You are on page 1of 59

Şiir

Şiir İnceleme Yöntemi


Metin ve Şair: Şairin yaşamı ve sanat anlayışı üzerinde durulur. Şairin yaşadıklarının; benimsediği fikir, ideoloji, sanat anlayışı
vb.nin oluşturduğu şiiri etkileyip etkilemediği belirlenir.

Şiir ve Zihniyet: Şiirin yazıldığı dönemin hâkim zihniyeti belirlenir ve bu zihniyetin şiiri nasıl etkilediği ortaya konulur.

Şiirde Yapı: Şiirin yapısal özellikleri (nazım şekli vb.) üzerinde durulur.

Şiirde Tema: Şiirin yapısal özelliklerine bakıldıktan sonra şiirin teması ve konusu belirlenir.

Şiir Dili: Şiirde kullanılan dilin ayrıldığı noktalar belirlenir. Bağdaştırma, sapma, mazmun, imge vb. Unsurlar belirlenir.

Şiirde Ahenk: Şiirin ses bakımından uyumlu olmasını sağlayan ahenk unsurları (tonlama, vurgu, ritim, ölçü, kafiye) belirlenir.

Şiirde Gerçeklik ve Anlam: Şiire özgü gerçekliğin nasıl oluşturulduğu ve anlamı nasıl etkilediği üzerine durulur.

Şiir ve Gelenek: Şiirin gelenekten ne şekilde yararlandığı, sonraki metinleri ne ölçüde etkilediği belirlenir.

Yorum: Yapılan belirleme ve çözümlemeler ışığında şiirin yarattığı etki ve çağrışımlardan yola çıkarak yeni bağlantılar
kurduğunuz kısım.
Şiir ve Zihniyet
Türk Edebiyat
Dönemleri

İslamiyet Öncesi Türk Batı Uygarlığı Etkisinde


Edebiyatı Gelişen Türk Edebiyatı
İslamiyet Etkisinde
(Destan Dönemi) (Modern Dönem)
Gelişen Türk Edebiyatı
(Dinî Dönem)
Nazım Birimi

● Şiirin bütününü oluşturan dizelerin kümeleniş biçimine nazım birimi denir.


● Nazım birimi, dize gruplarında bulunan dize sayısına göre adlandırılır.
● Şiirin nazım şeklinin belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden biridir.
● Dize (Mısra), Beyit, Dörtlük, Bent
Dize (Mısra)

Şiirdeki her bir satırdır. Dize, en küçük nazım birimidir. Bir şiirin parçası olabileceği gibi kendi içinde
bağımsız bir bütün de olabilir:

Zamanla nasıl değişiyor insan!


Beyit

İki dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. Divan edebiyatında yaygın olarak
kullanılan nazım birimidir:

Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,

Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.


Dörtlük

Dört dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir. Halk şiirinde yaygın olarak

kullanılan nazım birimidir:

Ey yıldızlar önünde boynunu büken dallar!

Bu sabah sizden geçen rüzgârlar geldi sandım.

Ağır ağır süzülen meltemlerde bir sır var;

Kalbimde ilk açılan o ilkbaharı andım...

Salih Zeki Aktay


Bent

Şiirde üç veya daha fazla dizeden oluşan ve anlam bütünlüğü taşıyan bölümlerdir:

Kardaş, senin dediklerin yok, Çamı bitmiş, kavağı azalmış, Yersin, içersin sofrasından, üç yüz
senedir,
Halay çekilen toprak bu toprak Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
değil.
Yedi ay kıştan sonra,
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir
Çık hele Anadoluya,
Yeşeren senin yaşamandır, cihan,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel
Yaprak değil. Mevsimler soğumuş, sular azalmış,
gayrı,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak
O kadar uzak değil. değil.
Ahenk Unsurları

Ölçü

Hece Ölçüsü: Dizelerde hece sayılarının eşitliği ile sağlanan ölçüye hece ölçüsü denir. Bu ölçüyle
oluşturulan bir şiirin bütün dizelerinde aynı sayıda hece vardır. En sık Halk Edebiyatı ve Cumhuriyet
Dönemi sonrasında kullanılmıştır.

Aruz Ölçüsü: Hecelerin açıklık kapalılığına dayanarak ahenk oluşturulan bir ölçüdür. Divan Edebiyatı
süresince en sık kullanılan ölçüdür.

Serbest Ölçü: Bir ölçüye veya kalıba bağlı kalınmadan, ölçüsüz yazılan şiirlere verilen addır.
Kafiye ve Redif

Görev ve anlam bakımından birbiriyle aynı olmayan ses unsurlarının dizenin belli yerlerinde tekrar etmesine ve
bu sebeple ortaya çıkan ses uyumuna kafiye denir.

Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı

Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı

Ses tekrarı sağlayan bu unsurlar görev ve anlam bakımından benzerlik gösteriyorsa bu ses uyumuna redif denir.

Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı

Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı


Redif

Aynı anlamdaki kelimelerin veya kelime gruplarının dize sonlarında aynı anlamı verecek şekilde tekrar
etmesi de redif olarak adlandırılır.

Doğru söylerim halk razı değil

Eğri söylerim Hak razı değil

Bu dizelerde kullanılan “razı değil” ibaresi aynı anlamda ve aynı görevde kullanıldığı için redif
görevindedir.
Kafiye

Yarım Kafiye:

Tekrar eden ses unsurunun tek harften oluşması durumudur.

Bir mecliste sıra gelse az söyle

Kırk boğumluk boğazından süz söyle

Verilen beyitte “söyle” ibareleri aynı anlam ve görevde olduğundan redif görevindedir. Rediften sonra
incelenecek kısımdaki ses benzerliğinin (-z) olduğunu görürüz. Bu durumda yarım kafiye vardır.
Tam Kafiye

Benzeşen ses sayısının iki olduğu kafiye türüdür.

Nasihatim sana herzeyle iştigali bırak

Adamlığın yolu nerdense bul da girmeye bak

Verilen dizelerde redif yoktur. Dize sonundaki (-ak) iki sesli bir benzeşme olduğu için kafiye tam
kafiyedir.
Zengin Kafiye

Benzeşen ses sayısının üç veya daha fazla olduğu kafiye türüdür.

Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık

Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık

Verilen dizlerde tekrar eden ses sayısı üç olduğu için (-tık) bu dizelerdeki kafiye zengin kafiyedir. Zengin kafiyeyi
oluşturan unsurlardan biri kelime olarak başka bir kelimenin içinde yer alıyorsa bu kafiyeye tunç kafiye denir.

Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan ve fikir

Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir


Cinaslı Kafiye

Aynı şekilde yazılıp, farklı anlamlara gelen yani sesteş olan unsurların şiirde kullanılması ile oluşan kafiyeye cinaslı kafiye denir.

1)

Bülbül eyler güle naz

Girdim bir dost bağına

Ağlayan çok gülen az

2)

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç


Aliterasyon ve Asonans

Aliterasyon, dizelerde aynı ünsüzlerin ahenk sağlayacak şekilde sıkça tekrarlanmasıdır.

“Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında”

dizesinde “k” ve “s” ünsüzlerinin sık tekrarlanmasıyla aliterasyon yapılmıştır.

Dizelerde ünlülerin ahenk sağlayacak şekilde tekrarlanmasına ise Asonans denir.


Nakarat

Şiiri oluşturan bölümlerin (üçlük, dörtlük vb.) her birinin sonunda aynen tekrarlanan dizelerdir.
Kelime ve Kelime Gruplarının Tekrarı:

Şiirde ahengi sağlayan unsurlardan biri de bazı kelimelerin ve kelime gruplarının tekrarlanmasıdır.

Parça parça yarılmış öküz ardında,

Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.

Utanır elin ayağın,

Korkarsın yakından görsen,

Eli el değil, ayağı ayak değil.


Ses Akışı

Şiir okunurken seslerin içeriği yansıtacak şekilde vurgu ve tonlama yapılarak çıkarılmasıdır.
Nazım Biçimi

Şiirlerin biçimsel özelliklerini belirleyen değişmez kalıplara nazım biçimi denir.

Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri: Mani, Türkü, Koşma, Semai

Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri: Gazel, Kaside, Müstezat, Rubai, Tuyuğ, Murabba, Şarkı,
Muhammes, Tahmis,Terkibibent, Terciibent

Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Biçimleri: Çapraz Kafiye, Sarmal Kafiye, Düze Kafiye
Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri

Koşma: Genellikle üç tekrar eden dize ve diğer dörtlüklerde tekrar eden bir son dize şeklinde oluşturulur. (aaab cccb… / abab cccb…) 11’li gece ölçüsü ile yazılır.

Evvel sen de yücelerden uçardın

Şimdi enginlere indin mi gönül

Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin

Karadan menzilin aldın mı gönül

Eğer aynı kafiye düzeninde 8’li hece ölçüsü ile yazılıyorsa, bunlara Semai denir.

Şol salınıp giden dilber

Boyuna kurban olduğum

Eğlen burda tanışalım

Diline kurban olduğum


Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri

Türkü: Koşmaya benzerlik gösterir. 7, 8 ve 11’li ölçülerle yazılabilir. Bazı durumlarda dörtlüğün sonuna tekrar
eden bir beşinci dize (nakarat) eklenebilir.

Mani:Genellikle 7’li hece ölçüsüyle oluşan dörtlüklerdir. Farklı mani türleri vardır ama temelinde aaba şeklinde
kafiyelenir.

Bağa girdim üzüm yok

El yârinde gözüm yok

Ben yârimi küstürdüm

Barışmaya yüzüm yok.


Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri

Gazel: 5-15 beyit olarak yazılır. Aruz ölçüsü kullanılmıştır. aa ba ca… şeklinde kafiyelenir.

Dostum alem senin-çün ger olur düşmen mana

Gam degül zira yetersin dost ancak sen mana

Aşka saldum men meni pend almayup bir dosttan

Hiç düşmen eylemez anı kim etdüm men mana

Fuzuli

Kaside: Gazelden farklı olarak 31-99 beyit arasında yazılır. Gazelin kafiye düzenini takip eder. Gazelde ana konu aşk çerçevesinde iken
kasideler genellikle övgü odaklı yazılır.
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri

Şarkı: Dört mısralık bentlerden oluşur. Aruz ölçüsüyle yazılır. aaaa bbba ccca kafiye düzenini takip
eder.

Aşıkım bir dil-rübaya

Bir civan-ı bi-vefaya

Takatım yoktur cefaya

Rahm edin ben mübtelaya

Beş mısralık bentlerden oluştuğu zaman adına Muhammes denir.


Yeni Dönem Türk Edebiyatı Nazım Biçimleri

Çapraz Kafiye: Kafiye düzeni abab şeklinde ilerleyen, yani birinci ve üçüncü, ikinci ve dördüncü dizelerin ses benzerliği gösterdiği kafiye düzenidir.

… kızıllığın

… belirsiz

… yığın

… deniz

Sarmal Kafiye: Kafiye düzeni abba şeklinde ilerleyen, yani birinci ve dördüncü, ikinci ve üçüncü dizelerin ses benzerliği gösterdiği kafiye düzenidir.

… bardak

… arasından

… zaman

… yaprak
Edebî Sanatlar (Söz Sanatları)

Edebiyatta anlatımı zenginleştirmek, renklendirmek ve daha çarpıcı bir duruma getirmek için temelde
benzetme esasına dayalı, söz ve anlama bağlı bir anlatım inceliği ve özelliği.
Teşbih (Benzetme)

Aralarında benzerlik ilgisi kurulan varlık veya kavramlardan nitelikçe zayıf olanın, kuvvetli olana
benzetilerek anlatılmasıdır.
Teşbihin dört ögesi vardır:

Benzeyen: Özellikçe zayıf olandır.

Kendisine benzetilen: Özellikçe güçlü olandır.

Benzetme yönü: Aktarılan özelliktir.

Benzetme edatı: Gibi, kadar, sanki vb. kelimelerdir.

“Benzeyen” ve “kendisine benzetilen” asıl ögelerdir.

“Benzetme yönü” ve “benzetme edatı” yardımcı ögelerdir.

Yardımcı ögeler kullanılmadan da benzetme yapılabilir.


Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik

Benzeyen: bin atlı (akıncılar). Kendisine benzetilen: çocuklar.

Benzetme yönü: şen olma. Benzetme edatı: gibi.

Bu benzetmede dört öge de bulunmaktadır.


Yalın Teşbih (Teşbihibeliğ):

Benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılan benzetmedir. Bu benzetme türüne güzel benzetme de denir:

Gümüş bir dumanla kapandı her yer

Benzeyen: duman. Kendisine benzetilen: gümüş.

Benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılmamıştır.


İstiare (Eğretileme)

Benzetmenin asıl unsurları olan benzeyen ya da kendisine benzetilenin yalnız birinin kullanılmasıyla yapılan edebî sanattır.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Bu dizelerde ağaran saçlar “kar”a benzetilmiş fakat benzeyen (ağaran saç) söylenmemiştir. Sadece

kendisine benzetilen durumundaki “kar” söylenerek açık istiare yapılmıştır.

Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.

Bu dizede “dağlar” dalgalanma yönüyle deniz dalgalarına benzetilmiş ancak benzeyen (dağlar)

kullanılmış, kendisine benzetilen (dalgalar) kullanılmamış, kapalı istiare yapılmıştır


Mecazımürsel (Ad Aktarması)

Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden başka bir sözün yerine kullanılmasıdır. Mecazımürselde parça-
bütün, neden-sonuç, özel-genel, eser-sanatçı, iç-dış, yer-insan, soyut-somut, yön-uygarlık, araç-
kullanıcı gibi anlam ilgileri bulunur:

Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,

Mevsimler soğumuş, sular azalmış,

Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.

Yukarıdaki dizelerde “cihan” sözü ile Anadolu kastedilmiştir (parça-bütün ilişkisi).


Nedir üç dört alın? Bir yurdun alnından boşansın ter.

Mehmet Akif Ersoy

“Yurt” sözüyle kastedilen yurttaki insanlardır (yer-insan ilişkisi).

Rastlamıştım duvarda bir şâir arkadaşa

Faruk Nafiz Çamlıbel

“Şâir” sözüyle şiir kastedilmiştir (eser-sanatçı ilişkisi).

Deniz güzel... geceler, çeşmeler serin ...

Ömer Bedrettin Uşaklı

“Çeşmeler” sözüyle su kastedilmiştir (iç-dış ilişkisi).

Bereket yağar tarlalara nisanda

“Bereket” sözüyle yağmur kastedilmiştir (neden-sonuç ilişkisi).


Teşhis (Kişileştirme)

İnsan dışındaki varlık ve kavramlara insana ait duyuş ve davranış özellikleri yükleme sanatıdır.
Kişileştirmenin bulunduğu her yerde istiare de vardır.

haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi

demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

Attilâ İlhan

İnsana özgü ağlama özelliği “vapur”a yüklenmiştir


İntak (Konuşturma)

Kişileştirilen varlık veya kavramın konuşturulmasıdır.

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:

— Tenimde bir yara işler gibisin.

Ahmet Kutsi Tecer

İnsana özgü konuşma özelliği “dal”a aktarılmıştır.


Tenasüp (Uygunluk)

Anlamca birbiriyle ilgili kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır.

Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,

Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.

Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,

“Yemek, içmek, sofra” kelimeleri anlamca birbiriyle ilgilidir.


Tezat (Karşıtlık)

Birbirine karşıt duygu, düşünce, hayal ve durumları ifade eden kavramları bir arada kullanma sanatıdır.

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Birbirine karşıt kavramlar olan “dost” ve “düşman” kelimeleri kullanılarak tezat yapılmıştır.
Telmih (Hatırlatma)

Hemen herkesçe bilinen bir olaya veya kişiye gönderme yaparak o olayı veya kişiyi hatırlatma sanatıdır.

O gece o müthiş deniz durgundu,

Ömründe susmayan rüzgâr yorgundu,

En kara gönüller aya vurgundu

Leylâ’yı içinde bulan er gibi.

Dizelerinde hemen herkesçe bilinen Leyla ile Mecnun aşkına gönderme yapılarak bu tarihî kişilikler
hatırlatılmıştır.
Hüsnütalil (Güzel Nedene Bağlama)

Bir olayı gerçek nedeninin dışında daha güzel bir nedene bağlama sanatıdır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?

Meh-tâbı hasta mı, solgun mu bilmem?

Dizelerinde çayın ağır akışı, gerçek nedeninin dışında bir nedene (yorgun oluşuna) bağlanmıştır.
Tecahüliarif (Bilmezden Gelme)

Bildiği bir şeyi bilmez görünme, bilmezlikten gelme sanatıdır.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Şair, şakaklarındaki akların kar olmadığını; yaşlanmış, çizgili yüzün kendisine ait olduğunu bildiği
hâlde bilmezlikten gelmektedir.
Kinaye (Değinmece)

Gerçek anlamı da düşünülebilecek bir sözü gerçek anlamının dışında (mecaz anlamıyla) kullanma
sanatıdır. Birçok deyim ve atasözünde kinayeye başvurulmuştur.

Gene parmağım ağzımda kaldı

Mâsumluk akıyordu yüzünüzden

Behçet Necatigil

Dizelerde gerçek anlamıyla da düşünülebilecek olan “parmağı ağzında kalmak” sözü mecaz anlamı
kastedilerek kullanılmıştır.
Tariz (İğneleme)

Bir kişiyi, durumu, olayı veya olguyu eleştirmek amacıyla bir sözü, söylenenin

tersini kastedecek şekilde kullanma sanatıdır.


Bir nasihatim var zamana uygun

Tut sözümü yattıkça yat uyanma

Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye

El için yok yere ateşe yanma

Her nere gidersen eyle talanı

Öyle yap ki ağlatasın güleni

Bir saatta söyle yüz bin yalanı

El bir doğru söz söylerse inanma

Huzûrî

Dörtlüklerde söylenenlerin tersi kastedilerek tariz yapılmıştır.


Mübalağa (Abartma)

Sözün gücünü ve etkisini artırmak amacıyla bir durum, olay ya da varlığın olduğundan büyük veya
küçük, çok ya da az gösterilerek anlatılması sanatıdır.
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz;

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!

Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?

Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,

Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar;

Mehmet Akif Ersoy

Dizelerde abartılı bir söyleyişe başvurularak mübalağa sanatı yapılmıştır.


Konularına Göre Şiir Türleri
Lirik Şiir
Aşk, tabiat, özlem, gurbet, vatan, din, ölüm gibi konularda duyguların dile getirildiği, coşkulu bir anlatımın
kullanıldığı şiirlerdir.

Adını Eski Yunan’da şairlerin şiirlerini söylerken kullandıkları “lir” adı verilen müzik aletinden almıştır.

Türk edebiyatında koşma, semai, varsağı, ağıt, mersiye, ilahi, münacat gibi nazım şekilleri ve türleri lirik şiire
örnektir.
Lirik Şiir
Değirmen misali döner başım

Sevda değil bu bir hışım

Gel gör beni darmadağın

Tel tel çözülüp kalmışım.

Yâr yâr

Canımın çekirdeğinde diken

Gözümün bebeğinde sitem var.

Bedri Rahmi Eyüboğlu


Epik Şiir

Savaş ve kahramanlık konularını coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlerdir. Destanlar epik şiir türündedir.

Epik kelimesi Yunanca destan anlamına gelen “epope” kelimesinden gelmiştir.

Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı gibi nazım biçimleri ve türleri epik özellikler
göstermektedir.
Epik Şiir

Atlarımız aldan, kırdan, yağızdan,

Akıncılar kopmuş, gelmiş Oğuz’dan...

Küçüklü büyüklü hep bir ağızdan,

Evrence söylenir türkümüz bizim.

Bekir Sıtkı Erdoğan


Satirik Şiir

Kişilerin ve toplumun aksayan yönlerini eleştirel şekilde ele alan şiirlerdir. Kişi, olay ya da durumlar;
iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir.

Satirik şiir; halk edebiyatında taşlama,divan edebiyatınd a hicviye (hiciv), Batı etkisindeki Türk
edebiyatında ise yergi adını almıştır.
Satirik Şiir

Dost düşman önümde yürür

Bilmedim asıl dostu

Dostların canıma kastı

Beni dostlarım öldürür.

Ahmet Tufan Şentürk


Didaktik Şiir

Bir düşünceyi aktarmak veya belli bir konuda öğüt, bilgi, ders vermek amacıyla öğretici nitelikte
yazılan şiir türüdür.

Didaktik kelimesi Yunanca öğretici anlamına gelen “didaktios” kelimesine dayanmaktadır.

Daha çok dinî, ahlaki, felsefi, sosyal konularda yazılır.

Manzum hikâyeler, fabllar didaktik özellik gösterir.


Didaktik Şiir

Gönülce düş bir yola,

Bir gönülce kapı aç!

Sen sen ol, verme mola,

Senden kurtul, sana kaç!

Feyzi Halıcı
Pastoral Şiir

Tabiat güzelliklerini, kır ve çoban hayatını anlatan şiir türüdür.

Pastoral kelimesi Latince “çobanlara ilişkin” anlamına gelen “pastoralis” kelimesine dayanmaktadır.

Pastoral şiir; süsten uzak, sade bir dille yazılır.


Pastoral Şiir

İlkbaharı geldi Anadolu’nun,

Silifke’de çiçek açtı nar şimdi.

Her tarafı yeşillendi Bolu’nun,

Sultandağı benek benek kar şimdi.

Abdurrahim Karakoç
İmge

Bir varlığı, kavramı, durumu daha canlı ve daha duygulu anlatmak için onu başka varlık, kavram veya
durumların çizgileri ve şekilleri içinde tasarlayıştır.

Sanatçı, imge oluştururken izlenimlerinden hareketle gerçeği kendi algısına göre yeniden biçimlendirir.

Duygu ve düşüncelerini ifade etmek için kendine özgü bir dil oluşturur.

Yeni bir anlatım için hayal gücü ve sanatçı duyarlılığı sayesinde alışılmamış sözler bulur.

Bilinen sözcüklere farklı anlamlar yüklerken çeşitli ipuçlarıyla çağrışım sağlar.

You might also like