You are on page 1of 36

ANAYASA HUKUKU

29. HAFTA
1. VE 2. DERS
SİYASİ PARTİLERİN DENETİMİ
 Liberal anayasacılık düşüncesi bakımından çok partili siyasal hayat büyük
önem taşımaktadır. Bu sebeple liberal anayasalarda siyasi partilere ilişkin
hükümler bulunmaktadır.
 Siyasi partilerin denetimi iki boyutludur:
 Parti yasakları ve siyasi partilerin kapatılması
 Mali denetim
Siyasi Parti Yasakları ve Kapatılması
 Siyasi partilerin kapatılması, liberal demokratik ülkelerde «militan demokrasi»
anlayışına dayandırılmaktadır. «Özgürlük düşmanlarına özgürlük yoktur».
 Liberal demokrasiyi ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerde bulunan partiler
kapatılabilir. Örneğin, Almanya, İtalya, Portekiz, Polonya, Türkiye vs.
 Parti kapatma, daha çok otoriter ve totaliter partiler bakımından karşılaşılan bir
durumdur. Ancak Türkiye'de otoriter ya da totaliter partiler olmamasına
rağmen siyasi partilerin kapatılması konusunda, en "aktivist tutumu" Türk
Anayasa Mahkemesi sergilemiştir.
 Türkiye'de kapatılan siyasi partilerin çoğunluğu konuyu Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne taşımış ve Türkiye hakkında mahkumiyet kararları çıkmıştır. Bu
kararlar doğrultusunda AİHM, siyasi partilerin kapatılması rejimine ilişkin
içtihadını geliştirmiştir.
AİHM’in Siyasi Parti Kapatılmasına Dair
Yaklaşımı
 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), siyasi partilerin kapatılmasını
doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı
görmemektedir.
 Ancak Mahkeme, siyasi partilere ilişkin kapatma yaptırımının istisnai
olarak ve çok sıkı kurallara bağlı olarak uygulanmasını
savunmaktadır.
 Her şeyden önce Mahkeme, bir partinin programı demokratik ilkelere
aykırı olmadıkça, devletin mevcut yapısı ile bağdaşmadığı nedeniyle
kapatılmasını düşünce özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğüne aykırı
bulmaktadır.
 "Bir parti programının Sözleşmeci bir Devletin mevcut ilkeleri ve temel
yapılarıyla bağdaşmaz olması, bu programı demokrasinin kurallarıyla
bağdaşmaz duruma getirmemektedir.
 Demokrasinin kendisine aykırı olmadıkça, bir Devletin mevcut
organizasyonunu sorgulayacak nitelikte bile olsa farklı siyasi
programların önerilmesine ve tartışılmasına imkân verilmesi, demokrasinin
özünü oluşturur» (Sosyalist Parti- Türkiye Kararı, par. 41, 47).
 AİHM, bir partinin programında beyan ettiği amaçlardan ve niyetlerden
daha farklı amaç ve niyetlere sahip olduğunun ileri sürülmesi halinde,
bunun ortaya çıkarılması için partinin programı ile faaliyetleri ve
savunduğu görüşlerin karşılaştırılması gerektiğini ifade etmektedir.
 Mahkemeye göre, Partilerin sadece tüzüğüne ve programına bakılarak,
anayasal düzene muhalefet ettiği iddia edilemez.
 AİHM'ye göre kapatma gibi çok ciddi bir yaptırım, zorunlu ve
istisnai durumlarda uygulanması gerekir. Çünkü siyasi partiler
demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Demokrasinin kendisi
için açık ve yakın bir tehlike oluşturmadığı sürece, partiler
kapatılamaz. Bunun dışındaki durumlar için eylemin ağırlığı ile
orantılı başka yaptırımların uygulanması gerekir:
 AİHM içtihatları açıkça ortaya koymaktadır ki, siyasi partilerin kapatılması
başlı başına demokrasi ile bağdaşmaz değildir. Ancak siyasi partilerin devletin
temel düzeni açısından ortaya koydukları farklı görüşlerin doğrudan demokratik
toplum düzeni açısından bir tehdit oluşturup oluşturmadığı önceden bilinemez.
 Bunun için, demokratik yöntemlerle ortaya konmayan, şiddet ve şiddete çağrı
içiren düşünceler belli yaptırımlara bağlanabilir.
 Bu açıdan demokratik meşruluktan faydalanan mevcut devlet düzeni, şiddet
ve şiddete çağrı yoluyla tehlikeye sokulamaz. Dolayısıyla faaliyetleri ile
mevcut düzeni açık ve yakın bir tehditle karşı karşıya bırakan siyasi partinin
faaliyetlerinin yasaklanması, demokrasinin kendini korumasının bir
gereğidir.
 Siyasi partilerin kapatılması konusunda dikkat edilmesi gereken, demokratik toplum
düzeni korunurken, temel hak ve hürriyetlerin gereğinden fazla sınırlanmamasıdır.
 Sadece “ikna edici ve zorlayıcı sebepler" siyasi partilerin örgütlenme özgürlüğünün
sınırlanmasının haklı sebebi olmalıdır.
 Siyasi parti kapatmalarda, mevcut olayların ışığında bir bütün olarak bakmak ve
müdahalenin "izlenen meşru amaçla orantılı” olup olmadığına ve müdahaleyi haklı
kılmak için gösterilen gerekçelerin "ilgili ve yeterli" olup olmadığına dikkat etmek
gerekmektedir.
 Siyasi parti üyelerince yapılan konuşmalarda şiddet kullanmaya veya ayaklanmaya bir
çağrı veya demokratik prensiplerin herhangi bir biçimde reddine yönelik bir şey
görülmedikçe siyasi partiler yasaklanamaz.
 Siyasi partilere ilişkin yasaklamalarda kapatma gibi radikal bir yaptırım doğrudan
uygulanmamalıdır. Partilerin hemen ve temelli kapatılması, malvarlığının tasfiye edilip
mallarının hazineye geçirilmesi ve parti üyelerinin ömür boyu siyasi yasaklı hale
getirilmesi gibi ağır yap tırımlar, çok ciddi olaylar sonucu uygulanan yaptırımlar
olmalıdır.
Venedik Kriterleri
 Avrupa Konseyi danışma organı olan "Hukuk Yoluyla Demokrasi İçin Avrupa
Komisyonu" (Venedik Komisyonu) Avrupa ülkeleri arasında ortak anaya sal
standartları belirlemeye çalışmakta ve bu yönde üye devletlere tavsiyelerde
bulunmaktadır.
 Komisyon’a göre (7 ilke):
 Devletler, herkesin siyasi partilerde özgürce örgütlenme hakkını tanıması
gerekmektedir.
 Siyasi Partilerin faaliyetleri dolayısıyla siyasi parti özgürlüğünün sınırlanması,
olağan hallerde olduğu gibi olağanüstü hallerde de İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi
ve uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümlere uygun olması gerekir.
 Siyasi partilerin yasaklanması ve kapatılması, yalnızca, anayasada tanınan temel hak
ve hürriyetleri ihlal ederek, demokratik anayasal düzeni yıkmanın bir siyasi aracı
olarak şiddet kullanan ya da şiddeti savunan partinin bir davada ispatlanması
durumunda kabul edilebilir. Bir partinin barışçıl bir yolla Anayasada değişiklik
öngörmesi, sırf bu nedenle kapatılması ya da yasaklanması için yeterli görülemez.
 Bir siyasi parti, parti içerisinde ya da parti faaliyetlerinde, partinin yetkili
makamlarınca yetkilendirilmeyen üyelerinin bireysel davranışları sebebiyle, bir
bütün olarak sorumlu tutulamaz.
 Bir partinin yasaklanması ve kapatılması özellikle son bir tedbir olarak, en son
çare olarak kullanılabilir. Bir partinin yasaklanması ya da kapatılması konusunda
yetkili yargısal organın kararından önce, hükümetler ya da diğer devlet organlarına,
ülkenin durumuyla ilgili olarak, söz konusu partinin gerçekten ülkenin siyasi
düzeni ve bireylerin hak ve hürriyetleri açısından bir tehlike teşkil edip etmediği
yönünde bir değerlendirme yapmasını gerektirir.
 Siyasi partilerin doğrudan yasaklanması ya da kapatılması ile ilgili yasal önlemler,
anayasaya aykırılığın bir yargı kararıyla tespit edilmesinin sonucu olarak
görülebilir ve istisnai bir tedbir şeklinde ve orantılılık ilkesinin uygulanması
sonucu kabul edilebilir.
 Bir siyasi partinin yasaklanması ya da kapatılması, açıklık ve adil yargılanma gibi
yargılama sürecine ilişkin tüm güvencelerin sağlanması koşuluyla, Anayasa
Mahkemesi ya da bir diğer mahkeme tarafından kararlaştırılabilir.
 Venedik Komisyonu 1998 tarihli raporunda, son verilerden yola çıkarak Avrupa
Konseyi(ne üye ülkelerin kabul ettiği parti yasaklarını şu şekilde sıralamıştır:
 Devletin varlığı ve egemenliğin tehdit edilmesi temel demokratik düzenin
tehdit edilmesi
 Devletin toprak bütünlüğünün tehdit edilmesi
 Sosyal, etnik ve dini nefretin teşvik edilmesi,
 Etnik ayrımcılığın teşvik edilmesi şiddet kullanılması ya da kullanma
tehdidi; nazizm ya da faşizm
 Suç örgütleri
 Askeri ya da yarı askeri (paramiliter) örgütler
 Gizli ya da yıkıcı yöntemler.
 Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler bakımından, yukarıda yer verilen amaç ve
faaliyetler dikkate alınırken, üye ülkeler arasında «marjinal ve aşırı
partilerin» yasaklandığı tek ülke Türkiye’dir.
 Venedik Komisyonu, karşılaştırmalı hukuk verileri açısından Türkiye'nin
durumunu değerlendirdikten sonra, en dikkat çekici özelliğin, partilerin
kapatılmasına yol açan parti yasaklarının çok uzun bir liste oluşturduğu,
buna karşın yargısal güvencelerin çok zayıf olduğunu vurgulamaktadır.
 Ayrıca Rapor'da yasakların hem hukuksuz faaliyetlere hem de düşüncelere
yönelik olduğu ve parti kapatmaya ilişkin uygulamanın çok yaygın olduğu
ifade edilmektedir.
 Demokratik ülkelerde ortak uygulama, siyasi partiye yönelik davaların,
tarafsız bir mahkeme tarafından karara bağlanmasıdır.
 Birçok ülkede, Türkiye'de olduğu gibi, bu konuda karar verme yetkisi
Anayasa Mahkemelerine bırakılmaktadır. Bazı ülkelerde, İspanya ve
Danimarka’da olduğu gibi, bu yetki yüksek mahkemelere verilmektedir.
 Parti kapatılmasına ilişkin sürecin kural olarak adli merciler (savcılar)
tarafından başlatılması gerekse de dava açılabilmesi için «takdiri bir
siyasal karar» aranmalıdır (Filtre işlevi görecek bir siyasi makam takdirine
ihtiyaç bulunmaktadır).
 Venedik Komisyonu, Türkiye’deki parti kapatma uygulamasının:
 Parti yasaklarının çok daha kapsamlı olduğu (örneğin Avrupa’da bulunmayan
«laik ve demokratik cumhuriyet ilkelerine aykırı olmama» gibi sebeplerin
bulunduğunu) ve yasal sınırlamaların Avrupa’ya nazaran daha
«tahammülsüz» olduğunu,
 Parti kapatma davasının hiçbir siyasal kontrol ve denge gözetilmeden Yargıtay
CBS’ne bırakılması nedeniyle Avrupa ortak yaklaşımıyla bağdaşmadığını,
 Parti kapatma geleneğinin AYM’nin yapısı ve uygulaması nedeniyle yaygın
olduğunu,
Tespit etmiştir.
 Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasasının 19/4 ve 57/3., 1982 Anayasasının
69/4. maddesinden aldığı yetkiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının
açacağı dava üzerine siyasi partilerin kapatılması davalarına bakmaktadır.
 Anayasa Mahkemesi 45 yıl içerisinde 47 siyasi parti kapatma davasına
bakmıştır. Bunlardan, altısı 1961-1982 yılları arasında karara
bağlanmıştır.
 1982 sonrası açılan 41 davada,  40 başvuru sonuçlandırılmış; bir
başvurunun incelemesi devam etmektedir.
1982 Anayasası’nda Parti Kapatma Rejimi
 Siyasi partilerin "kapanma” ve “kapatma" rejimi 1982 Anayasası'nın 68 ve 69.
maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nda düzenlenmektedir.
 Anayasa'nın 68. maddesinin 4. fıkrasında siyasi partilere ilişkin yasak amaçlar yer
almaktadır.
 Anayasa'nın 69. maddesi ise partilerin kapatılma sebepleri yanında mali denetimi
ve kapatma davasına ilişkin esasları düzenlemektedir.
 Siyasi Partiler Kanunu’nda Üçüncü Kısım “Mali Hükümler” kenar başlığını
taşırken, Dördüncü Kısım'da "Siyasi Partilerle İlgili Yasaklar" yer almaktadır.
 Siyasi partilere uygulanan en ağır yaptırım, TEMELLİ KAPATMA’dır.
 Temelli kapatma dışında «devlet yardımından kısmen veya tamamen
yoksun bırakma» yaptırımı bulunmaktadır.
 Bu yaptırımlar dışında, Anayasa Mahkemesi’nin «ihtar kararı» da bir
yaptırım olarak kabul edilebilir.
Kapatma Nedenleri
 Siyasi partilerin kapatma nedenleri Anayasa'nın 69. maddesi ile Siyasi Partiler Ka nunu'nun
101. maddesinde benzer şekilde sayılmaktadır. Bu maddelere göre bir siyasi parti hakkında
kapatma kararı şu üç nedene dayalı olarak verilebilir (SPK m.101):
 Bir siyasi partinin tüzük ve programının Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet
egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olması, sınıf veya zümre
diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi
amaçlaması, suç işlenmesini teşvik etmesi,
 Bir siyasi partinin, Anayasanın 68'inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı
eylemlerin işlendiği odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespiti,
 Bir siyasi partinin, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk
uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alması.
 Kapatma nedeni olan eylemler bakımından «odak olma» hali bizzat Anayasa’da
tanımlanmıştır. Anayasa’ya göre:
 Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde
işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya
merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen
veya açıkça benimsendiği;
 Yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde
işlendiği takdirde;
Söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.
 Anayasa Mahkemesi, temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına
göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun
bırakılmasına karar verebilir.
 Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan
gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak
kapatılır.
 Bu sebep bakımından, sadece kapatma yaptırımı öngörülmüştür, devlet
yardımından yoksun bırakma yaptırımı bu durumda uygulanamaz.
 Anayasa'nın 69. maddesinde ve Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. madde
sinde belirtilen kapatma nedenleri dışında diğer yasaklar için kapatma
değil, "mali yaptırım" veya "ihtar" uygulanmaktadır.
 Nitekim Anayasa'nın 69. maddesinde "Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere
girişemezler (69/2)" denilmektedir. Bu kapatma nedeni kabul
edilmemektedir.
 Partilere verilen ihtarın yerine getirilmemesi durumunda, mali yardımın
kesilmesi amacıyla dava açılabilmektedir.
 Partilerin kapatılmasına bağlanan sonuçlar:
 Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
 Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan
kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin
kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl
süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
 Kapatılan siyasi partinin malvarlığı Hazineye geçer.
 Parti kapatma davası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından:
 Resen,
 Adalet Bakanının veya başka bir partinin (son milletvekili seçimlerine
katılan ve TBMM’de grubu bulunan, ilk kongresini yapan ve merkez
karar ve yönetim kurulunun oy çoğunluğu ile talepte bulunan partinin)
yazılı başvurusu üzerine (ve yeterli delil varsa),
Açılabilir.
 Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalar, 5271 sayılı Kanun’un davanın
mahiyetine uygun hükümleri uygulanmak suretiyle dosya üzerin den Genel
Kurulca incelenir ve kesin karara bağlanır.
 AYM tarafından, parti kapatma kararı, 2/3 çoğunlukla (en az 10 üyenin
oyuyla) verilebilir.
Siyasi Partilerin Mali Denetimi
 Siyasi Partilerin mali denetimi, Anayasa'nın 69. maddesine göre, Sayıştay'ın
yardımıyla, Anayasa Mahkemesince yapılır.
 Maddenin 3. fıkrasına göre, "Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına
uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa
Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna
uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygula
nacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini
yerine getirirken Sayıştay’dan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim
sonunda vereceği kararlar kesindir".
 Mali denetime ilişkin Anayasa'da belirlenen hususlar, Siyasi Partiler Kanunu'nun
Üçüncü Kısım'da beş Bölüm halinde yer almaktadır. Bu kapsamda, siyasi
partilerin gelirleri, giderleri, parti içi mali işleri, Anayasa Mahkemesince
yapılacak mali denetim ve müeyyideler düzenlenmiştir.
 Siyasi partilerin gelir ve giderleri amaçlarına aykırı olamaz.
 Gelirleri, aidat, satış gelirleri, parti malvarlığından elde edilen gelirler, bağışlar
(Türk vatandaşlarından ve Türk tüzel kişilerinden) ve Devlet yardımı.
 Devlet yardımı «yeterli düzeyde» ve «hakça» yapılır.
 Devlet (Hazine) yardımı:
 Son milletvekili seçiminde %10’luk barajı aşan partiler,
 Milletvekili genel seçimlerinde toplam %3’ten fazla oy alan partilere
verilir.
 Devlet yardımı, her yıl yapılır, ancak milletvekili seçimi yapılacağı yıl üç katı,
mahalli idare seçimlerinin yapılacağı yıl iki katı yapılır. Eğer iki seçim aynı
yıl içindeyse, en fazla üç kat ödeme yapılır.
 Siyasi partiler tüm gelir ve giderleri yönünden hesap verme yükümlülüğü
altındadır.
 Siyasi partilerin giderleri için her yıl belirlenen bir miktara kadar harcamaların
makbuz veya fatura gibi bir belge ile tevsik edilmesi zorunlu değildir.
 Giderlere ait belgeleri saklama süresi, özel kanunlarda gösterilen daha uzun
süreye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, kesin hesabın Anayasa Mahkemesinin
ilk inceleme kararının ilgili partiye bildirilme tarihinden itibaren beş yıldır.
 Siyasi partilerin yapacakları giderler, sözleşmeler ve girişecekleri yükümlülükler;
genel merkezde parti tüzelkişiliği adına, illerde il yönetim kurulu adına ve
ilçelerde ilçe yönetim kurulu adına yetkili kılınan kişi veya kurulca yapılır
(m.71/1).
 Siyasi partiler, üyelerine ve diğer gerçek ve tüzelkişilere hiçbir şekilde borç
veremezler.
 Siyasi partiler, gelir ve giderlerini gösteren yıllık bütçe hazırlamak zorundadır.
 Sayıştay eliyle yapılan, Anayasa Mahkemesi denetimi sonunda, o siyasi partinin
gelir ve giderlerinin doğruluğuna ve kanuna uygunluğuna veya kanuna uygun
olmayan gelirler ile giderler dolayısıyla da bunların Hazineye gelir
kaydedilmesine karar verir.
 Siyasi Partiler Kanunu hükümlerine aykırı olarak bağış kabul ettiği, mal veya
gelir edindiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen siyasi partilerin, bu yolla elde
ettikleri gelirlerin tamamının, Kanunda belirtilen miktarlardan fazla gelirlerle,
taşınmaz malların kanuni miktarı geçen kısmının karşılığının Hazine ye irat
kaydedilmesine, taşınmaz malların ise Hazine adına tapuya tesciline karar
verilir.
 Kanun hükümlerine aykırı olarak siyasi partilere sağlanan kredi ve borçlar
üzerine Anayasa Mahkemesi kararıyla Hazine tarafından el konulur.
 Yasaya aykırı edinilen taşınmaz varsa, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla bu
taşınmazlar –siyasi parti tarafından- paraya çevrilmesi gerekir.
Yüce Divan
 Yüce Divan yargılaması, egemenlik yetkisi kullanan üst düzey devlet
görevlilerinin işlediği “suçlar” kapsamında yürütülen “ceza yargılaması”
niteliğinde kabul edildiği gibi "anayasayı ihlal" şeklinde “özel bir yargılama”
türü olarak da kabul edilmektedir.
 Yüce divan yargılamasını yapma yetkisi, İspanya örneğinde olduğu gibi "Yüksek
Mahkemeye"; Polonya ve Finlandiya'da olduğu gibi “özel bir mahkemeye" ya da
Türkiye ve Almanya'da olduğu gibi “Anayasa Mahkemesi'ne verilebilmektedir.
 Yüce Divan yargılaması esas olarak "görev suçları" kapsamında yapılırken;
bazen "kişisel suçlar” da bu yargılamanın konusu olabilmektedir.
 Yüce Divan Yargılamasına, cezai sonuçlar yanında siyasi sonuçlar da
bağlanabilmektedir.
 Osmanlı-Türk Anayasalarında yüce divan yargılaması “ceza davası”
niteliğindedir.
 Anayasa Mahkemesi ilki 1964 yılında olmak üzere toplam 14 yüce divan
yargılaması yapmıştır.
 Bu davalardan bir tanesi 1961 Anayasası döneminde diğer 13 dava 1982
Anayasası dönemindedir. Bu davalardan biri başbakan, biri Yargıtay üyesi
hakkında açılmışken, diğerleri bakanlar hakkında açılmıştır.
 Bakanlar hakkında açılan yüce divan davalarının 6 tanesi bayındırlık ve iskân
bakanlığı 3 tanesi enerji ve tabiî kaynaklar bakanlıkları hakkındadır.
 Yargılamalar, bakan hakkında mahkûmiyet, 1 erteleme, 6 beraat kararı ile
sonuçlanmıştır.
 Yüce Divan’da yargılanacak kişiler:
 Cumhurbaşkanı (hem görev suçları hem de kişisel suçları yönünden)
 TBMM Başkanı,
 Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar,
 AYM, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı ve vekilleri,
 HSK Başkan ve üyeleri,
 Sayıştay başkan ve üyeleri.
 Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanı.
 Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan görevi, "kişi” ve “suç bakımından"
sınırlandırılmıştır.
 Anayasa'da sayılan kişiler, Cumhurbaşkanı hariç, görev suçları kapsamında Yüce
Divan'da yargılanabilir.
 Yüce Divan yargılamasına konu olmayan kişiler için, ortaya çıkan bağlantı
dolayısıyla yargılamanın hangi mahkeme tarafından ve ne şekilde yapılacağı
hususu açıkça düzenlenmemiştir.
 Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’a
göre Yüce Divan’da yargılanan kişi veya yargılama konusu olayla yoğun
bağlantı içerisinde bulunan kişiler de davalar birleştirilmek suretiyle Yüce
Divan’da yargılanır.
 Yüce Divan yargılaması;
 Bir ceza yargılamasıdır.
 Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında duruşma yapılır ve hüküm verilir.
 Yargılama Genel Kurul tarafından yapılır.
 Yüce Divan’a geliş biçimi (yargılamaya sevk usulü) yargılanacak kişiye göre
değişir:
 TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar
için TBMM,
 Yüksek Mahkeme üyeleri için Yüksek Mahkemelerin Genel Kurulları,
 Yüce Divan’da savcılık görevi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya vekili
tarafından yerine getirilir.
 İddianame veya iddianame yerine geçen belgenin Yüce Divan'a sunulması
sonrasında Yüce Divan, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargı
lama Usulleri Hakkında Kanun'un 57. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
yürürlükteki kanunlara göre duruşma yapar ve hüküm verir.
 Yüce Divan, iddia name veya iddianame yerine geçen belgeyi iade edebilir.
 İddianamenin iadesi durumunda yeniden değerlendirmenin hangi mercii
tarafından yapılacağı hususunda hüküm bulunmamakla birlikte, bu durumda
iddianameyi düzenleyen merciin konuyu değerlendirmesi gerekir.
 Yüce Divan yargılaması, bir ceza yargılaması olduğu için İKİ DERECELİ bir
yargılamadır.
 Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir.
 Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.

You might also like