Professional Documents
Culture Documents
VE
RUM Eli BABAGAN (BEKTAŞi) E RKANlARI
istanbul 1996
MERT MATBAACJlJK
516 2J 88-516 23 99
Dizgi : Saygı Yayınları Dizgi Servisi
Baskı : Mert Matbaacılık 51 6 23 88 99
-
��'i]'�[M]� �riD���a
SAYGI YAYlNLARI
Nuruosmaniye Cad. Kardeşler Han No: 3/3 34410 C.oğlu 1 iST.
Tei.:(0212)5279661-51110 78 Fax:(0212)5279661
2
iÇiNDEKiLER
Önsöz........................................ . . . . ..
-............ ... . .. 07
.. . ................. ..
Giriş 09
........... . . . ........... ................ ....................... . .......................
Evliyanın On iki Kavli (Sözü) Vardır . . . . .... .... ..... . . 25.... ..................
M ünafık Kimdir ? .. .
.......... . . . . ... .. .
. . ..... ... . . ........ . . . ... 26
... ..... ........... .
Nakiplik . . . ... ..
... . ....... ...
...... .. ..... .
..................... . ... . .. 43
. . ....... . ....... . ...
Gıybet Etmek ...... ... ........ ..... ... ...... ..... .... .... ...... ... .. .. ........ .. .. .... 45
..
3
Mürüwet Nedir ? ..
.................... . 46
...............................................
On Yedi Kemer-Bast . . .. . . . ..
... ....... . . . ... .. . . 55
.. . ....... ... . ........... . ...........
Mihmanlık (Misafirlik) ..
.... . ................... . ... .. ... .. 61 . .........................
Müsahiplik Kavli 79
.................. ......................... ................... . ........
Tae Name 82
.............. .................. . . . ......................... . . .. . .................
ikinci Bölüm .
..... . 89
................. .......................... ....................... . ...
ibadet Etmek . 97
......................... . ....... . .. . ..................... . . . . .............
4
i krar ve M üsahip Erkanı .. . . ......... . .. . . . . . 1 02
................... .. . .. ... . ...... . ..
Bir Talibin i badeti Daha Evde i ken Başlar . . .. . 1 04 ..... ....... . . . . . . .... ....
Cem Birierne . .. . ..
...... . ...... .. . ........ ............ . . . . 108. ...... . .......... .. ...... ...
Sübhanike Duası . . .. . . .
...... . .... .
.... .. .... .
. . . .. . 113
.... . . ....... . ..... . .. . . ..... ..
istek G ülbengi. . . .
..... .. ... ........ ...... . .. . 116
..... .... . . . ...... . . ..... . . .. . .. . .. . . . . ..
Şüknanlık Nasazı . . .
.... . . .
..... .. . .. . . . ....... ..
..... . .... 1 20
.. ........ . ...... . . . . ......
On i ki i mamlar .. .
. .... . .. ........ . ..... .. . .
. .
...... ........ .. 138 . . ........ .... ........ ...
istek G ülbengleri . . . . . 1 39
.. .. ......... .. . .............. . . . . . . .. . . . . ........... . .. . .... . ..
Sohbet Halkası . . .
......... . . . . .. . .. . . ... . . . 1 43
.............. .. . .................... . . . ..
G ülbeng ve Tercemanlar . .. . ..
..... .. .. . ...... .. . 1 65
. ......... . .... ....... . . . ... . ...
Eşik Tercemanı .. .
.......... . . . ........ ...... . .. . 1 65
...................... . . . . . ...... . ..
Post Tercemanı .
.... . ... . ......... . . . . . ...... . . 166
. . . . . . ...... ...... . ... . .... . ....... . . .
Gözcü Tercemanları . .
....... ........ . ......................... 1 68 ..... ... . .. . . ..... . .
5
Farraş Tercemanı 1 68
................... . . . . ................... ....................... . . .
Sakl Tercemanı 1 69
. . . . .......... . . . ... . .. . .. .. . .. . . . . . ......... . . . . . . ....................
Sakka Tercemanları 1 70
. . . . . ............................. . . . . . .................. . . .. . . .
Müsahip Hutbesi 1 71
.................... ................... . . . . ................... . . . . . . .
Yedullah Ayeti 1 72
. . . . . . . ........ . . . .. . . . ............ .. . . .. .. . . ................ . . . .. . . . . . . .
Teslima Ayeti 1 72
........ . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . ..... . .. . . . ............. . . .....................
ikrar Tercemanı 1 72
. . . . .......... . .. . . . . .......... . . . . . . . . . . ...... .. . . .. .. . . . . .. . . . . . . . . . .
Müsahiplik Tercemanı 1 73
.......... ...... . . . . . . . . . . . . . . ...................... . . . .....
Kurban Tekbirierne 1 74
. . . . . . . . . .. . . . . ............ ................ . . .. . . . . ...... . . . . . . . .
Dar Tercemanları 1 74
..... . . . . . . .. . ........ . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . ....... ... . . . . . . . . . . .
istek Tercemanı , . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 75
... . . . .. .. . ........ . . . . . . . . . . ..... ...... .. . . . . . .
Tarikatın Tercemanı 1 75
. . . . ........ . . . . . . . . . . ........ . .. . . . ..... .. . . . .. . . . . . . . . . . ......
Sorguya Cevaplar 1 77
. . . . . .. . . . ..... . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kaynakçalar 1 92
. . . . . . . . ................. . . . . . . ...... .................. . . . .. . .. . . . . ....... . .
6
Ö N S Ö Z
Saym okuyuculartm, elinizdeki kitabm birinci bölümünde sunmuş olduğum Şeyh Safi Buyru
ğu", Rumeli Babağan Bektaşileri arasmda uzun ytl/ar bir 'Alevi Bektaşi' k/asiği olarak görev
yapmtşttr. ll. Mahmut'un tekke ve zaviyeleri, Alevilere yasak/aytp; pek çok önemli kaynağt da
ortadan kaldtrdtğt bilinmektedir.
Şeyh Safi buyruğu, işte bu ytllarda Arap Alfabesiy/e; el yazmast olarak elde kalan tek
eser olmuştur. Bu eserin iran kültürüne göre yaztlmtş olmast ve o zamanm izlerini taştmtş o/
masma rağmen, 'Hak Muhimmed Ali" yoluna gönül vermiş Babağan Alevileri arasmda elden
ele dolaşarak; önemli bir kaynak olarak görev yapmtşttr.
Ancak günümüze kadar ulaşabilen bazt nüshalarmdan günümüz insant taydalanama
maktadtr. Bunun başitea nedeni ise bu eserin, Arap alfabesiyle ve elle yaztlmtş bir eser olma
smdan ileri gelmektedir.
Yine kitabtmm ikinci bölümünde anlatmaya çaltşttğtm 'Rumeli Babağan Bektaşi Er
kan" usul/erinin, "Şeyh Saff Buyruğu" nun izlerini taştdtğt görülmektedir.
Ancak büyük bir o/astltkla Şeyh Saff Buyruğuna göre yol ve erkan sürdük/eri anlaşt
/an Rumeli Babağan Bektaşilerinin elinde, bu gün için faydalanabilecek/eri Türkçeleştiri/miş
bir nüsha mevcut değildir.
Şeyh Safi Buyruğunun, günümüz insanma bu konuda köklü bir çözüm getirmesi
o/anakstz olmasma rağmen; gene de bir boşluğu do/duracağt ve bu yola gönül vermiş insan
lara bir rehber eser o/acağt kantsmdaytm.
Şeyh Safi Buyruğu, doğrultusunda yol ve erkan yürüten Rumeli Babağan Bektaşile
rinin 'Erkan Usulleri', günümüzde çok az bilinmektedir. Bunu göz önünde bulundurarak uzun
bir çaltşma sonunda, mümkün olduğu kadar as/ma bağlt kalmaya çaltşarak; elde kalmtş eski
nüshalardan da faydalanarak böyle bir eser meydana getirmeye çaltşttm. Muhakkak ki, bunun
. çok mükemmel bir eser olduğu söylenemez. Ancak bu güne kadar hiç bir şekilde ele atmma
m/Ş bir konuya ktsmen de olsa bir katktda bu/unduğuma inanmaktaytm.
Bu eserin haztrlamşt strasmda, bazt konulara açtkltk getiren Sultan Süceattin Derga
ht Şeyhi 'Nevzat Demirtaş" a, yine kaynak temininde yardtmlartnt esirgemeyen "Halil Öl
meztük ve Salih Topa/oğlu'na teşekkürü bir borç bilirim. Bu eser, benim bu konudaki, ilk
denememdir. Kusur/art m için şimdiden afftntza stğmmm.
Bu konuda ça/tşmalartm devam edecektir. Şu anda elimde bitirmek üzere olduğum
'Olman Baba Velayetnamesi ile tercüme safhasmda bulunan "Demir Baba Ve/ayetnamesi" bu
lunmaktadtr. Allahm izni olursa, en ktsa zamanda siz okuyuculartma ulaşttrmaya çaltşaca
ğtm. Siz Okuyucuianma Saygtlartmla....
Hakkı SAYGI
istanbul- Mart 1996
7
�
:c
c
Q)
""O
_c
"üi
Q)
E
o
�
Iii
>
c
-�Q)
()
':::J
(/)
8
GiRiŞ
9
Gene bilinmektedir ki, dünya kurulalı beri yüzyirmi dört bin peygamber
gelmiş ve bütün peygamberler, insanları doğ ru yola ve Tan rı'nın birliği
ne çağırmak ve sapık inançlarından vazgeçirmek için görevlendirilmiş
lerdir.
Ancak, Hak Teala, ahTr zaman Peygamberi Muhammed Mustafa
(s.v s ) ya buyuruyor: "Ve ma ersel nake illa rahmete nli/ Alemin. "
. . '
Anlamı şudur: "Biz, seni ancak dünya ve ahiretin rah meti için gön
derdik."
Buradan da çok açık olarak anlaşılıyor ki , Hz. Peygamber ve onun
kurmuş olduğu islam dinT, insanlığın kurtuluşudur.
10
''AIIah ' myard m
t t ve efthi gel ip çatt tmt ve insa nlar tn, b ölük b ö
lük Allah d inine gird ği ini gördü nmü, art k t Rabb ine ha rndederek te n
zhi et onu ve bağ tşlama dile onda n; şü phe y ok k i o, bütü n t övbeler i
kab Ol eder . " (1) .
"Ey Pey gamber ! rabb in tarat mda nsa na naz fi o/a nt tamamtyla
teb liğ ey/e, eğer sa na emred ile ni işlemese n, tamamteb liğ etmese n,
onu n el çifiğini ya pmamtş olursu n ve Allah se ni, insa nlarda n k orur ;
şü phe y ok k iAllah, ka fir ola nka vme, d oğru y ola gitmek hususu nda
ba şa rt vermez . " ( 2 )
Bu ayet-i kerTmenin nOzlünden sonra Hz. Peygamber (s.v.s) Ga
dir H u m ' a indiler. Orada ağaç_ l ık bir yere gitti. Bütün sahabelerin ağaçla
rın altına gelmesini enı retti. Oğle namazı eda edildikten sonra, deve se
merlerinden üç kademeli bir mimber yapılmıştı.
Hz. Peygamber, hazırlanan mimbere çıkınca "Bu hacc, benim son
hacc görevimdir.Sanıyorum hacc törenini benden çok iyi öğrendiniz."
ded ikten son ra: Arefe günü sahabenin önünde çok uzun bir "h utbe"
okud u. Daha sonra sahabeye dönerek şöyle seslendi:
11
Hazret-i Peygamber buyurdu ki:
- Üstün ve gadri sonsuz Allah, bu gün, bu şehrin h ürmeti için
kıyamete kadar kanlarınızı, mallarınızı ve ırzınızı birbirinize haram kılmış
tır.
Daha son ra koltuklarının beyazlıği görünecek şekilde ellerini ha
vaya kaldırıp, "Bu gün burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin.
"Ey insanlar! Acıyan, bağışlayan, ve her şeyi bilen Hak Teala bil
dirdi bana, davet edildim katına; yakında davetine icebet edeceğim , ebe
di yurda gideceğ im." dedi.
Sözlerine şöyle devam etti:
"Bende uhdemdeki vazifeden sorumluyum, siz de uhdenizde ki
vazifeden sorumlusunuz. Bu hususta ne dersiniz, düşünceniz nedir" diye
sordu ?
Orada hazır bulunanlar, hep birden, "Şehadet ederiz ki tebliğ ettin,
öğüt verdin, vazifeni gerektiği gibi ifa etti n ; Allah , sana ecirler versin,
senden razı olsun" dediler.
Hz. Muhammed şöyle sord u:
- Allah'ın birliğine, Muhammed 'in onun k ulu ve peygamberi ol
duğuna şe h adet ediyormusunuz, cennet ve kıyamet günü hakkında inan
cın ız nedir ?
Bütün sahabeler, hep birden, "hepisine inanıyoruz" dediler. O za-
man Hazret-i Resul:
- Allahım şah id ol buyurdular.
Hz. Peygamber sözlerine şöyle devam etti:
"Ahiret gününde havuz kıyısında bana ulaşacaksınız. Havuzun bü
yüklüğü San 'a ile Busra arası kadardı r. Ben havuzun başına sizden önce
varacağım. Siz gelince de size, bıraktığım iki paha biçilmez emanete ne
yaptınız diye soracağım. Size iki paha biçilmez emanet bırakıyorum. Bi
rincisi Allah'ın gökten yere uzatmış ipi, Kur'an-ı Hazimşa h , d iğeri ise,
benim Ehlibeytimdir.
Bu iki emanetim sizi havuzun başında bana ulaştıracaktır. Bu iki
emanetim birbirinden ayrılmaz. Bunu alemierin rabbi olan Allah 'tan ben
istedim. Bu iki emanete sıkı sıkı sarılırsanız. Benden sonra delalete d üş
mez, ebedT olarak doğru yoldan sapmazsınız.
Orada hazır bulunan sahabeler, hep birden evet ya ResOlailah di
yerek tasdik ettiler. Daha sonra Hz. Peygamber, yanıbaşında duran Haz-
12
ret-i. Ali (k.v.) ' nun elini tutup, koltuğunun altındaki beyazlık görünün
eeye kadar kaldırdı. Herkesin duyabileceği yüksek bir sesle buyurdu ki:
Bunları duyan Ömer ibni Hattab, Hz. Ali'ye gelerek şöyle dedi:
"He niy -e n leke Yeb ne Eb i Ta /ib, Esbahte Mevl iye ve mevl i
' ininve Mümine. ll Anlamı şudur:
kü l/i Mü m
13
Orada hazır bulunanlar: " Evet ya ResOlaliahi dediler."
f k. "(8)
"Hubbi Ali Ayet -ül imam ve buğzu A il Ayet -ü/ Ni a
"Aii 'yi sevmek, imanın; Ali'ye hakaret, nitakın alametidir."
14
"Mua viye li Tabuti nmi nNari nye vmel k wame. "(10)
"Muaviye kıyamette ateşten bir tabuta girecekt
"Vay olsun Ü meyye oğullarına, Beni Ümeyye' nin bagi, aşi, fasık
katilleri cehenneme girecetir."
15
·"Her ki m Allah'ın ve ResOlailahın e m i rlerine m ualefet ederse,
Dünya ve Ahiret'te Allah 'ın laneti anın üzerind e olsun. Onlar için "Ukba
da"da azap mevkini arnade eyledi."
"Likül /iNeb i Vas i ve Var s
i i ve Al yyü
i n Vas y
i i ve Var si i. "( 18)
"Her peygamberin maddi, manevi vasi ve varisi olduğu gibi, Ali de
benim vasim ve varisimdir."
"i nnitar k
i um fiykümk ilabullah ve Ehl- iBeyt iüzkurul/ah liEhl, i
Beyt i. "(19)
"Ey ü mmeti m ve ashabım, Genab-ı Hak' kın kitabını ve evlatlarımı
size emanet ediyorum. Kitabın ahkamına ve evlatlarımın hukukuna dik
kat edeniz."
"Bismillahırrahmanırrahim:
Allah ü m me Sali i ala Seyyidina N O r-u Muhammed Mustafa."
Yine Hak Teala şöyle buyuruyor: ''Ve ma ersel nake lila rahmete n
/il Alemin. ""Biz,seni
ancak Dünya ve Ahiretin rah meti için. gönderdik."
16
Anlamı şudur: "lti ak Teala m ü' min kullarına m üjd€liyor:
"Ya Muhamme d söyle, size tebliğ ve beşaretim için ücret iste
mem, ancak karabetim için bana müveddet ediniz.Yani kurbamı samirni
yetle seviniz ve muhabbet ediniz."
Bu Ayet-i Kerime nazil olduğunda, esha.b-ı kirarn sordular:
- Ya ResOiallah, karabete ve kurbaya müveded buyurulmuş, bu
kurba kimdir ?
Cenab-ı Peygamber buyurd u ki: " Ali, Fatıma, Hasan ve Hüse
yin" d ir.
Diğer bir Ayet-i Kerime:
"i nna llahe ve Me al k
i etehu Yusel/ One A el nNeb yy i i Ya Eyyühe l
e
l z ine Ame nu Sa /lu A e i a . " (20)
l yh- i ve Se limu Tes/ m
Anlamı şud ur: "AIIah ' ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhisselama"
salavat ederler. Ey m ü ' minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" bu
yurmuştur.
Bunun üzerine orada hazır bulunanlar Hz. ResOiullah ' a sordular:
"Sana nice salavat edelim ya ResOiallah"
Hazret-i Muhammed buyurdu ki: ''AIIahümme Sa l/i Ala Muham
med inve Al-iMuhammed. " deyin dedi.
Yine Cenab-ı Hak Teala ve Hz. Fahrl Alem , b uyu ruyorlar ki ,Hz.
Muhammed'in kendisine ve "Ehl-i Beyt" ine m uhabbet edip, gönülden
sevmek ve onlara salat ve selam vermek bizlere farz kılınmıştır.
Hak Teala Hazretleri buyuruyor:
"Ya Muhammed ! Cella Celallm hakkı için, kim seni ve evlatlarını
sever onlara muhabbetle yaklaşırsa, iki cihanı kaplayacak kadar günahı
olsa ben onları bağışlarım . Rahmeti mi o, kimseden esirgemem.
17
Ancak ki m ki seni ve evlatlarını layık olduğu veçhile sevmez ve
onlara buğuz ederse, iki cihanı dolduracak kadar ibadet etse, onun yeri
cehennemdir; sonsuza kadar orada kalı r."
Ona "Ya Emirlerin-Mü ' mini Ali ! Be n fena yurdundan beka (ölü m
süzlük) yurduna göç edeceğim."dedi."Dilerim sana bazı vasiyetlerim ol
sun.Ya Ali, m ü ' minler ölmezler, sadece yokl uk (fena) yurdundan ölüm
süzlük (beka) yurduna göç ederler. Bu bir haneden diğer bir haneye ta
şınmaya benzer."
Hazret-i Fah rl Alem, sözlerine şöyle devam etti: "Ya Ali ! Hak'ka
yürüme zamanım gelmiştir. Ben bu dünyadan ahirete göçmeden evvel
dilerim sana bazı vasiyetler edeyi m . Hediyem olsun, sen dahi tali blere
bildiresin ve her kim ki vasiyetlerimi tutarsa, iki cihanda aziz ve muhte
rem olsun. Bunlar "Tarikat" içinde gerekli şeylerdir. Kim vasiyetlerimi
tutarsa ben o kimseden hoşnut oluru m."dedi.
Hazret-i Fahrl Alem, sözlerine şöyle devam etti: "Ya Ali, Cebrail-i
Emin bana Allah ' u Teala'dan vahiy getirdi. imdi Şeriat, peygamberlerin
makamıdır. Tarikat, evliya'nın (Erenlerin) makamıdır. Ma'rifet, her ikisi
nin yoluna salik olup g itmekti r. Hakikat ise, "vuslat" makamıdır; yani
Hak ile Hak olmaktır" buyurd u .
Hz. Peygamber, sözlerine şöyle devam etti: "Ya A li, biz bu kıymetli
hazineyi (cevherleri) sana yadigar olarak verelim. Gerçek m ü ' min ve iti
kadı bütün olan kardeşlere (taliblere) inci mercan'dır. Bunlar öyle mer
can ki, her biri bir can 'dır. Talibler, sımsıkı saklayıp, bu söz inci'sini can
kulaklarına yerleştireler. Peygamberlerin sırrını bilip d uysunlar ve eren
Ierin erkanına uysunlar.
Mü'minlikte temiz ve saf inançlı olan muhibler, Mahşer günü kı
yamet kopunca bizim sancağımızın altında bulun up; şefaati mizden mah
rum kalmazlar inşallah ... "
18
"Ya Ali ! Bu vasiyetlerimi d inleyip, Hak' ka talib olan kimse; erenle
rin ve benim de dostumdur. Hak' kı hak bilip, bu yola gönül veren talible
re; bu vasiyetlerimi telkin edin ve o, kimseler "Erenlerin Edeb ve Erkanı"
nı öğrenip amel etsinler. Eğer her kim bu vasiyetleri dinleyip amel eder
se ve erenleri n yoluna giderse, ayrıca evliyanın edeb'ini ve sırrını saklar
sa o; benim dostumdur. Ben ona yarın Hak' kın cemalini gösteriri m .
Eğer kim bu vasiyetleri işiti p, amel etmese v e erenlerin sırrını
saklamasa, o benim d üşmanımdır."
Mü' minierin EmirT imam Ali Keremullahu Vechehu bu vasiyet-na
me 'yi aldı ve alemiere Rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa'nın nice ni
ce türlü öğütlerini çok değerli ve ulu bir "kitap" yaptı. Her zaman oku
yup, onunla amel ederdi.
Bu m übarek ulu kitap, Hz. i mam Hasan ve i mam Hüseyin' e daha
sonra da i mam Zeynel Abidin'e ulaştı . Bu ulu kitap, silsile yoluyla pey
gamber soyundan "Seyyid Safiyüddin'e ulaştı . Bu büyük ve ulu kişi, bu
kitapla amel ederd i. Seyyid Safiyüddin, kendisine muid (talib) olup ira
det getiren taliblerine telkin edip, bu vasiyet-name gereğince onları "ir
şad" edip, "Erkan" sürerdi. Bu bir e renler menakıbıdır. Bilesiniz ve talib
leri buna göre yola getiresiniz.
Erenlerin menakıbı budur. Bilesiniz ve talibleri bu menakıbla (ki
tap) irşaad ediniz.
Şeyh Safi Hazretlerinin , " ibn - i Seyyid Şah ishak" adıyla, "on do
kuz�ncu" göbekten Hazret-i Ali'nin tarunu olduğunu görmekteyiz.
19
Şeyh Safiyüddin adıyla bilinen "Şeyh Safi" hazretleri, Hazar Deni
zi' nin g üney batı sahillerinde yer alan "Erdebil" civarında d ünyaya gel-
·
miştir.
Bazı kaynaklar,"Şeyh Safi Hazretlerini", Feyruz (Firuz) Şah adında�
ki b ir Şeyhin torunlarından "Eminettin" adında biri n oğlu olduğunu yaz
maktadırlar.
Firuz Şah , 1 1 74 yılında Arabistan ' dan Azerbaycana göç etmişti.
Başında "Zerrin külah"; yani altın sırmalı bir külah, taşımakta i miş. D inine
çok bağlı olan bu kişi , bir süre inziva hayatı yaşadıktan sonra; "Regim"
denilen bir yerde ölmüştür.
Firuz Şah ' ın oğlu "Avaz' ül" bu kasabadan kalkarak Erdebil köyle
rinden "Eşferencan" köyü ne yerleşm iştir. Avaz'ül, b urada ölü nce oğlu
Muhammed; onun fikirlerini burada yaymaya d evam etti.
Kaynaklara göre, Muhammed'in oğlu "Salahaddin", onun oğlu da
"Kutbettin", Kutbettin'in oğlu "Eminettin" dir. Eminettin 'in oğlu ise, " Sey
yid Şah ishak" tır. Yani "Şeyh Safiyyüddin" Hazratleridir.( 21) ,
Ancak, Şeyh SafT Buyru ğ u ' n u n içersinde veri len b ir sıralamaya
göre, aşağıdaki gibi olduğu belirtil mektedir:
20
1 B.ibni Seyyid Hasan,
1 9. ibni Seyyid Davud.
20. ibni Seyyi d Ahmed,
21 . ibni Seyyid i mam Riza,
22. ibni i mam Cafer-i Sadık,
23. ibni i mam Muhammed Bakır,
24. ibni i mam Zeynel Abidin,
25. ibni i mam Hüseyi n,
26. ibni i mam Aliyyel Murtaza Salavatullahi Aleyhim Ecmayin.
21
nin korkusu ile yaşamalıdır.Temiz olmasa, o kimseden tüm peygamber
ler ve evliyalar bizar olur dedi.
Şeyh Safi, sözlerine şöyle devam etti:
- Evyiya hakkı odur ki, talibin gözüne ve gönlüne günde yetmiş
kez nazar eyleye; yani g ünde yetmiş kez bakmalıdır. Hangi talibin gönlü
pak değildir, o kimseden Allah ve evliya razı olmaz dedi.
22
Sözlerine şöyle devam etti:
- Bi r talib, evliya buyruğ unu yerine getirmese, erenleri her yerde
hazır ve nazır bilmese, gönül ayinesini temizleyemez. Hangi talibin gönül
ayinesi temiz değiidier . Orada Hak tecelli edemez. O kimseden Hak teala
bizar olur, peygamber bizar olur ve evliyalar bizar olurlar dedi.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerine devam ederek,şöyle buyurd u :
- Bir tali be gerektir ki , gündüzü Şeriat'ta, gecesi vahdet'te olsun.
Çünkü talibin dışarısı halktır. içerisi evliyadır; yani evliyanın'dır. Eğer bir
tali b evliya makamını halka g österse, hem tarik d üşmanı , hem bizim
düşmanımııdır dedi.
23
Anlamı şudur: "Siz evliya d üşmanından korkun" demektir.
24
Şeyh Sadreddin, sord u :
- Ya Şeyh Safı! Yol talibleri kimlerdir v e taıib olanlar neler yap
malıdır ?
Şeyh Safi hazretleri, buyurdu ki :
- Talibler birbirlerinin didarına baksınlar. Zira taliblerden ikisi,
üçü bir yere gelse, birisi "evliya" makamındad ı r. Yedisi biraraya gelse
"sadık evliya" kırkı bi raraya gelse "Kırklar Makamı" dır. O zaman tecelli
zat hasıl olur; yani orada Hak tecelli eder. Eğer tali b ler birbirine varsalar,
gön üllerini bir edemeseler, birbi rlerine karşı onurlanıp büyüklük etseler;
imanları gider dedi.
25
Talib olan sofuya gerek odur ki , her zaman Hak'kı zikir etmeli ve
Hak' kın n u r-u kalbine d üşsün, gece ve gündüz, açık ve gizli olarak "Tev
hid" kelimesini dilinden eksik etmemelidir. Böylece "Nefs-i Emare" nin
kökünü keser ve yavaş yavaş ondan uzaklaşmaya başlar. Bu da o talibin
takva yoluna gönül bağlayıp , gönül aynasını cilalaması ile olur.
Bu altı kavlin dışında, evliyanın altı kavli vardır. Tali b olan bunları
anlayamaz, Zira bunlar "Hal Makamı"dır.
Şeyh Safi hazretleri, sözlerini şöyle sürdürd ü:
- Talibin üçü bir yere gelse, üç musibet meydana gelir. Birincisi
odur ki , evliya korkusunu gönülden çıkarmak, eğer üçü de ayn i fikirde
o lurlarsa, nekadar tövbe etseler asla kabul olmaz. D ünyadan ahi rete
imansız giderler.
MÜNAFIK KiMDiR ?
26
Münafıkı "gıybet" sever. G ıybet edeni "öfke" sever. Öfkeyi "tamah"
sever. Tamahı "necit" sever. Neciti "hased" sever. Hasedi "kibir" sever.
Kibiri "ten" sever. Teni "havayi heves" sever. Havayi hevesi "nevs" sever.
Nevsi "iblis" sever. iblisin dileğini Hak Teala sevmez, evliya sevmez, en
biya sevmez. Bu nesnelere kıyıp, bunlardan kendisini kurtaramayan ta
liblere yol ve erkan d üşmez. Bu gibi kişilerden sakın mak gerektir.
27
em rini yerine getirmelidir. Ancak o zaman makbul bir tali b olur dedi.
28
Eğer bir talib gönlünü bir edemese, ikilik içinde oturursa, o tali b
haricidir. Talib odur ki , halktan ve avamdan kesile, evliyanın korusuna
gire, eğe� bir tali b evliyanın korusuna girerse ona ölüm yoktur.
29
lirse; tali b olana b u bile yeter.
Birinci Farz: Sofu olan kimse çok sabırlı olup, sır saklamasını bil
melidir. Zayit imanını şeytandan pasıl saklarsa, talib olan kimse de evli
yan ın sırrını avamdan (cahilden) öyle saklamalıdır.
ikinci Farz: Hak mizanına (Hak'kın terazisine) m utiy olmalı; yani
itaat etmeli, işlediği bir günaha bin özür ve niyaz eylemeli . Kimsenin gıy
betinde bulunmamal ı , yalan yere and içmemeli, yalandan ve küfürden
uzak durmalıdı r.
Üçüncü Farz: Tali b bin bir ise, cümlesi bir otu ra ve bir dilden söy
leye, edeble oturup edeple kalmalıdırlar.
Dördüncü Farz: Sofu, mürebbi hakkına muti olmalı, yani itaat et
melidir. Mürebbinin e mrine uymalıdır. Mürebbisinden ne gelirse ona ra
zı olmalıdır. Ondan gelecek her türl ü hayır ve şerre razı olup riza göster
melidir. Hiç bir zaman yüz çevirmemelidir.
Beşinci Farz: Halife'den el alıp, ikrar verip tövbe etmek ve kuşak
kuşanmaktır.
Altıncı Farz: Kendine bir müsahip bulup, onu hakikate ve hak ce-
miyetine eriştirmektir. .
Yedinci Farz: Halife ' den (Reber'den) "Taç ve Kisvet" kuşanmak ve
Hak, Muhammed Ali yoluna ikrar verip, bel bağlamaktır.
30
ÜÇ SÜNNET VE YEDi FARZDAN DÜŞMEK
B irinci Farz: Bu farzdan düşen taıibe beş "Tarik" çalıp, beş akça
tercü man alınır. Ayrıca üç akçe Halife'ye, yedi akçe nezir alınır.
ikinci Farz: Bu farzdan d üşen talibe yedi "tarik" çalıp, yedi akçe
tercüman alınır. Ayrıca beş akçe Halife'ye, on bir akçe nezir alınır.
Üçüncü Farz: Bu farzdan d üşen talibe on iki "tarik" çalıp, on iki ak
çe tercü man alınır. Ayrıca dokuz akçe Halife'ye, on yedi akçe nezir alınır.
Dördüncü Farz: Bu farzdan düşen talibe on yedi "tarik" çalıp, on
yedi akçe tercüman alınır. Ayrıca on beş akçe Halife'ye , kırk akçe evliya
ya nezir alınır.
Eğer bir tali b, Halife veya Mürebbi gözünden düşerse, tacı alınmış
olursa ve m üsahiplikten düşerse, beşinci, altıncı ve yedinci farzlardan
düşmüş olur. Bu üç tarzın şuçu aynidir.
Beşinci Farz: Bu farzdan düşen bir talib, üç farzdan birlikte düş
müş olur. Bu taliblere, kırk yedi "tarik" çalıp, kırk yedi akçe tercüman alı
nır. Ayrıca otuzüç akçe halife'ye, yetmiş dokuz akçe evliyaya nezir alınır.
Eğer talib yedi farzdan berbaber d üşüşse, ona bu yolda çare yok
tur. Ancak bu talib, dergaha varıp Mürşide aman dileyip, özün ü dara çe
kerse ve bu özü rünü M ürşid kabul ederse; ayrıca kendi reh beri de kabul
ederse. O talibin malı "miras" edilir.
Şöyle ki , bütün malların beşte biri Rehbere, yedide biri Halife'ye
verilir. On iki de biri evliyanın hakkıdır. Doksan dokuz "tarik" çalıp, dok
san dokuz akçe tercü man alınır. Bu doksan dokuz akçe tarikçinin hakkı
dır. Ancak bu durumda m üsahibin malı hesaba katılmaz.
31
iMAM CAFER-i SADlK HAZRETLERi'NiN
MÜNAKIP EVLiYA BUYRUGU
Birinci Bap: Bir talib, komşu malına ve ırzına tamah ederse yol
dan d üşer ve o talib, kırk gün yola alınmaz. Bu talibi tekrar yola almak -
için, "beş e rkan" vurulur ve kırk akçesi alınır. Bu para, Halifeye, PTre,
Rehbere, Mürşide ve bütün cem kardeşlerine pay edilir.
ikinci Bap: Bir tali b, kin, kibir, bühtan, zem , gıybet ederse, yoldan
d üşer. Bu kimseye tekrar yola almak için dokuz "erkan" vurulur. Doksan
akçesi alınır ve Halifeye, PTre, Rehbere , Mürşide ve cem kardeşlerine ve
ril ir.
Üçüncü Bab: Bir tali b ehli zahire kuşak çözerse, hınzır (domuz) ile
birleşmiş gibidir ve yoldan d üşer. Bu kimseyi tekrar yola almak için On
yedi "tari k" vurulur ve yüz akçesi alınır.
Dördüncü Bab: Bir tali b harama el uzatırsa, üç sene yoldan kovu
lur. Tekrar yola alınırken on yedi "erkan" vurulur ve bin akçesi alınır. Ha
lifeye, PTre, Mürsüde, Reh bere ve yol kardeşlerine pay edilir.
Beşinci Bab: Eğer bir talib, herhangi birisini öld ü rü rse, kanuni
cezası nekadar ise, tarikatteki cezası da aynidir. Bu kimse, on iki sene
yola alınmaz. Yetmiş "erkan" vurulur ve ondan sonra yola alınır.
Altıncı Bab: Bir talib müsahibini beğenmese ve ona varmasa, bü
tün kazancı, yediği, içtiği haram olur. C ümle varlığı alımp m üsahibine
yedirilir ve doksan dokuz "erkan" vurulur.
Yedinci Bab: Bir tali b , müsahi bine düşkün olursa, onun dahi malı
alınıp; doksan dokuz "erkan" vurulur.
Sekizinci Bab: Bir tali b, Eviad-ı Ali'ye ikrarı olmasa, Hak'tan mah
rum olup, yüzü karadır. Kanadı ile göğe çıksa ve uçsa, kanadı kırılıp yere
düşer. Velhasıl, Hak Muhammed ali yoluna girmedikçe içeri alın maz.
Dokuzuncu Bab: Bir tal i b, bir Halifeye, Mürşide, veyahut bir Baba
ya, su istimal ile yaramaz söz söylese, şek getirse, inkar eylese; ya Ali,
32
sen bilirsin. O thalibin halini. O talibe bir daha yol erkan yoktur. Öl ünce
ye kadar d üşkün ve merdudtur.
Onuncu Bab: Bir tali b , avradını tellal< eylese, keza derdi ne derman
yoktur.
Onbirinci Bab: Bir tali b, bekar bir kıza sarkıntılık eylese, keza der
dine derman yoktur.
On ikinci Bab: Bir talib, LOt kavminin işlediklerini işlese , keza bu
dört gü nahlara; şahımın keremi dahi çare olamaz
Erenleri n ve i mam Cafer-i Sadık Hazretlerinin yolunca erkan lütfi
şerifi budur.
21) Yer Şu hud alemi ne, gök'te Ma'na alemine işarettir. insan her iki alemin yav
rusudu r ve bu ikisi arasında gelip gitmektedir.
33
KAÇ TÜRLÜ TAC VARDIR VE KiMLERE GELMiŞTiR
34
m ü ' min m u htahat erkan sahibi kardeşlere gerektir ki , gafleti terk edip,
gönül �özün açıp, evliya dergahına pak ve temiz itikat ile bağlansınlar.
l rşad teylinden ve musahip kavlinden saf ve sadık bir kardeş bu
lup "Le vlel mürebb imar ifet rabb i" mucibince erkan ehli bi r müsahip
edi nsinler.
i krar verip, küfrü imana çevirip , bu yola can ve baş koyup ikrarla
rından geri dönmesinler. Bu yolda bir talib, Muhammed Ali 'ye ve onun
Ehl-i Beyt' ine bağlanıp müsahip olup yola varırsa, günden güne b u yol
da ilerleme gösterirse, d ünya ve ahiret onun için sertiraz (yüce bir ma
kam) olur. Talib olan kimse m ürebbisiz kalmamalıdır.
Mürebbi odur ki hakiki bir mürşid olsun, talibi zulmetten çıkarıp
hidayet n u runa ulaştırsın. Talibinin iman ını şeytan şerrinden saklasın.
Bir kimse nadanlık edip evliyanın sırrını açıklarsa, o kimsenin yüzü kara
dır.
Müsahip odur ki, bedel vere, mürebbi odur ki , bir talibi irşad et
meye gücü olsun ve talibin her türlü müşkü l ü n ü hal etmesini bilsin.
Kendisinde b u haller bulunmayan kimseler, Mürşitliğe ve Mürebbiliğe
layık değildir.
EZiNE ERKANI
35
Tarikçi Baba'ya tarik çalar ve Baba kalkıp yerine oturur. Daha
sonra b ütün tali bler bir bir tarikten geçerler. Tarikten geçme sona
erince, Baba bir hutbe okur ve, ardından on iki i mamlar zikredilir. Da
ha sonra gereken gülbengler okunu r.
Bunun ardından tarikçi tarikini yıkayıp, o suyu sakka suyu ya
par. Eğer bir Baba veya Rehber erkan emirlerini yerine getirmese ve
gerektiği gibi davranmasa, yüzü karadır ve kıldığı dava hak değildir.
Şeyh Sadreddin sord u:
- Ya Şeyh Safi ! Bi r Rehber erkan üzere yol yürütmediği ve
Hak M uhammed Ali ' nin yolunu d üzgün sürmediği zaman hali böyle
olursa, erkan üzere yol sürmeyen talibin hali nice olur acaba dedi:
Şeyh Safi buyurdu ki:
- Üstad kavline göre böyle olanlar talib değildir. Böyle olan
Halifeler, Mürebbiler ve Rehberler, tekrar üzerlerine hutbe okutmadık
ça; dergahtan icazad almadıkça bütün yedikleri ve içtikleri haramd ır.
Çektikleri gülbeng makbul değildir. Seccade üstünde oturmak onlara
reva değildir.
- Şöyle bilinmelidir ki , her kim Muhammed Ali kavlince kendi
sini yol ve erkan içinde görse, fakat e rkan üzere yürümese b u ·kişi ev
l iyaya talib olamaz. Bu tali b m ü ridlik davası g'üdemez . Zira b ütün
emeği hebadır. Kıldığı dava haramdır. Onlar evliyanın düşmanıdır de
di.
HiKAYE
iki m ü ' min bir araya gelse, dillerine evliya kelamı getirip, birbir
lerinin n utkuna hak deseler, o zaman Hak Teala şöyle buyuruyor: "Ha
/ak Allahü Adem Ala Sureti/ Rahman" (22)
Bu fetva gereğince insanlar birbirinin didarına (yüzüne) baksa
gerektir ki "aşk-ı ilahi" gelip onları mest eder. O zaman onlardan bir
koku zuhur eder ve o "koku" yedi kat yerleri ve yedi kat gökleri kaplar.
O zaman melekler, şöyle derler: "Ya Rabbülalemin bu koku
nasıl bir kokudur ki bizi m est etti" O vakit, Hak Sü bhane ve Te
ala' dan bir nida geldi.
22) Anlamı şud ur: "Ben adam i kendi surelimde halk ettim" B u bir Hak emri ol-
du.
36
"Ya Melekleri m ! b u koku öyle b i r koku d u r k i, yer y ü z ü n d e n
m ü ' m i n kullarımdan i k i m ü ' min bir araya geldiler. Birbiri n i n yüzüne
"Hak" nazarı ile bakıp, birbirinin nutkuna (sözüne) Hak dediler. Onların
birbirlerine Hak demesinden, benim "lebbek" dememden hasıl olan seva
bm kokusudur bu koku. Siz dahi şahid olun ki, ben o m ü ' m inlerin kal
bindeyim" buyu rdu.
37
- Bu ağaçta üç elma vardı. Elmanın biri ne oldu ?
Bahçivan cevap verdi:
- Bir sofuya verd i m dedi.
Şeyh Safi, sord u :
- isteyipte mi aldı. Yoksa istemeden sen m i verdin ?
Bahçıvan cevap verdi;
- Ya Şeyh ! O istemeden ben verdi m dedi.
Şeyh Safi, tekrar sordu:
- Sahasını (parasını) verip mi aldı. Yoksa vermeden mi aldı ?
Bahçivan cevap verdi:
- Sahasını verdi.
38
çekerler.
Ancak tercümanı Baba verir. Sitemi Baba' nın yerine taliblerin çek
m esi "erkan"dı r dedi.
39
Ancak kırklar semahına kalkan canlar, mahşer gününde olduğu
gibi; hiç bir talib d iğerini tanımayacak şekilde kendilerinden geçmelidir
ler; yani bütün benliklerinden ve her türlü masivadan sıyrılıp hak ile hak
olmalıdırlar. Hüryan dahi olsalar birbirlerini fark etmeyeler; yani görme
yeler.
40
senin itikadı ve iradesi bozulup erkandan d üşer.Erkandan d üşen talibin
(mü ' minin) üzerine üccet varıp oturak olursa, o talib bir gün iki saat
içersinde erenler huzuruna çıkıp mürüvvet d ilemese Hak'kın rah metin
den mahrum kalır. Eğer bir gün altı saat içersinde gelmese, dört kapının,
kırk makamın , on yedi erkanın merdudu olur. O kimseyi yeniden M üslü
man yapmak farzdır dedi.
SECDE
Yol atası ve yol kardeşleri arasında bir yerden bir yere nasip gön
dermek ve mahfel ehlinin birbirine nasip sunması , Adem atamızdan kal
mıştır. Şöyle ki:
Adem Safiyullah, cennet'ten kovuldu. Cennet'ten çıkarken dört
41
incir yaprağını elleriyle tutarak edep yerlerini kapatmaya çalışıyordu. Ba
şını kaşımaya dahi muktadi r değildi. Cennet'ten çıkınca çok üzüldü ve
ağladı. Bazı tarihler i ki yüz yıl, bazı tarihle r üçyüz yıl gece gündüz ağladı
ğını yazmaktadırlar.
Adem Peygamber, bir çok belaya maruz kalmıştı. Gece gündüz
ağlaması ve ken disini yaratana yalvarması sonunda d uaları kabul oldu
ve bir gün Cebrail-i Emin günahlarının af edildiğine dair Allahü Teala'dan
emir getirdi.
Cebrail dedi ki, "Ya Adem! Allahü Teala senin günahlarını affet
ti . Hak Teala seni iki sebepten bağışladı . Birincisi çok sabır göster
diğin için , ikincisi ise çok ağladığın içindir."
Ad em Peyganiber bu m utlu haberi d uyunca dedi ki: "Rabbena ıa
/emna enfüsena ve in/em tağfir fena ve terhamna /ene künenne mi
ne/ hasirin. " (23 )
Bunun üzerine Cebrail-i Emin tekrar gelerek "Ya Ade m ! Hak Teala
haz retleri senden züriyet meydana getirecektir. Bu senin züriyetin ile
Hak Teala arasında bir ahıtname meydana getirilecektir k i, seni n züriye
tin Hak Teala' nın emrinden dışarı çıkmasın ve onun men ettiği işleri işle
mesin" dedi.
Adem Peygamber de bu şartı kabul etti. Bunun ardından Hak Te
ala' nın emri ile Ade m Safiyullah'ın arkasından "Ervahi Nebi Veçhiyle"
pek çok beni-adem zuhur etti. Bunun üzerine Hak Teala Hazretlerinden
bir n i da geldi. ''Elestü bi Rabbiküm" dedi.
Yani ben sizin Rabbiniz değilmiyim. Bunun üzerine yaratıl mış bu
lunan beni-adernden cevap geldi.
"Sen bizim halikımızsın" Yani; sen bizim yaratıcımızsın dediler.
Çünkü Allahü Teala Celli Celalhü evrahı beni-ademle ahd edip, o ahdul
lah ile ikrar olundu. Hak Teala Hazretler-i ile Adam Peygamber arasında
bir ahıdname yapıldı.
Genab-ı Hak, Ade m Peygambere emir verdi,"Ya Ade m ! O emaneti
"Hacerül Esved"e koy dedi. Ade m Peygamber, Hak' kın emrini yerine ge
tirdi. O ahıtnameyi Hacarül Esved 'ı n ağzına koydu. Hacarül Esvad ağzını
yumdu ve b u ahıdnameyi sakladı. Kıyamet gününe kadar Hacılar b u Ha
cerül Esved'e yüz süreceklerdir.
42
Allahü Teala' nın emri ile Cebrail-i Emin cennet'ten bir tabak "Hel
va" getirdi. Cebrail bu helvadan Adem Safiyullah ' a sundu. Adem Pey
gamber de bu helvadan H avva Anamıza sundu. Bir kardeşin bir kardeşe
lokma "nasip" sunması ve bir yerden bir yere "nasip" gönderilmesi b ura
dan kalmıştır...
NAKiPLiK
"Bismi şah Allah Allah, imam Hasan, imam Hüseyin şehit d esti
Kerbela, Seyyid-i Seyfi Selman Farisi aşkına ya Ali hü . . . "
Naki p olan kişi, su dağıtı rken sağ ayağının baş parmağını sol aya
ğının baş parmağının üstüne basar ve bu şekilde su dağıtı r. Bunun se
bebi ise, şöyledir:
Bir gün ResOluilah Sallallah ü ve Sellam Hazretleri , i mam Hasan
ve i mam Hüseyin 'den su istedi. imam Hüseyin su kabı nı alıp koşarak su
getirirken, ayağını çarptı. Fakat bunu dedesinden gizlemek için sağ aya
ğının baş parmağıyla, sol ayağının baş parmağına basarak bunu gizle
rneye çalıştı . Bunu fark eden ResQiullah, çok üzüldü.
Bu sebepten tarikat ve yol ehli kimseler, sakka suyu dağ ıtırken b u
şekilde hareket ederler v e daha sonra d a üzerlerine gülbeng okuturlar;
hayır dua alırlar.
Tarik ehli kimse, kendisinde bir kusur görse; kendi iradesiyle bir
43
sofra hazırlar ve "özünü dar'a çekip" yol kardeşlerinden kendisini af et-
melerini ister.
·
Soru: Bir kerdeşin diğer bir yol kardeşinin ağzına lokma sunması
nedir ve nereden kalmıştır ?
Cevap budur ki: Cebrail-i Emin Adem Peygamberin ağzına lokma
sundu.
Soru: Cemaat/e yemek yemenin önemi nedir ?
Cevap: Cemaat/e yemek yemenin faydası şudur; çünkü cemaat
rah mettir. Eğer bir kişi yargılanmış ve cemaat onun yemeğini yiyorsa,
orada o yemeği yiyenlerde yargılanmış gibi sevaba nail olurlar.
44
h it olayım" dedi. işte hak talep etmenin hikmeti ve sebebi budur.
GIYBEl ETMEK
Tarik ehli olan bir kişi , kendisini zahir ve batın her türlü kötülük
lerden sakı n m ası gereki r. Devam i : kendisini temiz tutup, Allahü Te
ala ' n ı n emrine Muhammed Mustafa'nın emrine ve feyline tabi olup bü
tün m ü ' minlerin ve müslimlerin hayrına iş işlemelidir.
Hiç ki mseni n hakkında zem gıybet etmemeli, çünkü gıybet etmek
gayet günahtır. Zira buyurulmuştur ki "f/ gtybet in e şeddü mü nezz ina"
yani "gıybet etmek zinadan daha kötüd ü r."
Bir kişinin arkasından gıybet etmek, gıybet eden kişiyi perişan
eder. Çünkü Hazret-i ResOluilah bir gün gazadan dön müştü. Sahabeler
yemek yiyord u. ResOluilah yemek yerken birkaç kişinin gıybet ettiklerini
işitti. Bu kişiler, Hz. Resul'den ekmeklerinin yanına katık istediler. O va
kit ResOlailah "sizin katığınız vardır" dedi.
O zaman sahabeler, "Ya ResOiullah , bizim katığımız yoktur" dedi-
ler.
ResOluilah tekrar buyurdu: "Sizin katığınız gıybettir" dedi. "Gıybet
ettiğiniz kişinin eti sizin katığınızdır" dedi .
Bu sözü işiten sahabeler, Hz. Resul' ü n önünde tövbe edip, istiğfar
ettilir. Ancak Hz. ResOlailah sahabelere "varın gıybet ettiğiniz kişiden
özür dileyip helallık isteyin , yarın kıyamet gününde sizden hak talep et
mesi n" dedi.
Bunun üzerine sahabeler, gidip o kişiden helallık istediler ve tövbe
ettiler.
TALiBLERE NASiHATLER
Ceme ilk olarak gelecek bir tali be şöyle nasihat edilir. Bir talib bir
Rehber veya Baba'ya ikrar verip etek tutun ca, Rehber ona önce tövbe et
tirir. Daha sonra talibe şu şekilde nasihat eder.
Bu gün burada temiz kalble ve kendi isteğinle ikrar verdin ve ye
min ettin . Bundan böyle temiz iradeyle yürü. icazetle b üyüklerine hörmet
et, küçüklerine izzet eyle. Her kimi görsen hak bil. Kendine yapılması nı
istemediğin hiç bir kötülüğü başkasına reva görme. Hak nefesi, m üna-
45
tı ktan dahi gelse kabul et, itiraz etme. Bir m ü ' min evine vardığında şefa
at gözü ile bak ve edeble otu r, edeble kalk. Her ne iş işlersen riza ile işle.
Rizadan ayrılma. Rizasız lokma yemeyesin ve elin le koymadığını almaya
sı n. Rehberinin yap dediğini yapıp, yapma dedeğini yapmayasın. Kimse
nin yüzüne gülüp ankasından gıbet etmeyesin. Avam (münkir, m ünafık
ve cahil) ile d üşüp kalkmayasın. Kendi bildiğine değil, Rehberin izinden
ve Rehber netesiyle yürüyesin. Bu yola gelen maldan çıkar, gelmeyen
dinden ve baştan çıkar. Gördüğünü söyleme, örtülmüş kuyuyu açmaya
sın ,firakla oturup mizanla yürüyesin. Zahid imanını şeytan şerrinden na
sıl korursa, sen de "Evliya sırrını" öyle koruyasın. Sen sözünden dönüp
bunlardan birini yapacak olursan on iki i marnın kaniısı olup, Murtaza Al
i ' n i n Zülfükarına uğrayasın. Ahdinden dönüp, ettiğin ikrarı inkar edersen
Hz. Resu l ' ü n şefaatinden mahrum olursun. Ayrıca Allahü Teala'nın dida
rından mahrum kalırsın.Talib bu nasihatları dinleyip kabul ederse, o za
man talibin elini alıp "Hutbesi ni" okuyasınız. Gü n be gün o talibe nasihat
edip, onu irşad edin. Ancak aklının alamayacağ ı şeylerden söz etmeyin.
Eğer bir tali b bu sözleri verip, ikrarından dönerse, tövbeden düşer ve bir
Mürşide varmayınca yargılanmaz.
MÜRÜVVET NEDiR ?
46
O vakit "tecelli zat" hasıl olur. Yani; hak recelli eder. Talib odur ki ,
halktan ve avamdan uzak d u rmalıdı r. Bir talib evliya kı;ırusuna d üşse ve
evliyaya bağlı kalsa, o talibler sorusuz hesapsız evliya makamına (katı
na) varırlar. O talirlere soru suval yoktur dedi.
47
kusur etse veya saygısında kusur etse, o talibin hali nice olur ?
Şeyh Safi, buyurdu ki:
- Bir talib, bir Rehbere kendisine rehberlik yaptığından dolayı
sevgi ve hörmette bu lu nsa, fakat Rehberini üç gün g örmese, yahut o ta
lib Rehberini görmemezlikten gelip önceki sevgiyi ve hörmeti yapmasa
veya inkar etse, veyahut yedi gün vaya kırk gün görmese; tekrar gördü
ğ ü zaman gereken hörmeti gösterse bile rehberinden kaçmış gibi olur.
Onu n mürşidi şeytan olur. O kimsenin yüzü karadı r dedi.
Şeyh Safi hazretleri , şöyle devam etti:
-Talib odur ki, gecesi vahdet, g ündüzü halis kal b olmalıdır.
Eğer bir tali b m ün kirin yüzüne bakarsa, geri dönüp yetmiş menzil
(adım) geri kaçması gerekir. Eğer o kimse, özün ü dara çekip kendisini
temizlemeden bir m uhabbet açar ve lokma verirse, orada bulunanlar; o
kimsenin tokmasından yemesinler. Çünkü o kimse, m ünkir yüzüne bak
mıştır.Yerlerse evleiyanı n düşmanı olurlar.
imam Cafer-i Sadık hazretleri , rivayet etmiştir ki, Hazreti Ali Ke
rem ullahu Vechehu 'dan nakledilmiştir:
Ziii-Hıcce ayının on sekizinci Perşembe günü Mekke ile Medine
arasında bulunan Gadir-Hum denilen mahale gelindiğinde şu ayet nazil
oldu.
"Ya eyyüherresiilü belliğ ma ünzile i/eyke min rabbike ve in
·
48
Yine ibni Merd uye'den belgeleriyle, ibni Mes' ud' dan rivayet edili
yor: "Biz b u ayeti ResOl-i Hudanın ahdinde şöyle okurduk:
"Ya eyyüherresO/ü bell ğ
i ma ü nz lie /ieyke minrabb k
i inne A/ y
i
ye nme vlel mü'minine ve in e / mtef'el tema bellağte resaleth i valla-
·
hü ya 's m
i üke mine nnas. "
Yine Hz. Sadık'tan rivayet ediliyor ki, herkes iki şahit ile h,akkın ı
alabiliyor,
Gadir-Hum mahalline Aliyyel Murtaza hakkında inen "Ness" i din
leyen onbinlerce şahit bulunmasına rağ men Hazret-i Ali ,"Velayetl ik"
hakkını elde edemedi.
Yine Tefsi r-i Sö'lebi de rivayet edildiğine _göre bu ayet-i kerime şu
şekilde gelmiştir: "Ya eyyüherresO/ü bel liğ ma ü nz ile /ieyke minrabb i
ke t iA /iyy in."
Bu ayetin anlamı şudur: "Ey Muhammed ! Burada hazır bulunan
eshab-ı keriama Hazret-i Ali'nin Hilafetini ve i mametini erişti r. Bundan
böyle bu kavme, o i marnet etsin demektir."
Bu ayet nazil olunca Hazret-i Fahri Alem , deve sernerierinden bir
minber yaptırdı .Min berin üzerine çıkıp Hazret-i Ali 'yi yanına cağırdı.
Genab-ı Hak'ka şükür edip, hamdü sena ettikten sonra orada ha
zır bulunan eshabı kirama uzun bir hutbe okuduktan sonra, imam-ı Ali'yi
de minbere çıkardı.
Elinden tutarak kolunun altındaki beyazlık görününeeye kadar ha
vaya kaldırdıtan son ra, o rada hazır bulunanlara şöyle b uyurdu:
2 5) Teberani
26 ) Kur'an Enfal su resi 2 7
,
49
Anlamı şudur: "Allah ve ResOiü 'ne itaat edin. Ayni zamanda içiniz-
de bulunan emir sahiplerine itaat edin." Buyurmuştur.
"Hubbi Ali Ayet-ül iman ve Buğzu Ali Ayet-ül Nifak. " (29)
Anlamı şudur: "Aii'yi sevmek, imanın, Ali 'ye hakaret, nitakın ala
metidir."
28) Camius-Sağir
29) Caius-Sağir
3 0 ) Deyleml
50
Bu hadisi duyan bazı münafıklar, hasetlerini gizleyemeyip; yanlış
yorum yapmaya başladılar.
"Lahmike lah ml ve cismike cismiden maksat, akrabalığa işaretti r.
Çünkü Ali, amcasının oğl udur dediler.
Hasan ile Hüseyin Hazret-i Ali ile Fatı ma'dan doğduğu için kanı
kanımdır dedi. . .
R u h u ruhumdur demesi ise; cümle insanların canı peygamberin
ruhundan yaratılmış olduğu içindir. işin esası bud ur" dediler.
Bu münafıklar Hz Peygam berin hadisine inan mayıp yanlış yorum
lamağa kalktılar.
- Ya Muhammed ! Eğer sizin söylediğiniz gi biyse, sırtın ızdan
gömleğinizi çıkarın, bizde görelim ve maddi gözüm üzle bakıp inanalı m ;
içimizde şüphe kalmasın dedil�r.
O zaman Hazret-i Fahrl Alem, mü barek sırtlarından gömleği çıkar
dılar ve tekrar kendilerini orada bulunan lara gösterdiler. O m ünafıklar
baktı lar ve görd üler ki , bir beden, iki baş meydana geldi. Gene inan ma
dılar ve dediler ki:
- Öyle ise birlik aleminde nişan gösteriniz. Ceset bir olup, baş i
ki olu nca bunun ne anlamı kalır; bir ceset bir baş ol ması gerekirdi dedi
ler.
Bunu duyan Hazret-i Muhammed (s.v.s) , tekrar m übarek başlarını
gömleğin içine çekip tekrar çıkardılar.
Bu defa tek vücut ve tek baş göründü ler. Bunu gören münafıklar,
bu defa inandık ya Resulallah diyerek in safa geldiler.
Böylece Muhammed ve Ali ' nin sırrına vakıf oldular.
51
mücadele küçük savaş idi.
Gaza-i Keblr ise; Şeytanla yapacağı mız savaştır. Şeytanın verdiği
vesveselerle savaşıp, netsimizi her türlü kötülüklerden korumaya çalışa
cağ ız. Esas büyük savaş budur dedi.
Sahabeler tekrar sordular:
- Ya ResOlailah netsimizle nice savaşmalıyız ?
Hazret-i Muhammed (s.v.s.) , buyurdu ki:
- Biz nasıl Ali ile kardeş olduk (eti etimden, canı canımdan, kanı
kanımdan ), siz de bizi ı ıı gibi birlik eyleyin , bu dünyada kardeş olun.
Eğer bu dünyada kardeş olursanız, benimle birlikte orada (ahirPt
te) da birbirinizi bul ursunuz ve beni mle birlikte cennete girersiniz. Ve ya
rın Hak divanını (Tanrı' nın yüzünü) görürsünüz.
31 ) Ş O ra sO resi, ayet 23
52
Hazret-i ResUluila h, buyurdular ki:
- Al i , Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir.
MURASSA KEMER
53
Allah ' ı n emri ile ikisi de cennetten kovuldular.
Bu murassa kemer, önce ademin belinde görüldü.Yıllar sonra bu
kemer, Hz. ibrahim ' in beline bağlandı. Halil i brahim Peygamber, Nem
rud ' u n ateşinden bu kemer sayesinde korundu. Şimdi ise ben bu kemeri
size getirdim. Müsaade edin ki , Allah u Teala'nın emriyle belinize bağla
yayım" dedi.
iki Cihan Serveri Fahl Alem, bu olan ları görünce iki rekat namaz
kıldı ve uzunca bir süre secde de kaldı. Allah 'a şükredip, yalvarıp yakar
dı. Bu sırada kulağına bir nida geldi.
"Ya Muhammed, dileğin kabul edildi."
Muhammed Mustafa (s.v.s), bundan sonra mü barek başını see
deden kaldırdı.
Bunun üzerine Cebrail-i Emin, Hak' kın emri ile M u rassa kemeri
Resulallah ' ın beline bağladı.
"NasrOn minallahi ve fethün karib ve beşşiril-mü'minin Ya Mu
hammed. . " (32) denildi.
.
54
i mam Hasan önce" Hak rizasıyla, ikinci olarak M uhammed Musta
fa hü rmetiyle, üçüncü olarak da Aliyyel Murtaza akdi ile" dedi. Ve imam
Hüseyi n ' i n belini bağ ladı. Arkasından "Muavvizeteyn ve Seb'ai-Mesani
surelerini okudu.
Daha sonra da i mam Hüseyin oğ lu Zeynel Abidin 'in belini bağla
dı. Bu iş sırasıyla devam etti. imam Muhammed Bakır, Cafar-i Sadık' ın,
o da Musa-i Kazı m ' ı n , o da Ali Riza' nın, o Muhammed Taki 'n in o da
Aliyyel Naki ' ni n , o da Hasan 'ül Askeri'nin, o de Muhammed Mehdi' nin
belini bağladı. En son olarak da Mehdi, "Samerra" Mağarasında sır olup
gitti.
Böylece Cebrail-i Emin-in Hak Teala tarafından getirmiş olduğu
mu rassa kemer, sırasıyla önce iki cihan serveri Muhammed Mustafa' nın
beline, daha sonra sırasıyla Hazret-i Ali Keremullahu Vechehu ' n un beli
ne ve sırasıyla on iki i mamların beline bağlandı.
ON YEDi KEMER-BEST
55
ter-i Tayyar' ın belini bağ ladı.
Bu üç kişinin belini bağladıktan sonra, Hz.Muhammed'in icazetiy
le bu hizmeti Selman-ı Farisi'ye verdi.
56
ile kardeş olması ve orada bulunan eshab-ı ki rama siz dahi birbirinizle
kardeş olunuz ki, beninıle birlikte cennete veya tirdevs-i alaya girersiniz
ve yarın Hak didarını görürsünüz buyurmuştu.
Bir talib bir talib ile kardeş (müsahip) olmak isterse , önce gelip
bir yola girip, evliyanın erkan ında bir mürşide el verip etek tutması ge
rektir.
Bu tarik-i nazenin ve Muhammed Ali yoluna giren iki talib, inüsa
hip olmadan önce bi r müddet bi rbi rleriyle sıkça görüşüp, birbirlerinin
karakterlerini öğrenirler. Bi rbirlerini yakından takip ederler. Buna tarikat
içinde "Kazanç Hali" derler.
Bir talibin bu kazanç halini elde edebilmesi için her iki tali b, bi rbir
lerini çok iyi tanıyıp; bi rbirinin yükünü taşıması gerektir. Birbirleri için
baş ve candan geçmeleri gerekir.
·
Ayin- i Cem ehli de bu iki talibin güzel hallerini görüp, eğer onlar
da tarikat erkanı gereyince müsahiplik hali mevcutsa, ayin-i cemin için
de güzelce "erkan" dan geçirip, kurbanını yiyip, onları birbirine verirler.
Eğer b u iki canın halinde nesne (müsahiplik hali) yok ise, onlar
müsahip sayılmazlar. Çünkü müsahip müsahibin her haline haldaş, her
yoluna yoldaş olması gerekir. Hatta bu yolda isbat gerektir. Bu yolda can
verip, ömür harcamak gerekir. Ta ki birbirinin kadrini ve kıymetini bilsin
lir. Bilinmelidi r ki, müsahipliğin erkanı bud u r.
Eğer sen bu yolda , bu erkanda bir kimse ile m üsahip olayım der
sen, bu tarz üzerine yürü, bu d üzen içinde hareket et ki , işin temiz olsun.
Noksanın ol masın ki , kemale erişesin.
57
Başına kement bağiaya
Aşkı ciğerim dağiaya
Ben ağladıkça ağiaya
G üle bile benim ile
Bir talib, diğer bir talib ile müsahip olmak için karar verse ve bu
yolda ikrar verse. O talibe gerektir ki, önce kendi benliğinden geçip, ba
tın gözünden perdeyi açmalıdır. Senlik benlik etmemelidir. Bu d ünyada
birbirinin rızkına ve malına taksirlik etmeyip, erenler yolunda harcayıp,
bu yolda canını dahi feda edebileceği n i göstermelidir. Çünkü mal da
candandır. Bu dünyada böyle olan kişi, ahiret halinde de böyle olur. Bir
birinin yolunda can ve baştan geçerler, hiç bir şeylerini birbirlerinden
esirgemezler.
Örneğin; talibin biri hak katında yargılanmış ve cennete girmeye
hak kazanmış olse, diğer talib de g ünahkar olup cehenneme gidecek ol
sa, Genab-ı Hak Teala, o cennetlik kulunun yüzü suyu h ürmetine, o ce
hennemlik kulunu da yargılar, kabul eder ve "ikiniz de varın cennete gi
rin!" der. Böylece o iki m üsahip cennete gire rler.
Müsahiplik erkanı odur ki, i ki gönül bir olup, can ve başla birbirle
rine teslim olmalıdırlar.
Birbirlerinden habersiz hiç bir iş etmiyeler. Birbirlerine zarar vere
cek ıier türlü kötülükten sakınmalıdırlar. Ancak bu yolda böyle kazanç
olur.
i ki müsahipten biri yoksul, diğeri zengin ise, zengin olan müsahip
58
kardeşe gerektir ki, malının yarısını yoksul kardeşine (müsahibine) ver
sin ki, o zengin kardeş malına kıysın, yoksul kardeş te canına kıysı n. O
vakit bu "müsahip erkanı" yerini bulmuş olur.
MÜSAHi P ERKANI
M üsahip kavli şöyledir ki, önce iki tali b özlerini (gönüllerini) bir
leştirip rehber (Baba) huzuruna geli rler. "Aman ve mürüvvet ya erenler!
Biz dileriz ki, bizi b irbirimizle kardeş (müsahip) yapın." derler. O zaman
reh ber, Ayin-i Cem'de bulunan bütün taliblere sorar:
" Bu iki kardeş müsahip olmak d ilerler,kendilerini nasıl bilirsin iz ?"
O vakit Ayin-i Cem de bulunan bütün talibler: "biz burada hepimiz
kardeşiz (yol kardeşi) eğer onlarda bizim kardeşimiz ve birimiz olurlar
sa, Hak Muhammed Ali yolunda ve evliyan ın erkan ında bu yolu doğru
sürerlerse; alalım kabul edelim" derler.
O vakit Baba, o tali blerin ellerini alıp hutbelerini okur. Müsahip
h utbesi okumak "erkan" dır.Hutbe şudur:
59
"Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden vel melayü
ketüJ arşike yek büke kavle müsahip."
Burada hakikat olan şudur ki , her Reh berin (Halife ,Mürşid ve Ba
ba) , talib eli alıp hutbe okuması "erkan" değildir. Yani; caiz değildir.
Bir kimse ki, Halife değilse ve herkes tarafından bilinen b ir "Ev
lad-ı Resül" den el etek tutup icazet almamışsa; böyle bir reh berin talib
eli alıp, müsahip hutbesi okuması caiz değildir.
Eğer b u Rehber, bu işin ehli değilse, bir kamil Mürebbiye bu iş
yaptırılmiılıdır. Böylece hak tecelli edir.
Müsahip olup üzerlerine hutbe okutan talibler, ilmi ledün üzere
batın ilmine vakıf olup; bu menval üzere yol ve erkan sürmelidirler. Can-ı
baştan geçip, Muhammed Ali kavlince yola devam etmeyen kişi m üsa
hip sayıl maz. Müsahip olan kimsenin muhakkak yol ve erkan üzere ol
ması gerektir.
Yol kardeşlerinden yani müsahiplerden biri yola yürümese, o tali
be üç defa )'ola (erkana) gelmesi teklif edilir. Eğer bu talib gene gelme
se, bu defa Ayin-i Cem eren leri, diğer talibin ; başka bir yol "ehli" ile yola
yürümesine izin ve riza verirler. Zira yola gitmeyen müsahip, yol ehli
ki mseye zarardır. Yoldan kalmaktan , yola gidenle gitmek "caizdir ve er
kandır" dır.
Herkes bilmelidir ki , müsahip olan kimseler, bir saat dahi birbirle
rinden ayrı d u rmamalıdır. Her birinin malı, birbirine helaldır. Birbirinin
malını izinsiz ve riza almaksızın kendi malı gibi kullanmalıdır. Yemekte ve
yedirmekte aralarında teklif olmamalıdır. Nasıl ki kişi kendi malını izinsiz
kullanabiliyorsa, b u da ayni olmalıdır.
Müsahipler aralanna zerrece dünya malı ve dünya m uhabbeti kor
larsa, gönüllerine riya girerse; o kimseler müsahip değildir.
Onları n ne dünyada nede ahi rette birbirlerine faydaları olmaz. Mü
sahip kardeşler kesinlikle birbirinin eksik ve kusurunu görmemelidirler:
Gönüllerini birleyip yola birlikte yürümelidirler.
- Ya Şeyh ! Bir talib, bir yerden bir yere gitse, müsahibi yanında
60
olmasa; o tali b nice hareket etmelidir ?
imam Cafer-i Sadık hazretleri buyurdu ki:
- Bir talib, tek başına yola giderken başından kisveti yani taca
d üştü. O Uilib derhal "Dar"a d u rd u . Yanında kimse yok idi. O taıib "kırk
gün dar"da d u rdu.
Daha sonra i mam Cafer-i Sadık'a malu m olup o mahale geldi ve o
tali be delil oldu. Tacını tekbirleyip başına giydirdi.
Bunun üzerine "imam Cafer-i Sadık şöyle buyurdular: " b undan
böyle hiç bir tali b tek başına yola gitmesin, taki d üştüğü yerde bir kimse
buluna. Zira talib günahkar olursa bastığı yerler kendisinden davacı olur.
MiHMANLIK ( MiSAFiRliK )
Bir talib, bir yere varsa, o yerde "Mihman" dır. Üç türlü mihman
vardı r.
Birincisi: Tarikat mihmanıdır.
ikincisi: Ma' rifet mih manıdır.
Üçüncüsü: Hakikat mihmanıdır.
Bir talib, bir yere varsa, gerektir ki o talibten nişan isterler. Eğer
nişan verirse hoş, eğer nişan veremese; o kimseden çekinip "Evliyanın
Erkan"ını o kimseye göstermeyeler.
O mihmanın nişanı odur ki, dile itibar edilmez. Tarikat ehli kimse
yi Rehberden sorarlar.
Ma' rifet mihmanının nişanı odur ki , ma' rifet içinde üçyüz atmış
uğrak vardır. Bunlardan sorarlar.
Hakikat mihmanının nişanı odur ki, hakikat içersinde bin menzil
vardır. Hal yoluyla onlardan sorarlar.
Eğer nişan veremez ise, o kimseyi ceme koyup sohbet gösterme
yeler.Eğer gösterirlerse, sorumlu olurlar ve d ünyadan ahirete iman sız
giderler.Yüzleri karadır.
Eğer o talib hakikat tiilibi ise, vardığı yerde o kimse tarikat mih
manıdır. Tarikat üzere kend isine yol gösterilir.
Eğer o talib, Ma' rifet mihmanı ise, "Ma' rifetin mihmanı arşullah"
tır. Ona arşullah muhabbeti gösterilir.
Eğer o kişi hakikat talibi ise, vardığı yerde o kimse hakikat mih
manıdır. Gerekti r ki, cem ehli ondan sır saklamasınlar. Çünkü o hak
61
mihmanıdır. Hak d izarını isteyen talib, Hak' kı, hakil<at mihmanında bile
arayıp bulabilir.
O mihmana ne yapılsa makbuldür. Zira mihman murad kapısıdır.
Hak ehli odur ki, hiç bir veçhile Hak'tan uzak kalmamalıdır. Eğer huccet
edip Hak'tan kaçarsa, şeyten gibi o da Hak'tan sürgün olur.
Eğer bir talib, hakikat mihmanlığından uzaklaşır ve d üşerse, onu
ne halife, ne de Rehber ve ne d e Mürebbi kurtarmaya kadi r değildir.
Hiç kimse o talibin hizmetini göremez. Bilmeyerek dahi o kimse
ile otu rup kalkan ve ondan uzak du rmayana, evliyaya karşıdır.
62
H�lil Peygamber'in aklı başına geldi. Derhal konuğun arkasından
yetişip, m ü barek yüzün ü konuğun ayağına sürüp ağladı. Konuğu arkası
na bindirip evine götürdü. Ondan özür diledi. Onun gönlünü aldı. O ko
nuğun yüzü suyu h ürmetine nice hikmetler görürd ü .
Düşünün k i , b i r peygamber bile mihmanına gereken h ürmeti gös
termediği ve onu incittiği için Hak Teala tarafından imanından ediliyor
du. Şimdi bir talibin bir hak mihmanından düşüp ve o mih manı kendi
sinden razı etmedikçe, nasıl dünyadan ahirete imanlı gider.
Eğer bir kimse, mihmanını inciti r ve onun gönlünü hoş edemese,
nasıl Mürebbi ve Halifelik yapmaya muktadir olabilir. insanlar arasında
birçok münafıklık olabilir. Fakat Hak, Muhammed Ali divanıhda böyle
şey olamaz. Bu yolda kötülerin yeri yoktur.
63
Anlamı şudur: Ali benim d ünya ve ahiret kardeşimdir. Tarikat için
de yol oğlumdur. Hazret-i ResOluilah sözlerine d evam etti. ''Ente Vasi ve
Varisi" dedi. Anlamı şudur: "Ya Ali sen ben i m vasim ve varisimsin ve
halifemsin." dedi. Hazret-i Resül, tekrar Hz. Aliye dönerek:
"Ya Ali, sana iradet getirene erkanı tarikat üzereine el etek ver de
di. O gün Ü ç kişi gelip Hz. Aliyyel M urtaza'nın önüne baş eğip erkan ta-
lep edip d u rd ular. ..
Hazret-i Şah Aliyyel Murtaza gelin deyu buyurd u . Once Selman-ı
Farisi geltli , i kinci olarak Ü m m ü Ümeyye, üçüncü olarak da Bilal-ı Habe
şi geldi.
Hz. Ali 'nin önünde etek öpüp biat ettiler. Daha sonra Aliyyel Mur
taza, Selman 'a riza verdi ve " ya Selman sen de Hazret-i Fatı ma'ya, Haz
ret-i Hasan 'n a ve Hazret-i Hüseyi n ' ne ve diğer tali b olanlara erkanı ve ta
ri katı tali m eyle ve onlara Rehber ol " dedi.
Selman-ı Farisi, Hz .Aii'ye dönerek " ya Ali, ben Hazret-i Fatıma'ya
nasıl Rehber olurum" dedi.
Aliyyel Murtaza buyurdu:
"Ya Selman , Hazret-i Resül beni Rehber edindi. Ben Fatıma'ya
Rehber olamam, çünkü caiz değildir. Var sen ona Rehber ol" dedi.
Bunun üzerine Selman, Hz. Fatıma'ya Rehber olup, erkan ı ve tari
katı tali m eyledi ve biat ettirdi.
Bu sebepten m ü ' min v e müslim iki kişinin bir Rehbere h a k deme
si yani el etek tutması caiz değildir. Eğer hak d erlerse erkan sahi h değil
dir
.Şöyle biline ki, Resulallah Sallallahü Teala Aleyhe ve Sellam bu
yurdu ki, "bunun şükranesi gerektir ya Ali" Hz. Ali derhal yerinden kalka
rak, kendisi içi n , Hz. Fatı ma için, Hz. Hasan için ve Hz. Hüseyin için şük
ranlık lokma getirdi. ResOluilah Hazretleri bu şükraneyi yiyip şükür eyle
di. Şükrane buradan kalmıştır.
Biz b urada tarikat ehli arasında meydana getirilen bir erkanı anlat
tık. Cemi yol ehli kardeşler bundan faydalan ıp yolları ndan sapmasın lar.
Zira Allahü Teala katında, M uhammed Ali katında ve on iki i mam
kavlinden çıkmasınlar. Çünkü onların yol undan çıkanların yüzleri kara
olur. Siz de bu yola sıtkı gönül ile bağlanın ki, yüzün üz kara olmasın.
64
REHBER NASIL OLMALIDIR ?
Rehber olan kimseye gerektir ki, Şeriatta kamil, Tarikatta amil ola,
ni.libine tariki ve cem-i erkanı teli m ettire ve bildire. O tali b dahi onun ta
lim berekatından ilmi tarikatı yani ; tarikat ilmini öğrene. Zira Hz. Resul
buyurmuştur ki:
"Levla el mürebbi ma arafet rabbi" Anlamı şudur: " Eğer benim
m ü rebbim olmasaydı ben rabbimi bilemezdim. "Zira Allahü Teala Hazret
lerinden Cebrail gelmeyince ben her hangi bir hüküm veremezdim.
Şimdi siz dahi şöyle bilin ki Rehber bir tali be her hangi bir konuda
riza vermeyince o talib hiç bir şey yapamaz. Eğer rizasız bir iş yapacak
olursa o kişi yoldan çıkar ve düşkün olur.
Ce b rail gelip h ü km etmeyi nce, Hazret-i ResOlailah dahi bir söz
söyleyemezdi. Bu terbiye ile gönül evini pür nur eder ve göz n uru döker
di.
Eğer bir talib 'te böyle hareket ederse şeytan şerrioden emin olur
ve o talibin yüzü kara olmaz, o kişi ah retliktir.
Rehberlik her kişinin hakkı değildir. Rehber olan kimse, şeriatta
kamlt' ve tarikatta am il olmalı. Ayrıca cömert, eli açık ve gönül kapısı
açık olmalı. Dili tatlı , sözü mutlu ve Genab-ı Hak ' kın yaratmış olduğu
tüm mahlukata karşı şefkatli olmalıdır.
Elinden ve fiilinden hiç kimse incinmemeli ve temiz ahlaklı olmalı.
Kendisini nasıl bilirse, bütün mü' minleri öyle bilmeli. Eğer alim olursan
nurun ala nur olur. Bu da bir ibadettir. Hak' kı ve batılı, hayrı ve şerri fark
edip; bilmek dahi ilimdir.
Alçak gönüllülük bir tevazudur. Zira şeytan lain tevazu ehli olma
dığı için secde etmedi. Bu sebepten merdud oldu.
Rehber olan kimse, öyle olmalıdır ki, adaleti elden bırakmamalı.
Eğer adaletli davranmasa, doğanın rızkını serçeye yedirmiş gibi olur.
Çünkü bir başkasının rızkını, başka birine yedi rmek onun hakkı değildir.
Zira yiyenin boğazından geçmez.
Hz. ResOluilah buyurmuştur ki: Kelli Münase Ala Kaderin Akuli
him. "
Anlamı şudur: "Siz insan lara onların akılları erdiğince kon uşun."
Fakat hal ehline gerçekleri aniatın ki, o bu bilgiler ışığında kendisini ye
tiştirip v� kemale ulaşsın . Böylece ilim ve iffan mertebesine ulaşır.
65
HAK TALiBiNE BAZI ÖGÜTLER
Biline ki,"şeriat" ataşe tealik eder. Çünkü çiğler ateşle pişip hasıl
olur. Tarikatı şeriat içinde tahsil etmek gerektir ki, insan kamil olmalı.
66
sin. Ağzın ızia haram yemeyin,elinizi harama sürmeyin."
67
şayih yani bir Şeyh elinden ve Halife elinden olmalıdır ki cümle günahın
dan geçilsin". Ancak o günahı tekrar işlememek gerektir.
Bir kimse ister şeriat, ister tarikat e h li olsun, ilk yapacağı iş ''Tev
hit" ti r. Tevhit tarikatın başlangıcıdır.
Allah ' ı dil ile ikrar eyleyin, gönül ile anın. Derviş olana gerektir ki,
zikre başlarken: " Euzubil/ahimineşşeytanirracim Bilmillahirrahmanir
rahim Fa/em innehulallahe illailah Muhammed-en ve Salavaatullah
ve A/iyyün veliyu/lah Şeyhi Mürşüdul/ah. "
68
M uhammed M u stafa (s.v.s.) şöyle buyurmuştur: "Men arete net
se fakat arefe rabbe. " Anlamı şudur: "Rabbini b ilen kendini bilir, kendi
ni bilen rabbini bilir."
Hazret-i Fahrl Alem, bir hadisi şerifinde "Eğer Cebrail olmasaydı
ben rabbimi bilemezdim" buyurmuştur.
Gene Hazret-i ResOluilah buyuruyor ki; herkesin bir Mürebbisi ol
malıdır. Yoksa şeytan alayhillane onu yolundan çıkarır..
69
1 4- Soru : Hazret-i Muhammed Mustafa'ya ve Hz. Ali'ye nice gel-
.
d ı ?.
Cevap: Hz. Muham med Mustafa'ya "yeşil" geldi. Hz. Ali 'ye "kır
mızı" geldi.
1 5- Soru : Tae' ın farzı nedir ?
Cevap : Pir sohbetidir.
1 6- Soru : Tae'ın sünneti nedir ?
Cevap : Pir hizmedir.
1 7- Soru : Tacın aslı nedir ?
Cevap : istiğfardır.
18- Soru : Tae 'ın fah rl nedir ?
Cevep : Her türlü kötülükten ve yaramaz işlerden uzak durup,
iyi işlere yönelmektir.
1 9- Soru : Tae ' ın kapısı nedir ?
Cevap: Halifedir.
20- Soru : Tae'ın asası nedir ?
Cevep : PTr'dir.
21 - Soru : Tae'ın d ışarısı nedir ?
Cevap: Üsad-ı Kamildir.
22- Soru: Tae ' ın dışı ve içi nedir ?
Cevap: Duvazde- i imimdır.
23- Soru: Tae'ın terekieri nelerdir ?
Cevap: Zikirdir.
24- Soru: Tae ' ın iç terekieri nelerdir ?
Cevap: Duvazde-i imamdır. Amma, Tae'ın "terki" ol masının
manası."Terki menaki"dir. i mam Aliyyel Murtaza men etmiştir. Zira pişü
vari refikimizdir.
25- Soru: Tae' ın binası nedir ?
Cevap: Pak olmaktır.
26-. Soru: Tae 'ın ihtiyarı nedir ?
Cevap: Kefendir.
27- Soru: Tae'ın hayatı nedir ?
Cevap: Baş okumaktır.
28- Soru: Tae'ın tamamı nedir ?
Cevap: Yere koymamaktır. Fakat bir kimsen in tacının
h üllesi yırtılmış olsa, o kişi mevdutdur.
70
C ümle evliyalar kavli ile; gaziler, emmareler, pirler, cümle bu er
kan içinde ikrar edenlere tarzı ayandır ki, bu e rkanları yerli yerince gör
melidirler.
Hem şeyhinin nisbiviyetini i mam Aliyyel Murtaza'ya bırakmalıdır
lar; yani şeyhinin nesebini i mam-ı Aliy'ye çıktığını bilmelidir. Eğer b unla
rı bilemese ve cevaplarını veremese, o kimseye "PTr"lik ve "Nurbiyetli k"
caiz değildir
71
Bu soy silsilesinden de anlaşılacağı gibi, kitabımızın konusu ve
adını verdiğimiz kişi, "Şeyh Safı Hazretleri" On dokuzuncu göbekten Haz
ret-i Ali ' nin torunudur.
Tarikata girmenin erkanı b udur ki, tarikat ehli cem olup otururlar.
Ö nce yol erkan bilen birisi yola girecek olan can kardeşi alıp içeri getirir.
içeri girerken şöyle der:
72
Der ve arkasından ş u salavatı getirir. O ni ki imamlar:
Bismillahirrahmanirrahim ,
Allahümme salli ala nu ri M uhammed M ustafa,
Allah ümme salli ala i mam Aliyyel Murtaza,
Allahü m me selli ala Hatice'tü Kübra Fatıma'tü Zehra,
Allahü mme salli ala i mam Hasan Hulkl Riza,
Allah ümme salli ala i mam Hüseyin mazlum şehid-i desti Kerbela,
Allahü mme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsumu Pak,
Allah ümme salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allahü mme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allah ümme salli ala i mam Musa-i Kazım,
Allahümme salli ala i mam Riza,
Allahümme salli ala i mam Takl,
Allahü mme salli ala imam Nakl,
Allahümme salli ala i mam Şah Hasanül Askeri,
Allahümme salli ala i mam Muhammed Mehdi.
Duvazde-i imam:
Sahib-i zaman, kutbetOI devran, h üccet-i kayım , d uvazde-i i mam,
cahrede masum-u pak. Eveliyle ahirin, tayibinle tahirin, zahirinle batının,
salavatullahi aleyhim ecmayi n, on iki i mam , on dört masum-u pak, piri
miz kukb-i alem Hacı Bektasi Veli, Sultan Süceattin-i Veli efendilerimizin
keremine ya Ali H ü ! ..
Bunun arkasından da "Nad-Aii" okunur:
Bismillahirrahmanirrahim,
Allah ü m me ente samed-i min indeke, meded-i b i Hak' kın nad-ı
aliyyel masharGI acayibin tecidihu avnen n ake fi enne vayibi hammin ve
gammin seyenceli bi azametike,
Ya Allah , Ya Allah, Ya Allah,
Ve bi nOr-i nü büvetike Ya Muhammed , Ya Muhammed, Ya Mu
hammed.
Ve bi nOr-i velayetike, Ya Ali, Ya Ali , Ya Ali.
73
Ve bi N ur-i ismetike Şah Hasan , Şah Hasan, Şah Hasan.
Ve bi N ur-i ismetike Şah Hüseyin , Şah Hüseyin , Şah H üseyin.
Hatice-tü Kühra, Fatıma-tü Zeh ra ayrül nisa alemin.
Edrikni, Edrikni , Edrikni Ya Ali,
Ya m ufafili hali, haline ahsenül hal. La feta illa Ali la seyfe illa Zül
fü kar. Esselatü Vesselam Ya Resulallah , Esselatü Vesselam Ya Aliyyel
Veliyullah.
74
bozulmuş olur.
75
Talib olan kişi irade sahibi olmalı ve imanını sağlam temeller üze
rine oturtmalıdır. Eğer hertürlü kötülükten ve münafık kimselerden ken
disini uzak tutarsa, Hak' ka ve halka hoş gelmeyecek işlerden kaçın ı rsa;
Hak katında ve halk içinde kimse onun ayıbını söyleyemez.
Tali b olan kimse halktan uzak olup. Hak' ka yakın olmalıdır. Eğer
bir kimse tarikata sıtkile bağlanıp, bu yolda kendisini yetiştirirse, Hak' ka
layik olur.
Bir kimse tarikat içinde bahadır olup, nefsiyle mücadele ederse,
Hak Teala o kimseyi sever. Tarik ehline gerektir ki , bir tarik ehli kardeş
bulup, tarikat yolunda m urada ersin. Eğer tarikat içinde bir kimsenin yol
kardeşi varsa, o kimse bahadır olur; yani daha güçlü hale gelir. Hep be
raber çalışıp, şeytanın mekrü hilesinden ve çillesinden kurtulurlar. O za
man bütün dünya alem o kimseye düşman olsa korkmamalıdır. Zira bu
yol içinde insanı yoldan çıkarmak için uğraşan pek çok engel vardır.
76
Ben bunları sana haber verdiğim zaman sen orada id i n , fakat şim
di tenin topraktır. Ç ünkü sen bu dünyada uykuya dalarsın ve b ütün d ost
larını unutursun . Nasıl ki, bir kimse gelip sana uyku içinde geçen halleri
sorsa hiç birini hatırlamasın. Hatta bazı hadiseleri görsen inkar edersin .
Çünkü senin ruhun k i , la mekan aleminde idi.
B u hal insan için gaflet uykusudur. Kale ResOlailah Teala Aleyhi
ve Sellam, şöyle "Ennasu niyamü feiza amenü fentebehu" buyurmuş
tur; yani bu dünyada insanlar uykudadır.
Ne zaman ki, uyanırlar; bütün dünya ahvalini unuturlar. Talib olan
kimse bütün dünya nimetlerinden yüz çevirip , Hak için can-ı baştan
geçmelidir ve sırrını na ehline bildirmemelidir.
Bu konuda Şeyh Kalle Sallahü Sırrı şöyle buyurm uştu r; "f/ ba
büssaminfi intikai hakikat" :
Anlamı şudur: Talib seyirde gerek. Bu gü nkü seyrinden yarınki
seyrin daha ileriye olmalıdır. Yani bir talibin her günü bir önceki günün
den daha hayırlı olmalıdır.
Devamlı zikir ve ibadetle meşgul olmalıdır. Başka bir işle meşg ul
olmamalıdır. Taki , Hak Teala ona hidayet edip yol göstersin . Eğer gün
den güne kendisini bu yola veremese, bu kişinin ahirette hali nasıl olur.
Derviş olan kimseye gerektir ki, akıllı ola; aklının erdiğini yapmalı, erme
diğini yapmamalıdır.
Yol atasının ve müsahibinin emrine m uhalif hareket etmemelidir.
Eğer yol atasının ve müsahibinin rizası olmadan bir iş yaparsa, b ütün
çektiği zah metler boşa gider.
Yaptığı bütü n ibadetler zayi olur. Ahirete şeytan gibi merdud gi
der. Ebedi dergahtan sürülür. Tali b olan kimse, ikrarında sabit olmalı ve
rizasız hiç bir iş yapmamalıdır.
Tarikat içinde edeple oturup edeple kalkarsan, yüzbiri günah ın da
hi olsa Ad em Peygamber gibi bağışlan ıp, makbul olursun.
Devamlı kendi özünü görüp, sana zarar verecek şer işlerden sakı
nasın. Hiç bir zaman sitemkar olmayasın. Derviş olana gerektir ki , tarikat
içinde sebatkar olsun ve bu yolda gayret edip, zorluklardan yılmasın.
-
Tari kat sohbetlerinden ayrı l ması n , haki kat soh beti i le meşg u l
olup, gönül aynasını temizlesin v e "lahmike lahmi, cismike cismi" olursa
amil olur. O vakit o kimseye "gayip alemi nden" bir nida erişir ki, hiç kim-
77
senin erişemeyeceği bir makama ulaşır. Bu makama erişip bu sırra vakıf
olan ki mse, can-ı baştan geçip, hak ile hak olur. Cümle alem o nun soh
betinden feyz alır ve ona hayran kalır. Böylece envari hak kendisinde
peyda olur.
O kimsenin rizası ihsar olur ve o kimse n in kalbinde hiç bir veçhile
zulmet kalmaz. Gönül gözü açılır, kemale ulaşır.. O kişi marifet bakımın
dan en son meı:tebeye ulaşır ve onun bilgisinden cümle alem feyz alır.
Ma r ifet bilg isi suya benzer. Çünkü su her şeyin hayat kaynağıdır.
Su olmayan yerde hayat ol maz, nebat bitmez ve o yer harap olur.
Bu alem dahi suya benzer. Eğer bir kimsenin marifeti ol masa o
kimse dahi susuz yere benzer. Susuz yerde hiç bir meyve olmaz, mari
fetsiz kişi de bu susuz yere benzer. Çünkü susuz yerde ne hayvaniara ne
de insanlara faydalı hiç bir gıda yetişmez.
. Şeyh dilin�ı:ı. ilim münteha-i marifettir. Çünkü bir kimsenin zah ir
ilmi, o kimseyi pak kılar. Okuyup öğrenmek herkes için çok faydalıdır.
kila bün"
Anlamı şudur: "Bu d ü nya kokmuş bir leştir." Köpekler b u d ünyaya
talibtirler. . Sen gayret et, bu d ünya ni metine ve muhabbetinden kendini
uzak tut ki, sana da köpek demesin ler."
78
B u d ünya nimetine tamah etmesen , makamın cennet olur. B ütün
'
mesele Allahü Teaıa. Celle ve Alaya h izmet edip, i hlas ile ve kamil şeyh
terbiyesiyle Hak'ka yönelmektir.
Hak yoluna h izmet etmektir. Böyle h izmet eden kişiye bazı haller
hasıl olur. Bu kişi d ünyayı bir başka görmeye başlar. Bu kişinin b ütün
halleri Tanrı' nın halleridir. O kişi hak ile hak olmuştur.
MÜSAHiPliK KAVli
Müsahip olan kimseler, batın ilm ine vakıf olmalı ve ayağı yolda
bulu nmalıdır. Meşayih kavlinde bunu böyle bilmeyen ve bu yolda ol ma
yan müsahip değildir. Eğer Halife ve Mürebbi yolunda değilse, yola gi
denle yola devam etmelidir.
Bir talibin m üsahibini koyup yoldan ayrılması caiz değildir. Yol
dao ayrılan kimse muhakkak yola davet edilmelidir. Eğer gelmez ise mü
sahibi, bir başka yola gidenle; yola devam etmesi gerektir. O günahkar
olan kimse, yola gelince bir evvelkinden bir evvelkiye m üsahip tutarlar
imiş, ancak buna Halifeler meni olurlarmış bu çok sakıncalıdfr. Zira men
edenler günahkar olurlar. Çünkü müsahip müsahibin kardeşidir. Bunları
ayırmak caiz değildir. ister talib olsun, ister mürebbi olsun bu durum
onlar için "kazanç" tı r.
79
- Ya Şeyh ! Üzerinde tali b bulunan bir Baba bu dünyadan gittik
ten sonra ne yapılmalı ?
Şeyh Safi, buyurd u ki:
- Baba' nın oğlu beşikte dahi olsa, o tali b onun hakkıdır. Çünkü o
Talib, ona babasından kalmış malı, mülkü , bağ ve bahçesi gibidir. O ta
libler ondan yüz çevirmeyeler. Eğer yüz çevirirlerse merdutd urlar.Yüzleri
karadır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Ya şeyh ! Talib halk içinde nasıl oturmalıdır ?
Şeyh Safi, buyurd u :
- Bir tali b dört kapı sahibi d eğilse, tarikatta "ibtida" yani; yenidir.
O talib edeple oturup, dört kapı sahibinin yanında sohbet süremez; mer
d ut olur ve yüzü karadır. Zira dört kapı sahibi olan taıib, benim sağ elim
ve sağ gözümdür.
i btida (yeni) talib yanında sohbet sürülmez. Her kim sürerse mer
d utd ur ve yüzü karadır. Ayni zamanda evliya düşmanıdır. Benim sırrımı
açmış olur.
Şeyh Sareddin, sordu :
- Ya Şeyh Safi! Dört kapı sahibinin müslimi nasıl olmalıdır ?
Şeyh Safi, bulurdu:
- Dört kapı sahibinin müslimi (ailesi) toprak gibi ol malıdır. itaat
kar olmalıdır. Hak yolundan ayrılmamalıdır. Fedakar ve gayretli olmalı
dır. Eğer b öyle olmasa iki cihanda yüzü karadır. Onun yanında oturmak
zararlıdır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Tali b Rehber yanında nasıl oturmalıdır ?
Şeyh Safi, buyurd u:
- Tali b Rehber yanında sağır ve dilsiz olmalıdır. Eğer dil verirse;
yani konuşursa merdutdur. i ki cihanda yüzü karadır. Tali b, hiç bir zaman
Rehberine karşı gelmemeli ve gönlünde ona karşı kin tutmamalıdır.
Şeyh Sadreddin, sordu:
- Ya Şeyh ! Ta.lib ne demektir, Rehber ne demektir ?
Şeyh Safi, buyurdu ki :
- Tali b b ir sürü koyund ur. Rehber ise çobandır. Eğer o çoban o
koyunu boğazlar ise, o koyun hiç tınmamalıdır. Eğer tınarsa; yani ses çı
karırsa, veya her hangi bir harekette bulunursa merd utdur.
80
Şeyh Sadreddin , sordu:
-Ya Şeyh ! Eğer tali b koyun ise, eti pişmişmidir.Yoksa çiğmidir ?
Şeyh Safi, buyurdu:
- Evliyanın yedi farzı ve sünneti o talibte olduğu için o talib piş
miştir dedi.
81
TAC NAME
82
Cevap: Layik olmayan yere gitmemektir.
18- Soru: Tae'ın önü nedir ?
Cevap: Şah u llahtır.
1 9- Soru: Tae'ın tepesi delik olsa ne olur ?
Cevap: Onu giyen Ferudund ur.
Bir derviş "Tae" giyse ve tekrar tacını bıraksa, onun cezası otuz
batman suyu bir kaba koyup boynuna asarlar ve ayağının altına diken
koyup, ayakta tutarlar. Böylece sünneti yerine getiri rler.
Her Halifenin bu sualleri ve cevaplarını bilmesi gerektir.Eğer bile
mese Halifelik yapması vacip değildir.
83
Tal i b ' i n oğludur. Lakabı "Murtaza" dır. Recep ayının on üçüncü günü Ka
be harem inde dünyaya geldi. Dört yıl üç ay halifelik yaptı. Atmış üç yıl
hayat sürdü. Hicretin kırkıncı yılında Ramazan ayının 1 9. u ncu gecesi
yatsı namazı kılarken Mülcem oğlu Abdu rrahman. M uaviye'nin sözü ile
Küfe ' de hançerliyerek öldürd ü .
Bir kızıl deve geldi v e Aliyyel Murtaza' nın naşını deveye bindird i
ler. Deye aldı ye nereye gittiğini Allah �ilir. Gaybin i liiiil a h N ecette'dir.
Ikinci Imam: I mam Hasan 'dır.lmam Ali ' nin oğludur. Lakabı "Ri
za"dır. Hicretin ikinci yılında Medine'de doğdu. Dokuz yıl hüküm sürdü.
Kırk dokuz yıl ömür sürd ü. Karısı Esma, Muaviye tarafından kandırılarak
i mam Hasan' a zehir içirdi ve kabri Bağdat'tadır. Markedi nur olsun.
Üçüncü imam: i mam Hüseyin ' dir. i mam Ali'nin oğludur. Ul.kabı,
"Şehid-i Kerbela"dır. Medine'de dünyaya geldi. Otuz yıl hüküm sürdü. El
li sekiz yıl ömür sürd ü. Cüstura oğlu Beşir (Şimir) yezidin emri ile, o il
mi n u raniyi Kerbela'da şehit etti. Kabri Kerbela'dadır. Markedi nur ol-
sun.
D ördüncü imam: i mam Ali ' dir. Hz. Hüsey i n ' i n oğl udur. Lakabı
"Zeynel Abidin"d i r. Medine'de d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sürdü.
Elli dokuz yıl ömür sürd ü. Mervan oğlunun (Velid'in) zehirlernesi sonu
cu şehit oldu. Kabri Medine'dedir. Markedi nur olsun.
Beşinci imam: i mam Muhammed, Zeynel Abidin ' in oğludur. La
kabı, "Bakır"dır. Medine'de dü nyaya geldi ve dokuz yıl h üküm sürd ü . Elli
yedi yıl yaşadı . Velid oğlu i b rahim tarafı ndan zehirlenerek şehit oldu.
Kab ri Medine Bakiy'dedir. Markedi nur olsun.
Altıncı imam : i mam Cafer-i Sadık, Muhammed Bakır' ın oğludur.
Lakabı ,"Sadık" tı r. Hicretin yüz üçüncü yılında dünyaya geldi ve otuzdört
yıl h üküm sürdü. Altmışbeş yıl yaşadı. Halife Tavnak Mansur tarafından
şehit edildi. Kabri, Medine Bakiy' dedir. Markedi nur olsun.
Yedinci i mam: i mam Muas-i Kazım , Cafer-i Sadık'ın oğl udur. Ui
kabı,"Kazı m"dır. Medine'de dünyaya geldi ve otuz altı yıl hüküm sürdü.
Ellibeş yıl yaşadı. Harun Reşit tarafından şehit edildi. Kabri Bağdat'tadır.
Markedi nur olusun.
Sekizinci i mam: Ali Musa'dır. i mam Musa-i Kazı m ' ın oğludur. La
kabı, "Riza"d ır. Medi ne'de dü nyaya geldi .Yirmialtı yıl hükü m sürd ü , elli
beş yıl yaşadı. Halife Mümün tarafından zehirlenerek şehit edildi. Kabri
Taviste (Horasan) ' dir. Markedi nur olsun.
84
Dokuzuncu imam: i mam Muhammed, Ali M usa Riza' nm oğludur.
Lakabı ,"Takl''dir. Medine'de d ünyaya geldi. On yedi yıl h üküm sürd ü ve
yirmibeş yıl yaşadı. Halife M utas'ım tarafından zehirlenerek şehit edildi.
Kabri Bağdat'tadır. Markedi nur olsun.
Onuncu imam: i mam Aliyen Naki'dir. imam Takl'nin oğludur. La
kabı,"Naki"dir. Beynel Asahir'de d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sür
d ü ve otuz sekiz yıl yaşadı. M utasım oğlu M ütevekkil tarafından şehit
edildi. Kabri, Sad mu ' dadır. Markedi nur olsun.
On birinci imam: i mam Hasan'dır. i mam Aliyel Naki ' nin oğludur.
Lakabı, "AskerT"dir. Asker içinde d ünyaya geldi. Otuz dört yıl hüküm sür
dü ve otuz sekiz yıl yaşadı. O da Halife Mütevekkil tarafından şehit edildi.
Kabri Samra'dadır. Merkedi nur olsun.
On ikinci imam: i mam M uhammed Mehdi ' d ir. i mam Hasan-el
Askeri ' nin oğludur. Lakabı,"Mehdi"dir. Gaip olmuştur. Ahir zamanda çık
sa gere ktir.
Rıdvanullahi aleyhi m ecmayin, eğer tarik ve yol ehli olan bir kim
se, "caharde-i Masum-u Pak" ve "Düvazde-i i mamı" bilmese e re n l e r
m �ydanında muhibliği sahihtir. Tae v e h ırkası zahiriyani b e l l i değildir. O
kimsenin lokması haramdır. Çırağı, ilmi, tuğu ve sofrası reva değildir.
Tarikat içinde ve Şeyh yanında oturması layık değildir.
85
şında iken, Muaviye oğlu Nevfal ve Nevkil A.h met ·oğlu Mansur Dımıy'ı
tarafından katiedildL
Altı ncı Masum: Zeynel Abidin 'in oglu Kasım Said'tir. Üç yaşına
iken , Muaviye oğlu Yezid ' in oğlu Bekir Lain şehit etmiştir. Kabri Basra'
dadır.
Yedinci Masum: Muham med Bakır'ın oğlu Aliyül Taki'dir. Altı ya
şında iken Bat'ta m ile Daktan şehirleri arasında, hariciler tarafından şehit
edildi. Kabri Uryanda'dır. Kabri nur olsun.
D okuzu ncu Masum: i mam Cafer-i Sad ı k ' ı n oğlu Yahya-el Ha
di' dir. On yaşında iken , Halife katında, Mehmed-i Hufi tarafından şehit
edildi. Kabri Bağdat'tadır. Kab ri N u r olsun.
Onuncu Masum: Musa-i Kazım ' ı n oğlu Salih 'tiL Üç yaşında iken ,
Osman Dımışk' ı tarafından şehit edilmiştir. Kabri Şiraz' dadır. Kabri nur
olsun.
On birinci Masum: Musa-i Kazım ' ın oğlu Tayip'tir.Yedi yaşında
iken, Ah met Dımışk' i oğluilanndan i brahi m'in oğlu Yusuf lain tarafından
şehit edilmiştir. Kabri Kumda'dır. Kabri nur olsun.
On ikinci Masum: Hasan Ali Askari 'nin oğlu Cafer' dir. Bir yaşında
iken, i b rahim Dı mışk'ı oğluilanndan Nasır oğlu Mehmet tarafından şehit
edilmiştir. Kabri Reyde'dir. Kabri nur olsun.
On üçüncü Masum: Hasan Askeri' nin oğludur. Kabri Deyr' de di�,.
On dördüncü Masum: Muhammed Mehdi' nin oğlu Kasım 'dır. Uç
yaşında iken , ib rahim Dımışk'ı oğ ullarından Nasır oğlu Mansur lain tara
fından şehit edilmiştir. Kabri Cezayir'dediL Kabri n ur olsun.
86
ni; yalancı benim ü m metim değil demektir.
Eğer yalancı Muham med ü mmeti sayılmasa, onu evliya dahi ka
bul etmez. Çünkü yalancı erkandan sürgündür. Ondan sakınmak gerek
tir. Her kim yalancı ile düşüp kalkarsa, evliyanın düşmanıdır.
Hazret-i Resul Aleyhis selam şöyle "El habbullah ve/ baduullah"
buyuruyor:
Yani; sevdiğini hak için sev, sevmediğini de hak için sevme de
mektir.
Bu yolda yüz gören, didar görür. Yüz görenin yüzü ak olur. Gene
bu yolda, sevdiğini hak için seveceksin . Sevmediğni de hak için sevme
yeceksin. Zira müdara olmayasın , müdara merdut'dur. Müdara bu er
kanda sürgündür. Çünkü bu yoldan sürgün olan evliyanın düşmanıdır.
O kimseden uzaklaşmak gerekir.
Zira Hazret-i ResOiullah , şöyle buyuruyor: "Tevel la ve Teberra"
ya bağlı kalın. Yan i ; evliyanın dostuna dost, düşmanına düşman olun de
mekti.
Eğer bir talib, Rehberine ikrar verip , onun buyruğu dışına çıkarsa,
sürgün olur ve evliya d üşmanıdır.
Eğer kim evliya d üşmanından uzak d urmasa, o da evliya düşmanı
olur. Zira talibe gerektir ki, evliyanın dostuna dost, d üşmanına d üşman
ola.
Şimdi talibe gerektir ki, şeriat ilminde kusur etmeye, şeriatı kendi
ne don edip eğnine giye, cümle ayıbını onunla örtmelidir.
Daha sonra tarikata ayak basmalıdır. Tari kat öyle bir yoldur ki ,
cümle avliyalar, b u e rkan ile yürüyüp , velayete ayak bastılar. Onlar ki, bu
dünyadan ahirete intikal ettikleri zaman , kıyamete kadar onların tenleri
çürümez.
Şimdi bir talip, bu yola ve bu erkana ayak basıp, can-ı gönüld,en
ikrar verip, rehberine sıkı sıkı bağlanmalıdır. Talib olan kimse Hak'ka ta-
·
lib olmalıdır.
Talib olan kimse özünü toprak etmelidir. Çünkü toprak öyle b ir
nesnedir ki , kendisine nekadar eziyet edilse o buna, daha bol ürün ver
mekle cevap verir; yani üzerine hayvan necaseti dökülse, o b undan asla
gücen mez ve daha bol mahsül vererek cevap verir.
Talib öyle olmalıdır ki , toprak gibi, küfrü imana çevirmelidir.
Talib olan kimse de kendisini toprak edip, "Ma'rifet" tohumun u b u
87
tarlaya ekmeli, o tohumu meskenet suyu ile sulamalı, riza orağı ile biç
meli, sabı r harmanında dövüp , fark d üveni ile yum uşatıp, şark yeliyle
savurup, hal değirmeninde un edip, erkan eleği ile eleyip , iradet teknesi
ne koyup, mühür tuzu ile tuzlayıp , "Muhabbet" le yoğ urup, aşk ateşinde
yakıp, gönül fırınında pişiri p,"Mürebbi"nin önüne gelmelidir.
Eğer makbul görülüp kabule geçerse, belki o talibin amel mahsu
lü "Hak" olup, dünyadan ahirete yüzü ak gider.
O kimse evliya'nın oğludur. O talib, nekadar yedirse, içirse emeği
zayi olmaz. O kimsenin hak katında mertebesi yükselir. Kendi yediği de
kendisine helal olur.
Eğer bir talib pişmeden "Mürebbi" önüne gelmeye kalkarsa, o lok
ma yenmez, insanın midesine zarar verir. Lezzeti dahi olmaz. Bu "erkan"
da çiğ lokma haramdır. Şimdi mü 'minlikten murad arifliktir. Bir arife bu
kadar nasihat yeter.
88
iKiNCi KlSlM
89
TARiKATlARlN ORTAYA ÇIKIŞI VE BABAiliK
90
d urumuna ğeldi.
Baba i lyas Horasani, bu d ergaha gelince "Babai lik" tarikatın ı
kurdu. Bu tarikat, esasları Türk Şamanlığına dayanan bir Alevi tarikatı i
di. Tamamen tasavvufa d ayanan Babailik tarikatı , kısa zamanda Türk
menler arasında yayılarak çok kuvvetlendi.
Ancak Baba ishak adında birisi, Mesudiye dergahına gelerek; Ba
ba i lyas'ın müridi oldu. Çok çalışkan biriydi. Ayni zamanda çok hırslıydı.
Kısa zamanda geniş bir muhit edindi. Babailiği b ütün Anadolu 'ya yay
mak için müridierinden Saadetlin Köpek adında birini Konya'ya gönde
rerek, Selçuklu sarayına yerleşmesini sağladı.
Vezirliğe kadar yükselen Saadetlin Köpek, Babailiği Konya ve ci
varına yaymayı başardı ve pek çok taraftar topladı. Kısa zamanda büyük
kitlelere ulaşan Babailer, Baba ishak' ın liderliğinde bir isyan başlattılar.
Tarihe "Babai isyanı" olarak geçen bu ayaklanma sırasında, Ana
dol u ' n u n pek çok yeri tahrip edildi . Saadetlin Köpek Konya'da asıldı. Ba
ba ishak gizlendiği bir mağarada yakalanarak idam edildi. Bu ayaklanma
sonunda, bazı tarihlere göre 40.000, bazılarına göre 80.000 Babai öldü
rüldü. Baba i lyas'ın bu ayaklanma ile bir ilgisi bulunmadığı için kendisi
ne dokunulmadı�
Ancak Babai tarikatı tamamen ortadan kaldırılamadı. Anadolu ' n u n
p e k çok yerinde gizli olarak Babailik devam etti. Babilerin çoğ unlukta ol
duğu yerlerin başında, Aydın, izmir, Balıkesir, Konya , Sivas, Çoru m ,
Yozgat, Antalya ve Giresun'dan Sinop'a kadar ola·n Kuzey Anadolu böl
gesi gelmektedir.
91
ışıklı g i bi muhtelif isimler altında Babailik tarikatının yayıldığını g ö r
mekteyiz.
BABAi GÜLLERi
Biz Hüseyin mevaliyiz
Aşk ehlinin imanıyız
Dertiiierin dermanıyız
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai g ülleriyiz
92
Aşıklara iman ola
Dertiiiere derman ola
Muhibbi hanedan ola
Biz Babai kullarıyız
Biz Babai gülleriyiz.
93
Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, Rumeli Babai Alevileri,
kitabımızın birinci bölümünde yer alan "Şeyh Safi Buyruğu" na bağlı
olarak yol ve erkan sürmüşlerd ir.
O Yıllarda bu gibi kitapların çok sınırlı olduğu ve Arap alfabesiyle
yazıldığı için, okuyup yazabilen çok sınırlı idi. Ancak medreselerde tahsil
gören çok sın ırlı ki mselerin , Arapça okuyup yazdı kları bilin mektedir.
Böyle olunca "Şeyh Safi Buyruğu", el yazması olarak b u yola gönül ver
miş; Hak, Muhammed Ali yoluna bağlı kimseler arasında bir "Erkanna
me" olarak elden ele dolaşmıştır. Hak, Muhammed Ali 'ye ve Ehl-i Beyt'e,
bağlı, m ü ' minler, bununla amel edip, bununla yol ve erkan sürmüşlerdir.
Rumeli Babai Alevi leri ile Anadol u ' da bulunan Babai Alevileri ara
sında her hangi bir fark yoktur. Ancak Anadolu 'da Babailik Hacı Bektaş-i
VeiT tarafından Babailiğin yerine kurulmuş bulunan "Bektaşi" Tarikatın
dan sonra g iderek "lşıklı" veya Bektaşilik isim leri altında söylenmeye
başlamıştır.
Fakat Rumeli Alevileri ' nin bir bölümü bugün dahi kendilerini "Ba�
bai" olarak tanıtmaktadırlar. Sorulduğunda biz Babaiyiz demektedirler.
Cem ayinleri sırasında okud ukları gül benglerde, "Hacı Bektaş-ı
Veli" nin yeri.�e kendi bölgelerinde bulunan evliyaların isimlerini zikret
mektedirler. Orneğin: Haskova yö resi genellikle, Haskova yakı nlarında
tekkesi ve türbesi bulunan Horasan erenlerinden "Otman Baba" nın adı
nı an maktadır.
Razgard ve Silistre yörelerinde yaşayan Babai Alevileri, Razgard
yakınlarında tü rbesi ve dergahı bulunan "Demir Baba" ve Şu ml u yakın la
rında türbesi ve tekkesi bulu nan "Musa Baba" ya bağlı olup, gülbengle-
·
94
Eskişehir Seyidgazi ilçesi ve Aslanbeyli köyünde görkemli bir türbesi
ve tekkesi (35) buluna n , Horasanil Sücaettin Ebüi-Beka Baba ilyas ol
duğu bilinen "Süceattin Veli " d ergahına bağlanıp, b u evliyanın silsile
sinden el etek tutmaktadı rlar. Hatta bir rivayete göre; atman Baba'nın
Seyyid Sultan Süceattin Veli' nin müsahibi olduğu söylenmektedir.
Yine bilindiği gibi Haskova yöresinden Otman Baba'ya bağlı "Mi h
man Dede" ve Deliorman bölgesinden Demir Baba ve Musa Baba'ya
bağlı bul unan "Molla Ahmed Baba" Türkiye'ye gelerek, "Süceattin Veli
Dergahında hizmet edip, bu dergah şeyh lerinden icazet a l d ıkları;
dergahta bulunan kayıtlardan anlaşılmaktadır." Süceattin Veli dergii
hından icazed alan Mihman Dede ile Molla Ahmet Baba, kendi yörelerin
de, Sücaettin Veli Dergahının "Hal ifesi" olarak görev yapmışlardır.1 91 1
yılında Süceattin Veli Dergahı şeyhlerinden "Nuri Efendi", 1 925 yılında
da, yine Süceattin Veli dergahı şeyhlerinden Şeyh N uri Efendinin oğlu
Şeyh "Hakkı Efendi" Deliorman yöresini ziyaret ettikleri ve o yöre halkını
i rşad ettikleri mevcut kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu gün dahi R u me
li'de veTürkiye 'de bulunarı Rumeli Alevilerinin büyük bir bölümü, Süce
attin Veli dergahı Şeyhlerinden "Nevzat Efendi" ye bağlıdırlar.
Ancak bu yöre halkının atman Baba'ya, Demir Baba'ya ve Diğer
dergahlara b ağlı ol ması ve buralardan el alması, "Hünkar Hac1 Bektaş-1
Veli" yi tanımaması anlamına gelmemektedi r. Hünkar Hacı Bektaş-ı Ve
li 'yi, b ütün Alevilerin sevdiği kadar severler ve "Cümle evliyanın" başı
olduğunu bilirler.
Son zamanlarda gülbenglerinde önce Hacı Bektaş-ı Veli' nin adını,
daha son ra da bağ lı bulundukları dergahın pirinin adını zikretmektedir
ler.
Yine burada şunu da açıklamak gerekir; başlangıçta Babai Alevi
olup, daha sonra Bektaşiliği benimsemiş birçok Alevi vardır.
Bunlarda genellikle şu dergahlara bağlıdırlar. Haskova ve Kırcali
yöresi halkı, Kırcali' de Türbesi bulunan "Kızıldeli Sultan" Dergahına,
Dimitoka ve yöresi halkı , Dimitoka'da türbesi bulunan "Seyid Ali Sul
tan" Dergahına, Romanya ve yöresi halkı Babadağında bulunan "Sarı
Saltık" Dergahına bağlıdırlar. Bu nların dışında pek çok evliyil ve yatır
vardı r, ancak bunlar en çok bilinenleridir.
95
Bu gün ister Babi olsun, isterse Bektaşi olsun, Rumeli'de yaşayan
veya Türkiye'ye göç etmiş bulunan tüm Rumeli Alevi Türklerinin tamamı
"Babağan Bektaşi" dir. Babailik bir sıfattan i barettir.
96
rilmiştir.
Bazı hizmet sah i p l erinin görevleri , henüz kendi evlerinde i ken
başlamaktadır. Örneğin:
Sakka , cem evine gelmek üzere evden çıkarken, ufak bir su kabı
ile yanına bir miktar su alır ve cem evine getirip, görevine bu su ile baş
lar ve sonunda, bu hizmetine karşılık; üzerine "hutbe" okutarak himmet
alır.
Ateşçi, herhangi bir hizmet yapılacağı gün, sabah erkenden kal
kar ve kendi evinden az miktar da odun alıp, cem evine gelir ve Babanın
rizasıyla ilk ateşi yakarak görevine başlar. Hizmetler tamam olunca üze
rine "h utbe" okutarak himmet alır.
Kurbancı , h izmet yapılacağı gün, sabah erkenden cem evine ge
lip; kurban veya kurbanları kesip, tığlayıp , hadımiara teslim eder. Hizmet
sona e rd i ğ inde, Babanın h uzuruna gelerek, üzerin e "h utbe" akuturak
himmet alır.
Hadım, hizmet yapılacağı gün, sabah erkenden cem evine gelip,
g9revine başlar ve hizmetler bitip tamam olunca; Babanın h uzuruna ge
lip, üzerine "hutbe" okutarak himmet alır. Hadımlar, birden fazla olabilir.
Diğer hizmet sahipleri, ayin-i cem esnasında h izmet görü rler ve
en son olarak sırayla Babanın huzuruna gelerek, üzerleri ne "hutbe" oku
tarak hi mmet alırlar. Buna, ayin-i cemde, "et hizmet al hi mmet" derler.
iBADET ETMEK
97
malının zekatın ı vermek gelmektedir.
1 - Namaz makamı,
2- Niyaz makamı,
3- Naz makamı vardır.
Alevi (Bektaşi) inancına göre: insan namaz makamında belirli bir ,
mertebeye geldikten sonra, niyaz makamına geçer ve bu makanıda ol
gunlaşıp, bütün tarikatlarda olduğu gibi, nefsi emareyi yok edip; merte
be mertebe yükselerek "naz" makamına ulaşınaya çalışır.
Hak Teala, bir kudsi hadisinede şöyle buyurmuştur:
"Kulum bana nafilerle yaklaşır. O bana ulaştığı zaman , ben onun
tutan eli, söyleyen dili, gören gözü ve yü rüyen ayağı olurum. O b undan
sonra benimle düşünür, benim hissettiklerimi söyler"
Naz makamı öyle bir makamdır ki, insan bu makamda daha bir
başka düşünmeye başlar. N eyzen Tevfik' in şu mısraları buna bir örnek
teşkil etmektedir:
98
Sen kerim-ü gan1 vü m utlaksın,
Sahibü' l-cüd ü zül-kerem'di adın.
99
Hiç'i onlar da eylesin id rak,
Abd-i eviad-ı husrev-i levlak.
1 00
RUMELi BABAGAH (BEKTAŞi) ERKANI
Burada erkan çeşitleri her nekadar ayrı ayrı verilmiş ise de, hangi
erkanın hizmeti yapılrısa yapılsın akşam namazı yani "halka namazı" so
nuna kadar olan bölüm hepisinde aynidir.
1 01
iKRAR VE MÜSAHiP ERKANI
Tarikata yen i g irecek olan bir talib, önce kurban kesip ikrar verip
ayin-i ceme dahil olur.
Ancak talibler tarikata girmeden önce, girmek isted ikleri "cem" in
Mürşidine veya Babasına gelip; izin , riza alırlar. Sadece "ikrar" vermek mi
istiyorlar. Yoksa kend ilerine bir yol kardeşi bulup, ayni zamanda; hem
ikrar hem "müsahip" mi olacaklarnı bildirirler.
Burada ikrar ve müsahipliğe beraber karar vermiş iki çift tali bi an
latalım: Baba, ayin-i Cemi toplar, iki çift tali b adayının ikrar verip, müsa
hip ol mak istediklerini ve Hak Muhammed Ali yoluna girmek istediklerini
bildiri r.
Ayin-i cem kardeşleri kabul ederse, Baba o taliblere bir Rehber ta
yin eder. i krar verecek olan tali bler, belirli bir süre Rehberinden yol ve
erkan öğrenirler.
Rehber, taliblerin hazır olduğunu birdirmesi üzerine; gün belirle
nip hazırlıklar yapılır. i krar merasiminin yapılacağı gün talib adayları, ik
rar vermek için birer kurban alırlar. Ayrıca m üsahiplik içinde ikisi o rtak
bir kurban alırlar.
i krar hizmetinin yapılacağ ı g ü n ü n sabahı, Baba, çırakçı, zakir,
gözcü, kurbancı ve diğer önemli hizmet sahiplerini cem evinde toplar,
ikrar ve müsahip kurbanını tekbiri erler.
Daha son raki bölümlerde belirteceğimiz gibi bir hizmet (meydan)
çerağı uyarılır. Erkan tutulur ve ikrar verecek olan canlar eşleri ve Reh
berleriyle birlikte "koçların" yanında du rurlar.
1 02
"Ferman-ı Cem, Kurban-ı Ham, d em-i Cebrail , teslim-i ismail"
Tekbira diyerek şu tekbir geti rilir:
- Allah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber. . . AIIah-ü Ekber. . .
Eşhedü en Ui ilahe i llailah Vallah-ü Ekber. . . Allah-ü Ekber Ve
Lillah'il ha md"
- Allah-ü Ekber . . . Allah-ü Ekber . . . AIIah-ü Ekber . . .
Eşhedü e n Ui ili'ihe illailah Va llah-ü Ekber . . . Alla h-ü Ekber Ve
Lillah'il hamd"
·
1 03
Muhammed Ali'nin yüzün görürler
Erenler aşkına indi bu kurban
Bir tali b, ister tek başına ikrar versin, isterse bir yol kardeşi bulup;
h em ikrar ve hem müsahip olsun kurban tekbirierne işi aynidir.
O günün akşamı i krar ve m üsahi p hizmeti için bütün talibler, cem
evinde toplanırlar.
1 04
Baba ve anabacı, kapı eşiğine niyaz ederek içeri girerler. Hep be
raber oturacakları postun önüne gelip , peymençeye yani; "Dar"a durup ,
şu tercemanı okurlar:
Babanın arkasından bütün tali bler sırayla ayin-i cem evine girerler
ve gire rken de Baba ve anabacının yaptığı gibi kapı eşiğine n iyaz ederek
içeri girerler.
Eşikten içeri giren talib, elleri ni göğsüne koyarak, "hü aşk olsun"
der. Bu bir. Ayin-i cem selamıdır. Ayin-i cem evine giren bir talib, (sela
mın aleykü m veya mehraba) şeklinde selam veremez. Hü aşk olsun der
ve üç adım atarak, eşi sol tarafta olacak şekilde; Babanın önünde dara
d u rarak şu tercemanı okurlar:
1 05
Bism-i Şah Allah, Allah!..
"Durdum divana, uydum imama (on iki imama), döndüm k1bleye,
niyet ettim iki rekat imam Cafer namazi kiimaya. K1blem Muhammed
seedem Ali'dir ya Ali Hü. . . diyerek se cd eye varırlar.
38 ) Maşrık ile Mağrıp arasında, hep onun yüzü vardır. Nereye bakarsan her yer
de Hak'kın yüzünü görürsün.
1 06
Talibler: Hü! . Allah dost, saki, aştklar, sadtklar,ayin-i cem erenle
.
ye diyerek ortaya niyaz ederler. Böylece iki rekat i mam Cafer namazı kı
lınmış olur.
SECDE VE NiYAZ
39) "Hak Teala Ademe secde edin" dedi ve bu bir Hak emri oldu.
1 07
Şu dörtıüğe baktığımızda , bunu daha iyi anlayabiliriz:
CEM BiRlEME
Ayin-i Cem'de niyaz faslı sona e rince, bütün can ' ların gelip gel
mediği kontrol edilir, eğer tamamı gelmişse; erkan başlatılır. Eğer henuz
gelmeyen varsa, o zaman vakit beklenir. Vakit gelince Baba, çırakçıyı
meydana çağırır ve çırakları uyandırmasını söyler.
40) - Toprağa secde etmekle cennet bulunmaz. Ne zaman ki, insana secde eder
sin o zaman cenneti bulursun. Zira Hak, insandadır. Hak'kı ' ı n varlığı i nsanın varlığı iledir.
işte her şeyin sen olduğunu bildiğin zaman cenneti de bulmuş olursun. Şeytan , i nsana
(yani Ade m) 'e secde etmediği için, cezaya carptırıldı. Sen de şeytan gibi olma.
41 ) - Meyhaneden maksat aşk evidir. Yani i nsanı n kalbidir ve gönlüdür. Gönl ün
meyi de aşktır, sevgidir. Yani insanı sev, insandaki g üzelliği sev, insandaki ruhu sev ki,
onun gönl üne gi resin ve Hak olasın.
42 )- Ar'af süresi, 23: "Rabbim kendime yazık ettm. Eğer sen berıf bağışlamaz ve
bana merhamet etmesen, ben kaybedenlerden olUrum" demektir.
1 08
"Bism-i şah Allah, Allah!..
Seyyid-üs sadat, muhibb-üs sadat, hülasa-i mevcudat alem-üs
s1rr-el hatiwat, şefi-i ruz-i arasat bercemal-i Muhammed Ali ra salavat.
ll
43) Kur'an _Nur surese ayeT 35: "Allah göklerin ve yerlerin Nüru'dur. o · n u n nur
u içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir. Cam ise sanki i
i nci gibi parlayan bir yıldızdır. B u , ne sadece Doğ u ' da ne sedece Batı 'da bulu nan bere
ketli zeytin ağacından yakılır. O' na ateş değmese bile o her yeri aydınlatacak olan; nur
,
üstüne n ü rd u r. Allah dilediğ i n i n u r' u na kavuşturur. Allah insanlara m isall e r verir ve o her
şeyi bilir.
1 09
Şah Takiy ve M Nakiy hem Hasan 'üi-Askerr
DI Muhammed Mehdi-i Sahib-Liva 'mn aşkma
Plrimiz Hünkanm1z Bektaş Veli ve Şüceaddin Veli Kutb 'ül evliya
mn aşkma
Haşredek yanan yakrten aş1kanm aşkma
Ber cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra Sa/avat Allah, eyvallah.
11o
Çırakçı : "Hü.. Allah dost, saki aşiklar sadik/ar ayin-i cem erenleri
ve mesasakinin aşkma Allah eyvallah ... "
Baba: ''/ıyin-i Cem 'in bir/liğine, gerçek erenterin ve on iki imam
larm kereminid ya Ali Hü . diyerek b ütün talibl er see d eye vararak yere
. .
niyaz ederler.
"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbena Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter
hamna Lenekilnenne Minefh§sirin. "
111
Bunun ardından Baba kendi özünü dara çeker:
"Hü.. .Eiim elde, yüzüm yerde, özüm darda, dilim mürvette, pfrimiz
kuvvette, Babada görgüsü olan varsa dile gelsin, bizi eksik halde koyma
sm ya Ali, Hü. . " der.
Bu defa gözcü: "Eyvallah canlar, Baba erenler özün ü dar'a çekti.
Kendisinde bir görgüsü olan varsa dile gelsin, olmayan hak için niyaz
etsin" der.
Bütün tali b , eyvallah diyerek yere niyaz ederler.
Baba erenler, tekrar gözeüye dönerek şöyle der;
"Eyvahlah gözcü baba, sor bakalım talib canlar birbirleriyle nasıl
d ırlar, eğer birbirinde görg üsü olan varsa dile gelsin, olmayan Hak için
secde etsin" der.
G öıcü , tekrar ayin-i cem'e dönerek: "Eyvallah ayin-i cem kardeş
ler, birbirinde görgüsü olan varsa dile gelsin , olmayan Hak için n iyaz et
sin" der ve şöyle devam eder: "Söyleyin canlar, eğer olupta söylemese
niz; yapacağımız ibadet gerçek ibadet olmaz" der.
B ütün talibler, eyvallah diyerek yere secde ederler.
Bu defa Baba: "Oiupta söylemeyenin g ünahı kendi boyn una ol
sun" dedikten sonra şu g ülbengi oku r:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbena Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter
hamna LenekDnenne Minelh§sirfn. "
112
D aha sonra sağ ayağının baş parmağı, sol ayak b aşparmağının
üzerinde olacak şekilde, hafif eğilerek; sakka sebil diyerek su kabını ta
liplere gösterir. içmek isteyen varsa onlara, elindeki bardakla su verir.
Bu görev de tamamlandıktan sonra Baba erenler, ayin-i cem'e dö
nerek: "Eyvallah canlar erkan başlamıştır. C ümlenin birliği ile "halka" na
mazı kılacağız" diyerek namaza başlar:
NiYET DUASI
TÖVBE D UASI
varılır.
Secdede iken, (ilahi yarabbi, senden isteriz dileriz bizleri , yabanda
koyma günahlarımızın cümlesine tövbe ettik, istiğfar ettik, bizi iki cihan-
,
1 13
da peygamberimizin ve onun ehl-i Beyt'inin sancağı dibinden ayırma al
lahım) Hü . . . Allah d ost. diyerek diz üzerine gelinir.
SÜBHANiKE
CÜMLE CEMiMiZ
lır.
Secdede iken gerekli niyazda bulunduktan sonra tekrar Hü . . . Al
lah dost. diyerek diz üzerine gelinir.
114
ZAHJR BATIN D UASI
115
EVLERiMiZ OCAKLARlMlZ ŞEN OLSUN
iSTEK GÜLBENGi
116
Halka namazı kılınırken Baba' nın okum uş olduğu d uaların sonun
da; yani Baba, "Yü Ali Hü . . . " dediği zaman bütün canlar, Baba da dahil
yere secdeye varılır ve Baba tekrar Hü . . . Allah dost. dediği zaman, bü
tün talibler tekrar diz üzerine gelirler.
Secdede iken, Baba Hak Teala' dan istekte bulunur. Bütün talibler
bu istekleri Baba ile birlikte tekrar ederler. Eğer Baba hiç bir şey okuma
sa; ya Allah, ya Muhammed, ya Ali diyecek kadar secdede kalınır ve Ba
banın Hü Allah dost. demesiyle birlikte herkes tekrer iki dizinin üzeri
. . .
ne gelir.
. Buraya kadar bir cemde erkan tukup, halka namazını kıldı k. Bun
dan sonra, erkan bölümüne başlarken vermiş olduğumuz "erkan" çeşitle
rinden herhangi birini başlatabili riz.
Fakat ayin-i cemi anlatmaya başlarken iki çift talibin ikrar ve mü
sahi p merasimlerini anlatmaya başlamıştım . Kaldığım yerden devam
ediyorum:
117
on iki düğüm atar ve Rehbere , teslim eder.
Bu ara da Avin-i cem in "tarikçisi" kalkıp dar'a durup , şu ayeti
okur:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Kala Rabbemi Zalemna Enfüsena Ve in Lem Tağ 'fir Lena Ve Ter
hamna Lenektlnenne Minelhasirfn. "
Deyip, Babanın önünde diz çöker ve Baba'dan "tarik" çubuğunu
niyaziayıp teslim alır.
Daha sonra kenara çekilip görev sırasını bekler.
Rehber talibleri alıp cem evinin dışına çıkarır. Daha önceden te
peden tırnağa gusul abdesti almış olan taliblere b urada tekrar bir abdest
aldırır ve iki rekat namaz kıldırır.
NiYET ETMEK
Durdum divana uydum Kur'an ' ı Azimüşaha ve i mamül Enbiya ve
Esmayi Hüda On iki imama Kıblem Kabe-i Şerif, niyet ettim niyet eyle-
dim ( . . . . . . . . . . . . . . . . ) kimselerin taliblik namazını kıl maya deyip eller kulak
hizasında tekbir alıp; Allah ü ekber diyerek eller yana sal ın ır.
Allahü Ekber, " " " " " "
Allah ü Ekber, "
1 18
f\\\ahü Ekber,
ll
Allahü Ekber, ll
A\\ahü Ekber, ll
119
Rabbena tağfirlena ve terhemna ve atina ve af inna fi el dünya ve
la harrete velhamdülillahi rabbil alemin. Ya eyyühen Nebiyyü vema er
selnake şahiden ve mübeşşireten ve neziren ve maiyyen illailahi bi iznih i
bienne leku m ve sıracen mü'nira ve beşerül muminine minallahi fadlen
kebira.
ŞÜKRANLIK NAMAZI
1 20
Allahümme inni es'elüke tevfiyka ehli'l-hüda ve arnale ehli' l-yakiy
ni ve münasahate ehli't-tevbeti ve azme ehli's-sabri ve cidde ehli' l-haş
yeti ve talebe ehli' r-rağbeti ve teabbüde ehli'l-vera'i veirfane ehli' l-ilmi
hatta ehafük
Allah ümme es'elüke mehafeten tahcüzüni an ma'-siyetike hatta
a'mele bita'atike a' melen estehıkku bili rızake ve hatta ünsıhake bi't-tev
beti havfen minke ve hatta uhlisa leke'n-nasiyhate h ubben leke ve hatta
etevekkele aleyke il ' umOri husne zennin bike, Sü bhane Halikı 'n- N Or.
1 21
ettiği şeylerden her ne ki kokladın ise onlardan arınmak için burnunu te
mizlemek sünnet-i şerittir.
1 22
tercemanı okur:
Hizmet-i Merdan ile dil bendini
Kuşuvare ktlmtşam pir bendini
Rehber ile ettim iktida
Taktt Selman boynuma ttğ bendimi. "
Daha son ra Rehber, yaş sırasına göre daha büyük olan tali ble bir"
likte ayin-i cem evinin kapısına gelip şu tercü manı okur:
1 23
Rehberin b u dört kap ı selamına, Baba şöyle m u kabelede bulunur.
"Allah, Allah! özrü kabul ola, muradJ has1/ ola, erenler raZI, Hazret
i Pirimiz Süceattin Veli de raz1 olsun, gerçeklerin demine ya Ali Hü. . .
1 24
na ayak basmak için gelmiş bulunuyorsun uz. Bu yol çok ulu bir yoldu r.
Hak Teala ikrarınızda sabit kade m eylesin, ikrarınız kutlu olsun. Ancak
bu yolun çok zorlu�ları da vardır. Bu yolda gelme gelme, dönme dön
me, gelen maldan olur, gelmeyen dinden ve i mandan olur. Bu yol de
mirden leblebidir ve ateşten gömlektir. Ancak bu yolda sebat eder ikrarı
nızda d u rursanız. Hak Muhammed Ali'ye yakın ve muteber bir kul olur
su nuz. Eğer sebat edemez, ikrarınızdan dönerseniz, Hak, M uhammed
Ali'den şefaat göremezsiniz. Bu karara kendi isteğinle mi razı oldunuz,
yoksa sizi bir zorlayan mı oldu " d iye sorar.
Rehber sağ başta olacak şekilde ikrar veren talibler Baba ' n ı n
önünde d i z üstünde saf olurlar. O vakit Baba şunu okur:
"Ferman-ı Celil , kurban-ı Halil, delil-i Cebrail ,teslim-i ismail
tekbira: Allahu Ekber, Allahu Ekber la ilahe illalahu Vallahu Ekber Al
lahu Ekber ve Iiliahil ha md." der.
45) Kur'an Azhap suresi, ayet 56 : "AIIah' ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhissela
ma" salavat ederler. Ey mü' minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" buyurmuştur.
1 25
Baba: "Ey Allah ' ı n d idarının Talibleri ! Allah , Muhammed , Ali'ye,
on iki i mama ve hanedan-ı Ehl-i Beyt'e iman ve ikrar ettiniz m i ? Kazaya
razı olup kadere bağlandınız mı ? Kaza ve kaderi bir bilip gece gündüz
gönüllerinizde Allah , Muhammed, Ali 'yi mürşidin vasıtasıyla bir bildiniz
mi ? NacTierin pTşüvası olan i mam Ca'fer Sadık'ın ictihadı üzere hak de
diği mizi hak bilip, batıl dediğimizi batıl bildiniz mi ? Muhammed ' i Mür
şid, Ali'yi Rehber tanıdınız mı ?
Hazret-i Peygamberin sevdiğini sevip "Tevella" ve sevmed iği n i
sevmeyip 'Teberra" ettiniz mi ?
"Ey talibler! Yalan söylemeyin . Gıybet etmeyin . Şehvetperest ol
mayın . Görd üğ ünüzü ö rtün, görmediğinizi söylemeyin. Elinizle koymadı
ğınız şeylere el sunmayın. Elinizin ermediği yere el uzatmayın. Sözünü
zün geçmeyeceği yerde söz söylemeyin. i b ret ile bakın, ilim ile söyleyin.
Küçüğe izzet, b üyüğünüze hizmet eyleyin . ikrarınızı saf kılın, Hak'kı üze
rinde mevcut bilin. Erenlerin her sırrına agah olun. Netsinize arif olun ki
Hak' kı bilesiniz. Özün üzü Tarikatta saf ve sabit kadem eyleyin . Hakikat
ve Ma' rifeti üzerinde toplayıp kamil insan olun. M ü rşidiniz Muhammed,
Rehberiniz Ali' dir. Kayt yoluyla mezhebiniz i mam Ca'fer'üs Sadık mez
hebidir. GürOh unuz "Nacl' dir. Piriniz Hünkar Hacı Bektaş Veli , Mürşidi
niz Süceattin Veli' dir der.
Bu telkinleri dinleyen talibler, Eyvallah diyerek kabul ederler.
Bunun ardından Baba, taliblerin ellerini eline alıp, Seyyid Sultan
Süceattin Veli adına üzerlerine "hutbe" okur:
Önce "Nad-ı Ali" d uasını okur, bunun ard ından "biat" ayeti olan
fetih sOresinin on uncu ayetini; yani "yedul lah" ayetini okur ve daha son
ra tali blerin boynundaki "Tığ-ı Bend" leri alıp:
Bismillah, bel Millete hanefiyyen ve men dahalehu kane ame
na" ( ibrahim Dinine uyun ve kim oraya girerse emin olur) diyerek, talib
lerin bellerine bağlar ve taelarını başları na giydirir ve hazır vaziyette
bekleyen tarikçi, tari k çubuğunu eline alıp; tali bl eri tarikten geçirir.
Tarikçi: Önce fetih sOresi ayet, 1 8' i "biat" ayetini okur:
"Bismillahirrahmanirrahim. Legat radyallahü anul mü'minüne
iz gibi yunike tahta secere" ( 46 ) Arkasından şunu oku r:
46 ) Kur'an Fetih s O resi , ayet 18: Allah razı ol kimselerden ki, cennet ağacı altın
da "biat" ettiler.
1 26
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Ber cemali Muhamml!rl Ali, Kemal-i Kadir, imam Hasan ve i
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat, Allahümme sal/i ala Muham
med va ala AH seyyidina Muhammed.
Günahkanm günahimi af et ya Muhammed Mustafa,
Ali dergahta, Hüseyih Kerbela'da sim hak için tövbe günahla
nmiza yarabbi, estağfurul/ah, estağfurullah, estağfurul/ah izn-i hali
fe, tarikat, imam, üstaz, nefes, erkan, meşayih destur şah buyut'
der.
Baba "Pencali" der.
Tarikçi: Ya Allah, Ya M uhammed , Ya Ali , Şah Hasan ve Şah Hü
seyin" diyerek beş defa "Tarkl" i taliblerin üzerine değdirerek çeker. -
Talibler kalkıp: " Ve Jillah 'il Marşnki ve/ Mağflbi feeynema tü
ve/lO fesemma vechullah" (4 7) diyerek Tarikçiye ve Tari k' e niyaz eder
ler. Daha son ra Tarikçi sol başta talibler sağda Dar'a d u ru rlar. Tarikçi şu
tercü manı okur:
"Bism-i Şah Allah, Allah!. .
Hü. . . Tarik pakl!ğma, SIf pekliğeine, düldül yürüklüğüne, zül
fükar keskinliğine, sürüsü kabüllüi/Jne, Şah A li devletine gerçek
eren/erin keremine, babamn birligine ya Ali Hü deyip, Tarikçi ayak
. . .
ta kalır, ikrar veren talibler, Babanın önüne secdeye varırlar. Ta.libler Ba
banın önünde diz üzerine gelirler.
1 27
Her ne iş işlerseniz riza ile işleyin . Sakın "riza" dan ayrılmayın. Ri
zaasız lokma yemeyin. Elinizle koymadığınıli almayın. M ü rşidin (Baba)
yap dediğini yapın, yapma dediğini yapmayın . Kimsenin yüzüne gülüp,
arkasından gıybet etmeyin. Avam ( münkir, münafık ve cahil) ile ihtilaf
etmeyin. Kendi bildiğinize değil, Mürşidin izinden ve M ü rşid netesiyle
yürüyün. Bu yola gelen maldan çıkar, gelmeyen dinden ve baştan çıkar.
Gördüğünüzü söylemeyin , örtülmüş kuyuyu sakın açmayın. Firakla otu
rup mizanla yürüyün. Zahit imanını şeytandan nasıl korursa, sizde "Evli
ya Sırrını" öyle koruyun. Elinize, dilinize ve belinize sahip olun. Eğer bu
nasihatları tutar ikrarınızda sebat ederseniz, Hak Muhammed Ali şefaat
çiniz olur. Yarın Hakkın d idarını görü rsün üz. Ancak, ikrarın ızdan dönüp
bu nasihatları tutmasanız, Murtaza Ali ' nin zülfükarına uğrarsınız. Eğer
mü n atıkların sözüne bakıp e renler yolundan uzaklaşırsanız "Mahşer" gü
nü yüzün kara olur.
Hak Muhammed Ali, Hünkar H acı Baktaş Veli ve Sultan Süceattin
Veli efendilerimiz i krarınızda sabit kadem eylesin . Biz sizi elden ald ık
şimd i Hak 'ka veriyoruz, si z size sahip olun der ve taliblerin üzerine şu
G ülbengi okur:
1 28
i hsan eyle. Korktuklarından emin, umduklarına nail eyle. Onları münkir
münafık şerrinden ve saiOs rnekründen hıfz-ı himaye eyle. Şer işlerin i
hayıra tebdil eyle. Bilmiyerek i§lemiş oldukları günahlarının cümlesine
tövbe ettiler sen onları bağışla. Ilahi yarabbi, yapmış o ld uğ um uz ibadet
leri, kesilen kurbanı, çektiğimiz gülbengleri, okunan kuranları dergah-ı
izzetinde kabul ve makbul eyle. Bu gün burada yaptığımız "ikrar" h izme
tini dergahı izzetinde kabul ve makbul eyle. Gökten rah metin i , yerden
bereketini b izlerden esirgeme. Devletimizi ve milletimizi payidar eyle.
Ord ularımızı; havada, karada ve denizde m uzaffer eyle. Ülkemizi her tür
lü kötülükten , hıfz-ı himaye eyle. Her şeyin hayırlısını haklısını nasip ey
le. N O r-i Nebi, keramet-i bi Ali, Gülbengi Muhammed, plrim iz Hünkarı
mız Hacı Bekteşi VeiT, Sultan Süceattin Veli, atman Baba, Demir Baba,
Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyaları n himmet-i alileri ve sa
fa nazariarı üzerimizden eksik olmasın, bu vaktin hayırlısı hakiısı gelsin,
Hizmet sah ip leri , h izmetleriyle yargılansın . Gerçek erenler g özcü m üz
bekçikiz olsun ya Ali Hü . . .
1 29
On iki imam bendesiyim gürOh-ı Naciyim
Pirim üstadım Hacı Bektaş Ve li ve Süceattin Veli Kutb-i Evliya
Hak deyip bel bağladım ikrar verip erenlere
Mürşidim oldu Muhammed Rahberimdir Murtaza
Ber- cemal-i Muhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat."
1 30
Dedikten sonra, tali blerin boyn undaki tığ-bend'ten tutup, ayin-i
cem evinin kapısına gelip; şu tercemanı okur:
der.
Baba: "Eyvallah ayin-i cem erenleri , ne dersiniz b u canlar m üsa
hip olmak için h uzurumuza geldiler. Bunlar müsahiplik kavlini yerine ge
tirebilirlermi" diye sorar.
Ayin-i Cem de bulunan lar: "Eyvallah e renler, biz kendilerine kefiliz"
derler.
1 31
Rehber, "innallahe ve melaiketihi yusel/One alen Nebi ya ey
yühellezine amenO sal/O a/eyh ve selimil teslimi' diyerek tali bl eri Ba
baya teslim eder.
"Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden ve/ metayü
ketüt arşike yek büke kavle müsahip. "
1 32
Bu ndan sonra: Hazır vaziyette bekleyen tarikçi, gelip ayn i ikrar
bölümünde anlattığımız gibi; ayni terceman ve ayatieri okur. . Ancak bu
defa on iki imamların adını zikrederek "on iki " tari k çeker.
Bunun ardından tali bler, tekrar kalkıp Babaya niyaz ederler. Ni
yaz ederken de şöyle derler:
" Ve Iiliahil Marşrık1 ve/ Mağnb1 feeynema tüve/Iii fesemma
vechu//a/1'
Niyazda n sonra Baba: "innallahe ve melaiketihi yuselliine alen
Nebi ya eyyühellezine amenii saliii a/eyh ve selimil tes/ima" d iyerek
·talibleri, Rehbere teslim eder.
1 33
"B ism-i Şah Al lah, Al lah ! . .
Hamdüllillah vasıl-ı D idar- ı Hak olduk b u gün
Küllü müşkil Mil olup esrar-ı Hak olduk bu gün
Bade-i aşk-ı ilahi şükür nuş kıldık bu gün
Masivadan el çekip mest-i e bed olduk bu gün
Ber cemal-i Muhammed Ali , Kemal-i Kadir imam Hasan ve i
mam Hüseyin ali:i Bülend'e ra salavat."
Bundan sonra Baba ve bütün cem halkı , m üsah i p olan can ları
kutlarlar ve güle güle geçinmek dilerler. Daha sonra Reh ber, talibleri
alıp, en arkada bir yere oturtur ve şöyle bir telkin de bulunur:
"Ey Canlar! Bu gün burada ikrar verdiniz ve müsahip oldunuz.
Hak Muham med Ali yoluna ayak bastınız. Burada oturan canlar, sizin yol
kardeşinizdir.
Büyüklere hörmet, küçüklere izzet edin ve biz sizi elden aldık
Hak' k a verdik siz kendinize sahip olun" der.
1 34
Böylece ikrar ve m üsahip erkanı tamamlanmış olur. Ancak burada
şunu da belirtmek istiyoru m . Ben b unları "Rumeli Babağan Alevi ve
Bektaşi" adet ve törelerine g öre anlattım.
Tarikçi: "Hü. Allah dost, sak/ aştklar, sadtklar, ayin-i cem erenyeri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah eren/er" der.
1 35
şifaün min kül/i dai. diyerek sakka suyunu Babaya uzatır.
1 36
ham med" Bütün dinlar hep birden hafif sesle bu salavaatı söylerler.
1 37
Sakka: "Hü. Allah dos, saki aş1klar, sad1klar, ayin-i cem erenleri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah Baba. . . " der.
B a ba : Hü Ayin-i Cem 'in birliğine gerçek eren/erin ve on iki
"
ONiKi i MAMLAR
Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme salli ala nuri M uhammed Mustafa,
Allah ümme salli ala i mam Aliyyel Murtaza,
Allahümme selli ala Hatice-tü Kübra Fatıma-tü Zehra,
Allahümme salli ala i mam Hasan Hulkl Riza,
Allahümme salli ala i mam H üseyin mazlu m şehid-i desti K-erbela,
Allahümme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsumu pak,
Allah ümme salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allah ü mme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allah üm me salli ala i mam M usa-i Kazım ,
Allahümme salli ala i mam Riza,
Allah ümme salli ala i mam TakT,
Allahü m me salli ala i mam Nakl,
Allah üm me salli ala i mam Şah Hasanü l Askeri,
Allah ü mme salli ala i mam Muhammed Mehdi.
Duvazde-i imam:
Sahibi zaman , kutbetOI devran , delili bürhan, h üccet-i kayım , du
vazde-i imam, cah rade mahsurn-u pak. eveliyle ahirin, tayibinle tahirin,
zahirinle batınin, salavtullahi aleyhim ecmayin, on iki imam, on dört ma
sum-u pak, pfrimiz kutb-i alem Hacı Baktaşi Veli, Sultan Süceattin-i Veli
efendilerimizin keremine Ya Ali Hü . . .
1 38
b ulunurlar.
B undan sonra Baba, sesi ve kıraatı iyi olan bir talibe; Kur'an oku-
tur.
Kur'an bitince, h erkes tarafından "Fatiha" okunur ve fatihanın ar
dından Baba, şöyle bir "gülbeng" çeker:
iSTEK GÜLSENGLERi
1 39
nun Ehl-i Beyti ' nin sancağı dibinden ayırma. Hastalarımıza şifa, dertliie
rimize deva, borçlarımıza ed alar ihsan ey/e. ilahi yarabbi, b izleri korktuk
larımızdan emin, umd uklarımıza nail eyle. Bizleri münkir münafık şenin
den ve sa/Os rnekründen hıfz-ı himaye eyle. Şer işlerimizi hayıra tebdil
eyle. Bilmiyerek işlediğimiz günahları mızın cümlesine tövbe ettik sen bi
zi bağışla Allahım. ilahi Yarabbi , yapmış olduğumuz ibadet/eri, kesmiş
olduğumuz kurban/an, çektiğimiz gülbengleri, okunan kuran/an, yaptlan
ikrar ve müsahiplik hizmetlerini dergah-ı izzetinde kabul ve makbul ey/e.
Gökten rahmetini, yerden bereketini bizlerden esi rgeme. Devletimizi ve
milleti mizi payidar ey/e. Ordularımızı havada, karada ve denizde m uzaf
fer eyle. Ülkemizi her türlü kötülükten , hıfz-ı himaye eyle. Her şeyin ha
yırlısını haklısını nasip eyle. N u r-I Nebi, kerameti bi Ali , Gülbengi Mu
hammed , plrimiz Hünkar- Hacı Bekteşi Veli, Sultan Süceattin Veli, Ot
man Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyilla
rın himmet-i alileri ve safa nazariarı üzerimizden eksik olmasın, bu vak
tin hayı rlısı hakiısı gelsin, gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun , ger
çeklerin demine evliya/arın keremine Ya Ali Hü . . . " d iyerek secdeye varı
lır.
Daha sonra "farraş" gelip car çeker; yani özel bir süpürge ile sec
cadeyi süpür ve dar'a d u rup, şu tercemanı okur:
1 40
OJ yezid askerin bağn kara taşt1r,
Pirimiz kirklar içinde ser-tamiştlr,
Ber-cemali Muhammed Ali Kemal-i Kadir, imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend'e ra salavat şey'en Iiiiah Allah eyvallah!. " Ve arka
.
Talib: "Hü... Allah dost, saki aş1klar, sad1klar, ayin-i cem erenleri
ve mesakinin aşkma Allah eyvallah Baba'; der.
Baba : "Hü. . . ayin-i camin birliğine, gerçek eren/erin ve on iki
imamlarm keremine Ya Ali Hü. .. " der.
1 41
/esin, Allah eyvalla" der.
Baba, a.yin-i ceme şöyle sorar: " Eyvallah a.yin-i cem kardeşler;
gözcü baba özün ü dara çekti dar-ı mansur oldu. Kendisinden ağrınmış
incinmiş varsa dile gelsin, olmayn hak için niyaz etsin" der.
Ayin-i cem kardeşler, eyvallah deyip, yere secde ederler.
1 42
H izmet sahiplerinin üzerine h utbe okun ması sona erince Baba,
"eyvallah can lar, setaya varın" d iyerek destur verir.
Buraya kadar diz üzerinde edep ve e rkan içinde oturan tali bler,
serbest hareket edebilirler.
SOHBET HALKASI
1 43
m izi dergahında kabu l e dici Allah, kabul eder inşalla h ! Diyelim canlar
aşk ile Allah , Allah ! .. Üçlerin demi d evranı yürüsün, b u vaktin hayırlısı
hakiısı gelsin gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun gerçeğe Hü ... "
Bunun arkasından cemin "zakiri"; yani aşığı sazı eline alıp, şöyle
bir "nefes" söyler:
"Allah, Allah! nefesler hak olsun divan hakka yaztlsm, nefes söyle
yenler ve dinleyenler Hak'km didartm görsün, Kul Hümmet'in demi dev
ram yürüsün, gerçek erenler gözcümüz bekçimiz olsun gerçeğe Hü... "
1 44
Bu n u n ardından bire r d olu daha içilir. Arkasından üçlerle ilgili
sohbet edilir.
Bu g ibi sohbetlerde, "ilm-i Leddün" den konuşulur. Bu sohbet
lerde, kesin likle günlük konuşmalar yer almaz. Söylenen n efeslerden ,
mana çıkanlmaya çalışılır. Ve bunların cevapları aranır. Yani; Allahın bir
liğinden söz edilir.
Daha sonra cemin zakiri , ikrar ve müsahip olan tali blerin duru
munu anlatan şu nefesleri söyler:
1 45
Özüm dar'da yüzü m yerde durmuşum
Muhammed Ali 'ye ikrar vermişim
"Sakhaah üm" hamrını anda görm üşüm
içüb kana kana mestane geldim.
1 46
Koç kuzu kurbanlar meydana geldi
Nefesler, düvazlar ayana geldi
Ağlarken b u çeşmim şad olub güldü
Can baş feda edüb seyrana geld im.
Bunlara benzer pek çok örnekler vardı r ancak, daha fazla uzatma
d an; Rumeli'de Babağan Alevilerinin bağlı bulund ukları "Otman Baba,
Demir Baba ve Musa Baba" hakkında söylenen nefes örneklerinden de
bilgi vermek istiyorum .
OlMAN BABA
Otman Babanın dergahını sorarsan
Dergahı cennettir Otman Babanın
Eğilsem eşiğine niyaz eylesem
Dergahı cennettir Otman Babanın
Dergahı cennetti r Gani Sultan ın Hü .. Hü . . .
1 47
G üzeldir meydan ı hoştur yapısı
Üç yerden açılır türbe kapusu
Mü' min m üslim ziyarete h episi
Dergahı cennettir atman Babanın
Dergahı cennettir Gani Sultanın Hü ... Hü ...
DEMiR BABA
Arzu eyleyip yoluna g irsem
Ol m übarek yüzünü görsem
Eşiğine yüzler s ü rsem
Demir Babam hü ... hü ... hü .. .
Gani Sultanım h ü . . . h ü . . . h ü .. .
1 48
Başucunda yeşil tacı
Ana varan olur hacı
Cümlemiz ona d uacı
Demir Babam hü . . . hü . . . hü .. .
Gizli Sultanım h ü . . . h ü . . . h ü . . .
Kandilleri asılıdır
Hep ku b besi yazılıdır
Şamdanları dizilidir
Demir Babam hü ... h ü . . . hü .. .
G izli Sultanım h ü ... h ü . . . h ü .. .
1 49
SULTAN SÜCEATTiN-i VELI
1 50
ola, münafıklar berbad ola, m ü ' minler şad ola, meydanlar abad ola, sır
lar mestü r, gönüller mesrür ola, handan-ı fukara mamur ola, erhak Mu
ham med Ali yardımcımız, gözcümüz, bekçimiz ola, on iki i mam , on dört
masum-u pak, on yedi kemerbest efendileri miz; bizleri katarından ayır
maya, plrimiz Hünkar Hacı Bektaş-i Veli, Sultan Süceattin Veli, Otman
Baba, Demir Baba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan muin ve destigirimiz o
la. Üçlerin, beşlerin, yedileri n , kırkların ve ricaOI gayb erenlerin ve kutbOI
aktab efendilerimizin hayır himmet-i alileri ve safa nazariarı üzeri mizde
hazır ve nazır ola. Hak eren ler, mü n kir mümafık şerrinden ve sal Os rnek
rinden emin ve hıv-zı himaye eyleye. iki cihanda korktuğum uzdan emin,
u m d u ğ u muza nail eyleye. Dertlerim ize derman, gönülleri m ize iman,
hastalarımıza şifa, dertleri mize deva, borçları mıza edalar ihsan eyleye .
Zü mre-i Naci'den ve g ü ruh-i salihinden eyleye. Hak erenler, devlet ve
milletimizin kılıcını keskin , sözünü üstün eyleye, namerde muhtaç etme
ye , d uaları mazı dergah-ı izzetinde kabul ve makbul eyleye, vakti mizin
hayrı gele, dil b izden nefes yüce evliyaları mızdan ve plrlerimizden ola,
yuf mün ki re, lanet yezide, rah met mü' mine, n u r-i NebT, keramet-i i
mam-ı Ali, Gülbengi Muhammed." der ve hemen arkasından:
1 51
Bizi bu derahtan ay1rma ey ganl şah!
Erenlerden hak/1 hayJr/i himmet...
Şey'en li/lah... Allah eyvallah!.. der.
Akşamlar hayr olsun, hayJr/ar feth olsun, münkir münaf1k mat ol
sun, kahr olsun. Yapmiş olduğumuz ibadetlerimiz, kurban/anmlz, niyaz
fanmlz Hak katmda kabul ve makbul olsun. Nur-I Neb� keramet-i imam-1
Ali, Gülbeng-i Muhammed, plrimiz Hünkanm1z Hac1 Bektaş Ve/1, Süceat
tin Vet� atman Baba, Demir, Baba, AkyazJ/1 Sultan ve Musa Baba efendi
lerimiz, hizmetlerimizin kabD/ünde yardimCI olsun.
Hak erenlerim, oturanm, duranm, koğlsuz gtybetsiz evine va
ranm, on iki imamlan zikredip yasttğma baş koyanm Allah işlerini
rast getirsin, gerçeklerin demine on iki imamlarm Ya Ali Hü . diye-
. .
1 52
re k secdeye varılır.
Bunun ardından bütün talibler evlerine dağılırlar. Böylece bir ayin
i cem sona e rer.
1 53
işte; Tarik erkanı dediğimiz "erkan" bir nevi, ikrar tazelemektir. Ta
ri kat Şeyh leri , PTrleri, Babalar, Mürşidler ve Mürebbiler tali b leri , Hak Mu
hammed Ali yoluna sokup , yemin ettirip salıvermezler.
Bazı yörelerde veya cemlerde senede bir defa, bazı yörelerde kırk
günde bir tarikten geçilir.
Bazı yörelerde de kışa girerken; yani Ekim ayının sonuna doğru
"Birlik kurban ı (Abdal Musa) yapıp "Tarikten" geçerler. Daha sonra "Nev
ruz" da buna kırklar cemi de denir. Birde "Muharrem" orucuna başlama
dan önce ; yani senede üç defa tarikten geçerler.
Önce tarik çubuğu dediğimiz "Tarik" B�ba ve onun yan ında oturan
üç kişi tarafından, niyaz edilerek tekbirlenir. lik önce cemin tarikçisi hu
zura gelip dar'a durup özünü dar'a çaker ve şu tercüman ı okur:
1 54
- Eyvallah ayin-i cem kardeşler, bu canlar "mahşer" davasını ��
rada vermek üzere şu anda seccade üzerinde özlerini dara çektiler. 01-
meden önce ölmüş ve bütün benliklerinden geçmiş olan bu kardeşleri
mizden ağrı n mış, incinmiş ve kendilerine bir hakkı geçmiş varsa dile
gelsin , bile gelsin hakkını taleb etsin.
Çünkü HakTeala, eğer siz sıdk ile tövbe ederseniz ben sizi n bütün
günahlarınızı bağışlarım. Ancak bana kul hakkı ile gelmeyin buyurmuş
tur der.
Bütün talibler: "Eyvallah Baba erenler, bizi m kendilerinde bir hak
kımız hukukumuz yoktur. Bilmiyerek bir hakkımız geçti ise, helal olsun,
heliii olsun, heliii olsun" diyerek üç defa tekrar ederler.
1 55
Talibler kalkıp, "Ve Iiliahil MarşTikt ve/ Mağrtbt feeynema tüvel
lii fesemma vechul/ah"
Diyerek, Tarikçiye ve Tarik'e n iyaz ederler. Daha sonra Tarikçi sol
başta talibler sağda dar'a \:Jururlar. Baba, şu tercemanı okur:
1 56
O zaman b ütün Tali bler yerlerine oturu rlar. Daha sonra Baba şu
G ülbengi okur:
1 57
TÖVBE DÜVAZ i MAMI
1 58
çıraklara b i rer damla damlatılır. Ancak n iyazlamış ve üzerine h utbe
oku n m uş olan b u sudan yalnız tarikten geçenler içerler. "Yekta" ya veril
mez.
Sakka suyunu içenler on iki i mamları zikrederler. Bunun arkasın
dan "Tercüman" lokması yenir. Bu genellikle "elma" olur. Bu lokma Baba
tarafından niyazlanır ve sadece tarikten geçenler yerler.
1 59
Yine daha önce anlatıldığı gibi, ayiin-i cem toplanır. Cem birlenir,
çıraklar uyarılıp akşam namazı ; yani halka namazı kılınır. Erkan kapan
madan önce gözcü kalkıp , "Dar'dan indirme" hizmetinin olduğunu Baba
ya bildirir.
Darda duranlardan bir kişi gene şöyle der: "Eyvallah Baba erenler.
Ağiattığı varsa güldüreceğiz, döktüğü varsa dolduracağız, her kime bor
cu ve hakkı varsa helallaşıp , onu kul hakkıyla yatırmak istemiyoruz" der.
Baba, cemde bulunan taliblere, sorar:
"Eyvallah canlar, bu kimseler Dar'a d urup ( ...... filan) için helallık
isterler; eğer bir hakkı nız varsa ortaya çıkıp taleb edin, veya helal edin"
der.
O vakit bütün talibler: "Eyvallah erenler, bizim herhangi bir hakkı
mız ve hukukumuz yoktur, ancak bilmeyerek bir hakkı mız geçti ise helal
olsun" derler.
Baba · dar'da duranlara: "Bütün canlar hakkını ve hukukun u helal
ettiler, sizde dilinizle söylediğinizi kalbinizle tasdik ediyorsanız; seecade
ye niyaz edin ve tekrar kalkın" der.
Baba, bunun ardından tekrar kalkıp dar'a duran taliblerin üzerine
söyle g ülbeng okur:
1 60
lahü ve Sellem efendimizin yüzü suyu hürmetine, i mam Ali Keremullahu
Veche h azretlerinin yüzü s uyu hürmetine, Hatice-tü Kübra, Fatım a-tü
Zehra'nın yüzü suyu hürmetine, i mam Hasan ve i mam H üseyih efendile
rimizin yüzü suyu hürmetine, i mam Zeynel Abidin, i mam Muhammed
Bakır, i mam Cafer-i Sadık hazretlerinin yüzü suyu h ürmetine , i mam Mu
sa-i Kazım Hulki Riza, i mam Ali Musa Riza, i ma m Muhammed Tak!, i
mam Ali'yül Nakl, i mam Hasan-ül Askeri ve i mam Muhammed Mehdi
sahibi zaman hazretlerinin yüzü suyu hürmetine.Gelmiş geçmiş evliya
nın ve enbiyanın yüzü suyu hürmetine.
Bu canları; didarından, katarından , cemalinden ayırma. Ey ulu Al
lahı m ! . . Onlara vücut sağlığı, gönül şenliği, sağlık, sefalık, dirlik, birlik,
dem , dizar, dervişlik, abdallık ihsan eyle. Onları dinden, imandan, Kur'an
dan ayı rma. Onları iki cihanda peygamberimizin ve onun Ehl-i Beyti ' nin
sancağı dib in de n ayırma. Hastalarına şifa, d e rtlerine deva, borçlarına
edalar ihsan eyle. Korktuklarından emin, umduklarına nail eyle. Onları
münkir münafık şerrinden ve saiOs rnekründen h ıfz-ı hi maye eyle. Şer
işlerini hayıra tebdil eyle. Bil miyerek işlemiş old u kları günahlarının cüm
lesine tövbe ettiler sen onları bağışla Allahım.
ilahi yarabbi, yapmış old uğumuz i badetleri, kesilen kurban ı, çekti
ğimiz gülbengleri, okunan kuranları dergah-ı izzetinde kabul ve makbul
eyle. Bu gün b urada yaptığımız "Dar hizmetini" dergahı izzetinde kabul ve
makbul eyle. Bu hizmetlerden hasıl olan sevapları , aramızdan ayrımış
olan ( ......... )' nın ruhuna hediye eyledik sen vasıl eyle. Gökten rahmetini,
yerden bereketini bizlerden esirgeme. Devletimizi ve milletimizi payidar
eyle. Ordularımızı ; havada, karada ve denizde m uzaffer eyle. Ülkemizi
her türlü kötülükten , hıfz-ı hi maye eyle. Her şeyin hayırlısını haklısını na
sip eyle. NOr-i Nebi, keramet-i bi Ali, Gülbengi Muhammed, pfrimiz Hün
karımız Hacı Bekteşi Veli, Sultan Süceattin Veli, Otman Baba, Demir Ba
ba, Musa Baba ve Akyazılı Sultan ve bütün evliyaların himmet-i alileri ve
safa nazariarı üzerimizden eksik olmasın , bu vaktin hayı rlısı hakiısı gel
sin, Hizmet sahipleri, hizmetleriyle yargılansın. Gerçek erenler gözcü
müz bekçikiz olsun gerçeğe Hü . . .
1 61
Bunun ardından semahlar dönülür. Semahtan sonra da ölen kim
senin ruhu için kesilen kurban, /akma olarak meydana gelip sofralar ku
rulur, yemekler yenir. Bu arada ölen kimsenin ruhu için Kur'an okunur.
Baba gene daha önce vermiş olduğumuz Kur'an'dan sonra okunan gül
bengi okur.
Böylece cem dağılıp, herkez evine gider.
1 62
"B ism-i Şah AHa h , AHa h ! . .
Can-ı dilden bel bağlayıp evliya erkanına
Hamdü Iiiiah yine durdu m pirimin dlvanına
Çok kusurum var aman el aman
likrederek sığınıp geldim, erenler lütf-u ihsanına
Canım kurban ten im kıldım bu yola tercüman
Allah eyvallah candan pirimin fermanına
Ber cemali M uhammed Ali, Kemal-i Kadir imam Hasan ve i
mam Hüseyin ala Bülend'e ra salavat, Allah eyvallah erenler" derler.
Baba, düşkün olan Taliblere, "siz Hak, Muhammed Ali yol una kar
şı geldiniz. Vermiş olduğunuz ikrarı bozdunuz. Siz bizim aramıza yakış
mazsınız, hemen dışarı çıkın" der.
Düşkün talibler,üç defa kapıya kadar giderler fakat dışarı çıkma
d an tekrar dar' a durup af d ilerler. Baba her defasında kendilerini kovar;
üçüncü defa tekrar dar'a durup, boyun bükerler.
1 63
künlükten kaldırılmış olurlar. "Üç Sünnet ve Yedi Farz" kitabımın birinci
bölümünde vardır.
Talibler, tekrar dar'a d u rurlar talibler darda iken üç düvaz imam
okunur daha sonra Baba şu gülbengi okur:
1 64
önemli olan ayin-i cem kardeşlerinin bir araya gelip, yol erkan sürmele
ridir.
Bütün cem ayinlerinde, çıraklar uyarılır, erkan tutulur, halka na
mazı kılınır. Halka n amazının önemi de, cemal cemale namaz kılmaktır.
Bu ibadetlerde, Hak Teala'dan onun sevd iklerinin yüzü suyu h ürmetine
istekte ve niyazda bulunulur.
GÜLBENG VE TERCÜMANLAR
CEM EViNE GiTMEK iÇiN NiYET TERCEMANI
EŞiK TERCEMANLARI
48) Kur'an A' raf süresi, 23 : "Rabbim kendime yazık etti m . Eğer beni bağışlamaz
ve bana merhamet etmezsen, ben kaybedenlerden olurum"
1 65
2) Sism-i Çah Allah , Allah ! . .
Şah-ı vilayet nO r-i ibadet aman mü rivvet, salavatullah y a Muham
med, ya Ali.
NiYAZ TERCEMANLARI
POST TERCEMANI
1 66
bullah'ul e msale linnasi va llahu bikülli şey' in alim ." (49)
49) Kur'an N O r sOrese ayek 35 : "Al lah göklerin ve yerlerin N Oru'dur. O ' n u n nur
u içinde IŞik bulunan bir kandil yuvasına benz()r. O IŞik bir cam içindedir. Cam ise sanki
inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu, ne sadece Doğu'da ne sedece Batı 'da bulunan bere
ketli zeytin ağacından yakılır. O'na ateş değmese bile , o her yeri aydınlatacak olan; nOr
üstüne n O rd u r. Allah diledi[iini n Or' una kavuşturur. Allah insanlara misaller verir ve o her
şeyi bilir.
1 67
ÇlRAK SIR EDiLiRKER OKUNAN TERCEMAN
G ÖZCÜ TERCÜMANLARI
FARRAŞ TERCEMANI
1 68
Erenlerden haklı hayırlı himmet...
Şey' en lillah ... Allah eyvallah Hü .. dost! .."
TARiKÇi TERCEMANLARI
.
SAKf TERCEMANI
"El mizan göz terazi, ki minize az verdim kiminize çok verd i m , ki
minize hiç vermedim. Herkes oldu mu hakkına razı. Burada kaldı birazı ,
bu d a sakinin ve pervanelerin hakkı deyip, him met ister:
50 ) (Kur'an Fetih sOresi, 1 8) . : Anlamı şudur: Allah razı oldu o kimselerden ki,
cen net ağacı altında "biat" ettiler.
1 69
SAKKA TERCEMANLARI
1 ) Müneccat:
"Lütfuna muhtacız eyle ihsan ya H üseyin
Derdimize senden derman eyle d erman ya H üseyin.
1 70
Allah, Allah çağrışana Ya H üseyin... Selamuilah Ya H üseyin ... Selamuı
lah Ya H üseyin ... Seyamu llah Ya Hüseyin . . .
"
MÜASAHiP HUTBESi
"Bismillahirrahmanirrah i m ,
Allah ümme inni eşhüedike ve kefa-büke seyyiden vel melayüketü l
arşike yek büke kavle müsahip."
1 71
meded-i bi Hak' kın nad-ı aliyyel masharıJI acayibin tecidihu avnen nake
fi enne vayibi hammin ve gammin seyenceli, bi azarnetike Ya Allah, Ya
Allah, Ya Allah ,
Ve bi nOr-i Nübüvetike, Ya Muhammed, Ya Muhammed, Ya Mu-
hammed.
Ve bi no r-i Velayetike, Ya Ali, Ya Ali, Ya Ali.
Ve bi NOr-i ismetike Şah Hasan, Şah Hasan, Şah Hasan.
Ve bi NOr-i ismetike Şah Hüseyin, Şah Hüseyin, Şah H üseyin.
Hatice-tü Kübra, Fatıma-tü Zehra ayrül nisa alemin.
Edri kni, Edrikni, Edrikni Ya Ali,
Ya müfafili hali haline ahsenül hal la feta illa Ali la seyfe illa Zülfü
kar. Esselatü vesselam ya ResOiullah, Esselatü ve vesselam Ya Aliyyel
veliyullah.
YEDULLAH AYETi
"innellezine yü bayiüneke innema yübayinüna l lahe yedullahi
fevka eydihi m femen nekese fe innema yanküsü ala nefsihi ve men
evfa bima ahede aleyhullahe feseye'tih i ecren azima" (5 1 )
TESLiMA TERCEMANI
"innallahe ve melaiketiihi yusallüne alen Nebi ya eyyühellezi
ne amenü sallü aleyh ve seli mü teslima" (52)
iKRAR TERCEMANI
Bism-i Şah Allah, Allah ! . .
Hamdüllillah kim ben old um bende-i hass-ı Hüda
Can-ü d ilden aşk ile hem çaker-i Al-i Aba
Rah-ı zulmetten çıkıp doğru yola bastım kadem
Hab-ı gafletten uyandım can gözüm kıldım küşa
Mezhebi m hak Ca'ferT' dir gayriye ben el yu d um
5 1 ) Anlamı şudur: "Şunlar ki b i at ettiler. Allaha biat ettiler. Allah 'ın eli onların el
lerinin üstündedir. Elini verip, ahtını bozanların vebali gene kendilerinindir. Allaha verdiği
aht üzerine duranlara cennet bahş olunur"
52) Anlamı şud ur: "AI Iah 'ü Teala ve Melekleri "Nebi Aleyhisselama" salavat eder
ler. Ey mü 'minler! siz dahi ona savlavat ve selam edin" buyurmuştur.
1 72
Yetmiş iki fırkadan oldum beri bl-riya
On iki imam bendesiyim G ü rOh-u N aclyi m
Plrim üstadım H acı Bektaş Veli ve Süceaddin Veli kutb-i Evliya
Hak deyip bel bağladım ikrar verip erenlere
Mürşidim oldu Muham med Rahberimdir Murtaza
Ber cemal-i Muhammed Ali , Kemal-i Kadir imam Hasan ve imam
Hüseyin ala Bülend ' e ra salavat."
MÜSAHiPLiK TERCEMANI
CEM OACILIRKEN
B ism-i Şah Allah, Allah ! . .
Oturanın, d uranın, koğlsuz gıybetsiz evine varanın; on iki i mamla
rı, nad-ı Ali'yi okuyup yatan ın Allah işlerini rast getirsin.
1 73
KURBAN TEKBİRLEME TERCEMANI
DAR TERCEMANLARI
1 74
2) "Bism-i Şah Allah, Allah ! ..
Eyvallah Baba e renler, aman dedik mü rüvvete d üştük. PTr eşiğine
n iyaz eyledik, erenlerin Dar'ına d urd u k. Kusurl uymuşuk kusurum uzu ka
bul edip meydana geldik. Allah eyvallahımız vardır. ..
iSTEK TERCEMANI
TARiKATlN TERCEMANI
SOFRA TERCEMANI
1 75
2) Allah, Allah! Nimeti celilullah, b ereketi Halilullah, hak erenle
rim ; yedirip içirenlerin, pişirip kotaranların,arz edip b u sofraya oturanla
rın, dilde dileklerini, gönülde m u radlarını versin. Hak erenler, üçler, beş
ler, yediler ve kırklar soframızda hazır ve nazır olsun. Hak erenlerim , ha
ne sahiplerinin safralarına Halil i brahi m bereketi versin, sofraları dolsu n
taşm asın, artsın eksilmesin. Her şey gönlünüzce olsun, gerçeğe H ü .. (
Kalkarken).
1 76
2) Bism-i Şah Allah, Allah!...
Ellerimiz dolu olsun, yardı mcımız Şah-ı Merden Ali olsun. Her ne
muradla getirdin ise mu radınız h asıl olsun. Nuri Nebi kerem-i Ali , Gül
beng-i Muhammed. Pirimiz Seyyid Sultan Süceattin Veli'nin himmetleri ,
h idayetleri üzerinizden eksik olmasın. Gerçeklerin demine evliyanın ke
remine gerçeğe Hü ..
SORGUYA CEVAPLAR
1 77
Soru: Kapıda ne üzerinde duru rsun ?
Cevap: i krar üzerinde.
Soru: Kapı eşiğinden murad nedir ?
Cevap: Kapı Şeriattır: Zahı r ve batın ilme işarettir. içi ve dışı Mu
ham med Ali'den ibarettir. i ki kanadı da Hasan ve H üseyindir. Eşik ise
"Sırat-ı Müstakim" dir. Ayni zamanda Tarikatın birinci basamağıdır.
Soru: Post nedir ve cihar köşe Post ne demektir ?
Cevap: Post, Pir evinde; yani cem evinde bulunan on iki hizmet
postudur. On i ki i mam'a işarettir. Cihar köşe Post ise dört kapıya işaret
tir.
Soru: Dört kapı'nın anlamı nedir ?
Cevap: Şeriat, Tarikat, Ma' rifet ve Hakikat kapılarıdır.
Soru: Şeriatta kimin oğlusun ?
Cevap: Adem oğluyum.(55 )
Soru: Tarikatta kimin oğlusun ?
Cevap: Tarikatta yol oğluyum.
Soru: Hakikatta kimin oğlusun ?
Cevap: Hakikatta An am "Yer", Babam "Gök" (5 6) tür.
Soru: Ma'rifette kimin oğlusun ?
Cevap: Ma'rifette Kemal oğluyu m .
Soru: Tarikat dilinde "Baba" n e demektir ?
Cevap: Mürşid demektir. Pirin veki lidir.
Soru: Rehber ne demektir ?
Cevap: Erkan üzerine yol gösterici ; Tali bi Mürşide götü ren kişidir.
Soru: Nerede ikrar verdin ?
Cevap: Ererler meydanında, Pir m u kabelesinde ikrar verdim.
Soru : i krar verdiğinde elin, başın, kulağın, gözün, özün ve gönlün
nerede idi ?
Cevap: Elim ve baş1m Mürşidimin elinde idi. Kulağım e manet ve
nasihatta idi. Gözüm didar-ı Muhammed Ali'de idi. Özü m Dar-ı Manan
surda idi.
1 78
Gönlüm nefth'te ve Muhammed Ali'de ve on iki i mam, on dört
Ma'sum-ı Pak'te ve Hak erenlerde idi. ikrarım Muhammed Ali'ye idi.
Soru: Ayin-i Cem'de nereye ve kaç a'za ile n iyaz edersin ?
Cevap: Yedi a'za ile yedi yere niyaz ederi m:
1 - Baş. 2- Ağız. 3, 4- Eller. 5,6- Ayaklar. 7- Bel ve bütün vücut ile:
1- Mürşid Postuna.
2- Mürşidin sağ dizine.
3- Mürşidin sol dizine.
4,5,6- Mürşidin Vechine (ya Allah , ya Muhammed ya Ali).
7- M ürşidir elinin içine.
Soru: Mürşidin ile senin aranda ne gibi bir nişan vardır ?
Cevap: Mürşidimle benim aramda "Tevlla" ve "Teberra" vard ır.
Tevel la: Muhammed Ali ve Ehl-i Beyt ve Hak erenlere dostluktur.
Teberra: Muhammed Ali ve Ehl-i Beyt ve onların düşmanlarına,
dürnan olmaktır.
Soru: Mürşidin kulağına ne gibi bir emanet bıraktı ?
Cevap: Şeriatta üstüvar ol, Tarikatta haberdar ol , Hakikatta sabit
kadem ol, Ma' rifette payidar ol, dedi.
Soru: Dar nedir.
Cevap: Dar, Cemal ve Celal'in ihate ettiği m eydandır ki her mak
suda oradan gidilir. Sırat-ı m üstaklme delildir. i rfan ve tercüman maka
mıdır.
1 79
Ayin-i Cem evine, önce Baba ve Anabacı girerler. Cem evinin ka
pısına gelince şu eşik "Tercemanını" okurlar:
1 80
- Eyva l l a h c a n l a r , n am az k ı l ı p e r k a n t ut u p , h i z m e
t göreceğiz (yapılacak hizmete göre) hizmetin adını söyler. içinizde bir
biriyle küslü varsa meydana çıksın der.
ONiKi iMAMlAR
Bismillahirrahmanirrahim,
Allahümme salli ala n uri Muhammed Mustafa,
Allahümme salli ala i mam Aliyyel Mu rtaza,
Allahümme selli ala Hatice-tü Kübra Fatıma-tü Zeh ra,
Allahümme salli ala i mam Hasan H ulkl Riza,
Allahümme salli ala i mam Hüseyin mazlum şehid-i desti Kerbela,
Allahümme salli ala i mam Zeynel Abidin mahsu m u pak,
Allah ü m me salli ala i mam Muhammed Bakır,
Allahümme salli ala i mam Cafer-i Sadık,
Allahümme salli ala i mam M usa-i Kazım ,
Allahümme salli a l a i mam Riza
Allah üm me salli ala i mam Şah Hasanül Askeri,
Allahümme salli ala i mam Muhammed Mehdi .
1 81
mız, havada, karada ve denizde muzaffer olsun. Devletimizi, iç ve dış
d üşmanlardan m uhafaza eylesin, akşamlarımızın hayırlısı gelsin, gerçek
erenlere ya Ali H ü ! ..
Bunun ardından bütün talibler yere niyaz ederler ve arkasından ;
herkes birbirine hal sorar. Hal sorma işi bitince, Baba meydan ı açtırır ve
hizmetler başlar.
Bunun ardından hangi hizmet yapılacaksa, o hizmetin hazırlıkları
yapılıp, hizmete geçilir. Örneğin ikrar hizmetini ele alalım:
Diyerek eşiğe niyaz edip içeri girerler. içeri girince Rehber, önce
erkek tali bi, dört kapı selamı vererek Mürşidin huzurun�!\ getirir:
Hü ! . . Erenler:
Esselam-ı aleyküm ya ehli Şeriat eren leri,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Tarikat erleri,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Ma' rifet nurları ,
Esselam-ı aleyküm ya ehli Hakikat pTrleri .
Hü ! . . Eren ler:
Uzaktık yakma geldik. Pir huzuruna meydana geldik. Tuttuğum
talib elidir. Sözümü hak eylersen yolun eridir. Pirimiz Hünkar Hacı Bek
taş Veli, üstadı mız Hüssem şah Gani Sultan ve Süceattin Velidir.
Hü ! . . Erenler:
Bir can geldi meydana, koç kurban yüzü yerde , özü darda, hali
1 82
p ü ryan , malı kurban, canı teslim terc ü man ile aldınız kabul ettiniz m i
erenler. ( ü ç defa tekrarlanır).
Baba erenler ayin-i cemde bulunanlara dönüp şöyle sorar:
- Eyvallah ayin-i cem kardeşler, bir can gelmiş aman m ürrüvet
diler. Hak M uhammed Ali yoluna girip, bizim birimiz olmak ister, ne
dersiniz alalım kabul edelim mi ? der.
Ayin-i cemde bulun talibler, "Eyvallah eren ler" derler:
Bunun ardından Rehber, şöyle bir Terceman okur:
Hü! . Erenler:
.
Hü ! . . Eren ler:
"Eren/er aşkma, erenler dergahmda boyun eğip, yüzüm hal ey/e
dim. Zahmet edip erenlerden "Tae izzet" dilerim. Himmet Hak'tan Allah
eyvallah Hü! . . dost, el ele el Hak'ka teslim.
1 83
nıdır, gelme gelme, dönme dönme. Gelirken maldan çıkarsın, dönersen
candan çıkarsın. Elinle koymadığını almayacaksın, gözünle görmediğini
gördüm demeyeceksin , kulağınla duymad ığını d uyd u m demeyeceksin .
Kendi helalına sebat edeceksin, Rehberinin, Mürşüdünün, Ananın, Baba
nın sözünden dışarı iş işlemeyeceksin.
Büyüklerine hürmet, küçüklerine sevgi göstereceksin . Sağındaki
melekler şahit olsun mu ? Solundaki melekler şahit olsun mu ? Yer gök
şahit olsun mu ? Burada bulunan cümle canlar şahit olsun m u ? Erenle
rin kılıcı iki yüzl üdür, sağa da keser, sola da keser.
Biz seni elden aldık, yine seni Hak' ka teslim ediyoruz" der ve tal i
bin başını ·tekbirler:
Mürşit tali bin tacını tekbirleyip başına koyd uktan sonra, tali b Ba
baya niyaz edip ayağa kalkar.
Bunun ardından ikrar veren talib, Rehberiyle birlikte; Baba da da
hil bütün caniara üç defa niyaza gider. Daha sonra, i krar veren talib , üç
defa kapıcıya ( gözcü) niyaz eder. Bunun arkasından da kendisine Reh
berlik yapan kimseye gelip üç defa da ona niyaz eder. Böylece n iyaz işi
sona ermiş olur.
Daha sonra Rehber, talible birlikte, Babanın önününde Dar'a du
ru rlar.
Burada Baba ikrar veren can 'ın üzerine şu G ülbengi okur:
1 84
Bu defa başta Baba erenler olmak üzere, bütün canlar, ikrar veren
tali bi tebrik edip, kutlarlar ve ikrarlarında sabit kadem olmasını dilerler.
Bundan sonra da Rehber talibi alıp, münasip bir yere oturtur ve
oturturken de şöyle der:
"Biz seni elden aldık, bu defa seni Hak' ka teslim ediyoruz. Sen sa
na sahip ol. Burada oturan canlar cümlesi senin yol kardeşindir. Büyük
Iere hörmet et, küçüklere izzet eyle der" der.
Rehber bu defa, ikrar veren talibin eşini alı p; ayni şekilde meyda
na getirir ve on unda ikrarı alınır.
ikrar (Nasip alma) merasimi bitince, soh bet "Ma' rifet" muhabbeti
başlar.
Bu muhabbet sırasında, "SakT" hazırlamış olduğu şerbeti dağıtır.
Bu da bir kurala bağlıdır. Alevi (Bektaşi cemlerinde şerbete "dem" denir.
Bundan sonra "Sakl" Önce Baba erenlere bir dem sunar. Bunun
ardından da Baba şu gülbengi okur:
1 85
san eyleye. Zümreyi Naciden ve güruhu salihinden eyleye. Allah erenler,
devleti mizin kılıcını keskin , milletimizin sözünü üstün eyleye. Gökten ha
yırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler ihsan eyleye. Namerde m uhtaç
etmeye, dualarımıza dergahı izzetinde kabul ve makbul eyleye. Vaktimi
zin hakiısı h ayırlısı gele. Dil bizden nefes hak erenlerden ola. N O r-i Nebi
keremi Ali, pirimiz Hürkar Hacı Bektaş-ı Veli, üstadımız Hüssem Şah Ga
ni, atman Baba sultan, Süceattin Veli, Demir Baba ve Kızıl Deli Sultan
efendilerimizin hayırları himmatleri gelsin , Ak yazılı Sultanın demi dev
ranı yürüsün. Gerçeklerin demine ya Ali H ü ! . ..
iKRAR NEFESi
1 86
Plrin h uzuruna çekib geldiler
El ele el Hak' ka olsun dediler
Henuz ma'sum olub cihana geldim
1 87
Oturan , kalkan pircivanın demine, evliyanın keremine h izmet sa
hiplerinin hizmetlerinin kabulüne ya Muhammed ya Ali H ü ! . . dost.
Kadr-i vasilin ruh u saadet, vasvi cemalin, ruz-i kıyamet, dem ma
yil oldu, gam zayil oldu. Gelmek iradet, gitmek icazet, hak erenler cümle
can kardeşlerimize hayırlı yolculuk nasip ve müyesser eylisin.
Ber- cemali Muhammed Ali, Kemal-i i mam Hasan ve i mam H üse
yin ala Bülend'e ra salavat.
Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali H ü ! .. dost! .. La fetha illa Ali la
seyfe illa Zülfü kar .. destur riza ...
1 88
Muhabbettir yerin göğün d ireği
M uhabbet edenin yanar çırağı (66)
Aşıka Beytullah ma'şuk d u rağı
Hak' kın nazar (6 7) ettiği yerdir Muhabbet
1 89
"Kul Himmet" makamın özge makamdır (79)
Muhabbet mühürü on iki i mamdır
Şahımın dTdarı bunda tamamdır (BO)
Hakikat vasıl-ı yardır m uhabbet.
57) Biz "Kaalubela" dan beri , yani ucu bucağı olmayan zamandan beri zatını zatı
kile sevmekteyiz . , ki bu sevgi bizimle vardır ve devamlı bizimle beraberdir.
58) Muhabbetin bize ezelden yar olduğunu Üstad nazarından anladık. Üstad bize
bu hakikatı gösterdi ve biz de ikrar ettik. Bu i krarımızda yine ezeldendir. işte mü' minler
mu hab beti o vakit ikrar ettiler, mü nkirler de hakikatı o vakit inkar ettiler. Allah ' ı n muhab
bet olduğunu anlayamadılar ve kabul etmediler.
59) Allah, Muhammed, Ali bu üç isim ayni bir şeydi r ve üçü birden muhabbettir.
60) Hakikat Muhammed ve Ali ile zahir oldu. Fakat, bu iki tarafla zahir olan Allah
birdir; Allah, hakikatını Muhammed ile Ali'de bildirdi.
Beytullah insanın kal bidir. Nefs-i emmare ile nefs-i mutmain nenin i kisi birden
insan kal bi ndedir. Hak yönü, nefs-i mutmainne yönüdür ; yani Rahman yönüdür. Nefs-i
emmare ise Şeytan yönüdür.
61 ) Kudretten maksat akli melekelerdir.
6 2) Cebrail , akıldır, mu habbet nurudur. Vücuttaki kafa içersindeki nur, akıldır.
63) Mikail'in riza lokmasını sunmasından maksat, h ayat sunmaktır. Mikail, külli
kudretten hayat verir.
64) Azrail'in canı cana ulaştırması, bir şekli bir başka şekle sokması demektir.
Mesela cüz iken kül yapmak, katra iken derya olmak gibi. işte bu işleri yapana "Azrail"
de nmiştir.
6 5) israfil söz demektir. Söz olmasaydı bütün aiLm hercümerc olurdu. Söylenen
bütün sözlerde gelip muhabbete dayanır.
66) Yerin göğün direği hep muhabbetti r; yani yerde ve gökteki her şeyin zuhura
gelmesinin sebebi hep muhabbettir ve sevmek içindir.
Aşığın d u rağ ı olan Beytullah ta i nsan kalbidir. i nsan muhab bet ettiği zaman
Hak' kın çırağı insanın kalbinde devamlı yanar.
67) Hak'kın nazar, hep muhab betten ibarettir. Çünkü Hak, zaten kendini bilip
sevmek için farka geldi. Onun baktığı her şey ve b ulunduğu her yer hep muhabbettir ve
muhabbetin kendisidir.
68) i nsanların birbirlerini sevrnelerinin sebebi, hepsi nin tek bir can ol maların-
1 90
dandır.Bu da, maddi ve ma' nevi en b üyük bir rükndür. Yani; varlıkta esas, insanların bir
birlerini sevmeleridir.
69) Kırklar meydanı diye toplanan meydan zat deryasına, kainata teşbih edilir ve
kainatta nisbetlerde mevcut olan iyilik ve kötülük hep o meydanda görüşülür. Kırklar ke
lime anlamı bakımından "çokluk" tur.
70) Gülün aslı, göbeği Muhammed, dalı da Ali'dir. Ancak gerek göbeği, gerek
dalı, gerekse yaprakları; tamamı güldür ve hepsi birden Hak'tır.
71 ) Can, aşk; canan, rtıa'şuktur. Can, cüz; canan külli kudrettir. Ma'şuk o canan
dır ki, cüzlerine daima aşk sunar ve o zaman mu habbet hasıl olur. Çünkü, her mümkünü
zuhura getiren o muhabbettir.
72) Muhabbetin arzusu candır; yani muhabbeti sunandır. Sunan ve sunulan hep
birdir ve tek bir candır. Muhabbetin arzusu kendinden çıkan canı kendi canına ulaştır
maktır. Beden ancak can için sevilir. Mu habbet, bir olduğundandır ki PTr de, Mürşit te
ayn i m uhabbetir. Çünkü bütün varlık onun eseridir.
73) Tercümanlardaki sözlerden maksat sırrı n ayan olması , yani sırrını tercüme
etmektir. Eğer sırrı idrak edebileceksen gel, yoksa gelme. Zira bu muhabbet halk içi nde
sırdır.
74) Kendisinden başka hiç bir şey yoktur ki rengi ve kokusu bozuls u n . Zira, mu
habbet diğer şeyler gibi hayal değildir.
75) Muhabbetin serçeşmesi (baş) Muhammed ve Ali'dir. Çünkü Hak, M uham
med Ali'den, onların ağzından m uhabbeti söylemiştir ki; israfil'in "sOr'' u da işte bundan
ibarettir.
76) i şte Şirin ve Ferhad ta o aşktan tattılar ve bir kül, bir bütün oldular. Yani; Al
lah, Muhammed Ali oldular.
77) Mecnun ile Leyla'ya Üsiad' ı n görünmesi, Leyla'nın Mevla olması, Mecnun'a
Hak' kın Leyla'da görünmesidir. Böylece Leyla ile Mecn un'un ikisinin birden Hak olmala
rı, yani mevla olmalarıdır.
78) O muhabbet, zatında ezelidir. Onun sınırı yoktur. Çünkü, Allah bizzat mu hab-
bettir.
79) Özge makam demek, Hak makamı demektir ; yani "Enel hak" makamıdır.
Özün , makam; vücudun da o makamın mertebeleridir. Ytzün de o mertebelerin toplamı
dır ve Hak'kı yansıtır. Bu sebeple muhabbet te her şeyden önce yüzde ve yüze tecelli
eder. Vücudun d iğer organları ancak münferit mertebelerden ibarettir.
BO) Muhammed Ali, Nur olduğuna göre mertebeler de on iki i mam olur. Zat der
yasından muhabbeti getiren on iki i mamlardır. 'Şah" ta' biri Hz.Aii'ye nisbeti iledir ve Al
lah'a işarettir. Çünkü Hak, Ali'de tecelli etmiştir. Ali'den de maksat, "ulviyet" tir.
1 91
KAYNAKÇALAR
1 92