You are on page 1of 3

HUKUK DEVLETİ

Liberal anayasal düzende hak ve özgürlüklerin korunması için kabul edilen temel ilkelerden birisi
hukuk devletidir. Buna göre, yetkilerini anayasal belgelerden alan devlet organlarının tümü, başta anayasal
belgeler olmak üzere bir bütün halinde hukuk düzenine uygun eylem ve işlemlerde bulunmakla yükümlüdür.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başlangıcının 3. paragrafında, “Millet iradesinin mutlak


üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili
kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla
belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı” ve 4. paragrafında, “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları
arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda
bulunduğu” açıkça belirtilmiştir. Anayasa’nın 11. maddesine göre, “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” ve
“Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz”. Anayasa’nın 7. maddesine göre, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama
faaliyetlerinde, anayasal düzene uygun hareket etmekle yükümlüdür. Anayasa’nın 8. maddesi gereği,
“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve
yerine getirilir”. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı da yürütme faaliyetleri esnasında hem Anayasa’ya hem de
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama işlemlerine uymakla yükümlüdür. Anayasa’nın 138. maddesinin 1.
fıkrasına göre, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı
kanaatlerine göre hüküm verirler” ve 4. fıkrasına göre, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve
bunların yerine getirilmesini geciktiremez”. Yargı organlarının Anayasa ve diğer hukuki belgelere göre
yapacağı yargılamanın sonucunda vereceği hükümler, bu belgeleri kabul eden ve değiştirme yetkisi bulunan
yasama ve yürütme organlarını bağlar. Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasına göre, “İdarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…”, 7. fıkrasına göre, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden
doğan zararı ödemekle yükümlüdür” ve 148. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Anayasa Mahkemesi,
kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya
şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa
değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler…” Asli kurucu iktidar, yasama, yürütme ve
yargı organlarının birbirini dengelediği ve denetlediği bir sistem öngörmüştür. Bunlar arasında, tali kurucu
iktidar olarak anayasayı değiştirme ve yasama yetkileri yoluyla ön plana çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi
de Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya uygunluk denetimine tabi tutulmuştur.

Hukuk devleti tüm devlet organlarının hukuka uygun hareket etmesini sağlarken, hak ve
özgürlüklerin korunmasında ve geliştirilmesinde çok önemli bir husus olan öngörülebilir bir hukuk
sisteminin tesisini amaçlamaktadır. Bir somut olayda, sadece o olay özelinde veya ilgili kişi özelinde ayrıksı
uygulamaya gidilmesi, hukuka uygun makul gerekçelere dayanmıyorsa keyfilik oluşturacaktır. Kişilerin
ticari sözleşme ilişkisinde, iş ilişkisinde veya suç isnadıyla karşılaştığında ceza yargılaması sürecinde hangi
kurallar çerçevesinde hareket edebileceğini bilmesi, bilebilecek durumda olması gerekir. Hukuk devletinde
kişi, yarın başına gelebilecek herhangi bir olayda uygulanacak hukuk kurallarına güven duymalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin 1 Mart 1984 tarihli (Esas Sayısı: 1984/1, Karar Sayısı: 1984/2) hükmüne
göre (1 Mayıs 1984 tarihli ve 18388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Mahkememizin kimi kararlarında açıklandığı üzere, hukuk devleti; "insan haklarına saygılı ve bu
hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle
kendini yükümlü sayan, bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve Anayasaya uyan, işlem ve eylemleri yargı
denetimine bağlı olan devlet" demektir.”

Anayasa Mahkemesi’nin 20 Ocak 1986 tarihli (Esas Sayısı: 1985/23, Karar Sayısı: 1986/2) hükmüne
göre (16 Nisan 1986 tarihli ve 19080 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Kuşkusuz, Yasa Koyucu, yapacağı düzenlemelerde kendisine tanınmış olan takdir yetkisini, ancak
anayasal sınırlar içinde kullanabilir. Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesi, konulacak
kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerinin gözönünde tutulmasını gerektirir.”
“Adliye mahkemelerinin kimi karar ve hükümleri için Yargıtay yolunun kapatılmasını öngören bir
yasa kuralının hukuk devleti kavramıyla bağdaşmayacak sonuçlara yol açma olanak ve olasılığını doğuran bir
nitelik arzetmedikçe bu kavramla çelişkiye düştüğünden söz edilemez.”

Anayasa Mahkemesi’nin 3 Temmuz 1986 tarihli (Esas Sayısı: 1986/3, Karar Sayısı: 1986/15)
hükmüne göre (10 Aralık 1986 tarihli ve 19307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere ".. (Hukuk devletinin temel unsuru
bütün devlet faaliyetinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır) hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve
bu hakları koruyucu, âdil bir hukuk düzenini kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün
faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan bir devlet olmak gerekir. Hukuk devletinde kanun koyucu da dahil
olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti haiz olması, kanun koyucunun
yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lâzımdır. Zira
kanunun da üstünde Kanun Koyucunun bozamayacağı temel hukuk prensipleri ve Anayasa
vardır..." (11/10/1963 günlü, E: 1963/124, K: 1963/243 sayılı karar, AMKD. Cilt: 1, Sayfa: 429).”

Anayasa Mahkemesi’nin 26 Kasım 1986 tarihli (Esas Sayısı: 1985/8, Karar Sayısı: 1986/27)
hükmüne göre (14 Ağustos 1987 tarihli ve 19544 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Klasik demokrasiler temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı
rejimlerdir. Kişinin sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez, temel hak ve özgürlüklerin özüne
dokunulup tümüyle kullanılamaz hale getiren kısıtlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde
sayılamaz. Özgürlükçü olmak yanında, hukuk devleti olmak ve kişiyi ön planda tutmak da aynı rejimin
öğelerindendir. Şu halde getirilen sınırlamaların, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan Cumhuriyetin
temel niteliklerine de uygun olması gerekir. Bu anlayış içinde özgürlüklerin yalnızca ne ölçüde kısıtlandığı
değil, kısıtlamanın koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları, hep demokratik
toplum düzeni kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak; istisnaî olarak ve demokratik
toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler. Demokratik hukuk devletinde,
güdülen amaç ne olursa olsun, özgürlük kısıtlamalarının bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması
ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını ortadan kaldıracak düzeye vardırmamasıdır.”

Anayasa Mahkemesi’nin 19 Nisan 1988 tarihli (Esas Sayısı: 1987/16, Karar Sayısı: 1988/8)
hükmüne göre (23 Ağustos 1988 tarihli ve 19908 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“…Benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamayı engelleyen, ayrı nitelik ve durumda
olanların aynı kurallara bağlı tutulmasını zorunlu kılmayan eşitlik ilkesi, hukukun üstünlüğü temeli üzerine
oturan hukuk devletinde her türlü ayrıcalığı reddeden önemli bir öğedir. Kimi kurum ve kuruluşları, statü farkı
nedeniyle, belli bir konuda öbürlerinden ayrı tutmak, ayrı düzenlemeye bağlı kılmak ya da genel bir
düzenlemenin kapsamı dışında bırakmak, onlara ayrıcalık tanımak değil, durumlarındaki değişiklik gereği olan
bir uygulamadır.”
“… 'Kanunsuz suç ve ceza olmaz' ilkesiuyarınca bir hukuk devletinde, ceza yaptırımına bağlanan her
eylemin tanımı yapılmalı, suçlar kesin biçimde ortaya konulmalıdır. Anılan ilkenin özü, yasanın ne tür
eylemleri yasakladığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirtmesi ve buna göre cezasının da yasayla
saptanmasıdır.”

Anayasa Mahkemesi’nin 31 Mart 1992 tarihli (Esas Sayısı: 1991/18, Karar Sayısı: 1992/20)
hükmüne göre (27 Ocak 1993 tarihli ve 21478 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Burada söz konusu edilen herhangi bir istihbarat ve kolluk görevlisi değil, yasaları çiğnemiş,
dolayısıyla suç işlemiş istihbarat ve kolluk görevlisidir. Böyle bir koruma işkence ve eziyet yapanlara cesaret
vermekte, hukuka aykırı yöntemlere ve işlemlere prim tanımaktadır. Devleti korumak ve terörü önlemek
amacıyla da olsa, bu hukuka aykırı yöntemler kabul edilemez. Bu tür olanaklar, demokratik hukuk devleti
özellikleriyle de bağdaştırılamaz.”
“Hukuk devletinin temel ögesi bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır. Hukuk
devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam
ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan bir devlettir. Hukuk
devletinde, devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir egemenlik kurması, yasakoyucunun yasama
çalışmalarında kendisini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması gerekir. Bu yönden
bakıldığında, inceleme konusu fıkra, hukuk dışı eylemlerin devlet tarafından hoşgörü ile karşılandığı
izlenimini yaratmaya elverişlidir. Ağır bir suçlama karşısında olan ve bu konuda aleyhinde kuvvetli belirtiler
bulunan bir görevlinin eyleminin boyutu ne olursa olsun tutuklanmayacağının bilinmesi ve tutuklanamaması
adalete, devlete olan güveni sarsar ve yargılama hükümlülükle de sonuçlansa haksızlık yapıldığı duygusunu
silemez.”
“…sonraki Yasa'nın bir tür geçmişi kapsayan, kimi hükümlüler bakımından çekilecek cezayı
farklılaştırıp ağırlaştırarak Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılığı daha belirgin kılan kuralı, ceza infaz
hukukunun temel ilkelerine ve Anayasa’nın “hukuk devleti” ilkesine de ters düşer…”

Anayasa Mahkemesi’nin 1 Ekim 1991 tarihli (Esas Sayısı: 1990/40, Karar Sayısı: 1991/33) hükmüne
göre (7 Şubat 1992 tarihli 21135 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Hukuk devletinin başlıca amacı, kamu gücü karşısında kişinin hak ve özgürlüklerini korumaktır. Bu
âmâca ulaşabilmek için kullanılan araçlar aynı zamanda hukuk devleti kavramının öğeleridir. Bunlardan en
önemlileri, devletin değişik işlevlerinin ayrı organlar eliyle gördürülmesi anlamına gelen "kuvvetler ayrılığı"
ilkesi bağlamında idarenin hukuka bağlılığı ile zarar verici işlem ve eylemlerinden sorumlu tutulması ve yargı
güvencesidir. Hukuk devletinde, yönetimin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu zorunludur. Bu
nedenle hukuk devletinin vazgeçilmez koşullarından birisi, "idarenin yargısal denetimi" dir.”

Anayasa Mahkemesi’nin 23 Şubat 2001 tarihli (Esas Sayısı: 1999/42, Karar Sayısı: 2001/41)
hükmüne göre (23 Kasım 2001 tarihli ve 24592 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır):

“Anayasa'nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa'nın
bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde yasakoyucu, yasaların yalnız Anayasa'ya
değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.”

Yararlanılan Kaynaklar:
Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş: Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, Güncellenmiş 29. Baskı, Bursa,
Ekin, 2020.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, Kararlar Bilgi Bankası, https://www.anayasa.gov.tr/tr/kararlar-bilgi-
bankasi/, Çevrimiçi, 9 Nisan 2021.

You might also like