You are on page 1of 13

ŞİİRDE NAZIM BİRİMİ VE BİÇİMİ

Şiirin en küçük birimi “dize”dir.

Nazım birimi şiirin temel kavramlarından Bent


biridir ve şiirin kaçarlı dize gruplarıyla Şiirde üç veya daha fazla dizeden oluşan,
yazıldığını ifade eder. Bunu belirleyen ise şiirde anlamca ve biçimce bütünlük oluşturan
anlam öbeklerinin nerede tamamlandığıdır. bölümler bent olarak adlandırılır.
Diğer bir ifadeyle iki dize birlikte bir anlamsal
ve biçimsel bütünlük oluşturuyorsa şiir ikişerli Ör:
dize gruplarıyla yazılmış demektir.
Seni, anlatabilmek seni.

İyi çocuklara, kahramanlara,


Beyit
Seni, anlatabilmek seni.
Şiirde, anlamsal ve biçimsel bütünlük oluşturan
Namussuza, haldan bilmez,
iki dizeli bölüme beyit denir. Divan şiirinde
yaygın olarak kullanılmış, Tanzimat Kahpe yalana.
edebiyatında da karşımıza çıkmıştır.
Art arda kaç zemheri,
Ör:
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Dışarda gürül gürül akan bir dünya…
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Bir ben uyumadım.
Yahya Kemal Beyatlı
Kaç leylim bahar,

Hasretinden prangalar eskittim.


Dörtlük
Ahmed Arif
Dört dizeden oluşan, anlamsal ve biçimsel
bütünlük taşıyan bölümdür. Halk şiirinde
yaygın olarak kullanılmıştır.

Ör:

Gelse de en acı sözler dilime

Uçacak sanırdım birkaç kelime

Bir alev halinde düştün dilime

Hani ey gözyaşım akmayacaktın

Orhan Seyfi Orhon


NAZIM BİÇİMİ (ŞEKLİ)
-Bir şiirin nazım birimi (dize, beyit, bent..), uyak şeması, ölçü özellikleri açısından dış çerçevesini
oluşturan yapıya nazım biçimi denir.

-Zihniyetin değişmesiyle birlikte ulusların edebi eserlerinde nazım biçimler farklılaşabilir.

-Türk edebiyatının farklı dönemlerinde, farklı nazım biçimleri kullanılmıştır. Bunların bir kısmı ulusal
nazım biçimleriyken bir kısmı da başka uluslardan alınmıştır.
UYAK (KAFİYE) – REDİF
Redif: Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve
kelime gruplarının tekrar edilmesine "redif" denir.

Not: Redif, şiirde, ek, sözcük, sözcük grubu veya dize halinde bulunabilir.

ÖR:

Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar (sözcük halinde)

Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar

Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu (ek halinde)

Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu

Dağlar ile taşlar ile

Çağırayım Mevlam seni (dize halinde)

Yuvadaki kuşlar ile

Çağırayım Mevlam seni

Kafiye: Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin,
eklerin benzerliğine kafiye denir.

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü,

Nücuma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş mü?

Not: Bir mısrada ekte diğer mısrada kökte olsa da kafiyedir. Önemli olan anlam ve görevlerinin
farklı olmasıdır.

Kafiye Nasıl Bulunur?

*Bir şiirde kafiyeyi bulmak için öncelikle şiirin mısraları arasındaki ses uyumu bulunur.

*Bunun için her mısraın son kelimesinden başlanarak benzer olan kelime ve ekler işaretlenir.

*Aynı anlam ve görevdeki ek ve kelimeler ayrılır. Bunlar rediftir.

*Geri kalan, aynı anlam ve görevde olmayan sesler kafiye olarak alınır.
ÖR:

O nedir ki hercai gümüş beden

Mahvolur ellerde ülfet etmeden

Yandı ciğerim kalmadı köz

Yârelerim hep oldu göz göz

YARIM KAFİYE

Örnek-1

Ben çektiğim kimler çeker

Gözlerim kanlı yaş döker

Bulanık bulanık akar

Dağlarım seliyim şimdi (Kul Mustafa)

Örnek-2

Üstümüzden gelen boran kış gibi

Şahin pençesinde yavru kuş gibi

Seher sabahında rüya düş gibi

Çağırta bağırta aldı dert beni


TAM KAFİYE

Örnek-1

Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum,

Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum,

Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum (Y. Kemal Beyatlı)

Örnek-2

Sen miydin o afet ki dedim, bezm-i ezelde

Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde,

Bir sofrada içtik, ikimiz aynı emelde,

Karşımda uyanmış gibi bir baktı sarardı. (Yahya Kemal Beyatlı)

ZENGİN KAFİYE

Örnek-1

Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,

Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Örnek-2

Miskin Yunus biçareyim

Baştan ayağa yareyim

Dost ilinden avareyim

Gel gör beni aşk neyledi (Yunus Emre)

TUNÇ KAFİYE

1)Fikrim bir hulyaya bazı dalar da 3)Kimi solgun, sarışın; kimi ak, kimi kara;

Düşünür, derim ki: "Bu odalarda Kiminin arkasından görünüyor Ankara.

Kim bilir kaç kişi oturmuş yatmış."

4)Hey Emre'm Yunus biçâre

2)Ay asar kandilini, Bulunmaz derdine çâre (Yunus Emre)

Suya sarkan dilini.


CİNASLI KAFİYE

Örnek-1

Niçin kondun a bülbül

Kapımdaki asmaya

Ben yarimden vazgeçmem

Götürseler asmaya

Örnek-2

Bilmem ki yaz mı gelmiş

Niçin açmış gül erken

Aklımı kayıp ettim

Nazlı yarim gülerken

Örnek-3

Kendin çöz kendin tara

Değmesin el başına

Ben yarime kavuştum

Darısı el başına
KAFİYE ÖRGÜSÜ (UYAK DÜZENİ)
a. Düz Kafiye: “aaaa”, “aaab”, “aabb” e. Örüşük Kafiye: aba bcb cdc

ÖR: ÖR:

Hiç anılmaz olmuş atalar adı, a Hayat yolu ortasında kendimi a

Beşikte bırakmış ana evladı. a Karanlık bir orman içinde buldum. b

Kırılmış yetimin kolu kanadı, a Anladım yolumu kaybettiğimi. a

Zulüm pençesinden amân kalmamış. b


Aklıma geldikçe hâlâ korktuğum b

b. Çapraz Kafiye: “abab” Bir yabani, haşin, büyük ormanı c

ÖR: Anlatırken bile ürperiyorum. B

Hayran olarak bakarsınız da a

Hülyanızı fetheder bu hali b

Beş yüz sene sonra karşınızda a

İstanbul fethinin hayali b

c. Sarma Kafiye: “abba”

ÖR:

En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü. a

Titrek elleriyle gererken yayı, b

Her yandan bir merak sardı alayı, b

Ok uçtu, hedefin kalbine düştü. a

d. Mani Tarzı Kafiye: “aaba”

ÖR:

Ağam derim naçarım a

İnci mercan saçarım a

Dünya deniz olunca b

Ben kuş olup kaçarım a


ŞİİRDE ÖLÇÜ (VEZİN):
*Şiirde ahengi ve dizelerin uyumunu sağlayan >Durak:
ögelerden biri de ölçüdür. *Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi
*Türk edebiyatında aruz ve hece olmak üzere artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden
iki ölçü kullanılmıştır. ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak denir.

*Son dönemlerde buna serbest ölçü de *Duraklarda kelimeler ortalarından bölünemez.


eklenmiştir. *Daha çok 4+3, 4+4, 4+4+3, 6+5 durak
sistemleri kullanılmaktadır.

a- Hece Ölçüsü:

*Hece ölçüsü, şiiri oluşturan dizelerdeki hece ÖR:


sayılarının eşit olması kuralına dayanır. Gel dilberim / kan eyleme
*Hece sayıları eşitse hece ölçüsüne uyulmuş Seni kandan / sakınırım
demektir.
Doğan aydan / esen yelden
*Hece ölçüsü, milli ölçümüz kabul edilir.
Seni gülden / sakınırım

ÖR:
ÖR:
Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Giderim / yolum yaya
Aha bu mektubu alınca Hasan,
Cemalin / benzer aya
Manalar iplikten incedir amma,
Eridim hayal / oldum
Kelimeler biraz kalınca Hasan.
Günleri / saya saya

ÖR:

Bu dağı aşam dedim

Aşam dolaşam dedim

Bir hayırsız yâr için

Herkese paşam dedim


b- Aruz Ölçüsü:

*Hecelerin kısalığı ve uzunluğu sırasına göre düzenlenmiş kalıplardan kurulu şiir ölçüsüdür.

*Aruz ölçüsünde hecelerin değerlerini belirleme işlemine takti denir.

*Kısa ünlü ile biten heceler kısa (açık) hece kabul edilir: "araba" sözcüğündeki hecelerin üçü de
kısadır.

*Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun (kapalı) hece kabul edilir: "çakmak, nâmahrem, bîtab"
sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.

*Bu ölçüde açık heceler “·” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını
oluşturur.

*Aruzda bazı heceler ilki kapalı ikincisi açık olmak üzere iki hece değerinde kabul edilmiştir (bir
buçuk hece). Bu tür hecelere medli hece ya da bileşik hece denir.

*Sonunda iki ünsüz olan "Türk, üst, kurt" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir. Başka
deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.

*İçinde uzun ünlü olup ünsüzle biten "âb, yâr" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir.
Başka deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.

*Bu heceler, normal bir heceden daha fazla uzatılarak okunur ve bu şekilde okumaya med adı verilir.

*Aruz işlemlerinde medli heceler “ _ ·” şeklinde gösterilir.

*Dize sonlarındaki her hece uzun kabul edilir.

*Aruz ölçüsüne uydurmak için bir sözcüğün sonundaki ünsüz, ünlüyle başlayan sonraki sözcüğün
başında okunabilir; bu ses olayına ulama denir.

*Aruz kalıbına uydurmak için kısa heceyi uzun okumaya imale denir; imale aruz kusurudur. Usta
şairlerde imale görülmez.

*Aruz kalıbına uydurmak için uzun heceyi kısa okumak da zihaftır ve bu da bir aruz kusurudur.

*Farsça tamlama eki olan "-i" ile "ve" anlamındaki "ü, vü" bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.

Aruz Terimleri:

Takti (Kesme):

*Taktinin kelime anlamı kesme, parçalama; aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün cüzlerine göre ayırma
anlamına gelmektedir.

*Aruz ölçüsünde, dizelerin, durak yerlerini belirtecek biçimde kesik kesik okunmasıdır.
Örnek:

Bin at lı / a kın lar da / ço cuk lar gi / bi şen dik

Bin at lı / o gün dev gi / bi bir or du / yu yen dik

_ _ . / . _ _ . / . _ _ . / . _ _

Mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün

Vasl (Ulama):

*Ünsüzle biten bir sözcüğün ünsüzünü, ondan sonra gelen ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün ilk
hecesine bağlama (bitişik okuma) işlemine vasl (ulama) denir.

*Vasıl veya ulama, kapalı bir hecenin vezin gereği açılması gerektiği durumlarda uygulanan bir
işlemdir.

*Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği veya kapalı hecenin açılması lazım geldiği zaman
yapılır.

Örnek:

Sön me den yur / du mu n üs tün / de tü ten en / so n o cak

Fâ i lâ tün / Fe i lâ tün / Fe i lâ tün / Fe i lün

Yukarıdaki dizede “yurdumun” sözcüğünün sonundaki “n” ünsüzü, “üstünde” sözcüğün ilk hecesine
bağlanarak ulama yapılmış, aruz kalıbı bozulmamıştır.

İmale (Uzatma):

*Aruz ölçüsünde imale, kısa olan bir hecenin uzatılmasıdır.

*Çekme, uzatma anlamlarına gelir.

*Kısa bir heceyi, ölçü gereği, uzun yapmaya (uzatarak okumaya) imâle denir.

*Aruz ölçüsü, Arap diline göre oluşan bir ölçüdür.

*Arapçada uzun ünlü çokça kullanılır.

*Türkçede ise uzun ünlü bulunmadığından divan şairlerimiz aruz ölçüsü gereklerine göre kısa ünlüleri
uzun ünlü gibi göstermek zorunda kalmışlardır.

*Uzun okunan kısa hece, bu yöntemle kapalıya dönüştürülüp ölçü sağlanmış olur.

*İmale, bir aruz kusuru olmasına rağmen divan şairlerimiz kısa sesliyi uzun sesli olarak göstermeyi
kusur olarak görmemişler, şiirlerinde sık sık imale yapmışlardır.
Örnek:

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı (Fuzuli)

. —— — / . — — — / . — — — / . — — —

Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün

(Kalın ve koyu heceler vezin gereği kapalı hece ve uzun sesli okunması gerekmiş ve imale yapılmıştır.)

Zihaf (kısma):

*Ölçü gereği Arapça ve Farsçadaki uzun hecenin kısaltılmasıdır.

*Uzun heceyi aruz kalıbına uydurmak için kısa okumaktır.

*Uzun ünlüleri kısa ünlü; medli heceleri de bir kapalı hece değerine düşürmektir.

*İmalenin tersidir.

*Aruz kusurlarındandır.

Kıl tefâhur kim senün hem var men tek âşıkun

Leyli‘nün Mecnûn’ı Şîrîn’ün eger Ferhâd’ı var. (Fuzulî)

Beytin ikinci mısraındaki “Leylî” Arapça bir sözcüktür ve aruza göre değeri iki kapalı hece (- -)dir.
Kelimenin beytin vezniyle uyumlu hâle gelebilmesi için ikinci hecenin açık olması gerekir. Bu nedenle
Leylî’nin ikinci hecesindeki “î” sesi vezin gereği kısaltılarak “i”değerine düşürülmüş; bu işlem
sonucunda kelimenin aruza göre ses değeri bir kapalı bir açık hece (- .) olmuştur.

Med:

*Uzun hecenin ölçü gereği bir buçuk hece değerinde okunmasıdır.

*İki uzun hece arasında bir kısa hece bulunması gerektiğinde mede başvurulur.

*İmale ve zihafın aruz kusuru sayılmasına karşılık med, bir sanat olarak kabul edilir.

Tutsaydım o rûh gitmeseydi >> rûh bir buçuk alınır

Tut say dı / mo rû h git / me sey di

Mef û lü me fâ i lün fe û lün

— — . / . — . — / . — —
c- Serbest Ölçü:

*Hece, aruz gibi herhangi bir ölçüye bağlı kalınmayan ölçüdür.

*Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna
göre yazmasıdır.

*Serbest ölçü, Türk şiirinde 1940'lardan sonra Orhan Veli Kanık (Garip Akımı) ile yaygınlaşmaya
başlamıştır.

*Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest ölçüde yazılmaktadır.

*Bu ölçüde ahenk; söyleyiş, ses akışı ve özenli sözcük seçimi ile sağlanır.

ÖR:

GÖĞE BAKMA DURAĞI

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım


Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım

You might also like