Professional Documents
Culture Documents
Ör:
-Türk edebiyatının farklı dönemlerinde, farklı nazım biçimleri kullanılmıştır. Bunların bir kısmı ulusal
nazım biçimleriyken bir kısmı da başka uluslardan alınmıştır.
UYAK (KAFİYE) – REDİF
Redif: Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve
kelime gruplarının tekrar edilmesine "redif" denir.
Not: Redif, şiirde, ek, sözcük, sözcük grubu veya dize halinde bulunabilir.
ÖR:
Kafiye: Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin,
eklerin benzerliğine kafiye denir.
Not: Bir mısrada ekte diğer mısrada kökte olsa da kafiyedir. Önemli olan anlam ve görevlerinin
farklı olmasıdır.
*Bir şiirde kafiyeyi bulmak için öncelikle şiirin mısraları arasındaki ses uyumu bulunur.
*Bunun için her mısraın son kelimesinden başlanarak benzer olan kelime ve ekler işaretlenir.
*Geri kalan, aynı anlam ve görevde olmayan sesler kafiye olarak alınır.
ÖR:
YARIM KAFİYE
Örnek-1
Örnek-2
Örnek-1
Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum (Y. Kemal Beyatlı)
Örnek-2
ZENGİN KAFİYE
Örnek-1
Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Örnek-2
TUNÇ KAFİYE
1)Fikrim bir hulyaya bazı dalar da 3)Kimi solgun, sarışın; kimi ak, kimi kara;
Örnek-1
Kapımdaki asmaya
Götürseler asmaya
Örnek-2
Örnek-3
Değmesin el başına
Darısı el başına
KAFİYE ÖRGÜSÜ (UYAK DÜZENİ)
a. Düz Kafiye: “aaaa”, “aaab”, “aabb” e. Örüşük Kafiye: aba bcb cdc
ÖR: ÖR:
ÖR:
ÖR:
a- Hece Ölçüsü:
ÖR:
ÖR:
Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Giderim / yolum yaya
Aha bu mektubu alınca Hasan,
Cemalin / benzer aya
Manalar iplikten incedir amma,
Eridim hayal / oldum
Kelimeler biraz kalınca Hasan.
Günleri / saya saya
ÖR:
*Hecelerin kısalığı ve uzunluğu sırasına göre düzenlenmiş kalıplardan kurulu şiir ölçüsüdür.
*Kısa ünlü ile biten heceler kısa (açık) hece kabul edilir: "araba" sözcüğündeki hecelerin üçü de
kısadır.
*Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun (kapalı) hece kabul edilir: "çakmak, nâmahrem, bîtab"
sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.
*Bu ölçüde açık heceler “·” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını
oluşturur.
*Aruzda bazı heceler ilki kapalı ikincisi açık olmak üzere iki hece değerinde kabul edilmiştir (bir
buçuk hece). Bu tür hecelere medli hece ya da bileşik hece denir.
*Sonunda iki ünsüz olan "Türk, üst, kurt" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir. Başka
deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.
*İçinde uzun ünlü olup ünsüzle biten "âb, yâr" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir.
Başka deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.
*Bu heceler, normal bir heceden daha fazla uzatılarak okunur ve bu şekilde okumaya med adı verilir.
*Aruz ölçüsüne uydurmak için bir sözcüğün sonundaki ünsüz, ünlüyle başlayan sonraki sözcüğün
başında okunabilir; bu ses olayına ulama denir.
*Aruz kalıbına uydurmak için kısa heceyi uzun okumaya imale denir; imale aruz kusurudur. Usta
şairlerde imale görülmez.
*Aruz kalıbına uydurmak için uzun heceyi kısa okumak da zihaftır ve bu da bir aruz kusurudur.
*Farsça tamlama eki olan "-i" ile "ve" anlamındaki "ü, vü" bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.
Aruz Terimleri:
Takti (Kesme):
*Taktinin kelime anlamı kesme, parçalama; aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün cüzlerine göre ayırma
anlamına gelmektedir.
*Aruz ölçüsünde, dizelerin, durak yerlerini belirtecek biçimde kesik kesik okunmasıdır.
Örnek:
_ _ . / . _ _ . / . _ _ . / . _ _
Mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün
Vasl (Ulama):
*Ünsüzle biten bir sözcüğün ünsüzünü, ondan sonra gelen ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün ilk
hecesine bağlama (bitişik okuma) işlemine vasl (ulama) denir.
*Vasıl veya ulama, kapalı bir hecenin vezin gereği açılması gerektiği durumlarda uygulanan bir
işlemdir.
*Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği veya kapalı hecenin açılması lazım geldiği zaman
yapılır.
Örnek:
Yukarıdaki dizede “yurdumun” sözcüğünün sonundaki “n” ünsüzü, “üstünde” sözcüğün ilk hecesine
bağlanarak ulama yapılmış, aruz kalıbı bozulmamıştır.
İmale (Uzatma):
*Kısa bir heceyi, ölçü gereği, uzun yapmaya (uzatarak okumaya) imâle denir.
*Türkçede ise uzun ünlü bulunmadığından divan şairlerimiz aruz ölçüsü gereklerine göre kısa ünlüleri
uzun ünlü gibi göstermek zorunda kalmışlardır.
*Uzun okunan kısa hece, bu yöntemle kapalıya dönüştürülüp ölçü sağlanmış olur.
*İmale, bir aruz kusuru olmasına rağmen divan şairlerimiz kısa sesliyi uzun sesli olarak göstermeyi
kusur olarak görmemişler, şiirlerinde sık sık imale yapmışlardır.
Örnek:
. —— — / . — — — / . — — — / . — — —
(Kalın ve koyu heceler vezin gereği kapalı hece ve uzun sesli okunması gerekmiş ve imale yapılmıştır.)
Zihaf (kısma):
*Uzun ünlüleri kısa ünlü; medli heceleri de bir kapalı hece değerine düşürmektir.
*İmalenin tersidir.
*Aruz kusurlarındandır.
Beytin ikinci mısraındaki “Leylî” Arapça bir sözcüktür ve aruza göre değeri iki kapalı hece (- -)dir.
Kelimenin beytin vezniyle uyumlu hâle gelebilmesi için ikinci hecenin açık olması gerekir. Bu nedenle
Leylî’nin ikinci hecesindeki “î” sesi vezin gereği kısaltılarak “i”değerine düşürülmüş; bu işlem
sonucunda kelimenin aruza göre ses değeri bir kapalı bir açık hece (- .) olmuştur.
Med:
*İki uzun hece arasında bir kısa hece bulunması gerektiğinde mede başvurulur.
*İmale ve zihafın aruz kusuru sayılmasına karşılık med, bir sanat olarak kabul edilir.
— — . / . — . — / . — —
c- Serbest Ölçü:
*Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna
göre yazmasıdır.
*Serbest ölçü, Türk şiirinde 1940'lardan sonra Orhan Veli Kanık (Garip Akımı) ile yaygınlaşmaya
başlamıştır.
*Bu ölçüde ahenk; söyleyiş, ses akışı ve özenli sözcük seçimi ile sağlanır.
ÖR:
Göğe bakalım