle olursanız. Ce­
hennemden korkar ve cenneti umarsınız. Siz Hak'kı görmek için gayret
ediniz ki, Hak' kı görmek size müyes��r olsun.

"El Babüssades Kalellahü Tea/a Hacciıbeyte Rabbehüm Mines­


tetea ileyhi Sebilen. " Anlamı şud u r: Genab-ı Allah b uyu ruyor ki , her
kim ki gücü yetip bir kere hacca giderse cehennem ateşinden ona zarar
gelmez. i ki kere giderseniz, cehennem ateşinden tamamen kurtulursu­
nuz.
"El Babüssabi Allahü Teala leeteni Bühü Balleküm tiffühüm. "
Anlamı şudur: Genab-ı Allah buyuruyor ki, siz benim emir ettiğimi
yapınız, nehy yani yasakladığım işleri yapmayınız. Bu demektir ki , Ce­
nab-ı Allahın emrine uyun , şeytanın emrine muhalif olun ki , cehennem
ateşine yanmayasınız.

ikincisi: Tarikat olup doğru yoldur:

Tarfkat, "innehaza stratm müstekim fettelühü. " Ayetiyi e sabittir.


Tarikat, Hak' ka giden doğru yoldur. Buna göre Hakikatı "Tarikat" içinde
tahsil etmek gerekir ki. insan kemale erişsin ve o kimse kusursuz bir in­
san olsun. Tariltal, ehlinin ilk yapacağı iş tövbe etmesini öğrenecektir.
Çünkü her şeyin·.���hövbedi�.

"Kalellahü Teala ya eyyüelleziyne amenu tala ilallahü tevbeten


masuhan. " Hak Teala bu ayette buyuruyor ki, "ey bana iman eden kulla­
rı m, siz g ü nahların ıza tövbe eyleyin ki; günahınızı bağışlayayım. Size
rah met edeyim .

"Diğer bir başka had iste �dur: "Ettaibü minefzzenbi kane/azen­


be /ehü." Hak Teala buyuruyor kl: "Bir kimse günah işlese ve ardından
tövbe etse, o günahı işlememiş gibidir. O tövbe öyle bir tövbedir ki, me-

67
şayih yani bir Şeyh elinden ve Halife elinden olmalıdır ki cümle günahın­
dan geçilsin". Ancak o günahı tekrar işlememek gerektir.
Bir kimse ister şeriat, ister tarikat e h li olsun, ilk yapacağı iş ''Tev­
hit" ti r. Tevhit tarikatın başlangıcıdır.

Genab-ı Allah, b i r ayetinde şöyle b uyu ruyor: "Ayyühellezine


amenüzkürü zikren kesiren. " Anlamı şudur: " Ey bana iman getiren kul­
ları m. Beni siz çok anın ve zikir eyleyin , gece gündüz gizli ve açık her sa­
at beni anın ki, bende sizi un utmayayım." buyurmuştur.

Allah ' ı dil ile ikrar eyleyin, gönül ile anın. Derviş olana gerektir ki,
zikre başlarken: " Euzubil/ahimineşşeytanirracim Bilmillahirrahmanir­
rahim Fa/em innehulallahe illailah Muhammed-en ve Salavaatullah
ve A/iyyün veliyu/lah Şeyhi Mürşüdul/ah. "

Sofu veya Talib, bu salavatın ardından kendi bağı olduğu şeyhinin


adın ı , gelmiş geçmiş nebilerin, velirelin adlarını zikrederek onların yüzü
suyu h ürmetine Genab-ı Allah 'a niyazda bulunabilir. Dil ile ve gönül ile
devamlı zikir eden kişinin kalbine ilahi feyz dolar, ilham gelmeye başlar.
Kelime-i tehvid talibin gönlünü ferahlatı r. Böylece o talib, eflaka
çıkar ve terakki eder. Hak'kın nur-u cemalini temaşe eder yan i görür.
Her saat Hak' kın cemalini görür ve ona hiç bir zaman icap olmaz.
Zira derviş olan kimse hiç bir zaman dilinden zikirullahı kesme­
melidir. Eğer böyle yaparsa, o zikrin nur-u kal bine düşer ve nefsi e mare­
nin kökün ü kesmiş olur.
Böylece nefsi levameye ulaşır. Bu kere o kimse "zühtü takvaya"
gönül bağlayıp, gönlüne cila veri r. Zira Peygamber efendimiz bir hadisi
şerifinde şöyle buyurmuştur:

"Kül/e şeyin lehuseyhalün ve seykalül kalbi la ilahe illallahü."


.Anlamı şudu: "Her nesnenin bir pas gidericisi vardır. Ancak kal­
bin pasını " K e l ime - i Tevhid" giderir." O zaman insanın gönül gözü açılır,
bu kere o kişinin gönlü ve dili zikirullah ile meşgul olur. Nefsi m ütmain­
neye erişir. Bu makamda o kimsenin aşkı temiz olur. O bendeye m uhab­
betu llah hasıl olur. Böylece kalbi tem izlenm iş olur. Bu kimse bundan
sonra erkan göre; yani erkan içine girebilir.

68
M uhammed M u stafa (s.v.s.) şöyle buyurmuştur: "Men arete net­
se fakat arefe rabbe. " Anlamı şudur: "Rabbini b ilen kendini bilir, kendi­
ni bilen rabbini bilir."
Hazret-i Fahrl Alem, bir hadisi şerifinde "Eğer Cebrail olmasaydı
ben rabbimi bilemezdim" buyurmuştur.
Gene Hazret-i ResOluilah buyuruyor ki; herkesin bir Mürebbisi ol­
malıdır. Yoksa şeytan alayhillane onu yolundan çıkarır..

Şimdi "Mürşidlik" o kimsenin hakkıdır ki , evliyanın yolunda bir


vechile hiç kusuru olmaya ve evliya tariki içinde ise yirmi sekiz suval
vardır. Bu suvallere cevap vermelidir.
Mürşid olacak kimsenin şeyhinin nesebi; yani silsilesi Hak, Mu­
hammed Ali 'ye çıkmalıdır. Eğer o kimsede bu vasıflar yoksa, b u yirmi
sekiz suale cevap veremese, ona Halifelik ve pirlik caiz değildir. O kim­
seye "Kutup" luk dahi caiz değildir. Bu yirmisekiz sual şunlardır:

1 - Allah'ın birliği ve tevhidir.


2- Adil olmaktır.
3- Subud'du r.
4- Emanettir.
5- Emir-i Maruftur.
6- Nehi Münherdir.
7- Tevelladır.
8- Teberradır.
9- Sorru: Kimin oğlusun ?
Cevapi: Yol oğluyum
1 O- Soru: Yol kimindir ?
Cevapi: Muhammed M ustafa'nın ve Aliyyel Murtazanındır.
1 1 - Soru : M uhammed Ali ' nin yol u hangisidir ?
Cevap : Şeriat, Tarikat, Ma' rifet ve Hakikatır.
1 2- Soru: Tae ve hırka kime geldi ?
Cevap : Adem Safiyullaha, Nuh Nebiyillaha ve i b rahim Hali­
lullaha geldi.
1 3- Soru: Renkleri nasıldı r ?
Cevap : Adem Safiyullaha "ak" geldi. Nuh Nebiyullaha "al" gel­
di. Halilullaha "siyah" geldi.

69
1 4- Soru : Hazret-i Muhammed Mustafa'ya ve Hz. Ali'ye nice gel-
.
d ı ?.
Cevap: Hz. Muham med Mustafa'ya "yeşil" geldi. Hz. Ali 'ye "kır­
mızı" geldi.
1 5- Soru : Tae' ın farzı nedir ?
Cevap : Pir sohbetidir.
1 6- Soru : Tae'ın sünneti nedir ?
Cevap : Pir hizmedir.
1 7- Soru : Tacın aslı nedir ?
Cevap : istiğfardır.
18- Soru : Tae 'ın fah rl nedir ?
Cevep : Her türlü kötülükten ve yaramaz işlerden uzak durup,
iyi işlere yönelmektir.
1 9- Soru : Tae ' ın kapısı nedir ?
Cevap: Halifedir.
20- Soru : Tae'ın asası nedir ?
Cevep : PTr'dir.
21 - Soru : Tae'ın d ışarısı nedir ?
Cevap: Üsad-ı Kamildir.
22- Soru: Tae ' ın dışı ve içi nedir ?
Cevap: Duvazde- i imimdır.
23- Soru: Tae'ın terekieri nelerdir ?
Cevap: Zikirdir.
24- Soru: Tae ' ın iç terekieri nelerdir ?
Cevap: Duvazde-i imamdır. Amma, Tae'ın "terki" ol masının
manası."Terki menaki"dir. i mam Aliyyel Murtaza men etmiştir. Zira pişü­
vari refikimizdir.
25- Soru: Tae' ın binası nedir ?
Cevap: Pak olmaktır.
26-. Soru: Tae 'ın ihtiyarı nedir ?
Cevap: Kefendir.
27- Soru: Tae'ın hayatı nedir ?
Cevap: Baş okumaktır.
28- Soru: Tae'ın tamamı nedir ?
Cevap: Yere koymamaktır. Fakat bir kimsen in tacının
h üllesi yırtılmış olsa, o kişi mevdutdur.

70
C ümle evliyalar kavli ile; gaziler, emmareler, pirler, cümle bu er­
kan içinde ikrar edenlere tarzı ayandır ki, bu e rkanları yerli yerince gör­
melidirler.
Hem şeyhinin nisbiviyetini i mam Aliyyel Murtaza'ya bırakmalıdır­
lar; yani şeyhinin nesebini i mam-ı Aliy'ye çıktığını bilmelidir. Eğer b unla­
rı bilemese ve cevaplarını veremese, o kimseye "PTr"lik ve "Nurbiyetli k"
caiz değildir

ŞEYH SAFi HAZRETLERiNiN SOY SilSilESi

1 . Haza Sultan Seyyid Şah Dehnem.


2. i bni Seyyid Şah ismil.
3. ibni Seyyid Şah Haydar.
4. i b ni Seyyid Şah Celil.
5. ibni Şah i b rahim.
6. i bni Seyyid Ali.
7. i bni Seyyid Şah Haydareddin.
8. i bni Seyyid Şah ishak (yani Şeyh Safi).
9.ibni Şeyh Kudbeddin.
1 0. i bni Seyyid Salahaddin
1 1 . ibni Seyyid Avaz'ül
1 2.ibni Seyyid Feyruz (Fi ruz) Şah.
1 3 . ibni Seyyid M uhyiddin.
1 4. i bni Seyyid Ali.
1 5. ibni Seyyid H üseyin.
1 6. ibni Seyyid Ebül Kasım.
1 7.ibni Seyyid Şuayib.
1 8. i bni Seyyid Hasan.
1 9. ibni Seyyid Davud.
20. ibni Seyyid Ahmed.
21 . i bni Seyyid i mam Musa-i Riza, .
22. ibni i mam Cafer-i Sadık.
23. i bni i mam Muhammed Bakır.
24. i bni i mam Zeynel Abidin.
25. ibni imam H üseyin.
26. i bni imam Aliyyel Mu rtaza Salavatullahi Aleyhim Ecmayin.

71
Bu soy silsilesinden de anlaşılacağı gibi, kitabımızın konusu ve
adını verdiğimiz kişi, "Şeyh Safı Hazretleri" On dokuzuncu göbekten Haz­
ret-i Ali ' nin torunudur.

BiR TALiBiN TARiKATA GiRME MERASiMi

Tarikata girmenin erkanı b udur ki, tarikat ehli cem olup otururlar.
Ö nce yol erkan bilen birisi yola girecek olan can kardeşi alıp içeri getirir.
içeri girerken şöyle der:

"Esse lamıaleyküm ya ehlel mürüvvet ve sefa gelmeniz Tanrı


için, söylemeniz Tanı içindir.
iş bu mü'min kardeşiniz ayağınız tozuyla gelip, bu makamda
darınıza durdu.
Muradı o dur ki, siz ihtiyarların önünde meşayıkın silsilesine
bağlanıp, evliya dergahına girip, sahibi tarik ve kul olup, şahı vilayet
emirel mü'minin Aliyyel Murtaza aşıklarına h izmetkar olmak ister.
Bu aşıkın hakkında ne buyurursunuz" diye sorar.

O zaman orada oturan canlar, şöyle derler:


- Mahaldir ki, kimi severse reva görürüz. Mübarek olsun, varsın
yol atasını bulsun.
Daha sonra yol atası ile taıib, karşılıklı diz üzere otururlar ve sağ
ellerinin baş parmaklarını birbiri üzerine koyup, el tutuşurlar.
Tarik "Akid"ini yerine getirirler; şöyle ki, bir tarik ehli veya yol ata­
sı, bu cana önce tövbe ettirir ve gerekli telkinlerde bulunur.
Şöyle devam edilir:
Tövbe estağfurullah ! . . tövbe estağfu rullah ! .. tövbe estağfurul-
lah ! . .
"Bismillahirrahmanirrahim, innelezine yübayiOneke innema yü­
bayinOI/ahe yedullahi fevka eydfhim femen nekese fe innema yenkü­
sü ala nefsihi ve men evfa bima ahede a/eyu/lahe feseye 'tihi ecren
azima, Devam eder:
inne/ezine ahettüm mine/ müşrikine sümmelemyenfuku hüm­
nesie ve/em yuza hirüküm fettimmu ahdehüm ila müddethim innella­
he yuhipbül müttekiyne"

72
Der ve arkasından ş u salavatı getirir. O ni ki imamlar:

ON iKi iMAMLAR (SALAVAT)

Bismillahirrahmanirrahim ,
Allahümme salli ala nu ri M uhammed M ustafa,
Allah ümme salli ala i mam Aliyyel Murtaza,
Allahü m me selli ala Hatice'tü Kübra Fatıma'tü Zehra,
Allahü mme salli ala i mam Hasan Hulkl Riza,
Allah ümme salli ala i mam Hüseyin mazlum şehid-i desti Kerbela,
Allahü mme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsumu Pak,
Allah ümme salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allahü mme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allah ümme salli ala i mam Musa-i Kazım,
Allahümme salli ala i mam Riza,
Allahümme salli ala i mam Takl,
Allahü mme salli ala imam Nakl,
Allahümme salli ala i mam Şah Hasanül Askeri,
Allahümme salli ala i mam Muhammed Mehdi.

Duvazde-i imam:
Sahib-i zaman, kutbetOI devran, h üccet-i kayım , d uvazde-i i mam,
cahrede masum-u pak. Eveliyle ahirin, tayibinle tahirin, zahirinle batının,
salavatullahi aleyhim ecmayi n, on iki i mam , on dört masum-u pak, piri­
miz kukb-i alem Hacı Bektasi Veli, Sultan Süceattin-i Veli efendilerimizin
keremine ya Ali H ü ! ..
Bunun arkasından da "Nad-Aii" okunur:

Bismillahirrahmanirrahim,
Allah ü m me ente samed-i min indeke, meded-i b i Hak' kın nad-ı
aliyyel masharGI acayibin tecidihu avnen n ake fi enne vayibi hammin ve
gammin seyenceli bi azametike,
Ya Allah , Ya Allah, Ya Allah,
Ve bi nOr-i nü büvetike Ya Muhammed , Ya Muhammed, Ya Mu­
hammed.
Ve bi nOr-i velayetike, Ya Ali, Ya Ali , Ya Ali.

73
Ve bi N ur-i ismetike Şah Hasan , Şah Hasan, Şah Hasan.
Ve bi N ur-i ismetike Şah Hüseyin , Şah Hüseyin , Şah H üseyin.
Hatice-tü Kühra, Fatıma-tü Zeh ra ayrül nisa alemin.
Edrikni, Edrikni , Edrikni Ya Ali,
Ya m ufafili hali, haline ahsenül hal. La feta illa Ali la seyfe illa Zül­
fü kar. Esselatü Vesselam Ya Resulallah , Esselatü Vesselam Ya Aliyyel
Veliyullah.

MÜREBBi iLE YOL OGLUNUN KARŞillKLI GÖREVLERi

Bir mürebbinin yol oğluna hizmeti şunlardır:


Mürebbi, yol oğluna Hak' ka giden yolları gösterir. Şeytanın mekrü
hilesinden sakın masını öğretir. Nefsi emareden kaçınmasını öğretir. Her
türlü kötül ü kten korunması için, talibine yol gösterir.Yol oğlu n u , bütün
müşkülleri ve zorlukları kendiliğinden aşabilecek mertebeye yükseltir.
Yol oğlunun görevleri ise, kendisini Mürebbisine teslim etmek ve
o nun b uyru ğ u ndan dışarı çıkmamaktır.Tali b , Türe bbisinin b uyruğ una
m uti olur, her ne söylerse yerine getirirse, Hak' kın emrini yerine getir­
miş olur ve bütün kötülüklerden ve şer işlerden korun m uş olur.

Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyrul muştur:


"Ka/en nebiyyü sa/151/ahü Teala a/eyhi ve selamül hezzebet la
ümmeti. "
Anlamı şudur: "Ahde vefa eyleyen m ü ' minlerde yalan olmaz, ya­
lancıda da i man olmaz."
Bu sebepledir ki , yol oğlu atasının emrine m uhalif işlerden sakın­
malıdır. Mürebbi, yol oğluna bağırıp çağırsa ve onu hazarlasa, yol oğlu ;
yol atasından y ü z çevi rmelidir. i krarı üzerine başını koyup, kesinlikle
dönmemelidir. Atası tal i bi kusurundan ötürü hazariasa dahi Reh berden
yüz çevi rmemelidir. Eğer muhalefet ederse ahdinden dönmüş olur ve ik­
rarsız kalır.
Bu talib imansız gider. i ki cihanda şeytan gibi merd ut olur. Hz.
Muham med Mustafa'nın ve Aliyyel Murtazanın ve on iki imamların sa­
fından mahrum olur. Neuzubillah o talib, on iki i mam yoluna, başını, ca­
nını ve malını feda etmeye hazı rım diyerek ikrar vermişti .
Atasına ve Rehberine m uhalif hareket ederse vermiş olduğu ikrarı

74
bozulmuş olur.

TALiB VE SOFULARA BAZI ÖGÜTLER

"Eibabü/ mihraç" mucibince derviş olan kimse, hacıdır. Çünkü o


bütün her şeyin i Hak yoluna koymuştur. Kabeye "Hakikat" talebinde b u­
lunur. Onun muradı d izar görmektir. Ayn i zamanda müşahadedir.
ikinci olarak da o gazidir. Çünkü kendi nefsi ile gaza (savaş) eder.
Hak Teala yolunda nefsine muhalefet eder. Nefsi ile mücadele ve muha­
rebe eder. Kendi nefsi emaresini öldürür.
Üçüncü olarak da, her kim dostu n didarını görmek arzusuyla ken­
d isini helak eder ve her kim dost (Hak) aşkına kendisini öldü rürse, o
kimse şehit olur. Zira Peygamberimiz Hz. ResOluilah efendimiz, şöyle bu­
yurmuştur: "Men mala aşkan fakat mata şehiden"
Hadisi şerif mucibince derviş olan kimse, nefsi emaresini m üca­
hade ile tebdil edip, mücahade ile muhkem bağlıya ve o sıfatla her za­
man refik olmamalıdır. Yani insan kendi nefsini kontrol altına alıp, onun
esiri olmamalıdır.
Şeyh hazretleri şöyle buyurm uştur: Münha zebhül müridürrazi
fehüre" Yani nefsine uyan müridden hayır gelmez.
Şeyh fütühatında şöyle buyrul ur: "Ezzavureti tu/ühül mazaret"
Yani n efsine hoş gelen şeyi ona verme. Zira n efs arslan gibidir. N eza­
man ki , sen ona b irşey vermez aç bırakırsın , o zaman o zebun (zayıf ve
bitkin) olur ve sana itaat eder.
Eğer sen onun her istediğini verir, onun her istediğini yerine geti­
ri rsen o seni arslan gibi parçalar ve helak eder.
Derviş olan kimse nefsini hak yolunda terbiye eder ve onu b u yol­
da kontrol altına alabilirse mutlu olur.
Eğer o nefsinin emrine girerse, nefsinin istediklerini yerine getirir
ve on unla meşgul olursa vay o kimsenin haline: o kimse b u yolda helak
olur.
Tarikat bir nefis terbiyesi yoludu rTarikat insanı Hak' ka yaklaştırır,
Bir had iste şöyle denmektedir: El babul kamis tasdik ibtidai tarikat'' :
Genab-ı Allah sadık kullarını sever denmektedir. Talib olan kimse
iradesini muhafaza etmelidir. Bu da ancak bir tarikat içersinde gerçekle­
şebilir.

75
Talib olan kişi irade sahibi olmalı ve imanını sağlam temeller üze­
rine oturtmalıdır. Eğer hertürlü kötülükten ve münafık kimselerden ken­
disini uzak tutarsa, Hak' ka ve halka hoş gelmeyecek işlerden kaçın ı rsa;
Hak katında ve halk içinde kimse onun ayıbını söyleyemez.
Tali b olan kimse halktan uzak olup. Hak' ka yakın olmalıdır. Eğer
bir kimse tarikata sıtkile bağlanıp, bu yolda kendisini yetiştirirse, Hak' ka
layik olur.
Bir kimse tarikat içinde bahadır olup, nefsiyle mücadele ederse,
Hak Teala o kimseyi sever. Tarik ehline gerektir ki , bir tarik ehli kardeş
bulup, tarikat yolunda m urada ersin. Eğer tarikat içinde bir kimsenin yol
kardeşi varsa, o kimse bahadır olur; yani daha güçlü hale gelir. Hep be­
raber çalışıp, şeytanın mekrü hilesinden ve çillesinden kurtulurlar. O za­
man bütün dünya alem o kimseye düşman olsa korkmamalıdır. Zira bu
yol içinde insanı yoldan çıkarmak için uğraşan pek çok engel vardır.

"Eiebabül Sabi Kalennebüyyü Sal/allahü Teala Aleyhe ve Sel­


lam El hayaümine/ imani Lehü"
Bu hadiste şöyle denmektedir: "Eğer bir kimsenin hayası (utan­
ması) olmasa imanı da yoktur."
Şeyh hazretleri buyu ruyor ki, sofuluk küllü edebdir; yani sofuluk
edepli olmak demektir. Eğer bir kimse edebini bilirse o kimse edebliler
safında yer alır.
Eğer edebini gözetmez ve bilmese, o kimsenin imanı olmaz. Talib
olan kimse ed eb e h li ol malıdır. Her yerde ahlak üzere ol malıdır. Kendisi­
ni daima tarikat kapısından ayırmamalıdır. Hakikat sohbetlerin e katılmalı
ve burada itaat kapısını açıp, can kulağı ile dinlemelidir.
Sükut ehli olmalı, kendisine bir söz sorulmayınca cevap verme­
melidir. Eğer söylemesi gerekirse sözü doğrusunu söylemeli ve eksik
söz söylem emelidir.
Zahirde ve batında şeyhin işaretine müntazır olmalıdır. Her hangi
bir kimsede bir kusur ve bir ayıp görse o kişinin yüzüne vurmamalıdır.
Her zaman gönlünü pak (temiz) tutup, saf etmelidir.
Zahirde şeriat libasın (elbise) giyip, tarikatta hakikat libasın ı giy­
melidir. O vakit kimse o kişinin sırrına vakıf olamaz. Şöyle ki, tefekkü r
intihayı; hakikat aleminde ve rahmet deryasında cümle canlarla "cevlan"
eder.

76
Ben bunları sana haber verdiğim zaman sen orada id i n , fakat şim­
di tenin topraktır. Ç ünkü sen bu dünyada uykuya dalarsın ve b ütün d ost­
larını unutursun . Nasıl ki, bir kimse gelip sana uyku içinde geçen halleri
sorsa hiç birini hatırlamasın. Hatta bazı hadiseleri görsen inkar edersin .
Çünkü senin ruhun k i , la mekan aleminde idi.
B u hal insan için gaflet uykusudur. Kale ResOlailah Teala Aleyhi
ve Sellam, şöyle "Ennasu niyamü feiza amenü fentebehu" buyurmuş­
tur; yani bu dünyada insanlar uykudadır.
Ne zaman ki, uyanırlar; bütün dünya ahvalini unuturlar. Talib olan
kimse bütün dünya nimetlerinden yüz çevirip , Hak için can-ı baştan
geçmelidir ve sırrını na ehline bildirmemelidir.

Bu konuda Şeyh Kalle Sallahü Sırrı şöyle buyurm uştu r; "f/ ba­
büssaminfi intikai hakikat" :
Anlamı şudur: Talib seyirde gerek. Bu gü nkü seyrinden yarınki
seyrin daha ileriye olmalıdır. Yani bir talibin her günü bir önceki günün­
den daha hayırlı olmalıdır.
Devamlı zikir ve ibadetle meşgul olmalıdır. Başka bir işle meşg ul
olmamalıdır. Taki , Hak Teala ona hidayet edip yol göstersin . Eğer gün­
den güne kendisini bu yola veremese, bu kişinin ahirette hali nasıl olur.
Derviş olan kimseye gerektir ki, akıllı ola; aklının erdiğini yapmalı, erme­
diğini yapmamalıdır.
Yol atasının ve müsahibinin emrine m uhalif hareket etmemelidir.
Eğer yol atasının ve müsahibinin rizası olmadan bir iş yaparsa, b ütün
çektiği zah metler boşa gider.
Yaptığı bütü n ibadetler zayi olur. Ahirete şeytan gibi merdud gi­
der. Ebedi dergahtan sürülür. Tali b olan kimse, ikrarında sabit olmalı ve
rizasız hiç bir iş yapmamalıdır.
Tarikat içinde edeple oturup edeple kalkarsan, yüzbiri günah ın da­
hi olsa Ad em Peygamber gibi bağışlan ıp, makbul olursun.
Devamlı kendi özünü görüp, sana zarar verecek şer işlerden sakı­
nasın. Hiç bir zaman sitemkar olmayasın. Derviş olana gerektir ki , tarikat
içinde sebatkar olsun ve bu yolda gayret edip, zorluklardan yılmasın.
-
Tari kat sohbetlerinden ayrı l ması n , haki kat soh beti i le meşg u l
olup, gönül aynasını temizlesin v e "lahmike lahmi, cismike cismi" olursa
amil olur. O vakit o kimseye "gayip alemi nden" bir nida erişir ki, hiç kim-

77
senin erişemeyeceği bir makama ulaşır. Bu makama erişip bu sırra vakıf
olan ki mse, can-ı baştan geçip, hak ile hak olur. Cümle alem o nun soh­
betinden feyz alır ve ona hayran kalır. Böylece envari hak kendisinde
peyda olur.
O kimsenin rizası ihsar olur ve o kimse n in kalbinde hiç bir veçhile
zulmet kalmaz. Gönül gözü açılır, kemale ulaşır.. O kişi marifet bakımın­
dan en son meı:tebeye ulaşır ve onun bilgisinden cümle alem feyz alır.
Ma r ifet bilg isi suya benzer. Çünkü su her şeyin hayat kaynağıdır.
Su olmayan yerde hayat ol maz, nebat bitmez ve o yer harap olur.
Bu alem dahi suya benzer. Eğer bir kimsenin marifeti ol masa o
kimse dahi susuz yere benzer. Susuz yerde hiç bir meyve olmaz, mari­
fetsiz kişi de bu susuz yere benzer. Çünkü susuz yerde ne hayvaniara ne
de insanlara faydalı hiç bir gıda yetişmez.
. Şeyh dilin�ı:ı. ilim münteha-i marifettir. Çünkü bir kimsenin zah ir
ilmi, o kimseyi pak kılar. Okuyup öğrenmek herkes için çok faydalıdır.

Bir ayette şöyle buyurulrii uştur: "Kalellahü Teala kemeselül hi­


mari yahmillü esgari ha"
Ayetin anlamı şudur:- "ilim sahibi bir kimse, bildiklerini kimseye
anlatmaz kendisine saklarsa; üzerine kitap yüklenmiş eşeğe benzer.Çün­
kü kitapları taşıdığı için, o eşeğe rağbet ederler. Fakat o kitaplardaki ilim­·
den o· eşeğe hiç bir fayda gelmez. Hatta o kitapları taşıdığından dolayı
eşekliğinden de kurtulamaz."

Bu kon u d a şöyle d e n m işti r: "El ulema-u veasetül enbiya-i


vel'evliya-i"
Manası şudur: "Burada verasetül enbiya' dan maksat; şeyhi mari­
fettir."
Hazret-i ResGiallah , buyu.ı:muştur ki , "El fakri,fahri" bunun anlamı
da, d ünya "ceminden" kaçmaktır.

Hazret-i ResOluilah buyuruyor ki: "Et dünya ciğfetün ve talibOha


·

kila bün"
Anlamı şudur: "Bu d ü nya kokmuş bir leştir." Köpekler b u d ünyaya
talibtirler. . Sen gayret et, bu d ünya ni metine ve muhabbetinden kendini
uzak tut ki, sana da köpek demesin ler."

78
B u d ünya nimetine tamah etmesen , makamın cennet olur. B ütün
'
mesele Allahü Teaıa. Celle ve Alaya h izmet edip, i hlas ile ve kamil şeyh
terbiyesiyle Hak'ka yönelmektir.
Hak yoluna h izmet etmektir. Böyle h izmet eden kişiye bazı haller
hasıl olur. Bu kişi d ünyayı bir başka görmeye başlar. Bu kişinin b ütün
halleri Tanrı' nın halleridir. O kişi hak ile hak olmuştur.

Şeyh Sadreddin , sord u:


- Ya Şeyh Safi! Dışardari cem e gelen bir kimseye ayağa kalkmak
varmıdır ?
Şeyh Safi, buyurd u ki:
- Eğer gelen kimse, Halife, Mürebbi, Rehber ve Pir ise kalkmak
gerektir. Kalkılmasa erkan değildir

MÜSAHiPliK KAVli

Müsahip olan kimseler, batın ilm ine vakıf olmalı ve ayağı yolda
bulu nmalıdır. Meşayih kavlinde bunu böyle bilmeyen ve bu yolda ol ma­
yan müsahip değildir. Eğer Halife ve Mürebbi yolunda değilse, yola gi­
denle yola devam etmelidir.
Bir talibin m üsahibini koyup yoldan ayrılması caiz değildir. Yol­
dao ayrılan kimse muhakkak yola davet edilmelidir. Eğer gelmez ise mü­
sahibi, bir başka yola gidenle; yola devam etmesi gerektir. O günahkar
olan kimse, yola gelince bir evvelkinden bir evvelkiye m üsahip tutarlar
imiş, ancak buna Halifeler meni olurlarmış bu çok sakıncalıdfr. Zira men
edenler günahkar olurlar. Çünkü müsahip müsahibin kardeşidir. Bunları
ayırmak caiz değildir. ister talib olsun, ister mürebbi olsun bu durum
onlar için "kazanç" tı r.

Şeyh Sadreddin, sordu:


- Ya Şeyh ! Kim talib götürebilir ?
Şeyh Safi , Buyu rd u ki:
- Dört kapı sahibi olmayan kişinin talib götürmeye hakkı yoktur.
Talib götürecek olan kimse, d ö rt kapıda m u h kem olmalıd ır. Eğer b ir
kimse dö rt kapıda muhkem değilse, talib götüremez.
Şeyh Sadreddin, sordu:

79
- Ya Şeyh ! Üzerinde tali b bulunan bir Baba bu dünyadan gittik­
ten sonra ne yapılmalı ?
Şeyh Safi, buyurd u ki:
- Baba' nın oğlu beşikte dahi olsa, o tali b onun hakkıdır. Çünkü o
Talib, ona babasından kalmış malı, mülkü , bağ ve bahçesi gibidir. O ta­
libler ondan yüz çevirmeyeler. Eğer yüz çevirirlerse merdutd urlar.Yüzleri
karadır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Ya şeyh ! Talib halk içinde nasıl oturmalıdır ?
Şeyh Safi, buyurd u :
- Bir tali b dört kapı sahibi d eğilse, tarikatta "ibtida" yani; yenidir.
O talib edeple oturup, dört kapı sahibinin yanında sohbet süremez; mer­
d ut olur ve yüzü karadır. Zira dört kapı sahibi olan taıib, benim sağ elim
ve sağ gözümdür.
i btida (yeni) talib yanında sohbet sürülmez. Her kim sürerse mer­
d utd ur ve yüzü karadır. Ayni zamanda evliya düşmanıdır. Benim sırrımı
açmış olur.
Şeyh Sareddin, sordu :
- Ya Şeyh Safi! Dört kapı sahibinin müslimi nasıl olmalıdır ?
Şeyh Safi, bulurdu:
- Dört kapı sahibinin müslimi (ailesi) toprak gibi ol malıdır. itaat­
kar olmalıdır. Hak yolundan ayrılmamalıdır. Fedakar ve gayretli olmalı­
dır. Eğer b öyle olmasa iki cihanda yüzü karadır. Onun yanında oturmak
zararlıdır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Tali b Rehber yanında nasıl oturmalıdır ?
Şeyh Safi, buyurd u:
- Tali b Rehber yanında sağır ve dilsiz olmalıdır. Eğer dil verirse;
yani konuşursa merdutdur. i ki cihanda yüzü karadır. Tali b, hiç bir zaman
Rehberine karşı gelmemeli ve gönlünde ona karşı kin tutmamalıdır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Ya Şeyh ! Ta.lib ne demektir, Rehber ne demektir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki :
- Tali b b ir sürü koyund ur. Rehber ise çobandır. Eğer o çoban o
koyunu boğazlar ise, o koyun hiç tınmamalıdır. Eğer tınarsa; yani ses çı­
karırsa, veya her hangi bir harekette bulunursa merd utdur.

80
Şeyh Sadreddin , sordu:
-Ya Şeyh ! Eğer tali b koyun ise, eti pişmişmidir.Yoksa çiğmidir ?
Şeyh Safi, buyurdu:
- Evliyanın yedi farzı ve sünneti o talibte olduğu için o talib piş­
miştir dedi.

BAZI SORULAR VE CEVAPLAR

Bir tarikat ulusuna sordular:


- Güzel Şah ı m ! Tercümandan herkese vermek gerekmidir ?
Tarikat ulusu şöyle cevap verdi:
- Din aynen böyle yürür ki, ayağı yolda olan kimselere ; yani
halifelere, pirlere, mürebbilere ve müsahibi olanlara tercüman yedi rilir.
Yine suval ettiler:
- G üzel Padişahı m ! Bir kimse yol ehli biriyle müsahip olsa, fakat
geçinemeyip beraber yola yürümeseler. Bir başka yol ehli ile müsahip
olmak varmıdır ?

Hazret-i Şahdin Byna, şöyle buyurd u:


- Bir kimsenin müsah i bi yola gelmese, onu bırakıp yol eh li bir
kimse ile müsahip olması gerektir. Çünkü bizim davamız yol ehlidir.
Yine suval ettiler:
- G üzel padişahı m ! Bir halife yol mucubünce düşkün olursa, ta­
liblerin onu bırakıp bir başka yere gitmesi varmıdır ?

Hazret-i Şahdin Byna, şöyle buyurd u:


- O halifeyi bırakıp yola gidenler gider. Çünkü halifesiz yol sü rül­
mez. Zira ki, ben Mü rşidim, benim Halifem oğlum, kardeşim ,yol ehli
erenlerdir.
Yine sual ettiler:
- G üzel Şahım ! Birbiri i le silsile edip tarikat kardeşi olmak var­
mıdır ?
Hazret-i Şahdin Byna, şöyle buyurd u:
- Be n im oğ l u m ister kırk olsun ister bin olsun, yeter k i yol için­
de olsun. Zira yol dışında olanlar benim oğlum ve kardeşim değildir.
Böyle bilinmelidir.

81
TAC NAME

1 - Soru: Yolda kimin oğlusun ?


Cevap: Yol oğluyum.
2- Soru: Şeriat ve tarikat nedir ?
Cevap: Dünyayı tamam edip, terki d ünya etmektir.
3- Soru: Ma' rifet ve Hakikat nedir ?
Cevap: i limdir.
4- Soru: Tae kimlere geldi ?
Cevap: Önce Adem Safiyullaha, Nuh Nebiyullaha, i b rahim Hali­
lullaha, Muhammed Mustafa'ya ve Aliyyel M u rtaza'ya geldi.
5- Soru: Tae'ın Sünneti nedir ?
Cevap: PTr hizmetidir.
6- Soru: Tae'ın Farzı nedir ?
Cevap: PTr sohbetidir.
7- Soru: Tae'ın başı nedir ?
Cevap: Murtaza Ali'yi candan sevmektir.
8- Soru: Tae'ın rengi nedir ?
Cevap : Ziki rdir. Haktır.
9- Soru: Tae'ın kalbi nedir ?
Cevap: Halifedir.
1 O- Soru: Tae'ın kameti nedir ?
Cevap: Eliftir.
1 1 - Soru: Tae'ın asası nedir ?
Cevap: Pirdir
1 2- Soru: i htar nedir ?
Cevap: Hülledir.
1 3- Soru: Tae 'ın içi nedir ?
Cevap: Nurd ur.
1 4. Soru: Tae'ın dışı nedir ?
Cevap: Ouvezda-i imamdır.
1 5- Soru: Tae'ın ölüsü nedir ?
Cevap: Tae' ı bırakmaktır.
1 6- Soru: Tae'ı n d irisi nedir ?
Cevap: Başa giymektir.
1 7- Soru: Tae'ın farhı nedir ?

82
Cevap: Layik olmayan yere gitmemektir.
18- Soru: Tae'ın önü nedir ?
Cevap: Şah u llahtır.
1 9- Soru: Tae'ın tepesi delik olsa ne olur ?
Cevap: Onu giyen Ferudund ur.

Bir derviş "Tae" giyse ve tekrar tacını bıraksa, onun cezası otuz
batman suyu bir kaba koyup boynuna asarlar ve ayağının altına diken
koyup, ayakta tutarlar. Böylece sünneti yerine getiri rler.
Her Halifenin bu sualleri ve cevaplarını bilmesi gerektir.Eğer bile­
mese Halifelik yapması vacip değildir.

ON iKi iMAMLARlN KÜNYELERi

Muhammed Mustafa Aleyhi selam ve Duvazde-i i mam Aleyhi se­


lam Elhamdülillah Rabbülalemin, şükür o yaratana ki, Alemierin Rabbisi­
dir.
Bizi vücuda getirdi ve Adem Aleyhisselam 'ın evlatlarından ve Mu­
hammed ümmetinden eyledi. Ve bütün alemyeri onun yüzü suyu hür- '
metine ve dostluğu na yarattı. Hak Teala şöyle buyu rdu.

Hak Teala Hazretler-i "L e vlake /e v/ak Jemma halakle eflak"


Kudsi hadisi şerif-i gereğince:
Hazret-i Resulailahı ve onun eviadını cümle alem üzerine en şe­
refli kıldı. Şu bilinmelidir ki, bir kimsenin silsilesi, eviad-ı Resule çıkma­
sa o sali değildir.
·
Herkese vaciptir ki, Hazret-i ResQiullah 'ın silsilesi ne zaman doğ­
du, kaç yıl ömür sürdü ve ne zaman bu alemden gitti. Kabri nerededir.
Bunları bilsinler.

On iki imamlar Sırasıyla şöyledir:

M uhammed Aleyhisselam; Kabe'de d ü nyaya geldi. Devri kamerin


o nunda kırk yaşınkayken "Nebilik" geldi.Yirmi üç yıl dine davet eyledi.Ha­
yatının on yılı Medine'de geçti, kabri Medine'dedir. Markedi nur olsun.
Birinci imam: i mam Aliyyel Mutaza Keremullahu Vechehu, Ebu

83
Tal i b ' i n oğludur. Lakabı "Murtaza" dır. Recep ayının on üçüncü günü Ka­
be harem inde dünyaya geldi. Dört yıl üç ay halifelik yaptı. Atmış üç yıl
hayat sürdü. Hicretin kırkıncı yılında Ramazan ayının 1 9. u ncu gecesi
yatsı namazı kılarken Mülcem oğlu Abdu rrahman. M uaviye'nin sözü ile
Küfe ' de hançerliyerek öldürd ü .
Bir kızıl deve geldi v e Aliyyel Murtaza' nın naşını deveye bindird i­
ler. Deye aldı ye nereye gittiğini Allah �ilir. Gaybin i liiiil a h N ecette'dir.
Ikinci Imam: I mam Hasan 'dır.lmam Ali ' nin oğludur. Lakabı "Ri­
za"dır. Hicretin ikinci yılında Medine'de doğdu. Dokuz yıl hüküm sürdü.
Kırk dokuz yıl ömür sürd ü. Karısı Esma, Muaviye tarafından kandırılarak
i mam Hasan' a zehir içirdi ve kabri Bağdat'tadır. Markedi nur olsun.
Üçüncü imam: i mam Hüseyin ' dir. i mam Ali'nin oğludur. Ul.kabı,
"Şehid-i Kerbela"dır. Medine'de dünyaya geldi. Otuz yıl hüküm sürdü. El­
li sekiz yıl ömür sürd ü. Cüstura oğlu Beşir (Şimir) yezidin emri ile, o il­
mi n u raniyi Kerbela'da şehit etti. Kabri Kerbela'dadır. Markedi nur ol-
sun.
D ördüncü imam: i mam Ali ' dir. Hz. Hüsey i n ' i n oğl udur. Lakabı
"Zeynel Abidin"d i r. Medine'de d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sürdü.
Elli dokuz yıl ömür sürd ü. Mervan oğlunun (Velid'in) zehirlernesi sonu­
cu şehit oldu. Kabri Medine'dedir. Markedi nur olsun.
Beşinci imam: i mam Muhammed, Zeynel Abidin ' in oğludur. La­
kabı, "Bakır"dır. Medine'de dü nyaya geldi ve dokuz yıl h üküm sürd ü . Elli
yedi yıl yaşadı . Velid oğlu i b rahim tarafı ndan zehirlenerek şehit oldu.
Kab ri Medine Bakiy'dedir. Markedi nur olsun.
Altıncı imam : i mam Cafer-i Sadık, Muhammed Bakır' ın oğludur.
Lakabı ,"Sadık" tı r. Hicretin yüz üçüncü yılında dünyaya geldi ve otuzdört
yıl h üküm sürdü. Altmışbeş yıl yaşadı. Halife Tavnak Mansur tarafından
şehit edildi. Kabri, Medine Bakiy' dedir. Markedi nur olsun.
Yedinci i mam: i mam Muas-i Kazım , Cafer-i Sadık'ın oğl udur. Ui­
kabı,"Kazı m"dır. Medine'de dünyaya geldi ve otuz altı yıl hüküm sürdü.
Ellibeş yıl yaşadı. Harun Reşit tarafından şehit edildi. Kabri Bağdat'tadır.
Markedi nur olusun.
Sekizinci i mam: Ali Musa'dır. i mam Musa-i Kazı m ' ın oğludur. La­
kabı, "Riza"d ır. Medi ne'de dü nyaya geldi .Yirmialtı yıl hükü m sürd ü , elli­
beş yıl yaşadı. Halife Mümün tarafından zehirlenerek şehit edildi. Kabri
Taviste (Horasan) ' dir. Markedi nur olsun.

84
Dokuzuncu imam: i mam Muhammed, Ali M usa Riza' nm oğludur.
Lakabı ,"Takl''dir. Medine'de d ünyaya geldi. On yedi yıl h üküm sürd ü ve
yirmibeş yıl yaşadı. Halife M utas'ım tarafından zehirlenerek şehit edildi.
Kabri Bağdat'tadır. Markedi nur olsun.
Onuncu imam: i mam Aliyen Naki'dir. imam Takl'nin oğludur. La­
kabı,"Naki"dir. Beynel Asahir'de d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sür­
d ü ve otuz sekiz yıl yaşadı. M utasım oğlu M ütevekkil tarafından şehit
edildi. Kabri, Sad mu ' dadır. Markedi nur olsun.
On birinci imam: i mam Hasan'dır. i mam Aliyel Naki ' nin oğludur.
Lakabı, "AskerT"dir. Asker içinde d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sür­
dü ve otuz sekiz yıl yaşadı. O da Halife Mütevekkil tarafından şehit edildi.
Kabri Samra'dadır. Merkedi nur olsun.
On ikinci imam: i mam M uhammed Mehdi ' d ir. i mam Hasan-el
Askeri ' nin oğludur. Lakabı,"Mehdi"dir. Gaip olmuştur. Ahir zamanda çık­
sa gere ktir.

CAHARDE-i MASUM-U PAK

Rıdvanullahi aleyhi m ecmayin, eğer tarik ve yol ehli olan bir kim­
se, "caharde-i Masum-u Pak" ve "Düvazde-i i mamı" bilmese e re n l e r
m �ydanında muhibliği sahihtir. Tae v e h ırkası zahiriyani b e l l i değildir. O
kimsenin lokması haramdır. Çırağı, ilmi, tuğu ve sofrası reva değildir.
Tarikat içinde ve Şeyh yanında oturması layık değildir.

Saki Cararde-i Masum Pak şunlardır:

Birincisi Masum: Hz.Murtaza Ali ' nin oğlu Muhammed Ekber'dir.


i mam Hasan ve i mam H üseyin ' i n kardeşidir. Uikabı, "Tahir" d i r. Kırk
günlük iken şehit edildi. Kabri Bağdat'tadır.
ikinci Masum: i mam Hüseyin'in oğlu Abdullah'tır. Yedi yaşında
iken Taha bin As , katletti. Kabri Bağdat'tadır.
Üçü ncü Masum: i mam Hasan 'ın oğlu Abd ul lah'tır. i ki yaşında
iken Apti Erzak Dımışki , tarafından şehit edildi. Kabri Kerbela' dadır.
Dördüncü Masum: i mam Hüseyi n ' in oğlu Alasker'dır. Kerbela'da
i mam Hüseyin 'in kucağında şehit edildi. Kabri Kerbela' dadır.
Beşinci Masum: i mam Zeynel Abid in 'in oğlu Hasan 'dır. Altı ya-

85
şında iken, Muaviye oğlu Nevfal ve Nevkil A.h met ·oğlu Mansur Dımıy'ı
tarafından katiedildL
Altı ncı Masum: Zeynel Abidin 'in oglu Kasım Said'tir. Üç yaşına
iken , Muaviye oğlu Yezid ' in oğlu Bekir Lain şehit etmiştir. Kabri Basra'­
dadır.
Yedinci Masum: Muham med Bakır'ın oğlu Aliyül Taki'dir. Altı ya­
şında iken Bat'ta m ile Daktan şehirleri arasında, hariciler tarafından şehit
edildi. Kabri Uryanda'dır. Kabri nur olsun.
D okuzu ncu Masum: i mam Cafer-i Sad ı k ' ı n oğlu Yahya-el Ha­
di' dir. On yaşında iken , Halife katında, Mehmed-i Hufi tarafından şehit
edildi. Kabri Bağdat'tadır. Kab ri N u r olsun.
Onuncu Masum: Musa-i Kazım ' ı n oğlu Salih 'tiL Üç yaşında iken ,
Osman Dımışk' ı tarafından şehit edilmiştir. Kabri Şiraz' dadır. Kabri nur
olsun.
On birinci Masum: Musa-i Kazım ' ın oğlu Tayip'tir.Yedi yaşında
iken, Ah met Dımışk' i oğluilanndan i brahi m'in oğlu Yusuf lain tarafından
şehit edilmiştir. Kabri Kumda'dır. Kabri nur olsun.
On ikinci Masum: Hasan Ali Askari 'nin oğlu Cafer' dir. Bir yaşında
iken, i b rahim Dı mışk'ı oğluilanndan Nasır oğlu Mehmet tarafından şehit
edilmiştir. Kabri Reyde'dir. Kabri nur olsun.
On üçüncü Masum: Hasan Askeri' nin oğludur. Kabri Deyr' de di�,.
On dördüncü Masum: Muhammed Mehdi' nin oğlu Kasım 'dır. Uç
yaşında iken , ib rahim Dımışk'ı oğ ullarından Nasır oğlu Mansur lain tara­
fından şehit edilmiştir. Kabri Cezayir'dediL Kabri n ur olsun.

BiR TALiBE ÖGÜTLER

Ol Kitabül arifin ve mefkaril e rkan Rellezin i mam Cafer-i Sadık


Radyallahü anha buyurur ki, Bir tali b Reh bere ikrar verip el etek tutsa,
gerektir ki , itikadı ve imanı temiz olsun. Zira taıibe gerektir ki,"Reh ber" in
emir ettiğini tutup, men ettiğinden uzak durmaktır.
Rehberin men ettiğinden uzak d urmayan talib, ikrarın ı inkar etmiş
gibi olur. Çünkü bir kişi diliyle lailahi illa i lah M uhammed'en ResOluilah
dese, o kimse muhakkak Müsl ü man olmuş sayılmaz. Belki taklittiL Zira
ikrar, dil ile söyleyip, gönül ile tasdik etmektir.
Hz. Res Ol Aleyhis selam, "El kezzap la ümmeti" b uyurmuştur.Ya-

86
ni; yalancı benim ü m metim değil demektir.
Eğer yalancı Muham med ü mmeti sayılmasa, onu evliya dahi ka­
bul etmez. Çünkü yalancı erkandan sürgündür. Ondan sakınmak gerek­
tir. Her kim yalancı ile düşüp kalkarsa, evliyanın düşmanıdır.
Hazret-i Resul Aleyhis selam şöyle "El habbullah ve/ baduullah"
buyuruyor:
Yani; sevdiğini hak için sev, sevmediğini de hak için sevme de­
mektir.
Bu yolda yüz gören, didar görür. Yüz görenin yüzü ak olur. Gene
bu yolda, sevdiğini hak için seveceksin . Sevmediğni de hak için sevme­
yeceksin. Zira müdara olmayasın , müdara merdut'dur. Müdara bu er­
kanda sürgündür. Çünkü bu yoldan sürgün olan evliyanın düşmanıdır.
O kimseden uzaklaşmak gerekir.
Zira Hazret-i ResOiullah , şöyle buyuruyor: "Tevel la ve Teberra"
ya bağlı kalın. Yan i ; evliyanın dostuna dost, düşmanına düşman olun de­
mekti.
Eğer bir talib, Rehberine ikrar verip , onun buyruğu dışına çıkarsa,
sürgün olur ve evliya d üşmanıdır.
Eğer kim evliya d üşmanından uzak d urmasa, o da evliya düşmanı
olur. Zira talibe gerektir ki, evliyanın dostuna dost, d üşmanına d üşman
ola.
Şimdi talibe gerektir ki, şeriat ilminde kusur etmeye, şeriatı kendi­
ne don edip eğnine giye, cümle ayıbını onunla örtmelidir.
Daha sonra tarikata ayak basmalıdır. Tari kat öyle bir yoldur ki ,
cümle avliyalar, b u e rkan ile yürüyüp , velayete ayak bastılar. Onlar ki, bu
dünyadan ahirete intikal ettikleri zaman , kıyamete kadar onların tenleri
çürümez.
Şimdi bir talip, bu yola ve bu erkana ayak basıp, can-ı gönüld,en
ikrar verip, rehberine sıkı sıkı bağlanmalıdır. Talib olan kimse Hak'ka ta-
·

lib olmalıdır.
Talib olan kimse özünü toprak etmelidir. Çünkü toprak öyle b ir
nesnedir ki , kendisine nekadar eziyet edilse o buna, daha bol ürün ver­
mekle cevap verir; yani üzerine hayvan necaseti dökülse, o b undan asla
gücen mez ve daha bol mahsül vererek cevap verir.
Talib öyle olmalıdır ki , toprak gibi, küfrü imana çevirmelidir.
Talib olan kimse de kendisini toprak edip, "Ma'rifet" tohumun u b u

87
tarlaya ekmeli, o tohumu meskenet suyu ile sulamalı, riza orağı ile biç­
meli, sabı r harmanında dövüp , fark d üveni ile yum uşatıp, şark yeliyle
savurup, hal değirmeninde un edip, erkan eleği ile eleyip , iradet teknesi­
ne koyup, mühür tuzu ile tuzlayıp , "Muhabbet" le yoğ urup, aşk ateşinde
yakıp, gönül fırınında pişiri p,"Mürebbi"nin önüne gelmelidir.
Eğer makbul görülüp kabule geçerse, belki o talibin amel mahsu­
lü "Hak" olup, dünyadan ahirete yüzü ak gider.
O kimse evliya'nın oğludur. O talib, nekadar yedirse, içirse emeği
zayi olmaz. O kimsenin hak katında mertebesi yükselir. Kendi yediği de
kendisine helal olur.
Eğer bir talib pişmeden "Mürebbi" önüne gelmeye kalkarsa, o lok­
ma yenmez, insanın midesine zarar verir. Lezzeti dahi olmaz. Bu "erkan"
da çiğ lokma haramdır. Şimdi mü 'minlikten murad arifliktir. Bir arife bu
kadar nasihat yeter.

ŞEYH SAFi BUYRUGUNUN SONU

88
iKiNCi KlSlM

BABAiLiK VE BABAi TARiKATI'NIN GELiŞMESi


Türkler islamiyeti henüz beni msemişlerdi. Aralarında hala eski
Türk dini Şamanlığın etkilerini koruyanlar mevcut olduğu gibi, i slamiyet­
ten önce benimsemiş oldukları Budizm, Maniheizm ve H ristiyanlık gibi
dinlerin etkisinden henüz kurtulamayanlar vardı. Türkler, Orta Asya' dan
Anadolu 'ya gelirken,i slamiyetin i ran ' da ortaya koymuş olduğu değişik
yorumlarıyla da temas etmişlerdi. işte bu yorumlar arasında sünni isia­
rn iyet anlayışı yanında "şii-batınl'' bir anlayışla da karşılaştılar.
Anadolu Selçuklu hükümdarları ile medreseden yetişenler, genel
olarak "sünni'' anlayışı benimsemiş olmalarına rağmen, büyük çoğ unlu­
ğ u göçebe olan Türkm.�nler arasında, islam öncesi inançların hala yaşa­
dığı gözlenmekteydi. Orneğin eski "Şaman" dönemi "kam" ların yerin i
Tü rkmen "Baba" ları almıştı. Türkmen babalarının temsil ettiğ i b u anla­
yış, i ran ' ı n "Horasan" bölgesinden Anadolu 'ya gelmiş bulunan çok sa­
yıda gezgin Türk dervişlerinin etkisiyle daha da güçlenmişti.
O yıllarda Osmanlı Devleti kuruluşunu henuz tamamlamıştı . Os­
manlı hükümdarları, genel olarak sünni anlayışı benimsemiş ol malarına
rağmen, diğer dinsel yorum ve akımlara da hoş görülü davranıyorlardı.

O yıllarda medreselerde yetişmiş sünni imamlar,"toprak dünyası­


nın mi marı" idiler. Yani; bu dünyanın düzenini sağlamak için uğ raşıyor­
lardı. Buna karşılık, Güneyd-i Bağda di, Hallac-ı Mansur ve diğerleri gi­
bi tasavvuf düşünürleri de "mana aleminin" temsilcileri olmuşlardı. Bu
kişiler, insanlara biraz daha değişik bir dünya görüşü ile ahiret görüşünü
'
benimsetmek için çaba gösteriyorlardı. Yani insanlara öteki d ünyayı ka­
zandırmak için tutacakları yol u bildiriyorlardı.

Bu dönemin insanları , yüzlerini Baba ilyas Horasani, Hacı Bak­


taş-ı Veli, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Yunus Emre gibi tasavvuf
d üşünü rlerinin temsil ettikleri "mana alemine" çevirmişlerdi.

89
TARiKATlARlN ORTAYA ÇIKIŞI VE BABAiliK

Türkler islamiyeti kabul ettikten sonra bunlar, arasında kuvvetli


bir "Tasavvuf" cereyanı meydana geldi. Çok değerli tasavvuf erbabı kim­
seler yetişt. Bunlar arasında Ahmed Yesevi, Horasanlı Beyazıd-ı Bista­
m i , Hallac-ı Mansur, Güneyd-i Bağdad-i ve imam Gazali önde gelen­
ler arasında bulunuyordu .
Ancak Doğu Türkistan 'ın Sayram kasabasında dünyaya gelen ve
daha sonra "Yesi" kasabasına yerleşen ve bu kasabadan dolayı "Yesi" la­
kabını alan Ahmed Yesevi , büyük ün kazanmıştır. Buhara'ya giderek
Şeyh Yusuf Hemedanl'ye intisap edip, onun Halifeliğine kadar yüksel­
mişti r.
Ahmed Yesevi , kurmuş olduğu "Yeseviye" tarikatında pek çok ün­
lü tasavvuf erbabı yetiştirmiştir. Bu tasavvuf cereyanı i ran'ın Horasan
bölgesine de yayılmıştır. Hazret-i Resülullah'ın torunlarından sekizinci
imam Ali Riza'nın Meftun bulunduğu, Horasan bölgesinde de pek çok
"Alp Eren" yetişmiştir.
Türklerin Anadolu 'yu istilası sırasında, pek çok Alp Eren ve çok
sayıda gezginci derviş, Anadolu 'ya gelerek genellikle göçebe Türkmenler
üzerine etkili olmuşlardı.
Anadolu 'ya gelen Alp Erenleri arasında, "Sücaettin Ebüi-Beka Ba­
ba ilyas Horasanr', Abda l Musa Sultan, Mevlana Celale ddin-i Rumi,
Hacı Bektaş-i Veli gibi önemli tasavvuf bilginleri bulunuyord u . Bu ge­
lenler arasında Anadolu 'ya ilk ayak basan Süceaddin Ebüi-Beka Baba il­
yas Horasani olm uştu r.
Anadolu 'ya gelip, Amasya'ya yerleşen Baba ilyas, batıniliği iyi in­
celemiş ve "Alevi liği" kabul etmiş yüksek bir alimdi.
Danişmendliler zamanında etrafına topladığı pek çok müridi irşad
etmiş ve yapmış olduğu bu başarılı çalışmaları ile dikkat çekmişti. Baba
i lyas HorasanT'yi çok takdi r eden i brah im Bey oğlu "Yağı Basan Bey"
kendisini Kayseri 'ye kadı tayin etti. O sırada Konya'da Selçuklu tahtına,
Birinci "Aieaddin Keykubad" h ükümdar olm uştu. Aleaddin Keykubad,
çok şöh ret yapmış bul unan Baba i lyas ' ı , Kayseri kad ı lığından alarak
"Mesudiye şeyhliğine" getirdi.
Su ltan birinci Mesud tarafından Amasya'da yaptı rılan Mesud iye
dergahı, Alevi Şeyhi Baba i lyas'ın gelmesiyle birlikte; Alevilerin merkezi

90
d urumuna ğeldi.
Baba i lyas Horasani, bu d ergaha gelince "Babai lik" tarikatın ı
kurdu. Bu tarikat, esasları Türk Şamanlığına dayanan bir Alevi tarikatı i­
di. Tamamen tasavvufa d ayanan Babailik tarikatı , kısa zamanda Türk­
menler arasında yayılarak çok kuvvetlendi.
Ancak Baba ishak adında birisi, Mesudiye dergahına gelerek; Ba­
ba i lyas'ın müridi oldu. Çok çalışkan biriydi. Ayni zamanda çok hırslıydı.
Kısa zamanda geniş bir muhit edindi. Babailiği b ütün Anadolu 'ya yay­
mak için müridierinden Saadetlin Köpek adında birini Konya'ya gönde­
rerek, Selçuklu sarayına yerleşmesini sağladı.
Vezirliğe kadar yükselen Saadetlin Köpek, Babailiği Konya ve ci­
varına yaymayı başardı ve pek çok taraftar topladı. Kısa zamanda büyük
kitlelere ulaşan Babailer, Baba ishak' ın liderliğinde bir isyan başlattılar.
Tarihe "Babai isyanı" olarak geçen bu ayaklanma sırasında, Ana­
dol u ' n u n pek çok yeri tahrip edildi . Saadetlin Köpek Konya'da asıldı. Ba­
ba ishak gizlendiği bir mağarada yakalanarak idam edildi. Bu ayaklanma
sonunda, bazı tarihlere göre 40.000, bazılarına göre 80.000 Babai öldü­
rüldü. Baba i lyas'ın bu ayaklanma ile bir ilgisi bulunmadığı için kendisi­
ne dokunulmadı�
Ancak Babai tarikatı tamamen ortadan kaldırılamadı. Anadolu ' n u n
p e k çok yerinde gizli olarak Babailik devam etti. Babilerin çoğ unlukta ol­
duğu yerlerin başında, Aydın, izmir, Balıkesir, Konya , Sivas, Çoru m ,
Yozgat, Antalya ve Giresun'dan Sinop'a kadar ola·n Kuzey Anadolu böl­
gesi gelmektedir.

Ö te yandan Osmanlı Devleti kurulurken, "Aiperen ler" adı verilen


genellikle Babai tarikatına mensup olan gazilere çok önem verilmiş ve
bu gaziler için pek çok yerde zaviyeler inşa edil mişti.
Alperenierinden olan "Geyikli Baba, Abdal Musa Sultan, Abdal
Murad ve Duğlu Baba" gibi birçok Babai Babası, Orhan Gazi ile birlikte
pek çok önemli savaşlara katılmışlardı.
Orhan Gazi, kendilerinden yardı m gördüğü Babailere Bursa'nın
Uludağ eteğinde zaviyeler yaptırmıştı . Daha sonra 1 . Murad tarafından
Yenişehir'de bulunan Postinpuş Baba' ya bir zaviye inşa etlirilmişti .
Xlll.yüzyıldan başlıyarak XVI .yüzyılın sonlarına kadar Anadolu'nun
siyasi ve içtimaT hayatında, Babai, Kalenderi, Torlak, Sımavna i l ve

91
ışıklı g i bi muhtelif isimler altında Babailik tarikatının yayıldığını g ö r­
mekteyiz.

Hurufılik : Babailer arasında çok önem kazanmıştır. Bunun başlı­


ca sebeplerinden birisi ise,"Fazullah" ın halifesi olan "Seyyid Nesimi"
ve taraftarlarının yapmış olduğu propagandalard ır. En önemli sebeple­
rinden birisi de, Nesimi'nin müridi "Aafii" nin yazmış olduğu eserlerdir.
RafiT' den son ra Feriştahoğlu (i bn-i Melek) ve Virani Baba gibi h urufıler
Babailer üzerinde çok etkili olmuşlardır.

Babai isyanından sonra, Anadolu'da bir boşluk meydana geldi . Bu


arada Hicri 640 ve Miladi 1243 yılında Horasa n ' ı n Nişabur şehrinde
"Hacı Bektaş-i Veli" d ünyaya geldi. Babasının adı Seyid i b rahim'di. An­
nesi ise, Nişeburlu "Şeyh Ahmed" in kızı "Hatem Hatun" idi.
Hacı Bektaş-ı Veli, büyüdüğü zaman ünlü Türk mutasawıfı Ah­
med Yesevi ' nin Halifeleri nden Horasanil "Şeyh Lokman Perende" den
tasawuf dersi almıştır.
Hacı Bektaş-i Veli, bir müddet sonra Mekke'ye giderek hacı olmuş
ve bir müddet Medine' de kaldıktan sonra, Suriye ve I rak'ta bulunan m u­
kaddes yerleri de ziyaret ederek 1 281 yılında Anadolu 'ya gelmiştir.
Önce Eskişehir yakınında b u l u nan "Seyi dgazi" ye gelmiş, b ir
müddet sonra Kırşehir yakınlarındaki "Suluca Kara Höyüğe" yerleşti.
Hacı Bektaş-ı Veli, bu arada Kayseri'de bulunan "Horasanlı Süca­
ettin Ebüi-Beka Baba ilyas" a intisap etti. Babailiği bu Şeyh 'ten öğre­
nen Hacı Bektaş-ı VehiT Hazretleri, tekrar Kırşehir'e gelerek kendi adıyla
"Bektaşilik" tarikatını kurd u. Bu tarihten itibaren "lşıklı" adını almış Babai
Türkmenler, Hacı Bektaş-ı Veli'ye gönül bağladır.(34)

BABAi GÜLLERi
Biz Hüseyin mevaliyiz
Aşk ehlinin imanıyız
Dertiiierin dermanıyız
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai g ülleriyiz

34 ) Mezhepler ve Tarikatlar tari h i - Enver Şapolya - 1 96 4- istanbul

92
Aşıklara iman ola
Dertiiiere derman ola
Muhibbi hanedan ola
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai gülleriyiz.

Aşk ilidir bulur necat


N u ş ederler ab u hayat
i krarında eden sebat
Biz Babai kullarıyız.
Biz Babai gülleriyiz.

i rtan bağının bülbülü


Murtaza Ali'n in kulu
Şah aşkına ver bir dolu
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai gülleriyiz.

Derviş M ü ' min kemter kulu


Mürkir olan olmaz veli
Bazan veli, bazen deli
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai gülleriyiz.

BABAiLiGiN RUMELi'DE YAYILMASI

Babailer, XVI . yüzyıldan itibaren Rumeli'de yayılmaya başlamıştı.


Genellikle Bulgaristan 'ın Haskova, Kırcall, Razgrad, Silistre, Deliorman
ve Varna yörelerinde yerleşmiş bulunan "Babai Aleviler" yaşam biçimleri
ve inançları bakımından Anadolu Alevilerinden bazı ayrılıklar göstermek­
tedir.

Tarihi gelişmelerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı toprakları içer­


sinde yaşayan Türkler, Alevi ve sünni olarak ayrıl mışlardır. Benim açıkla­
maya çalışacağım, Rumeli'de yaşayan Alevi Türklerinin inan ç ve ibadet
şekilleridi r.

93
Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, Rumeli Babai Alevileri,
kitabımızın birinci bölümünde yer alan "Şeyh Safi Buyruğu" na bağlı
olarak yol ve erkan sürmüşlerd ir.
O Yıllarda bu gibi kitapların çok sınırlı olduğu ve Arap alfabesiyle
yazıldığı için, okuyup yazabilen çok sınırlı idi. Ancak medreselerde tahsil
gören çok sın ırlı ki mselerin , Arapça okuyup yazdı kları bilin mektedir.
Böyle olunca "Şeyh Safi Buyruğu", el yazması olarak b u yola gönül ver­
miş; Hak, Muhammed Ali yoluna bağlı kimseler arasında bir "Erkanna­
me" olarak elden ele dolaşmıştır. Hak, Muhammed Ali 'ye ve Ehl-i Beyt'e,
bağlı, m ü ' minler, bununla amel edip, bununla yol ve erkan sürmüşlerdir.

Rumeli Babai Alevi leri ile Anadol u ' da bulunan Babai Alevileri ara­
sında her hangi bir fark yoktur. Ancak Anadolu 'da Babailik Hacı Bektaş-i
VeiT tarafından Babailiğin yerine kurulmuş bulunan "Bektaşi" Tarikatın­
dan sonra g iderek "lşıklı" veya Bektaşilik isim leri altında söylenmeye
başlamıştır.
Fakat Rumeli Alevileri ' nin bir bölümü bugün dahi kendilerini "Ba�
bai" olarak tanıtmaktadırlar. Sorulduğunda biz Babaiyiz demektedirler.
Cem ayinleri sırasında okud ukları gül benglerde, "Hacı Bektaş-ı
Veli" nin yeri.�e kendi bölgelerinde bulunan evliyaların isimlerini zikret­
mektedirler. Orneğin: Haskova yö resi genellikle, Haskova yakı nlarında
tekkesi ve türbesi bulunan Horasan erenlerinden "Otman Baba" nın adı­
nı an maktadır.
Razgard ve Silistre yörelerinde yaşayan Babai Alevileri, Razgard
yakınlarında tü rbesi ve dergahı bulunan "Demir Baba" ve Şu ml u yakın la­
rında türbesi ve tekkesi bulu nan "Musa Baba" ya bağlı olup, gülbengle-
·

rinde bu evliyaların adlarını zikretmektedirler.


Yine Varna yöresi halkı ise, Balçık'ta türbesi ve dergahı bulu nan
"Akyazılı Sultan" a bağlı olup, onun adını zikretmektedirler. Deliorman
ve Dobruca bölgesinde bulunan Babai Aleviler, genellikle Demir Baba,
Musa Baba ve Akyazılı Baba'ya bağlı olup, her üçünün de isimlerini zik­
retmektedirler.
Ancak, Otman Baba, Demir Baba ve Musa Baba her üç evliya da
"mücerred" yani; hiç evlenmemiş oldukları için kendi yerlerine bir "Post­
n işin" bırakmamışlardır.
Bu yöre halkı , bu evliyaların Hak' ka yürümelerinden sonra, bugün

94
Eskişehir Seyidgazi ilçesi ve Aslanbeyli köyünde görkemli bir türbesi
ve tekkesi (35) buluna n , Horasanil Sücaettin Ebüi-Beka Baba ilyas ol­
duğu bilinen "Süceattin Veli " d ergahına bağlanıp, b u evliyanın silsile­
sinden el etek tutmaktadı rlar. Hatta bir rivayete göre; atman Baba'nın
Seyyid Sultan Süceattin Veli' nin müsahibi olduğu söylenmektedir.
Yine bilindiği gibi Haskova yöresinden Otman Baba'ya bağlı "Mi h­
man Dede" ve Deliorman bölgesinden Demir Baba ve Musa Baba'ya
bağlı bul unan "Molla Ahmed Baba" Türkiye'ye gelerek, "Süceattin Veli
Dergahında hizmet edip, bu dergah şeyh lerinden icazet a l d ıkları;
dergahta bulunan kayıtlardan anlaşılmaktadır." Süceattin Veli dergii­
hından icazed alan Mihman Dede ile Molla Ahmet Baba, kendi yörelerin­
de, Sücaettin Veli Dergahının "Hal ifesi" olarak görev yapmışlardır.1 91 1
yılında Süceattin Veli Dergahı şeyhlerinden "Nuri Efendi", 1 925 yılında
da, yine Süceattin Veli dergahı şeyhlerinden Şeyh N uri Efendinin oğlu
Şeyh "Hakkı Efendi" Deliorman yöresini ziyaret ettikleri ve o yöre halkını
i rşad ettikleri mevcut kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu gün dahi R u me­
li'de veTürkiye 'de bulunarı Rumeli Alevilerinin büyük bir bölümü, Süce­
attin Veli dergahı Şeyhlerinden "Nevzat Efendi" ye bağlıdırlar.
Ancak bu yöre halkının atman Baba'ya, Demir Baba'ya ve Diğer
dergahlara b ağlı ol ması ve buralardan el alması, "Hünkar Hac1 Bektaş-1
Veli" yi tanımaması anlamına gelmemektedi r. Hünkar Hacı Bektaş-ı Ve­
li 'yi, b ütün Alevilerin sevdiği kadar severler ve "Cümle evliyanın" başı
olduğunu bilirler.
Son zamanlarda gülbenglerinde önce Hacı Bektaş-ı Veli' nin adını,
daha son ra da bağ lı bulundukları dergahın pirinin adını zikretmektedir­
ler.
Yine burada şunu da açıklamak gerekir; başlangıçta Babai Alevi
olup, daha sonra Bektaşiliği benimsemiş birçok Alevi vardır.
Bunlarda genellikle şu dergahlara bağlıdırlar. Haskova ve Kırcali
yöresi halkı, Kırcali' de Türbesi bulunan "Kızıldeli Sultan" Dergahına,
Dimitoka ve yöresi halkı , Dimitoka'da türbesi bulunan "Seyid Ali Sul­
tan" Dergahına, Romanya ve yöresi halkı Babadağında bulunan "Sarı
Saltık" Dergahına bağlıdırlar. Bu nların dışında pek çok evliyil ve yatır
vardı r, ancak bunlar en çok bilinenleridir.

3 5) Sayfa 8'de Süceattin Veli Dergahı görülmektedir.

95
Bu gün ister Babi olsun, isterse Bektaşi olsun, Rumeli'de yaşayan
veya Türkiye'ye göç etmiş bulunan tüm Rumeli Alevi Türklerinin tamamı
"Babağan Bektaşi" dir. Babailik bir sıfattan i barettir.

BABAGAN BEKTAŞilERiNiN ERKAN USULLERi

Bilinmesi gereken bazı hususlar:

Mürşid veya Mürebbi: Silsilesinin Muhammed Ali 'ye yani ; soyu­


nun Eviad-ı ResOI ' e çıktığı bilinen kişidir.
Baba: Mürşid veya M ü rebbi 'den el etek tutmuş ve icazet alarak
kendi bölgesinde, yol ve erkan yürüten kişidir.
Rehber: Yola yeni girecek olan talibe, yol ve erkan usulleri talim
etti ren ve ceme getiren kişidir.
Yol Atası ve yol Anası: Yola yeni girip nasip alacak olan talibe,
yol ve erkan usullerini tali m ettiren ve ceme getiren kişilerdir.
Tarikçi: Cemde tali bi tarikten geçiren kişidir.
Zakir: Cemde saz çalarak, değiş (nefes) söyleyen ve semah dön­
düren kişidir.
Çırakçı: Cemde çırakları uyandıran kişidir.
Gözcü: Cemde taliblerin edep ve erkan içinde hareket etmelerini
sağlayan kişidir.
Sakka (Şerbetçi): Cemde sakka suyu dağıtır ve cemin su ihtiya-
cından o, sorumludur.
Kurbancı: Kurbanları kesip, tığlayan kişidir.
Hadım (Nakip): Cemde yemekleri pişirip, sofra kuran kişidir.
leğender: Sofralar kurulmadan önce, sünnet gereği ayin-i cem-
de bulunanların ellerine su döker.
Farraş: Cem Ayin-i sonunda car çeken kişidir.
Ateşçi: Ocakları yakan ve ocaklara yakacak temin eden kişidir.
Pabuççu: Ceme gelenlerin ayakkabılarını yerleştirir ve güvenliğin-
den sorumlu olan kişidir.

Bu saydığ ımız on iki h izmet sah iplerinin isimleri, yörelere göre


değişebilmektedir. Ancak benim burada anlatmaya çalıştığı m Rumeli yö­
resinin cem törenlerinde, bu isimler, bu şekilde sıralanmış ve isimlendi-

96
rilmiştir.
Bazı hizmet sah i p l erinin görevleri , henüz kendi evlerinde i ken
başlamaktadır. Örneğin:
Sakka , cem evine gelmek üzere evden çıkarken, ufak bir su kabı
ile yanına bir miktar su alır ve cem evine getirip, görevine bu su ile baş­
lar ve sonunda, bu hizmetine karşılık; üzerine "hutbe" okutarak himmet
alır.
Ateşçi, herhangi bir hizmet yapılacağı gün, sabah erkenden kal­
kar ve kendi evinden az miktar da odun alıp, cem evine gelir ve Babanın
rizasıyla ilk ateşi yakarak görevine başlar. Hizmetler tamam olunca üze­
rine "h utbe" okutarak himmet alır.
Kurbancı , h izmet yapılacağı gün, sabah erkenden cem evine ge­
lip; kurban veya kurbanları kesip, tığlayıp , hadımiara teslim eder. Hizmet
sona e rd i ğ inde, Babanın h uzuruna gelerek, üzerin e "h utbe" akuturak
himmet alır.
Hadım, hizmet yapılacağı gün, sabah erkenden cem evine gelip,
g9revine başlar ve hizmetler bitip tamam olunca; Babanın h uzuruna ge­
lip, üzerine "hutbe" okutarak himmet alır. Hadımlar, birden fazla olabilir.
Diğer hizmet sahipleri, ayin-i cem esnasında h izmet görü rler ve
en son olarak sırayla Babanın huzuruna gelerek, üzerleri ne "hutbe" oku­
tarak hi mmet alırlar. Buna, ayin-i cemde, "et hizmet al hi mmet" derler.

iBADET ETMEK

Şeyh Safi Hazretleri, şöyle buyuruyor:

- Eğer bir kişi sünni mezhebinden olsa, o kimseye lazım olan ;


önce iman getirip,"AIIah" ın birliğine inanmaktır.
Bir başka kimse, tarikat ehli olsa, dervişlik,sofuluk davası gütse,
kendisinin Hak Muhammed Ali yolunu benimsediğini savunsa; onun da
yapacağı ilk iş, bir Mürşide bağlanıp, Mürebbi veya Baba eteğinden tuta­
rak el alıp "ikrar" vermektir.
Bir şeriat ehlinin bilmesi ve yapması gerekenierin başında şunlar
gelmektedir: Önce şeriatın şartlarını yerine geti rmesi gerekir. Bunların
başında da; namaz kılıp, o ruç tutmak, hacca g itmek, gücü yettiğ ince

97
malının zekatın ı vermek gelmektedir.

Tarikat ehli kimseye lazım olan!ar arasında da şunlar gelmekte­


d ir: Bir talib veya ın uhib , önce kendi öz varlığı ndan geçip yani; can-ı
baştan geçip, can-ü gön ülden yüzünü yere koyup n iyaz eyler ve yalvarıp
yakarırsa, Hak'kın sevgili kulları arasına girer ve Hak Teala o kimseden
razı olur onu, nO r-a kavuşturu r.

Bütün ibadetlerin topl u halde yapılmasının büyük önemi ve se­


vabı vardı r. O kimseleri n arasında Hak Teala'nın sevgili bir kulu vardı r ve
onun yüzü suyu hürmetine, diğerlerinin de i badeti kabul ve makbul olur.
Alevi (Bektaşi) tarikatlarında Talibler, Mürşid veya Baba h uzurun­
da cem olup; cemal cemale halka namazı kılarlar. Bu namaz Alevi (Bek­
taşi) ayin-i cemlerinin en önemli bölümünü teşkil etmektedir. Bu gibi
ayin-i cemlerde, tarikat ehli kimseler; halka namazı (cemal ceniale) kılar-
·

lar ve bir g ünaha bin bir özür niyaz ederler..

Tanrı'ya Yapılan ibadetler içersinde:

1 - Namaz makamı,
2- Niyaz makamı,
3- Naz makamı vardır.
Alevi (Bektaşi) inancına göre: insan namaz makamında belirli bir ,
mertebeye geldikten sonra, niyaz makamına geçer ve bu makanıda ol­
gunlaşıp, bütün tarikatlarda olduğu gibi, nefsi emareyi yok edip; merte­
be mertebe yükselerek "naz" makamına ulaşınaya çalışır.
Hak Teala, bir kudsi hadisinede şöyle buyurmuştur:
"Kulum bana nafilerle yaklaşır. O bana ulaştığı zaman , ben onun
tutan eli, söyleyen dili, gören gözü ve yü rüyen ayağı olurum. O b undan
sonra benimle düşünür, benim hissettiklerimi söyler"
Naz makamı öyle bir makamdır ki, insan bu makamda daha bir
başka düşünmeye başlar. N eyzen Tevfik' in şu mısraları buna bir örnek
teşkil etmektedir:

"Ey bana kendini büyük tanıt::ın,


Halime bak da varlığından utan !

98
Sen kerim-ü gan1 vü m utlaksın,
Sahibü' l-cüd ü zül-kerem'di adın.

Hani nerede o şanlı saltanatın ?


Benden olsun sıkıl mıyor suratın.

Tam otuz beş yıl oldu yarabbl,


Çıkmadı bu tevekki"llü n de dibi.

Va' d-i ferdayı başka kullarına,


Çırak et de benim işi m yarına.

Kalmasın, çünkü yüz yüze bakacak,


Çare varsa budur bu gün ancak.

Ben senin bir çerağ-ı vahdetinim,


Daha kestirmesi hakikatinim.

Bana öyle gelir ki zatinle,


Şu kelamı adam gibi dinle.

i kimiz bir mahallede büyüdük,


Yüz göz olduk, hem arkadaş, hem Türk.

Dameye söz bırakmamak lazım ,


Arz-ı hale yakışmıyor ağzı m.

Beni sen başkalarıyla etme kıyas,


Ben kalendar ve sen de Rabbü ' n nas.

Bende varsa eğer o kalb-i selim,


Arş-ı a' lana kör kütük geliri m .

Kim ne der ? En biya mı yan bakacak ?


Beni hangi cehennemin yakacak ?

99
Hiç'i onlar da eylesin id rak,
Abd-i eviad-ı husrev-i levlak.

Hacı Bektaş, cenab-ı Mevlana,


Neyle meyle kanat takın ca bana.

BELLi BAŞLI ERKAN ÇEŞiTLERi

Tevhid mertebeleri, teslis üzere üçtür:


1 - Telkin.
2- Hırka giymek.
3- El almak.

Tevhid mertebesi "ikrar ve süiOk" mertebesidir. Bu mertebede


salik (talib), şeriat kapısından "Tarikat" a girmiş olur.
Hırka giyrnek "il bas-ı Hırka", bu mertebede talib, ma' rifet elbisesi­
ni giymiş olur.
El alma mertebesinde ise tali b, "Ahidiyette FanT' olmuş olur ki , en
yüksek ma'nevi mertebedir.
Burada sadece, "Ayin-i Cem de yapılan ibadetlerle, ayin-i cem ' e ilk
girme usullerini anlatmaya çalışacağım:

Babağan Bektaşi ayinleri genellikle kış günleri , Ekim ayının so­


nu nda başlayıp , Mart ayının yirmibirinde sona erer. Bazı hallerde bu
günlerin dışında da cem ayinleri yapılabilir.
Cem ayinleri genellikle "cem evlerinde" yapılmaktadır. Bu ralara
"Ma' bed" veya "Dergah" da denilmektedir. Bu gibi yerlerin olmaması ha­
linde, Babaların evlerinde de cem ayinleri yapılmaktadır.

Bektaşilikte , Cem Evinin "Kapısı", zahir ve batın ilmi; kapının "iki


Kanadı", i mam Hasan ve i mam Hüseyin, kapının "Eşik" kısmı ise tarika­
tın b irinci basamağıdır. Ce m evinin o rtası "Erenler Meyd a n ı" veya
"Kırklar Meydanı" dır. Meydan ın tam ortası "Dar Meydanı" dır. Bu mey­
dana "Dar''a d u ran insanları; her maksuda u laştıran "sırat-ı müstakim"
veya Celal ve Cemal meydanı gözüyle bakılır.

1 00
RUMELi BABAGAH (BEKTAŞi) ERKANI

R umeli Babağan Bektaşiliğini anlatmaya başlamadan önce bazı


konuların bilinmesi faydalı olacaktır.
1 - Ru meli Babağan Bektaşileri, "Evladiye" olmayıp, "Erbabiye"
dir. Yan i; Mürşidlik veya Babalık, babadan oğula geçmez. Bu iş için en
uygun kişi seçilir ve taliblerin isteği ile bu göreve getirilir.
Ancak, silsilesinin Hak Muhammed Ali'ye ulaştığı bilinen bir der­
gahın pirinden el etek tutup , "icazet" alır.
2- Rumeli Babağan Bektaşileri kendi aralarında "Çift Menzilli"
vaya "Tek Menzilli" olarak ikiye ayırılırlar.
3- Çift menzilli Babağan Bektaşiler, ikrar verirken, erkek ve kadın
tek bir kurban keserler ve Mürşidin huzuruna kadın ve erkek birlikte gö­
türülürler.
Müsahip olurken de iki çift talib birbiriyle m üsahip olurlar. Yani;
dört can bir can olurlar. i çlerinden bir kişi d üşkün olsa; dördü de d üş­
kün sayılırlar.
4- Tek Menzilli Babağan Bektaşiler ise ikrara gelirken her şahıs
için birer kurban keserler. Yani ; erkek için bir kurban, kadın için bir kur­
ban kesilir. Erkek ve kadın m üstakil hareket ederler.

Çift M enzilli Babağan Bektaşiler Arasında Belli Başlı Erkan lar:

1. i krar (Nasip Almak) Erkanı,


2. Müsahip Erkanı,
3. Ezine (Tarik) Erkanı,
4. Birlik (Abdal Musa) Ku rbanı ve Terceman Ku rbanları Erkanı,
5. Dar'dan indirme Erkanı,
6. Düşkün Kaldırma Erkanı.

Burada erkan çeşitleri her nekadar ayrı ayrı verilmiş ise de, hangi
erkanın hizmeti yapılrısa yapılsın akşam namazı yani "halka namazı" so­
nuna kadar olan bölüm hepisinde aynidir.

Yukarda belirtmiş olduğum altı çeşit "erkan" çeşidi, Halka namazı


kılınıp, tamamlandıktan sonra başlar.

1 01
iKRAR VE MÜSAHiP ERKANI

Tarikata yen i g irecek olan bir talib, önce kurban kesip ikrar verip
ayin-i ceme dahil olur.
Ancak talibler tarikata girmeden önce, girmek isted ikleri "cem" in
Mürşidine veya Babasına gelip; izin , riza alırlar. Sadece "ikrar" vermek mi
istiyorlar. Yoksa kend ilerine bir yol kardeşi bulup, ayni zamanda; hem
ikrar hem "müsahip" mi olacaklarnı bildirirler.
Burada ikrar ve müsahipliğe beraber karar vermiş iki çift tali bi an­
latalım: Baba, ayin-i Cemi toplar, iki çift tali b adayının ikrar verip, müsa­
hip ol mak istediklerini ve Hak Muhammed Ali yoluna girmek istediklerini
bildiri r.
Ayin-i cem kardeşleri kabul ederse, Baba o taliblere bir Rehber ta­
yin eder. i krar verecek olan tali bler, belirli bir süre Rehberinden yol ve
erkan öğrenirler.
Rehber, taliblerin hazır olduğunu birdirmesi üzerine; gün belirle­
nip hazırlıklar yapılır. i krar merasiminin yapılacağı gün talib adayları, ik­
rar vermek için birer kurban alırlar. Ayrıca m üsahiplik içinde ikisi o rtak
bir kurban alırlar.
i krar hizmetinin yapılacağ ı g ü n ü n sabahı, Baba, çırakçı, zakir,
gözcü, kurbancı ve diğer önemli hizmet sahiplerini cem evinde toplar,
ikrar ve müsahip kurbanını tekbiri erler.
Daha son raki bölümlerde belirteceğimiz gibi bir hizmet (meydan)
çerağı uyarılır. Erkan tutulur ve ikrar verecek olan canlar eşleri ve Reh­
berleriyle birlikte "koçların" yanında du rurlar.

Daha sonra Baba, şu şekilde kurbanları tekbirler:


"AI Iahümme inn i vecchetü vechiye Jil lezi fataras semavatı vel­
ardi hanifen ve maa ene min el- m üşrikin" (3 6 )

"Fe Lernma Eslema Ve Tellehü Lil Cebün - Ve Nadeynahü Enya


ibrahimü - Kad Saddakter Rü'a inna Kezalike Neczil Muhsi nin - i nne
Haza Le Hüvveı Belaül Mübin - Ve Fedeynahü Bi Zibbı n Azim" (37)

36 ) Kur'an Saaffaat slıresi, 1 00-1 01 - 1 02


37 ) Kur'an Saaffaat sOresi ayet, 1 03-1 04-1 05 -1 06-1 07

1 02
"Ferman-ı Cem, Kurban-ı Ham, d em-i Cebrail , teslim-i ismail"
Tekbira diyerek şu tekbir geti rilir:
- Allah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber. . . AIIah-ü Ekber. . .
Eşhedü en Ui ilahe i llailah Vallah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber Ve
Lillah'il ha md"
- Allah-ü Ekber . . . Allah-ü Ekber . . . AIIah-ü Ekber . . .
Eşhedü e n Ui ili'ihe illailah Va llah-ü Ekber . . . Alla h-ü Ekber Ve
Lillah'il hamd"
·

- Allah-ü Ekber . . . Allah-ü Ekber . . . AIIah-ü Ekber . . .


Eşhedü e n U i Hi h e i llailah Vallah-ü Ekber . . . Al lah-ü Ekber Ve
Lillah'il hamd"

Bundan son ra cemin zakiri (aşık) L: ç kurban netesi okur:


Nefes:
Akıl ermez yaratanın sırrına
Muhammed Ali'ye indi bu kurban
Kurban olam, kudretinin nuruna
Hasan, H üseyi n ' e indi bu kurban

Ol i mam Zeynel'in d estinde idim


Muhammed Bakır'ın dostunda idim
Cafer-i Sadık'ın postunda idim
M usa, Kazım Riza'ya indi bu kurban

Muhammed Taki' nin nOrunda idim


Aliyyün-Naki' nin sırrında idim
Hasan-ül Asker' in derd inde idim
Muhammed Mehdi 'ye indi bu kurban

Aslı Şah-i Merdan , g ürOh-i Nil.cT


Hakikate bağlı bu yolun ucu
Senede bir kurban, talibin borcu
Muhammed Mehdi 'ye indi bu kurban

Tarikatten hakikata ererler


Cennet-i alaya hülle sererler

1 03
Muhammed Ali'nin yüzün görürler
Erenler aşkına indi bu kurban

Şah Hatayi'm eder bilir mi her can ?


Kurbanın üstüne yürüdü erkan
Tırnağı tesbihdir, kanı da mercan
On iki i mam a indi bu kurban

Böylece kurbanlar tekbirlenir ve kesilmek üzere, kurbancıya tes­


lim edilir. Kurban cı, kurbanları alıp münasip bir yerde kesip, tığlar ve et­
leri n i parçalayıp; cemin hadımlarına; yan i ahçılara teslim eder.

Bir tali b, ister tek başına ikrar versin, isterse bir yol kardeşi bulup;
h em ikrar ve hem müsahip olsun kurban tekbirierne işi aynidir.
O günün akşamı i krar ve m üsahi p hizmeti için bütün talibler, cem
evinde toplanırlar.

BiR TAliBiN iBADETi DAHA EVDE iKEN BAŞLAR

Talibler, evden çıkarken bu tercümanı okuyarak evden çıkar-


lar.
Bism-i Şah Allah, Allah!..
Niyet ettim baba evine veya cem evine, kirklar için bağişla. Ha­
sendir gönlümden gelen geçen, Hüseyin için bağ1ş/a, Muhammed Mus­
tafa tabihi için bağ1şla. Aman yarabbim, bizi doğru yoldan aytrma, her
şeyin hay1rlls1m ve hakiiSmi nasib et yarabbi.

Bektaşilikte Ayin-i Cem evine girmekte, bir usoı üzerinedir: Ayi n


odasına önce Baba ve eşi anabacı girerler. Önce kapının önüne gelip,
sol diz üzerine d iz çökülür ve iki el eşik üzerine konur ve her i ki el öpüle­
rek, şu tercuman okunur:

"Eşiğine koymuşum ben can ile ser


Hem eşiğinden benim niyaz1m budur
Lutf edip ben fakire k1/asm nazar
Allah eyva/lah Huu! dost. "

1 04
Baba ve anabacı, kapı eşiğine niyaz ederek içeri girerler. Hep be­
raber oturacakları postun önüne gelip , peymençeye yani; "Dar"a durup ,
şu tercemanı okurlar:

Bism-i Şah Allah, Allah!. .


"Durdum divana, uydum imama (on iki imam), döndüm k1bleye,
niyet ettim iki rekat imam Cafer namazi kiimaya. K1blem Muhammed,
seedem Ali'dir ya Ali Hü. . . deyip secdeye varırlar.

Ya Allah , ya M uhammed, ya Ali deyecek kadar secde de kalır ve


tekrar iki dizinin üzerine doğrulup, daha önceden uyarılmış olan , "Kanun
Çırağ ına" selam veri r. Bunun ardından sağa ve sola selam verip, tekrar
ya Ali Hü . . . diyerek se cd eye varır. Secdede iken, ya Allah , ya Muham­
med, ya Ali diyerek hatiçe doğrulur ve hoş geldiniz diyerek gene niyaza
varır. Ya Allah , ya Muhammed, ya Ali deyecek kadar secdede kaldıktan
sonra ya Ali Hü . . . diyerek dizlerinin üzerine gelir. Böylece niyaz tamam­
lanmış olur.
Bu arada anabacı d evamlı secdede kalır ve göz ucuyla Babanın
hareketlerini takip ederek niyazı tamamlar.

Daha sonra Baba ve anabacı postlarına oturarlarak şu tercü manı


o ku rlar:
"Azemte aleyke ya Ali, ekremtO aleyke ya Ali, eslemttJ aleyke ya
Ali. Car köşe post, ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, p1rimiz Hünkanm1z
Hac1 Bektaş-I Ve/1 ve Seyyid Sultan Süceattin Ve/1 size niyaz ederim ya
Ali Hü. . . diyerek kendi postları na niyaz ederler.

Babanın arkasından bütün tali bler sırayla ayin-i cem evine girerler
ve gire rken de Baba ve anabacının yaptığı gibi kapı eşiğine n iyaz ederek
içeri girerler.

Eşikten içeri giren talib, elleri ni göğsüne koyarak, "hü aşk olsun"
der. Bu bir. Ayin-i cem selamıdır. Ayin-i cem evine giren bir talib, (sela­
mın aleykü m veya mehraba) şeklinde selam veremez. Hü aşk olsun der
ve üç adım atarak, eşi sol tarafta olacak şekilde; Babanın önünde dara
d u rarak şu tercemanı okurlar:

1 05
Bism-i Şah Allah, Allah!..
"Durdum divana, uydum imama (on iki imama), döndüm k1bleye,
niyet ettim iki rekat imam Cafer namazi kiimaya. K1blem Muhammed
seedem Ali'dir ya Ali Hü. . . diyerek se cd eye varırlar.

Mü' min talib (erkek) , ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek ka­


dar secde de kaldıktan sonra,tekrar iki dizinin üzerine doğrulur ve Baba­
nın iki kaşının arasına bakarak, eyvallah Baba erenler; nasılsı nız haliniz
iyimidir d iye sorar ve sağ tarafa dönerek selam verir ve hal sorar; tekrar
sola dönerek selam verip hal sorduktan sonra ya Al i H ı.L . . diyerek tek­
rar secdeye varı r.
Yine secde de iken ya Allah , ya Muhammed, ya Ali dedikten son­
ra, yarım doğrulup, hoş geldiniz erenler der ve üçür.cü defa ya Ali Hü . . .
diyerek secdeye varır. Yine ya Allah, ya M uhammed, ya Ali diyecek ka­
dar secdede kaldıktan sonra, ya Ali Hü . . . diyerek doğrulur ve ayağa kal­
kar.
Erkek tali b , bu hareketleri yaparken, mü' min bacı da başına see- ·
deden kaldırmadan; eşinin hareketlerini göz ucu ile takip ederek n iyazı
tamamlar.
Niyaz bitince tekrar ayağa kalkıp, peymençeye d u rurlar; yani dar' a
durup, Baba erenlere niyaza gelirler. N iyaz, "yedi a'za" i le yed i yere yapı­
lır: 1 - Baş. 2- Ağız. 3, 4- Eller. 5,6- Ayaklar. 7- Bel ve bütün vücut ile:

"Ve lillah'i l Maşrık-i vel Mağrib-i fe-eynema tüfellü fe-semma


veçhullah" (38) diyerek önce, Babanın postuna, sonra sağ dizine, sol di­
zine, ya Allah , ya Muhammed, ya Ali diyerek Babanın Vech'ine ve Eline
niyaz ederek niyazı tamamlari ar. Daha sonra da ayağa kalkıp dar'a d urup
beklerler .
O zaman Baba şöyle bir terceman okur:
'Bism-i Şah Allah, Allah!..
Cümleden cümleye niyazlar kabul, muradlar has1/ olsun, hak
edenler namazm1zdan, niyazm1zdan haberdar olsun. On iki imamlar şe­
faatçiniz olsun Hü. Allah dost" der.

38 ) Maşrık ile Mağrıp arasında, hep onun yüzü vardır. Nereye bakarsan her yer­
de Hak'kın yüzünü görürsün.

1 06
Talibler: Hü! . Allah dost, saki, aştklar, sadtklar,ayin-i cem erenle­
.

ri ve mesakininin aşkına Allah eyva/lah" derler.

Baba: "Ayin-i cemin birliğine gerçek eren/erin ve on iki imamlarm


keremine ya Ali Hü! . "der.
.

Ta.libler ya Ali H ü . . diyerek se cd eye varırlar ve cü mleden cümle­


.

ye diyerek ortaya niyaz ederler. Böylece iki rekat i mam Cafer namazı kı­
lınmış olur.

SECDE VE NiYAZ

Şeyh Safi Hazretleri buyuruyor ki:


Allahü Teala Ade m ' in bedenini kendi el iyle düzüp, onun kalbinde
zuhur etti. O vakit " Ve sücüdü ve/ Adem" (3 9) diyerek; meleklerden Ade­
me "secde" etmelerini istedi ve bu bir Hak emri old u. O vakit melekler
Ademe secde ettiler. Burada edilen secde, her nekadar Ademe edilmiş
ise de; gerçekte secde "Hak'ka" edilmiştir. Bilinmelidir ki , Adem Hak'kın
tam zuhurudur. O vakit Şeytan Ademe secde etmedi ve Allahü Teaiii ta­
rafından lanetlendi.

Hak'kın tam mazharı (zuhuru ) "Adem" olduğuna göre ; Talib olan


kimse, Adem 'de tecelli eden hakikatı bilirse ve görürse, Allah ' ı da b u su­
retle bilmiş ve görmüş olur.

Hazret-i Fah rl A lem, şöyle buyu ruyor: "Ka/bel Mü'min Bey/LJ/­


Iah. " An lam ı şudur: "Mü' minin kal bi, Hak Teaiii'nın evidir".
Hak Teala, şöyle buyuruyor: "Ha/ak Allahü Adem Ala SLJrelil
Rahman. "Anlamı şudur: "Ben Adem ' i kendi sureti rnde halk ettim."

Bir de şu mısra lar bunu çok açık an latmaktadır:

Vechi Ade m Hak du ruptur Aleme


Hak' ka erdi secde eden Ademe

39) "Hak Teala Ademe secde edin" dedi ve bu bir Hak emri oldu.

1 07
Şu dörtıüğe baktığımızda , bunu daha iyi anlayabiliriz:

Zahida toprağa baş vurmakla bulunmaz naim


Adem'e kıl secde ki gel olma Şeytanırracim (40)
Sed edip mescid kapusun yürüvar meyhaneye (4 1 )
Tut bu rahı iş budur Mza SıratOimüstakim.

Bu sebeple, Ha� Muhammed Ali postunda oturan kimselere, bu


gözle bakılır ve bu amel üzere secde edilir.

CEM BiRlEME

Ayin-i Cem'de niyaz faslı sona e rince, bütün can ' ların gelip gel­
mediği kontrol edilir, eğer tamamı gelmişse; erkan başlatılır. Eğer henuz
gelmeyen varsa, o zaman vakit beklenir. Vakit gelince Baba, çırakçıyı
meydana çağırır ve çırakları uyandırmasını söyler.

Çırakçı, tığ-bendini beline bağlayıp , Babanın huzurunda peymen­


çeye, yani dar'a durup, şu ayeti okur:
Bism illah irrahmanirrahim . Kala Rabbena Zalemna Enfüsena
Ve i n lem Tağ'fir lena Ve Terharona lenekünenne M inelhasirlnll (42 ).

Bu ayeti okuduktan sonra, Babanın kendisine vereceği bir m u m


ve b i r delil i l e Hak, Muhammed v e Ali 'nin nu r-unu temsil için llErkanli
veya 11Meydanll çırağı olarak üç çırak uyarılır. Çırakçı, çırakları uyarırken
şu tercüman ı "üç" defa tekrarlar.

40) - Toprağa secde etmekle cennet bulunmaz. Ne zaman ki, insana secde eder­
sin o zaman cenneti bulursun. Zira Hak, insandadır. Hak'kı ' ı n varlığı i nsanın varlığı iledir.
işte her şeyin sen olduğunu bildiğin zaman cenneti de bulmuş olursun. Şeytan , i nsana
(yani Ade m) 'e secde etmediği için, cezaya carptırıldı. Sen de şeytan gibi olma.
41 ) - Meyhaneden maksat aşk evidir. Yani i nsanı n kalbidir ve gönlüdür. Gönl ün
meyi de aşktır, sevgidir. Yani insanı sev, insandaki g üzelliği sev, insandaki ruhu sev ki,
onun gönl üne gi resin ve Hak olasın.
42 )- Ar'af süresi, 23: "Rabbim kendime yazık ettm. Eğer sen berıf bağışlamaz ve
bana merhamet etmesen, ben kaybedenlerden olUrum" demektir.

1 08
"Bism-i şah Allah, Allah!..
Seyyid-üs sadat, muhibb-üs sadat, hülasa-i mevcudat alem-üs
s1rr-el hatiwat, şefi-i ruz-i arasat bercemal-i Muhammed Ali ra salavat.
ll

Oeyerek çıraklan uyarır. Çırakçı b u tercüman ı okurken , ayin-i


cem 'de bulunan b ütün canlar,hafif sesle salavat getirirler. Salavaat şu­
dur: "AIIahümme Salli Ala Muhammed'in ve Ala Al-i Muhammed" di­
yerek ü ç defa tekrarlanır.

Çırakçı, tekrar peymençeye durarak şu ayeti okur:


Bismillahirrahmanirrahim. Allahu nur'us semavali ve/ ardi mis/e
nurihi ke-mişkatin fiha mlsbah 'ul misbah fi zücacetin zücaceti kennaha
kevkebün dürriyün yOkadü min secerettin mübarekettin zeytUJ?etin la
Şarkiyyetin ve la Garbiwetin yükadü zeytuha yadiu ve /ev /em temseshu
narun ala nuri yehdal!ahu nurehu men yeşau ve yadribul!ah 'u/ emsale
(43)
linnasi va/lah u bikül/i şey'in alim.
ll

Bunun ardından şu salavat okunarak on iki imamları zikreder:


"Bism-i Şah Allah, Allah!..
Çün ç1rağ-1 fahr uyand1rd1k Hüda 'mn aşkma
Şewid'üi-Kevneyn Muhammed Mustafa 'mn aşkma
Saki-i Kevser Aliyy'üi-Murtaza 'mn aşkma
Hem Hatice, Fattma Hayrünnisamn aşktna
Şah Hasan Hulki Riza hem Şah Hüseyin-i Kerbelfi
Ol imam-t Etkiya Zeyn 'ei-Aba'ntn aşktna
Hem Muhammed Bakir ol kim nesi-i pak-i Murtaza
Cafer'üs-Sadlk imam-1 Rehnumanm aşkma
Muse-i Kaz1m imam-1 sertiraz-i ehl-i Hak
Hem Ali MOsa 'r-Riza 'yi Asfiyantn aşktna

43) Kur'an _Nur surese ayeT 35: "Allah göklerin ve yerlerin Nüru'dur. o · n u n nur­
u içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir. Cam ise sanki i
i nci gibi parlayan bir yıldızdır. B u , ne sadece Doğ u ' da ne sedece Batı 'da bulu nan bere­
ketli zeytin ağacından yakılır. O' na ateş değmese bile o her yeri aydınlatacak olan; nur
,

üstüne n ü rd u r. Allah dilediğ i n i n u r' u na kavuşturur. Allah insanlara m isall e r verir ve o her
şeyi bilir.

1 09
Şah Takiy ve M Nakiy hem Hasan 'üi-Askerr
DI Muhammed Mehdi-i Sahib-Liva 'mn aşkma
Plrimiz Hünkanm1z Bektaş Veli ve Şüceaddin Veli Kutb 'ül evliya­
mn aşkma
Haşredek yanan yakrten aş1kanm aşkma
Ber cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra Sa/avat Allah, eyvallah.

Bunun ardından Baba aşağıdaki tercemanı okur:

"Bism-i Şah Allah,A/Iah!..


Allahü nur-i semavat küşade-i kandil, türu münecet ç1rağ1m1z ru­
. şen tahr-i dervişan, zuhur-1 iman güruh-u Nacl, kanun-i evliya kerem-i
Ali, gülbengi Muhammed plrimiz Hünkar Hac1 Bektaş-1 Veli ve Sultan
Sücaeddin efendilerimizin çtrak/an aydm olsun.
Ya Ali Hü . . . diyerek secdeye varılır. Baba, secdede iken, (ilahi ya­
rabbi uyarmış olduğumuz çırakların ve Ehl-i Beyt'in yüzü suyu h ürmeti­
ne ibadetlerim izi ve niyazlarımızı derganında kabul ve makbul eyle de­
d ikten sonra) , Hü . . . Allah dost. diyerek tekrar diz üzerine gelir.

Bundan sonra Çırakçı, yaptığı hizmetin karşılığı olarak "him­


met "ister ve şöyle der:

"Bism-i Şah Allah, Allah!


Hüda hakki için hizmetimi kabul et ey şah
Bi hak'ki Murtaza ve Ali dergah
PTrimiz Hadi Ekber hazretlerinin nur-i hakki için bu dergahtan
aytrma ey gani şah, erenlerden hay1rlt haklt himmet... Şey'en li/allah, Al­
lah eyval/ah" der.

Baba , hizmet sahibinin üzerine şu "hutbe.. yi okur:


"Bism-i Şah Allah.Allah!
Allah bir Muhammed Ali nur-i hakkt için, hizmetin kabul olsun,
muradm has1/ olsun, Hak eren/er, evliyalar hizmetinden haberdar olsun,
hizmetiniz ktrklar ceminde yaptlan hizmetlerden say1/sm, plrin şefaatçin
olsun, Hak erenler hizmetinin tekranm nasip etsin Hü. . . Allah, dost. "

11o
Çırakçı : "Hü.. Allah dost, saki aşiklar sadik/ar ayin-i cem erenleri
ve mesasakinin aşkma Allah eyvallah ... "
Baba: ''/ıyin-i Cem 'in bir/liğine, gerçek erenterin ve on iki imam­
larm kereminid ya Ali Hü . diyerek b ütün talibl er see d eye vararak yere
. .

niyaz ederler.

Daha sonra Baba, gözcüyü ortaya çağırır.

Gözcü tığ-bendi belinde bağlı olarak ortaya gelip,"Eyvallah erenler


ne yapacağız" diye sorar�
Baba, gözcüyer: "Ayin-i Cem kardeşlere tembih et, edep erkan ol­
sunlar. Erkan tutup, akşam namazı kılacağız" der.
Gözcü yere niyaz edip, "Eyvallah eren ler" dedikten sonra ayağa
kalkıp şu ayeti okur:

"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbena Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter­
hamna Lenekilnenne Minefh§sirin. "

Gözcü: Bu ayeti okud uktan sora, taliblere dönerek:


"Eyvallah ayin-i cem kardeşler. Edep erkan olun. Erkan tutacağız"
der ve arkasından şöyle bir tercem an okuyarak özü n ü dar'a çeker:

" Bism-i Şah Alfa, Allah!..


Elim elde, yüzüm yerde, özüm Mansur dannda. Dilim mürüvvette,
pirim kuvvette, bizde hakki olan kardeşler varsa hakkm1 alsm, bizi eksik
halde koymasm Allah eyva/lan Hü!. . dost. "

Baba erenler, ayin-i cem'e dönerek şöyle sorar:


"Eyvallah ayin-i cem kardeşler, gözcü baba özü n ü dar'a çekti .
Kendisinden ağrınmış, incinmiş ve kendisinde herhangi bir hakkı olan
varsa dile gelsin, bile gelsin hakkını talep etsin; eğer yoksa Hak için yere
niyaz etsin" der.

Bunun üzerine bütün talibler, yere niyaz ederek n iyetlerini bildiri r-


ler.

111
Bunun ardından Baba kendi özünü dara çeker:

"Hü.. .Eiim elde, yüzüm yerde, özüm darda, dilim mürvette, pfrimiz
kuvvette, Babada görgüsü olan varsa dile gelsin, bizi eksik halde koyma­
sm ya Ali, Hü. . " der.
Bu defa gözcü: "Eyvallah canlar, Baba erenler özün ü dar'a çekti.
Kendisinde bir görgüsü olan varsa dile gelsin, olmayan hak için niyaz
etsin" der.
Bütün tali b , eyvallah diyerek yere niyaz ederler.
Baba erenler, tekrar gözeüye dönerek şöyle der;
"Eyvahlah gözcü baba, sor bakalım talib canlar birbirleriyle nasıl­
d ırlar, eğer birbirinde görg üsü olan varsa dile gelsin, olmayan Hak için
secde etsin" der.
G öıcü , tekrar ayin-i cem'e dönerek: "Eyvallah ayin-i cem kardeş­
ler, birbirinde görgüsü olan varsa dile gelsin , olmayan Hak için n iyaz et­
sin" der ve şöyle devam eder: "Söyleyin canlar, eğer olupta söylemese­
niz; yapacağımız ibadet gerçek ibadet olmaz" der.
B ütün talibler, eyvallah diyerek yere secde ederler.
Bu defa Baba: "Oiupta söylemeyenin g ünahı kendi boyn una ol­
sun" dedikten sonra şu g ülbengi oku r:

"Hü şu canlar birbirinin günahmdan geçmiş Hak. Muhammed Al­


i'de geçsin ya Ali Hü. . . " diyerek yere se cd e eder ve secdede ik er he­
men şu g ü!bengi okur:
"Hü.. Teslim temenna hakma, ayin-i cemin birliğine, gereçek eren­
Ierin keremine ya Ali Hü. . . "
D iyerek tekrar diz üzerine gelinir ve b ütün talibler de buna uyar­
lar. Böylece cem birlenmiş olur.

Bu defa sakka, tığ-bendi beline bağlan mış olarak, elindeki su ka­


bıyla ortaya gelerek; peymençeye durur ve şu ayeti okur:

"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbena Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter­
hamna LenekDnenne Minelh§sirfn. "

112
D aha sonra sağ ayağının baş parmağı, sol ayak b aşparmağının
üzerinde olacak şekilde, hafif eğilerek; sakka sebil diyerek su kabını ta­
liplere gösterir. içmek isteyen varsa onlara, elindeki bardakla su verir.
Bu görev de tamamlandıktan sonra Baba erenler, ayin-i cem'e dö­
nerek: "Eyvallah canlar erkan başlamıştır. C ümlenin birliği ile "halka" na­
mazı kılacağız" diyerek namaza başlar:

NiYET DUASI

Bism-i Şah Allah , Allah ! ..


Niyet ettik akşamın hayırına, girdik on iki imam Cafer kavline, kı b­
l em iz Muhammed, seederniz Ali , pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı VeiT ve
Sücaeddin-i Kutbül Evliya, gerçekleri n demine evliyaların keremine, ba­
banın birliğine ya Ali Hü diyerek secdeye varılır.
. . .

Baba secdede iken , ilahi yarabbi, senden isteriz dileriz, namazları­


mızı , n iyazlarımızı dergahında kabul ve makbul eyle Hü Allah dost. di­
. . .

yerek doğrulur. Ve Halka namazını kıldırmaya devam eder:

TÖVBE D UASI

Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Allahü mme yarabbi, benlikte n , yaramazlıktan kibri-hasetten , zern­
den gıybetten , gıybete müsavi işlerden, gönlümüzle, gözümüzle, kalbi­
rnizle cem-i azalarımızla, işlemiş olduğumuz g ünahlarımızın cü mlesine
tövbe yarabbi estağfurullah , tövbe yarabbi estağfurullah , tövbe yarabbi
estağfu rullah. Küçük günahımızdan büyük günahımıza, ana rahminden
bu güne kadar işlemiş olduğumuz günahlarımızın cümlesine tövbe ya­
rabbi estağfurullah , tövbe yarabbi estağfurullah, tövbe yarabbi estağfu­
rullah. Bilmeyerek işlemiş olduğ u m uz küfür ve g ünahlarım ızın cümlesi­
ne tövbe yarabbi estağfurullah, tövbe yarabbi estağfurullah , tövbe ya­
rabbi estağfu rullah. Yarabbi, tövbe ettik, rü-cu ettik ve pişman olduk.
Döndü k senin ululuğuna, birliğine sığındık. Yarabbi senden ister dileriz,
bizleri yabanda koyma; sana niyaz ederiz ya Ali Hü diyerek se cd eye
. . .

varılır.
Secdede iken, (ilahi yarabbi, senden isteriz dileriz bizleri , yabanda
koyma günahlarımızın cümlesine tövbe ettik, istiğfar ettik, bizi iki cihan-
,

1 13
da peygamberimizin ve onun ehl-i Beyt'inin sancağı dibinden ayırma al­
lahım) Hü . . . Allah d ost. diyerek diz üzerine gelinir.

SÜBHANiKE

Sism-i Şah Allah, Allah ! . .


Sü bhanike Allah ümme, elhamdülillahi vela ilahe illailah h üvel Alla­
hü ekber. Vela havle vela, kuvvete vela illa billa Aliyülazim. Allah ümme
kutibe aleyna entetevaiTrahim, yarabbi, kerimsin, rahimsin, ya erhammer
rahimsin, ekramel ekreminsin, alemin sırrul afiyetsin, seddarlara uyucu­
sun, ayıplarımızı örtücüsü n, suçlarımızı bağışlayıcısın , g ünahlarım ızı af
edicisin , ulu şahsın. Ululuğun birliğin yüzü suyu h ü rmetine, bize medet
eyle, bize hidayet eyle, bize yardım eyle. Fadlınla kereminle, n utkunla,
rah metinle rah met, nazarınla nazar, eylediğin kullarından b izleri ayı rma,
bizlere de yardım eyle yarabbi, gerçeklerin demine on iki i mamların ke­
remine ya Ali Hü . . diyerek secdeye varılır.
.

Secdede iken ( Aman yarabb i , senden isteriz dileriz, b izleri na­


merde muhtaç etme, her şeyin hayırlısını haklısını nasip eyle) Hü . . . Al­
lah dost .diyerek diz üzerine gelinir.

CÜMLE CEMiMiZ

Sism-i Şah Allah, Allah !. .


Cümle cemimiz, niyaz ettiğimiz kardeşlerimiz ve b izleri duadan
unutmayın deyip giden kardeşlerimiz, mahsus bizi duaya emanet eden
kard e ş l e ri m izin c ü m l e d e rvişan f u karas ı n ı n , c ü m l e dostl a r ı m ı zı n ,
m ü ' min, m üslüm cümle ü stad olan kardeşlerim izin. Mağruptan Maşru­
ğa, zahTr batın cümlemize, Allah erenler, iman ile, itikat ile, hayırlı haklı
geçitler nasip eyleye. Şah velayetinin kılıcını keskin eyleye, ü mmeti M u­
ham med üzere adaletler nasip eyleye. Naci g üruhunun sancağı dibinde
cümlemizi hıfz eyleye. Gerçeklerin demine PTri miz Hünkarımız Hacı Bek­
taşi Veli ve Demir Baba'nın keremine ya Ali Hü diyerek secdeye varı­
. . .

lır.
Secdede iken gerekli niyazda bulunduktan sonra tekrar Hü . . . Al­
lah dost. diyerek diz üzerine gelinir.

114
ZAHJR BATIN D UASI

Bism-i Şah Allah, All ah!..


Yetiş zahır batın cümlemizin müşkül işlerimizi , bizi müşkülde ko­
yan cü mle mü şküllerimizi, bilmekliğin, anlamaklığın nasip eyle. Kem
amellirimizi, kem vesveselerimizi, kem g utselerimizi, şer işlerimizi hayı­
ra tebdil eyle yarabbi. Gerçeklerin demine cümle evliyaların ve PTrimiz
M usa Baba'nın keremine ya Ali Hü . . . diyerıık secdeye varılır ve gerekli
niyazda bulunduktan sonra Hü . . . Allah dost. diyerek diz üzerine gelini r.

NEVS ŞERRiNDEN D UASI

Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Yetiş zahTr batın bizi nevs şerrinden, netsimizi eyleyen cin, peri
şerrinden , yaramaz şerrinden, kuru iftiradan, kuru büftandan, zaTr batın
her türlü belalardan, kazalardan, cümlemizi hıfz eyle. Efendim yetiş son
deminde emaneti sen al ya Al i, ol dernde bizi d üşürme, şaşırtma, ayazia­
ra kaldırıveL Feth ' iyle aşk' iyle, şevk' iyle, iman ' iyle hayırlı haklı geçitler
nasip eyle. PTrimiz H ünkar Hacı Bektaşi Veli ve atmanın Baba'nın keri­
mine ya Ali Hü. . . D iyerek secdeye varır ve (Ya Allah , Ya Muhammed,
Ya Ali siz gösterin bize doğru yolu) Hü . . . Allah dost. diyerek diz üzerine
gelinir.

AKŞAMLARlMlZ HAYR OLSUN

Bism-i Şah Allah , Allah ! ..


Akşamlarımız hayr olsun, hayırlısınla şerler, belalar, kazalar üs­
tümüzden def olsun, münkir, mü nafık mat olsun . PTrimiz üstadı m ız Hü­
nkar Hacı Bektaşi Veli, Sultan Sücaeddin Veli, Otman Baba, Demir Baba,
Musa Baba, Akyazılı Sultan ve cü mle evliyaların him metleri, hidayetleri
üzerimizde hazır ve nazır olsun. Hazı r gayı p , zahTr batı n , her hak Mu­
ham med Ali size niyaz ederiz ya Ali Hü ... diyerek secdeye varılır.

Secdede iken gerekli istekte bulunup tekrar Hü . . . Allah dost. di­


yerek diz üzerine gelinir.

115
EVLERiMiZ OCAKLARlMlZ ŞEN OLSUN

Sism-i Şah Allah , Allah!..


Hü .. Evlerimiz ocaklarımız şen olsun, plrimiz Sücaeddin Veli Haz­
retlerinin (burada her baba veya reh ber, bağlı olduğu pirinin adını anar)
çırakları aydın olsun ya Ali Hü d iyerek secdeye varılır. Secdede iken,
. . .

(ilahi yarabbi , kılmış olduğ umuz namazları yapmış olduğ u m uz n iyaziarı


dergahı izzetinde kabul ve makbul eyle, bilmeyerek işlemiş olduğumuz
g ünahlarımızın cümlesine tövbe ettik sen bizi bağışla. Hak M uhammed
Ali 'nin n O r-ı hakkı için bizi doğru yoldan ayırma) Hü . Allah dost. d iye­
. .

rek diz üzerine gelinir.

iSTEK GÜLBENGi

Sism-i Şah Allah , Allah ! . .


Ey bizim yüce Allahı mız! şüphesizki b i z senin kullarınız. Bizleri
sen yarattın , b izleri yoktan var ettin. Senden başka ibadet edecek bir
mabut, bir ilah yoktur ve ancak sen varsın. Biz senin varlığına, birliğine
kalbimizle , gönlümüzle, dilimizle inanıp i man getirdik. eğer bizi m elimiz­
den , dilimizden , cümle azalarımızdan bir günah, kusur işlediysek, senin
emrine uyg un olmayan bir günah işlediysek biz onların cümlesine tövbe
ettik,. rücu ettik, döndük senin ululuğuna, birliğine sığındı k. Bir daha gü­
nah işlemeyeceğimize ve büyük günahımızdan, küçük g ünahımıza kadar
cü mlesinin bağışlan ması için huzuruna geldik cümle günahlarımıza töv­
be ediyoruz. Tövbe günahları mıza estağfurullah estağfu rullah , estağfu­
rullah ! . . Hazret-i Adernden, Ahir zaman peygamberine kadar gelmiş geç­
miş cümle peygamberlerine ve onların getirmiş oldukları kitaplarına, ay­
rıca b ütün velilerine ve Hz. Muhammed 'in Ehl-i Beyt'ine inandık, iman
getirdik. Kalibimizle tasdik, dilimizle şehadet ederiz ve son nefesi mizde
"eşhedü enla ilahe illailah ve eşhedü enne Muhammeden Abdü h u ve Re­
sOiuh u, Aliyyel Veliyullah d iyerek bizlere çene kapamak nasip eyle Alla­
hım ! . . ilahi yarabbi, on iki i m amların ve Ehl-i Beyt'in yüzü suyu hürmeti­
ne, namazlarımıza, niyazlarımızı dergah-ı izzetinde kabul ve makbul eyle
ya Ali Hü d iyerek s ecdeye varılır.
. . .

Secdede iken (Hak Teala'ya istekte bulunulur) Hü Alla h dost


. . .

diyerek diz üzerine gelir.

116
Halka namazı kılınırken Baba' nın okum uş olduğu d uaların sonun­
da; yani Baba, "Yü Ali Hü . . . " dediği zaman bütün canlar, Baba da dahil
yere secdeye varılır ve Baba tekrar Hü . . . Allah dost. dediği zaman, bü­
tün talibler tekrar diz üzerine gelirler.

Secdede iken, Baba Hak Teala' dan istekte bulunur. Bütün talibler
bu istekleri Baba ile birlikte tekrar ederler. Eğer Baba hiç bir şey okuma­
sa; ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kalınır ve Ba­
banın Hü Allah dost. demesiyle birlikte herkes tekrer iki dizinin üzeri­
. . .

ne gelir.

. Buraya kadar bir cemde erkan tukup, halka namazını kıldı k. Bun­
dan sonra, erkan bölümüne başlarken vermiş olduğumuz "erkan" çeşitle­
rinden herhangi birini başlatabili riz.
Fakat ayin-i cemi anlatmaya başlarken iki çift talibin ikrar ve mü­
sahi p merasimlerini anlatmaya başlamıştım . Kaldığım yerden devam
ediyorum:

iKRAR VE MÜSAHiP ERKANININ DEVAMI

Akşam namazı kılınıp bittikten sonra, g özcü ortaya gelip: "Eyval­


lah Baba erenler, bir müşkülümüz var iki çift can kardeş ikrar verip; mü­
sahip olacaklar ne dersiniz" O vakit Baba, taliblere, reh berlerini seçmele­
rini söyler. Talibler, gidip Rehbere niyaz ederler. Bu defa Rehber talib­
lerle birlikte meydana gelir ve Kur'an' dan şu ayeti okur:

"Bismi/lahirrahmanirrahim. Kala Rabbena Zalemna Enfüsena


Ve in Lem Tağ'fir Lena Ve Terharona Lenekiinenne Minelhasirin Allah
eyvallah Baba" der.
Baba Rehbere: "Eyvallah Rehber Baba, yola girecek olan Talibleri
hazırla ve meydana getir" der.
Rehber, talibleri a l ıp " Ve litt;lhi'l Maşnk1 ve/ Mağnb1 feeynema
tüve/10 fesemma vechullah" diyerek Babaya niyaz ettirir.

Bunun ardından Baba, kesilen kurbanların yününden yapılmış bir


veya iki metre uzunluğu ndaki "Tığ-ı Bend" leri on iki i mamları okuyarak

117
on iki düğüm atar ve Rehbere , teslim eder.
Bu ara da Avin-i cem in "tarikçisi" kalkıp dar'a durup , şu ayeti
okur:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbemi Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter­
hamna Lenektlnenne Minelhasirfn. "
Deyip, Babanın önünde diz çöker ve Baba'dan "tarik" çubuğunu
niyaziayıp teslim alır.
Daha sonra kenara çekilip görev sırasını bekler.
Rehber talibleri alıp cem evinin dışına çıkarır. Daha önceden te­
peden tırnağa gusul abdesti almış olan taliblere b urada tekrar bir abdest
aldırır ve iki rekat namaz kıldırır.

iKRAR (DERViŞliK) NAMAZI

Rehber seecad e leri hazırladıktan sonra "Eza n" okur:


Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allah u Ekber, Allah u Ekber. .
Eşhedü enne la ilahe illailah
Eşhedü enne la ilahe illailah
Eşhedü enne Muhammeden Resuluilah
Eşhedü enne Muhammeden Resuluilah
Eşhedü enne Emirei-Mü ' minin Ali'yyen Veliyullah
Eşhedü enne Emirei-Mü' minin Ali'yyen Veliyullah
Hayya ales-salah , hayya ales-salah
Hayya halel-felah, Hayye hale! , felah
Hayya Ala Hayri i-Amel, Hayya Ala Hayri! Am el
Allah ü Ekber . . . Allahü Ekber. . .
La ilahe illailah

NiYET ETMEK
Durdum divana uydum Kur'an ' ı Azimüşaha ve i mamül Enbiya ve
Esmayi Hüda On iki imama Kıblem Kabe-i Şerif, niyet ettim niyet eyle-
dim ( . . . . . . . . . . . . . . . . ) kimselerin taliblik namazını kıl maya deyip eller kulak
hizasında tekbir alıp; Allah ü ekber diyerek eller yana sal ın ır.
Allahü Ekber, " " " " " "
Allah ü Ekber, "

1 18
f\\\ahü Ekber,
ll

Allahü Ekber, ll

A\\ahü Ekber, ll

Bismillahi rrahm an irrahim;


El Hamdü Iiliahi Muhammed Mustafa ,
Rabbil Aalemiyn Aliyyel Murtaza ,
Errahman Hasan'ül Mücdeba,
i nahi m Hüseyin-i Kerbela,
Maliki yevmidin Adem-i Al-i Aba Zeynel Aba ,
iyyake Nabüdü ve iyyake NesteTn Bakır'ül Esfiya ,
ihdinassradal müstekim Mezheb-i Pak imamül Cafer'ül Rehnü-
ma,
Sıratelleziyne Musa-i Kazım Pişüva ,
En' amte aleyhim kıbleyi heşti Musa-i Riza ,
Gayril mağdObi aleyhim Taki vü Ba Naki etkiya Hasan'ül Asker-i
Mücdeba,
Veleddalliyn Muhammed Mehdi Sahib-i liva .
Allahü Ekber diyerek rüküye varılır. Rüküde iken üç defa Sübha-
ne rabbiyel azim denir.
Doğrulurken de Semi Allahü limen Hamide, denir.
Tekrar Allahü Ekber denilerek secdeye varılır.
Secdede iken, üç defa Sübhana llah denir. Diz üzerine gelinir.
Tekrar Allahü Ekber diyerek, tekrar secdeye varılır. Secdede iken
gene üç defa Sübhanallah denir.
Allahü Ekber diyerek ayağa kalkılır.
Ayakta iken Besmele çekilerek, Fatiha sOresi ve bir zam i r sOre
oku nu r.
Ruküye varmadan önce , eller semaya açılarak Bariğaha tevec-
cüh edilir.
Bismi Allah irrah man inahim
La ilahe ilailah el Hakim el kerim
La ilahe illailah Muham med ResOlailah ve Aliyyen veliyullah el
Aliyyül azim.
Sübhaneke Rabbü Semavatisseba Rabbil azim. Seba ve mafevka­
um ve ma beynehünne ve ma tahteun ve ma fihün rabbil arşı azim.

119
Rabbena tağfirlena ve terhemna ve atina ve af inna fi el dünya ve
la harrete velhamdülillahi rabbil alemin. Ya eyyühen Nebiyyü vema er­
selnake şahiden ve mübeşşireten ve neziren ve maiyyen illailahi bi iznih i
bienne leku m ve sıracen mü'nira ve beşerül muminine minallahi fadlen
kebira.

Allahü Ekber deyip Ruküye varılır. Subhene rabbiye l azim der


ve Doğrulu rken de Semi Allahü limen ham ide, der.
Tekrar, Allahü Ekber diyerek secdeye varılır.
Secdede iken ,üç defa Sübhanallah diyerek doğrulur.
Tekrar Allahü Ekber diyerek secdeye varır.
Secdede iken yine üç defa Sübhanallah der ve
Sübhane rabbiyel ala bi hamide diyerek oturur.

Eşhed ü En la ilahe illailah vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne


Muhammeden Abdü hu ve ResOiullahu ve eşhedü enne Aliyyen Emirel
Mü' minin Aliyyul Veliyullah Allahümme Salli ve Sellel ve zid ve barik ve
terhem ala Muhammed ve Ali Muhammed efdali ve ma saletey ve selle­
mete ve barekete ve terhamete ve ala ibrahime ve Al-i ib rahim inneke
hamidin mecit.
Baş hafifçe kaldırılıp, Esselam ü Aleyke Ehlel Nebiyyu ve Ehlelbeyt.
Baş hafifçe sağa çevrilip, Esselamü Aleyna ve ala i bad üllahi Sali-
h in.
Baş hafifçe sola çevrilip, Esselamü Aleykim Rahmetullah ve Bere­
katuhi denir.
Allah ümme enteselam ve minkeselam taberike ya zülcelali vel ik­
ram. Böylece namaz sona eder.

ŞÜKRANLIK NAMAZI

Bu dervişlik namazını be lki her rehber kıldıramaz, bunun için


ikinci bir namaz şekli daha veriyorum .

Bu durumda, Rehber ikrar verecek olan taliblere "iki rekat Ha­


cet" namazı (şükranlık namazı) kıldırır. Bu namazdan sonra şu hacet du­
ası okunur:

1 20
Allahümme inni es'elüke tevfiyka ehli'l-hüda ve arnale ehli' l-yakiy­
ni ve münasahate ehli't-tevbeti ve azme ehli's-sabri ve cidde ehli' l-haş­
yeti ve talebe ehli' r-rağbeti ve teabbüde ehli'l-vera'i veirfane ehli' l-ilmi
hatta ehafük
Allah ümme es'elüke mehafeten tahcüzüni an ma'-siyetike hatta
a'mele bita'atike a' melen estehıkku bili rızake ve hatta ünsıhake bi't-tev­
beti havfen minke ve hatta uhlisa leke'n-nasiyhate h ubben leke ve hatta
etevekkele aleyke il ' umOri husne zennin bike, Sü bhane Halikı 'n- N Or.

Bu namazlardan herhangi birisi kılınıp sona erince, Rehber bu de­


fa ikrar verecek olan taliblere, i mam Cafer mezhebinin abdestini aldırır.
Bu sırasıyla şöyle olur:

Rehber leğen ibrik hazırlatıp önce şu tercümanı okur:

"Haydar'm rahmda tenim oldu pak


Yüzüm sürüp Dergahma eyledim hak
Plrimiz Üstadtmtz Selman-t Pak
Ber cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala bülend'e ra salavat". der ve arkasından da şu ayeti okur:

innema yüridul/ahu /iyezhebe ankümürricse Ehlül Beyti ve yu­


tahhirüküm tathfra. " Anlamı şudur: "Ey Ehli Beyt! Allah sizden günahı
ve ki ri giderip, kemal üzere sizi tathir etmek, pak kılmak murad eder."

Rehber, b u ayeti okuyarak taliblerin ellerine su dökmeye başlar ve


talibler ellerini yıkarlarken o d a şu teltlni yapar:
- Ey Allah ' ın didarının talibi, ezelden bu güne kadar Allah ' ın men
ettiklerine el uzattın ise hepisinden sıyrılıp arınmak için ellerini yıkamak
sünnet-i şeriftir.
Tali b ağzına su verirken de Rehber şunu telkin eder:
- Ey Allah 'ın didarının tali bi, ezelden bu güne kadar ağzından kö­
tü söz ve hata sadır oldu ise onlardan ağzını temizlemek sünnet-i şerif­
tir.
Talib burnuna su verirken de Rehber şunu telkin eder:
- Ey Allah 'ın didarının talibi, ezelden bu ana kadar allah'ın men

1 21
ettiği şeylerden her ne ki kokladın ise onlardan arınmak için burnunu te­
mizlemek sünnet-i şerittir.

Talib yüzün ü yıkarken de Rehber şunu teiTn eder:


- Ey Allah 'ın didarının tali bi, ezelden bu ana kadar hayasızlık vaki
oldu ise hepsinden arınmış olmak için yüzünü yıkamak tarZdır.

Tali b kollarını yıkarken de Rehber şunu telkin eder:


- Ey Allah 'ın dfdarının taıibi, ezelden bu ana kadar men edilmiş
olan şeylere kol uzattın ise hepsinden temizlenmek için kollarını yıkamak
tarzdır.

Tali b başını sığazlarken de Rehber şunu telkin eder:


- Ey Allah 'ın didarının talibi, baş, organların en önemli yeridir.
Akıl, fikir, idrak başta bulunur. Bu güne kadar akl-i müstakiminin hilafın­
da harekette bulundun ise hepsinden arınmak için başın ı sığazlamak
tarzdır.

Tali b ayaklarını sığazlarken de Rahber şunu telkin eder:


- Ey Allah 'ın didarının taıibi, ezelden bu ana kadar Rahmanın ri­
zasına aykırı olan , hata ve isyana sebeb olucu yerlere vardın ise hepsin­
den uzak olmak için ayaklarını yıkamak ve sığazlamak tarzdır.

Abdest alm;ı bitince Rehber taliblere, bir havlu verir ve havluyu


verirken de şunu telkin eder:
- Ey Allah'ın didarının talibleri , ezelden bu ana kadar işlemiş ol­
duğunuz masiva çirkablarından yüzünü sil ! . ..
Der ve tekrar şu telkin de bulunur:

" Bu abdest mahallerini yıkamaktan ve sığazlamaktan maksat, bu


organlarla işlenmiş kusur ve isyanlar varsa; bu o rganları onlardan te­
mizleyip paklamaktır. Bu hem sünnet hem tarzdı r. Ve bu abdest, Hazret-i
i mam Cafer-i Sadık efendimizin mezhebidir. Hak Teala ve evliyalar, ab­
destinde sabit kadem eylesin" der.
Bundan sonra Rehber, daha önce Babadan almış olduğu Tığ-ı
Bend ' leri ikrar vereGek olan canların boynuna takar ve takarken de şu

1 22
tercemanı okur:
Hizmet-i Merdan ile dil bendini
Kuşuvare ktlmtşam pir bendini
Rehber ile ettim iktida
Taktt Selman boynuma ttğ bendimi. "

Daha son ra Rehber, yaş sırasına göre daha büyük olan tali ble bir"
likte ayin-i cem evinin kapısına gelip şu tercü manı okur:

"Bism-i Şah Allah; Allah!


Arsa-i Hak'ta durup Dar-t iradette özüm
Hak-i Dergah oluben seede-i vuslatta yüzüm
Her ne ki ferman olur Şaha mürüvvette sözüm
Muntaz1r olup hemen izn-ü icazette gözüm
Ber cemal-i Muhammed Ali, karnal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala ra Bülend 'e salavat".

Rehber, taliblerin boyn undaki T ı ğ - ı Bend' ten tutup,"Ya Efta-lena


Hayrüi-Bab " (44) diyerek kapıyı açar ve eşiğe niyaz ederek içeri girerler
ve girerken de Şu tercemanı okur:

"Eşiğine koymuşum ben can ile ser


Hem eşiğinden benim niyaztmbudur
Lutf edip ben takire ktlasm nazar
Allah eyvallah Hü! dost. " ·

Eşiğe n iyaz ettikten so n ra Rehber, taıi blerin boyn iJndaki Tığ-ı


Ben d' ten tutarak, "dört kapı" selamıyla Babanın h uzu: una yaklaşır.
Yaklaşırken de şöyle selam verir:

"Esselamü aleyküm Şeriat Erenleri,


Esselamü aleyküm Tarikat PTrleri,
Esselamü aleyküm Ma' rifet Kamilleri ,
Esselamü aleyküm Hakikat Şah ları"

44) Açıl ya kapıların en hayırlısı

1 23
Rehberin b u dört kap ı selamına, Baba şöyle m u kabelede bulunur.

"Esselamm aleyküm Şeriat erenleri,


Esselamın aleyküm Tarikat Plrleri,
Esselamın aleyküm Ma' rifet Kamilleri,
Esselamın aleyküm Hakikat Şahları"
Rehber ve talibler, Mürşid h uzurunda "Dar" a d urup, Rehber şöyle
der:
Bism-i Şah Allah, Allah! Eli erde,yüzü yerde, özü Dar-1 Mansur
da. Hak Muhammed Ali yolunda , cam kurban, teni tercüman, on iki
imam, on dört Ma 'sum-1 Pak efendilerimizin dost/anna dost, düş­
manianna düşman olmak kavli ile ve Hak eren/erin pend-ü nasihatini
kabul edip muktazasiyle amel ve hareket etmek üzere, baş1 aç1k, y�­
lm ayak, boynu bağli, ciğeri dağli yüzü üzere sürünerek gelmiş olan
(filan oğlu filan) bu kere Ayin-i Cem erenlerinin izn-ü icazeti ile Sa­
hib-i Pir-i Tarikat Seyyid Muhammed Hürkar Hac/ Bektaş Veli, (bura­
da kendisinin bağli olduğu Mürşid veya Halifenin ismi söylenir) ve
Tarik-i Nazenine müteehhil karar vermek talebinde bulunduğundan
koç kuzu kurbammiz vardir. Emr-i Mürşid/eri nedir, ne buyurur Şa­
him! . . Allah eyvallah" der.

Bunun üzerine Baba, ayin-i cemde bulunanlara şöyle der:


"Ey Şeriat ehl-i ve sahib-i Tarikat e renleri, hakikat ihtiya rları,
mar'ifet kam illeri, bu mü'min aşıklar boynu bağlı, olara k e renlerin
yoluna kabul olmak d ilerler. işbu hususa re'y ve muvafakatınızı ta­
leb e derler. Desturunuz varmıdır. "

Ayin-i cemde hazır bulunanlar hep birden "eyvallah" derler.


Bunun arkasından Baba, şunu okur:

"Allah, Allah! özrü kabul ola, muradJ has1/ ola, erenler raZI, Hazret­
i Pirimiz Süceattin Veli de raz1 olsun, gerçeklerin demine ya Ali Hü. . .

d e r v e cemde hazır olanların cümlesi secdeye varırlar.

Bunun ardından Baba, ikrar verecek caniara şöyle sorar:


"Ey dinlar! Bu gün buraya ikrar verip, Hak M uham med Ali yolu-

1 24
na ayak basmak için gelmiş bulunuyorsun uz. Bu yol çok ulu bir yoldu r.
Hak Teala ikrarınızda sabit kade m eylesin, ikrarınız kutlu olsun. Ancak
bu yolun çok zorlu�ları da vardır. Bu yolda gelme gelme, dönme dön­
me, gelen maldan olur, gelmeyen dinden ve i mandan olur. Bu yol de­
mirden leblebidir ve ateşten gömlektir. Ancak bu yolda sebat eder ikrarı­
nızda d u rursanız. Hak Muhammed Ali'ye yakın ve muteber bir kul olur­
su nuz. Eğer sebat edemez, ikrarınızdan dönerseniz, Hak, M uhammed
Ali'den şefaat göremezsiniz. Bu karara kendi isteğinle mi razı oldunuz,
yoksa sizi bir zorlayan mı oldu " d iye sorar.

i krar verecek olan canlar "Eyvallah erenler, biz b ütün zorluklara


katlanıp, bu yola sizin biriniz olmak için kendi rizarnızla geliyoruz" der­
ler.
Bundan sonra Rehber, talibleri erkan üzere çekip M ü rşide teslim
eder ve teslim ederken de:
"innallahe ve melaiketiihi yusal/One alen Nebi ya eyyühellezi­
ne amenO sal/O aleyh ve selimil teslima" (45 ) der.
Baba da "Simahum ff vücOhihim min eseri is-SücOd" diyerek
talibleri teslim alır.

Rehber sağ başta olacak şekilde ikrar veren talibler Baba ' n ı n
önünde d i z üstünde saf olurlar. O vakit Baba şunu okur:
"Ferman-ı Celil , kurban-ı Halil, delil-i Cebrail ,teslim-i ismail
tekbira: Allahu Ekber, Allahu Ekber la ilahe illalahu Vallahu Ekber Al­
lahu Ekber ve Iiliahil ha md." der.

Bunun arkasından i krar verecek olan erkek ve kadın Babanın


önünde yere secde eder gibi yarı eğilirler ve üzerlerine beyaz bir çarşaf
örtülür. Baba, el ela el Hak'ka olsun diyerek; her ikisinin elini eline alıp,
şu "Telkin" leri yapar:
·
Baba: "Tövbe yarabbi estağfurullah ! . .. tövbe yarabbi estağfurul­
lah !. .. tövbe yarabbi estağfurullah !. .. " (talible rd e Baba ile beraber söyler­
ler).

45) Kur'an Azhap suresi, ayet 56 : "AIIah' ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhissela­
ma" salavat ederler. Ey mü' minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" buyurmuştur.

1 25
Baba: "Ey Allah ' ı n d idarının Talibleri ! Allah , Muhammed , Ali'ye,
on iki i mama ve hanedan-ı Ehl-i Beyt'e iman ve ikrar ettiniz m i ? Kazaya
razı olup kadere bağlandınız mı ? Kaza ve kaderi bir bilip gece gündüz
gönüllerinizde Allah , Muhammed, Ali 'yi mürşidin vasıtasıyla bir bildiniz
mi ? NacTierin pTşüvası olan i mam Ca'fer Sadık'ın ictihadı üzere hak de­
diği mizi hak bilip, batıl dediğimizi batıl bildiniz mi ? Muhammed ' i Mür­
şid, Ali'yi Rehber tanıdınız mı ?
Hazret-i Peygamberin sevdiğini sevip "Tevella" ve sevmed iği n i
sevmeyip 'Teberra" ettiniz mi ?
"Ey talibler! Yalan söylemeyin . Gıybet etmeyin . Şehvetperest ol­
mayın . Görd üğ ünüzü ö rtün, görmediğinizi söylemeyin. Elinizle koymadı­
ğınız şeylere el sunmayın. Elinizin ermediği yere el uzatmayın. Sözünü­
zün geçmeyeceği yerde söz söylemeyin. i b ret ile bakın, ilim ile söyleyin.
Küçüğe izzet, b üyüğünüze hizmet eyleyin . ikrarınızı saf kılın, Hak'kı üze­
rinde mevcut bilin. Erenlerin her sırrına agah olun. Netsinize arif olun ki
Hak' kı bilesiniz. Özün üzü Tarikatta saf ve sabit kadem eyleyin . Hakikat
ve Ma' rifeti üzerinde toplayıp kamil insan olun. M ü rşidiniz Muhammed,
Rehberiniz Ali' dir. Kayt yoluyla mezhebiniz i mam Ca'fer'üs Sadık mez­
hebidir. GürOh unuz "Nacl' dir. Piriniz Hünkar Hacı Bektaş Veli , Mürşidi­
niz Süceattin Veli' dir der.
Bu telkinleri dinleyen talibler, Eyvallah diyerek kabul ederler.
Bunun ardından Baba, taliblerin ellerini eline alıp, Seyyid Sultan
Süceattin Veli adına üzerlerine "hutbe" okur:
Önce "Nad-ı Ali" d uasını okur, bunun ard ından "biat" ayeti olan
fetih sOresinin on uncu ayetini; yani "yedul lah" ayetini okur ve daha son­
ra tali blerin boynundaki "Tığ-ı Bend" leri alıp:
Bismillah, bel Millete hanefiyyen ve men dahalehu kane ame­
na" ( ibrahim Dinine uyun ve kim oraya girerse emin olur) diyerek, talib­
lerin bellerine bağlar ve taelarını başları na giydirir ve hazır vaziyette
bekleyen tarikçi, tari k çubuğunu eline alıp; tali bl eri tarikten geçirir.
Tarikçi: Önce fetih sOresi ayet, 1 8' i "biat" ayetini okur:
"Bismillahirrahmanirrahim. Legat radyallahü anul mü'minüne
iz gibi yunike tahta secere" ( 46 ) Arkasından şunu oku r:

46 ) Kur'an Fetih s O resi , ayet 18: Allah razı ol kimselerden ki, cennet ağacı altın­
da "biat" ettiler.

1 26
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Ber cemali Muhamml!rl Ali, Kemal-i Kadir, imam Hasan ve i­
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat, Allahümme sal/i ala Muham­
med va ala AH seyyidina Muhammed.
Günahkanm günahimi af et ya Muhammed Mustafa,
Ali dergahta, Hüseyih Kerbela'da sim hak için tövbe günahla­
nmiza yarabbi, estağfurul/ah, estağfurullah, estağfurul/ah izn-i hali­
fe, tarikat, imam, üstaz, nefes, erkan, meşayih destur şah buyut'
der.
Baba "Pencali" der.
Tarikçi: Ya Allah, Ya M uhammed , Ya Ali , Şah Hasan ve Şah Hü­
seyin" diyerek beş defa "Tarkl" i taliblerin üzerine değdirerek çeker. -

Talibler kalkıp: " Ve Jillah 'il Marşnki ve/ Mağflbi feeynema tü­
ve/lO fesemma vechullah" (4 7) diyerek Tarikçiye ve Tari k' e niyaz eder­
ler. Daha son ra Tarikçi sol başta talibler sağda Dar'a d u ru rlar. Tarikçi şu
tercü manı okur:
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Hü. . . Tarik pakl!ğma, SIf pekliğeine, düldül yürüklüğüne, zül­
fükar keskinliğine, sürüsü kabüllüi/Jne, Şah A li devletine gerçek
eren/erin keremine, babamn birligine ya Ali Hü deyip, Tarikçi ayak­
. . .

ta kalır, ikrar veren talibler, Babanın önüne secdeye varırlar. Ta.libler Ba­
banın önünde diz üzerine gelirler.

O vakit Baba, taliblerin ellerini eline alıp; tekrar şu "Telkinleri" ya­


par: "Ey Canlar! Bu gün burada temiz kal ble ve kendi Isteğinizie ikrar
verdiniz ve yemin ettiniz. Bundan böyle temiz iradeyle yürüyün. Anneni­
ze ve babanıza iyi bir evlat olun, sizden doğan çocuklarınıza iyi birer an­
na ve baba olun. Büyükleri n ize hörmet, küçükleri n ize izzet edin.
Her kimi görseniz hak bilin. Kendinize yapıl masını istemediğiniz
hiç bir kötülüğü başkasına reva görmeyin. Hak nefesi münafıktan dahi
gelse kabul edin. Sakın itiraz etmeyin. Bir m ü ' minin evine vardığınızda
şefaat gözü ile bakın ve edeble oturun ve edeble kalkın.

47) Mağrib i l e Maşrık arasında nereye baksan o n u n yüzü n ü görürsü n , O ' n u n


(Hak) yüzü bütün alemleri kaplamıştır.

1 27
Her ne iş işlerseniz riza ile işleyin . Sakın "riza" dan ayrılmayın. Ri­
zaasız lokma yemeyin. Elinizle koymadığınıli almayın. M ü rşidin (Baba)
yap dediğini yapın, yapma dediğini yapmayın . Kimsenin yüzüne gülüp,
arkasından gıybet etmeyin. Avam ( münkir, münafık ve cahil) ile ihtilaf
etmeyin. Kendi bildiğinize değil, Mürşidin izinden ve M ü rşid netesiyle
yürüyün. Bu yola gelen maldan çıkar, gelmeyen dinden ve baştan çıkar.
Gördüğünüzü söylemeyin , örtülmüş kuyuyu sakın açmayın. Firakla otu­
rup mizanla yürüyün. Zahit imanını şeytandan nasıl korursa, sizde "Evli­
ya Sırrını" öyle koruyun. Elinize, dilinize ve belinize sahip olun. Eğer bu
nasihatları tutar ikrarınızda sebat ederseniz, Hak Muhammed Ali şefaat­
çiniz olur. Yarın Hakkın d idarını görü rsün üz. Ancak, ikrarın ızdan dönüp
bu nasihatları tutmasanız, Murtaza Ali ' nin zülfükarına uğrarsınız. Eğer
mü n atıkların sözüne bakıp e renler yolundan uzaklaşırsanız "Mahşer" gü­
nü yüzün kara olur.
Hak Muhammed Ali, Hünkar H acı Baktaş Veli ve Sultan Süceattin
Veli efendilerimiz i krarınızda sabit kadem eylesin . Biz sizi elden ald ık
şimd i Hak 'ka veriyoruz, si z size sahip olun der ve taliblerin üzerine şu
G ülbengi okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah ! . .


i lahi yarabbi, sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallal­
lahü ve Sellem efend imizin yüzü suyu h ürmetine, i mam Ali Keremullahu
Veche hazretlerinin yüzü suyu h ü rmetine, Hatice-tü Kübra, Fatı ma-tü
Zeh ra'nın yüzü suyu hü rmetine, i mam Hasan ve i mam Hüseyin efendile­
rimizin yüzü suyu hü rmetine, i mam Zeynel Abidin, imam Muhammed
Bakır, i mam Cafer-i Sad ık hazretlerinin yüzü suyu h ürmetine, i mam Mu­
sa-i Kazım Hulkl Riza, i mam Ali Musa Riza, i mam Muhammed Tak!, i­
mam Ali'yül Nakl, i niarn Hasan-ül Askeri ve i mam Muhammed Mehdi
sahibi zernan hazretlerinin yüzü suyu h ü rmetine. Gelmiş geçmiş evliya­
nın ve enbiyanın yüzü suyu hürmetine. Bu gün b urada ikrar verip, el
ele e l Hak'ka olsun diyerek Hak Muhammed Ali yoluna ayak basan bu
can ları; didarından, katarından, cemalinden ayırma. Ey ulu Allahım ! . .
Onlara vücut sağlığ ı , gönül şenliği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik, d e m , di­
zar, dervişlik, abdallık ihsan eyle. Onları dinden, i mandan, Kur'an dan
ayırma. Onları iki cihanda peygamberimizin ve onun Ehl-i Beyti 'nin san­
cağı dibinden ayırma. Hastalarına şifa, dertlerine deva, borçlarına edalar

1 28
i hsan eyle. Korktuklarından emin, umduklarına nail eyle. Onları münkir
münafık şerrinden ve saiOs rnekründen hıfz-ı himaye eyle. Şer işlerin i
hayıra tebdil eyle. Bilmiyerek i§lemiş oldukları günahlarının cümlesine
tövbe ettiler sen onları bağışla. Ilahi yarabbi, yapmış o ld uğ um uz ibadet­
leri, kesilen kurbanı, çektiğimiz gülbengleri, okunan kuranları dergah-ı
izzetinde kabul ve makbul eyle. Bu gün burada yaptığımız "ikrar" h izme­
tini dergahı izzetinde kabul ve makbul eyle. Gökten rah metin i , yerden
bereketini b izlerden esirgeme. Devletimizi ve milletimizi payidar eyle.
Ord ularımızı; havada, karada ve denizde m uzaffer eyle. Ülkemizi her tür­
lü kötülükten , hıfz-ı himaye eyle. Her şeyin hayırlısını haklısını nasip ey­
le. N O r-i Nebi, keramet-i bi Ali, Gülbengi Muhammed, plrim iz Hünkarı­
mız Hacı Bekteşi VeiT, Sultan Süceattin Veli, atman Baba, Demir Baba,
Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyaları n himmet-i alileri ve sa­
fa nazariarı üzerimizden eksik olmasın, bu vaktin hayırlısı hakiısı gelsin,
Hizmet sah ip leri , h izmetleriyle yargılansın . Gerçek erenler g özcü m üz
bekçikiz olsun ya Ali Hü . . .

Arkasından da şu ayeti okuyarak talibleri,Rehbere teslim eder:


"innallahe ve melaiketiihi yusal/One alen Nebi ya ewühellezi­
ne amenO sal/O aleyh ve selimO tes/ima"

Talibleri teslim alan Rehber, önde talibler arkada:


"Ve Iiliahil Maşnkt ve/ Mağnbt feeynema tüve/10 lesernma vec­
hullah" diyerek, Babaya tekrar bir niyaz ederler.

Bundan sonra ayin-i cemde bulunary bütün caniara ve meydanda


yanan çı raklara n iyaz edip tekrar Rehberle birlikte, M ü rşidin önünde
Dar'a d u rurlar. O vakit ikrar veren can lar şu tercü man ı oku rlar:

"Bism-i Şah Allah, Allah ! . .


Hamdülli!Hih kim ben oldum bende-i hass-ı Hüda
Can-ü d ilden aşk ile hem çaker-i Al-i Aba
Rah-ı zulmetten çıkıp doğru yola bastım kadem
Hab-ı gafletten uyandım can gözüm kı ldım küşa
Mezhebi m hak Ca'feri'dir gayriye ben el yudum
Yetmiş iki fırkadan oldum beri bi-riya

1 29
On iki imam bendesiyim gürOh-ı Naciyim
Pirim üstadım Hacı Bektaş Ve li ve Süceattin Veli Kutb-i Evliya
Hak deyip bel bağladım ikrar verip erenlere
Mürşidim oldu Muhammed Rahberimdir Murtaza
Ber- cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i­
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat."

Baba ve cemde bulunan bütün talibler, tekrar ikrar veren talibleri


kutlarlar. Bunun ardından Rehber, talibleri alıp, en arkada bir yere otur­
tur ve şöyle b i r telkin de bulunur:
"Ey Canlar! Bu gün ikrar verip, Hak Muhammed Ali yoluna ayak
bastınız. Burada otu ran canlar, sizin yol kardeşinizdir. Büyüklere hör­
met, küçüklere izzet edin ve biz sizi elden aldık Hak'ka verdik, bundan
sonra siz kendinize sahip olun" der.
Rehber, bu defa ikrar verecek olan ikinci çifti alıp , cem evinin dı­
şına çıkarır. Birinci talibe uygulanan merasirnin tamamı, b u taliblere de
aynen uygu lanır. Böylece i kinci çiftin ikrarı da alındıktan sonra, Rehber
bu d efa her iki çift tali bi; beraber alıp tekrar Babanın huzuruna getirir ve
şöyle der:
"Eyvallah Baba erenler, bu canlar bu defa da m üsahip bağlanıp,
yol kardeşi olmak için izin ve icazet taleb ederler ne buyurursunuz"diye
sorar.
Baba tekrar ayih-i ceme, bu canların müsahip olmak istediklerini
ve geçinip geçinemeyecekleri hakkında, diğer canların fikrini sorar.
Ayin-i cem de olanlar: "Eyvallah Baba erenler, m ünasiptir" diyerek
riza gösterirler.
Bu defa Baba Rehbere: "Evet Rehber baba; talibleri hazırla ve hu­
zura getir" der.

Rehber müsahip olacak canları alıp, tekrar dışarı çıkar ve bellerin­


deki tığ-bend ' leri çıkarıp boyunlarına takar. Takarken de şu tercemanı
okur:
"Hizmet-i Merdan ile dil bendini
Küşuvare kJimJşam pir bendini
Rehber ile pire ettim iktida
Takti Selman boyn,uma t1ğ bendimi. "

1 30
Dedikten sonra, tali blerin boyn undaki tığ-bend'ten tutup, ayin-i
cem evinin kapısına gelip; şu tercemanı okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah!. .


Arsa-i Hak'ta durup Dar-t iradette özüm
Hak-i Dergah oluben seede-i vuslatta yüzüm
Her ne ki ferman olur Şaha mürüvvette sözüm
Muntaztr olup hemen izn-ü icazette gözüm
Ber- cemal-i Muhammed Ali, karnal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat".

Bundan sonra taliblerin dördü birlikte, karı�ık olarak; yani birinin


eşi, diğerinin arkasında olacak şekilde, Rehberin arkasına dizilirler ve
Rehber:
"Ya Efte-lene hayrül-bab " (Açıl ya kapıların en hayırlısı) diyerek
kapıyı açıp, eşiğe niyaz eder:
içeri girer ve ikrar merasiminde olduğu gibi tekrar "Dört Kapı" se­
lamı vererek Babanın huzuruna gelir.

"Bism-i Şah Allah, Al lah ! . .


Eli erde,yüzü yerde, özü Dar-ı Mansur da. Hak Muhammed Ali
yolunda, erenler meydanında, canı kurban, teni tercüman, on iki i­
mam, on dört Ma'sum-ı Pak efendilerimizin dostlarına dost, düşman­
Iarına düşman olmak kavli ile ve Hak erenlerin pend-ü nasihati ni ka­
bul edip muktazasiyle amel ve hareket etmek üzere , (fi lan oğlu filan)
bu kere Ayin-i Cem erenlerinin izn-ü icazeti ile Sahib-i Pir-i Tarikat
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, ve Tarik-i Nazenine müteehhil kararı ver­
mişler ve Muhammed Ali yoluna "müsahip" olup; dört ca n , bir can
olarak devam etmek talebinde bulunduğundan koç kuzu kurbanımız
vardır. Emr-i Mürşidleri nedir, ne buyurur Şahım ! . . Allah eyva llah"
·

der.
Baba: "Eyvallah ayin-i cem erenleri , ne dersiniz b u canlar m üsa­
hip olmak için h uzurumuza geldiler. Bunlar müsahiplik kavlini yerine ge­
tirebilirlermi" diye sorar.
Ayin-i Cem de bulunan lar: "Eyvallah e renler, biz kendilerine kefiliz"
derler.

1 31
Rehber, "innallahe ve melaiketihi yusel/One alen Nebi ya ey­
yühellezine amenO sal/O a/eyh ve selimil teslimi' diyerek tali bl eri Ba­
baya teslim eder.

Rehber, sağ başta olmak üzere talibler, Babanın önünde d iz üzere


sıralanırlar.

Baba, bu defa müsahip adaylarına m üsahipliğin, çok b üyük bir


sevap olduğunu ve her talibin muhakkak m üsahip olması na; yani yol
kardeşi olması gerektiğini söyler. Ancak bunun güçlüklerini de anlatır.
Zor bir iş olduğunu açıklar. Müsah ip adaylarına bu zorluklara rağ men
m usahip olup alamayacaklarını bir kere daha sorar.
M üsahip adayları: "Eyvallah Baba eren ler biz kararı mızı verdik"
derler.
Bu defa Mürşid veya Baba, müsahip kardeşleriin ellerini alıp, bir­
birlerinin bilekleri nden tutturarak, dörd ü nü biraraya getirip üzerleri n e
Seyyid Sultan Süceattin Veli adına şu "hutbeyi" okur:

"Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden ve/ metayü­
ketüt arşike yek büke kavle müsahip. "

Üzerlerine bu hutbe okunan talibler, Hak, Muhammed Ali kavlince


"Müsahip"; yani yol kardeşi olmuşlardır. Dört kapıyı tekmil etmişlerdir.

. B u n u n ardından tekrar Babanın önünde yarı eğilmiş vaziyette


secdeye varırlar. Gene üzerlerine beyaz bir çarşaf örtülü r. Baba dört kar­
deşin ellerini eline alıp, el ele el Hak'ka olsun der ve ardından:

Bu defa taliblerin üzerine "Nad-ı Ali, Yedullah ayeti ve On iki


imamları okur:
Daha sonra taliblerin boyn undaki "Tığ-ı Bend" leri, alıp:
"Bismillah, bel Millete hanefiyyen ve men dahalehu kane
amena" diyerek, tal iblerin bellerine bağlar ve taelarını başlarına giydirir.

Nad-ı Ali- Yedullah Ayeti ve On i ki imamlar Muhtelif Bölümlerde Verilmiştir. ·

1 32
Bu ndan sonra: Hazır vaziyette bekleyen tarikçi, gelip ayn i ikrar
bölümünde anlattığımız gibi; ayni terceman ve ayatieri okur. . Ancak bu
defa on iki imamların adını zikrederek "on iki " tari k çeker.

TaJibler seccadede iken Baba, taliblere m üsahiplik hakkında bazı


nasihatlarda bulunduktan sonra, kendilerini kutlar ve Hak Teaiii' dan
güle güle geçin meleri için niyazda bulunur ve taliblerin üzerine şu gül­
bengi okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah ! ..


La ilahe illailah Muhammed 'en Resulullah, Aliyyün veliyullah, şey­
hi m ü rşüdullah, m ü rşid-i kamilullah ; hayır acetlerimizi, hayır dileklerimi­
zi, namazlarımızı, niyazlarımızı, ku rban larımızı , ikrar hizmetleri mizi, yap­
mış olduğumuz müsahiplik hizmetini kabul edici Allah kabul eder inşal­
lah, diyelim canlar aşk ile Allah Alla h ! . . Allah, Allah ! Üçlerin, beşleri n ,
yedilerin, o n iki imam ve o n dört Masu m-u pakı n v e kırkların , himmetle­
ri , hidayetleri üzerinizde hazır ve nazır olsun. Hak e renlerim ikrarınızda
ve m üsahip kavlinde sabit kadem eylesin. N u r-i Nebi Kerem-i Ali Gül­
bengi Muhammed, pTrimiz Hünkar-ı Hacı Bektaş Veli, Sultan Süceattin
VeiT, Otman Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan yard ımcı­
n ız, gözcünüz ve bekçiniz olsun, gerçeklerin demine evliyilların keremine
ya Ali Hü...

Bunun ardından tali bler, tekrar kalkıp Babaya niyaz ederler. Ni­
yaz ederken de şöyle derler:
" Ve Iiliahil Marşrık1 ve/ Mağnb1 feeynema tüve/Iii fesemma
vechu//a/1'
Niyazda n sonra Baba: "innallahe ve melaiketihi yuselliine alen
Nebi ya eyyühellezine amenii saliii a/eyh ve selimil tes/ima" d iyerek
·talibleri, Rehbere teslim eder.

Talibleri teslim alan Rehber, cemde bulunan bütün taliblerle teker


teker görüşüp niyaz ederler. Cemde bulunan, canlarda onların müsahip­
liklerini kutlarlar. Kutlama merasimi bitince.
Rehber tekrar tali blerle birlikte Dar'a d urup, bu defa m üsahip kar­
deşler hep birlikte, şu tercümanı oku rlar:

1 33
"B ism-i Şah Al lah, Al lah ! . .
Hamdüllillah vasıl-ı D idar- ı Hak olduk b u gün
Küllü müşkil Mil olup esrar-ı Hak olduk bu gün
Bade-i aşk-ı ilahi şükür nuş kıldık bu gün
Masivadan el çekip mest-i e bed olduk bu gün
Ber cemal-i Muhammed Ali , Kemal-i Kadir imam Hasan ve i­
mam Hüseyin ali:i Bülend'e ra salavat."

Bundan sonra Baba ve bütün cem halkı , m üsah i p olan can ları
kutlarlar ve güle güle geçinmek dilerler. Daha sonra Reh ber, talibleri
alıp, en arkada bir yere oturtur ve şöyle bir telkin de bulunur:
"Ey Canlar! Bu gün burada ikrar verdiniz ve müsahip oldunuz.
Hak Muham med Ali yoluna ayak bastınız. Burada oturan canlar, sizin yol
kardeşinizdir.
Büyüklere hörmet, küçüklere izzet edin ve biz sizi elden aldık
Hak' k a verdik siz kendinize sahip olun" der.

Rehber, bu defa ya lınız olarak huzura gelip, şu tercümanı okur:


"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Hüda hakki için hizmetimi kabul e t ey Şah
Bi-hakk-I Murtaza ve At-i dergah
Plrimiz Aliyyel Murtaza 'mn nur-i hakki için
Bu dergahtan aytrma ey ganr Şah
Erenlerden hakli hay1r!J himmet şey'en /il/ah, Al/ah eyvallah eren-
ler. "

Baba'da Rehberin üzerine şu hutbeyi okur:


Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Hü. . Al/ah bir Muhammed Ali nur-i hakki için, hizmetiniz kabul ol­
sun muradmtz hastl olsun. Hak erenlerim hizmetinizden haberdar olsun.
Hizmetiniz klfklar ceminde yaptlan hizmetlerden saytlsm. Hak erenferim
hizmetinizin tekranm nasip etsin, p/rin şefaatçin olsun, hü Allah dost. "
Rehber: "Hü Allah dost, sak/ aştklar, sadtklar, ayin-i cem erenleri
ve mesakinin aşkma Allah eyva/lah eren/er" der.
Baba: "Hü. . . Ayin-i Gernin birliğine, ev/liyamn ve on iki Imamlarm
·

keremine ya Ali Hü . . deyip cümle canlar secdeye varırlar.


.

1 34
Böylece ikrar ve m üsahip erkanı tamamlanmış olur. Ancak burada
şunu da belirtmek istiyoru m . Ben b unları "Rumeli Babağan Alevi ve
Bektaşi" adet ve törelerine g öre anlattım.

Eğer ikrar alma ve müsahib bağlamayı, bir dergaha bağlı "Baba"


yerine; silsilesinin eviadı Resul'e çıktığı bilinen bir M ü rşid kendisi ya­
parsa, taliblere "tarik" yerine "e l pençe" çekilecekti. Bunun dışında her
şey anlatıldığı gibidir.

Rehberin ard ından Tarikçi huzura gelip, üzerine hutbe okutur.


''Bism-i Şah Allah, Allah!..
Hüda hakki için hizmetimi kabul et ey Şah
Bi-hakk-I Murtaza ve At-i dergah
Plrimiz Muhammed BakJr nur-i hakki için
Bu dergahtan ay1rma ey ganl Şah
Erenlerden hak/1 hayirii himmet şey'en li/Ilah, Allah eyval/ah eren-
ler. "
Baba'da Tarikçinin üzeri ne şu hutbeyi okur:
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Hü.. Allah bir Muhammed Ali nur-i hakki için, hizmetiniz kabul ol­
sun muradm1z has1/ olsun. Hak erenlerim hizmetinizden haberdar olsun.
Hizmetiniz kJrklar ceminde yapilan hizmetlerden saytlsm. Hak erenlerim
hizmetinin tekranm nasip etsin, imam Muhammed Baktr hazretleri şefa­
atçin olsun, hü Allah dost. "

Tarikçi: "Hü. Allah dost, sak/ aştklar, sadtklar, ayin-i cem erenyeri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah eren/er" der.

Baba: Hü... Ayin-i Cemin birliğine, gerçek eren/erin ve on iki


imam/ann keremine ya Ali Hü . . deyip cümle canlar secdeye varırlar.
.

Bunun ardından Sakka, elindeki su kabıyla tekrar meydana gelip


elindeki su kabını Babaya uzatır. Sakka suyu Babaya veri rken şu tercü­
manı okur:
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Ve cealna mine/ mai. Kül/i şeyh'in hayy. Allahümme Ecelhu

1 35
şifaün min kül/i dai. diyerek sakka suyunu Babaya uzatır.

Baba da sakka suyunun üzerine bir d ua okur ve sağ elinin serçe


parmağı ile suya dokun u r ve ardından kendisi de b u sudan bir yudum
içer ve su kabını tekrar sakka'ya verir.
Sakka bu s uyu çoğaltarak, yard ımcılarryla birlikte; b irisi e rkek
mü' minlere, diğeri kadın mü' miniere sakka suyu dağıtırlar.

Ayin-i cemde bulunan bütün talibler, sakka suyunu içtikten sonra


tarik çubuğu da b u su ile yıkanı r. Sakkalar, yanmakta olan çıraklara da
birer damla sakka suyu damlatırlar ve en son olarak, kendileri de b irer
yudum su içtikten sonra; su kabını göstererek: "Eyvallah canlar, içmedik
can varsa d ile gelsin, yarın ruz-1 mahşerde bizden hak taleb ektmesin"
derler.

Bütün tali blerin sakka suyundan içtiği anlaşılınca, Sakka, tekrar


Dar'a d urup, şu şekilde bir "Müneccat" ta bulunur:

"Lütfuna muhtacız eyle ihsan ya Hüseyin


Derdimize senden derman eyle d erman ya Hüseyin.

Gayri'ye muhtaç kılma aşıkan-ı el'aman


Sen med et kıl bizlere, her vakit ya H üseyin .

Sad hezaren Lanet olsun ol g üruh ' u dalal 'e


Nakz-ı ahd ile şehrd kıldılar anlar seni ya H üseyin

ism-i pakin aşkı için zikredeni koyma zulmette hergiz.


Bermu rad et d ide-i giryan ile ağlayanı ya H üseyin .

iznin i l e s u tapşırdım aşkına vermek için


Aşkınla içenlere kıl ab-ı hayat ya Hüseyin

Ber- cemali Muhammed Kemlal-i Kad i r imam H asan ve imam


H üseyin ala Bülend'e ra Salavat..."
"AI Iahümme Salli a l a Seyyidina Muhammed ve ala Al-i Mu-

1 36
ham med" Bütün dinlar hep birden hafif sesle bu salavaatı söylerler.

Sakka şöyle devam eder:


"Bism-i Şah Allah, Allah! ..
Can-ü baştan geçmişiz biz "Şah Hüseyin" aşkma
Kerbelay-I deşt-i gamde can verenler aşkma
Dembedem hem can gözüyle Hak 'k1 görenler aşkma
Ol Yezld1/er elinde "Teşne /eb " ler aşkma
Kerbela 'da "Suuu! .. Suuu!. . " diye ser verenler aşk1na
Gözüm yaş1m seb11 ettim on iki imam aşkma!. . "

"Selamu llah Ya Hüseyin . . . Selam uilah Ya H üseyin . . . Selam uilah


Ya Hüseyin .. Ah med-i Muhtar aşkına . . . Haydar-ı kerrar aşkına ... Sad ık-ı
Sakka Selman-ı Pak aşkına ... Sakkahüm Ya i mam Hasan ... Sakkhaüm
Ya imam H üseyin .. . Kıl Şefaat katresi düsene Ya Hüseyin ... Yardı m eyle
Allah, Allah çağrışana Ya Hüseyin . . . Selamuilah Ya Hüseyin . . . Selamuı­
lah Ya Hüseyin ... Selam uilah Ya Hüseyin ... "

Sakka, bunları söylerken meydanın ortasında dolaşır ve orada bu­


lunan canların üzerine "şefaat kil katresi düşene Ya Hüseyin" d iyerek
sakka suyundan serper. Daha sonra tekrar Dar'a d urup, şu tercemanı
okur:
"Bism-i Şah Allah, Allah! ..
Hüda hakki için hizmetim izi kabul et ey Şah!
Bi-hakki Murtaza ve A t-i dergah
Hüyeni-i Kerbela nilr-i hakki için
Bu dergahtan ay1rma ey ganT Şah
Erenlerden hayJr/i hak/1 himmet, şey 'en li/lah, Allah eyvallah" der.

Baba da hizmet gören Sakka'nın üzerine şu "hutbeyi" okur:


"Bism-i Şaş Allah, Allah!. .
"Allah bir Muhammed Ali nilr-i hakki için hizmetiniz kabul olsun,
muradm1z has!l olsun. Hak erenler hizmetinizden haberdar olsun. Hiz­
metiniz kirka/ar ceminde yapilan hizmetlerden say!lsm. Plriniz Se/man-1
Pak şetaatçm1z olsun. Hak erenler hizmetinizin tekranm nasip etsin, Hü.
Allah dost" der.

1 37
Sakka: "Hü. Allah dos, saki aş1klar, sad1klar, ayin-i cem erenleri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah Baba. . . " der.
B a ba : Hü Ayin-i Cem 'in birliğine gerçek eren/erin ve on iki
"

imamlarm keremine ya Ali Hü der ve bütün talibler secdeye varırlar.


. . .

Baba, Allah u Tealaya niyazda bulunduktan sonra tekrar Hü . Al­. .

lah dost. d iyerek d iz üzerine gelinir.

Böylece sakka hizmeti sona erer.


Bu arada sakka suyunu içen bütün talibler, sessiz olarak on iki
imamları zikrederler.

ONiKi i MAMLAR

Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme salli ala nuri M uhammed Mustafa,
Allah ümme salli ala i mam Aliyyel Murtaza,
Allahümme selli ala Hatice-tü Kübra Fatıma-tü Zehra,
Allahümme salli ala i mam Hasan Hulkl Riza,
Allahümme salli ala i mam H üseyin mazlu m şehid-i desti K-erbela,
Allahümme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsumu pak,
Allah ümme salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allah ü mme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allah üm me salli ala i mam M usa-i Kazım ,
Allahümme salli ala i mam Riza,
Allah ümme salli ala i mam TakT,
Allahü m me salli ala i mam Nakl,
Allah üm me salli ala i mam Şah Hasanü l Askeri,
Allah ü mme salli ala i mam Muhammed Mehdi.
Duvazde-i imam:
Sahibi zaman , kutbetOI devran , delili bürhan, h üccet-i kayım , du­
vazde-i imam, cah rade mahsurn-u pak. eveliyle ahirin, tayibinle tahirin,
zahirinle batınin, salavtullahi aleyhim ecmayin, on iki imam, on dört ma­
sum-u pak, pfrimiz kutb-i alem Hacı Baktaşi Veli, Sultan Süceattin-i Veli
efendilerimizin keremine Ya Ali Hü . . .

On iki i mamları okuyanlar, yere secde edip , Ehl-i Beyt'ten niyazda

1 38
b ulunurlar.
B undan sonra Baba, sesi ve kıraatı iyi olan bir talibe; Kur'an oku-
tur.
Kur'an bitince, h erkes tarafından "Fatiha" okunur ve fatihanın ar­
dından Baba, şöyle bir "gülbeng" çeker:

"ilahi yarabbi, uyard!ğlmtz çtrak/ardan, kildiğimiz namaz/ardan,


çekilen gülbenglerden okunan Kur'an dan has1/ olan sevap/an;
Cemi bu yoldan, bu erkandan gelmiş, geçmiş, aş!klanmtzm, sa­
diklanm/lln, plrlerimizin, peder/erimizin, va/idelerimizin cümle htstm ve
akrabalanmlzln. Cemi bu duaya muhtaç olan kardeşlerimizin, bizleri du­
"adan unutmaym deyip giden kardeşlerimizin, mahsus bizi duaya emanet
eden kardeşlerimizin. Mağrup 'tan Maşruk'a zahtr batm cümle dervişan
f1karasmm ruhu şerifleri şad olsun, şad-1 handan olsun, ruh be ruh, der­
gah be dergah cümle dergahlarda yatan, kerbela'da şehit olan gazi/erin
ruhianna hediye eyledik sen vas!l ey/e yarabbi... Gerçeklerin demine ev­
/iyanm kerimine Ya Ali Hü diyerek secdeye varılır.
. . .

iSTEK GÜLSENGLERi

Baba bundan sonra şu Gülbengi okuyarak erkanı kapatır:


"Bism-i Şah Allah , Allah ! ..
ilahi Yarabbi, sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallal­
lahü ve Sellem efendimizin yüzü suyu hürmetine, imam Ali Keremullahu
Veche Hazretlerinin yüzü suyu h ürmetine, Hatice-tü Kübra, Fatı ma-tü
Zeh ra' nın yüzü suyu h ü rmetine, i mam Hasan ve i mam Hüseyin efend ile­
ri mizin yüzü suyu hürmetine, i mam Zeynel Abidin, imam Muhammed
Bakır, i mam Cafer-i Sadık hazretlerinin yüzü suyu h ü rmetine, i mam Mu­
sa-i Kazım HulkT Riza, i mam Ali Musa Riza, i mam Mu hammed Taki, i­
mam Ali 'yül Naki, i mam Hasan-ül Askeri ve i mam Muhammed Mehdi
sahibi zernan hazretlerinin yüzü suyu hürmetine. Gelmiş geçmiş evliya­
nın ve enbiyanın yüzü suyu h ürmetine.
Bizleri didarından, katarı ndan, cemalinden ayırma. Ey ulu Alla­
h t m ! . . Bizlere vücut sağlığı, gönül şen liği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik,
dem, dizar, din, iman, itikat dervişlik, abdallık ihsan eyle. Bizleri dinden ,
imandan, Kur'an-dan ayı rma. Bizleri iki cihanda peygamberimizin ve o-

1 39
nun Ehl-i Beyti ' nin sancağı dibinden ayırma. Hastalarımıza şifa, dertliie­
rimize deva, borçlarımıza ed alar ihsan ey/e. ilahi yarabbi, b izleri korktuk­
larımızdan emin, umd uklarımıza nail eyle. Bizleri münkir münafık şenin­
den ve sa/Os rnekründen hıfz-ı himaye eyle. Şer işlerimizi hayıra tebdil
eyle. Bilmiyerek işlediğimiz günahları mızın cümlesine tövbe ettik sen bi­
zi bağışla Allahım. ilahi Yarabbi , yapmış olduğumuz ibadet/eri, kesmiş
olduğumuz kurban/an, çektiğimiz gülbengleri, okunan kuran/an, yaptlan
ikrar ve müsahiplik hizmetlerini dergah-ı izzetinde kabul ve makbul ey/e.
Gökten rahmetini, yerden bereketini bizlerden esi rgeme. Devletimizi ve
milleti mizi payidar ey/e. Ordularımızı havada, karada ve denizde m uzaf­
fer eyle. Ülkemizi her türlü kötülükten , hıfz-ı himaye eyle. Her şeyin ha­
yırlısını haklısını nasip eyle. N u r-I Nebi, kerameti bi Ali , Gülbengi Mu­
hammed , plrimiz Hünkar- Hacı Bekteşi Veli, Sultan Süceattin Veli, Ot­
man Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyilla­
rın himmet-i alileri ve safa nazariarı üzerimizden eksik olmasın, bu vak­
tin hayı rlısı hakiısı gelsin, gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun , ger­
çeklerin demine evliya/arın keremine Ya Ali Hü . . . " d iyerek secdeye varı­
lır.

Veya şunlar da okunabilir.


"Bism-i Şah Allah, Allah ! . .
Azıran gayıban oturup duran plrcivan, kör olsun mervan , cü mle­
nin isteğini ve muradını veren şahım me rdan, cümle erenler aşkına niyaz
ederiz Ya Ali Hü . . . "

"Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Hü ... istekleri miz kabul olsun, muradımız hasıl olsun, ibadetleri­
miz Hak' kın d ivanına yazılsın, on iki i mamların himmetleri ve hidayetleri
üzeri mizda hazı r ve nazır olsun, Hak erenler isteklerim izin m uradını ver­
sin, gerçeklerin demine on iki i mamların keremine Ya Ali Hü ... "

Daha sonra "farraş" gelip car çeker; yani özel bir süpürge ile sec­
cadeyi süpür ve dar'a d u rup, şu tercemanı okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah!..


Hüseyin-i Kerbela için gözüm yaşttr,

1 40
OJ yezid askerin bağn kara taşt1r,
Pirimiz kirklar içinde ser-tamiştlr,
Ber-cemali Muhammed Ali Kemal-i Kadir, imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat şey'en Iiiiah Allah eyvallah!. " Ve arka­
.

sından şunu okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah!. .


Hüda hakki için hizmetimi kabul et ey şah!
Bi-hakki Al-i Aba ve Al-i dergah. . .
Hüseyin-i Kerbela n Or-i hakki için,
Bu derahtan ay1rma ey ganl şah!
Erenlerden hakli hay1r/1 himmet...
Şey'en li/lah. . . Allah eyvallah!. . " der.

Baba, h izmet yapanın üzerine şu "hutbeyi" okur.

"Bism-i Şah Allah, Allah! ..


Hü. . . Allah bir Muhammed Ali nOr-i hakki için hizmetin kabul ol­
sun, m uradan has1/ olsun, Hak erenler hizmetinden haberdar olsun, hiz­
metin klfklar ceminde yapilan hizmetlerden say1/sm, pirin şefaatçin ol­
sun Hü, Allah dost" der.

Talib: "Hü... Allah dost, saki aş1klar, sad1klar, ayin-i cem erenleri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah Baba'; der.
Baba : "Hü. . . ayin-i camin birliğine, gerçek eren/erin ve on iki
imamlarm keremine Ya Ali Hü. .. " der.

Buraya kadar yapılan hizmetlerle , bir ikrar ve m üsahip erkanı Ta­


mamlanmıştır. Sıra erkanı kapatmaya gelmiştir. Bu da şöyle yapılır:

Gözcü tekrar meydana gelir ve Dar'a durup, özünü d ara çeker:

"Bism-i Şah Allah, Allah!. .


Yüzüm yerde, özüm Oar-1 mansurda, erenler meydanmda, me­
nem Hak ile yeksan, menem bin kanun cürümün sahibi, men takirden
ağnnm1ş, incinmiş kardeş varsa dile gelsin, bile gelsin hakkim ta/ep ey-

1 41
/esin, Allah eyvalla" der.
Baba, a.yin-i ceme şöyle sorar: " Eyvallah a.yin-i cem kardeşler;
gözcü baba özün ü dara çekti dar-ı mansur oldu. Kendisinden ağrınmış
incinmiş varsa dile gelsin, olmayn hak için niyaz etsin" der.
Ayin-i cem kardeşler, eyvallah deyip, yere secde ederler.

Baba bu defa gözeüye şöyle sorar: "Eyvallah gözcü baba, cümlesi


sizi iyi gördü. Siz nasıl gördünüz" der.
Gözcü de: "Eyval lah Baba erenler, kusursuz bir Allahtır" der.
Baba, b u defa: "Eyvallah kerem mürüvvet ettiniz" der.

Gözcü: "Bism-i Şah Allah, Allah!. .


Hüda hakki için hizmetimi kabul et ey şah!
Bi-hakki Al-i Aba ve Al-i dergah ...
Plrim Zeynel Abidin 'in nur-i hakki için,
Bu derahtan aytrma ey gan1 şah!
Erenlerden hakli hayirii himmet...
Şey'en li/lah... Allah eyvallah!. . der.

Baba, h izmet yapanın üzerine şu "hutbeyi" okur.


"Bism-i Şah Allah, Allah!..
Hü ... Allah bir Muhammed Ali nur-i hakki için hizmetin kabul ol­
sun, m uradan has1/ olsun, Hak erenler hizmetinden haberdar olsun, hiz­
metin kf{k/ar ceminde yapilan hizmetlerden say1/sm, plrin şefaatçin ol­
sun Hü... Allah dost" der.
Gözcü: "Hü... Allah dost, sak/ aş1klar, sadik/ar, ayin-i cem erenleri
ve mesaklnin aşkma Allah eyvallah Baba" der.

B a b a : "Hü. Ayin-i cemin birliğine, gerçek eren/erin ve on iki


imam/ann keremine Ya Ali Hü. . . " d iyerek secdeye varır.

Bu arada g ündüz kurbanları kesmiş olan kurbancı, pervaneler ve


diğer hizmet sahipleri sırayla gelip, üzerlerine "hutbe" okutup, h i mmet
alırlar. Her birini ayrı ayrı vermiyorum çünkü, hepsi ayni şekilde yapıl­
maktadır.

1 42
H izmet sahiplerinin üzerine h utbe okun ması sona erince Baba,
"eyvallah can lar, setaya varın" d iyerek destur verir.
Buraya kadar diz üzerinde edep ve e rkan içinde oturan tali bler,
serbest hareket edebilirler.

SOHBET HALKASI

Buraya kadar, "Tarikat ibadeti" yapılmıştır. Bundan sonra "Mar' ifet


muhabbeti"; yani sohbet halkası yapılacaktır. Bu bölümde sohbet edilir,
dem devran sürülür. Ancak her şey gene bir kurala bağlı ve edeb erkan
içersinde yürür.
SakT, meydana gelip hazırlamış olduğu şerbetten, buna "Dem" de­
nir. Önce Babaya bir bardak sunar. Baba bu demin üzerine; şöyle bir
gülbeng okur:

" Bism-i Şah Allah, Allah ! ..


Ber cemayi Muhammed Ali, Kemal-i Kadir i mam Hasan ve i mam
H üseyin ala Bülend ' e ra salavat. Allahümme Sal/i ala Seyyidina Muham­
med ve ala At-i Muhammed. Vakitler hayr olsu n , hayırlar feth olsun, şer­
ler def olsun, mükir ve m ünafık mat olsun. Bu vaktin hayırlısı hakiısı
gelsin. Ellerimiz dolu yardımcımız Şah-ı Merdan Ali olsun. Demlerimiz
kırklar ceminde içilen "engür şerbeti" olsun. Hak erenleri m hizmet sahip­
lerinin hizmetinden haberdar olsun. Demlerini, niyazlarını dergahı izze­
tinde kabul ve makbul eylesin. Akyazılı Sultanın demi devranı yürüsün ,
gerçek erenler gözcü müz bekçimiz olsun, gerçeğe Hü . . .

Diyerek şerbetten içer, daha sonra sakT, yaş ve kı d e m sırasına gö­


re b ütün caniara sırayla birer dem sunar. Burada kıdem, ikrar verip na­
sip alma sırasına denir.
Sıra Hak, muhammed Ali aşkına, yani üçler demine geldiğinde;
Baba üçler deminin üzerine şu g ülbengi okur ve dem içilir.

"Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


L a ilahe illailah Muhammed 'en ResOi ullah, Aliyyün veliyullah, şey-·
hi mürşüdüllah, Mürşid-i kamilullah; hayır hacetlerimizi, hayır dilekleri­
mizi, namazlarımızı, niyazlarımızı, ku rbanlarımızı, soh bet muhabbetleri-

1 43
m izi dergahında kabu l e dici Allah, kabul eder inşalla h ! Diyelim canlar
aşk ile Allah , Allah ! .. Üçlerin demi d evranı yürüsün, b u vaktin hayırlısı
hakiısı gelsin gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun gerçeğe Hü ... "

Bunun arkasından cemin "zakiri"; yani aşığı sazı eline alıp, şöyle
bir "nefes" söyler:

Bizden selam olsun mü' min caniara


Hakikat tali bi olun üçlere
Akıl ermez fikir yetmez aniere
Okuyalım şerhini gelin üçlerin

Muhabbet bağbın ı bunda açtıkça


Mevch vurup gevher deryası çoştukça
Ü çleri n aşkına dolu içtikçe
Eylesin methini dilin üçlerin

Bu yolun sahibi, Muhammed Ali


M ü ' min olanlara açıktır yol u
Cümle yaradılmıştan kadi m evveli
Nice seddar olduğunu bilin üçlerin

Aşkın deryasına ermiyor firak


Hak'kın kudreti göklere direk
Gönül setinesini salmıyalım ı rak
Uğrasın semtine yolun ü çlerin

Kul H ü m met üstadım kande gezersin


Üçlerin aşkına bade s üzersin
M üsayipsiz kalma yoldan azarsın
Ak pak niyazını verin üçleri n

Bu nefesten sonra Baba şöyle bir gülbeng daha okur:

"Allah, Allah! nefesler hak olsun divan hakka yaztlsm, nefes söyle­
yenler ve dinleyenler Hak'km didartm görsün, Kul Hümmet'in demi dev­
ram yürüsün, gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun gerçeğe Hü... "

1 44
Bu n u n ardından bire r d olu daha içilir. Arkasından üçlerle ilgili
sohbet edilir.
Bu g ibi sohbetlerde, "ilm-i Leddün" den konuşulur. Bu sohbet­
lerde, kesin likle günlük konuşmalar yer almaz. Söylenen n efeslerden ,
mana çıkanlmaya çalışılır. Ve bunların cevapları aranır. Yani; Allahın bir­
liğinden söz edilir.
Daha sonra cemin zakiri , ikrar ve müsahip olan tali blerin duru­
munu anlatan şu nefesleri söyler:

iKRAR VE MÜSAHi PLiK NEFESi

Kurbanlar tığlanıp G ülbeng çekildi


Gaflet uykusundan uyana geldim
Dört kapı sancağ ı ande dikildi
Üryan püryan olu b meydana geldim.

Evvel eşiğine koydum başımı


içeri aldılar döktüm yaşımı
Erenler yolunda gör savaşımı
Can-ü baş koyarak kurbana geldim.

Ol dernde uyandı batın çırağı


Üç adım ileri attım ayağı
Rehberim boyn uma bend etti bağı
Koç ku rban dediler iymana geldim.

Dört kapı selamın verO b aldılar


PTrin huzuruna çekib geldiler
El ele el Hak' ka olsun dediler
Henuz ma'sum olu b cihana geldim

PTrim kulağıma eyledi telkin


Şah-ı Velayete olmuşuz yakin
Mezhebim Ca'fer' üs-Sadık'ül Metin
Allah dost eyvallah peymana geldim.

1 45
Özüm dar'da yüzü m yerde durmuşum
Muhammed Ali 'ye ikrar vermişim
"Sakhaah üm" hamrını anda görm üşüm
içüb kana kana mestane geldim.

Yolumuz on iki i mama çıkar


Mü rşidim Muhammed Ahmed-i Muhtar
Rehberi m Ali 'dir sahib-i Zülfikar
Kulundur "Şahiya" divana geldim.

Başından beri anlatmaya çalıştığı mız bütün hizmet ve erkanları


an latan diğer bir "nefeste" şudur:
Akşamlar oldu G ülbeng çekildi
Çırağlar uyandı niyaza geldim
Erenler erkanı meydan açıldı
Ayin-i cem kuruld u ihsana geldim.

Hakikat abctestin birden aldılar


Mürşidin emrine bali dediler
Dar-ı Mansur olub şunda durd ular
Talib-i Hak olu b meydana geldim.

Ol de md e halinden sord ular canın


Varmıdır kusuru, dediler anın
Ayin-i cem gösterdi yere nişanın
Üryan püryan olu b dldara geldim.

Sofralar kuruld u hizmet görüldü


Haki kat nurundan cemaller güldü
M ü ' min olanlar ölmeden öldü
Geçüb kıl-ü kaalden divana geldim.

Seyr edü b cümlede bu güzel hali


Şükür gördük anda n O r-i cemali
Zaki r!:r okuyup bülbül misali
Terk ed üb riyayı merdana geldim:

1 46
Koç kuzu kurbanlar meydana geldi
Nefesler, düvazlar ayana geldi
Ağlarken b u çeşmim şad olub güldü
Can baş feda edüb seyrana geld im.

"Sakaahü m" şerbetin ezü b içtiler


Mest olub cümlesi serden geçti ler
"Şah Hüseyin" deyüb hep ağiaştıiar
içüp ol şerbeti mestane geldim.

G üruh güruh geldi anda bacılar


Sat sat geldi d urdu hacılar
Allah Allah der de öter "Naci"ler
Meydan-ı aşk içre irfana geldi m.

Tığlandı kurbanlar semah 'lar oldu


Kalb naslbini bulanlar buldu
Anda müsah ibini alanlar aldı
inan u b sıdk ile iymana geldim

Edeb, erkan tamam oldu sürüldü


Pervaneler gelüb naslb verildi
Hatım oldu hizmetler destu r verildi
"Şükrü" ya men de Sultana geldim.

Bunlara benzer pek çok örnekler vardı r ancak, daha fazla uzatma­
d an; Rumeli'de Babağan Alevilerinin bağlı bulund ukları "Otman Baba,
Demir Baba ve Musa Baba" hakkında söylenen nefes örneklerinden de
bilgi vermek istiyorum .

OlMAN BABA
Otman Babanın dergahını sorarsan
Dergahı cennettir Otman Babanın
Eğilsem eşiğine niyaz eylesem
Dergahı cennettir Otman Babanın
Dergahı cennetti r Gani Sultan ın Hü .. Hü . . .

1 47
G üzeldir meydan ı hoştur yapısı
Üç yerden açılır türbe kapusu
Mü' min m üslim ziyarete h episi
Dergahı cennettir atman Babanın
Dergahı cennettir Gani Sultanın Hü ... Hü ...

Ziyarete gelir beyler paşalar


Türbesine gelirler sırrın açarlar
Ab u kevser şerbetinden içerler
Dergahı cennettir atman Babanın
Dergahı cennettir Gani Sultanın Hü ... H ü ...

Batın kılıcı var hem tutar elin


i mam Riza'dan aldık erkanı yol u
i mam Riza oğlu hem nesli Ali
Dergahı cennettir atman Babanı
Dergahı cennettir Gani Sultanın Hü ... Hü ...

Pir Sultanım heydir men dest olayım


Horasandan kalkıp Ruma gelelim
On iki i mamdan himmet alalım
Dergahı cennettir Otman Babanın
Dergahı cennettir Gani Sultanın Hü ... Hü ...

DEMiR BABA
Arzu eyleyip yoluna g irsem
Ol m übarek yüzünü görsem
Eşiğine yüzler s ü rsem
Demir Babam hü ... hü ... hü .. .
Gani Sultanım h ü . . . h ü . . . h ü .. .

M utfağında kaynar aşı


Odur erenlerin başı
Hüseyin Baba karındaşı
Demir Babam hü ... hü ... hü .. .
Gani Sultanım h ü . . . hü . . . h ü .. .

1 48
Başucunda yeşil tacı
Ana varan olur hacı
Cümlemiz ona d uacı
Demir Babam hü . . . hü . . . hü .. .
Gizli Sultanım h ü . . . h ü . . . h ü . . .

Kapusun açtım geçtim


Aşkın ataşine d üştüm
Benlik perdesinden geçtim
Demir Babam hü . . . hü . . . hü .. .
G izli Sultanım h ü ... h ü . . . h ü . . .

Kandilleri asılıdır
Hep ku b besi yazılıdır
Şamdanları dizilidir
Demir Babam hü ... h ü . . . hü .. .
G izli Sultanım h ü ... h ü . . . h ü .. .

Türbesinin üstü kurşun


Beş parmaktan suyunu içtim
Şükür eşiğinden geçtim
Demir Babam h ü . . . h ü ... h ü . . .
Gani Sultanım h ü . . . h ü . . . h ü .. .

Elindedir anın asası


Odur erenleri n başı
Dipsiz göldedir kendisi
Demir Babam h ü ... h ü ... h ü .. .
G izli Sulanım h ü ... h ü . . . hü .. .

Türbesinin önünde açar g üller


Dört tarafından sular çağlar
Aşık Yunus d u rmaz ağlar
Demir Babam hü ... hü ... hü .. .
Gizli Sultanı m h ü . . . h ü ... h ü .. .

1 49
SULTAN SÜCEATTiN-i VELI

Yedullah ayet-i pençe-i Ali Aba


Ehli tarikatır Pir ilyas Baba
Bir ismi Seyyid Veli nu rlu bir si ma
Dergahı nuriudur Sücea Baba' nın.

Seyyid Baba ilyas Horasan eri


Yoluna koym uşuz can ile seri
Hem de anılırdı S üceattin Veli
Dergahı nuri udur S ücea Baba' nın.

Otman Baba ile Süceattin Baba


Bağlan bendesine örnrün g itmesin heba
Yolundan ayrılmayız Muhammed Mustafa
Dergahı n uriudur Sücea Baba' nın.

Seyyid Sultan Süceaddin Veli'dir Veli


Nesiini sorarsan Hazret-i Ali
Buna inanmayan valiahi deli
Dergahı nuriudur Süca Baba' nın.

Genç Abdalım söyler gönülden coşar


Dergaha bağlanan güçleri aşar
Kurbanı olanlar buraya koşar
Dergahı nuriudur Sücea Baba'nın.

Alevi Bektaşi cemlerinde erkandan sonra, sohbet m uhabbetlerin­


de; bu örneklere benzeyen pek çok anlamlı "Nefesler ve D üvaz i mamlar"
söylenir.
Saki, üçler, beşler, yediler ve on iki i mamlar için "Dem" sunar. Ba­
ba erenler, her dem için ve her nefes için hayırlı haklı gülbengleri okur.
Sohbet m u habbetinin sonunda şöyle bir g ülbeng çekip, m uhab­
beti sona erdirir.
Bism-i Şah Allah , Allah! ..
Akşamlar hayr ola, hayırlar fetih ola, şerler def ola, münkirler mat

1 50
ola, münafıklar berbad ola, m ü ' minler şad ola, meydanlar abad ola, sır­
lar mestü r, gönüller mesrür ola, handan-ı fukara mamur ola, erhak Mu­
ham med Ali yardımcımız, gözcümüz, bekçimiz ola, on iki i mam , on dört
masum-u pak, on yedi kemerbest efendileri miz; bizleri katarından ayır­
maya, plrimiz Hünkar Hacı Bektaş-i Veli, Sultan Süceattin Veli, Otman
Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan muin ve destigirimiz o­
la. Üçlerin, beşlerin, yedileri n , kırkların ve ricaOI gayb erenlerin ve kutbOI
aktab efendilerimizin hayır himmet-i alileri ve safa nazariarı üzeri mizde
hazır ve nazır ola. Hak eren ler, mü n kir mümafık şerrinden ve sal Os rnek­
rinden emin ve hıv-zı himaye eyleye. iki cihanda korktuğum uzdan emin,
u m d u ğ u muza nail eyleye. Dertlerim ize derman, gönülleri m ize iman,
hastalarımıza şifa, dertleri mize deva, borçları mıza edalar ihsan eyleye .
Zü mre-i Naci'den ve g ü ruh-i salihinden eyleye. Hak erenler, devlet ve
milletimizin kılıcını keskin , sözünü üstün eyleye, namerde muhtaç etme­
ye , d uaları mazı dergah-ı izzetinde kabul ve makbul eyleye, vakti mizin
hayrı gele, dil b izden nefes yüce evliyaları mızdan ve plrlerimizden ola,
yuf mün ki re, lanet yezide, rah met mü' mine, n u r-i NebT, keramet-i i­
mam-ı Ali, Gülbengi Muhammed." der ve hemen arkasından:

Bism-i Şah Allah, Allah!..


Ber-cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir. imam Hasan, imam
Hüseyin ala Bülende ra salavat. Allahümme sal/i ala Muhammed ve ala
Arr Muhammed.
Hü. . . do/ulanmtz dayim olsun, sohbetimiz kaim olsun, bu gitti so­
nu gür olsun, oya/anmasm tez olsun. Plrimiz Murtaza Ali haytr!tstm hak·
!tsmt versin. Gerçeklerin demine on iki imam/ann keremine Hü. . . dost.
der
Bundan sonra saki, kalkıp dar'a durup şöyle der:
"El mizan göz terazi, kiminize az verdim kiminize çok verdim, Ki­
minize hiç vermedim. Herkes oldu mu hakkma razt.
"Burada ka/dt birazt, bu da sakinin ve pervane/erin hakkt" deyip
himmet ister:
"Bism-i Şah Allah, Allah!..
Hüda hakkt için hizmetimi kabul et ey şah!
Bi-hakkt At-i Alfa ve At-i dergah. . .
Plrim Selman-t Pak Hazret/eri'nin nur-i hakkt için,

1 51
Bizi bu derahtan ay1rma ey ganl şah!
Erenlerden hak/1 hayJr/i himmet...
Şey'en li/lah... Allah eyvallah!.. der.

Baba, Sakinin üzerine şu "hutbeyi" okur.


"Bism-i Şah Allah, Allah!
Hü. . . AI/ah bir Muhammed Ali nur-i hakki için hizmetin kabul ol­
sun, muradm has!l olsun, Hak erenler hizmetinden haberdar olsun, hiz­
metin kirklar ceminde yapilan hizmetlerden sayJ/sm, plrin şefaatçin of­
sun Hü, Allah dost" der.
Saki: "Hü, Allah dost, sak/ aş1klar, sad1k!ar, ayin-i cem erenleri ve
mesaklnin aşkma Allah eyvalfah Baba" der.

B a b a : "Hü, ayin-i camin birliğine, gerçek erenterin ve on iki


imam/ann keremine Ya Ali Hü. . . " d iyerek secdeye varır.

Bundan sonra semahlar dönülür. Babağan Aleviler arasında "Kırk­


lar Semahı" çok önemli bir yer tutar.
Semahlardan son ra ikrar ve m üsahip olan canları n , "şükra n l ık
lokmalar" ı; yani kurbanları yenir.
Yemekler yenip, sofralar kalkınca, Hadımlar (ahçı), zaki r, ateşçi,
pabuçcu, dış gözcüler (pervaneler) ve bunların dışında b u hizmete eme­
ği geçmiş cümle canlar gelip, sırayla üzerlerine "hutbe" okutup, h im met
alırlar. Daha sonra Baba şöyle bir g ülbeng daha oku r:

CEM DAGILIRKEN OKUNUR

Akşamlar hayr olsun, hayJr/ar feth olsun, münkir münaf1k mat ol­
sun, kahr olsun. Yapmiş olduğumuz ibadetlerimiz, kurban/anmlz, niyaz­
fanmlz Hak katmda kabul ve makbul olsun. Nur-I Neb� keramet-i imam-1
Ali, Gülbeng-i Muhammed, plrimiz Hünkanm1z Hac1 Bektaş Ve/1, Süceat­
tin Vet� atman Baba, Demir, Baba, AkyazJ/1 Sultan ve Musa Baba efendi­
lerimiz, hizmetlerimizin kabD/ünde yardimCI olsun.
Hak erenlerim, oturanm, duranm, koğlsuz gtybetsiz evine va­
ranm, on iki imamlan zikredip yasttğma baş koyanm Allah işlerini
rast getirsin, gerçeklerin demine on iki imamlarm Ya Ali Hü . diye-
. .

1 52
re k secdeye varılır.
Bunun ardından bütün talibler evlerine dağılırlar. Böylece bir ayin­
i cem sona e rer.

Bundan sonra aniatacağım bütün h izmetlerden önce ikrar mera­


siminden önce yapılan "Halka Namazı" merasimi aynen yapılır. Yalnız ya­
pılan "erkan hizmeti" değişir.

EZiNE (TARlK) ERKANI

Ezine: Cuma gecesi; yani Perşembe gününün akşamı demekti r.


Bu hizmet genellikle bu gecede yapı lmalıdır.
Tarik, buna bazı yerlerde "erkan" veya "zülfikar" da denilmektedir.
"Tarik" tarikatın kısaltılmışıdır. Bir nevi tarikat anlamına gelmektedir.
Bütün "Tarikat" lar, birer "nefs" terbiyesi yoludur. Hak teala insa­
nı en mükemmel biçimde yaratmış ve ona akıl, fikir, zeka, mantık vere-
rek, di ğ er hayvan lardan üstün kılmıştı r. . .
Insan anasından doğduğu zaman tertemiz ve saftır. Işte Cenab-ı
Hak Teala, insanın tekrar bu haliyle kendisine dönmesini istemektedir.
Bun un içinde, zaman zaman peygamberler göndermiş ve pey­
gamberlere; insanları doğru yola sevk etmeleri için kitaplar göndermiş­
tir.
Bu kitaplar; "Zebur, Tevrat, incil ve Kur an"d ı r Kitap sahibi olan
' .

peygamberler, Tan rı' nın tüm buyruklarını insanlara bildirmişler ve doğru


yoldan ayrılmamalarını öğütlemişlerdir.
Ancak insanlar, bunları gereği gibi anlayamamışlar ve bir "Rehbe­
re" ihtiyaç duymuşlardır. Bu d u ru m , giderek tarikatların ortaya çıkması­
na olanak sağlamıştır.
Yukarda belirttiğim gibi bütün "Tarikat" lar birer nefs terbiyesi yo­
ludur.
Ayin-i cem bölümünde bir ikrar ve müsahip erkanı gördük. Tali b­
ler, ikrar verdiler, Hak Muhammed Ali yoluna girdiler. Hak, Muhammed
Ali 'ye "biat" ettiler. Hazret-i Peygam berin dostuna dost, "Tevella", düş­
manına düşman olacaklarına 'Teberra" yemin ettiler. Her türlü kötülük­
ten uzak du rup, bütün insanlarla iyi geçineceklerine ve Tan rı'nın istediği
şekilde bir m ü ' min olacağına yemin ettiler.

1 53
işte; Tarik erkanı dediğimiz "erkan" bir nevi, ikrar tazelemektir. Ta­
ri kat Şeyh leri , PTrleri, Babalar, Mürşidler ve Mürebbiler tali b leri , Hak Mu­
hammed Ali yoluna sokup , yemin ettirip salıvermezler.
Bazı yörelerde veya cemlerde senede bir defa, bazı yörelerde kırk
günde bir tarikten geçilir.
Bazı yörelerde de kışa girerken; yani Ekim ayının sonuna doğru
"Birlik kurban ı (Abdal Musa) yapıp "Tarikten" geçerler. Daha sonra "Nev­
ruz" da buna kırklar cemi de denir. Birde "Muharrem" orucuna başlama­
dan önce ; yani senede üç defa tarikten geçerler.

Bütün talibler, tepeden tırnağa yıkan mış, abdestlerini almışlar ve


en temiz ve özel kıyafetlerini giyinip "Ezine" gecesi ceme gelirler. Erkan
tutulup halka namazı kılındıktan sonra, tarik hizmeti başlar:

Önce tarik çubuğu dediğimiz "Tarik" B�ba ve onun yan ında oturan
üç kişi tarafından, niyaz edilerek tekbirlenir. lik önce cemin tarikçisi hu­
zura gelip dar'a durup özünü dar'a çaker ve şu tercüman ı okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah! ..


Can-1 dilden bel bağlaytp evliya erkanma
Hamd-ü Iiiiah yine durdum Pirimin dlvamna
Çok kusurum var aman el aman zikrederek
Stğmtp geldim erenler lütf-u ihsanma
Camm kurban, tenim ktldtm bu yolda tercüman
Allah eyvallah candan, Pirimin fermanma.
Ber cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat" der.

Baba, dar'da duran taliblere: "Eyvallah canlar, ikrarınızda sabit ka­


demmisiniz. i ster bu cemde olsun, ister d ışardan gelsin ; bir kişi gelip
sizden bir hak, hukuk taleb ederse, helallaşmaya" razımısınız diye sorar.

Dar' da duran talibler: "Eyvallah erenler, döktüğümüz varsa doldu­


racağız, ağiattığımız varsa güldüreceğiz; eğer üzerimizde kul hakkı varsa
borçlu kalmak istiyoruz" derler.
Baba, bu defa bütün ayin-i ceme şöyle sorar:

1 54
- Eyvallah ayin-i cem kardeşler, bu canlar "mahşer" davasını ��­
rada vermek üzere şu anda seccade üzerinde özlerini dara çektiler. 01-
meden önce ölmüş ve bütün benliklerinden geçmiş olan bu kardeşleri­
mizden ağrı n mış, incinmiş ve kendilerine bir hakkı geçmiş varsa dile
gelsin , bile gelsin hakkını taleb etsin.
Çünkü HakTeala, eğer siz sıdk ile tövbe ederseniz ben sizi n bütün
günahlarınızı bağışlarım. Ancak bana kul hakkı ile gelmeyin buyurmuş­
tur der.
Bütün talibler: "Eyvallah Baba erenler, bizi m kendilerinde bir hak­
kımız hukukumuz yoktur. Bilmiyerek bir hakkımız geçti ise, helal olsun,
heliii olsun, heliii olsun" diyerek üç defa tekrar ederler.

Baba, bu beyan üzerine, dar'da duran taliblere: "Eyvallah canlar,


bütü n talibler size olan hakkını, hukukunu helal ettiler. Biz sizi kendi be­
yanınıza bırakıyoruz. El gövdenin kaşındığı yeri bilir, dilinizle söylediğini­
zi kalbi nizle tasdik ediyorsanız seecadeye n iyaz edin" der.

Talibler, Babanın önünde seecadeye niyaz ederler ve üzerlerine


beyaz bir çarşaf örtül ü r. Baba yerini en yaşlı bir tali be bırakıp, ayağa kal­
kar ve talibleri tarikten geçirir.

Baba, taliblerin üzerine "Nad-ı Ali" yi ve Fetih suresinin onuncu


ayeti "Yedullah" ayetini okur ve arkasından şöyle devam eder:

"Bism-i Şah Allah, Allah!..


Ber cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir, imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat, Allahümme Sal/i ala Muhammed va ala
Al-T Muhammed. Günahkanm günah1m1 at et ya Muhammed Mustafa,
Ali dergahta, Hüseyin Kerbela'da s1rn hak için tövbe günahlanm1za ya­
rabbi, estağfurullah, estağturullah, estağfurullah izn-i halife, tarikat, i­
man, üstaz, nefes, erkan, meşayih destur şah buyur" der

Babanın yerine vekil olan kimse "pencaiT' der.

Baba, Ya allah , Ya Muhammed, Ya Ali, Şah Hasan ve Şah Hüseyin


diyerek tarik çub uğ u nu taliblerin üzerine değdirerek çeker.

1 55
Talibler kalkıp, "Ve Iiliahil MarşTikt ve/ Mağrtbt feeynema tüvel­
lii fesemma vechul/ah"
Diyerek, Tarikçiye ve Tarik'e n iyaz ederler. Daha sonra Tarikçi sol
başta talibler sağda dar'a \:Jururlar. Baba, şu tercemanı okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah!..


Hü. . . Tarik pak/Jğma, slf pekliğine, düldül yürüklüğüne, zülfükar
keskinliğine, iki cihanda yüz akltğma, sürüsü kabüllüğüne, $ah Ali Dev­
letine gerçek eren/erin keremine, Babanm birliğine Ya Ali Hü... deyince
sadece talibler seecadeye varırlar.

Tarikçi secdeden kalkınca; Baba elindeki tarik çubuğunu tarikten


geçmiş olan "Tarikçiye" tesli m eder ve bu göreve onun devam etmesi
için izin riza verir. Kendisi tekrar yerine oturur.

Bundan sonra talibler yaş ve kıdem sırasına göre Babanın h uzu­


runda dar'a du rurlar ve özlerini dar'a çekerler.
Baba bu defa ayni sorg uları dar'da d uran bütün talible re sorar.
Talibler Babanın önünde secdeye varınca Baba, el ele el Hak'ka diyerek
taıiblerin ellerini eline alıp; "Nad-ı Ali' ve Yedu llah Ayetin" i taliblerin üze­
rine oku r. Tarikçi de fetih suresinin onsekizinci ayetini ve salavat terce­
manını okuyarak tali b leri tarikten geçirir.
Bunun anlamı şudur: Mü' minler, yarın rOz-i mahşerde sorulabile­
cek olan tüm soruların cevaplarını, burada vermeye calışırlar.

Tarikten geçme merasimi başlarken, hizmet çırağı veya meydan


çırağı dediğimiz çırak, çırakçı tarafından ayağa kaldırılır. Çırakçı çırağıyla
birlikte kalkınca; bütün talibler ayağa kalkarlar. Tarik hizmeti sona erin­
ceye kadar ayakta, dar'da d ururlar.
En son talib, tarikten geçince, çırak yere iner. Çırak yere inince,
Bab� şöyle bir gülbeng okur:

"Bism- Şah Allah, Allah!..


Hü. . Darlanmz, menzilleriniz, Hak olsun, Hakkm divamna yaztfsrn,
Danmz Fatma ana dar't olsun, dar çeken didar görsün, Fa tma ana şefa­
atçiniz olsun, erenler setaya varsm" der.

1 56
O zaman b ütün Tali bler yerlerine oturu rlar. Daha sonra Baba şu
G ülbengi okur:

"Bism-i Şah Allah , Allah !..


ilahi Yarabbi, sevgili Peygamberi miz Muhammed Mustafa Sallal­
lahü ve Sellem efendimizin yüzü suyu hürmetine, i mam Ali Keremullahu
Veche h azretlerinin yüzü suyu h ü rmetine, Hatice-tü Kübra, Fatıma-tü
Zehra' nın yüzü suyu hürmetine, i mam Hasan ve imam Hüseyi efendile­
rimizin yüzü suyu h ürmetine, imam Zeynel Abidin, imam M uhammed
Bakır, i mam Cafer-i Sadık hazrenerinin yüzü suyu hü rmetine, i mam Mu­
sa-i Kazım HulkT Riza, i mam Ali Musa Riza, i mam Muhammed Taki, i­
mam Ali'yül Nakl, imam Hasan-ül Askeri ve i mam Muhammed Mehdi
sahibi zernan hazretlerinin yüzü suyu hürmetine. Gelmiş geçmiş evliya­
nın ve en biyan ın yüzü suyu hürmetine.
Bizleri didarından , katarı ndan, cemtHinden ayı rma. Ey ulu Alla­
h ı m ! . . Bizlere vücut sağlığı, gönül şenliğ i, sağlık, sefalık, dirlik, birlik,
dem , dizar, din, iman, dervişlik, abdallık ihsan eyle. Bizleri dinden, iman­
dan, Kur'an-dan ayırma. Bizleri iki cihanda peygamberim izin ve onun
Ehl-i Beyti' nin sancağı d ibinden ayırma. Hastalarımıza şifa, dertlerimize
deva, borçlarımıza edalar i h san ey le. i lahi Yarabbi, bizleri korktuklarımız­
dan emin, umduklarımıza nail eyle. Bizleri m ünkir m ünafık şerrinden ve
saiOs rnekründen hıfz-ı h imaye eyle. Şer işlerimizi hayıra tebdil eyle. Bil­
miyerek işlemiş olduğu muz günahlarımızın cümlesine tövbe ettik sen bi­
zi bağışla Allahım. i lahi Yarabbi, yapmış olduğumuz ibadetleri, çektiği­
miz gülbengleri, okunan ku ranları, yapılan tarik hizmetlerini dergah-ı iz­
zetinde kabu l ve makbul eyle. Gökten rahmetini, yerden bereketin i biz­
lerden esirgeme. Devletimizi ve millelimizi payidar eyle. Ordularımızı ha­
vada, karada ve denizde m uzaffer eyle. Ülkemizi her türlü kötülükten ,
hıfz-ı himaye eyle. H e r şeyin hayı rlısını haklısını nasip eyle. Nuri Nebi,
kerameti bi Ali , g ülbengi M uhammed , plrimiz Hünkar- Hacı Bekteşi Veli,
Sultan Süceattin Veli, Otman Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı
Sultan ve bütün evliyaların himmet-i alileri ve safa nazariarı üzerimizden
eksik olmasın, bu vaktin hayırlısı hakiısı gelsin, gerçek erenler gözcü­
müz bekçi miz olsun, gerçeklerin demine evliyaları n keremine Ya Ali
Hü ... diyerek secdeye varılır.

1 57
TÖVBE DÜVAZ i MAMI

Dün u gün u günah işlernek işi m


Tövbe g ünahlarıma estağfurullah
M uhammed Ali'ye bağlıdır başım
Tövbe g ünahlarımıza estağfurullah

Hasan, Hüseyin'de balkır nür ise


i mam Zeynel sır içinde sır ise
Eğer özümüzde benlik var ise
Tövbe 9ünah larımıza estağfurullah

Biz i mam Bakır'ın izinden çıkmak


Özüm i mam Cafer' e kata gör akmak
Revamıdır bize hatırlar yıkmak
Tövbe günahlarımıza estağfurullah

M usa-i Mazım kanınca meye


Taki , N aki emeğin sen verme zaye
[}ün u günu ettiğimiz betuya
Tövbe günahlarımıza estağfurullah

Hasan Ali Asker' in g ülleri bite


Mehdi gelip gönlümüzün gamını ata
Dünu gün u ettiğimiz koğa gıybete
Tövbe günahlarımıza estağfurullah

Hatayi'yim eydir Bağdad- Basra


Şöyle kazancınan şöyle esire
Sen kerem kanisin kalma kusura
Tövbe günahlarımıza estağfurullah ...

Baba, b u d üvaz imamı okurken b ütün talibler h afif sesle tekrar


ederler.
· Daha sonra, ikrar merasiminde olduğu gibi Sakka, b ütün taliblere
sakka suyu dağıtır. Tarik çubuğu bu su ile yıkanır, ayrıca yanmakta olan

1 58
çıraklara b i rer damla damlatılır. Ancak n iyazlamış ve üzerine h utbe
oku n m uş olan b u sudan yalnız tarikten geçenler içerler. "Yekta" ya veril­
mez.
Sakka suyunu içenler on iki i mamları zikrederler. Bunun arkasın­
dan "Tercüman" lokması yenir. Bu genellikle "elma" olur. Bu lokma Baba
tarafından niyazlanır ve sadece tarikten geçenler yerler.

Bunun arkasından da bir kişi Kur'an okur. Baba bu ku randan son­


ra şöyle bir dua yapar:

KURANDAN SONRA OKUNUR

"ihlahi yarabbi, uyardığımız çıraklardan , kıldığımız namazlardan ,


yapılan ta rik hizmetinden, çekilen g ülbenglerden, okunan Kur'an dan ha­
sıl olan sevapları;
Cemi b u yoldan, bu erkandan gelmiş, gelmiş, aşıklarımızın , sa­
d ıklarımızın, plrleri mizin, pederlerimizi n , valideleri mizin cümle hısım ve
akrabaları mızın , cemi bu duaya muhtaç olan kardeşleri mizin, bizleri d u­
adan unutmayın deyip giden kardeşlerimizin, mahsus bizi d uaya emanet
eden kardeşlerimizin, Mağrup'tan Maşruk'a zahTr batın cümle dervişan
tıkarasının ruhu şerifleri şad olsun, şadı handan olsun, ruh be ruh, der­
gah be dergah cümle dergahlarda yatan, Kerbela'da şehit olan gazilerin
ruhlarına hediye eyledik sen vasıl eyle yarabbi ... Gerçeklerin demine ev­
liyanın keremine Ya Ali Hü " diyerek secdeye varılır.
. . .

Bunun ardından ikrar merasiminin sonunda olduğu gibi, "erkan


kapatıl ır ve b ütün hizmet sahipleri; teker teker gelip üze rlerine hutbe
okutup, h immet alırlar.

DAR' DAN iNDiRME ERKANI

Bu erkan da ayin-i cem de bulunanların; yani Hak m u hammed Ali


kavlince yola erkana yü rüyen ikrarlı imanlı talibler, veya onların anneleri,
babaları ve çok yakınları bu alemden Hakka yürüyünce; yan i ölünce, "kı r­
kıncı" g ü n ü , bir kurban kesilip dardan indirme "erkan" ı yapılır.

1 59
Yine daha önce anlatıldığı gibi, ayiin-i cem toplanır. Cem birlenir,
çıraklar uyarılıp akşam namazı ; yani halka namazı kılınır. Erkan kapan­
madan önce gözcü kalkıp , "Dar'dan indirme" hizmetinin olduğunu Baba­
ya bildirir.

Baba, dar hizmeti yapılan kimsenin bütün yakınlarının ortaya gel­


melerini söyler. Ölen kimsenin ikrarlı olmak şartıyla bütün yakınları Ba­
banın ö n ünde saf olarak Dar'a dururlar.
i çlerinden biri: "Eyvallah Baba erenler, biz (filan . . . . ) için bir dar
hizmeti yapıyoruz" der.
Baba şöyle sorar:
- Eyvallah canlar Allah kabul etsin sizler ikrarlı imanlı kimseler
olarak (ölmüş olan kimse) ' nin ister bu cem içinde olsun , isterse b u ce-
min dışından olsun, bir kimse gelip size ( . . . . . . . ) ' nın bende alacağı vardı
veya borcu vardı veya benim onda şöyle şöyle bir hakkım vardı deyip;
hakkını taleb ederse, helallaşmaya razımısınız ? Yani bütün alacaklarına
ve borçlarına sahip çıkıyormusunuz diye sorar.

Darda duranlardan bir kişi gene şöyle der: "Eyvallah Baba erenler.
Ağiattığı varsa güldüreceğiz, döktüğü varsa dolduracağız, her kime bor­
cu ve hakkı varsa helallaşıp , onu kul hakkıyla yatırmak istemiyoruz" der.
Baba, cemde bulunan taliblere, sorar:
"Eyvallah canlar, bu kimseler Dar'a d urup ( ...... filan) için helallık
isterler; eğer bir hakkı nız varsa ortaya çıkıp taleb edin, veya helal edin"
der.
O vakit bütün talibler: "Eyvallah erenler, bizim herhangi bir hakkı­
mız ve hukukumuz yoktur, ancak bilmeyerek bir hakkı mız geçti ise helal
olsun" derler.
Baba · dar'da duranlara: "Bütün canlar hakkını ve hukukun u helal
ettiler, sizde dilinizle söylediğinizi kalbinizle tasdik ediyorsanız; seecade­
ye niyaz edin ve tekrar kalkın" der.
Baba, bunun ardından tekrar kalkıp dar'a duran taliblerin üzerine
söyle g ülbeng okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah ! ..


ilahi yarabbi, sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallal-

1 60
lahü ve Sellem efendimizin yüzü suyu hürmetine, i mam Ali Keremullahu
Veche h azretlerinin yüzü s uyu hürmetine, Hatice-tü Kübra, Fatım a-tü
Zehra'nın yüzü suyu hürmetine, i mam Hasan ve i mam H üseyih efendile­
rimizin yüzü suyu hürmetine, i mam Zeynel Abidin, i mam Muhammed
Bakır, i mam Cafer-i Sadık hazretlerinin yüzü suyu h ürmetine , i mam Mu­
sa-i Kazım Hulki Riza, i mam Ali Musa Riza, i ma m Muhammed Tak!, i­
mam Ali'yül Nakl, i mam Hasan-ül Askeri ve i mam Muhammed Mehdi
sahibi zaman hazretlerinin yüzü suyu hürmetine.Gelmiş geçmiş evliya­
nın ve enbiyanın yüzü suyu hürmetine.
Bu canları; didarından, katarından , cemalinden ayırma. Ey ulu Al­
lahı m ! . . Onlara vücut sağlığı, gönül şenliği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik,
dem , dizar, dervişlik, abdallık ihsan eyle. Onları dinden, imandan, Kur'an
dan ayı rma. Onları iki cihanda peygamberimizin ve onun Ehl-i Beyti ' nin
sancağı dib in de n ayırma. Hastalarına şifa, d e rtlerine deva, borçlarına
edalar ihsan eyle. Korktuklarından emin, umduklarına nail eyle. Onları
münkir münafık şerrinden ve saiOs rnekründen h ıfz-ı hi maye eyle. Şer
işlerini hayıra tebdil eyle. Bil miyerek işlemiş old u kları günahlarının cüm­
lesine tövbe ettiler sen onları bağışla Allahım.
ilahi yarabbi, yapmış old uğumuz i badetleri, kesilen kurban ı, çekti­
ğimiz gülbengleri, okunan kuranları dergah-ı izzetinde kabul ve makbul
eyle. Bu gün b urada yaptığımız "Dar hizmetini" dergahı izzetinde kabul ve
makbul eyle. Bu hizmetlerden hasıl olan sevapları , aramızdan ayrımış
olan ( ......... )' nın ruhuna hediye eyledik sen vasıl eyle. Gökten rahmetini,
yerden bereketini bizlerden esirgeme. Devletimizi ve milletimizi payidar
eyle. Ordularımızı ; havada, karada ve denizde m uzaffer eyle. Ülkemizi
her türlü kötülükten , hıfz-ı hi maye eyle. Her şeyin hayırlısını haklısını na­
sip eyle. NOr-i Nebi, keramet-i bi Ali, Gülbengi Muhammed, pfrimiz Hün­
karımız Hacı Bekteşi Veli, Sultan Süceattin Veli, Otman Baba, Demir Ba­
ba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyaların himmet-i alileri ve
safa nazariarı üzerimizden eksik olmasın , bu vaktin hayı rlısı hakiısı gel­
sin, Hizmet sahipleri, hizmetleriyle yargılansın. Gerçek erenler gözcü­
müz bekçikiz olsun gerçeğe Hü . . .

Bu gülbengten sonra, talibler yerlerine otururlar. Daha sonra, er­


kan kapanıp ayin-i cem sona erer.

1 61
Bunun ardından semahlar dönülür. Semahtan sonra da ölen kim­
senin ruhu için kesilen kurban, /akma olarak meydana gelip sofralar ku­
rulur, yemekler yenir. Bu arada ölen kimsenin ruhu için Kur'an okunur.
Baba gene daha önce vermiş olduğumuz Kur'an'dan sonra okunan gül­
bengi okur.
Böylece cem dağılıp, herkez evine gider.

DÜŞKÜN KALDlRMA ERKANI

.Daha önceki bölümlerde ayin-i cemi anlatırken görmüştük.

Alevi (Bektaşi) cemlerinde cem ayinine başlarken; yani halka na­


mazı kılınacağı zaman cem birleme esnasında gözcü şöyle sorar:

"Eyvallah canlar birbirinden ağrınmış, incinmiş ve birbirinde gör­


güsü olan varsa, dile gelsin bile gelsin hakkını taleb etsin" der. O vakit
talibler arasında birbirine küsmüş kimseler varsa ortaya çıkıp, benim
( ..... filanca) canda görgü m var der. ·
Baba o vakit şikayet edilen kimseyi de ortaya getirip, her ikisinin
de şikayetleri; bütün orada hazır bulunanlar tarafından dinlenir.
Hemen orada aralarındaki sorun giderilerek anlaşma sağlanır. Kü­
çük olan büyüğünün elini öpüp, barışırlar.
Eğer anlaşma sağlanamasa, her ikisi birden , cemden kovulurlar.
Buna "Düşkün" denir.
Cemden düşmenin pek çok çeşitleri vardır. Eğer bir talib, Üç sün­
net ve yedi farzdan kusurlu ise, kusuru hangi farzdan olduğu ayin-i cem
uluları tarafından saptanır ve o kimseye ona göre ceza ve sitem verilerek
dışarı çıkarılır.
Cemde anlaşma sağlanamayıp, d üşkün olan kimseler; dışarda an­
laşırlar ve kendilerine verilen sitemi de kabul edip tekrar ceme gelmek
istediklerini bildirirler.
Bunun üzerine ayini cem toplanır. Erkan tutulup cem birleme ya­
pılmadan önce "düşkün kaldırma" merasimi yapılır.

Düşkün Talibler, Babanın huzuruna gelip dar'a dururlar ve şu ter­


cü manı okuyarak aman m ürüwet dilerler:

1 62
"B ism-i Şah AHa h , AHa h ! . .
Can-ı dilden bel bağlayıp evliya erkanına
Hamdü Iiiiah yine durdu m pirimin dlvanına
Çok kusurum var aman el aman
likrederek sığınıp geldim, erenler lütf-u ihsanına
Canım kurban ten im kıldım bu yola tercüman
Allah eyvallah candan pirimin fermanına
Ber cemali M uhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i­
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat, Allah eyvallah erenler" derler.

Baba, düşkün olan Taliblere, "siz Hak, Muhammed Ali yol una kar­
şı geldiniz. Vermiş olduğunuz ikrarı bozdunuz. Siz bizim aramıza yakış­
mazsınız, hemen dışarı çıkın" der.
Düşkün talibler,üç defa kapıya kadar giderler fakat dışarı çıkma­
d an tekrar dar' a durup af d ilerler. Baba her defasında kendilerini kovar;
üçüncü defa tekrar dar'a durup, boyun bükerler.

O vakit Baba, ayin-i ceme sorar: "Eyvallah ayin-i cem kardeşler.


Biz bu canları kapıdan attı k fakat onlar bacadan girdiler ve aman mürüv­
vet diliyorlar, ne dersiniz" d iye sorar.

Gernin ileri gelenleri şöyle söylerler: "Eyvallah Baba erenler, eğer


yaptıklarına p iş man olmuşlarsa, Hak M uhammed Ali yol unda b undan
böyle daha temkinli hareket edeceklerine söz verirler ve kendilerine veri­
len sitemleri kabul ederlerse; alalı m kabul edelim" derler.
Bunun üzerine dar'da d :.ı ran talibler: "Eyvallah boynu muz kıldan
ince, sitemimiz ne ise razıyız" derler.

O vakit, hang.i sünnetten ve farzdan d üşmüşlerse ona göre sitem­


leri yerjrıe getirilir. Orneğin "üçüncü farzdan" d üşmüşler ise:
Uçüncü Farz: "Bu farzdan d üşen talibe on iki "tarik" çalıp, on iki
akçe tercü man alınır. Ayrıca dokuz akçe Halife 'ye, on yedi akçe nezir alı­
nır" der.
Buna göre bu taliblere daha önce anlatıldığı gibi on iki tari k çeki­
lir, ancak (on iki akçe tercüman ve on yedi akçe niezer) yerine cemin ih­
tiyacını karşılamak için sembolik bir para alınır. Böylece bu talibler, d üş-

1 63
künlükten kaldırılmış olurlar. "Üç Sünnet ve Yedi Farz" kitabımın birinci
bölümünde vardır.
Talibler, tekrar dar'a d u rurlar talibler darda iken üç düvaz imam
okunur daha sonra Baba şu gülbengi okur:

"Bism-i Şah Allah, Allah!. .


Hü.. Dar/anmz menzilleriniz kabul olsun, muradtmz hastl olsun,
Hak erenler bu yoldan bu erkandan aytrmasm. Biz sizi bağtşladtk, Hak
Teala'da bağtş/asm; nur-i Nebf keramet-i Ali, Gü/bengi Muhammed, Piri­
miz Hünkar Hac1 Bektaş Ve/1 ve Süceattin Velf, Otman Baba, Demir Ba­
ba, Musa Baba ve Akyaztlt Sultan 'm himmeti halilere ve sata nazariart
üzerinizde haztr ve naztr olsun. Gerçeklerin demine on iki imam/ann ke­
remine Ya Ali Hü diyerek bütün canlar yere secde ederler.
...

Böylece dar hizmeti sona erer ve yargılanan talibler niyaza gelir­


ler. Bundan sonra erkan tutulup cam birlenir ve halka namazı kılınır.
i badet faslı sona erince, dem devran sürülür, semahlar dönülür. En son
olarak, d üşkünlerin kesmiş olduğu kurbanlar lokma edilir.

BiRliK (ABDAL MUSA) VE TERCÜMAN KURBANLARI

ilkbahar gelince; yani 21 Mart'ta "Nevruz" günü veya "kırklar" da


denilen bir a.yin-i cem düzenlenir. Bu ayin-i cemde Baba, b ütün canları
toplayıp üzerlerine bir hutbe okur ve işlerine güçlerine gitmeleri için ser­
best bırakır. Son bahar geldiğinde, iş güç bitmiştir. Ekim Ayı sonuna
doğru, bütün talibler bi raraya gelip bir kurban kesip bir birlik cemi yapı­
lır. Buna birlik kurbanı denir.
Bu birlik ku rbanına bütün talibler katılmak zorundadır. Bu birlik
cemine geçerli bir sebebi olmaksızın katılmayan talibler, o sene içinde
ce me alınmaz! ar. Ancak çok önemli bir sebebi varsa, gelip haber verir ve
gereken masrafı kabul ederse; bu birlik kurbanına katılmış olur ve o yıl
içinde ceme yürüyebilir.
Babağan Alevi cemlerinde birlik kurbanları veya bunlara benzer
sebeplerle senenin belirli zamanlarında talibler bir araya gelip, kurban
cemleri yaparlar. Bunlara; Birlik kurbanı , istek kurban ı, terceman kurba­
nı g i b i isimler veri rler. Kurbanlar hangi maksatla yapı larsa yapılsı n ,

1 64
önemli olan ayin-i cem kardeşlerinin bir araya gelip, yol erkan sürmele­
ridir.
Bütün cem ayinlerinde, çıraklar uyarılır, erkan tutulur, halka na­
mazı kılınır. Halka n amazının önemi de, cemal cemale namaz kılmaktır.
Bu ibadetlerde, Hak Teala'dan onun sevd iklerinin yüzü suyu h ürmetine
istekte ve niyazda bulunulur.

Sayın okuyucularım, buraya kadar anlatmaya çalıştığım Babağan


"Erkan" usul ve kaideleri, "Şeyh Safi Buyruğu" doğrultusunda aniatılma­
ya çalışılmıştır. Benim bu anlattıklarım, ancak belirli b ir kesim için ge­
çerlidir.

GÜLBENG VE TERCÜMANLAR
CEM EViNE GiTMEK iÇiN NiYET TERCEMANI

Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Niyet ettim Bbaba evine veya cem evine, kırklar için bağışla. Ha­
sendir gönlümden gelen geçen, Hüseyin için bağışla, Muhammed Mus­
. tafa tabihi için bağışla. Aman yarabbim, bizi doğru yoldan ayırma, her
şeyin hayırlısını ve haklıs;rıı nasib et yarabbi.

HiZMETE BAŞLARKEN OKUNUR

Bismillahirrahmanirrahim . Kala Rabbena Zalemna Enfüsena


Ve in Lem Tağ'fir Lena Ve Terhamna Lenekünenne Minelhasirln. (4B)

EŞiK TERCEMANLARI

1 ) "Eşiğine koymuş um men baş ile ser


Hem eşiğinden benim hacetim budur
Lutf edip ben fakire kılasın nazar
Allah eyvallah Huu ! dost."

48) Kur'an A' raf süresi, 23 : "Rabbim kendime yazık etti m . Eğer beni bağışlamaz
ve bana merhamet etmezsen, ben kaybedenlerden olurum"

1 65
2) Sism-i Çah Allah , Allah ! . .
Şah-ı vilayet nO r-i ibadet aman mü rivvet, salavatullah y a Muham­
med, ya Ali.

NiYAZ TERCEMANLARI

1 ) "Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Durdum divana, uydu m imama (on iki imam), döndüm kıbleye ,
niyet ettim iki rekat imam Cafer namazı kılmaya. Kıblem M uhammed ,
seedem Ali 'dir Ya Ali H ü . . . "

2) "Bism-i Şah Allah, Allah ! . .


Y a Allah , Ya M uhammed, Ya Ali ,
Plrimiz kutb-i alem Hüssem Şah Gani,
Gerçeklerin demin e, evliyanın keremine Y3 Ali Hü . . . "

POST TERCEMANI

"Azemte aleyke ya Ali, ekremtO aleyke ya Ali , eslemtO aleyke ya


Ali. Car köşe post, ya Allah, ya M uhammed, ya Ali , plrimiz H ünkarımız
Hacı Bektaş-ı Veli ve (bağlı bulunduğu kendi pirinin ismi) aşkına Ya Al i
.
H u. . . . ll

ÇlRAK UYARMA TERCEMANLARI

1 ) "Bism-i şah Allah, Allah ! ..


Seyyid-üs sadat, muhibb-üs sadat, hü lasa-i mevcudat alem-üs
sı rr-el hafiyyat, şefi-i ruz-i arasat bercemal-i Muhammed Ali ra salavat."
"AI Iahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed ve ala Al-i Muhammed"
Bütün talibler, b u salavatı üç kere hafif sesle söylerler.

2) "Bismillahirra hmanirrahim. Allahu nur'us semavati ve l ard i


misle nurihi ke-mişkatin fiha m ısbah'ul misbah fi zücacetin zücaceti
kennaha kevkebün dürriylün yukadü min secerettin mübarekettin zey­
tunetin la Şarkiyyetin ve Ui Garbiyyetin yükadü zeytuha yadiu ve lev
lem temseshu narun ala nuri yehdallahu nurehu men yeşau ve yadri-

1 66
bullah'ul e msale linnasi va llahu bikülli şey' in alim ." (49)

"Bism-i Şah Allah, Allah ! . .


Çü n çırağ-ı fahr uyandırdık o l Hüda'nın aşkına
Şeyyid' üi-Kevneyn Muhammed Mustafa'nın aşkına
Saki-i Kevser Aliyy'üi-Murtaza' nın aşkına
Hem Hatice, Fatıma l layrünnisanın aşkına
Şah Hasan Hulki Riza hem Şah Hüseyin-i Kerbela
Ol i mam-ı Etkiya Zeyn 'ei-Aba' nın aşkına
Hem Muhammed Bakır ol kim nesi-i pak-i M urtaza
Cafer' üs-Sadık i mam-ı Rehn umanın aşkına
Musa-i Kazım i manı-ı sertiraz-i ehl-i Hak
Hem Ali MOsa Riza'yi Asfiyanın aşkına
Şah Takiy ve ba Nakiy hem Hasan ' üi-Askeri
Ol M uhammed Mehdi-i Sahib-Liva'nın aşkına
PTrimiz Hünkarımız Bektaş Veli ve Şüceattin VeiT Kutb ' ül evliyanın
aşkına
Haşredek yanan yakilan aşıkanın aşkına
Ber cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i mam
Hüseyin ala Bülend' e r a Salavat Allah , eyvallah H u . . . dost! . .

ÇlRAK UYARilDlKTAN SONRA BABA OKUR

Bism - i Şah Allah ,AIIah !


" ..

Allah ü n Or-i semavat küşade-i kandil, türO m ünecet çı rağımız ru­


şen fahr-i d e rvi şan zuhur-ı iman g ü ruh-u Naci, kan un-i evliya kerem-i
,

Ali, Gülbengi Muhammed pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaş-ı Veli ve Sul­


tan Sücaettin efendilerimizin çırakları aynın olsun Ya Ali Hü . . . "

49) Kur'an N O r sOrese ayek 35 : "Al lah göklerin ve yerlerin N Oru'dur. O ' n u n nur­
u içinde IŞik bulunan bir kandil yuvasına benz()r. O IŞik bir cam içindedir. Cam ise sanki
inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu, ne sadece Doğu'da ne sedece Batı 'da bulunan bere­
ketli zeytin ağacından yakılır. O'na ateş değmese bile , o her yeri aydınlatacak olan; nOr
üstüne n O rd u r. Allah diledi[iini n Or' una kavuşturur. Allah insanlara misaller verir ve o her
şeyi bilir.

1 67
ÇlRAK SIR EDiLiRKER OKUNAN TERCEMAN

Batın oldu çerağı nCır-i Ahmed


Zah ir oldu şenıs-i mah-ı Muhammed
Allah eyvallah Hü .. dost! ..

G ÖZCÜ TERCÜMANLARI

1 ) "Bisnı-i Şah Allah,AIIah !..


Elimiz elde, yüzümüz yerde, özümüz Mansur darında, dilimiz mü­
rüvvette pirimiz kuvvetle bizde hakkı olan kardeşler varsa hakkını alsın ,
bizi eksik halde koymasın Allah eyvallah" "Erkan başlarken okunut'

2) "Bism-i Şah Allah , Allah !..


Yüzüm yerde, özüm Dar-ı mansurda, e renler meydanında. Men
hak ile yeksan, men bin kanun cürümün sahibi. Bu fakirden ağrınmış,
incinnıiş, gücenmiş kardeş varsa dile gelsin, Allah eyvallah erenler. . "
.

"Erkan kapattltrken okunur"

FARRAŞ TERCEMANI

"Bism-i Şah Allah, Allah !..


Hüseyin-i Kerbela için gözlerim yaştır,
Ol yezid askerin bağrı kara taştır.
Pirimiz kırklar içinde ser-farraştır,
Ber- cemali Muhammed Ali , Kemal-i Kadir ala Bülend'e ra sala-
vat..."

HAYlRLI HiMMET iSTEK TERCEMANI

1 ) "Bism-i Şah Allah, Allah !..


Hüda hakkı için hizmetimi kabul et e y şah ! ..
Bi -hakkı Ar-i Aba ve Al-i dergah ...
Hüseyin-i Kerbela n ur-i hakkı için
Bu dergahtan ayırma ey gani şah !

1 68
Erenlerden haklı hayırlı himmet...
Şey' en lillah ... Allah eyvallah Hü .. dost! .."

Veya şöyle de okunab ilir:

2) "Bism-i Şah Allah , Allah ! ..


Hüda hakkı için hizmetimi kabul et ey şah ! . .
B i -hakkı Al-i Aba v e Al-i dergah . . .
Pirimiz ( . . ............ ) nOr-i hakkı için
Bu dergahtan ayı rma ey gani şah !
Erenlerden haklı hayırlı him met. ..
Şey' en lillah ... Allah eyvallah Hü .. dost ! . ."

TARiKÇi TERCEMANLARI
.

1 ) "Legat radyallahü anul mü'minüne iz gibi yu n ike tahta


secere" (5 0 )

2) "Bism-i Şah Allah, Allah ! . .


Ser-cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir, i mam Hasan v e i mam
Hüseyin ala Bülend 'e ra salavat. Allahümme Sal/i ala Muhammed ve ala
Al-i Seyyidina Muhammed. Günahkarım g ünahımı affet ya M uhammed
Mustafa, Ali dergahta , H üseyin Kerbela'da sırrı hak için tövbe günahları­
mıza yarabbi, estağfurullah, estağfurullah , estağfurullah izn-i halife, tari­
kat, imam, üstaz, nefes, erkan , meşayih destur şah buyu r" .

SAKf TERCEMANI

"El mizan göz terazi, ki minize az verdim kiminize çok verd i m , ki­
minize hiç vermedim. Herkes oldu mu hakkına razı. Burada kaldı birazı ,
bu d a sakinin ve pervanelerin hakkı deyip, him met ister:

50 ) (Kur'an Fetih sOresi, 1 8) . : Anlamı şudur: Allah razı oldu o kimselerden ki,
cen net ağacı altında "biat" ettiler.

1 69
SAKKA TERCEMANLARI

1 ) Müneccat:
"Lütfuna muhtacız eyle ihsan ya H üseyin
Derdimize senden derman eyle d erman ya H üseyin.

Gayri'ye muhtaç kılma aşıkan-ı el' aman


Sen medet kıl bizlere , her vakit ya Hüseyin.

Sad hezaren Lanet olsun ol g ürQh ' u dalal' e


Nakz-ı ahd i l e şehld kıldılar anlar seni ya H üseyin

ism-i pakin aşkı için zikredeni koyma zulmette hergiz.


Bermurad et dide-i giryan ile ağlayan ı ya H üseyin.

iznin ile su tapşırdı m aşkına vermek için


Aşkın la içenlere kıl ab-ı hayat ya H üseyin

"Ber- cemali Muhammed Kemlal-i imam Hasan ve imam Hüse­


yin ala Bülend'e ra Salavat . . ."

"AIIah ümme Salli ala Seyyidina Muhammed ve ala Al-i Muham­


med" Bütün canlar hep birden hafif sesle bu salavatı söylerler.

2) "Bism-i Şah Allah, Allah! . .


Can-ü baştan geçmişiz b iz "Şah Hüseyin" aşkına
Kerbela'y-ı deşt-i gamde can verenler aşkına
Dembedem hem can gözüyle Hak görenler aşkına
Ol Yezidiler e l inde ''Teşne leb" ler aşkına
Kerbela'da "Suuu ! . . Suuu ! . ." diye ser verenler aşkına
Gözüm yaşım sebll ettim on iki imam aşkına ! . ."

"Selam ullah ya H üseyin ... Selamuilah ya Hüseyin ... Selamuilah ya


H üseyin . . Ahmed-i M uhtar aşkına . . . Haydar-ı kerrar aşkına . . . Sad ı k- ı
Sakka Selman-ı Pak aşkına . . . Sakkahüm Ya imam Hasan . . . Sakkahüm
Y a i mam Hüseyin .. . Kıl Şefaat katresi düsene Ya H üseyin ... Yardım eyle

1 70
Allah, Allah çağrışana Ya H üseyin... Selamuilah Ya H üseyin ... Selamuı­
lah Ya H üseyin ... Seyamu llah Ya Hüseyin . . .
"

Sakka, bunları söylerken meydan ın o rtasında dolaşır ve orada bu­


lunan canların üzerine "şefaat kıl katresi düşene Ya Hüseyin" diyerek
sakka suyundan serper. Daha son ra tekrar dar'a d urup, şu tercemanı
okur:
3) "Bism-i Şah Allah, Allah ! . .
H ü d a hakkı için hizmetimi kabul e t e y şah ! . .
Bi -hakkı Al-i Aba v e Al-i dergah ...
H üseyin-i Kerbela nur-i hakkı için
Beni bu dergahtan ayırma ey ganT şah !
Erenlerden haklı hayırlı him met...
Şey'en lillah ... Allah eyvallah Hü .. dost ! . ."

Veya şu: Tercemanı da okuyabilir:

4) Sism-i Şah Allah, Allah! ..


H ü .. i mam Hasan, i mam Hüseyin Şah şehit desti Kerbela. Seyyid­
i Seyfi Sakka, Selman-ı Fahrisi aşkına Allah eyvallah Hü . . dost..

BABANIN OKUDUGU HiZMET TERCEMANI

''Bism-i Şah Allah, Allah ! ..


Allah b ir Muhammed Ali nur-ı hakkı için, hizmetiniz kabul olsun,
muradınız hasıl olsun. Hak erenler hizmetinizden haberdar olsun. H iz­
metiniz kırklar ceminde yapılan hizmetlerden sayılsın. PTriniz şefaatçın ız
olsun Hak e renler hizmetinizin tekrarını nasip etsin, Hü. Allah dost"

MÜASAHiP HUTBESi

"Bismillahirrahmanirrah i m ,
Allah ümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden vel melayüketü l
arşike yek büke kavle müsahip."

NAD-1 Ali D UASI


"Bismillahirrahmani rrahi m , Allahümme ente samed-i min indeke,

1 71
meded-i bi Hak' kın nad-ı aliyyel masharıJI acayibin tecidihu avnen nake
fi enne vayibi hammin ve gammin seyenceli, bi azarnetike Ya Allah, Ya
Allah, Ya Allah ,
Ve bi nOr-i Nübüvetike, Ya Muhammed, Ya Muhammed, Ya Mu-
hammed.
Ve bi no r-i Velayetike, Ya Ali, Ya Ali, Ya Ali.
Ve bi NOr-i ismetike Şah Hasan, Şah Hasan, Şah Hasan.
Ve bi NOr-i ismetike Şah Hüseyin, Şah Hüseyin, Şah H üseyin.
Hatice-tü Kübra, Fatıma-tü Zehra ayrül nisa alemin.
Edri kni, Edrikni, Edrikni Ya Ali,
Ya müfafili hali haline ahsenül hal la feta illa Ali la seyfe illa Zülfü­
kar. Esselatü vesselam ya ResOiullah, Esselatü ve vesselam Ya Aliyyel
veliyullah.

YEDULLAH AYETi
"innellezine yü bayiüneke innema yübayinüna l lahe yedullahi
fevka eydihi m femen nekese fe innema yanküsü ala nefsihi ve men
evfa bima ahede aleyhullahe feseye'tih i ecren azima" (5 1 )

TESLiMA TERCEMANI
"innallahe ve melaiketiihi yusallüne alen Nebi ya eyyühellezi­
ne amenü sallü aleyh ve seli mü teslima" (52)

iKRAR TERCEMANI
Bism-i Şah Allah, Allah ! . .
Hamdüllillah kim ben old um bende-i hass-ı Hüda
Can-ü d ilden aşk ile hem çaker-i Al-i Aba
Rah-ı zulmetten çıkıp doğru yola bastım kadem
Hab-ı gafletten uyandım can gözüm kıldım küşa
Mezhebi m hak Ca'ferT' dir gayriye ben el yu d um

5 1 ) Anlamı şudur: "Şunlar ki b i at ettiler. Allaha biat ettiler. Allah 'ın eli onların el­
lerinin üstündedir. Elini verip, ahtını bozanların vebali gene kendilerinindir. Allaha verdiği
aht üzerine duranlara cennet bahş olunur"
52) Anlamı şud ur: "AI Iah 'ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhisselama" salavat eder­
ler. Ey mü 'minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" buyurmuştur.

1 72
Yetmiş iki fırkadan oldum beri bl-riya
On iki imam bendesiyim G ü rOh-u N aclyi m
Plrim üstadım H acı Bektaş Veli ve Süceaddin Veli kutb-i Evliya
Hak deyip bel bağladım ikrar verip erenlere
Mürşidim oldu Muham med Rahberimdir Murtaza
Ber cemal-i Muhammed Ali , Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend ' e ra salavat."

MÜSAHiPLiK TERCEMANI

"Bism-i Şah Allah , Allah !..


Hamdüllillah Vasıl-ı Didar- ı Hak olduk bu gün
Kütlü m üşkil hal ol up esrar-ı Hak olduk bu gün
Bade-i aşk-ı ilahi şükür n Oş kıldık bu gün
Masivildan el çekip mest-i ebed olduk bu gün
Ber cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i mam
H üseyin ala Bülend ' e ra salavat."

TIG-1 BEND TERCEMANI

"Hizmet-i Merdan ile dil bendini


Kuşuvare kılmışarn pTr bendini
Rehber ile ettim iktida
Taktı Selman boynuma tığ bendimi."

BElE TIG - BEND BAGLANlRKEN OKUNUR

1 ) "Bismillah , bel Millete hanefiyyen ve men dahalehu kane ame-


na"
2) "NasrOn M inallahi ve Fethün Karip ve Beşşerii-M ü' minin Ya
Muhammed"

CEM OACILIRKEN
B ism-i Şah Allah, Allah ! . .
Oturanın, d uranın, koğlsuz gıybetsiz evine varanın; on iki i mamla­
rı, nad-ı Ali'yi okuyup yatan ın Allah işlerini rast getirsin.

1 73
KURBAN TEKBİRLEME TERCEMANI

1 ) "AIIahümme! inn i vecchetü vee h iye lillezi fataras se m avatı


vel- ardi hanifen ve maa ene m inel-müşrikin" (5 3)

2) "Fe Lernma Eslema Ve Tel lehü Lil Cebin-Ve Nadeynahü En­


ya İbrahimü-Kad Saddakter Rü'ya inni Kezalike Neczil Muhsinin - in­
ne Haza Le Hüvel Belaül Mübin-Ve Fedeynahü Bi Zibhın Azi m" (5 4)

"Ferman-ı Celil , kurban-ı Halil , delil-i Cebra i l , Teslim-i İsmail"


tekbira d iyerek şu tekbir getirilir:

- "AIIah-ü Ekber, Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber. ..


Eşhedü en U i i lahe illah Vallah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber Ve Lil­
lah'il hamd"
- "AIIah-ü Ekber, Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber. . .
Eşhedü en L a i lahe illah Vallah-ü Ekber . . . Allah-ü Ekber Ve Lil­
lah ' i l hamd"
- "AIIah-ü Ekber, Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber. ..
Eşhedü en La ilah e illah Vallah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber Ve Lil­
lah'il hamd"

DAR TERCEMANLARI

1 ) "B ism-i Şah Allah, Allah !. .


Can-ı dilden be l bağlayıp evliya erkanına
Hamdü Iiiiah yine d urdu m pirimin d ivanına
Çok kusurum var aman el aman
likrederek sığınıp geldim, erenler lütf-u ihsanına
Canım kurban ten im kıldım bu yola tercüman
Allah eyvallah candan pirimin fermanına
Ber cemal-i M uhammed Ali , Kemal-i Kadir i mam Hasan ve i mam
H üseyin ala Bülend'e ra salavat, Allah eyvallah erenler"

5 3) Kur'an Saaffaat sHuresi, 1 00-1 01 -1 02


5 4 ) Kur'an Saaffaat sGresi, 1 03-1 04- 1 0 5-1 06-1 07

1 74
2) "Bism-i Şah Allah, Allah ! ..
Eyvallah Baba e renler, aman dedik mü rüvvete d üştük. PTr eşiğine
n iyaz eyledik, erenlerin Dar'ına d urd u k. Kusurl uymuşuk kusurum uzu ka­
bul edip meydana geldik. Allah eyvallahımız vardır. ..

HAYlRLI HAKLI TERCEMANI

"Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Y a gerçeği m atman Baba, dileriz isteriz bizleri yabanda koyma.
Bizleri didarından, katerinden, cemalinden ayırma. Bizlere sağlık, sefalık,
dirlik, birlik, dervişlik, abdallık, din, iman, itikat, hayırlı, haklı, sabırlı ka­
rarlar nasip eyle. Her şeyin hayırlısını, haklısını ver Babacığım. Sana ni­
yaz ede riz va Al i Hü . . . " (Otman Baba 'nm yerine, isteyenkendi pTrin ismi
söyenecektir)

iSTEK TERCEMANI

"Bism-i Şah Allah, Allah ! ..


H ü . . . i stekle ri m iz, m u h a bbetlerimiz, i ba detlerimiz hak o l s u n .
Hak' kın divanına yazılsın. G erçeklerin demine, plrimiz D e m i r Babanın
demine, oniki i mamların keremine va Ali Hü . . . "

TARiKATlN TERCEMANI

"Şah merdan ku luyu m , Al-i aba nesliyim. i ma m Cefer-i Sadık


mezhebindenim. G ü rOhu Nacl'yim. Ruh Babayiyim. atman Baba kolun­
danım. Rehberim M uhammed, M ürşidim Ali' dir.
Ber-cemali Muhammed Ali , Kemal-i Kadir, i mam Hasan ve i mam
H üseyin ala Bülend'e ra salavat. Allahümme salli ala Muhammed ve Al-i
Muhammed."

SOFRA TERCEMANI

1 ) Allah, Allah deyelim. Kadi m Allah deyelim.


Geldi Ali sofrası, ya şah diyelim. Hak getirdi biz yiyelim. Bism-i
Şah i mam destur b uyur. (Otururken).

1 75
2) Allah, Allah! Nimeti celilullah, b ereketi Halilullah, hak erenle­
rim ; yedirip içirenlerin, pişirip kotaranların,arz edip b u sofraya oturanla­
rın, dilde dileklerini, gönülde m u radlarını versin. Hak erenler, üçler, beş­
ler, yediler ve kırklar soframızda hazır ve nazır olsun. Hak erenlerim , ha­
ne sahiplerinin safralarına Halil i brahi m bereketi versin, sofraları dolsu n
taşm asın, artsın eksilmesin. Her şey gönlünüzce olsun, gerçeğe H ü .. (
Kalkarken).

3) Bism-i Şah Allah , Allah !..


Allah, Allah, b u gitti ganisi gele, Hak M uhammed Ali bere katını
vere. Yiyip yedirenlere, pişirip kotaran lara, n ur-i iman ve aşk ve şevk o­
la, gittiği yerler gam ve g ussa görmeye. Hizmet sahibi, h izmetlerinden
şefaat bula. Hak erenler, dirlikten, birlikten ayırmaya. Merde, namerde
m uhtaç eylemeye. On iki i mam, 9n dört masum-u pak efendileri mizin
katarından , didarından ayırmaya. Uçler, beşler, yedi le r, kırklar, G ülbeng­
i Muhammed. Nur-i nebT kerem-i Ali, pTrim iz Hürkar Hacı Bektaş-i Veli,
Seyyid Sultan S üceattin Veli. Lokma hakkına evliyaların keremine, cö­
mertler cemine gerçeğe Hü .. ( Sofradan kalkarken).

4) Bism-i Şah Allah, Allah !..


Ewel Allah deyelim, kadi m Allah deyeli m. Geldi Ali sofrası ya şah
deyelim. Şah versin biz yiyelim ...

DEM NiYAZ G ÜLRENGi

1 ) B ism-i Şah Allah, Allah !..


Ser-cemali M uhammed Ali , Kemali Kadir i ma m Hasan ve i mam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat. Allahümme Salli ala Muhammed ve Al-T
Muham med.
Vakitler hayr olsun, hayırlar feth olsun m ünkir m ünafık mat ol­
sun, b u vaktin hayırlısı h akiısı gelsin. içtiğimiz demler kırklar ceminde
içilen demlerden olsun. Niyaz sahiplerinin niyaziarı kabul m uradları hasıl
olsun. Akyazılı Sultanın demi devranı yürüsün. Gerçeklerin demine evli­
yaların keremine gerçeğe H ü ! . ..

1 76
2) Bism-i Şah Allah, Allah!...
Ellerimiz dolu olsun, yardı mcımız Şah-ı Merden Ali olsun. Her ne
muradla getirdin ise mu radınız h asıl olsun. Nuri Nebi kerem-i Ali , Gül­
beng-i Muhammed. Pirimiz Seyyid Sultan Süceattin Veli'nin himmetleri ,
h idayetleri üzerinizden eksik olmasın. Gerçeklerin demine evliyanın ke­
remine gerçeğe Hü ..

3) Sism-i Şah Allah , Allah ! . .


L a ilahe illallah , Muhammed 'en ResO iu llah, AliyyQn ve liyullah,
Mürşid-i Kamilullah. Kamli-i Mürşüdul lah, Hayır hacetlerimizi , hayır di­
leklerimizi, dergahında kab ul edici Allah , kabul eder inşallah. Deyelim
aşk ile Allah, Allah . . Hayırlar feth olsun, şerler def olsun, münkir m üna­
fık mat olsun, bu vaktin hayrı gelsin, üçlerin , beşlerin, yedilerin demi
devranı yürüs ü n . Gerçek eren ler gözc ü müz bekçimiz olsun, gerçeğe
H ü ! . ..

4) Bism-i Şah Allah , Allah ! ..


Hayırlar feth olsun, şerler def olsun, m ünkir m ünafık mat olsun.
Nefes söyleyenler, d i nleyenler Hak' kın d idarını görsün Kul H i m met'in
( şah beyiti) demi devranı yürüsün gerçeğe H ü ! . .

M U HABBET DAiM TERCEMANI

Sism-i Şah Allah, Allah !. .


Ser-cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir, i mam Hasan ve i mam
Hüseyin ala Bülend ' e ra salavat.
Allahümme Sali i ala Muhammed ve ala Al-i Muhammed.
H ü ! . . Dol uları mız daim olsun, sohbetimiz kaim olsun. Bu gitti ga­
nisi gelsin , oyalanmasın tez gelsin. Pirimiz M urtaza Ali hayı rlısını haklısı­
nı versin. Gerçeklerin demine, on iki imamların keremine va Ali Hü . . .

SORGUYA CEVAPLAR

Bektaşilikle Destur; yani "icazed" alabilmek, ikrar verip Hak Mu­


hammed Ali yol una girebilmek için bir talibin bil mesi gerekenler:

1 77
Soru: Kapıda ne üzerinde duru rsun ?
Cevap: i krar üzerinde.
Soru: Kapı eşiğinden murad nedir ?
Cevap: Kapı Şeriattır: Zahı r ve batın ilme işarettir. içi ve dışı Mu­
ham med Ali'den ibarettir. i ki kanadı da Hasan ve H üseyindir. Eşik ise
"Sırat-ı Müstakim" dir. Ayni zamanda Tarikatın birinci basamağıdır.
Soru: Post nedir ve cihar köşe Post ne demektir ?
Cevap: Post, Pir evinde; yani cem evinde bulunan on iki hizmet
postudur. On i ki i mam'a işarettir. Cihar köşe Post ise dört kapıya işaret­
tir.
Soru: Dört kapı'nın anlamı nedir ?
Cevap: Şeriat, Tarikat, Ma' rifet ve Hakikat kapılarıdır.
Soru: Şeriatta kimin oğlusun ?
Cevap: Adem oğluyum.(55 )
Soru: Tarikatta kimin oğlusun ?
Cevap: Tarikatta yol oğluyum.
Soru: Hakikatta kimin oğlusun ?
Cevap: Hakikatta An am "Yer", Babam "Gök" (5 6) tür.
Soru: Ma'rifette kimin oğlusun ?
Cevap: Ma'rifette Kemal oğluyu m .
Soru: Tarikat dilinde "Baba" n e demektir ?
Cevap: Mürşid demektir. Pirin veki lidir.
Soru: Rehber ne demektir ?
Cevap: Erkan üzerine yol gösterici ; Tali bi Mürşide götü ren kişidir.
Soru: Nerede ikrar verdin ?
Cevap: Ererler meydanında, Pir m u kabelesinde ikrar verdim.
Soru : i krar verdiğinde elin, başın, kulağın, gözün, özün ve gönlün
nerede idi ?
Cevap: Elim ve baş1m Mürşidimin elinde idi. Kulağım e manet ve
nasihatta idi. Gözüm didar-ı Muhammed Ali'de idi. Özü m Dar-ı Manan­
surda idi.

55) Maddi açıdan.


5 6) Yer Şu hud alemine, gök te Ma' na alemine işarettir. i nsan bu iki alemin yav­
rusudur ve ikisi arasında gidip gelmektedir.

1 78
Gönlüm nefth'te ve Muhammed Ali'de ve on iki i mam, on dört
Ma'sum-ı Pak'te ve Hak erenlerde idi. ikrarım Muhammed Ali'ye idi.
Soru: Ayin-i Cem'de nereye ve kaç a'za ile n iyaz edersin ?
Cevap: Yedi a'za ile yedi yere niyaz ederi m:
1 - Baş. 2- Ağız. 3, 4- Eller. 5,6- Ayaklar. 7- Bel ve bütün vücut ile:
1- Mürşid Postuna.
2- Mürşidin sağ dizine.
3- Mürşidin sol dizine.
4,5,6- Mürşidin Vechine (ya Allah , ya Muhammed ya Ali).
7- M ürşidir elinin içine.
Soru: Mürşidin ile senin aranda ne gibi bir nişan vardır ?
Cevap: Mürşidimle benim aramda "Tevlla" ve "Teberra" vard ır.
Tevel la: Muhammed Ali ve Ehl-i Beyt ve Hak erenlere dostluktur.
Teberra: Muhammed Ali ve Ehl-i Beyt ve onların düşmanlarına,
dürnan olmaktır.
Soru: Mürşidin kulağına ne gibi bir emanet bıraktı ?
Cevap: Şeriatta üstüvar ol, Tarikatta haberdar ol , Hakikatta sabit
kadem ol, Ma' rifette payidar ol, dedi.
Soru: Dar nedir.
Cevap: Dar, Cemal ve Celal'in ihate ettiği m eydandır ki her mak­
suda oradan gidilir. Sırat-ı m üstaklme delildir. i rfan ve tercüman maka­
mıdır.

TEK MENZiLLi BABAGAN BEKTAŞi ERKANI


Tek Menzilli Babağan erkanında, m üsahiplik yoktur. ikrar verecek
olan canler; buna nasip almakta denir. i krar verecek olan talibler, ayin-i
cemin içinden tecrübeli ve anlaşabilecekleri bir çift eski talibi, kendileri­
ne rehber tutarlar. Buna "Ana ve Baba" tutmak denir. Bu kimseler, yeni
yola girecek olan tali blerin yol atası ve yol anası olurlar. Tali bl er de onla­
rın yol evlatları sayılır. Kendi evlatlarından ayırmazlar.
Yeni talibler de Reh berleri ni kendi anneleri ve babaları gibi sayar
ve severler. Onların dediğinden kesinlikle çıkmazlar.
Tek menzilli Babağan Bektaşiler, ikrar verirken erkek için ayrı bir
kurban , kadın için ayrı bir kurban keserler. Babanın huzuruna da ikrar
için ayrı ayrı getirilirler.

1 79
Ayin-i Cem evine, önce Baba ve Anabacı girerler. Cem evinin ka­
pısına gelince şu eşik "Tercemanını" okurlar:

Bism-i Şah Allah, Allah!..


Garibim, yetimim, miskinim, esrarim mürüvvete geldik eren/er.
Bu gün gülizara geldik, halimizi arz etmeye didara geldik. iş bu erenleri
içeri koyarsamz, kapidan girmeye suale geldik!..

Deyip eşiğe niyaz edilerek içeri girilir.


Hü .. Erenler deyip selam verilir.
Oturacağı postun önüne gelip ayakta şu Tercemanı okur:
ll

Bism-i Şah Allah, Allah!..


Ya halim, ya sabir, ya şükür, ya ahat, ya samet, ya Şeriat, ya tari­
kat, ya Ma 'rifet, ya Hakikat pirimiz Hünk§r Hac1 Bektaş-I Ve/T, Sultan Sü­
ceattin Veli ve Hüssem Şah Gani size niyaz ederim ya Ali Hü!..

Diyerek secdeye varır ve ya Allah, ya Muhammed ya Ali deyip ni­


yazını yapar. Daha sonra postuna oturup, şu Tercemanı okur:

''Azemte a/eyke ya Ali, ekremtil a/eyke ya Ali, es/emtO aleyke ya


Ali. Car köşe post, ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, pirimiz Hünkanm1z
HacJ Bektaş-I Velf, Sultan Süceattin Veli ve Hüssem Şah Gani size niyaz
ederim ya Ali Hü!. " der.
.

Babanın arkasından çırakçı, ayni Babanın geldiği gibi gerekli Ter­


cemanları okuyarak, meydana gelip Babaya niyazını yapar.
Niyazını tamamladıktan sonra çırakları uyarır. Bundan sonra gelen
talibler, ayni Babanın yaptığı gibi sırasıyla bütün Tercemanları okuyarak,
Babaya niyaz ederler.
Bu arada Babanın yanında bulunan "Çırağa" da elleriyle niyaz et­
tikten sonra, ayin-i cem içersinde bulunan bütün caniara yaş sırasına
göre niyaz ederler. Daha sonra cü mleden cümleye diyerek ortaya da bir
niyaz edip yerlerine otururlar.
N iyaza gelme genellikle yaş ve kı dem sırasına göre yapılır. En son
Talibin niyazından sonra, Baba şöyle der:

1 80
- Eyva l l a h c a n l a r , n am az k ı l ı p e r k a n t ut u p , h i z m e ­
t göreceğiz (yapılacak hizmete göre) hizmetin adını söyler. içinizde bir­
biriyle küslü varsa meydana çıksın der.

Tii l ibler: "Eyvallah Baba eren ler" derler.


Bundan sonra Baba şöyle bir salavat okur:

ONiKi iMAMlAR

Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme salli ala n uri Muhammed Mustafa,
Allahümme salli ala i mam Aliyyel Mu rtaza,
Allahümme selli ala Hatice-tü Kübra Fatıma-tü Zeh ra,
Allahümme salli ala i mam Hasan H ulkl Riza,
Allahümme salli ala i mam Hüseyin mazlum şehid-i desti Kerbela,
Allahümme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsu m u pak,
Allah ü m me salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allahümme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allahümme salli ala i mam M usa-i Kazım ,
Allahümme salli a l a i mam Riza
Allah üm me salli ala i mam Şah Hasanül Askeri,
Allahümme salli ala i mam Muhammed Mehdi .

Arkasından d a ş u gülbengi okur:


"Bism-i Şah Allah , Allah ! ..
Vakitler hayr ola, şerler def ola, m ünkir münafık mat ola. Niyaz
sahiplerinin niyaziarı kabul ola, m u radları hasıl ola, divanı hakka yazıla.
Aman dediğimiz yerde ermiş yetişmiş ola. Hazır ve nazır olmuş ola. Ba­
ki le re hak ömür berekatı vere. i mam Hasan ve i mam Hüseyin efendileri­
mizin ruhu revanları şad ola, Hayı r lı himmetleri üstümüzde hazır ve na­
zır ola. N Or-T Nebi kerem-i Ali , H ünkar Hacı Baktaş Veli ve S.ultan Süce­
attin Veli efendilerimizin hayırlı him metleri gelsin. PTrimiz Kutb-i alem
Hü nkar Hüdayi Hüssem Şah Gani Sultan efendimizinde hayırlı himmet­
leri gelsin. Vakitlerinde hakiısı hayırlısı gelsin. Yedi iklim dört köşede
yatan erler, evliyalar, enbiyalar gözcümüz bekçimiz olsun. Türkiye Cum­
huriyetinin kurucusu Atatürk' ün de ruh-u revanları şad olsun. Ordu ları-

1 81
mız, havada, karada ve denizde muzaffer olsun. Devletimizi, iç ve dış
d üşmanlardan m uhafaza eylesin, akşamlarımızın hayırlısı gelsin, gerçek
erenlere ya Ali H ü ! ..
Bunun ardından bütün talibler yere niyaz ederler ve arkasından ;
herkes birbirine hal sorar. Hal sorma işi bitince, Baba meydan ı açtırır ve
hizmetler başlar.
Bunun ardından hangi hizmet yapılacaksa, o hizmetin hazırlıkları
yapılıp, hizmete geçilir. Örneğin ikrar hizmetini ele alalım:

iKRAR (NASiP ALMA) HiZMETi

Rehber, ikrar verecek olan talibleri alıp, M ü rşide niyaz ettirir ve


daha sonra alıp cem evinin dışına çıkarır.
Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, talibleri alıp; cem evinin kapı­
sına gelip şu ''Tercemanı" okurlar:

Bism-i Şah Allah, Allah!..


Garibim, yetimim, miskinim, esrarim mürüvvete geldik eren/er.
Bu gün gülizara geldik, halimizi arz etmeye didara geldik. iş bu erenleri
içeri koyarsamz, kaptdan girmeye sua/e geldik!..

Diyerek eşiğe niyaz edip içeri girerler. içeri girince Rehber, önce
erkek tali bi, dört kapı selamı vererek Mürşidin huzurun�!\ getirir:

Hü ! . . Erenler:
Esselam-ı aleyküm ya ehli Şeriat eren leri,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Tarikat erleri,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Ma' rifet nurları ,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Hakikat pTrleri .

Hü ! . . Eren ler:
Uzaktık yakma geldik. Pir huzuruna meydana geldik. Tuttuğum
talib elidir. Sözümü hak eylersen yolun eridir. Pirimiz Hünkar Hacı Bek­
taş Veli, üstadı mız Hüssem şah Gani Sultan ve Süceattin Velidir.
Hü ! . . Erenler:
Bir can geldi meydana, koç kurban yüzü yerde , özü darda, hali

1 82
p ü ryan , malı kurban, canı teslim terc ü man ile aldınız kabul ettiniz m i
erenler. ( ü ç defa tekrarlanır).
Baba erenler ayin-i cemde bulunanlara dönüp şöyle sorar:
- Eyvallah ayin-i cem kardeşler, bir can gelmiş aman m ürrüvet
diler. Hak M uhammed Ali yoluna girip, bizim birimiz olmak ister, ne
dersiniz alalım kabul edelim mi ? der.
Ayin-i cemde bulun talibler, "Eyvallah eren ler" derler:
Bunun ardından Rehber, şöyle bir Terceman okur:
Hü! . Erenler:
.

Şah1 Merdan kuluyuz, All aba neslindeniz, imam Cafer-i Sad1k


mezhebindeniz. GürOhu Nacideniz, Rehberim Muhammed, Mürşüdüm
Ali'dir. Ber-cemali Muhammed Ali, Kemal-i Kadir, imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra Salavat.

Der ve arkasından dar'da duran talible birlikte Babanın huzuruna


gelip şu Tercemanları okur:
"Ya halim, ya sabf(, ya şükür, ya ahat, ya samet, ya Şeriat, ya Ta­
rikat, ya Ma 'rifet, ya Hakikat, p/rimiz Hac/ Bektas-1 VeIT, üstad1m1z Hüs­
sem Şah Gani ve Sultan Süceattin Veli, der ve arkasmdan tekrar:
Hü! . . Erenler:
Diyerek ş u Tercemanı okur:"
"Şem-i teffik hidayettir yüzün
Ehli Naciye beşarettir yüzün
Suret�i Haktan işarettir yüzün
Hacc ihram ziyarettir yüzün ·

Allah eyvallah Hü! .. dost!. "

Hü ! . . Eren ler:
"Eren/er aşkma, erenler dergahmda boyun eğip, yüzüm hal ey/e­
dim. Zahmet edip erenlerden "Tae izzet" dilerim. Himmet Hak'tan Allah
eyvallah Hü! . . dost, el ele el Hak'ka teslim.

Diyerek tali bi Babaya teslim eder.


Baba taliblerin elini eline alıp şu 'telkin i" yapar:

"Ey Can ! Erenlerin yoluna imanın varmıdır. Bu bir erenler meyda-

1 83
nıdır, gelme gelme, dönme dönme. Gelirken maldan çıkarsın, dönersen
candan çıkarsın. Elinle koymadığını almayacaksın, gözünle görmediğini
gördüm demeyeceksin , kulağınla duymad ığını d uyd u m demeyeceksin .
Kendi helalına sebat edeceksin, Rehberinin, Mürşüdünün, Ananın, Baba­
nın sözünden dışarı iş işlemeyeceksin.
Büyüklerine hürmet, küçüklerine sevgi göstereceksin . Sağındaki
melekler şahit olsun mu ? Solundaki melekler şahit olsun mu ? Yer gök
şahit olsun mu ? Burada bulunan cümle canlar şahit olsun m u ? Erenle­
rin kılıcı iki yüzl üdür, sağa da keser, sola da keser.
Biz seni elden aldık, yine seni Hak' ka teslim ediyoruz" der ve tal i­
bin başını ·tekbirler:
Mürşit tali bin tacını tekbirleyip başına koyd uktan sonra, tali b Ba­
baya niyaz edip ayağa kalkar.
Bunun ardından ikrar veren talib, Rehberiyle birlikte; Baba da da­
hil bütün caniara üç defa niyaza gider. Daha sonra, i krar veren talib , üç
defa kapıcıya ( gözcü) niyaz eder. Bunun arkasından da kendisine Reh­
berlik yapan kimseye gelip üç defa da ona niyaz eder. Böylece n iyaz işi
sona ermiş olur.
Daha sonra Rehber, talible birlikte, Babanın önününde Dar'a du­
ru rlar.
Burada Baba ikrar veren can 'ın üzerine şu G ülbengi okur:

Bism-i Şah Allah , Allah ! . .


Fahrlar mecid ola, dervişler dertmend ola, erenler anı ceminden,
dizarından, katarından ayırmaya. Gelmiş geçmiş, aşıkan , sad ıkan sahibil
hayretleri şen ola. Muradları hasıl ola. Divan-ı Hak'ka yazıla. Hak ömür
berekatı vere. Zahirde haki, hakikatte baki eyleye. i krarlarınız sabit, ehva­
liniz salih ola. Allah erenler, namazlarınızı, niyazlarınızı, h izmetleri nizi
erenler meydanında kabul ve makbul eyleye. Kütb-i Hünkar Hacı Bektaş­
i Veli, PTrimiz Hüssem Şah Gani ve Sultan Süceattin efendileri m izin ha­
yırları him metleri gelsin. Fahrlerinizin de hayırlısı hakiısı gelsin. Erenle­
rin demine keremine ya Muhammed, ya Ali H ü ! . . dost.

Bu gülbengten sonra Rehber ve ikrar veren talib, yere n iyaz edip


otu rurlar.

1 84
Bu defa başta Baba erenler olmak üzere, bütün canlar, ikrar veren
tali bi tebrik edip, kutlarlar ve ikrarlarında sabit kadem olmasını dilerler.
Bundan sonra da Rehber talibi alıp, münasip bir yere oturtur ve
oturturken de şöyle der:
"Biz seni elden aldık, bu defa seni Hak' ka teslim ediyoruz. Sen sa­
na sahip ol. Burada oturan canlar cümlesi senin yol kardeşindir. Büyük­
Iere hörmet et, küçüklere izzet eyle der" der.

Rehber bu defa, ikrar veren talibin eşini alı p; ayni şekilde meyda­
na getirir ve on unda ikrarı alınır.

ikrar (Nasip alma) merasimi bitince, soh bet "Ma' rifet" muhabbeti
başlar.
Bu muhabbet sırasında, "SakT" hazırlamış olduğu şerbeti dağıtır.
Bu da bir kurala bağlıdır. Alevi (Bektaşi cemlerinde şerbete "dem" denir.

Önce demin üzerine Sakl, şöyle bir gülbeng okur:


"Allah Allah eyvallah, demimiz dem ola, muradlar has!l ola, divan
Hak'ka yaz1la. Her ne niyetle geldi ise, hak divanmda yaz1lm1ş ola. Ak ya­
ZIII Sultamn demine Gazi Ali Babanm himmetine, gerçeklerin demine, ke­
remine ya Ali Hü!...

Bundan sonra "Sakl" Önce Baba erenlere bir dem sunar. Bunun
ardından da Baba şu gülbengi okur:

Bism-i Şah Allah , Allah ! ..


Dolular dolu ola, m uradlar hasıl ola ve d ivan-ı Hak' ka yazıla. A­
man dediğimiz yerde hazır ve nazır ola. Şerler def ola, m ü ' minler şad o­
la, meydanlar abad ola. Sırlar mestür, gönüller mesrür ola. Hanedan-ı
fu kara marnur ola, erhak Muhammed Ali, gözcümüz bekçi miz ola. On iki
i mam on dört masum-u pak, on yedi kemerbest efendilerimiz katarın­
dan , didarından ayırmaya. Ricayül gayb erenleri ve kutbül aktab efen.di­
leri mizin hayı r ve him met-i alileri ve sata nazariarı üzerimizde hazır ve
nazır ola, Allah erenler münkü r ve münafık şerrinden emin eyleye. i ki ci­
handa korktuğum uzdan e m i n , u md uğumuza nail eyleye. Dertlerim ize
derman, gönüllerimize iman, hastalarımıza şifa, borçlarımıza edalar ih-

1 85
san eyleye. Zümreyi Naciden ve güruhu salihinden eyleye. Allah erenler,
devleti mizin kılıcını keskin , milletimizin sözünü üstün eyleye. Gökten ha­
yırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler ihsan eyleye. Namerde m uhtaç
etmeye, dualarımıza dergahı izzetinde kabul ve makbul eyleye. Vaktimi­
zin hakiısı h ayırlısı gele. Dil bizden nefes hak erenlerden ola. N O r-i Nebi
keremi Ali, pirimiz Hürkar Hacı Bektaş-ı Veli, üstadımız Hüssem Şah Ga­
ni, atman Baba sultan, Süceattin Veli, Demir Baba ve Kızıl Deli Sultan
efendilerimizin hayırları himmatleri gelsin , Ak yazılı Sultanın demi dev­
ranı yürüsün. Gerçeklerin demine ya Ali H ü ! . ..

Bu gülbengten sonra Saki, edeb ve erkan içersinde bütün caniara


sıra ile birer dem sunar.
Dem sunma bir kurala bağlıdır. içilen bu ilk demden sonra, üçler,
beş ler, yediler ve on iki i mamlar aşkına dem içilir.
Baba erenler, her dem sunuluşta bazı Tercemanlar ve gül bengler
okur. Yediler demi içildikten sonra, cemin zakiri (aşık) ikrarla ilgili üç
nefes söyler.

iKRAR NEFESi

Kurbanlar tığlanıp G ülbeng çekildi


Gaflet uykusundan uyana geldim
Dört kapı sancağı ande dikildi
Ü ryan püryan olub meydana geldim.

Evvel eşiğine koydum başımı


içeri aldılar döktüm yaşımı
Eranlar yolunda gör savaşımı
Can-ü baş koyarak kurbana geldim.

Ol dernde uyandı batın çırağı


üç adım ileri attım ayağ ı
Rehberim boyn uma bend etti bağı
Koç kurban dediler imana geld i m

Dört kapı selamın verOb aldılar

1 86
Plrin h uzuruna çekib geldiler
El ele el Hak' ka olsun dediler
Henuz ma'sum olub cihana geldim

Plrim kulağı ma eyledi telkin


Şah-ı Velayete olmuşuz yakin
Mezhebim Ca'fer' üs-Sadık'ül Metin
Allah dost eyvallah peymana geldim.

Özüm dar'da yüzü m yerde durmuşum


Muhammed Ali 'ye ikrar vermişim
"Sakhaahü m" hamrını anda görmüşüm
i çüb kana kana mestane geldim.

Yolumuz on iki i mama çıkar


Mürşidim Muhammed Ahmed-i Muhtar
Rehberim Ali 'dir sahib-i Zülfikar
Kulundur "Şahiya" d ivana geldim.

Zakir (aşık) buna benzer üç nefes söyler. Bunun ardından b acılar


da üç nefes söylerler. Daha sonra o rta açılır ve semahlar başlar. Sohbet
muhabbeti devam ederken bir yanda da semahlar devam eder.

Erkan ve sohbet muhabbeti sona erince, ikrar verenlerin hazırla­


mış oldukları şükranlık yemekleri yenir. Bunun ardından bu cemde h iz­
met etmiş bul unan bütün canlara, hizmet hutbeleri oku nur;

Sism-i Şah Allah, Allah! ..


Erenler erkanı oldu bu gece, kalmadı gönlümüzde şek gümanımız,
Ta ki teslim er hak meydanında, Muhammed Ali yolunda hizmet
sahibleri; h izmetlerini eda eylediler pak pak.
Ah çı baba, SakT baba, Zakir baba, Kapıcı baba, Pervan e baba, Sü­
pürgeci bacı, Leğender bacının hizmetlerini kutbi alem Hacı Bektaş Veli,
PTrimiz Hüssem Şah Gani, Otman Baba, Sultan Süceattin efendimiz göz­
cümüz, bekçimiz olsun, gerçek erenler hizmet sahiplerinin hizmetlerini
kabul ve makbul eylesinler.

1 87
Oturan , kalkan pircivanın demine, evliyanın keremine h izmet sa­
hiplerinin hizmetlerinin kabulüne ya Muhammed ya Ali H ü ! . . dost.

CEM DAGIURKEN OKUNUR

Kadr-i vasilin ruh u saadet, vasvi cemalin, ruz-i kıyamet, dem ma­
yil oldu, gam zayil oldu. Gelmek iradet, gitmek icazet, hak erenler cümle
can kardeşlerimize hayırlı yolculuk nasip ve müyesser eylisin.
Ber- cemali Muhammed Ali, Kemal-i i mam Hasan ve i mam H üse­
yin ala Bülend'e ra salavat.
Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali H ü ! .. dost! .. La fetha illa Ali la
seyfe illa Zülfü kar .. destur riza ...

TA KAALÜBELA' DAN SEVDiK SEViŞTiK

Ta kaaiObela' dan sevdik seviştik


Bizimle ezelden yardır muhabbet (57)
Üstad nazarında ikrar konuştuk
Mü' mine kadim ikrardır muhabbet (5 8 )

Muhabbettir La ilahe illailah


Muhabbettir Muham med ResOluilah
Muhabbettir Ali Şah Veliyullah
Üç isim mana'da birdir muhabbet (59)
Allah , Muhammed Ali ortasında
Beytullah iç,inde Hak hazinesinde (6 0)
Kud ret kandilinde ( 6 1 ) aşk sah rasında
Cibril'in gördüğü nurdur Muhabbet ( 62 )

Kudret kelamını söyler Cebrail


Riza lokması sunar Mikail ( 63 )
Canı cana ulaştırır Azrail ( 6 4)
israfil (6 5 ) ağzında sOr'dur Muhabbet

1 88
Muhabbettir yerin göğün d ireği
M uhabbet edenin yanar çırağı (66)
Aşıka Beytullah ma'şuk d u rağı
Hak' kın nazar (6 7) ettiği yerdir Muhabbet

M uhabbet kadimdir insan içinde


Zira can severiz canlar içinde (68)
Kırklar meydanında (69) i rtan içinde
Muhibban ceminde güldür m uhabbet (70)

Can cana (71 ı muhab bet etmek e rkandır


HQblar meclisine ermek iymandır
Zira m uhabbetin arzusu candır
Ki riza yurdunda birdir muhabbet (72 )

Gel beri gel beri iyman edersen


Gelme hakkın değil gürnan edersen
Sırrın tercümandır (73) beyan edersen
Bu halkın içinde sırdır muhabbet

Bu her dem bahardır bunda kış olmaz


· Ö ter bülbülleri dilleri d urmaz
Kokusu tükenmez hem rengi solmaz (74)
Bir aceb gülzar-i bağdır muhabbet

Muhabbet edenler nasibin alır


Muhabbet ederse dert ehlin bulur
Serçeşma (75) Muhammed Ali 'den gelir
Dalgası tükenmez göldür muhabbet

Aşık gülşende Şırin-ü Ferhad (76)


Leyla'da Mecnun'a göründü Üstad (77)
M uhammed Ali 'den kuruldu bünyad
Ta ezelden ezel vardır muhabbet (78 )

1 89
"Kul Himmet" makamın özge makamdır (79)
Muhabbet mühürü on iki i mamdır
Şahımın dTdarı bunda tamamdır (BO)
Hakikat vasıl-ı yardır m uhabbet.

TA KAALÜBELA' DAN SEVDiK SEViŞTiK'iN AÇIKLANMASI

57) Biz "Kaalubela" dan beri , yani ucu bucağı olmayan zamandan beri zatını zatı­
kile sevmekteyiz . , ki bu sevgi bizimle vardır ve devamlı bizimle beraberdir.
58) Muhabbetin bize ezelden yar olduğunu Üstad nazarından anladık. Üstad bize
bu hakikatı gösterdi ve biz de ikrar ettik. Bu i krarımızda yine ezeldendir. işte mü' minler
mu hab beti o vakit ikrar ettiler, mü nkirler de hakikatı o vakit inkar ettiler. Allah ' ı n muhab­
bet olduğunu anlayamadılar ve kabul etmediler.
59) Allah, Muhammed, Ali bu üç isim ayni bir şeydi r ve üçü birden muhabbettir.
60) Hakikat Muhammed ve Ali ile zahir oldu. Fakat, bu iki tarafla zahir olan Allah
birdir; Allah, hakikatını Muhammed ile Ali'de bildirdi.
Beytullah insanın kal bidir. Nefs-i emmare ile nefs-i mutmain nenin i kisi birden
insan kal bi ndedir. Hak yönü, nefs-i mutmainne yönüdür ; yani Rahman yönüdür. Nefs-i
emmare ise Şeytan yönüdür.
61 ) Kudretten maksat akli melekelerdir.
6 2) Cebrail , akıldır, mu habbet nurudur. Vücuttaki kafa içersindeki nur, akıldır.
63) Mikail'in riza lokmasını sunmasından maksat, h ayat sunmaktır. Mikail, külli
kudretten hayat verir.
64) Azrail'in canı cana ulaştırması, bir şekli bir başka şekle sokması demektir.
Mesela cüz iken kül yapmak, katra iken derya olmak gibi. işte bu işleri yapana "Azrail"
de nmiştir.
6 5) israfil söz demektir. Söz olmasaydı bütün aiLm hercümerc olurdu. Söylenen
bütün sözlerde gelip muhabbete dayanır.
66) Yerin göğün direği hep muhabbetti r; yani yerde ve gökteki her şeyin zuhura
gelmesinin sebebi hep muhabbettir ve sevmek içindir.
Aşığın d u rağ ı olan Beytullah ta i nsan kalbidir. i nsan muhab bet ettiği zaman
Hak' kın çırağı insanın kalbinde devamlı yanar.
67) Hak'kın nazar, hep muhab betten ibarettir. Çünkü Hak, zaten kendini bilip
sevmek için farka geldi. Onun baktığı her şey ve b ulunduğu her yer hep muhabbettir ve
muhabbetin kendisidir.
68) i nsanların birbirlerini sevrnelerinin sebebi, hepsi nin tek bir can ol maların-

1 90
dandır.Bu da, maddi ve ma' nevi en b üyük bir rükndür. Yani; varlıkta esas, insanların bir­
birlerini sevmeleridir.
69) Kırklar meydanı diye toplanan meydan zat deryasına, kainata teşbih edilir ve
kainatta nisbetlerde mevcut olan iyilik ve kötülük hep o meydanda görüşülür. Kırklar ke­
lime anlamı bakımından "çokluk" tur.
70) Gülün aslı, göbeği Muhammed, dalı da Ali'dir. Ancak gerek göbeği, gerek
dalı, gerekse yaprakları; tamamı güldür ve hepsi birden Hak'tır.
71 ) Can, aşk; canan, rtıa'şuktur. Can, cüz; canan külli kudrettir. Ma'şuk o canan­
dır ki, cüzlerine daima aşk sunar ve o zaman mu habbet hasıl olur. Çünkü, her mümkünü
zuhura getiren o muhabbettir.
72) Muhabbetin arzusu candır; yani muhabbeti sunandır. Sunan ve sunulan hep
birdir ve tek bir candır. Muhabbetin arzusu kendinden çıkan canı kendi canına ulaştır­
maktır. Beden ancak can için sevilir. Mu habbet, bir olduğundandır ki PTr de, Mürşit te
ayn i m uhabbetir. Çünkü bütün varlık onun eseridir.
73) Tercümanlardaki sözlerden maksat sırrı n ayan olması , yani sırrını tercüme
etmektir. Eğer sırrı idrak edebileceksen gel, yoksa gelme. Zira bu muhabbet halk içi nde
sırdır.
74) Kendisinden başka hiç bir şey yoktur ki rengi ve kokusu bozuls u n . Zira, mu­
habbet diğer şeyler gibi hayal değildir.
75) Muhabbetin serçeşmesi (baş) Muhammed ve Ali'dir. Çünkü Hak, M uham­
med Ali'den, onların ağzından m uhabbeti söylemiştir ki; israfil'in "sOr'' u da işte bundan
ibarettir.
76) i şte Şirin ve Ferhad ta o aşktan tattılar ve bir kül, bir bütün oldular. Yani; Al­
lah, Muhammed Ali oldular.
77) Mecnun ile Leyla'ya Üsiad' ı n görünmesi, Leyla'nın Mevla olması, Mecnun'a
Hak' kın Leyla'da görünmesidir. Böylece Leyla ile Mecn un'un ikisinin birden Hak olmala­
rı, yani mevla olmalarıdır.
78) O muhabbet, zatında ezelidir. Onun sınırı yoktur. Çünkü, Allah bizzat mu hab-
bettir.
79) Özge makam demek, Hak makamı demektir ; yani "Enel hak" makamıdır.
Özün , makam; vücudun da o makamın mertebeleridir. Ytzün de o mertebelerin toplamı­
dır ve Hak'kı yansıtır. Bu sebeple muhabbet te her şeyden önce yüzde ve yüze tecelli
eder. Vücudun d iğer organları ancak münferit mertebelerden ibarettir.
BO) Muhammed Ali, Nur olduğuna göre mertebeler de on iki i mam olur. Zat der­
yasından muhabbeti getiren on iki i mamlardır. 'Şah" ta' biri Hz.Aii'ye nisbeti iledir ve Al­
lah'a işarettir. Çünkü Hak, Ali'de tecelli etmiştir. Ali'den de maksat, "ulviyet" tir.

1 91
KAYNAKÇALAR

Ş EYH SAFT BUYRUGU : Eski el yazması nüshalar

G Ö L P I NARLI Ab d ulbaki : Sosyal Açıdan i slam Tarihi, i rkilap ve


Aka Yay. istanbul, 1975

ŞAK i R Ziya : Mezhepler Tarih i , Maarif kitaphanesi,


ist. 1967
iMAM CAFER BUYRUGU : Ay Yıldız Yay. Ankara

KISAK Ü R EK N ec ip Fazıl : Çöle inen N u r i s t . 1 975

S U I\IAR Prof. Cavit : Melamilik ve Bektaşilik, i la hiyat Yayınları


Ankara, 1 975
KABAKÇ I Alpay : N eyze n Tevfik istaıı b u l 1 990

ŞAPOLYA Enver Behman : Mezh epler ve ta rikatl ar Tarih i , ist.1 964

U L U SOY A. Gelhalettin : Alevi Bektaşi Yol u Ha c ı bekta ş 1 980 ,

D E R MAN Dr. Meh m et Ali : Evl iyalar Şah ı , c. ı. i stan b u l , 1 975

UZU NÇARŞILI i s m a il Hakkı : Osmanlı Tarihi, c. 1 . ANKARA, 1 982

Y U R DAYD l N H üseyin G . : O s m a n l ı D ev l eti , 1 3 0 0 - 1 6 0 0 , C e m


Yay. istanbul, 1 993

OYTAN Tevfik : Bektaşiliğin iç Yüzıi , istan bul

N Ü Z H ET Sadetti n : Bek�aşi Şairleri , i s ta n b u l , 1 930

1 92

You might also like