You are on page 1of 58

Termoperiodizm

Bitkilerin günlük sıcaklık değişimlerine karşı gösterdiği


tepkiye termoperiodizm denir.

Termoperiodizm bitkilerin sıcaklık değişimine gösterdiği


fizyolojik bir tepkidir.

Bitkiler gündüz sıcaklığının geceden daha yüksek olması


halinde iyi gelişirler.
Vernalizasyon

Serin iklim çim bitkileri 4-8 hafta süre ile 0-5 oC


arasında kalmamaları durumunda vejetatif devreden
generatif devreye geçemezler.

Diğer bir ifade ile bu bitkilerin sapa kalkıp tohum


bağlayabilmeleri için belirli bir süre soğuk devreden
geçmeleri gereklidir.

Bitkilerin bu isteğine Vernalizasyon isteği denir.


Yeşil alanlara ekilen çim bitkilerinde sapa kalkma ve
çiçeklenme arzu edilmez.
Buna karşılık serin iklim çim bitkilerinde ilkbahar veya
yaz başlangıcında sapa kalkma ve çiçeklenme olayı çok sık
görülür.
Bunun nedeni kış ayları boyunca bitkilerin yeterli
soğuklanmayı almalarıdır.
Vernalizasyon süresi ve düşük sıcaklığın derecesi türlere
ve çeşitlere göre değişebilmektedir.
Vernalizasyon isteği fazla olan tür veya çeşitler kışları
ılıman geçen bölgelere ekildiğinde sapa kalkma çok az
görüleceğinden çim kalitesi yükselir.
Kış Dormantlığı

Bazı çim bitkilerinde kış aylarında düşük toprak ve hava


sıcaklığı nedeni ile büyüme pratik olarak durur.
Yapraklar kurumaya başlar. çoğu yaprak klorofil eksikliği
nedeni ile kahverengine döner.
Cynodon, Zoysia gibi sıcak mevsim çim bitkilerinde kış
dormantlığı çok tipiktir.
Bu bitkilerde toprak sıcaklığı 10 °C'yi geçtiği zaman
dormantlık kırılır.
Köksaplar ve sülükler üzerindeki durgun boğumlardan ve
kök tacından yeni kök ve sürgünler oluşmaya başlar.
Sıcak iklim çim bitkilerinde kış aylarında sarı kahve olan
renk, ilkbaharda yeniden yeşile dönmeye başlar.
Serin iklim çim bitkilerinde kış dormantlığı daha az
belirgindir.

Bu bitkiler kış aylarında sıcaklık, nem ve ışık faktörünün


uygun olduğu sürece büyümelerine devam ederler. Yaprak
dokularında klorofil kaybı olmadığından kış aylarında da
yeşilliklerini korurlar.

Kış aylarında renklerini kaybeden sıcak iklim çim bitkileri


üzerine şeffaf polietilen örtülerin yayılması sera etkisi
yarattığından erken büyümeye ve sonuç olarak çim
alanının erken yeşillenme olur.

Örtü altında sıcaklığın aşırı yükselmesini önlemek için


açılarak havalandırılır.
Buz Tabakaları

Kış aylarında çim alanlarına zarar yapan olaylardan biri:


çim yüzeyinin buz tabakaları ile kaplanmasıdır.

Genel olarak çukur alanlarda biriken su, sulu sepken


olarak yağan karın veya eriyen karlardan oluşan suyun
gece aniden donması gibi değişik olaylarla buz tabakaları
meydan gelebilir.

Buz tabakaları ile kaplanan çim alanlarda bitkiler solunum


içi gerekli oksijeni yeterli ölçüde alamazlar.

Bitki dokuları ve toprak organı, solunumu ile oluşan


karbondioksit, siyanür gibi zararlı gazlar atmosfere
verilemez.
Uzun süre buz tabakaları altında kalan bitkilerde başka
zararlar görülebilir.
Bununla beraber çok yıllık serin iklim çim türleri uzun
süreli buz tabakalarına oldukça dayanıklıdır.
Örneğin çoğu çim bitkisi buz tabakaları altında 60 gün
zarar görmeden kalabilir.
Sülüklü tavus otu gibi bazı türler buz tabakalarına çok
daha dayanıklıdır.
Örneğin bazı çeşitlerin 15 gün süre ile buz tabakası
altında zarar görmeden kalabildiği belirlenmiştir
Buz tabakalarının zararlı etkisini azaltmak için uzun bir
süre erimede kalan tabakalar kırılmalı ve buz parçaları
çim buz tabakalarının çim alanı dışına çıkarılması erime
döneminde su göllenmesini engelleyeceğinde daha
yararlıdır.
Don Kabarması

Bitkilerde ölümlere neden olan diğer bir olay da "don


kabarması olayıdır.
Fazla kar örtüsü bulunmayan, ince yapılı, zayıf
drenajlı topraklarda sık rastlanır.
Nemli olan toprağın üst tabakası donduktan sonra,
toprağın alt tabakalarından yukarıya su çeker.
Özellikle gece sıcaklığının düşmesi ile çekilen su burada
donar. Böylece belirli bir tabakası donan toprakta, bir
hacim genişlemesi olacağından donan toprak katmanı
kabarır.
Bu kabarma sırasında bitki köklerini kopartır, kökler
açıkta kalır.
Don kabarması genç bitkilere çok zarar yapar.

Özellikle yeni ekilmiş bitkilerin kökleri açıkta


kalacağından zarar büyür.

Don kabarmasının etkisini azaltılması için toprağın


süzek ve hafif hazırlanması gerekir. Bunu yanında
sonbahar ekiminin erken yapılarak fidelerin kışa daha
kuvvetli girmesi sağlanmalıdır.

Kabarmanın görülmesinden sonra çim alandan el


merdanesi geçirilmesi don kabarması zararının en az
düzeye indirilmesine yardım eder.
Su

Tüm yaşayan canlılarda biyolojik faaliyetler ve kimyasal


olaylar için su gerekli bir maddedir.

Topraktaki bitki besin maddelerinin alımı bunların bitki


dokuları içerisinde taşınması, fotosentez ve benzeri
olaylar su yardımı ile gerçekleşir.

Bitkilerde turgor olayında ve sıcaklığın düzen­lenmesinde


su etkin bir rol oynar.
Bazı liken, yosun ve benzeri ilkel bitkiler ihtiyaç
duydukları suyu doğrudan hava neminden karşılar.
Ancak çim bitkileri ihtiyaç duydukları suyun büyük bir
bölümünü kökleri ile topraktan alırlar. Hava neminden çim
bitkilerinin doğrudan yararlanma oranlan düşüktür.
Nispi nemin yüksekliği gerek topraktan gerekse
bitkilerden olan terlemeyi azalttığı için suyun daha etkili
kullanımını sağlar.
Havada nispi nemin düşüklüğü terlemeyi artıracağından
suyun kısıtlı olduğu alanlarda çim bitkilerinin gelişimini
olumsuz yönde etkiler.
Toprak-bitki-atmosfer arasında sürekli bir su alışverişi
vardır.

Bu alışveriş su veya buhar şeklinde olabilir. Bitki tarafından


kullanılan suyun çok büyük bir bölümü kök ucundan alınır.

Su, gövde ve yapraklarının epidermis hücrelerinden sıvı veya


buhar halinde de alınabilir.

Ancak bu yolla bitkilere giren su miktarı çok azdır. Bitkiler


tarafından çeşitli yollarla alınan suyun % 1-3'ü metabolik
faaliyetler için kullanılır.

Suyun geriye kalan bölümü terleme yolu ile atmosfere verilir.


Çim alanların su ihtiyacı doğal yağışlar ve sulama ile karşılanır

Doğal yağış olarak yağmur yanında kar, sulu sepken, dolu


sayılabilir.

Bu yağış şekillerinin yanında atmosfer neminin yoğunlaşması ile


oluşan sis çiğ ve kırağı çim bitkileri için önemli su kaynaklandır.
Yağış, hava neminin yoğunlaşarak sıvı veya katı halde
yeryüzüne düşmesidir.

Hava neminin yoğunlaşması sıcaklık ile yakından ilişkilidir.

Soğuk ile birlikte havanın su tutma kapasitesi azalır ve


bir sıcaklık derecesinde nisbi nem doyma noktasına ulaşır.
Higroskopik parçacıklarla etrafında yoğunlaşan hava nemi
yağış olarak yeryüzüne iner.

Havadaki nem, sıcaklık derecesine göre değişik şekil ve


büyüklüklerde yere düşer Yeryüzünde en çok görülen
yağış şekilleri şunlardır.
- Bulut ve Sis: Bulutlar hava akıntılarında asılı durumda
bulunan küçük su damlacıklarından oluşur.

Genellikle yükseklerde meydana gelirler. Sis de esas olarak


bulutlara benzer.

Ancak yeryüzüne çok daha yakındır. Su ihtiva eden hava


kütlelerinin yeryüzüne yakın yerlerde soğuması ile
gerçekleşir.

Sis kıyı bölgelerimizde çok sık görülür. İç bölgelerde ise


çukur yerlerde ve vadilerde rastlanır.
-Çiğ ve Kırağı: Çiğ bitki ve toprak üzerinde görülen bir
yoğunlaşma şeklidir.
Toprak yüzeyine yakın olan yerlerde havanın nisbi nemi
çok yüksektir.
Gece bitki ve toprağın çabuk soğuması nedeni ile nem
yoğunlaşır. Buna çiğ denir.

Bitki ve toprak yüzeyindeki sıcaklık O °C'nin altında ise


hava neminin yoğunlaşma şekline kırağı adı verilir.
-Yağmur: Hava neminin damlacıklar halinde ve sıvı olarak
yeryüzüne düşmesidir. Yeryüzünde en çok görülen yağış
şeklidir.

-Kar: Hava neminin O oC nin altındaki sıcaklıklarda katı


olarak yoğunlaşması ile oluşur. Bazı bölgelerde kar önemli
bir su kaynağıdır.

-Dolu: Yüksek oranda nem ihtiva eden hava kütlelerinde


sıcaklığın aniden O oC nin altına düşmesi sonucu nemin
yuvarlak buz kütleleri ha­linde yoğunlaşması ile oluşur.

Genellikle ilkbahar ve yaz başlangıcında görülür. Yöresel


zararlar yapan bir yağış şeklidir.
Belirtilen yağış şekillerinden sis, bitki ve topraktan olan
buharlaşmayı azalttığı gibi ani sıcaklık düşmelerini önler.

Ancak bulut ve sis yeryüzüne düşen güneş ışınlarının


kalite ve yoğunluğunu etkiler.

Çiğ çim bitkileri için yararlı bir yağış şeklidir. Yeterli


yağış almayan, buna karşılık devamlı çiğ düşen yörelerde
çim bitkileri iyi bir şekilde gelişebilir.

Kırağının suyun donma noktasının altında oluşması nedeni


ile çim bitkilerine olumsuz etki yapabilir.

Ancak çoğunlukla bu etki geçicidir.


Çim Bitkilerinin Su Tüketimi

Çim bitkilerinin su tüketimi bölgeye, iklim şartlarına ve


türlere göre değişebilir.
Ancak genel olarak çim bitkilerinin günde 2.5-7.5 mm
arasında su tükettiği kabul edilir.
Havanın sıcak, nisbi nemin çok düşük olduğu yaz
aylarında günlük su tüketimi 10 mm'yi geçebilir.

Bitki gelişiminin durduğu veya yavaşladığı geç sonbahar


ve kış aylarında su tüketimi çok azalır.

Bitkilerde biçimden sonra su tüketimi artar.

Yapılan araştırmalarda sık yapılan biçimlerde su


tüketiminin seyrek biçimlerden daha fazla olduğu
bulunmuştur.
Keskin bıçakla biçme makineleriyle veya makaslarla yapılan
biçimlerde çim alanı daha az su tüketir. Buna karşılık küt
bıçaklar su tüketimi artırır.

Biçim yüksekliği ile birlikte su tüketimi artar.


Bu nedenle Suyun kıt olduğu bölgelerde biçim biraz derinden
yapılmalıdır.

Çim alanlarda gübreleme bitkilerin su tüketimini önemli


ölçtüler.
Özellikle azotlu gübreleme sürgünlerin büyüme hızını artırması
nedeniyle su tüketimi yükselir.

Bu nedenle çim alanlarda aşırı azot fazla sulamayı gerektirir.

Fosforlu ve potaslı gübrelerin etkisi çok değildir.


Toprakta suyun bol bulunması da tüketiminin artmasına
neden olur.

Sulama yöntemi, şekli ve atılan su miktarı bitkilerin


tüketimini ölçüde etkiler. Genel olarak bitkiler fazla
miktarda ve belirli aralıklarla, yapılan sulamalarda, sık
sık fakat az miktarda yapılan sulamalarda daha az su
tüketir.
Diğer bir deyimle sık ve aşın su verilen yerlerde bitkileri
çok fazla su tüketirler.

Aşırı basılan alanlarda kök ve sürgün gelişmesi yavaşlar.


Bu alanlarda çim bitkilerinin su tüketimi azalır.

Buna karşılık havalanan veya işlenen alanlarda bitki su


tüketimi artar.
Solma

Solma köklerden alınan sudan daha fazlasının terleme


yolu ile atmosfere verilmesinden kaynaklanır.

Geçici su eksikliğinden kaynaklanan, su düzeninin normale


dönmesi ile birlikte ortadan kalkar. Solmanın başlangıç
devresinde çim bitkilerinin yapraklarında sarkma,
büzülme kıvrılma görülür.

Yaprak rengi griden mavi-yeşil renge doğru dönme


meydana getiren etmenlerin sürmesi durumunda, bitkileri
bir bölümü sararmaya ve sonunda ölmeye başlarlar.
Toprakta su eksikliği,
yüksek sıcaklık,
hızlı ve kuru rüzgar,
aşırı güneş ışığı gibi bir dizi faktörün ayrı ayrı veya
birlikte etkisi ile oluşur.

Çim alanlarında solma genellikle suyun fazla ulaşmadığı


kenar, hafif yamaç veya yüksek yörelerde görülür.
Solmaya neden olan faktörlerden birisi de bitki köklerinin
zayıf, yüzlek gelişmesidir.

Yüzlek köklü bitkiler solmaya daha fazla eğimlidir.


Çim alanlarında yüzlek kök sistemi, toprağın kötü
havalanması , sıkışması, su göllenmesi, aşırı azotlu
gübreleme, dipten biçme ve toprak tuzluluğu gibi bir çok
faktör sonucu gelişebilir.

Kök gelişimini hızlandırmak, solma tehlikesini en düşük


düzeye indirmek amacı ile toprağın iyi havalanacak şekilde
hafif ve iyi drenajlı hazırlanması, biçimi yüksekliğinin
artırılması ve dengeli bir gübreleme ve havalandırma
yapılması gereklidir.
Kuraklık

Su eksikliğinin belirli bir süre devam etmesi halinde bitki


büyümesi durur, dokular sararır ve ölümler başlar.

Özellikle yaz aylarında yağmuru kesildiği, sulama


imkanının olmadığı bölgelerde kuraklık tehlikesi artar.
Kuraklığın çim bitkilerine olumsuz etkisi kurak geçen
günlerin sayısı, topraktan ve bitkilerden olan
buharlaşmanın (evapotransprasyon) şiddet ve toprağın
yapısı kadar, bitki türleri ile yakından ilişkilidir.
Çim bitkilerinin nisbi olarak kurağa dayanıklılıkları

Çok iyi
Cynodon dactylon Zayıf
Cynodon sp. Festuca pratensis
Zoysia sp. Çok zayıf
Paspalum notatum Axonopus sp.
Bromus inermis Lolium multiflorum
İyi Agrostis stolonifera
Festuca longifolia Poa trivialis
Festuca arundinacea Agrostis canina
Festuca rubra Agrostis tenius
Orta Trifolium repens
Poa pratensis
Agrostis alba
Poa copressa
Çayır salkımotu,
Bermuda çimi, gibi köksaplı türler kurak dönemlerde
dormant hale geçerek kuraklıktan fazla zarar görmezler.
Daha sonra yağmurlarla birlikte yenide sürmeye
başlarlar.
Koyun yumağı, otlak ayrığı, gibi türler ise derin ve iyi
gelişmiş kök sistemleri ile kurağa çok iyi dayanırlar.
Bu türler yaz aylarını dormant halde geçirerek uzun
yıllar kurak şartlarda canlılıklarını koruyabilirler.
Dayanıklı türlere karşılık, çoğu Lolium ve Agrostis türleri
kuraklıktan büyük zarar görürler.
Kısa süreli kuraklıklar bile, bu türlerde büyüme ve
gelişmeyi engeller.
Sülüklü tavus otu Agrostis stolonifera gibi bazı türlerde
kuraklık çim kalitesini büyük ölçüde düşürür.
Bitkileri büyük bir bölümü sararır. Ancak sulama ile
birlikte sülükler üzerinde boğumlardan yeniden sürebilir
Kış Kuruması

Kış yağışlarının çok az olduğu bölgelerde, bazı çim


türlerinin kuruduğu görülür.

Özellikle kış aylarında rüzgar hızının fazla, yağışın az,


hava sıcaklığının O °C'nin üzerinde olduğu bölgelerde bu
kuruma daha belirgindir.

Kurumanın başlıca nedeni toprakta yeterli nemin


bulunmaması, rüzgar nedeni ile bitkilerden su kaybının çok
fazla olmasıdır.

Bazı bölgelerde toprağın donması da bitkilerin terleme ile


kaybettikleri suyu topraktan almamalarına neden olabilir.
Serin iklim çim bitkilerinde kış kurumaları oldukça sık görülür.

Ancak bu kurumalara çoğunlukla yapraklarda rastlanır ve


sürekli bir zarar meydana getirmezler.

Hava sıcaklığının normale dönmesi ve aktif büyümenin


başlanması ile birlikte bu zararlar ortadan kalkar.

Kış kurumasının engellenmesi için toprağın kuru olduğu


dönemlerde sulama yapılmalıdır. Ayrıca bazı önlemler de kış
kurumasını azaltır.

Örneğin bu zararların sık görüldüğü bölgelerde rüzgar kıran,


değişik malç veya plastik örtüler ile transprasyonun azaltılması
önerilen işlemler arasındadır.
Su Göllenmesi

Çim bitkilerinde su azlığı kadar fazlalığı da zararlıdır. Su


göllenmesi zayıf toprak drenajı, aşırı sulama veya yağış,
yüksek taban suyu gibi değişik nedenlerden kaynaklanabilir.

Toprakta su fazlalığı doğrudan bitkileri etkilediği gibi toprakta


oksijen oranının azalmasına, CO2 oranı artmasına neden olur.
Su göllenen alanlarda topraktaki oksijen birkaç saat içerisinde
tükenir.

Çim bitkilerinin kökleri solunum için yeterli oksijen alamazlar.

Köklerde ilk önce tüyler, sonra ince kökler ölür. Bitkilerde


bitki besin maddeleri alımı kesintiye uğrar.
Besin maddesi noksanlığı nedeni ile bitkilerde sararma
görülür.
Toprakta aneorobik koşullar nedeniyle bir dizi toksik
(zehirli) madde oluşur.
Bu olumsuz faktörler nedeni ile göllenen alanlarda çim
bitkileri büyük zarar görürler.
Çim bitkilerinde zarar görme oranı türlere, su göllenme
süresine, göllenen suyun miktarına, sıcaklığına ve ışık
şiddetine bağlı olarak değişir.
Türlerin su göllenmesi ne karşı toleransları çok değişiktir.
Cynodon türleri ile Agrostis stolonifera su göllenmesine
çok iyi, L. perenne çok az, Poa pratensis orta derecede
dayanıklıdır.

Su göllenen alanlarda su derinliği önemli bir faktördür.


Tüm organ su altında kalan çim bitkileri kısa sürede
ölürler.
Buna karşılık yaprak uçları suyun dışında kalan
buğdaygiller çok daha uzun süre canlılıklarını koruyabilir.
Örneğin yaprakları su yüzeyinde kalan Agrostis
stolonifera bitkilerinin tüm büyüme mevsimi boyunca su
göllenmesine dayanabildiği bulunmuştur.
Çim bitkileri dormant veya yarı dormant durumda iken su
göllenmesine daha fazla dayanırlar.
Aktif büyüme mevsiminde su göllenmeleri bitkilerin kısa
sürede zarar görmesine yol açar. Bitki doku içerisinde en
çabuk zarar gören organlar yapraklardır.

Sülük ve köksap; su göllenmesine daha dayanıklıdır.


Özellikle üzerinde dormant halde tomurcuk bulunan gövde
ve sap parçaları su göllenmesini çok az zararla atlatırlar.
Rüzgar

Rüzgar bir hava hareketidir.

Hava kütlelerinin belirli yönlerdeki hareketleri, canlılar


üzerinde değişik etkilerde bulunurlar.

Bitkiler rüzgardan mekanik ve fizyolojik olarak iki yönlü


etkilenirler. Rüzgarın mekanik etkileri genellikle hız ile
yakından ilişkilidir.
Rüzgar hızı 2-5 m/sn arasında değiştiği zaman, bitkilerde
herhangi bir mekanik zarar oluşturmaz. Hız 15­20
m/sn'ye ulaştığında bitkiler yatmaya, yaprak ve çiçekler
dökülmeye başlar.

Rüzgar hızı 30-40 m/sn olduğunda, ağaçlar devrilmeye


başlar, tüm tarımsal ürünlerde büyük mekanik zararlar
meydana getirir.
Hızlı rüzgarlar özellikle organik topraklarda veya kumlu
alanlarda çimlerin sökülmesine, köklerin ortaya
çıkmasına, sürüklendiği ince toprak parçaları ile bitkilerin
örtülmesine neden olurlar.

Rüzgarın bu olumsuz etkisi kurak ve yarı kurak


bölgelerde çok belirgindir.

Bu olumsuzlukları engellemek amacı ile yeni ekilmiş çim


alanları sürekli nemli tutulmalı, rüzgara dik rüzgar kıran
örtüleri kurulmalıdır.
Tarımsal açıdan rüzgarın en önemli olumsuz etkilerinden birisi
de, topraktan ve bitkilerden olan terlemeyi arttırmaları,
fotosentezi olumsuz yönde etkilemeleridir.
Sıcak rüzgarlar ortam sıcaklığını yükseltirken, orantılı nemi
önemli ölçüde düşürürler.
Toprakta yeteri kadar su bulunsa bile, sıcak rüzgarlarla
karşılaşan bitkiler gözeneklerini (stomalan) kapatarak fotosentez
hızını azaltırlar.
Sıcak rüzgarların devamlı esmesi durumunda bitkiler
kaybettikleri fazla miktardaki suyu topraktan sağlayamadıkları
için kısa sürede sararır ve ölürler.
Ülkemizin birçok yöresinde "sam rüzgarı" adı verilen bu sıcak
rüzgarlar, çim alanlarda önemli zararlara neden olurlar.
Deniz kenarlarındaki çim alanlarda rüzgarın beraberinde
getirdiği tuz parçacıkları önemli bir sorundur. Özellikle tuza
hassas çim bitkilerinin yaprak ayalarında zarar çok görülür.
Bu zararı önlemek amacı ile tuza dayanıklı çim bitkilerinin sık
sık sulanması tuzun olumsuz etkisini azaltır. Rüzgarın
beraberinde getirdiği yabancı ot tohumları özellikle kaliteli
çim örtülerinde önemli bir sorundur.

Hafif rüzgarla kolayca taşınan ot tohumları çim örtüsünde


yabancı ot oranının yükselmesine neden olur. Bunun yanında
rüzgar, külleme, pas vb. birçok hastalık sporlarını
beraberinde getirir.

Rüzgarın bitkilere birçok olumlu etkisi de vardır. Durgun


havalarda bitki örtüsünün alt katmanlarında C02 oranı çok
azalır. Rüzgarlar bu ha­vayı değiştirerek yerine C02'ce daha
zengin hava getirir.
Atmosfer (Hava)
Atmosfer dünyamızı çevreleyen bir gaz tabakasıdır.

Güneş ışı için bir süzgeç ödevi gören hava, bitkiler içinde
bir yetişme artar. Canlıların yetişme ortamındaki hava,
hacim olarak %78 azot, %21 oksijen, %0.03 CO2 ve %
0.97 başta argon olmak üzere diğer gazlardan
oluşmuştur.

Bunların dışında bölgelere göre ve mevsime bağlı o hava


içerisinde; su buharı, toz, duman, toz parçacıklarına
bağlı mikroorganizmalar, çiçek tozları ve endüstri gazları
bulunur.
Bitkiler havada bulunan gazlardan en önemlileri C01,
oksijen ve diğer g; içerisinde yer alan SO2, NH3, HN,
03dür.
Oksijen, bitki kökleri ve toprak mikroorganizmalarının
solunum transpirasyon ve hayati faaliyetler ile bazı iz
elementlerin alımı için gerek elementtir.
Solunum sırasında kökler oksijen alır, CO2 verirler. Bu
nedenle toprakta CO2 miktarı gittikçe artar.
Ancak toprak ile atmosfer arasında devamlı bir değişim
söz konusu olduğu için normal topraklarda CO2 miktarı
toksik bir düzeye çıkmaz.
Buna karşılık su toplanan veya sıkışık alanlarda havalanma
azaldığı için CO2 miktarı yükselir, oksijen ise azalır.
Topraktaki mineral ve organik parçacıkları arasında bitki
kökleri mikroorganizmalar, hava ve su bulunur. Toprağın
yapısına ve bünyesi bağlı olarak hava ile dolu boşlukların
oranı % 35-70 arasında değişir.

Çakıllı ve kumlu topraklarda daha büyük boşluklar


bulunur. Su ve hava bu boşluklarda kolayca hareket
eder. Buna karşılık ince yapılı topraklar küçük, fakat çok
sayıda boşluk bulunur.

Son yıllarda hava kirliliği çim bitkilerini olumsuz yönde


etkilemektedir. Özellikle ozon, S02 ve değişik azotlu
bileşikler çim bitkilerinin yüksek rakımlarda renk değişimi
ve kurumalara neden olur.
3.2. TOPRAK FAKTÖRLERİ

Toprak, yeryüzünün dışını kaplayan, kayaların ve organik


maddenin parçalanması ile oluşan bitkiler için bir yetişme
ortamıdır.

Birkaç mili metreden birkaç metreye kadar değişebilen


kalınlıktaki toprak başlıca yapı maddesinden oluşmuştur.

Bunlar sırası ile mineral madde, organik madde, su ve havadır.


Mineral madde toprağın en büyük bölümü oluşturur.
Ana kaya ve toprağı oluşturan şartlara bağlı olarak mineral
maddelerin kendine özgü fiziksel ve kimyasal özellikleri vardır.

Kum küçük bir düzeye sahiptir.

Az su tutar ve kimyasal aktivitesi çok azdır. Kil çok geniş yüzeye


sahiptir. Kimyasal aktivitesi ve su tutma kapasitesi çok
yüksektir. Tın ise kum ve kil arasında yer alır.
Topraktaki mineral maddeler başlıca silisyum, aliminyum
ve demirden oluşmuştur.
Bunların bir besin maddesi olarak fazla bir önemi yoktur.
Mineral maddede az miktarlarda kalsiyum, potasyum ve
magnezyum bulunur.
Ancak bunlar bitki için uygun bileşikler halinde değildir.
Topraktaki mineral madde, içerde besin maddelerinden
çok, bitki besin maddelerini tutma kapasite yönünden
önemlidir.
Organik madde bitki gelişimi için en önemli fark yollardan
birisidir.
Toprağın yapısını, su tutma kapasitesini, su hareket ve
besin maddelerini tutma kapasitesini genellikle olumlu
yönde etkiler C organik madde oranı %20'nin üzerine
çıkarsa bu topraklara organik toprak ismi verilir.
Türkiye topraklarında organik madde oranı genel olarak
düşüktür.
Özellikle Orta Anadolu ve Geçit bölgelerinde organik
madde ora % 1 'in altına düşer.
Kıyı bölgelerimizde bu oran % 1 ile 2 arasında değişir.

Topraklarda mikroskopik bakterilerden, solucanlara kadar


değiş büyüklüklerde canlılar bulunur.
Mikroorganizma olarak bakteriler, aktinomisetler, algler,
protozoalar ve nematodlar çoğunluklada Bakteriler
toprakta çok sayıda bulunurlar.
Organik maddeyi azaltır, bağlar, kükürt ve azotlu
bileşikleri bitkilere yarayışlı hale getirirler.

Mantar ve aktinomisetler organik maddeyi parçalarlar.

Solucanlar ise toprağın havalanmasını ve su hareketinin


artmasına yol açarlar.
pH toprağın en önemli özelliklerinden birisidir.

Toprak reaksiyonu asit, baz veya nötr olarak ifade edilir.

pH'sı 7'den büyük topraklar baz küçükler ise asit


olarak tanımlanır.

Çoğu çim bitkisi hafif asit topraklarda hoşlanmasına


karşılık bazı bitkiler hafif bazik, bazıları da asit
topraklar daha iyi gelişirler.
Genel olarak çim bitkileri pH sı 5.5-7.0 arasında değişen
topraklar iyi bir şekilde gelişirler.
Çok asit şartlarda kök sistemi zayıf ve yüzlek gelişir.

Renk kahverengine döner.

Aşırı asit topraklarda yetiştirilen çok bitkilerinin toprak üstü


organlarda gelişim zayıflar, renk koyulaşır. Toprak asitliği
bitki besin maddelerinin alımını ve toprak canlıklarının gelişimini
etkiler.

Örneğin bitkilerin fosfor alımı zorlaşır. Aşırı demir alüminyum


iyonları bitkilere olumsuz etkide bulunur. Asit topraklar kireç
uygulamaları ile çim bitkileri için uygun bir hale getirirlerse de
bu uygulamanın etkisi geçicidir.
Toprakta tuz oranı çim bitkileri yetiştiriciliğinde önemli
bir sorundur.
Tuzlu topraklarda eriyebilir tuzlar (özellikle Cl2 ve S04)
toksik düzeyler bulunur.
Toprakta tuz, ana kayadan kaynaklanabileceği gibi
sulama ve drenaj suyundan, bazen taban suyunun
yükselmesinden kaynaklanabilir.
Tuzlanma, drenaj sorunları bulunan kurak ve yarı kurak
bölgelerde görülür.
Özellikle çevredeki su kaynaklarında veya toprakta tuz
kaynağı, olan bölgelerde önemli bir sorundur.
Toprağın derin katmanlarında tuz tabakaları bulunan
bölgelerde yapılan yanlış sulamalar, derindeki tuzun yüzeye
çıkmasına ve toprağın tuzlanmasına yol açabilir.
Tuzluluk milimhı cm ile veya son yıllarda olduğu gibi
desisiemens (dS m-ı) birimi ile ifa edilir. (milimhos/cm
=dSm-ı)
Toprakta tuzluluk 4 dS m-I dan az ise tuz] luk oranlarında
çim bitkileri zarar görmeye başlarlar. 15 dS m-I r
üzerindeki tuzluluk oranlarında ise ancak birkaç çim bitkisi
gelişebilir.
3.3. BASILMA VE ÇİĞNENME

Basılma ve çiğnenme çim alanlarında sık rastlanan bir


olaydır.
Basılmanın şiddeti veya yoğunluğu çim alanının kullanım
amacına göre değişir, çoğu ev bahçesinde basılma ve
çiğnenme büyük bir sorun değildir.

Bu alanlarda ara sıra gezinme nedeniyle oluşan basılma,


çiğnenme çim örtüsüne devamlı bir zarar vermez.

Park ve bahçelerde çocuk oyun alanlarının çevresi ile


aşınma derecede çiğnenen diğer alanı çim örtüsünün büyük
bir bölümü tahrip olur.
Özellikle kısa yoldan bir noktaya ulaşmak amacıyla çim
örtüsünde oluşan yollar kelleşir.

Bu alanlarda bitki örtüsü tahrip olmuş çıplak yollara sık


rastlanır.
Futbol sahaları gibi çoğu spor alanında basılma ve
çiğnenme aşırı düzeylerdedir.
Bu bölgelerde kötü drenaj toprağın aşırı sıkışması ile
birlikte basılma ve çiğnenme çoğu çim bitkilerinin ölümüne
neden olur.

Futbol sahası gibi spor alanlarında vurma şiddetine bağlı


olarak çim bitkilerinin yaprak ve sapları bazen de kök
taçları zarar görür.

Bitkilerin kendilerinin yenilenmesi için yeterli sürenin


verilmesi halinde bitki örtüsü yeniden sağlığına kavuşur.

Düzensiz spor yapılan alanlarda bitkiler kısa sürede


öleceğinden bitki örtüsü seyrekleşir.
Çim bitkilerinde bu basılma ve çiğnenmeye karşı
dayanıklılık yönünden büyük farklılıklar vardır. Bu
farklılıklar türlü çim alanının niteliğine, çevre şartlarına
basılma ve çiğnenmenin yoğunluğuna bağlı olarak değişir.
Bitkinin yapısındaki lignin ve benzeri maddeler, yaprak ve
sap kalınlığı gibi bir çok özellik basılma ve çiğnemenin
dayanımı etkiler.
Örneğin kaba, sert yaprak ve saplara sahip türlerde
basılma ve çiğnenmeye dayanıklılık daha fazladır.
Genel olarak genç fideler, olgun bitkilerden kuvvetli ve
iyi gelişmiş çim örtüsü, bozuk çim örtüsünden basılmaya
daha dayanıklıdır.
Basılma ve çiğnenme
fiziki olarak organlarının parçalanması yanında
toprağın sıkışmasına,
oksijen oranının azalmasına,
buna karşılık hava, su hareketinin yavaşlamasına neden
olmaktadır.

Aşırı basılan ve sıkışan topraklarda bitkiler zayıf


gelişeceği için bitki örtüsü seyrekleşir.
Çok iyi
Cynodon dactylon Zayıf
Lolium perenne Phleum pratense
Festuca arundinacea Phleum bertolonii
İyi Agropyron cristatum
Cynosorus cristatus Festuca longifolia
Festuca pratensis Poa trivialis
Poa pratensis Agrostis tenius
Orta
Festuca rubra var. commutata
Poa compressa
Festuca rubra var. rubra
Festuca ovina
Agrostis stolonifera

You might also like