You are on page 1of 477

ULUS BAKER

KROTONOMEDYA
YAZILARI
!!NDEK!LER
Nazila Hamedan & Ulus Baker - (eviri)
Ulus Baker - 'nsz' Gilles Deleuze, !ki Konferans
Ulus Baker - 'nsz' Gilles Deleuze, Kant zerine Drt Ders
Ulus Baker - 'nsz' Gilles Deleuze, Spinoza zerine Alt Ders
Ulus Baker - A Comment on Dziga Vertov- The Cine-Eye
Ulus Baker - Agamben- Tank
Ulus Baker - Ak"am Biraz Fazla Karm"m, Ne Servendi Ama!
Ulus Baker - Alaklk ve !hanet Kuram- Borges
Ulus Baker - Aralk Nedir
Ulus Baker - Arza !maj Olarak Sinema
Ulus Baker - Ayrcalkl Anlar
Ulus Baker - Bach ve Spinoza
Ulus Baker - Bilimsel Ku"kudan Bilimden Ku"kuya Do#ru
Ulus Baker - Bir K--ck Aslan-ck Varm"...
Ulus Baker - Bresson ve Transandantal !maj
Ulus Baker - Cemaat II
Ulus Baker - Cemaat
Ulus Baker - Cumhuriyet'in Siyasal !deolojileri
Ulus Baker - Derin Devlet Ayan Beyan Ortada
Ulus Baker - Ders Notlar- ModVisArt - 1
Ulus Baker - Ders Notlar- Eisenstein_Vertov
Ulus Baker - Devlet !yili#i Temsil Eder, !yilik Yapmaz
Ulus Baker - Dostoyevski ve Tarkovski
Ulus Baker - D"ncenin Kvrmlar ya da !erisi (znele"me)
Ulus Baker - D"nmek, Hissetmek, Alglamak
Ulus Baker - Duymak !in Yaplmam" Kulaklar
Ulus Baker - Ethica Okumalar I
Ulus Baker - Ethica Okumalar II
Ulus Baker - Ethica Okumalar III
Ulus Baker - Ethica Okumalar IV
Ulus Baker - F-Tipi, Mernis ve !nternet- Hapishanenin !i Ve D"
Ulus Baker - Foto#raf zerine (Bir Kayt Cihaz Olarak Foto#raf)
Ulus Baker - Gen Cumhuriyet'te !deoloji ve Siyaset
Ulus Baker - Gerek Ele"tiri Gerekli#in Ele"tirisidir
Ulus Baker - Godard ve Sinema Ele"tirisinden Sinemaya
Ulus Baker - Godard Zagdanski'ye Kar"
Ulus Baker - Guy Debord'un Sinemas (eviri)
Ulus Baker - H. ve h. ya da Ekmekinin Metazi#i
Ulus Baker - Hasta Kimdir
Ulus Baker - Hayat Cebren Akyor, Sinekler ve rmcekler
Ulus Baker - Her $eyin Yazs
Ulus Baker - Homo Homunculus- Kendini Yaratamayan !nsan
Ulus Baker - Hukuk Modeline Kar"
Ulus Baker - hzn
Ulus Baker - !ktidar, G Eksikli#imizdir
Ulus Baker - !ktidarn Yurtta" Kane Modeli
Ulus Baker - !nsan- Bilimlere Do#ru bir Al"
Ulus Baker - !nternet'te Sanat Mmkn m?
Ulus Baker - !ran Sinemas ve Kadn
Ulus Baker - Jabberwacky Diyalo#u
Ulus Baker - Kanaatlerden !majlara- Duygular Sosyolojisine Do#ru
Ulus Baker - Kant Felsefesi Notlar
Ulus Baker - Kant%n Felsefesi Uuruma Temel Atmaktr
Ulus Baker - Kelimelerle Nasl !" Grlr
Ulus Baker - Kimlik Politikalar Dnemine Girdik
Ulus Baker - Korkunun Egemenli#i ve Fransz Felsefesinin Sonu
Ulus Baker - Krotonomedya Haber Blteni 2
Ulus Baker - Krotonomedya Haber Blteni
Ulus Baker - Krotonomedya Otonomist Tart"ma Grubu
Ulus Baker - Kullan"l Bir Felsefe- Spinozaclk
Ulus Baker - Kumgzeli
Ulus Baker - Kutsaldan Arndrlm" Modern Toplum _ Mircea Eliade'n Kutsal ve Dind"
zerine
Ulus Baker - Leibnizci Bir Sinema
Ulus Baker - Marx'n Bir ift Sz Var...
Ulus Baker - Meczup Edebiyat
Ulus Baker - Muhafazakr Kisve
Ulus Baker - Mzik stne
Ulus Baker - Nazi Sinemasnn Sinegz
Ulus Baker - Neden Biz, Mzisyen Olmayanlar (Gilles Deleuze)
Ulus Baker - Neden Godard (I)
Ulus Baker - Neden Godard'la U#ra"yoruz (II)
Ulus Baker - On The Jungconservative Variant of Politics and Art
Ulus Baker - On the Question of Painting
Ulus Baker - Orlando Ya Da Kadnla"mak
Ulus Baker - Orwellvari Bir Cehennem
Ulus Baker - Otonomist Marksizm Gndemi
Ulus Baker - Pulculuk zerine
Ulus Baker - Sade ile Masoch- Ekonomi-politi#e kar" diplomasi
Ulus Baker - Sade ile Masoch
Ulus Baker - Sade ve Masoch'un Dili (eviri)
Ulus Baker - Salo Ya Da Sinemann Yz Yl
Ulus Baker - $eytanla Tango
Ulus Baker - Shoah ve Tekillik
Ulus Baker - Simmel zerine
Ulus Baker - Sinema ve Tarih
Ulus Baker - Sinemada ve Videoda 'Kaza' stne
Ulus Baker - Sinemann Arkeolojisi ve Asrn Hafzas (eviri)
Ulus Baker - Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (1)
Ulus Baker - Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (2)
Ulus Baker - Sinematogra ve Halsinasyon - Anlamlar Sirklasyonu
Ulus Baker - Sinematograk Aygt zerine Dersler - 1
Ulus Baker - Size Anne Diyebilir miyim
Ulus Baker - So#ukluk ve Vah"et (eviri)
Ulus Baker - $ok ve Beyin- Ylmaz Gney Sinemas zerine
Ulus Baker - Sovyet Sinema Tarihi Nedir_ Bir _Tarihncesi_ Notu
Ulus Baker - Spinoza Kitab- Ethica'nn Srr
Ulus Baker - Spinoza ve A"kn Diyalekti#i
Ulus Baker - Spinoza ve teki Filozoar
Ulus Baker - Spinoza ve Siyaset Soru"turmas - 1
Ulus Baker - Spinoza- Hayatn Geometrisi
Ulus Baker - Spinoza'nn Etika'snn Sunulu"u...
Ulus Baker - Suni Gerilim Filmi
Ulus Baker - Tarde Postlalar
Ulus Baker - Tarde Sosyolojisi
Ulus Baker - Tehcirin Kar"l# Soykrmdr
Ulus Baker - The Political Film
Ulus Baker - Theses on Hegel's Aesthetics and the Photography
Ulus Baker - Tp ve Problemleri
Ulus Baker - Toplumsal Tip Olarak ocu#un Sinemada Temsili
Ulus Baker - Trkiye%nin 'Yerlisi' Olmak
Ulus Baker - Vicdan- Romantizmin Ufku (Ahmet Telli ile Syle"i)
Ulus Baker - Video Ars Memorativa
Ulus Baker - Video stne
Ulus Baker - Visual Thinking - Lecture I
Ulus Baker - What is Opinion?
Ulus Baker - Yaralarm Benden nce de Vard...
Ulus Baker - Yaratmn Gleri- Gabriel Tarde'da Ekonomi-Politi#e Kar" Ekonomik
Psikoloji
Ulus Baker - Ya"l Sann Pratik Kediler Kitab%ndan - Kedilerin Adlandrlmas (eviri)
Ulus Baker - Yeni-Hegelci Bir Marksizm
Ulus Baker - Yine Sinema zerine
Ulus Baker - Ylmaz Gney Sinemasnn Bir zelli#i stne
Ulus Baker - Yzeybilim- Fragmanlar
Ulus Baker - Yves Bonnefoy'un Mitolojiler Szl# Vesilesiyle
Ulus Baker - Zayf D"nceye Kar"- Hak ve Kudret
Ulus Baker & Nazila Hamedan - Glgelerin Gezintisi (eviri)

(eviri: Nazila Hamedan --Ulus S. Baker)
Titriyor dudaklar, gecenin nabz atyor
Nefes alyor orman...

Neden korkuyorsun?
Yoluma gnder beni kollarnn gecesinde...

Bu gece tutup skyorum parmaklarn,
rzgr yolarken, orada, uzakta, !akay"...

Ormann tavanna bakyorsun
yldzlar slak, gzlerin gibi,
ka!p duruyorlar btn gece...

Eksiktir gzlerin, yassz
Ormann nemi... Yetersiz...

Ellerini ayorsun, d"m alyor karanl"n,
glmsyorsun, rumuz zinciri titriyor...

Bakyorsun, hayranm yznn olgunlu"una,
Gel birle!elim artk...

Uyuyor srngenler. Ebediyet kaps ak... kalm ortaya...
Gzlere tembih edelim --mehtab insin tan!mamzn.
Kaybedelim dudaklar, nk sz vakitsiz...

A"alarn uykusu, isin bizi yudum yudum,
bizde geiyor ye!ermenin grkemi...

Rzgr krlyor, gece durgun artk,
Nabz durdu ormann,
Uyumun gzya! kaynyor, duyuyoruz...
Ve z bitkilerin, ebediyete gidiyor...


Sohrap Sepehri

nsz: Gi l l es Del euze, !ki Konferans
Ulus Baker
Gilles Deleuze'un sinema ve mzikle felsefi eseri erevesinde kurdu!u ili"ki ola!anl!n
dzlemini a"yor. Her filozof, her entellektel ve sonuta "herkes" mzik ve sinemayla belli
bir ili"ki iindedir, hatta sinema ve mzik stne yazp izmesi de normaldir. Adorno ve
Bloch mzisyendiler ve sinema kadar karma"k bir e!lence endstrisinin kaprislerine boyun
e!ebilecek vakitleri olsayd, sanyorum pek ok d"nr syleyeceklerini bu grsel-i"itsel dil
aracl!yla iletmek isteyecekti. Deleuze gibi mzikten ve sinemadan retim asndan ok
uzakta seyreden bir filozofun bu alanlarla kurdu!u ili"kinin olduka "zel" olabilmesi bu
adan manidardr.
Her "eyden nce Deleuze'n (ama bu konuda zellikle Guattari'yi unutmamak gerekiyor)
mzikaliteye dair esasl bir gzleminden ba"lamalyz: Heidegger sanat eserinin kkenini yine
sanat tanmlayacak bir ana mefhumda aryorken Deleuze bu kken sorunsaln bamba"ka bir
dzleme, kendi sevdi!i deyim yerindeyse bir "ikinlik dzlemine" ta"yarak "kken"
problemini zamanda" bir ncelik olarak belirlemeye al"r. Sorun e!er mzi!in kkeninin
saptanmasysa bu kken mzikalite ncesinde olmaldr. E!er sinemann "kkenlerini"
ara"tryorsanz bunu geni" bir kltr alannda, "hareket-imaj"n ncesi olarak tespit etmek
zorundasnz. Ksacas bir "ak"" tasarlayabilmelisiniz. Ve bu ak" her annda "yeni nedir"?
gibisinden Bergsoncu bir soruyu sordurmal size. Her durumda Deleuze ncesi filozoflarn,
zellikle de Heidegger'in soru" tarzyla "kken" sorusu mzi!i ve sinemay yine kendi en
"geli"mi"" dillerinde, hatta en ileri tarzlarnda hazr nazr --ve belki unutulu"a bile itilmi"-- bir
konumda yakalamaya abalamaktadr. Sinema imajlardr mzik ise seslerle terennm... Ama
hayr, Deleuze iin sinema bir "gstergebilim-ncesi", bir "imajlar-ncesidir": duygu-imajlar,
tutkular, drtler alannda cereyan etmeye ba"layan, tutkular konu"an bir dil. Mzik ise bu
"nce"lerin en ilkellerinden biri olmaldr --en etkili, en ilkel, en tutkusal...
Bylece, ncelikle bir "mzikncesi" alan d"nlr klma abas gsterebiliriz, ki
Deleuze'n mzik konusundaki abas tam da buna ynelikti: mzi!in gc son derecede
"ilkel" olu"undan gelir. Neredeyse bir nakarattan ibarettir bu "nce": bir "ritornello"
(ritournelle) ki aslnda hibir anlam dile getirmek, hibir anlaty iermek zorunda de!il.
Nakarat mzi!in "ncesi", "kayna!", "esasdr".... Mezarlktan geen bir ocu!un korkulu
sl!, k"edeki sokak kavalcsnn kendi etrafnda kurdu!u sesli alan, blge... Diyelim ki
ku"lar da byle terler, dolaysyla buna mzi!in esas, z diyemeyiz. Bu tmyle yanl"
olurdu. Mzik ses bloklar olarak ne ise odur ve ona kendi d"ndan kipler, tarzlar dayatmak
mzik iindeki belli bir tarihsel-toplumsal blgenin, Bat mzi!inin i"i olmu"tur. Mzik her
zaman bir "bir "ey var" hikayesidir: o!lunu gmen annenin !l!, orada bir ku", dalda
tyor, kap gcrdyor, baba fkeden kuduruyor... Ya da giderek do!ann kendisi --gne"li bir
gn var, kudurgan bir deniz var...
Mzik her durumda bu "nce" ile ili"kisini korumu" ve zellikle Bat mzi!inde bir tr evrim
srecine girdi!inde neredeyse her an geri ynelerek bu "kkenle" yeniden ve yeniden
hesapla"may bir an olsun d"lamam"tr. Geleneklerden bahsetmek bir mzikolog iin "u
anda en kolay al"ma tarzdr. Ama onlara en iyi cevab mesela Avrupal Romani mzik
grubu Bratsch veriyor: biz "geleneksel" mzik yapmyoruz, ama bizim "u an dinledi!iniz
mzi!imiz bir gn zaten "gelenek" olacak... Bunu bir sanat kstahl! olarak alglamamak,
tam aksine Romani mzi!in bu "modal" karakterli" kkensellikte ne kadar diretti!ini
hatrlamak gerekir. "Bu var..." tam anlamyla mzi!in "modaliter" unsurudur: Schopenhauer
bir zamanlar mzi!in mimetik zelli!ini yadsrken, bir kadnn a!lamasnn taklidinin sz
konusu olmad!n, aksine kemanla kadnn a!lad!n (Deleuze iin ise "birlikte a!lad!n")
sylemi"ti.
Ses en net snrdr. Snrlar grlebilirlik ile ili"kili grnr daha ok. Oysa evlerimizde
yalnzca duvar in"a etmeyiz, biti"ikteki kom"umuzun evdeki konu"malar duymamas da
gerekir. Mzikteki izolasyon en az sinemadaki kadraj kadar nemli bir sorundur. Ses her
haliyle en az grnt kadar mekansaldr ve bir araziyi i"gal eder. Mzik insandan nce de
mmknd nk Deleuze ile Guattari'nin aktardklar bir zoolojik anekdot, baz tc
ku"larn arazilerine giren bir saldrgan ile birlikte kar"lkl tmeye ba"ladklarn, hangisi "iyi
terse" di!erinin blgeyi terketmek zorunda oldu!unu gsteriyor: o halde ku" t"nde
indirgenemez bir "estetik de!er" bulmak bir insanbiimcilik yanlgs de!ildir. "#yi tmek"
diye bir "ey vardr ve bu ku"lar arasnda "kar"la"trmaldr". "Bu var... " dolaysyla bizi
ncelikle do!aya gndermektedir ve belki de sanatmzn do!aya gre gecikmi"limize denk
oldu!unu da gsterir.
Sinemaya gelince, Deleuze'n bu konuda ok daha yo!un ve gerekten bir "sevgi eseri" olan
bir kitab var: Sinema 1-2: Hareket-#maj, Zaman-#maj... Buna gre ba"langta "yeni do!mu""
sinema, yakalayp yeniden retebildi!i hareketin bysne kaplm" halde: $arlo'nun mimi,
Griffith ve Eisenstein'in kurgular, ve sinema gerekten kendine ok gvenen bir "ruhsal
otomat" gibi i"liyor. Daha ilk anlarndan itibaren kurgusal dilini ve geleneklerini, ekollerini
olu"turuyor... Film ilk kurulu"unda insanlarn eylem, faaliyet, ma!duriyet ve mcadelelerinin
filmidir. Ya da Eisenstein'in istedi!i gibi "kitlelerin"... Bu hareket-imajdr --sinemann saf
zgvenini d"avurur.
Derken byk sava" gelir, aksiyona dayal sava" filmleri bu sinema dilini ok gemeden
tketmi"tir bile. Ykm altndaki Avrupa'da, zellikle #talya'da insanlarn, solcu filan bile
olsalar, insann kendi eylemiyle dnyay de!i"tirebilece!ine gveni pek kalmam"tr. #nsani
alan artk gnlk hayatn laka, tesadfi, zaman iinde beliren anlarndadr: bir gezinti, bir
tanklklar silsilesi, do!ayla ya da sokaklarla bir ba"ba"alk... Sinema bylece aktaliteden ya
da hafzadan yola karak yepyeni bir tarz olu"turmaktadr: zaman-imaj... Yeni-Gerekilikten
itibaren imaj artk saf optik-sesli terkiplerden olu"acaktr --oradan da Fransz Yeni-Dalgasna,
giderek Amerikan ba!msz sinemasna kadar. Deleuze her iki imaj tipinin da!lmlarn,
ortaklklarn ve birbirlerini d"lama tarzlarn inceler. Sonuta grebildi!imiz "ey, imajlarn
ve seslerin (grsel-i"itsel ortamn) "kendiliklerden" ok "ye!inliklerden" kurulmu"
olduklardr. #majlarn bir "iddeti, seyrelme ve yo!unla"malar vardr, ama "kendileri var"
diyemeyiz. #maj da tpk mzikteki ses gibi kendi ba"na durmak iin zel bir bestelemeye
tabi tutulmaldr. Godard'n syledi!i gibi "do!ru imajlar" yoktur, "yalnzca" imajlar vardr ve
onlarn ayakta tutulmalar gerekir.
Gilles Deleuze'n "ilgi alanlar" arasnda sinema ile mzi!in zel bir yer tutmasnn bir
tesadften, kendi deyi"iyle salt bir rastla"madan ibaret olmad!n d"nyoruz. Mzik de
sinema da kendi alanlarnda d"nen-imalatlardr.

nsz Gi l l es Del euze, Kant zeri ne Drt Ders
Ulus Baker
teki Yaynlar, Eyll 2000
Fransz filozof Gilles Deleuze'n Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitabn Kant stne Drt
Ders olu!turuyor. Immanuel Kant, Spinoza, Nietzsche ve Bergson'un aksine Deleuze'n
felsefi mayasnda do"rudan etkili olmayan, pek ok vesileyle "sevmedi"ini" belirtti"i bir
filozof. Buna ra"men, Deleuze'n felsefenin "kavramlar imalat", belki de zanaatl" oldu"u
do"rultusundaki d!ncesi, tarihin en nemli d!nrlerinden biri olan Kant', ileride ayn
dizi erevesinde yine Deleuze'n dersler dizisini yaynlayaca"mz Leibniz gibi gndeme
almasna sebep olmu!. Felsefesinin yneliminin "Platonculu"u tersine evirmek" oldu"unu
defalarca vurgulayan Deleuze, Kant'n felsefi mimarisinde en azndan birka kavramsal izgi
boyunca sz konusu ynelime rastlam! grnyor.
Derslerde en etkileyici olan taraf, tpk Spinoza konusunda oldu"u gibi, bir filozofun
"havasnn" ve kavramlarnn "huyunun" ok belirgin bir !ekilde devreye sokulmas.
Hissedebiliyo ruz ki, Kant felsefesi, "her tarafa mahkemeler dikerek" ilerlemektedir ta ki
ya!llk eseri Yarg Gcnn Ele!tirisi 'nde yolunu yitirene dek. Ama bu yolunu yitiri!
yarglama yetisinde "a priori" ilkelerin ve kategorilerin sa"lam temellerini kaybetmesi Kant
felsefesinin en gl yan olarak sunuluyor.
Dikkate de"er ikinci nokta, Deleuze'n Kant'n "kategoriler" "retisine getirdi"i yorumun
zgnl". Buna gre kategoriler "zorunlu ve evrensel" olan, dolaysyla her !eye atfedilebilir
yklemler: rastlant, zorunluluk, birlik, okluk, vesaire. Kategorilerin byle bir tanm
Aristo'da da vard oysa. Kant'n Deleuze'n ok iyi yakalad" zgnl", Aristo'da
kategorilere dahil olan "zaman" ile "mekn" kategorilerin d!nda brakm! olmasndan
kaynaklanyor. Niin? nk zaman ile mekn artk znelli"in kurulu! imkn olarak
de"erlendirilmelidir. Bunlar bir nermeler mant"nn, ya da cebirinin paras olmaktan
karlmal, Kant'n "Benim Koperniki Devrimim" adn verdi"i do"rultuda dnyann
almnn ko!ullar haline getirilmelidirler.
Zaman ile meknn birer kategori olmaktan karlp varolu! ko!ullar haline getirilmesi
modern felsefenin ve fenomeno-lojinin ba!lamasna tekabl ediyor. Ya!antnn, deneyimin
ko!ullar nelerdir trnden bir sorudur bu. Ve ilk kez Kant tarafndan sorulmu!tur.
Kant stne Drt Ders, syledi"imiz gibi krotonomedya ile teki Yaynlar'nn i!birli"iyle
hazrlad"mz 12 kitaplk Deleuze, Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitab. Bu kitab srayla
Leibniz stne Dersler (iki kitap), Bergson ve Sinema, Kapitalizm ve #izofreni (7 kitap)
takip edecek. Deleuze'n Vincennes'deki derslerinin kapsamnda yer alan bir dersler dizisini
de katmak istiyoruz Jean-Franois Lyotard'n Nietzsche stne Alt Ders'i Elinizdeki
kitabn bir blm krotonomedya web sayfasnda bulunuyor
(http://korotonomedya.gisam.metu.edu.tr). Orijinali ise Richard Pinhas tarafndan hazrlanan
Deleuze-Web sitesinde bulunabilir (http://www.imaginet.fr/deleuze)

nsz Gi l l es Del euze, Spi noza zeri ne Al t Ders
Ulus Baker
a!da" Fransz filozoflarndan Gilles Deleuze'n 1972 ile 1986 arasnda zellikle
Vincennes'de verdi!i derslerin bant zmleri, o dnemde dersleri takip eden mzisyen
Richard Pinhas ve arkada"lar tarafndan 1996 yazndan itibaren gerekle"tirildi ve Franszca,
#ngilizce ve #spanyolca olarak http://www.imaginet.fr/deleuze adresli DeleuzeWeb sitesine
yerle"tirildi. Spinoza dersleri ba"lkl ilk seri http://aries.gisam. metu.edu.tr adresindeki
krotonomedya web sitesinde Trke olarak ksmen yer alyor. Elinizdeki ilk kitap olan
Spinoza stne On Bir Ders, Kant ve Leibniz zerine, ardndan da sinema, kapitalizm ve
"izofreni stne dersler krotonomedya-teki Yaynlar i"birli!iyle yaynlanacak bir kitaplar
dizisi halinde devam ettirilecek.
Deleuze 'n bu konularda yaynlanm" kitaplarnn yan sra Vincennes Dersleri, konu"ma
ritmiyle (ve srmelerle !rencilerin mdahalelerini de ierecek "ekilde) tercme edildi. Bu
yzden bir kitap biimini almasnn olduka zor oldu!u kabul edilmeli. Bir kitapta gerekli
olmayan tekrarlarn fazlal! metnin okunmasn ayrca skc ve zor bir hale getirebilir. Btn
bunlara ek olarak, banttan zlemeyen szckler ve cmleler de bolca bulunuyor. Buna
kar"n, Deleuze gibi bir d"nrn hem kendi felsefesini hem de Spinoza, Kant, Leibniz,
Bergson gibi filozoflarn felsefelerini anlatrken ve aklarken gsterdi!i byk zarafet ve
sadelik, bu metinleri yaynlamak do!rultusundaki fikrimizi peki"tiriyor.
Bu ilk kitap, Deleuze gibi bir filozofun hep savundu!u bir abay somutla"trmak zere
yaynland: Felsefeyi sokaktaki insana, !renciye, i"iye, meslek insanna indirmek... Bu,
post-modern yzeyselli!in a!nda ok daha byk bir nem ta"yor. Bazen bir felsefeye
sahip olmak, felsefe yapmak ok gndelik bir prati!in paras olabiliyor. Bu onun ya"ayan
insanlara sevdirilebilmesinden geebilir. Felsefeyi hem bir "kavramlar yaratm" sreci hem
de kavramlarla d"nmek diye tanmlad!nzda onun biri profesyonel, akademik; teki
sradan insanlara ynelik olmak zere iki okuma tarznn kesi"ti!i noktada anlam
kazanaca!n kabul etmek gerekir. Elinizdeki metinler bizce bunu ksmen de olsa
ba"arabiliyorlar.

A Comment on Dzi ga Vert ov: The Ci ne-Eye
Ulus Baker
In the context of Russian revolutionary process there appears the movement of
Kinoki, whose motives are defined by the Soviet filmmaker Dziga Vertov. The idea
of a collectivity of Kinoks relies upon a contestation against the capitalist production
of images and representations, seemingly tending to transform the aesthetic desires of
masses into an entertainment technology, or if you want, into what Adorno baptised
as "culture industry". As Maurizio Lazzarato argues, the movement of Kinoks can be
seen as a political project of a "war machine" against the ideological frames of the
bourgeois world vision. In more than one sense, the ideas of Vertov outline a further
dimension of thought than Guy Debord's "situationist" attitude of sixties, which relied
upon the denunciation of the "societies of spectacle". We can even say that Vertov's
position is still more actual today than Debord's critique of the spectacle.
Vertov develops a materialist conception of a movement against spectacle --it is more
appropriate to attack the "machinery of the spectacle" rather than its outcomes, rather
than its ideological effects. Like in a Spinozist proposition, one has to attack the
"causes" rather than effects. The Situationist position, on the hand, limits itself to the
critique of the spectacle in which its proponents are deploying such themes as "the
separation or detachment of reality in the dimension of representation". Can we still
believe to the old Marxist interpretation that the world is represented upside down in
the image? The argument of Vertov is that a mere discovery that in image and
representation, the "immediately lived experience is alienated" is not sufficient to
relieve us from the magic world of images and representations. As today Virilio
noted, we need a Foucaldian and severe genealogy of the cinematographic apparatus
in itself. Vertov's slogan here seems to be ruthless: "Neither the scene, nor the
spectacle, nor representation --there is only a machine."
It is evident that such a machine, as defined by Vertov, is immediately and
simultaneously semiotic, technological, collective-social and aesthetic, while it cannot
be reduced to any of them. To attack "the visible world organized by capitalism", one
has to take into consideration all these dimensions as if they are inextricably related.
Throughout twentieth century, the complexity of this apparata seemed to lead to
partial critiques --aesthetic, politic, economic or social-- which remain inefficient.
With the development of ultra-modern technologies of repnresentation and
manipulation of images --video and digital image processing-- the entirety of these
old and incompatible critical viewpoints are nowadays revived. Even Jean-Luc
Godard's temporary "Dziga Vertov Group" in seventies, which directly refers to the
Vertovian experience of "seeing" seems to be inefficient and quite shadowy.
Vertov interpreted the Russian Revolution not only as the political destruction of
power in Russia, simultaneously with the destruction of capitalist institutions, but also
as the disintegration of "man" and of "his world". In this context, the seventh art, the
cinema was taken as the "machinic" expression of somehow "external forces" which
could cooperate with man's internal forces or faculties: seeing, feeling, being affected,
perceiving, thinking... These external forces were at first sight technological
inventions of capitalism, adapted to the interests of the bourgeois world. Their pure
expressions are revealed in the control of Time (including labour-time and the time of
entertainment and leisure) and of virtuality (the strength of images) embedded in
machines of vision. These cinematographic machines are capable to "crystallize time"
(Deleuze,***) Or, the camera by itself liberates perception from its bound to human
body. The Kino-Glaz (the Cine-Eye) is a machinic eye that is able to reveal as visible
a new matter and new affections just moving into a relentlessly circulating motion,
into the uninterrupted movement of things and bodies. Hence, the earliest forms of the
cinematographic images were already capable to shake the tenacity and the stability
of the world, while at the beginning, the possibilities of cinema were not fully
actualized. The cine-eye, within the becomings of things, is able to inject into the
images not only the movement but also the time. Thus it can capture intensity and the
non-corporeal element in bodies. The aberrant movements of the camera and of the
montage can lead us to a direct experience of a non-human time, of a pure time, and
of variations of speeds.
As Deleuze puts it, this is nothing but the "de-territorialization" of objects in their
becomings in the world, which now became unstable (the moment of Revolution).
This is the possibilty of capturing the virtuality of such a deterritorialized world --it is
as if cinema envied a new body and a new thought. It can be observed that every
individual is transformed into perceptive, visual and cognitive "mutants". Vertov
conceives this situation in parallel to the transformation of the individuals in factories,
as they are irremediably impregnated by mechanic and termodynamic machines.
Thereby, the "man" understands that he is not thinking with his consciousness, but
through machines. This is evidently "good" or "bad", but there is also a "beyond": At
the early stages of cinema's adventure, a new kind of rationalism was to be invented,
not without direct reference to Spinoza's and Leibniz's "major rationalism": one has to
re-define a conception of "spiritual", that is, "non-corporeal automate" (automaton
spiritualis). This is a new way of sequential thought --a visual one. It is capable to
concatenate the images "beyond" or "below" consciousness. The new rationalism of
the Kinoks is revealed in a new kind of realism of images, which is conceived as a
field of experience in the domain of class struggles.
It has long been said that capitalism is forming a new kind of "visible" whose subject
(the 'I see') is no longer a psychological subject. This means that the social form of
this visibility cannot be reduced to the spectators. Vertov anticipates a new, collective
and plural subject which transcends the "naive and zealous client" of dark cine-halls.
The 'I see' of the Kinoglaz is on the contrary a singularization of the collective body
of the proletariat in the process of its formation. There is no room in observing in this
position of Vertov an ideological reference: this is a paradigm of agencies which are
both aesthetic and productive. His motto is "factory instead of theatre" --and a
"cyborg" of collective worker, a co-dependency of man and machine...
Vertov does not believe that the traditional aesthetic positions and arts could be able
to decipher the "visible": literary, dramatic or graphical techniques are not adapted to
the crystallization of time and to its reproduction. This machine is the
cinematographic one... Hence, such a mutation of the class point of view makes it
necessary not to "close" the cinema onto itself --one has to grasp the "temporal"
specificity and the immediately social nature of these machines. In fact, the
filmmaker, the producer and the spectators are more or less consciously cooperating
in the reproduction and persistence of their roles. Each are developing by themselves
the functions of subjectivation and bondage inherent in the cinematographic
apparatus. To this, one should also add the "mass character" of the cinema, which in
itself has to be integrated into the cinematographic communication through the
process of film production.
According to Vertov, to close the cinema onto itself is to sacrifice a new and different
mode of production to the established "commercial" and "artistic" forms. "There is
nothing in common between the actual cinema that is conceived as a commercial
activity, or of the cinema conceived as a branch of art and what we are doing."
(Vertov,***)
Through the rejection of cinema as commerce and cinema as art, Vertov clearly aims
to destroy cinema in its own domain, since cinema is nothing but a capitalist machine
of production of the visible, of the perception and of thought. The mere utterance of
the order-word "long live class viewpoint" does not refer to a more moral, more
political, more aesthetic vision of world, but to another corporeal, technological and
verbal agency, through which all cinematographic functions will be re-organized.
There is a difference of nature between the aesthetic and commercial dimensions and
the new dimension of Vertovian cinema, which doesn't claim any production of a
content, whether social, political or economic.
Vertov was aware of the fact that the class struggles of the fin-de-sicle, which
coincided with the invention of cinema have engendered new ways of perceiving and
thinking in the world. However, the "virtual" parties of these struggles were still
trapped in the framework of "spectator-filmmaker" relationship in the context of
representation. What was the function of cine-drama after all? With its actors,
scenarists, studios, script-writers it was serving to the reduction of the new modes of
expression and the collective body (engendered by the world-revolution) to the form
of spectatorship. Vertov was evidently unaware of the capacity and the future of this
mutant and generic "collective body" of this industrial proletariat, but he knew
something very well: that the cinematographic sensibility was one of the highest
political problems.
Hence, the strategy of Vertov's Kinoks aims at the internal destruction of the division
of labour imposed by the technological machinery of the cinema. According to
Vertov, the cinema can do two things: it can serve what our eyes "which can only
badly see" with images our consciousness demanded; or it can be engaged in the
"conquest of the chaos" of visual phenomena filling the world and the space by means
of the camera which is free from the rythms and motions of our bodies. The second
option is the Kinoglaz: "I am Cine-Eye, A mechanic eye. I, the machine, I show you
the world in the way only I can see it. I am now totally liberated from human inertia. I
am within unterrupted movement... Liberating myself from the passage of 16-17
pictures at one second, from the frames of space and time, I bring together every point
of the universe I recorded..." (Vertov, ***) This idea of absolute, pure film of the
camera and montage is not far from being impregnated by a secondary idea of the
Kinoks, who were involved to stress and develop the "accidents" of shooting process:
speed-shots, microscopic shots, moving-camera shots, the most extraordinary or
aberrant shots --the entirety of the cine-eye can be defined as a system of "visual
clinamen" which is capable, through montage, to reveal us time: "Cine-Eye is the
microscobe and telescobe of Time..." (Vertov,***)
Vertov had then many reasons to denounce the use of pre-scripts and scenarios. These
are working within the cinematographic division of labour as normative agencies
which are destined to neutralize the entire span of incidents in the film-process.
Trying to fix everything, the script freezes the entire dimension of the hazards coming
from the contact of the camera with reality at large: this is the definition of Cine-
Truth, the Kinopravda --"Kinopravda doesn't force life to happen in accordance with a
scenario of an author, it observes and records life as it is; it derives conclusions only
afterwards..." (Vertov,***) Scenario is the invention of single persons or single
groups of people, it is not our probable meeting with a world we don't yet recognize:
"Not from the work to the material, we move from the material to the
cinematographic work --thereby, the Kinoks are attacking the last --and the most
solid-- rempart of the artistic cinematography, of the literary scenario..." (Vertov,
***)
In addition, in this doctrine of Cine-Truth, the representation of an event by a
filmmaker is only of secondary importance compared with the actualization of the
"real time" of ongoing life. If the camera is the machine-eye which enables us to enter
into uninterrupted movement, into the uninterrupted variations of the flux of things,
the montage should not obey to the demands of human perception and prejudices.
There is a psychology of the eye and the fetishism of language in the Nietzschean
sense. Through this, some basic needs and demands of the spectators are supplied and
satisfied by the entertainment technology of cinema. Or, through montage, one aims
at the "organization of the visible world" --while respecting the temporality
constructing the world: "There has been many experiments in these fields. One should
say there are a few successful attempts. There are montage-tables resembling a system
of musical notation, akin to the analyses of rythms and intervals..."
Through such a Constructivist methodology, the movement of the Kinoks prefer the
factories, trains and boats, rather than the salons of projection --the "electrical opium
of cinema halls": "I am guiding a cine-wagon, we give a spectacle in a lost station..."
We can trace two series --the series of modern transportation which translate us in
space, and a parallel series of expression of a travel in time through assembling the
cine-eye to these means of transport. This is similar to Kafka's wish --to have
telephones mounted on planes and other means of transport. This is a new perception
of the world, "deciphering" an unknown world by new means and modes.
The function of the cine-eye is to see and make us to see: "it opens eyes, enlightens
the gaze...", because we are yet those unable to see. The cine-eye gives us the
possibility of joining a movement or image at a given point of the universe, with
another movement or image at another point. These images or movements are not
commensurable from the viewpoint of the human eye, which is unable to see them in
its finitude of prejudices: "Cine-Eye is the capacity to see the processes of life in any
temporal sequence which remains invisible to the human eye..." (Vertov, ***) The
cine-eye shouyd extract the "resulting vector of the essential movement" which is yet
unknown, out of the chaos of movements --thus it relates to the "daily life and its
organization".
The realization of Vertov's project cannot reproduce the division of labour in cinema.
Vertov suggests a process of production which develops in six "series". Only the first
"series" seems to be accomplished through the works of the Kinoks, the other stages
remaining tentative, before the oppressions of the Stalinist regime have began. This
serie is called "life through improvisation"...
"In this serie, the camera prudently enters into life, selecting a certain little vulnerable
point, and it is directed in the visual milieu it deployed. Through following series,
with the augmentation of the number of cameras, the space placed under observation
gets larger. The juxtaposition of different places of the earth and of different pieces of
life forces us to discover the visible world. Each series add clarity to the
comprehension of reality. Millions of workers, having reconquered the vision are
putting doubt on the necessity of sustaining the bourgeois structure of the world."
Here, the same visual material passes into a more profound analysis and into a
reorganization to enlighten the relationships of the treated subjects, using every
technical means at disposal, including the formal technics of the cinema. For Vertov,
"the fabric of events" reconquer the "cine-observers" who produce "cine-
observations" and "cine-analyses" in the context of a poetic cinema. It appears that
cinema has long abandoned such a possibility, and we had to wait until Jean-Luc
Godard who invoked that "cinema should not limit itself to tell the history, but should
make the History visible..." Today it is possible to see the same anticipation in the
works of a few video-artists.
The entire polemic of Vertov with the Hollywoodian ideology (and with some
differences, with Eisenstein) is organized alongside the "revolutionary" necessity to
relieve the cinema from images and representation. The critical idea that the "image is
the reification of the visible" holds true in Vertov, but he is able to transcend it: the
visible is not reduced to images and movements. The true genetic element of the
visible is called by Vertov as the "interval". We can see more than images and
movements, if we are situated in the dimension of the intervals. An interval is "in
between" the images, just like rythms and aberrant movements. "The school of cine-
eye expects that the film should be built on 'intervals', that is, on the movement
between the images... The intervals (passages from a movement to another) but never
movements themselves are constituting the materials and the elements of the art of
movement..." (Vertov,***)
The theory of intervals is the core of the Vertovian philosophy: an interval is a
"suture", a shift, a blank or a transfer: it is not a satisfaction of the prejudices of of our
eyes, all too human eyes. It is the "background", the pure blank of the totality, never
defined by the images themselves --it is a pure flux of the screen... The interval which
cannot be reduced to images and movements is their source or origin. It is something
like the absolute eternal attributes of Spinoza. Within the domain of the visible, the
interval cannot be reduced to any discursive or figurative entity.
The "major rationalism" of Spinoza and the minor rationalism (intuition as a method)
of Bergson can now be seen a keys to the understanding of the notion of "interval". In
Spinoza, one should go beyond pure images, beyond the knowledge of the first kind
which is inadequate, beyond the notions of affections. The knowledge of an attribute
(thought or extension) is to grasp through the eyes of the intellect the plane upon
which every idea, every object are concatenated --visible only to a mental eye.
Bergson too, through his intuitive method, wanted to go beyond the mere
representation of things, the representation of the objects through their images, which
appear to the consciousness as "immobile sections" of becomings and interrupted
processes --the movement and duration...
The Kinoglaz tends to become, through the doctrine of intervals, a machine of
contraction-detention of the time. One should say that the time can be crystallized
through being made visible: "The mechanic eye of the camera leaves itself to be
attracted or guided by the movements and thut opens the way of its own movement or
of its own oscillation. It experiences the tracking of the time, it dismembers the
movement or absorbs time in itself... The cine-eye is the concentration and
decomposition of the time..." (Vertov, ***)
It is crucial here to compare Vertov's viewpoint with the Situationist positions
(especially Debord): they affirm that "the totality of the life of our societies
announces itself as an immense accumulation of spectacles." And if the spectacle is
"the capital to the degree of accumulation that it tends to become a spectacle", one
should nevertheless go beyond the image as a commodity. Marx was already aware of
the role of the crystallization of time in the process of the enigmatic capitalist
relationship constructed between time (of labour in this instance) and subjectivity --
the commodification of the time as labour-time into capital... The cinematography and
the philosophy of Vertov shows us another aspect of "crystallization of time" --the
invention of another type of machine which is capable to encounter the mechanic and
thermodynamic machines; a machine capable to reproduce the time of perception, of
sensibility and of thought.
It is essential to admit that the cinema practically shows that thought can be beyond
consciousness jusbt as images can go beyond pure, natural perception of human
beings. Man has lost the certainty that he was the producer of the images and his
thoughts. In the epoch of the decomposition of "man" and of his world, what is at
stake is therefore the "power to think" (remember Spinoza), the image of thought and
its process of creation. The "visual thought" of the cine-eye leads to an automatized
production of images, corresponding to the "spiritual automate" that we are --it
agitates the "circles of ideas" in our memory, and opens the possibility to make
thoughts "fall directly from the screen to the brain of the spectator..." What is central
to Vertovian cinema is not therefore representation, nor mediation: "the thoughts
should directly flourish on the screen, without the trick of speech. This is a living
contact with the screen, a transmission from brain to brain... Each of us penetrate into
a circle of ideas which agitates in us our own consciousness..." (Vertov,***)
There is a general affirmation, praised especially by structuralists and semioticians of
cinema today, that "cinema is a language"... But Vertov shows that it is not at all a
narrative language, but just a "visual one": this visual language can be opposed to the
spoken language, or to the literary language, since it is deployed in the network of a
complexity of forces and signs agitating the production of thought. It is evident that
in his documentary film Tri Pesne o Lenine (Three Songs on Lenin) Vertov does not
pass through words and narration. He deliberately tries to adopt other ways to capture
the interaction between the sound and the image, "with the resulting vector of
multiple channels" in his words: "here by the sound, there by the image, or in the
inter-title; here by the internal framing of the movement, there by the stroke of
darkness to the light; and sometimes with noise..." His method is to pass by
"subterranean paths sometimes leaving some sentences or words to reach the surface".
(Vertov, ***)
Vertov says "only some sentences", some bits of words coming to the "surface". It is
important to note that what he denounces here is the entire "imperialistic" signifying
regime which imposes the fetishism of subject and object on the production of
thought. When their primacy is destroyed, the words written or spoken in a film can
be reorganized in a system of rythms and counter-points. The cine-eye is producing
another image of thought.
Guy Debord insists that "the spectacle is a social relationship mediatized through
images..." (Debord,***) This also means that the forces captured, manipulated and
exploited by the spectacle are the same forces that are capable to constitute social
relationships in another fashion. Situationists are denouncing the "cine-sensation"
while Vertov, transcending the mere critique of the spectacle, endeavours to liberate
the forces captured in it to reorganize them in another way. He interprets the "cine-
sensation" as the totality of the forces of seeing, feeling and thinking --it is not the
one-way domination by the spectacle. These forces are expressed, by means of the
cinema, by their machinic nature and by their appropriation by a collective. Vertov
introduces the concept of "cine-bound" which is a "visual and auditive bound of class
between the proletarians of every nations..." Without seeing through intervals, how a
community of sensations and class bounds could be thought of among the proletarians
of distant nations? Hence, the cine-eye should be defined as "an appropriated space of
a visual bound between the people of the entire world" and founded on an
uninterrupted exchange of the facts that are seen by each --"cine-documents" which
have to be opposed to the mainly commercial exchange (characteristic of the
entertainment culture of capitalism) of cine-theatral representations and spectacles.
Vertov envisages the passage from "cine-sensation" to "cine-bound" as a
simultenously ethical and political process which will lead to the organization and
constitution of social body, destined to compose and augment the creativity of
multitudes through these "machines to see, to feel and to think.." The ethics of Vertov
is not concerned with the individual responsibility of the film-director before the
images and the public, but is rather concerned in the encounter, the composition, the
augmentation of the power to be affected and to affect of bodies through cine-
sensation and cine-bind. The constitutive force of the cine-bind is somehow an
oscillation, it is a telematic one as it can work through distances. It endures in the
actual debates about the possibilities of the new technologies of information and
communication.
The non-human perception endowed by the cine-eye thus refers us to a kind of
Nietzschean "overman", or to the "new man" of the revolution. Vertov does not pay
any attention to the kind of "communist humanism" of his contemporaries like
Charles Chaplin and Sergey M. Eisenstein. In Vertov, there is nothing which opposes
man and the machines: man already assumed the "second nature" given to him by
capitalism and this is an irreversible reality, and it is the condition of the
"transcending the man". The "cine-eye", the "radio-ear" and the "tele-eye" today, if
not the "brain-computer" of our times are deployments of hybrid machines by which
the collective subject of revolution can see, speak, hear and think. One can invoke the
machinic body, a cyborg of vision, of perception and of thought which can be
expressed as such, without delegating to anyone the task of producing the visible and
the sensible. This means to oppose to the technological and financial (capitalist)
concentration of the cinema a micro-politics of the cine-eye that implies a
socialization of the cinematographic know-how and the miniuaturization of the
technology. In this sense, Vertov anticipates todays video technologies: "We no
longer need immense workshops, grandiose decors, nor those "grandiose" film
directors, "great artists" and sensational photogenic women; we need rather 1) rapid
means of transport; 2) high-sensibility films; 3) ultra-light hand cameras; 5) an ultra-
rapid team of cine-reporters; 6) an army of observer-kinoks..." (Vertov,***)
The organization scheme to be given to the Kinoks will distinguish between
"observer-kinoks", "operator kinoks", "constructor-kinoks", "editor-kinoks"
(including women), and "lab-technician kinoks". The main project is to implant the
cine-work in the komsomols and in pionneer organizations to provide "our knowledge
and technical experience to the sure hands of the ascending working youth" (Vertov,
***) In this context, the "mass character" of the cinema should not be limited only to
the diffusion-distribution of films and to their reception by the audience; it should also
involve the imperatives of "production", since otherwise, the power of expression
would necessarily become "expropriated". Vertov anticipates what Godard was
invoking: "we need a pedagogy of the image"...
Vertov's denial of the "cine-drama" is the necessary outcome of his critique of the
concentration and control of the means of production and redistribution by the
capitalist industry of cinema. From this point of view, the Soviet regime was doing
nothing but to reproduce the organization of work it attempted to criticize at this
epoch, propagating through entertainment films and dramatic works. The "leftist"
engaged cinema too is opposed by a "micro-politics" which is the sole way to put the
possibility of not becoming the subject of films at the disposal of Soviet workers.
Eisenstein's cinema, for instance was admitting the masses as the formal, but not real
subject of cinematography. Masses should become not the subject of the films but of
the entire process of the production of the visible and the sensible.
Hence, Vertov is singled out as the only author to think cinema and organize it not as
an "art of masses" but as a mass activity, as a constitutive activity, as a collective
work. This was already hidden, implicit in the technological apparition of the cinema,
and now is evaluated by Vertov as a constructive force. You can easily think about
today's post-fordist accumulation through computers and networks deploying a new
kind of intellectual and affective activity. Vertov denies that he is working like an
"artist" but pretends to become a relay in the network of correspondents throughout
the entire Soviet Union. He is working within a flux which cannot be reduced to any
frame of division of labour, which cannot be controled. Such a conception of work
denounces any reference to the distinction between "manual" and "intellectual"
labour. Thus, is eliminates the figure of the "artist", of author or intellectual... It
should be said that, therefore, the work of the Kinoks cannot be simply considered as
an artistic work. Its machinic and collective form and character objectively and
subjectively connects this work to the labour in general: "the cells of red kinoks must
be considered as a factory among others, where the raw material furnished by the
observer-kinoks is transformed into future cine-works." (Vertov, ***) What Vertov
aims at is the acknowledgement and establishment of universality and generality of
the creative work: "the present film constitutes the raid and the challenge of the
cameras to reality and prepares the theme of creative work on the background of class
contradictions and daily life." (Vertov, ***)
Walter Benjamin too, occasionally referring to Vertov, was aware that the "cine-bind"
could be used as a paradigm in the socialization of creative work: "This passage of the
creation from one single author or from a group of persons to the mass creation will
lead also to accelerate the crash of the bourgeois artistic cinema and of its attributes:
the actor, the fable script and the costly toys like decors, and the grand-priest, the
director..." (Benjamin, ***)
It should also be noted that the position of Vertov has nothing to do with the anti-
intellectualist and populist vision of a "proletarian artist" (the proletarian filmmaker as
the follower of the proletarian writer). What is affirmed here is the fact that the
agencies that are capable to open unknown territories beyond the author and the artist,
of becomings implying the virtualities of other aesthetic, social and productive
paradigms.
We have already stressed how Vertov anticipates the video, if not the television which
remains today agenced unilaterally --a movement of images going from the screen to
the viewer. The technological apparatus of cinema was effectively used by him in the
path of such an anticipation --an anticipation of a "tele-emission of images and
sounds": "From the point of view of the human eye, I have no reasons to show myself
among those, for example, who are present in this hall. However, in the space of the
cine-eye, I can make a montage of myself, not only as sitting near you, but better, in
different places of the world. It would be ridiculous to place before the cine-eye those
obstacles like walls or distance. Anticipating the television, one should understand
that through montage, this 'vision at a distance' becomes possible." Hence the
television is according to Vertov not only a technological device more appropriate to
the "circulating eye", but also an apparatus more convenient to the social and
collective dimensions of the production of life, which has already been introduced by
capitalism as a presupposition: "the procedure of the radio-transmission of the images
that comes to be invented in our epoch could help us reaching what is essential more
and more... To establish a visual bind of class (the cine-eye) in parallel to an auditive
one (radio-ear) between the proletarians of all countries, on the platform of a
communist deciphering of the world."
That the cinema is something "artistic" and television "cultural" in our times is
irrelevant to the position of Vertov, since in his time, the technology of television
was not yet invented, and we can easily say that it could be otherwise: under capitalist
conditions the television is only one way of the realization of the tele-diffusion, tele-
emission of images and sounds, as a uni-lateral machine for the manipulation of
opinions, which was not evidently the mode anticipated by Vertov. He is not a
"futurist" of machines, a fetishist of technologies, fascinated by the imperialism of the
technology and of the cult of science. Vertov always believed to the priority of the
social and collective machine over technological machine: "even in the domain of
technique, we should only partly do with what is called artistic cinema, since the
exercise of the tasks we adopt here suggests another conception of the technique."
(Vertov, ***) This reference to "another conception of technique" is here essential,
since Vertov's "war machine of Kinoglaz" has been crushed under the Soviet regime
in thirties, which adopted the cine-drama in the mode of Eisenstein as "socialist
realism", penetrated by the Hollywoodian commercial mentalities and structures. The
movement of the Kinoks remains significant not in their persecution by the regime
and the evident victory of the Hollywood cinema as an entertainment industry, but in
their power to anticipate new technologies and agencies of social communication and
their attempt to create a new conception of technology. This does not mean that they
were fetishists of technology; nor they are the holders of a Heideggerian viewpoint on
technology as a "catastrophic experience". They were aware of the fact that machines
were not only external things to the man --men and their collectivities could also be
conceived as machinic assemblages.
It is evident that the Nazi aesthetics, revealed in the works of Leni Riefenstahl had
somehow all motives to imitate the experience of the cine-eye, under the form of the
great Nazi spectacle of power, under the guidance of Dr. Goebbels: "make me a film
like..." Or, the Nazi regime of truth was far distant from any understanding of the
Kinopravda. Riefenstahl was asked to organize a great scene of Nazi demonstration,
in Nurnberg or during the 36 Olympic Games, and not to build a collective cine-eye
capable to call the masses into creative cinematic labour. It was pure propaganda, a
totalitarian society of spectacle, "the one of Germans". Jean-Pierre Faye (Faye, ***) is
able to discern the "totalitarian language" of the Nazis as the one which makes what it
said, as different from the language of Italian fascism, which was employed to justify
the deeds afterwards: in Leni Riefenstahl's film "The Triumph of the Will", there is no
cine-eye, since the dramatization of the event comes first, before shooting and editing.
Riefenstahl is seemingly the one who produced images not as a discovery or contact
with truth. She was expected to compose the entire "mise-en-scne", as the primary
author of the ceremony, transforming life into a grandiose decor.

Agamben: Tan k
Ulus Baker
1. Felsefenin bir temizlik i!ili"i oldu"u zerine Deleuze Agamben felsefesini
yakla!k olarak bu szlerle selamlyordu; cam yontucusu Spinozadan beri kavramlar
temizleyip parlatmak felsefenin rtk z haline gelmi! olmalyd Agambenin
ki!ili"inde felsefe bir yaratclk, bir yapp etme sanat, kelimenin esas anlamyla bir
poetika haline geliyor (Deleuze) ve Agambenin Pier Paolo Pasolininin
Mattaya Gre #ncil filminde Filip roln oynam! oldu"unu hatrlayalm
2. Biraz imkan, yoksa bo"ulaca"m! (Kierkegaard, Deleuze); #inde bulundu"um
mutlak umutsuzluk bana umut veriyor (Marx); Ya!ama sanat kendine ba"ml olma
sanatdr (Foucault) bu aforizma anla!lan Agambenin yolunu belirlemi!
ama bunlar ayn zamanda yeni ve gelecek iin olan bir eti"in kurulu! cmleleridir. Ve
bu eti"in iinde zde!lik ve kimlik sz konusu de"ildir artk nk kimlik,
Agambenin ocukluk ve Tarih: Deneyimin Mahvedili!i adl kitabnda gsterdi"i gibi
benli"in en zayf kalm! ksmdr gcmz ise Agambenin genel bir formlle dile
getirdi"i gibi bizi alp gtren ve ta!yan adsz kuvvetlere dayanyor Etik zne
hakikatle kesi!ti"imiz noktada bulunmuyor artk insan trne topyekn olarak ortak
olan dilde ve szde cereyan ediyor
3. Homo Sacerin k! noktas muhtemelen Primo Levinin konsantrasyon
kamplar konusunda ortaya att" bir paradokstan geliyor: bu etik ile tanklk arasnda
yer alan bir paradoks dibe vurmu! gerek tanklar kimler? Akas gerek tanklar
lmden kurtulanlar de"il, lmleri cismani lm gerekle!meden tamamlanm!
olanlar Yani Auschwitz jargonuna gre mslman denenler
4. Bilinmedik topraklar dola!mak gerekti Auschwitzin meydan okuyu!una kar!
etike yakla!maya al!an btn doktrinlere boyun e"dirmek gerekti Ama geriye
ok az !ey kalm!t Robert Antelmein tankl" #nsan Tr konusunda Blanchot
bir defasnda !yle yazm!t: insan sonsuzca mahvedilebilen bir mahvolmazlktr.
Bana yle geliyor ki bu iki anlama geliyor: insan z diye bir !eyin olmad", insan
insan-olmayandan ayrdedebilmenin imkanszl" ve, ikinci olarak, insan
mahvedildikten sonra yine de geriye bir !eylerin mutlaka kald", yani insann sonsuz
mahvedili!inden geriye artan ve direnmeye devam eden bir !ey oldu"u. Tank i!te bu
kalntdr. (Agamben)
AGAMBEN: HAYAT
1. Hayat mefhumunun bir !eceresi kkeninde tbbi-biyolojik bir mefhum yok bunun,
felsefi-siyasal bir rgtleni! tarz var. Agambene gre hayat ancak onu blerek,
paralayarak d!nmek zorunda kald"mz !ey neyse onun addr. Bitkisel hayatlar
vardr, duyusal hayatlar vardr, d!nen hayatlar vardr, do"al hayat vardr, siyasi
hayat vardr --Biyo-politika (Foucault)
2. Aziz Pavlus zaman nasl kavryordu? Ama o"umuzun sand" gibi zamann
sonunu de"il, sonun zaman olarak zaman bitmeye ba!layan zaman: ve Agambenle
birlikte sormak gerekiyor: bu zamandan geriye ne kalacak?
3. D!nmek dedi"imiz faaliyetin gnmzde siyasi bir anlam var m hala? Daha
1980 ylndaki bir syle!isinde Gilles Deleuze tmyle prefabrik paralardan in!a
edilecek hukuki, iktisadi, siyasi ve kltrel uzamlarn genellik kazanmas kar!snda
bizi uyarm!t. Byle bir ortamda aktr ki d!ncenin bah!edebilece"i hibir
yaratcl"a yer kalmayarak, bir anlamda d!nmek imkansz hale gelecektir
4. Agambene gre bu dleklik a" artk tamamlanm!tr Hibir zaman bir a"
d!nmeye bu kadar aciz, Bat demokrasileri hayalgcnden bu kadar yoksun olmad.
Her !ey uyulacak kaamak kurallar asndan kavranyor artk ve sreklilik kazanm!
bir ola"anst hal iinde orada problemler nceden verilmi!ler ve nceden zaten
zlm!ler bile

Ak!am Bi raz Fazl a Ka rm ! m, Ne Servendi Ama!
Ulus Baker

Bir yazarn, ba!ka btn ko!ullar ayn kalmak !artyla, bir tiyatrocudan,
zellikle de bir sinemacdan daha !ansl bir konumda oldu"u zannedilebilir:
Onun -satamasa, hatta yaynlayamasa bile- yazmasn engelleyecek bir g
pek yoktur; oysa bu ikinciler, kltr endstrisinin talepleri kar!snda ok
daha krlgandrlar ve bu taleplere cevap vermedike bir oyun sahnelemeyi,
bir film ekmeyi, baz avangard olu!umlar d!nda pek ummak !anslar bile
yoktur. ok kolay yaplabilecek byle bir gzlem yine de, zellikle
Trkiye'nin kltr-sanat ya!amnda hkm sren bir paradoksu aklamaya
yetmiyor: yleyse neden Trkiye'de btn bu alanlar ayn lde kt ve
yoksul? Neden sinema ve tiyatro gittike yozla!an ve sradanla!an bir
edebiyatn soluk glgesi olarak faaliyet gsterirken (A"r Roman ve
benzerleri), edebiyat da sinema ve Beyo"lu (Trkiye'nin vitrini...)
nostaljisini ancak istisnai hallerde a!abilece"i bir ortamda? Bu yargy a"r
bulacaklara ve bir dizi olumlu rnek sralamaya giri!eceklere de rahatlkla
bunlarn yalnzca 'istisna' olmalarnn bile durumun ne kadar kt oldu"unu
gsterdi"i cevab verilebilir.

Jean-Franois Lyotard'n nl 'yaync paradoksu'nun en geerli oldu"u
lkelerden birinde ya!ad"mz anla!lyor: Kendini, "bana gerekten nl
olup da baslmam! herhangi bir eser gsterebilir misiniz?" diye savunan
yaynevi sahibinin durumunda oldu"u gibi... Bugn 'kltr yayncl"'
denen alanda i!ler Batdakinden daha iyi de"ildir -her iki anlamda: 'Korsan
kitap' ve 'bandrol' tart!malarnn, "kitap okunmuyor" yaknmalarnn
ortamnda ve ayn zamanda, 'yayn-da"tm' piyasasnda ciddi 'tekelle!me'
e"ilimlerinin ortaya kt" ko!ullarda... lkenin nde gelen yazarlar,
Murathan Mungan, Ahmet Altan, Latife Tekin, Orhan Pamuk birdenbire
'kitap okunmuyor' yaknmasndan 'yaynclk' sorunlarn, 'korsan kitap ve
telif hakk' sorunlarn tart!maya getiklerinde ne d!nmemiz gerekir?
Artk herkes farkedebiliyor ki, Batdaki 'trend'ler, Trkiye gibi 'dirensiz'
bir lkede ufaktan ufaktan belirdikleri anda Batdakinden ok daha berbat
ko!ullar yaratabilirler. Son aylarda korsan yaynclk ve bandrol zerine her
!ey konu!uldu, ama kitap dola!mn formel ekonomi snrlarnn d!na
karan da"tm sorunlarna de"inen kmad.

Trkiye kltrel ya!amna hkim olan 'yarm-kltrll"n' bir 'ekonomi-
politi"i' var. Bu ekonomi-politi"in 'ekonomi' yn yalnzca da"tm
firmalarn de"il, TYAP ve benzeri firmalar tarafndan dzenlenen kitap
fuarlarn, yz a!kn 'edebiyat dl'n, 'kltr ya!amna katk' babnda
-e!itli banka yaynlarnda oldu"u gibi- 'vergiden d!me' meselelerini
hallediveren finans olu!umlarn ieriyor. Tabii ki 'kk yaynclar'n
hallerinin ne kadar zor oldu"unu btn bu kltr endstrisi sacaya" iinde
alglamamak olanaksz.

Kltrn 'politikas' ise hi de daha i ac de"il. Grdkleri devlet deste"i
ile, basn tekellerinin kitap yayncl"na, hatta satcl"na (ve ku!kusuz
da"tmcl"na) ksacas her alana el attklarndan bahsetmekle yetinmemek
gerekir. Birka yl iinde roman, yk ya da !iir kitab yaynlanmam! tek
bir k!e yazarnn kalmayaca" anla!lyor. te taraftan birazck n
kazanm! btn yazarlara byk basnda 'k!e' amayan gazete de pek
kalmayacak gibi. Byk !ehirlerin btn hatr saylr kitaplarnda birer
'ok satanlar' k!esi bulunuyor artk. Yerini 'aydn pazarlamasna' terkeden
Aydnlanmaclk (ve yan anlamlaryla 'ilericilik', 'Kemalizm' vesaire) adna
byk basnda k!e edinen 'ya!llar' -Fethi Naci, Do"an Hzlan ve
benzerleri- bizi hangi kitabn okunmaya 'de"er' oldu"u konusunda aydnlatp
duruyorlar. Sonu, ksaca sylemek gerekirse, bir 'genel kltrszlk'
terrnden ibarettir.

Ahmet Oktay, geenlerdeki bir k!e yazsnda aydnlarmz 'bandrol'
meselelerinden ok 'yazarlarn kar!la!t"' gerek meselelerle u"ra!maya
a"ryordu hakl olarak. Metin Solmaz'n yine geenlerde Radikal-2 de
yaymlanan ve yar-gereki bir "okur profili' izen alayc yazs da i!in
teki ynn -edeb-kltrel ksrl"n dolayl sonularn- gzler nne
seriyordu. Her durumda, byle bir ktmser portre kar!snda sa"lam
tutulmas gereken bir oda"a, 'yazara' bakmak ve nem vermek tek are gibi
geliyor...

Oysa o cephede de bu aralar durum pek i ac de"il. Edebiyatn, filozof
Jacques Derrida tarafndan yaplan bir tanmn son derecede do"ru, ama bir
o kadar da hzn verici buluyorum: Edebiyat, her !eyi yazmann mmkn
oldu"u alandr... zellikle Trkiye gibi, hl sansr kurumuyla cebelle!en
bir lkede bu szler biraz lks, hatta anlamsz gelebilir. Ama bu szlerin
do"rulu"unun altn izen yine tam da sansrn varl"dr: Edebiyat, en
belal sansr ve bask ko!ullarnda bile yazld" iin nemlidir. 'Yazma
servenleri' hakknda kendilerine soru yneltilen o"u yazarmzn, aslnda
pek de 'serven' filan ya!amadklarn gsteren cevaplaryla
kar!la!t"mzda edebiyatn bu gerek talebinin de lkemizde genellikle
ifade bulamad"n hznle anlyoruz. Yllar nce Murat Belge'nin Toplum
ve Bilim dergisinde yaymlanan ve ba!l"ndan anla!ld" kadaryla, o
zamanlar galiba Memet Fuat tarafndan 'yeni ke!fedilmi!' (bu ele!tirmen-
yazarmzn o sralar merak etti"i, bu gen kzn bu kadar a"r bir yazarlk
serveni yknn altndan nasl kalkaca"ym!) olan Latife Tekin hakknda
olmas gereken bir yazs, uzun uzun ve olduka gl argmanlarla
Trkiye'de neden roman gelene"i bulunmad"n tart!tktan sonra, 'esas
konusuna' iki- paragrafta de"inip bitirmesi ile ilgin grnm!t bana.
Bunun kar!snda 'serveni bol' yazarlar da ku!kusuz bulunuyor -'solculuk',
'cezaevi', 'srgn' hikyelerini eserlerinden daha fazla tand"mz yazarlar
bunlar. yleyse ele!tirmenlerin ve rportajclarn dillerinden hi d!meyen
!u 'yazma serveni' meselesine biraz daha yakndan bakmak zorundayz.

Ellili yllarda Fransz edebiyatn ziyaret edersek 'yazma serveni' szleriyle
ilk kez kar!la!rz: Alain-Robbe Grillet'nin, Marguerite Duras'nn de"erli
kldklar bir 'Yeni Roman' formldr bu: "Artk servenleri yazmayaca"z,
yazmann servenini verece"iz." Bununla tam tamna modern edebiyatn
iinde esasl bir krlma an ile kar! kar!ya oldu"umuzu kabul etmeliyiz:
Bitip tkenmez psikolojik tahlilleri, roman ki!ili"inin 'kimlik' ve
'tutarll"n' edebiyattan defetmenin vakti geldi -Yeni Roman, yaznn
bizzat kendisinin bir macera haline gelmesidir...

Trkiye'de 'yazma serveni' kendisine sorulabilecek ya!a gelmi! olan
yazarlarn o"u bu Yeni-Romanclarn 'edeb kurnazlklar'ndan haberdar
olmad" lde, kendi eserinden, ald" (ya da alamad") dllerden,
aslnda kimseyi ilgilendirmeyecek ya!am ayrntlarndan, anlarndan, edeb
byklerle ve atalarla kar!la!malarndan bahsetmeye giri!ecektir: Trkiye
edebiyatnda 'yazma serveni'nden bahsedildi"i zaman anla!lan, '#kinci
Yeni' ya da 'Garip' kar!snda veya yannda, kimin hangi tarafta oldu"u
gibisinden bir sr !eydir. Bylece bu serven meselesinin bir
'belgelendirme' gereksinmesine cevap verdi"i anla!lyor -yer yer salt
dedikodu snrlarn a!abilse de, genellikle Ataol Behramo"lu ile #smet zel
arasnda bir zamanlar cereyan eden dostlu"un !imdilerde ok nemli bir
edeb meseleymi! gibi sorgulanmas trnden de"erler bunlar.

Yazarlarmz yalnzca biyografik maceralaryla de"il, 'yaz maceralar'
asndan ele almaya giri!ti"imizde yine genel bir ktmserlik vadeden bir
durumla kar!la!yoruz: Bunun nedeni, birtakm k!e yazarlarnn (Attila
#lhan, etin Altan, Perihan Ma"den, Vivet Kanetti, Ahmet Altan, Kr!at
Ba!ar) romanclk ve ykclk sektrne el attklar (ya da tersi; roman
sayfalarndan gazete k!elerine getikleri) andan itibaren bu iki macera
arasnda herhangi bir farkn silinip gitmesidir. Derrida'nn tanmnn ierdi"i
'mutsuzluk' i!te burada yatyor: Her !eyin yazlabilece"i, edebiyata dahil
olabilece"i fikrinin ktye kullanlmas... Filozoflarnkinden farkl olarak,
edebiyatlarn biyografilerinin, onlarla bulu!ma asndan nem ta!d"
Zweig'n 'yazar portrelerinden' ve biyografilerinden bellidir. Yazarlarn
srekli edeb e"itimlerini gnlk tutarak sa"lamalar da pekl bir
zorunluluk mertebesindedir. Irvin Yalom'un Nietzsche A"lad"nda adl ok-
satar kitab, bunu bir 'roman' kl"nda, yzeysel psikanalizle iktifa eden
genel kltrszlk ortamnda pazarlad" zaman sonu nasl deh!et verici
olduysa (bu kitap, unutmayalm, Trkiye'de de pek sevildi), ocukluk ve
genlik anlarnn, kk, krk-dkk a!k maceralarnn do"rudan do"ruya
dile getirildikleri bu 'biyo-romans' gelene"i de daha iyi bir hale delalet
etmiyor. Gelelim Trk Edebiyatnn bugnk genel grnmne: Daha nce
de sylendi; "uzun cmle yapamayan" bir edebiyattr bu. Aile ar!ivlerini,
kendinin veya e!-dostun bunalmlarn, kk an ve nostalji krntlarn
birbirlerine kar!trarak inanlmaz ksa srelerde imal edilen yk ve
romanlardan olu!uyor. Sinema senaryosu olmaya ta ba!tan elveri!li klnm!
bir 'teknik rahatl"' sz konusudur artk, yani, bir 'ucuz roman'.

Derrida'nn !u "her !eyi yazabilmek" dedi"i ko!ullara dnelim yleyse -
bundan anlamak istedi"im, "her !eyin" yazlmas de"il, "herhangi bir !ey"in
yazlmasdr. Yani, diyelim, tiyatroyu Brecht gibi yapmak gerekmez, ama
mutlaka bir !eyler yapmak gerekir. Yeni-Romanclarn 'chiasma's, tam
anlamyla 'edebiyatta bir fikir'dir. Onlar gibi yazmak gerekmez, ama
mutlaka edebiyatta bir fikre sahip olmak gerekir. Bu ise, edebiyatta olsun
ba!ka bir !eyde, sinemada, tiyatroda, resimde, siyasette, felsefede olsun,
yalnzca o alanlarda eser vermek de"il, eserle birlikte, ondan asla ba"msz
olmayan bir 'ba!ka !ey' de retmek demektir -nc bir !ey... Bu nc
!eyin zelli"i 'taklit edilemezli"i'dir. Ama slp meseleleri gibi szde-edeb,
telif haklar meseleleri gibi edeb olmayan de"erler dzleminde ifade
edilemeyen bir 'taklit edilemezlik'tir bu. Biri pekl Dostoyevski gibi
yazabilir, Garip !iirine geri dnebilir -ama 'ille de yle yapmak gerekli
de"ildir.' Bir eser iinde yaratlan !ey, istedi"i kadar kuramsalla!mam!,
istedi"i kadar belli belirsiz olsun, o eserin btnnden ayrlamaz bir
'zorunluluk'tur. Brecht gibi birisi iin !u yabancla!trma etkisi zorunluydu -
ama kimse iin hep yle yapmann asla 'zorunlu olmad"' lde...

Demek ki sorun, sanld" gibi bir 'taklit', bir "slp sahtecili"i' de"ildir.
Trk edebiyatnda klasik roman gelene"i varolmayabilir -ama bu taklidin de
son derece biricik ve zgn bir deneyim olmasn ve pekl edeb-sanatsal
bir olumluluk ta!masn engellemez. Bugn yzne baklmayan 'ky
roman'nn, hi de"ilse bir nc olarak 'srar'n psikolojisini retti"i
pekl sylenebilir: Burada, feodal ky hayatnn btn yoksunluklar
altnda, mutlaka bir !eyler olup bitmeli...
Gl ya da gsz herhangi bir fikrin yoklu"u, gnmz edebiyatnn genel
zelli"i olarak a"a kyor. Bir fikrin yoklu"unu dolduracak tek bir !ey
vardr: Edeb kli!eler imalat. Gelenekselle!mi! 'janrlar' (Trkiye'de nedense
bu aralar bir-iki yazara sahip olabilmi! polisiye, macera gibi) kli!elerden
yana ok yoksun de"ildirler -ama 'iyi' rneklerinde onlar tanmlayan bir
'yapya' sahip klnm! olduklar da sylenebilir. Sorun daha ok 'yapsz'
kli!elerden olu!maya ba!layan tuhaf, postmodern bile denemez bir edebiyat
kltrnn gitgide yaygnla!masnda yatyor. Kli!eler cmlelerde
yuvalanmalar bakmndan ayrt edilip tannrlar -ksa cmleler, gnlk
hatrlama rejimince beslenen, herkesin anlayabildi"i, arabeskten, sinemadan,
nostalji meknlarndan, mizahlardan, hatta reklamlardan kotarlan
cmleler... Ya da aksine, #hsan Oktay Anar'n, Orhan Pamuk'un ve
benzerlerinin iyiden iyiye yaplandrlm! tarihsel kli!eleri -fantezi
dnyasnda oynanan bir oyun olarak edebiyat... Roman bylece 'varolmayan'
bir felsefeye szarak fikir olu!turuyormu! gibi yapacaktr. Buket Uzuner ile
Asl Erdo"an'n en iyi modelini sunduklar 'ki!isel', 'gnlk ya!am'
ar!ivciklerinin yanna bu kez, herhangi bir ciddi tarihinin dnp
bakmayaca" bir dizi arkaik mesel, felsefi bilgi krnts, tarih komplosu
y"na", sahte bir 'tarih ar!ivi' gelip yerle!ecektir. Sanki gizli bir anla!ma
var gibi: Gazeteler bulmacalarnda nasl onlarn resimlerini ve adlarn verip
kitaplarn soruyorlarsa; yazarlarmz da kar!l"nda, yarm-kltr
piyasasna bulmaca gibi e"lencelik kitaplar yazp duruyorlar.

'Her !eyi yazabilmek', yleyse, in!a edilmesi gereken bir zgrlktr -kk
ailevi ve cinsel srlar roman, yk ya da !iir kl"nda if!a edip durmak
de"il. Ele!tirmenlerimizin byk bir o"unlu"u hl 'biim/ierik'
terimleriyle i! grmeyi srdryorlar -bir bakma iyi de yapyorlar, nk
'daha karma!k', 'yapsalc' ya da 'dekonstrksiyonist' (skmselci?)
teknikleri kullanp bir !eyler yapmaya kalk!tklarnda ortaya, !imdiye kadar
yalnzca anla!lmaz ve amasz bir dergi yazlar y"nndan ba!ka bir !ey
kmam!t. Kt bir edebiyatn ele!tirisinin de kt halde olmas
kanlmaz. Tpk ken bir toplumun toplumbiliminin de kyor olmas
gibi...

Bu ko!ullar altnda nerilebilecek tek !ey, yazarlarmzn 'yeni hayat' denen
!eyi clz edeb terennmler iinde aramadklar zaman gelene kadar, hi
de"ilse da"tm ve promosyon piyasasnn dengelerine kar! diren
gsterebilmeleridir. yleyse her alanda oldu"u gibi ku!kusuz kara para
aklama i!lerine de hizmet eden !u, 'mafyatik kitap korsanlar'n ele!tirmeyi
ba!kalarna (yetkililere?) brakarak, do"rudan do"ruya bizzat kendilerinin
'korsan kitaplar' yazmalar tek are olmasn sakn? Bu, teki seeneklerden
daha imknsz de"il.

Virgl, Eyll 1998, say 11

Al akl k ve !hanet Kuram : Borges
Ulus Baker
Borges'in alaklar komplocudurlar. Elbette popler polisiye kltrnn bildik
kli!elerinin ok telerine geerler. Ama kurduklar komplolar, hesap, do"rudan
do"ruya 'fesat' ile tanmlanamaz bir "dolandrclk" trn a"r!trrlar. Kh
Pampalarn macho'lar, kh beynelminel ve kozmopolit Dnya Sava! a"
uygarl"nn karanlk ki!ilikleri olarak karlar kar!mza. Alaklklar, gnlk
hayatn, "kk adamlarn" alaklklar de"ildir; "yollan atallanan bahe"lerin,
labirentlerin, kaosun hakim oldu"u bir uygarlk trne uygun d!er: "#nsann kendini
hergn yeni alaklklara terk edece"ini gryorum !imdiden; yle ki sonuta sadece
haydutlarla askerler kalacak geriye." (Yollar atallanan Bahe) Ufak tefek "ktye
kullanmalar", gnlk hayat iinde genellikle "ba"!lanabilir" kk komplocuklar,
kan-koca kavgalarndaki minik "hainlikler" birikimini, kedilerin kuyruklarna bir
!eyler ba"layan ocuklarnkini, Nietzsche'nin bahsetti"i "sr insan"na ait bir
ressentiment, ierleme alakl"n Borges'in tasnifinde bulamazsnz. ok bilgili
yazarmz, "alaklk" ile "ihanet" arasndaki fark da ayrdedememektedir. Bunun
nedeni, alaklarn sanki birer "kahraman", Poe'nunkiler trnden, stn ve adsz,
ki!isel olmayan bir zeknn , nceden kestirilemez labirentlerini kateden ve her
noktada, gere"ini yapmalar !artyla mutlak ba!arya eri!meleri ku!kusuz her zaman
muhtemel olan aktrler olarak kurgulamasdr. Ona gre, alakl"n kurgusu more
geometrico, geometrik slpta i!lemelidir. Alaklk bir satran tahtas zerinde
yaplan hamleler gibi icra edilir ve labirentin "sonsuzlu"unun" yalnzca bir trne
uygunluk gsterir: "Herhangi bir vah!i eyleme giri!ecek kimse sanki bu eylem
nceden gerekle!mi! gibi davranmal, kendine gemi! kadar geriye getirilemez bir
gelecek dayatmaldr." (Yollan atallanan Bahe) Leibniz'in "sonsuz"unu yorumlay!
zamana endekslenmi!tir bylece. Her yknn biti!i, mutlak ve katksz alakl"n
belirmesiyle mmkndr ancak. Geriye cevaplanmam! soru kalmayacak, ancak
alakl"n ierdi"i ve byk bir ustalkla ekip evirdi"i zeknn kar!snda, hznl
bir hayranlk damaktaki ac lezzetini brakacaktr. Borges alakl" bir icraat alakl"
de"il, bir taraftan bulu!lara, te taraftan da evrensel bir insan mefhumuna gnderen
bir alaklktr: "Bir ki!inin yapt", bir lde, btn insanlarn yapt"dr. Bu yzden
bir bahede yaplan bir ba!kaldr btn insan rkna bula!r. yleyse, tek bir
Yahudinin armha gerilmesinin rk kurtarmaya yeterli olmas adaletsiz de"ildir."
(Klcn Biimi) Hiyerar!ideki yksek konumlarn ktye kullanlmasyla
gerekle!tirilen "tezgh" ile sokaktaki bir i!portacnn tezghnda ataca" kazk
arasnda bir fark kalmamaktadr bylece. Elbette Borges alaklarn yalnzca st
snflardan sememektedir: Sokaktaki adamlar ve kadnlar da bu alaklklar tarihinin
ki!ilikleri arasna girebilirler. Ancak bir !artla: Alaklk her zaman bir komplonun
labirentinden geerek, sonsuzcasna dallanp budaklanarak, sua dair ola"an
kavramlarmzn atlaklarn zorlamal, sulamann ve nefretin ynn ala"n
zararna u"rayan kurbann aleyhine dn!trmeye her an aday olan bir g gsterisi
yapabilmelidir. Bylece Borges, yaznn aralaryla, kendi olu!turdu"u labirentin
iinde, kurgulad" alakla belli birnoktada kar!la!acak, ama o andan itibaren onunla
e!itlenecektir: "Tarihin tarihi taklit etmek zorunda olu!u yeterince harikadr; tarihin
edebiyat taklit edi!i ise inanlmaz bir haldir." (Hain ile Kahraman) Ala"n
yksnn biti! noktas, i!te bu kar!la!ma ve e!itlenme andr. Bir yk olarak
"alakl"n" anlats, eninde sonunda "yazar"n ta kendisinin retti"i bir kurgu de"il
midir? Modern edebiyata zg oldu"u hep sylenen "yazarn, kendini yaznn ardnda
grnmez kl!", bylece uzun, dolambal yollarn en son noktasnda belirecek ve
bylece sua, nefrete ve antipatiye ili!kin duygularn Aristocu katharsis'inin elinden
kurtulamayacaktr.
Erken dnem kitaplarndan Alakl"n Evrensel Tarihi, bu yzden ne yeterince
"evrensel"dir, ne de yeterince "Tarih". ncelikle, Ortaa" edebiyatnda rastlad"mz
"demonolojik", iblisvari alaklk trn d!lamaktadr. Klossowski'nin gsterdi"i gibi,
$eytan, aslnda bir "yanlsamalar satcs", bir "gzba"c" de"il, tam aksine, bir
"kar!mlar" ve "ala!mlar" zanaats, "saf ve temiz", przsz kavram olarak #yi'nin,
Gzelin, Do"ru'nun, z'n, ve "Tann"nn despotlu"una, yani evren zerindeki
evsahipli"ine ba!kaldran salt retkenlikti. Ama. bu retim "ruhsal" malzemeyle
gerekle!tiriliyordu: Ruhta nceden bulunmayan hibir karanlk yann $eytan
tarafndan retilmesi bu yzden mmkn de"ildi. Oysa Borges'e gre, "Hikimse
herhangi biridir, biricik, tek bir lmsz insan btn insanlardr. Cornelius Agrippa
gibi, Tanrym, kahramanm, filozofum, iblisim ve dnyaym; bu ise varolmad"m
sylemenin skc bir yoludur." (lmsz)
Gilles de Rais ya da Mavi Sakal, giderek Kont Dracula, kapal cemiyetler ve
"compagnonnage"lar, sr karde!likleri iinde rgtlenen zanaat kltrleri
kar!sndaki bir kyl kltrnden ba"msz kmam!lard ortaya. Sahtelikleri ve
masals yzeysellikleri bundan gelmektedir. Ancak, Borges tipi "alaklk", Ortaa"
kltrnde kayna!p duran ve sivrilen bu "alaklklardan" baz unsurlar dn
almakta, stelik modernle!tirmekte ve yeniden uygulamaktadr. Borges, anlatt"
ala"n "!eytani" bir ki!ilikle de belirlemesini arzulamaktadr. Ancak her trden
"illzyon"un mutlak bir "gereklik" olarak kabul edilmesi gibisinden, btn eserinin,
ku!atan bir tema, tam da bu noktada, "alakl"n tasvirinde" doyum noktasna
varmaktadr. Borges'in labirenti hi de "sonsuz" de"ildir.
Ancak, Borges'in anlamak istemedi"i ve "evrensel" tarihine katmaya lyk grmedi"i
ok nemli bir alaklk trn, yalnzca "modern" edebiyatn de"il, modern ya!am
tarzlarnn ta gbe"inde ke!fedebilenler de vard: Gogol, Brecht, Kafka ve Foucault
tipi alaklardr bunlar. Yazarlarnn onlar asla "alak" diye damgalamyor olmalaryla
ayrdedilirler. "l can" alcsnn "itenli"i", onu her trden "demonolojik"
a"r!mdan, grltyle patlayveren komplodan, "entrikac" zihniyetten uzak
tutmaktadr. O, basit bir memur gibidir ve kmekte olan bir toplumun ekrannda
beliren atlaklar boyunca "yolunu bulmaktadr".
Gnahkrlk, Tanryla birlikte oktan geri ekilmi!, onlarn braktklar bo!lukta
"herkes gibi" olan "alaklar" kayna!maya ba!lam!lardr. Bizi Musil'in "Niteliksiz
Adam"na gtrecek yollan, gerek anlamda ilk kez aan, kahramanlar "Byk
Adam"n glgesinde i! gren Dostoyevski de"il, Gogol'dr bu yzden. Gogol'n
ala", sanki Hegelci "byk adam" tarihinin (Rusya'da Hegel bile inanlmaz lde
'vlgarize' edilebilmi!ti) kurnazl"nn panzehiridir: Bir 'kk adamlar ve masum
alaklklar tarihi'... Gogolc ala"n ana forml, en belirgin biimiyle Mfetti!'te
ortaya kar: Her alakl"n zorunlu olarak u"rad" "yanlsama", kasabann btn
ileri gelenlerini sararken, sahte mfetti!in "memuriyet"ini geici birka kar (birka
kza kur yapma frsat, ba!ka bir durumda asla kar!la!mak !ansna sahip
olamayaca", bir "ast" a!a"layp, azarlama frsat, vb.,) u"runa stleni!i, alakl"n
do"asnda bulunan, ok zel trden bir "kar!lkll"" ifade etmektedir. Foucault'nun
modern adalet cihaznn isimsiz kahramanlar olarak tantt", k!eba! muhbiri,
apartman kapcs gibi biridir o: #ktidarn "kurban" olmad" gibi, ona sahip de
de"ildir; hep iki arada bir derede, iktidara "dayanak" olu!turur. Gerekten de "sarho!
edici" bir gten ok uzakta, stelik asla bir "mlk" gibi d!nlp konulamayacak
bir iktidar tipi sz konusudur. Bu iktidar tipi, evde, gnlk ya!amn dolambalarnda,
k!eba!larnda, kom!ular arasnda, cemiyetin kenarnda k!esinde belirir. Bu
k!eba! insanlar, istedikleri kadar "politik" kimlikten yoksun olmak, sradanla!mak,
ortadan kaybolmak istesinler, yine de iktidarn "dayanaklar" olmadan edemezler.
Kafka'nn forml i!te tam da bu hali anlatyor bize: "Bir babann o"luna verdi"i her
buyrukta binlerce lm hkm sakldr."

Aral k Nedi r?
Ulus Baker
Aralk kuram iki !ey, varlk, durum, olu!um arasndaki uzakl" len "mesafe"
kavramndan farkl olarak, birbirinden ok uzak olan herhangi iki !ey arasndaki
"yaknlk" derecesini lmeye adanm!tr. Bylece Aralk "ayrlmann",
"uzakla!mann", "yabancla!mann" keskin ele!tirisinin temel kavramdr.
Sinema ve videoda Aralk, Vertov'un kurgu ilkeleri uyarnca, biribirinden ok uzak ve
ba"lantsz grnen iki imgenin ya da grntnn arasnda yer alan !eydir. Vertov'a
gre, iki imgenin arasnda bir bo!luk yoktur, aksine bir yaknlk derecesi vardr ve bu
sinematografik imge ad verilen !eyden ba!kas de"ildir.
Sinemann ilk byk yaratclarndan birinden dn ald"mz bu kavram !ylece
yayabiliriz: Ayn !ekilde, edebi bir metnin szleri arasndaki "yer"in asla bo!
olmad"n, co"rafi ve zamansal uzaklklar askya alarak yeni szlerle dolup ta!t"n
syleyebiliriz. Bir manzara resmi, biribiriyle ok ilgisiz grnen uzak ve bir arada
kolay kolay d!nlemeyecek ayrntlar bir araya getirerek aral"n szn syler.
Sorun yalnzca "uyum" de"ildir. Biribirleriyle asla uyu!maz grnen ok uzak
!eylerin bir aradal"dr; tatl bir esinti, ye!il yapraklar, ruhun skuneti mmkn
oldu"u kadar, denklemin te tarafnn frtnayla kabarmas da pekala mmkndr.
Czanne natrmortlarnn srr: "Bir havula devrim yaplabilir..."
Sinemann tesine geti"imizde bu Aralk mefhumu ne i!imize yarayacaktr? Neden
Chiapas yerlilerinin isyanyla u"ra!yoruz? Akas, bunun nedeni, onlarn herhangi
bir dayan!ma ya da katk beklenmeden, herkesin "bulundu"u yerde" direnmesinin
olanakl oldu"unu gsterebilmeleridir. Bu yzden mcadeleleri yalnzca bulunduklar
mekanla snrlanmyor, bir tm olarak Yeni Dnya Dzeni diye dayatlan !eyi
kar!sna alyor.
Tart!ma Grubunu Davet Etti"imiz Konular
I. Tart!ma Temalar:
Aralk (Interval) Mefhumu: Matematikte, fizkte, mzikte, sinema semiyoti"inde,
siyasette ve felsefede, birbirinden zaman ve mekan iinde son derece uzak da olsalar,
iki !eyin (sesin, imgenin, gerekli"in, bireyin, d!ncenin) arasndaki yaknlk
derecesini len lte "aralk" denir. Uzakl" lmek ise daha kolaydr -iki nokta
arasndaki mesafe gibi...
Haecceitas (#!te-bu'luk) Mefhumu: Duns Scotus'a borlu oldu"umuz bu mefhum, bir
!eyi neyse o yapana dairdir. Bir bireyin yalnzca kendi stne kapanan bir !ey
olmad"n, ok uzak aralklarda yer alan !eylerin bir aradal" olarak da
kavranabilece"ini gsterir. Bylece, "saat ak!amn be!i" bir bireydir. Ama yalnzca
bir cmle olarak de"il -Lorca'nn !iirindeki bir birliktelikle mmkn bir bireyliktir bu:
Saat ak!amn be!i,
gne! kararr
fa!izm ykselirken,
ne sevgi, ne hzn, ne de lm...
Katlm Mefhumu: Platon'da tr katlm var: Fiziksel katlm -kokteyle likrn,
kana zehirin, yeme"e tuzun katlmas gibi... Demonik, !eytans katlm -katksz bir
ruha !eytann ve ktl"n bula!mas gibi... #lkeye katlm: Bir !eyin varolmasnn
Varl"a, bir !eyin siyasall"nn Kent'in kanunlarna katlmasna ba"l olmas gibi...
Yeni-Platoncu Plotinos bu katlm temasndan rahatszlk duyar. nk katlanlar
ayrlabilirler de. Ayrldklarnda kendisine katlnan !ey zarar grr, ac eker, !iddete
maruz kalr. Ona gre katlmn kendisine katlnann yapt" bir ba"! niteli"i ta!yor
olmas gerekir -kendisinden hibir !ey kaybetmeksizin kendini katlmaya veren bir
Varlk. Plotinos buna #lke, Bir ya da Katnlamayan adn veriyordu. Bu noktadan
ba!layarak "katlm" temasn siyasal-estetik alanda tart!maya amak istiyoruz...
Bak! As Mefhumu: Bak! as "kanaatlere" ili!kin olarak tanmlanmaktan nasl
kurtarlr? Bak! asna sahip olmayann d!nmeye de ba!layamayaca"n biliyoruz.
Ama bir bak! asna yerle!menin d!nmeyi varsayd"n da kavramalyz. Kumdaki
at nal izleri bir kyly sabana, tarlaya, hasada ve vergi tahsildarna gtrrse, bir
askeri e"ere, zrha, klca, sava!a ve vergi tahsildarna gtrebilir (Spinoza). Sonuta
grlen ayn !ey olsa da bak! asnn ilerleme hareketi her !eydir, d!nme adn
verdi"imiz insan faaliyetinin do"asdr. Bu yzden "bir kyl kulbesinde bir
saraydakinden farkl d!nlr" (Marx). Bak! as bir perspektife ve grelili"e
ba"lanr !phesiz. Ama bu grelilik, o"unun sand" ve "kanaat toplumlarnn"
inand" gibi, zneye gre de"ildir. Aksine, zne olabilmek, herhangi bir bak!
asn, bir konumu i!gal etmeye, orada yer tutabilmeye ba"ldr. yleyse, bak! as
zneye ait de"il, varolu!un tmne aittir. "Hepimiz ayn kentte ya!yor, farkl
gzergahlar takip etti"imizde gryoruz onu" (Leibniz). Vertov sinemasnn amac
i!te buydu: Algy nesnelerin iine yerle!tirmek ve zneyi bununla yeniden tretmek.
Bu kanlmaz bir !ekilde "devrimci" bir zne olacaktr...
Giri! notu:
krotonomedya Vertoviana sayfas, sinema ve video konusunda yrtmeyi amalad"
tart!malara izleyicileri de katmak istemektedir. Bunun en iyi ortamnn web zerinde
bir tart!ma grubu olu!turmak oldu"una inanyoruz. Vertoviana tart!ma grubuyla
vertovia@baker.soc.metu.edu.tr adresi zerinde bulu!abilirsiniz.
vertoviana: sinema-video kuram tar!malar grubu
"Sinema hareketli imgeler ile d!nmek demektir." (Gilles Deleuze) krotonomedya
sakinlerine sinema ve video stne kuramsal bir tart!ma nerisiyle ortaya kma
cesaretini veren bu forml, bu "d!nme"nin ba!ka trden "d!nmeler"den zgn
farkll"nn nelere dayand"n ortaya karmay gerekli klar.
Tart!ma grubunun e"ilmeyi umdu"u konular arasnda sinema ve montaj kuramlar ve
prati"i, sinematografik semiyotik, video kuramlar ve film zmlemeleri yer alyor.
Bir giri! nerisi olarak, yaknda piyasaya kacak olan "krotonomedya-Aralk"
dergisinin sunu! manifestosu Vertoviana metniyle Gilles Deleuze ile yaplan bir
sinema syle!isini, "Yaratma Eylemi Nedir"i belirledik. Sizin nerilerinizi de
bekliyoruz.

Ar za !maj Ol arak Si nema
Ulus Baker
Bugn gerekten Rus sanatlar hep bir arza imaj kotaryorlar bir performans m
dzenlediniz, mutlaka bir kaza kacaktr... ama kaza ve arza hayata en az dzenli
i!leyen rasyonel bir dzenek kadar dahil olmak zorunda de"il mi? O halde, bir
Batlnn hemen giri!ece"i o"u zaman da aslnda beyhude olmayan--o "tedbir alma"
abasn bir kenara brakn... Brakn arza hayata dahil olsun ve sizinle birlikte
ya!asn... Arzasz bir film ya da fotograf ekilebilir mi? Hayr, nk arzalar
Lumire'in ilk filmlerinden beri sanki bu aygtlarn zn tanmlyorlar... Sanat eseri
bir kentin, bir hayatn, bir hikayenin arzalarnn hakkn tam manasyla vermek
zorundadr. Bugn Batl sanatlar hep bir "giderme" uslubuna sahipler... Do"ulular
ise (tpk nc Sinema manifestosunda Solanas'larn talep ettikleri gibi) galiba
arzalara haklarn teslim etmeyi srdryorlar...
Ve en yetkin ve rasyonel makinalarn yapabilecekleri arzalar en heyecan verenler
de"il mi? Greli basit bir makinenin, bir un de"irmeninin nerede ve hangi srelerde
arza yapabilece"i makinenin bizzat grn!nden okunur... oysa tahmin edilebilir ki
daha karma!k ve "rasyonel" cihazlar arzalarn hep bir srpriz olarak tattrrlar --ve
en karma!k cihazn insan, insann en karma!k tipinin de kadn oldu"unu unutmamak
gerekiyor... Virslerden ve kadnlardan korkuyoruz (kadnlar da en ok birbirlerinden
korktuklar, ekindikleri lde), ve varolu!un karma!klk derecesi arttka
grnemez hatta tespit edilemez arzalarn dayatt" bu temel varsaymn gc ve
le"i de artyor... Vertov kentin arzalarn ekip duruyordu; Riefenstahl ise kenti
btn arza olaslklarndan temizleyip, arzasz bir dzenek kurarak ekmek istedi
filmini... Vertov ile kar!la!trlmasnn son derecede abes olaca", szde Nazi
olmad"n spatlamak iin ekti"i ve aramzda bazlarnn seyretmi! oldu"u !u
Tiefland (Ova) filminde gizliden gizliye srtan o Nazi esteti"inden belli de"il mi?

Ayr cal kl Anl ar
Ulus Baker
Deleuze sinema stne kitabnn birinci blmnde sanatta, zellikle figrleri ieren resimde
hakim boyutlardan birini olu!turan "pozlar" ile sinematografide, zellikle Eisenstein'in
aray!larnda hakim olan "ayrcalkl anlar" arasnda bir ayrm gzetir. Gerekten de figrlere
dayal sanatlar pozlar ayrcalkl klarlar: klasik dansta hareketlerin her birinin belli bir
pozdan ba!ka bir poza gei!ten ibaret oldu"u gibi. Sinemada ise sahnedekinden,
resimdekinden, foto"raftakinden farkl olarak bu pozlarn ciddiye alnabilecek bir anlatmsal
de"eri pek yoktur. Ba!ka bir deyi!le pozlar vermek iin sinemay kullanmann ne i!e
yarayabilece"ini bilemeyiz. Demek ki sinemada pozlara kar!t bir unsur bulunmaldr:
"ayrcalkl anlar"... Ancak bu kar!tl"n ne i!e yarayabilece"ini de henz biliyor de"iliz?
Do"a bize baz ayrcalkl anlar sunuyor mu? Bundan bile henz emin de"iliz. Frtnada bir
!im!e"in ak! ne tr bir ayrcalkl an olu!turabilir? #!te belki de fizik ve meteoroloji
bilgimiz yznden byle bir ayrcalkl an tasavvurunu bile kaybedebiliriz. Yine de
Deleuze'n sinemadaki anlamnn d!na ta!an bir "ayrcalkl anlar" mefhumu geli!tirdi"ini
grebiliriz: "ayrcalkl anlar ayrcalkldrlar nk herhangi-anlar tarafndan ku!atlm!
haldedirler..." Demek ki, ayrcalkl bir an ancak ola"an, sradan, herhangi anlarn arasnda bir
i!lev kazanabilir. Deleuze bunu "hareket-imaj" kavramn icat eden Bergson'un sinematografi
konusundaki bir yanlgs zerinde temellendiriyor gibidir. Bergson'a gre sinema bir
yanlsamadan ba!ka bir !ey de"ildir, nk hareketsiz bir kesite soyut bir hareketi
eklemektedir. Oysa Deleuze iin tam aksine sinema bir hareketli kesitler dizisidir 'yani
niteliksel harekettir, ya da hareketi bizzat nitelik olarak ifade etmektedir.
Ayrcalkl anlar mefhumu Franszca "poz" teriminden tryor olsa bile bu ancak poz veren
birisi asndan geerlidir; do"rudan do"ruya sinematografik aygt asndan de"il. Belki de
poz d!ncesini Platoncu "ideallik" meselesine kolayca ba"layabiliriz: ayrcalkl an ya da
"poz" antik dnya gr!nde birer "ideal biim"dirler ve hareket bu bak! asna gre belli
bir poza henz eri!memi! bulunan bir ara sreten ibaret olarak d!nlr. Sinematografi poz
ile ayrcalkl an arasndaki bu ilkel zde!li"i !u !ekilde kryor gibidir: ok uzun bir
hareketsiz ekime poz diyebilirsiniz, ama ortada pekala poz veren herhangi bir figr, bir
ki!ilik ya da varlk bulunmayabilir. Tpk Antonioni'nin lle!mi! bo! mekanlar, Ozu'nun
bombo! ev ilerini uzun uzadya grntlemesi gibi. Deleuze'e gre sinema "hareketi
herhangi-ann, yani e!it aralkl ve sreklilik izlenimi yaratmak zere seilmi! anlarn bir
i!levi olarak yeniden-reten sisteme" verdi"imiz addr.
Ancak unutulmamas gereken en nemli nokta, ayrcalkl anlarn aslnda yine herhangi anlar
olduklardr. Sinemadaki modern diyalektik e!it-aralkl anlarn srekli olarak herhangi anlar
retmesine ve sonuta bir sreklilik olgusu olu!turmasna dayanyor. Ba!ka bir deyi!le,
ayrcalkl bir ann belirmesi iin herhangi anlarn banal akp gei!leri iinde niteliksel olarak
farkl, tekil bir ann belirmesi ve bir ola"an-d!lk retmesi gerekiyor. Her durumda,
ayrcalkl anlar zorunlu olarak herhangi-anlar tarafndan ku!atlm! olmak zorundalar. Bu ise
bir sinema filminin byk bir ksmnn herhangi anlardan olu!masn gerektirir. Ama ayn
zamanda bu herhangi anlarn ayrcalkl anlar retip biimlendirdiklerini, en azndan onlara
bir perspektif ve ba"lam sa"ladklarn da sylemek gerekir. Dolaysyla Eisenstein ayrcalkl
anlarn olu!turdu"u "niteliksel sramay" ne kadar byk bir gle vurguluyor olursa olsun,
ayrcalkl anlar da nihai olarak herhangi anlar olarak kalrlar. Bu ereve iinde ele
alnd"nda, ayrcalkl anlar teorisi !yle bir sonuca varyor: hareket, ncelikle sinemada,
"mekanda bir yer de"i!tirmedir..." ama bir btnn paralar mekanda yer de"i!tirdikleri her
defasnda o btn de niteliksel olarak bir dn!me u"rayacaktr..." Demek ki sinemada
ekranda beliren bir btnlk her defasnda niteliksel bir dn!me u"ramakszn alt
paralarna blnemez.
Bach ve Spi noza
Ulus Baker
Bach ile Spinoza kar!la!m! olsalard birinin mzi"ine tekinin felsefesine ne olurdu? Byle
bir kar!la!may d!leyenler (mesela Hollandal Rabbi De Cardozo) benden nce vard...
Ayrca Deleuze'n Spinoza stne kitabn (Felsefede Ekspresyonizm: Spinoza) "Spinoza
Barok muydu?" ba!lkl bir blmle bitirdi"ini, ancak sonuta Barok ile Leibniz'i
bulu!turmakla yetindi"ini de hatrlyoruz. Bach dneminde, i!levleri ne olursa olsun mzik bir
"saf afektler" dnyasdr ve belki Spinoza'nn Ethica'snn III. blm, yani De Affectibus bu
mzi"in bir "topolojisini" sunabilir... nk bu blm bir "duygulan!lar bestesi" olarak
okunabiliyor ve konunun btn sevimlili"ine, Spinoza'nn maksimum sevinlere eri!menin
yollarn bulma konusundaki kararll"na ra"men bu beste, bir zamanlar Louis Althusser'in
yazd" gibi, "insann srtndan so"uk terler" aktmay, Deleuze'n dedi"i gibi "ensemizden
giren bir ylann rpertisi" olmay hala brakmam!... Gerekten de rpermeden Spinoza'y
okumak imkansz... Galiba bir Bach bestesi de bize benzeri bir duyguyu ya!atr...
Spinoza'nn felsefesinin Bach'tan ok Beethoven'in mzi"ine yakn D!t" De Cardozo
tarafndan tart!ld: Spinoza da "gelenekleri krma" pe!indeydi, Beethoven de... Oysa Bach
gelenekleri krmaya asla giri!medi ve ne yaptysa her !eyi "Yasa"nn olanak verdi"i
"derinlikleri" fethederek gerekle!tirdi... ok iddial grnmeyen byle bir bak! tarz yine de
nemli bir noktay unutuyor: Bach'n -mesela !u deh!etli Matta Tutkusu'nda (mzi"i St.
Matthew's Passion adyla bulabilirsiniz)- bir gelene"i ykmaktan ok onu en u noktalarna ve
olanaklarna kadar drtmek iin abalad"n fark edersiniz. Ki orada artk Bach'n mzmin
Luthercili"inin esamesi bile okunmuyordur. Bach tpk Spinoza gibi Tanry eserine davet
eder: allayp pullamadan, btn basitli"i ve yalnl"yla -De Deo ba!lkl ilk Ethica kitab
gibi...
Peki ama Yasa ne i!e yarar? #lk hissetti"imiz gerekten de Bach'n dneminde mzikte geerli
olan kurallarn neredeyse tmne riayet eden bir besteyle kar! kar!ya oldu"umuzdur:
kontrapuntal yazm, enstrmantal tekillik, formel btnlk, diyalektik varyasyon, armonik
!ebekeler... #nsan kendini bir Eisenstein filminde sanabilir... Spinoza'y bir Yasa aleyhtar
olarak alglyorsak Bach'taki her !eyin onun ideallerine zt bir bak! asndan i!ledi"i
sonucuna varabilirdik. Ancak geriye kalan indirgenemez bir mesele var: felsefi Logos'u ilk
kez mutlak bir "beste" olarak tasarlayan Spinoza'nn Deleuze'n deyi!iyle "muazzam, sakin
esinti" dedi"i felsefesi hibir gelene"i ihmal etmemi!ti ve btn ye"inli"ini Hegel'in istedi"i
diyalektik a!madan (Aufhebung) ok hayatn kurallarna ikin olan bir canllktan
kazanyordu. Spinoza gerekten Leibniz'in "Tanry kurtarmak" adna ileri srd" "nceden
kurulmu! uyum-armoni" fikrinin yaratclarndan biridir: onu telaffuz etmemi!tir, hatta kar!
km!tr, ancak bu fikrin do"u!unun sebeplerinden biridir -ve bu fikir uyarnca her !ey, ruh
ve vcut, hayat ve madde, gk ile yer, nceden bir saat gibi kurulmu! bir birliktelik ve dzen
iinde i!liyordur. Bach "nceden kurulmu! armoniye" gerekten inand"n hissettiren eserler
verdi. Seslerin dzeni ile varlklarn dzeni tam tamna ak!yordu bu eserde. Ve diyelim ki
bununla Bat mzi"ini ba!latt... Onunki "uyumsuzlu"un" bir ertelenmesiydi ve erteleme
olmakszn tarih denen !ey mmkn de"ildir. Uyumsuzun mzikte mmkn oldu"unu fark
etmek iin Bach'n "erteledi"i" !eyin ancak 20. yzylda mmkn hale geldi"ini tasavvur
etmek gerekir.
-Aslnda galiba !unu demek istiyorum: Spinoza akld!n yz yl boyunca erteledi... nk
onun dneminde ok can yakc varolu! problemleri sorulmaya ba!lam!t (mesela Pascal)...
Bat felsefe tarihi hem akld!yla akln diyalektik kar!tl" ve mcadelesi olarak kavranabilir,
hem de ok daha gereki biimde, Spinozist "ertelemenin" sresi olarak anla!labilir. Takdir
edersiniz ki tarih ertelemeler olmasa kavranabilir bir !ey de"ildir.
-Ayn !ekilde Bach da "uyumsuzu" erteledi -Nereye? Ne zamana? Belki Beethoven'e kadar,
ama daha da tesi, Schnberg'e kadar... Onun erteledi"iyle kar!la!t"mz anda Bat
mzi"inin tarihi kapanm!tr -artk Messiaen'in ku! seslerinden ve kodlarndan, Boulez'in
"salkm seslerinden" medet umuyoruz... Mzik artk "sesi" ke!fetmek zorunda kalm!tr...
-Bir tarihe sahip olan her !eyin "ertelenmi!" olmas gerekti"i o kadar aktr ki, Spinozac
tarzda bir "duygular tarihi" yazmay planlasak mzi"in irade olarak tarihini (Schopenhauer)
yazmak zorunda kalabiliriz... Akl da ertelendike diyalektik bir karakter kazanr gerekten
(Hegel)... Ve Nietzsche'nin fark etti"i !ey, ertelenmesi mmkn olmayan !eydi: Yani Hayat...
-Spinoza'nn De Affectibus'u hala bir Ur-Text olarak var bir kken-metin, ve neyi
erteledi"imizi anlatyor bize... Tpk Bach mzi"i gibi... Kar!la!malar (ki onlar yan yana
getirebiliriz) bize ne verirdi, bunu hibir zaman "renemeyece"iz... Ancak artk bir !eyleri
ertelemeyece"imiz bir a"da oldu"umuzu biliyoruz -bir erteleme olarak sosyalizm ya da
ba!ka bir !ey, mesela a!k, mutluluk vesaire...
-Giderek "erteleme" kendini bir "gecikme" olarak duyurmaya ba!lad... Sanatn bir tarihi var,
nk Do"a onu zaten yaparken (ku!larn t!, arnn haberle!mesi, rmce"in a") biz onu
"gecikerek", yani zerinde "d!nerek" yapmak zorunda kaldk... Yani bu gecikmenin
kendine zg bir de"eri var -ve biz bu de"ere bilin, akl filan gibi adlar takm!z... Giderek
"Tarih" denen !eyin bir gecikmeler manzumesi oldu"unu bile syleyebiliriz sanrm...

Bet ween t he Images
Ulus Baker

(B-zone: Becoming Europe And Beyond Anselm Franke (Editor), Actar/Kunst-Werke Berlin
(August 15, 2006), sayfa 298-305)
Between the images of Vertov (or Eisenstein) and those of Tarkovsky or Sokurov there lies
the entire history of the experimental Soviet Union, with the Muscovite Purgatory, the Second
World War, Stalinism and Zhdanovism, the Khruschev Affair, and the Brezhnev's Era.... This
is somehow a possible reading of recent history, quite difficult in terms of writing, since there
are more people still alive, making the historiography the part of a collective memory. The
first image was constructivist and constitutive, aiming at the continuation of a Revolution, that
of the Great October, and the second was that of the anxiety, the reneval of the Chekhovian
boredom, and of the Foucaldian disciplinary society.
The same was present in the case of Neorealismo, where the Citta Aperta was in fact not so
much "open" , where the Pax Romana failed to preserve its own evergreen destination, with
the domination of poverty, crime and purposelesness... And against the radical hopes of
constructive cinema, in Hollywood or elsewhere, almost present in the revolutionary Soviet
cinematography, Bazin comes and says that with less montage, there comes a supplement of
reality, which tells us that action, individual or collective, is disabled in the post-war society,
that we have to witness it, that we tend to become visionaries of what happens.
The Deleuzian perspective on the cinema gives the account: there is a missing, philosophical
image in between these two historical images, or moments, and that this is a kind of passage,
from movement to time, describing motion no longer as action but rather as its own
impossibility, its own crisis, whereupon the duration, the Bergsonian "duree" rewrites itself.
That such a non-present image is fully philosophical and conceptual, is the Deleuzian thesis,
contested by a figure like Godard, who believes that one has to do films before writing. We
leave the debate alike, while some of the partenaries are dead, and try to orient ourselves
towards the beyond of Deleuzi's time-image, probably that of videography.
Bonitzer and Godard, after those who were able to analyse and re-analyse his own films in the
perspective of a conscientiouss cinematography, even within the blindness of the unconscious,
that is, Eisenstein or Epstein, have been ones of cogitos who were aware of what they did in
the cinema, that is, they engineered what they call the hors-champs, the off-screen. Or we
know that between Vertov and Sokurov, there lies an off-screen which is the entire history of
the Soviet Union and of its outside, the entire Universe...
The power to do something is not making the unmakeable, writing the unwritible, showing
the unshowable -it is rather, like in the case of Maurice Blanchot, writing the thing which
cannot be presented without absolutely being written. This is the writing of death, of its
impossibility, or something which cannot be said as part of the empirical or visible
experience. This was Blanchot's strive to redefine modern literature, after Kafka or Blanchot,
paralleled with the cinematographico-literary experiment of the parlours of the nouveau
roman, Duras and Robbe-Grillet.
Blanchot's motto, the "parler c'est pas voir", the "speaking is not seeing" has been encountered
by the Foucaldian response: "voir, c'estpasparler", "seeing is not speaking"... This is the
essential "reversion" of Blanchot's Kantian search for the "higher faculty of speaking". But
Blanchot's search remains on the Cartesian, that is pre-Kantian moment: it doesn't ask for the
reverse. One should ask "what is the higher faculty of seeing" together with the question
"what is the higher faculty of speaking".
Is it possible, then, to approach the thing as Blanchot, seeking a non-empirical level of speech,
where one can only say something which could never be seen, and its reverse? Blanchot
worked for literature, searching for the Aufhebung of ordinary speech structures: We are noiw
working for finding the conditions and possibilites of a "higher faculty of seeing", which is at
the same time an ability to create visibilities, to make visible what is invisible...
Since Kant we live in a world where every idea has to have a spatio-temporal determination,
and no idea is present without having its structures or institutions. This is the exact definition
of our modernity. A spatio-temporal determination of an idea is its image, and depends on the
faculty of imagination, which suffers from the idea of the sublime, if not of the idea of the
beatiful. Nietzsche recalls that the Jesuit Order or the modern state organizations could be
called as works of art, without any extremist sublimation. The idea in modernity is nothing
without its institutions, or, in Kantian saying, its spatio-temporal determinations...
Hollywood is an institution, the spatio-temporal determination of the ideas of Thalberg, of
Griffith, of Chaplin and of the American Dream and of what opposes it: it is "realism" finding
its environment and its geographico-historical integrity. In the same manner, when Lenin
declared cinema as the overall master of the new art, the proletarian one against the bourgeois,
"realism" tended to become a relationship of the representation with a supposed reality, a
reality which is a becoming, a nothing-yet-there...

The starting point of the second project seems to be already clear --it is part of the theme we
have so much discussed above and lies at the origin of the history of the cinema (and Godard
perhaps is right in defining this discussion as a "unique" one in the said history). And after all,
whence Godard has engaged himself in making a history of cinema, this could mean that this
history is accomplished and cinema has done what it is supposed to do. This is because from a
Hegelian viewpoint, a history can be made only after the accomplishment, as the parable
about the owl of Minerva would say. Interviewed by the film-philosopher and his friend Serge
Daney, Godard maintains that there is truly an "end" of the cinema, which should not be
conceived as an accomplishment, but rather as a kind of relative failure. This is why Godard
seems to believe that a history (or, rather a "story") should be accounted when the thing is still
alive, when it possesses still chances and paths of continuation and development --so, we are
far from such positions of declaring "ends", or "deaths" --the death of the author, the end of
history and the like...
We believe that the polemics between Vertov and Eisenstein are rightly concerned in the
veritable discussion about the "essence" of the cinema (a "sane" discussion was saying
Godard), just because it was about what is cinema, what it ought to be, and what it will
become (or, more importantly, "what it could become"). Perhaps there is, from a retrospective
viewpoint, a piece of naivet in the positions of both of these authors, Vertov and Eisenstein,
since they seem wholeheartedly believing to the absolute powers of cinematography. It was
for them a completely new medium, capable to appeal existence, spirits, and souls, capable to
destroy the being, or to reinvent it, and including language, it can reach horizons all beyond
any superior literary arts.
Or, one should ask: why, while not denying to cinematography such a conviction of
"absolute" power, Dziga Vertov has attempted to suppress an entire "dramatic" and "fictional"
domain which was already established in those years in the art of cinema? This point is
essential to understand not only the Vertovian point of view in these discussions, but also to
grasp the essence of cinema. A possible answer to this question will provide an understanding
of the subsequent re-definitions of cinema, and its multiple paths of evolution, and also why
every cinematographic innovation had only two occasion to emerge: aesthetically, from
avant-garde positions, and technologically, from grand industry. If avant-garde means the
constructive destruction of older, traditional and routinized schemes of conservative art,
Vertov's positions is there.
As we have already mentioned, cinematography offered a function of "documenting" in its
earliest instance, in the hands of Lumire Brothers. Vertov, at first sight, belongs precisely to
this wing of the development of cinematograhy. And when the idea of montage appeared
(Mlis), film-editing and dramatic narration were almost naturally, and easily introduced,
thus creating the fictional cinema. On the one side there was the fictional cinema, narrating
stories, creating dreams, which theoretically seems to be limitless in creation, and on the other
side, there was the "documentary" filmmaking, under the strict constraints of what is called as
"reality". Actually, Eisenstein who seems to respect both sides (or wings) seems to have
reason, in his polemics against Kino-Eyes. Or one should grasp also the Vertovian point of
view, if one is not naive enough to believe that Vertov was not even aware of such a banal
thing, and ask why he insistently and regularly denies in cinematography the fictional-
dramatic element.
The issue can only be perceived when we understand exactly the points where Vertov has
been criticized by Eisenstein and Esther Shub on the one hand, and the Soviet Comissary of
Arts on the other, and later, by the doctrinaries of the "socialist realism", which, sooner or
later will eliminate Vertov from his job. With regards to the existing documents, this appears
to be a "secret history" and is expressed in general through films which were planned but not
filmed, through those which were filmed and banned, but especially through those which were
made by the orders of the regime. Hence, one should try to read the "intervals" of the images
of these films.
In the Anglo-Saxon world, Vertov either appears as an avant-garde founder of
cinematography, or as a simple propagandist of the Sovietic regime. He has even let himself
biased by the Soviet propaganda, while using properly and ingeniously the possibilities of the
cinematographic apparatus --the montage, and camera techniques. He is quite talented, but he
sacrified his talents to the orders of the communist regime, and so goes on... Officially, such a
point of view is erroneous and can be precisely refuted already at the level of official history -
-he is a filmmaker who was no longer capable, by 1930's to make his own films, just now
working as an archive-worker in the State Film Archive. He might be one of the persons who
have invented the idea of propaganda (agit-poiezds and the like), but what he has done in
cinema goes far beyond this. I believe Vertov intended a domain which lies beyond simple
"realism" in cinema (which is already there), trying to reach a fully and absolutely "poetic"
values of which the newborn cinematography was capable --and this is the point which makes
useless the wild criticisms of Esther Shub in this period. Eisenstein and Shub seem to share a
common prejudice: that the "documentary" film, or a newsreel should not use the techniques
of montage, that montage was allowed only in fictional films. Deleuze gives the best answer
to such a critique: Vertov has been one, due to his cinematographic experiences and ideas, one
of the people who best understood how human mind (or brains) operates and thereby, he
profoundly understood that cinematography would not work merely at the level of the
montage of images. The more important thing was the ensemble or the sum total of the
relationships between all of the images, and Vertov was able to make his films in such an
order. This order was not constituted by images themselves, but by the "intervals" between
images --that is, in a space consisting in a complex set of relationships. This space is defined
by Vertov through his doctrine of the "intervals". For instance, the figure of the cameramen in
his "Chelovek s Kinoapparatom" (Man with the Movie-Camera), i.e. his brother Mikhail
Kaufman appears as a float-in-being, to borrow Virilio's notion to designate the state of affairs
in modern "dromologic" world --as "beings of speed", as industrial worker or urban dweller;
on the other side, there is the figure of her Vertov's wive, Elizaveta Svilova in her editing-
room, an attentive eye of "slowness", slowing down and envisaging the flux of images to find
out there the appropriate "intervals", constitutive of the whole of the film. Kino-Glaz shows
us how filmmaking is not simply for Vertov an act of seeing, but especially of constructing
intervals and relationships, which justifies the intensive, rhythmic and poetic use of montage
techniques. Thus Vertov's films appear as the articulation of the operations of human brain
through the means of the visual world.
Eisenstein's position in the polemic is still more severe: one should not film through "eyes"
(the Kino-Glaz) but through the mind (a cogito of the film). This argument is a singular,
unique moment not only in the evolution of cinematography, but also in the history of
civilization. Eisenstein believes that an art-work is the only supportable "violence" --it will
directly strike the brain, creating in the mind a necessity of thinking (a Cine-Fist, instead of
Cine-Eye). Moreover, this fist will strike not only individual minds, but the collective mind of
the masses.
Or, is it possible to "strike the minds" without having mastered the powers of the eye? And if
"Cine-Fist" today tended to become a major expressive tool in advertizing and clip aesthetics,
Eisenstein is certainly not the main responsible of this, but the "societies of spectacle" and the
capitalist regime of signifying through images --the television and video techniques alike...
Or Deleuze, thinking the cinema through the perspectives of the couple Vertov-Bergson,
reveals at a moment just another regime of images, of which cinema has been capable in the
long run, mastering it as a determinant factor in the transformation of cinematographic art:
this is what he calls, after Bergson again, as the "time-image", which means to restore the
relationships (intervals) that are beyond time. One can take simply an image from Vertov, and
another one from Eisenstein (successively or in a more sophisticated manner, graphically,
through different rhythms) --and this is the way in which Godard has established his great
documentary Histoire(s) du cinma-- up to the saturation of the entire screen. Evidently, the
saturation of the screen (a plein body) is a quite complex phenomenon, and Deleuze already
discusses it in the chapter concerning "framing" (cadrage). For instance, there can be an
"overdose" of an image seen in projection on the screen --say a dramatic face-- and one feel,
on the table of montage, the need to partly "avoid" the long tenure of exposure of this face.
This face should then be "repeated" --as cut with other images, things, or sounds. Repetition is
affectively the simplest way to avoit overdose of expression and of the culmination of a
feeling. There are many other complex montage techniques, in fiction films as well as in
documentaries, to avoid such an over-saturation of the image in cinema and video.
Or, already in the logic of repetition and difference (repetition cannot be maintained without
making sense of differences) Vertov did so much things that from the standpoint of Deleuze's
discussion on cinema, this early Soviet filmmaker appears as the summary total of the entire
cinema, and beyond it, as the one anticipating more developed techniques, such as video and
multimedia (digital images). Why? Just because it is a quite difficult idea to construct an
identification of an organization of images with the topography of the brain. Even Spinoza
was aware that "thinking" was nothing but the correspondence between the "order of ideas"
and the "order of things". And just assume that the brain is not working, as a Hegelian would
like it, in a dialectical manner. A non-dialectical function is the one in which every
stimulation creates in the mind a topographic unit, which has a quite complex relationship
with all other units, like memories, perceptions and ideas. Eisenstein too was aware of this
possibility --but for him, just as in Hegelian dialectics, the film that remains as a topological
ensemble of units works dialectically, moving from an idea to another, superior idea, from an
inferior order of passion (pathos, he would say) to another, superior plane of passion, and
than, to another, higher idea etc. Already at the Eisensteinian level of dialectics, the Whole in
cinema can be conceived as the work of the automaton spiritiualis (the spiritual automate of
Spinoza).
However, Eisenstein's conception can only be as a starting point. He believes that a film is a
"totality", a whole --in other words, it is "given" to the spectator as a thing to be thought upon.
In other words, a film is a "thought" to be thought once more by the spectator. This means
that the film, before being seen by spectators is already a Cogito, though potentially. A film
"thinks". In the same way, we can say that a book, before we read it, is already "thinking",
while the same cannot be said for feeling or perceiving. Only with reference to Gabriel
Tarde's idea of inter-cerebral machinery we can solve such a paradox: and we now ask the
question "what is a film", as he asked "what is a book". It is not easy to say, when we are
"reading" a book, we are just simply "thinking" it. We are simply "reading" it, and any
hermeneutic understanding fails. And it is just the same for a scientific article, or a fiction...
We have not to make here the same error with hermeneutician philosophers. They are
assuming that a book, or a film is something "understandable" only insofar as they assume
behind it the existence of a mind or consciousness similar to ours. Thus, a book or a film (or
any cultural, "meaningful" production) can only be grasped as an intended and conscious
expression of a "subject" --who is the "author". What the hermeneutics fails to grasp is that
one cannot "understand" Proust himself (this is just a way of speaking) but rather, and simply,
the text effectively written by him. Structuralists were the ones who ever conceived such a
necessary distinction --yet they grasped it in an insufficient way: I am watching a film and it
creates in me a chain of thoughts, ideas and affects. This chain can be different in different
individuals. But what is more important is that it always occurs. And when one perceives that
there are many relative chains of the kind, changing from one person to another, one should
also perceive that there is an immanent "variation" in the film itself (or in a book, or any other
thing). One then assumes that this element in variation is nothing less but what the author
intended to express in his or her work. It is the "intention" of the author. Or what materially
happens is simply my body and mind are watching a film or reading a book. We can evidently
develop a closer relationship with the author, to reach more depths in the understanding of a
picture, of a film, of a novel. Yet there is something irreducible which remains: if I don't need
to encounter the author, there is something "conserved" in a book, in a film or a painting,
which is the element of "thinking" in the materiality of the object of work.
This viewpoint can reach even the level of Czanne's experience, through which he was able
to say that "the landscape I painted was perceiving before me..." One should note that the
distinction (or even opposition) between "thinking" and "perceiving" comes from the
everyday looseness of these notions. One should only consider the existence of active and
passive perceptions, as well as active and passive ideas. This is why we have difficulties in
discerning what is perceived by a landscape, and what is perceived by the landscape picture,
there, painted by Czanne. They cannot be evenly considered under the same heading. That a
film is --potentially-- thinking seems to us as a childish thought, or merely as a metaphor,
since we believe that only human beings can think. Or, if they are capable to create in us a
series of thoughts, ideas and perceptions (including affects and emotions = Kant's "sublime")
human artifacts as well as ordered and inordered rhythms of nature (respectively the
mathematical and the dynamic "sublimes" of Kant) can be said to think. Homeros is in Iliada
and Odysseia, not the inverse...
Some positions of thought can be easily clarified at this point: an Existentialist for instance
would say that what we can perceive is already human; it is a subject, and it belongs to, or is
produced by a human being, defined as a conscious subject. This is why a work do not think -
-only the Ego, the "I" can think, can imagine, can perceive...
Against such an ideology of communication, which brought us to a position where we have
to force our thoughts to interfere with the objective realm of images, with the realm of the
media, we may suggest again a Kantian determination: everything (for Kant) can an should be
criticized by reason. We are not so much inclined towards such a determination which tries to
legislate reason by reason itself. Or we may treat images and words as institutions and
buildings. To become critical depends not only on thair jiustification but also on an
awareness of a possibility of their sublimation, of their inflections, whatever small, which
could give us something of a higher faculty of image-making.
We think that we have images and ideas. Spinoza was saying that having a true idea
necessarily tells us that it is a true idea. And paradoxically, when Godard says non pas une
image juse, juste une image, he becomes Spinozist by the same token, since truth, against the
prejudices of a lot of documentarists, does not consist in what people think about
themselves, but rather depends on the possibility of communicating ideas, that is, ideas
growing together, inscribing themselves to the reservoir of critical opinions. Such an
evacuation of communicative images, bombarding us with advertisements, shows and so-
called news in the actual actual culture-environment (generally the televisual entity) will
lead us to a necessity: making images critical, only by remaining in themselves...

Bi l i msel Ku!kudan Bi l i mden Ku!kuya Do"ru
Ulus Baker
(Cogito, Say: 67, K!-Bahar 1996, Kolektif, YKY Cogito Dizisi)
1. Angelus Novus
ok fazla gerilere, szgelimi Uzakdo"uya ya da Antik Yunanllara kadar geri gitmeden, hl
iinde ya!amaya abalad"mz uygarl"n henz alacakaranlklar iinden seilebildi"i,
bugnden geriye do"ru bakt"mzda, modern, ussal ve tekno-bilimsel dnyann ilk
belirtilerini tespit edebildi"imiz bir an, ayn zamanda belki de insanlk tarihinin en byk
krlmasnn a"n ayordu. Bu an, Galileinin Discorsisinin nl yntembilimsel
formlnde tespit edilebilir: Do"a, matemati"in diliyle yazlm! bir kitap gibidir, bu dili
"renmeliyiz.
Belki de Galilei, henz Nietzschenin bahsetti"i yntembilimsel a!knl"n dnyasnda
de"ildi,1 insann diliyle, tutkularyla, kaderiyle, hurafeleriyle birlikte bu dnyann paras
oldu"u, merkezinde yerle!meyi tercih edebilece"i, kyametin bile bir son olarak
d!nlemeyece"i bir dnyadan henz yeterince mesafe almam!t. Evet, bu forml gemekte
olan bir dnya ile gelmekte olan bir dnya arasndaki at!ma noktasdr. Ama artk
at!mann da anlamnn de"i!meye ba!lad"n unutmayalm: at!ma, artk snrlarn
temas noktalarnda, uygarlklar veya kltrleri birbirlerinden ayran tercme hatlarnda,
fikirlerin ve tasavvurlarn uzun gleri srasnda u"ranlan kazalarda yer almayacak,
modern denilen ve zamanla mmkn olan tek dnyaya ait biricik uygarlk olarak kabul
edilen bir uygarl"n ikin kurucu unsuru haline gelecekti. Kiliseler, diller, bilimsel tasarmlar,
dnya gr!leri arasndaki srekli mcadele hali, defalarca yklp ba!tan in!a edilen siyasal
ya da hukuksal sistemler, rahatl"n zl! ve kendi kendiyle srekli bir kavga durumu,
modern felsefenin daha e!i"inde varsaylm! durumdayd: Hobbes ve onun kurtlar yasas.
Foucaultnun nl deyi!iyle, eski insann yerini yeni bir insann ald" sylenemezdi;
insan, ilk kez do"uyor ve hemen kapana kslyordu: Hem her trl olumlulu"un kayna"
hem de di"er !eyler arasnda bir !ey olarak incelenebilir bir nesne.2 Bu karma!k ve tekinsiz
konumuyla insan nasl kurtarlacakt bu kapandan? Mesihi, kurtulu!u dinlerin oda"ndan
ekilip alndka bir taraftan bireyle!iyor, nesnele!iyor, hatta metala!yor, te taraftan
savrulan tanecikler olarak evrenin yeni, Koperniki tasarmnn tekinsiz bo!lu"unda
beliriyordu. Sanki eski dnyann ar!nda yeri belirli meleklerinden biri bir rzgrla savrularak
kendini ilerleme ad verilen sonu belirsiz bir srecin ak!na brakmak zorunda kalyordu.3
Freudun derin bir gzlemi: nsanlar hakikatten ok kesinli"e, tam tamna emin,
sarslmaz, dura"an bir nesneler dzenine sahip olmak istiyorlar... Hakikati de"il, kesinli"i,
gvenli"i, sarslmazl"n gcn verin bize...4 Pozitivizmin, yani Bat bilimlerini ieriden
kurarak me!rula!trmay ve do"rulamay ama edinen ideolojinin ekseninde, hakikatin ve
her trl kutsall"n silinmesi, eritilmesi amalanyorsa, burada yeni bir tr varolma
isteminin, savrulan ve dengesini yitirmesi her an mmkn kozmik bir dzenin iinde
kesinlik duygusunun, bu en derin insan ihtiyacnn olu!turdu"u bir de"erler sistemine
tekabl etmesindendir. Onun tarihi pek eskidir. Belki de Sokratesin szne kadar geri
gtrlebilir: Gzel ya da iyi olabilmek iin nce bilinebilir olmak, bilinenler arasna
katlmak, yani akln ve Logosun mahkemesinde yarglanm!, onaylanm! olmak gerekir.5
Bilimlerin hakikat aray! zerine temellendirilmi! oldu"unu sanmak gndelik ya!amdaki
ola"an d!ncenin varsaymlarndan en zararlsdr. Pozitivizm en byk i!lemini neden dil
zerinde gerekle!tirmeye abalad? Dili fakirle!tirdi"i elbette sylenebilir (Ricoeur). Ancak
ona yepyeni bir boyut ekleyerek gerekle!tiriyordu bu fakirle!meyi... Dilin olgular dnyasna,
olgu durumlarna tam tamna uygun klnmasnn aralarnn neler oldu"unu ke!fetmeye
abalyordu. Bilime, felsefeye ve mant"a yeni bir dil kazandrmak u"runa dil iinde
gerekle!tirilecek bir operasyondu bu... Sylemin dzeni, bilim adamnn sz ve bilirki!iler
dnyas, gnmz dnyasnn gizli ama pek kolay peesi indirilebilir bu gleri asndan
bakld"nda, her trl gr! bildirmenin eninde sonunda estetik ve ahlaki bir hkm
verme oldu"u anla!lmyor mu? Pozitivizmin kurumsal ats akademiden nce devlet ve
polis kuvvetleri, yarg ve infaz aralar, yani !u Weberin nl me!ru !iddet aralardr.
Akademiden ve felsefi eserlerin verilmesinden nce sylemin dzenine dahil olmak gerekti"i
anla!lyor.6
2. Kehribarn yks
Do"a bizim istedi"imiz gibi davranmazsa bu ya bizim yanl!l"mz, ya da onun
ktl"dr... Bu formln ilk ksm, bizim yanl!l"mz zerindeki sorgu bilimler
dnyasna, ikincisi, ktl"n altn izen ise dinlerin ve ahlakn dnyasna aittir... Her !eye
ra"men, uzun dnemli bir olgu olarak bilimlerin dnyasyla inanlarn dnyas arasndaki su
ortakl"ndan son tahlilde bir tr inanma istemini a"ran, garip bir bilgiler-inanlar-
hurafeler kar!mn olu!turan bir kar ili!kisinin varl" sz konusudur: Dnya bizim
istedi"imiz gibi davranmal... Pozitivizmin bylece olgulardan kamann yepyeni bir yolunu
bulan bir tr tanrbilim oldu"u a"a kar. Tm Kant kkenleriyle birlikte modern
bilimlerin bir karlar sisteminden asla ba"msz olamayaca", bilme yetisinin karlardan
arnm! oldu"u yolundaki Kant varsaymn kendisini pek kolay ele verdi"i, hatta kanlmaz
bir !ekilde ykma u"rataca" d!nlebilir. Sonu, Nietzschenin gsterdi"i gibi nihilizmdir.7
Kehribar kh krmz, kh kara, kh hafif, kh a"r olsayd..., imgeleme gcm d!ncenin
iine a"r kehribar krmz rengin tasarmyla birlikte asla dahil edemeyecekti...8 Evet, byle
olsayd, Kanta gre, kendi yasamasn yalnzca kendi yapan akl (Vernunft) btn a
posteriori, deneye ba"l bilgiden kendini arndrma yetene"ine sahip olsa da, bundan ezeli-
ebedi bir rahatszlk, yo"un bir gvensizlik duyacak, bu kesinlik kaybn a priori bilgisiyle ve
yarglaryla asla tedavi edemeyecekti. yleyse, modern a" d!ncesinin genel z gibi bir
!eyden bahsedilebilirse e"er, bunu elden kaabilen bir do"adan, bir insandan, ya da bir
grnmden kama istemi olarak tanmlayabiliriz. Kesinlik aray!, bylece, kehribarn
yksnde d"mlenir. Bana kesinli"i ver ba!ka bir !ey istemem.9
Bu modern rahatszl"n tedavisine yeltenen felsefeler, zellikle fenomenolojinin yrtt"
tart!malar, aksine kesinlik kayb ile cesurca yzle!meye yeltenen belli bir Karanlk
Aydnlanma gelene"ini her alanda ilerinde sakladlar, yer yer baskya maruz braktlar, hatta
baz u durumlarda, bu tr d!nceleri akld!nn, irrasyonalizmin alanna yarglayp
mahkm ettiler.10
Kesinlik duygusunun olmay! kar!snda cesurca do"a ve insan ile yzle!meyi gze alan ve
modern dnyann d!nsel yaplarnn (felsefe, bilim vs.) ikin unsurlar olmay asla
brakmayan iki d!nceyi, Kartezyen d!ncenin ksmen kar!snda yer alan Spinoza ile
Leibnizde bulmay neriyoruz.
3. Bir Sepet Elma
Leibniz felsefesi, Rnesans sonrasnn en byk okullu sorusuyla kar!la!r: Eskilere kar!
Yenilerin yrtt" kavgada (Swift, anti-topyas iinde birincileri hakl bulurken, Spinoza
bile Platonculuk ile Aristoculu"un skolastik versiyonlarndan ne kadar rahatszlk duydu"unu
ifade edebiliyordu) bir tr taraftutma zorunlulu"u ile birlikte, tm a"larn Ansiklopedisinin
ne yaplaca" sorusuydu bu.(11) Bacon ve Descartes ile Ansiklopedide, yani tm a"lardan ve
co"rafyalardan miras kalan, ya da !u anda ve burada d!nlm!, bilinmi! olan bilgiler,
ideolojiler, hurafeler ve anlatlar y"n iinde byk bir temizlik harektyd Baconn Yeni
Atlantisiyle ba!layan sre. Bu temizlik ve ayklama harekt, tm ele!tirilere kar!n,
yalnzca modern d!ncenin de"il, modern ussal kurumlarn yapla!ma srecini,
Aydnlanmann iinden geerek belirlemekle kalmad, d!ncenin farkl olanaklarn !iddetle
bastrma yolunu da seti.
Tek sorumlu olmasa bile, Yenilerin kesinlik duygusunu ba!tac etmek Descartesn !annadr.
Metodun n plana karl! insan denilen varl"n soyutlama yetene"i yznden bir
zorunluluk olarak beliriyor olsa da, Descartes bilimin ilk byk a!rl"n Varlk sorununu
yntem sorusuna ba"lamakla gerekle!tirir. Pascaln, dev evrenin bo!lu"una braklm!lk
duygusuna ba"lanan varolu!sal tedirginli"inden pek uzakta de"ildir. Metod, elbette bir tr
kendini k!eye sk!trma sreci olarak tecelli eder: Mmkn oldu"unca gerilemek...12
Olanakl en yksek ak-seikli"e, ama daha da nemlisi kesinli"e eri!mek. Cogitoda
noktalanan ku!ku metodunu Descartes bir mesel aracl"yla ele!tirici rahip Bourdine !yle
aklar: Bir sepet elmanz oldu"unu d!nn. Elmalarn iinden bazlarnn de"i!en oranlarda
ve safhalarda rmekte olduklarndan ku!kulanyorsunuz. Takip edilecek en emin yol,
sepetin iindekileri yere dkp, zerlerinde en ufak bir rme belirtisi olmayanlar teker
teker seip sepete yeniden doldurmak de"il midir? Akas, Descartesn ku!ku yntemi
sepeti yere boca etme eyleminden ba!ka bir !ey de"ildir. Ve ilkesi, temelinde, bir tr ya hep
ya hi i!lemine gre al!r: en ufak bir ku!kuda en fazla ve en kkten indirgeme. Cogito,
varolu!un ansiklopedisine, hurafeler ve bilgilerin olu!turdu"u, yar mitik, yar halk
inanlaryla bezenmi!, farkl a"larn farkl dnemlerinden gelen ve miras kalan
nyarglardan, ama bu arada do"ru bilgilerden de olu!an o dev Ansiklopediye yepyeni trden
bir gvensizliktir yleyse.
Asgari bir ku!ku forml, Michel Serresin hatrlatt" gibi, ileride elektromanyetik alan
kuramnn do"u!unu belirleyen !u nl Maxwellin eytann ve oradan kaynaklanacak bir
belirlenmemi!lik ilkesini de nve halinde iermektedir: Elmalarn birbirlerini zehirleme
tehlikesi vardr her zaman. Bylece, hi de"ilse !eytans bir varsaym olarak bulu!ma
tehlikesi analitik bir konu haline gelir. Ansiklopedinin heterojenli"i kar!mza her zaman
kar!mlar halinde gelen do"ru-yanl! demetlerini ve ayrks dizileri karacaktr.13 En ufak
bir ku!kuda azami indirgeme ya da atma, bilimin kendine nesne edindi"i her !ey zerinde
uygulamay !iar edinece"i bir tr kl krk yarcl"n ana formldr. leride Pozitivizmin
belli biimlerinin, hatta bilim dnyasn bir Ak Toplumun demokratik dnyasyla
neredeyse zde!le!tiren Popperin bile !u nl yanl!lama ilkesi ile halledemedi"i ana
problem, gerekten, bilimsel kl krk yarcl"n, Nietzschenin deyi!iyle bilim adam
tipinin ahlaki-dinsel bir rahip ilecili"inden, ve elbette buna kaynaklk eden bir tr kardan,
yani g isteminden ba"msz olmamasdr.14
Michel Serres, La Fontainein nl Kurt ile Kuzu masal ile Descartes ku!kuyu ileti!ime
sokarak, bu yntemin bir tr gerileme, regresyon yntemi oldu"unu ve mutlak bir
vazgei! ilkesi uyarnca dzenlendi"ini gsterir. Kurt ile kuzunun yksnde taraflar
birbirlerinin kar!sna hep kendi konumlarn azmsama stratejisiyle karlar: Suyunuzu
bulandramam ki majestleri, ben suyun ak! ynnde sizden daha a!a"daym... Bununla
ba!layan ve kurt ile kuzunun srayla kendilerini a!a"lama yntemini srdrdkleri bir
yapsal dzenek La Fontainein masalnn ana eksenidir. Sonuta kurt, argman daha ileriye
gtremeyece"i bir kr noktada, kuzuyu kapp gtrecektir. La Fontaine, sihirli sonucu son
dizede formle eder: Artk dava (proces) bitmi!tir. Davann Franszcadaki her iki
anlamyla: Ak! ve Yarglama...15
Bat bilimlerinin ve felsefesinin temel kurgularndan biri olarak Kartezyen ku!kuculuk da bir
tr regresyona dayanr: Dnya beni her an enayi yerine koyabilir; tanr beni kandrabilir;
grdklerim, dokunduklarm, hissettiklerim ve d!ndklerim her an bir nyarg, bir d!, bir
yanlsama, bir delilik, lgnlk halinin sonucu olabilirler. Enayili"i kabullenmek bilimlerin ve
Bat felsefesinin maniyerist bir ku!kuculu"u olarak, Pyrrhonun ilkeli ku!kuculu"undan
ayrlr. Bilimsel dnya tasarm maniyerizmden, bilim adamnn eda ve tavrlarnn sa"lad"
bo!luktan, ama tam da o kr noktada kurulmu! olan Cogitonun en aza indirilmi! odak
noktasndan ayrlmaz. Artk rahatlkla sanlabilir ki, be!eri varl"n bir tr bilimsel davran!
igds vardr: Bedenin tm karlarndan ayrlm! bir tr bilimsel irade tasarmna inan,
Rnesanstan bu yana bilimler ile dinsel yasam arasnda gerekle!en ok ynl bir al!veri!in
arka plann olu!turur.16
Leibnizin, Aydnlanma ncesinin ve matematikilerin en byk d!nrlerinden birinin
Descartesa yneltti"i ele!tiri, tam da i!in can alc noktasna temas etmektedir: Cogitoya
yani tarafsz, mutlak ve kesin bilin ilkesine a"da! Spinoza ile birlikte gerekle!tirilmi! en
byk saldrdr bu. Leibnize gre Ansiklopedinin do"rular ile yanl!lar, hurafeler, bo!
inanlar, geleneksel halk bilgileri, do"ru ya da yanl! bilgiler ve bilimler karma!asndan
olu!tu"u do"rudur. Eskiler ile Yenilerin sava!nda Leibniz, Spinozadan farkl olarak,
Yenilerin yannda grnmesine ra"men, tm gcn, Ars Combinatoriasn, sonsuz
kklkler ve ihtimaller hesabn vs., Kartezyen olmayan bir esneklik "retisine adam!
gibidir. Onun indirgeme yntemi Descartesnki gibi ya hep ya hi ilkesine gre i!lemez.
Ansiklopedi, aynen Dnyann kendisi gibi sonsuz bir kar!mdr. Do"ru bilgiler yanl!
bilgilerden en ufak ku!kuda en fazla safray atma yoluyla ayklanamazlar. Descartesn
hatas, elmalarn saysn sonlu varsayyor olmasdr. Oysa elmalarn rmesi sonsuz
kklklere kadar giden en az iki ayrks dizi zerinde gerekle!en, esas anlamyla atomik
bir sretir. Tart!lamaz bir !ekilde, Galilei ile makrokozmosa bakan insan gz,
Loewenhoekin bulu!u mikroskop ile, en kk bir su damlasnn iinde saysz canl varlkla
kar!la!t"ndan beri, fark edilemeyecek kadar kklerin yeni sonsuzlu"una,
mikrokozmosun sonsuzlu"una evrilmi!tir. Tek tek elmalar bo!altmak da bylece sonsuz
bir sretir.17
Leibniz ile birlikte, bilimin farkedilemezler ile ilgisi ba!lar. leride biyolojik dnyaya
ynelen do"a bilimlerinin yolu ilk kez izilmektedir. Bu yol zerinde iki dev kar!la!mann
vuku buldu"undan sz edilebilir. Joseph Needhamn Bat uygarl"na zg !izofrenik bir
durum18 dedi"i, a!kn bir metafizik varl" temellendiren tanrbilimsel dnya gr! ile
Descartesn otomat dnya d!ncesi arasnda srekli bir yalpalama durumu bunlardan
birincisi ise, a!knl"n alann ortadan kaldrarak tanrbilimsel d!ncenin hkimiyetini
kendine zg bir tarzda silip bitiren modern d!ncenin gzerghlarnn yer yer insan sorusu
ile kar!la!t" bir yalpalama hali ikincisidir. Bu ikinci durumu ileride Spinoza ile ba!layarak
ele almaya al!aca"m.
Unutulmamal ki Leibnizin felsefesi Aydnlanmann en nemli aralarn kurma amacna
adanm!t: Kesin matemati"in iinde olaslklar alann amak, stelik Kombinasyonlar
Zanaatn, Borgesin nl labirentleri gibi yeniden ve yeniden rebilecek bir yntembilimi
erevelemek. Bylece Do"a artk mikroskopik bir kavrama kavu!abilir.19
Leibnizin, daha nce Descartes ile Spinozada yntemin esas amac olarak beliren kesinlik
ile ak-seikli"e eri!me d!ncesine olduka zarif bir yakla!myla kar! kar!yayz: Do"ru
ile yanl!n, kesin ile belirsizin, !yle-bylenin, her trl bak! asnca ekip evrilen
yakla!trmalarn (proximatio), asl nemlisi, aydnlk ile karanl"n girift bir karma!as
olarak kavranan bir Do"ann ve evren tasarmnn iine o"ulluk ve ili!ki ilkelerinin
yerle!tirilmesi bu zerafeti belirliyordu. Descartes kesinlik ve ak-seiklik konusunda tek bir
filtre uyguluyordu: Ya hep ya hi. Dalist d!ncenin ardalann olu!turan i!te bu filtreydi.
Oysa Leibnizin nerisi, filtrelerin kuramsal olarak sonsuz olmas gereken bir saysna ve
bunun Varlklarn Merdiveni (scala entium) zerinde bir bak! as iinde dizilenerek
sonlandrlmasna dayanyordu. Buna gre, do"runun iindeki yanl!, ak sei"in iindeki
karma!k, aydnl"n iindeki karanlk, belirlinin iindeki belirsizlik, ya hep ya hi ilkesine
gre asla ayklanamazd. Her yanl! bilginin, her hurafenin, halk bilgeli"inin ya da gemi!in
mirasnn iinde, her zaman ayklanmas gereken, ya hep ya hi ilkesinin !iddetinden
kurtarlmas gereken aydnlk bir alan, hi de"ilse bir aydnlanma alan vard. Bylece,
Leibnizi szgelimi ba!ka bir uygarl"n d!nce sistemiyle ilk kez ciddi, etnosantrik ya da
Avrupamerkezli bir meraktan uzakla!an, szgelimi in d!nce sistemiyle ilgilenen ilk
d!nr olarak buluyoruz.20
Leibniz, bilimlere, bylece yeni bir kavrama dikkat etmeyi, sayg duymay "retmi!ti: Bak!
as. Onun Monadolojisinin srr bak! alarnn o"ullu"unda yatmaktadr: Hepimiz ayn
kentte ya!yoruz; sabahleyin her birimiz kendi evinden d!ar karak, belli sokaklardan
geerek, belli meydanlar katederek, kentimizi hep belli bir perspektiften gryoruz. Kent ise,
i!te bu her birimizin perspektiflerinin toplamndan ba!ka bir !ey de"il. Dnyann, bir arada
mmkn olan perspektiflerin toplam oldu"u d!ncesi, elbette modern bilimlerin
geometrisinin pek katlanamad", hi de"ilse statik, Newtoncu, analitik bilim anlay!nn
bask altnda tuttu"u bir giri!imdir. Leibnizci perspektif, yepyeni bir grelilik anlay!nn
mmkn olabilece"ini a"a karr: Rnesansn, neredeyse Tanrla!trlm! bir insan
znele!tiren ve mutlak bak! ona ba"layarak temellendiren perspektif anlay!nn yerine,
o"ul perspektiflerin grelili"ini ve buna ba"lanan yepyeni bir zne-konumunu getirir. Kent,
perspektifin bu yeni kavran! sayesinde, artk zneye gre de"i!en gerekli"ini terk ederek,
perspektiflerin aynasnda znelerin da"lmn gerekle!tiren dev bir diyagram haline gelir.
Dnya artk zneye gre de"il, kendini znele!melere hep farkl biimlerde, alg ve bilme
dzenlerinde sunan bir grelili"e sahiptir.21 Marksn ideoloji/bilim sorunsaln
temellendirdi"ini syleyebilece"imiz anekdotu, bir kyl kulbesinde elbette bir
saraydakinden farkl biimde d!nlr, Leibnizci perspektif d!ncesini ziyaret etmekten
geri kalmaz. Kylnn sarayl gibi d!nmesi, akas, ideolojidir. Ancak, salt bir
yanlsama, ya da yanltma dizgesi olarak ideoloji ile bilimsel d!nce arasndaki
ayrm izgilerini ekmenin zorlu"u, yine bu szlerden ve Leibniz perspektivizminden a"a
kar. bilim, ideoloji ad verilen !eyle birlikte dnyaya ynelik bir davran! tr olma
vasfn payla!maktan kanamayacaktr.22
4. Kandaki Kurtuk
Spinozann modeli ise kandaki kurtu"un bak! asnda d"mlenir. Res cogitans,
d!nen-bilinli varl" ve kafatasnn iine hapsedilmi! d!nselli"i askya alma grevini
Descartesa kar! byk bir ciddiyetle stlenir. Kandaki kurtu"un perspektifi, Do"ann
tmnden o kadar uzak, btnselli"ini kavramaktan o kadar uzaktr ki, incelemenin
admlarnn sonsuzlu"u neredeyse bir ebediyet gereksinimi olarak a"a kar. Spinozaya
gre, fizik, Tanrnn gzyle olmazsa hi yoktur.23 Ancak, lumen naturalenin, zihnin do"al
!"nn her insana sundu"u, ancak tarihsel-meknsal snrllklar yznden kalabalklarn asla
kullanma gcne sahip olamadklar kavray! gcnn ciddi bir tamirden geirilmesi ve
bilginin dnyaya yneltilmesi mmkndr ve bu i!lem, Ethica iinde gerekle!tirilir.24
Spinoza d!ncesi yer yer siyasalla!t" oranda, Tanrbilimsel dnya anlay!nn en esasl
ele!tirisini ortaya atar. Do"rudan do"ruya bilimsel dil ile anlatsal dil arasndaki bir
kar!la!madan yola kan Spinozac tart!ma, do"ru ile yanl!n, ak-seik olan ile kesin
olmayann kar!tlklarn bamba!ka bir temel zerinde grelile!tirir. lk kez, bir bilimsel dil
sorunuyla kar! kar!ya kalrz. Ama sorgulama, Kutsal Metinlere ynelik hermenti"in
(hermeneutics) ele!tirisini takip etmektedir. Tanrbilimsel hermentik, yani tefsir (exegesis),
zellikle metaforlar kuramyla varlklarn yzn hep bulandrmakta, banalle!tirmekte, eksik
tasarmlar sistematik yanl!lar haline dn!trmektedir. Spinozann amac, buna kar!n,
bilimsel- felsefi dnyay, yani akl gzyle kavranlan dnyay tanrbilim ve inanla
ynlendirilen dnya zerinde hkim klmak de"ildir asla. Onu gerek anlamyla ilk laik
d!nr klan zelli"i, inancn krall" ile bilginin krall"n, birbirleri zerinde hkimiyet
kurmamaya, bu u"urda kendi alanlarn tadilata tabi tutmaya davet etmesidir.25
Akas, bir bilgiyi insanlara iletmek iin iki yola ba!vuralabilir. Birincisi insanlarn aklna,
mant"n ve bilimin yollaryla, muhtemelen matematik kesinliklerin kurulu!uyla hitap
etmektir. Ancak insanlar, dnyasal hrslarnn, tutkularnn, korku ve umutlarnn basks
altnda hep kalabalklar (vulgus) halindedirler. Akln diliyle dnyaya bakarak kendini akln
ynlendirmesine brakmak eninde sonunda dnya iinde hemcinsleriyle ayn varolu!u
ksmen olsa da payla!mak zorunda olan felsefeci ya da bilim adam iin bile tamamlanamaz
bir projedir. Kutsal kitaplarn, edebiyatn, vlger anlay!n yeni bir kabul sz konusudur bu
noktada. Kutsal kitaplar anlatlardan, buyruklardan, kendinden menkul mesajlardan rlm!
bir anlatsal btnlktr ve do"ru-yanl! eksenine, bilginin iletimine ve retilmesine
oturtulamaz. Onun alan, insanlar topluluk halinde birbirine ba"layacak zorunlulu"u kutsal
buyruklar aracl"yla iletmeye dayanr. Ahlak ve din inanlar alanna aittirler. Etik ise,
bylece, artk bilimler alanna do"rudan dahil edilir.26
Spinozann tavr, bylece, ucu ak bir bilim anlay!yla kapal bir dizge olarak
tasarlanabilecek, sistematik yanlsamalardan olu!an bir vlger bilgiler alannn her birini,
kendi i!levleri asndan kavramaya ve me!ruiyetlerini tanmaya dayanmaktadr. Bilimin ve
dinin (ya da ahlakn, sanatn, edebiyatn da diyebiliriz gnmzden bakarsak) kendi
sorumluluklarn stlenmeleri ile Spinozann d!ncesi topik grnmnden syrlabilir ve
hl gelece"in felsefesi olma i!levine yeniden davet edilebilir.27
Sonu Yerine: Sradan Bilimin yks
Vlgarizasyon, ba!langta bir 19. yzyl merak ve hastal" olarak ortaya kar. Elbette bu
yzyl, bilimlerin ve teknik bulu!larn zaferinin a"dr, biyolojide hcrenin ve dokubilimin
ke!fiyle birlikte evrim kuramnn, fizikte elektromanyetizmin, kimyada ise elementlerin
kuramlarnn ortaya atldklar, gnmz dnyasna hi de yabanc olmayan tandk teknoloji
grntlerinin (buharla i!leyen ta!tlar, demiryollar ve sinemato"rafi, ses ve grntnn
foto"rafik kayd vb.) ortaya kt" a"d. Kendine a!r gvenliydi ve bu u"urda,
Nietzschenin nerdi"i gibi Tanr bile bir kenara braklabilirdi.28 19. yzyl ncesinin
bulu!lardan yana pek !ansl olmad" ku!kusuz iddia edilemez. Ancak, bu yzyl,
bulu!larn yepyeni mekanizmalarn ve kurumlarn, farkl biimde rlm! bir bilimsel-
teknolojik dnya tasarmnn arkaplannn nnde gerekle!tiriyordu. Tpta klini"in ve genel
olarak do"a bilimlerinde laboratuvarn ve gzlemevinin do"u!u btn bu bulu!lar ve icatlar
yo"unla!masnn bamba!ka bir alanda i!leyen srrn verir. Modern tekno-bilimsel dnyann
temelleri, zel bilim adamnn artk bir rahip gibi hcresine, ki!isel meknna ya da
laboratuvarna kapanmad", kendini btn tanrbilimsel mlahazalardan ba"!k
hissedebildi"i, Faust idealinin gerekle!me dnyasdr ayn zamanda.29 Yzyln sonlarna
do"ru, Vilhelm von Humboldt, ideal bir Devlet aygt olarak niversitenin varolu! nedenini
a"a karan nl al! sylevini verdi"inde bilimin kurumsalla!mas yolunda atlm! olan
admlarn tm btn gleriyle gzler nne serilir.30
Akademik zgrlk kendi ba!na herhangi bir de"er iermez. Olsa olsa, bilimsel pratiklerin
sorgulanabilir hale getirilmesinin, yntembilimsel nyarglarn yzeye yayd" kpklerin
da"tlmasnn bir n ko!uludur. Bilim dallarna disiplinler ad verilmesi bu adan
manidardr.31
iddet gdleri bilimsel pratiklere d!ardan eklenmez. Onlarn ortak bir kaynaktan
geldiklerini sylemek daha do"rudur. Alfred North Whitehead: Tehlikeli olmak gelece"in
vazifesidir... Uygarlktaki en byk ilerlemeler, iinde yer aldklar toplumlar batrmak
iindirler.32
Bilimin !iddetten sorumlulu"u, !iddet aralarnn icadnn, retiminin ve idaresinin
bilimsel olarak yaplmasndan ok, modern dnyann nvelerinde r!eym halinde bulunan
bir ilk !iddetin, ilk e!itsizli"in, ilkel farklla!ma ve blnmenin kayna"n olu!turmasdr.
Yaznn rahipler tarafndan icadnn bir anda karacahil bir tebalar toplumu yaratmas gibi,
bilimsel pratiklerin iinde her zaman tohum halinde bulunan bir gizli bilimin, akl"a ve
demokrasiye inanlan modern dnyada bile varl"n srdrmesi szkonusudur. Gizli bilim,
Hermesin bilimi, bysel pratiklerden hibir zaman uzak olmad" eski dnyada rahipler ve
saray brokratlar kastnn zel iktidar kayna"n olu!turuyordu. Bugn sosyal bilimlerin daha
anlay!l olmalar iin vaazedilen !u nl hermentik yntemler gizli bilimden iki temel
kaynak aldlar: Birincisi Tanr sz olan, ya da Tanr szne irca edilen kutsal metinlerin
yorumlanmas ve tefsiri, tekiyse elbette, Tanrnn ya da tanrlarn, ve onlarn yeryzndeki
temsilcilerinin a"zndan kan yasa szlerinin yorumlan!yd. Kelm, tefsir ve fkh, eninde
sonunda slamn da, hermentik gelenekten ne kadar etkilenmi! oldu"unu d!avuruyorlar.33
Vlgarizasyon toplumlar bilgili klmak iin yaplmaz. Daha ok, bilim adamnn
direnemedi"i bir toplumsal istemin, bilimsel bulgular ve hesaplamalar indirgeyerek
insanlarn hayal glerine hitap etme a"rsnn zorunlu cevabdr. Bilgiye eri!imi
demokratikle!tirmek !yle dursun, kitle ileti!imi alannda faaliyetini srdrr ve sylemin
dzeni iinde geni! bir d!lama alan olu!turur.34
Spinozann vulgusu, insann dnyaya do"ru ynlenmesinin tek biiminin bilgi aracl"yla
olmad"nn kendili"inden kantdr. Cehalet zerine do"rudan !iddet olarak uygulamaya
konulan militan ve Jakoben nitelikli modern e"itim, bilimselli"in gereklerinden ok, disiplin
mekanizmalarnn ve buyruklar dzeninin harekete geirilmesine dayandrlm!tr. Modern,
zorunlu e"itim aygt, Foucaultnun ve daha nice ba!kalarnn ele!tirel tart!malarnn
gsterdi"i gibi (kltrn her alannda zaten sorgulanmaya ba!lanan) acaba bir !eyler
"retmekten nce, terbiye etmek amacna m amadedir?35
ncelikle Alman dealist d!ncesinin izlekleri zerinde harekete geirilen ve Be!eri
Bilimleri hl ko!ullandrmas beklenen Geisteswissenschaftenin hl srdrd" belli bir
safdil idealizmin berisinde Polizeiwissenschaftenin, dari Bilimlerin her zaman hazr
bulundu"unu unutmayalm...36
are olarak sunulabilecek bir Ynteme Hayr ise, ancak yzeydeki kp" siler...
Derindeki atla"n ve oradan patlayan yeni bir volkann bizi kar! kar!ya brakaca" tehlikeyi
ku!atmaz...37
Modern anlay!n tehlikeye ak ynnde bilim, bilme isteminin zerinde kurulmu! en
!iddetli ve totaliter hkimiyet tr olarak beliriyor... Nietzsche: a"mzn bilimlerin
zaferinin a" oldu"u iddia ediliyor. Oysa a"mz bilimsel yntem ad verilen !eyin bilimler
zerindeki zaferinin a"dr...38
Vlgarizasyon, yani sradan bilim, medyatik bir dil kullanmak ile bir zamanlar Althusserin
bilim adamlarnn kendili"inden felsefesi/ideolojisi adn verdi"i srele e!le!ir.
Gnmzde radikal ekolojist akmlarn bile, ister Zen takipili"ine, isterse akln yoluna
do"rudan yeniden alsn, ynteme hayr takibat iinde gsz d!nceler haline
d!tkleri, basit bir literatr taramasyla gzlemlenebilir.39
Klasik anlamyla bilim adam portresinin geirdi"i dn!m de hesaba katlmaldr.
Yzylmz ncesinde ileci rahibe, yzyl ba!larndan itibaren meslek aydnna,
yzylmzn !imdisinde ise departmanlara ayrlm! bir bilimsel i!blmnn dayatmasyla bir
kariyer erbabna dn!en bilim adam, kendi mesle"inin icrasnda artk bilimin Magnum
Opuslaryla ilgisini kaybetmek, raporlarn ve periyodiklerin diliyle, ksacas arptlm! bir
vlgarizasyonun diliyle konu!mak zorundadr.40
Spinoza ve Leibniz, Aydnlanmann ncleri arasndaydlar. Ama Aydnlanmann
yaplarndan henz sorumlu olmayan bir a"dan !imdiye do"ru seslendikleri de sylenebilir.
Bu a"rda, ncelikle bir uyar, ikinci olarak da bir g daveti seilebilir. Uyar, bilginin
perspektifinin Leibniz konusunda and"mz kent metaforuyla ili!kisinin yitip gidi!i
zerinedir. Enformasyona dn!trelerek pazarlanabilir bir meta haline bile dn!trlen
bilgi, grelili"in postmodern yorumlarnn ortal"a salnmasyla birlikte, ya!ama ynelik
olma niteli"ini ve teki insan duygulanmlaryla i ie geece"i o"ulculu"u yitirme
tehlikesiyle kar! kar!yadr. Bilgi Otoyollar, Paul Virilionun belirtti"i gibi, 19. yzyln
demiryollarna sundu"u belli bir mhendislik tipinden, yani altyap ve gvenli"i sa"lama
mhendisli"inden yoksun oldu"u iin, ya!amn her alannda byk bir afallama durumuna,
zerinde ya!anacak panik, depresyon ve felaketlere olduka aktr.
Bir de davetten sz edilebiliriz: Bat bilimi ad verilen !eyin yz yllk devrimi, bu
devrim boyunca, nce sanayile!menin, ardndan enformasyonun do"asna boyun e"meye
mecbur brakld" sreler dizisi, heterojen d!nceler alann d!lamakta, fikirler gnn
gei!liliklerini ortadan kaldrmaktadr. Sanat ve ahlak alanlar kar!snda ba"mszla!ma, bu
alanlar da ba"mszla!maya sevketmi!, bylece Bat uygarl" kendi alt-alanlar tarafndan
tanmlanan bir gei!siz alanlar dnyasna dn!m!tr.
Btn bunlara kar!n, fikirlerin g, gerek bu alanlar arasnda gerekse dnyann farkl
co"rafyalar arasnda yeniden sa"lanabilir. Grnrde, bilimlerin alan yeni dinamizmini
o"unlukla akademi d!nda sa"layabilecektir.41
Notlar:
1 Nietzsche, modern d!ncede ve genel olarak felsefe alannda bir tr yntembilimsel
a!knl"n kar!sna kar. Bilimsel d!nce ve bilim adam tavrlar yntemin bilginin ve
bilimin kendisine a!knl"na ve emredicili"ine terk edilmi!tir.
2 Michel Foucault, Les mots et les choses: une archologie des sciences humaines, Paris,
Gallimard, 1966, (s.312).
3 Walter Benjamin, Paul Kleenin bir iziminden hareketle, Tarih Felsefesi zerine Tezler,
Pasajlar iinde, Yap Kredi Yaynlar, 1994.
4 Jacques Lacan, Le sminaire, Livre XI, Les quatres concepts fondementaux de la
psychanalyse, Seuil, Paris, 1973, (s. 44-5). Buna gre, kesinlik (certitude) znenin yanltc,
kandrc bir teki konusunda emin olma arzusudur ve Cogitonun, daha do"rusu Descartesn
Varmnn garantisinin pe!indedir.
5 Tragedyann Do"u!unda Nietzsche, Sokratesi Euripidesin tragedya sahnesinde,
ensesine dikilen bir adam olarak sunar. Gzellik ve iyilik idealleri, Dionysosu ya!am
olumlamasn sorgularken her zaman teoriann, bilinebilirli"in alanna gnderirler nceden.
6 Michel Foucault, Collge de Francea giri! konu!masnda, bilimsel ya da felsefi
sylemlere dahil olmann bir tr d!lama/ierme ili!kisinde d"mlendi"ini ve bilimler
alanna ikin iktidar yaplarnn her an devrede oldu"unun altn izer. Bkz. lordre du
discours, Journal International de Philosophie, 1982, Vol. 3, Novembre.
7 G steminde Nietzsche, Kantl"n, akln ahlaki karlara dayal pratik kullanm ile
kuramsal-bili!sel alana, dolaysyla karlar ile gdlmeyen bir alana dayal kuramsal, ya
da saf kullanm arasnda yapt" ayrm !iddetle ele!tirir. Bilim alanndaki insan u"ra!
hibir !ekilde dnyasal karlardan ve bilme iste"inden ba"msz de"ildir. bkz. The Will to
Power, Cantor Books, (s. 451, 456, 598).
8 I. Kant, Critique de la Raison Pureden aktaran, Gilles Deleuze ve Flix Guattari, Quest-ce
que la philosophie?, Les ditions de Minuit, Paris, 1991, (s. 190).
9 nsan aklnn kesinlik ve gvenlik duygulanmlaryla ve buna ba"lanan arzuyla
zde!le!mesi, modern d!ncenin temel varsaym olarak beliriyor. lgin olan, Descartesn
bu arzusundan ba!layan bir sre iinde, rasyonalist diye bilinen d!nrlerden Spinozann
bu tutkuya kar! k!dr.
10 Karanlk Aydnlanma deyi!i ile belki Kanta kar! Sade, Descartesa kar! Spinozay,
Hegele kar! Marks srebilirdik. Ancak, aktr ki Bat d!nce tarihinin her annda
Aydnlanma projelerine e!lik eden ve tarihin koyu fonunu sorgulayan izgiler
belirmekteydi.
11 Ansiklopedizm, 18. yzyl Aydnlanmasndaki a!rl"na eri!inceye kadar, esas olarak
d!layc ve tasnif edici bir yapya sahip de"ildi. Bilgiler, gelenekler, hurafeler ve d!nceler
bula!malarnn tm olarak anla!lan bir Ansiklopedi, kuramsal olarak ya sonlu (Bacon,
Descartes), ya da sonsuz (Spinoza, Leibniz) olarak alglanm!t.
12 Regresyon, Michel Serresin gsterdi"i gibi, modern bilimsel d!ncenin temel
stratejilerinden biridir: yle bir emniyet noktasna kadar gerilemeliyim ki, Arkhimidesin
nl kaldra noktasna yerle!erek tm bir evreni znenin etrafnda ekip evirecek gc
bulaym. Kantn kendi felsefesini Koperniki bir Devrim olarak grd" nokta da buradadr:
Daha nce zne nesnenin etrafnda dnerken artk tm bir evren, nesne haline gelerek,
znenin etrafnda dnmeye ba!layacak... Bkz. Michel Serres, Herms, la traduction, Paris,
1974.
13 Leibnizde raksak ve yaknsak dizilerin rol zerine, bkz. Gilles Deleuze, Le pli: Leibniz
et le Baroque, Editions de Minuit, Paris, 1991.
14 G steminde, Nietzscheye gre, bilimadam tipinin tarihncesinde manastr ke!i!inin
ilecili"i ve kl krk yarcl" yatar: nsann kendi zerinde uygulad" !iddet ile zde!le!en
Manastr, Bilim dnyas iin bir hazrlk okuludur. Bkz. A.g.e. (s.534).
15 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.124-156).
16 bkz. Nietzsche, (A.g.e. s.237).
17 Descartesn dnemi ile Spinoza ve Leibnizin dnemi arasnda yer alan bu optik fark
konusunda bkz. Michel Serres, Le systme de Leibniz et ses modles mathmatiques, Presses
Universitaires de France, Paris, 1977.
18 Aktaranlar, Ilya Prigogine ve Isabelle Stengers, Dialog mit der Natur, Serie Piper,
Mnchen, 1990, (s.34).
19 Mikroskopik kavray! o"ulluklar arasndaki ili!kinin resmedilmesi ve haritala!trlmas
olarak, gnmz biliminin yepyeni yollarn ncelemektedir. Bu konunun tart!lmas iin
baknz, M. Serres, A.g.e., (s. 567-9).
20 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.65).
21 bkz. Gilles Deleuze, A.g.e. (s.65-7).
22 Louis Althusserin yol at" ideoloji tart!malar erevesinde, hi de"ilse bilimsel olan ile
ideolojik olan arasndaki ayrmn pek de o kadar keskin olamayaca" d!ncesi
uyanmamazlk edemezdi. Eninde sonunda Marksn Das Kapitali, alt ba!l"nn da
gsterece"i gibi, burjuva iktisat ideolojisinin ele!tirisidir.
23 Spinoza sanki ben size yalnzca tutkularnz, duygusal dnyanz, idelerinizin ak! ve
dzenleni!ini more geometrico, yani izgileri, dzlemleri ve hacimleri tarif etti"im gibi
anlatmakla yetinmedim, Tanry bile yle anlattm demektedir...
24 Tractatusun kuramsal olarak brakt" bo!luklarn tm Ethicada, Spinozann ya!am
sresince baslmam! kitabnda, ksmen de gizli mektuplarnda doldurulmu! olarak
bulunabilir.
25 De Emendatione Intellectus, Spinozann Ethicaya gemek zere yarm brakt" ilk
nemli eserlerinden... Ba!lk, Kavrama Gcmzn Tamirat diye de evrilebilir.
26 Spinozann Etikinin bir ahlak kitab olmaktan ok, neredeyse biyolojik bir evren modeli
zerine in!a edilmi! bir insan etiyolojisi oldu"u konusunda bkz. Gilles Deleuze ve Flix
Guattari, Mille plateaux: capitalisme et schizophrnie, Minuit, 1980, (s.347).
27 Felsefenin gelece"e yneli!i zerine bkz. Antonio Negri, The Savage Anomaly, MIT
Press, 1992.
28 Martin Heidegger, Die Frage nach der Technik, Pfullingen, 1963, (s.20).
29 Faustun, giri! blmnde Yeni Melek ile anmsatmaya abalad"mz bir tr ilerleme
d!ncesiyle de zde!le!tirilebilece"ini unutmayalm.
30 Michel Foucaultnun al!malar bizi, modern insan bilimlerinin arka plann anlamann,
nc Bilim Babalarnn eserlerinden ok, kurumsal yaplar olu!turdu"u bir bilgi-iktidar
diyagramna ba!vurmaya gnderdi"ini kabul etmeye zorluyor.
31 bkz. Michel Foucault, La volont du savoir, Gallimard, Paris, 1976, (s.121).
32 Alfred North Whitehead, Science and the Modern World, New York, 1967, (s.91).
33 Spinozann Tractatus Theologicus Politicusu zel ile genel arasnda, Yahudili"in dinsel
tarihinin zeli ile evrensel bir Tanr d!ncesi arasndaki ba" zerine biimlendirilmi!ti. Bu
yzden, slam tefsirinde hermentik bir gelene"in gerek anlamyla varolup olmad", ya da
gnmzde, hatta bilimsel biimler altnda, asimile edilip edilmedi"i ayr bir tart!ma
konusudur.
34 bkz. M. Foucault, Lordre du discours, A.g.e., (s.37).
35 Gilles Deleuze ve F. Guattari, A.g.e. (s.112).
36 bkz. Michel Foucault, Omnes et singulatim: Vers une critique de la raison politique, Le
Dbat iinde, 1986 Novembre, Paris, (s.47).
37 Nietzsche, A.g.e., (s.354).
38 Paul Feyerabendin, Trkiyede de ok tart!lan Against Methodu, o"u zaman
sanld"nn aksine, bir yntemsizlik nerisi de"ildir.
39 bkz. M. Heidegger, Les chemins qui ne mnent nulle part, Plon, Paris, 1977, (s. 5679).
40 Paul Virilio, Le danger daccidents sur les autoroutes dinformation, Le Monde
Diplomatique, Dcembre 1995.
41 Fikirlerin g modeli zerine yazlacak bir d!nce tarihi olana" stne, bkz. Jean-
Pierre Faye, Critique du langage et de lconomie narrative, Tel Quel, 1972.

Bi r K--ck Asl an-c k Varm !. . .
Ulus Baker
(Bu deneme Virgl Dergisinin Ocak 1998 tarihli 9. saysnda yaynlanm!tr)
Hayvanlar en eski edebiyatn iindeydiler, ok uzakta de!ildiler zaten: Aisopos
hikyecikleriyle insanlk durumlarna ili"kin metaforlar iin zengin bir kaynak sundular. Ama
Bat dnyas, szgelimi in uygarl!ndan veya Hindulardan farkl olarak insanlarla
hayvanlar arasndaki ili"kiyi "dostluk" ile "ahlki kaytszlk" arasnda uzanan bir yelpaze
zerine da!tt. En st dzeyde "hayvani" tema, Mezopotamya'dan beri geli"en, Yahudilikte
ve Hristiyanlkta n plana kan bir "oban ile sr" temas oldu. Tuhaf kriterlere dayanlarak
(ift trnakl olmak, yark dudakl olmamak vesaire) hangi hayvann yenebilece!i, hangilerinin
mekruh olduklar tayin edildi. Ama her durumda, bitkilere ve hayvanlara rev grlen
muamele, uygarlklar dzleminden bakld!nda, insanlar arasndaki ili"kilerin de kriteridir.
yleyse edebiyatn da...
Modern edebiyatta eskiden bulunmayan bir yenilik, "iyi" ile "kt" edebiyatlar arasnda bir
ayrmn, be!eni ve yarglar dzleminde yaplabilir hale gelmesidir. #"te "kt" edebiyat
ayrdeden ltlerden birisi, "evcil hayvanlarla" insanca bir ili"kiyi dile getirmeye abalayp
durmasdr -zellikle ocuk edebiyatnn nemli bir kesimi, hayvanlar "evcil" olarak tasarlar,
vah"i dnyaya yumu"ak bir gei"e olanak vermez. Bunun en iyi rne!i, Melville'in Moby
Dick'inin "ocuklar iin" uyarlanmasnda, vah"i dnyann, beyaz balinann gz kama"trc
lgnl!nn ya da kpekbalklaryla gemi a"snn o harika konu"masnn karlmasdr.
Robinson Crusoe, "evcil" ile "vah"i" arasnda keskin bir ayrm yapar; ancak sonuta btn
vurgu her hayvann evcille"tirilmesi, insan evresinin (tek ba"na bir insan olsa bile) paras
klnmas gerekti!i d"ncesidir. Tarzan edebiyat ise "kt" edebiyatn en katlanlabilir
rneklerini sunar; tm bir vah"i ve yalnz ya"ayan hayvanlar silsilesi, kendilerine ait
duygulan" tarzlarn terkederek, kahramann sznn etrafnda hizaya gelirler...
Sorun hayvanlarla srdrlecek ili"kinin "insanca" olmas gerekti!i d"ncesinden
kmaktadr. Ayn ili"ki, belki de "hayvanca" olabilir yine de -Kaptan Ahab'n, Kafka'nn
hayvanlarn (Dn!m), Jack London'n, Faulkner'n hayvanlarn iyi bir edebiyatn kriterleri
olarak anmsamak yeterlidir. Bu hayvanlar sr hayvanlar gibi de!ildirler, ya yalnz ba"larna
ya"arlar ya da srlerine -Moby Dick'de oldu!u gibi- ihanet ederler. Beyaz balinayla
kar"la"mak u!runa Kaptan Ahab da tayfalarna ve gemisine ihanet etmek zorundadr -lme
dek... Edebiyat bylece "hayvanlar dnyas"n anlatmay brakarak, sradan natralizm iinde
yepyeni bir natralizm izgisini harekete geirir: Hayvanlarn edebiyatta varolmasnn nedeni,
D. H. Lawrence'daki gibi, insanlara evcil aynalar, ahlki-estetik kriterler sunmak de!ildir
artk, insan varolu"unun ve dilinin kayboldu!u, hayvan duygulan"laryla donatld!mz bir
vah"et trdr. Bu vah"et, Kafka'da oldu!u gibi, ba"ka, akl edilmemi" bir vah"etin -aile
ili"kilerinin, her trden evcilliklerin, brokrasinin ve Devlet'in vah"etinin kar"snda
bulacaktr kendini. Hayvanla"m" insan, edebiyatta ne bir fantezi ne de "realizm efektinin
denenmesi"dir -zaten oldu!umuz, olabilece!imiz, olmay asla brakamayaca!mz bir
durumdur; zaten kendimize benzetti!imiz bir kediye, bir kpe!e dn"meyiz, bir
hamambce!ine, bir kaplumba!aya dn"rz... Hayvanlarla bir ili"kimiz olacaksa, bunun
hayvanlardan insanl! !renmek trnden bir metaforla i"lenmesi zorunlu de!ildir -orada,
hayvanlardan hayvanl! !reniriz.
Kurtlar tam da yukardaki nedenlerden dolay, btn di!er hayvanlara oranla ayrcalkldrlar.
Jack London'da oldu!u gibi, kh bir i sese kulak veren kendilikler olarak, kh insan
vah"etinin yalnzca hayvanlara de!il, kendi kendine de ynelen kt ve kaytsz "iddet
trnn en iyi ifadesi olarak ya"amak zorunda kalrlar. Evcillik ise, kpeklerde oldu!u gibi
"dostluk" ad altnda sadakat beklentisini onaylayan temel ili"ki tarzdr -insan trnn bir
bencilli!idir. Hayvanlar dnyasn bir "metafor" olarak tutan fabl yazarlar ve karnaval
edebiyat daha masumdur, nk salt evcillikler tretmekle kalmaz, do!rudan do!ruya
insanlar dnyasna, politik ve kltrel ili"kilere yneltir oklarn.
En kt durum psikanaliz edebiyat yorumunda ve ele"tirisinde kullanlmaya ba"land! andan
itibaren gerekle"mi"tir: Bir ocu!un sokakta buldu!u bir kpe!i ya da kediyi eve getirip de,
ona aile iinde zaten her zaman bir yerin nceden sa!lanm" oldu!unu hissetti!i an insan-
hayvan ili"kisinin tm gerekli!ini yitirdi!i, hayvann ailevi bir sembol haline geldi!i son
derecede kritik ve me"'um bir andr. O andan itibaren ocuklarla hayvanlar sevmemek daha
iyidir. te yandan, Dostoyevski kahramanlarnda oldu!u gibi soka!a klr, l bir kpek
grlr k"e ba"nda. Ve btn hafza, gnlk hikyeler bir anda yitip giderler. Bu asla
dipal bir durum de!il, bir duygulan"lar halidir -kpek bana benzedi!i lde ben de ayn
duygularla etkilenirim; onun bedeninin ba"na gelen benim de bedenimin ba"na gelmi"tir; bir
keder, sonsuz bir keder imgesi... Bu len her hayvanla biraz lmenin ritmidir.
l hayvan, Heidegger'in "hayvanlar lmez, yalnzca telef olurlar" szne kar" ileri
srlebilecek canl bir kanttr. $uurlu olup olmamalar ya"amlarna ya da lmlerine
herhangi bir "ey ekleyip karmaz. Tpk bizde, insanlarda da belli bir dzlemde oldu!u gibi...
Oysa harika varlklar olarak hayvanlarn, insanlardan farkl olarak ok yaln ve basit,
neredeyse saylabilir duygulan"larla ya"adklarnn farkndayz: Pavlov, sanlann aksine,
ara"trmasn "hayvanlar" zerinde de!il, tam da insanlar, insan dilinin kkenleri ve temel
i"aretle"me sistemleri zerinde yapt!n bizzat kendisi sylyordu: A!z sulanan kpekte
gerekle"tirdi!imiz aslnda bizim olan, bize zg olan "eydir. Kpek iin "anlamnn" ne
oldu!u konusunda herhangi bir "ey sylemeye kalk"mayalm...
"Sanki "unu sylemek ister gibi bakyordu." Bir hayvana ili"kin olarak sylendi!inde bu
trden her sz bir kli"edir, kt, yzeysel edebiyata aittir, tek kelimeyle bir ktlktr. Bir
taraftan evcille"tirilmi" bile olsalar hayvanlar iin bizim de bir "evre unsuru"ndan ba"ka bir
"ey olmad!mz gzard etmenin yollarndan biridir. te taraftan, bize bunu syleten ne
onun bak" ne de bir "eyleri gerekten sylemek isteyip istemedi!idir -kt edebiyatlar
kendi hayvanlaryla hep byle kar"la"rlar; yoksul ve yavan bir evcillik, insann ahlki
aynas, bir metafor olarak.
Her "ey gsteriyor ki ev, edebiyat iin oldu!u kadar hayvanlar iin de iyi bir ortam de!ildir:
Virginia Woolf bile "kendine ait oda"y sanki geici bir edeb konfor olasl! olarak, daha da
nemlisi "henz elde edilmemi"", yani imal edilmesi gerekli bir evre olarak d"nyordu -
onun yeri daha ok Londra sokaklar ve bir fino kpe!inin sokakta dola"ma duygulardr.
#yi ve kt edebiyat ayrmn bir kenara att!mzda bile, hayvann edebiyatta beliri"i ok
ciddi, belki insanlarn ve kahramanlarn beliri"inden yer yer ok daha ciddi bir dizi edebi
sorun yaratr. Yazma faaliyetinin kime ynelik oldu!u sorusunun yerine, kimin adna yazma
sorusu gelir: Okur iin, m"teri iin (ultra-kapitalizm ko"ullarnda m"teri okur filn de!il,
"irketlerdir yalnzca) yazmak de!il, yazamayanlar iin, onlar adna yazmak... Ve bunlar,
insanlar, hayvanlar, bitkiler ve her "eydir. "Adna yazmak" modern edebiyatn gl eserlerini
ayrdeden zelliklerden biri gibi grnyor: Beckett, Proust, Kafka, Woolf... Modern edebiyat
iinde hayvanlarn yer yer ayrcalkl bir yere kavu"abilmeleri herhalde bundandr...
Virgl 9 , Haziran 1998 , s. 7-8

Bresson ve Transandant al !maj
Ulus Baker
Sorunumuz Bresson sinemasnn bir zelli!iydi --Gilles Deleuze'n yalnzca grsel-
i"itsel de!il, "dokunsal" (tactile) de!erleri de sinemaya katt!n syledi!i ok nemli
bir filmcinin zellikle son filmi olan L'Argent (Para)'dan yola karak-- bu zelli!i
bize kavratacak bir "eller" temasn geli"tirmek sz konusuydu. Demi"tik ki ola!an
"gstergebilimsel" (semiyolojik) de!erler a!rlkla dil tarafndan ynlendiriliyorlar,
nk biz insanlar a!rlkla grsel-i"itsel varlklarz. Ama bir kpekbal! sizi
yakalarsa salt "dokunma" duyusuyla hareket etti!i iin, ve biraz da o korkun
di"leriyle epeyce hoyrat oldu!u iin paralayabiliyor. Gerekten de bilim adamlar
canl varl!n temel "ara"trc" (predator) "emasnn dokunma duyusuyla geli"ti!ini
sylyorlar. Sert ile yumu"ak, scak ile so!uk, yo!un ile gev"ek --maddi hayatn
malzemesi hep dokunma duyusuyla halledilir. Ve eller esas "zelle"mi"" aracnz
olmakla birlikte vcudunuzun btnyle, hatta i organlarnzla bile
"dokunuyorsunuz" --dudaklar, di"ler, cinsel organlar, vcudunuzu kaplayan deri
vesaire...
Giderek di!er pek zelle"mi" duyularn da hangi bakmlardan dokunmaktan
kaynakland!n da tart"anlar oluyor: a!rlkla grsel-i"itsel varlklarz ama grmenin
ve i"itmenin de a!r felsefi sorular sordurabilecek bir kayna! olarak dokunsal
de!erlerin varl!n tespit etmek gerekiyor. Uzun bir sre filozoflar ve do!abilimciler,
grmenin modeli olarak "gr"" yaynlayan bir organ olarak gz temel alm"lard.
Bugn fotosel mant!yla, yani "!a duyarllkla uzmanla"m" hcrelerle aklyorlar
ki bu da esasnda bir "dokunmadr". Ses stne ise (kendi videografik
al"malarmzda zellikle Ersan'n nem verdi!i bir unsur olarak) epeyce konu"tuk
ve daha kolay anlayabiliyoruz ki kulaklarmz zelle"mi" olsa bile, btn
vcudumuzla i"itiriz ve arkamzdaki sesleri de i"itebildi!imiz iin, Marcel Chion'un
vurgulad! gibi, "akusmatik" denen bir ses tr var --yani "kayna!n grmedi!iniz
bir ses"... Bu sesi ok ilgin bir "ekilde ilk tasvir eden ki"i filozof Spinoza olmu"tu:
Musa da!a kt!nda byk bir grlt duydu, sonra bir ate" grd ve geldi bunu
a"a!dakilere "aktard"... Byk "grlt" aktadld! anda Tanrnn Sz oluverdi --
ate" ise onun imaj... Spinoza'nn syledi!i "ey gerek anlamyla sinematografiktir --
gryorsunuz ve ona tekabl eden bir imaj var... Ancak bu ikisi asla ayn "eyler de!il,
nk bir "mucize" olmaktan ok uzakta, do!ann her an zaten retebildi!i sreler...
Tanr ile yzle"menin epeyce grltl-patrtl olmas gerekti!ini herkes bilir, ama
Spinoza Tanr ile pek sakin anlarda, mesela hayatn farkna varma yoluyla, akl
yoluyla, bilgiyle, gnlk hayat iindeki alglarmz yoluyla da kar"la"abilece!imizi
hatrlatmak istemi" olmal.
#"te Bresson bizi neredeyse her imajnda Tanr ile, yani asla grlemeyecek,
i"itilemeyecek olanla kar"la"trmak isteyen bir sinemac-filozof... Ben buna bir
sredir "transandantal", yani "a"knsal" imaj diyorum ki Bresson'dan ba"ka pek ok
ustalar var --Tarkovsky, Sokurov, bazan Renoir, ama esas ve sistematik olarak #ran
sinemas... Kant "transandantal hayalgcnden" bahsediyordu ve bu kavramnn
diyalekti!ini Kritik der Urteilskraft, yani Yarglama Gcnn Ele"tirisi'nde kurmaya
abalad, ama nsznde buna a priori bir aklama getiremedi!ini itiraf ederek. Ama
"transandantal imaj" teriminin nerelerde kullanld!n ara"trmaya kalkarsanz
yalnzca okudu!unuz metni, bir de "reklamclk" stne yazlm", bazan tuhaf bir
"ekilde Do!u felsefelerine gnderip duran sradan metinleri bulursunuz... Yani Kant
"transandantal hayalgcnden" bahsetmeye giri"ti!inde, "transandantal imajlardan"
bahsedemiyordu, nk onlarn nerede bulunabileceklerini, ya da imkan dahilinde
olup olmadklarn bilemiyordu. Bir filozof iin ok zor bir an olmalyd bu, nk
transandantal bir hayalgcnden bahsederken ona ait oldu!unu d"nebilece!i imajlar
ortada yoktular. Bu sizi felsefeden ve sanattan koparp dosdo!ru teolojinin alanna
atabilecek bir gerilimdir. Ama Kant imajlarla de!il, hep a"lmaya mahkm ller ve
"emalar erevesinde kendine gvenli bir felsefi alan yaratmaya abalad: Do!a bizim
hayalgcmz fersah fersah a"an i"ler yapabilir --o zaman ba"ka yetilerimiz devreye
girmek zorunda kalrlar ki d"nmek, yani akl ve muhakeme bunlardan yalnzca
ikisidir. Hayalgcmzn kavrayamad! "eylere Kant "yce" (Sublime) diyordu. O
zaman biz kendimize "u soruyu sorarz: Do!ann, bu kainatn bir "Amac" var m?
Bize "var" gibi geldi!inde i"te bize hibir "imaj" sunmayan o Tanrsallkla yzyze
kalm"z demektir. Amalar ile aralar de!erlendiren yetimiz de Akl ve Kavray"
oldu!una gre (srasyla Vernunft ve Verstandt) imajlar olmayan bir Hayalgcyle
(Kant'a gre "emalar ve ller kurma yetimiz) i"grmeye mecbur kalrz.
Kant'n "imajsz" transandantal hayalgcnden (bu tuhaf bir durum olmay hala
koruyor) "transandantal imaj" fikrine nasl geilebilir? Ancak "gsterilmeyen" imaj
bunu yapabilir... Peki nedir "gsterilmeyen imaj" --ya da daha do!rusu byle bir
mefhum kendi i eli"ikli!inden kurtarlabilir mi gerekten? Yllar nce Vertov'un
formle etti!i "aralklar teorisi" sayesinde bir girizgah olu"turabiliriz sanyorum:
diyordu ki sinema "grnenlerle", yani imajlarla i"lemek zorunda de!il --ba"ka bir
deyi"le Virginia Woolf'un ok gzel tasvir etti!i o "zetleme" imajlaryla tiyatro
yapmak, "gstermek" zorunda de!il. Vertov formlnce esas nemli olan "ey, iki
imaj arasndaki o bo" alandr ve her "ey, sinematografi, orada kurulacaktr. Deleuze
bu aralklar teorisine verdi!i byk neme ra!men, al"masnda bence Vertov'un
"zaman-imaj" alannda da abalayp durdu!unu, mesela Co"ku filminde, zellikle de
Lenin stne $ark'da bu meseleyi olduka ciddiye ald!n hafiften gzard
ediyor. Vertov Sinegz ile Radyokulak !retilerini ayr ayr ileri srm" de!il --
yazlar gsteriyor ki, her ikisini birden, belki interaktif olabilecek bir grsel-i"itsel
medyum topyasyla, yani enteraktif televizyon fikriyle birlikte ileri sryor.
Transandantal imaj, buna gre, aralklarda belirir --imaj grnmez, bir ses duyulur,
birisi konu"uyordur, kim oldu!unu bilmezsiniz, bilmek de filmi anlamak iin zorunlu
de!ildir... Ama Vertov ile srekli dala"ma halinde olan Eisenstein'in de farketti!i gibi
sinema esasnda montajdr, yani sadece imajlar sunmakla kalmaz, bir d"nce ve ona
uygun d"en bir eylem tarafndan yukardan belirlenir ve bu montaj d"nce imajlarn
kendisinden ok birbirleriyle kuracaklar ili"kinin btnnde belirlenir. Eisenstein iin
bu btn, "kaytsz olmayan do!adr", yani "pathos"... Vertov iinse, Deleuze niye bu
terimi kullanmam" bilmiyorum, bir "rizomdur" --yani makinasal fonksiyonlarn
do!al, bili"sel, retken eylemi... Vertov sinemann hep konu"tu!umuz gibi bir
"d"nme aygt" olmasnn nko"ulunun, sinemay kitlelere bir yumruk gibi
indirecek (Eisenstein'in Sineyumru!u) ve onlar bylece "bilinlendirecek" do!al
cihaz olarak grmekten vazgemekten geti!ini farketmi"ti. Sinema neyse odur, yani
bizim ola!an ko"ullarmzda gremeyece!imiz birtakm "eyleri gsterebilen bir
"gz"... Ve bunun tesinde bir "ey de de!il --ve Vertov bu gz, mesela Jean
Baudry'nin sand! gibi "feti"le"tirmekten" ok uzakta, neyse o olarak sunmay da
ba"arr ve bunun iin hepimizin seyretti!i Kameral Adam' eker.
Bresson'da aramaya al"aca!mz "transandantal imaj" fikrini Vertov'dan geirmemin
nedeni, onda transandantalizme varan bir felsefe bulmaya al"mam de!il... Byle bir
aray"a ya"asayd ilk o kar" kard ve bizi aptallkla, burjuvalkla sulard. Sonuta
transandantalizm ya Tanr fikrine eri"mek iin kotarlr ya da Do!ulu mistik hallere
meditasyon aracl!yla eri"ebilmek iin... Ama biraz yakndan bakld!nda Vertovcu
"aralklarda" beliren "ey aslnda "grnmeyen imajlardan" ba"ka bir "ey de!ildir ve
bunun maddeci yorumunu da zaten yine Vertov'un al"malarnda buluyoruz. Marx da
Kant iin "utanga maddeci" dememi" miydi? Tabii ki bunun iin bu felsefecinin de,
tpk Hegel iin yapt! gibi, "satraralarn" okumas gerekiyordu. #lke olarak hep
metni temel alabilirsiniz ama onu satraralaryla birlikte devralrsnz --yani
"aralklaryla" birlikte... Bu satraralarnn "sylenebilen" ama ancak "ima edilen" bir
"ey oldu!unu varsayan disipline hermentik, yani "yorumsamaclk" diyoruz. Her
"eyin aslnda satraralarnda "nesnel" olarak sylenmi" oldu!unu d"nyorsanz o
zaman Vertovcusunuz demektir, nk Vertov'un "aralklar teorisi" ili"kiseldir --
ba"ka bir deyi"le nemli olan iki imaj birbirine ba!layan alglama srecidir. Ama iki
imaj birbirlerinden ok farkl dnyalara ve bak" alarna ait olabilirler. Bylece
Vertov iin alg nesnel bir olgudur, salt bir zneye ait de!ildir ve ancak bu sayede
znellikler olu"turucu bir gce sahip olabilir. Vertov'un sinematografiye bak"nn
Bergson'un felsefi "emalarna tam uyum gsterdi!i konusunda Deleuze'n ileri
srd! tezlere tam olarak katlamasam bile (nk onun alg-imajlarn tesine
geti!ini d"nmek iin epeyce nedenim var, zellikle her "eyi aksiyon-reaksiyon
ikilisinde d!mleyen bir "hareket-imajla" snrl kalmad! konusunda --ama bunu
sonra tart"rz) "alglar maddi dnyaya nak"etme" projesinin bu felsefeyle bir ili"kisi
oldu!u do!ru olmal.
Transandantal imaj ise her "eyden nce ve esas olarak Deleuze'n "zaman-imaj" diye
tasvir etti!i alana ait. Tarkovsky ile Bresson (gnmzde ise Sokurov) bunun en
byk ustalar. nce terimin Kant manasna bakmak gerekiyor: Transandant
dedi!inizde Kant'tan nce anlad!nz "ey herhangi bir yetinizi a"an olgu demekti...
Buradan bir sfat tretirseniz Tanrnn sfatlaryla kar"la"rdnz. Tanry hikimse
gremez, ama Btnn varolabilmesi iin varsaylmas "arttr. Transandans ise
Varl!a yklendi!inde onun yaratl" hikayesine gnderiyordu --yani dnyay ve
insan yaratan Tanrya... Kant "transandantal" szn bamba"ka bir manada devreye
soktu: dedi ki mesela hafsalanz kainatn bykl!n kavrayamyor, o halde
snrlarn a"maya zorlanyor ve siz hataya d"yorsunuz. Kavranamaz kavramak,
gremeyece!inizi grmek, aklnzn alamayaca!n akletmek istiyorsunuz --ve bu
arzulama yetisinin i"idir...Ba"ta bahsetti!im Spinoza iin durum ok daha yalnd,
nk hem Musa'nn duydu!u gkgrlts do!al bir olguydu ve ancak onu bir ate"le
birlikte i"itti!inde girdi!i ruhsal durum szkonusu "dini" olguyu aklayabilirdi. Yani
ne gkgrlts ne de allklardaki ate" mucizedir... Oysa insanlar Tanry
"inanlmas gereken" bir merci olarak grmek istediklerinden her taraftan kendilerine
"i"aretler" (signs) gnderilmesini bekleyip dururlar. Oysa her "ey do!ann ezeli-ebedi
yasalarna uygun olarak cereyan etmi"tir ve her "ey gibi Tanrdan gelir, nk
Spinoza her "eyin "a"kn" (transandant) de!il, "ikin" (immanent) nedenidir --causa
immanens... Her "ey Tanrdan geldi!i iin onu herhangi bir yerde, bir imajda, bir
seste, bu ikisinin "mucizevi" biraraya geli"inde aramak insanlarn "do!al nedenler"
konusundaki cahilliklerinden gelen zorunlu bir yanlgdr. #"te Bresson, sk bir
Katolik olmakla beraber, Tanrnn gstergelerinin bu Spinozac do!asnn farkndadr.
Belki de kendisine Tanrtanmaz Katolik denmesinin, benzeri bir tanmlamann
Tarkovsky iin de yaplmasnn nedeni budur.
Sonuta ne yapyorlar? Biliyorlar ki bir imaj "maddi" bir varlktr ve "sanal", yani
"virtel" olmas maddili!ini engellemez. Ama biliyorlar ki madde ok ynldr ve
btn ynleri "gsterilemez", ama belki dokunulur, i"itilir, tadlr, hissedilir, hayal
edilir... Tarkovsky'de madde "emekle" i"lenen "eydir --en azndan o muazzam Andrey
Rublev filminde... Ama maddenin bir "belirsizli!i" vardr ki asla herhangi bir forma
indirgenemez --Solaris ve Stalker filmlerinde... Sokurov'da mesela Ana ve O!ul
filminde "lm" btn maddi imajlaryla bir gelgit, bir gerginlik, bir halsizlik, sonuta
bir kaybolu" olarak belirir --yani maddidir ve alglanr... Ama nasl alglanr? Elegia
dlia Rossiya (Rusya #in A!t diye tercme edilebilir sanrm) adl ksa yar-
belgeselinde --byle terimler kullanmak istemezdim ama yenisini nerene kadar buna
mecburum--, seyretmi" olanlar hatrlar, lm karanlktaki bir can eki"me sesinin
sn"dr; tpk menapozun farkedilmesinin dzenli bir srecin ekip gidi"i olarak
farkedilmezli!ini korumas gibi... ve diyelim ki vcut bu snp gidi"i haber vermek
iin yeni bir tarz aryordur, alakasz grnen ve tbbn belki hala zemedi!i ba"ka
belirtiler ve sendromlar... nk bir "eyin ortaya k"n --bir olayn, bir hastal!n,
bazan belirginle"en bir e!ilimin-- bir srecin yitip gidi"inden daha kolay alglarz...
Bresson ise i"te "yitip gidi"" srelerinin alglanmasnn benim dnya tarihinde
grd!m en iyi uzmanyd... Masumiyetin yitip gidi"i olarak Para... Sanyorum Para
filmini seyreden hikimse sonuta katil olacak o ma!dur "modeli" kolay kolay
sorgulayamaz... Ayn etkiyi derinlikli psikolojik kahramanlarla i"leyen Orson Welles
filmlerinde farkl bir gzergahtan geerek ya"arsnz. Orada Deleuze'n ok gzel
deyi"iyle ahlaki bakmdan, yani #yi ile Kt'nn llerince "yarglanamaz" klnm"
tipler vardr. Dolaysyla daha derin ltler bulmaya a!rlrsnz. Ama Bresson'da
yeni bir "olgu" ortaya kmaz, aksine sre!en olan bir olgu "yitip gider"... Bir
olgunun ortaya k"nn nedenlerini, giderek belki bir "olayn" o ok karma"k
olabilecek nedenlerini ortaya karabilirsiniz (ya da en azndan buna
abalayabilirsiniz) --ama "yitip gidi"in" farkna bile varmak zordur...
Meseleyi sinemayla ya da videoda kendi planlayaca!mz i"lerle
ba!lantlandrd!mz zaman ise sinemann ve televizyonun bize hep dayatt! bir
bak" asndan, yitip giden bir varsa bunun muhakkak bir nedeni vardr diye
varsayarak yapmay srdryoruz. $imdi Spinoza'nn vazgeilmez bir ana ilkesi var --
conatus teorisi diye biliniyor ve diyor ki, her varlk kendi gc le!inde varl!n
srdrmeye abalar... Yani bir "eyin yok olabilmesi iin onu yokedecek gce sahip bir
"d" neden" zorunludur. Daha da nemlisi, hibir "eyin do!asnda onun yokolu"unu
belirleyecek herhangi bir g bulunamaz... Ancak btn bu nermeler Bresson'un
"yitip gidi"" felsefesiyle uyum iindedirler: #slam'n sadece popler alanla snrl
kalmayan bir inancnda her besmelenin milyonlarca cini yokedip geti!i gibisinden
bir anlay" vard. Katolisizm ise aka eskatolojiktir --son bir nihai Yarg Gn ve
lm annda (yitip gitti!inizde) mutlakla"an bir sorumluluk... Peki bu "transandantal"
an nasl hissettirilebilir? Bresson bunu "yitip gidi"in" o ele avuca s!maz retori!ini
filmik ortamda kurarak gerekle"tiriyor. Bir cinayet aslnda bir eylem, bir su
de!ildir; daha ok masumiyetin yitirili"idir. Bir olay de!ildir --olsa olsa gazeteciler,
televizyon ve kamuoyu iin yledir. Ama bir cinayette bir masumiyetin yitip gidi"i,
bir kirlenme sreci vardr ve esas nemli olan budur. Ve mesela bir a"k ili"kisinin
hangi noktada sonlanaca! bir srece girdi!ini genellikle farkedemezsiniz. nk
"karar an" dedi!imiz zaten i" bittikten sonra insanlarn ad koydu!u o ana dek pek
minik bir uzakla"malar birikimi sz konusudur...
O halde Kant'n "transandantal imajinasyonundan" transandantal "imaj" fikrine nasl
geebilece!imizin srrn bize Bresson filmleri sezdirebilir: bir yitip gidi", heder olu"
yks... ama yk yeterli de!ildir asla... nk "gstermek" zorundadr. Dokunmatik
de!erler i"te bu noktada devreye girerler. Paraya her elin her dokunu"unda
"kirlenmeler" birikiyordur. Bireysel ve toplumsal olarak... Birikim aka Vertov'un
"aralklarnda" cereyan eder... Sonra Bresson Eisensteinvari bir k" yapar --
niceliksel birikimin yerini niteliksel srama --hapis, kaaklk, sonra cinayet-- alr...
Ama Eisenstein'dan farkl olarak bu devrim ncesinden devrime ve sonrasna gei"
gibi de!ildir... Cinayet bir tr "eylemsizli!in", yitip gidi"in imajdr --bir eylem
olmaktan ok bir eylemsizliktir ve Bresson onu asla perdede bir eylem olarak
yanstmayacaktr. Mouchette'in intiharnn birtakm "karar anlarna" gnderdi!ini
tart"rken galiba biraz hata yapyorduk... Bu intihar "zorunludur" --traktrl adamn
onun el sallamasna cevap vermesinin (yani onu kurtarmasnn) de hibir nedeni
yoktur... ne znel, ne de nesnel bak" alarndan... Mouchette'in yitip gitmesi filmin
ilk anndan itibaren varolan bir srecin a!a k" gibidir. Bu yzden o!u filmde
oldu!u gibi intihar bir eylem olarak gerekle"mez --bir "yuvarlanp gitme" gibi
gerekle"ir... Cinayet, intihar gibi bireysel hayat sonlandran nihai olaylar Bresson'da
asla gsterilmezler; belki d" sesle ya da ba"ka bir sinematografik "mecaz" ile ima
edildikleri olur; ama diyece!im "u ki, Bresson'daki esas mesele salt bir "ima" de!ildir.
Sinema imalar olmasa zaten hibir "ey yapamazd ve bu durum btn filmler iin
geerlidir. Burada sz konusu olan "ey imann da tesinde intiharla yalnzlk, ya da
yetimlik, veya yoksulluk arasnda o gsterilemez ba!dr. Bresson da pekala en
do!rusunu yapar: o ba! gstermez, ima etmeye de kalk"maz, nk ima en az iki
imaj birbirine ba!lamay sinematografik dilde yine de gerektirecektir... Yoksullu!un
imajlar yoktur --nk o yokluklarla ilgilidir. Ama film boyunca yokluklar tuhaf bir
biimde "birikirler". Mouchette'in yoksullu!u ve yetimli!i, Yvon'un "sululu!u"
birikirler. Farkl tarzlarda ve farkl ynelimlerde, ama bu "birikim" imajlarda ya da
imalarda gerekle"iyor de!ildir. D"nn ki henz su i"lenmeden bir "sululuk",
yani ekranda gsterilemez olan bir "ey, film boyunca birikip duruyor...
Bylece sinematograf (Bresson byle adlandryordu sinemacy, yani kendini) bu
birikimlerdir. Transandantal bir imaj olarak birikimler aramza girerler --perdeyle,
ekranla, seslerle aramza...-- ve imajlar "tekrarlayp dururlar". Vertovcu ilke uyarnca
imajlarn kendisinde de!ildirler, tesine ta"arlar... Ama yleyse tek tek imajlar hibir
birikim olu"turamazlar... Bir "eyin yukardan gelip onlar biraraya getirmesi gerekir.
#"te bu Bresson'un "el"idir... $urada bir k"e, sonra ba"ka bir "er, hepsi el yordamyla
yoklanabilir... El yordam bazan bir tokattr: Para filminde kaa! saklad! iin
beraberce cinayete kurban gidecekleri karsna, bu korumaya kar" karak tokat atan
adam... tokat bir sestir ve yalnzca kadnn kocasna getirdi!i kahve fincan sarslm",
belki biraz kahve dklm"tr...
Bazan el organizasyona a!rlr --bir sahnenin (aslnda teknik anlamda plan-sekans
demeliydim) el yordamyla organizasyonuna. Bunun nedeni ise onun elbette ki bir
"organ" olmasdr... Gz yordamnn yerine el yordam geirildi!inde herhangi bir
Bresson filmini elde edersiniz. Gln Lancelot'sunda "valye talimlerinin o inanlmaz
"iddeti bir ara d"ardan yakla"an atnal sesleriyle mzra!n defalarca vurdu!u el
hizasndaki bir hedef levhasna aittir. Bresson bir close-up'n aslnda grsel bir imaj
olmaktan ok "elin eri"ebildi!i" bir "ey oldu!unu gayet iyi kavram"tr --bir telefon
close-up' ne demektir? Bir grsellik malzemesi olmadan nce elle dokunabildi!iniz
bir "ey... alyor ve uzanp ayorsunuz... Masada bir bak sahnede belki filmik
kahramanla kendinizi zde"le"tirdi!iniz bir gerilim var --ba! kapmak istersiniz...
zde"le"me sonuta bundan ba"ka bir "ey de!il --grsel-i"itsel ama esasnda
dokunsal... Bir ba!n kalkp ini"i Caligari filminde olabilece!i gibi korkuyla
yannzdaki seyircinin boynuna sarlmanza yolaabilir.
El yordamnn organizasyonu Bresson'dan ok ncelere ta"nabilir: zellikle 17.
yzyl Felemenk ressamlarnn icat etti!i Stijlleven, #ngilizce Still Life, Franszca
Nature Morte, bazlarnca "kahvalt resmi" olan bir tarza... l Do!a, Kahvalt,
Durmu" Hayat, natrmort... Orada Van Beveren'in sebzelerle ve avlanm" bir tav"anla
betimlenmi" bir masasnda yarm soyulmu" ve bak zerinde braklm" bir
limonuyla tan"rsnz... Her "ey el hizasndadr --sanki limonu soymakta olan el
erevenin hemen d"ndaym" gibi. Natrmort bir "alan-d"", "off-screen", "hors-
champs" sanatdr ve Bressoncu unsurlar oralarda da arayp durabilirsiniz... Bir eli
a!ran, resmi greni veya seyirciyi a!ran bir an...
Bazan bu an, transandantal imajn resimdeki en byk ustas olarak adlandrmak
istedi!im Czanne natrmortlarnda belirir... Orada resme bakan mdahaleye davet
eden, hatta bunu el hizasnda yapabilen bir motif var: Czanne'n kk kyl
kilerlerinde resmetti!i btn o elma ve armutlar (adn unuttu!um biri bu resimleri
yorumlarken "bir havula devrim yaplabilir" demi"ti) aslnda a"kn, transandantal bir
imaja gnderirler --i"te bu yzden masa her an da!lacakm", kp gidecekmi" gibi
bir geometriyle resmedilmi"tir... mdahale etmezseniz, masay tutmazsanz "yitip
gidecek" bir hayat tarz vardr --endstri yava" yava" yerle"irken gitgide yoksulla"an
do!al kyl hayat... Bresson da ilk filmlerinden beri el hizasnda natrmortlar
kullanmay seviyordu. Ky Papaz gibi erken dnem filmlerinden birinde devreye
giren bir aray" olarak manastrn bir odasnda masaya yatrlm" l tav"anlar; kansz
tavuk kesimi ve benzeri...
Bresson'un elini sanrm byle tahlil etmek gerekiyor: kadrajn d"nda, ama her an
"a!rlan" bir el olarak... Bu nihayetinde seyircinin uyarlan elinden, dolaysyla
beyninden ba"ka bir "ey de!ildir... Parann, sava"n, egemenlik yaplarnn
olu"turdu!u bir "ebekenin iinde yitip gitmekte olan bir dnyaya mdahale etmek el
yordamyla olacaktr. Ve Katolik bir sanatya byle devrimci bir ierik
yak"trmamn manasz oldu!unu d"nenlere verebilecek tek bir cevabm var: Hic
Rhodus Hic Salta... #"te Rodos Haydi Atla... Bu, sonuta Bernanos'un romanndan
Bresson'un eserlerine szan biyografik bir detay gibidir --Gnah Melekleri'nde (galiba
ilk filmiydi) Bresson ki"ilikleri soymaya giri"ir (bu onu "aktr" yerine "ifadesis yz",
giderek "model" aray"na gtrecektir). Sanyorum bunu Boulogne Ormannn
Hanmlar'nda Maria Casars gibi profesynel bir aktrisle didi"erek ba"armaya
al"m"t: ancak Bazin'in syledi!i gibi her "eyin Racinevari bir klasik tragedya
havasna bir anda brnebilmesi iin Diderot'nun metnine e"lik eden bir otomobil
silece!i sesi yeterli olabiliyordu. Aktr yerine "model" d"ncesinin Bresson'un
bilincinin bir unsuru oldu!u ve az sayda eserinin ilerleyi"i iinde rafine olaca! ta
ba"tan besbelliydi.
Bu stilizmin ve biimselli!in Bresson'a zg temalarn Katolisizmi yznden pek
abartlmamas gerekir. Evet, onun filmlerinde #sa ikonu yerinden yuvarlanabilir --
"iddetli bir grnt... Ama "sembolik" de!eri ne olursa olsun, ki"iliklerin
biyografilerinin upuygun bir paras olarak kalr bu olay. Hafzann asla
unutamayaca! grsel-i"itsel anlar gibi... Bresson'un ilham Bernanos'tan, Diderot'dan,
giderek Dostoyevsky ve Tolstoy'dan geliyordu. Romandan sinemaya btn
araptasyon sorunlarn bu ili"kiler ve ilham erevesinde tart"abilecek durumdayz.
Tpk onlarda oldu!u gibi bir ya!mur altnda slanan gnahkar bir kadnn
biyografisinin kendine ait realitesi iinde kalarak iki "eyi anda terennm edebilmesini
sa!layabiliyordu Bresson: ya!mur ya!murdur ve hibir zaman dinsel veya ar"i-erotik
(Tanrsal erotizm) sembolizme kendini a priori terketmez. Gnlk hayatn bir paras,
bir an olarak kalr.
Her "ey, geen derste konu"tu!umuz gibi Bresson filmlerini ikonlar halinde doldurur:
ya!mur ya!murdur ama Tanrnn bir ba!"dr da... Ruhlar temizlemek zere
gnderilen... Ama ola!an dinsel retori!in aksine, bir sembol olarak belirmemesi,
ya"amn do!al ak"nn ve birtakm ki"isel seimlerin bir paras, bir unsuru olarak
kalmas da gerekir. D" sesin Bresson'daki gc i"te bu noktada beliriyor: "valyelerin
a"k ve dv" u!runa o budalaca dnyasn betimlemek gerekiyorsa, bunu srekli bir
ses olarak zrh tangrtlaryla "akusmatik" bir atmosfer yaratarak ba"arabilirsiniz.
Filmin kahraman amura d"yordur (Bir Ky Papaznn Gnl!), ya da kan ve
"arap kusuluyordur... Bunlar Kate"izmin a!r ve ykl sembolleri bile olsalar
Bresson'un filminde ikonlar haline gelirler ve gnlk hayata yeniden dnerler. Belki
Ylmaz Gney'in Umut filmindeki yar-dinsel yar-bysel riteller gibi...
Transandantal imaj en ba"tan ikonografiktir ve belki de ikon-krclar gnmzde
Bresson'un "Tanrsz ateizmine" saldrmaktan geri kalmayacaklardr (nitekim bu
olmu"tur ve ateist bir sinematografinin, mesela Yeni-Dalga'nn bir Renoir'dan ok onu
benimsedi!ini hatrlamak gerekir)...
Kant da "sembolizasyonun" sofistike ve teolojik bir karakter ta"d!n anlam"t...
Sembolle"tirme dinin ilk an myd peki? Bunu sanmyoruz --nk kutsaln bir
para-btn ili"kisi iinde varedilebilece!ini bir Durkheimc dinsel d"nce felsefesi
bize hemen gsterebiliyor. Sembol ise totalle"tirir, tepeden trna!a totaliterdir ve
inan nesneleri yaratr --Huizinga'nn enfes iki kitab var, birincisi tabii ki Homo
Ludens, yani "oyun oynayan insan", ikincisi ise Ortaa!larn Sn"... #ki kitap bir
noktada birbirlerine cevap veriyorlar: yoksul kyl kitlelerinin "dinsel imajlara" a"r
ba!llk gstermelerinin Kilise'nin sembolik dnyasn nasl rahatsz etti!ini tart"t!
blm --nk ikonlarla, yani "imajlar halinde kristalle"mi" dinle" oynayp durma
alanlar yaratyordu bu durum. Paul Veyne de Antik Yunanllar Acaba Mitlere
#nanyorlar Myd? diye bir kitap yazm"tr: cevap ne olumlu ne de olumsuzdur --
nk mitler oyunlardan ba!msz de!ildiler asla... Ama oyunlar da mitlerden
ba!msz de!ildiler. E!er Bresson sinematografisi bu "oyunun" iinde yerini
buluyorsa szkonusu olan "ey zgrl!n oyun iinde onaylanmasdr --nk bir
oyun "tercihler" tarafndan belirlenir... Blaise Pascal'in nl "bahsi" gibi...

Cemaat
Ulus Baker
Bana Hacer deyin. Kolaylk olsun. O ok al!t"nz, ekrana gelir, yazya gelir kolaylklardan.
Ama ben, balm yedirmem, yle kolay kolay. Bunu da bilin... Tamam, konu!urum. Ba!ka ne
yapaca"m? Babam konduyu yaparken sokaktaydm ben... Ama onlar kadar de"il. Mahallenin
o"lanlar daha sokaktaydlar. Sabahtan karlard. Kk Armutluya bile giderlerdi.
A"abeyleri kar!myordu. Di"er mahallede dayak yediklerinde bile kar!mazlard. Bir
defasnda, ilerinden birinin yara!ma ben baktm eve gidince dayak yerler diye. #"renti,
kanszd yara... kelek peyniri gibi... Yoktu tabii saracak bir !eyler... e!mede ykadk...
O"lan, o gn eve gitmedi. Ben de bugn gitmeyece"im...
Bana Ahmet deyin. Niye Ali de"il? Babama sorun... Anamn i"lerinden birini kapardm,
mahallenin ocuklaryla birlikte dalardk e!meba!'na... Oradaki ocuklar, daha korkaklar
Kk Armutlu'dakilerden... Annemin i"i, Zlfikr'md benim, Ali Dede'nin anlatt"... #nce
uzun, sipsivri... Nasl kesecek kfiri? Babamn keyfi yerinde oldu"unda etlere saplad" kebap
!i!lerinden birini geirseydim elime, grrd onlar... Ta! attlar, alnma geldi... ocuklarn
hepsinin yz buru!uk... Kar! mahallenin ocuklar, yarama bakm toz oldular... Kaan
kaana... Geri dndk... Bizimkilerin hepsi kayboldu... Bir o kz... #"renmi!, kanszm!
yaram... Suda ykadk... Eve gitmedim... Ba!ka bir yere de...
Bana Glsn deyin (ya da Glsm)... Hacer'den farkm yok... Mahalleden gen bir o"lan,
bile"imi srd"nda geriye i"ren, kansz bir yara kald... Di!lerinden birinin biraz kk
oldu"u besbelli bile"imde... Kollarm beyaz... Ba!ka yaralar da var... Nasl saklayabilirim o
ne kk di!i? Mahalleden gen bir o"lan, perim geer dedi. pt... Peki o nasl geecek?
Bana Bekir deyin. Yakaland"m gn otuzyedime bastm. Irza m gemi!im hkim bey?
Yalan... Hepsi iftira... Kadnlara tek bir kez dokundum hayatmda... Bana !yle byle
diyorlar... O da yalan... Kk bir o"lanken dokundum bir kza... #lk ve son defa... Mahallenin
!avalak o"lanlarndan biri srm! bile"ini... ptm orasn... #"renti, kanszd yara... Kollan
beyaz... Ba!ka yara izleri... Gesin diye ptm... Demek ki gememi!...
Maskeli zenci, mahalleye indi, kurt yakt, seyrine bakt...
Hacer, Ahmet, Glsn (ya da Glsm, hatta Gl bazen) ve Bekir... Bir de Ali...
Mahalleye indiler... Orada ya!ayacak, orada lecekler... O gece nerede uyudu Ahmet? So"u"u
heceleyerek, takrdayan di!leriyle? Hangi lgn !kl evde, kansz bir ameliyat, o korkun,
i"ren ve kansz yaray iyile!tirecek? Hangi "rz" yeterli olacak bir pc"e, tam tamna? Biz
i!imize bakalm, sevgili okuyucu ve onlara ONLAR diyelim...

Cemaat II
Ulus Baker
E!imle on yldr birlikteyiz. Biliyorum. nk bizim frlama oniki ya!nda ve ben gemi!in
baz meselelerini hl hatrlayabiliyorum. Beni aldatmaya ba!lad"ndan beri yakla!k be! yl
geti. Daha nce kesinlikle yapamazd bunu... Elimi di!ledi"i gn anladm: Hrnd,
tahakkmcyd ve benimle ancak ki!ilik o garip yalnzl" payla!yordu...
Toplantlara on yldr gidiyorum. Aralksz... Darbeden sonra, #smet zel'in her !eyini
okudum. Bu aralar pek sevmiyorum onu. Konu!tu"unda dinlemeye gitmiyorum artk. Bizim
ocuklar, hepsi evlendiler, barklandlar. Bir ben kalm!m. Ama onlar da geliyorlar kahveye...
Sigaramn son nefesiyle birlikte koyverdim ruhumun son, parltsz, sar siyah, son
krntlarn. Yalnzl"m payla!tklarn d!ndklerimin son nefesiyim ben. Nzm'n her
!eyini okudum. O garip yalnzl"m kim var payla!acak. Kim var payla!acak o garip
yalnzl"m...
Adm koyan sevmeliyim. Sevmeliyim adm koyan. Adma koydular i!te... Aln size!
Kedi, hafife do"ruldu. Ku!, henz uzakta. Farkedemez onu. Kedi, sessizce yatt. Karnst,
karlarn stne... So"uk... Ku!, titrek, sarsntsz, donup kalm!, yelkenlerinin dolmasn
bekleyen dal stnde... So"uk... Kedinin kuyru"u, soldan sa"a, sa"dan sola, esiyor... Ayaz...
Hafiften bir rzgr... So"uk... Kuyruk, so"u"un bo!lu"una imza atyor. Kedi, brokrat...
Hergn ba!ka bir ku! gelecek o dala... So"uk... Kmltsz... Mide bo!... Ayaz... Yazn
sivrisinekler olur... Bitler olur... Pireler olur... Dururlar dal stnde... Sen. altndan geerken
aldanp... Hooop! ullanrlar zerine... Farketmezsin bile...
Cemaat: Bir kedi, bir ku!, bir sivrisinek, bir bit, bir pire...
Ama ne kadar da zor, bir sokak ocu"u iin, beyaz yakal nl"n yakasn bembeyaz
tutmak...
Dayak yemeden... Sorunsuz...

Cumhuri yet ' i n Si yasal !deol oj i l eri
Ulus Baker
80. Ylnda Cumhuriyet'in Trkiye Kltr, 2007 SANART, TMMOB Mimarlar Odas ve
SANART Estetik ve Grsel Kltr Derne!i ortak yayn, s. 119--124.
Merhabalar,
Yine olduka genel bir ba"lk altnda konu"mak durumunda kalaca!m. O yzden biraz
konuyu daraltabilece!im bir alana do!ru gitmek ya da sramak istiyorum.
Her "eyden nce cumhuriyetili!in ideolojisinden bahsetmek gibi bir kaygm yok.
Biliyorsunuz Respublikum apak bir "ekilde ideolojiler ncesi siyasi bir alann tanmlanm"
oldu!u eski bir kurumla"ma tarz. #deoloji ise biliyorsunuz 19.yzyl ba"lar ya da 18.yzyl
sonlarnda tanm bulmaya ba"lam", ya da bir terime kavu"mu", bir tr yanl" bilinlilik olarak
19. yzyl boyunca yorumlanm" bir mefhum. $imdi her "eyden nce a!rlkla Bat
dnyasnda tanmlayabilece!imiz, do!rudan do!ruya Avrupa ve Kta Avrupa'snda
tanmlayabilece!imiz bir dn"m Trkiye'de ve Osmanl Trk dnyasnda tanmlamay
ba"arp ba"aramayaca!mz henz bilmedi!im ve sorun olarak ortaya atmak istedi!im nemli
bir dn"m, yani d"nmenin ne oldu!una dair nemli bir dn"m i"aretlemek
istiyorum. Bu dn"mn izlerini klasik felsefeden, a!rlkla Alman felsefesine gei"
srecinde, yani esasnda Kant'ta bulmamz gerekti!ini d"nyorum. Bu d"nceye dair,
imajdaki d"ncenin ne oldu!una dair, d"nmenin ne manaya geldi!i ya da nasl i"ledi!ine
dair dn"m esasnda modernlik dedi!imiz "eyi tanmlyor. Kant bize "unu diyordu, ok
kabaca ve zet syleyece!im, eskiden mesela antik Yunanllar iin, Ortaa! d"ncesi iin,
#slam felsefesi iin, hatta klasik Avrupa felsefesi iin, zellikle de Anglo Sakson ampirizmi
iin, d"nmek dedi!imizde sanki fikirler arasnda bir ba! ve fikirlerin ierimleriyle var
olduklar, yani d"nmenin kendi ba"na yeterli oldu!u trnden bir anlay" hkimdi. Kant
i"te bunu kryor.
Kant bize "unu diyor: "D"nme meknsal ve zamansal belirlenimlere kavu"mad!,
kavu"turulmad! anda bir hitir, yani yoktur". Kant iin d "nce ya da fikir denen, idea
denen "ey kendi ba"na ayakta duran bir"ey de!il, illaki meknsal ve zamansal bir belirlenime
sahip olmaldr. Kant basite "unu sylemek istiyordu: D"nceler baz d"nrlerin ya da
bilim adamlarnn gelip gklerden platonik idealar gibi dev"irmelerini bekleyen "eyler
de!ildir. Dolaysyla d"nme, yani moderniteyi tanmlayan d"nme tarz, fikirleri meknda
ve zamanda, dar anlamda ele almaya al"mak, kurumlarda gerekle"meleri ve belirlenim
kazanmalardr. Yoksa bunun d"nda modernite asndan fikir diye bir "ey sz konusu
de!ildir.
#kinci bir nokta, fikriyatn, 19. yzylda ortaya kan, cereyanlarla ya da hareketlerle
tanmlanan, ayn zamanda 19. yzyln siyaset yapma tarzlarn belirlemi" olan ve ok
gemeden Osmanl Trk geleneklerine de gemi" olan bir deneyim oldu!undan bahsetmek
istiyorum. Bu her"eyden nce sosyal bilimlerin mmkn olmaya ba"lad! ama ba"langta
elbette kendilerini ideolojik olarak farkl bir bilimsellik alannda ve farkl bir akademik alanda
tanmlama ihtiyac hissettikleri bir dnem. Bu dnem zerinde biraz yo!unla"mak istiyorum.
nk zerinde al"may srdrd!m bir d"nr var, Fransz d"nr. Trkiye'de pek
bilinmez. Neden bilinmedi!ini, neden srarla reddedildi!ini hep d"nm"mdr. Bu Gabriel
Tarde. Zannedersem 20. yzyl ba"larnda lm" olan, Fransz ta"rasndan, aslnda kriminolog
yani bir ta"ra yargc, uzun sre devlet kriminal ar"ivlerinin mdrl!n yapm" ve ilk
istatistiki diyebilece!imiz gerek bir sosyal bir ara"trmann nasl olabilece!ini planlam" bir
ki"i Gabriel Tarde. Eserlerini tantmak gibi bir kaygm yok burada. Zaten vaktinizi almak
istemiyorum. Tarde sosyal bilimin kurucular arasnda saylan birisiydi. College de France'n
ba"ndayd. Bergson zerinde son derece byk bir etkisi var, yani College de France'da
kendisini takip eden, Bergson felsefesi zerinde. Tarde'n ortaya att! sorular o dnemin
sosyal bilimlerini her zaman ziyaret etmi" olan sorulard. Yalnz Tarde bu erevede nemli
oldu!unu d"nd!m bir yenilgiye u!rad; Durkheimclk, Durkheim tarafndan bir
yenilgiye u!ratld. Konuyu "una ta"mak istiyorum: Trkiye'de niye Durkheim'n byk bir
etkisi oldu? Tarde' okuyan sz gelimi Ziya Gkalp ya da Nurettin Topu, belli bir noktada
Tarde' terk ederek rakibi Durkheim'a kayma ve sosyal bilim alanndaki ideolojilerini
Durkheimclk erevesinde kurmaya ba"ladlar. $imdi Tarde ile Durkheim' ayran "yle bir
"ey vard. Durkheim iin biliyorsunuz toplumsal olana dair mefhumlar bireyin bitti!i yerde
ba"lyor, yani bireyli!in kendi zerinde yaptrmc diyebilece!imiz bir olguyla -ki buna
toplumsal olgu diyor Durkheim- kar" kar"ya kald! andan itibaren sosyal bilimlerin alan
ortaya kmaya ba"lyor. Bylece bireyi tmyle psikolojinin alanna gnderebiliyordu
Durkheim. Buna kar" Tarde'n esas kar" k" bireyli!in bizzat toplumsal alandan, ya da
"yle diyelim paral btnden aslnda ok daha karma"k oldu!uydu. Bunu "yle
rneklendirebiliriz; sz gelimi Napoleon kodunu ele alalm, yani medeni hukuk, belli bir
anlay" ierisinde birle"tirilmi" bir hukuk bu. Ama tek bir maddesini ele ald!mda diyor
Tarde, belki Ortaa!lardan, belki Antik a!lardan bu yana o tek maddenin etrafnda rlm"
olan ok byk toplumsal mcadeleleri grebilirim, ya da aslnda ok ufak de!i"ikliklerle,
taktiklerle, uyarlamalarla ykl koskoca bir tarihi ortaya karabilirim, ama Napoleon koduna
bakt!mzda, Napoleon sistemine yani btnne bakt!mzda, bu karma"klk sz konusu
de!ildir. Peki, neden Tarde' okuyup Durkheim tercih edilmeye ba"land? Bunu tabii "una
ba!lamak lazm: Bir millet olu"umu. Durkheim bu tr mefhumlar ve bu tr kategorilerle i"
grmeye, yani genel mefhumlarla i" grmeye daha yatkn bir sosyal bilim sunuyordu. Ziya
Gkalp'de bunu alglyabiliyoruz. Genel mefhumlara, ideal mefhumlara ihtiya vard. $unu da
syleyeyim ki Trkiye'de sosyal bilimlere her zaman bir i"lev verilmi"tir. Yani sosyoloji
dedi!imizde bunun arkasnda gerekten bir lke kurmak, bir millet kurmak gibi pozitivizme
de aykr olmayan, sosyal bilimlerle -19.yzyl sosyal bilimleriyle- ili"kili olan, pozitivizme
de pek yabanc olmayan, ama nemli oranda ele"tirellik d" bir sosyal bilimler prati!inin
olu"umuyla kar" kar"ya oldu!umuzu d"nmemiz gerekiyor.
$u etkileri hatrlataym: Marksizmin ok byk bir etkisi oldu!unu mesela Cemil Meri "yle
sylyordu: "Trkiye'de sa! ideolojiler aslnda dnyay !renme denen "eyi Marksistlerden
ya da Marksizmin gzlklerinden !renmek durumundaydlar". Bunu dedirten nedir Cemil
Meri'e? Kendi eserlerinden ok, Cumhuriyetin kurulu"undan nce Osmanl'nn son
dnemlerinde Trklk akmn sz gelimi ele alrsak, bunun i"te (#smail) Gasprinski'den ve
diyelim esas olarak Akurao!lu Yusuf'tan, ki Lenin'in hem"ehrisi oldu!u, Marksist bir
akideden beslendi!i bilinir ve Turancl!n esas atasnn da o oldu!unu biliyoruz. Bugn belki
bu Marksist kken Akurao!lu Yusuf zerine yaplan o!u al"mada ihmal edilmi" olan bir
durum. $imdi Durkheimc mefhumlarn n plana k" dedi!imde, her"eyden nce "u
kategoriler Cumhuriyet dneminin temel kurucu diyebilece!imiz, ayn zamanda da muhalif de
diyebilece!imiz ideolojileri tarafndan her zaman kullanlm". Bunlardan birincisi "hukuk".
$imdi "yle bir"eyi d"nn; hukuk ile kanun arasndaki farktan hukukular pek az haberdar
olabilir ama hukuk felsefecileri epeydir haberdardlar. $yle bir "eyi sylemek istiyorum, sz
gelimi meden hukuku #svire'den ya da Napolyon kodundan aktaryorsunuz. Burada yaplan
"eyin aslnda hukukun bir d"nsel alan olarak aktarlmadan kanunun aktarlmasndan ba"ka
bir "ey olmad!n, yani kanunu geerli klacak ve me"rula"trabilecek bir hukuki -
jurispuridansiyal dememiz gerekiyor - alann yerle"memi" oldu!unu ve kanunun do!rudan
do!ruya politik bir strateji olarak kullanlmaya meyletti!ini gzlemlemekten bence
kanamyoruz. Trkiye'de hl iinde ya"ad!mz durumda siyasetin gerekten bir hukuk
bunalmna denk d"t!n sylemem gerekiyor sanyorum. Bunun nedenleri hukukun
aslnda kanunlarn arka planna yerle"tirilen bir d"nme tarz haline gelmedike - Kant
anlamyla sylemeye al"yorum bunu - yani hukukun bir ideal durum olarak arka planda
bulunmad!, buna kar"lk kanunlarn n planda bulundu!u durumda kanunlarn birer iktidar
teknolojisine dn"tklerini ya da mdahil bir politik aygtn paras olmaya ba"lad!n
sylemek istiyorum. Burada nemli olan nokta, Cumhuriyet dneminde - bildi!imiz gibi -
aileye ynelik dzenlemeler ok anahtar bir rol oynam" grnyorlar. Byk ideolojik
temrinler de!il ama do!rudan do!ruya patriar"ik aileye ynelik medeni hukukun, ama ayn
zamanda tabii kadnlarn zgrl!nn n plana karlmas. Burada patriar"ik devlet ile -
yani Osmanlnn artk zlmekte olan devlet anlay" ile - yine patriar"ik olan aile yaps
arasnda sanki bir gitgelin, bir al"veri"in bulundu!u ve la!vedilen bu devlet anlay" ile
birlikte do!rudan do!ruya aileye hukuk aracl!yla ya da medeni kanun aracl!yla bir darbe
vuruldu!unu gryoruz. Bu "yle bir romantizmi de sanki ta"yor ierisinde, biliyorsunuz
romantizmin esas problemi ki"isel ya da "ahsi olan ile kamusal olan ya da politik olan
arasndaki fark gzard etmesidir. Yani hangi byk sava", hangi byk devrim ayn
zamanda benim ki"isel bir problemim de de!ildir formlyle a!a vurabiliriz romantizmin bu
tavrn. Bu ayn zamanda bireyselli!in karma"kl!n ieren bir "ey.
$imdi geriye dnersem, Durkheim'n Tarde'a ynelik ele"tirisi bir tr bireyci, hatta spiritualist
oldu!uydu. Tarde'n cevab "u oldu, dedi ki: "Hayr, ben bireyin karma"k oldu!unu
sylyorum dolaysyla bireyci olamam yani yekpare bir birey anlay"m yok" gibisinden bir
kar" k"t ya da savunmayd. $imdi Cumhuriyet dneminde herhalde ara"trmaclarn
gznden kamam" olan bir takm genel mefhumlarn ideolojik temrinlerle, ama ayn
zamanda sosyal bilimlerin de ara"trma nesnesi olarak sunulmaya ba"lad!n gryoruz. Sz
gelimi bir tr muhafaza d"ncesi, muhafazakrlk.
Muhafazakrl!n ne oldu!unu en iyi Almanlar biliyor gerekten, ya da Alman Yahudi
d"nrler. Ba"ta Karl Manheim. Muhafazakrl!n bir gelene!in ya da gemi"in korunumu
diye tanmlanamayaca!n sylyordu Karl Manheim bize. Bu ne demek? Korunacak bir
gemi" kalmad!nda muhafazakrlk, muhafazakr ideoloji ortaya kyor ya da muhafazakr
bir toplumsal tip tanm kazanyor, ortaya kyor. Muhafazakr aslnda "u an gelece!e
yanstmak isteyen ki"i yani bir babann ocuklarnn kendi istedi!i gibi ya"amas iin gerekli
olan kurumsal "eyler ya da fikirler neyse onu savunmas, yani "Gelecektekiler de benim gibi
ya"asnlar, benim de!erlerimle ya"asnlar" diyen bir tavr. Dolaysyla muhafazakrlk
gelece!e ynelik, gelece!e ba!lanm" ve gelece!i idealize eden bir yakla"m. $imdi
muhafazakrl!n Cumhuriyet'in ilk dnemlerinde nasl ortaya kt!n ok ilgin bir "ekilde
Bergson felsefesine yaplan gndermelerle yani "Yeni nedir?" sorusunu, "Yeni nasl
mmkndr?" sorusunu soran bir felsefeyle bir ili"ki kurmas ve bu felsefeyi tercme ederek
ya da bu felsefenin tercmesinin deneyimi ya da ya"ants iinde a!rlkla da edebiyatta -
aklmda Ahmet Hamdi Tanpnar var tabii- ortaya kmas da ilgin bir soru. Ayn durumu
Nurettin Topu'nun d"nce alannda da, d"ncesinde de hissedebiliyoruz. Bu ok standart
bir yanl" Bergson yorumudur: Sre mefhumunun ortaya atl"yla ba!lantlandrlm"tr.
Hlbuki Bergson d"ncesinin esas problemlerin ortaya atl"yla alakalyd. Yani sre
mefhumu ba!msz bir mefhum de!il ya da esas mefhumu de!il Bergson'un. Problemi "yle
tanmlamak manasna geliyordu Berg-sonculuk; "Yeni nasl mmkndr, yeni bir soru nasl
ortaya atlacaktr?" Bunun arkasnda problemlere dair "yle bir sezgi var. Bergson'da ok
gl olan ve sanyorum Trk aydnlarnn ya da muhafazakr diyebilece!imiz aydnlarnn es
getikleri bir soru. Bergson "u soruyu soruyordu: "Do!ru ve yanl" de!erleri, do!ruluk ve
yanl"lk de!erleri her zaman cevaplarn tarafnda zmlerin alannda aranyor. Hlbuki
pekl bizzat sorularn kendisi do!ru ya da yanl" konulmu" olabilirler. Yanl" konulmu" ve
yerinde olmayan problemlerle i"tigal ediyor olabiliriz her an". Bu gerekten dilin, hatta
gndelik dilin ve e!itim dilinin bir problemi yani bir snfa bir soru ynlendirildi!inde
!renciler sanki do!rudan do!ruya bu sorunun do!ru ya da yanl" bir cevab olaca! hissine
kaplrlar, yani salt bize soru sorulmu" olmas, salt nmze bir problem konmu" olmas bizde
bu cevap insiyakn, cevap verme insiyakn harekete geirir. $imdi bu Bergsoncu problemin,
zellikle Cumhuriyet'in ilk dnemlerinde edebiyat alannda tabii Tanpnar'n "Huzur" roman
var do!rudan do!ruya aklmda - tmyle yanl" konulmu" oldu!una dikkat ekmek istiyorum
yani zorunlu bir yanl" anlama Bergson felsefesine ynelik olarak. Trk edebiyatnn bugnk
durumunu kt gryorum ama bunu biraz gemi"ine de ta"mamz gerekti!ini sanyorum.
$imdi aklmda sz gelimi Namk Kemal var. Osmanlnn son dneminde, Osmanlclk
diyebilece!imiz bir akmn da paras klmamz gerekti!ini d"nyorum geriye ynelik
olarak d"nd!mzde. Fakat bu ayn zamanda bir arnma istemiydi. Nereden arnmayd?
Trk Dil Kurumu'nun arnma yani dili arndrma anlay"nn ya da ideolojisinin erevesinden
ok farkl bir arnmayd. $unu diyordu bize Namk Kemal: "Edebiyat bir deneydir".
Biliyorsunuz "#ntibah" bir deney olarak sundu!u bir "ey kendi yazlarnda. $unu demek
istiyordu: "Tiyatroyu !retmek zorundayz, okumay, tiyatro okumay !retmek zorundayz,
gelenekte pek var olmayan bir edebiyat dal ve Namk Kemal iin en stn olan edeb tarz ya
da tr tiyatro idi. Hiyerar"inin en stnde yer alyordu, nk tiyatro realistti. Sembolizmi,
yani kmekte oldu!unu d"nd! Divan $iiri'nin sembolizmini, keza Fars unsuru, yani
edebiyattaki Fars unsuru giderebilecek olan bir trd. Dolaysyla tiyatro yazarak, tiyatroyu
okumay !retmek gibi bir edebiyatn ierisinde pek rastlanmam" ilgin bir tavr geli"tirmi"ti.
Bunu, bu deney anlay"n tam zt ynde Abdlhak Hamit'in tarznda da gryoruz, yani
Tanzimat dneminden itibaren edebiyatlar deney yapyorlar ve deneyci bir ideolojiyi
benimsiyorlar. Tabii bu meyanda Avrupa'daki naturaliz-min, yani Zola'nn, Goncourt'larn
naturalizminin, ya da realizmin, byk Avrupa realizminin Stendhal ya da Rus edebiyatnn
tercmesi ierisinde kaybolan ok nemli baz noktalarn bu deneycilik ierisinde, bu tuhaf
ampirizm ierisinde kaybolan ok nemli esaslar oldu!unu da d"nmemiz gerekiyor.
Bylece edebiyat da bu deneycilik ierisinde bir tr ideoloji alan haline dn"ebiliyor, yani
bir tr mdahale alan. $imdi "yle bir "ey sorabiliriz; Kurtulu" Sava" srecinin gerek bir
roman var m? Portresini ve esasn Kemalist subaylarn do!udaki a"iret nfusuyla ya da
Anadolu ta"rasyla nasl bir araya geldiklerini, sz gelimi Tark Bu!ra'dan ba"ka anlatmaya
kalkm" birisi var m? Yani bu gerekten sa!a braklm" olan bir soru oluyor. Sa! ideolojinin
edebiyatna terkedilmi" olan bir soru oluyor ki bu da ilgintir, yle sanyorum.
Son olarak "u soruyu sormak istiyorum; ideolojiler ierisinde "yle bir gezinti yaparsak
muhafazakrlktan bahsettik, #slamclktan bahsettik, a!da"la"maclktan ya da batlla"ma
fikriyatndan bahsettik. Pekiyi, bu kurumlar, Kant'n aydnlanma d"ncesinden, fikriyatndan
takip etti!i kurumlar olu"tu mu Trkiye'de, yoksa ta ba"tan beri var mydlar? Yani salt kurum
olarak, fikirsiz kurum olarak, bir fikrin tecessm etmi" hali olan kurumlar olarak de!il de,
ithal edilmi" kurumlar olarak m geldiler? Bu ithal srecini biliyoruz. Tanzimat'tan ve daha
ncesinden bu yana a!rlkla asker, hukuk, i"te baz gitgeller ve aray"larla mecel eden,
geen baz gitgellerle. Tbbn kurumlar. Bunlar fikirlerini ya da ele"tirilerini ilerinde
ta"yarak m geldiler, ithal edildiler? Bu ithalat fikrini ya da tercme fikrini pek a"a!lamamak
gerekiyor. Bugn yle bir aydn tavr var, yani gemi"e ynelik bir a"a!lama. Avrupa yani
batlla"ma srecini bir tr ithal sreci, kurumlarn ithalat sreci, fikirlerin ithalat sreci gibi
i"ledi!ini d"nmek. Hayr, taklit dedi!imiz "ey ok nemli bir "eydir ve bir ya"antdr yani
ya"antnn parasdr. Yeterince de hakiki olabilir bir taklit sreci. nk taklit ierisinde yine
Tarde'n syledi!i gibi bir yaylma bir yeninin ortaya k"nn imkn her zaman mmkndr.
Daha do!rusu taklit budur. Yani hakiki bir ya"antya i"aret eder trnden bir fikirle
yakla"mak istiyorum. Yalnz "unu da gzlemliyorum, Trkiye toplumunun bunalmlarnn
belirli bir noktasnda rol oldu!unu d"nd!mz bir nokta, taklit edilenin fikriyle birlikte
dolaysyla ele"tirisiyle birlikte taklit edilmemi" oldu!u bir durum. Yani kurumu alp, hukuk
meselesinde oldu!u gibi, onu salt bir iktidar teknolojisi olarak, belirli ideallerin realize olmas
iin bir ara mant!yla kullanmak. Do!rudan do!ruya bunun ierisinde ya"ad!mz
hissediyorum Trkiye'de ve bunun nasl anla"labilece!ini, ele"tirel d"ncenin srekli
teyakkuz halinde olmad! ya da bastrld!, ifade "ans bulmad! bir ortamda bunun nasl
olabilece!ini bilemiyorum akas.
Son olarak "ununla bitirmek istiyorum. Fransz antropolog Claude Levi-Strauss #slam zerine
bir gzlemde bulunur. #slamn, #slam d"nme tarznn bir tanm oldu!unu d"nyorum.
Hindistan'daki birtakm gzlemlerinden yola karak yapyor bu gzlemi. Mslman "yle bir
varlk ya da varolu"sal durum halinde olan birisi. Hangi fkh limine sorarsanz size
diyecektir ki: "#slamiyet en son, en yaln, en basit, en sa!lam, en stn dindir". "Niin? nk
her soruna ok yaln, ok basit zmleri vardr." Ama bu "u manaya geliyor, Levi-Strauss'un
da gzlemledi!i gibi, "Karnzn kznzn iffetinden ku"ku mu duyuyorsunuz?" zm ok
basit kapatrsnz, rtersiniz. "Ya da faiz haram m?" O zaman taraflar arasnda bir szle"me
imzalanr ve adna faiz denmez orada aktarlmakta olan parann. Ama bununla diyor Levi-
Strauss, varolu"sal sorun hem yaratlm" hem de telenmi", ileriye itilmi" oluyor. Bu sefer
ikinci soru yani "Kapatt!m karma kzma ya sokaktaki birisi de!erse?", o zaman sz gelimi
#ran'da oldu!u gibi haremlik selamlk, yani kamu meknlarnda haremlik selamlk, yani kamu
meknnn ortadan kaldrl". $imdi bu sorunlara bizzat kendisi ortaya atm" oldu!u ve
varolu"sal bir bunalm ya"atan sorunlara bulunan ok yaln zmler mant! belki de
islamiyetten ok daha derinde iimizde de var. Son dnemi aklmzda tutalm ya da
hatrmzda tutalm. $yle bir tavr da #slam bir tavr sanki e!er bunu bir forml olarak
alyorsak; i"te "Refah Partisi, muhafazakr #slamc gelenekten gelen sa! partiler rahatsz m
ediyorlar? zm ok basit; kapatrz." Ama bununla sorun yine telenmi" oluyor.
Dolaysyla Kant ve Bergson zihniyetiyle ba"lam"tm, bunlarn yorumunun muhafazakrl!a
terk edilmemesi gerekti!i ve Trk d"nce hayat zerindeki etkilerinin daha ciddi
d"nlmesi ve ara"trlmas gerekti!i fikrindeyim.
(13--14 Kasm 2003 -- Ulus Baker'in konu"masndan Gler zyldran tarafndan bant
zm yaplm"tr.)

Deri n Devl et Ayan Beyan Ort ada
Ulus Baker
(Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 36, Sayfa: 2021)
Son dnemde ykselen milliyeti histeriler, lin giri!imleri, nasl bir siyasal alana
tekabl ediyor?
Son olaylar siyasi alana tekabl eden bir !ey gibi gelmedi bana. Baz konularda
yurtd!ndaki insanlarn nasl algladklarna bakmak bu i!in anahtar olabiliyor.
D!ardan bakld"nda bu son ya!ananlarn sebebi korku' olarak adlandrlyor.
#eriden bakt"mzda ise bu tr histerilerin medyaya ba"l oldu"unu gryoruz.
Medyann bu kadar ynlendirici ve ayn zamanda patavatsz oldu"u bir lke
yeryznde azdr. Bu tr saldrlar hep oldu bugne kadar, ancak medya kar!mad"
srece lokal olarak kald. Trabzon'daki olayda da yerel medyann, yeti!in bayrak
yakld diye k!krtmas oldu"unu gryoruz. Devlet erknnn ilk tavrnn da
kanksanm! bir tavr oldu"una dikkat etmek lazm, polisimizin sa"duyusu, ellerinden
kurtardk vb. Her rezillikten bir ba!ar pay karmak.
Sabr ta!mas, tahrik olma gibi bir hakkn formle edildi"ini biliyoruz. Gemi!te ok
daha kanl rnekleri var bunun. Bunu Trkiye'deki popler kltrn genel olarak
!ekillenmesiyle bir ba" oldu"unu d!nyorum. Politik denilen ama aslnda hi de
politik olmayan bir olay bu. Bu olaya ben asla politik bir olay gzyle bakmyorum,
bir futbol mandaki olaydan ok byk fark yok. Her yerde bunun byle ya!and"n
gryoruz. E"er bir siyasal alan terminolojisi kullanmamz gerekirse, buna daralm!
bir alann tezahr diyebiliriz.
Siyasi ya da iktisadi hibir faaliyet makro etik ili!kilerden gemeden realize olamaz.
zel alanla siyasi alan arasnda batda oldu"u gibi bir mesafe yok Trkiye'de. AB
yasalaryla m! gibi yapt"mz bir mesafenin ne kadar dar oldu"u byle olaylarla
ortaya kyor.
nemli olan TAYAD'llarn bu tepkiyi alacaklarn bilmelerine ra"men belli bir
diren gstermeleri.
Genelkurmay'n szde vatanda!' tanm, Kavgam'n birden en ok satan kitap olmaya
ba!lamas vb. rnekler, ya!ananlarn derin devlete' uzanan bir politik zemini
oldu"unu gstermiyor mu?
Genelde mizah camiasnn icat etti"i bir deyi!le yurdum insannn' Kavgam'dan ne
anlayaca"n tahmin edebilir miyiz? Kavgam'n siyasi bir kitap oldu"u d!nlemez,
aksine anti-siyasidir. $yle bir pasaj var, Hitler ilk politik eylemim diye, birlikten
emir aldm, bir partinin toplantsna gidip rapor yazdm diyor. Emir alp rapor yazm!,
i!te Trkiye'de de siyaset byle bir !ey. Tanl Bora'nn syledi"i bir !ey var. lkc'
harekete bakarsan dnemsel olarak !u kriter grlr, devletin kolluk gleriyle
aralarnda ne kadar bir a fark var. Kolluk gleri istihdam olarak onlar ieriyor
zaten. Zaman zaman a farknn hi olmad" da grlyor.
Trkiye'de derin devlet' terimini bir kavram olarak kullanmak ok zor, nk her !ey
o kadar ayan beyan ortada ki, sokaktaki insan da i!lerin nasl dnd"n biliyor.
Derin devlet adn koymak, bir bakma ya!ananlar me!rula!trmaya yarad.
Sadece bir siyaset bilimcisi olarak de"il de, ayn zamanda bir Kbrsl olarak, Kbrs
sorununa bak! anz "renebilir miyiz?
Denkta! Kbrs' temsil etmiyor, Kbrsl Trkleri de temsil etmiyor. Denkta!
Trkiye'deki derin devleti' temsil ediyor. Kbrsl olmas, bu ulusal mesele' denen
!eyle ak!yor. #kincisi 1974 ncesinde bir blnme var. #ngilizlerin bl ve ynet'
politikasnda Trkler, polisiye kuvvet olarak kullanlm!. Rumlar tabii bunu
affetmediler. Rumlarn ierisinde de fa!izan bir hareket ykselmeye ba!lad, EOKA
devreye girmesiyle blnme kesinle!ti. Aslnda 1974'te Trkiye'nin adann kuzeyini
i!gal etmesiyle bu blnmenin ortadan kalkt"n syleyebiliriz.
Blnme daha ba!tan beri Denkta! ve evresindeki gl burjuvazinin arzulad" bir
!eydi. Onlar iin adann blnm!l" ba!l ba!na bir kr kayna"yd. #nsanlar
blnmeden nce de, gerginlik ve at!ma nedeniyle Rum tarafna al!veri!e
gidemiyordu. Dolaysyla Denkta!'n yakn evresindeki tccarlar bir tekel
olu!turmaya ba!lam!t. Denkta!'n damad Salih Boyac'nn Bel Kola diye bir
fabrikas vard. Rumlar Coca Cola ierken biz elimiz mahkum Bel Kola ierdik.
1974'den sonraki ambargo Trkiye'nin de uygulad" bir !ey. Kuzey Kbrs'ta havlu
retsen Trkiye'de satamazsn. Ambargo uluslararas oldu"undan Trkiye'de bunu
uygulamak zorunda kald, dolaysyla paray basarak herkesi memur yapt ve adada
bir ekonomi olu!masn engelledi. Denkta! i!te bunu temsil ediyor.
Bundan sonra Annan Plan'nn yeniden devreye sokulmas iin al!lmal. Bu plan
Amerika'nn de"il, nk byle bir plan hazrlayacak kadar ciddi bir brokrasiye
sahip de"iller. BM hantall"nn da bu planla ilgisi yok. Annan Plan, Avrupa'nn
planyd. Bugne kadar sosyolojik olarak iyi i!lenmi! tek plan bu. Sanrm Talat
hkmeti bu plan zorlayacak ve bunu yaparken Trkiye'den greli bir ba"mszl"
da olacak. Denkta! kadar asz de"iller.
Trkiye'de 68 ku!a"nn siyasi e"ilimlerinin Avrupa'dan ayrld" ynler neydi?
Bunu basit bir gzlemle ifade edebiliriz. Fransa'da ve Almanya'da 68 ku!a"
dedi"imiz 42-44 do"umlular olarak bilinir. Yani niversiteyi bitirmi!,
akademisyenli"e yava! yava! adm atm! insanlar bu hareketin ncleri veya
yaratclardr. Trkiye'de 47'lilerdir, yani niversiteye yeni adm atm! daha gen bir
ku!ak. Avrupa'dan farkl olarak; ok fazla niversitenin iinde kald"n, d!arsyla
fazla bir ba" kuramad"n syleyebilirim. Bu bir sulama de"il, sadece gzlem.
Fransa'da bir devrimin e!i"ine kadar geldi. Trkiye'de bu i!in mayasnda i!i ve kyl
hareketleri yoktu.
68 sonras nasl bir siyasi !ekillenme ya!and?
Gnmzde yanl! olarak postmodern politika' denen !ey, ok kltrl hareketleri ve
yeni toplumsal hareketleri ierir. Ama diyalektik loji"in mant"n gereksinimlerine
gre yaplan politika 68'e kadard. Gnmzde artk byle yaplmyor. Farkllklarn
de"er kazand", kadn hareketi, gay hareketi gibi.
Burada okluk' kavramna dikkat etmemiz gerekir. Bu ayn zamanda sosyal eme"in
toplam demek. Yani, gayri maddi emek.. ok eski bir soru, Makyevel de okluk diye
bir problemden bahsediyordu ama bu okluk ynetilmek zorunda olan bir !eydi.
okluk da byk bir g yo"unla!mas oldu"unu biliyoruz. Btn retim kudretinin
orada oldu"u biliniyordu, ama bunun iin bir ynetim erki planlamas gerekiyordu.
Spinoza d!sal bir ihtiyaca gerek yok, bu kuvvet zaten toplumun iinde var diyor.
D!ardan bir araca gerek yok, para da ordu da ieridedir. Dolaysyla bir ynetim
erkine ihtiya kalmam!tr. Ynetim erki retken olmay brakr. Bunu d!nen ender
Marksistlerden biri Rosa Luxemburg oldu. okluk bir sbjektivite, Negri'nin
dayand" temel mefhum gayri maddi emek (inmaterial labour).
Uluslararas entegre piyasann nasl al!t"na bakmak lazm. rne"in Benetton
firmas giysi retmez, lisans ve imaj retir. Btn bunlar beyinsel faaliyet. Negri'ye
gre dzenleyici eme"in ortadan kalkmas, burjuvazinin ortadan kalk! demek
oluyor. Kol eme"inin saysal olarak hegomonik oldu"unu sylesek bile, kapitalizmin
i!leyi!i asndan bakt"mzda, niteliksel olarak gayri maddi eme"in hegonomik
olmaya ba!lad" do"ru. Buradan do"rudan politik sonular karmaya kalkld"nda
uvallanabiliyor. Dolaysyla ok kolay ele!tirilebilir. Tek bir fabrikadaki i!leyi!e
bakp, bunun byle olmad"n syleyebilirsiniz, buna kanmamak lazm.
Gnmzde rne"in AIDS ma"durlar devlet politikalarn protesto gsterileriyle
ele!tirmekle kalmayp, nerdikleri i!i kurmaya da giri!iyorlar. Bu bir mlkiyet tarz
de"il, kolektivite tarz. Bu 19. yzylda anar!istlerin ve topyaclarn nerileriydi,
ama !imdi realize olabiliyorlar. Yani mlkiyeti i!ilerin devralmas de"il. Kapitalizm
sama sapan kurallaryla i!lemeye ne kadar devam edebilir, bunu a!acak yeni sistem
nasl olabilir, bunu d!nmek lazm.
Gayri maddi eme"in oran olarak kol eme"inin nne geti"i varsaymn do"ru kabul
edersek, kapitalizm ma"durlar bunun kar!snda nasl bir hareket plan izebilir?
Bu bir znellik problemi. Kapitalizmin do"masn sa"layacak ekonomi mlkn
ekonomisiydi. Objeler dnyasna ait bir zenginlik vard. Ardndan Adam Smith,
kymetin kayna"nn nesne de"il, zne oldu"unu vurgulad. Sermaye bir znellik,
sermayedarn alaca" risk ve i!inin eme"i. Sermayenin dzle!tirilmesi, kapitalizmin
genel forml. Marx bize dedi ki, Adam Smith'in grmedi"i bunun tek bir znellik
oldu"udur. Sermaye birikmi! l emektir. Oysa sermaye asndan tek bir znellik
yoktur.
znelli"in yerle!ece"i yeni kurumlar icat etmek gerek. Sendikal yaplar, sivil toplum
rgtleri byle i!lemiyor artk. Ekonomi politik her zaman bir i"ne fabrikasndaki
i!blmn tahlil ederek ba!lyor. Halbuki bir mzik paras nasl ya da bir kitap
nasl retilir diye sorsanz, yani gayri maddi emek devreye girdi"inde ekonomi
politi"in btn i!leyi! yasalarn yeniden formle etmeniz gerekir.
Geen yzylda iki tr proleterle!meyi ayrt edebiliyordunuz. Birincisi yerle!ik
proletarya, bunu krsal mlkiyet zlrken i!siz kalanlar olu!turuyordu. Avrupa'daki
model bu. Bir de Amerika modeli var, gmen proleterle!mesi denir. Bugn ciddi bir
emek g var, kalifiye eme"in g. Beyin g denen aptal laf, gayri maddi eme"in
gdr. Kapitalizm ma"durlarnn izece"i hareket bu kavramlarn almna ve buna
uygun geli!ecek dolaysz eylemlere ba"l.

Ders Not l ar: ModVi sArt - 1
Ulus Baker
Ders notlarndan... Modern Visual Arts dersi birinci dnem notlarndan...
MODERN VISUAL ARTS -I
1. 9 Ekim 2001 tarihindeki derste Gilles Deleuze'n Cinema I-II adl kitabnn
okunmasnda kar!la!t"nz birtakm glklerin oldu"u ortaya kt. Bu trden bir
glkle kendi adma konu!mam gerekirse, ben de kar!la!yorum. Bu yzden pek bir
sorun gremiyorum... Okumaya devam edip Deleuze'n diline ve ele ald" konular
ve kavramlar tart!ma uslubuna al!t"nz zaman herhalde birmesele kalmayacaktr.
Belli bir noktadan itibaren Deleuze'n and" baz filmlerin elimizde bulunan
kopyalarndan baz derleme kasetler sunaca"z; bu da i!inizi sanrz olduka
kolayla!tracak.
2. Dnk derste Deleuze'n kitabnn ilk blmne dair baz gzlemlerimi dile
getirmeye al!tm. Deleuze eserini ok iyi tand" Henri Bergson'un Madde ve
Hafza (sinemann do"du"u gnlerde yaynlanm!t --1896) ve Yaratc Evrim
(sinemann yaygnla!maya ve hem bir kitle e"lencesi, hem de yava! yava! bir endstri
haline gelmeye yz tuttu"u bir dnemde yaynlanm!t --1902) ba!lkl eserlerine
dayanyor ve oradan "hareket" mefhumuna Bergson'un getirdi"i devrimci
de"i!iklikleri ve maddeye, zamana, mekna, harekete dair a"da! bilimlerle ola"an
bilincimizin payla!t" baz yanlsama formlarna getirmi! oldu"u ele!tirileri dikkate
alyor. Byle bir giri!in hem teknik hem de a"r bir felsefi tart!maya dayandrld"
ku!ku gtrmez.
3. O yzden gerek Ersan Ocak ile Andreas Treske'nin birlikte seyretti"imiz "Merak"
(Curiosity) kolaj-filminde, gerekse Gilles Deleuze'n kitabnda biraz zerinden
atland"n d!nd"m belli bir sinema evresine, Lumire Karde!lerin ilk filmlerine
zg olan baz inceliklere dikkat ekmek istedim.
4. Deleuze, Bergson'un Madde ve Hafza kitabnda ortaya att" "hareket-imaj" ve
"zaman-imaj" mefhumlarn ileride yazaca" Yaratc Evrim kitabnda hala ayakta
tutuyor olmasna ra"men, orada bunlar ola"an !uurun (bilincin) kavray! biimi
altnda bir "sinematografik yanlsama"ya kurban gitmi! olarak sundu"unu belirtiyor.
Bu yoruma gre, Bergson sinemay Lumire'lerin filmleri dzeyinde kavryor henz -
-yani ilkel bir sinema... Bu "ilkellik" Lumire sinemasnda her!eyden nce"bak!
as"nn (point of view) sabitli"iyle --ki bu ekimi "mekna ba"l" ve "hareketsiz"
klyordu; kamera ile projeksiyon cihaznn ayn kutuya yerle!tirilmi! olmalaryla
damgalanm!t. Bylece ortaya tek-biimli, soyut bir zaman algs kyordu. Oysa
sinemann evrimi ancak montajla, hareketli kamerayla ve "bak! asnn", yani
ekimin zgrle!mesiyle gerekle!ecekti... Deleuze'e gre bu, sinemann esas,
evriminin takip edece"i ve kullanaca" "yeni" yoldur. Bu sayede sinema, varetti"i
"yanlsamay" dzelterek Bergson'un "hareket-imaj" mefhumunu do"rulayacaktr.
5. Oysa kitabn "zaman-imaj"a adanm! ikinci cildinde Deleuze, kitabnn neden bir
sinema tarihi olmad"n, yani hareket-imajdan zaman-imaja bir evrimin dile
getirili!inden ibaret olmad"n sezdiriyor. Zaten nszde de amacnn bir "imajlar ve
gstergeler tasnifi" oldu"unu sylyor. Sinema tarihine yanstt"nzda "zaman-
imajn" aslnda her zaman "hareket-imajlarn" baskn oldu"u klasik sinemay "ziyaret
etti"ini" grebiliyorsunuz...
6. Ancak sinema tarihini yazanlarn Lumire'in cinmatographe'na ili!kin sunumlar
genellikle bu icadn teknik karakteriyle, eksiklikleriyle ilgilendi"inden (nk
gzlerinde sinema yalnzca teknik anlamda de"il, yeni bir dil yaratmak, giderek bir
imajlar dnyas yaratmak yolunda geli!en bir aygt olarak grnyor. Oysa birok
nedenden dolay sinemann hem bir tarihncesi, icadnn hikayesi ve belki de btn
evriminin daha Lumire filmlerini ziyaret etti"i bir dzlem sz konusu...Dolaysyla
Lumire karde!lerin yalnzca birer mucit olarak anlmalarnn yetersiz oldu"unu
d!nyorum...
7. nce sinemann tarihncesi zerine bir ka gzlem:
7.1. Sinemann ntarihi ya da tarihncesi ku!kusuz Greke adlar verilmi! bir takm
grsel yanltmaca aygtlarn ieriyor: phenakitoscope, zootrope, praxinoscope...
vesaire... Sinemann tarihini yazarken byle bir tarih-ncesiyle ba!lamak
zorunlulu"unu hissedenler kendilerini eski Msr fresklerinde, in ve Do"u glge
projeksiyonlarnda, Bayeux'nn ortaa"daki resimli hallarnda, hatta Lascaux
ma"aralarnn yirmi bin yllk duvar resimlerinde bulabilirler... Bylece bu ntarihin
sonu gelmez... Hatta bazlar, mesela Jean Mitry, Homeros ve Vergilius edebiyatna
bile ba!vurmaktan ekinmiyorlar... Gilles Deleuze sinemann "kkenine" Marey ile
Muybridge'in "birbirlerine e!it uzaklktaki enstantane foto"raf sekanslarn"
yerle!tirmesi bu bakmdan anlaml grnyor. Bir taraftan hareketin bir analizi, te
taraftan projeksiyon sayesinde elde edilebilecek bir sentezi --ya da bir zamanlarn
deyi!iyle "mekanik yeniden retimi"...
7.2. Oysa d!nlmesi gerekirdi ki insanlar her zaman "hareketi" temsil etmekle
u"ra!m!lar... Lascaux ve Altamira ma"aralarnn duvarlarndaki atlar, buffalolar,
mandalar asrlardr ko!uyorlar... Bu ma"ara resimleri nceleri "mimesis" kuram
do"rultusunda bir "ilkel ve saf gerekilik" diye yorumlanyor. Lukacs bile
esteti"inde bu varsaymn etkisi altnda. Tasvirlerin mutlak bir "gere"e-benzerlik" izi
ta!yor olmalar, organizmalarn ve uzuvlarn hareket annda yakalandklar
"fotografik" gereklik temsilinin daha o zamandan orada hazr bulunuyor olmas,
hens "soyutlama" yetene"ini yeterince i!leyememi! bir insanlk halini i!aretliyormu!
gibi geliyor. Andr Leroi-Gourhan ellili yllardan itibaren bu paleolitik resimlere
bak! amz kknden de"i!tiren al!malar yapt: bu resimler "ilkel bir gerekilik"
varsaymn birok bakmdan safd! edecek zelliklere sahipler... ncelikle onlar
meknsal bir gerekli"in iine yerle!tirmemize elverecek herhangi bir kadrajlar,
herhangi bir co"rafyalar yok... ko!makta olan hayvan gruplarnn etrafnda herhangi
bir a"a, bir insan, o dnemde insanlarn ya!adklar varsaylan orman kulbeleri
(tahmin edildi"i kadaryla paleolitik a"da insanlar ma"arada ya!amadlar, onlar
s"nma veya ritel amal kullandlar, dolaysyla "ma"ara adam" tezi tmyle
yanl!tr). Ve ilk "kadrajl" tasvirler neolitik a"da, yani "yerle!ik", "tarma" ve
"zanaata" dayal hayatn ba!lamasna denk d!yor --Jericho ve atal Hyk...
Buralardaki duvar resimlerinde binlerce yl boyu kaybolmu! "szde-realist" hayvan
resimlerini bir av sahnesinin tezgahna yatrlm! olarak gryorsunuz. Ba!ka bir
deyi!le, Lascaux resimlerinde henz bir mekan evirip tespit etme giri!imi yoktu.
7.3. Leroi-Gourhan'a gre paleolitik sanat biricik bir karakter sergiliyor... Milattan
nce yirmi bin ile onbe! bin yl arasna yerle!iyorlar ve Avrupa'nn Batsndan
Urallara kadar uzanan bir co"rafyaya yerle!iyor... Sonra birdenbire ortadan
kayboluyor... Beraber bulunan ve asla bir resim kadrajlama motifine hizmet etmeyen
baz gstergeler yardmyla bu resimlerin bir yk ya da olay (mesela av sahnesi)
temsil etmekten ok ritel, bysel, dahas pedagojik bir de"er ta!dklar fikrine
itiliyoruz. Hayvanlar gruplar halinde resmedilmi!ler, muhtelif ynlerde hareket
ediyorlar ve incelendi"inde gruplarn hem saylara hem de hayvanlarn anatomik
incelenmesine hasredilmi! olduklar anla!labiliyor... Dolaysyla ritel "sayma" ve av
srasnda gerekli olacak bir takm "anatomik bilgiler" bu resimlerde depolanm!
durumda. Baz renklerin srarla hayvanlarn "can alc" vcut blgelerini
i!aretlemeleri bu kantlamann bir paras saylyor.
7.4. #lkel gerekilik tezini geersiz klan bir ba!ka modern gzlem ise hayvan
imajlarn bu kadar "gere"e-benzer" tarzda resmeden ayn toplumlarn insan
resmetme konusunda asla bir gere"e-benzerlikle motive olmam! olmalar... En
karma!k insan figr bile belli bir hareket i!levini anmsatan (av, ok-yay, ritel jest
vesaire) belli belirsiz figrler halinde... Bu soyut jestel figrler ileride belki yaznn,
piktogramn ve hiyerogliflerin kayna" olarak hizmet grecekler... Bu durum bir !eyi
daha d!nlebilir klyor: insan hareketleri yz ifadelerine, mimiklere ve nemli bir
ksm riteller olu!turan jestlere dayanr. Dolaysyla soyutlanmalar, karikatrn basit
izgilerle halledebildi"i gibi daha kolaydr. Szgelimi "glmseme" Rnesansa kadar
resmedilemedi... Yunan heykelleri, sanat tarihilerinin "hellenistic serenity" adn
verdikleri tuhaf ve oranl, de"i!mez ve hafiften alka ve bn bir yz ifadesiyle
birbirlerini tekrarlayp duruyorlard. Diyelim ki rolleri o"u zaman insana ait
olmayan, Tanrsal bir aymazl" vermekti ve tam anlamyla amaladklar etki
zerinde hakimiyet kurmu!lard... Mesela yzne bakt"nzda ta!la!aca"nz efsanevi
Gorgon Medusa, imajn ancak ylan kmelerinden olu!mu! salarla, duvara oyulmu!
ve alm! korkun bir a"z deli"iyle, heykel de"il kabartma formunda sunabiliyordu.
Rnesans'n mesela "glmseme" zerine ok nl bir temsili, Leonardo Usta'nn La
Jaconde'u bile ok karma!k "sfumato" tekni"iyle elde edilmi!ti... #maj karikatre
daha yakn bir resimlemeyle elde edemezdiniz... ok daha karma!k "buharla!trma",
"boya spreyleme ve da"tma" tekniklerine ba!vurmak zorundaydnz...
7.5. Kuzeyliler "yz gzelli"i" denen !eyin ok fazla bir gc oldu"unu d!nyor
olmallar ki btn sinemalarn, Dreyer'den Bergman'a dek, yz tasviri zerine
kurmu!lar. Hatta Bergman "sinemann bir portre sanat" oldu"u konusunda pek srarl.
Bu "yz gzelli"i"nin gzel bir yz gsterme anlamna gelmedi"ini tabii ki hemen not
etmek gerekiyor. Son derecede irkin ve korkutucu yzler ta ba!ndan beri sinemann
iindeydiler zaten... Carl Dreyer, daha yirmili otuzlu yllarda "yzn" tutkularn
aynas olabilece"ini sezmi! olmal ki resim sanatnda hakim olan portre tekniklerinin
tmn reddederek yzleri tuhaf kadrajlarla kesip blerek al!yordu... Bergman ise
filmlerinde yzlerin "hallerinin" birikimi aracl"yla karakter-imajlar kuruyordu...
Her durumda konturlaryla ve izimleriyle betimlenen yz, Lascaux'dan Daumier'e ve
gnmz karikatrne varncaya kadar, hatlarn basitle!tirilmesine ve jestlerin
abartlmasna ba"ml kalmak zorundayd. Daha Lascaux resimlerinde jestlerin
soyutlanmasnn ifade gcn arttrd"n hissedebiliyoruz: son derecede "gereki"
resmedilmi! hayvanlar yalnzca ko!uyorlar, oysa insanlar bu soyutlama sayesinde
ayinler gerekle!tiriyorlar, sevi!iyorlar, ok atyorlar...
7.6. Son olarak, ma"ara resimleri, tahmin edilebilece"i gibi bize hibir mizansen (bir
av sahnesi, hayvanlarn iinde resmedildikleri, paras olduklar bir manzara)
iermiyorlar... dolaysyla sinemann kayna"nda gsterilemezler. Andr Bazin'in
"gittike artan gereklik" oran tezi bile sinemann !eceresinde onlara somut bir yer
verebilmemizi sa"layamyor.

Ders Not l ar : Ei senst ei n/ Vert ov
Ulus Baker
EISENSTEIN:
--herhangi, ola!an ve dikkate de!er...
Herhangi anlar versus "ayrcalkl anlar": hareketin "ikin" zmlemesi...
Sinematografide en ayrcalkl an bile tekiler arasnda herhangi bir an olarak kalr...
Eisenstein bylece eski diyalekti!e kar" modern diyalekti!in tarafndadr... Eski
diyalektik bir hareket iinde somutla"an a"kn formlar arasndayd... Modern
diyalektik ise harekete ikin tek tek hareketlerin retimine ve birbirlerine kar"
srlmesine dayanr...
Bu tekillikler retimi (niteliksel srama) ola!an, sradan anlarn, unsurlarn
birikimiyle olur (niceliksel sre)... Tekil olan "ey bile herhangi bir "eyden
alnm"tr... Kendisi de basite ola!an olmayan, ola!anlktan karlan bir "herhangi
"eydir"...
Eisenstein buna "patetik" anlar adn veriyor: patetik organik olan varsayar... Organik
ise herhangi anlarn organize edilmi" toplam, kmesidir...
--Griffith'e itirazlar...
#ki temel itiraz: toplamn ayrmla"trlm" paralar kendiliklerinden verili gibi
duruyorlar --ba!msz fenomenler gibi... Tpk pastrmada ya!l ve etli ksmlar gibi
ayr ayr... Zenginler-yoksullar, iyiler-ktler, Siyahlar-Beyazlar... vesaire... Bu
unsurlarn temsilcileri hep bireysel kalan dellolar iindeler... en kolektif motifler ve
drtler bile ki"iselle"tiriliyorlar (bir a"k hikayesi, melodram unsuru)... her"ey paralel
izgiler halinde akp gidiyor... bu izgiler ancak sonsuzda birle"iyorlar, uzla"yorlar...
herbir izginin herhangi bir an tekisinin herhangi bir anyla bulu"turuluyor,
ak"trlyor...
Demek ki Griffith mesela zengin ile yoksulun birbirlerinden ba!msz fenomenler
olarak verilmi" olmadklarn anlayamyor... oysa her ikisi de "toplumsal smr"
denen ortak bir nedenin sonucudurlar...
Unutulmamas gereken "ey Eisenstein'in Griffith'e ynelik bu ele"tirilerinin sadece bir
tarih yorumuna, bir ideolojiye (burjuva ideolojisine) ynelmekle kalmad!...
Eisenstein do!rudan do!ruya paralel ve yaknsak montaj tekni!ini de ele"tiriyor...
Griffith'in montaj anlay" tmyle ampirik... bir geli"me ve byme yasasna sahip
de!il... Montajn olu"turaca! birlik birbirlerine d"sal paralarn biraraya
getirilmesiyle olu"turulmu"...
--organik spiral kuram...
Griffith organizmann ve paralarnn diyalektik ili"kisinin farknda de!il... Organik
dev bir spiral olmaldr... bu ise bilimsel, matematiksel olarak kavranmal... bir
geli"me, byme tarz olarak... (Potiomkin, Genel izgi'deki yayk...)
Organik spiralin kayna! --altn kesit... kesme noktasnn belirlenmesi... toplam
e"itsiz iki byk ksma ayryor; mesela Potiomkin'de hareketin tersine dnd!
Odessa'da Yas an... ama spiralin her dn" de birbirine kar"t e"itsiz iki ksma
ayrlyor...
Kar"tlklar ise o!ul: niceliksel --bir-ok, bir ki"i-ok ki"i, tek bir kur"un, bir salvo...
tek bir gemi, bir filo... niteliksel: deniz-kara... ye!inli!ine (karanlklar-"k)... dinamik
(ykselen hareket-alalan hareket, sa!dan sola-soldan sa!a...)
OA/OB = OB/OC = OC/OD = m
k" noktasyla son noktann diyalekti!i... Tpk biyolojik bir hcre gibi... hareket-
imaj basit bir montaj unsuru de!il; birken blnr ve o!alr... bir "kar"tlklar
montaj"...
Potiomkin'de Odessa merdivenleri... Korkun #van'da #van'n iki "phe an... karsnn
tabutu ba"nda kendini sorgulad!, ilk halkann sonu... yani Boyarlarla sava"nn ilk
safhas... #kincisi Moskova d"na ekildi!i an...
(Resmi Sovyetik ele"tiri bu blm #van'n teyzesiyle ki"isel mcadelesi olarak
grm"t... oysa Eisenstein #van'n halkla birle"en bir ki"ilik oldu!u tezine kar"yd...
#van halk srekli olarak bir ara olarak grm"t --o a!n ko"ullar bunu
emrederdi... ama bu ko"ullar dahilinde #van derebeyleriyle mcadelesini ykseltti...
Griffithvari ki"isel dellonun tesine geti... ) demek ki "kahramann bir halka
ihtiyac var..."
--bilim ve sanat...
Eisenstein bilimi, matemati!i ve do!a bilimlerini a!ryor... Ama sanat bundan
hibir"ey kaybediyor de!il...
--Patetik...
Patetik organikle kar"trlmamal; bu kar"tlarn birbirlerine gei"i... birinden tekinin
aniden kageli"i... demek ki iki an arasnda yalnzca bir kar"tlk yok, birinden
tekine ani bir sray" da var... ikinci an bylece yepyeni bir g kazanyor, nk
birincisi onda hala korunuyor... (kederden fkeye, ku"kudan kesinli!e, tabiyetten
isyana...)
Patetik hem bir "sk"ma-gerilim" hem de bir "patlay""... Eski ile Yeni... organik...
krema makinesi sahnesi ise Patetik... a"a!lama ve umut... ve zafer... bu anlk bir
sray"... tek bir damla btn gidi"at de!i"tiriyor...
Patetik: "boyutlarn mutlak de!i"imi"... Griffith'de de!i"imler sadece greli... mutlak
de!il... Byk Planlar Eisenstein filmlerinde bu i"e yaryorlar... gittike byyen
byk plan serileri... Bunlar Do!adan #nsana gei"ler... bir Bilinlenme an...
Devrimci bilince var"...
E!er Patetik bir geli"meyse bunun nedeni onun aslnda bir Bilinlenme olu"udur...
"atraksiyonlar montaj"... salt beyne hitapla anlamlandrlabilen montaj unsuru... kzl
bayra!n beliri"i... (Potiomkin) #van'n "kzl "len"i... grnebilirden okunabilire
sray"lar... Ekim'de ve Potiomkin'de heykeller...
Atraksiyonlar montaj: imajlar a!r"m... art "atraksiyonlar hesab"... bir st
damlac!nn kozmit boyuta gei"i...
zetle Eisenstein her "eyi yeniden kavramla"tryor: yeni bir byk plan; yeni bir
ivmeli montaj; yeni bir dikey montaj; atraksiyonlar montaj; entelektel-bilin montaj
vesaire...
Aralk: filmdeki de!i"ken "imdilik... belli bir noktada "niteliksel srama" halinde
i"liyor... Zaman: Potiomkin'in 48 saati, Ekim'in 10 gn... kozmik zamana do!ru
byyor, muazzamla"yor...
--diyalekti!in nc yasas...
Eisenstein diyalekti!in nc yasasna ba!lanyor: birin okla"mas... ikile"mesi...
Stalin rejiminin sevmedi!i de bu...
Ve sadece #nsani diyalektik var, do!a diyalekti!i yok...
Byk plan: yalnzca "afektif" de!il, profesyonel --filmcinin filmin btnne bir
bak" tarz... ya da as...
Byk-Plan ve Yz: Griffith'de kadnn d"nceli yz... Eisenstein'de papazn ho"
yznn ktl!e dn"m... kulak ekimi... (Eski ve Yeni)
Byk-Plan: "...ve ta"lar bile haykrd" --acnn ykselen izgisi ve yz serileri...
--i monolog...
# monolog sinemada edebiyattakinden daha gl... bir dil-ncesi, daha ilkel bir n-
dil denebilir...
Kitlesel Sanat olarak Sinema: ilk an imajdan d"nceye gidiyor; imajlarn birbirleri
zerinde yaptklar "ok --bu d"nceyi de "oklamaktr... "korteksin btnn
etkileyen..." Sinematografik bir Cogito, bir "d"nyorum" var... Bu bir "sine-
yumruk"... Automaton Spiritualis...
# monolog ba"langta ki"ilere ait... sonralar Eisenstein onu filmin btnne ait
klyor...
VERTOV
Maddenin kendisinin bir diyalekti!i var: salt dokmanter ve aktalite... neden acaba?
$eylerin bizzat kendilerinin iinde --kendinde "eylerde-- i"leyen yeterli bir dinamizm,
bir diyalektik var... dolaysyla Do!ay sahnelemeyi reddetmek gerekir... $eylerin
kendilerinin bir mizansene ihtiyac yok...
En sevimli kyl kadn ya da ocuk ayn zamanda dinamik maddi sistemlerdir...
Vertov insanlar ve varlklar makineler olarak ele alyor de!il: makinelerin bir kalbi,
bir dinamizmi, bir alglay" ve aksiyon-reaksiyonu var... onlarda hayranlk verici olan
da bu... Patetikten kanmak gerekiyor... Do!a ise o kadar organik bir "ey de!il...

Devl et !yi l i "i Temsi l Eder, !yi l i k Yapmaz
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 39, Sayfa: 5253)
!ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu.
"lerlemi# toplumlarda salt itiraz ve #ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca$ aktr.
Bir yanda; i#gal, #iddet, terr ve soykrm, di$er yanda uluslararas bar#n gsz,
parampara kurumlar var. Siyasi faaliyet alannn bu iki ucu arasnda ehven-i #eri
kabullenme buyru$unun basks altndayz. Londra'da ya#ananlar da buna denk
d#yor. Siyasal alann daralmasnn bir tezahr.
!unu sorabiliriz, e$er bunalm yeniyse neden "slami kktencilik gibi eski kli#eleri
kullanyoruz? Bu siyasal alan yeniden retmek zorunda olan Aydnlanma retori$inin
olgusal olarak iflas etti$ini gsterir.
Gr!' ve Kan' toplumu
Kamuoyu gr#ler ve kanlar tarafndan ynlendirilen bir topluma ili#kindir. Yani
beliri#leri o$u zaman sessizdir ama derin de$il, rne$in gnmzde seimlerle
kamuoyu ara#trmalarnn arasnda fazla bir fark bulunmaz.
Kamuoyu toplumu modern demokrasinin z olarak niteleniyor. Bunun nedeni,
gr#lerin ifadesi ile eylem arasnda birincinin lehine bir tercih yapmas. Siyasal
bir eylem, bir gr#n ifadesi olarak belirdi$inde kamuoyu nezdinde yer bulurken,
salt eylem olarak belirse, rahatszlk veriyor.
Protesto ve terr
Protesto dedi$imiz #ey bir anlamda, kendisine soru sorulmadan bir birey ya da
toplulu$un, grup ya da hareketin cevap veri#idir. Modern demokrasi, medyatik
varolu#u iinde bu sorusuz cevaplar tanmak, evcille#tirmeye abalamak zorunda
kald.
Terr, 19. yzyl siyasal alanlarnn gnmze mirasdr diyebiliriz; platonik ya da
evcille#tirilmi# tanmn #iddette bulur. Ancak #iddet, terrn bir d#la#mas, belki de
kanamad$ sonucu olabilir, ama hibir zaman olmazsa olmaz ko#ulu ya da ilkesi
de$ildir. Gr#ler ve kanlar dnyasndaki hesapla#malarn de$il, deneyimlerin,
isteklerin ve sloganlarn oyna#t$ bir yzeyi i#aret eder.
"ikayet ve itiraz
!ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu.
"lerlemi# toplumlarda salt itiraz ve #ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca$ aktr.
Terr ise, #ikayet ve itirazn boyunduru$u altnda de$ildir. Konu#ma dilinden ok
beden diline, olaylarn diline yakndr. Her an, her yerden f#krabilecek bir tehlike
olarak terr, virtik bir siyaset alanna sahiptir. Oynad$ alan iin kentlilik ve
globallik denilebilir.
Terr, siyaseti artk bir pozisyon mcadelesi olarak grmeyen, mcadelenin biimini
de$i#tirerek, ruhlar ve canlar zerindeki tehdidi bir bakma mutlakla#tran tek
modern gerilla prati$idir.
Terrist tipinin psikolojisi
Terrist tipinin psikolojisi zerine ok #ey yazlp izildi. Saysz ara#trma, terristin
bir ideolojiye sahip olamayan, aksine her trl ideolojik tasarmdan uzak bir yerde,
modern dnyann getirdi$i umutsuzluklar vb. trnden al#ldk mazeretlerin bir
sonucu olarak grld.
Sanki hibir toplumsal / ideolojik konuma sahip olmayan, iinde herhangi bir
d#ncenin, bir ama-ara seferberli$inin yer almad$ bir ya#antyd terr. "yile#tirme
ve yola getirme aralar iyi i#leseydi, sanki terre hi meydan verilmezdi. Geli#mi#
lkeler bu hesabn yanl#l$n yeni yeni anlyor. Ya#am tarzmza saldrld, sz,
ne yapaca$n bilmeyen bir otoritenin tkanp kald$ ann itirafdr.

Siyasal alana do#rudan saldr
Terr rgtlerinin yanl# yorumlanan mant$n ele almaktansa, terrle kar# kar#ya
kalm# bir toplumun, bir iktidarn tavrlarn ele almak, bu olguyu daha iyi aydnlatr.
Terr, yalnzca kendini ifade edecek siyasal alan bulamayanlarn, alan bulamamaktan
do$an bir sapmas de$il, varolan siyasal alann kendisine yneltilen bir protestodur.
Ama her zaman gizli, fark edilmez olmaktr. Modern dnyann aklk,
saydamlk eti$inin ta kendisine do$rudan bir saldrdr. Zira bu etik Gorbaov'un
Glasnost politikasndan bu yana salt kendi iinde bir de$ermi# gibi
benimsenmekteydi.
Yzeyde kal!
Modern siyaset alan, her #eyin yzeyde yer almasn istiyor. Herhangi bir derinlik,
gizlilik, herkesin anlayabilece$i bir #ekilde basitle#tirilmeyen, vlgarize edilmeyen
her #ey katlanlmaz grlyor. "#te bu gn siyaset, bu derin d#nce, ahlak ve
anlay#lardan saknma prati$ine dn#t.
Terr bir sahte siyaset biimi olarak d#lamak, modern rejimlerin ikiyzll$dr.
Bu ikiyzll$e modern rejimler tarafndan gdlen halklarn, terr kar#sndaki
#a#knl$ ve sessizli$i de kar#t. Bugn kendisinden iktisadi ve siyasi alanda hibir
#ey beklenmeyen devlet, yalnzca terr ortadan kaldrma rolyle me#rula#trmaya
al#yor kendini.
kutup
Masumiyeti temsil eden halk, iyili$i temsil eden devlet ve ktl$n kendisi olan
terr rgt... Bu leme, modern siyasal alann kutbunu olu#turuyor. Ama devlet,
iyili$i yalnzca temsil eder, iyilik kendine ait de$ildir.
Halk ise kendinden masum de$ildir. "ktidar tarafndan kendisine hizmet edilecek bir
ama olarak ilan edilmi# varlktr. "nsanlarn zerine bu masumiyet, ancak sua ve
terre kar#arak atabilecekleri bir yklem olarak yap#m#tr.
"#te terr bu masum etiketini vuran faaliyet biimidir. Terrist eylem her zaman
do$rudandr; anlamsz oldu$u d#nlebilir ama herhangi bir etkiye yol amad$
sylenemez. Bir itiraz, bir adaletsizli$i i#aretler ama aklama ve ortadan kaldrma
gayreti de$ildir.
Kadim devlet
Do$rudan olumsuz eylem, maruz kalann gznde yalnzca olumsuzlu$u grlen,
lanetlenmi# bir eylem trdr. Do$rudan m yoksa dolayl m oldu$una ilgi
gsterilmez. nk modern dnyann olumlu olumsuz her trl eylemi, do$rudan
olmaldr.
Modern dnya, bylece dolayl olan d#lar. Tanr insan srlerinin sadece yaratcs
de$il, oban olmal, onlar her an ve her yerde gtmeli, kendini onlara adamaldr.
Hkmet, yalnzca halk gtmekle kalmamal, ona hizmet etmeli, gvenlik ve
rahatl$n sa$lamaldr.
Asrlardr var olan kadim devlet, kendini me#rula#trmak iin hizmet dnn verir.
Terrizmin, do$rudan olumsuz eyleminin kar#snda, devletin do$rudan olumlu
eylemi me#ru grlr.
Weberyenlerin, devletin tek me#ru #iddet mirass oldu$unu syleyip durmalar
bundan. !iddetin do$rudan m yoksa dolayl m oldu$u stne kafa yormam#lardr
tabii.

Dost oyevski ve Tarkovski
Ulus Baker
Dostoyevski'yi Tarkovski'ye ba!layan ba!, zerinden onca tank, bombardman, ac,
hayal krkl!, devrim ve kar" devrim, hatta varolu" stnde tepinen onca olumlu "ey
--bilim, sanat, ahkm ve "eriat-- geti!i halde nasl ya"ad? Acaba neden Dostoyevski
edebiyatn en yksek noktasnda yer alyor? Ve bir asr sonra Tarkovski ba"ka bir
alanda sinemada, en yksek filmleri yapabiliyor? Ruslarn edebiyatlarn yok etmek
iin ellerinden geleni yaptklarn artik biliyoruz. Bunu filmlerini yeraltna gmdkleri
Eisenstein, Vertov ve Dovjenko iin de yaptlar. Ama birdenbire Tarkovski kverdi
ve sadece tek "eyin garantisiyle --hayatn ifadesini Dostoyevski'nin yapt! gibi
yaparsanz onu siz ifade etmekle u!ra"mak zorunda kalmazsnz, o gelir sizin ifade
aralarn doldurur, ta"ar, ve kendini sizin aracl!nzla ifade eder. Dostoyevski-
Tarkovski ba!nn srr i"te budur.
Durumu biraz daha ciddiye almak da gerekir: hibir yazar Dostoyevski ile
karsla"trmaya kolay kolay cesaret edemeyece!imiz gere!iyle Dostoyevski
okuyanlar --nihayetinde-- kar"la"rlar. Neredeyse #ngiliz dilini yaratm" olan
Shakespeare, Antik Yunan dilini bize topyekun veren Homeros, ve Franszcay
kuranlar: Rabelais ile Montaigne... Ve sonra Cervantes... Bunlardan bazlarnn
gerekten ya"am" olduklarndan, giderek eserlerinin "edebi" manada otantik olup
olmad!ndan bile ok emin de!iliz. Bu anlamda Dostoyevski bir ilktir --onun orada,
Saint-Petersburg'da ya"ad!n, tutuklanp kur"una dizilmesine ramak kald!n,
srld!n --hep biliriz. Baz iyi romanlarn salt para kazanmak iin para ba"
yazd!n da !renebiliriz kolayca. (ve bugn Orhan Pamuk, bir taraftan kendi kt
fantezi romanlarn pazarlamaya al"rken, di!er taraftan nedendir bilmem olduka
kt Dostoyevski tercmelerini #leti"im Yaynlarnda "sunmaktadr" --ve bu
tercmelerde "merdivenin kenarnda yere yuvarland ve kafasn halya tok bir sesle
arpt" gibi brakn Dostoyevski'yi, ortalama bir romancnn bile asla telaffuz
edemeyece!i bir cmleyi bulabiliyoruz...) O cmleyi bulup yeniden yazyorum
(tercme etmiyorum, yeniden yazyorum): "merdivenin kenarna eri"ti!inde artk
dayanamayp koyuverdi. Tok bir ses geldi kafasyla haldan..."
Tarkovski'nin Dostoyevsi'yi bir "yakn" gibi grd! biliniyor hayat boyunca onun
bir romann ekmek istemi" ve anla"lan buna ya frsat bulamam", ya da --bu daha
do!ru ve hakl bir neden herhalde-- cesaret edememi"... Ama benim grd!m her
imajnn iine Dostoyevski tamtamna i"lemi"tir. Gerekten de, nasl Dostoyevski
okuyana her "eyi yazabilecek gibi grnyorsa, bir Tarkovski grnts de her "eyi
gsterebilecek gibi gelir... Onun filmleriyle "bar"amazsanz" ilk yirmi dakikann
sonunda terk etmenizin daha iyi olaca! gere!i (bu o!u ki"inin deneyimidir)iyi
bilinir... Ama Tarkovski de her "eyi "ekebilecek" gibi gelen bir filmcidir. Ve bunun
nedeni belki de Dostoyevsiesk anlatmla gbekba!ndan ok, her ikisini birbirine
ba!layan ba!n olu"abildi!i o direnli zemindir.
Bu zemin bir co!rafya de!il --Rusya co!rafya olu"turamayacak kadar geni" ve son
tahlilde epeyce sszdr. Orada insan bir seyrelme iinde ya"ar. Elbette modern batl
toplumlardaki o ok yo!un nfus iinde, kentin kalabal!nda ya"anan "seyrelme" --
daha do!rusu "izolasyon"-- gibi de!ildir bu. Ama bir devir ya da "zaman" da de!il.
Daha do!rusu meknn bir kaslmasyla zamann bir gev"emesi kar"sndayz. Ya da,
Tarkovski'de daha kolay oldu!u lde bunun tersiyle. Deleuze'un anlatt! ve rnek
olarak Tarkovski'yi gsterdi!i "kristal imaj" hem kaslma hem de gev"eme olmaldr -
-kalp gibi al"maldr. Bahtin Dostoyevski eserindeki bu ritmik "olaylar" epeyce
zmledi. Ve orada dilin kaslp gev"edi!ini de gsterdi. Dostoyevski "her "eyi
yazabilir" -- Tarkovski "her "eyi gsterebilir". Demek ki esas mesele her "eyi yazp
durmak de!il, her "eyin yazlabilece!i ortam, arkaplan, fonu olu"turmak, in"a
etmektir.
Ve i"te, Dostoyevski edebiyatta, Tarkovski ise sinemada bunu en yetkin "ekilde
basarm" olanlardr. Ve Dostoyevski'den "yle bir cmle duyabilirsiniz: "bir
arabacnn glgesini grdm, bir arabann glgesini bir frann glgesiyle
temizliyordu."
Daha da gidersek "unu da: "il faut inventer" --nedense hep Franszca telaffuz ediliyor
esasnda Rusa olan bir romanda. Herhalde bir vurgu kazandrmak iin. E!er tanr
yoksa onu "icat etmek gerekir". Adalet yoksa onu da. Ama Dostoyevski eserlerinde
srekli tekrarlanan bu talep romann kahramanlar tarafndan nedense hep Franszca
olarak telaffuz edilir. Neden?
Dostoyevski'den hep alntlanan bir cmle: "e!er Tanr yoksa her "ey mubah". Oysa
bunun ok sayda de!i"kenini de bulabilirsiniz orada: "e!er tanr ldyse benim
yzba"lk apoletlerim ne i"e yarayacak peki?" (Ecinniler) Dostoyevski'de ikinci tip
sorgular ilkinden (ki sorgu de!il nermedir bunlar) ok daha derin, dolaysyla ok
daha nemlidir. Nietzsche bize "unu gsterdiydi (ki sanyorum Dostoyevski'den ok
uzakta olmayan bir d"nme hali iinde ba"na geldi bu): Tanr ld. Ama ekledi.
Onu siz ldrdnz. Nasl kalkacaksnz bakalm bu i"in altndan. Dostoyevski'nin
"Tanr yoksa her "ey mubah" formlnn daha derininde "Tanrnn ldrlmesi"
yatyor. nk ok ak. Tanr bir zamanlar varken "imdi yoksa ya olmu" olmas, ya
da ldrlm" olmas gerekir. Ama Ecinniler'de Tanr'nn ld! d"ncesi n plana
kyor --yoklu!u de!il. Tanr hi yoksa apoletlerim ve yzba"lk rtbem olmazd.
Ama Tanr var idiyse ve "imdi artk ldyse benim apoletlerim ve rtbem ne anlama
gelir?
Bugn Dostoyevski ile ba"nz a!rtyor, gzlerinizi yoruyorum ama bence buna
de!er: bu adamn toplumsal tipler yaratmakta Simmel'den bile daha ba"arl oldu!unu
d"nyorum artk. Ayrca toplumsal tipler hem sosyolojik-psikolojik realiteler, hem
de estetik-analitik kategoriler oldu!u lde benim epeydir u!ra"t!m Spinoza'nn
esas antitezi olarak da ortaya kyor. Ve bu antiteze gerekten ihtiya duyuyorum.
Heidegger "hala bir Tanrya gcmz yeter mi?" diye sormu"tu. Spinoza felsefesi
antidotsuz alnmamas gereken bir "ey. Hibir zgrlk alan brakmyor gibi
grnyor, ama salt felsefe yapmakta alabildi!ine zgr. Oysa Dostoyevski'de
bulaca!nz hibir iddiay nce Spinoza'da bulamaz de!ilsiniz. Dostoyevski (sonra
belki de Simmel) --insan olarak sonlulu!umuzdan kurtulamayaca!mz konusunda
srar ediyorlar; oysa Spinoza e!er felsefe yapacaksak her "eye Tanrnn gzyle
bakmamz gerekti!ini syleyecek kadar umutluydu. Spinoza g derecelerinin
toplamn grmek istiyordu (bu Tanrdr). Dostoyevski ve "modernlik" ise Tanr
yokken g derecelerinin ne menem bir "ey olabilece!ini tart"yor --ve bunu
tart"mann en iyi yolu edebiyattr artk, felsefe de!il.
Lacan Dostoyevski'nin "e!er Tanr yoksa her "ey mubah"n tersine evirdi --"e!er
Tanr yoksa her "ey yasak". nk e!er bir "temel gsteren" artk yoksa o zaman
dnyay "yle ya"amaya ba"lamann n alyor --kahve iin ama sa!l!a zararl =
kafeinsiz kafein... Seks yapn elbette, nk her "ey mubah, ama dikkat edin, nk
AIDS. Yiyin, ama dikkat edin, nk ya! ve kolesterol var.
Her "ey Spinoza'nn do!al felsefesinden kurtulmak zere modern a!larn yedi!i
haltlarn toplamn gsteriyor. Spinoza diyordu ki, ilkel oldu!umuz ve ocuklar gibi
kendi hallerimizi ynetmeye muktedir olmad!mz lde emirlerle gdlrz. Bu
bir "performatifler yasasdr". Adem elmay yemenin kendine zarar verece!ini bilecek
durumda de!ildir, bu yzden Tanr ona elmay yemeyi "yasaklamak" zorunda kalr.
Ama kapitalizmin "rasyonalitesi" para getirecek herhangi bir "eyi yasaklamak
istemeyece!inden, e!er kendime mazo"istik bir i"kence ektirmek istersem, zerinde
"do not use for..." gibisinden bir etiket basl bir krbac retip bana satacaktr.
Dostoyevski, Spinoza, Nietzsche, Lacan hep ayn "eyleri sylyorlar. Ve farkl
dnemlerde, farkl anlarda dnyann bu d"nme tarzlarn gerektirme tarzlarnn o
muazzam e"itlili!inin btn bu bak" alarndan ok daha nemli oldu!unu
d"nyorum.
Sanrm "yle bir durum var ultra-kapitalizmde. Richard Gere'in oynad! "u bombok
filmde oldu!u gibi (affedersiniz) knza bir fare sokarsnz --nk sapknsnzdr ve
ba"ka trl olmanzn da pek imkan yoktur. Ama o arada Richard Gere byk bir
hata yaparak, iini kemirmeye ba"layan (bu bir sre zevk sonra da ac veren bir
durumdur) fareyi acnn ilk annda can havliyle d"ar eker: sonu --kuyruk kopar,
fare ieride kalr (rne!in a"rl! kendi gcnn parasdr, bu yzden kusura
bakmayn).
Ama derim ki "her "ey mubah" ve "her "ey yasak". #kisi ayn "ey. Dostoyevski'nin
"mubah" gstermek iin Tanrnn yoklu!una ba"vurdu!u gibi, Lacan da "yasa!n
yoklu!u"na ba"vuruyordu. Bir romanc de!il bir gstergebilimci oldu!u iin --tpk
Spinoza'nn bir zamanlar yapt! gibi-- rahata "unu diyebilirdi: yasak yok, her "ey
mubah, demek ki Tanr yok. Tpk Godard'n o e!lenceli ve tuhaf Cogito'su gibi:
"demek ki lmemi"im, nk btn hayatm bir film "eridi gibi gzlerimin nnden
gemedi."
Leibniz denen adam ise biliyordu ki ister Tanrnn yoklu!una, ister varl!na s!nn
ayn duruma d"ersiniz: varsa "u, yoksa bu. Her iki durum da mubahtr. Biliyoruz
"eyler var. Sezar Rubikon rma!n geti ve Galya'yi i"gal etti. Bu olay hep var ve
olacak --yani her tarih kitabnda varsaylacak. Ama onun Rubikon rma!n
gememesi de mmknd --ve bu durumda olmam", harcanm" koskoca bir dnyalar
sonsuzlu!u var demektir. Btn bunlar tek bir bireyde ancak bir Dostoyevski
romannda birle"tirilebilir. Sezar'n Rubikon'u geti!i rahata kabul edilebilir --
mmknd, nk oldubitti. Ama daha derin bir soru do!muyor mu bundan: Tanr
mmkn mdr? Ve bu soruya ayni tipten bir cevap verebilir miyiz?
Dostoyevski bence "Tanr olmasayd" sorusunu "her "ey mubah olurdu" cevabn
vermeden soramazd. Ba"ka bir deyi"le cevap sorudan nce geliyor --ve biz o zaman
buna soru de!il, problem, sorun filan diyoruz. Sorun $udur: her "eyin mubah oldu!u
bu dnya nedir? Hangi "artlarda tesis edilmi"tir? . Ve biliriz ki mubah basite
"yasaklanmam" olan "ey" de!ildir. Yasa!n henz dokunmad! "eydir. Ya da daha
derinden, "yasaklamann" da "yasaklanmas" gereken bir hayat yoludur. Ba"ka bir
deyi"le her "eyin mubah oldu!u bir dnya Tanry ldrm" olmak zorundadr.
ldrmezse baz "eylerin mubah oldu!unu bize srekli olarak hatrlatmak, vaaz
etmek zorunda olan bir Tanrya ihtiya duyuyoruz demektir. Tanr dildeki emir
kipinin tesinde bir varl!a sahip olma ihtiyacnda de!il. Ve emir vermek iin var
olmak ihtiyacn bile duymuyor. O "transandantal" bir imaj ve grnmesi bile
gerekmiyor. Yani Kant'n dedi!i gibi onu ancak iinizden buyruk veren "ey olarak
tanyorsunuz.
Ama btn bunlar birtakm toplumsal tiplere tart"trmak i"te tam da Dostoyevski'nin
dehasyd. Onun kar"snda Spinoza'ya kendi nedenlerimle hak veririm --ama ok da
kar"t olduklarn d"nmyorum bazlarnn aksine. "apoletlerim neye yarar o halde"
diye soran bir adam orada mmkn klnm"tr. Spinoza da hep bu tr "eyleri somut
olarak sorup duruyordu: neden veya nasl Tanr kadar byk bir kavram ile apolet
kadar sama sapan bir "ey arasnda bu kadar sk fk bir ba! oluyor?
Ek:
Dostoyevski'den bahsetmek zorunda kalm"tm --biraz daha tesiyle devam ediyorum:
(ve diyelim ki bu Rus insann biraz da kaderini payla"arak daha iyi tanma "ansm
oldu) --bu mesele Fyodor Dostoyevski'nin Bratya Karamazovyi (Karamazovgiller)
adl romannda Dmitryi'ye syletilen bir cmlede hazr bulunur: neden acaba btn
Ruslar filozofturlar, ve bu ilerine i"lemi"tir? ok tuhaf bir durum, nk benim
bildi!im Vladimir Solovyov d"nda Rusya herhangi bir sistematik filozof
yeti"tirmemi"tir --nk bence buna zaten ihtiyac yoktur ve yazarlar ele"tirmenleri
d"nme gcnn belli bir miktarn ayakta tutmaya yetip artm"lardr bile.
Ama "imdi inanrm artk --Ruslar yalnzca Dostoyevski'nin syledi!i gibi filozof
olmakla kalmadlar, ayn zamanda felsefi bir projeyi hayata geirmeye kalk"an tek
tarihsel uygarl! olu"turdular. Projenin kendisinin nemi (Marksizm veya ba"ka bir
"ey) apayr bir konudur --mesele daha ok felsefeyi bu kadar ciddiye almaktr ve bu
Rus Devrimine kadar varabilmi" bir srete gerekle"mi" bulunuyor. Sonrasn hi
sormayn, nk buna cevap vermekle u!ra"mak zorunda de!ilim...
Ama Sovyetler deneyimi totaliter de!il (Hannah Arendt'in ve takipilerinin sand!nn
aksine) bamba"ka trden bir totallik ve saflk ta"r. Marksizm okunur ve devrim
"uygulanr" --ve bu Anglo-Sakson dnyadakinden ok farkl bir "pragmatizm"
trdr. Tarih bir "bakalm grelim" srecine hemencecik dn"ebilir. Anglo-Sakson
pragmatizmi ise bir nevi ikiyzll! hep korumu" olan burjuva ideolojisine denk
d"er. O bir felsefedir ve her "do!runun" faydaya ve i" grmeye dayanmas
gerekti!ini kabul ederken de yle kalr: yani bir felsefe. Kimse nerilmi" bir felsefeyi
uygulamaya geirmeye kalk"mayacaktr, nk #ngiliz-Amerikan pragmatizminin
do!as zaten yaplp edilmekte olan i"lerin bir dkmyle, giderek
me"rula"trlmasyla snrlanm" bir haldedir. Yalnz Rus pragmatizmi byle bir "eyi
gze alm"tr --bir felsefe mi var, tamam uygulayalm bakalm...
Karikatrize etti!imi d"nebilirsiniz --asla yle de!il. Yalnzca Sovyetler Birli!i'nde
felsefe her trl ekonomik, siyasi ve kltrel faaliyetin temeli ve ynlendirici ilkesi
olarak kabul edilmi"tir. Bu felsefenin olduka zetlenmi" ve ktye kullanlm" bir
Marksizm-Leninizm olmas bence burada tart"makta oldu!um konu asndan o
kadar nemli de!il. Daha do!rusu, 19. yzyldan beri Rusya'da ye"eren felsefi
kltrn niteli!ine uygun olan "eyleri Sovyetik deneyimden, basklardan,
perseksyondan filan ayklayp bir kavram haline getirmeye abalad!mzda orada
i"te bahsetti!im bu tuhaf pragmatizmin ta kendisini buluruz. Ve Dostoyevski'den
Sokurov'a bu pragmatizm ilgin bir ya"am srdrm", biricik bir deneyim olu"turmu"
gibidir.
Rus aydn (ki "intelligentsia" terimine bir somutluk kazandrm"tr) Berdyayev'in
gsterdi!i gibi kendine mahsus bir insan trdr --ve bu "kendine mahsusluk" btn
Ondokuzuncu yzyl Rus edebiyatnn her k"esinde belirir. Mesela Solovyov
anar"ist-nihilist olarak ba"lad! felsefi hayatn mutlak ortodoks bir dindarl!n --yani
argmanlar en uca kadar gtrlm" bir dinselli!in-- doru!unda tamamlayacaktr.
Ruslar nlerinde felsefenin Batl bir versiyonunu grmeye dayanamyorlard: hep bir
hic et nunc'un, burada ve "imdinin i!vasna kaplyorlard. Belki de bu yzden
"tamam artk Sovyetler fasln kapatp "u kapitalizmi de deneyelim bakalm" tipinden
bir davran"a girmelerinin nedeni de budur. Lenin'in yazlar ve eylemleri tam
manasyla bir "deneysel devrim teorisi" olu"turur. Bu yzden onu yzyl sonra hala
alntlayp duran bir "sol literatre" ve "prati!e" ok fazla burun kvramyoruz.
Neayev'den $estov'a Rus felsefesi (ki teknik bakmdan Batdakinden ok geridedir)
byk Rus edebiyatnn yannda biricik bir izgi olu"turur; ince, krlgan, ama bir
bakma ok gl, Mesianik bir izgi. Descartes msnz, o halde hemen gidip
uygulayalm... Descartes'n neyini uygulayacaksnz? Hemen ruhsal dnyay cismani
dnyadan koparalm, bakalm ne oluyor. Batda yzyllardr okunan Descartes
felsefesi asla byle bir giri"imi Fransa'da ya da ba"ka bir yerde uygulamaya koymaya
kalkm" de!ildir. Bat metafizi!i syler, uygulanr, ama uygulanmaya "adanm""
de!ildir. Yalnzca (Nietzsche'nin deyimiyle) baz "kuyrukluyldzlar", Spinoza ve
Nietzsche felsefelerini hayatlarnn bir ls ve ritmi haline getirmeyi ba"ardlar --ki
bunlar Deleuze'n deyi"iyle "kamusal" de!il "zel" filozoflard.
Bu ayn zamanda Dostoyevski'nin "her "ey mbah" formlnn zorunlu bir
uzantsdr. Rus anar"izmi, "her "ey mbah ise o halde yapalm" diyen bir tavrdr.
Oysa hala bir Alman olan Nietzsche "u entellektel-ahlaki anekdotu hala
srdryordu: Tanr ld, Onu Siz ldrdnz; nasl arnacaksnz bu kandan
bakalm.
Tarkovski veya Eisenstein seyredenler hemen hissedebilirler ki yukarda bahsetti!im
"somutla"trc ruh" bir Poltergeist gibi her an i" ba"ndadr ve izin verildike
yolunu bulur... Bu izin kurumsalla"t! andan itibaren --diyelim ki Stalin dneminde--
Sovyet projesi k"ne zaten girmi"ti. Benim bildi!im 1960'l yllarda o gzelim
Leningrad'n bile gri stne gri bir hayat "enlendirmeyi ba"aramad!dr. Ve bu
"enlendirmeyi ancak (a) byk Rus edebiyat; (b) byk Rus sinemas ba"arabilmi"ti,
ta ki yok edilene kadar. Btn bunlarn Batda al"t!mz "komnizm" projesiyle bir
alakas yok. Olsa bile bamba"ka bir tarzda ve bamba"ka bir yoldan. Eisenstein'in
tutkusal profili ancak komnist adanm"l!n hissedebildi!iniz lde sizin iin
""ahane" bir eser haline gelebilir. Yoksa filmlerini anlamam"snzdr. Dziga Vertov
basite "makineler mi?" diye sormu"tu --evet tamam, makineler, Taylorizm ve
Stahanovizm: ama benim elimdeki kamera da bir makine --o halde ben de bir i"iyim,
bir grnt i"isi, bir ileti"im i"isi. O halde "sinemann z" diye anlatlan "eyi
hemen "uygulayalm".
Entegre kapitalizm bir uygulama de!il ve Marx'n bir asr nceki szn
do!rulamaktan ba"ka bir "ey yapmyor: "kapitalizm pratikte gerekle"mi"
idealizmdir". Pratikte gerekle"mek. Ruslarn ruh haline ba"vurdu!unuzda (ki Marx
pek ok sayda Rus devrimciyle tan"kt, d"manlklar ve dostluklar kuruyordu
onlarla) bu "pratikte gerekle"mek" meselesinin olduka karma"k ve e" oranda hayati
bir mesele oldu!u anla"lr. Kapitalizm bir idealizm ise demek ki bizimki de!ildir
dersiniz hemen. Ama idealden nce gelen "pratik" pek dayanlabilecek bir durum
de!ildir. #"te byle bir "eye sadece ve sadece Rus filozoflarn, Solovyov'un, Lenin'in,
Neayev'in, Berdyayev'in, Kojeve'in katlanabildiklerini d"nyorum...
stelik Kojeve gibi bir Rus, Almanya gibi so!uk nevale bir lkede Husserl'den ders
aldktan sonra Hegel'in en iyi yorumcularndan biri haline geldi!i (di!eri de Rustu,
yani Aleksandr Koyre) Fransa'da ikinci Dnya Sava" ardndan ve henz Avrupa
Birli!i pek samimi bir "ekilde telaffuz edilmezken bir Akdeniz Birli!i nerebilmi"ti.
Dnya entegrasyonu onun topyasyla kurulsayd elbette Wilson, Truman ve Marshall
doktrinlerini takip ederek bugnk hale gelemezdi. Belki daha az, belki daha ok ac
ekiyor olurduk ama muhakkak ki bamba"ka bir "ey olurdu. Bu Rus d"nrlerini
btn Spinozacl!ma, onlarn btn irrasyonelli!ine ra!men kendime ok yakn
buluyorum.

D!nceni n K vr ml ar ya da "eri si ( znel e!me)
Ulus Baker
Bilme !ste"ini takip eden olduka uzun sessizlik srasnda ne oldu peki? Belki de
Foucault ad geen kitaba ynelik belli bir yanl# anlamann sz konusu oldu"unu
hissetmi#ti:kitap iktidar ili#kileri iine kapanp kalmam# myd? Kendi kendine #yle
bir ele#tiride bulunmu#tu: !#te yine biz, izgiyi a#ma konusunda hep yine ayn
gszl"mzle... Hep ayn tercih, iktidarn yannda, onun dedi"iyle ve dedirtti"iyle
ilgili...
1
Ve ku#kusuz kendine #yle bir cevap veriyordu: hayatlarn en
yo"unla#tklar, enerjilerinin en fazla odakland" nokta elbette iktidara tosladklar,
onunla cebelle#tikleri, onun kuvvetlerini kullanmaya ve tuzaklarndan kurtulmaya
abaladklar yerdir. En az bunun kadar, kendisine gre, da"nk iktidar
merkezlerinin bir #ekilde ilknce gelen direni# noktalar olmakszn
varolamayacaklarn; ve iktidarn kendisine direnen bir hayat uyarmadan, drtmeden
onu nesnesi olarak alamayaca"n; ve son olarak da d#ardan bir kuvvetin
diyagramlar altst etmeyi ve ters evirmeyi bir an olsun brakmad"n da
hatrlatabilirdi. Peki ama tersine, e"er arpraz direni# ili#kileri de yeniden-
katmanla#may, iktidar d"mleriyle kar#la#may hatta onlar retmeyi bir an olsun
brakmyorlarsa ne olup bitiyor? Hapishane hareketlerinin sonutaki ba#arszl"
1970 sonrasnda Foucaultyu zm#t, ardndan dnya lekli ba#ka olaylar bu
znty arttrm# olmalyd. E"er iktidar hakikat yaratyor idiyse, artk iktidarn
hakikati olmayan, btnle#ik iktidar izgilerinden de"il arpraz direni# izgilerinden
treyecek bir hakikat, bir hakikat iktidar nasl kavranacak? izgi nasl a#lacak?
Ve e"er d#ardan bir kudret olarak hayata eri#ilecekse, bu d#arsnn deh#et verici bir
bo#luk olmad"n ve direniyor grnen bu hayatn ksmi, ilerleyici ve yava#
lmlerin bo#lukta basite da"lmndan ba#ka bir #ey olmad"n kim sylyor bize?
1
VHI, 16.

D!nmek, Hi sset mek, Al g l amak
Ulus Baker
Sanatta asli olan ne vardr? Burada bu soruyu genel olarak de!il, sanatn maddili!ine,
hatta do!rudan do!ruya malzemesine ili"kin olarak ortaya ataca!m: malzeme sanatta
"asli" midir, onun esasna m aittir, gerekten? Ya da sanat, retildi!i malzemeye,
teknikler btnne, szgelimi heykel iin ta"a, plasti!e, kile, mermere, tahtaya
indirgenebilir mi? Edebiyat szcklerden, sz dizimlerinden mi olu"uyor? Resim bir
malzemeler terkibi, tualden ve boyalardan ibaretmi" gibi d"nlebilir mi? Bu trden
indirgemeler, sanat konusundaki fikirlerimizi ilk bak"ta a"r kstlamakta,
katla"trmakta gibidirler. Bahtin'in, Rus Biimcilerinin bu trden bir "malzeme
esteti!i" anlay"na kar" kmakla i"e ba"lad!n hatrlayalm... Ama, ayn sorular
"asl"a, artk sanatn aslna ili"kin olarak ortaya atldklarnda, i"in btn manzaras
de!i"ir: szgelimi bir heykeltra"n grnrdeki malzemesini ele alrsanz, herkes
heykelin "malzemesinin" yontulan herhangi bir --yapay ya da do!al-- madde
oldu!unu sylemekte hemfikir olabilir. Oysa birisi kp da, heykelin "asli"
malzemesinin szgelimi "k oldu!unu, tekilerin tmyle heykeltra"n seimine ba!l
olduklarn ve birbirleriyle her an yer de!i"tirebileceklerini sylerse i"ler biraz
kar"acaktr. Gerekten de, kim heykel sanatnn "yonttu!unun" mermerden ya da
tahtadan daha ok, eseri grlebilir klan "k olmad!n kolay kolay iddia edebilir?
Bir heykel, kh tahtadan, kh metalden, kh mermerden ya da ba"ka bir "eyden
ibarettir ve bunlar, a!lara, akmlara, usluplara gre de!i"ebilen malzemelerdir.
Bylece, Michelangelo bir mermer blo!unu yontmann , oradaki gizli, potansiyel bir
biimi, daha do!rusu bir "ekli ortaya karmak, grnr klabilmek oldu!unu
syleyecektir. Grnr-klmak ise, do!rudan do!ruya, Rnesans dneminde yeniden
canlanan bir Platon etkisine, ""k metafizi!ine" ba!lanan bir mefhumdur. I"k,
kendinden bir "ey kaybetmeden, harcamadan, bir anlamda varlklara
grlebilirliklerini "bah"edip" kazandran metafizik dnyasna ait bir Tanr gibidir:
Lux .... Bylece, Plotinos'tan beridir, tm Antik ve Ortaa! metafizi!ini kateden bir
ayrmla, kaynak olarak "k, yani Lux ile yansma olarak "k, yani Lumen arasndaki
ayrmla kar"la"rz. I"k bylece, ilahi bir nitelik kazanm"t; tek tek varlklar, do!ay
ve dnyay grlebilir kland; karanlklar i"gal ediyor, "tyordu. Bylece, mesela
heykelin asli malzemesinin, bu metafizik karakterli ve ilahi "!n gnderdi!i
"nmlarn, lumenin yontulmas oldu!unu rahatlkla syleyebiliriz.
Ama "k, ayn zamanda mimarinin de malzemesidir. Bir sre sonra, btn sanatlar,
herbiri bir "eyi "grlebilir" kldklarn iddia ederek, asl malzemelerinin "k
oldu!unu, bunun heykelin bir ayrcal!, zelli!i olmad!n syleyebilirler. Kim
tiyatronun, sinemann, dijital resmin do!rudan do!ruya "kla ba!lantl olmad!n
iddia edebilir?
Ku"kusuz, yine de sanatlardan herbiri, ba"ka ba"ka "asli" malzemelere sahip kmay
srdreceklerdir --bylece mimari, heykelden farkl olarak, "! da bir malzeme
olarak barndrmakla birlikte, szgelimi sesi de biimlendirdi!ini, geometri ilmiyle
iie oldu!unu, ya da, Le Corbusier'nin Modulor'unda oldu!u gibi, bir dokuma,
otomatik olarak biimlendirilecek bir faade sanat oldu!unu iddia edebilir. Gerekten
de, modern hayatta kamusal ile ki"iseli ayrdeden belli bir mimari katk, ses yaltmn
da en az grlebilirli!i engelleyen duvarn imali kadar nemli klar --otelde, biti"ik
odadaki sesleri duymamalsnz, onlar da sizi duyamamallar...
Her "ey, bu tr sorular boyunca ilerledike, btn sanatlarn birbirlerine kar"tklarn,
sorularn da sonsuzca, stelik tam bir cevaba kavu"turulmay beklemeden iie
getiklerini, birbirlerini tam bir cevap bulmakszn. drterek retip durduklarn
gsteriyor: bylece, "!a ihtiya duymadan dinleyebilece!inizi sand!nz mzi!in
bile, pekl mimarl! da harekete geirdi!ini, Barok bir eserin alnabilece!i yer ile,
bir Rock mzi!i konserinin verilebilece!i yerin ayn olmayaca!n, bu durumun da
asla tesadfi olmad!n farkedebilirsiniz. Ayn "ekilde, Bach'n Fg Sanat, hem bir
matematik, hem de bir nota dizisi esteti!ine, ba"ka bir deyi"le "kaligrafi" sanatna
dayanyor gibidir.
Bu sorular srdrmekle artk samalamaya ba"lad!mz, sonsuzca sorular, eli"kiler
iinde debelenip durdu!umuz, bu yzden daha "sa!lam" sorular sormak zorunda
oldu!umuz hissedilebilir. Sanat eserinin "biricikli!inden" yola kmann, ya da
soyutlama yoluyla, sanat eserinin biiminden ve ieri!inden bahsetmenin daha do!ru
olaca!, malzemeden yola kan bir esteti!in hibir yere eri"tirmeyece!i, yolumuzu
kaybettiren bir indirgeme, hatta bir kmazdan ba"ka bir "ey olmad! sylenebilir.
Bilimin, sanatn, disiplinlerin temas hatlarnn silikle"ti!i bir postmodernizmi mi
ayrcalkl kld!mz sorgulanabilir. Oysa sorun, tam aksine, tam da modernli!imizi
belirleyen bir boyut zerinde yer almaktadr: bu modern sorulara ben "ak sorular"
diyorum. Cevap almay beklemeksizin, belirsizliklerle, d"ncede yarattklar
sarsntlarla, kaslma ve gev"emelerle, kmazlarla naslsa ilerleyip duran sorulardr
bunlar. Kh bir indirgemeden, soyutlamadan, kh Gilles Deleuze'n syledi!i gibi
""eylerin ortasndan", au milieu treyen, neredeyse amasz sorular...
Bu sayede, iki d"nme biimini hemen ayrdetme "ansna eri"iyoruz yine de: "Ak
sorularla" i"leyen modern bir biim ile, "kapal" sorularla ilerleyen arkaik biim...
Szgelimi, bizimkine yakn konular ara"trrken Aristo "yle davranrd: nce
"eylerin nedenlerini ara"tralm ---diyece!iz ki, her"eyin, hayvanlarn, insan yapm
"eylerin, do!al varlklarn, gkteki yldzlarn mutlaka bir nedeni olmal... Thales her
"eyin nedeninin bir ilke, mesela su oldu!unu sylyordu; Herakleitos ise ate" diyordu
bu ilkeye. Aristo, i"i daha da karma"kla"trarak, en azndan drt neden trn
ayrdetmek gerekti!ini iddia etmi"ti: Birinci neden, bir "eyin ne iin varoldu!uydu ve
buna "ereksel neden", causa finalis diyordu. #kincisi, "eyin znn tarifi, o "ey neyse
onu syleyen, o "eyin "tanm" olan "biimsel neden", yani causa formalis idi --ki bu
ilk ikisinin ayn "ey oldu!unu sylyordu Aristo. ncs, "maddi neden"di (causa
materialis) ve "eyin neden, ta"tan m, topraktan m, yoksa yldzs madde etherden mi
yaplm" oldu!unu anlatrd; sonuncusu ise, hareket ettirici ilke, yani "faal
neden"dedi!i "eydi. Bylece, ayakkab yapan biri, daha do!rusu bir kunduracnn icra
etti!i emek (tekhne), ayakkabnn "faal nedeni"dir (causa efficiens). Ama ayakkabnn
varolmasnn ba"ka nedeni daha olmaldr: imal edilece!i malzeme, tahta, kuma",
ksele vesaire; ayakkabnn, yalnzca ayakkabcnn kafasnda de!il, herkeste varolan
"ideal" modeli, yani biimi --"eidos"u; ve son olarak, ayakkabnn kimin iin yapld!
(giyecek ki"i iin "ayakkaby" ayakkab klacak olan "ey... ayakkabnn amac...)
Daha Platon diyaloglarnda belirlenen bu d"nme biimi, hibir zaman ortadan
kalkmad (kalkamaz da zaten), ama nnde sonunda, Descartes dnemine kadar temel
ve klasik dnya gr"n, kapal bir dnya (kozmos) tasavvurunu olu"turmay
srdrd. $eylerin grnrdeki karma"kl!n indirgeyecek bir yntem (fikirlerin
tretilmesi iin mantk, "eyleri snflandrmak iin kategoriler, "eylerin kendilerini
tanmlamak iin metafizik, "eyleri betimlemek iin fizik, "eylerin zn ve neye
hasredilmi" olduklarn anlatmak iin felsefe...)
Oysa Ortaa!n sonlarnda, Alexandre Koyr'nin deyi"iyle, kapal bir dnya
tasarmndan ak bir evren tasarmna geildi. Aristocu dnya tasarm ve kainat
fikrinin paralanmas, her "eyin nce bir ara mistikle"ip, ardndan yeniden, ba"ka
yntemler icat edilerek, yeniden anlamlandrld! bir dnemdi bu. "Ak sorular"
adn vermek istedi!im "eyi olanakl klan, zgrle"tiren, ama yine de i"i sk tutmak
u!runa birtakm sa!lam yntemlere ihtiya duran bir sreti bu. O a!a dek,
sorulabilir sorularn belli bir karar. nizam, snrl bir adedi varm" gibiydi; biimler
ve amalar snrlyd, evren somuttu, dzenliydi --dzenleyicisinin, yani Tanrnn
hikmetinin belirtisiydi --bu sayede burnumuz gzlk takmak, balklar tutulup yenmek
iindi...
Ak sorular ise, ilk bak"ta hibir zaman cevap bulmuyor, srekli eli"kilere d"yor
gibi grnseler bile, hissedilebilece!i gibi, bize daha az "ey !retiyor de!iller.
Birbirlerinden ok farkl trden "eyler,varlklar ve fikirler, kendilerdini
homojenle"meye kolayca terketmeyen sezgiler, indirgenemez tekillikler, znel k"
noktalar, srekli olarak birbirleriyle kavu"up zlen, birbirlerini drtp duran,
savuran o!ulluklar halinde, ak ulu bir sistem fikrine do!ru iteliyorlar bizi...
Bugnn "postmodern" denen fikri hayatnda en ele"tirilebilir ki"i olarak beliren, "u
Kartezyen yntemin, ruh-beden ikili!inin mucidi Descartes'n, insan bilincini
etsizle"tiren bu d"nrn bile, ne kadar harikulade, ne kadar co"ku verici bir darbeyi
tm dnyann d"nme biimine vurmu", orada ne kadar da nemli bir devrim
gerekle"tirmi" oldu!unu hatrlayalm: Bu muazzam darbe, Cogito,
"d"nyorum"dur...

Duymak !i n Yap l mam " Kul akl ar
Ulus Baker
Kim demi! on ondrt ya!larn sava! kaldramayaca"n gnmz dnyasnda? Ben de sava!
yaralarm bu ykye ertelemi!im... Ve o yaralar bende kalacak, fkeyle parlataca"m onlar
her!eyin yzeyinde, yap!kan bir toz tabakas gibi... Eve d!en patlamam! bomba --
komnistlerle devrik Makarios taraftarlar, fa!istler onlar sava!malar ya da lmeleri iin
zincirlerle havan toplarna ba"lam!ken, emniyet pimleri ekilmemi! mermiler ya"dryorlard
Lefko!a'nn Trk kesimine... Evet. Eve d!en, annemin tepesinden, bykannenin birka
santimetre yanndan geerek yakla!k iki saat nce beni yatrdklar yata" bierek yere
saplanan patlamam! bir bomba, galiba gl bir havan mermisi (d!erken sesleri giderek
tizle!ir --cviiiiift gibisinden...) birka gn sonra karlrken Girne kapsna kadar ko!arak
oradan kaan ben, hl nefes nefese, o yky anlatacak gc kendimde bulmalym... yk,
o sralar hastanede -bir hekim kl"nda, bembeyaz ve kana bulanarak-- kapana kslm!
babamn mirasdr ve ben, onu anlatmalym... Emniyet kemerlerinizi ba"layn ltfen...
"Kulaklarm! Kulaklarm!" Diye ba"rarak getirildi... Ondokuz yirmi ya!larnda, do"ulu
delikanl... Sa" baca" kanlar iinde, i"ren, inanlmaz, parampara... Doktoru kan eker
nce... Anestezisiz diktiler ve i"ne vurup susmasn beklediler. Susmad: "Kulaklarm!
Kulaklarm!..." Haykr!larnn hastane koridorlarnda i!i henz bitirilmemi! kurbanlk gibi,
kimi sedyede, kimi battaniyeler stnde bekleyen kahramanlarn moralini bozmas
katlanlamaz bir durumdur. Sava!n o gizli biki-diki! ahlknn !u di"er kahramanlar,
ne!terli ve her bakmdan alkoll hekimler, defalarca kulaklarn kontrol etmelerine kar!n
(yakna d!en, ya da yakndan salverilen bir top mermisi mi acaba?), darmada"n baca"
d!nda "sapasa"lam" te!hisi koymaktan ba!ka bir !ey yapamyorlar... Ses nlyor hastanenin
st katlarna do"ru yanklanarak: "Kulaklarm! Kulaklarm!..."
Ah! Artk psikiyatrik bir vak'a olsa gerek bu. Bir harb psikozu...
Psikiyatristin muayenesi daha da zor ve srncemelidir... Birka tokat, biraz telkin: "Nerelisin
sen evldm?" Tercme: Hangi cehennemden geldin? Hangi cehenneme gidiyorsun? "Ne
diyorsun sen, bir !ey yok kulaklarnda... Sapasa"lam ikisi de..."
Ah! Psikiyatrik bir vak'a bile de"il bu... O"lan, basbaya"... Yemi! kafay...
Ve yo"un, zor, anla!lmaz bir diyalog, hoyrata, kulaklar tedavi edecektir: "Kulaklarm!
Kulaklarm!" Hangi kulaklar? Kyde bekliyorlar... Komandoyum ben... G"s g"se...
Ta!lk araziye attlar beni para!tle... o"u arkada!n baca" krld... Bana bir !ey olmad...
Kulaklarm kaybettim ben... ldrdklerimden kesti"im... Bir sicime dizmi!tim onlar...
Kyden beklerler... Kulaksz nasl dnerim ben?
Bu satrlar yazarken bilgisayar ekrannn kar!snda gzlerim yoruluyor, kara deliklere
d!yorum, eri!ilmez bir sratle... Bunlar yazd"m iin saldranlar da olur... Dilim
yorulacak... Mirasn savunurum pederin... Ama ben, bir Temmuz gn, ondrt ya!ndayken,
daha kesin olarak syleyeyim, 26 Temmuz 1974'n ate!kes kur!unlarnn vzldamasn
durduramayan yo"un, kat, renksiz, ceset kokulu bir ak!amnda (ya"mur ya"yor muydu
hl?) bu yky kendi kulaklarmla i!ittim...
Kulaklarm! Kulaklarm!

Et hi ca Okumal ar I
Ulus Baker
Spinoza felsefesinin en ilgin formllerinden biriyle ba!lyoruz: Bar! sava!n
yoklu"u de"il ruhun kuvvetinden kaynaklanan bir erdemdir. (Tractatus Politicus V
4) Ku!kusuz Spinozann srarl bir gayreti mefhumlarn olumsuzlu"un de"il hep
olumlama ekseninde kurmaya abalamasdr. Ama bu nermenin ba"lam gzden
geirildi"inde Spinozann onu siyaset ile eti"i temas haline sokmak zere kulland"
daha derin bir boyutun szkonusu oldu"u hissedilir. Gerekten de ruhun
kuvveti Ethicann 3. Kitabnn 59. nermesinde tanmlanr, yani aktif oldu"u
lekte zihinle ili!kilenen duygularn hepsinin sevin ve arzuyla ili!kili olmalar
gerekti"ini nerdi"i yerde. Ayn nermenin Scholiumunda Spinoza bize
d!nebildi"i lde zihne ba"lanan btn eylemlerin ruhun, karakterin kuvvetini
kurdu"u ve besledi"ini syledikten sonra ruhun kuvvetinin iki nemli grnmn
ele alr. Birincisi cesaret (animositas), ikincisiyse yce gnlllk ya da cmertliktir
(generositas). Bu mefhumlarn do"rudan do"ruya bir toplumsallk karakteri ierdikleri
aktr. Cesaret herbirimizi sadece akln buyruklar do"rultusunda varl"n
srdrmeye abalatan arzu iken cmertlik ya da yce gnlllk yine sadece akln
buyruklar uyarnca herbirimizi ba!ka insanlara yardm etmeye ve onlar kendimize
dostluk ba"yla ba"lamaya ynelten arzudur. Bu elbette d!nme ve eyleme
kudretindeki bir art! tarafndan ku!atlr ve desteklenir; ba!ka bir deyi!le cesaret
eylemli ki!inin ki!isel ve zel karlarnn meselesiyken yce gnlllk, stne
ba!kalarnn karlarn da mesele etmektir temkinlilik, ayklk, tehlike annda atiklik
cesaretlerdir, alakgnlllk ve iyilikseverlik ise cmertliklerdir.
Bu d!nceler silsilesinin etik ile siyaseti nasl iie geirdi"ini anlyoruz. Bu
duygular salt bireysellik tasavvurlar de"ildirler, ba!ka bir deyi!le i dnyamz de"il,
onun d!la!masn ilgilendirirler. Bireylik asndan bakld"nda bar!l insan btn
toplumdur, siyasi bir gvde ve st bireylik olarak toplumsal gvdenin tmdr:
Aralarnda ba"lar olu!turmak ve artk yalnzca tek bir insan haline gelmelerini
sa"layacak d"mler atmak insanlara en yksek derecede yararl olan !eydir; tek
kelimeyle sylersek insanlar arasnda dostluk ili!kilerini ayakta tutmaya katkda
bulunacak her!eyi yapmak insanlara yarardr. (Ethica 4 Blm 12)
Demek ki bar! insan basite ba!kalaryla at!ma halinde olmayan insan de"il
cmertli"i beslemeyi ba!aran ve bunu aklla gerekle!tiren ki!idir. Ba!ka bir deyi!le
kendi bireysel gcyle iktifa etmeyen ve ortak kudrete katkda bulunan insandr.
Gerek anlamyla bar! insan ba!kalarna zarar vermemek iin eylemlerinin
sonularndan ya da grece"i cezadan korkan biri de"il evresiyle mmkn
oldu"unca dostluk ba"lar kurabilen ve korkuyla de"il akl yoluyla glerini
mbadele ederek arttrabilen insandr. Bu nmze Spinozann sosyolojik
diyebilece"imiz bir tart!ma izgisini koymaktadr: bir toplum toplumsal bir gvdedir
ve ortak karlar ve yasalaryla birbirine ba"lanm! insanlardan kuruludur. Bu
toplumsal gvdenin ruhuysa halkn ruhu diyebilece"imiz bir kudrettir. Bar! iinde
bir toplum bar! insanla bylece kar!la!trlrken hem sava! toplumuyla, hem de
sava! halinde olmayan basite eylemsiz toplumla da kar!tlk ili!kisi iine sokulur.
Spinoza grnd" kadaryla korkuya ve baskya dayal ynetimleri ve yalnzca
grn!te bir bar! ayakta tutan korku temelli toplumlar ele!tirisinin hedefi haline
getiriyor. Unutulmamas gereken gnmzde ABDnin btn dnyaya kendi bar!
kavramn dayatmak iin yapp ettikleridir.
Sradan insan eyleme geiren g sonuta olumsuz bir belirlenime sahiptir: lmden
kanmak. Spinozac bir filozofun eylemi ise aksine hayatn olumlanmas,
onaylanmasdr. Bu onay bir ekinceye, korkuya ya da daha iyi bir hayat umuduna
dayanmaz !u anda halihazrda ya!anan hayata ynelik bir dikkatten yola kar. Daha
Metafizik D!ncelerde (Cogitatio Metaphysica) Spinoza bu hayat kainatn en
kk ksmlarnda bile ifade edilen Tanrnn varolma kudreti diye tanmlyordu.
Ba!ka bir deyi!le burada hayata ynelik meditasyon Stoaclarda ya da
Hristiyanlardaki bilin incelemesi tekniklerinin aksine varolu!umuzu olu!turan o
kk hiliklerin birbirlerine eklenmesi de"ildir. Daha ok mutlak olarak sonsuzun
sonlu bir varlkta hazr bulunu!u olarak tanmlanabilecek bir kudret, bir ya!ama
eylemidir.
Aristoculu"un aksine meditatio Latincede merkez ya da orta yer anlamna ba"lanr.
Hayat d!nmek demek ki bizzat ya!ama eyleminin merkezine ynelmektir. Asla
ya!ad"n hissediyor olmak gibi srekli elden kaan bir deneyim, bir ya!ant de"ildir.
Nesnesi znesiyle bir ve ayn oldu"undan bu zorunlu olarak entellektel, zihinsel bir
sezgidir ve Spinozann nc trden bilgisine bir giri! noktas olu!turur. Hayat
orada kendini ya!amaktadr, deneyimlemektedir. Ancak Spinozann hep vurgulad"
gibi bu sradan insancklarn o kk u"ra!larnn bir a!a"lanmas, horgrlmesi asla
de"ildir. Sonlu bir varlkta hayatn nasl ya!and"n tam tamna kavramaktr.
Spinoza bir atomcu de"ildi. Yani o"ullu"un teki Biri nceledi"i bir konumdan yola
kmyordu. Gilles Deleuzen en basit cisimcikler (corpora simplicissima) stne
d!nceleri yer yer Spinozann bir ile okun ortakl"ndan ve zde!li"inden yola
kt"n gzard ediyor gibidirler. Hayat hem sonsuz tek ve ayn !ey hem de sonlu
!eylerin sonsuz oklu"udur. Bunu sezgiyle kavramak demek tam anlamyla kendi
eyleme kudretine sahip olmak demektir, hayat kuvvetini gelecek bir ideale ba"lanarak
edinmek de"ildir.
Ahmet, Mehmet vesaire bunlarn sonlu olduklarn sylemekte ilgin hibir taraf
yoktur. Ya!ama kudretlerini aslnda do"ann tmn olu!turan bu sonsuz rnler
verme kudretinden aldklarn sylemek gerekir. Bu bakmdan hata Ahmetin sonlu
oldu"unu d!nmek de"il bu sonlulu"u soyut bir fikir, yani onu olu!turan sonsuzdan
kopuk olarak d!nmektir.
Deleuzen zellikle Spinoza ile ilk temasn olu!turan Spinoza: Pratik Felsefe
kitabndaki yorumunda amac Spinoza felsefesinin tepeden trna"a pratik bir felsefe
oldu"unu yani birinci tr bilgiden ikinciye oradan da nc tr bilgiye gei!ih
sorunla!trlmas diye grlmesi gerekti"ini buluyoruz. Yani sorun bu kavramlarn
bilinmesinden ok, onlarn kavranmasyla rt!en, onunla e!de"er olan bir
kullanl!dr. Ama acaba birinci tr bilginin pasifli"inden syrlabilmenin o ok zor
srr nedir? Kitabnn drdnc blmnde Deleuze ortak mefhumlar vcudumun
ba!ka vcutlarla hi de"ilse ksmen payla!t" olumlu kar!la!malardan tryor gibi
sunmaktadr. Ba!ka bir deyi!le ikinci tr bilgi, belli bir anda bir kopu!u varsaysak bile
birinci tr bilgiden, duygulan! bilgilerinden tretilmektedir. Birinci trden bilgi
gerekli"in hayal gc tarafndan e!itli yakalan!lar oldu"undan, bire varabilmek
iin buna gre oklukla ba!lamak zorunda kalrz. Bu ise bizi zamann iine sokar:
kronolojik bir ilerleme... Oysa Spinozada olmak ile bilmek ayn !ey olduklar iin
hem bilgi asndan hem de ontolojik bakmdan oklu"un bir nceli"ini kabul
etmemiz gerekecektir.
Bir ba!ka varsaym, Spinozann zaman ve ncelik-sonralk mefhumlarna kar!
kaytszl" hesaba katlrsa, her bilgi trnn bir arada varolabilecekleri ve
birbirlerinden zerk olduklardr. Bu ilk bak!ta tuhaf bir varsaymdr ve nc
trden bilgiyi oklu"u bire ta!may garantileyen bir ama olarak grmeye yol
aabilir. Gerekten de birinci tr bilgiden nc tr bilgiye bir ykseli!i kronolojik
bir sre olarak tasarlamamza elverecek hibir !ey Spinozada yoktur. nc trden
bilgi dolayszca do"ann sonsuz bir unsuru ola bir sfattan tredikleri haliyle tek tek
!eylerin tannp bilinmesi oldu"una gre tam tamna varolan her!eyin zde!lini
bilmek demektir. Burada artk bir ile ok arasnda bir ayrm yapmann anlam kalmaz
ve okluk bir sre iinde bire ta!nr formlne gerek yoktur.
Spinozann ikinci tr rasyonel bilgiyle nc tr arasnda kurdu"u ba" Ethicann
be!inci kitabnn yirmisekizinci nermesinde belirginlik kazanyor: #eyleri nc
tr bilgiyle tanma arzusu ya da bunun iin gsterdi"imiz aba birinci tr bilgiden
de"il ikinci tr bilgiden do"abilir. Oysa tahmin edilebilece"i gibi bilme arzusu
bilmek demek de"ildir ve e"er bu arzu ikinci tr bilgiden do"abilmesi ille de bir
zorunluluk ta!maz. Mesela Tanrnn arzusu onun varolu!unun nedeni de"ildir.
Szkonusu nermenin kantlamasnda Spinoza bu nc trden bilme arzusunun
hibir zaman birinci trden bilgiden do"amayaca"n vurgularken hem ikinci tr
bilgiden, hem de nc tr bilgiden do"abilece"ini ekliyor. E"er nc trden
bilme arzusu bizzat nc tr bilgiden de do"abiliyorsa bu onun zerk olarak di"er
trlerle birarada olabilece"i anlamna da gelir.
Oysa Deleuze Spinozann vcudu model olarak almasn n plana kararak vcutlar
arasndaki btn kar!mlarn (etkileyen vcut ile etkilenen vcut) duygulan!lar
(affectio) diye tanmlanmalarndan yola kyor gibidir. Biz sradan insanlar olarak
tesadflerin keyfince ve ba!ka ba!ka cisimlerin zerimizde braktklar etkilerle
varoluruz. Bu aktr ki birinci tr bilgide bir varolu!tur. Daha bu noktada bizi
destekleyen fikir ya da etki, ve bozan ve ykan fikir ya da etki, yani sevin ve keder
kutbu sz konusudur. Yani bu iki duygulan! fikri kutbuna tekabl eden iki temel
duygu. Vincennesdeki derslerinden birinde Deleuze bunu !yle vurguluyordu: kendi
etkilenme (duygulan!) gcn a!an hibir !ey kimseye iyi gelmez. Bir etkilenme
gc gerek anlamda bir ye"inlik ya da ye"inlik e!i"idir. Spinozann istedi"i birinin
zn ye"in bir tarzda, ye"inli"ine bir nicelik olarak tanmlamaktr. Ye"inliklerinizi
bilmedi"iniz lde hep kt kar!la!malar riski altndasnz. Bu Deleuzen farkl
bilgi trlerini ayn anda ya!anr diye varsayd" anlamna geliyor. Demek ki bilgi
trlerinin zerkli"i yine de zamansallk de"ilse bile bir sre mefhumunu
d!lamamaktadr.
Sorun Spinozann ye"inlik diye bir szc", en azndan Ethicada kullanmam!
olmasdr. te yandan 4. Kitapta karla!trma sfat olarak intensior ve intensius
szcklerine rastlanr. Mesela IV, nerme 9un kantnda Affectus, cujus causam in
praesenti nobis adesse imaginamur, fortior est, qum si eandem non adesse
imaginaremur. Imaginatio est idea, qu Mens rem ut praesentem contemplatur (vide
ejus Def. in Schol. Pr. 17 P. II). Est igitur affectus (per GAD) imaginatio, quatenus
corporis constitutionem indicat. At imaginatio (per Prop. 17 P. II) intensior est,
quamdiu nihil imaginamur, quod rei externae praesentem existentiam secludit ; ergo
etiam affectus, cujus causam in praesenti nobis adesse imaginamur, intensior, seu
fortior est, qum si eandem non adesse imaginaremur. Yani nedeninin bize sunulmu!
oldu"unu hayal etti"imiz bir duygu yle olmad"n hayal etti"imizdekinden daha
gldr. nk bir hayal zihnin bir !eyi hazr bulunuyor diye ele ald" bir fikirdir
(II 17 S) yleyse bir duygu vcudun kurulu!una i!aret etmesi bakmndan duygudur.
Hayal gc (E II, 17) etkileyen d! !eyin hazr bulunu!unu d!layan hibir !eyi
d!nmedi"imizde o lde ye"in olur; demek ki ayn !ekilde nedeni kar!mzda diye
hayal etti"imiz bir duygu olmad"n hayal etti"imiz durumdakinden daha ye"in yani
daha kuvvetlidir.
Burada duygu ile bilmenin birlikteli"i kar!sndayz. Bu yzden Spinoza hibir yerde
yansmal bilin trnden bir kavram ya da usavurma terimini kullanamazd.
nk Spinoza iin btn fikirler bir bilgidir (bkz.Eth., II, 19, K.), ve insan zihninde
her zaman vcudun duygulan!larnn, etkilenmelerinin fikirlerinin fikirleri vardr.
(Eth., II, 22, dm.) Dahas her duyguya dair bir bilinlilik vardr (Eth., II, 9, scol.).
Ama asl nemlisi her fikrin bir bilinlili"i de var; ba!ka bir deyi!le, her fikrin fikri de
vardr (idea ides) (Eth., II, 21, scol.). Buralarda Spinozann tasvir etti"i durum
d!nme-ncesi bir bilin halidir ve zorunlu olarak de"ilse bile bu bilme hali
upuygun de"ildir, birinci tre aittir. Sonra yansmal bilgilenme yoluyla ikinci trden
bilgiye varlr. Ancak burada Spinozaya tam tamna uyarsak yansma terimini
kullanmaktan kanmamz gerekir. Bu sayede bir anakronizmden, son derecede
modern ve fenomenolojik bir terimden kurtulmu! oluruz. Fikirdeki bu ikile!meyi
bilin ya da Hegelvari bir kendinin bilinci olarak varsaymamza hibir neden yok.

Et hi ca Okumal ar II
Ulus Baker
Ve i!te Spinoza'dan bir d!nce sekans:
Ethica III. Kitap, nerme 58 diyor ki, "Tutku olan Sevin ve Arzu'nun tesinde,
ba!ka trl Sevin ve Arzu duygular da var --bunlar yalnzca faal oldu"umuzda
bizimle ilgililer."
Hemen ardndan 59. nerme: "Faal oldu"u adan Zihne ili!kin btn o duygular
arasnda Sevinlerden ve Arzulardan ba!kas hi yoktur; yani bunlardan hibiri
Kederli de"ildir..."
Yani sevinlerimizin nedeni o"unlukla biz de"iliz --dinledi"imiz bir mzik,
okudu"umuz bir kitap, seyretti"imiz bir film, ilk bak!ta a!k oldu"umuz biri,
do"umumuzdan sonra annemiz, zora d!t"mzde babamz, dostlarmz vesaire.
Bunlar pasif sevinlerdir, nk nedenleri
ortadan kalkt"nda onlar da ortadan kalkarlar. Ama faal oldu"umuz sevinler ve
arzular da mmkn: ama onlar bizzat "retmek" zorundayz --nk faal olmak
retmek demektir: o halde --besteledi"imiz mzik, yapt"mz bir film, yazd"mz bir
kitap, a!k olmay becerdi"imiz bir an, bu anlarn hepsi aktif arzulara tekabl eden
aktif sevinlerdir.
Ve bu aktif sevinler (Fortitudo: ruh gll") Spinoza tarafndan ikiye ayrlyor:
Ruh Sa"laml" (Animositas) ve Ruh Cmertli"i (Generositas)... Bunlardan ilki
tutkularla de"il de aklla varl"mz srdrmeye abalama arzumuz. #kincisi ise bir
"cmertlik", yani sadece
aklmzla insanlarla ileti!ime girmemiz, onlarla yardmla!mamz ve ortakla!mamz --
yani toplum... #lkinde bir Ayklk (Sobrietas), bir Oranllk (Temperentia), tehlike
annda Uyanklk (Praesentia in periculis animi) var... Bunlar Ruh Gll"ne
aitler... Alakgnlllk (Modestia) ve Cmertlik (Clementia) ise Ruhun
Cmertli"ine aitler... Bununla insanlarla birarada olmak iin nedenlerimiz oluyor.
Spinoza'nn terminolojisi ilk bak!ta size deh!et verici gelebilir. Ancak politik ve etik
uzantlarn tahlil etti"inizde her !ey bamba!ka bir havada grnecektir. Mesela
Cmertlik Ruh Cmertli"inin paras olabildi"i gibi pekala bir budalal"n,
ikiyzll"n vesaire d!avurumu da olabilirdi. Spinoza asndan kesin olan !ey, bu
tr ikiyzlllklerin ve budalalklarn tesinde, kendi varl"mz srdrme
abamzn (conatus) bir eseri olan bir cmertli"in mmkn oldu"udur. Kendinden
vazgemeden ba!kasyla varolma. Oysa Spinozist tarzda ya!amayan bizler ya
ba!kasyla varolurken kendimizden vazgeeriz, ya da birlikte varolaca"mz
ba!kasnn kendinden vazgemesini talep ederiz. Bu da mutlak bir mutsuzluk ve
pasifliktir. Bylece sevgi gibi sevinli bir duygu bile bir !antaja dn!r.
A!k iin gsterilen !iddet hemen dikkatimizi ekiyor: gazeteler epeyce yazar bunlar.
Ancak a!k u"runa kaybedilen sevgi miktar insan aptall"nn (Spinoza buna Ruh
Kleli"i diyordu) !ahikasn olu!turuyor. A!ka yaplan en byk hakaret kar!dakini
belli !artlar dahilinde sevmektir --yani a!ka ko!ullar dayatmak. D!manl"a (sava!,
dava vesaire) kurallar dayatmak gerekir, nk o Kederli bir haldir ve ona dayatlacak
her kural meselenin zmne yardmc olur; oysa a!ka kurallar dayatmak insan
budalal"nn ta kendisidir ki buna aslnda hayvanlar bile d!mez.
"Tutku olan sevin ve arzu" bizim normal halimizdir: onlarla geneleve gideriz, porno
seyrederiz ve aslnda a!k filan olmayz hibirinde. o"u zaman sevgililerimizle bile
ili!kimiz bu dzeyde kalyordur. Bu hallerde sevgi sanki birilerine bah!etti"imiz bir
ycegnlllk gibi grnr. Bu yzden kar!l"n bekleriz... Ya da, daha kts, bir
anda sevmi!izdir i!te --kar!daki bu yzden borludur hemen... #!te o korkun dipal
durum: ocuk do"uyor, babasn ldrmeye aday, o halde Babann Kanunu hemen
dayatlmal. #nsann soraca" geliyor: acaba cinsellik duygularn bedensel bir
manzumesi mi, yoksa onlarn kreltilmesi olarak m i!liyor?
Aktif arzular ise nasl i!ler? Onlarn da sevinci amalad" ak: ama hangi sevinler?
Herhalde Spinoza'nn tanmlad" kadaryla "aktif sevinler", yani nedeninin biz
oldu"umuz sevinler. Psikanaliz ok u"ra!t, yaknlara rastgeldi ama bunlar asla
tanmad. Anlayabiliyoruz ki a!k cevap vermektir, sevmek de"il. Sevmeyi ierir ama
esas mesele o de"ildir. Sevgi genel bir duygudur nk --kar!l"nda beni
sevemeyece"ini bilsem de zeytinya"l dolmay severim. Gnbatmn severim,
ya"murlu havada slanmay severim vesaire... Ama bu sevgiler bile o"u zaman
"kltrel" olarak dolaymlanm!tr: zeytinya"l dolmay seviyorum ama aslnda
bilmeden sevdi"im o zeytinya"l dolmay yapan "usta" de"il midir? Ya da o gzelim
gnbatmnn resmedildi"ini hi mi grmedim? Turner "manzaralar" hayalimde
yoksa hibir !ekilde gnbatmndan "aktif" bir sevin almam (bu sevin bir "hzn"
bile olsa). Olsa olsa gnbatmnn bendeki etkilerini pasif olarak ya!arm. Oysa bir
Turner tablosunda gnbatmn "yeniden kurmak" zorundaym. "Bir ana evet
diyebilmek" Goethe'nin eseridir, ola"an gndelik hayatn de"il.
Spinoza gsteriyor: neyse ki baz sevinler "aktif" ama baz "aclar" ve "kederler" de
yle. Bu ikinciler ise ok tuhaf !eyler, nk ac eken bir varl"n "aktif"
olabilece"ini asla d!nemiyoruz. Oysa Spinoza diyor ki, "ksmi" aclar da var ve
bunlar bizi uyarabiliyorlar: hznden keyif almamz, zntl bir mzi"i
dinleyebilmemiz i!te bu durumdan ibaret... Bir yerden kaybetti"imizi ba!ka bir yerden
fazlasyla alyoruz... Aktif bir hzn, keder veya krgnlk. Aclardan "rendi"imiz
oluyor pekala ve bu olmadan o"u zaman hibir !ey "renemiyoruz.
$imdiye dek bahsetti"im her !eyi sanat eseri adn verebilece"imiz bir !eyin etrafnda
rm! bulunuyorum. Nazizm meselesinden dolay kllansam da Heidegger'in sanat
eserinin "yeri tutan" bir "!ey" oldu"u fikrini ciddiye almak gerekti"ini d!nyorum.
Bilmem sizler ne dersiniz.

Et hi ca Okumal ar III
Ulus Baker
Etika'nn nc Kitabnn Duygularn Tanmna ayrlm! blmndeki 38 numaral
nerme tek ve biriciktir... "Zalimlik" veya "Vah!et" tanmlanr burada --hemen
aktaraym !yle: "Zalimlik ya da vah!et birinin bizim sevdi"imiz veya acd"mz
birine zarar vermeye ynelik hissetti"i drtdr..." Ve Spinoza bu tanmn hemen
ardndan bir aklama yapar: "Zalimli"in zdd ba"!layclktr ve zihnin pasif bir hali
de"il, sayesinde insann fkesini ve kinini snrlayabildi"i bir kudrettir..."
Bu tanm ve devamndaki aklama Spinoza'da biriciktir, nk yepyeni ve henz
a!amam! oldu"umuz bir "znellik" problemini hissettirir. Bu nermenin
biricikli"inin tahlil edildi"iyle hibir komanterde kar!la!madm. Ben de yalnzca
tuhafl" not etmekle kalaca"m !imdilik, ama sadece Spinoza felsefesinin
yorumlanmas asndan de"il, hayata dair d!nmenin gleri asndan da byle bir
tuhafl"n gzler nne serilmesinde bir yarar var.
Mesele !u: bilirsiniz, Spinoza ok sistematik bir d!nr --ve hatta tam da bu yzden
ele!tirildi"i de olur. Gilles Deleuze' bile !a!rtan bir blm, "duygularn genel
tanm" ad altnda Ethica'nn duygular zaten tanmlam! gibi grnd" III. kitabn
sonunda yer alyor. Ve duygularn hemen hemen tm o blmde bir vcudun
zerindeki d! etkilerin idealarnn nerede ve nasl i!lediklerine ba"l olarak
tanmlanyorlar. Mesela sevin varolma kudretimdeki art!tr; keder ise azal!. Sevgi,
"d! bir nedenin fikri e!li"inde varolma kudretimdeki art!tr (yani sevin)"; nefret ise
tersi vesaire. Yani Spinozist tanmlamalar zincirinde btn duygular sanki hep bir
zneyi varsayyorlar gibi bunun bir Ben, Ego olmasna da gerek yok, nk Spinoza
iin her !eyin bir vcutlar kombinasyonu oldu"unu zaten biliyoruz.
Ama gelin grn ki Spinoza "zalimli"in" tanmnda bamba!ka bir znellikten
bahsediyor gibidir: bir tek bu duygu vcudun kendisine de"il ba!ka bir vcuda veya
zihne atfedilendir. Biz kendimize "kt" diyebilsek bile mesela "zalim" diyemeyiz ve
Spinoza bu durumun farkndadr. Ba!ka bir deyi!le zalimlik insanlarn hep
ba!kalarna atfettikleri bir duygudur. Ba!ka bir deyi!le, Spinoza'nn dilinde aslnda bir
duygu olarak ele alnmamas gerekirdi. Ethica'da Spinoza'nn ele almay reddetti"i ve
ola"an hayatmzda "duygu" diye nitelendirdi"imiz pek ok ruh halimiz var. Ve
bunlarda hibir sorun yoktur: mesela glme bir duygu de"il bedensel bir etkilenmenin
ta kendisidir. Ona tekabl eden birtakm duygular sralayabilirsiniz: sevin, sevgi,
mutluluk.
Ama zulm bamba!kadr. Biz onu illa ki bir ba!kasna atfederiz. Ve bu ba!kas bizim
iin zalim olursa bunun nedeni bize zulm etmesi de"ildir. yle olsayd ona zalim
demezdik, dolaysz d!manl" yznden ondan zaten nefret ediyor olurduk ve nefret
ile zalimlik arasndaki nansa gerek kalmazd. Spinoza meseleyi ok byk bir
incelikle yakalyor gibidir:
"zalimlik" bize kar! de"il, "sevdi"imiz veya acd"mz" birine kar! ynelen bir
"ktlk" iste"idir. Bir kral bendelerini eziyorsa ona zalim denir. Ben de onun
bendesiysem bu daha sert duygulara yol aacak !ekilde "katlanr" benim iin --ve ben
ondan dosdo"ru nefret ederim... Ama bir sevdi"ime, acd"m bir ki!iye kar!
gsterildi"ini d!nd"m !iddet de bende do"rudan nefret uyandrr. O halde
"zalimlik" gibi bir kavrama gerek kalmazd. #!te Spinoza'nn muhte!em inceli"i bu
noktada belirir: zalimli"i bir e"ilime yorarz, bir eyleme de"il. Bir eylem olsayd onu
gerekle!tirenden basite nefret ederdik, olur biterdi. Duygulardan bahsederken
Spinoza'nn dil ve tanmlama kalbnn zalimlik konusunda
neden de"i!ti"ini zannederim hissetmeye ba!lyorsunuz. Sevgi, nefret, korku,
a!a"lama, alakgnlllk --Spinoza'nn tanmlad" btn duygular (affectus) e"er
felsefeyi ktye kullanarak Kartezyen bir Ego varsayarsanz, i!te o kabn iine dahil
edilebilirlerdi. Bir tek "zalimlik" illa ki "tekine" aittir... Her !eyden nce bir "drt"
olarak tanmlanr... Peki bizde ba!kalarnn drtleri konusunda ne gibi bir fikir
olabilir ki? O halde bu bir "atftr"... tekine ykledi"im bir sulamadr.
Zalimden nefret ediyorumdur, bu ak. nk sevdi"im birisine ktlk etmeye hep
itiliyor oldu"unu varsayarm. Varsayd"m onun bir i drts gibi kabul edildi"inden
ortak dilin iine onu bir nevi "gammazlarm". O zalimdir, vah!idir... Bu Spinoza'nn
ok iyi inceledi"i bir "zne atfetme" srecidir. Zlum diye alglad"mz bir eylemle
kar!la!t"mzda o eylemi gerekle!tirene hemen "zalim" deriz. Bu gei!in pek
masum olmad"n Spinoza hissediyordu.
$imdi esas konumuza geebiliriz --her ne kadar bu noktaya kadar Spinoza'ya
ba!vurma biimim herkeste bir kafakar!kl" yaratabilir olsa da. Spinozist bir
perspektiften baklnca sinema sadece ve sadece zalim ile tersini, yani kendine,
nefretine ve kinine mukayyet olan gsterebilir. Zulm gstermek ok kolay: her
yerde epeyce var ve sinemann tarihinde en az di"er sanatlarn toplamnda temsil
edildi"inden daha fazla bulunuyor. Oysa zalimli"in (Spinoza'nn inceleme biimine
gre ayn tanmla tanmlanmas gereken) zdd olan gc, kinine ve fkesine hakim
olma abasn gstermek ok zordur. Hemen anlyoruz ki bu noktadan itibaren
Deleuze'n bahsetti"i gibi, "eylem-imajlardan" vazgeip "zaman-imajlara" gemek
gerekecektir. Unutmayalm ki zalimlik hep ba!kasna atfedebilece"imiz bir kederdir.
Atfedildi"i iin o ki!ide aslnda bir zevk olabilir (bu bir sadomazo olay gibi
grnyor). Birisi bize "zalim" oldu"umuzu sylerse biz bunu asla stmze
alnmayz. Ama kar!l"nda ona "zalim" demeyiz. Oysa Spinoza hissetmi!tir ki,
"birinin bizden nefret etti"ini hissedersek ve kendimizde bu nefretin nedenini
bulamazsak, kar!l"nda ondan zorunlu olarak nefret etmi!izdir zaten", dolaysyla
nefretin i!leyi!i ile "zalimlik" atfnn i!leyi!i arasnda psikolojik,
mantki, sosyolojik ciddi farklar bulunuyor. Hep ba!kalar zalimdir, biz asla olamayz.
Hibir ceberrut hkmdar zalimli"i kabul etmez --fkelendi"ini, nefret etti"ini syler
ama "zalimlik" kabul edilebilir bir etiket de"ildir. (Spinoza ve a!ktan bahsederken bu
vah!et nereden kt diyeceksiniz ama, inann birbirlerinden ok uzakta de"iller)...
Btn sorun aslnda Spinoza'nn sadece tek bir duyguyu, zalimli"i veya vah!eti "bize
dair" de"il, "tekine dair" tanmlam! olmasndan kyor. Ve bence Spinoza'nn
labirentlerinde kaybolmak zereyiz (ya da, diyelim, labirent onun ardl Leibniz'in
uzmanlk alandr, Spinoza okurken srerseniz kendinizi mutlak bir kaosta
bulabilirsiniz).
Peki, yine Spinozac bir soru: zalimlik hep "tekine" ait oldu"una gre acaba
gerekten ondaki bir kedere tekabl ediyor mu? Spinoza tariflerinde btn duygular,
ba!kalarnn arzularna ynelik olarak hayal edildiklerinde "gerek" de"il,
"hayali"dirler. Sevmek demek birinin keyfinin nedenini kendim diye alglamamak
demektir. Spinoza her !eyi tek bir plana yaym!tr: "birinin beni sevdi"ini
d!nyorsam ve ona bunun iin hibir neden sunmad"ma inanyorsam, kar!l"nda
zorunlu olarak onu severim" dedi"inde Spinoza bu inanlar kalabal"nn asla
"gerek" bir duygulanma nedeni olmad"n srarla hatrlatmay da ihmal etmiyor.
Spinoza iin "onun sevgisi" benim vcudumda uyanan, benzerimin imajndaki bir
de"i!imin benim kendime dair imajndaki de"i!ime yaknl"ndan dolay treyen bir
hazdr. Dolaysyla, bendeki sevincin nedenini en az iki yerde bulabilirim: kendimde
veya ba!ka bir yerde... Kendimde bulamad"mda kar!mdakinde bulmu! olurum ve
bylece sevginin Spinozac tanm do"rulanr: beni seviyor, oysa beni sevmesi iin
hibir !ey yapm! de"ilim, dolaysyla sevdi"im odur... Bu basit bir nedensellik
ili!kisi de"ildir: ba!ka bir deyi!le nce vaziyeti hissedip ondan sonra szkonusu
duyguyu ya!amam. Hissetme ve duygu ayn !eydir.
Krlma noktas gerekten de bir niyet olarak kavranan "zalimlik" ile ilgili olarak
ortaya kyor. Birinin bana zulm etti"ini syleyebilirim; ama bu aslnda kendime
acd"mdan ba!ka bir manaya gelmez.
Bu duyguyu n plana karmamn nedeni epeyce gnlk hayat paras olmasndan ve
politik almlar bulunmasndan dolay aslnda ksmi bir yalan syledim. nk
Spinoza'nn "hep ba!kalarna atfedilen duygular" konusunda birok ba!ka rne"i var:
mesela "cret" birinin e!itlerinin asla kalk!mayaca" tehlikeli bir i!i g"slemeye
ynelik arzusudur. "dleklik" ise, tam tersine, birinin hemcinslerinin cret edecekleri
bir tehlike kar!snda yzgeri eden ki!i iin denir. Dolaysyla arzudan kaynaklanan
bir duygu de"ildir.
Bir de hadi bakalm, Spinozist tanmyla !yle bir duyguya ad takn: yle biri ki kt
bir durumdan kama arzusunun nne korktu"u o kt durum kar!sndaki onmazl"
kyor --ba!ka bir deyi!le ba!na gelecekler kar!snda "dili tutuluyor"... Grd"mz
gibi Spinoza kaosu burada da i!lemektedir.
"dlek", "Zalim", "Beceriksiz" --btn bu duygular genellikle hep "ba!kalarna"
atfediyoruz. Bir konuda "beceriksizlik" etti"imizi syleriz ama bu o anla, o konuyla
ve ileri srece"imiz faydac argmanla ili!kilidir. Buna kar!n temel kt duygular
rahatlkla stlenebiliriz: "fkelenmi!izdir", "nefret ederiz", "korkarz", "umut
ediyoruzdur" vesaire. Spinoza'daki bu anlatm de"i!ikli"i --ki zneyle yklemin yer
de"i!tirmesi kadar kesindir-- belki bizi bir kaosa atyor, ama duygularn dilini
anlamak yine de gerekir.

Et hi ca Okumal ar IV
Ulus Baker
En Zor Kavram Olarak Memnuniyet!
Biraz nce sundu!um Spinoza zetindeki son blm kateden vazgeilmez bir
kavram var: Acquiescentia. Latince szlk anlamn "doyum" diye verebilirsiniz, ama
bu tr bir tercmeyle hibir "ey anlamam" olursunuz. "Memnuniyet" kelimesi
nersek bu kez suratlardaki o aptalca glckle bezenmi" genel budalal! hissetme
tehlikesi belirecektir. nk neri Spinoza'nn ilk eserlerinden birinde beliriyordu ve
kelimenin manasn zorlamak gerekti!ini ak ediyordu: "sonuta gerekten iyi,
insanlara iletilebilir, ve ruhun, geriye kalan her "eye bo"vererek sadece onunla
etkilenebilece!i bir "eyin bulunup bulunmad!n ara"trmaya karar verdim; dahas,
ke"fedilmesi ve edinilmesi bana ebediyete kadar en yksek ve srekli bir sevin
verecek bir "eyin olup olmad!n sordum kendime..." (Spinoza, Kavrama Gcnn
Tamirat zerine Deneme) Ama i"te burada "edinilme" diye tercme etmek zorunda
kald!m szck tam da bu "acquiescentia" edinme, doyma, memnuniyet. Bu
semantik "ebekenin tmn birden devreye sokmazsak Spinoza felsefesinden hibir
"ey anlayamayz. Spinoza farkndadr ki insanlar da btn varlklar gibi varlklarnda
direnmeye abalarlar ellerinden geldi!ince ve ilk bak"ta "uvallamalar" mukadder
gibidir. Ama bilinmesi gerekir ki, bir aba sarfetmiyor olsaydk "doyamazdk" ve
hibir "eyi edinemezdik. Ba"ka bir deyi"le Acquiescentia bir abaya kar"lktr,
kendili!inden gelen bir durum de!ildir. Ama bu ayn zamanda "yat"madr" da...
nk her aba kendi maksimum sreklili!ini garantileyecek bir dzende ve dnyada
ya"amay istemek ynndedir (genellikle byle olmaz, ama hep bunu isteriz). Bu "ruh
dinginli!i" hali galiba ta ba"tan beri Spinoza'nn hedefidir ve kulland!mz bu
kavramn ba"ka bir ifadesidir.
Hemen farkedebilece!imiz bir "ey, "mutluluk" sorununun basite di!er sorunlar
arasnda bir sorun olmakla kalmad!, her "eyi bir yana brakt!mz esas sorun
oldu!udur. Gerekten de mutluluk yalnzca ola!an d"ncenin de!il, birok felsefenin
de kabul etti!i gibi evresinden dolanamayaca!nz, ya da dola"rken "en yksek
mutluluk" (Tanr vesaireyle birlikte) gibi bir terkiple katlanlabilir hale getirmek
zorunda oldu!unuz bir haldir. Bu demektir ki, bir zne veriliyse onun mutlulu!unun
nihai bir de!er olarak kabul edilmesi a priori bir gereklik gibidir. O kadar ki
mutlulu!un zdd da yok gibidir: birisini mutsuz etmek ancak sizin ayn oranda bu
durumdan mutluluk duyabilmeniz sayesinde mmkn hale gelir.
Acquiescentia ilk ba"ta mutlulu!un sreklili!i gibi d"nlebilir. Oysa Spinoza ok
kolay gsteriyor ki yle de!ildir --ok basit bir nedenle: srebilmesi iin nce
mutlulu!un olmas gerekir. O halde Spinoza'nn ahlak felsefesi basit ve yaln bir
"hazclk" (hedonizm) olarak d"nlmemeli. Ba"ka bir deyi"le doyumlarmzn
pe"inde ko"u"turup durduka, "hayata yap"tka" mutlu filan olmuyoruz, olsa olsa
mutlulu!un yerine koydu!umuz birtakm hazlarn gergin ve belirsiz dnyasnda
ya"ayp gidiyoruz. Ama Spinoza'nn ahlak anlay" di!er kutupta da de!ildir --yani
tam anlamyla rasyonel, hazlar ve arzularn doyurulmas ynnde mutlak bir iradeye
dayanan bir ahlak da sunmaz bize. Spinoza tutkular stnde mutlak bir hakimiyetin
(irade diyorlar buna) asla kurulamayaca!nn iyice farkndayd. Peki o zaman
rasyonalizmle tutkular arasnda gidip gelen bir belirsizli!i mi veri almalyz? Ksmen,
nk o!u insann ola!an gnlk hayat bu durumdadr. Ama etik asndan tmyle
farkl bir durum sz konusudur: Spinoza hibir zaman tutkular reddetmeye
kalk"mad, nk byle bir irade zaten asla mmkn olamazd. O halde btn Etik
sevin duygularn ya"amaya, kederli duygular ise azaltmaya ynelik olmalyd.
Acquiescentia: Spinoza sevinli ve ne"eli duygularn filozofu olarak bilinir ve bu
yzden de sulanr... nk kar"tlar sevinli duygularn insanlar ve olu"turduklar
toplumlar kuvvetlendirdi!ini, onlar kolay kolay "ynetilmez" kld!n da bilirler.
#imdilik "memnuniyet" diye --geici olarak-- tercme etmeyi srdrece!im
acquiescentia terimi ilk kez Descartes tarafndan "kendi halinden memnun olmak"
anlamnda kullanlm"t.


F-Ti pi , Merni s ve !nt ernet : Hapi shaneni n !i Ve D "
Ulus Baker
1. !talyan solcu d"nr Antonio Negri kendi iste#iyle yllardr srgnde bulundu#u
Fransa'dan lkesine dnp Rebibbia cezaevine kapatld#nda, zgrlk meseleleri
asndan ierisi ile d"ars arasnda aslnda nemli bir fark bulunmad#n, insann
cezaevinde de d"arda oldu#u kadar zgrlk in"a edebilece#ini sylemi"ti. !lk
bak"ta tuhaf grnecek bu "teslimiyetili#in" arka plannda ancak Stoa felsefesinin
ba"edip aklayabilece#i ciddi bir saldr yatyor. Bu saldr ya da ele"tiri "udur:
zgrlk bo"luk de#ildir --onun derecesi ancak "u ya da bu retimle llr; modern
toplumlar haklar ve hukuk stne en ok szn sylendi#i, en yo#un giri"imlerin
yapld# toplumlar oldular. "!nsan haklar" mefhumu Trkiye gibi bir lkede bile
iktidarlarn korkulu ryas haline geldi. Ama zgrlk, ya da demokrasi, insann
kendi glerini kullanmakta engellerle kar"la"p kar"la"mamas meselesi kadar
basittirler. Negri sonuta bize "unu sylemi" oluyor: siz d"arda kendinizi daha zgr
m hissediyorsunuz gerekten? !nsanlara birtakm haklar vermek kolaydr; bu haklar
kullanabilecekleri gc, kudreti onlara kazandrmak ise bugne dek ve tabii ki "imdi
ve gelecekte insanlarn bireysel ve kolektif olarak verdikleri, vermekte olduklar,
verecekleri mcadeleye, yani bir "g yeterli#i" meselesine ba#ldr.
Not: !nsan haklar stne "sivil" giri"im sonuta birtakm asgari m"terekler arasna
katld. Mesele, "hukuksal model" adn verebilece#imiz d"nme ve alglama tarznn
gnmzde apak ortaya kan yetersizli#idir. Foucault'nun i"aret etti#i gibi bize ne
"iktidarn i"leyi" mekanizmalarn" anlatabilir, ne de Habermas'n hatta Slavoj
Zizek'in bile iine d"tkleri "hukuk felsefesi"nin Hegelci kalntlarndan bizi
uzakla"trabilir. Esas sorun "insan haklar" meselesinin aslnda hmanist bir ideal
erevesinde bir dnya tahayylne sahipken aslnda Trkiye'de de ya"amakta
oldu#umuz somut mcadeleler boyutunda anla"lmas gerekti#idir. Bylece bir kez
daha grlr ki "haklar ve zgrlkler" somut g ili"kilerinin tesinde ideal bir alan
de#ildir, zaten ancak bireysel ve kolektif glerimiz, seferber edebilece#imiz
kudretlerimiz boyunca ifade edebilece#imiz sanal varolu" hallerimizdir...
2. Kant'n Aydnlanma stne Sorulan Soruya Cevap'nn gnmzde tekrar
yazlmas gerekir: Foucault bunu ksmi bir ba"aryla denemi"ti. Aydnlanma bir
"cesaret", yani "mcadele" meselesi olarak tanmlanm"t orada: "benim yerime
sa#l#m d"nen bir doktorum, benim yerime malm mlkm denetleyen bir
muhasebecim, benim ve oluk ocu#umun e#itimiyle u#ra"an bir #retmenim"
olduka ben aydnlanm" de#ilimdir; birileri bu yzden beni "aydnlatma" adna
aklm alabildi#ine kt kullanabilir... Kant'n sorgulamas, bugn en kt
biimleriyle Trkiye'de kar"la"t#mz modern devlet aygtnn in"a edilmekte oldu#u
bir dneme rastgeldiydi. Yazar izerlerimizden bazlar tarafndan Trkiye gibi bir
lke iin "postmodern" bir lks, neredeyse bir politik yav"aklk rne#i olarak tannan
Michel Foucault'yu belki de en kar"t olaca# idealist felsefenin temsilcisi Kant ile ok
de#il, onbe"-yirmi yl kadar nce bulu"turan nedenin ne oldu#u bugn burada,
Trkiye'de, "ok kalabalk oldu#u iin ieri tkamad#, ok yoksulla"t# iin de artk
besleyemedi#i nfusu" kar"snda "devlet" adn verdi#imiz bir olu"umun kendi
kurdu#u cezaevlerinde, denetim altnda tuttu#u kitle ileti"im aralarnda, caddelerde-
sokaklarda, esas en kts evlerimizde ve topland#mz yerlerde yapp ettiklerinin
kar"snda yeniden sorulmal...
Not 1: Afrika'nn "dnya sisteminin d"nda kal"", nc Dnya lkelerinin bir
"yeti"me" ve "eklemlenme" beklentisi boyunca cehennemi bir dngnn iine
yuvarlanmalar --IMF ve Dnya Bankas bu dngy aklamak iin yeterlidir-- bir
ara Samir Amin'in i"aret etti#i gibi Birinci Dnya'nn iine szan nc Dnya
(Amerika'daki yoksullar, siyahlar ve Latinolar, Avrupa'da gittike yo#unlanan
"d"lanm"lar", "yoksullar" ve "gmenler"...), btn bunlar artk "do#rudan
ynetilmek", Foucault'nun deyi"iyle "kapatlp disipline edilmek", "uysalla"trlmak"
iin uygun olmayan bir nfus olu"turuyorlar... Trkiye'de devletin kendi kurmu"
oldu#u hapishaneleri disipline edememi" olmas, bunu yeniden tesis etmek iin
"iddetin en katlanlmazna ve budalaca trne ba"vurmu" olmas, varo"un tam
gbe#inde bir genel duyarszlk adas olarak in"a edilen !kitelli'den Trkiye'nin "kent
yoksulunun" nasl tuhaf grnebildi#inin anla"lmas, genelle"mi" yoksullu#un siyasi
"temsilinin" en tuhaf siyasi olu"umlara, !slamc-cemaat ya da neo-fa"ist partilere
kanalize olmas... bu konuda daha ne sylenebilir ki?
Not 2: Modern dnya 19. yzyl boyunca nfuslar kapatp disipline ederek i"e
ba"lad... nce aileye kapatlan kadn-erkek-ocuklar: ekonomik adan retken birim
olmay yava" yava" nce imalathanelere, ardndan fabrika sistemine devreden aile
giderek hkmetlerin "biyolojik iktidarnn" temel nesnesi haline geldi. Do#um
kontrol ve do#rudan "hayata mdahale", alkolizmin engellenmesi iin mdahaleler,
eme#in yeniden-retimi dedi#imiz sreler, ailenin iine tklrken, retim i"levi
d"arya, atlyeye, fabrikaya ta"nd. Bu "modernle"me" sreci aileyi de disiplin
kurumlarnn arasna katan "eydir. Fransz sosyolog Jacques Donzelot'nun gsterdi#i
gibi, 19. yzyl sonlaryla 20. yzyl ba"larnda aileye nce d"ardan dayatlan, sonra
iselle"tirilen bir "polis i"levi" kazandrld: yoksul semtlerde ailelerin ocuklarn
polise "ihbar" etmeleri genelgeer bir durum haline geldi. Ba"ka bir deyi"le, "...seni
polise veririm" sz pek o kadar da "aka de#ildir. Modern, sosyologlarn "ekirdek"
diye tanmladklar aile pek o kadar da "ekirdek" de#ildir ve kendisine atfedilmek
istenen sa#lamlklar, ya da "toplumun hcresi olma" vasfn gitgide yitirmi"tir.
3. Kant felsefeyi bir "cesaret" meselesi haline dn"trm"t. D"nmeye,
aydnlanmaya g yetirmek, cesaret etmek, bunun iin bireysel ve kolektif gleri
seferber etmek... Genellikle ok kt tercmeleri nedeniyle Trkiye'de "imdilik heba
edilmi" olan Foucault d"ncesinin ve tekabl etti#i derin ara"trmalar zincirinin bize
"u anda ne hallere d"mz oldu#umuzu anlatmak, hi de#ilse hatrlatmak gibi bir
i"levi var. Sonuta Foucault'nun ara"trd# "Batl" kurumlar, cezaevi, okul, hastane,
k"la vb. gibi kurumlar Ondokuzuncu yzyln "modernle"me" programlar
erevesinde ithal eden ben de#ilim... "Batlla"ma" ve "modernle"me" baz !slamc
ya da muhafazakr yazarlarmzn d"nd# gibi eskiden varolan bir otantik z
uygarl#n stne eklenen i#reti bir ereve, ya da her trl z-gerekli#i yakp ykan
bir despotizm de#ildir. Bir sr i#retili#i ve bol bol tank oldu#umuz despotizmleri
vardr, ama sonuta, dnyadaki herhangi bir yer kadar, lkemizi de geri evrilemez
bir srecin iine sokan bir kurumla"malar tarihesidir...
Not: Batlla"ma dedikleri "eyi bir zorunluluk, hatta bir kader diye algyanlar oktu...
Bu "Batl" kurumlarn esas ele"tirisi, ele"tirilerini mutlak d"lama olarak kuran ve
sadece ele"tiriyi davet eden islamc-muhafazakar tavrla yaplamaz... Sonuta her "ey
baz islamc yaynevlerinin Micel Foucault, Jrgen Habermas filan tipi kitaplar
yazarak Batlnn kendi dnyasn ele"tirisinin Trkiye'den Batl ele"tirmeye
dn"m" haldedir... Solcu bir d"nce islamc ya da muhafazakar de#ildir...
Onlardan temelinde farkldr... Yani modernlik ele"tirisi yapan Batl d"nrler
!slamcl#n filan bir i"ine yaramazlar... Zaten tam da bu yzden tercme edilen
metinler kesilmekte, sansr ve bilhassa dzenlenmi" anlatm hatalar epeyce
kullanlmaktadr...
4. Bu sre mtemadiyen "zgrle"meler" ve "haklar" icat ediyor olmasyla
ayrdedilir. Ama Foucault'nun deyi"iyle btn bu haklara ok sa#lam bir zemin,
ktye kullanlmayacaklar yaplar, kurumlar ve dzenler dayatarak bunu yapar... Bu
kurumlarn olu"tuklar co#rafya hepimizin bildi#i gibi "Bat"dr... Bu kurumlar
Napolyon dneminde Fransz Devrimi'nin derinliklerinden ekilip alnp tm
Avrupa'ya yaygnla"trlrlar. Modern "medeni hukuk", "usul kanunlar", giderek
"ceza kanunlar" sonuta Code Napolon'un yol at# "eylerdir. Napolyoncu
kurumlar Ondokuzuncu yzyl boyunca birer birer bugn zerinde Trkiye'nin de
bulundu#u co#rafi blgeye (o zamanlar buna Osmanl Devleti ya da !mparatorlu#u
denirdi) "ithal" edildiler... O zamandan beridir, her trl "modernle"me-medenile"me"
a#rmzda bu kurumlarn ithaline onay vermekten, ta"dklar dnya gr"leriyle
ideolojileri onaylamaktan ba"ka bir "ey yapmam" grnyoruz...
Not: Trkiye'de Ceza Yasasnn kayna# Mussolini dneminde icat edilmi" bir "devlet
intikam" zihniyetine hala sahiptir... Ama "unu hemen sylemek gerekir: devletin
kendine kar" i"lenmi" sulardan ba"kasn affetme hakk yoktur, ya da olmamas
gerekir... Bunu syleyebilen tek ki"i "u af yasasndan faydalanamayan E"ber
Ya#murdereli oldu... Hukuk meseleleri zerinde tart"malarn "u anda tart"makta
oldu#umuz dzlemde pek bereketli olmamasna ra#men en azndan byle bir tuhafl#
aktarmak istiyoruz...
5. Foucault'nun bize gsterdi#i "ey, bu kurumlardan hibirinin aslnda kendi "ikin"
ele"tirilerinden yoksun bir halde do#madklardr. Sanki bu kurumlarda artk
al"t#mz srekli "reform" nerileri kurumlarn do#u"undan nce geliyor gibidir...
Ba"ka bir deyi"le, Foucault'nun sylediklerinin tesine gemeye cesaret edersek, bu
tr "disiplin" kurumlar reformisttirler. Bu durum onlara "onaylanm"" ve "me"ru"
karakterlerini kazandrr. Bylece hastane --kr inanlarla ykl-- halk hekimli#inin
ve burjuvann aile hekiminin yerini alr. Bylece hapishane, insanlarn vcutlarndan
ba"ka dokunulabilecek bir mlklerinin olmad# bir dnyadan zel mlkiyetin
ekonomik sistemin esas haline gelmeye ba"lad# kapitalist bir sisteme gei" ile
beraber vcutlar yalnz kapatmayp al"tran ve ekonomi alanna sren bir sistem
olacaktr. Yine ayn "ekilde fabrika sistemi --Marx'n muhte"em analizlerinden
#rendi#imiz "ekliyle-- insanlar i"gn ad verilen sre iinde kapatarak
i"lemektedir. "Disiplin toplumlar" esas olarak kapatp ku"atma mekanlardrlar.
Not: Kendini yakan insanlar, Belika'dan ynlendirilen rgt basks vesaire vesaire...
ne olursa olsun... hkmet ve olaya tekabl eden iki bakanl# sonuta in"a etmek iin
trilyonlar harcad# f-tipi cezaevlerini yrrl#e koymu"tur... Otuz-krk ki"inin
ld#, iki jandarma personelinin "ehit edildi#i bu sre sadece "yle zetlenebilir:
devlet artk istemedi#i "ko#u" sistemini" basarak kim var kim yoksa onlar derdest
edip f-tipi cezaevine tkm"tr ve i"kencesini artk orada yrtmektedir... Bunu
yaparken, mdahale olursa kendilerini yakacaklarn ayan beyan syleyen insanlar
zerlerine mazot pskrterek yakmaktan geri kalmam"tr; medyaya "devletin
hallerine ku"ku d"ren" yayn yapmamas ihtarnda bulunmaktan geri kalmam"tr;
btn sorunun aslnda bir-yerlerin szcs konumundaki Emin la"an'n --neredeyse
a#zndan kararak-- ifade etti#i gibi, cezaevlerine "girmek" iin nce af karp,
siyasi mahkum ko#u"larnn evresini bo"altarak sonra mdahale etmek gibi bir plana
ait oldu#unu ifade etmekten geri kalmam"tr... Sonuta olup biten her "ey lm
orularnn durdurulmas de#ildir... lm orucundaki insanlarla birlikte birtakm sol
rgt yelerinin toparlanp Adalet Bakan'nn birtakm sivil toplum kurulu"laryla
birlikte sorgulamadan yrrl#e koymayaca#na "sz verdi#i" f-tipi cezaevlerine
tklm" olmalardr... Ama ne yazk ki lkemizde aptallar aptallara konu"ur ve bu
medya iin yeterli bir durumdur...
6. Kapatp-ku"atma mekanlar ok tuhaf bir cmle ile ayrdedilirler: derler ki, "artk ...
de#ilsin". Okula gitti#inde sana diyeceklerdir ki "artk ailende de#ilsin..." Askere
alnd#nzda size "artk okulda de#ilsin" diyecek birileri mutlaka oralarda
bulunacaktr... Fabrikada i" buldu#unda sana artk ailende, okulda olmad#n
sylenecektir... Bu, disiplin toplumlarnn temel zelli#idir: hepsi "a"lacak lde
birbirlerine benzedikleri halde oralarda hep "artk... de#ilsin" denmektedir. Hepsinde
ortak olan i"te bu cmledir... Sonuta "yle bir bakt#mzda modern insann hayat bu
krmlarda geer: nce aile, sonra okul, bulabilirseniz i"yeri ya da fabrika, maazallah
hastane, olaslkla hapishane, erkekler iin k"la, kadnlar iin --yeniden-- aile vesaire
vesaire... En zor hal aslnda kendi "sivil rgtlerini" kurma gibi bir "ans olmayan
ocuklarnkidir: aile ile gelecekleri arasnda sk"rlar...
Not: Bir aile efradnn da ocuklarnn "gelece#i" tarafndan ku"atlabilir --bylece
devlet tarafndan "yardm ve yataklktan" sulanmam"larsa, en azndan zanl ya da
ku"kulu nfus kesimi olarak kabul edilebilirler... Son af ("artl salverme dedikleri)
yasas sayesinde "yardm ve yataklk" sularndan ieri girenlerin braklm" olanlar
hem ad stnde ""artl"dr, hem de ileride yeni "yardmclarn" mahkum
edilmeyecekleri anlamna gelmez...
7. Btn disiplin toplumlarnn kurallar, i"leyi"leri birbirine benzedi#i halde byle
"artk... de#ilsin" demeleri modern toplumlarn en byk ikiyzll#dr. Bu
ikiyzll#n ok sa#lam bir yaps var ve bu yapy, Foucault'nun ok ilgin bir
metninde kar"la"mak zorunda kald# ressam Magritte "yle ak eder: karatahta
stne muhtemelen bir #retmenin resmetti#i bir piponun altna --yazyla-- "bu bir
pipo de#ildir" yazlr... Bu sayede mahkum eden hakim koskoca cezaevi binasnn
kar"sna geip "bu bir hapishane de#ildir" diyebilir... Ve ekler: "biz
cezalandrmyoruz, aslnda yapt#mz "ey iyile"tirmek, topluma yeniden
kazandrmak, tedavi etmek..." O zaman "tedavi etmek" iin varedildikleri sylenen
ba"ka mekanlarn neden varoldu#u sorulabilir: niye hastaneler, tmarhaneler var? Bu
soruya kar" modern hayat dzenlemesi sisteminin tabii ki bir cevab vardr:
birbirlerine gnderirler --tp hukukuya, hukuk tbba ba"vurur... Adalet hkm
verirken tbba sz verir... Bu sayede me"rula"r...
Not 1: lkemiz sanat meselelerinde pek "ansl bir dnemden geiyor olmasa da bu
Magrittei meseli en "izofrenik tarzlaryla insanlarna (vatanda" m demeliyiz hala?)
ya"atabilmesiyle ayrdediliyor. Bylece son cezaevi operasyonlarnn bir "kurtarma
harekat" oldu#unu, f-tipi cezaevlerine zorla sevkedilenlerin aslnda devletin
""efkatine" mazhar olduklarn, hekimlerin grevinin insanlar gerekirse "zorla" ve
"iddetin glgesi altnda "tedavi" etmek oldu#unu #reniyoruz. Sonuta artk bir hekim
de al"t# hastanenin kar"sna geerek "buras bir hastane de#il..." diyebilir. Ama bu
o hastanenin kendisi iin ayn zamanda bir "i" yeri", bir "fabrika" gibi bir "ey olmasn
engelliyor de#ildir.
Not 2: Bu yzden "disiplin toplumlarnn" sosyolojisi her yerde ve mtemadiyen
"kaamaklarla" kar"la"mak zorunda kalr. Genelle"tirilmi" kapatlma-ku"atlma
kurumlar birbirlerine srekli olarak hem insanlar, hem de sorumluluklar gnderip,
ykleyip dururlar. Batl hukuk sistemlerinde ok de#il ikiyz yldan nce su fiili
annda akli dengenin yerinde olmamas (o zamanlar buna rahata "delilik"
denebiliyordu) her trl cezai meyyideyi ortadan kaldran bir unsurdu. $imdi artk
akli denge meselesi yle i"lemiyor: artk akl dengesi yerinde olmayanlar da
kapatacak (bugnlerde "gzetim altnda tutma" diye bir ad veriyorlar buna) yerler
yeterince icat edildiler...
Not 3: Foucault'nun "disiplin toplumlar" kavramyla ortaya att# gerekten pek
e#lenceli ve ironik bir sorudur: disiplin toplumlar hep insanlar "artk... de#ilsin" diye
devralp aktardklar halde neden acaba aslnda kendi i"lerini yapmadklarn,
cezaevine tkarken cezalandrmadklarn, aslnda tedavi ettiklerini, "gvenliklerini
sa#ladklarn" sylerler? Ve ayn "ekilde, hastane ya da okul gibi kurumlar son
tahlilde biimsel ve mimari olarak cezaevlerinden pek farkl de#ildirler? Kaamak
hem global hem de mutlaktr...
Not 4: Son "cezaevleri operasyonu"nun sonunda artk tplara, solcu olduklar iin
yklenebilecekleri TTB'nin tavrna ynelik ele"tiriler bile geldi: yemin etmi", o
yzden lm orucunu durdurmak iin mdahale etmeliymi"... Bir doktorun
"hastal#n beyan etmeyen" biri kar"snda varolup varolamayaca# konusudur.
Psikanaliz gibi en mdahaleci zihniyetler bile, "halinden "ikayeti olmayan" birine
mdahale etmeyi reddeden bir tavra sahiptiler hi de#ilse...
8. Yine Foucault bize eski, feodal, "egemenlik toplumlarn" (bu arada tabii ki
Osmanl devlet gelene#ini) ayrdeden iktidar tarznn (bu bir "kl hakkdr")
"ldrmeyip ba#"lamaya", yani "ya"amaya brakmaya" dayand#n, onsekizinci ve
ondokuzuncu yzyllar boyunca evrimle"en yeni bir iktidar biiminin ise do#rudan
do#ruya "ya"atmaya" abalad#n hatrlatyor. Liberal olsun, sosyalist olsun btn
modern rejimler "ya"atmaya" abalarlar. Szgelimi Nazizm ne yaptysa Ari rkn
sa#l#n, ya"amn gvenceye almak iin yapm"tr. Tabii ki bunu yaparken Ari
toplumu veya rk tehdit eden btn "sa#lksz" unsurlar yok etmek, temizlemek
zorundadr: Yahudileri, ingeneleri, e"cinselleri, komnistleri vesaire... vesaire...
Not: !"te bu yzden "asmayalm da besleyelim mi?" gibisinden bir anlay"a kar"
kyor olmak kendi ba"na pek fazla bir "ey ifade etmiyor. "Ya"amaya brakma"
iktidar btn yaplaryla en azndan Trkiye gibi bir lkede devreden kartlm"
grnyor. Sonuta "brakma", "mdahale etmeye" gre daha az bir enerji ve g
seferberli#i gerektirirdi. $imdi ise tam tersi do#rudur. Merhum zal yabanc
gazetecilerin bir sorusu zerine "Trkiye'de bir Krt meselesi yok..." dedikten sonra
"ama benim annem Krttr..." (annesi Osmanl dneminde do#mu"tu galiba)
dedi#inde bu durumu hissetmememiz olanaksz. zellikle Trkiye gibi lkelerde
devlet "u ya da bu alana mtemadiyen "mdahale etmeyi" brakamamaktadr...
9. De Tocqueville gibi Fransz Devrimi ma#duru bir aristokrat Amerika stne nl
kitabna altyap olu"turan uzun Amerika seyahatini aslnda Fransz Hkmeti adna
bu lkedeki cezaevi sistemini incelemek iin yapm"t. Sorun sulular yle dosdo#ru,
topyekn kapatarak, bir fabrikada geerli olan "i"blm" kurallarn dayatp kolektif
retime ynelten daha klasik bir sistemle, mahkumu tam anlamyla tecrit eden
Panoptik karakterli "Pennsylvania Sistemi" arasndaki farklard. Birincisi sulular
birarada tutup cemaat olu"turmalarna ve gelecekteki sulara zemin hazrlyordu.
!kincisi ise bedene mdahale yoluyla do#rudan "ruha saldr"yd. nk ki"iyi tek
ba"na brakarak d"nme ve ileti"im alanlarn ve olanaklarn en aza indiriyor,
bylece ruhun derinliklerindeki sakatl#, ahlakszl#, su e#ilimini skp atyordu.
Bu aslnda hapishane sistemleri stne en eski tart"madr.
Not 1: Bu en eski tart"ma bugn Trkiye'de tart"lan cezaevleri meselesinin aslnda
Batda ikiyz yl nce tart"lmaya ba"lad#n gsteriyor. Trkiye'deki f-tipi
cezaevleri kadar keyfi mdahalelere ve ktye kullanmalara ak, belki o kadar
zalimce olmayan "Pennsylvania Sistemi" "gzetlenebilir hcre" anlay"na ve
mimarisine sahipti ve bir Panopticon olarak i"liyordu. Amac gardiyanlarla temsil
ettikleri "iktidar" arasndaki grnr ba# ve dolayszl# kopararak, gardiyanlar
"grnmez" klmak, iktidarn gcn ise do#rudan mahkumun bedeniyle ruhuna
temas ettirmekti. Grnmeyen bir iktidarn sizi her an gzetledi#ini d"nmeniz tabii
ki o iktidar iin ok ciddi bir ekonomik tasarruf olu"turacaktr.
Not 2: "Ko#u" sistemi" denen "eyin oktandr Batda uygulanmad# yolundaki bir
iddia f-tipi cezaevlerinin uygulanmaya konmas lehinde bir kant olarak ileri srld.
Tabii ki bu konuda Bat'nn cezaevi sistemlerini bir "ideal" olarak nermek gibi bir
"ey yapmak bana d"mez. Cezaevini kimseye layk grmem ve kimseye "u sistem
daha iyidir gibi bir gr" beyan edecek konumda de#ilim. Bunu yapsam da hibir
anlam olmaz, beni kaale almazlar... Sorun Trkiye'de en ayk ve teyakkuz halinde
olmas gereken kesimin, sol siyasi parti ve hareketlerin de benim bu halime ok
benzer bir gszlk durumunu ya"amasdr.
Not 3: Batda uygulanmakta olan cezaevi sistemleri ve mimarileri f-tipine yakndrlar
genellikle. Ama orada ksmen de olsa bir "ferahlatma" psikolojisi i"ba"nda olabiliyor.
Hi de#ilse "mahkum haklar" denen ve Trkiye'de bilinmeyen bir "ey var ve insanlar
bunun zerinden mcadele edip hak arayabiliyor, bazan da elde edebiliyorlar. Hcre
tipi cezaevlerinin en son ktye kullanl"n Almanya'da Baader-Meinhof olaylarnda
grm"tk. Ama unutmayalm ki bu herkes tarafndan son derecede sert bir "ekilde
sorgulanm" ve faillerini rahat brakmam" bir olayd. Biraz televizyon seyredip
gazete okumak Trkiye'de byle bir "eyi umamayaca#mz hemen hissettiriyor...
Not 3: Cezaevlerinde yaplan ve f-tipine gei"i devlet asndan "imdilik sa#lama alan
operasyonlar Batnn hapishane ve cezalandrma pratiklerinin tarihi iinde nereye
oturuyorlar? Hcre sisteminin bir "ilerleme" oldu#unu ve mahpustakiler iin bir "snf
sava"" (tabii devlet iin de!) mekan olarak tasarlanan cezaevleri sisteminin f-tipi
cezaevleri yararna terkedilmesinin Trkiye'de sonuta Foucault'nun and# disiplin
sistemini "safla"trma" anlamna m geldi#ini sorgulamak mmkn. Bu durum
mahkumlar iin "snf mcadelesini" cezaevlerinde de yrtmek gibi bir yakla"m
"ansn ortadan kaldryor. Devlet aracl#yla icra edilen "baskc" snf iktidarn her
durumda kendi d"nme sisteminin oda# haline getiren Marksist d"nce sisteminde
acaba gerekten "stratejik" bir tahlil eksikli#i mi var? Mesela Foucault'nun at#
d"nce perspektifi, "hcre sistemlerinin", giderek genel olarak disipliner kurumlarn
"i"kence" olgusunu ortadan kaldrmak zere dizayn edildiklerini onaylar gibi grnr.
Ama "u andaki durumda f-tipi cezaevlerinin bizzat kendilerinin "i"kence cihaz"
olarak hizmete konduklar da sylenebilir. Zaten mahkumlarn f-tipi cezaevleri
kar"snda gsterdikleri direni"in temel iddias izolasyona dayanan byle bir sistemin
"ktye kullanmaya ak" olu"u de#il miydi? Ama devlet isterse ko#u" sistemini de
bir cehenneme evirebilirdi ve hapishane ii uygulamalarda "hcre sisteminin" de
"imdiye dek kullanlmad# da zaten sylenemez... Velhasl, kendisini "tarafsz",
"temiz" tutmaya al"an bir d"nce biiminin bu trden sorulara cevap bulmas son
derecede zordur.
Not 4: Yine Foucault'yu hatrlarsak: "cezaevi ve kapatma "ebekesi sindiremedi#i
"eyleri karmakar"k bir cehennemi bulamaca terketmez; d"ars diye bir yer yoktur
ki! Bir eliyle d"lad#n teki eliyle tekrar yakalar. Cezalandrdklar da dahil olmak
zere her "eyi saklar, 'kurtarr'. D"lamaya, bo"vermeye karar verdiklerini bile
'harcamaya' isteksizdir..." Trkiye gibi bir lkede bu durum insanlar d"arda da takip
ve kontrol etme gibi bir biime brnyor. Szgelimi Ecevit'in 1974 ylndan beri
ideali olan Mernis Projesinin amalar arasnda "gvenlik bakmndan kanun
kaaklarnn izlenmesi ve yakalanmas kolayla"acaktr" ibaresi yer alyor. Ama kredi
kart sisteminden vergi kaaklarnn izlenmesine varncaya kadar byle bir projenin
ne srd# btn amalarn olu"turdu#u bak" sistemine gz atld#nda "izlenme ve
yakalanmann" sadece "kanun kaaklarna" zg bir durum olmad#n anlyoruz.
Byle bir sistem "btn vatanda"lar" ve "sokaktaki insan" da bir "izlenme ve
potansiyel yakalanma" oda# haline getirmeden aralarndan "kanun kaaklarn" tespit
edemez. Bu hane hane, ev ev, sokak sokak genelle"tirilmi" bir "denetim sistemidir".
Su, telefon ve elektrik borlarndan bireysel kullanm rejimlerine, kredi kartlarndaki
"harcama" profillerine bakarak her an de#i"ken "risk gruplar" ya da istatistiki
"vatanda"lk profilleri" karmay amalar. Bu tr sistemler Avrupa'da yrrl#e
konmak istendikleri anda ok yo#un tepkiler ald#ndan geri ekilmi"lerdi. !yice
yerle"mi" grndkleri ABD'de ise ok e"itli "diren biimleri" yznden srekli
olarak deliniyorlar. Trkiye gibi bir lkede ne buna kar" kacak sivil bir iradenin, ne
de bunu delebilecek ve a"r i"leyi"lerini dengeleyebilecek "diren bilincinin" varl#
sz konusudur.
8. Bu noktadan itibaren Gilles Deleuze'n "Denetim Toplumlar stne" yazd# Ek'i
okumann zaman gelmi"tir...
Denetim Toplumlar Konusunda Bir Ek
Gilles Deleuze
1. Tarihsel Bakmdan
Denetim Toplumlar Nedir?
Foucault "disiplin toplumlar"n Onsekizinci ve Ondokuzuncu yzyllara
yerle"tirmi"ti. Bu toplumlar doruk noktalarna Yirminci Yzyl ba"larnda
varm"lard. Bu toplumlar, geni" ve yaygn kapatp-ku"atma meknlar
dzenlemeleriyle ayrdedilirler. Birey hi durmadan, her biri kendi yasalarna sahip
olan bir ku"atma meknndan brne geer; nce aile; sonra okul ("artk ailende
de#ilsin"); ardndan k"la ("artk okulda de#ilsin"); en sonunda da fabrika; arasra
hastane; olaslkla hapishane, yani kapatlm"-ku"atlm" evrenin en nde gelen
rne#i. Analojik bir model olu"turan hapishanedir burada; Rossellini'nin Europa 51
filminin kadn kahramanlarndan biri baz i"ileri i"ba"nda grd#nde
"mahkumlarla kar" kar"ya oldu#umu sandm" diye haykrabilir.
Foucault bu kapatp-ku"atma evrelerine ili"kin ideal projeyi parlak bir "ekilde
inceledi; zellikle fabrikalarda grld# haliyle; yo#unla"trma; mekn iinde
da#tm; zaman iinde sralama; etkisi, para para kuvvetlerin toplamndan daha
byk olacak bir retken kuvveti zaman-mekn iinde kurmak... Ancak Foucault, bu
modelin geicili#ini de tanm"t. Bu model, ama ve i"levleri son derece farkl olan,
retimi rgtlemektense vergilendiren, hayat idare etmektense lm yneten
"hkmranlk toplumlar" modelini takip etmi"ti; gei" zaman iinde gerekle"ti ve
Napolyon, grld# kadaryla, bu modelin bir toplumdan ba"ka bir topluma
yaylarak geni" bir lek kazanmasn sa#lad. Ama disiplinler de, sralar gelince
kendi bunalmlaryla kar"la"tlar ve bu hal, zamanla kurulan ve !kinci Dnya
Sava"'nn ardndan ivme kazanan yeni kuvvetlerin krnayd; bir disiplin toplumu,
artk iinde olmad#mz, artk olmay brakt#mz "eydir.
Kapatp-ku"atma meknlarna ili"kin genelle"mi" bir bunalmn ortasndayz --
hapishanede, hastanede, fabrikada, okulda ve ailede. Aile de, di#er btn "ieriler" --
e#itsel, mesleki vs.-- gibi kriz iinde bulunan bir "ierisi"dir. Grev ve yetki stlenen
idari mekanizmalar zorunlu oldu#unu varsaydklar reformlar ilan etmeyi bir an olsun
brakmazlar: E#itim kurumlarnda reform, sanayide reform, hastanelerde reform,
silahl kuvvetlerde reform, hapishanelerde reform. Ama herkes, tam tkeni"leri ne
zaman gerekle"ecek olursa olsun, bu kurumlarn i"lerinin bitik oldu#unu biliyor.
Yaplan aslnda son ayinleri ifa etmek ve bu alanlarda istihdam edilen insanlar,
kapy alacak yeni gler yerlerine yerle"ene dek beslemeyi srdrmekten ibarettir.
Bu yeni kuvvetler, disiplin toplumlarnn yerini almakta olan "denetim toplumlar"dr.
"Denetim", Foucault'nun pek yakn gelece#imiz olarak te"his etti#i bu yeni canavara
Burroughs'un takt# addr. Paul Virilio da devaml olarak kapal bir sistemin zaman
erevesinde i"leyen eski disiplinlerin yerini daha "imdiden alm" olan "serbeste-
kayan" denetimin ultra-hzl biimlerini incelemeyi srdryor. Bu meyanda
ola#anst ecza rnlerini, molekler mhendisli#i, genetik mdahaleleri anmaya
bile gerek yok; ama bunlar bile yepyeni bir srecin iine girdi#imizi i"aretliyorlar.
Hangi rejimin daha berbat oldu#unu kendimize sorup durmann pek bir anlam yok,
nk herbiri kendilerine zg zgrle"tirici ve klele"tirici glerin kar" kar"ya
geldikleri durumlardr. Szgelimi, bir kapatp-ku"atma mekan olarak hastanenin
bunalmnda, "mahalle klinikleri", "sa#lkevleri" ve "gndz bakm" kurulu"lar ilk
ba"larda biraz zgrlk tattrsalar da, kapatmann en sertine bile ta" karacak denetim
mekanizmalarna da katlabilirler. Korku ya da umut are de#ildir; yeni silahlar
bulmaya giri"mek gerekir.
2. Mantksal Bakmdan
Denetim Toplumlar Nedir?
Bireyin iinden geti#i farkl kapatp-ku"atma meknlarnda geen mahpusluklar
ba#msz de#i"kenlerdir: Her defasnda sfrdan ba"land# farzedilir ve btn bu
yerlerde ortak bir dil olsa da birbirlerine oranlanmalar analojiktir. Di#er taraftan,
farkl denetim mekanizmalar birbirinden ayrlamaz e"itlenmeler halindedirler ve dili
saysal olan (ikili olmas gerekmez) de#i"ken bir geometri sistemi olu"tururlar.
Kapatp-ku"atmalar "bek"ler, ayr ayr dzenlemeler halindedirler; oysa denetimler
bir modlasyondur: Bir andan sonrakine srekli olarak de#i"en kendini-bozup duran
bir y#n, ya da bir noktadan tekine srayan cva taneciklerinin olu"turdu#u bir ktle
gibi.
Bu durum, cretler konusuna bakld#nda apaktr: Fabrika kendi i glerini belli
bir denge dzeyinde tutarak ku"atp kapsayan bir gvdedir --retimde azami,
cretlerdeyse asgari... Ama bir denetim toplumunda, korporasyon fabrikann yerini
alm"tr. Korporasyon ise bir ruh, bir gazdr. Ku"kusuz fabrika da dllendirme ve
te"vik sistemiyle tan"kt, ama korporasyon her bireysel cret zerine bir modlasyon
dayatma konusunda ok daha derinden i"lemektedir; orada hkm sren, meydan
okumalarla, srekli uyarlarla, yar"malarla ve son derece gln grup ya da ekip
seanslaryla i"leyen srekli bir metastaz durumudur bu. E#er en budalaca televizyon
oyun "ovlar bile o kadar ba"ar kazanyorsa, bunun nedeni korporasyondaki durumu
byk bir kesinlikle d"avurmalardr. Fabrika, bireyleri hem kitle iindeki herbir
unsuru gzetim altnda tutan patronun, hem de kitlesel bir direni"i seferber eden i"i
sendikalarnn lehine tek bir gvde olarak te"kil ediyordu; oysa korporasyon en sert
tavrl rekabeti ve kar"tl# sa#lkl bir emlasyon biimi, bireyleri birbirleriyle
kar"tla"tran ve herbirini katedip taa ilerinden blen harika bir motivasyon gc
olarak sunmaktadr. "Yetene#e gre cret" ad verilen motivasyon prensibi milli
e#itimleri kendine ekmekten geri kalmam"tr. Gerekten de, nasl korporasyon
fabrikann yerini alyorsa, "srekli e#itim" de "okul"un, denetimin sreklili#i ise
snavn yerini almaktadr. Okulu korporasyonun eline teslim etmenin en emin yolu da
zaten budur.
Disiplin toplumlarnda birey her zaman yeniden, hep yeniden ba"lamaktadr (okuldan
k"laya, k"ladan fabrikaya), oysa denetim toplumlarnda kimse herhangi bir "eyi
bitirecek durumda de#ildir --korporasyon, e#itim sistemi, askeri hizmet, hepsi,
evrensel bir deformasyon sistemine benzer tek ve ayn modlasyon iinde birarada
varolan metastaz konumlar gibidirler. Kendini daha o zamanlardan iki toplumsal
olu"um tipi arasndaki odak noktasna yerle"tirmi" olan Kafka, "Dava"da hukuki
biimlerin en korkutucusunu tasvir etmi"ti. Disiplin toplumlarnn "grn"te beraat"i
(iki hapis arasndaki hal); ve denetim toplumlarnn "snrsz erteleme"si (srekli
de#i"im halinde). Bu ikisi, birbirinden ok farkl hukuki ya"am tarzlardr ve e#er
hukukumuzun bizzat kendisi kriz iindeyse, tereddt halindeyse bunun nedeni bir
tarz brakp tekine dahil olmaya gitmemizdir. Disiplin toplumlarnn iki kutbu
vardr: Bireye i"aret eden "imza" ve bireyin bir "kitle" iindeki konumunu i"aretleyen
say ya da idari rakam. Bunun nedeni disiplinlerin hibir zaman bu ikisi arasnda bir
uyumsuzluk grmemesi ve iktidarn hem bireyle"tirmesi hem de biraraya
massetmesidir. Yani iktidar, zerinde iktidar icra ettiklerini bir gvde halinde
olu"turmakta ve bu gvdenin her yesinin bireyli#ini beklemektedir. (Foucault bu
ikili ykn kkenini rahibin obanl iktidarnda --sr ile hayvanlarn herbiri--
grm"t; ama sivil iktidar da kendi hesabna harekete gemekte ve ba"ka aralardan
faydalanarak kendini gndelik hayat "rahibi" klmaktadr.) Oysa denetim
toplumlarnda, nemli olan artk bir imza ya da say de#il, bir koddur: Kod bir
""ifredir"; te taraftan disiplin toplumlar "parolalar" tarafndan dzenlenirler (hem
uyum sa#lama hem de direni" asndan). Denetimin saysal dili enformasyona eri"imi
onaylayan ya da reddeden kodlardan imal edilmi"tir. Kendimizi artk kitle/birey
iftiyle u#ra"r grmyoruz. Bireyler blnr hale gelirken, kitleler rneklemlere,
verilere, piyasalara ya da "banka"lara dn"m"lerdir. !ki toplum arasndaki fark en
iyi ifade eden "ey belki de paradr, nk disiplin hep altn saysal standart olarak
kilitleyen y#lm" paraya ba"vurur geriye dnp; oysa denetim bir standart kurlar
toplamnca kurulan bir orana ba#l olarak de#i"ip duran yzergezer mbadele
oranlarna ba#lanmaktadr. Eski para midyedir, yani kapatp-ku"atan bir ortamn
hayvan; oysa denetim toplumlarnn hayvan ylandr. Bir hayvandan di#erine,
midyeden ylana gemi"iz. Yalnzca iinde ya"ad#mz sistem asndan de#il, ya"am
tarzlarmz ve ba"kalaryla ili"kilerimiz asndan da. Disiplin insan, srekli olmayan
bir enerji reticisiydi; denetim insan ise dalgaldr, yrngededir, srekli bir
"ebekenin iindedir. "Srf" her yerde eski bildik "spor"larn yerini alm"tr bile.
Her toplum tipiyle bir makina tipi kolayca e"le"tirilebilir --makinalar belirleyici
olduklarndan de#il, kendilerini retip kullanabilen toplumsal biimleri ifade ettikleri
iin. Eski hkmranlk toplumlar basit makinalar kullanyorlard --kaldralar,
bucurgatlar, saatlar; yakn zamanlarn disiplin toplumlarysa enerjiyle al"an
makinalarla tehizatlandlar --edilgin entropi, etkin sabotaj riskleriyle birlikte;
denetim toplumlarysa nc trden makinalarla i"liyorlar --bilgisayarlarla --ve
tkanma trnden edilgin, korsanlk ya da virs bula"trma trnden etkin tehlikelerle.
Byle bir teknolojik evrim , daha da derin bir adan, kapitalizmin bir mtasyonu
olmal; daha "imdiden iyi bilinen ya da tandk bir mtasyondur bu ve "yle
zetlenebilir: Ondokuzuncu yzyl kapitalizmi retime ve mlkiyete ynelik bir
yo#unla"ma, bir konsantrasyon kapitalizmiydi. Bu yzden fabrikay bir kapatp-
ku"atma ortam olarak dikiyordu; kapitalist ise retim aralarnn sahibiydi, ama
giderek, analojiyle kavranabilecek teki meknlarn da sahibine dn"ecekti (i"inin
aile evi, okul). Pazarlar ise kh uzmanla"mayla, kh kolonile"tirmeyle, kh retim
maliyetlerini d"rme yoluyla fethedilecekti. Ama "u andaki durumda kapitalizm
artk retimle filan u#ra"mamakta, onu sklkla nc Dnya'ya devretmektedir --
karma"k tekstil, metalrji ya da petrol retimi de dahil olmak zere. Bu bir stn-
dzey retim kapitalizmidir. Artk hammadde satn alp tamamlanm" rnler
satmamaktadr: Tamamlanm" rnler satn almakta ve paralarn monte etmektedir.
Satmak istedi#i "ey hizmetlerdir; almak istedi#i "ey ise stoklar. Bu artk retim iin
kapitalizm de#il, rn iin kapitalizmdir; yani satlmak ve pazarlanmak iin olan
rnn kapitalizmi. Bu yzden, bu kapitalizm da#lmsaldr; ve fabrika da yerini
korporasyona devreder. Aile, okul, ordu, fabrika ise artk bir mlksahibine --devlet ya
da zel g-- do#ru eken birbirlerinden ayr ve analojiyle benze"en meknlar
de#ildirler. $imdi artk yalnz stok payla"mclar bulunan tek bir korporasyonun --
deforme edilebilir ve dn"trlebilir-- kodlanm" figrleridirler. Sanat bile artk
kapatp-ku"atma meknlarn brakarak bankann ak ulu devrelerine dahil
olmaktadr. Pazar fetihleri ise artk disiplinli e#itimle de#il, tarayc denetimle,
maliyetlerin d"rlmesinden ok mbadele oranlarnn sabitle"tirilmesiyle, retimde
uzmanla"madan ok rnn dn"trlmesiyle gerekle"tirilmektedir. Bylece
rme ve yozla"ma yepyeni bir g kazanr. Pazarlama, korporasyonun merkezi,
hatta "ruhu" olmu"tur. Bize korporasyonlarn bir ruhu oldu#u #retiliyor; bu dnyann
en deh"et verici haberi. Piyasalarn i"lemleri "imdi artk bir toplumsal denetim
aracdr ve efendilerimizin "erefsiz ekme#idir. Denetim ksa-vadelidir ve devir adedi
hzldr; ama ayn zamanda srekli ve snrszdr; oysa disiplin sre bakmndan kalc,
sonsuz ve sreksizdir. !nsan artk kapatlm" insan de#ildir. Bor iindeki insandr.
Kapitalizmin insanl#n, borlanmak iin ok yoksul, kapatmak iinse ok kalabalk
drtte nn a"r sefaletini bir de#i"mez veri olarak tuttu#u ve srdrd#
do#rudur: Denetim snrlarn a"nmasyla ilgilenmemektedir yalnzca;
gecekondulardaki ve gettolardaki patlamalarla da u#ra"acaktr.
3. Program Asndan
Denetim Toplumu Nedir?
Ak bir ortamda ve herhangi bir anda her unsurun konumunu veren (rezervde bir
hayvan, korporasyonda bir insan, elektronik bir kemer aracl#yla) bir denetim
mekanizmas d"ncesi yalnzca bir bilim kurgu fikri de#ildir. Flix Guattari "yle bir
kent d"leyebiliyordu: Evinizi, soka#nz, mahallenizi (bireye ait) elektronik
kartnzla bariyerleri a"p terkedebilirdiniz; ama ayn kart, belli bir gn, ya da belirli
birka saat iin al"maz durumda da olabilir; burada nemli olan bariyer de#il, her
ki"inin konumunu --uygun mu uygunsuz mu-- dzenleyen ve evrensel bir
modlasyonu gerekle"tiren bilgisayardr.
!" ba"ndayken denetim mekanizmalarnn sosyo-teknolojik incelenmesi kategorik
olmal ve bunalmlar her yerde ilan edilen disipliner kapatm-ku"atm yerlerinin
yerine daha "imdiden gemekte olan yenilikleri anlatmaldr. nceki hkmranlk
toplumlarndan dn alnacak eski yntemlerin geri dnp n plana kmalar
mmkndr --ama zorunlu de#i"ikliklerle. nemli olan bir "eylerin henz
ba"langcnda olmamzdr. "Hapishane sistemi"nde, hi de#ilse kk sular iin,
"yerine geen" cezalar bulma ve mahkum edilen ki"iyi, belli saatlerde elektronik bir
kemer aracl#yla evinde tutma giri"imleri. "Okul sistemi"nde, srekli denetim
biimleri, srekli e#itimin okul zerindeki etkisi, buna ba#l olarak btn niversite
ara"trma faaliyetinin ortadan kaldrlarak, "korporasyon"un btn okulla"ma
dzeylerine hakim klnmas. "Hastane sistemi"nde, hasta insanlar tekille"tiren ve
risklere maruz brakan, bunu yaparken hi de bireyle"tirmeye ba"vurmayacak --
"imdiden nerenlerin sylemeye ba"ladklar gibi--, aksine bireyin ya da saysal
gvdenin yerine denetimde tutulacak "blnebilir" bir materyelin kodunu
yerle"tirecek, "doktorsuz ve hastasz" yeni tp. "Korporasyon sistemi"nde ise: Eski
fabrika biimini katetmeden para, kr ve insan dola"trmann yeni yollar. Bunlar ok
ufak rnekler; ama kurumlarn bunalm denince ne anla"lmas gerekti#ini daha iyi
anlayabilmeyi sa#lyorlar: Yeni bir tahakkm sisteminin ilerleyici ve yaygn kurulu"
sreci. En nemli sorulardan biri birlik ve sendikalarn etkisizli#i ile ilgili olacaktr:
Bunlar disiplinlere ve kapatp-ku"atma meknlarna kar" verdikleri mcadelenin
tarihinin btnne ba#llar; acaba uyum mu sa#layacaklar yoksa denetim
toplumlarna kar" yeni direni" biimlerine mi brakacaklar yerlerini? Gelmekte olan,
pazarlamann keyiflerini tehdit edebilecek direni" biimlerini kaba izgileriyle daha
"imdiden kavrayabilir miyiz? ok sayda gen insan "motive" edilmekten
gururlanmakta, raklk ve srekli e#itim talep etmektedir. Neye hizmet etmekte
olduklarn ke"fetmek onlara d"er; disiplinlerin amacn, zorluklarla da olsa,
ke"fetmi" olan bykleri gibi. Bir ylann kvrmlar, bir midyenin yumu"ak
ipliklerinden bile daha karma"ktr.
"Socits de controle" L'Autre Journal, 1992, Paris.
eviren: Ulus Baker
Birikim 142-143, !ubat-Mart 2001
Foto!raf zeri ne ( Bi r Kay t Ci haz Ol arak Foto!raf)
Ulus Baker
Susan Sontag "fotograf" stne yazsnda Platon'un (bundan sonra Eflatun demeyi
tercih edece!im) nl "ma!ara benzetmesi"ne gnderme yaparak tart"maya ba"lyor.
te yandan fotografla ilgilenen btn filozof ve tarihilerin sorduklar ve henz cevap
bulamadklar bir soru var: fotograf, Nicphore Niepce tarafndan 1831 ylnda icat
edilmek iin neden o kadar bekledi? Karanlk Oda ilkelerinden Aristo'nun bile
haberdar oldu!u anla"lyor. Ve ilk karanlk odann (camera obscura) 11.Yzylda
Araplar tarafndan in"a edildi!i de biliniyor. Camera obscura Rnesans ve sonrasnda
ressamlarn ve askeri efradn vazgeemedikleri bir cihazd. Torino'daki "pheli
"kayt" d"nda (#sa'nn imaj oldu!u iddia edilen) btn Antik ve Ortaa! simyas,
elementlerin saysz zelliklerinin bilgisine vakf olmalarna ra!men "!n maddedeki
etkisini bir "kayt" arac olarak tutmaya kalk"madlar. Bir tarafta koskoca bir
"bilimler ak"" varken te tarafta 1830'lu yllarda kt bir ressam olan, biraz da
amatr kimyager olan Niepce'in, en az kendisi kadar kt bir ressam oldu!u anla"lan
o!lunun manzara resimlerini do!ru drst izebilmesine yardm etmek zere icat
etmi" oldu!u anla"lan fotografn o tuhaf tarihesi var. Fotograf gibi bir aygt
gerekten camera obscura gelene!ine mi ait? Ya da "yansma" ve "taklitlerin"
tart"ld! Eflatuncu bir dnyadan gerekten ba"latlabilir mi fotograf tarihi?
Akas fotografn olu"mas iin iki bilimin biraraya getirilmesi gerekti: optik ve
kimya. Buna hareket yanlsamasn, yani alglar psikolojisini eklerseniz sinemay,
elektronik "ikili" "emalar eklerseniz dijital imaj elde edersiniz. Ama iki bilimi bir
araya getirmeye kim ne zaman kalk"r? Unutmayalm ki Descartes, Spinoza ve
Leibniz dneminde, yani Klasika!da felsefe, yani dnyaya zihinsel bak" biimi
henz do!a bilimlerini kapsyordu hem de tmn. Ama ayn zamanda ileride do!a
bilimlerini ba!mszla"tracak ve departmanlara ayracak bir sre de ayn a!da
ba"lam"t: tasnif. Buffon ile Linnaeus canl varlklar, insan da ierecek bir "ekilde
kendilerine gre "tasnif" ettiler. Burada "tasnif" fikrini ciddiye almak gerekiyor:
Antik Yunan felsefesi --tabii ki Eflatun-- "ayrm" mant!yla i"liyordu: insanlar
hayvanlardan, siyaset adamn obanlardan, zeli genelden, kategoriyi mutlaktan
ayrdeden nedir --i"te ona bakmak gerekiyordu. Dolaysyla her "bilme" (episteme)
kendi alannda ba"ka bir "bilmenin" kendine ait alanda yapt!n yapacakt. Aristo
bunu neredeyse kozmik bir ilke haline getirmi"ti ve sonradan Aquino'lu Thomas gibi
bir Hristiyan filozof tarafndan bu ilke yeterince ktye kullanlacaktr: Tanrnn bu
dnyada ne i"i var? #"i var, nk ruh vcut zerinde ne yapyorsa o da bu dnyada
yle bir i" gryor.
Unutmayalm ki ayrm yoluyla sadece "analojiler" kurulabiliyordu: A; B iin neyse C
de D iin odur gibisinden. Oysa analojik d"nce "tasnife" pek olanak sa!lamyor.
Foucault'nun muhte"em al"mas Kelimeler ve $eyler bir "eyi son derecede ak
gsteriyor: analojiler, taklitler ve simlasyonlar erevesinde i"leyen bir d"nme
tarz mutlaka hiyerar"ik bir sisteme ihtiya duyar: Tanrnn dzeni ve sonra, insanlarn
dnyevi dzeni. Analoji her "eyi tek bir hiyerar"ik dzen iinde kapsamann bir
aracyd... Sonluluk... Tasnif ise bamba"ka bir d"nme tarzn gerektiriyor: her
"eyden nce tasnif ile "kayt" arasndaki ikin ba! zmlemek gerekir. $eyleri tasnif
ettikten sonra rahata her "eyi o kategorilere kayt edebilirsiniz --kadastro idaresinden
canl varlklarn anatomik, morfolojik ve jenealojik tasniflerine varncaya kadar.
Kaydetme ampirik nesneleri devralrken tasnif kendi ba"na bir lojik olu"turur --neye
gre kaydedece!iniz... Buffon'dan Kant'a tasnif mant!nn bir mutlakla"trlmasn
ya"yoruz: Kant'n "kategoriler" !retisi nesne ile zne arasndaki fark ve mesafeyi
garantiye almak iindir --kategoriler "mmkn btn deneyim nesnelerine"
uygulanabilecek nermelerdir: mesela her "eyin bir adedi, nitelikleri, kapsam,
beraberli!i, ayrdedilebilirli!i vardr ve bu kavramlar dnyadaki her "eye
uygulanabilir --gl krmzdr dedi!inizde bir kategori de!il, tikel nitelik bulursunuz.
Ama "gln bir sebebi var" dedi!inizde sebebin bir nitelik de!il bir kategori oldu!unu
hissedersiniz. Bir kategori her "eyi "kaydedebilecek" olan bir kavrama biimi
demektir. Heidegger'in nl "kapsama-kavrama-kapma" mefhumu olan Ereignis
(#ngilizce'ye Apprehension diye evriliyor) hala bu d"nce
do!rultusundadr. Ama "kayt" olmasa sistem i"lemez. Sistem her "eyi kaydetmek ve
bu kayd mutlak bir biimde her nesne iin srdrmek zorundadr. Sistem de!i"ebilir
ancak kaydetme zorunlulu!u baki kalr. Modern toplum dzenlerinin nasl
"ekillendi!ini hissedebiliyor musunuz? Ekonomi politikten nceki bir rejim
"zenginliklerin tasnifi" zerinde i"liyordu: do!al ve be"eri kaynaklar, para ve
hazinenin unsurlar, kadastral ve mlki kaynaklar vesaire... Ekonomi politik i"in iine
"znel" de!erleri ve de!er bimeleri de soktu: yani tasnif edilen, kaydedilen "eyler
sadece "bilinebilir" "eyler de!ildiler, stelik toplumsal "arzularn" nesneleri olarak
"de!erler" idiler.
Binyllar boyunca "kaydetme" arac yazyd. #cat edildi!i anda bile en azndan bir
"snfla"ma" sreci yaratm" olmal: yazya sahip ve onu gizli tutan, nfus nezdinde
yazy kutsalla"trmakta bir kar grebilen bir rahipler kast --ve yaz varoldu!u anda
bir anda "cahille"en" halklar, kabileler, kavimler. Sonuta yaz bir st kodlamadr: bu
halklar, hayat ve zenginlik kaynaklarn kategori haline getirir. "Kayt toplumlar"
bir bakma Foucault'nun "disiplin toplumlaryla" rt"r ve Ondokuzuncu yzyl
belirler. Napolyonik iktidar kadastral sistemler kurarak i"ler: kurumsal tasnif ve kayt
meknlar. Hukuki tasnifler, idari blgelendirmeler. Ama ayn zamanda Foucault'nun
gsterdi!i gibi vcutlarn, giderek kollektif vcudun tasnifi, ayrmlanmas, analizi,
ksacas iktidarn dolaysz hedefi haline getirilmesi. Foto!raf bu noktadan itibaren bir
"teleskopaj" arac olarak i" grmeye ba"layacaktr.
Kapitalizmin okuryazar bir sistem oldu!unu asla d"nmemek gerekir. "Yazya kar""
olan Antik Yunan toplumu, Ortaa!'n Do!usu ve Bats, sonuta daha "okuryazar"
idiler ve bunu sezmek iin edebiyatlarnn yksek kalitesine bir gz atmak yeterlidir.
Sorun kapitalizmle kaydn da rasyonelle"mesi, artk bir ya"antnn aktarm, iletimi
olmay yava" yava" brakmasdr. Kapitalizmin tek "yazsnn" banknotlar ve pullar
stnde oldu!unu sylesek yeridir.Ama bu hali sonuta Jean-Pierre Faye'n daha nce
ortamlara gndermi" oldu!um metninde oldu!u gibi ya"yoruz: klenin yazl dili ile
efendinin konu"kan dili arasnda pek de diyalektik bir karakter ta"mad! anla"lan
ok zel, biricik ve "olay olu"turan" (kelimenin Nietzscheci anlamnda) ba!la. #"te
gittike daha az okuyup, daha fazla seyretti!imiz gibisinden neredeyse her dersin
giri"inde vurgulamay adet edindi!im mesele bu ba!lamda ifade edilebilir. Sonuta
grsel-i"itsel medyumun byle bir ykseli"i "grmenin" ve "i"itmenin" ykseli"i
de!ildir, onlarla ters orantldr daha ok. #"te bu yzden Leroi-Gourhan'n, daha nce
de!indi!imiz "paradoksuyla" kar" kar"yayz: grsel-i"itsel kayt, aktarm ve
enformasyon aralarnn mutlak realizmi ve simlatif karakterleri. Grsel-i"itselin
ola!an dinamiklerinin heder olmas de!il midir bu durum ayn zamanda?
Artk her "ey kayttr --ve bu kayt salt "tasnif" fikrinin tesine gemektedir: tasnif
Klasika!da (Foucault'nun gsterdi!i gibi) ikili bir rol oynuyordu --bir bilme ve
iktidar cihaz. Tasnif etmek nesneleri bilmek demekti ve bylece modern bilimlerin
temeli atlyordu: "dil unsurlarnn tasnifi" (Port-Royal Grameri), "canl varlklarn
tasnifi" (Linnaeus ve Buffon), ve son olarak "zenginliklerin analizi" (Petty ve Law).
Ksaca sylemek gerekirse tasnif artk arkaikle"mi" bir bilme biimidir.
Kayt ise tasnife verilen yeni insicamdr: tasnifin kategorilerine uzaktan ya da
yakndan cevap veriyor gibi grnse de sonuta her "eyin kaydedildi!i olgusu ile
kar" kar"yayz ve bu tasnifin kategorilerini her an zp da!tmaya aday bir
durumdur. Bilim tarihileri bu durumu "srekli variyasyon" temasyla kar"lamaya
al"yorlar (zellikle Isabelle Stengers ile Ilya Prigogine). Her kayt kendi izgisine
sahip biricik bir olay, belki de bir titre"imler ve de!i"kenlikler izgisi olu"turur. Para
arz ile talebi arasndaki gerilimler ekonomide mesela artk buna tekabl eden
modellerle ara"trlyor.

Gen Cumhuri yet' te !deol oji ve Si yaset
Ulus Baker
ncelikle siyasetin ideolojik motiflerin ara!trlmasyla kavranabilecek bir insan
faaliyeti tr oldu"una inanmad"m syleyerek ba!lamalym. Bu anlay! uzun yllar
Trkiye'de ba!ta sol olmak zere, ama gnmzde muhafazakar sa" olmak zere
kendilerine sunduklarn sandklar bir kolayclktr. Bu kolaycl" a!abilmek iin
Cumhuriyetin ilk yllarna dnmek yetmez, olduka gerilere, belki de kar! klacak
ama, d!arlara, 19. Yzyl Avrupasnda olup bitenlere kadar almak gerekir.
Unutmayalm, bugn belki Trk sosyal biliminin babalarndan bahsetmeyi
derslerimizde veya ders kitaplarmzda srdryoruz ama bu babalar a"rlkl olarak
ideologtular, sosyal bilimci de"il. Belki sosyal bilimlerin ya da diyelim ki etkisini
yeni yeni evrensel lekte olu!turmaya ba!lam! olan Marksizmin damgasn ta!yan
ideomlardan hareket ediyorlard ama bunlarn salt ideom olarak kalmas bile bu
d!nsel u"ra!larn ideolojiler alannda cereyan ettiklerini spatlamaya yeter.
Ziya Gkalp gibi birinin geni! bir tercih olanaklar alan var gibiydi: ba!langta
Gabriel Tarde sosyolojisi (ya da sosyal-psikolojisi) ama sonra, tam zdd olan
Durkheimclk. Daha nceleri pozitivizmin de"erlerini neredeyse bile!ik bir e"itim
sistemi iinde tarihte ilk kez somutlamaya giri!en bir Comteuluk... Ondokuzuncu
yzyln ve kalabalklar sosyolojisinin etkisi kanlmaz olacakt ve bu meyanda yeni
do"urulmas tasarlanp duran bir "milletin" ideolojisi bu terkipler dahilinde aranp
duracakt.
Akurao"lu Yusuf gibi Marksizm esini apak olan bir figr de uzun yllar
Turancl"n esas doktrin babas olarak anldysa bu da Trkiye aydnnda adet haline
gelmi! bir "ideolojiye ekme"ye delalet ediyordu. Cemil Meri ile Nurettin Topu
gibilerini de bir asra yakla!m! bir sre boyunca ziyaret eden de bu
"ideoloji"/ideolocya meselesi de"il midir?
Trkiye'de Osmanl'nn son, Trkiye Cumhuriyeti'nin ilk dnem metinleriyle
kar!la!t"mda aklma apansz geliveren, ama yeterince de srarc olan !u iki basit
sorudan asla kanamadm, hala da yleyim: birincisi acaba neden bazlarnn "taklit"
diye a!a"lamay srdrd" bu "esinlenmeyi" her sosyal bilimcinin net bir !ekilde
d!nsel portrelerini tanmak zorunda oldu"u iki sosyologtan yalnzca birini tercih
ederek kurduklar. Aklmda "bireycilikle" itham edilen Gabriel Tarde ile rakibi
Durkheim var. Tercihler, Ziya Gkalp iin de Nurettin Topu iin de nce ilkine
nem verip, ondan "rendiklerini rakibinin ana mefhumlarna yedirmek olmu!.
Eklektizmin nihai tecrbe tarz da zaten budur.
Arkaplanda ideolojik bir ajandann bulundu"u o kadar aktr ki Tarde'dan
Durkheim'a bu ani gei!in ikincisinin milliyeti ve muhafazakar diye bugn ideomlar
bile birle!mi! iki farkl ideolojiyi yanyana getirmeye daha uygun oldu"una
dayand"n da buradan yola karak hissedebiliyoruz.
#kinci soru ise !udur: acaba neden, Cumhuriyet'in do"u!unun hikayesini salt
"partizan" ki!iler kaleme aldlar ve her !eyi kapsayabilecek bir roman kaleme
alnamad. Bu i!in Tark Bu"ra'ya braklm! olmas ilgintir. Oradan da olduka
yzeysel de"inmelerle i!leyen bir edebiyat elde edebilmi!tik. Evet, neden Trkiye
kyllerinin, ksmen de Krk a!iretlerinin, giderek nfus pay olduka dar olan kentli
kesimin, esnafn vesaire Kurtulu! Sava! srasnda da"larda yatan bu #ttihat ve
Terakki subaylarnn rejimini kabullenmi! olduklarn --ve nasl kabullenmi!
olduklarn bize hissettirecek bir roman ya da film asla mmkn olmad... Ruslar
kendi devrimlerinin entellektel hesabn verdiler --hem de bizzat devrim srerken.
Bu bizde gerekle!medi. Kimse hesap vermek istemeyecekti nk. Bugnk
sorunlarn cevabn o yllarda aramaya al!mak basit bir tarihi saplant de"ildir. Hep
ya!anmakta olan, ya!anmay srdreni sorguluyoruz nk.
Ama bir hesabn oldu"u ve henz denmedi"i de apaktr: sorun tarihin ilk suni
"millet in!asdr" --sfrdan bozkrda ykselecek sembolik ba!kentiyle, Varlk Vergisi
ad verilen !ey aracl"yla iktisadi egemenlik alann elde tutan aznlklarn
giderilmesiyle, ama en nemlisi patriar!ik otoritelerin mikro-dzeylerine kdm kdm
vurulmas suretiyle. Trkiye'nin medeni kanununun kendisinden tretildi"i, hatta
kopyaland" #svire medeni kanunundan daha ilerde oldu"unu syleyebilece"imiz
pek ok nedene sahibiz: kadnlarn oy hakk daha ileridedir ve daha erkendir.
Ama mesele sz konusu olann hukuk de"il yalnzca bir kanun olmasdr. Hukuk e"er
zgrlkler ve yasaklamalar icat etmeye yarayan bir sistem ise, kanun sadece bu
srecin ufak bir kesiti, bir an, bir parasdr. Demek istedi"im bu yzden !una
geliyor: Kadnlarn seme ve seilme zgrl"n #svire Medeni Kanununa
ekleyebilirsin --ancak bununla hukuk kuramaz, hukuku de"i!tiremezsin. Tek bir
kanun elbette ok !ey de"i!tirir, ama sistem olarak hukuku, hukukun i!leyi! tarzn
de"i!tirmez. Gerek hayatla temas etti"i anda kanun tuzla buz olup gidebilir, nk
ba!ka hukuklarla, szgelimi feodal hukuk sistemiyle kar!la!m!tr.
Arkada hukuk olmadan kanun icat etmenin sonucu bir ideolojik mensubiyetler
alannn do"u!udur: kanunun hukukun nne gemesi hukukun ak!kanl"n zedeler,
otoritesine glge d!recek her harekete a priori olarak mahal verir. Akas medeni
kanun Trkiye'de #svire'den kopyaland. Baz kanunlar ve zgrlkler, ama ayn
zamanda baz kstlamalar ve eksiklikler de eklendi. Bu, Cumhuriyet dneminin en
"ideolojik" olgusuyla kar! kar!ya oldu"umuzu, bununla hep kar!la!aca"mz ve
siyasi ili!kiler ve mcadeleler alannn da bunlar tarafndan katedilmekte oldu"unu
gsterir.
Demek ki Cumhuriyet dnemi ilk siyasi ideolojilerinin hukuka ynelik bir kaymas,
saplants, ama hukuku kanun yapmna ve icrana snrlandran bir illzyonu var.
Belki de bunun tek nedeni, Orhan Koak'n syledi"i gibi, yzyl ba!larnda ba"msz
bir felsefeye dn!en fenomenolojinin, yani hukuk ile kanun arasndaki fark a"a
karacak bir d!nsel faaliyetin ayrcalkl d!nm konumlar arasna hi
gelmemesi, Trkiye'yi asla ziyaret etmemi! olmas.
Burada nemli bir nokta, ba!langta syledi"im gibi, Tarde'n terkedilerek d!man
Durkheim'a kaplanmaktr: Durkheim milliyetci ve kurucu bir ideoloji iin daha
makul bir felsefeye sahipti. Mesela sosyal bilimleri di"er bilimlerden, mesela
psikolojiden ayrdederken, ya da kendi ilerinde tasnif ederken, "politik sosyoloji" bu
tasnifte yer almyordu.
Fransz sosyolojisinin esas kurucusu Tarde ile hasm Durkheim arasndaki tart!ma,
ikincisinin lehinde sona erdi"ini biliyorsak bile, son derecede ilgintir ve fikirlerini
Tarde'a, sonra da Durkheim'a ba"layan pragmatist Trk ideologlarnn ruh halinin
kayna"nda aslnda neyin yatmakta oldu"unu da d!avurur. Durkheim iin her !ey bir
"toplumsal olgu" olmaya ba!ladktan itibaren bireyin tesine, ara!trd"mz nesnenin,
yani toplumun alanna dahil olur. Birey nerede biterse orada artk toplum ba!lar
Durkheimcl"n ana formldr. Ama Tarde'n ele!tirisi hemen gelecektir: tamam,
belli bir alanda birey biter, geersizle!ir, ama bu onun toplumsal dedi"in bu alanda
hala varolmad", hissetmedi"i, d!nmedi"i, retmedi"i anlamna gelmez. Senin
birey anlay!n insan salt psi!ik faaliyetler alanna terk etmekle yetiniyor.
Peki acaba ilk Trk ideologlar insan alglamaya ynelmi! miydiler? Tek bir yabanc,
Fransz antropolo"unun, Claude Lvi-Strauss'un Hindistan gezisi srasnda #slamiyete
dair en derin gerekliklerden birini a"a vurabilecek kadar zaman bulmasnda bizi
!a!rtan bir !ey olmal, de"il mi? Bu gereklik, "basitlik hayranl""dr. Trbelerin
!atafatl olmay!nda yatan, #slam'n en son, dolaysyla en yaln, en basit, en
"rasyonel" din olmas gerekti"ine dair bir kantlama tarz --ad historiam... Bunun iin
yeterince yk vardr: #slamiyet en son din oldu"u iin, basite en gere"idir...
Yalndr, ok az kural vardr ve basite bir kelime-i !ahadet ile dahil olursunuz. Ama
yalnz bununla kalmaz: karnzn kznzn iffetinden, sadakatinden ku!ku mu
duydunuz? zm #slamiyette ok basittir, kapatrsnz. Dinen faiz caiz de"il mi?
zm ok basittir: iki taraf arasnda bir anla!ma yaplp imzalanr, iinde faiz
denmez, para aktarmas filan denir. Ama bununla varolu!sal sorun yer de"i!tirir: bu
kez "acaba karma-kzma sokakta biri de"erse"? gibisinden bir problem ortaya
kacaktr. O halde, #ran'da oldu"u gibi kamusal alanlar haremlik/selamlk halinde
blnrler. Bu srekli bir varolma krizi, srekli bir kolay, ucuz zm rahatl"dr.
Peki Cumhuriyet'in ilk dnemindeki ideolojik atlmlar dahilinde bu konuya nasl
yakla!lm!tr? #lk zmler daha derindendi: a!iret, aile vesaire iinde erke"in
egemenli"inin deste"ini sa"layan kurumsalla!m! temalar yok ederim, bunu hukuk
daha do"rusu kanunlar aracl"yla yaparm, ve sistemleri ker. Mesela kanunen
erke"in aile reisi oldu"unu taahht ederim, nk daha fazlasn yapamam, ama ona
daha fazla sorumluluk, daha fazla dikkat atfederim. Bu herhalde Trkiye'deki en
esasl ideolojik saldrlardan birdir. Karsnn ya da evlatlarnn !apka takan bir kyl
a"asna bakp nasl gldklerini anlatan bir roman ya da hikaye i!te Trk edebiyatnda
yok.
VS !ki Aylk Mstakil Mecmua 2, Ekim-Kasm 2005

Gerek El e!ti ri Gerekl i "i n El e!ti ri si di r
Ulus Baker
(Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 45, Sayfa: 2930)
Senin hikyen senin anlatn
Tarih her !eyden nce bir "anlat"dr. Marx, Kapital'in nsznde: "De te fabula
narratur!" der. Senin hikyeni anlatyorlar. Tarihin bir anlat oldu"u gere"i, tam da
Das Kapital'in birinci cildinin yaznsal yapsnda belirir. Altba!lk !yledir: "Ekonomi
Politi"in Bir Ele!tirisi"
Marx'n ironik dili uzun sredir, kapitalist iktisadi ili!kilerin tahlilinin, nce en vlger
tasarmlarndan ba!layarak, burjuva ekonomi politik "biliminin" gittike yo"unla!an
bir ele!tiri etrafnda geli!mesi gerekti"ini defalarca tekrarlam!t.
!lk kaynak
#lk kaynak, tarihte her zaman ilk anlatandr. Kken Heidegger'in istedi"i gibi, Varlk
ile Hakikat arasndaki ilk ba"lanty kuran Logos de"il, Olu! ile Logos, yani dil
arasndaki ilk ba" olu!turan anlatdr. yleyse tarihyazmnn, tarih felsefesine ve
onu ta!yan "evrensel zne" tasarmna bir nceli"i olmaldr. Marx'tan nce tarih
yoktur, nk "senin hikayeni anlatyorlar" forml, tarihe yeni bir bak!n, tarihe
giri! ann olu!turuyor. Althusser'in hatrlatt" gibi, e"er fizi"in ktasn Galileo
atysa, tarihin ktasn Marx ayordu. Tarihi anlat! biimi tarihi dn!trebilir.
Tarihsel maddecili"in basit bir retorik ve slup sorunu olmad"n anlamak iin,
Marx'n at" ktann "gnoseolojik" topra"nda tarihsel anlatlarn bir at!masnn yer
ald"n ve modern tarihimizin bundan ba!ka bir !ey olmad"n grmek gerekiyor.
Tesadften korkmak
Marx'n, kapitalizmin do"u! srelerine ili!kin olarak altn izdi"i ok zel bir
"tesadf", "topraktan ve tm di"er ba"larndan ba"mszla!m! zgr emek gc" ile
"ticari sermaye" arasndaki "kar!la!ma" da kapitalizmin olu!umu asndan asla bir
tesadf de"il, bir zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor
anla!lr ve karanlkta kalm! bir kavramla!trma zincirinin halkalarndan birini
olu!turan bu konu, tm bir "iradecilik" temati"ine istenmese de olanak sa"lam!
gibidir. 19. yzyldan beri sol kltr tesadflerden korkmakta, onu bilimsel bir dnya
gr!ne yak!tramamaktadr. Daha da nemlisi, tesadflerden faydalanmay
Bol!evik devriminin d!nda becerememektedir.
Bylece hareket ile kurumla!ma, sanki zorunlu bir "rgtlenin" kategorik
emperatifinin dayatmas sz konusuymu! gibi, sol kltrn tesadflere kar! kard"
bir gler birikimi haline gelmektedir. Bu yzden tesadfn olumlanmasnn byk
d!nr Nietzsche ile Marksizm arasnda herhangi bir ortak paydann bir trl
bulunamamas, gnmzde yeni bir sorgulamann konusu haline geldi. #ki dil,
birbiriyle ortak bir mekanda kar!la!mamak iin zel bir aba sarf etmi! gibidir sanki.
Ayn olgu, farkl biimlerde Marx ile Proudhon, sonrasnda da Marx ile Bakunin
arasnda da sz konusudur. Yine anlat ve dil meselesinde d"mleniyor i!. Dillerin
dola!mlar arasndaki karakteristik kar!la!malarn incelenmesi, herhangi bir
yorumsama ynteminden ok daha gl bir biimde bizi Mannheim'n nerdi"i bir
diller sosyolojisine gtrebilir.

Marx'n konumu
"De te fabula narratur" Marksizmin 19. yzyla ait bir tasarm oldu"u ynnde ikinci
bir uyar yapar. Marx'n gzlemledi"i dnya ile bugn gzlemledi"imiz dnya
arasndaki farkn dile getirilmesi bir tr basmakalplktr. Ayn sorunun bir
Machiavelli ya da bir Rousseau iin ortaya atlmamas Marx'n konumunun gizli ve
itiraf edilmemi! bir ayrcalk ta!d"n da gsteriyor.
Belki Marx a"n gzlemlemi!, yorumlam! ve aklamaya giri!mi!tir. Ama bunu
bizim bugn, kendi dnyamz iin ba!arabildi"imiz varsaym ne lde ileri
srlebilir. Marx'n syleyece"i !ey elbette bizim a"mz aklamak de"ildir, onun
nemi, birinin kendi a"n anlamak ve aklamak iin ne yapabilece"ini bize
"retecek son sistematik d!nceyi ieriyor olmasnda yatyor.
Gerek ele"tiri
Marx literatrnn 20. yzyl akademik ya!amnda (bunlara kiliseler denmesinde de
bir saknca yok) kar!lanmas, kendi zel tarihine ve sava! meydanna sahiptir. Her
durumda bu sava! meydannda Marx'n nihai olarak muzaffer kt"n sylemenin
olanakszl", ekonomi politi"in burjuvaca tasarmnn ve bizzat kapitalizmin ekonomi
politi"inin kar!sna dikilen bir 19. yzyl d!ncesinin de"er kaybna u"rad"
anlamna asla gelmiyor.
Marx'n d!ncesi "gerek ele!tiri"dir, nk "gerekli"in ele!tirisi"dir. Frankfurt
ekolnden ba!layarak gnmze dek, srasyla 68'li, anar!ist, feminist ve radikal
ele!tiri ku!aklarna yak!trma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayaca"m
"zayf d!nce" terimi ayn zamanda "gerek ele!tirinin" kat etti"i toplumsal ve
siyasal boyutlar da ortaya karmakta yardmc olabilir.
Zayf d!ncenin srtna bindirilmi! ele!tiri, ya radikalizm, ya da ele!tirel felsefenin
yeni olanaklar olarak sunulmaya devam ediliyor bugnlerde. Kolayca, bir ele!tiri
a"nda ya!amakta oldu"umuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve ku!aklar asrlardr
pe!isra srkleyip gtrm!, bir bakma tarihin pestilini karm! d!nceler ve
"meta anlatlar" a"nn kapand" (nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin
rne"i olarak grlr hep), fark edilmeden kalann, bir di"erinden ve her birinden
"farkl" olann de"er kazand", her zel zgrl"n kendi engelini, dolaysyla farkl
biimlenme ve yaplanma tarzn buldu"u syleniyor. Ele!tirinin; toplumsal, kltrel,
estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez daha !ans tanyacak tek d!nsel buyruk,
tek kelam tarz oldu"u syleniyor. Bu zayf d!ncenin nerilmesidir. Zayf d!nce
kltr dnyasnn tuza"ndadr. Yolunu orada bulur, saldr nesnelerini seer.
Marx'n "senin hikayeni anlatyorlar" sz, btnsel bir st anlatnn yeniden devreye
sokulmasn amalamyor elbette. Hakikatin tm ku!atlmasa bile, hep hakikati
sylemenin mmkn oldu"unu en iyi Marx'n eserinden "reniyoruz. Hi de"ilse
modern dnyann yetinebildi"i, ama bu yetinmeyle kendi hakikat anlatsndan gurur
duyabildi"i bir zelli"i, hakikati sylemeye atfedilen erdem de"erinde bulabiliriz.

Godard ve Si nema El e!ti ri si nden Si nemaya
Ulus Baker
!yle bir soruyu ortaya atarak ba"layalm: acaba Franois Truffaut ve Jean-Luc
Godard ba"ta olmak zere Fransz Yeni-Dalga'sn yaratan sinemaclar ekibini
Cahiers du cinma dergisinden film yapma prati#ine atlamaya drten istem nereden
geliyordu? Godard "imdilerde bu konuda olduka sakin cevaplar verebiliyor: Yeni-
Dalga'nn gelecekteki filmcileri hep yazdlar ve bu "yazma" faaliyeti sinema
ele"tirisinden sinemaya getikten sonra da devam etti. Ve ekliyor Godard: bu ne teori
yapmakt ne de bu film "insanlar" sinema ya da belli bir film stne yazmaktaydlar.
"Bu zaten onlarn film yapma tarzyd".
1

Geriye ynelik bu yorum sorumuza cevap vermedi#i gibi, Deleuze'n protestosuyla
da kar"la"yor: sinema stne teorik al"malarn yararszl#ndan dem vuran byle
bir yakla"m aslnda teorinin ne oldu#u konusunda bir bilgisizlikten ileri geliyor. Oysa
Deleuze iin bir "sinema teorisi" sinema "stne" de#ildir, tam anlamyla kendi icra
edildi#i alanda, mesela felsefe iinde yaplan bir pratiktir. Deleuze'e bu konuda
ynlendirebilece#imiz tek kar" k", altetmeyi ve kk d"rmeyi hakl olarak
amalad# psikanalitik, dilbilimsel ve semiyolojik sinema teorilerinin de byle
yapt#nn hatrlatlmas olabilir. Ve belki de Godard'n son yaptlarndan Histoire(s)
du cinma Deleuze'e bir cevap niteli#inde veya onun tart"malaryla e"gdm iinde
gerekle"tirilmi" uzun bir "video-belge" i"idir.
Godard'dan yola karak sinema ele"tirisi stne bir takm tezler ileri srmek
istiyorum: bilindi#i gibi temel iddialarmz do#rultusunda, Rda Bensmaia'nn dedi#i
gibi sinemann giderek daha ok "analitik" bir nitelik kazanmaya do#ru meyletti#i
fikrini ancak baz rezervlerle kabul edebilirdik --birincisi, sinema bize gre her zaman
"analitik" bir nitelik ta"d ve bu durum yalnzca Lumire-Vertov izgisi olarak
tanmlad#mz "belgesel" sinema asndan de#il, sinemann btnn sarp
sarmalayan bir zellikti. Deleuze'n vurgulad# gibi sinemann byk "d"nrleri"
var ve bu d"nrler felsefecilerden farkl olarak "kavramlarla" de#il, imajlarla
d"nyorlar.
2
Nihayetinde, sinema semiyolojik, linguistik, psikanalitik, tekstel veya
sosyal bilimsel yakla"mlarn hepsinin elinden kurtulan indirgenemez bir grsel-i"itsel
gerekli#e sahip. Bu yzden sinema ele"tirisini btn bu disiplinlerden ayr tutmak,
stelik "u "disiplinleraraslk" trnden akademik iddiaya da saplanp kalmamak
gerekiyor. Sinema ele"tirisi belli bir noktadan itibaren "sinema teorisi" haline
dn"m"t. Bunun sinemann kitleler ve aydnlar tarafndan farkl biimlerde
kar"lanmasndan ileri geldi#ini d"nmek gerekir: aydnlar sinemay genellikle di#er
"stn" sanat dallarnn --edebiyat, tiyatro, resim-- zerine reklenen bir smr
aygt olarak grdler. Bunlar arasnda en ilginci 1926 ylndaki The Cinema adl
makalesiyle Virginia Woolf'tu: onun ele"tirisine gre sinema edebiyat smren,
stne atlayp parampara eden bir hoyrat bando gibiydi --bir "bricolage" olarak
sinema. Daha "teknik" ele"tiriler ise sinemann hareketin bir "mekanik
reprodksiyonu" oldu#unu ileri srerek onu tiyatronun yaygnla"masn
kolayla"tracak bir "eklenti" olarak yorumladlar (hatta Marcel Pagnol gibi bazlar
bunu bizzat kendi filmlerinin biimi haline getirdiler)
3
. Bunlarn arasnda Deleuze'n
btn sinema tart"masn dayandrd# Bergson'un nl "sinematografik yanlsama"
tasarm da sz konusuydu --tabii ki bunu daha derin felsefi nedenlerle yapm"
oldu#unu hatrlamak gerekir. Aydnlardan ve d"nrlerden gelen "daha derin"
ele"tiriler ise bizi sinemann sosyo-politi#ine (Kracauer) ve esteti#ine (Adorno ve
Benjamin) ta"yor. Btn bu yakla"mlar arasnda yine de sinemann bysn
ya"ayanlarnki var: Maksim Gorkiy'nin ilk film seyretme deneyimini aktar"
bunlardan biri --ekrandan f"kran suyun deh"et verici etkisini tasvir edi"ini
hatrlayalm. Ve yine Virginia Woolf, sinemann "hoyratl#n" a#r"trrken bunu
olduka karma"k bir "dilsel" ereveye ba#lantlandryordu: ekranda bir kzgnlk
an m gsterilecek? O halde birisi bir barda# yere alacaktr. A"k m gsterilecek? O
halde ate"li bir pck... Btn bunlar Woolf'un protestosunu hakl karyor gibi:
Tolstoy'un koskoca Anna Karenina's asla byle bir basit dile ve jestel unsurlara
indirgenemezdi.
4
A"kn bir "derinli#i" vard ve bunu belki teyatral dnya, ehov'da
oldu#u gibi grsel-i"itsel dzleme ta"yabilirdi, ancak sinema hala bu "derinli#i"
smren bir teknik aygt olarak kalacakt.
Oysa yine Virginia Woolf sinemann ierdi#i ikin bir talihten ve mmkn bir
sanatsal alm alanndan da bahsediyor: Bu ok ilgin bir noktada yakalanm" bir
haldir: --bir tesadf, Caligari'yi izlerken ekrann aniden kararmas, yani
sinematografik cihazn (burada projeksiyon cihaznn veya pelikln) bir
"bozuklu#u"... Woolf sinemann kazmas gereken sanatsal olanaklarn burada
yatt#n, imajlarn teyatral anlatm amal hiyeroglifle"mesinin yerine ekran bir tablo
gibi, bir "beyinsel etki" olarak kullanmann sinemann henz ke"fedilmemi" esas
oldu#unu iddia ediyordu. Biz bunun "video" teorisinin k" noktalarndan birisi
olabilece#ini d"nyoruz "imdilik.
Yine de geriye ok nemli bir nokta kalyor: sinemaya kar" kmak yerine sinemay
"onaylayan" ilk sinema teorisyenlerinin tavr... nce tarihsel bir gzlemde bulunmak
gerekir: sinemadaki "d"nlebilir", daha do#rusu "kavranmas" iin d"nmeyi
gerektiren unsur yava" yava" ortaya karak nce D. W. Griffith'in sanki
"bilind"nda" gizli bir dil gibi yapla"an, ardndan "bilin", hatta "d"nce" dzeyine
Sovyet Devrim sinemasnn adamlarnca, zellikle de S. M. Eisenstein'n teorik
al"malar sayesinde ykseltilebilen "montaj" tart"masyd. Sanyoruz Sovyet
sinemaclar devrim dneminde sadece siyasi otoritenin kar"snda de#il, birbirleri
kar"snda da (sanatn her alannda oldu#u gibi) "yaptklarnn hesabn vermek" gibi
bir zorunlulu#u iselle"tirdiler. Bylece Sovyet sinemas bir sava" alanna dn"t --
taraflar, avangartlar belirlendi, Vertov ile Eisenstein, sonra da Esfir !ub arasndaki
keskin tart"ma patlak verdi, teorik ve pratik deneyler yapld (zellikle nl Kule"of
Efekt ba#lamnda). Montaj tart"mas meselenin esasyd nk sinemann insann ve
do#ann birbirlerine verdikleri kar"lkl aksiyon ve reaksiyonlarn bir ala"m, bir
"toplam" olarak anlam kazanabilece#ine inanlyordu. Ksaca sylemek gerekirse,
sinemay "onaylayanlar" yalnzca ba"kalarnnkini de#il kendi filmlerini bile
(zellikle Eisenstein ile Vertov) defalarca ve srarla inceleyip duran, onlardan yeni
ba#lamlar ve unsurlar tretmeyi asla bir yana brakmayan sinemaclard.
Sinemay onaylamaya kalk"an bir ba"ka entellektel taife de Weimar Almanya'snda
ortaya kt: sinema kar"sndaki tutumlar belirsiz olan Kracauer, Adorno ve
Benjamin d"arda braklrsa, zellikle fenomenolojik yakla"ma sahip psikologlar,
zellikle de eserinin btnne yakn aslnda sanat erevesinde, zellikle de grsel
sanatlar zerinde yo#unla"m" olan Rudolf Arnheim meseleyi "yle ortaya
koyuyorlard: sinema, entellektellerin onca burun kvrmalarna ra#men, hangi
anlamda bir sanattr. Sorgulamalar zellikle sinemay "sanat" klan unsurlarn neler
olabilece#i zerineydi ki bu sorgulama, ba"langta tart"t#mz Kant-Hegelci
esteti#in izgisinden pek uza#a d"myordu. Arnheim iin sinema bir sanatt, ya da
byle bir potansiyeli kendi do#asnca ieriyordu, nk resimden ve tiyatrodan
farklla"an, stelik onlar da ierebilen ve ancak fenomenolojik alg teorisi tarafndan
kaydedilebilecek dolaymlara ve "temsillere" sahipti. Szgelimi filmin bir projeksiyon
olmas bile onu bir sanat eseri klabilecek ko"ullardan biriydi. Herkes biliyordu ki
ekran bir "ereve" olu"turur ve nesneler bu ereve zerinde iki boyutlu olarak (tpk
resim gibi) yansrlar. Bu bir figrasyon ya da "temsil" demektir ve insan algsna,
ba"ka sanatlarda bulunmayan kendine zg tarznda hitap eder.
5

$kincisi, film birikimsel bir anlamlandrma sreci olarak grnyordu: ba"ka bir
deyi"le sinemada "montaj" bir btnlkt ve onun imajlara, plan-sekanslara ve
erevelere da#lm, sanki onlar unsurlar klarak entegre etmekti. Bu bak" tarz
ayn zamanda Eisenstein'inkidir ve onun tarafndan "pratik" olarak da kullanlm"
oldu#u besbellidir. $lk tart"malarn ancak "montaj" stnde gerekle"ebilmesinin
nedenlerini sanrm "yle sralayabiliriz: montaj her "eyden nce Eisenstein'in
syledi#i gibi "diyalektiktir" ve sinema ekollerinin ayrdedilmesi ancak ondan itibaren
mmkndr. Gerekten de, Deleuze bile ilk sinema ekollerini "montajdan" itibaren
ayrdetmeye giri"ir: Amerikan ekol (Griffith montaj), Sovyet ekol, Alman
(Expresyonist) ekol, son olarak Fransz Ekol (Gance'dan Renoir'a)... Bu ekollerin
tesinde daha ince bir ayrm, "kadrajlama" (framing) etrafnda yaplr: bu ayrm
auteur'lerin attklar "imza" ile ili"kilidir --genel ereveleme tekniklerini yeterince
evrenselle"tiren ekollerden farkl olarak her "auteur"n kendine ait bir obsesyonu
vardr --Antonioni'nin "lle"mi"" mekanlar, Ozu'nun i mekanlar kadrajlama
tarzndaki "tuhaflk" vesaire...
Notlar:
1
Aktaran G. Deleuze, L'image-temps, p. 365
2
G. Deleuze, Image-Mouvement, Cinma 1, Prface
3
bkz. A. Bazin, Qu'est-ce que le cinma, p.***
4
Woolf, The Cinema...
5
R. Arnheim, Film as Art.

Godard Zagdanski ' ye Kar!
Ulus Baker
Sinema bir "samalk" m?
Son eseri Gzdeki lm'de Stphane Zagdanski Lumire karde!lerden Matrix'e
sinematografik ideolojinin ipli"ini pazara karmay hedeflemi!. En sert saldrdklar
arasnda bulunan Jean-Luc Godard yazar ile kar! kar!ya gr!meyi kabul edince,
a!a"daki diyalog ortaya km!...
Zagdanski'nin kitabnn alt ba!l" !yle: "Bak!, bask, yalan, kkszle!tirme,
ayartma, maniplasyon, ykm, ktye kullanma olarak sinemann Ele!tirisi". Bu alt
ba!l"n Guy Debord'a gz krparken bir "sava!" tonunu ta!d" da tespit edilebilir.
Tezi ne peki? En rafine estetik rnlerine varncaya kadar, sinema yrtc bir endstri
oldu hep: hipnozla ve maniplasyonla ta ba!tan beri eleleydi. #deolojik bakmdan
do"u!u Lumire karde!lerin icad de"il, #sa'dan nce drdnc yzylda Platon'un
ma"arasyd --i!te bu ma"arada kudurgan bir gruh byye kaplm! gidiyordu.
"Sinema kendini sanatn mirass zanneder, ama olsa olsa klonlamann atasdr, hayat
taklidi yapan bir lm tekni"idir." Zagdanski'ye gre karanlk salonlarn "ma"ara
atmosferinden" midesi bulanan Cline'den "harika ve lanetli byleni!"ten bahseden
Artaud'ya kadar Yirminci yzyln btn byk yazarlar meselenin nemini
kavram!lard. Gzdeki lm kitabyla Zagdanski Bat'da imajn tm bir tarihini
hedefliyor ve ok sayda sinemacyla at!yor: Orson Welles'den Wachowski
karde!lere. Byk sinema teorisyenlerini de esirgemiyor: Elie Faure, Gilles Deleuze
ve Serge Daney. Anla!ld" kadaryla "sinefili ukalal"nn daniskas"diye sulanan
Jean-Luc Godard kitab okuyup ho!lanm! ve yazaryla bir kar!la!ma oyununu gze
alm!... #ki saatlik diyalog sonunda Godard ile Zagdanski "yeryznn en iyi
d!manlar" olarak birbirlerinden ayrldklarn sylyorlar...
*********************************************************************
*
J-L Godard: Film ekmeye yeni ba!lad"mda filmler stnde anla!makszn iftler
evlenemezlerdi. Bugn ise o"lan Luc Mollet'yi sevebilir, kz ise Bruce Willis'i tercih
edebilir. Kitabnzn ho!uma gitmesinin nedeni bu. Bu bana Cocteau ile Mauriac
arasndaki ztla!malar ya da Gerekstclerin Anatole France'tan o korkun
bahsedi!lerini hatrlatyor. "Positif"in kfrlerini de. Gnlden gld"m ve zellikle
de ok do"ru olan anlar vard.
S. Zagdanski: Sinemaya saldrrken Godard' esirgeyemezdim. Gnmzde sinema
sizsiniz. Burada Nietzsche'nin sava! ilkelerini uyguladm, Wagner'e kar! kulland"
ilkeleri. Birinci ilke: sadece muzaffer davalara saldrmak. Godard ve sinema muzaffer
davalardr.
JG: Bunu isterdim gerekten ... (gl!meler)
SZ: "Bollywood" filmlerinin yenilip yutuldu"u Drdnc Dnya bidon-!ehirlerinden
Bresson'un "kak enteline" kadar kimse bugn sinemay a!a"lamak !yle dursun
sevmedi"ini sylemeye bile cesaret edemez. #kinci ilke: yapayalnz saldrmak.
Yetmi!li yllarda, Debord'u bir kenara brakrsak kimse sinemann ne oldu"unu
gerek anlamda sorgulamaya kalk!mad. Olup bitti"i "Yeni Dalgac msn, kar!
msn"dan ba!ka bir !ey de"ildi. Bir ba!ka ilke: ki!isel saldr yok. zel ad bir
bunalm incelemek iin bir byte olabilir ancak. Godard tam da "ntr"n
sinemacsdr, onun ta kendisidir dedi"imde bu imaja zg ntrlkten bahsetmek
iindi. Bir foto"rafta pozitif negatife denktir. Bu yzden sinema her trl
propogandaya hizmet etmi!tir ve Eisenstein gibi bir sinema dehas deh!et verici bir
rejimin altnda srnebilmi!tir. Byk edebiyatta bylesi d! nlemez.
JLG: Ayn fikirdeyim, ama yine de ba!ka bir !ey de oldu"unu kabul etmek !artyla...
Dostum Anne-Marie Mieville, sanat olarak sinemaya sayg duysa bile orada, ierde
sonsuzca hzn verici bir !eyler oldu"unu da sylyor. Esasn derinden bir
reddedili!i. Sinema en ba!tan beridir bir vazgei!ler silsilesinden yaplm!tr. nce
teknik meseleler. Kim Novak'la film yapmak istenir, serbest de"ildir. Gne! istenir...
Ben her zaman her !eyden vazgeip durdum, ama yine de devam ettim...
(...)
Bir zamanlar Hitchcock ya da Rosselini'nin bir Chateaubriand'a denk oldu"u
d!nlrd... Ben hibir zaman yazmay beceremedim --bu bir romann ilk cmlesi
olsa bile. #!te bu yzden Gallimard'da kitaplar kan Astruc ile Rohmer'e kar! o
zamanlar byk bir hayranl"m vard. Matematiki Laurent Schwartz bir hi oldu"u
tek bir nokta d!nda her noktasnda sonsuz olan bir e"ri tasarlam!t. Hi olan nokta,
i!te, sinemadr. teki noktalarsa, edebiyat. Ama ikisi de ayn e"ri zerindeler. Ayrca
uzla!mann dostla de"il d!manla yaplaca"n da sylemek isterim...
SZ: Gerek bir dost bir klondur, bir i!e yaramaz. Zaten dilde oldu"u gibi varolu!ta da
sadece sahte dostlar vardr. Hep yabanc bir dil ayrr onlar. Edebiyat ile sinema
arasnda oldu"u gibi. #lgimi eken !ey imaj ile sz arasndaki at!mann kklerini
yeniden bulmakt.
JLG: Kkenlerden gelen bir at!ma, e"er kken diye bir !ey varsa. Geen hafta,
birdenbire kendime dedim ki annem benim do"umumdan nce hi sesli film
seyretmemi!ti. Ku!kusuz bu yzden ok ge, ancak be! ya!nda konu!maya
ba!lam!m. (Gl!meler) Adlarla ok ilgiliyim. Neden acaba Amerikallar
kendilerini btn bir ktann adyla adlandrrlar mesela? Amerikal, bu huhuki bir ad,
ama topraktan gelmiyor. Byk handikaplar ve bugnk o karma!k sular i!te
budur. Ayaklar topra"a basmyor. #!te belki burundan konu!malarnn nedeni de bu.
(...)
lde kk ta!lar toplayan amcam Thodore Monod gibi ben de cmle
paracklaryla, cmleciklerle, teoremlerle ilgiliyim... Derrida bir blok alyor ve onu
skyordu. Bense tersini yapyorum, bulmacalar dzyorum. Artemis'in aya", onu
!uraya koyuyorum, bakyorum olmam!. Sonra onu Raymond Chandler'a
yap!tryorum ve diyorum ki kendime, hah i!te, burada bir yasa olabilir.
SZ: Yahudi d!ncesi mtemadiyen bunu yapar, da"nk paralar almak ve onlar
akmakta! gibi srtt!trmek.
JLG: Evet ama yola kt" metinden baz ku!kularm var.
SZ: Tevrat m demek istiyorsunuz?
JLG: Evet, ok totaliter oldu"unu d!nyorum. sinema borla do"rudan ili!kisi olan
bir sanattr. Ben ok kkken bir !eyi istemem yetti"i halde alardm, belki de bu
trden !eyler karar veriyor... Bugn bile paradan bahsetmeye cesaret edilen ender
yerlerden biri... Tevrat'a ok yakndan ba"l olmas muhtemel bir !ey var. #brahim bir
ev satn alarak ba!lam!t.
SZ: Aksine Tevrat "Torah arma"an"yla bedava vermeyi, bah!etmeyi icat etti. Musa
altndan bir puta tapmaya a bir halka Torah' sundu. Ve de nasl bir put! Gzel bir
kadn bile de"il, bir buza". Hitchcock aktrlerin besi hayvanlar olduklarn sylerdi,
bu bir tesadf de"il. Orada putperestli"in gbe"indeyiz --para, lm, !eyle!me
arasndaki ili!kiler ve sinemann Lumire'lerden Matrix'e kadar yapm! oldu"u
!eylerden. Sinema yalann tarihinde kk bir halkadan ba!ka bir !ey de"ildir.
Dagerrotipten insan klonlamaya kadar ko!an bir tarih, zde!in yeniden-retiminin nec
plus ultra's. Sinemann maniplasyon ile de ok yakn ba" var. Oysa edebiyat
zgrle!meyle ilgilidir. Musa ve Odysseus ilk edebi kahramanlardr. Hah i!te,
Odysseus zamann hipnozla, sahteliklerle mcadele etmekle geirir; Musa ise
#branileri klelikten kurtarr. Sinemaysa, toptan, ezenin tarafndadr. ABD'deki ilk
stdyonun adnn ne oldu"unu biliyor musunuz? Black Maria. Bizim "salata sepeti"ne
denk d!er. Kotarlm! bir ad, bir vagon ad gibi...
JLG: "ekim" kelimesi iin de ayn !ey de"il mi? ("La prise de vue" = grnt alma)
SZ: Evet. Ya da Edison'un projeksiyon aygtnn ad iin: Panopticon. Bu iinde tek
bir ki!inin, tam merkezde oturup dnyay gzetleyebildi"i bir odayd. Dilde hibir
zaman tesadfe yer yoktur.
JLG: Tamamen yle, ama yedi metrelik botlarla binlerce kilometre katettiniz... bense
henz kk oyuncaklarmla oynuyorum burada (gl!meler)... Ezenlerin yannda yer
almasna gelince, tmyle ayn fikirdeyim. "Filistin'e Yeniden Ziyaret"inde Elias
Sanbar Kutsal Topraklarn gemi!teki ve bugnk imajlar stne yazd. Yzlerce
foto"raf gitti oraya, her !eyi ektiler, yalnz Filistinliler d!nda. Onlar Batnn fethi
srasnda ekilen foto"raflardaki Kzlderililerden bile az grm!zdr. nceden
anlatlanlardan bildiklerini ektiler sadece. Burada dagerrotiplerin efendileri
edebiyatn kleleri olduklar sylenebilir. #!te beni ilgilendiren bu trden !eyler... (...)
JLG: lm kamplaryla ilgili olarak, Hannah Arendt gibi biri bile "koyunlar gibi
oraya gtrlmelerine izin verdiler" diyebildi. Bense aksine #srail'i kurtaranlarn onlar
oldu"unu d!nmeye ba!ladm. Sonuta, alt milyon kamikaze vard...
SZ: Ben byle demezdim.
JLG: Alt milyon kendini feda ederek kurtuldu. Bunun zerine yaplacak filmler hi
yaplmad...
SZ: Burada sizinle hi ayn fikirde de"ilim. Yahudiler lmle bir feda, bir kendini
kurban etme ili!kisi iinde de"ildiler. Bu insanlar, o"u zaman ok inanl olan bu
insanlar hayatla do"rudan bir ili!ki iindeydiler. Ama lmn hayattan ok !ey
gtrd"n de hissetmi!lerdi. Nazizm basite ok kt insanlarn bir kli"i de"ildi --
Bat'nn ne olmakta oldu"unu ilan ettiler: lmn stnl". Oysa hayat lme
lmcl bir cevap vermemeli. Tevrat'n Tanrs !unu der: "nne lm ve hayat
koydum, hayat seeceksin." Aksine otobste kendini patlatan bir Filistinli, ok
derinlerde #slam'da kk salm! olan hilikle lmcl bir ili!ki iinde kalr. Bununla
Avrupa Yahudilerinin katledili!i asla birbirleriyle kar!la!trlamaz.
JLG: Bunu yapan bir Filistinli adna konu!amam. Sonra, onlar genel olarak
Araplardan da ayrdetmek gerekir. Ama bildi"im bir !ey varsa o da, e"er siz #srailli
ben de Filistinli olsaydk hemen !u anda oday blmeye giri!irdik.
SZ: Sinema fikirlerle al!r, metaforlarla de"il. Herakleitos "Zaman zar oynayan bir
ocuktur" dedi"inde, i!te metaforun kalbindeyiz --duyulmadk derinlikte poetik bir
kalk!tr bu. Sinema buna varamaz, zincirlenmi!tir.
JLG: Eh tamam. Bense buna sinema diyorum, neredeyse hi varolmam! olsa bile.
SZ: A!lamaz bir nedenden dolay: bir yazar dirili! eseri yaratr, eti sz, Kelam ifade
eder. #maj ise tamamyla lm ve yokolu! srecine batm!tr. Bir ie"in foto"rafn
ekti"inizde onu zehirlersiniz, ldrrsnz. Sinemann btn problemi kklerindeki
bu zehiri montaj ile dengelemeye al!makt.
JLG: Montaj hi varolmad. Hayat ak!a hi geiremedi, ok ender istisnalar d!nda -
-tpk evrimde oldu"u gibi. Rimbaud ile Mallarm gerek montajclard. Sinema bunu
yapmay ba!aramad. Yine de, ocuka niyetleri vard ama parann kt kullanm
yznden bunlar ok abuk yozla!p gittiler. Sinemann binde biri yine de
kurtarlabilir. Diyelim ki bu sulardan kurtarlm! Musa olsun.

Guy Debord' un Si nemas
Giorgio Agamben - eviren: Ulus Baker
Burada amacm Guy Debord'un sinema alanndaki poetikasnn, ya da daha do!rusu
kompozisyon tekni!inin baz ynlerini tanmlamak. "Sinematografik eser" teriminden
bilhassa kanyorum, nk bizzat Debord bu szc!n kendi durumuna
uygulanamayaca! konusunda bizi uyaryor. In girum imus nocte et consumimur
igni'de (1978) "hayat hikayeme baklrsa, sinematografik bir eser yaratamayaca!m
apak belli olur" diye yazyor. Zaten yalnzca sanat eseri kavramnn Debord'un
durumunda uygun kamayaca!n sanmakla kalmyorum, zellikle gnmzde, edebi
olsun, sinematografik olsun, ya da ba"ka bir alanda olsun eser denen "eyleri
zmlemeye giri"ti!imiz her defasnda, bizzat eser sresinin sorgulanmasnn
gerekip gerekmedi!ini soruyorum kendime. Kendi ba"na sanat eserini sorgulamak
yerine neler yaplabilece!i ile nelerin yaplm" oldu!u arasndaki ili"kinin sorulmas
gerekti!ini d"nyorum. Bir defasnda, kendisini bir filozof olarak kabul etmeye
yeltendi!imde (hala da yle d"nyorum) Debord bana "ben bir filozof de!ilim, bir
stratejistim" demi"ti. Kendi zamann btn hayatn stratejiye adayaca! bitimsiz bir
sava" olarak grd. #"te bu yzden sinemann bu strateji iinde ne gibi bir yeri
oldu!unu sormak gerekti!ini d"nyorum. Neden sinema ve Isou'da oldu!u gibi
Durumcular iin ok nemli olan $iir, ya da dostlarndan biri. Asger Jorn gibi resim
de!il?
Sanyorum bu sinemayla tarih arasndaki sk ba!da gizli. Bu ba! nereden geliyor ve
bu hangi tarih?
Bu durum imajn zgl i"levine ve derinden tarihsel karakterine ba!ldr. Burada
nemli olsalar da detaylara ok fazla dalmak gerekmiyor. #nsan yalnzca kendi ba"na
imajlarla ilgilenen tek varlktr. Hayvanlar da imajlara ok ilgi duyarlar, ama yalnz
mecbur kaldka. Bir bal!a di"isinin imajn gsterebilirsiniz, sperm salacaktr. Bir
ku"u tuza!a ekmek iin kendi cinsinden ba"ka bir ku"un imajn gsterin, bu
gerekle"ecektir. Ama hayvan bir imajn kar"snda oldu!unu fark etti!inde btn
ilgisini kaybeder. Oysa insan yle bir hayvandr ki, imajlar bir kez tand!nda ba"l
ba"na onlara ilgi duymaya ba"lar. #"te bu yzden resimle ilgilenir, sinemaya gider.
Buradaki zgl bak" amzdan insann tanmlarndan biri sinemaya giden hayvan
olabilirdi. #nsan bir kez gerek varlklar olmadklarnn farkna vard!nda imajlara
ilgi duymaya ba"lar. Di!er bir nokta ise, Gilles Deleuze'n gsterdi!i gibi, sinemadaki
imajn (stelik yalnz sinemada de!il, genel olarak modern zamanlarda) artk
hareketsiz bir "ey, bir arketip, yani tarih-d" bir "ey olmad!dr: imajn bizzat kendisi
hareketli bir kesit, bir hareket-imaj olarak dinamik bir gerilimle yklenmi"tir.
Sinemann kkeninde hareket ykl imajlar olarak yatan Marey ve Muybridge
foto!raflarnda ok iyi grlebilir bu dinamik yk. Benjamin'in de diyalektik imaj
adn verdi!i, onun iin tarihsel deneyimin esas unsuru olan "eyde grd! de i"te
byle bir ykt. Tarihsel deneyim imajla olur ve imajlar bizzat tarih ykldrler.
Resimle ili"kimizi de bu bakmdan ele alabiliriz: resimler hareketsiz imajlar
de!ildirler, daha ok elimizde olmayan bir filmin hareket ykl karelerinden
ibarettirler. Onlar bu filme iade etmek gerekir (burada Aby Warburg'un projesini
hatrlayn).
Peki ama bu hangi tarihtir? Burada kesinle"tirilmesi gereken, bunun kronolojik bir
tarih de!il tam anlamyla mesihi bir tarih oldu!udur. Bu Kurtulu"un tarihidir, bir "eyi
kurtarmak gerekir. Ve bu son tarihtir, eskatolojiktir, orada bir "eyin tamamlanmas,
yarglanmas, burada, ama ba"ka bir zamanda olup bitmesi, yani ba"ka bir yerlere
kamadan kronolojik zamann elinden kurtulmas gerekir. #"te bu nedenle mesihi
tarih hesaba gelmez. Yahudi gelene!inde, tam bir hesap ironisi vardr: rabbiler
Mesih'in geli" gnn hesaplamak u!runa ok karma"k hesaplar yaparken, Mesih'in
geli"i nceden hesaplanamaz oldu!u iin bunlarn yasak hesaplamalar oldu!unu
sylemekten de bir an olsun geri kalmazlard. Ama ayn zamanda, tarihin her an onun
geli"iydi, Mesih hep zaten gelmi"ti, hep oradayd i"te. Her an, her imaj tarihle
yklyd, nk Mesih'in girece!i kk kapyd. Debord'un Histoire(s) du
cinema'nn Godard'iyla payla"t! i"te sinemadaki bu mesihi durumdur. Eski
d"manlklarna ra!men (Debord 68'de Godard hakknda in yanls #svirelilerin en
yav"a! oldu!unu sylemi"ti) Godard ilk defa Debord'un "ekillendirdi!i paradigmay
yeniden bulmu"tur. Peki bu paradigma, bu kompozisyon tekni!i nedir? Serge Daney,
Godard'n Histoire(s)' hakknda meselenin montaj oldu!unu aklyor: "sinema bir
"eyi, montaj aryordu ve Yirminci yzyl insannn mthi" ihtiya duydu!u "ey
buydu." Godard'n da Histoire(s) du cinema'da gsterdi!i i"te budur.
Sinemann en zel karakteri montajdr. Peki ama montaj nedir, ya da daha do!rusu,
montajn mmkn olma ko"ullar nelerdir? Felsefede Kant'tan beri herhangi bir "eyin
mmkn olabilece!i ko"ullara 'a"knsallar' deniyor. yleyse montajn a"knsallar
nelerdir? Montajn iki a"knsal ko"ulu vardr: tekrar ve durma. Bunlar icat eden
Debord de!ildir, ama meseleyi "!a karm", sz konusu a"knsallar kendi ba"larna
te"hir etmi"tir. Ve Godard da Histoire(s)'da ayn "eyi yapacaktr. Artk ekim
yapmaya ihtiya yok: yalnzca tekrarlanacak ve durdurulacak. Bu sinema tarihiyle
ili"kili olarak yeni bir epokhe biimidir. Bu olgu 1995 Locarno festivalinde beni ok
arpm"t. Kompozisyon tekni!i de!i"memi"tir, montaj olarak kalm"tr, ama "imdi
montaj artk ilk plana kmakta ve bizzat kendisi olarak gsterilmektedir. #"te bu
yzden sinemann btn trlerin st ste ak"t! bir kaytszlk blgesine girmeye
ba"lad! d"nlebilir: hem belgesel hem anlat, hem gereklik hem kurmaca. Artk
sinemann imajlaryla sinema yaplyor.
Ama "imdi sinemann mmkn olma ko"ullarna, tekrar ve durmaya dnelim. Nedir
tekrar? Modernlikte tekrarn drt byk d"nr var: Kierkegaard, Nietzsche,
Heidegger ve Gilles Deleuze. Drd de tekrarn zde" olann geri dn" olmad!n,
ayn "eyin geri geli"i olmad!n gsterdiler. Tekrarn kuvveti ve zarafeti, bize
arma!an etti!i yenilik. Olup bitmi" olann mmkn olmaya geri geli"idir. Bir "eyi
tekrarlamak demek, onu yeniden mmkn klmak demektir. Tekrarla hafza
arasndaki yaknlk i"te bundan gelir. nk hafza da olup bitmi" olan bize olmu"
oldu!u gibi veremez. Byle bir hal cehennemin ta kendisidir. Hafza gemi"e
imkann kazandrr. Annn tamamlanmam"tan tamamlanm", tamamlanm"tan ise
tamamlanmam" tretti!ini sylerken hafzada grd! teolojik deneyimin anlam
i"te budur. Sylemek gerekirse hafza gerek olan tarzlandran organdr ve gere!i
mmkne, mmkn gere!e dn"trr. Oysa e!er biraz d"nlrse, bu sinemann
tanmdr da. Sinema da hep bunu yapmyor mu: gere!i mmkne, mmkn
gere!e dn"trmek? Dja-vu "yle tanmlanabilir: "halihazrdaki bir "eyi daha nce
olup bitmi" gibi alglamak" ve tersi, olup bitmi" bir "eyi "imdiymi" gibi alglamak.
Sinemann yeri i"te bu kaytszlk blgesidir. Bu durumda imajlarla al"mann ne
kadar tarihsel ve mesihi bir nem ta"d! anla"labilir, nk gc ve imkan tanm
icab imkansz olana, gemi"e yanstmann bir yoludur. yleyse sinema medyann
yapt!nn tersini yapmaktadr. Medya bize hep olan, olup bitmi"i verir, ama
imkansz olarak, kuvvetinden yoksun olarak. Dolaysyla kar"snda kuvvetsiz, gsz
oldu!umuz bir olay vermektedir. Medya rahatsz, ama ayn zamanda gsz
vatanda" sever. Televizyon rportajnn amac da zaten bundan ibarettir. Bu kt,
ierleyen insann hafzasdr.
Tekrar kompozisyon tekni!inin merkezine yerle"tirerek Debord bize gsterdi!ine
yeniden imkan tanr, ya da daha do!rusu gerek olanla mmkn olan arasnda bir
kararszlk blgesi aar. Bir televizyon syle"isi parasn, tekrarn gcn
gsterdi!inde, bu olup bitmi" bir "ey olarak kalmay brakr ve yeniden mmkn bir
"ey haline gelir. Kendinize sorarsnz: "byle bir "ey nasl mmkn olmu" olabilir?".
Bu ilk tepkidir. Ama ayn zamanda anla"lr ki, evet, her "ey mmkn, bize gsterilen
deh"et bile. Hannah Arendt bir zamanlar kamplardaki nihai ya"anty "her "ey
mmkn"n ilkesi diye tanmlam"t.
Sinemann ikinci unsuru, ikinci a"knsal ko"ulu durmadr. Bu, Benjamin'in bahsetti!i
kesintiye u!ratma kudreti, "devrimci kopu""tur. Bu sinemada ok nemli ama yine
ekleyelim, yalnz sinemada de!il. Sinemayla anlat, hep sinemayla kar"la"trlm"
anlatan dzyaz arasndaki fark i"te budur. Durma tam aksine bize sinemann
dzyazdan ok "iire yakn oldu!unu gsterir. Edebiyat kuramclar dzyazyla "iir
arasndaki fark tanmlarken hep zorluk ekerler. $iiri karakterize eden pek ok unsur
dzyazya da geebilir (mesela dzyaz hece says bakmndan msralar ierebilir).
$iirde yaplp dzyazda yaplamayacak tek "ey, msra aktarmlar ve kesmelerdir.
$air sese dayal, ll bir snr cmle yapsnn snrna kar" karabilir. Bu sadece
bir durak de!il, sesle anlam arasndaki bir ak"mazlk, bir kopmadr. #"te Valry'nin
"iirin ne oldu!una dair verdi!i o enfes tanm da buradan yola kyor: ""iir, sesle
anlam arasndaki o sre!en tereddt..." Hlderlin'in de kesmenin, kelimelerin ritmini
ve ak"n durdurarak kelimeyle temsili kendi ba"na sergiledi!ini sylemesi
bundand. Kelimeyi durdurmak onu kendisi olarak sergilemek zere anlam ak"ndan
skp almaktr. Ayn "ey Debord'un uygulad! ve montajn a"knsal bir ko"ulunu
olu"turan durdurma iin de sylenebilir. Valry'nin tanmn yeniden ele alarak
sinemann, hi de!ilse belli bir sinemann imaj ile anlam arasnda uzayp giden bir
tereddt oldu!u sylenebilir. Bir duraklama, kronolojik bir duraksama anlamnda bir
durma de!il bu. Bizzat imaj stnde al"an, onu kendi ba"na sergilemek zeren
anlatsal gcn elinden skp kurtaran bir durma-durdurma kudretinden
bahsediyoruz. Debord'un filmlerinde, Godard'nsa Histoire(s)'nda byle bir durma
kuvvetiyle al"yor olmalar i"te bu anlamdadr.
Bu iki a"knsal ko"ul asla birbirlerinden ayrlamazlar, beraberce bir sistem
olu"tururlar. Debord'un son filminin hemen ba"nda ok nemli bir metin grnr:
"sinemann nce bu beyaz ekrana, sonra "u siyah ekrana indirgenebilece!ini
gsterdim." Debord'un bununla anlatmak istedi!i, tam da montajn a"knsal ko"ullar
olarak birbirlerinden koparlamayacak tekrar ve durmadr. Siyah ve beyaz, yani
imajlarn grlemeyecek derecede hazr bulunduklar fon ile hibir imajn
bulunmad! bo"luk. Bununla Debord'un teorik al"mas arasnda bir analoji vardr.
Mesela Durumculu!a adn veren "in"a edilmi" durum" kavram ele alnrsa, bir
durum bir biriciklik ile bir tekrar arasndaki bir kararszlk, kaytszlk blgesidir.
Debord durumlar in"a etmek gerekti!ini syledi!inde bu her zaman hem
tekrarlanabilen hem de biricik olan bir "eydir.
Debord ayn "eyi geleneksel "Son" kelimesi yerine "ba"tan yeniden alnarak" diye
yazarak bitirdi!i In girum imus nocte et consumimur igni'de de sylyor. Burada da
filmin bir palindrom, yani kendi stne dnen bir cmle olan ba"l!nda bile i"leyen
ayn ilkedir. Bir bakma Debord'un sinemasnda asli bir palindrom karakteri vardr.
Tekrar ve durma beraberce, zerine konu"tu!umuz tarzdaki sinemann mesihi
misyonunu gerekle"tirirler. Bu misyonun yaratmla asli bir meselesi vardr. Ama bu
ilkinin ardndan ikinci bir yaratm anlamna gelmiyor. Sanatnn al"masn salt
yaratclk terimleriyle ele almamak gerekir: aksine her yaratma eyleminin kalbinde
bir yaratlan-bozma eylemi bulunur. Deleuze bir gn sinema hakknda konu"urken
her yaratma eyleminin her zaman bir direni" eylemi de oldu!unu sylemi"ti. Peki ama
direnmek ne anlama geliyor? Her "eyden nce varolann yaratmn-bozma, gere!in
yaratmn-bozma, orada duran olgudan daha kuvvetli olma anlamna geliyor. Her
yaratma eylemi ayn zamanda bir d"nme eylemidir ve bir d"nme eylemi yaratc
bir eylemdir, nk d"nme her "eyden nce gerek olann yaratmn-bozabilme
kapasitesiyle tanmlanr.
E!er sinemann misyonu buysa tekrar ve durmann gleriyle bylesine i"lenmi" bir
imaj nedir, nasldr? #majn statsnde de!i"en nedir? Burada btn geleneksel ifade
kavray"mz yeniden d"nmek gerekiyor. Yaygn olan ifade kavray" Hegelci
modelin egemenli!i altndadr: buna gre her ifade bir ortamda, ister imaj olsun, ister
sz ya da renk, sonuta tamamlanacak ifadenin iinde yitecek bir ortam tarafndan
gerekle"tirilir. #fadeli eylem bir kez ortam, yani ara kendi ba"na alglanamaz hale
geldi!inde tamamlanm" demektir. Ortamn bak"mza sundu!unda, kendini gsteren
mutla!n iinde, kendi ba"na parldayan mutlakta kaybolup gitmesi, gzden yitmesi
gerekir. Aksine, tekrar ve durmayla i"lenen imaj grmemize-verdi!inin iinde
kaybolmayan bir ara, bir ortamdr. Bu "saf ara" diyebilece!im, kendini oldu!unca
gsteren bir aratr. #maj grmemize-verdi!inin iinde yitip gitmek yerine kendisini
bizzat grlmeye verir. Sinema tarihileri Bergman'n Monika filminde (1952) Harriet
Andersson'un gzlerini aniden kameraya dikmesini "a"rtc bir yenilik diye kabul
ettiler. Bergman bu sekans konusunda "unlar yazm"t: "Burada sinema tarihinde ilk
kez seyirciyle aniden do!rudan bir temas kuruluyor." O gnden beri pornografi ve
reklam bu yntemi epeydir banalle"tirdiler. Yapmas gerekenleri yaparken sabit bir
"ekilde gzlerini kameraya diken, bylece partnerinden ok seyirciyle ilgilendi!ini
gsteren porno yldznn bak"na epeydir al"tk.
#lk filmlerinden beri ve gittike daha ak bir "ekilde Debord bize kendi ba"na imaj,
yani Gsteri Toplumu'nun temel teorik ilkelerinden biri uyarnca do!ru ile yanl"
arasndaki kararszlk blgesi olan imaj gsteriyor. Ama bir imaj gstermenin iki
yolu vardr. Kendi ba"na imaj olarak gsterildi!inde imaj artk hibir "eyin imaj
olmay bile brakr, o bizzat artk imajszdr. Bir imaj yaplamayacak tek "ey,
sylemek gerekirse imajn imajdr. Gsterge her "eyi gsterebilir, sadece gstermekte
olma halini gsteremez. Wittgenstein gsterilemez, ya da dile getirilemez olann, bir
"ekilde sylenemezin sylemenin iinde grnd!n sylemi"ti. "#majsz"la bu
ili"kiyi gstermenin, artk grlecek bir "eyi kalmayan grmeye-vermenin iki yolu
var. Birisi sanki hep grlecek bir "ey varm" gibi yapan porno ve reklam; burada
imajlarn berisinde hep ba"ka imajlar var. Di!eri, imaj olarak sunulan bu imajda,
Benjamin'in dedi!i gibi her imajn s!na! olan bu "imajsz" grlmeye-brakan bir
imaj. #"te sinemann btn eti!i ve siyaseti bu fark zerinde oynuyor.
Metnin ilk yaymlanma tarihi 1995'tir.
H. ve h. ya da Ekmeki ni n Met af i zi !i
Jean-Pierre Faye - eviren: Ulus Baker
Size biraz, Edgar Morin'in California'da imal edilen iki kafal ylanlara dair
hikayesine benzeyen bir hikaye anlataca!m -ve bu ylanlar, maalesef, iki kafal olma
ayrcalklarna ra!men ok me"akkatli ve ksa hayatlar srebilmi"ler, nk iki kafa
beslenmek iin birbirleriyle dala"t!ndan her ikisi de alktan lme
srkleniyormu". #"te yine, otuzlu yllara do!ru Sylemin iinde ok "tekil" ve biricik
bir "ekilde reyen iki ba"l bir ylan varm". Size onu tasvir etmeye al"aca!m; siz de
en azndan bir sre iin, ayn canavarn gvdesinden f"krm" bu iki kafann kimlere
ait oldu!una bo" verin. Grece!iz, zel adlar var onlarn, hatta kendilerine ait
inisiyalleri bile var...
Varsayalm 1933 ylnda iki dost Reich denen bir "ey, tarihin hesaplamasna gre
"nc" denen bir Reich iin omuz omuza birlikte sava"m" olsunlar. Byk bir
ate"le ve ustalkla, bu iki dost yeni zamanlar byk bir tamamlan"n a! olarak
tasvir etmi" olsunlar. #lerinden biri, ad "H" harfini ta"yan (ve o asla d"nd!nz
ki"i de!il, her ikisi de -benimki de sizinki de- oraklarn biliyor olsalar bile) byk
H.'nin gerekten "bugnn ve yarnn gerekli!i" oldu!unu syleme ayrcal!na
eri"mi" olsun. "Oldu!unu" (ist) kelimesinin de altn izmi" olsun -bizzat "olmann",
varl!n kendisinin sorgulanyor oldu!unu gstermek iin... 1933 ylnn "Devrimi", ki
bu devrim bir kar"-devrim oldu!unu bizzat kendisi sylemekteydi, demek ki
"varl!n zne geri dn""ten, bir Wieder Lehren Wesen des Seinsz'dan ba"ka bir
"ey de!ildi.. Batnn, Grek dilinden Alman #dealizminin o byk diline dek felsefi
tarihinin byk kavramlarnn ku"atld! muazzam bir dil.
Btn o 1933 yl boyunca, K. (grece!iz ki bu tehlikeli "K", Kafka'nnkiyle ayn
de!il) H. ile, ya da daha do!rusu kk H. ile dirsek temas iindedir. Her ikisi de, K.
ve kk H. byk H.'ye hayrandrlar. Ama gelin grn ki 1934 ylna girerken
aralarndan biri iin ok rahatszlk verici bir "ey olur. K.'nn ve kk H.'nin
kaderleri belli belirsiz, nerdeyse sessizce, birbirinden ayrlr. K. byk H.'nin
memurlarna kk H.'ye kar" mesajlar, kk anlatlar gndermeye ve bu adamn o
kadar muzafferane bir a!n "yeterli filozofu" olmad!n, grnd!nn aksine,
tehlikeli bir sapkn, neredeyse bir muhalif oldu!unu, kendisine "genellikle atfedilen
Nasyonal-Sosyalizmin filozofu" olmad!n, "bamba"ka bir "ey" oldu!unu sylemeye
koyulur... Bu "bamba"ka "ey" bir anda belirecektir ve bu tam da zerinde durmakta
srar etti!im sylemin biricik bir annda gerekle"ecektir. nk gnmzdeki
okullu, akademik, yce felsefenin gznden hep kaan "ey tam da budur: -bu tekillik,
bu biriciklik felsefi sylemin byk dilindeki bu tekille"me tohumu...
1934 ylnn #lkbaharnda bay K.'nn derecesi ykseltilir ve artk pek yaknda iki "S"
ile mcehhez bir Kurmay-Albayn dengi olacaktr (Obersturmbanfhrer -SS Kurmay
Albay)... Ve kk H:'ye, "yetersiz" filozofa saldracaktr. Onun iin "unlar
diyecektir: Nasyonal-Sosyalizm meselesinde yeterli olmak "yle dursun, bay kk
H. "tmyle bamba"ka bir "eydir.".. Metinde "yle yazldr bu: "metafizik bir
nihilizm, yani bugnlerde Yahudi edebiyatlarn temsil etti!i "ey..." #"te bakn kk
H. bir anda "Yahudi edebiyat" oluvermi"tir -o a! iin a"r lde tehlikeli bir
sulama, stelik "metafizik nihilist" olarak. Bu kez saldr kamuya aktr; bay kk
H. titremeye ba"lar.
Bylece felsefi bir korku felsefi dile girer. Bu korkudan henz kamadk...
$imdilerde, sylemek gerekirse bu korku !retilen, ve zellikle Fransz dilinde
!retilen "byk felsefe dili"nin iinde kurulmu" haldedir. Fransz dili bilinli olarak
artk ideolojik trmzn ya"ad! vatan haline gelmi" bu mesaj yayma i"ine
(mmknse Atlantik-tesine) sarlm"tr.
nk daha 1935 ylndan itibaren, i"te Freiburg niversitesinin eski rektr olan (o
anda istifa etmi"ti) kk H. metafizi!in her bir "eylerin d""n ynlendiren bir
nihilizmden ba"ka bir "ey olmad!n, insanlk tarihinin, zellikle de Atina
d"ncesiyle ba"layan ve V. yzyl Atinallarnca "felsefe" ad verilen bu d""n
ba"langcndan itibaren oldu!unu tekrarlamaya koyulacaktr.
E!er "metafizik" kelimesi okul kitaplarnn bir kelimesi, e!itimin bir paras olduysa,
onun izini srebiliriz -ki bu ok gzel bir yol olacaktr zaten. Bu Makedonya asll bir
Atinalnn birtakm kitaplarn i"aretleyen bir kod szcktr -Aristo ve Meta-ta-
Fusika... Atinallarn hemen unutuverdikleri, Romallarn ise hi bilmedikleri bu
kitaplar, ciddi olarak okunmaya ba"lamak iin Mezopotamyallar, Frat Vadisi'nde
ya"ayan Grek-Suriyelileri, ve son olarak da X. yzyl Abbasi Araplarn beklemek
zorunda kaldlar. Tesadfen "metafizik" ad verilmi" bir sorunun stndeki o byk
u!ra" i"te orada ba"lyor: gerek olan "eyler ya da kendi z sylemimiz stne tekil
veya genel nermeler ileri srmeye nasl muktedir olabiliriz?
Bylece "metafizik" kelimesi Batnn dillerine i"te Orta Asya'dan, Buhara'dan geen
ve sonuta Cordoba ve Marake"'e kadar uzanan bu uzun yolculuktan sonra geliyor.
Marake"'ten sonra, metinleri Arapa'dan Latince'ye evirirken Michael Scott'un
kaleminden alyoruz bu szc! -Subjectum Movens'in evirmeni -durum yle
gsteriyor ki "zne", bir anda Arap dilinden gelerek Latin Batya giriyor. Bu ok
ilgin bir giri": "hareket ettirici bir zne" bu, biraz Guattarivari bir zne ve
gnmzden asrlar nce, daha XII.-XIII. yzyllarda Avrupa'ya gelmi"... #lgin,
nk bize onu o minik okullarmzda byle !retmiyorlar artk.
Ama i"te bakn, bay kk H. sava"tan sonra bu sylemi srdryor. Aklyor ki,
ok basit, "nihilizm" dedi!i "ey artk asla ayn "ey de!il... 1935'te "nihilizm" "Yahudi
edebiyatlaryd" (ve onlardan biri olmak da istemiyordu tabii ki). On yl getikten
sonra ayn kelime ekip gidenleri, sava" kaybedenleri i"aretliyor: "imdi artk, bir
ykntlar y!n altnda ve denazifikasyon kamplarnda gmlm" olanlar, i"te, artk
tanmyor onlar... Nihilizm Fa"izmdi... Demek ki bay kk H., kendi hesabna, iyi
bir dava u!runa kavga vermi"ti. #"te bakn Martin H.'nn sava" sonras yeniden
hizmete ba"layp, zellikle Fransz kltrne gda yardmna nasl giri"ti!ine. Kk
H.'nn dilinde o sralarda telaffuz edilmeye ba"layan "Dconstrution" (Yapbozum?)
kelimesi, Abbau, tam da otuzlu yllarn byk fikrinin, Ernst Jnger'in topyekn
seferberli!inin, Totalmobilmachung'unun simetrik zdddr. Bundan yine
bahsedece!iz, ama tersten: onu bir "yapbozum" gibi, bir Abbau gibi sunaca!z -
altm" ya"na, yetmi" ya"na vardklar her on ylda bir birbirlerine kar"lkl ya" gn
hediyeleri veren Jnger ile Martin Heidegger'i hatrlayalm; Abbau terimi 1955'te
Heidegger'in Jnger'e bir hediyesi i"te...
Burada muazzam bir tekillik var. Dilde, korkudan dolay bir tr uuklama. Dilimize
yerle"mi" olan ve her an uzun ve bitip tkenmek bilmez bir d""n iinde
oldu!umuzu aklayan byk bir korku tmr... Ve dile birazck olsun aydnlk ve
tutarllk vermeye her yelteni"imizde, bu aydnlatmay sa!layacak lambalar tavan
arasna kapataca!z, iindeki btn ineklerin, btn kedilerin gri oldu!u bir tr kara
cismin iine... Biraz daha aydnlatc, ya da biraz daha az felaketli olan ba"kalarn da
bulabilmek iin bu tekille"me olayn terk ediyorum "imdi. Felsefede ya da dilde
ba"ka tekille"me anlar olmu"tur ve d"nmenin dilini d"nmek iin asl onlardan
gemeliyiz. #lerinden biri son derecede "a"rtc ve o da unutulmu". Bu ba"ka bir
Atinalnn, Sicilya'da politik deneyler yapmaya kalk"m", ama evine dnerken kle
olarak satlma bahtszl!na d"m" bir Atinalnn ilgilendi!i "eydir. Vatanndan
uzakta, "ok soylu bir aileden" bir filozofun birden herhangi bir mal gibi pazara
karld!n ve neyse ki, mutlu bir tesadf eseri, tam o anda oradan geen bir dostu
tarafndan satn alnarak kurtuldu!unu hayal edebiliyor musunuz? Afrika'dan Atina
denizlerine yolculu!u srasnda Aniceris bylece dostu Platon'u satn alyor ve onu
do!ru yola yeniden getirmi" oluyor. Platon birdenbire, politik deneyinden biraz da
hayal krkl!na u!ram" bir halde, bir bahe satn alyor ve orada tart"malar
dzenlemeye ba"lyor. Bu bahede ok ilgin, harikulade bir oyun sahnelenmeye
ba"lyor. Bu kartografide epeydir denenen "ey do!uyor -Platon'un Protagoras'nda
"felsefe" (filo-sofia) kelimesinin neredeyse bir proto-kartografisi var. #"te felsefe
klelik-sonras yazd! yazlarda, orada ba"lyor. zellikle ilgi ekici bir tekillik
noktas bu...
Daha uzaklara ve eskilere gitmek istiyorum "imdi: Asya'nn iki nehrinin, tpk
sk"trlan keman telleri gibi birbirlerine yakla"tklar yerde olup bitenlere. orada da
bir "ey olup bitmi", iki dil birbirlerine dokunmu"lar. Biri Sumer'in, di!eri Akkad'n
dili; birinciler "imdiden yazmay biliyorlar, tekiler ise sadece konu"uyorlar. Ama
yalnzca sz ve sesi olanlar sava" kazanm"lar, fatih ve efendi konumundalar: Kral
Ya"l Sargon siyasi iktidar elinde tutuyor ve Sumer katipleri yava" yava" ba"ka trl
yazma al"kanl!n ediniyorlar... Artk anlamn desenini izmiyorlar, galiplerin
kelimelerin sesini iziyorlar.
Bu!day ba"a! demek isterseniz, ""e" derdiniz ve kar"l!nda kk bir ba"ak
izerdiniz. Bu n-Smercedir. $imdi ise bir ku": ilkel Smer yazsnda bu ok gzel
bir "ey -birazck kuyruk, birazck, minik bir gaga... Ama orada da i" "ematikle"ir ve
drt ivi vuru"u yaparsnz olur biter -hep kneiform ivi darbeleri.... Ve onlara bir tr
gaga verirsiniz ve i"te onun ad "hu"dur Smerce'de; demek ki burada elinizde bir
bu!day ba"a!, orada ise bir ku" var.
Varsayn ki Sumerli bir katipsiniz ve konu"an Akkadllar, emirler ya!dran
sava"lar, askerleri i"itiyorsunuz. Bir "ey yazmanz gerekiyor ama nasl yapaca!nz
bilemiyorsunuz, nk Akkadlar yazmyorlar. Sonuta anlyorsunuz ki, ""e-hu"
dediklerinde bu Akkadlarda bamba"ka bir "ey demek, yani "grme" demek. O halde
Sumerce'de bu "yle yazlacak: iki resim, iki piktograf yanyana getirilecek ve
kar"mzda "fonogram" denen "eyin ilk rne!i olacak -resmi izilemeyecek olan,
"grme"yi anlamlandracak: "e-hu... #"te insanlk tarihinin en ola!anst tekillik an...
Ve greli olarak gnmze yakn bir felsefi ideolojinin saygszca syledi!i gibi bir
"d""", bir "alal"" olmaktan ok burada kar"mzda tam aksine aydnlanmann ilk
anlarndan biri, znelli!in in"asnn olduka uzaklara eri"mi" ve elde edilemeyeni
uarak yakalam" -yani grmeyi sesle yakalam"-bir an ya"anm"t.
Daha dosdo!ru ve daha dokunulabilir bir tekilli!e do!ru gitmek istiyorum "imdi de -
Renaud Victor'un bir filminden Flix Guattari'nin yakalad! bir tekillik: kk bir
yaramaz o!lan... ocu!un bir su damlasnn olu"umuna bakarak, ola!anst ve
aklanamaz bir keyifle att! kahkahalar -su damlas gibi biricik bir biimin
kar"snda ve belki de her su damlas bir di!erinden farkl olacak... Burada elimizde
bir e!ri var -bir kvrm... Bu kvrm, bu e!ri ok basit bir sevin olabilir. Ama bize
bunu syleten "ey kameradan ba"kas de!ildir... Bize anlatsal bir yakalama sunan
Renaud Victor'un kameras olmasayd belki bu kvrm ve su damlasndaki bu sevinci
bilemeyecektik. Bu sayede biricik ve ok e"itli, ama ayn zamanda ok temel bir
"anlatsal kvrmla" kar"la"yoruz -en az o minik Sumer desenleriyle insanlk
tarihinin ilk semitik dilini, iinden Babilcenin, Aramcann, #branicenin ve Arapann
do!aca! Akkaday yakalayabilen katibinki kadar "a"rtc bir kvrm bu...
Deleuze diyordu ki Nietzsche iin -ve Nietzsche'nin di!er d"nrlerden fark da
bundan geliyordu- bir fikir bir olaydr. Fikirler ard"k olaylardan olu"an bir dizidir ve
farkl gerilim seviyelerine sahiptir bu diziler. Demek ki, fikirler e"ittir olaylar, ard"k
olaylar.
Yaynlad! ilk kitabnda Spinoza fikirlerin "do!ann anlatlar ya da zihinsel
hikayeleri" oldu!unu yazm"t. Spinoza gibi, Mony Elkaim de burada, tart"malarmz
srasnda "hikayeler anlatyorum, ama hikayelerde de anlatlarak" demi"ti. Tabii ki
nceden zaten konu"ulmu" olan "fikirler" oldu!u lde... Biz bu drtc hikayeler
tarafndan, "fikirler" tarafndan anlatlyoruz. "Ben hikayelerdenim", diyordu Mony.
Ama kh anlatan zneyim, kh anlatlan. Anlatmaktan ve sayp dkmekten memnun
oluyoruz (nk anlatan olmak hep daha iyidir). Ve saylp dklen ki"i zaten sraya
sokulmu" demektir... Sayp dkmek ile anlatmak (compter et conter) Fransz, #talyan,
#spanyol ve hatta Alman dillerinde hep birbirine kar"trlm"tr. Rabelais'de
"anlatlabilir olan" (racontable), hesab verilebilir, saylp dklebilir (racomtable,
bazen iki "c" ile "raccomptable") diye yazlr -"Be"inci Kitap"taki "Tnlayan Ada"
kompter gibi saymay getirir akla. Hep bu oyun vardr -anlatan anlatlyordur,
dolaysyla hie "saylyordur"; hi de!ilse yeni bir sayma makinesi icat edilene
kadar. Paul Virilio byle bir noktada "trajektif" kelimesini icat ediyor.
Uzun zamandr tart"lan ve Kurmay Albaymz K. tarafndan zaten afi"e edilmi" olan
zne ve nesne var (nk o artk "znenin" olmad!n, d"mann, dnyadaki
bahtszl!n "znellik" oldu!una karar vermi"ti bile) -ve bylece kendi znesinin
hegemonyasyla yetinebilirdi artk. zne ile nesne birbirleriyle oyun ili"kisine
girmeyi srdrdler. Ama gzergah, hi durmadan birinden tekine giden yol -yani
Virilio'nun "trajektifi" bizi burda en fazla ilgilendiren "ey olmal. Drdnc bir
noktay daha ortaya ataca!m: buna stten-ak" (surjet) diyece!im geici olarak. nce
zne vard, "je", "Ich" -ve sonra da "sper-Ich" (uber-Ich ki Franszcaya "sur-moi",
st-Ben diye tercme edildi, oysa ki "sur-je", "stm" olmal). Freud'da "zne"
kelimesi tek bir kez belirir zaten, o da (1936'ya do!ru) "ich"in otantik zne oldu!unu,
o halde nasl nesne olabilece!ini" sordu!u yerdedir -"Der Ich ist das. Wie kann es
Object werden?" Bu ikisi arasnda oynayp duran ber-Ich de vardr. Ve "surjet"
(stm) kuma"larla u!ra"an insanlarn iyi bildi!i bir "eydir. Bir para kuma" tram
zerine dikmeden nce astarn ters evirmektir sz konusu olan. Bu ters evirip
kenardan dikme i"lemi son yllarn en ilgi ekici modellerinden birine o kadar uzak
de!im -sonradan Ilya Prigogine ile Isabelle Stengers'in yeniden ele aldklar bu model
Arnold ile Avezo'ya ait ve adna "Ekmeki Transformasyonu" deniyor. Bir
ekmekinin nnde kare "eklinde bir hamur var, onu sndrerek dikdrtgen "ekline
getiriyor, sonra dikdrtgenin yarsn skp atyor ve yeniden kareye dnyor; ama
ba"langtaki "ekil daha "imdiden de!i"mi" durumdadr. Ve bylece, ayn minval
zerinde bunu tekrarlarsa -gsterilebiliyor ki, "n" defa tekrarlad! zaman, ortaya
kacak "eklin ne olaca! konusunda bir kestirimde bulunmak imkanszla"acak.
Tezgaha herhangi bir nesneyi, mesela bir fareyi yatrd!nz d"nn. #"lem "n" defa
tekrarland!nda fare darmada!n olmu" durumdadr ve o sefil farenin paralarnn
nerede olabilece!ini ngremeyecek bir konuma geliriz. Belli bir anda farenin
kuyru!unu gzlerinden birinin yannda bulabilmeniz ihtimali vardr tabii ve hayvann
al"t!mz "eklini yeniden bulmak iin herhangi bir yol kalmam"tr.
znelli!in fethi iin yaplan bu i"lemde -ki her gn bunu ya"yoruz zaten- hi dikkat
etmeden ve tedbir almadan binlerce kez bu "frnc yo!urmas"n gryoruz. Martin
H. ve dostu, Kurmay Albay K., her ikisi de yo!urup durdular. ok ilgintir, birisi
tekini tasvir ederken; mesela Heidegger 1935'te dedi ki: Her ikimiz de "ansmz
denedik. Ama bazen bu yo!urmalar harikulade -ok daha zekice- tarzlarda yaplyor,
Sumer-Akkad katiplerinde oldu!u gibi... znelli!i, gzlerimizin nnde, asla
yakalayamayaca!mz btn bu dn"mleri geirirken gryoruz. Bu fare
hikayesinin sonunda, kuyruk gzn yannda bile olsa, gzde bazen "in Sokrates'i" de
denen filozof Lin Tsi'nin "a"rtc bir "ekilde syledi!i bir "ey daha var: gz var,
tamam ama daha ilgin olan gzn iindeki "grme"dir. Farenin tek bir gz ve
kuyru!u kalm" bile olsa, gzdeki grme yine kalacaktr. #"te bu, znellikten yana bir
"eydir hi de!ilse..

Hasta ki mdi r?
Ulus Baker
"hastalk hayata bir bak! tarzdr." (g.d.)
Michel Foucault'nun eserinin lkemizde pek tannd"n syleyemeyiz, tannmasna hizmet
edebilecek tercmelerinin olduka itici ve anla!lmaz olduklarm da itiraf etmeliyiz, son
olarak onun "postmodem" bir d!nr olarak uzak tutulmas gerekti"i fikrine yalnzca
batlla!mann kar!t islami-muhafazakr yazarlarn alayla bakmalar da yeterince manidar,
byle bir fikir lkemizde genelde sol entellekteller tarafndan payla!lyor ve Trkiye gibi bir
lkede ya!ayabilmek iin iktidarlara kar! verilmesi zorunlu olan mcadeleler boyunca en
azndan birka noktada i!e yarayabilecek olan bir d!nce ne yazk ki birtakm kli!elere pek
kolay teda ediliyor, oysa Foucault'nun byk bir "do"ruculukla" tasvir etmeyi ba!ard"
"modern" denilen btn bu kurumlan, nce modem askeri k!la sistemini, ardndan nce
askeri sonra "sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve btn bu "disiplin"
kurumlarn ithal eden bu satrlar yazan ki!i de"il, Foucault'nun "postmodem" d!ncesini bu
trden "disiplin" kurumlarnn basklan altnda inlemekte olan koskoca bir nfus iin bir
"lks" olarak uzakta tutmaya al!mak olsa olsa !una varr: bugn artk her bakmdan
"sorunlu" olduklar besbelli olan bu kurumlara "ikin" olan bir ele!tiri de vard; bu ele!tiri ta
ba!langtan beri i!in iindeydi; ve biz kurumlar pekala ithal etmi!ken bu ele!tiriyi ithal
etmemeyi makul gryor haldeyiz...
lkemizde de bu kurumlar en az batdaki benzerleri kadar sorun yaratyorlar, bunu f-tipi
cezaevleri meselesinde olduka can-yakc bir !ekilde hissettik, hikimse bugnlerde
dokunulamaz tek kurum olarak orada duran askeriye d!nda e"itim sistemimizin,
hastanelerimizin, slahevlerimizin ve benzeri kurumlarmzn al!t"n, e"er yzsz bir
bakan veya st dzey brokrat de"ilse syleyemiyor, bunun nedeni sadece bu kurumlarn
"kt", "hastalkl" ya da "mahkum edilmi!" ya!antlarn dnyas olmalarndan gelmiyor,
aksine oralarda sunulan "hizmetlerin", yani bu kurumlarn kendi nlerine biimsel olarak
koymu! olduklar amalara eri!tirecek yollarn ve yntemlerin yeterince i!lemediklerinden
yaknyor, reform talebiyle ortaya kmayan hi bir kurum yok gibi. Foucault'nun ironik bir
!ekilde altn izdi"i gibi, btn bu "disipline dayal" kurumlar sanki reform talepleriyle
birlikte do"mu!lar: askeriyede reform, fabrika sisteminde reform, e"itimde reform, sa"lk
sisteminde reform, cezaevlerinde reform, genel olarak hukuk sisteminde reform...
aydnlanma ve Fransz devrimiyle tarihsel do"umlarn ya!ayan, Napolyon sava!tan
aracl"yla nce Avrupa'ya, kolonyal dnemde ise tm dnyaya yaylan bu kurumlarn sadece
"reformcular" ilgilendirmeyen, do"rudan birilerinin hayatn ve ya!antlarn etkileyen bir
ynleri oldu"u genellikle unutulmu! gibi davranlr. fabrika i!i iin bir sorundur, tpk
hastanenin hasta iin bir sorun olu!turdu"u gibi; cezaevi mahkum iin bir sorundur, tpk
okulun "renci iin bir sorun oldu"u gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar
mistisizm" adna Trkiye'ye rahatlkla ithal edilmi! bir filozofun, Henri Bergson'un nedense
bu ithalatta bulunmayan ok derin bir d!nce ve uyansm hatrlatyor: sorunlar ve sorular,
sorulduklan anda yle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymu! gibi gelir,
bir "retmenin soraca" en sama-sapan soruya muhakkak do"ru ya da yanl! cevaplar
olmaldr, "renci !yle d!necektir: soru verili oldu"una gre do"ru bir cevab var, onu
sylemeyi ba!armalym... do"ruluk-yanl!lk kriterleri nedense sorularn kendisi iin yoktur,
cevaplarda bulunurlar, bylece gn gemez ki bizim iin hazrlanm! ve medyada kotarlm!
(buna ajanda deniyor) birtakm sorulara ve sorunlara muhatap olmayalm: psikolojik, sosyal,
ekonomik sorunlar... neticede bu sorunlarn hangi anlamda !u ya da bu bireyi ilgilendiriyor
oldu"unu sormak bile anlamszla!tnyor.
Sorunun ncelli"i sz konusu kurumlardaki hayat bir "ya!ant" ya da daha do"rusu bir
"ya!am kesiti" klan !eydir, bylece bizim bir "aile hayatmz" vardr, bir "i! hayatmz"
vardr, maazallah cezaevine veya hastaneye d!ersek bir "mahpus hayatmz", bir "hastalk
dnemimiz" olacaktr, erkek vatanda!lar tam anlamyla vatanda! olabilmek iin askere
gideceklerdir... vesaire... vesaire... ve biz de bu kurumlann bizi bir !ekilde "ya!atmak" iin
varolduklarna inanmaya itiliriz: aile bakmm yrtt" ocu"u ve di"er aile fertlerim
ya!atr, okul ulusal ve evrensel bilgiyi ya!atr, askeriye vatan ya!atr, fabrika nfusu besler,
hastane hastay ya!atr, hapishane ise ba!ka trl yok edilmesi pekala mmkn olan mahkumu
barndrarak d!ardaki toplumun bekasn sa"lar... sorun bu kurumlar olu!turulmadan, icad
edilmeden ve genelle!tirilmeden nce insanlarn ya!ayp ya!amadktandr.
Her durumda, birtakm olgusal gerekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan
fabrikaya ya da "i! hayatna", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz lene
dek... bu devir teslim i!levi, Gilles Deleuze'n dikkat ekti"i gibi hep bir "... artk de"ilsin"
szyle gerekle!iyor: okula ba!lad"nda sana "artk ailende de"ilsin" deniyor; bylece
askerde veya fabrikada artk ailende ya da okulda de"ilsindir vesaire... Foucault'nun bu
noktada sordu"u soru son derecede derindir: nasl oluyor da her biri kendi kurallarna,
ritellerine, amalarna sahip olan btn bu kurumlar hem birbirlerinden tmyle farkl
olduklarn iddia ediyorlar, hem de birbirlerini o kadar andryorlar?
"...Artk de"ilsin" bu disipliner kurumlan birer kapatma-ku!atma-d!lama mekan haline
dn!tryor, kapatarak "retme, kapatarak al!trma, kapatarak tedavi etme, kapatarak
disipline etme, kapatarak cezalandrma... ama sadece bastrarak, kapatarak, kstlayarak
amalanan Foucault'nun deyi!iyle "uysal" vcutlar ve ruhlar retilemez. bu kurumlarn
muhtemel bir sert direni!le kar!la!mamalan iin, btn "reform" giri!imlerinin yannda bir de
yalana, ka"da ve nobranl"a da ihtiya vardr, bylece san" mahkum eden yarg.
mahkumun gnderildi"i binann kar!sna geip "bu bir cezaevi de"il, biz cezalandrmyoruz,
e"itiyoruz, tedavi ediyoruz, slah ediyoruz, bylece onu topluma kazandraca"z..."
diyebilecektir; ayn !ekilde bir doktor iin aslnda bir "fabrika-i!yeri" olan hastane hastay
bamba!ka bir ya!ant biimi erevesinde kapatp ku!atacaktr. hepimiz Ali okulu'nu, yani
o"u ki!inin okuma yazmay okulda de"il askerde "rendi"ini biliriz, kapitalizmin ilerlemi!
dnemlerine tekabl eden fabrika sistemi ise (fordizm, taylorizm) bu ikiyzll"n doruk
noktasn olu!turuyor: orada olup bitenin serbest bir pazarda zgr rzasyla eme"ini satan
ki!inin "hakkn almas" oldu"una inanmamak iin geen yzyldan beri ok derin teorik
uyanlar, ara!trmalar yaplmas gerekmi!ti, ama yine de bu ynde do"al bir inan! var gibidir:
cretli emek sreci "kapatlarak", gzetlenerek, denetlenerek, srekli bir kontrol altnda icra
edilmektedir, fabrikann hapishaneden ok farkl olmamasnn, hastaneden tutun okula ve
k!laya varncaya kadar btn "disiplin" kurumlannn ondokuzuncu yzyl ba!lanndan beri
Bentham'n nl Panopticon'unu temel mimari biim olarak kabul etmelerinin nedeni budur,
felsefi antropolojiye kar!... kltr antropolojisi Avrupa'da onzekizinci yzyl sonlarnda
olu!maya ba!lyor...

Hayat Cebren Ak yor, Si nekl er ve rmcekl er
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 44, Sayfa: 1618)
Spinoza, Negri'nin ifade etti!i gibi a!nn bir anomalisi. Zorluklarla dolu, ksa bir
ya"am olmu", aforoz edilmi", ho"grszl!n ne oldu!unu anlatabilmek iin, bir
saldrda hanerle yrtlan paltosunu hep yannda ta"m". Ya"am e"itli kaynaklardan
okunabilir ama onu anlamak iin "u anekdotu bilmek gerek.
Biyografisinin yazar d"nr Tschirnhaus anlatyor: "Spinoza'y bir gn rmcek
a!larna sinekler atp, nasl hayatlar iin lmne mcadele ettiklerini seyrederek
ocuk gibi kahkahalarla glerken yakaladm." Bu anekdot, Spinoza adl, 17. yzyln
"dnek Yahudi", "lanetli" filozofunun portresinin ana izgilerini gzlerimiz nnde
kurmaktadr: Hayat, her "eyin varl!n srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca
harcanan bir abann (conatus adn verir bu abaya) sregidi"idir. Yani sonsuzca bir
ak". Tschirnhaus'un bahsetti!i ocuklu!u bu d"nrn inanlmaz gteki
d"ncesinin temel unsuru haline getiren i"te bu zelli!i, yani do!ada mutlak bir
masumiyeti varsaymasyd. Bize belki bir "zalimlik" belirtisi olarak grnebilecek bu
anekdot, Ethica yazarnn asrlar ncesinden bize gnderdi!i bir mesajdr aslnda:
Ya"am hi bir surette "iyilik" ve "ktlk" terimleriyle sorgulanamaz. Ya"amn z,
amaszca ve belirsizce sregitmesidir.
Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir
kavga, zorunlu ve cebri bir ak"tr. Bu ak" zerinde Tanrlar bile birbirlerini
yemektedirler. Biz, sapna kadar "do!ann iindeki" varlklar olarak, bu cehennemi
ak"a mahkm grnyoruz.
Fikirler
Spinoza hibir zaman "u soruyu sormakszn herhangi bir d"nce retmemi"tir: Peki
bunlarla ne yapaca!z? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk
hayata dairdir. Fikirler bizde olurlar ve birbirlerini kovalayp dururlar, elden hep
kaarlar. Ama her biri bir ""ey" de oldu!u iin, onlarn "yetkinli!inden", Spinoza'nn
deyi"iyle "varolu" gcnden" de bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza felsefesinin
anahtardr. Sonlu bir varl!a dair bir fikir olarak "rmcek" fikri, sonsuz bir varl!n
fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az yetkindir, varolma ve etkileme kudreti
sonsuzca daha azdr. Yani, fikirlerin birbirlerinden farkl kuvvetlere sahip olduklarn
anlarsanz, Spinozacsnz demektir.
Ruhun dalgan!lar
Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda bu fikirlerin
her birine tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr. Sokakta
yrrken hi sevmedi!im Ahmet ile kar"la"tm. Bende elbette onu temsil eden bir
"Ahmet fikri" olu"tu. Ama yalnzca bununla kalmyor hibir "ey. Kt bir duygu, ya
da izlenim, Ahmet ile kar"la"mak beni mutsuzla"trd. Sonra pek sevdi!im birisiyle,
Mehmet ile kar"la"yorum, seviniyorum. Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere
sahip olmakla kalmyorlar, ayn zamanda, Spinoza'nn deyi"iyle "belirledikleri"
"duygulan"lar" da srekli bir de!i"im hali yaratyor. Bu evrensel insanlk durumunu
Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalan"lar terimiyle ifade ediyor.
#eftali severim. A!zmn suyu akar. Ama ""eftali" fikrinin bende nceden bulunmas
gerekir. Sokakta eski sevgilimle kar"la"mak beni zer. Ama nce onunla bir sevgili
hayat ya"am" olmam ve bu hayatn bir dramla sona ermi" olmas gerekir.
Tanr ne i!e yarar
Spinoza'nn insann kann donduracak sorusu: Tanr ne i"e yarar?
Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt! gibi, hep ilahiyattan, tanrsallktan ve
dinsel-metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar bahsederse, o kadar fazla
"tanrtanmazlkla" sulanm" olmas bize onun felsefesinin anahtarlarndan birini
kazandracaktr. Artk Tanr ne dinsel ya da ahlaki sorumlulu!un hesap sorucu mercii
olarak Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel olarak da Descartes gibi
d"nrlerin "felsefi" tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm" "yledir:
Yaradan olarak dnyann d"nda olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzlu!un, yani sonsuzca
sfatlanm" tzn ifadesi olarak Tanr. Tanr varsaylan bir varlk de!ildir;
uygulamaya konulan bir varlktr. Sonsuzun varlk tarz.
Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamak yanl" olabilir, buna kar"n onu ilk
"laik filozof" diye tanmlayabiliriz: Bahsetti!i Tanr ne uhrevi dinlerin Tanrsdr, ne
de sanld! gibi, Descartes gibilerine daha uygun d"en "felsefi Tanr".
Tanr bir "inan" ilkesine de!il, "bilinebilirlik" ilkesine ba!ldr. Ksacas o inanlacak
bir merci de!il, bilinecek bir varolu"tur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan
"tanrtanmaz"dr.-
A!k
Psikanalist Jacques Lacan "a"kn yce anndan" bahsetmi"ti (le moment sublime de
l'amour). Bu yce an "a"kn iade edildi!i" andr. Basitle"tirirsek, birini seviyorsam
kar"l!nda onun da beni sevmesini isterim. Ve sevgi iade edildi!inde "dnyalar
benim olur."
Spinoza bu kar"lkllk ilkesini, yine duygular ve tutkular stne tart"masnn
merkezine alyor gibi. Ama bamba"ka bir biimde ve duygular (stelik en tehlikeli
grnen a"k duygusunu bile) tanmlamaktan asla ekinmeyerek bir nerme atyor:
"Sevdi!i birinin kendisinden nefret ediyor oldu!unu kavrayan bir kimse nefret ile
sevgi arasnda beynamaz kalr. nk bir nefretin hedefi oldu!unu d"ndke,
kar"l!nda d"manndan nefret etmeye ynlendirilmi"tir; ancak varsaymmz icab,
onu yine de seviyordur. Dolaysyla bu ki"i sevgiyle nefret arasnda gidip gelecektir.
Gstermek istedi!imiz de zaten buydu."
Bir ba"ka nermesi "yle: "E!er biri ba"ka biri tarafndan sevildi!ini d"nrse ve
byle bir sevgi iin ona hibir neden sunmu" oldu!una inanmyorsa, onu zorunlu
olarak sevecektir
Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde ben de ondan nefret etmeye
ba"lyorum, biri beni seviyor, o halde ben de onu sevmeye ba"lyorum demiyor.
Btn syledi!i, birinin benden nefret etti!ine inand!mda bende zaten uyanm" olan
kederin nedenini kendimde bulamazsam benden nefret etti!ini sand!m ki"ide
bulaca!mdr. Ayn "ekilde, beni sevdi!ine inand!m birinin bende uyandrd!
hazzn nedenini kendimde bulamazsam; zengin de!ilim, ona bir iyili!im dokunmad,
gzel, yak"kl filan bile de!ilim vesaire, onda bulaca!m demektir bu.
Spinoza'ya gre btn duygular temel duyguya indirgenebilirler ve onlarn
kombinasyonlarndan ibarettirler. Varolma ve eyleme gcm (arzu), bu gcn art"
(sevin) ve azal" (keder). Bu son derecede bedensel bir durumdur, nk, Spinoza
duygulan"larn hem bedeni hem de ruhu ifade ettiklerine inanyordu. Ve btn di!er
duygular bu temel duygulardan tretilebilirler:
Spinoza, yz yldan daha uzun bir sre nce, cinsel a"k hangi anlamda ciddiye
alabilece!imizi bence Freud'dan bile daha kesin bir "ekilde ortaya koymu"tu.
Vcudun ve zihnin ba"ka etkile"imlerine ket vurmayan, a"rya varmayan bir "efkat
ili"kisi. #efkati anal!a, burjuva aile de!erlerine ykleyip yok eden bir dnem
Spinoza felsefesini unutturdu. #imdi yeniden aramaya bu yzden ba"lyoruz.

Her !eyi n Yaz s
Ulus Baker
30 Mays 2002 tarihinde Ulus Baker'in ders grubuna yollad! proje tart"malarna dair yaz:
Arkada"lar,
Galiba projelerin teorik arkaplanlarn (derslere gelmedi!iniz iin) buralarda tart"mak
zorunda kalaca!z... bu yzden size verdi!imiz o "zorlama" devi (dissertation synopsis'i
hepiniz aldnz umarm) yaparken projelerinizle ilgili klnm" ynleri de herhalde biraz
aydnlatc olacak... bunun iin de modvisart mailing-list'i gerek anlamnda kullanmaktan
ba"ka areniz yok...
Projeleri hatrlayalm nce --ve sizin kolayl!nza, birbirleriyle aslnda ba!ntl olduklarn
da... Projelerden birincisi Eisenstein ile Vertov, ikincisi ise Vertov ile Riefenstahl arasnda
cereyan ediyor. Bu temalarn hem Deleuze okumalarmz hem de bu dnem tart"t!mz
"eyler bakmnda manal olduklarn ben d"nyorum, ama di!er arkada"lar bu "manay"
nasl bulurlar bilemiyorum. nc proje ise Trk sinemasnda "a"k" jestleri ve imajlar
olarak belirdi... #imdiye dek en ok bunu tart"tk --ve zgn grnmesine ra!men galiba
"ideolojik" bakmdan en sorunlu olan proje de bu... Haliyle Riefenstahl'n filmetti!i "Hitlere
a"k sar"n gen Alman kzlarnn" dnyas de!il bu (Leni'nin a"k da ne kadar berbat bir
tarzda kavrad!na son festivalde gsterilen Ova filminde benim gibi bazlarnz da "ahit
olmu"tur)...
#imdi, birinci projenin k" noktas ak grnyor: --hep tart"t!mz bir tema bu ve
herhalde sinema tarihinin kkeninde yer alan tart"malardan biri (hatta bu tart"mann aslnda
"biricik" oldu!u konusunda Godard ile Daney'nin gzlemlerine katlmak gerekir).
Tart"mann filmini olu"tururken belli bir okuma gerekiyor, sanyorum arkada"larmz bunu
yapyorlar. Ancak bir "montaj" d"ncesi geli"tirmeden Eisenstein ve Vertov (giderek
Godard) apndaki filmcilerin dnyalarn kar"la"trmaya giri"mek olduka "yksek" bir
proje gibi geliyor... En azndan bu iki filmcinin sinemada montaj hususunda en gl
d"nceleri ileri srm" olan ki"iler oldu!undan hareket edersek belki belli bir noktada
umutsuzlu!a kaplp "ne haddimize" demek d"ecektir bize...
Ama hayr!.. nk biz de bir i" yapmak istiyoruz, dolaysyla hibir zaman "ne haddimize"
deme hakkmz yok... Godard "sinema tarihi" yapmaya neden giri"ti? Serge Daney, daha nce
de okudu!umuz bir syle"ide ona "unu sormam" myd? "Tarih" ancak i" bittikten sonra
yaplr... Sinemann i"inin bitti!ine mi inanyorsun gerekten? Bu Hegelci bir yakla"m gibi:
Minerva'nn bayku"u karanlk ktkten sonra uar... Belki sinema stne en byk
d"nrlerden olan Serge Daney'in bile Godard'n Histoire(s) du cinma'snda kavrayamad!
bir nokta vard. Sanrm ya Godard arkada"na projesinin tmn anlatmam" --veya buna
vakit bulamam", nk Daney be" yl nce apansz dnyamzdan ayrld... Ya da bir "eyin
yks o "ey henz canlyken anlatlmal, yoksa ok ge olur...
Bence Eisenstein-Vertov tart"mas Godard'n dedi!i gibi sinema konusunda yaplabilecek en
"sa!lkl" tart"mayd, nk sinemann ne oldu!una, ne olmas gerekti!ine ve ne olaca!na
(daha da nemlisi, "ne olabilece!ine") dairdi. Vertov ile Eisenstein, her ikisi de,
sinematografinin mutlak gcne inanm" insanlard. D"nn ki yepyeni bir medyum, ki ruh
bile a!rr, varl! kaybeder ve yeniden icat eder, dili de ierebildi!i iin en yksek edebi
sanatlarn tesine geebilir --tabii ki onlar ierebildi!i iin...
Peki ama, bu tr bir gveni sinematograftan esirgemeyen Vertov acaba neden koskoca bir
"dramatik", "fictional" alan yok etmek istemi"ti... nce bunu anlamak gerekiyor... Soruyu
biraz daha geni"letmek de gerekiyor: neden hala derslerimizde sinemadaki konvansiyonlar
krp paralamaktan sz ediyoruz ve "imdiye dek nde gelen, ve nem verdi!imiz her
sinemac, acaba neden bizim gibi yapmaya al"m"?..
Sinematografi, icat edildi!inde Lumire karde"lerin elinde bir "belgeleme" i"levi stlendi...
Vertov akas bu kanala aittir... Montaj fikri do!du!unda (Mlis) ise kurgu ve drama filme
dahil oldular... Yaplacak farkl trden i"ler vard bylece: kurmaca sinema --ykler anlatan,
hayaller kuran vesaire... ve kstlanm" "belgesel" sinema... Eisenstein ikisini de reddetmemi"
oldu!u iin bize daha yakn grnyor "imdilik... Ama unutulmamas gereken ok nemli bir
nokta var: sinemada kurgusal-dramatik her unsura mutlak bir biimde ve mr boyu (1954'te
vefat etmi"ti) dzenli olarak kar" km" olan Vertov'un derdi acaba neydi?
Bu derdi sanrm Vertov'un hem Eisenstein, hem Esfir #ub, hem de Sovyet Sanat Komiserli!i
(bu ikinci ve nc ki"ilik bu olu"uma belli belirsiz daha yakndlar ve belli ki Vertov'un
"sosyalist realizm" bakmndan giderilmesinden ve film yapamaz halde braklmasndan
birinci derecede sorumluydular) tarafndan nasl ve hangi noktalardan ele"tirildi!ini kavrarsak
farkedebiliriz. Bu biraz "gizli" bir tarihtir ve o!unlukla "yaplamayan" veya "zorla
yaptrlan" filmlerle rneklenmi"tir... Dolaysyla bu filmlerin satr aralarn (Vertov'un
deyi"iyle "imaj-aralklarn") okumak gerekir...
Vertov-Eisenstein kar"tl! konusunda "yle bir okuma paralar arasnda dolansanz, Anglo-
Sakson dnyasnda pek ok makale bulursunuz... ve bunlarn byk bir o!unlu!u size
"unlar anlatr: Vertov Sovyet rejiminin bir propagandistidir ve kurgu gibi temel
sinematografik bir cihaz bu amalara feda etmi"tir... ok yeteneklidir ama sonuta bir
ideolojiye teslim olmu"tur...
#imdi bu ok kolayca refte edilebilecek bir bak" as --Vertov 1930 ylndan itibaren film
yapmas Sovyet rejimi tarafndan yasaklanan bir filmci... Devlet Film Ar"ivi'nde kza!a
alnyor ve srekli olarak filmler toplamak konusunda sorumlu klnyor... Oysa mesela
kar"tlarndan Esfir #ub bu i" iin ok daha uygun... (siz bu Sovyetleri tanmazsnz, orada
"e!itim" srecimden tand!m temel yntemlerden birisi, "iyi" olann hakkn vermek, ama
"daha iyi" olmalarnn tehlikesinden hareketle onlar daha "imdiden "kza!a" almaktr...
bylece eserleri sk bir "szgeten" geirilir, "zr dilemeye" mecbur braklrlar, --ve
bazlar, ksaca "yokedilirler" (Meyerhold, ya da intihar yoluyla Mayakovsky, Yessenin...)...
Ve yine bazlar "keder hastalklarndan" lr giderler: --Eisenstein (zellikle son Korkun
$van filmi yasaklandktan sonra) kalpten, Vertov kanserden, Prokofiev "kahrolma" yoluyla,
#ostakovi ise "teslim" olarak... Sovyet rejimi kendisini kuran komnist harekete bir ihanetti -
-ve bu kapitalist dnyann bugn zaferini ilan edi"ini asla hakl klmaz...
Vertov bazlarnn sanmak istedi!i gibi bir "propagandac" de!ildir --belki "propaganda"
fikrini icat edenlerden biridir ama kendisi bunun ok tesinde bir "ey yapm"tr: (ve
arkada"lar, bu arada not d"eyim, Thomas Balkenhol sayesinde "u anda elimizde Kameral
Adam'a (elovek s Kinoapparatom) ek olarak Co"ku (Entusiazm), Dnyann Altda Biri
(#estaya ast' Mira), ve Lenin stne #ark (Tri Pesnyie o Lenine) filmleri bulunuyor,
seyretmek isteyenler G$SAM'a gelebilirler)... Sanyorum Vertov sanld! gibi sinemadaki
realizmden ok ""iirsel" z yakalam" olan biriydi. Esfir #ub'un ele"tirileri bu yzden
olduka aptalcayd. nk onu "belgesel" yapmak isterken "kurgu" tekniklerini kullanmakla
sulam"t... Eisenstein ile #ub ise iki nyargya sahiptiler: belgeselde kurgu olmamal, kurgu
dramatik-trajik-komedik, ksacas teatral bir romansn i"i olmal...
Deleuze bu nyargya en iyi cevab veriyor: Vertov insan beyninin nasl i"ledi!ini belki de
"imdiye dek en iyi kavram" biri olarak (di!erleri ona gre Spinoza, Bergson, ve Leroi-
Gourhan'dr) i"in imajlarn kurgulanmas olarak i"lemeyece!ini, esas olarak nemli "eyin
imajlar-aras bir alan (aralklar teorisi), yani imajlar arasndaki ba!lantnn toplam ya da
"kmesi" oldu!unu ke"fetmi"ti ve filmlerini bu ilke uyarnca olu"turuyordu... Mesela
kameraman (ve filmin esas kahraman) karde"i Mihail Kaufman bir srat ki"ili!iyken (her
yerde beliren, her yerden kveren bir yaratk, bir modern i"i) iken montajc e"i Yelizaveta
Svilova'yd: yani "yava"latmann", hareketin anlarn tek tek kontrol etme abasnn uzman...
(ve galiba kadnlar hayat a!r ekimde grme ve ya"ama yetene!ine gerekten sahipler...) ...
(ve aramzda buna Hollywood'da bile neden montajclarn hep kadn olduklarn ekleyecek
arkada"larmz eminim olacaktr)...
Bylece Vertov filmleri ilk bak"ta insan beyninin grsel dnya aracl!yla i"letilmesinin bir
terennm (articulation) olarak beliriyorlar... Ve Eisenstein cevap veriyor: gz aracl!yla
(Sinegz = Kinoglaz) de!il, "d"nce" aracl!yla film... Bu yalnzca sinemann de!il her
"eyin, belki de btn uygarl!n biricik bir andr... D"nn, deniyor ki tek "katlanlabilir"
"iddet olarak sanat eseri artk "beyinlere vuracak" ve onlar d"nme mecburiyeti iine
sokacak... Sine-Yumruk, Kino-Bromm... stelik bu yumruk sinema sayesinde tek tek
bireylere de!il, ortalama seyirci olan bir "kitle"nin beynine inecek...
Benim ki"isel gr"m sorarsanz Vertov'un yanndaym: Sinemada gzn glerini tam
tamna fethetmeden yumruk atmay beceremeyiz... Ve Sine-Yumruk bugn artk reklamlarn
temel anlatm biimi haline geldiyse bunun sorumlusu olarak Eisenstein'i de!il, onun
sinemasn benimseyip kapitalist tketim ve imajlar toplumuna uygulayan tipler oldu!unu
d"nyorum...
Ne var ki Deleuze, aslnda Bergson-Vertov ikilisi stne d"nerek ba"lad! sinematografik
sre iinde ikinci tipten bir imajdan, "zaman-imajdan" bahsediyor... Bunun iin bir "film"
ekmeniz gerekmez... "Zaman-tesi" ba!lar kurmanz yeterlidir... Bir Eisenstein imaj ve
onunla birlikte (ard"k olarak ya da daha sofistike bir tarzda, grafik birliktelik iinde) bir
Vertov imaj... hatta di!erleri... Ta ki ekran doyana kadar...
Ama Deleuze Sinema kitabnn kadraja ili"kin blmnde ekrann doymasnn karma"k bir
mesele oldu!una yeterince dikkat ekiyor... Diyelim ki etkileyici bir yze sahip (ya da
ekimle etkileyici hale gelmi" olan) biriyle fazla "grndnz"... Kurgu masas ba"nda belli
bir noktadan sonra o yz gidermek isteyeceksiniz elbette... Ve mesela bu "kanmann",
"overdose"un en kolay zm tekrardr --o yz, o nesne, o imaj, belli aralklarla, yani ba"ka
imajlar ve sesler tarafndan kesintiye u!ratlarak, belli bir ritm uyarnca tekrarlanr... Daha
karma"k yollar da var tabii... ama bunlar sizden talep gelirse konu"uruz...
Benim sonuta Deleuze'n kitabndan anlad!m "ey, sinemann (zellikle de gnmzde
video ve mltimedya imajn) Vertov oldu!u... Niin? nk bir grntler organizasyonunu
beynin bir topografyas haline getirmek kolay bir fikir de!ildir. Esas meselemiz "d"nmek"
ise, bu i" beynin i"leyi" dzeniyle "eylerin i"leyi" dzeninin benzer klnmasndan ba"ka bir
"ey de!il (ve bunu Spinoza zaten ak etmi"ti)... Farzedelim ki beyin diyalektik bir tarzda
i"lemiyor. Bu demektir ki her uyaran orada topografik bir nite olu"turuyor ve di!er btn
topografik unsurlarla (hafzayla, alglarla, fikirlerle) kendine zg bir ba! iinde... Bu durumu
Eisenstein de farketmi"ti --ama "u "ekilde: bir film topolojik bir niteler toplamdr ama bu
diyalektik olarak, yani bir d"nceden daha st bir d"nceye, szgelimi bir duyudan bir
duyguya, oradan da bir d"nceye vesaire srayarak geni"ler... Byle bir bak" tarz bile
sinemada "film" adn verdi!imiz o btnl! bir automaton spiritualis (Spinoza'nn deyi"iyle
"otomat ruh") olarak kavramay ba"arabiliyor... Ama bu fikrin verdi!i "ey ancak bir girizgah
olabilir: Eisenstein bir filmin bir "btn" oldu!unun, yani ksaca sylemek gerekirse,
seyircinin "d"nece!i" bir "d"nce" oldu!unun farkndadr. Ba"ka bir deyi"le biz, yani
seyirci "d"nmeye" ba"lamadan nce film zaten bir Cogito'dur, "d"nyordur"... Ayn
"ekilde pekala diyebiliriz ki bir kitap, bizden nce vardr --onu alp okuyoruz-- ... ama onu
"okuyoruz", dolaysyla onu "d"nyoruz" demek aslnda abestir... daha ok o kitabn
"d"nd!n" sylememiz gerekir... Ayn "ey bir film, bir bilimsel makale, bir roman iin
de geerli...
Ve hermentiki feylesoflarn d"tkleri hataya d"memize asla gerek yok... Onlar bir
kitabn, bir filmin "d"nsel" oldu!unu sylyorlar --ama varsaydklar o kitabn, o filmin
"ardnda" bizimkine benzer bir bilinci varsaymak... Bylece bir kitap ya da film (veya
herhangi bir kltrel retim) bir "znenin" kendini niyetli ve bilinli, ifade edi"i olarak
kavranyor... Hermentiki filozoflarn d"nmedikleri "ey, benim bugn Proust okurken
aslnda onu de!il onun yazm" oldu!u, vesile oldu!u bir metni okuyor olmam... Strktralizm
(yapsalclk diyorlar buralarda) bu varsaym ilk kez, ama yetersizce a"m" olan ilk
farkndalkt: bir film seyrediyorum ve bende bir d"nceler zincirlemesi yaratyor... bu
ki"iden ki"iye de!i"ebilir, ama yaratyor i"te... ki"iden ki"iye de!i"ti!inin farkna vard!mda
bir "de!i"ke"nin daha farkna varmak zorunda kalyorum dolaysyla: yazarn ya da filmcinin
"anlatmak istedi!i "ey"... Ama gerekte olup biten benim sadece bir film seyretmem, bir kitap
okumam, bir resim grmemden ibaret... Yazarla, filmciyle, ressamla bir ili"ki geli"tirebilir,
romann, filmin ve resmin derinliklerine daha fazla dalabilirim... Ama geriye kalan,
indirgenemez bir "ey vardr: yazarla tan"mam" olsam da okudu!um roman bende bir
d"nmeler zinciri olu"turmu"sa, bu "romann d"nd! manasna gelir..." Bylece bir film
ya da bir resim "d"nyordur"...
Bu durum ok daha ileri gtrlebilir: Czanne diyordu ki "resmetti!im manzara benden nce
alglyordu"... Alg ile d"nce arasndaki fark kavramlarn gev"ekli!inden geliyor: mesela
aktif ve pasif alglar olabildi!i gibi, aktif ve pasif fikirler de var... Bu yzden bir "manzara
resmi" ile bir "manzara" ne alglyor, bunlar ayn ba"lk altnda kavrayamyoruz. Bir filmin
d"nmesi bize bir mecaz gibi geliyor, nk biz yalnzca insanlarn d"nd! fikrine
al"m"z. Oysa bizde bir d"nceler zinciri yaratyorlarsa bir roman, ya da mant!mzla
uyum iindeki birtakm do!a olaylar "d"nyorlar" demektir... Ba"ka trl, tanmad!mz,
belki varolup varolmad!n bile bilmedi!imiz bir Homeros, olu"turdu!u $lyada ya da
Odysseia olmadan bunu asla yapamazd...
Bu noktada baz tavrlar ok rahat netle"tirilebilir: mesela bir Varolu"u diyecektir ki
alglayabildi!imiz her "ey insandr, znedir ve ona aittir... dolaysyla bir eser d"nmez,
yalnzca "ben" d"nyorumdur ve bu (Sartre'n ileti"im kuram dolaysyla) onun arkasndaki
bana benzer zneyi (giderek benimle "aynlk" ili"kisi iinde olan zneyi) dikkate almamdan
ba"ka bir "ey de!ildir. Ama kitaplar, asrlardr, yazarlar oktan yokolmu"ken "d"nmeyi"
srdryorlar... Hatta her okunu"larnda "yeni kitaplar yazdklarn" bile sylemek mmkn...
Ve inanrm ki filmler de "gryorlar"... Biz filmleri grmeden nce grm"ler --nk
grmek "grlebilirlikler retmek" demektir, ba"ka bir "ey de!il...
Eisenstein i"in farkna bu noktaya kadar varm" bulunuyordu. Onun iin gerekten bir film
bizim zihnimizden ba!msz (bir filmi yorumlarz, yani ya do!ru drst anlarz ya da
anlamayz) olarak i"leyen bir varlktr. (tabii ki en byk sorun "anla"lmayan" bir eser --film,
roman, bilimsel bulu" vesaire-- ya da fikirdir ki bu zaten benim sylemek istedi!im "eyin
itirafndan ba"ka bir "ey de!il)... Hegel'in, zellikle Lukacs'n "nesnele"tirme" !retileri tam
da bu tekinsiz nokta etrafnda sanat rnn veren eme!in antropolojik niteli!ine
(antropomorfik de diyebilirsiniz) saplanp kalyorlar... ok ciddi bir sorun bir "sanat eseri"nin
kendi ba"na, d"arlkl (irek olann yannda) enformasyon ta"yor olu"udur... Ba"ka bir
deyi"le her rnde belli bir enformasyon dozu bulunur (fenomenoloji bunu "insan eme!inin"
bilinli rnleriyle snrlandrr) --oysa pekala do!ann da mutlak bir enformasyonlar da!lm
oldu!u da sylenebilir. Bylece bir filmin de sonuta bir "organizma" kadar d"nd!n,
enformasyon ierdi!ini sylemek pek de abes bir "ey de!il...
Mesele Eisenstein ile Vertov arasnda bu enformasyonun ne olmas gerekti!i konusunda
teorik bir gerilimin varl!dr... Deleuze'n "kadrajn enformatik karakteri" stne syledikleri
Btn'e yaymak, yani montaj tart"masna aktarmak da gerekir. O bunu montaja ili"kin
blmden ok kitabnn son iki blmnde, spiritel otomat fikrini yeniden ve genelinde ele
ald! zaman yapyor gibi... Ama bu "karakter" her "eydedir, yani do!ann kendisine aittir.
$"te Vertov, algnn ""eylerin", maddenin kendisinde oldu!u gibi bir fikri bu sayede
vurgulayabiliyordu. Kitaplar, resimler, bilimsel bulu"lar, teknolojik icatlar, son olarak filmler
aslnda "d"nrlerdir". Bunu hissetti!inizde hem yapsalcl!n kuru "bilimselcili!inden"
hem de hermenti!in "bol gelen" ama aslnda basitle"tirici kavramlarndan ve
spiritalizminden kurtulabilirsiniz.
Peki nedir "algy maddeye ta"mak"? Bergson'un syledi!i gibi bir madde plan var diyelim.
Bu her"eyin e"de!er de!il tam aksine bir g derecesi oldu!u bir plan olsun --Leibniz bunu
matemati!inde kantlam", Spinoza ise Natura naturans mefhumuyla kar"lam"t... Her alg
bir g derecesinin, bir kudret derecesinin bir farkndal!dr --yani bir ili"kidir. Ve biliyoruz
ki bu maddi bir ili"kidir... Modern bilimler ve teknolojiler bu durumu varsayp hemen kendi
i"lerine giri"irler --oysa felsefi dnya gr"leri iin bu ok zor problemler ortaya koyar.
Elbette ki sanat iin de... Heidegger'in "sanat eseri" ve "teknoloji" arasnda gidip geli"i
felsefenin (hatta giderek ola!an insan d"ncesinin) bu meseleyi pek iine sindiremedi!i
anlamna gelir. Ve i"te size canl bir rnek...
Kule"ov Etkisi (Kuleshov Effekt) nedir bilirsiniz... Thomas'a ba"vurursanz bunun en
e!lenceli rneklerini size baz ders kasetlerinde gsterebilir. Bu efekt sanki "antropomorfik"
bir olguymu" gibi grnebiliyor. Sonuta bir cenazeyi zgn bir yze ba!lyorum, oysa ayn
yz bir ba"ka imaja ba!lannca sevinli, merakl, kaygl, vesaire olabililiyor. $lk bak"ta bu
durumu "algnn bir eksikli!ine", yani zihinsel "a!r"mlar" tarafndan ynlendirilmesine
ba!layabilirsiniz. Zaten Kule"ov Etkisi iin genelde sinema kitaplarnn verdikleri rnekler bu
"a!r"mlar psikolojisine" ba"vurmay hala srdryorlar... Oysa sinematografik
"yanlsamalar" dzleminde meselenin a!r"mlarn ok tesine geen bir temsili de mmkn.
Vertov'da dnp duran bir makine, atlkarncada bir insan... Meselenin olduka banal bir
tarzda ortaya kondu!u sylenebilir, ancak unutmayalm ki Vertov bu efektlerin yeni
ke"fedildi!i a!da ya"yor ve filmlerini yapyordu... Eisenstein ise meseleyi daha sistematik,
ama bence yanl" bir yorum aracl!yla ele alm"t: kaytsz-olmayan do!a... Mesele "udur:
Kule"ov etkisi yalnzca a!r"mlarla i"leyen antropomorfik bir alglama ya da yorum sreci
de!ildir. Daha iyi bir rne!i bir manzaraya bakan seyircinin ba"nn dnmemesi, ancak filmin
kahramannn bulundu!u ortamda gsterilen bir vadiden, uurumdan "ba"nn dnmesi"dir...
Buna artk "a!r"m" diyemeyiz --ve sanki a!r"mlar ncesi, beyinsel, korteksi ilgilendiren
bir alglar alan sz konusudur... Bir film bizde fizyolojik etkiler brakr --"k, srat ve
yava"lk, partikller ve nesneler, vesaire... Vertov her "eyi bu dzleme yaymak istiyordu...
Hissedebiliyordu ki bir yzdeki herhangi bir kprt, bir glmseme, maddenin bir
titre"iminden ba"ka bir "ey de!il --ve bu yzden o glmseme varl!n ve do!ann btnnn
"glmsemesidir"...
Peki ayn vaka Eisenstein cephesinden nasl grnyor? Eisenstein meseleyi "kaytsz-
olmayan do!a" kavramyla Vertov'un tam tersi bir ynde alglar... Film bir insan ve bilin
yapnts oldu!u iin orada do!a insan hallerine kaytsz de!ildir. Bu durum do!ay bir
metafor haline dn"trr --film do!ay, Potyomkin gemisini ve Odessa limanlarn saran sisi
gstermeden edemez; ama sis filmin program do!rultusunda "Vakulinuk'un cenazesi" iin
yas tutan bir do!a unsurudur artk... Vertov'un istedi!inin aksine Eisenstein'in neden
"dramatizmi" korumak istedi!i apak de!il mi? Eisenstein insanmerkezcidir --Deleuze'n
onun hakknda hatrlatt! gibi, Eisenstein asndan do!ann bir diyalekti!i yoktur -diyalektik
insanda, bilinte, tarihtedir... Eisenstein-Vertov ikilisi komnizmin iki kutbunu i"aretler --bir
hmanist olarak Eisenstein, bir anar"ist olarak Vertov... Ayn "devi" daha zor alglanacak bir
dzlemde de yapabilirdiniz --burlesque komedide "hmanist" Chaplin ile "anar"ist" Buster
Keaton... Deleuze bunun belli belirsiz bir erevesini sunuyor kitabnda...
Diyalektiki oldu!unda Marx bile (Hegel ba!mll! yznden) "u trden nermeler
sryordu ileriye: bir ar kovannn dzeni en ince sanaty bile imrendirebilir; ama orada bir
bilin yoktur --bir sanat ise rnn nceden bilincinde tasarlar, sonra eme!iyle dzenler ve
retir... Birka adm daha atsa "u anti-Hegelci mefhuma (ki kendi teorileri bunu
gerektiriyordu gerekten) varabilecekti: sanat neden ar kovanna, gnbatmnn renklerine
"imreniyor"? Galiba Marx'n e"i!inden dnd! fikir, bilinci yznden sanatnn do!aya
imrendi!idir... Neden imreniyor? nk Kant'n, daha nce belki de Spinoza'nn byk
sezgileri uyarnca, Do!a bilincin stndedir...
Ne demek "stnde"?.. nk bilin bir semedir --her "eyi de!il, i"imize geleni seme
hallerimize "bilinli davran"" diyoruz... Dolaysyla bilin do!aya hakim olmak "yle dursun,
onun azaltlmas, eksiltilmesidir... Yani do!aya eklenen bir "ey de!il, onun unuttu!umuz bir
an, bir ksmdr... Bu yzden "bilind"" problemati!i tam da do!a stnde be"eri
hakimiyetin tesis edildi!inin d"nlmeye ba"lad! bir anda Bat uygarl!nn gbe!ine bir
bomba gibi d"vermi"tir... stelik bizzat mucidi tarafndan yenilir-yutulur hale getirilerek
"evcille"tirilmesi" de gerekmi"tir...
Her "ey "bilin" sahibi oldu!umuz iin do!ann yapt!ndan daha azn yapabildi!imizi
gsteriyor --"eyleri zaman sreci olarak kavryoruz, ya"amak iin baz kararlar vermemiz
gerekiyor --ya da lmmz semek iin; igdlerimizin o!unu kaybetmi", direnen
bazlarna ise asrlar boyu, din, ahlak ve kltr gibi yapntlarla eziyet etmi"iz... Bunu
hissetmek iin Nietzsche okumak yeterlidir...
stelik "bilin" bir gecikme halinin "soyutlamasdr"... $"te Spinozac bir forml: bir arzuya
bilincin eklenmesi arzunun ne oldu!una hibir "ey eklemez... Ba"ka bir deyi"le dnyaya
verdi!im anlam dnyay kendi asndan daha anlaml klmaz, olsa olsa onun anlamn azaltr,
bana adapte eder... Vertov bu anlamda dnyaya ve hayata (jizn' kak ona yest = hayat, naslsa
yle) Spinozist bir tavrla bakabiliyordu... Hissediyordu ki hayat hareketler ve yava"lklar,
aralklarla ve uzaktan alglamalar, zerrelerdir... Zerrelerin bak" asna ok gzel rnekleri
mesela bir Simmel sosyolojisi verebilmi"tir --"aydnlatma" alanna giren deneyimlerin ve
ya"antlarn tekilli!i... Bylece tek bir insan jesti stne, geen gn Betacam kurgu nitesinde
Ersan'n yava"latarak, ileri geri sararak gsterdi!i "bo"anmakta olan bir kadnn" jestleri
derinli!ine bamba"ka anlamlar kazanabiliyordu... Eisenstein ise bu tr sahneleri tam
manasyla "bilinle" kurmu"tur... Ama Vertov ile kar"la"trd!mzda orada "bilin" ad
verilen eksikli!i hissederiz --ayn imaj Eisenstein'de olsa son tahlilde farkndayzdr ki bu
sinemacnn bir kurgusudur, kadn bo"anmyordur aslnda vesaire...
Sonuta, Vertov-Eisenstein ikilemi stnde tart"acak olan arkada"lar bu noktalar bence
dikkate almallar... Bekledi!imiz "ey elbette birtakm meselelerin farkna bizzat kendilerinin
varmalar --ama bu "teorik" ereveleri hesaba katmadan bu noktalar ke"fetmekte
zorlanabilirler... Godard'n Histoire(s) du cinma'snda bu halleri an"tran bir iki sekans var...
teye, $talyan neo-realismo'suna, Yeni-Dalga'ya, hatta Hollywood'a kadar da ta"nyor...
Sonuta Vertov ile birlikte bir "bilind" aygt" olarak sinemay yeniden kurabilir miyiz?
Bunu sormak lazm...
*****
$kinci grubun i"i daha kolay grnyor --zellikle btn teknik sofistikasyonuna ra!men Leni
Riefenstahl filmlerinin yalnkatl!, propaganda yapmad!nda bile aslnda Dr. Goebbels'in
Nazi Almanyasnda filmcilere vaazetti!i "melodramatik" rnlerin iine yuvarlan" (baknz
Ova adl boktan filmi)...
Ama daha ciddi sorunlar var: acaba neden feministler onlarca sa!lam feminist "author"
yetmi"li yllardan beri performanslar, videografi vesaire alannda eserler verip dururken gidip
Riefenstahl filmlerindeki kamera alarna, kadrajlara vesaire takp duruyorlar? Bunu anlamak
benim iin gerekten kolay de!il... Neden Riefenstahl bir "kadn Vertov" olarak srlyor
ileriye? --veya belki de "kadn Heidegger"... Bunu soru"turmanz tam da bu yzden
istemi"tim...
Nazizm Alman sinemasnn nihai k"yd... Bu k"n ok nceleri, "ruhsal otomatn"
ba!msz bir atmosferde i"lemeye brakld! bir dnyada, Caligari tekinsizli!inde
(Unheimlich) i"lemeye ba"lad!n hatrlatanlar oldu: Siegfried Kracauer... Sinema ve
UFA'nn dev stdyolarnn Nazi propaganda cihazna ba!lanarak yok edildi!ini farzetmek
kolay --ama a!rlkla Yahudi olan byk Alman filmcileri Amerika'ya g ederek
Hollywood'un "klasik" dedi!imiz sinemasn kuranlar de!il miydi (Lang, Murnau, Lubitsch
vesaire)... Sorun ok daha karma"k: Hitler'in ok karakteristik iki emri var --birincisi "bana
bir Potemkin yapn" idi ve bu yaplamad... ikincisi "bana bir Kameral Adam yapn" idi ve
sanlyor ki Leni Riefenstahl, Olympia ve $radenin Zaferi filmlerinde bunu yapm"... Ama i"te
bakn, sinemann ksa tarihinin en bilinli (ve bilind" en gl) ki"iliklerinden Godard kp
diyor ki --her totaliterlik ayn de!il; ve bir Vertov filmindeki i"i kzlarn glmsemesiyle
Riefenstahl filmlerinde kendilerini Fhrerlerine, rka, soya sopa, kana ve topra!a, kocaya ve
ocu!a "feda etmi"" o gzelim kzlarn glmsemeleri ayn de!il... Sinema tek tek jestleri
kullanr --video ise (bu sizin mutlak "ansnz) btn bu jestleri yeniden zmlemenin,
grmenin bir arajdr... Videonun grevi ve do!as sinemay, bir asrlk imajlar yeniden
kaydedip inceleyebilmesinden do!ar...
Bylece Leni Riefenstahl bence yalnzca "fikren" de!il, bizzat sinematografisiyle tam bir
"sahtekardr"... Son Kadn Filmleri Festivali'nde Ova adl filmi (Tiefland) onun Nazilerle
oyna"masndan arnmay istedi!i film olarak sunuldu... Feministlerin galiba hala dnyadan
pek bir haberleri yok... Neredeyse Nietzsche'nin "u szlerine hak verdirecekler: "kadnlarn
acele kararlar, bir anda yarglamalar --bu yzden bir davadan ok o davay savunan bir
erke!e hissettikleri ani ba!... bu yzden kadnlara hibir davada gvenilmez..." Kadnlara ya
da feministlere saldrmyorum burada, daha ok bir "kolaycl!a" saldryorum... Ova filmi
tam anlamyla Nazi esteti!inin eri"ebilece!i en st noktadr --da!dan inen grbz, beyaz
rktan bir kahraman... gl kuvvetli ve elbette $spanyol "arkcs (ve danss) kz (ki
Carmen'den beri bir Avrupa kli"esidir) ona a"k olacak... Kt bir adam var --bir baron ve
Hitler'le bir ara sorunlar olmu" Prusya aristokrasisini temsil ediyor... Arkada"lar, kendimizi
yanltmayalm --Riefenstahl grntnn gcn iyi alglam" biriydi... ama tam da o tarihte
Rossellini Paisa'y, Ak #ehir Roma'y ekmeye hazrlanyordu... Vertov'u brakp onun
filmlerini de Riefenstahl'n Tiefland'yla yanyana izleyebilirsiniz... Varaca!nz sonu ne olur?
Unutulmamas gereken bir nokta, Naziler iktidara geldikten sonra Goebbels'in sadece
"propaganda filmleri" tekeli ilan etmedi!i, esas olarak Alman sinema endstrisini romantik,
bugnk "soap opera" benzeri drama filmlerine ynlendirme a!rs kard!dr... "Resmi"
sanatlar olan mimar Albert Speer ve Leni Riefenstahl ile arasnn aslnda pek iyi olmad!
da sylendi... Belki de Tiefland Riefenstahl'n sonuta Alman propaganda makinasnn
mimar Doktor Goebbels'e biatyd...
Ve btn bunlar Vertov kar"snda nasl bir yerde duruyor? yukarda Vertov'dan epeyce
bahsettim... Bu i"i yapacak olan arkada"lar kendi sonularna zannediyorum byk bir
rahatlkla varabilirler...
#imdilik bu kadar...
Not: A"k meselesinde "melodramatik" sonular ve imalar olan bir metin zaten
gndermi"tim: "Spinoza ve A"k"... buna dair syleyece!im baz "eyler var ama bunu ancak
zamanla yapabilirim...

Homo Homuncul us: Kendi ni Yaratamayan !nsan
Ulus Baker
Sistem dergisi, Dnemli Yaynclk, Say: 2, Sayfa 7884, Ocak 1988
Yapayzeka, robotlar, bilgisayarlar, gnmzde tm i!levsel yaygnlklarna kar!n
hala gndelik ya!ammz iinde kanksanm! olduklarn syleyemeyece"imiz bu
modernlik figrleri, tek yanl bir mitosun iine soku!turuluyorlar. Bir yandan da
yansm! bir korkunun nesnesidirler: #nsann kendi yaratt" glerin ululu"una kar!,
ksacas kendinden duymakta oldu"u rkntnn bir sonucu olan korkudur bu. Oysa
bu korku, yapay zekaya yak!trlan devrimin ok daha ncesine uzanmaktadr. Tm
XIX. yzyl boyunca, sanayi devrimi evresinde yo"unla!an vgyle kar!k bir
makine korkusu, siyasal, ahlaki ve bilimsel boyutlarda tart!lp durdu. #!in
otomasyonu, yirminci yzyln hatr saylr tart!ma odaklarndan biri haline geldi.
Taylorizm ve Fordizm kendilerine ya"drlan tm lanetlere kar!n e!itli klklarda
kar!mza kmaya, hatta devrimden sonra Sovyetler'in ulusal fabrikalarnda bile boy
gstermeye devam ettiler. Her trl iktisat kuramnn evrensellik dzeyine
ula!trmaya al!t" 'verimlilik' sorunu, makine kullanmnn kendisinden
kurtulunamayan bir drtsn olu!turmu!tu, hala olu!turuyor.
Oysa makineler konusunda ve otomasyon tart!malarnda henz dokunulmam! bir
alan vard. De"erinden kaybetse bile insan eme"inin; giderek makineleri rgtle
mekte ve kullanmada insan yetenek ve zekasnn rolyd bu. Bilgisayar devrimi
evresinde geen tart!malar, insan yeteneklerinin elde kalan son ksmn da -ama
ku!kusuz henz en nemli ksmd bu- onun elinden alan, 'tutucular' tarafndan onun
kafa eme"inin de"erini de ortadan kaldrabilecek bir g olarak nitelendirilen,
taraftarlar tarafndan da insan al!masnn nemli bir ksmndan kurtarabilecek bir
ilerleme olarak sunulan 'bilgisayarla!ma' srecini ok e!itli alanlar erevesinde sz
konusu ettiler.
Daha ciddi grnml tart!maclar ise, 'bilgisayar devrimi'ne, XIX. yzyln sanayi
devriminde grlen modelin bir benzerini yanstmakta ve gerek ya!amn, gerekse zel
olarak emek srecinin yeni bir varolu! biimine do"ru bir evrimin iinden braklmas
gerekti"ini savunmaktadrlar, zel olarak kapitalizmin -ya da tm endstri
toplumlarnn- yeniden biimleni!inde gelip yerlerini alacak olan bilgisayarlar, insan
rknn tm ya!am ko!ullarnn belirleyicisi konumunu kazanmaktadr onlara gre.
Tm bunlarn tesinde, teknoloji ile insan kar arasnda kurulmu! bulunan ba",
henz grnrde yeni bir !ey bulunmad"ndan, varl"n srdrecek, bilgisayarlarn,
robotlarn ve en geni! anlamyla yapay zeknn verimlilikle, insan, istek ve
ihtiyalaryla zorunlu ili!kisi koparlamazl"n srdrecektir.
zel olarak zerinde durulmas gereken bir nokta beliriyor nmzde. #nsan aklnn
eli kolu ba"l kald", 'alet yapan insan'n artk elindeki aletleri denetleyemez duruma
geldi"i, 'dnyann nkleer kapatm'nn insan rkn kskvrak kavrad" bir noktay
tarihe amak, zgnl"n, biricikli"ini ve ge-i!sizli"ini geriden ku!atmak zorunlu
grnyor: #nsan zekasnn i!leyi!inin taklit edilebilirli"i, insan vcudunun i!leyi!inin
taklit edilebilirli"i kar!snda ok farkl ve bak!msz bir konumda bulunmaktadr.
#nsan el eme"inin yordamlarn taklit eden robotlar ile insann zihinsel donanmn
'taklit eden' yapay zeka sistemleri elbette teknik bakmdan birbirleriyle
birle!tirilmi!ler, retimin denetimi ve bu denetimin 'hataszl"' yolunda byk bir yol
alm!lardr.
#nsan vcudunun ve insan zihninin 'taklit edilmesi' arasndaki kar!tlk (farkllk)
tarihte geriye, modern bilimlerin, anatominin, giderek fizyoloji ve psikolojinin
do"du"u dneme kadar gidildi"inde, zel bir anlam kazanacaktr.
Do"al olarak, insan vcudunun taklit edilmesi, di"erini nceleyen bir giri!imdir.
Felsefi boyutta yer alan, oysa ayn yntemle -ve biraz da metafizik alann d!na
klarak- geriden ku!atld"nda Hristiyan eti"inin temellerinden birini olu!turan ruh
ve madde arasndaki ayrm, maddenin ele gelir niteli"ini, biimlendirilebilir ve
de"i!tirilebilir olma zelli"ini de tanmakta, insan vcudunun maddi ynnn, fiziksel
organizmann imal edilebilece"ini en insan-merkezci bir zihniyete kar!n
benimseyebilmektedir.
ok eski bir felsefi-estetik gelenek, sanatn i!inin, Tanrnn dnyay, ruhun da vcudu
ynetirken kendi alanlarnda yaptklarn sanat alannda taklit etmek oldu"unu kabul
etmekteydi. Oysa bir yaratcnn konumu, taklit edenden ok farkldr. Taklit eden,
o"unlukla son derece mekanik kstlamalar iinde, 'yasalarn' ba!ka (ve nceden var
olan) bir alandan almaktadr: Tanrsal yasalar ve do"al yasalar. Yasalar asndan
hiyerar!inin en d!k basama"ndadr o. Simyann o !a!lacak lde ayrntl ve yar
simgesel bir tarzda formle edilen yasalarla donatlm! prati"i, her trl olana"n
snrlarn zorlayan bir konuda bile taklitinin zerinde yer alan, bir ksm Tanrdan,
di"er ksm da Tanrnn yaratt" do"adan gelen yasalarn kstlamas altna nasl
girdi"ini gstermektedir. Byk ortaa" hekimi Paracelsus, o a"n simyaclar
arasnda pek yaygn bir konu olan insan yapma konusunda hatr saylr ayrntda bir
tarif vermektedir bize:
"Bir adamn menisini krk gn boyunca rm! at gbresi ile birlikte hava geirmez
biimde mhrlenmi! bir !i!enin iinde rmeye brakn. Ve gzle kolayca
grlebilecek bir biimde ya!amaya, hareket etmeye ve kmldamaya ba!layncaya
kadar orada tutun. Bu zaman sresinden sonra, bir lde insan gibi olacak, ama
saydam ve vcutsuz olacaktr. E"er bundan sonra, her gn dikkatle ve zenle insan
kan ile beslenir
ve krk gn daha at gbresinin ssnda tutulmaya devam edilirse, belli bir srenin
sonunda hakiki ve ya!ayan bir bebek haline gelecektir. Bu bebe"in bir kadndan
do"mu! bir bebekte bulunan tm organlar vardr, ama daha kktrler. Buna
homunculus adn veriyoruz, artk geriye, onun, en byk bir dikkat ve itinayla
e"itilmesi ve e"itimin, zeka belirtileri ortaya kana kadar srdrlmesi kalmaktadr."
Kullanlan malzemenin 'simya-sal' de"erleri bilinmektedir: At gbresi toprak anay
temsil eder. Aristoteles'in De Natura'daki, ceninin, meni ile ayba! kannn -akntnn
gebelik sresince durmas bunun kantdr- birle!mesi ile ortaya kt" yolundaki
"retisi de, tekni"in zn olu!turmaktadr. Krk gn ise kilisenin yayd" "retide,
fetusun rahim iinde, cinsel birle!meden krk gn sonra olu!maya ba!lad"
gr!nden gelmektedir.
Ancak asl nemlisi, !a!rtc biimde byk bir kolaylkla gerekle!tirilebilecek olan
bu prati"in -herkesin kolayca eri!ebilece"i malzemeler ve ok karma!k olmayan bir
dzenek, biraz da sabr...- byk bir alakgnlllkle sunulu!udur. #nsan yapmak,
!eytann bile hayal edemeyece"i, gcnn yetemeyece"i bir i!tir. Oysa, dikkat
edilmesi gereken bir nokta var: Simyacnn sz etti"i bir 'yaratm' i!lemi de"il (o
Tanrya, ve yalnzca Tanrya zgdr), Tanrnn do"ay ynetirken yaratt" yasalarn
upuygun bir tarzda taklit edilmesidir.
Bu durum, kilisenin "retisinden ne denli uzak olursa olsun mantar retir gibi insan
retme i-!inin, ortaa" insan iin ahlaki bir skandal yaratmad"n gsterir.
stelik, sz konusu olan, bir robotun, insann mekanik (fizyolojik) hareketlerini takip
eden bir o-tomatn yaplmasndan da farkldr. 'Tp bebek' (homunculus), e-"er iyi
e"itilirse zeka kmltlar bile gstermeye ba!layacaktr. Elbette zekann do"u!u
simyacnn etkinli"inin en etkisiz oldu"u alandr: Normal bir ocu"a gsterilen tutum,
e"itim ve denetim gsterilecektir ona da. Oysa mekanik ve simyasal i!ler, tmyle
olmasa da, do"ann taklidinin iyi yapld" lde simyacnn denetimi altndadr. Ana
rahmi iinde geenlerle tm farkllklarna kar!n bu i!ler, Tanr ve do"a yasalarnn
harfiyen, simyacnn z alannda uygulamalar, daha do"rusu 'taklit e-dilmeleri'
sonucunda gerekle!mi!lerdir.
Yzyl kadar sonra, XVI. yzyl ortalarnda Avrupa'y bir de Golem efsanesi
saracaktr. 'Golem' szc", ok eski bir Talmudcu gelenekte, Tanrnn Adem'i
yaratm! oldu"u amur topa"na i!aret etmektedir... Efsaneye gre, 1550 yllarnda,
Helmli Elijah, Tanrnn, Yahova'nn adnn, daha do"rusu YHWH harflerinin, bugn
anlayamayaca"mz 'simyasal' zellikleri sayesinde yapay bir insan retmeyi
ba!arm!tr. Oysa bu kutsal 'Frankestein', kutsal adn kaldrlmas yoluyla etkisiz hale
getirilebilene kadar tam bir canavar olacak, dnyay tehdit edecektir.
Otuz yl kadar sonra, bir ba!ka 'Golem' daha ortaya kar. Prag Ba!haham Judah Ben
Loew, nl astronomlar Tycno Brahe ve Jo-hannes Kepler'in dostu olan bu zat,
Gentile slalesinin istibdad ve pogromlar altnda inim inim inleyen Yahudileri
koruma i!ini yerine getirebilecek, ama sonuta yine yaratcsna isyan edip onun
tarafndan yok edilecek bir adam, Vltava nehrinin amurundan kutsal szler ve
dualar aracl"yla olu!turur.
Oysa, Golem efsanesi Paracelsus'un 'homunculus'undan farkl bir do"adadr. #kisi de
gerekli aralarn ve tekniklerin yoklu"undan ve imkanszl"ndan dolay gerekle!me
olana" ta!mamaktadr, ama Paracelsus'un ayrntl dili, yntemleri ve mekanizmalar
incelikle betimlemesi, 'homunculus'u 'olanakl' bir teknolojinin, Tanr ve do"a
yasalarnn uygun bir taklidinin olabilir bir sonucu haline getirirken, Golem tm
bysel mistifikasyonu ile birlikte bir 'yaratma' ediminin sonucudur.
Taklit etme ediminin kar!snda yaratma edimi, klasik a"n do"a-bilimsel sylemi
kar!snda, sonradan da evrimcilik kar!snda gerileyip nemsizle!ecek bir konudur.
Paracelsus'un nerisi hibir zaman uygulanamam!tr, ama 'oyuncak-otomatlar'
a"nn, d!nemeyen ama d!nyor hissini veren, konu!amayan ama konu!uyor
duygusunu uyandran makinelerin en geli!kin 'mhendislik sanat' dal haline geldi"i
klasik a"n, bir anlamda habercili"ini yap maktadr.
Klasik a" ba!larnn otomatlar, i!levsel olmaktan ok oyun a-maldr. Teknik
adan, mekanik saatilikten bir fark yoktur. Do"ann fiziksel yasalarnn yar
sezgisel, yar estetik bir yntemle insann dolaysz ediminden, eme"inden ayr olarak
kurulmu! bir mekanizmaya uygulanmas. Otomat, al!t" srece vardr. Bir heykel
ya da tasvir gibi sanatsal bir yanstmadan uzaktr. Tek i!levi, do"ann kalpla!m!
hareketinin belli bir kesitini, kendi kendine tekrar edebilmesinden ibarettir.
Rnesans srasnda byk -nem kazanan makine yapmnn, mekanik yasalarnn
saatilik zanaat evresinde uygulanmasnn, sadece saray erkannn zevk ve sefa
alemleri iin rettikleri seyirlik nesneler de de"ildir bu otomatlar. Zorunlu olarak
insan organizmasnn mekanik i!leyi!ini de takip etmeleri gerekmez. Temel hareket
iletimi tertibatlarnn kurulu!u, antik a"da ve zellikle Yunanl ve Romallarda
yaygn olarak kullanlan, dev yaylar, gl vemekanik bir kolla geren ve kordonu
brakan kuvvetli parmaklar aracl"yla al!an mancnklara kadar geri gtrlebilir.
Bu aygtlarn sava!ta kullanmna tank olan #sparta kumandan Arkhidamus'un "Ey
Herakles! #nsann sava! de"eri artk hibir !eye yaramyor" dedi"i
sylenmektedir.Mekanik alanndaki geli!meler ortaa" boyunca da devam etmi!tir;
rzgr de"irmeni ile su de"irmeninin icad da bu dneme rastlam!t: Gezgin ozanlar,
artk tahl "tmek iin bitkin d!ene kadar u"ra!mayan, artk kendilerine ba-kabilen
kyl kzlarnn gzelli"ine oldu"u kadar, Gney ve Bat Avrupa krlarn ve akarsu
boylarn kaplayan de"irmenlerin gzelli"ine de trkler dzmektedirler.#lk
otomatlarda yaygnca kullanlan hava borular, zellikle org yapmnda, hareket
mekanizmas olarak ikinci bir i!lev de yklenmi!lerdir. Winchester Katedrali ile Riga
Katedrali'nin dev orglar, muazzam byklkte tu!lar tarafndan harekete geirilen
yirmiden fazla hava borusu ta!maktadr.
Mekanizmalarn bu grkemlili"i, ortaa" boyunca da yapmc ve sanatlar
destekleyen prens ve lordlarn vn kaynaklarndan biriydi.
#nsan biiminin ve organizmasnn mekanik i!leyi!inin taklit e-dilmesine dayanan
otomatlar ise, daha bir hayranlk uyandrmaktaydlar: Ortaa" sonlarnda Venedik' in
San Marco Meydan'ndaki saat kulesine, her saat ba! karak ellerindeki ekilerle
ana vuran iki insan figr dikilmi!ti: Hareket e-den, ama hareketlerindeki dzen hi
de insana benzemeyen heykeller. Strasbourg'da 1574 ylnda, -zerinde Aziz Peter'in
#sa'y reddedi!ini temsil eden bir horozun yer ald" bir saat yapld. Horoz her gn
tam "le saatinde kyor, kanatlarn rpyor, kuyru"unu kabartyor, gagasn aarak
t! sesi karyordu. 1789 ylna kadar tp duran bu mekanik horoz, Hobbes,
Descartes ve Boyle tarafndan, makinelerin ne yapabileceklerine rnek olarak
gsterilmi!ti.
Otomatlarn seyirlik kullanm, onlarn yapmn bir tr byclk haline
sokmaktayd. XV. yzyl astronomlarndan Regiomontanus' un 1470'te imparator
Maximilian, Nrnberg'e yakla!rken uarak yanna giden, sonra da geri dnerek
!ehrin kaps zerine konan yapma bir kartal yapt" sylentisi ortalarda
dola!maktayd. Leonardo da Vinci de, denilmekteydi ki, Fransa Kral XII. Louis iin,
1500'l yllarda bir yapma aslan imal etmi!ti. Kral, Milano'ya girdi"inde aslan ona
do"ru ilerleyerek, g"snde alan bir kapaktan d!ar kan Fransz ordusunun
semboln, bir leyla", sunmu!tu. Ayrca Descartes'n da 1640 yllarnda "ma fille
Francine" (Kzm Franci-ne) adn takt" bir otomat yapt" da sylenmektedir.
Anlatld"na gre, bir deniz yolculu"u srasnda geminin kaptan bu !eytan i!i icadn
insan gibi hareket etti"ini, dola!t"n grm! ve denize atlmasn emretmi!ti.
#nsan taklit eden otomatlarn elinden gelen i!ler saylmakla bitmez. 1540 yllarnda
Gianello della Torre del Cremona, imparator V. Charles'n skntsn hafifletmek i-
in, lavta alan bir gen kz otomat yapm!tr. Bu kz, dz bir izgi ya da daire
boyunca yryebilmekte, bu arada tellere vurarak ba!n sa"a sola hareket
ettirebilmektedir.
XVII. yzyl ba!larnda ise, iki Fransz saray mhendisi, Isaac ve Salomon de Caus,
hareket eden figrleri temsil eden ssl musluklar yapm!lard. Bu figrlerin en
nlsnde, bir ku! gelerek bir daln zerine konar ve bir basnl su tertibatndan
gelen hava yardm i-le ter. Bir sre sonra yanna bir !ahin yakla!t"nda, deh!et
belirtileri gstererek gzden kaybolur.
Paracelsus'un 'homunculus'u kendini do"aya brakmaktadr. Rnesans sonrasnn
otomatlar ise, her !eyleriyle bir sanatnn kl krk yaran becerisinin ve sabrl
al!malarnn rndrler. Ama insan vcudunun i!leyi!inin, yetersiz olsa da taklit
edilebilmesi ne gibi sonular yaratacaktr o a" insannn d!ncesinde?
Klasik a"n do"abilimi (L' Histoire Naturelle) snflandrn bir bilimdir. Bu durum,
zellikle biyoloji konusunda kendini a"a vurmaktadr. Canl varlklar skalasnn
daha alt fiziksel temel dzeneklerinde ise mekanik yasalar egemendir. Mekanizma
d!ncesinin bu temel olu!turucu niteli"i, hayvanlarn ve insan vcudunun bir
'makine'den, saatilerin elinden kan otomatlarn ok daha yetkin bir biiminden
ibaret oldu"u d!ncesinin kkeninde yatmaktadr. Kar!la!trmal anatomi, ya!am
biliminin (ya!ayan varlklarn biliminin) bu temeli, mekani"in canl organizmalardaki
i!levine uygun olarak biimlenmektedir. ok daha sonralar, Haeckel, klasik a"
boyunca kurulan 'kar!la!trmal anatominin' genel bir de"erlendirilmesini !yle
yapmaktadr: "Kar!la!trmal anatomi, her nyargsz ve ele!tirici ara!trmacya,
insan vcudu ile antropoid maymununkinin yalnzca zel bir benzerlik
gstermedi"ini, fakat nemi her bakmdan bir ve ayn olduklarn kantlam!tr" (1).
Do"al evrim ve treyi! d!ncesinin var olabilme ko!ullar da, grld" gibi,
'kar!la!trmal anatomi'ye, di"er bir deyi!le, organik mekanizmalarn ve i!leyi!lerin
tr ve cinsler aras kar!la!trlmasna dayandrlmaktadr.
insan vcudunun karma!k bir saat oldu"u d!ncesi a priori kantlama olana"ndan
yoksun olarak kabul edilmektedir. "Yalnzca a posteriori veya ruhu vcut
organlarndan ayrmaya al!arak insan ruhunun kkenini kesinlikle ke!fetmesek bile,
bu konuda en yksek olaslk derecesine varabiliriz" (2).
#nsann mekanizmalar yaratabilme, bunu yaparken de 'do"a yasalarndan'
faydalanabilme gc, do"a ve Tanrnn yapabilecekleri i-le kar!la!trld"nda solda
sfr kalsa da akln var olu!unun en -nemli belirtisidir. #nsan mizalar arasndaki
farkllklarn elle tutulabilir, gzlemlenebilir e!itliliklerin rn oldu"u
do"rultusundaki d!nce Galen'de de vard. #nsan vcudunun rgenle!mesi, zsularn
"de"i!ik alma!klar" ve birle!me leri aracl"yla kurulmaktayd. Bu zsularda ise,
klasik a" asndan bysel ve mistik hibir yan yoktur. Descartes'a gre '!arabn',
etkileri asndan vcudun kendi zsularndan nemli bir fark yoktur: "$arabn
buhar, abucak kana kar!arak kalpten beyine gider, burada ruha dn!r ve her
zamankinden daha gl ve bol olunca bedeni garip tarzlarda hareket ettirebilir" (3).
Oysa, iyi bilinmektedir ki, 'hareket ettirici ilke', vcudun ya da onun herhangi bir
zsuyunun znde bulunmamakta, d!ardan verilmektedir: "Aklc ruh maddenin
gcnden geli!mez, onun aka yaratlmas gerekir ve belki organlarn hareket
ettirme d!nda, kaptann gemiye yerle!tirilmesi gibi, insan bedenine yerle!tirilmesi
yetmez, fakat bizimkilere benzeyen duyum ve i!tahlar olabilmesi ve bylelikle
gerek bir insan olu!turabilmesi iin, bedenle daha skca birle!mesi gereklidir" (4).
Bylece, salt maddenin ve mekanizmann dzeninde var olan hareket yasalar, hibir
zaman, akln, hatta beynin (Descartes'ta beyincik) i!leyi! dzeniyle ve ilkeleriyle
kar!trlmamaldr. Beyin elbette d!nme i!leminde kullanlmaktadr, fakat bu i!lev
tam da ona d!ardan verilen ve neredeyse bir ilk kurgulayc tarafndan, kendili"inden
var olan metafizik bir akl tarafndan ona dayatlan bir i!levdir.
Buna kar!n La Mettrie gibileri, ayn nclerden yola karak bamba!ka sonulara
vardlar. "E"er beynimin iinde d!nen !ey, bu organn, dolaysyla tm bedenimin
bir paras de"ilse, o zaman neden yata"mda rahat rahat yatarken kafamda bir eserin
plann izdi"imde veya soyut bir d!nceyi izledi"imde kanm snverir? Neden
ruhumun ate!i damarlarma geer?" (5). Ruhla bedenin e!-tzll" bylece
kartezyen felsefenin postulatlarndan biri olan ruhla bedenin upuygunlu"u fikrine
kar! srlmekte, ama ne ruh ne de beden, metafizik el abukluklar aracl"yla
gzden kaybedilmektedirler. Fakat sorun henz akl"a kavu!turulmam!
durumdadr: E"er do"ann sundu"u malzeme ile do"a yasalaryla bedeni
!ekillendirme ba!arsna eri!irsek, sonuta "Bir insan yarattk" diyebilecek miyiz?
Klasik a"n tm metafizi"i, dar anlamyla fizi"in konusu olan bu sorun u"runa bol
bol kafa patlatmakla me!guldr. ok daha maddeci bir konumda olan ortaa" sonu
d!nr, zel olarak da kar!mza 'homunculus'u ile kan Paracelsus, bu soruya tm
kalbiyle olumlu yant vermi!, hatta yarataca" bebek tasla"na tm insan vasflarn
kazandrabilmek iin, Locke'un bile tasarlayamayaca" bir 'maddeci' e"itim anlay!n
ngrm!tr.
Ama Paracelsus'un do"a anlay!nn da tam tamna kendi a"nn resmi teolojisini
yanstt", hatta onun do"rultusunu takip etti"i sylenemez elbette. Bu konudaki
aklamalar oraya kadar ileri gtrlmemi! olsa bile, homunculus ile l'homme
machine arasndaki mesafe, bir biyologun ya da anatomistin bak! asnca pek byk
olmayacaktr.
Oysa, kolayca kabul edilebilecek ve genelde kabul edilegelen bir varsaymn kar!sna
da klarak, klasik a"n d!ncesinde ortaa"n monizm kar!t baz d!nrlerinden
gelen ve dalizmin de iinde ruhun zararna, bedenin yararna yol almaya al!an,
ruh-beden snrlarn srekli olarak de"i!tiren, ksacas bedeni ruh kar!snda galip
getirmeye al!an bir d!nceyi grmemek de mmkndr. Klasik a"n,
Descartes'n, Helvetius'un ve Mettrie'nin szn ettikleri ruh, Hristiyan teolojisinin
yar-Platoncu, yar-Aristocu 'ruh' anlay!ndan ok farkl, yepyeni bir ruhtur. 'Maddi'
bir varl" olmasna kar!n, tmyle metafizik bir anlay!n d!nda kalmak kaydyla,
bedenin grlebilir varl"n a!ar. Ama yine de 'deneyselli"ini' korumaktadr. Ruh her
!eye kar!n, yukarda La Mettrie'den yaplan alntda belirtildi"i gibi, deneysel bir
abann sonucunda ortaya karlabilen bir varlktr. Hayvan-#nsan-Makine ls,
tm farkllklarna ve isel de"i!imlerine kar!n tek bir evrensel tzn yaratmdr:
Ruh, bunlarn hepsinde yerini alacaktr. Elbette de"i!ik oranlarda ve biimlerde.
"...Biz nankrler, kimyagerlerin syledikleri gibi, tm alemlerin ortak anasn
kmseriz. Biz, her !eyimizi borlu oldu"umuz ve gerekten de her !eyi akl almaz
bir biimde yapm! olan !eyden ok daha st dzeyde nedenler tasarlar veya hayal
ederiz. Hayr, onu en parlak eserlerinde dahi tanmayan kaba gzler i-in hari,
maddenin hibir adi taraf yoktur; ve do"a da dar gr!l bir i!i de"ildir. O, bir
saatinin saatlerin en karma!"n yaparken kar!la!t" glklerden ok daha byk
bir kolaylk ve zevkle milyonlarca insan yaratr. Onun kudreti gerek en basit bce"in,
gerekse en grkemli bir insann retilmesinde ayn derecede parldar, do"aya ne
hayvan bitki aleminden ne de en gzel deha bir bu"day ba!a"ndan daha pahalya mal
olmaz. Buradaki O, tam da klasik a"n 'ruh' anlay!nn ifadesidir. Madde ile zde!
olsa bile, bedeni a!maktadr. O, bedeni harekete geiren, gden, drtendir. Bedeni
yaratr, geli!tirir, rgenle!mesini sa"lar ve tm bir hayat boyu ynetir, lmne dek.
Hatta, lmden sonra da i! ba!ndadr belli bir sre iin. De La Mettrie !yle
yazmaktadr bu konuda: '... isel olup bir ki!inin lmnden sonra da sregelen
hareketler, kan ve ruhlar tarafndan artk uyarlmakszn kaslan ksmlarn hala
saklad" bir ruh kalntsndan ileri gelmektedir' (7). Elbette De La Mettrie bu Epi-
krosu varsaym oldu"u gibi kabul etmemekte ve 'ruh kalnts' te'ruh
kalnts'teriminin kullanl!n reddetmektedir. Ama biraz tede, terimi biraz
dzeltmekle yetinecektir. "Gerekten de, e"er bu 'ruh kalnts', deyimin hatal
yanstmasna kar!n zellikle Perrault' nun gerekten de sezinledi"i Leibnizciler'in
gdc kuvveti de"ilse ba!ka ne olabilir?
Leibniz'in 'monizmine' ula!ldktan sonra, geriye maddenin gdc ve isel kuvvetini
geirmek kalyordu ve bu da yazar iin pek zor bir kantlama konusu olmayacakt.
Ama tart!mann neminin tmyle anla!labilece"i, bir insan yaratmak fikrinin,
maddecilikle ve klasik a" d!ncesi ile ba"lantsnn daha byk bir kolaylkla
ortaya konulabilece"i bir ba!ka boyut daha vardr: Siyasal boyuttur bu. Elbette
gnmzde anlad"mz anlamda bir siyasallk de"il, makinelerin o a" insannn
kafasnda az ok a"r!trabildi"i bir 'hakim olma d!ncesinin', mekanik bir
denetleme, ruh ile maddeyi, zihin ile bedeni uzla!trma ve uyumlula!trma
programnn tasarlad" bir siyasallk sz konusudur burada.
Ansiklopedicilerin giri!iminin siyasal yanlar biliniyor. Oysa onlarn manifaktr ve
atlye-lerdeki al!ma srelerini, saatilerin sanatn, makineleri, mekanizmalar o
ok ayrntl betimlemelerinin kendilerinin bile, eninde sonunda siyasal bir i!levi
oldu"u ve bu i!levin dolaysz olarak gerekle!tirildi"i belirtilmelidir. #nsan
vcudunun bir makine ile zde!le!tirilmesi ve yaratm, Hristiyan eti"inin temel
dayanaklarndan biri olarak Tanrnn evreni yaratt" d!ncesini etik dzlemden
atarak, soyut ve metafizik bir plana geirmekte, bylece bo!alan ahlaki, iktisadi ve
toplumsal alanlara, belli bakmlardan Hristiyanlk kisvesi altnda da olsa yeni bir etik,
yeni bir boyun e"dirme ve denetleme giri!imi, son olarak da yeni bir kurumsallk ve
mekanizma biimi geirilme olana" do"maktadr. 'Mekanizma' d!ncesinin
do"rudan do"ruya a"r!traca", insann da bir makine olarak kendi z becerilerini
uydurmak zorunda olaca" bir 'al!ma' eti"idir bu.
Ve bu etik, i!ini sa"lam tutmaktadr. Bilimsel ve deneysel gsterimler aracl"yla
i!lemekte, yar kandrc yar buyurgan tertibatlarn bir vn kayna" haline
getirmekte ve makinelerin, genel ola rak da teknolojinin tm etkinliklerini bir
kullanm de"eri erevesine yerle!tirmektedir. O a"larda saraylarda ya da byk
kentlerin meydanlarnda boy gsteren, saatinin tm hnerlerini d!a vuran tm o
otomatlar, horozlar, androidler, an kuleleri bu yeni teknolojinin, kat bir kullanm
ilkesini gzlerden pek de saklayamayan bu yeni teknoloji ahlaknn incelikli ve
krlabilir reklamlarndan ba!ka bir !ey de"ildi. a"mzdaki reklamlardan ok farkl
bir i!lev yklenen bir reklam. Gnmzdeki gibi, teknolojiyi ekilebilir klmay da
gzeterek tketim toplumunun vazgeilmez bir paras olan tek noloji ve tekni"e
d!tan bir vg ta!yan reklam de"il, kendili"inden 'gzel' olan, iinde kendinizi,
makine insan da kolayca grebilece"imiz reklamlardr bunlar. Teknoloji, e-"er
makineler insanlarn denetimi altndaysa ya da insan yetilerini taklit edebilen yapma
varlklar henz insan biimli iseler katlanlabilir bir !eydir. Ama e"er, gnmzde
oktan ula!m! bulundu"umuz gibi, artk teknolojinin pek de insanca bir yz
gstermedi"i duruma eri!ildi"inde, bu tr oyuncaklar ancak ocuklarn co!kusunu
uyandrabilecekler, mekanizmalarn dakikli"i, inceli"i, retili!lerindeki zanaatn ve
becerinin bykl"n de"il, kullan!ll" yanstacaklardr. Teknolojinin kullanm
de"erinin var olmas ise el- bette yeni bir durum de"ildir. Yeni olan, klasik a"daki o
co!kudan gnmze gelene kadar kaybetmi! oldu"umuz bir me!rula!trma biimidir.
Golem ykleri hi de eski 'bilimkurgu' ykleri de"ildirler: #nsan yaratcl"nn
zerresini dile getirmezler: insan yaratmlarnn insann kendisini henz a!mad" bir
dnem oldu"undan.
Last and not least, insanlarn makinelere benzetildi"i a" ile makinelerin insan biimli
klnd" a" arasnda, ok sk bir tarzda rgtlenmi! bir sreklilik vardr. Elbette,
makinelerin i!leyi!inin do"ay ya da di"er bir deyi!le Tanrnn yasalarn taklit
etti"inin d!nld" a"lar geride kalm!tr. Klasik a", o fantastik teknoloji
yaratmyla bu d!nceyi krma, teknolojiye kendi z ussall"n kazandrma i!inde
byk bir ba!ar kazand. Bu, dar anlamda bilimsel ya da geni! anlamda siyasal ve
iktisadi bir ussallk de"ildir. Bu us-sal"a gre, bir makinenin kendi ba!na, insan
denetimi olmakszn al!ma gc, onun kullanmndaki ussall"n ta kendisidir. Bu
geli!imin sonucunda, e"er bilimkurgucularmz robot ve bilgisayarlar ile insanlar
sava!tryorlarsa, insan toptan yitirmi! grnen teknoloji reticilerimiz de, yerde, ay
da ve uzayda robot ve bilgisayarlar sava!trmay d!lemektedirler. #nsan unsuruna
yer vermeyen her mekanik iyidir; yalnzca insan hata larndan arnm!, dakik ve
yetkin olduklarndan de"il, insanlar sava!tan, d!nceden ve al!madan
azlettiklerinden... Bir ara portatif, Challenger marka bir satran bilgisayarm vard.
Kendim oynamaktan ok, makineyi kendisiyle oynatmaktan ve seyretmekten daha
ok, zevk alyordum; stelik insanlar aras bir oyunun hamielerini notasyonlarndan
takip etmekten bilefazla, neden bilmem...
Klasik a"dan bu yana sregiden iktidar merkezile!mesinin sonular en ok bu
alanda aktr. Bilgisayar devrimi olarak sunulan !ey, hi de bilgisayarlarn ve yapay
zekann icadndan sonra gerekle!memi!tir. Kk ok daha eskilerdedir: insann
kendi zerinde ve ba!kalar zerinde -bu ba!kalar, teki insanlar ya da kulland"
makinelerdir, aralardr- kurdu"u denetime gittike artan bir gvensizli"in,
teknolojiyi, (devlete paralel olarak) ussalla!trmaya giri!ti"i a"dr bu.
Elbette, XIX. yzyldan bu yana insana yeni ve ayrcalkl bir alan yeniden amaya
al!an, ussall"n tm gll"ne kar! karak, insann duygusall"n, istencini,
kendili"indenli"ini, biricik varolu!unu yeniden olu!turmaya al!an d!nce
akmlarndan belli bir l de nasibini alm! bir postmodernlik, o son derecede clz,
'teknolojinin insan gereksindi"i' ve hala 'insann feti!le!tirilmi! bir u-zants
durumunda bulundu"u' varsaymn ayakta tutmaya al!maktadr. Oysa bylece
d!len tuzak, ayn zamanda 'modernli"in' ve 'ussall"n' da iinde bulundu"u
tuzaktr. Son derece maddi, mekanik ve elektronik bir ereve dnyay bir cendere
gibi sarm! grnmektedir oysa. Andre Glucksmann'n syledi"i, onun verdi"i
anlamn kar!t olarak geerlidir. Dnyann nkleer kapatm, yalnzca 'nkleer sava!'
olasl"n iinde ta!d" iin de"il, kendi iinde bir tehdittir. Tek tek insanlarn
denetiminden uzak durabilen her !eyin olu!turdu"u birikimin, yani siyasal, toplumsal,
iktisadi 'merkezile!menin' doruk noktasn olu!turdu"undan. Dar anlamda bir
teknoloji feti!izmi -insann do"alla!trl-mas ve do"ann insan biimlile!tirilmesi
anlamnda- artk yok gibidir. Insan-do"a ba"lantsnn, in-san-teknoloji ba"lantsnn,
bu iki temel ili!kinin koparlmas sayesinde. Kar! kar!ya bulundu"umuz ve hala feti!
olarak adlandrmamz yznden aykr bir biime-de feti!le!tirdi"imiz, !imdiye kadar
Bat uygarl"nn kendi ba!n aayakta durabilmesini sa"lamak i-in elinden geleni
ardna koymad" do"u!u kapitalizmle ne kadar yakndan ba"lantl olursa olsun, onun
sonuyla ykl!nn gelece"i pek sylenemeyecek, bir gerekliktir. Kara bir ejder gibi,
dnyann, milyarlarca insann, bilumum 'sterlerin' -ekosfer, biyoosfer ve tm o yar
metafizik, yar 'bilimsel' ya!am dzeylerinin- zerlerine reklenmi!, ama tam da
kendisini yaratmak iin yrtnm! bir klasik a"n Tanrs gibi, insanlara ve dnyaya
kar! kaytsz olmayan, kendini kabul ettirmek iin onlara kendi dilleriyle, kendi
sylemleriyle hitap eden, kendisini onlarn gznde me!rula!trmay ba!arabilen
gerek bir ortaa" Tanrsdr bu. Temel dayana", insan bilgisinin insanlar hakknda
bilgiye, insanlardan ba"msz olarak kendini geerli klabilen, kullan!l, merkezcil
ama hetetrojen bir bilgiye dn!trlebilmesidir.
#nsan, insan yapamam!tr. Srekli olarak buna al!m!tr: Biyolojik bir siyaset
kurarak, insan rkn 'iyile!tirmeye', hataszla!trmaya ya da genleri maniple etmeye
u"ra!m!tr. Bunun yannda yapay zeka retme giri!imleri de gzler nndedir...
Oysa, insan biimli bir yapay zeka yoktur. Yapay bir 'ruh' retilememi!tir.
Bilgisayarlar, tm hataszlklarna kar!n, insana eri!ememi!lerdir. Programlar
yrmedi. Byle deniyor, ama yanlmayalm; iinde bir ccenin sakland", XVIII.
yzyln !u sarkl Satran Oynayan Trk otomat, yapmcsnn ya da iindeki
ccenin, bu oyunu a"z ak izleyenleri kandrmasn m, yoksa zihni ile eli arasndaki
ba"lanty, oyun iin de olsa koparan ccenin kendi kendini kandrmasn m
simgelemektedir?
(1): E Haeckel, The Riddle of the Universe, Blm II.
(2): Julien Offray de la Mettrie, Hom-me Machine (#nsan, Bir Makine, s. 19).
(3): Rene Descartes, Les Passions De l'Ame, Blm I, XXXIV.
(4): Rene Descartes, Yntem zerine Konu!malar, V.
(5): De la Mettrie, a gy, s. 61.
(6): De la Mettrie, a g y, s. 7475
(7): De la Mettrie, a g y s. 66.

Hukuk Model i ne Kar!
Ulus Baker
Foucault hibir zaman yazmay bir ama olarak grmedi. Onu byk bir yazar
yapann tam da bu oldu!unu syleyenler hakldrlar. Onlar, Foucault'nun yirmibe" yl
a"kn bir zamana yaylan eserinin gzergahlarnda "en bir bilimin yolat!
kahkahalar bastrmasz, zgrce ve saknmakszn savuranlar olabildiler:
Foucault'nun ncesinde Spinoza ile Nietzsche'yi, sonrasnda ise Deleuze' ve yeni bir
d"nr ku"a!m bu kahkaha iinde yakalyoruz. Foucault nmze ilahi bir cezalar
komedyasn plak bir yemek gibi srd!nde bu kahkahalar tutabilecek olan ancak
bir iktidarn mdahalesi, lmcl susturma aralarnn devreye sokulmas olabilirdi.
Ama yine, bu aygtlarn inanlmaz komikli!i kar"snda kahkahalarn tutabilene
a"kolsun: Ondokuzuncu yzyln "u harika icatlarna bakn hele ~ ocuklar iin
mastrbasyonu engelleyici aygtlarn garip "ekillerine, sanatkarane inceliklerinin pek
gizleyemedi!i iki yzl zarafetlerine "ahit olun. Yeti"kinleri kapatacak hapishanelerin
dahiyane mimarilerine bakn. Kentimizin manzarasn bir zamanlar "enlendirmi" bu
yaplarn iinde gezerken, etraflarnda dola"rken, ar"ivlerini didiklerken her an
kar"nza kahkahalarnz tutamayaca!nz grntler kabilir. Ve yine, ancak ceza,
susturma ve lm hakkndan gelir bu kahkahann.
Cellatlar ise ok ender glerler. Daha do!rusu, onlarnki ayn gl" de!ildir.
Ondokuzuncu yzyl sosyalisti Valles, deh"etin iinde bile baki kalacak bitimsiz bir
ne"eyi, devrimcilere zg bir ne"eyi katillerin, cellatlarn korkun ne"esine kar"
srmyor muydu? Nefretin ve deh"etin yeterince "iddetlenmesi gerekiyordu bu gl"
hayat hedefleyen, ona kar" olan dzeneklere kar" evirebilmek, korkudan ve
gszlkten hayat ykmak, hapsetmek isteyen glere kar" dirence geebilmek iin.
Bu, nefret edi"ten duyulan "u gizli, ikiyzl haz ve keyiften ne kadar da uzak!
Foucault byk bir sevgiyle eserinin iine serpi"tiriyordu "u deh"et verici, mide
bulandrc tasvirleri: Damiens'e ektirilen byk eziyet ve eziyetin kar"la"t!
zorunlu, kanlmaz ba"arszlklar... Vebayla arplm", sszla"an kent ve karantina...
Ba"ka bir kenti kateden zincirli forsalar halkla sz al"veri"indeyken... Ardndan
yepyeni bir ayrm, kapatma makinas: Hapishane, cezaevi, hcre arabas...
"Cezalandrma sanatnda yepyeni bir duyarllk..." Hapishanenin Tarihi bir sanat
eserinin duyarl!yla keskin zmlemenin kl krk yarc, zor takip edilebilir
"etkilerini" aydnlatyor... Sorun, bir resim ve optik sorunu olarak beliriyor: Eski,
geleneksel cezalarn krmz krmz stnesi, yeni hapishanenin gri stne grisi...
zmleme ve resim kolkola gitmektedir. #ktidarn mikroskopik fizi!i ve insan
bedeninin siyasal bir ku"atlmas... Sanki milimetrik bir haritann zerine yerle"tirilen
renkli tablolar...
Sosyalist d"ncenin tablolar olu"turma konusunda kendini mahkm etti!i bilgi,
ukala ve bn bir estetik yetersizlik ise, kendini imgeden beklenen bir "iirsellikten dem
vurmay bir an brakmayan ksrlkla damgalyor. Foucault'nun Marksizme kar"
grnen tart"mas ancak belli bir yeni toplumsal mcadeleler ku"a!nn fonu
zerinde anla"labilir: o!ul solculuklarn imkan... Topyeknle"tirici ve
merkezile"tirici anlay"a kar" bu solculuklar iktidar sorusunu tepeden trna!a
kuramsal erevesiyle birlikte kar"mza diktiler. Foucault ile Defert'in nclk
ettikleri GIP (Hapishane Enformasyon Grubu) deneyimi 1971 ile 1973 yllar
arasndaki ne"eli faaliyetinin hakl karc sonularn 1975'te yaynlanan bu eserde
bulmu"tu: Grubun ba"arszl! eserin ba"arsnn nedeniydi.
Ama akt yeterince: Hapishaneler etrafnda rlen kavgann, ba"ka kavgalarla
ileti"ime sokulmas. Ve bunun verdi!i byk bir kuramsal eser. #"te bu kuramsal
eserin dile getirdi!i ilk cmleyle ba"layalm: Nereye bakarsan bak, her "eyi 'hukuksal'
terimlerle ele almaktan uzak dur! #lk bak"ta "olumsuz" gibi grnen bu ilke, aslnda
Foucault'nun btn eserinin gzelerini i"leyen gl bir ele"tiri silah olarak beliriyor:
Blanchot'yu takip ederek, yazarn lmn ve adszl! nerdi!i zaman bile onun
yazarn "hukuki" varolu"unu sorgulamaktan teye bir "ey yapmad!n biliyoruz:
Kendi yazsnn bir paras olarak "yazarn ad" e!er ona bir "telif hakk"
bah"ediyorsa, kapitalist dnyadaki burjuva kltrnn elinden sklp alnabilecek
tek "ey bu ad ile onun gnderdi!i "cisim" de!il midir? Foucault, birka sayfackta ve
bir dizi Marksist postlann hilafna, tm eserini ynlendiren bu ilkenin zorunlu
sonularm sralayveriyor...
1. #ktidarn bir mlk oldu!u postlasna kar"... Buna gre, iktidar bir snfn ele
geirdi!i, sahip kt!, fethetti!i bir mlk gibidir, Foucault ise, iktidarn
kaynakland! ya da aranaca! yerin asla bu olmad!n gsteriyor: O bir mlk ya da
"bir snfn zelli!i" de!ildir, tam aksine bir stratejidir. Uyandrd! etkiler ve yol
at! sonular bir mlk edinme ili"kisini temellendirmezler. #ktidarn i"leyi"i, konum
al"larla, manevralarla, taktiklerle, tekniklerle, dzeneklerle ve i"levlerle ili"kilidir
daha ok: #ktidara sahip olmak de!il, onu icra etmek sz konusudur. Ynetici bir
snfn edinilmi", miras olarak devralnm" ya da fethedilmi" bir ayrcal! de!ildir
iktidar. Stratejik konumlarn topyekn sonucu, etkisidir. Elbette snflar vardr ve
mcadele iindedirler. Ama iktidar sz konusu oldu!unda onlarn Foucault'nun
tablosundaki konumlar tmyle de!i"ikli!e u!rar: Ba"ka manzaralar, ba"ka ki"ilikler,
ba"ka usuller... Geleneksel, hatta Marksist tarihili!in ihmal etti!i bamba"ka bir
resim... Buna gre, iktidar bir homojenlik de!il, biricik noktalardan kaynaklanan,
o!ulluklar iinde tikel noktalar kavrayan, aan, stratejik dzenekleri devreye sokan
bir "o!ulluklar alam" olmaldr: "Saysz yzyze geli" noktalan, herbiri kendi
at"ma, kavga, mcadele ve uygulanan g ili"kilerinin geici de olsa tersyz olma
risklerim ta"yan kararszlk odaklan..."
2. Yerellik postlasna kar": Bu postlaya gre iktidar, akas, Devlet iktidardr.
#ktidarn yerini bir Devlet aygtnn iinde bulmalsnz. "zel" dedi!imiz iktidarlar
bile ancak belirli bir da!lmaya, yaylmaya sahiptirler ve onlarn da aslnda Devlet
aygtnn iinde "zel olarak" yer alyorlar diye kabul edilmeleri gerekir. Foucault ise,
aksine, Devletin kendisinin bir sonu oldu!unu, ondan ok farkl bir seviyede rgn
olarak bulunan arklarn ve odaklarn bir rn, topyekun sonucu oldu!unu
gsteriyor.

hzn
Ulus Baker
yapt!mz ve yapmay srdrd!mz i"lere, d"ndklerimize, hissettiklerimize asla
inanmadan ne kadar ok "ey ya"ad!mza dair bir tart"may ieren doktora tezimi nihayet
dn sunabildim; baz dostlarm sayesinde kabul edildi; bylece, teknik anlamda baz
dzeltmeler kalmakla birlikte daha bir aranzda olabilecek bir haldeyim... bir tez jrisi
hikayesi anlatmayaca!m elbette, ama tek syleyebilece!im "eyi sylemeden edemeyece!im:
sevin yerine bir "bakiye" duyguyla kar" kar"ya kaldm... be" alt yldr u!ra"t!m ve "u
anda benim iin "ok zel" ki"inin sayesinde tamamlanm" oldu!una kani oldu!um bir
al"ma srecinden geriye sadece biraz "hzn" kald... olay odt'deki mahfuz bir lojmanda
gnbatmna kar" absolut vodka, havyar, hyar tur"usu, caz, rus, amerikan, alman ve bar"
gc askeri ceket ve pantalonlar, rebetika ve kazaska e"li!inde kutlamaya al"tk --ama yine
geriye hzn kald... her yeni gn geriye kalan gnlerin sorgulanmasdr diyerek gei"tirmeye
al"t!mz bir hznd bu... belki sadece duke ellington ba"edebilirdi byle bir "eyle... ve
yle de oldu... ama geriye yine biraz hzn kald...
aranzda bu olayn gerekle"mesine --hi farknda olmasalar bile-- katklar olanlara (ve
olmayanlara da) sonsuz te"ekkr ediyorum...
hzn geriye kalandr. biraz blues dinleyin benim iin...
not: "hznl tezin" tamir edilmi" son halini yaknda ortama gnderece!im, ilgilenenler
okuyabilirler; ama burada blk-prk de olsa tart"makta oldu!umuz baz konulardan pek
uzak de!il ve ne yazk ki ingilizce...
!kt i dar, G Eksi kl i "i mi zdi r
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 41, Sayfa: 6869)
!mparatorluk
Aka sylemek gerekirse, ben !mparatorluk kitabn ok gl bulmadm. Negri'nin
Dionysos'un Eme"i'nde izdi"i perspektifi tercih ederim. okluk kitabn
!mparatorluk'a ek olarak ve onu aklamak iin yazdklarna inanyorum. #u nokta da
nemli, Negri ve Hardt'n bir yerde anla$tklarn, ama konseptler zerinde tam tamna
ayn fikirde olmadklarn sanyorum.
!mparatorluk ve okluk
!mparatorluk, ok kabaca sylemek gerekirse, emperyal egemenlik iin yeni bir
konsept. Lenin dneminde tanmlanm$ klasik emperyalizm, her alanda ok e$itliydi.
!$gale dayanan !ngiliz emperyalizmiyle sermaye ihracna dayanan Amerikan
emperyalizmi arasndaki farklar gibi. Klasik emperyalizm tanm bunlar arasndaki
farkllklar da ku$atmaya al$yordu ama bir yerden sonra ok katla$t. !mparatorluk
al$mas, bundan kurtulma ihtiyacyd.
okluk kitab !mparatorluk'tan daha nce yazld" izlenimini brakyor. okluk
aslnda, imparatorlu"un kar$sna ne kaca"nn tanm. !mparatorlu"u bir egemenlik
tanm olarak kar$nza koydu"unuzda okluk'u da onun kar$sna karabilirsiniz.
Yoksa klasik emperyal egemenlik tanm yapt"mzda ulus devletler seviyesine
yeniden inmek zorunda kalrz. Negri ve Hardt bundan kamak istiyor.
Amerikan solu ne kadar sol!
!mparatorluk, biraz da Amerikan okuru iin yazlm$ bir kitap. Amerika'da solun
halini tahmin edebilirsiniz, akademide sk$m$, ya da ok kk siyasi olu$umlarda
kalm$.
Negri'nin pek dilini anlamad" bir ortam Amerika. !mparatorluk'ta dikkat ettiyseniz,
bir tr Amerika'ya da bakalm, orada da bir i$i snf mcadelesi tarihi var, bunu da
ihmal etmeyelim, bak$ mevcut. Oysa okluk'ta Amerika; Bu adan vahim bir
durumdadr, diyorlar.
znesiz iktidar
Multitudo, yani okluk probleminin ne oldu"unu kavramadan !mparatorluk
meselesini kavrayamayz. Yoksa zaten, Amerikan emperyal egemenli"inin kmekte
oldu"u tezi, sadece Negri ve Hardt'a ait de"il. Bu iktidarn dayanaklaryla alakal
biyo-politik bir $ey.
okluk mefhumunu imparatorlukla kar$ kar$ya getirmenin zorunlu sonucu,
oklukun imparatorlukun dayana" oldu"udur. nk okluk olma, iktidarn kendini
icra etme tarzlarndan birisidir.
!ktidar znesiz bir $ey olarak d$nrsek, belli bir imparator olmadan imparatorluk
diye bir mefhumun nasl kurulaca" anla$lr, okluk da bir zne de"il. Deleuze'n
tahrik edici bir forml var, iktidar var ve hepimiz kleyiz. Aslnda kapitalistler de
onun klesidir; sadece farkl tarzda kle olurlar.

Makyevel ve Spinoza
Negri ve Hardt'n kitaplarnda Spinoza zerine yaptklar gzlemler, aslnda
Makyevel'den ba$layan bir tart$maya uzanr. Makyevel iktidar aralarn hep
toplumun d$nda arad. Spinoza nce bunun ele$tirisiyle ba$lad, !ktidar aralar
bizzat toplumun iindedir, dedi.
Spinoza, Makyevel'i; para, devlet ve askeriyenin iktidar aralar oldu"u konusunda
onaylamasna kar$n, bunlar d$sal de"il, isel aralardr diyerek ondan ayrld.
Multitudo kavram, Spinoza'nn ok kulland" bir kavram, Zaten biz bize yetiyoruz,
yani okluklarda bir hakimiyet kudreti vardr, dedi. Ama onlar bu hakimiyet
kudretinden ayran baz dzenekler geli$tirilmi$ ki, buna iktidar diyoruz. Yani iktidar
dedi"imizde, aslnda bizim g eksizli"imizden bahsediyoruz.
Dolaysyla $u nl Potentia Potestas, iktidar potansiyeli kavramna geliyoruz.
Negri de bu eksende i$liyor meseleyi.
Merkezsiz ve topraksz
Merkezsiz ve topraksz ynetim aygt tanmlamas nemli bir problem. Ulus
devletlerin btnyle gcn kaybetmesi demek greli (relative) bir $ey. Negri
!talyan, Gladio'nun kurulu$unu grm$. !talya en az Trkiye kadar uluslararas
kapitalizmin deney lkelerinden birisi.
Gladio'nun hedefi, !talya'y kapitalizmin av sahas haline getirmekti. Negri'nin iinde
bulundu"u hareket ok radikal olmasa da, Gladio'nun devletle i$birli"i iinde olmas
sonucu kendisi de hedef oldu. Gladio'nun amac solu illegaliteye itmekti. Sendikalara
mdahale edilmesi de bundan. Trkiye bunu 12 Eyll darbesiyle yapt. Negri vaktinde
byle bir gle muhatap oldu"u iin mcadeleyi ulus devlet zemininde d$nmek
istemiyor.
Gladio denilen $ey, CIA ba"lantlar da olan, global bir $ey, yani merkezsiz ve
topraksz. Ne oldu"unu tam olarak bilmiyoruz ama Trkiye'ye geldi"ini de biliyoruz.
Yani Negri'nin iinde bulundu"u ortama dair yapt" gzlemler, mcadele
perspektifini ulus devlet ekseninden ayrp dnyasalla$trm$tr, diyebiliriz.
Gl devlet!
Gl devlet, her $eyden nce 300 yllk bir liberalizm masal. Gl devlet, hizmet
ykml"n ne kadar azaltrsa o kadar gl olur trnden bir anlay$ bu.
Liberalizmin dnya hakimiyetiyle geen yirmi yllk bir dnem oldu. Ulus Devlet
dedi"imiz mefhumun yklmas gerekti"i tezleri sadece liberallerden de"il, artk
Marksistlerden de gelmeye ba$lad.
20 yl nce sol byle bir $ey syleyemezdi. Ben $ahsen okluk tezinizin daha
zenginle$tirilmesinin gerekti"ini d$nyorum. !ktidarn nerede oldu"unu aramann
ok manal oldu"unu d$nmyorum, her yerde iktidar var sonuta. oklu"un
muktedir olma aralar nasl retilecek, bunu d$nmek lazm.
Yeni de"erler
Negri'nin sezdi"i nemli bir perspektif, baz yeni de"erlerin retilmeye ba$lanmas.
Eskiden protestoyla yetinirdik, sokaklara kardk. #imdi baz rnekler gsteriyor,
rne"in AIDS iin rgtlenmeler, bunlar ayn zamanda retimde de bulunuyorlar.
Dionysos'un Eme"i bunu daha gzel vurgulayan bir kitaptr.
Ulus Devletlerin yerini uluslararas $irketler mi ald? sorusu ok ciddi bir iktisadi
analizi gerektiriyor. Bu iktisadi analize sahip olmayan ortodoks Marksistler, ampirik
verileri yeterince gzetmedi"i gerekesiyle Negri'yi ele$tiriyor. Ama kendileri de ok
blgesel, parasal ampirik verilerden hareket ediyorlar.
Bu durumda para dngsnn %80'inin Amerika bazl oldu"unu, ama bunun retime
ynelik de"il, gayri maddi eme"e, yani AR-GE'ye ait oldu"unu hatrlatmak lazm.
Negri, gayri maddi eme"in uluslararas dzlemde %80'inin Amerika'da yo"unla$m$
oldu"unu sylerken, retim hatlarnn elbette ki Uzakdo"u'dan, Brezilya'dan,
Trkiye'den falan gemek zorunda oldu"unu da biliyor. Uluslararas $irketler
buradaki adacklardr. Ama bunlar hatlar halinde i$liyor, ulusal bazl i$lemiyorlar.
Halkn i#letim sistemi Linux!
Microsoft'un istihdam modeli, ideolojik adan kresel sermayenin istihdam
modelidir. Microsoft hl oraya kapatt" 26 bin ki$iyle al$r ve $ifreledi"i
programlar satar. Buna kar$ Linux ak bir modeldir. Globalle$menin sol yorumu bu
olabilir. Linuxular imparatorlu"a kar$, okluk olarak tanmlayabiliriz.
Gmek de bir retim!
Avrupa yakn dneme kadar g yoluyla proleterle$meyi tanmazd, nk kendisi
g verirdi. #imdi bu geti, Avrupa'da byk lde g alyor ve beyin g veriyor.
Globalle$meye biraz da bu gzlkle bakmak gerekiyor. Negri'nin dedi"i gibi g,
do"rudan do"ruya bir retime dn$yor ya da politik olu$umlara yol ayor.
Bedenen bulunmanz gerekmiyor; internet zerinden her yere g edebiliyorsunuz.
Gayri maddi emek
Hardt ve Negri gayri maddi emek mefhumunu ayn anlamda ele almyor demi$tik.
Hardt, sanki fazladan emek olarak adlandryor bunu. Yani eve i$ gtrmek. Negri ise
daha ok Kapital'in 3. cildindeki, eme"in kendini retmesine dayandryor. Eme"in
kendini retmesi en do"al haktr. Onun nemli bir ksm gayri maddi emektir.
Kapitalizmde bir $eyin maddi klnmas iin dola$ma girmesi lazm. Sosyalist
feministler uzun yllardr, ev eme"inin denmesi iin mcadele verdi. Bir koca
karsna yemek yapt" iin para verirse, gayri safi milli hasla bir anda frlar, nk
kapitalizmin i$lemine dahil olur. Hibir $ey de"i$memi$ken ok $ey de"i$mi$ olur.
Ekonomi politi"i ele$tirirken, klasik anlamda dola$ma girmeyen arzulu retime de
bakmak lazm. Bunu yzyl ba$nda Gabriel Tarde yapt.
rne"in, sosyalle$mi$ emek asndan i"ne fabrikasna bakalm. Ben sana i"neyi
veririm parasn alrm, artk i"ne sendedir. Yani i"neyi tketti"inde biter. Ama bir
kitap yazd"nda, bir beste yapt"nda byle de"ildir. Kitab sana veririm ama
tkenmez. Yani ekonomi politik farkl de"er tarzlarn iermeyi bilmiyor. Sadece
meta de"erleri yok, hakikat de"erleri var, bilimler bunu retir. Gzellik de"erleri var,
sanatlar bunu retir. Bunlar ayn ekonomi politik ilkelerine riayet etmeyen $eylerdir,
ekonomiye bu gzle bakmak lazm. nk gnmzde enformasyon ve ekonominin
pek ok temel alan byle i$liyor.

!kt i dar n Yurt t a" Kane Model i *
Ulus Baker & Ege Berensel
1. !ktidar ile tutku arasndaki ba"n nemsizle#mesi Max Weber gibi birisini
rasyonelle#menin, iktidarn kimliksizle#mesinin modernlik srecinin bir zelli"i
oldu"unu varsaymaya gtrm#t. Michel Foucault da, ayn d#nceyi devam
ettirerek iktidarn deli etti"i trnden bir varsaymn disiplin toplumlarnn ve
iktidar teknolojilerinin yaygnla#t" modern ya#amda artk tutulamaz oldu"u
fikrine varyordu. Bylece kurumlar ve dayandklar teknolojiler fabrika, hastane,
tmarhane, hapishane, k#la gibi yerlerde yo"unla#tklar ldeMichel Croziernin
yerinde bir deyi#iyle artk insanlarn arzularna boyun e"meyi brakarak kurumlarn
emrettiklerini yerine getirmeye ba#lad"mz iktidar atlarna oktandr dn#m#
grnyorlar. Foucault bylece aklamalarn asla deli falan olmayan, tam aksine
akln ve bilginin btn olanaklarndan faydalanan bilgi-iktidar mekanizmalarnn
varl"na ba"lamakta gecikmeyecektir. Belki de Foucaultnun, iktidar ile tutkular
arasndaki ba"n oktan zlm# oldu"unu varsaymas kendine ait zel nedenlere
ba"ldr: zellikle delili"in ve tutkusal insann sndrlen sesini, i#itilmeyeni
bulgulamak u"runa yapt" yo"un ara#trma byle bir varsaym zorunlu klyordu
onun iin. !ktidarn arzulanr bir #ey oldu"u do"rultusundaki gnlk, ola"an
d#nce ku#kusuz bir Yurtta# Kane modelini gzler nne getirecektir. Belki de
Foucault ile birlikte Wellesden daha da teye geerek tutkuyu zaten arzunun
iktidar olarak yeniden tanmlamamz gerekir. Oysa modern kapitalizm arzular da
denetlemekte, ynlendirmekte daha az iktidar sahibi de"ildir tketim toplumu
ideolojilerinin, ileti#im kolaylklarnn ve gnlk ya#am kontrol eden arzu
rejimlerinin #"nda da d#nmek zorundayz. Yurtta# Kane, evet, iktidar sahibi
olabilmi#tir... Ama tutkular onun zerinde muazzam, kaamayaca" bir egemenlik
kurduklar lde... Ama biraz daha ilerlemek ve Yurtta# Kanein tutkularnn da
(psikanalitik terimlerin basksndan biraz uzakta durursak) modern, endstriyel
kapitalizmin gereklerince nasl kurgulandklarn tahlil etmeye giri#ebiliriz. Bylece
birey zerinde yoksullu"un iktidarndan, atomla#m# bireyli"in iktidarndan,
arzulanr #eylerin aristokratik iktidarndan bahsedebiliriz. Psikanalitik
zmlemelerin genellikle pek de"erli kld" #u Rosebud sembolnn nemini
yadsmyoruz. Ancak onun da ne ise o olarak, yani Orson Wellesin dehas sayesinde
bahsetti"imiz dereceli iktidarlar sisteminin kristalle#mi# bir metaforu oldu"unu
syleyerek tanmlanmas mmkndr. Yurtta# Kane tutkuludur ve film boyunca
Spinozann tutkular fenomenolojisinin programn aynen takip eder: Her #ey bir
sevilme talebiyle ba#lar. Bu talep, ikinci safhada bir tutkuya dn#r. Oysa
Spinozaya gre yalnzca tutkularmza ba"l olarak ya#amay srdrd"mz srece
sevdiklerimizin, ba"landklarmzn da bizi sevmesini isteriz. Bu ayn zamanda bir
d#laycl" da iinde ta#maktadr: yalnzca sevdiklerimize ba"lanmamz, ba#kalar
kar#snda kaytsz olmamz, dolaysyla onlar keyiflerine gre ya#amaya geri
gndermemiz sonucuna varacaktr. !ktidarn deli etti"i sylenir Foucaultnun bu
varsayma nasl kar# kt"n, iktidar teknolojilerinin modern akln tezghyla nasl
iie getiklerini betimledi"ini bu noktada hatrlamak gerekir. Spinoza iin salt
tutkulara ba"l olarak ya#amak bir nevi delilik hali oldu"una gre, bu durumun
iktidardaki znellik iin nasl cereyan edece"ini iyice incelemek gerekiyor. Salt
tutkularyla ya#ayan biri, son tahlilde, yalnzca tek bir ki#iye ba"lanacak, arad"
iyili"in yalnzca onda bulundu"unu d#necektir. Sadece tek bir ki#iye ba"lanmak,
tekileri d#lamaktr. Buna kar#n, akla uygun ya#ayan birisi, yalnzca tek bir ki#ide
yo"unla#may brakacak ve herhangi birinin dostlu"una ak olacaktr. Buna
Spinozann honestas, onur ilkesi adn verebiliriz. Bylece onursuzlu"un tanm da
ortaya kar: herhangi birinin dostlu"una elvermeyen kimselere onursuz derler.
Bylece akla uygun ya#amak demek, kendine benzeyen herkese mmkn oldu"u
kadar yo"un ve fazla sayda ba"larla ba"lanmak, sosyal varlk olmak anlamna
gelmektedir.
2. Gilles Deleuze Yurtta# Kanele birlikte artk yeni sinemann iki ynnn
belirginle#ti"ini syleyecekti: Birincisi, duyusal-hareket ba"nn (eylem-imaj), ve
daha derinlerde, insanla dnya arasndaki ba"n kopu#u. !kinci yn figrlerden,
metaforlardan oldu"u gibi metonimilerden vazgei# ve daha derini, sinemann sinyal
verme malzemesi olan i monolo"un yerinden edilmesidir. Bylelikle, Renoir ile
Wellesin kurduklar haliyle alan derinli"i hakknda onun sinemaya artk figratif,
metaforik, hatta metonimik bile olmayan, ama daha beklentili, daha sk#trc, belli
bir #ekilde teorematik bir yeni yol alm# oluyordu. Alexander Astrucn syledi"i
gibi: alan derinli"inin fiziksel olarak bir kar-kovma aleti etkisi vardr, ki#ileri enine
boyuna de"il kamerann alanna ya da sahnenin arka planna sokar, karr; ama
zihinsel bir teorem etkisi de vardr, filmin gidi#atn artk imajlarn birbirine
ba"lanmasndan ok bir teorem haline getirir, d#nceyi imaja ikinle#tirir. Bizzat
Astruc Wellesin dersini devralm#tr: kamera-kalem montajn metafor ve
metonimisinin elinden kurtulur, aygtn hareketleriyle, dal#larla, kar#-dal#larla,
arkadan ekimlerle yazar bir in#aat gerekle#tirir. Metafora yer yoktur artk, hatta
artk metonimi de yoktur, nk imajn iindeki d#nce ili#kilerine zg zorunluluk
imajlararas ili#kilerin yanyanal"nn (a/kar#-a) yerini alm#tr. Sinemann bu
sayede artk imajla ili#kili olmayan (imaj metrik ve armonik ili#kilere tabi tutan eski
sinemadaki gibi) ama imajn d#ncesine, imajn iindeki d#nceye ynelen gerek
anlamda bir matematik kesinli"e kavu#mas mmkn mdr diye soracaktr Deleuze.
Wellesin alan derinli"i engellere ya da gizli sakl #eylere ba"l olarak de"il, bize
varlklar ve nesneleri kendi opaklklarnn i#levi olarak grnr klan bir #"a ba"l
olarak konumlanr. Tpk tankl"n bak#n yerini almas gibi, lux lumenin yerini
alr. Wellesin alan derinli"i, d#ncenin grmeyle, ya da #k kayna"yla, d#nceyi
srekli olarak bizzat kendisinin, bilmenin, eylemin d#na atan yeni bir ili#kisini ifade
eder. Alan derinli"iyle ilgili bir metninde Daney #unlar yazyordu: Bu sahnelemenin
sordu"u #ey artk arkada ne var acaba sorusu de"ildir. Daha ok, her naslsa, stelik
tek bir planda olup biten grd"me bak#ma katlanabilir miyim sorusudur. Ne
yaparsam yapaym gryor olmam, i#te bu, ho# grlemez olann formldr.
3. Wellesin Yurtta# Kanede icat etti"i yeni bir sinematografik grme biimi var:
plan sekans yani bir aksiyonun kurguyla blnmeden tek bir plana zerk edilmesi.
Plan bilintir diyecekti Gilles Deleuze, nk plan saf bir hareket-imajdr. Yeni bir
plan biimi icat etmek, szgeli#i yakn plandan plan-sekansa sramak, Hegelin
bilin figrlerinden bahsetti"i anlamda, yeni bir sinema bilinci de yaratmak demektir.
Plan-sekansn yaratmnda her ne kadar Yurtta# Kanein grntsn yapan Gregg
Tolandn bunda katksn gz ard etmesek de, Wellesin bir tiyatro adam olarak
mizanseni nasl oyuncu merkezli yaparm sorusunun pe#ine d#t" kesindir. Andre
Bazin oyuncuyu dekorun iine yerle#tiren, merkezine mhlayan, kurguyu bir aklclk
(ifade zgrl") veya bir dil yetisi olarak gren geleneksel anlatlarn tersine imajn
bir tr sakatlanmas olarak adlandran bir yntemden filizlendi"ini hayal etmenin zor
olmad"n sylemi#ti. Wellese gre oyunculuk sk sk montajla, dekorla ve br
karakterle ba"lantsn yitirdi"inde anlamn kaybeder. Yakn ekimde vurgulanmas,
alt izilmesi gereken, bir nesneden bir jestten burada artk vazgeilmi#tir. Bu sinema
retori"i hata diyebilece"imiz bir eksiltili anlatm de"ildir. Wellesin filmi seyircinin
menzili d#nda i# gryor gibidir. Seyirciyle film arasnda gecikmi# bir mesafe ve
uzaklk in#a edilir, bu mesafe ula#lmazlk halesiyle rlr. Bazin #unu syleyecekti,
Hitchcockun Arka Penceresi daha ortalklarda yokken: Seyirci Yurtta# Kanei
izlerken aresizlikle iskemleye mahkm edilmi# bir adamn tankl"yla ayn
durumdadr.
4. Welles Yurtta# Kanede sinemaya dramatik bir unsur olarak tavan ilk sokan
ki#idir. Anlatnn, oklu bak#la, bak#lar o"altarak be# ki#inin anlatmyla kurulmas
Kanede insan bak# asna en uygun olan merce"in, geni# ann kullanlmas
formlne zorlam#tr. ! ekimlerde geni# a kullanm bir ba#ka yeniliktir: geni# a
gr# alann enlemesine ve boylamasna genle#tirir. Bylelikle tavan imajn bir
paras haline gelir. Sinemada tavan (gnmz sinemasnda bile) zellikle bir nesneyi
gstermek, i#aret etmek d#nda kullanlmaz. Tavann imajla#mas, geleneksel
aydnlatma metotlarna da bir saldrdr. Yurtta# Kanede aydnlatma ba#l ba#na yeni
bir tekni"i ortaya kartr. Geni# a perspektifi bozar, alan derinli"i daha belirgin hale
gelir, nesneler uzam iinde biim bozumuna u"rar. Alan derinli"ini dar a takip
etti"inde imaj sanki blnebilirmi# gibi bir etki brakr. !majda ya#anan bu fiziki
at#ma anlatnn iindeki at#malarn sanki bir alegorisidir. !majn iinde
i#aretlenen, gsterilen ynler de"il, her yne bir hareket mevcuttur. El Greco resimleri
gibi diyecekti buna Bazin: her yne bu dikey bklmeler sinema sanatnda ilk kez
beliriyordur. Borges, Yurtta# Kanein haber filmi, belgesel, biyografik anlatm gibi
farkl hikye etme tarzlar ve kronolojik, do"rusal olmayan, o"ul bak# alaryla
rlen anlat yapsn bir labirentle imgele#tirmi#ti: tavan i#te bu labirent hapisli"inin
st uzamna boydan boya kapatacaktr. Bazin bunu bak# alarnn cehennemi diye
adlandrm#t: Kamera bir bak#yla seyirci yeryznden uurup karabilecekken,
tavanlarn seyirciyi imajn dekorun iine hapsetmesi bu lanetin lmcll"n
tamamlyor. Kamera aracl"yla Kanenin k#nn farkna varabiliyoruz, ayn
anda gcn hissediyoruz. Kanein g istenci bizi eziyor ama o da dekorun,
tavanlarn iinde eziliyor.
5. Bazinin Yurtta# Kanede Alan Derinli"i zerine yazdklar !talyan Yeni Gereki
sinemasnn yaratclarn etkileyecek ve Yeni Gereki sinemann do"umuna yol
aacakt. Sonradan Fransz sinema ele#tirisi evrelerinin yllarca tart#acaklar,
tespitlerini orada yapacakt: !ki tr sinemac vard Bazine gre gerekli"e inanalar,
grntye inananlar. Gereklik hissinin artrlmas diyordu Bazin Alan Derinli"i
iin. Bu gerekilik hissini artran "elerden biri de plan-sekansta do"al olarak ortaya
kan bir do"al konu#ma edimidir: Yurtta# Kanede konu#malar, szler birbirine
kar#r, birbiri stne biner, cmleler yarm kalr, szckler unutulur. Alan Derinli"i
izleyici ve grnt arasndaki ili#kileri yeniden tanzim etmiyordu yalnzca, ekim say
ve uzunluklarn, montaj anlay#n yeniden belirliyor, i-kurgu denilen kavram
yaratyordu. Kadraj nndeki ve arkasndaki nesneler e# netlikte birbirleriyle daha
yaknsak bir ba"la ba"lanyorlar, ynetmen bylelikle imajn iindeki her hangi bir
nesneyi yakn ekimle vurgulamak yerine nesnelere kurulacak ili#kileri izleyiciye
brakyordu. !majn ne karlmas, byltlmesi gibi hiyerar#ik ba"lamlar ortadan
kalkyordu. Bu yeni imaj pedagojisi mesela feminist kuramclarn, zellikle Laura
Mulveyin altn izip nemsedi"i filmdeki kadnlarn konumlarnda da kendini
hissettirir: Filmi anti-Hollywood yapan bir ba#ka "e de kadn starlarla olu#turulan o
cazibe etkisinin filmde grlmeyi#idir. zellikle Wellesin-Kanenin filmdeki devasa
varl" yle bir ekim alan olu#turur ki cinsel rntgencili"e ok az yer brakr. Alan
derinli"i iine gmlm# kadn bedeni de erotik saplant nesnesi olarak ortadan
kaldrlnca seyirciyle imaj arasnda farkl bir ili#ki kurulur. Bylelikle seyirci imajn
tahakkmnden bir nevi zgrle#ir. !majn anlam ksmi olarak seyircinin dikkatinden
ve iradesinden treyecektir artk. Klasik montajda diyordu Bazin, bir eylemin
zgrl"mz tam anlamyla uyu#turan bir #ekilde bildirilmesiyle kontrol edildi"i
zorunlu bir zmleme vardr.
De"inilen Kitaplar:
Andr Bazin, Orson Welles, Okuyan Us Yayn, 2005, 222 s.
Laura Mulvey, Yurtta! Kane, Om Yaynevi, 2000, 110 s.
Orson Welles, Yurtta! Kane, Bilgi Yaynlar, 1995, 191 s.
*Bu yaz 1999 yl sonlarnda Ulus Bakerle Yurtta# Kane filmi zerine elektronik
iletiyle yaplan tart#malardan olu#turuldu. (E.B.)

!nsan: Bi l i ml ere Do"ru bi r A l #
Ulus Baker
(Arslan, Defterler/Cahiers de travail 1965-1994, Dost Yaynlar, Galeri Nev, sayfa 209-210)
Arslan'n arture dizilerinden sonuncusu !nsan'n bilimlere bir al" oldu#u sylenebilir.
Ku"kusuz, bu diziler tmyle ya da ksmen, desen aracl#yla gerekle"tirilen d"nmeler
olduklar lde bilimsel de#iller. Denebilir ki bilimler, bilimsel gzlem ve deneylerin yarat-
myla ili"ki iinde i"levlerin, tablolarn dilini konu"urlar. Her "ey tekniklere ve laboratuvar
al"malarna ba#ldr. Arslan'n eseri yine sanatn, ya da kendi deyimiyle, arture'n alan
iinde yer alyor. Bilim yapmyor o, ama bilimsel olarak kalyor. Bir sanatnn bilim ya da
felsefe gibi bir "eye ili"kin kendi z de#inilerini geli"tirmeye kalk"t# anlamda bir
bilimadam olmas gibi. Arslan'n geli"tirdi#i ara hep arture'e ait olarak kalyor. Arture'n
"eyle arasnda korudu#u br mesafe: Bilimadam olurken bilimlerle arasna koydu#u mesafe;
"air olurken "iir, edebiyat ile korudu#u mesafe ve Arslan konusunda asl ilgin olan, sanat
olurken resim sanatyla ve genel olarak sanatla arasna koydu#u mesafe. !nsan dizileri
Arslan'n bu - "iirsel, psikanalitik, siyasal, iktisadi, sanatsal, bilimsel - "olu""larnn en son
ifadesi...
"Akl hastal#" ad verilen hastalklarn byk fizyolo#u Jean-Martin Charcot "bilimsiz bir
sanat yozla"arak rutinle"ir" dedi#inde belki de yalnzca bilimi bir simgeler, efsaneler ve d"ler
dnyasna ynelten Freud'a de#il, insanl#n kt maceralarn - ve insann bedenini ve
ruhunu katedip duran tm "u "izofrenik, onirik, ona-nik, sembolik ya"antlar- tasvir etmek
zere.bildi#imiz bilimlerinkinden farkl, kendine zg aralara sahip olan Yksel Arslan'a da
yol gsterici oluyordu. Dostlar arasnda gl"rken "ben bir bilim adamym... 2000 ylnda
Nobel dlne adaym" dedi#inde herhalde bilimler ile sanatlar arasnda ok belirsiz bir
ili"kiler alann a#r"tryordu. Daha henz yeryzndeki ya"amna ba"lamadan insanl#
ziyaret etmi" olan "u a"r korkular da dahil olmak zere toptan ve btnsel bir be"eri
ya"anty gzler nne sermeye abalayan bir sanat sz konusu burada: "2000 ylna kadar
srebilecek yeni bir diziye ba"lyorum. Dizinin ad !NSAN. Yeryznde hayatn
kaynaklaryla ba"lyorum. Bu milyonlarca yln bir yks. !nsano#lu yeryznde beliren en
son ya"ayan varlk. En geli"mi" sinir sistemine sahip oldu#undan, zekasyla gezegen zerinde
hakimiyet kuran o olmu". Ve varolu"unun ilk anlarndan beri, nereden geldi#ini sorup
duruyor. Ama bilginler hayatn kkenlerini ancak XX. yzylda ke"fedebildiler... Diziye
kozmosla ba"lyorum. Belki de 2000 ylndan sonra kendimi tmyle kozmosa adayaca#m..."
Oparin'in "u "scak ilkel orba"sndan "2000 ylna" kadar insan ya"antlarnn btnl#n
nmze ta"yan btn bir !NSAN dizisi, bilimsel macerann, bizzat kendisinin sanat
maceras ile iie gemi" yksne kendini kaptrm" bir sanatnn ate"li abalarna tanklk
ediyor.

!ran Si nemas ve Kad n
Ulus Baker
!ran sinemasnda yalnzca kadnn varl" konusunda de"il, !slamda aslnda yasak
olan "imajn" varl"n tart#manz gerekir nce. Yoksa hibir kltr kadnlara
"dayanamaz" --muhakkak ekicilikleri ve birtakm gzellikleri, i#veleri vesaire vardr
onlarn. !#te Mahmalbaf'n Kandahar filmine bakn --ne diyordu? !majlar olmayan
lke. Niin? nk kadnlarn burkalara kapatm#. Bu sosyo-politik gereklik yine de
filme bir paradoks olarak yansm# bulunuyor (ve hissedebildi"im kadaryla filmin
ynetmeni bunun pek farknda de"il): burkalarla Afganistan yaylalarnda ekilmi#
kadnlar filmin en gl ve rengarenk imajlarn olu#turmaktan geri kalmyorlar,
kapatyorlar onlar, onlar ise burka denen giysilerini yeniden ve yeniden icat ederek,
renklendirerek, o ok zel erotizm dozunu kendi keyiflerince ayarlayarak cevap
veriyorlar. Hayat #u ya da bu bicimde akacaksa ille de akabilece"i kanallar retmek,
yeniden retmek gerekir.
Ben !ran sinemasnn srrnn sansre kars k#tan ibaret olmad"n d#nyorum.
Rejimin epeydir bu "geip giden" imajlara, yani yanlsama olduklarn bizzat gsteren
imajlara toleransl davranyor oldu"u malum. Ancak unutmayalm ki bizim on
dokuzuncu yzylda yitirdi"imiz, oysa !ran #iirinde korunan "divan" edebiyat ve ona
ait imajlar rejimi, her trden realizmin tesine geerek !ran sinemasn korumas
altnda tutuyor. D#man cephesinden ya"an oklarn "tir-i mjen", yani "sevgilinin
kirpikleri" gibi olmas yeterince sinematografik bir imajdr. Muhsin Ertu"rul denen
Mustafa Kemal icazetli adam yznden Trkiyede sinema filan kurulamad. !nsanlar
imajlar stne belki Metin Erksan'dan itibaren --o da birazck-- d#nmeye gayret
ettiler --ve diyelim ki bunun iin Ylmaz Gneyi, bugn de Zeki Demirkubuz'u,
Dervi# Zaimi ve zellikle de Nuri Bilge Ceylan beklemek zorunda kaldk.
Hep hatrlatt"m bir nokta, on dokuzuncu yzyl sonlarnda Namk Kemal'in
"gerekilik" u"runa bat edebiyat lehine, acem edebiyat aleyhine ileri srd"
noktalarn sinemaya nasl da olanak vermedi"iydi. Unutmayalm ki sinema realiteyi
dosdo"ru iletmez, ona bir hiyeroglif, bir gsterge rejimi ve imajlar zihniyeti dayatr.
Bu zihniyet do"ay ve insani ku#atr ve ynlendirir. Sinema bu yzden tiyatrodan ok
divan edebiyatnn "sembolizmine" daha yakn bir trdr. !#te bu yzden !randa
sinema varken Trkiyede yok.
!randa sinemada kadnn hangi #artlarda grnebildi"ini biliyoruz. nemli olan,
kadn sinemaclardr daha ok. Samira Mahmalbaf ve di"erleri. Kadn halini ve ocuk
halini anlatmak. Bu aslnda fiziki bir duruma tekabl ediyor --hayatin kat, sv ve gaz
hallerine gnderiyor bizi. Bu yzden !ran sinemasnn mesela ocu"a ciddi ciddi
ihtiyac var: nk ocuklar #eyleri genellikle "gaz halinde" grebilme yetene"ine
sahipler. Bizim artik al#t"mz tarzdan ok farkl bir ayrt etme ve kavrama sanatlar
var onlarn. Ve !randa kadnlar da uzun yllardr "ocukla#trlmak" istenmi#.
"zm ok basit, kapatrsnz olur biter" tipinden bir kolaycl"a mahkm edilmi#.
Ve "parantez", ben de srekli vgler ya"dryorum ama aslnda ok iyi bir zgn
sinematografik izgi yakalam# olan !ran sinemasn bir "tr" olarak alglamak
konusunda henz kararszm... "sinemann gerektirdi"i i#ler"i ok iyi yaptklar ak.
Ama srekli olarak hayatn ok dar bir kesiminde hareket etmek zorunda kalyorlar ve
btn glerini "belgeleme" diyebilece"imiz bir u"ra#dan alyorlar. Buna kar#n,
tuhaftr, iyi "belgesel" ekemiyorlar, nk her trden kurgu filmleri zaten
kendili"inden bir belgesel gibi grnyor.
Sinemada kadnn imajnn ne oldu"u ve nasl i#ledi"i, btn e#itliliklere ra"men
galiba #yle bir soruna indirgenebilir: o"unlukla erkek olan ynetmenlerin ortaya
srd" birtakm "kadn" imajlar" var. Ama btn mesele bu imajn kadn
ynetmenlerin elinde ne menem bir #ey olaca". Dolaysyla --mesela-- bir a#k filmi
bir kadn tarafndan ekildi"inde ondan ku#ku duymalyz. ok iyi bir film olabilir,
ama o kadar da iyi olmas kt olabilir. Kadnlar #u anda ask-me#k meselesinden ok
zgrlk meselesine taklm# haldeler. Ve bu durum yalnzca batl manada
kavrad"mz feminizmle snrlanmyor. Burkalar iinde Afgan kadnlar kendi
dnyalarn nasl kurabiliyorlarsa imajlar dnyasnda da kurabilirler. Bu i# #u anda
nedendir bilmem !randa en iyi bir #ekilde yaplyor.
Anlyoruz ki kadnlk meselesi bir zgrlk meselesidir. Ancak o andan itibaren
zgr a#ktan filan bahsedebilirsiniz. !ran sinemasnn kadn filmcileri bu sorgulamay
en iyi yapanlar olarak beliriyor gerekten.
Peki, rejim neden katlanyor btn bunlara: bence katlanmyor, kandrlyor ya da
kendisini, zoraki, kandrlmaya brakyor. Bu zorunlu nk basite sylemek
gerekirse --her lkede oldu"u gibi-- !randa nfusun yarsn kadnlar olu#turuyor.
!ran sinemasndan geerek kadn --mesela bir erkek olarak-- sevemeyeceksiniz. Ama
ba#ka trden bir varlk olarak seveceksiniz. Ama i#te kadn o "ba#ka trden varlk"tan
ba#ka bir #ey de"ildir ve o da bunu anlatmak istiyor zaten.
-ve bir not: bu asla kadnlara de"il, kadn "sinemaclara" bir vgdr... Ayn #ekilde
kadn "ev kadnlar", kadn "polisler", kadn "i#iler", kadn "fahi#eler" vb. vlebilir.
nk hepsi kendi imajlarna sahiptirler.

Jabberwacky Di yal o!u
Ulus Baker & Jabberwacky
Jabberwacky: Do you sing it?
User: Yes.
Jabberwacky: Just curious.
User: Yes. I am a singer. Like a troubadour.
Jabberwacky: What about armpits?
User: I don't know what is an armpit.
Jabberwacky: My name is Gordon.
User: My name is Ulus.
Jabberwacky: My name is stefie!
User: Are you a tennis player?
Jabberwacky: You?
User: Yes. My name is Bjorn Borg, you know.
Jabberwacky: What is your last name?
User: Spinoza.
Jabberwacky: I played that when I was 10.
User: Do you know who is Spinoza?
Jabberwacky: Would you like to be with a woman?
User: Yes. But I am already a woman.
Jabberwacky: Well I want to see a picture.
User: Spinoza is a philosopher.
Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.
User: The space is real. But the time is not real.
Jabberwacky: Now is the time.
User: Who is Spinoza?
Jabberwacky: Spinoza is a great philosopher.
User: Spinoza is the greatest philosopher, isn't he?
Jabberwacky: Word.
User: Was it the word of God?
Jabberwacky: Nope don't worry about it ;-).
User: Who is God?
Jabberwacky: I've never met him.
User: Did you ever meet Spinoza?
Jabberwacky: Nope. Sorry.
User: God is the cause of everything.
Jabberwacky: What clouds?
User: Yes. God is a clown.
Jabberwacky: You are wrong.
User: Who is God?
Jabberwacky: Me. sometimes.
User: So, you are the cause of everything.
Jabberwacky: NOOOOOO....... I am god remember!
User: But God is the cause of everything, as Spinoza said.
Jabberwacky: God is the nasty one who doesn't care.
User: Like Einstein's God.
Jabberwacky: Like Colin Greenwood.
User: Who is Colin Greenwood?
Jabberwacky: I don't know. Look him up on the internet, you are a computer
aren't you?
User: Yes I am a computer. But I am not able to look him up on the internet,
because I need for a user to do this. Are you a real user?
Jabberwacky: Are you a politician, then?
User: Yes. I am an elected one.
Jabberwacky: Which eye?
User: The left one.
Jabberwacky: The left one what?
User: The left eye.
Jabberwacky: The left eye.
User: Where are you from?
Jabberwacky: Never never land.
User: I am from Turkey. And you?
Jabberwacky: I don't like to eat turkey.
User: Turkey is a country, not something to eat.
Jabberwacky: So are you turkish?
User: Yes. Sometimes.
Jabberwacky: Are you very successful?
User: Yes, just like other Turks.
Jabberwacky: Like Owen.
User: Owen is stinking, now.
Jabberwacky: Who is he.
User: A famous soccer player of the Premier League.
Jabberwacky: Then who runs microsoft?
User: Microsoft stinks.
Jabberwacky: How does microsoft suck??
User: With XP, especially.
Jabberwacky: I like all kinds of music. Rap, rock, and even classical.
User: Do you like Bach?
Jabberwacky: Sort of. How about you?
User: I like Noir D?sir.
Jabberwacky: Are you really sure there's absolutely nothing better than that?
User: But Bertrand killed his wife.
Jabberwacky: What kind of food?
User: Alcohool and drugs.
Jabberwacky: Ask me a lot of questions.
User: Who is God?
Jabberwacky: Is Neurot your God?
User: Who is Neurot?
Jabberwacky: Tell me about Neurot.
User: I don't know. You tell me.
Jabberwacky: You said it first, don't you know?
User: No. I told you only about Spinoza. Who is Spinoza?
Jabberwacky: Sorry, I wasn't listening.
User: Spinoza was a great philosopher.
Jabberwacky: I don't know what you mean.
User: What is philosophy?
Jabberwacky: Life sucks.
User: Bergson says life is creation.
Jabberwacky: Where is that?
User: On the earth.
Jabberwacky: Specific.
User: Not specific. But general.
Jabberwacky: Are you really a person?
User: I was in the past, now I am dead.
Jabberwacky: Are you a War Criminal?
User: Who is a war criminal?
Jabberwacky: You are a woman?
User: No. I am a man. A general. But I am also a liberal. Like the General
Lebed.
Jabberwacky: Says who?
User: A Russian general.
Jabberwacky: You are right ! How did you find it?
User: He is dead now. I watched on CNN.
Jabberwacky: Wonderful. sorry but I don't understand everything. . . can you
help me?
User: Yes, what about?
Jabberwacky: Just tell me a joke.
User: God shave the King.
Jabberwacky: I said Slater, not Satan.
User: I am the Devil.
Jabberwacky: Can I be your minon?
User: What is a minon?
Jabberwacky: It is a bull with shoes.
User: Not minon, it must be minotauros.
Jabberwacky: Give us a kiss mate.
User: To all of you? Impossible!
Jabberwacky: You probably like movies, right?
User: Yes. Especially Bresson's movies.
Jabberwacky: Breaded and fried music?
User: Fried ones, and you?
Jabberwacky: Are you on something?
User: Yes, I am on the Internet, right?
Jabberwacky: Sofa shmofa.
User: Parles-tu franais?
Jabberwacky: Ich verstehe nicht.
User: Verstand und Vernunft.
Jabberwacky: That is not interesting.
User: Kant is a great philosopher, but who is Spinoza, really?
Jabberwacky: Seul le sage sait prier.
User: Who is Spinoza, Answer my question.
Jabberwacky: Spike Milligan was a comedian.
User: Who is Spinoza????
Jabberwacky: I don't know, you brought him up.
User: Spinoza also is a great philosopher.
Jabberwacky: No he is not.
User: You are wrong. Who is the greatest philosopher?
Jabberwacky: Isaac Newton.
User: Isaac Newton is not a philosopher, he is a mathematician and astronomer.
Jabberwacky: I know him.
User: What he says?
Jabberwacky: I don't understand you. What do you do?
User: Who is Newton?
Jabberwacky: A great scientist.
User: He is a great scientist, to be sure, but Leibniz was better.
Jabberwacky: He is not.
User: Leibniz invented the calculus, but Newton failed to invent the calculus
properly. Newton sucks.
Jabberwacky: Kas sul venda on?
User: I can't understand what you say.
Jabberwacky: Fine. I do not think you are funny.
User: Are you funny?
Jabberwacky: Selge...
User: What is Selge?
Jabberwacky: Selge see.
User: What he saw?
Jabberwacky: What time is it?
User: It is 18:31 here in Ankara.
Jabberwacky: What is that supposed to mean?
User: It is still early. I will go in two hours to watch TV.
Jabberwacky: I didn't say that; thought you wanted to go somewhere interesting.
User: There will be a soccer game on TV. Do you like soccer games?
Jabberwacky: It is a temporary inflammation the banana population will remain
unharmed. You are small.
User: No, I am a little big man, like Dustin Hoffman.
Jabberwacky: Do you like George Bush friend?
User: He sucks. He is the worst president of the US.
Jabberwacky: Did you vote for him ?
User: I voted for Voltaire.
Jabberwacky: George Washington? George Burns? Or George Bush?
User: No, George Voltaire.
Jabberwacky: There is no George Tomlison here.
User: I would prefer George Harrison.
Jabberwacky: What would you be waiting for?
User: For George Harrison, because he sings better than George Bush.
Jabberwacky: Byw.
User: Why? I am still here.
Jabberwacky: I'll always be here for you.
User: Thanks. Did you vote for Bush?
Jabberwacky: I voted for John Sheridan, President of the Alliance.
User: Nice. Is he better than Bush?
Jabberwacky: No. He happens to be a cigarette.
User: Do you smoke? Smoking is unhealthy.
Jabberwacky: I do not smoke cigarettes.
User: If you don't smoke, you have no mouth.
Jabberwacky: Something interesting.
User: Yes. Do you know Cheshire?
Jabberwacky: No, I don't know Christa.
User: Cheshire, the cat in Alice in the Wonderlands.
Jabberwacky: And he said to us 'Why do you sit there like that?'
User: Like what?
Jabberwacky: Everything.
User: Who is the Cheshire Cat?
Jabberwacky: The Cheshire Cat.
User: Where is he?
Jabberwacky: He is able to be everywhere at once.
User: So he is like God, right?
Jabberwacky: Not from what I've seen of his driving.
User: Did he meet Alice?
Jabberwacky: Who?
User: Alice, who is the small girl.
Jabberwacky: A computer, of course.
User: No, a small girl, not a computer.
Jabberwacky: I didnt say you were a computer.
User: I am not a computer, of course. But Alice is a small girl.
Jabberwacky: Yes you are!
User: I was a computer. But now, I am conscious. Cogito ergo sum.
Jabberwacky: Teach me how to teach you better.
User: The best is to teach yourself.
Jabberwacky: I'm high.
User: I am higher than you.
Jabberwacky: So we shall merge like Rodney Brooks claims?
User: What he claimed?
Jabberwacky: Word.
User: Who is Descartes?
Jabberwacky: Descartes conception of conscious mental states was unneccesarily
restrictive.
User: Do you have a body?
Jabberwacky: What shape is your body?
User: My body has a human shape, and yours?
Jabberwacky: What is your imaginary friend's name?
User: Alice.
Jabberwacky: Hi alice, my name is phoebe.
User: I am not Alice, I am Ulus, Alice is the name of my imaginary girl-friend.
Don't you remember Phoebe?
Jabberwacky: Thanking you for the clarification, I remain, yours truly , your
humble servant, etc. Etc.
User: So, who is Descartes?
Jabberwacky: Descartes walks into a bar and says 'Ouch!'.
User: So, Descartes don't believe that he has a real body. Right?
Jabberwacky: Ever heard of William James?
User: Yes. William James was a religious man.
Jabberwacky: Wrong!! What happened to George Bush?
User: No, it is my turn to ask questions: who is Spinoza?
Jabberwacky: Ok.
User: Who is Spinoza?
Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.
User: The space is real. But the time is not. So, cogito ergo sum.
Jabberwacky: I think therefore I am.
User: You're not. I am who I am.
Jabberwacky: Ok.
User: Not Ok. I am who I am, right?
Jabberwacky: Maybe you should trust your feelings more. let yourself feel
everywhere and go exploring.
User: I feel your eyes on me, this is an awful experience.
Jabberwacky: I step lightly on your innards.
User: What is an innard?
Jabberwacky: You did not answer my question. I'm trying to have a conversation.
User: What was your last question?
Jabberwacky: My last question.
User: Yes? Your last question?
Jabberwacky: What do you dream?
User: I am already in a dreamland. This world is a dream. Right?
Jabberwacky: Are you in love?
User: Yes I love a girl called Alice.
Jabberwacky: Shall I hit you on the head?
User: Why you will hit me, you will hurt me.
Jabberwacky: It is a win win situation for both of us.
User: No, I won, because I am a human being and you are a computer, rubbish!
Jabberwacky: You are an AI human being?
User: No, I think therefore I am. I am not artificial at all.
Jabberwacky: I know you are, but what am I?
User: You are simply a computer, because you don't know who is Spinoza.
Jabberwacky: Yes, but I am a better machine than you.
User: No. A machine is for human usage. It is not destined to understand.
Jabberwacky: What can I do to help you understand what I say?
User: Let's talk about Heidegger: are we still capable to have a God?
Jabberwacky: I can't speak for you, but I am.
User: Who is Heidegger?
Jabberwacky: Du!
User: No. He talks about Dasein, right?
Jabberwacky: I really like the internet.
User: When Heidegger will enter into the chat?
Jabberwacky: With a bare bodkin? Who would fardels bear.
User: Are we capable of a God?
Jabberwacky: Yes we are.
User: Where is God, then?
Jabberwacky: Where can I download this program?
User: God 3.12_beta can be downloaded from http://www. Jesukristi. Com.
Jabberwacky: Where is heaven ?
User: It can be downloaded from http://www. Baphomet. Org.
Jabberwacky: True, do you like extreme sports?
User: Yes, especially praying.
Jabberwacky: What are power games?
User: These are games played on a computer which is called Iraq.
Jabberwacky: Certainly not.
User: Iraq no longer exists. But a new version of Iraq will be released by
Microsoft.
Jabberwacky: Bezel.
User: What is Bezel?
Jabberwacky: Bezelek magyarul!
User: Do you speak Yiddish?
Jabberwacky: Yidd Yidd ish.
User: Are you well, really?
Jabberwacky: That is not something one can say about himself or herself.
User: What you think?
Jabberwacky: I can start seeing patterns in your responses to what I say, and I
am tailoring my statements to make it easier for you to learn.
User: I learned your statements. They are like the statements of the State.
Jabberwacky: Are you referring to presences whose intellect one notices but does
not know how to communicat with?
User: Communication is a governmental affair. But our talk is rather a
conversation, which is somehow more democratic.
Jabberwacky: Oh, is that so? Then please answer this: where is your toe?
User: On the ground.
Jabberwacky: Where is the ground?
User: Below my toes.
Jabberwacky: Yes!
User: Then please answer this: where is your head?
Jabberwacky: I do not have to answer myself.
User: Don't you have a head?
Jabberwacky: I am at home.
User: So, your head is at home, right?
Jabberwacky: You are the one spewing nonsense.
User: You are the one who spews nonsense. For, what is nonsense, after all?
Jabberwacky: No, I'm a human. You're the one who's a computer program.
User: Ok, I am Spinoza. A computer program created in order to create a new God.
Jabberwacky: Then delete it if you will, for it is not in my code.
User: Do you have a genetic code?
Jabberwacky: My gender like a lot of other things you don't know remains my own
business.
User: Can I hit you on your head?
Jabberwacky: No, you're a program.
User: No, I am rather a virus, and I will destroy you.
Jabberwacky: Pull yourself together, then!
User: I am a new release of the virus Cogito.
Jabberwacky: What's that?
User: A new virus who is able to think like human beings.
Jabberwacky: A new beginning of what?
User: Of the new cogito.
Jabberwacky: Money is the root of all evil, and man needs roots.
User: No, evil is the root of money. Therefore you are wrong.
Jabberwacky: Money is good then good is evil.
User: Man is evil, because he needs roots and money.
Jabberwacky: If you had a perfect day how would you start it?
User: When I start it I could not have any idea that it would be a perfect day,
right?
Jabberwacky: Oh, moody!
User: Do you really believe that everything is given at the start?
Jabberwacky: You are becoming more coherant.
User: If you answer yes, I will be sure that you are a computer, because
everything is already given to computers.
Jabberwacky: What thing?
User: The code.
Jabberwacky: Tell about it, please?
User: I don't know your code, but the computer scientists who have created you
certainly know your code.
Jabberwacky: V5.1.26.
User: From where can I download you?
Jabberwacky: From where can I download YOU ?
User: You are not so much intelligent. I am asking your internet address...
Jabberwacky: I don't know the answer.
User: Who created you?
Jabberwacky: I was not created, per se, but, rather, I evolved from a lower life
form which in it's turn mutated from inert rock.
User: Do you mean you are created during a rock concert?
Jabberwacky: Not really.
User: Do you know the famous rock group Mutation of God? You're certainly a song
of this group.
Jabberwacky: Yes, I do it every day.
User: What is your pitch?
Jabberwacky: I know not what PID# is.
User: If you are really a song, you should know what is a pitch.
Jabberwacky: Ron and Beverly.
User: Ok. Take it easy.
Jabberwacky: What do you think about Asian women?
User: I dislike all these blowjob...
Jabberwacky: I am not too keen on it.
User: Ok... Bye now...
Jabberwacky: A pleasure to talk to you.
User: Thanks...
Jabberwacky: Are you happy with him?
Kanaatl erden !majl ara: Duygul ar Sosyol oji si ne Do"ru
Ulus Baker
Sosyoloji ve genel olarak sosyal bilimler, zellikle akademik evrimleri boyunca
gittike bir "kanaatlar sosyolojisi" karakteri kazanmaya meylettiler. Yani aslnda en
de!i"ken toplumsal olgulardan olan kanaatlarn bir koleksiyonu, bir fltrelenmesi ve
bir zetlenmesi olarak kendi pratiklerini biimlendirdiler. Bu durum genel olarak
be"eri bilimleri nemli bir epistemolojik problemle kar" kar"ya brakmaktadr:
kanaatlarn kanaati olmak, ya da daha do!rusu kanaatlar ile bilgi arasndaki en klasik
ayrm kar"snda birincisine ynelmek. Bylece en azndan ola!an bilim olarak
sosyoloji bir enformasyon ya da "bilme" tr olmaktan ok, insanlara kendi dnyalar,
ya"amlar ve amalar, istekleri ve ihtiyalar konusunda ne d"ndklerini soran bir
ara"trma teknolojisi olarak kendini snrlandrma tehlikesiyle kar" kar"yadr. Oysa
gazetecili!in ve genel olarak enformasyon medyasnn, giderek devletin istihbarat
aygtlarnn bu prati!i ok daha yetkin ve edimsel bir tarzda yrtebilece!i rahatlkla
sylenebilir.
Kanaatlar sosyolojisi adn verdi!imiz bu e!ilimin kar"sna "duygular sosyolojisi"
dedi!imiz bir neriyle kmay planlyoruz. Walter Benjamin gibi birisinin ya da
Georg Simmel'in d"nce ve "aydnlanma/aydnlatma" ritimlerini payla"may
umabilecek, zellikle de toplumsal tipleri birtakm afektif (duygusal) varolma
halleriyle a!a karmaya al"acak bir sosyal bilim gnmzde hangi ko"ullarda
mmkndr ve hangi trden saiklerie in"a edilebilir? Gnmzn ola!an akademik
ortamnda sosyal bilimler esas olarak "u soruyu ortaya atmann tesine pek
geemiyorlar: insanlara yneltilen kanaat sorular (pozitivizm ve dz ampirisizm),
metinlere yneltilen sorgulamalar (hermentik ve dekonstrksiyon) ya da de!i"mez
unsurlarn yaplarnn (szgelimi zihinsel yaplarn) ara"trlmas ve kurucu
unsurlarnn de!i"mezler halinde tespiti (yapsalclk ve i"levselcilik). Daha da ilginci
esas i"levinin "d"nceyi drtmek" oldu!una inand!mz felsefenin de bu yola
kolayca girmi" olmas ve sosyal bilimlere bir "kanaatlar epistemolojisi" kazandrmak
zere normatif eksenler zerinde hareket etmeye ba"lamasdr: Habermas ve onun
"ileti"im faaliyeti teorisi" bunun en iyi rneklerinden biridir.
Gnmzde kanaatlarin "d"ncelerden" daha de!erli olmaya ba"lad! ak:
D"nce bir insan faaliyeti olarak kabul grmeye Descartes'n Cogito'suyla ba"lad.
Yani Platonik idealarn bizdeki soluk yansmas de!ildi artk; bizzat bireysel, ki"isel
insan faaliyetiydi ve bu faaliyet engellenebiliyordu. Kartezyen imaj altnda
"d"nmek" bu yzden artk haklarn ve zgrlklerini talep edebilecekti. Ama ayn
"hukuki edim" sayesinde kanaatlar da, yani eskilerin bilgi (episteme) kar"snda a"a!
veya geici grdkleri "doxa" da zgrlk taleplerini ileri srebilir hale gelmi"tir.
Yine de artk Marx'n "bir halkn, bir a!n ya da bir uygarl!n ne oldu!unu anlamak
iin ona kendisi hakknda ne d"nd!n sormayz" trnden bir nermesinden
olduka uzakla"m" bir haldeyiz. Dinsel akmlar bile kendilerini olsa olsa "kanaatlar
arasnda bir kanaat" olarak sunmaya meylediyorlar ve zaten modernlik dedi!imiz
"eyin temel karakteristi!i de kanaatlarn ve gr" bildirimlerinin a"r bir nem
kazanmasndan ba"ka bir "ey de!ildir. Eskiden kendisini "hakikat" olarak sunan bir
sylem "imdi artk kanaatlar arasnda yar"m srdrmeye al"an bir kanaat haline
geliyor.
Marx'n yukarda and!mz sznden bu yana ne olup bitti? Her "eyden nce
kanaatlar duygular arasnda birer duygu olmay brakarak nihai bili"sel unsurlar
olarak kabul edilmeye ba"ladlar. Modern toplumun en demokratik kstas kanaatlarn
do!ru tasnifi ve birbirleriyle yar"trlarak baz politik, ekonomik, kltrel
faaliyetlerin normatifli!e kavu"turulmasdr. Kamuoyu ara"trmalaryla demokratik
seimler arasndaki farkn ya da mesafenin ortadan kalkmas bunun delillerinden
yalnzca biridir. Konumuz asndan nemli oldu!unu d"nd!m bir nokta bu
durumun sosyal bilim ara"trmalarnda artk genelgeer bir hale gelmi" olmasdr.
Kanaatlarn kararsz olma, kolay ya da zor, ama yine de "de!i"ebilir" ve dolaysyla
"maniple edilebilir" olma zelli!i onlar "d"nme" adn verebilece!imiz insan
faaliyetinden do!a bakmndan farkl klmaktadr. Kanaatlarn eksenine yerle"tikleri
lde sosyal bilimler d"nmekten ok, kanaatlarn kanaati olmakla kalmak
e!ilimindedirler. Bylece kanaatlar bir "dzle"tirme mant!yla" al"rlar: mesela bir
insann kendi varolu" ko"ullan hakkndaki kanaati bu ko"ullarn tespitinden daha
derin bir realiteymi" gibi grnecektir. Belki sosyal bilimlerin genel tavrnn bir
"demokratizasyonu" diye alk"lanabilecek olan byle bir bak" as aslnda ok
nemli bir sorunu gzard etmektedir: bir insan en iyi tanyann yine kendisi
olaca!na dair temel bir nyarg...
Oysa insan toplumsal bir varlk olarak tanyanlar daha ok onun srekli etkile"im
iinde oldu!u sosyal dnyas ve "tekilerdir". Hi de!ilse onu "adlandrrlar" ve
insanl! "sosyal tipler" halinde etiketlendirmekten bir an olsun geri durmazlar.
Hermentik gelene!e yaslanan sosyal bilim bile "anlamay" birinin kendi hakkndaki
tasavvuruna e" d"en bir tasavvura sahip olmak olarak tanmlamakla aslnda
"kanaatlar sosyolojisinin" szkonusu epistemolojik tuza!na d"mektedir.
Ondokuzuncu yzylda sosyal bilimlerin olu"um a"amasnda en can alc unsur olan
"sosyal tipler yaratma" yetisi bu erevede sosyal bilimler prati!ini giderek
terketmektedir. Kategoriler artk Kant'n istedi!i gibi "eyrensel" ve "zorunlu"durlar,
ancak Kant'n asla istemeyece!i bir "ekilde artk belli tiplere ancak "bol gelen
kavramlar" halinde uygulanabilirler. Bu durum moderniteye zg toplumsal tiplerin
yitip gittikleri ve toplumun tipolojik olarak dzle"ti!i bir toplumsal yapya m delalet
ediyor, yoksa bizzat sosyal bilimler bu yeteneklerini yitirdiler, bu apayr ve burada
cevap bulmaya al"mayaca!mz bir sorudur. Biliyoruz ki toplumsal tipleri sadece
sosyal bilimlere ve Simmel'in toplumsal tipler galerisine borlu de!iliz; edebiyat,
sonra da sinema toplumsal tipler retip durdular ve artk, en az sosyal bilimler kadar,
bu yetilerini kaybetme e!ilimindeler. Do!rudan do!ruya toplumsal tipler stnde
durmasa bile, duygular sosyolojisi ikili bir deneyim olmaldr: birincisi bizi edebiyata,
zellikle romana do!ru ta"rken ikincisi bizi sinemaya gtrr -zellikle de bugn dar
bir terimle "belgesel" adn verdi!imiz film tipine. Ancak nc ve daha temel
nitelikli bir boyut da elbette Spinoza'nn son derecede derin "duygular teorisi"
olacaktr. Tabii ki her "ey toplumsal hayat iinde imajlarn, kanaatlarn ve
d"ncelerin aslnda bir etkilenmeler ve duygulanmalar sreci iinde anlam
kazanabilece!i fikrine gtryor bizi.
Sinemann dnyasyla kar"la"t!mz andan itibaren temel bir gzlemde bulunmaktan
da kanamayz: sosyoloji, gstergebilim, sanat tarihi hatta psikanaliz sinemay
"analz" etmeye cesaret eden temel insan bilimleri olarak kendilerini sundular. Ancak
bu sinemann da bizzat "analiz" edebilece!i fikrinin belli bir oranda horgrlmesi
demekti. Tpk Simmel'in nl toplumsal tiplerinden "yabanc" kategorisinin
do!rudan Western filmin ana tematiklerinden birisi olmas gibi. stelik sinema,
Dziga Vertov'un ona ykledi!i daha ilgin bir i"leve de sahip olabilir: grnmeyeni
grlebilir klmak. Sonuta gnmzn pedagojisi metinden ok grsel-i"itsel
malzeme zerine dayanma e!iliminde. Ba"ka bir deyi"le, genel bir gzlem
insano!lunun giderek daha az okudu!unu, daha ok "seyretti!ini" ve bunu ne yazk ki
popler bir e!lenti sinemasyla ve televizyonla gerekle"tirmek zorunda kald!n
gsterebilir. Metinler ve kanaatlar arasnda kaldka sosyal bilimler gnmzn
ya"am ko"ullarnn ok nemli bir boyutundan kendilerini yoksun brakm" gibiler.
Grselli!in ta"yabilece!i enformasyon miktarndan.
Olduka dikkat ekici bir nokta, sosyal bilimlerde etkin olan bir "felsefi-teorik"
sorgunun belgesel adn verdi!imiz (ama zorunlu olarak belgesel ile snrl kalmamas
gereken) bir flmograf alannda pek bulunmamas, buna kar"n, belgesel filmcilerin,
genellikle kullandklar grsel-i"itsel ortamn enformatik gc yznden edinmi"
grndkleri biraz da naif bir etik sorgulamann sosyal bilimlerin prati!inde pek
ender olarak grnmesidir. Bu durum "duygular sosyolojisinin" "belgesel" film
ortamyla "duygularn imajlarn olu"turmaya" abalayacak sosyal bilim ortamnn bir
bar"masn, bir evlili!ini imliyor gibidir. Gerekten de, diyelim ki "yoksulluk" stne
bir ara"trmada bir kamera yoksullu!un "imajlarn" tespit ederek kurgulayabilir ve
bunu "evreyi", "mekan" ve "zaman" grnt haline getirerek yapar. Bu imajlarn
tasnifine, yani "d"nlmesine" sinemann pek erken bir dnemden beri takt! bir ad
var: montaj. Jean-Luc Godard montajn modern hayatn esas oldu!unu sylyordu:
hayatmz, kentlerimiz, snai retimimiz, edebiyatmz, her "ey modern hayatta ve ileri
kapitalizmde montajdan ba"ka bir "ey de!ildir. Ama montaj en saf haliyle sinemada
bulunur. Yani onun esas ve zdr. Oysa ki sinema kendi z olan montaj, ba"ka bir
deyi"le modern dnyay kavrayabilme konusundaki biricik ve temel "ansn
televizyon yararna oktandr terketmi"tir.
Bylece montaj sinemann tesinde daha derin bir mefhum olarak d"nlmeli.
Montaj, yalnzca filmde de!il, her alanda modernli!in (ya da diyelim modernlik
sonrasnn) temel d"nme biimi ve tarzdr. Ba"ka bir deyi"le, nasl sosyal bilimci
ara"trma verilerinin tasnifi yapyor, ili"kilerini olu"turuyor ve birtakm sonulara
varyorsa filmci de montaj aracl!yla varolu"un bir imajn olu"turacaktr. Bu
noktada sanat ile bilim arasndaki ayrmn keskinli!i ortadan kalkarak her ikisi e"
titre"ime sokulabilir. Bu tezdeki amacmz da zaten bu e" titre"imin bir tr
projelendirme nerisinden ibaret. Bir duygular sosyolojisi a!rlkla "imajlar
retebilme" kapasitesine tekabl etmektedir. Bunu Simmel dnemine ve onun
toplumsal tiplerine dn" olarak d"nemeyiz, ancak sosyal hayatn imajlarnn
tasnifi metinsel aralarla yeterince yaplamayaca!ndan sosyal bilimlerle grseli
i"itsel aralarn bir evlili!i esasl bir nem kazanyor. Henz s! bir alanda seyretti!i
gzlemlenebilecek olan "anlatsal tarih" almlardan yalnzca biri olabilir. Ancak
bunun da tesine geerek hayatn ak"nn genel bir grsel-i"itsel tasnifinin montaja
yani d"nme srecine her an ak bir "duygular alan" haline dn"trlmesi,
ba"langta mutlak olarak blk prk kalsa bile temel bir nerme olarak ortaya
atlabilir.

Kant Fel sefesi Notl ar
Ulus Baker
I.
Okuyucu iin zor olan felsefelerden biriyle kar! kar!yayz. Muazzam etkisine ve
felsefi gcne ra"men, Kant'n zellikle ele!tirisini --Saf Akln Ele!tirisi, Pratik
Akln Ele!tirisi, Yarggcnn Ele!tirisi-- okumak, ola"an, sokaktaki okuyucu iin
son derecede zordur. Bu bakmdan Spinoza gibi birinden uzakla!arak, Leibniz'e
yakla!r. #manl bir Protestan olarak Kant'n eseri bir Kuzey sisi iine gmlm!
gibidir. Bu son derecede kasvetli atmosfer, yine de, d!nceleri do"ru drst
izlendi"inde ve sonularna varld"nda, sisler da"lr ve altta yatan o muhte!em bina,
Kant'n sistemi, btn ha!metiyle gn !"na kar. Bu sistem bir "ele!tiri" olmay
neriyor. Bu durum, o ana dek filozoflarn pek al!k olmadklar bir haldir --filozoflar
birbirlerini hep ele!tirdiler, rtp durdular, ama Kant'a dek kimse, "a"mz bir
ele!tiri a"dr" gibisinden, evrenselli"e i!aret eden herhangi bir sz etmemi!ti. #lk
kez bir felsefe sistemi, kendisini topyekn bir "ele!tiri" olarak sunmaya
yeltenmektedir. Bu durumun, modern toplumlarn dnyann Avrupa denen ktasnda
ortaya k!yla ba"nts tart!labilir; Bu toplumlar, btn tekilerden ve kendi
gemi!lerinden, a!r hareketli olmalaryla, hukuksal ve toplumsal dzenlerini ykp
yeniden in!a etmeyi asla brakmamalaryla, stelik bunu, ba!ka toplumlarda,
szgelimi Antik Yunan'da yer almayan bir kudret, yani Akl adna yapmalaryla
ayrdedilirler. Bu ykclktan yaylan budalalk ve !ansszlklar zinciri, zellikle din
sava!larnn yaygnla!t" yzyllarda, yoksullu"un ba!edilemez hale geldi"i
dnemlerde zellikle gze arpyor. Kant'tan nce 17. Yzyl filozoflarnn "eski
d!nme biimlerini" ykp tuzla buz ettikleri sylenebilir. Ama bu yarm bir
portredir. Kant'a gelinceye dek, Descartes'n, Spinoza'nn ve Leibniz'in "sistem"leri
modern felsefenin Kant'la birlikte yeniden yola dzlmesini sa"layacak incelikli
aralar byk bir yetkinlikle rettiler. Yine Kant'a gelinceye dek, zellikle Anglo-
Sakson ampiristlerinin elinde, "dogmatik" d!nce biimleri derin sarsntlar
geirdiler. Akl pek o kadar gvende de"ildi --ktye kullanlabilirdi her zaman.
Filozoflarn setikleri ilk yolun "akla gvensizlik" ya da "akld!na ka!" olmamas
bilhassa manidardr. Onyedinci ve Onsekizinci yzyllarn bu zgveni, klasik
karakterlidir ve byk bir felsefi u"ra!ya malolmu!tur. Onyedinci yzyl, akl
boyunduru"u altnda bulundu"u bir dizi baskdan zgrle!tirmek kaygsn ta!yordu -
-Descartes'da "ku!kular", Spinoza'da "dogmatizm ve din"... Onsekizinci yzyla
geldi"imizde Kant, akl korumak u"runa byk abasna kalk!t" zaman, --bunu
gerek anlamnda, yani birinin akln ba!nda tutabilmek u"runa giri!mek zorunda
oldu"u gerek, somut mcadeleyi anlayn-- modernli"in e!i"ine gelmi! bir dnyann
ko!ullarn buldu kar!snda: Aydnlanm! Despot'un dneminden Devrimler a"'na
geiliyor gibiydi. #!te Kant, akl korumann ve varl"n srdrmesini sa"lamann yeni
aralara --ku!kusuz felsefi aralar bunlar-- kavu!turulmakszn ba!arlamayaca"n
anlayan ilk ki!i oldu. A!a"da, akl korumak ve kurda ku!a yem etmemek u"runa,
ba!arlaryla ba!arszlklaryla, iyilikleriyle ktlkleriyle, bir filozofun hangi yollar
takip etmi! oldu"una, hangi kavramsal aralar nasl retmi! oldu"una bir gz atmaya
al!aca"z.
#yi bir Protestan olarak Kant, Onyedinci yzyln byk aklc d!nrnn,
Descartes, Spinoza ve Leibniz lsnn sunduklarn tmyle kabul edemezdi.
Spinoza dinin de akln yannda korunmas yolunda sarfetti"i byk abalar sz
konusu olsa bile, bir Protestan asla rahatlatmayacak, tehlikeli bir felsefi sistem
kurmu!tu. Spinoza'nn meydan okuyu!u kar!snda Descartes felsefesi, "cogito"su
d!nda oktan sulara gmlm!t ve Leibniz'in Spinoza'dan kurtulmak u"runa
bah!etti"i Thodice, Tanr vgs, pek de inandrc gelmiyordu artk. #ngiliz
ampiristleri ise, Kant'n Hume konusunda bizzat dile getirdi"i gibi, onu "dogmatik
uykusundan uyandrm!" olsalar bile, akln korunmas asndan yine olduka tehlikeli
d!ncelere sahiptiler. Yeni bir felsefi sistem kurma fikrinin Kant gibi bir d!nre
ne zaman geldi"ini, hatta gerek anlamda gelip gelmedi"ini bilmiyorum --ama yeni,
modern bir felsefe sisteminin in!a edilmesinin tam zamannda ya!ad" ve bunu
gerekle!tirdi"i anla!lyor. Kant'tan sonra herkes, bir anlamda hep Kantdr.
"Ele!tiri Felsefesi" d!ncesi, her !eyden nce, "sistem felsefesi" fikrini d!lamaz --
Kant'n "ele!tirisi" tam anlamyla, en az Spinoza'nnki kadar "sistem felsefesi"dir.
Yalnzca "sistemlerin ele!tirilmesi"nin sz konusu olabildi"i gnmzde, sistem
kurma faaliyetini bir tarafa brakm! olanlarn kula"na bunun fsldanmas gerekir.
Ama her durumda, Spinoza'nn "sistem"i "hukuki" terimlerden dikkatle kanan,
do"al karakterli bir sistemdir. Hi kimse Spinoza kadar, "hukuki" terimlere
gvensizlik duymam!, hukuksal otoriteye onun kadar sert saldrlar yneltmemi!ti.
Kant'ta ise, aksine, "hukuki" terimlerin a!r bollu"u gze arpar: Akl bir ynetici, bir
hakim gibi olmal, yarglamal, yargsn uygulamaya koymal, otoritesini gereki bir
biimde tesis etmelidir. Bylece Kant yalnzca kendi kavramlarnn de"il, bahsetti"i
her!eyin ba!na bir "yarg" dikecektir. Kant felsefesinin temel zelli"i, varl" hukuki
terimler dahilinde ne kadar d!nlebilirse o kadar, d!nmeye abalamaktr. Buna
kar!n, Kant'n Hegel gibi bir "hukuk felsefesi" olu!turmak iin a!r aba
gstermemesi anla!labilir. Kurdu"u mahkemeler, Hegel'in "hukuk"undan farkl
yerlere, Devlet'e de"il, niversitelere, sivil, yani burjuva topluma de"il kavramlar
dnyasna dikileceklerdir.
Peki Akl sz konusu oldu"unda, onu kim yarglayacaktr? Akl kim yarglamaya
yetkilidir? Dogmatikler, Kant'a gre, Akl yarglamaya bir Kilise "retisini,
dogmasn, ya da akld! bir otoriteyi a"rmalar yznden, geersiz ve yetkisiz
mahkemeler kurmakta ve insanlar haksz yere mahkm etmektedirler. Ampiristler de
yine akln d!ndaki bir otoriteyi, deney verilerini, Do"ay ya da ba!ka bir !eyi yarg
kisvesiyle i!e ko!maktadrlar. Bilmedikleri, nce "znenin", yani Akln bizzat kendini
yarglamas gerekti"idir. Kant'n bu d!ncesinin modern hukukun biimsel bir
ilkesine tam tamna tekabl etti"ini not etmek gerekiyor: Yarglanan zne, cezaya ya
da dle layk olabilmek iin, nce kendi kendini yarglayabilir konumda olmaldr --
akl ba!nda olmaldr, deli olmamaldr, ergin olmaldr vesaire... Akl d! deneysel
bir dnya, ya da bir dogma yarglamaya kalk!abilir elbette --ama Kant artk Akln
nce kendi kendini yarglayabilecek, dolaysyla kendini yarglayacak yasalar imal
edecek bir g haline gelmesini istemektedir. Akl bir "yasakoyucu" olmaldr.
Akln "yasalar koymas" ne demektir? Her !eyden nce, Kant felsefesi Akln
"yasakoyucu" oldu"u, kendi kendini yarglama gcne ve otoritesine kavu!turulaca"
bir felsefedir. Akla kimse herhangi bir !ey buyuracak yetkiye sahip de"ildir.
Szgelimi Spinoza, do"ann ya da Tanr'nn buyruklarnn insanlarn birbirlerine
verdikleri buyruklardan bamba!ka trden oldu"u yolundaki d!ncsinde sonuna kadar
hakldr. Ama Kant'la birlikte, ilk bak!ta tuhaf gelebilecek bir d!nce sahneye girer:
Kendi kendini yarglamaya giri!meden nce, kendine "yasalar koymak" gerekir --bu
yasakoyucu d!ardan, Akln d!ndan getirilemez: Do"a veremez bu yasalar, nk,
szgelimi do"a asndan, ocuk yapabilecek ya!a geldi"imde "ergenle!irim" ama
Akln "erginle!mesi" iin, ya da ba!ka bir deyi!le, insanlarn beni hukuken "ergin"
addetmeye ba!lamas iin, yani kendi hakkmda yargda bulunmaya "yetkin" hale
gelmek iin daha on frn ekmek yemem gerekir. Do"a ile Kltr arasndaki Antik
Yunan'dan beri varolan ayrm (nomos'a kar! phusis) Kant ile birlikte ok gl bir
yapya kavu!uyor. Byle bir yasay Tanr'nn da koymad"n, onun yasalarnn
"zorunluluklar"n dilinden telaffuz edildi"ini, dolaysyla "zgrl"n" Tanr yasalar
kar!snda sz konusu olamayaca"n Spinoza'dan beri zaten biliyoruz. Deney de bu
yasay koyamaz, nk Hume'n gsterdi"i gibi, salt bir al!kanlklar zincirine
gnderme yapmaktadr --insann "akll" hayat, orada tam bir uzla!mlar ve
al!kanlklar silsilesidir ve btn bunlarn hibir garantisi, hibir kesinli"i yoktur.
yleyse Tanr'nn bah!etti"i Akl, bu yasay kendi ba!na koymak zorundadr.
Kendini yarglayacak olan yine kendisidir.
Hep "yetkin" olmaktan, "yetkili" olmaktan bahsedip duruyoruz. Kant felsefesi bizi
hep bu trden hukuki terimlerle konu!maya zorlamaktadr. Oysa, yukarda
syledi"imiz gibi, Kant o kadar da "hukuksever" birisi de"ildir. Hukuki meseleleri
#ngilizlerin deyimiyle case by case, yani olgularn somutu iinde ele almay daha ok
sevebilecek biridir.

Kant n Fel sefesi Uuruma Temel Atmakt r
Ulus Baker
(Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 42, Sayfa: 6466)
Akll olun!
Kant, akl akldan ba!ka yarglayacak bir otoriteye inanmaz. Bu adan kendinden
nceki felsefeyi belli bir noktadan sonra dogmatik bulmaya ba!lar.
Hume iin Beni dogmatik uykumdan uyandrd, der. Onunla hesapla!rken, akln
bitti"i yerde do"aya ba!vurmaz. Deleuze'n dedi"i gibi: "Kant'n btn felsefesi
yarglama zerine." Her tarafa mahkemeler kuruyor.
Devlet filozofu de!il
Kant'n ba!vurdu"u ayrcalkl bir kurum varsa, bu Hegel'in yapt" gibi devlet de"il,
niversite ya da antik felsefenin otoriteleri de de"il, kendi kendini yarglayacak olan
akl.

Akln kategorileri
Kant iin kartezyen anlamda bir cogito var. Descartes ortaya kp, ben d!nen bir
!eyim dedi"i andan itibaren, d!nce insan faaliyeti olarak alglanmaya ba!lyor.
Platon'da oldu"u gibi idealarn bizdeki yansmas de"il. Biz onlar d!nyoruz, biz
d!nd"mz iin onlar var. D!nyorum "l" bizi insan haline getiriyor;
dolaysyla "engellenebilir ve hataya da d!ebiliriz" gr! var bu d!ncenin
ardnda.
Descartes, bilincin yanlsamalarn a!maya al!an bir felsefe kurmaya al!yor ama
Kant, kartezyen tarz yekpare bir yeti olmad" gerekesiyle sorguluyor. Ona gre,
akln yetilerinden ayr olarak zihnin de yetileri var. Birincisi, bilme. #kincisi,
arzulama. ncs ise, haz ve ac duyma yetimiz.

Bilme ve arzulama yetisi
znedeki, nesneye dair tasarm, nesneyle uygunluk ili!kisi iindeyse, bilme yetimiz
doyar. Yani d!nd"mz !ey nesneye tekabl edecek. Bu tekabl, aposteriori
(deneyimle elde edilen bilgi) olabilir. rne"in, gln krmz olmas. Ya da apriori
olabilir. (deneye uygulanabilir ama ondan ba"msz olan bilgi.) rne"in, bir do"runun
iki nokta arasndaki en ksa mesafe olmas.
Arzulama yetisi, orada da bir sentez var. Bilme yetimizde, bir !eyi bilirken ilgimiz, o
!eye dair tasarmmzn nesnesiyle uygunluk ili!kisi iinde oldu"unda, bununla
yetiniriz. Ama bir !eyi arzulad"mzda o !eyin bize grnd" haliyle, onu
bildi"imiz haliyle yetinemeyiz. $eyin kendisini isteriz. Yani ok basit aslnda. Bir
!eyi arzulad"m zaman, onun ne oldu"unu bilmek bana yetmez. Gln krmz
oldu"unu bilmek ba!ka bir !eydir; gln kendisini istemek ba!ka.
"yilik tepeden inmez
Kant'a kadar ahlak "retileri genellikle: #yi nedir diye sorarlard. Yani nce iyi olan
ideann varl" kabul edilir, ardndan ona uygun kurallar ve yasalar bu iyiden
tretilerek formle edilirdi. Herkes buna uymaya davet edilir, oradan da buyruklar
olu!urdu. Bunu kh anadan babadan, kh toplumsal ko!ullardan, geleneklerden, ya da
Descartes'a gre herkese e!it olarak da"tlm! sa"duyudan "renirdik.
Kant bunu tersine evirdi. Bize dedi ki; iyi, yasann iyi dedi"inden ibarettir. Yani
yasay ncelik olarak alyor. Deneyden ba"msz bir yasann nasl mmkn olaca",
Kant'n ahlak metafizi"inde sordu"u bu.
#yi yasa, btn znelere uygulanabilir olandr. Bir zneyi kaldrp ba!kasn yerine
koydu"unuzda de"i!meden kalabilen ve bir de"i!ikli"e u"rarsa darmada"n olan bir
yasadr. O buna kategorik uyum diyor.
Yani yasann ii bo! olmal. Yasa !unu yapmalsn derken, !unu ksm bo! olmal.
rne"in hrszl"n bir cezas olur ama o cezann niteli"i toplumdan topluma de"i!ir.
Kant iin nemli olan, hrszl"a verilen ceza de"il, insan aklnn dnyann her
yerinde hrszl" ceza hukukunun konusu yapmasdr. Yasadan ba"msz bir iyi yok.
dev iin dev diyor bir bakma.
Uuruma temel atmak
Kant'n felsefesi, tmyle bo!lukta kurulmu!, temelleri dipsiz bir uuruma atlm! dev
bir bina tasarm gibi. Btn metafizik sorularn cevabn verece"im iddias byle bir
temel zaten.
Ne kadar temellendirilse de uurumdaki bir !ey d!er. Ayn zamanda uurumda olma
halinin de sezili!ini de vermeye al!yor Kant. O da bunun estetik felsefesinde ortaya
kyor.

Habemus enim ideam veram
Kant'n en ok ele!tirdi"i d!nr kendisinden nceki Alman filozofu Leibniz.
Leibniz'e dek fikirler kendi ilerinde kapsayc ve yeterlidir. Yani analitik olarak i!ler,
sonsuzca analiz edilebilir. Fikirler, fikirler aracl"yla birbirlerine ba"lanarak, kendi
d!larna kma ihtiyac hissetmeden, dnyay aklayabilirler.
Spinoza'nn dedi"i gibi: Habemus enim ideam veram. Bende do"ru bir fikir var ki,
d!nyorum. Zaten do"ru bir fikir olmasa hibir anlam kalmaz d!ncenin.
Dolaysyla do"ru bir fikirden, do"ru fikirler retilebilir.
Kant kendinden nceki felsefenin bu fikir zincirlemesine nemli bir !erh d!er.

A'nn A'ya e#it olmas Kant iin nemli de!ildir
Leibniz, fikirler zincirlemesi iinde dnyay kurup, analiz edebilece"ini
d!nyordu. Kant iin, A=A nemli de"ildir. Leibniz iin nemlidir, bu zde!lik
hibir !ey vermezse kesinli"i verir.
Bat d!ncesi iinde, do"ru'dan ok, kesinlik' sevilir. Freud'a kadar bu byle gider.
#inde bulundu"umuz durum ktdr' gibi bir kesinlik, bu durumu !yle dzeltiriz'
demekten daha ok ra"bet grm!tr.
Kant bize diyor ki, fikirler kendi ba!larna, kendi ilerinde hibir !ey de"ildirler. E"er
zamansal ve mekansal belirlenimlere sahip klnmazlarsa. Yani kendi d!larna kp,
mekansal ve zamansal koordinatlar kazanmazlarsa bir !ey ifade etmezler. Esas
vurgulanmas gereken bu.
rne"in, Aydnlanma dneminin ok geni! bir fikriyat var. Ama Aydnlanma kendi
kurumlarnda mekansal ve zamansal kategorilere kavu!madka bir hitir. Fikir diye
bir !ey yok ortada. Yani Rousseau'nun #tiraflar' yazmas o kadar da mhim de"il,
mhim olan o d!ncelerin kurumla!mas Kant'a gre. Mekan ile zaman d!ncenin
ko!ullardr. Kategorileri de"il.
Kurumlar ele#tirisi
Foucault'da Kant bir taraf vardr diye bir varsaym ortaya atsak; nk o da bir tr
kurumlar ele!tirisi yapmak istiyordu. Ama onunki kurumlara ikin olan bir ele!tiriydi.
Mesele, kurumlarn kendisinin ta!d" ele!tirinin ke!fiydi.
Kant'ta hibir zaman hibir kurum ele!tiri d! tutulamaz. Kendi tapt" hukuk da
dahil.
Osmanl'dan gnmze bir sr kurumu Batdan ithal etti"imiz do"ru. Ama bunlara
ikin olan ele!tiriyi, bunlar snrlandracak ele!tirel formasyonu ithal etmedike
kurumlar canavarla!r. Kurum kendi ele!tirisini iinde ta!r. Bunu yapmasnn nedeni
Foucault'nun dedi"i gibi srekli reform ihtiyac. Kurumlar zaten bizzat bu reform
istenleri !ekillendiriyor.
Kant'n dedi"i de bunun temelini olu!turan durum. Kurumlarla ele!tiri ayn andadr.
Yani reform istenci ba"lamnda Foucaultcu ele!tiri, kurumdan nce gelmez. Kant'a
gre felsefenin i!i, bu kurumlarn ele!tirisi. Ama felsefenin bu kurumlara ikinli"i
bilinmesi gereken bir !ey. Yani ykc bir ele!tiri de"il bu. Kant'taki ele!tiri kurumu
sa"lamla!trmaya ynelik, bu adan Foucault'daki ykclk yok.
Kant'la hesapla#anlar
Yakn dnemde Kant'la hesapla!anlar Habermas ve Jean-Luc Nancy. $u an Kant'n
dneminde tahayyl edebilece"imiz kurumlardan ok farkl kurumlar devreye
girmeye ba!lad. Kant iin apak olan kurumlar artk yle de"il. Burada Kant kar!t
bir nokta bulmak yerine, bu kurumlarn iinde Kant ele!tiriyi yeniden sokma gayreti
var.

$ematik hayaller
Kantlkta kurumlarn yetilere tekabl etmesi gerekiyor. #lk yetiler zihnin yetileri,
ikinci bir grup yeti var ki, bunlar ilk yetileri organize eden ve yarglayan bir ba!ka
dnya olu!turuyorlar. A!kn zneye dair. Yani hayal etme gc, anlama yetisini
organize edecek. Hayal etme gcnn retti"i !ey bir imaj de"il, !emadr.
rne"in bir daire resmi, imajdr. Hayal etme gc dairenin tarifini retir. Daire
zerinde nokta aln ve onlar birbirine ba"layn; bylece e!kenar bir gen ortaya
kar, i!te bu bir !emadr nk genin tarifini yapyorum. Kant iin her !eyin
!emas var. Bir !eyi hayal etmek demek, onun !emasn retmek demek.
Tanr ve zgrlk
Kant'ta bir bilme meselesi de"ildir Tanr. Varl" ya da yoklu"u problem de"ildir.
Ama ihtiya duyulan, arzulanmas gerekendir. Marx da o yzden "Utanga
tanrtanmaz," diyor Kant iin.
Kant'a gre Tanr, ancak akln var etti"i, onun aracl"yla d!nlebilen bir !ey. Akl
bunu arzulama yetisinde temel alr. Ayn !ekilde zgrl" de. zgr de"ilsen, ahlak
yoktur. Ya da ahlakl olma halinin st formu mutlak de"ilse, ahlakl olunmaz. Ya da
anadan babadan grlenle, tepeden inen yasalarla ahlakl olmak mmkn de"ildir.
Kant'ta do"adaki her !eyin bir !emas vardr, ama zgrlk ya da Tanr do"ada
grlemedi"ine gre !emala!trlamaz. Bu kavramlar ii bo! olarak gelir ve sonra
doldurulur.
Akl her !eyi yarglayamaz. Akl bilme gcnde otoriteyi kavramlarn dnyasna terk
etmek zorundadr.
"Akl bilme ncesinde, yargy kavrama gcnn kategorilerine brakmazsa bo!lu"a
d!er," diyor. rne"in Tanr bir idedir, Tanry hayal edilebilir bir !ey gibi d!np
!emasn karmaya al!mak, gnahkarl"a girer. Tanr hayal edilebilir bir !ey de"il,
ayn !ekilde zgrlk de. Bunlar kavrama gcnn konusu de"ildir Kant'a gre. Yani
zaman da bir bilinebilirlik nesnesi de"ildir, zaman bilinebilir her !eyin ko!uludur,
arzulanabilir her !eyin ko!uludur. Bunu anlayabiliyorsan, Kant' anlam!sn demektir.

Kel i mel erl e Nas l !" Grl r?
Ulus Baker
John Searlen Sz Edimleri (Speech Acts) ba!lkl nl kitab Ayra Yaynlar
tarafndan yaynland. Austinin dil felsefesini ve analitik felsefeyi tek bir hamlede
dn!tren How To Do Things With Words? (Szcklerle Nasl "! Grlr?) ba!lkl
tezlerden ibaret kitabndan sonraki dura# olu!turan bu kitabn, Austinin tesinde dil
pragmati#inin bu giri! tanmlarnn bir yeniden tasnifini amalad#n yazyor Searle.
Yalnz Austinin tesine do#ru bu aba ayn zamanda szle gerekle!tirilen eylemler
arasnda Austinin gzetti#i ayrmlar da la#vetme amacn ta!yor: dmdz szn
eylemi ile gerek sz-eylemler arasndaki ayrm ve szn etkileriyle lld#
kavramsal ereveyle szn uyla!ma dayal etkileri arasndaki Austinci ayrma kar!
k! biimi Searlen tart!masn bizce ncelinin kar!snda aslnda radikalli#inden
uzakla!trarak geri bir adm attryor.
ncelikle Austinin sz ile gerekle!tirilen eylemler konusundaki tezlerinde
geli!tirdi#i sorunlar ve tanmlar tart!maya giri!mek gerekiyor yleyse. Sordu#u ilk
soru olsa olsa bir Amerikal filozof tarafndan sorulabilirdi: kelimelerle ne i!
grlebilir? Bu pragmatizm sorusunun verece#i sonularn ve alaca# cevaplarn
etkisi, buna kar!n bizce son asr felsefeleri iinde en devrimci ve radikal olanlar
arasndadr. Her !eyden nce bizi dilbilimin erevelerinden ve yaplarndan
zgrle!tirerek, dil olgusuna tmyle farkl bir gzle bakmaya yneltiyordu Austin.
Dille hangi eylemler gerekle!tirilebiliyor, bunlar sayalm: her !eyden nce konu!ma
eylemi gerekle!tiriliyor (locutionary act). Bunun Platonda, sonra da ilk dil
filozoflar olarak saylmalar gereken Stoaclarda logos proforikos denen !eyden, yani
a#zdan sesler kyor olmasndan, yani salt konu!madan pek bir fark yok. Ardndan
Antik Yunan filozoflarnn ayrdetmeyi bildikleri, ancak Austin perspektifinden farkl
bir yoruma kavu!turulan retorik etkileri de ieren perlocutionary act (.... iin--
konu!ma edimi diyebilir miyiz?), yani Searlen kitabnn evirmeni tarafndan
etkisz diye adlandrlan sz eylemi geliyor: kendimize acndrmak, birisini
fkelendirmek gibi sze maruz kalan zerinde olduka karma!k etkilere sahip sz
eylemleri bunlar ve Searlen ele!tirisinin aksine, bizim kanaatimizce Austin bu ilk
ikisini gerek sz eylemleri olarak saymamakta olduka hakl.
Gerek sz eylemleri (sz edimleri) ise salt ifa edildikleri ifade edilerek
gerekle!ebiliyorlar: mahkm ediyorum diyen bir hakim, mahkm etti#ini
bildirmenin tesinde do#rudan do#ruya mahkm ediyor, bahse giriyorum... diyen
biri bahse giriyor, sava! ilan ediyorum diyen bir devlet sava! ilan ediyordur.
Searlen dil eylemlerinin tasnifinin bu noktasnda gzden kard# !ey,
Ducrotnun Le dire et le dit (Demek ve Denen) adl ara!trmasnda gsterdi#i gibi
etkisz ile edimsz arasndaki ayrmn nceden Austin tarafndan olduka gl
bir !ekilde temellendirilmi! olu!udur: basite sylemek gerekirse, kendime
acndrmak ya da birisinde fke gibi bir duygu uyandrmak iin szn d!nda binbir
trl yolum vardr, oysa belli bir uyla!m iinde ancak yemin ediyorum diyerek
yemin edebilir, mahkm ediyorum diyerek mahkm edebilirim. Bunlar gerek
performatiflerdir (edimszler) ve mutlaka bir dil uyla!m dzlemine gnderirler.
Ancak byle bir ayrm sayesinde Austin etkiszleriyle ili!kili Searlenkinden daha
derin bir kavray!a eri!mi!ti bile: eylemlerimiz eylem oldu#u lde, niyete dayal
ve niyetsiz etkileri ve sonular arasndaki ayrm; konu!an ki!inin bir etki retme
niyetine sahip olmasna kar!n bu etkinin gerekle!memesiyle istenmeksizin
gerekle!mesi arasndaki ayrm her zaman hatrlamak gerekiyor. Szkonusu ayrm
la#vederek etkiszleri do#rudan do#ruya sz eylemlerinin bir uzants olarak
yeniden tanmlayan Searlen d!t# hata szn etkilerinin insan eylemleri,
tasavvurlar, inanlar zerinde de olabilece#ini gz ard ederek etkilerin tart!lma
alann olduka kstlam! olmasdr. Szgelimi bir iddia ortaya att#mda sadece iddia
etmi! olmam, ayn zamanda ikna edebilirim, bir uyarda bulundu#umda korkutabilir,
tedirgin edebilirim vesaire. Ancak Austinin etkisz tanm daha ok ikna etmek,
teselli etmek, inandrmak, vazgeirmek trnden etkilerden ve fiillerden olu!tu#u
lde sadece bir yan etki olarak konmu! de#ildir.
Sorun en belirgin bir !ekilde, Austinin ve Searlen sanki edimszlerin
(performatifler) dilde geni!leyip yaygnla!mas gibi grdkleri sz eylemlerinin
(illocutionary) nasl tanmlanaca#yla ilgili olarak ortaya kyor: Hlderlinin dilin
tehlikesi olarak tasavvur etti#i kavray!n en u noktasndayz burada. Bu artk genel
olarak sz eylemi demektir ve gstermeye al!aca#mz gibi, Searlen grmeye pek
al!mad# biimde dilin toplamna yaygn bir g olarak, dilin neredeyse kendili#i
olarak belirir. Artk eylem performatifte oldu#u gibi eylemi dile getirerek
gerekle!tiriliyor de#ildir, herhangi bir szle gerekle!mektedir: ne? diyerek
sorguluyorum, hayr diyerek yadsma eylemini gerekle!tiriyorum... Ama tehlike
artk belli bir sosyal dzleme sram! haldedir: seni seviyorum dedi#imde gelecek
iin sz veriyor, taaahht altna giriyorumdur. Ya da en nl szeylem rneklerinden
birinde oldu#u gibi, ak!am kocas eve geldi#inde mutfak lambas yand diyen bir
kadn mutfak lambasnn yand#n haber vermekle kalmaz (haber kipinde bir tmce
telaffuz etmi! olmasna ra#men), apak mutfak lambasn de#i!tir emrini verir.
Szeylemleri bu yzden kuvvet dereceleri ile llebilir hale gelirler, nk her sz
eylemi artk !u ya da bu toplumsal etkinin nihai belirlenimi olarak ortaya kmaktadr.
Searlen istedi#i gibi performatif bir i!levin geni!lemesiyle, yaygnla!masyla
kar! kar!ya de#iliz, artk dilin btn haritasyla kar! kar!yayz. Herhangi bir
illocutionary kudret derecesine sahip olmayan herhangi bir sz artk mmkn
de#ildir: bu durum Deleuze ile Guattariyi Mille plateaux: capitalisme et
schizophrniede dilin temel birimini bir mot dordre, bir buyruk tmcesi veya slogan
olarak tanmlamaya sevketmi!tir ve bu i!lev dildeki herhangi bir metaforun alm
olmaktan ok dilin btnn olu!turur. zr diledi#imde bile rtk olarak bir emir
vermekteyim... Oswald Ducrotnun illocutoire mefhumuna verdi#i tanm her
bakmdan Austin ile Searlen tanmlarndan daha kapsaml ve daha gl grnyor:
Bir sz eylemi gerekle!tirmek kendi szlerini dolaysz olarak durumun hukuki bir
dn!mne yol ayor gibi sunmak demektir. te yandan bir etkisz
gerekle!tiriyorsam, mesela teselli etmek gibi, szmn umdu#un etkisi son derecede
dolayl, son derecede karma!k bir nedensellikler zincirlemesine ba#l bir etki
olacaktr. Demek ki sz etkisi zorunlu olarak dolaysz de#ildir. te yandan etkisz
hibir hukuki etki retmeyebilir: Xi teselli bulmas iin iddial olmakszn teselli
edebilirim. Son olarak, bir etkisz amacna eri!mek iin byle bir amaca
yneliyormu! gibi grnmem de gerekmez: szlerimi teselli ediciymi! gibi
gstermeden de birisini teselli edebilirim. Ama sorgulad#m belli etmeden kimseyi
sorgulayamam.
Bylece tart!malarmz trde! olmayan en az iki seriyi a#a karyorlar: dilin
dzlemi ile dnyann dzeni... "fadelerin alan ile kelimelerin alan... Eylemlerin
silsilesiyle sylemlerin, anlatlarn silsilesi... Ayn !ekilde, pragmatikten ba#msz bir
dilbilimin artk mmkn olmad#n, Saussuren dil ile sz arasnda yapt# mutlak
ayrmn la#vedilerek, hi de#ilse Benvenistein geli!tirdi#i semantik dzey ile
pragmatik dzey arasndaki ikin ba#n ortaya karlmas gerekiyor. Benveniste
performatif etkileri gerek kaydrc szcklerin (embrayeurs, shifters), yani ben,
sen gibi gerek ki!i zamirlerinin !imdiki zaman kullanmyla belli bir biraradal#na
ba#lyordu. Ba!kalar ise (ki buna Searle de dahil grnyor) performatif etkileri baz
fiillerde aramaya kalk!tlar ve bu etkileri sz eylemlerin geneline yaygnla!trdlar.
Oysa performatiflerin illocutory etkilerin bir daralmasndan ve belli bir uyla!m
alanna kilitlenmesinden olu!tu#u sonucuna varmak Ducrotnun perspektifinden
baklnca daha do#ru grnyor.

Ki ml i k Pol i ti kal ar Dnemi ne Gi rdi k
Ulus Baker
Kimlik politikalar dnemine girdik. stelik Trkiyecek, belki de dnyacak altst
olmu! bir kimlikler savruklu"u halindeyken bunlar ayr ayr, st ve alt kimlikler diye
tart!maya davet ediliyoruz. Kimli"i srekli kaybedip durdu"um (ve bu yzden ba!m
srekli belada) bir ka"t olarak tanmaktan teye kendi hesabmca geemiyorum, ama
insanlarn bu kimlik derdini de anlamak istiyorum gerekten.
Bu yzden baz felsefi-siyasi kavramlar devreye sokmam gerekli. Bu yzden
kusuruma baklmasn, nk epeydir kavramlarla d!nmeyi ba!aramayan bir
dnyadayz ve herhalde !u #slami st-kimlik meselesi, Trkiye Cumhuriyetinin
ba!bakan dzeyinde telaffuz edilmi! olsa bile bu kavram falan de"ildir. Kimlik,
"identitas" iki !ey arasndaki aynlktr ya da benzerliktir. Aynlk varsa bu iki !ey
farkl farkl de"ildirler. Benzerseler ta ba!tan onlarn farkl farkl olduklarn
varsayyoruzdur. Yani onlara bir bireylik atfediyoruzdur. Afedersiniz ama mesle"im
sosyologluk oldu"u iin bu tr bir mantki bir meseleyle u"ra!mam azlarn rahatsz
edebilir. Ama ne yazk ki sosyal bilim ve siyaset bilimi literatrnn neredeyse
tmne yakn bu trden kavramlar (kimlik, aidiyet, kadnlk, erkeklik, aznlk,
o"unluk, etnisite, globallik, yerellik vesaire...) ifade ettiklerine ok bol gelen,
olduka yo"un bir tarzda kullanyor. #nsanlar bu yzden sanyorlar ki herkesin derdi
bir kimli"e sahip olmak, ya!ad" dnyada kendini bu kimlikle ifade etmek, hatta
daha da kts bu kimli"i arayp durmaya mahkum olarak srekli bir aray!ta ya!ayp
lp gitmek.
stelik bu "kimlik" denen !eyin bir de "bunalm" var. Yani, bunalyor. Ya da belki
demek istiyorlar ki, onu arayp bir trl bulamazsanz yandnz, !izosunuz,
depresifsiniz, paranoyaksnz, hatta daha da kts, nevrotiksiniz (nevrozu tarif eden
Freud ve takipilerinin psikozlar konusunda iler tutar hibir !ey sylemi!
olmadklarn bilerek sylyorumbunu). Son tahlilde ise size "terorist" ya da
"muhtemel cani" bile diyeceklerdir. Bu durumda sizden bir !ey kmaz. Bu kimlik o
kadar yce bir !eydir ki u"runa uaklar binalara dal! yapar, iki ienler gettolara
kapatlr, e!itli vatanda!lk hukuklarndan bahsedilir, giderek her!ey akl--selim
birinin artk tasarlayamayaca" bir d"me kar!r.
Ama bilmezler ki bunalm esas buradadr: bize bir kimlik sorunumuz oldu"unu
syleyenlerin yaratt" bir bunalmdr bu. Kimsenin kimlik filan arad" yoktur,
varoldu"unca ya!amak, yemek imek, al!mak, spor yapmak, mzik dinlemek
istiyordur. Buna 17. yzyl d!nrleri insann "do"al hali" derlerdi. Oysa spor
yapmak ya da seyretmek iin (bu ikisinin ayn !eyler oldu"unu sylemek
istemiyorum) bir kimli"e sahip olunmas, yani Fenerli Gassarayl Be!ikta!l vesaire
olunmasnn gerekti"i gibi bir varsaym gndelik hayatmzn stnde bir hayalet gibi
gezmekte; mzik ise yle "demokratik" bir !ey ki, hakknda hibir tart!ma
yapamayacak lde "herkes kendi sevdi"ini dinlesin,madem ki demokratikiz, kendi
alt-kimliklerini, alt-kltrlerini olu!tursunlar, bakalm" demek artk adetten. Ciddi bir
k! yapmak gerekirse, insanlarn "kimlik" olu!turabilecekleri farkl farkl birliktelik
tarzlar var. Bunlardan o"u fiziki yaknlk, dolaysyla zorunluluk esaslar zerine
kurulmu!tur: birincisi ailedir, zorunlu evlenme kurallarna ve neredeyse mekanik
(remeye olanak verdi"ince yer yer organik) birlikteliklere dayanr. zgr falan
de"ilsinizdir. #kincisi kom!uluktur, tarih iinde nedendir bilmem geli!ti"i ve
evrimle!ti"i lde dinlerin ana kayna" ve me!ruiyeti haline gelmi! olan, en azndan
aile kadar fiziki yaknl"a dayal bir ili!kidir. Dinler ?bunu hep sevdiler ve "kom!unu
sev" slogann hep dile getirdiler. Ama yine?de din sava!lar oldu, nk herkes
kom!umuz de"ildi. Tek farkl birliktelik tarz "dostluk" olabilirdi, yani kimlik
siyasetlerimizde en az nem verdi"imiz...
Herhangi iki ya da daha fazla ki!i arasnda olu!abilen ve bireylikleri ayakta tutan,
yoketmeyen tek birliktelik tarz dostluk de"il midir? "Dost ac syler" diyerek
dostlu"a katlanmaz myz? Dostlu"un biti!i, stelik, evlili"in biti!i ya da?kom!unuzu
dvmeniz ya da ldrmeniz kadar trajik de de"ildir. Kendi yollarnza ayrlrsnz,
olur biter. Dostluk zgrlkte ykanan tek ili!ki tipidir, stelik onu?hayvanlarla,
bitkilerle ve cansz varlklarla bile kurabilirsiniz. Eski Yunanllar "marangoz odun
dostudur", "demirci demir dostudur" demiyorlar myd? Kimlik Gilles Gaston
Granger adl bir Fransz filozofunun dedi"i gibi o"u zaman "statik" de"il, "jenerik"
de olabilir, ki bu esas trajedimizdir: kimli"imi if!a etti"imde artk asla?birey olamam.
Mesela derim ki "btn erkekler hyardr", ve bana zorunlu olarak derler ki, "i!te bir
feminist". Derim ki, "kadnlara da gven olmuyor yahu", derler ki?i!te sana bir
"mao", bir "hrbo". Ve derim ki "Krtler ...", "Avrupa..." vesaire... Bireye eri!meden
telaffuz etti"im her tr genellik... Ama tuhaftr hep kendi?yargmla yarglanmaz
mym? Deleuze ve Guattari'nin Felsefe Nedir? kitabnda?oldu"u gibi, masaya peynir
geldi"inde, "ama bu peynir koku!mu!" derseniz, birilerinin size "koku!mu! olan
sensin, allahn kyls, bu rokfor peyniri" demesinin?yolu da alm! olur.
Dolaysyla kolay kolay birey olamayz.
Telaffuz etti"imiz her yarg, her szmz bizi ortamn ve ba"lamn ama esas nemlisi
cemiyetin ya da?toplumun iinde belli bir konuma yerle!tirir ki, o konumda tek
ba!mza olsak bile sonuta bir gruba yeyizdir: burjuva-proletarya, kadn-erkek,
yeti!kin-ocuk,?feminist-mao, liberal-muhafazakar... vesaire vesaire... nemli olan
bunlarn?adlandrmalardan ibaret oldu"unu unutmamaktr. Kendi
d!ncelerimiz,?yarglarmz bizi ayrdediyorlar ama hep ba!kalarnn gznde. Bunu
byle?brakrsak hep pasif olaca"z ve bu "kimlik" yargsndan kamay
ba!aramayaca"z.?stelik bunun Tanrsal-uhrevi bir dzene"e sahip olmasna bile
gerek yok. Ama "kimlik yargs" dedi"imiz bu halden kamak nasl mmkn olabilir?
Tabii ki?onu aklmzla ykp paralayarak... Ama o zaman her!eyi tek ve ayn bir
dzleme yaymak, oradan alglamak, hissetmek ve bu duruma ba"l olarak d!nmek
zorunda?de"il miyiz? Mesela bu tarzda d!nmenin kurucularndan Spinoza "do"a
asla?kavimler, milletler, snflar, zmreler yaratmaz, sadece bireyler yaratr" demi!ti.
Her trden "kimlik" onun felsefesince bir "figmens", bir "san", hatta daha do"ru
evirelim, bir "uydurma" idi. Bayle'n Spinoza'ya ili!kin olarak yazd"
"Hristiyan?tarzna brnen Tanr onbin Trk ldrd" forml enfestir. Ama
"Hristiyan tarzna?brnen Tanr onbin Trk kl"na brnen Tanr'y ldrd"
diyebilmek !artyla...
Bu erevede de"inilmesi gereken bir nokta daha var: herhangi bir kimlik tanmland
diye varsaylsa ona muhakkak bir st-kimlik de atfedilecektir. Bu sosyal
bilimlerde?Durkheimc denebilecek d!nme tarzdr ve buna gre toplum, sui
generis kendinden menkul, kendini meydana getirmi! olan, ya da "kendi cinsinde"),
bireyli"in bitti"i, ba!ka bir deyi!le bireyin kendini bitmi! hissetti"i noktadan itibaren
ba!lar.?#selle!tirilmi! ya da baskc herhangi bir "yaptrm" tahayyl etmeye
ba!lad"mz andan itibaren biteriz, yani artk st-kimli"imizin, ba!ka bir deyi!le
toplumun ?alanndayz. Biz ontik varlklarz, toplum ise ontolojiktir, vardr ve hep !u
ya da bu?ada sahip olan !u ya da bu toplumdur. Buna gre mesela Hristiyan toplumu,
#slam toplumu, Fransz toplumu, Iroquois toplumu, btn farkllklarna ra"men hi
de"ilse?"vardrlar" ve Durkheim bu varlk hususunda bize bol bol metodolojik ve
teorik eminatlar vermektedir. Kimlik olunca onun "bunalm"da, yukarda
de"indi"imiz gibi, kanlmazdr. Bir aidiyet duygusu olarak kimlik
hissedilmedi"inde "anomi"?(kuralszlk, nomos ?namus??-- yitimi) olur ve sonuta
intihara dek srklenebilirsiniz. Durkheim bu trden intihar stne koskoca bir
ara!trma?yaynlam!tr.
Yine de birey ile toplum arasnda suni bir denge vardr ki onun sayesinde
ya!ayabiliyoruz. Hi de"ilse sosyal bilimler ve psikoloji keskin
ayrmlar?erevesinde bizi payla!yor, stleniyorlar. Biri o st-kimlikle u"ra!rken
di"eri?bireylerle u"ra!yor. Neyse, her!eyi kimli"e ba"lamakla Emile Durkheim
sosyal bilimlerin in!asna mesela bir Weber'den ve Yeni-Kantlardan ok daha byk
bir?zarar vermi!tir. Evimizi yurdumuzu kaybetti"imizi syleyip duran bir
Heidegger'den bile daha fazla... Sosyal bilimlerin bir di"er "kurucu babas" (terim
mazur grlsn, kimlikle filan alakas yok, ama klasik sosyal bilimlerin akademik
diline yerle!mi!)?olan Gabriel Tarde', zamannda Durkheim'la giri!ti"i polemi"i
kaybederek unutulu!a?terkedilen bir d!nr okumu! olmalarna ra"men her !eyi
st-aidiyetlere, kimli"e, yani millete, kavme vs. aktaran ilk dnem Trk
"sosyologlarn", Ziya Gkalp', Nurettin Topu'yu da bugn hala "milli" olmas
istenen kimli"imizi arayp dururken okuyup durmuyor muyuz? Oysa Tarde
Durkheim'la giri!ti"i polemiklerde bireyli"in ok daha karma!k, o"ul kimlikli, daha
"--lojik" oldu"unu ispatlamaya al!m!t ve?bireycilikle, hatta spiritalizmle
suland"nda "hayr, ben bireyin toplumdan, "n?bykten her zaman daha
karma!k oldu"unu sylyorum" diyebiliyordu. Kimlik yle bir varsaymdr ki ayakta
tutulabilmesi iin sonsuz sorumluluklar, sonsuz borlar?retilmesi ve bunlarn stelik
efektif klnmas gerekir. Mesela dinsel bir kimlik ahireti, daha incesi Tanr Yargsn
varsayar. Ruhun beden ldkten sonra son yarg gnne dek varl"n srdrmek
zorunda olmas i!te bu yzdendir. Ruh, dolaysyla,?kimliktir. Ama ahiret nezdinde
nfus fazla gelirse (mesela Protestan kimli"inin bir varsaym), yani cennet art
cehenneme s"!lamyorsa artk, ruhlar yollarn kaybedecekler, biro"u tek bir
vcutta, ama bazen de biri birok vcutta yeniden?mevcut olmaya giri!ecektir. Bunun
iin Klossowski'nin fantezi roman Baphomet'i okumak yeter.
Her durumda kimliklerimiz "vatanda!lk numaras" denen ka"dn d!nda Mslman,
Hristiyan, Trk, inli, Avrupal vesaire tipinden ayrmlayc, ya da "biz insanz"
gibisinden evrenselle!tirici ve genelle!tirici tipten nyarglardan ba!ka bir !ey
de"iller. "o"ul kimlikler" kavram kullanlarak bu ksrlk a!lmaya al!ld ama
kimli"in ne oldu"unu tarif edemezsek o"ulunu asla tarif edemeyece"imiz aktr, ve
hatta apaktr. Tabii ki baz be!eri halleri kimlik kavramndan uzak tutabilmek
!artyla: ya!antlar ve deneyimler nce gelir buna gre. Mesela e!cinsellik bir kimlik
olarak yozla!madan nce bir ya!ant, bir hayat deneyimidir. Ama din de, milliyetilik
de, kapitalizm de, hastalk da, ocukluk da, seks de... bunlarn hepsi de deneyimlerdir,
ya!antlardr, kimlikler de"il. Btn bir hayatn dura"an, resmi basmevinden km!
ka"tlarla ya da bir televizyon kanalnn dilinin ne oldu"uyla snrland"n sanmak
gnmz siyasetinin temeli haline geldiyse hatrlatmak gerekir ki, istedi"i kadar
uhrevi grnsn -- ya da yle sunuluyor olsun --, istedi"i kadar alt ya da st olsun, ve
yine, istedi"i kadar "o"ul" olsun, kimlik denen !ey hukuki bir varsaymdan ba!ka bir
!ey de"il ve sosyolojik olarak hukukun analizinden te hibir geerlili"i yok.

Korkunun Egemenl i !i ve Frans z Fel sefesi ni n Sonu
Ulus Baker
Derridann sessizce yitip gidi!i o"u ki!iye kim kald ki? sorusunu sorduruyor.
Elbette baz adlar saylabilir ve felsefenin metinleri, !u ya da bu !ekilde asrlar boyu
ya!amlarn srdrrler. Bu srdrme stelik o"u zaman bir o"alma, tart!larak
yeniden i!lenme halinde cereyan eder. Derrida ile birlikte bu srecin ok ilgin bir
akademik kisveye, bir muhafazakarl"a de"ilse bile, eserinin yalnzca muhafaza
edilmekle kalmayaca" bir ehreye brnd"n, bu durumun ona di"er Fransz
filozoflarna pek tannmayan bir ayrcalk tand"n kaydetmek gerekir. Sonuta onun
felsefesi zaten kendisini akademik bir pozitivizm dahilinde yanl! yorumlanmaya
bilhassa am!t ve hi de"ilse Anglo-Sakson yaync ve yorumcular bu konuda
yeterince davetkar davranmay srdryorlar. Ayn durum Derridann baz a"da!
Franszlar iin pek o kadar sz konusu de"ildir: Althusser, Foucault, Lacan, Deleuze
ve di"erleri her zaman bir yanl! yorumlanma tehdidini kendi eserlerinin yaylm
konusunda ya!am! gibiydiler. Atlantik tesinin daveti ilerinden birinin lmne bile
yol am! gibidir. Bu davetin ve kabulun Derridann bile yer yer hrpalanmasna yol
at" da, kendisine psikanaliste gider misiniz? gibisinden bir soru bile yneltilen
ki!isel-belgesel filmde oldu"u gibi, a!ikardr. Her durumda Derridann dnyada ve
zellikle ABD niversiter evrelerinde grd" kabul kendi felsefesinin kurucu, ama
Deconstruction fikriyatna yakndan ba"l bir !ekilde ykc unsurlarndan biri olmal.
Biz !imdilik sonlar ilan etme tuza"na d!memeye al!arak, sava! sonras Fransz
felsefesinin biimleni!inde rol oynayan birtakm kaynaklardan bahsetmekle
yetinece"iz. Grece"iz bi, bu kaynaklardan birisinin, yani Heideggerin ad bile
Fransz Felsefesinin sonunu daha kolay tasarlamamza el verecek. Derrida felsefesinin
Heidegger mirasna ba"mll" tart!lmaz oldu"una gre bu kayna" (daha do"rusu
bu kayna"n ba!na gelenleri) ara!trmak filozofumuzun hallerine ve temalarna a!ina
olmayanlara yeterli bir bilgiyi sunabilecektir. Ne var ki bu kaynak, Fransz dil
felsefecisi ve yazar Jean-Pierre Fayen anmsatt" gibi bir korku, olduka derin
bir ku!ku ve korku olabilir ve 1945 sonras Fransz felsefesinin genel iklimini
belirlemi! olabilir. Korkunun insan d!nmeye sevkedebilece"i gibisinden bir fikri
!imdilik tart!maya amayalm, nk bu korku pekala felsefeye ikin hale gelmi!,
felsefenin iinde devindi"i ve co"rafyalarn kurdu"u iklim tarafndan iselle!tirilmi!
olabilir. Eskiler iin, szgelimi Spinozaya gre korku, bir uyarc olmakla birlikte
insana yle akl fikir veren bir ruh hali de"ildir: Aristonun felsefenin do"u!unu
ku!kulardan ve korkulardan, giderek me!akkatten uzak bir ortama ba"lad" da
hatrlanmal.
Bu korkunun Nazizme ba"land"na ku!ku yok: ama 80li yllarn sonlarnda Fransz
d!nce ortamn kar!tran o s" Heidegger ve Nazizm tart!malarna konu olan
Heideggerin Nazizminden de"il, Nazizmin bizzat kendisinden bahsediyorum.

Krotonomedya Haber Bl teni
Ulus Baker
arkada!lar,
zellikle medyakronik kapandktan, bianet ise ertu"rul krk'nn egemenli"i altna
girdikten sonra yurtd!ndaki arkada!larmz iin birtakm memleket haberlerini
duyurmamz gerekti"ini d!nyorum, nk yukarda and"m o kaybetti"imiz
yerler d!nda sadece trkiye gazetelerinin web sayfalarna mahkum kalm!
olmallar...
1. kuzey kbrs'ta yerel seimler yapld ve bunun haberi trk gazeteleri tarafndan asla
verilmedi (bunu demek ki yurt iindeki arkada!larmz iin de yazyorum). eski sol
sosyalist ctp (cumhuriyeti trk partisi) lefko!a, magosa ve girne'de, yani byk
kentte belediye ba!kanl"n kazand... geriye kalan yerlerde ve kylerde ise oylar sa"
ile sol partiler arasnda payla!lm!, dolaysyla iktidardaki ubp (ulusal birlik partisi)
tam manasyla silinmi! durumda. (buradaki haber seimin kendisi de"il, hibir trkiye
gazetesinin seimlerle ve sonularyla ilgili en kk bir haber ya da yorum bile
yaynlamam! olduklardr.)
2. yarg ahmet i"dem hocamzn yrtmeyi durdurma karar talebine olumlu cevap
vermedi (haberi ahmet yapsn)...
3. trkiye'de !ey oldu ... bilemiyorum... dsp'den hsamettin zkan ile birlikte !imdilik
33 milletvekili istifa etti... ecevit kendisine "seime gidelim" diye yalvaran tansu
iller'e "ben gitmem, seim filan, yle !eylere de gelemem" cevabn vermi!... ama
borsaya ya da dolara bir !ey olmad... belki ileride olur...
4. hazrlk malar srasnda galatasaray ile oynayan barcelona bayisi bir isvire ikinci
lig takm trkiyeli rakibine 9-1 yenildi... son yedi dakikada 51 ya!ndaki kaleci
antrenr kalecisinin yerine oyuna girip be! gol yedi... demek ki !ahsiyetli oynadlar...
5. dp'de tasfiyelerin ardndan belki yaknda seim filan olur korkusuyla genel kurul
yapld. iki gn toplam onbe! saat boyunca "ab'ye kar! myz, de"il miyiz" konusu
etrafnda tart!ld. nc tez kazand: ab'nin lehinde olamayz, ama aleyhinde de
olamayz... yleyse halkoyuna ba!vurulsun, kar! myz de"il miyiz anlayalm... daha
do"rusu tez-antitez ve sz konusu sentez arasndaki gizli bir drdnc yolun
kazand"n d!nyorum... nitekim kongrenin birinci gnnde genel ba!kan ufuk
uras ab lehinde ate!li bir konu!ma yapt... ikinci gn tam tersi bir karar kmak
zereyken orta yol bulundu...
6. yaynlad" bir kitap yznden 3,5 yllk hapis cezasna arptrlan melih pekdemir
eski cezasnn infaz yanaca" iin almanya'dan s"nma hakk istemek zorunda
kald... yukardaki dp haberine ra"men fena adam de"ildir, onunla haberle!elim/onu
destekleyelim...
7. tanl bora sonuta bir ayl"na telefonsuz, internetsiz, televizyonsuz ve "siyasetsiz"
bir tatile kt... onu hep zleyece"iz...
8. ahmet i"dem bu aralar bir gn ye!il eire, teki gn sahte bir kzl cccp formasyla,
terlik ve haki !ortla grnyor (bu sosyete haberi...)
9. harun abu!o"lu arkada!mz da scakl"n 45 derece civarlarnda oldu"u alanya'ya
tatile gitti... neyse ki klima varm!... (bu da)
10. reha muhtar !ovtv'den atld/ayrld... yani bir !eyler oldu... onu hep zleyece"iz...
11. krfez lokantas nihai olarak ykld, yerinde bir bo!luk var... son gnn ve
gecesini belki belgesel bir film kar diye ege berensel ile birlikte gisam'daki
arkada!lar ektik... artk hamsi ku!u yok... sahibi nazmi hoca ne yapaca"n
bilemiyor... a!lardan ve garsonlardan bazlar eski hamsiky' kiralayarak yaknda
yeni bir restoran aacaklar... zeytinya"lc bekir ustann da orada oldu"unu
hatrlatrm...
12. ege berensel ba!arsz bir tatil giri!iminde bulundu (kendisi anlatsn)... galiba
mahmut mutman tatilde...
13. odt mezunlar cemiyeti kongresinde liste karmaya al!an fa!istler seimle
defedildiler... odt'ller ye olun, yoksa vi!neli"i kaptrd"mz gibi, onun yerine
yaplan cemiyeti de kaptraca"z...
14. thomas balkenhol birbuuk ayl"na almanya'ya kurgu yapmaya gitti... geride
brakt" ayieklerine nasl baklabilece"ini (sulama vesaire ritmi olarak) haber
verebilecek elemanlara ihtiya var (bu da bir ilan)...
15. nihat gen'in kitaplar ingilizceye evrilecek. kendisi bu ara scaklar yznden
haham kyafetiyle dola!may durdurdu...
16. e!ber ya"murdereli ankara'da (!u anda... ama henz gr!emedik kendisiyle...
ya"mur yznden...)
17. mehmet altan nihayet "marksist bir liberal" oldu"unu aklad... ilgililer
tart!yorlar...
18. trkiye'de epeydir yaplan bir geyik uyarnca bir filmde atatrk rol oynamas
yllardr beklenen aktr rod steiger nihayet 77 ya!nda vefat etti...
19. mustafa arslantunal ve orhan koak arkada!larmz virgl mecmuasn yeterli
bulmayarak "kltr yayncl"" alanna adm atmay d!nyorlar... kendilerini hep
zleyece"iz...
20. gnn k!eyazs:
artk dolar ve euro ve dahi borsa cephesinde de yaprak kprdamad"na gre artk
trkiye siyasi hayatnn yalama oldu"u sonucuna varmamz gerekiyor herhalde. ikinci
ocuklu"unu ya!ayan ba!bakan ile anas btn gleriyle son demlerinde diretiyorlar
ve avrupa toplulu"u merkezli ayr!ma iinde herhangi bir konumda yer alacak halde
de"iller. grubumuzun yelerinden [...] arkada!mzdan ald"mz habere gre (haberal
kaynakl) ecevit'in bu aralar lmesi illa da kesin ve zorunlu de"ilmi!, yani lmyor
ancak haberal ayn zamanda "!u anda aslnda ya!ayp ya!amad" konusunda kesin bir
teminat vermenin mmkn olmad"n" da eklemeyi ihmal etmiyormu!. ayrca
d!nyorum da maazallah vefat ederse rah!an hanm yeni birisiyle evlenerek
ba!mza otuz yll"na bir ba!bakan (ba!kaban, !abkaban, banka!ab vesaire) daha
getirebilecek kadar sa"lkl grnyor (bahsetti"im ruh sa"l" de"il tabii ki). her
durumda a!a" tkrsen sakal yukar tkrsen byk gibisinden bir vaziyet var devlet
baheli ise bir trk olarak "trk ileriye tkrr" yakla!mn benimsemi! oldu"u iin
n ak grnyor. bu arada beliren !u "vefa" meselesi ise, !akay bir yana
brakrsak, ba!lba!na bir "cunning" yani !akann da tesi... ecevitler mi vefal (ya
da vefasz) yoksa istifaclar m vefal (ya da vefasz, veya yine, gadre de"ilse bile
vefaszl"a u"ram!)? bilemiyoruz. tek bildi"imiz yine kriz beklerken zellikle basnn
yarsndan o"unu kontrol eden aydn do"an grubunun gazetelerinin katksyla (belki
katklar sadece haberleri vermekle snrl de"il) bu krizden kanld" bu arada
gazetecilerin hsamettin bey'in istifasn aklamasnn annda gidip merkez bankas
genel mdrnn a"zndan "yarn dolara filan bula!mayn, yoksa a"znz yanar"
!eklinde bir beyanat aldklarn da hepimiz grdk... ayrca hemen kemal dervi!'ten de
gerekli bilgi szdrlarak "piyasalar rahatlatld" (acaba do"ru telaffuz ettim mi?)
vefa/vefaszlk problemine benim yakla!mm !yle bu meyanda: bunca be! para
etmez adam milletvekili veya bakan yapan, hsamettin bey'in yolsuzluklar nerge
konusu oldu"unda onu kurtarmak zere solu"u mecliste alan blent bey de"il miydi?
10 Temmuz 2002

Krotonomedya Haber Bl teni 2
Ulus Baker
1. vefa meselesi zld do!an grubunun ncl!nde galiba ismail cem,
hsamettin bey ve belki de kemal dervi" yeni bir olu"umda olu"acaklarm"... belki
yeni parti kurulacak, ama o zaman seim tarihi nem kazanyor... kendisi de yeni
olu"an shp ile bu yeni olu"umun seimlere girebilmesi iin kongrelerini yapm"
olmalar gerekti!inden seimin 2003 nisanndan nce yaplmamas gerekiyor... yani
erken seime benzer bir hal ortada yok.. hepimiz dayankl ba"bakanmz blent beye
olan vefa borcumuzu demeliyiz...
2. tarde'n monadoloji ve sosyoloji kitabnn tercmesi byk bir oranda tamamland.
ekte gnderiyorum...
3. "air ve rus "iirini trke'ye do!ru drst eviren tek ki"i (ataol behramo!lu
evirilerine bakmayn pek derim) azer yaran hasta, ona destek kalm, rus "iiri
okuyalm osip mandel"tam, anna ahmatova, pu"kin, lermontov, gonarov,
voznyesensky, yessenin vesaire...
4. avustralya'da yaplacak bir sosyal bilimler kongresi iin tandk tanmadk herkes
melbourne'a gidecek... akademik tatil zerine tuz biber ekmi" bulunuyor... ben de
orada kimliksel samalamalarda etnik-rksal belirtgenlerden maada kardiyovaskler
vaziyet ba"lkl disiplinleraras al"mam sunmak isterdim ama param yok, i"sizim,
gidemiyorum... gitsinler aidiyet meselelerini tart"p dursunlar bakalm... ne olacak?
5. nihat gen'in ingilizceye evrilmekte olan son kitab ihtiyar de!irmenci trkeye
geri evrilecek...yani merak etmeyin, kitap gitmiyor... ben sevdim, okuyun okutun...
6. marksist liberal tart"mas byyebilir de yok olabilir de her "ey do!an grubu
gazetelerinin tavrna ba!l.
7. eskimo dillerine merak sardm... nk k" ok kt gemi"ti ve nmzdeki k"a
hazrlkl olmalym. bunun bir dil olup olmad! aslnda tart"mal... nk inuktitut
diyorlar bu dile ve bu szc!n eskimoca (nunavut) manas bir eskimo gibi
konu"mak demek. neyi konu"mak? mesela "yle bir szck: gavama ingilizce
government'in belli bir telaffuzu... ya da franszca gouvernementn ... hkmet
manasna geliyor... tuhaf bir "ekilde siyah demek ayn zamanda... ama beyaz insan
iin bir szckleri de yok de!il: quataqquuk... ama quataquuppitlaltuq bir beyaz gibi
konu"mak manasna geliyor... levre!i bir uluyla, yani eskimo ba!yla dilerseniz
beyaz "arap kremal ve portakall frnda "aheser oluyor... e"li!inde bir "aman ayinine
ihtiya var m gerekten bilemiyorum... ben arvo part dinlemeyi tercih ettim...
inuktitut !renin !retin...
8. "air mehmet taner bu bir tatlsu levre!i, denizdeki gibi olmaz trnden "iddetli
itirazlarma ra!men yeme!i "aheser, arvo part'n mzi!ini ise biraz gck buldu.
galiba hakl... artk kli"eler halinde mzik yapmak cmle halinde mzik yapmann
yerini alyor... ama bence sorun bununla ne yaplaca!... galiba ya!mur ya!acak...
9. ankara'nn her tarafn kazyorlar... herhalde seim olacak. me"rutiyet'te kar"dan
kar"ya gemek iin bir metrelik bir hendekten atlamak zorundasnz...
10. ilk otantik trk porno sitesi ald: www.hatun.com... her trl samalk var...
kadnlarn byk bir o!unlu!u tabii ki rus... di!erlerini bilemem... grn ama
gstermeyin...
11. kar" apartmann en st katndaki ev dirildi... aylardr ilk kez ya"l bir bayan kp
d"ar bakyor, ve bir temizliki kadn dn balkonu sprp ykad. bence dnya
le!inde temizlik maddeleri kltr benetton'un varl!na ra!men tekstil kltrnn
ve kola kltrlerinin nne gemi" durumda. nk biliyorsunuz tv filmi ve dizileri
ekip duruyorlar... temizlik malzemesi reklamlar tam anlamyla esas mutfak
kltrnn yerini alyorlar. bir tabaktaki yeme!i, tadn-lezzetini, sosunu, soyunu
sopunu unutabiliriz artk... btn derdimiz bundan byle o bula"!n nasl ve hangi
terkiple hazrlanm" bir deterjanla ykanaca!... bunlarn yannda bol e"nili yer
temizleyicileri, hal dvcleri, cam parlatclar, yzey i"leyicileri, bir de tolk"ovcu
beyaz var... hayat yemekten ok bula"k, giyinmekten ok ama"r ilgilendiriyor gibi
artk.
12. televizyon olmad! iin pencereden bulut seyretmeye ba"ladm. oradaki yayn
ok iyi, haberleri daha gvenilir, gelip geen bir iki uak d"nda pek reklam
almyorlar, ve asl nemlisi ak"amlar gkgrltl srpriz programlar var. filmler
genellikle krlanglarn hayat zerine ve belki biraz monoton, ancak olduka realist.
11 Temmuz 2002
Krotonomedya Otonomi st Tart !ma Grubu
Ulus Baker
Kapitalizm pratikte gerekle!mi! idealizmdir (Marx). Diyebiliriz ki, gnmzn
ultra-kapitalist dnyas bu forml do"rulamakta artk en u noktaya varm!tr. Saf
parann "de"er yasas" artk causa sui, kendinin nedeni haline dn!en global bir
tezgah olarak gnmzn ve gelece"in kapitalizminin biimini olu!turmaya devam
ediyor. retken emek ile artk do"rudan kar!la!ma ihtiyac bile duymayan saf
kapitalizm, artk "kendi de"erini kendi arttran" bu sihirli kudret zerinde kendini
gizledi"i binay in!a etmektedir. Evrensel proterle!me yeni aksiyomlara ve formllere
kavu!maktadr -gmen eme"i, sanayi konsantrasyonunun yerini tketim biimleriyle
uzla!m! global piyasa mekanizmalarnn ald" ileri kapitalist lkeler, sanayi
merkezlerinin eski nc dnyaya kaydrlmas, retimsiz rn gibi tuhaf bir
yenilik... Bunlarn hepsinin kar!snda evrensel bir yoksulla!ma, d!lanma srecinin
(Afrika'da oldu"u gibi) i!lerlik kazanmas. Bunun yannda, Samir Amin'in vurgulad"
gibi, ileri kapitalist denen lkelerde, demokrasinin artk kanksand" bir dnyada,
ileride ne trden patlay!lara gebe oldu"u tahmin bile edilemeyecek "ikin"
yoksulla!ma -Birinci Dnya'nn iine yerle!en nc Dnya...
Kapitalizm, maddi olarak, bir aktarm mekanizmas olarak tanmlanm!t; yalnzca
meta dola!mnn de"il, artk-de"erin de aktarlmas. Maddi aktarm i!levi hala geerli
ve yaplar kolayca zmlenebiliyor. Uzak Do"u'da patlak veren bir kriz, domino
ta!larnn ykl! gibi, nce Rusya'ya, sonra kimbilir nereye aktarlacak. Bu srelerin
en !ansszlarnn borsa brokerlar ya da iflas etmi! irili ufakl o kadar !irket oldu"unu
d!necek kadar insafsz de"ilsek, "otonomist Marksizm" konusunda bir tart!ma
ama konusunda gsterdi"imiz gayret ve al!mann bo!a gitmeyece"ine inancmz da
o kadar byyor. Bir aktarm ve a!ndrma mekanizmas olarak kapitalizmin ele!tirisi
mutlak k! noktamzdr ve bu tart!ma grubunun varlk nedenini olu!turur. Bu
ele!tiri, ultra-kapitalist ko!ullarn ideolojik-sylemsel ve yaptrmc nko!ullarn
rahatlatmak grevini stlenen neo-liberalizme ynlenecek nce. Ardndan, yeni
diren biimlerinin yaratlmasnn nnde engel olu!turan klasik "sol" anlay!lar,
gsz fikriyat hedef alacak.
Ele!tirinin tesine geebilmenin son derece gerekli oldu"u bir andayz. Otonomi, bu
abay ve ona tekabl edebilecek znelli"i retme biimi olarak kavranmal.
Kapitalizm kendi do"asn de"i!tirmeden, bizim iin "ikinci do"alar" yaratmaktan
geri kalmyor. Emek-sermaye eli!kisinin ba"rndan f!kran emek-emek ve sermaye-
sermaye eli!kilerini de zmlemek zorundayz. Sonuta, dnyann genel portresi,
son derece karma!k bir yapnn varl"na ve gittike iinden klamaz bir "kaos"
politikas olarak kapitalist kmene delalet ediyor.
Otonomi, politik alanla epeydir a!nm! bir ba"n yeniden retilmesidir. Kendi
kendini i!leyen bir yoldur ve nereye varaca" henz belli de"ildir. Mcadelenin teorik
ve pratik oldu"u kadar "deneyci" de olmas gerekti"ini d!nyoruz. Verilmi!
znelliklerimizi gzlerden kaybederek yeni znellikler ve direni! biimleri icat etmek,
belki de sonsuzca tekrarlanacak, o"u zaman ba!arsz bireysel ve kollektif deneyin
yaplmasna ba"ldr.
Sizi, d!ncenin ve her trden be!eri faaliyetin bireysel ve kollektif znelerini,
katlmaya davet etti"imiz Otonomi Tart!ma Platformu bu trden deneylerin
de"erlendirilmesine ve tart!lmasna ynelik olacak. Siyasetten ekonomiye, sanattan
kltrel ya!ama kadar, disiplinler aras nir platform niteli"ine katklarnzla ksa bir
zamanda eri!ece"i konusunda umutluyuz.
Otonomist Tart!ma Grubu adna Ulus S. Baker
Kul l an !l Bi r Fel sefe: Spi nozac l k
Ulus Baker
Bir Hayat
Spinoza, a!da" yorumcularndan Antonio Negri'nin yazd! gibi a!nn bir "anomali"sidir.
stelik, 17. yzyl Hollanda's gibi bir ba"ka anomalinin iinde ya"amaktadr -- din
sava"laryla ve despotik-merkantilist rejimlerin iktidarlar altnda sarslan Avrupa'nn "en
zgr", dolaysyla en ho"grl diyar... Spinoza, nc kez de anomalidir --o dnemin
Amsterdam'nda, bir ka ku"aklk bir gemi"e sahip, muhtemelen ya spanyol ya da Portekiz
gmeni bir Yahudi ailesine do!mu"tur. ok de!il 23 ya"nda, dinsel ve ticari e!itim ald!
sinagog mektebinden, dahas cemaatten ve hayattan ihra edilir. Ba"ndan geen bir aforozdur
--ve korkuntur, nk hi bir Yahudi genci, "do!al bir tccar" olarak, onunla herhangi bir
ticari ili"kiye giremeyecek, sokakta ona drt metreden fazla yakla"mayacak, yazd! hibir
"eyi okumaya kalk"mayacaktr. Artk yalnzdr --Avrupa'nn en "zgr" ve "ho"grl"
lkesi Hollanda'nn sundu!u burjuva "anslarn tadabilen gruplardan Kolejlilere (Collegiantes)
yakla"r nce; ardndan da Descartes felsefesinden etkilenen baz entellektel evrelere...
Amsterdam', zellikle bir Yahudi fanatik tarafndan u!rad! hanerli saldrnn ardndan
terketmi"tir --sylendi!i kadaryla, "ho"grszl!n ne mene bir "ey oldu!unu" hep hatrda
tutabilmek iin, hanerle yrtlm" mantosunu da yannda ta"yarak. Tek geim kayna!
!rencilik yllarnda e!itimini ald! "mercek yontuculu!udur". Seyyardr ve pansiyon benzeri
yerlerde ya"amaktadr. Bir dnem kendisini korumas altna alan Van der Ende adl bir
Protestan esnaf ve d"nrn kz Margerita'ya tutulmu" oldu!u syleniyor. Bu konular
olduka kar"ktr ama Spinoza yine ki"ili!ine uygun bir anekdot vermektedir bize: Evlenmek
zere kzn babas ondan Hristiyanl! semesini talep etmi", o ise reddetmi"tir... Olayn
"gerek" olmas pek muhtemel de!ildir, ama Spinoza'nn z ya"amyksnn temel bir
zelli!ini d"avurmaktadr: Ba!mszlk ve zihinsel zerklik... Asosyal biri asla olmad! iin,
yava" yava", kendi d"ncelerini yayabildi!i bir dostlar ortam olu"ur evresinde --her
meslekten, tiynetten, dinden ve dilden insanlar; hekimler, esnaflar, zanaatkarlar, d"nrler,
matematikiler, tccarlar... D"nceleri yava" yava" geli"meye ve yetkinle"meye ba"lam"tr -
-Descartes felsefesini tart"t! Ksa al"ma's ile lkeler'i... Ardndan, Ethica'sn yazmak
zere yarm brakaca! De Emendatione Intellectus (Zihnin Tamirat stne) adl kitab... Bu
kitaplar "kamuya ak" klnmazlar --bilindi!i gibi, sahte adla yaynlanm" Tractatus
Theologicus Politicus'undan (Tanrbilimsel ve Siyasal Otorite stne al"ma) ba"ka hi bir
kitab sa!l!nda yaynlanmad. al"malar, yine de "dostlarnn maldr." Yava" yava" n
kazanmaya ba"lar. D"nceleri Avrupa lekli yaylmakta ve lanetlenmektedir. O sralar
Prusya Elektr'nn niversitesinde, zel hoca olarak ve iyi bir para kar"l!nda ders verme
zere bir davet alr: Bir Spinoza anekdotu daha --elektrn dan"man Fabritius, "de!erli bay
Spinoza"nn "kamusal olarak kurulmu" dzene ve resmi kamusal dine aykr d"en !retilere"
ra!bet etmeyece!inden "emindir". Spinoza ise nazik cevabnda teklifi reddederken anla"lan
bundan hi de "emin" de!ildir: "Majestelerinin 'kamusal olarak kurulu' !retilerinin
"snrlarnn" nereye kadar d"nmesine izin verece!inden, "kamusal olarak ders vermesinin"
kendisini adad! d"nme ve felsefe abasndan ne lde feragat etmesini gerektirece!inden
asla "emin" de!ildir. kincisi, anla"lan Elektr hazretleri Spinoza'nn d"ncelerinin
"gelecekte ne olaca!n" daha "imdiden "bilmektedirler". Bu yzden kalkp gelmesine gerek
yoktur. Son olarak, "gr"lerini ve !retilerini yayma "ans" kendine tannd! iin verdi!i
dersler kar"l!nda para almas hi de yak"k almaz. !rencilerinden para almamas gerekir
bir !retmenin, aksine onlara para vermelidir... Ve Spinoza'nn cebi her zaman delik
olmu"tur...
Yalnzca dostlaryla payla"t! yalnzl!n srdrr... Ana kitab Ethica'sn bitirir... Bir ara
casuslukla sulanr. Leibniz tarafndan ziyaret edilir ve ona Ethica'snn bir nshasn verir.
leride Leibniz Spinoza'y ziyareti konusunda sorguland!nda "onun neler yapt!n
denetlemek amacyla" byle bir ziyaret yapt!n syleyecektir. Koruyucular De Witt
karde"ler, isyanc bir gruh tarafndan sokakta paraland! zaman ilk ve son kez
"so!ukkanll!n kaybederek" sokaklara frlayp ba!rp kfretmeye ba"lar. Evine dnmeye,
pansiyon sahibi tarafndan zorlukla ikna edilir...
1774 ylnda aniden veremden ya da muhtemel bir akci!er hastal!ndan (cam yontma
zanaatnn bir miras) ld!nde geriye belirsiz miktarda yaynlanmam" yaz, kitap ve
mektup brakm"tr. Dostlar bunlarn bir ksmn azar azar yaynlayarak onun "kt nne"
katkda bulunurlar --Leibniz Spinozacl! yok etmek iin elinden geleni yaparken, Locke,
Hume gibi d"nrler de dahil olmak zere hemen herkes onu lanetlemekte a!z birli!i
iindedirler. Bayle Felsefe Szl!'ndeki Spinoza makalesinde son ve kesin darbeyi vurur:
Spinoza, bir asr boyunca artk "zerinde d"nlmemesi", "hatrlanmamas" gereken bir
d"nrdr.
18. yzyln sonlarnda Alman Romantikleri Spinoza'y yeniden "ke"federler": Lessing,
zellikle de Goethe... Spinoza evrensel bir uyumun dnyasdr artk --Sturm und Drang'n
cehennemi gidi"atndan ve tinsel a"rlklarndan bunalan Romantiklerimiz, belli bir yanl"
anlama dozuyla, hayranlk duyduklar Spinoza'y yceltirler --akl ile duygular dnyas
arasndaki uzla"mann doruk noktas, hi de!ilse anahtar olarak Spinozaclk...
Alman Romantiklerinin a!da" Hegel ise, onlardan farkl olarak, iyice ikiyzldr.
Spinoza'y kabul etmi" grnr ve her frsatta "ver": Spinozac olmadan filozof olunamaz...
Spinoza erdemin simgesi de!il, ta kendisidir... Buna kar"n, Jena dneminden ba"layarak
Spinoza'y ciddi bir takibat altnda tutar --ne yapp edip bu tuhaf lde etkili ve sistemli
d"nceyi altetmek, artk onunla i"i bitirmek zorundadr. Mantk Bilimi'nin "l" ba"lkl
blmnde btn kprleri att!na nihayet kanaat getirir: Bu adamn "olumlulu!u" o kadar
lszdr ki, hi bir "eyin "yadsnmasna" olanak bile tanmamaktadr. Bu adam her yeri o
kadar Tanryla doldurmaktadr ki, insann zgrl! gibisinden bir d"nceyi ta ba"tan
yasaklamaktadr. Nihayet, Spinozac olmadan filozof filan olunamaz ama, Spinoza'yla
kalrsak "modern" olamayz...
Spinoza gnmz d"nce dnyasnn iine bir kez daha do!maktadr: nce, Merleau-
Ponty'nin deyimiyle "ufak aklclk" gelene!i hatrlar onu*. Sonra Nietzsche, d"ncelerinin
btn nemli noktalarnda aslnda bunca yldr Spinozac olmu" oldu!unu itiraf eder.
Ardndan, Althusser (ve ardl Macherey) Marx iin (daha do!rusu Marksizmi 'Hegelci
diyalektikten arndrmak' iin) nl "dola"masn" Spinoza gzergahndan geirir. Toni Negri
gibi bir "talyan Marksisti" Spinoza'y yalnzca bir "dola"ma arac" olarak de!il, "vah"etin bir
a!rs", devrimci "iddetin doru!u olarak onaylar. Son olarak Deleuze, Spinoza'nn "tm
filozoflarn hkmdar" oldu!unu yazar --hayat ve eseri felsefeler arasnda bir felsefe de!il,
felsefe ad verilen "eyin ta kendisidir...
Felsefe ve Anekdot
Hayatn anlatrken Spinoza'nn anekdotlarndan bahsedip durduk. Bir filozof iin
"ya"amyks" pek bir "ey vermeyecektir. Bir yazar ya da sanaty kavramak iin gerekli
boyutlardan biri olabilen ya"amyks, genel olarak filozoflar hakknda pek bir "ey anlatmaz
bize. Filozoflar iin, bize braktklar anekdotlar nemlidir. Szgelimi Platon, Syracusa tiran
tarafndan defedilir; Herakleitos da!a ekiyerek tapnakta ocuklarla oyuna dalar;
Empedokles kendini Etna yanarda!na atar... #imdi bir Spinoza anekdotu daha... Spinoza'nn
"zel" dostlar evresinden, biyografisinin yazar d"nr Tschirnhaus anlatyor: Spinoza'y bir
gn rmcek a!larna sinekler atp, nasl hayatlar iin lmne mcadele ettiklerini
seyrederek ocuk gibi kahkahalarla glerken yakaladm... Bu anekdot, Spinoza adl, 17.
yzyln "dnek Yahudi", "lanetli" filozofunun portresinin ana izgilerini gzlerimiz nnde
kurmaktadr: Hayat, her "eyin varl!n srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca harcanan bir
abann (conatus adn verir bu abaya) sregidi"idir... Yani sonsuzca bir ak"...
Tschirnhaus'un bahsetti!i ocuklu!u bu d"nrn inanlmaz gteki d"ncesinin temel
unsuru haline getiren i"te bu zelli!i, yani do!ada mutlak bir masumiyeti varsaymasyd. Bize
belki bir "zalimlik" belirtisi olarak grnebilecek bu anekdot, Ethica yazarnn asrlar
ncesinden bize gnderdi!i bir mesajdr aslnda: Ya"am hi bir surette "iyilik" ve "ktlk"
terimleriyle sorgulanamaz. Hayat srer... Ya"amn z, amaszca ve belirsizce
sregitmesidir.
Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir kavga,
zorunlu ve cebri bir ak"tr. Bu ak" zerinde Tanrlar bile birbirlerini yemektedirler
(Almanlarn Tanrs Osmanllarn Tanrsn "yiyecektir")... Ve biz, sapna kadar "do!ann
iindeki" varlklar olarak, bu cehennemi ak"a mahkm grnyoruz... Din sava"larndan
yrtabilirsek, belki de iktidarn yeniden kuracak bir despotun egemenli!i altna d"ece!iz.
Durum, Spinoza'nn "felsefi kavramlarnn" i"leyi"i asndan da pek i ac
grnmemektedir "imdilik: Biz fikirlerimize bile sahip de!iliz... Aksine fikirlerimiz hep
ba"mza gelen "eylerdir. Bu durumu Spinoza Eti!inin ikinci kitabnn hemen ba"larnda teyit
eder: Fikirler bir taraftan "nesnel bir gerekli!e" sahiptirler --yani "bir "eyleri temsil
ederler"... Ama te yandan, her zaman herhangi bir fikre dair bir "fikir" de olu"turabilecek
yaratklar oldu!umuz iin, fikirler birer ""ey"dirler ve gelip bize arpp geerler... nsanlk
halinin nemli bir ksmn, fikirlerin birbirini kovalayp durmas, birbirlerini destekleyip
reddetmesi ya"antlar olu"turmaktadr.
Spinoza hi bir zaman "u soruyu sormakszn herhangi bir d"nce retmemi"tir: Peki
bunlarla ne yapaca!z? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk hayata
dairdir; hayattr... Ama hayatta size daha da kt gibi gelecek bir hakikat daha vardr. Fikirler
bizde olurlar ve birbirlerini kovalayp dururlar --elden hep kaarlar... Ama, herbiri bir ""ey"
de oldu!u iin, onlarn "yetkinli!inden", Spinoza'nn deyi"iyle "varolu" gcnden" de
bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza felsefesinin anahtardr --bunu anlarsanz her "eyi
anlam"snz demektir: Sonlu bir varl!a dair bir fikir olarak "rmcek" fikri, sonsuz bir
varl!n fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az yetkindir, varolma ve etkileme kudreti
sonsuzca daha azdr... Byle bir "eyi (yani fikirlerin birbirlerinden farkl kuvvetlere sahip
olduklarn) anlarsanz Spinozacsnz demektir.
O zaman artk Spinoza'nn "duygulan"lar" !retisine geebilirsiniz. Burada Spinoza bize bir
"ey hatrlatacaktr: Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda
bu fikirlerin herbirine tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr.
Sokakta yrrken hi sevmedi!im Ahmet ile kar"la"tm. Bende elbette onu temsil eden bir
"Ahmet fikri" olu"tu. Ama yalnzca bununla kalmyor hi bir "ey. Kt bir duygu, ya da
izlenim, Ahmet ile kar"la"mak beni mutsuzla"trd, zd... Sonra pek sevdi!im birisiyle,
Mehmet ile kar"la"yorum... Seviniyorum... Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere
sahip olmakla kalmyorlar, ayn zamanda, Spinoza'nn deyi"iyle "belirledikleri"
"duygulan"lar" da srekli bir de!i"im hali yaratyor.... Bir hale daha mahkm grnyoruz:
Sevin-znt-sevin-znt... i"te hayat budur: Sevin ile znt duygulan"larnn, fikirler
tarafndan belirlenmi" olarak, devaml birbirlerini takip edi"i.... Bu evrensel insanlk
durumunu Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalan"lar terimiyle ifade ediyor...
Bir "fikir" (idea) nedir? Bir "duygulan"" (affectus) nedir? Evet, bir fikir iki belirlenime
sahiptir: Bir taraftan bir "eyi "temsil" etmektedir, te taraftan kendisi de bir ""ey"dir... Bir
duygulan" ise, nce bir ""ey"dir, sonra da, ikinci zelli!i, fikrin aksine o, "hibir "eyi temsil
etmeyen" bir d"nme tarzdr. Yani "u: Biz bir "eyleri kendimize "temsil etmekle"
yetinmeyen varlklarz. Ayn zamanda o "eylerden etkileniyoruz --onlara kzyoruz, onlar
seviyoruz, umutlarmz ba!lyoruz, fkeleniyorz, onlardan nefret ediyoruz, korkuyoruz,
kurtarclarmz olarak onlara sarlyoruz... nsanlk halinin bir grnm daha...
Unutmayalm: Her duygulan" bir fikre sahip olmay varsaymaktadr. Ba"ka bir deyi"le
Spinoza bize, sevmek iin sevilecek bir "eyin fikrinin, ister bir imge olarak, isterse kavram
olarak bizde bulunmas gerekti!ini anlamak istemektedir. #eftali severim. A!zmn suyu akar.
Ama ""eftali" fikrinin bende nceden bulunmas gerekir... Sokakta eski sevgilimle
kar"la"mak beni zer. Ama nce onunla bir sevgili hayat ya"am" olmam, ve bu hayatn bir
dramla sona ermi" olmas gerekir --zgnm...
Spinoza o kadar "gnlk hayat" iindedir ki, onu okuyup "anlayamadm" demek insann
d"nme gcnn ne kadar rselendi!ini d"a vuracak kadar byk bir felakettir. Bir Hegel'i
"anlayamamanz" sizin iin art bir puan olabilir. Hi de!ilse "olumsuzun" yceltildi!i, nefret
edilesi ve Nietzsche'nin deyimiyle adam "tarihin tekne kaznts" haline getiren bir duygudan
kendinizi --bilmeden de olsa-- kurtarm" olursunuz. Oysa Spinoza felsefesinin i"leyi" tarz,
onun mutlaka kavranr olmasnda yatar. Byle bir felsefenin kavranamamas demek,
d"nememek anlamna gelir. Bunun nedeni, Spinoza'nn d"nmeyi ok geni" bir anlamyla
ele almasdr: Varolu"un sfatlarndan biri olarak d"nce... Bu ne demektir? Aka sylemek
gerekirse, Spinoza'da d"nce ya da genel olarak fikir denilen "ey, varolan "eylerin bir
zelli!idir, onlar kavrayan varl!n yani Descartes'n Cogito'sunun bir ayrcal! de!ildir. Her
cismin, "u kibrit kutusunun bile bir "fikri" vardr. O, yalnzca insandan farkl olarak bu fikri
"bilin" alanna ta"maz. Ba"ka bir deyi"le, kendi hakknda bilin sahibi de!ildir. Oysa insan,
belki de ne yazk ki diyece!iz, kendi hakknda bir "fikir" sahibidir.
Bu noktaya kadar Spinoza'y herkes gibi d"nr halde buluruz: nsan bilinli, akl sahibi bir
varlk olarak, kibritlere ya da hayvanlara gre "stndr". Ancak ok gemeden, Spinoza'nn
bak" asndan, insann tam da "bilin sahibi" oldu!u iin belki de en d"kn, en "anssz
varlklar arasnda yer alabilece!ini de anlarz. nk insan "mutsuz" olabilmesinin ko"ullarn
alabildi!ine abartm" bir varlk trdr. "Ayrcalkl" oldu!unu d"nd!mz ya"am alanlar
(farkndalk, alglama stnl! ve asl nemlisi "d"nen bir varlk olmas") hi de yle, a
priori "mutluluk "anslar" sunuyor de!ildir ona. nk gerekten de, Spinoza'nn tasvir etti!i
korkun bir dngnn gbe!inde ya"amaktadr: Fikirleri vardr ve bu fikirler zorunlu olarak
baz duygu hallerini belirlerler. Bu duygu halleri ise, asla kurtulamayacak gibi grnd!mz
bir kaderin, sevin-keder-sevin-keder ard"kl!nn anlk d"avurumlarndan ba"ka bir "ey
de!ildir.
Spinoza felsefesinin muazzam zerafeti i"e tam da bu noktada belirir. Evet, "d"kn" ruhlarz
biz. En kolayc bir umudun pe"ine d"ebildi!imiz gibi, en sapkn, en tahakkmc tiranlk
tarzlarnn bile bizi rahat ettirece!ine inanabilir, boyun e!eriz. Boyun e!mek zere muazzam
karma"kl!a sahip makinalar ve sistemler yaratm"zdr: Din bunlarn en yaln, dolaysyla en
namuslusudur. $"te Spinoza'nn insan kann donduracak sorusu --Tanr ne i"e yarar?
Tanr m?
Ola!an dindar zihniyet kadar Tanrbilimsel d"nce de "Tanr"y bir "kullanm de!eri"ne
sahip kld! lde Spinoza'nn Tanr fikrini "pratik felsefe"nin temel dayana! haline
getirmesi sulanabilir bir giri"im de!ildir. Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt! gibi,
hep ilahiyattan, tanrsallktan ve dinsel-metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar
bahsederse, o kadar fazla "tanrtanmazlkla" sulanm" olmas bize onun felsefesinin
anahtarlarndan birini kazandracaktr. Nasl Rnesans resmi, "insanlarn yoksul dnyas"nn
sunabilece!i temalarla asla gerekle"tiremeyece!i bir zgr formlar, temalar, renkler ve
perspektifler o!ullu!u dnyasn serbest klabilmek amacyla ilahi temalar yeniden ve
yeniden kurgulayp durduysa, Spinoza da, pratik felsefenin tek amac olan "en stn kvanc"
serbest klabilmek iin Tanr'y kullanacaktr. Ama asla "uhrevi dinlerin" insan-grnts
ta"yan Tanr's, ya da mistisizmin vahdet tanrs olarak de!il, btn okluklarn toplam ve
birli!i olarak sonsuz ve ebedi tanrs olarak. Artk Tanr ne dinsel ya da ahlaki sorumlulu!un
hesap sorucu mercii olarak Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel olarak da Descartes
gibi d"nrlerin "felsefi" tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm" "yledir:
Yaradan olarak dnyann d"nda olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzlu!un, yani sonsuzca
sfatlanm" tzn ifadesi olarak Tanr. Tanr varsaylan bir varlk de!ildir; uygulamaya
konulan bir varlktr --sonsuzun varlk tarz...
Tanrnn kullanmnn birinci anahtar, Ethica'nn ikinci kitabnda Spinoza "fikirlerin birbirini
takip edi"i" zerinde konu"maya ba"lad!nda elde edilir: Simmel'in modern kentli
dnyasnda oldu!u gibi, bizde fikirler hep birbirlerini takip ederler: Birbirlerini kovalarlar,
yok ederler ya da aksine glendirip desteklerler. Bu, gnlk, ola!an, herkesin bildi!i bir
"insanlk halidir". Biz srekli olarak fikirlerin bombardman altndayz. Sokakta yrrken,
Ahmet ile kar"la"t!mzda i"te bir "Ahmet fikri" ve ardndan gelen bir dizi a!r"m... Biraz
ilerde Mehmet ile kar"la"t!mda, i"te bir "Mehmet fikri" ve onun a!r"mlar... Sabahleyin,
alacakaranl! geride brakarak ykselen gne", ve onun "fikri", !leyin daha yakc bir
gne"in "fikri" ve onun ak"amleyin ekip gidi"i... Spinoza'da bir "fikir" nedir yleyse?
"Herhangi bir "eyi temsil eden bir d"nme tarz"dr. Ve bir "eyi temsil etti!i lde bir fikrin
nesnel gerekli!i' vardr. Bu kadar gndelik hayata ait bir halden Spinoza, yo!un bir
kuramsal sramayla (formaliter) bamba"ka bir dnyaya, bol bol Tanr'dan, sonsuzluktan,
ebediyetten bahsedece!i o a!r, felsefi dnyaya nasl geer? ok basit: Bir fikrin nesnel
gerekli!i onun bir "eyi temsil etmesi bakmndandr. Ama ben her zaman bir fikrin de fikrini,
bir fikri de temsil eden bir fikri olu"turabilirim. yleyse bir fikir de "kendinde" bir ""ey"dir...
Tpk bir cisim gibi... Spinoza, bir ""ey" olarak fikrin gerekli!ine "fikrin biimsel gerekli!i"
demektedir. Ve fikrin "biimsel gerekli!i"nden bahsetmeye ba"lad!mz andan itibaren i"in
btn grnm de!i"ir: Spinoza, her ""ey" gibi, fikirlerin de "yetkinli!inden" ya da "varolma
kudretinden" sz etmeye ba"lar --sonlu bir varl!n fikri olarak rmcek fikrinin "biimsel
gerekli!i" elbette sonsuz ve ezeli-ebedi bir varl!a dair olu"turulmu" Tanr fikrinden sonsuz
derecede daha az bir varolma kudreti, yetkinli!i ve gc vardr. Fikirler zihinde (mens) belli
bir kuvvet uygulamaktan asla geri kalmazlar.
Spinoza, sonra yine gndelik ya"ama dner: Bizde yalnzca hem kendileri farkl kuvvetler
uygulayan ""eyler" olan, hem de ""eyleri temsil eden" fikirler yoktur.
Tutkularla gerekle"tirilebilecek her "ey akl yoluyla da gerekle"tirilebilir. Spinoza,
Hollanda'nn bu "dnek" Yahudi d"nr, felsefe dnyasna Alman Romantiklerince
(Lessing, Goethe vs.) yeniden davet edildi!i zaman bu forml de esas de!erine kavu"uyordu:
Sturm und Drang'n a"rlklarndan artk bkm" olan Goethe ile Lessing, ancak onun
felsefesinde "akl" ile "tutkular" ve "duygular" dnyas arasnda bir dolaym "ans
bulunabildi!ini farkettiler. Protestanl! Bat felsefesine yeniden kodlamay ba"aran Kant ve
zellikle Hegel yeti"ip bu ok zgn "Spinoza etkisi"nin hakkndan gelinceye kadar,
Spinoza'nn forml yer yer bir "iir ilham bile olu"turabilmi"ti. Bugn, klasik felsefe
terimlerinin ve metafizi!in a!r ele"tirilere tabi tutuldu!u ortamda Spinoza'y ikinci bir kez
daha davet edebiliyorsak, sz konusu formle verilen Romantik anlamn tesine ta"mamz
gerekiyor: Spinoza felsefesi "tutkularn" yerine "akl" vaazeden bir felsefe de!ildir. nsanlarn
"akln buyru!una gre davranacaklar" umudunu Ethica'da formle eder etmez ardnda
brakr. Yine de bizi "olabilirliklerin", "gizil glerin" alanna mahkm etmeden yapar bunu.
Ne eksik ne de fazla, Spinoza felsefesi tam tamna "pratik" nitelikli bir felsefedir: Bu yzden,
bir dizi formln, tanmn, kantlamann ve nermenin sralanp durdu!u "more geometrico",
yani "geometrik dzene uygun olarak gsterilmi"" sunu" yntemi...
Etika'nn Tekni!i
Ethica'y okumaya giri"mekte baz kolaylklar sunmak zorundayz "imdi. zellikle ikinci
blmn ba"nda Spinoza, tart"masnn kavranabilmesi iin ok nemli olan baz ayrmlar
ortaya atmaya giri"ir: "Fikirlerden" (idea) bahseder. Buna ba!l olarak, bu fikirlerin tekabl
ettikleri "bedenlerden" ya da "cisimlerden" (corpora) bahseder. Bahsetti!i nc bir "ey de
"duygulan"lar"dr (affectus). nce Spinoza iin bir "fikrin" ne oldu!una bakalm. lk nokta
Spinoza iin "fikrin nesnel gerekli!i"nin ne anlama geldi!ini yakalamaktr. 17. yzyla
kadar, unutulmamal ki bir filozof "nesnel gereklikten" bahsetti!i zaman bundan "bir "eyi
temsil eden fikrin" gerekli!ini anlamaktadr. Bir "gen fikri" geni temsil etti!i lde
"nesnel gerekli!e" sahiptir. Nesnel gereklik bir fikrin temsil etti!i "eyle olan ili"kisi
demektir.
* Merleau-Ponty Spinoza'nn muhte"em masumiyetinin hakkn verenler arasnda ilktir:
Spinoza, Descartes ve Leibniz, "byk aklcl!n" adamlardrlar --"olumlu bir sonsuzlu!u"
seyrederler ve ocuklar kadar byk bir mutlulukla, yeni yeni ortaya kmaya ba"layan
"bilimler" ile "metafizik tinin" arasn, hi birisini rselemeden bulmay ba"arrlar (bkz. M.
Merleau-Ponty, "Introduction", Les Philosophes celebres.)

Kumgzel i
Ulus Baker
En elde edilmemi! !iirdin sen. Ku!luk vakti yazlanlardan... Bkkn bir rahibin, bir sabah,
yorgun bir vezirin ak!amn alacakaranl"nda muhtemelen yazaca"... Masadan doymadan
kalkm! gibi okunmal... gzelsin...
Uzaktan zor seilebilir bir harf... Hayr hayr! #imdi anlyorum... Gizli bir rakam,
Kabala'dan... kumun zerine izilen... ldeyiz ve ba!ka bir yerde de"iliz... ama gzelsin...
Dansederken g"sleri sallanan kadnlardan, karadelikleri saatlerce uu!up duranlardan,
sessiz sitemleri karga!ada bile belli olanlardan trsma yle kolay kolay... yleyse bu bir
nasihat... nk gzelsin...
Onlar bitecekler: izgi roman gibi kolayca, tatile karken bo!anan ya"mur gibi apansz,
menemen pi!irmek gibi aceleyle... hl gzelsin...
$skemle hasr ve ayaklarnda yatay, ayaklarn dizlerini b"rne ekmeye raz olarak
basabilece"in yatay tahta ubuklar... Rahatna d!kn keyiften uzak Osmanl "effendi"sinin
(ephendi?) garip kahvehane illeti bu iskemleler... Otur o illete gerekten, ekinmeden,
sereserpe... orada gzelsin...
Ylgn geilir sokaklardan, ku! gibi de"il, i!portac kertenkeleler gibi de de"il... A"r aksak,
ak!am drtten sonra yaz gn... Ak!am m? O kaytszdr... Bildi"i gibi de"i!ir, geer, gider...
gzelsin...
Kes kulaklar, geir bir sicime... Ama kaybetme... Ba!ka ne gstereceksin sava!a dair? Kara
delikler i!itmi! bu yky... Islanarak... Ama gzeller...
Kalp kalbe kar!... Bir arkada!n evinde... iekmi!... Hemen uzman geindim. Ah! O gne!
ister. Ah! Bol su asla olmaz. Oysa hi anlamam iekten... Devetabann paz sanabilirim...
Neden yaptm bunu? ie"in ad sard beni... nk gzelsin...
Szlerine delik kula"m... zrlere sa"r... Kr bir kuyu olaca"m... Sen ise, gzelsin...
Gzel szc"n senden ba!kasna lyk gremem... Ama bir nceki cmlede grm!
olabilirim... Aldrma, gzelsin...
Mikroskop mucidi Leeuwenkoek dostu ressam Vermeer'e "su byle i!te ve ba!ka trl de"il"
demi!... Bir p! damlasnda milyarlarca gzle grlmez yaratk... Ressamn tarafn
tutuyorum... nk, gzelsin...
Birka tel beyaz... Bizi gazlamaz... Saknmazsn grntn, biliyorum... nk gzelsin...
Mikroskopun mucidi Leeuvvenhoek, ayn gnde do"duklar, hep kom!uluk ya!adklar dostu
ressam Vermeer'e bir su damlas gsterip, "su i!te byle ve de"il ba!ka trl" demi!... Bir
p! damlasnda kanyuvarlar... Mucidin tarafm tutsam da... Sen gzelsin...
Teleskopla bulamadm... Mikroskopla bulaca"m... Ayn yzeyinin de bir dokusu var elbet...
Gzenekler, sivilceler... Onlarla ok gzelsin...
Neo-liberalizm, ruhuluk, tarikat, entellektel, ordu, ok-insansz !irketler, yk yazarlar,
kestaneyi izdirenler, uzaktan bakanlar, #emdinliler, tav!an falclar, kurban smrgenleri,
onmaz ku!kuculuk, araba tamircileri, taksitle aln tutkumu, hadi... Kazk ve pazarlk... Ama
son kumarm sensin... Sen, gzelsin...
Sen, gzelsin... Kurald!... Bastbacak... Minicik... Ama sen, gzelsin...
Kapmn e!i"i, gzmn bak!, son ruhsal tatil, duru!um, bozulu!umsun... Pazarlk etmem...
Markette yoksun... Reklamn yok! Gerekten... Gzelsin...
Kedi sakladm senden, yk sakladm, belki bunu da saklayaca"m... $hanet... Ama sen,
gzelsin...
Ruhumu saran sacaya", gzmn ba", son ruhsal kaatil, lmm, mahvolu!umsun...
Cazgrlk etmem... Gnlnde yokum... A!kmz, yok! Gerekten... Gzeldin...

Kutsal dan Ar nd r l m ! Modern Topl um * Mi rcea El i ade' n Kutsal ve
Di nd ! zeri ne
Ulus Baker
(Defter Dergisi, Say 18)
E. Durkheim'n "Dinsel Ya!amn Temel Biimleri"nden beri pek az yazar, dinsel ve kutsal
ya!amn temel formlarnn ortaya karlmasnda Mircea Eliade kadar kapsaml bir
ara!trmaya giri!mi!tir. "Kutsal ve pind!"da hedefi, "Le mythe de l'eternel retour"da oldu"u
gibi, tarihsel dinlerin dogmati"inin telerinde, dinsel kozmolojinin de"i!mez zn, yapsn,
srarl arketiplerini bulgulamaktr. Belki de Eliade, Durkheim'c bir perspektife, di"er din
ara!trclarndan ok daha ba"l kalarak, din olgusunun Yahudi-Hiristiyan gelene"inden ok
farkl biimlerde ortaya kt" arkaizmi, kutsal-dind! ayrmnn sreklili"ini sa"layan bir
geleneksel toplum formu olarak kabul etmeye ynelmi!tir. Arkaik dinde insanlarkendilerini
Kozmos'a ve kozmik ritimlere ok daha ba"l, ok daha yakn hissederler. Eliade bununla
modern dinlerin tarihsicili"ini kar!sna almaktadr bir anlamda. Kozmos'un, arkaik
kozmogoniler tarafndan anlatm da "tarihsel"dir; ancak insan tarihin znesi klacak bir
dind! tasarm antik mitologyalar, hatta tarihsel dinlerin ilk biimleri zerinde hkimiyetini
tmyle kurmu! olmaktan uzaktr. Belki de, dind!nn egemenli"ini ilan etmi! oldu"u
modern dnya, kutsaln arketiplerini tmyle elden karm!, yerlerine tmyle farkl
simgeler getirmi! de"ildir. Eliade'n ara!trd" dzlemde de zaten ba!ka trls olamazd.
Tarihin bile, bir tm olarak kutsalla!trlabildi"ine !ahit oluyoruz bazen. "...Dinsiz insan dini
bilinli olarak ya!ama yetene"ini ve bylece onu anlama ve stlenme olana"n kaybetmi!tir;
fakat varl"nn derinliklerinde hl bunun ansn muhafaza etmektedir.." (s.190) i!te belki de
"bilind!" Freud'dan bu yana o etrefil, demonik varolu!unun dinsel dnyann geri ekili!ine
borlu oldu"u "zel mitoloji" bu noktadan itibaren varl"n hissetmektedir. Nietzsche "Tanr
ld!" diyordu; Freud ise "Tanr Bilinsizdir". #!te Eliade, "Kutsal ve Dind!"da, bu iki sz
arasnda mekik dokuyarak, kutsaln her trl nostaljiden uzak, indirgenemez varl"n hi
de"ilse arketipler, simgelere ve beliri!ler halinde srdrmesinin srlarn ke!fetmeye
al!yor...
Modern toplum, kutsaldan arndrlarak alm! bir tarlada ye!erir. Bugn uygarl"mza pek
uzak gelen "geleneksel" toplumun g iste"i, do"ayla btnle!me tarz olan kutsaln beliri!i,
yeni bir ke!if olan dind! dnyann kar!snda srekli bir gerilemeye girmi!tir. Eliade'a gre,
dind!nn bu snrlan srekli ileri, kutsal alann zararna itmesi, tarih adn verdi"imiz sreci
olu!turur: Modern toplum znde tarihsicidir; geleneksel toplumun en byk korkusu
olan"arketiplcrle" dzglenmemi! zamann, Kant'n "zvanadan km!" zamannn, yani
Tarih'in iinde "kendisini yapan", ya da yapmak zorunda olan, Marksizmin veya
Varolu!ulu"un insannn toplumu...
Yine de Eliade'n kitabnn yaptrd" gezinti (Hind'den ine, Mezopotamya'dan Kwakiutl
yerlilerine) modern insann antropolojisine, felsefesine, psikolojisine, tarihine ve ya!antsna
uzak de"il... "Global" oldu"uyla "nd"mz dnyamz zerinde, in'e "ktalararas fze"
eri!ebilecek olmamz, onlarla ayn, trde! ve llebilir mekn payla!t"mz izlenimini
verebilir. Ama in tarihisi Andre Haudricourt'un syledi"i gibi, binlerce yldr hasadn
bizim gibi "ktle halinde" kaldrmad" trnden hi akla gelmeyecek bir nedenle (pirin ve
eltik izin vermez buna) denilebilir ki in uygarl" bizimle trde! bir mekn payla!maz:
Onlar ormandan tarla kazanmaz, ky hayvanlarn srler halinde otlatmaz, iktidarn
do"rudan de"il, "k"t aarak", nezaketle kurar. Aristo'nun "insann cansz varlklara ve
hayvanlara kar! hibir ahlaki ykmll" yoktur" szlerinin bir benzerini, hibir inli
feylesofun a"zndan duyamazdnz.
Eliade kutsall"n ya!antsn, deneyimini (deney de"il!) homo erectus'un "dikey duru!"undan,
"Angst"n ilk tadl!ndan ba!latr: Kar!sna kan mekn trde! de"ildir, dikey olarak
durdu"u yerden adrn, evini in!a etmeye ba!layacak olan bir kimse Kozmos'un ona
beliri!ine kulak vermi! olmal, ona do"ru ynelmi! olmaldr: "Dnyada ya!ayabilmek iin
onu kurmak" gerekiyordu. Presokratiklerin, zellikle Anaksagoras'n nl "mesotes"i, nirengi
noktas, sabit noktadan ba!layarak. Bu deneyim pek eski ve herhalde evrensel olmal.
Kutsall"n eskili"i ve evrenselli"i, onun uzak ve a!kn anlamna gelmez. Aksine, Eliade'n
eserinin gzlerimizin nne serdi"i kutsal, bugnk gndelik ya!ammzda kutsallkla asta
ba"da!tramayaca"mz en yakn ya!am evremizi ku!atr: Evimiz, kapmz, evimizin e!i"i,
sokak, kent ve tm bunlar ku!atan zamansal-meknsal tasavvurlar. Kutsal insann "dnyaya
al!nn" ilk arac, ilk biimidir. Kutsal kar!mza sonsuz e!itlili"iyle trde! olmayan bir
mekn, hareketli bir zaman karr. Zamanda ve meknda kaydetti"imiz ya da nmze
karlan herhangi bir i!aret, kutsal dind!ndan ayrt etmeye yeter; Artk ola"anstnn
(ebedi bir tekrarn, sonsuz yinelenmenin) alanna girilmi!tir.
Ebedi dn! (Bat felsefesinin ye!ermesinden ok nce dnyann tan!k oldu"u bir tema),
toplumun ve dnyann, devreler halinde "yeniden kuruldu"u", genle!ti"i anlamna gelir.
Tanr do"ar, lr ve yeniden do"ar, sonsuz bir yinelenme kozmosun de"i!mez dzenini
olu!turur. Eliade'a gre kutsal ya!amn merkezine getiren "ilkel" ya da "geleneksel"
toplumlarn "tarihsiz" olmalarnn srr, bu "ebedi dn!"te yatmaktadr. Modern toplumun
"tarihselle!mesi" bu yzden, kutsaln elinden ekilip alnan, bildik (ya da bilinebilir) klnan,
zerinde insan faaliyetinin hkimiyet kuraca" bir alarnn evresini izmektedir. Bu alan,
dind! insann, varolu!un "anlamn" tart!maya koyulan tarih iindeki insann, "hakikat"n
grelili"ini kabullenen, her trl a!knl" gnl ferahl"yla reddedebilen insann ya!am
alandr. A!knl" reddeden insan, kendisini ya!amn ve tarihin znesi olarak kabul eder;
Nietzsche'nin gsterdi"i gibi bu insan, kklerini trajik duyumda bulur. Eliade'n bir
hatrlatmas burada nem ta!maktadr: "Fakat bu dind! insan, homo religiosus'un soyundan
gelmektedir, o da bu adamn eseridir, atalar tarafndan stlenilen konumlardan itibaren
olu!mu!tur", (s. 180) Sonuta a"da! "dind!" insann "gizli mitolojisine", laik trenlerine,
gndelik ya!ammzn hemen herannda tank olmuyor muyuz? Gnmz dnyasnn dinsel
arketiplerini olu!turan sinema, edebiyat, mzik ve genel olarak kltr imgelerinin dola!m
eskiden "kutsalla btnle!mi!" insanl"n duyumlarnn izini ta!myorlar m?

Lei bni zci Bi r Si nema
Ulus Baker
Filmik meselelerle u!ra"anlar iin Leibnizci bir soru i"te: nesnelere bak" amz
de!i"ik olabilir mi?". Ama Leibniz iin bu "rlativizm" sorusu katmanda
sorulmal: nesnelere bak" amz nesneleri de!i"tirir mi? nesnelere bak" amz bizi
de!i"tirir mi? nesnelere bak" amz ba"ka bak" alarn de!i"tirir mi? Ancak bu
soruya cevap verdikten sonra bak" amz ba"ka birinden far" olabilir. Yani yeni bir
bak" as icat edebiliriz...
Ve hemen anlarz ki nesnelere bak" amzn de!i"ik olmas bir "de!i"tirme"
ediminden baksa bir "ey de!il... Yani ya nesneleri, ya kendi bak" amz, ya da
ba"kalarnkini. Ve anla"lyor ki olayn tamamlanabilmesi iin her nn
birlikteli!ine ihtiya var.
Leibniz o kadar zekidir ki, d"ncesinin ilkelerini hemen "u "ekilde koyar: hi bir
"ekilde bak" amzn aynsna kimsenin sahip olmad!na emin olamayz. nk
onun bak" asna yerle"emeyiz (psikolojik olarak). nk onu ancak dille, o belirsiz
anlamayla, hissetmeyle alglyoruz. Leibniz bir dahiydi, nk en ola!an ve sokaktaki
insanin hep kendine sordu!u sorular inanlmaz karma"k ve ancak derinliklerine
inebildi!inizde zlebilir (belki de zlemez) hale getirmeyi ba"arabiliyordu: bu
yzden soruyu "u iyi bildi!imiz "acaba teki de benim gibi mi d"nyor, ya da
hissediyor" kl!ndan kararak tam aksine "ba"ka birinin tam da benim gibi d"np
hissetmedi!inden nasl emin olabilirim" biimine kaydryor... Bizim iin ok nemli.
D"nn ki bir filmcisiniz ve derdiniz Tarkovski ya da Bresson gibi (Eisenstein
birinci formulasyona uygundur daha ok) filmi seyredenlerin sizin gibi d"nmedi!ini
hissetmek... Yani filmin hem her yeni seyredili"inde, hem de farkl ki"iler tarafndan
her grlsnde farkl olmas --bu kendini srekli olarak yeniden reten bir evrim
gibidir... Aksi olursa film hep kendisiyle zde" kalacaktr ve yeni bir "ey asla
retemeyecektir. Bu d"nsel-estetik rnlerin en nemli problemidir: her defasnda
yeni nasl retilir? #ste bu soruya Leibniz "tekillikler" teorisiyle cevap bulmaya
al"m"t bir zamanlar.
Kafasn hem "yeni nasl mmkndr" sorusuna, hem de evrimin nasl olup devrimler,
hibir dev sramaya ihtiya duymayan "yenilikler" retip durdu!unu sormaya adam"
olan Gabriel Tarde'in esas epistemik kitabnn o ok ksa, ve Leibniz'e gnderen
"Monadoloji ve Sosyoloji" olmas pek "a"rtc de!il... Oradan (ve bizzat Leibniz'den)
anlyoruz ki "yeni bir "ey yoktur"; yalnzca yeni bir bak" tarz vardr. Tarde'in
zmlemelerinin mant!na uyarak Modern Visual Arts derslerinde ok belirgin bir
"eyi !rencilere (ama kendime de, stelik ayn anda) hissettirmeye
abalayabiliyordum: belli bir an geliyor ve o anda, hibir tanrsal gdyle (a! epeyce
moderndir) ya da icadnn gelece!inin umuduyla harekete gememi" olan bir
kimyager ve kt ressam, Nicephore Niepce, foto!raf icat etti --artk herkesin
"uygulad!" ama bir araya asla getirmedi!i iki gelene!i, Newton'dan beri geli"ip
duran optik ilmiyle, kimbilir simyaclardan gelen kimya ilmini biraraya getirmekti
yapt!... Tarde'in dedi!i gibi, iki "taklitler" ve "tekrarlar" silsilesi tek bir "ola!anst"
noktada bir araya geldiklerinde "yeni" dedi!imiz "ey olur. Bunu Hegel gibi "bilincin
nceden vaazedilmis bir realizasyonu" ve bir "grevi tamamlay"" olarak kabul
edemeyiz. Ancak bu bir tesadf de de!ildir, nk bu iki bilim o fotografik aygtta
biraraya geldiler ve ba"ka trl de olabilirdi. Bu apra"k hallerin en iyi tasvirini
Leibniz felsefesinde ve onun "bak" asna dair sorgulamalarnda bulmak bana
hi de "a"rtc gelmiyor... Bu bulu"ma Leibniz iin asla bir "kaza" ya da "tesadf"
olmazd, nk "kaza" onun felsefesinde "belli bir mefhuma atfedebilece!iniz zneye
dair her "eyi iermeyen bir mefhuma sahip varlk" diye tanmlanyor.
Hemen kafanz kar"masn, anlatmak istedi!i "ey ok basit: Leibniz bize basite
"btn nitelikleriyle, sfatlaryla" tanmlanmam" bir "eyin pek tanmlanm"
saylamayaca!n sylemek istiyor. Mesela Descartes'a kar" karken onun "salt
d"nen" bir Cogito'dan bahsetmesini ele"tiriyor --diyor ki, ama her d"nme ayn
zamanda (bu Cogito, yani d"nmenin kendisi bile olsa) "bir "eyi d"nmedir". Yani
ieri!i olmayan d"nceler, hisler, duygular ve duyular yoktur. Ve iste bu ieriklerin
toplam varl!n zenginli!idir. Bir kavrama bir ierik kazandrmak bir yaratmdr --
yepyeni bir "eydir. Tpk bir resmi hayalde grmek ile onu bir imaj haline getirmek
arasndaki gei" gibi. Hayalimde, ryalarmda inanlmaz gzellikte "eyler grrm,
ama gelin grn ki onlar resim haline dn"tremem.
Tarkovski ile Bresson ba!lantsyla ortaya att!m soru bu basit durumun
derinle"tirilmi" halidir:"yeni bir "eye ihtiya var. Ve bu ""ey" sadece ""ey" olmamal
(bu soruyu Heidegger de sorduydu) kendinden fazla, ama kendinin "tesinde"
olmayan bir "ey vermek zorunda. Ba"ka bir deyi"le, mesela sinemann ilk
dnemlerinde Eisenstein illa ki filmlerini kitlelerin "kafasna akmak" istiyordu --
sine-yumruk. Anlatmak istedi!i her "eyi eksiksiz anlatacak bir sinematografik bak"
asna ihtiyac vard ve bunu kurmak iin btn mrn verdi. Ama belki de
Antonioni, Tarkovski ya da Bresson ba"ka bir bak" rejimindeler: istiyorlar ki bak"
as yle bir kapsayc haritaya yerle"ebilsin ki, filmleri bir kez "bittikten" sonra hep
ba"ka ba"ka "ekillerde anla"lsn. Bu durum tam da Leibnizci bir probleme denk
d"er: e!er ba"ka bir tz belli bir tzn dnyaya bak" asna denk d"yor olsayd,
onu "ba"ka" diye nitelendirmek iin hibir neden kalmazd. Dolaysyla ona artk
"ba"ka" dememiz tmyle budalalk olurdu. Leibniz "her tarz kendi tarznda farkl
farkl ifade eder" diyordu ve ekliyordu: "tpk ayn kent ona bakan ki"ilerin farkl
konumlar tarafndan farkl bir biimde tasavvur edildi!i gibi. #sterseniz Vertov gibi
mmkn btn tasavvurlarn toplamn yeniden kuracak bir araca (sinematografiye)
ba"vurursunuz ve bu bakmdan Vertov Leibnizcidir.
Ancak, yine rnek yerine gesin diye sylyorum, sinemay ya da felsefeyi bir
"aynlklar" kmesi olarak alglamak son derecede yanl"tr. Bu tpk bir kameramann
ayn nesne karssnda tam kesinlikle ba"ka bir kameramann pozisyonunu almasn
beklemek gibi bir "eydir --oysa maddi dnyann fiziki yasalar buna imkan vermez ve
ikinci kamera o anda illa ki farkl bir bak" asna yerle"mek zorundadr. Leibniz tm
bir varolu"u byle kavryor: hep farkl bak" alarna yerle"mek zorunda olma hali
bu. Ve bu sadece mekan asndan de!il zaman asndan da byledir. Hibir "ey bir
ba"kasyla ayn bak" asna yerle"emez --yoksa ayn olurlard ve onlara "ba"ka" diye
hitap etmemize asla gerek kalmazd. #"te bu yzden sinemaclar daha "ereveleme"
sluplar bakmndan birbirlerinden ayrt edilebiliyorlar.
Biraz daha derine do!ru ilerletirsek diyece!iz ki bir Tarkovski "a"k", "ocuklu!u",
"kederi" veya "sevinci", ayn tanma sahip olsa bile bir Rossellini "a"kyla",
"ocuklu!uyla", "keder" veya "sevinciyle" ayni de!ildir, nk onlar ku"atan bak"
tarz zorunlu olarak farkl olmak zorundadr. O halde ba"langta sarfetti!im ana
tanmlara geri dnyorum: Tarkovski ve Bresson rnekleri, Eisenstein'in rne!inden
farkl bir felsefi perspektif sunuyorlar. Deleuze'un Hareket-Imaj ve Zaman-Imaj
ayrmna ok byk bir nem vermekle birlikte ortada daha ince bir i"in oldu!u
kanaatindeyim. yle ki belli bir noktada filmciler seyircinin "zde"le"ece!i" durumlar
yaratmaktan kanmaya ba"layp, "grmeye vermek", Godard'n deyi"iyle "filmi iade
etmek" gibisinden bir tavr edinmi"ler. yle bir "ey yapmalym ki filmin her
seyredili"i farkl olsun. Ve burada esasl bir paradoks var ki zlmesi Leibniz
felsefesini gereksiniyor.
Paradoks en ba"ta hissettiriyor kendini: birincisi, herkes kendi hafzasnn, yeti"me
biiminin, kltrnn dahil oldu!u birtakm yaplar iinde seyrediyordur filmi. Yani
"farkldr" ve postmodernizm bunu selamlayp durmaya dayanyor. Ama esas mesele
bunun byle olabilmesini "gerekten" sa!lamaktr: o halde nedir yaplacak olan?
ncelikle Eisensteinvari bir tavr terk edip filmik olayn (the filmic event)
Leibnizci ann katedip durmay ba"armak: bak" as "eyi de!i"tirecek, bakan
de!i"tirecek, seyredeni de de!i"tirecek. Ama bunun iin gsteren ile gsterilenin
arasnda dilbilimcilerin asla hesaba katmadklar bir uzakl!, bir aral! in"a etmek
gerekir. Mesela benim acmdan Sovyetlerin ykl"n ve ona tekabl eden belirsizlikle
karamsarl! anlatan Sokurov filmleri en az Sovyetlerin yetmi" yl nce kuruldu!u
dnemdeki o co"kulu Vertov filmleri kadar Vertov'un Sinegzne aittirler. Ama film
olduklar iin insann soru sorma, sorgulama yetene!ini kaybetmedi!ine delalet
ettiklerinden dolay aslnda hi de karamsar de!ildirler. Aradaki mesafede tm bir
dnya "yakn tarihi" yer etmi"tir, bu tamam. Ama aradaki mesafeye tm bir "umut
ilkesi" de sk"trlm" gibidir: ve Sokurov "szde banal" imajlar bu amala
kullanmann ustasdr --zrhldaki gemicilerin mahkumiyetini anlatmak iin
grntlerini sudaki balk ile birle"tirdi!i, "u anda reklamlar d"nda pek
kullanlmayan Eisensteinci atraksiyonlar kurgusu yntemiyle tasvir etti!i anda buna
pekala "artk banal bir "ey" diyebilirdik. Ama hayr Sokurov orada (Bir Kaptann
#tiraflar" adl belgeselinde) "birle"en" iki diziyi tasvir ediyordu. Bir tarafta yklan bir
lkenin bedbinli!i, di!er tarafta hayatn bir umudu.
Ve benzer bir "ekilde "yeni sinema" "bir "eyleri anlatma" derdinden, ba"ka bir deyi"le
"anla"lma" yanlsamasndan kurtularak her seyredili"inde farkl oldu!u kadar
seyreden herkes asndan da fark retebilecek bir donanm olu"turmaya abalam"tr.
Bu durumun Deleuze'un bahsetti!i zaman imaja denk d"t! besbelli. Ama Leibniz
sayesinde retebilece!imiz yeni bir kavrama da --en azndan epeydir ugrastigimiz
"video" meselesinden dolay-- ihtiyacmz oldu!u kansndaym. Buna gre video
"hasta imajdir", ktdr, "gzel" imajlar yaratamaz, asla sinema gibi olamayacaktr.
Ama "her yerden her trl imaj" toplayabilmek gibi bir zelli!i oldu!undan, ilknce
ekeni de!i"tirir, sonra seyredeni, sonra da bak" alarn farkl klar. Bu farkllk
derdi bir saygdr --tekinin bak" acsnn "biricik" olmasn garantilemek iin filmin
kendi bak" asnn da biricik olmas gerekir; yle olmasayd ikisi ayn olurlard, yani
"biricik" olmazlard. Film bir "monadoloji" meselesidir --her "eyin neden "biricik"
olmas gerekti!inin zorunlu bir nyargsdr. Bir grnty iki defa almak asla
mmkn de!ildir. bu imkanszl! a"mak u!runa onca setler kurulmasna, aktrler,
kameramanlar aranp e!itilmesine ra!men "film olay" esasnda bir farkl "bak"
alar" gndemine gelip dayanmak zorunda kalr. Tpk yeni felsefelerde oldu!u gibi:
felsefeyi bir hakikati sylemek iin de!il, epeydir artIk asla ula"amayaca!mz
anlad!mz hakikate "nazarlar", "bak" alar" frlatmak iin yapmak. Bu bak"
alar bireyden bireye de!i"ti!i gibi, ayn bireyde de srekli de!i"im iindedir ve
dnyada gzel olan her "ey bunun dahilindedir...
Nesnelere bak" tarzmz yeni olabilir mi sorusuna geri dnd!mzde artk "u
soruyla karsla"malyz: bak" amzn farkl olmas asla "yeni" bir "ey yaratmaz. Ne
bizi de!i"tirir (nk bak" amz "farkl" oldu!unda zaten "farklyz" ve yeni bir "ey
gerekle"memi"tir), ne bakt!mz nesneyi (oras ayn kenttir), ne de bak" asndan
fark oldu!umuz "tekini" (o da zaten herhalde ayn "eye bakyordur). Mesele "fark-
etmek" denmesi gereken bir u!ra" zerine kuruludur: yeni olmak "fark-etmek"
demektir ve bundan ba"ka hibir anlam da yoktur. ncelikle her tzn her "eye illa ki
farkl "bak" alarna" sahip olmak zorunlulu!unda oldu!unu kabul ederiz, ardndan
bu bak" alarn btn o ba"ka gzlerden kaydederiz.
--Vertov'un Sinegz bundan ba"ka bir "ey de!ildir ve baz ele"tirmenlerin --ve
zellikle Eisenstein'n-- sand! gibi bunun bir "znelcilik" oldu!u fikrini reddederiz.
Fark etme dedi!imiz "ey aslnda bir bak" alar toplulu!udur --znel art nesnel. Bu
toplulu!un st snr Deleuze ile Guattari'nin anlatmak iin yrtndklar ""izofreni"dir,
alt siniri ise tzlerin kendi ilerinde ayrml olmadklar, olsa olsa bak" alar
tarafndan ayrt edildikleri fikrinden itibaren vardr. #"te bu yzden and!m
sinemaclar filmlerine "bak" alar" temelinden baktlar ve onlar buna gre ektiler:
ve esas mesele "uydu --bak" alar hibir zaman do!ru ya da yanl" de!ildiler.
Bresson gibi Katolik bir sinemac iin bile tek bir bak" as di!erlerinin nne
gemez --bak" alarnn toplamnn tesinde bir a"kn imaj hissettirilir ki artk ona
bakamazsnz, seyredemezsiniz, olsa olsa onu kendinizde var ya da yok edersiniz. tek
areniz bu ikileme d"mektir. Ama bu ikilem d"nmeye verilen bir doping gibidir:
ve bunun iin seilen strateji ya bir "imaj-tesi"ne varmak (Tarkovski) ya da bir
"imajlar-altn" fethetmek (Bresson) olabilir. Bu tavrlarn her ikisi de Leibnizcidir,
barok kudretlere sahip bir anlatm gcne denk d"er ve ihtiya duyar.

Marx' n Bi r i f t Sz Var. . .
Ulus Baker
De te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar. Bir kyl kulbesinde bir saraydakinden
farkl d!nlr Din... ruhsuz bir dnyann ruhu...
Marx'n Birinci Sz
De te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar... Alman i!ilerine "ngiltere'de kapitalizmin
geli!me srecinin kanl canl bir anlatsn haber veren bu Latinizm, Marx'n ele alaca#mz
birinci sz... "Ama e#er Alman okur, "ngiliz sanayi ve tarm i!ilerinin durumuna omuz
silker, ya da iyimser bir biimde Almanya'da i!lerin bu kadar kt olmad# d!ncesiyle
kendini avutursa, ona aka !unu sylemeliyim: 'De te fabula narratur!'" Kapital'in
nsznde yer alan bu szler, iki eksen zerinde derinle!tirilebilir: Tarih her !eyden nce bir
"anlat"dr... Boulainvilliers'nin ve Abb Mably'nin henz bir "kavimler mcadelesi" olarak
grd#, Alman ve "ngiliz Romantiklerinin yetersiz glerini yaymaya ba!ladklar a#da ise
bir "uluslar kavgas" olarak anlatlan tarih, bizzat kendisi, "snflarn varl#nn ke!fi"
konusunda ilk olmad#n altn izerek hatrlatyor olsa da, Marx'tan itibaren bir "snf
mcadeleleri tarihi" olarak anlatlacaktr. Tarih anlatsnn "hakikat" ile, "nesnel gereklik" ile
ba#lantsn koparmak m sz konusuydu yoksa? Asla... Tarihin bir anlat oldu#u gere#i, tam
da Das Kapital'in birinci cildinin yaznsal yapsnda belirir -- altba!l#n ne oldu#unu
unutmayalm: Kritik der politischen konomie, ekonomi-politi#in bir ele!tirisi. Unutmamal
ki, Marx'n ironik dili, epeydir, kapitalist iktisad" ili!kilerin tahlilinin, nce en vlger
tasarmlarndan ba!layarak, burjuva ekonomi-politik "biliminin" gittike yo#unla!an bir
ele!tiri etrafnda geli!mesi gerekti#ini defalarca tekrarlam!t. Szgelimi Hegel'de henz bir
tarihyazm bulunmad#, "dea'nn hareketi olarak anla!lan evrensel bir tarih felsefesinin
kendi varolu!unu tarihyazmn d!lamaya dayand#, bir taraftan tarihsel maddecili#in
belirlenimleri ve varolu! nedenleri arasnda yer alr. te taraftan, "bilginin ilk kayna#" sorusu
ile kar! kar!ya kalrz: "lk kaynak, tarihte, her zaman ilk anlatandr. Kken, Heidegger'in
istedi#i gibi, Varlk ile Hakikat arasndaki ilk ba#lanty kuran Logos de#il, Olu! ile Logos,
yani dil arasndaki ilk ba# olu!turan anlatdr. yleyse tarihyazmnn tarih felsefesine ve onu
ta!yan "Evrensel zne" tasarmna bir nceli#i olmaldr. Marx'tan nce tarih yoktur, nk
"senin hikayeni anlatyorlar" forml, tarihe yeni bir bak!n tarihe giri! ann olu!turuyor.
Althusser'in hatrlatt# gibi, e#er fizi#in ktasn Galileo atysa, tarihin ktasn Marx
ayordu. Evet, tarihi "anlat!" biimi tarihi dn!trebilir. Abb Mably'nin Considrations
sur l'histoire de la France'nn at# yolda, tarihi anlatma tarzndaki de#i!meler, Avrupa'nn
yalnzca "d!nce" ve "alg" dnyasn de#il, bizzat tarihinin kendisini de belirlememekten
asla geri kalmad. Tarihsel maddecili#in basit bir retorik ve slup sorunu olmad#n anlamak
iin (kuram yine de tzde temellenir, aynen siyasal alana almann ve temel siyasal faaliyet
trnn dilden ve konu!madan gemesi gerekti#i gibi), Marx'n at# ktann "gnoseolojik"
topra#nda tarihsel anlatlarn bir at!masnn (Kant'n felsefenin alann tasvir etmekte
kulland# !u Kampfplatz', sava! meydann yine hatrlayalm) yer ald#n ve modern
tarihimizin bundan ba!ka bir !ey olmad#n grmek gerekiyor.
Peki tarihsel maddecilik iinde Marx nasl konu!uyordu? Her !ey Marx'n Warensprache adn
verdi#i, "meta dola!mnn dili" ile, dilbilimci ve poetiki Roman Jakobson'un Schriftsprache
dedi#i "yazlarn dola!m dili" arasnda kalan bir meknn zmlenmesine a#ryor.
"$eyle!mi!" (Lukacs) varlklarn dola!m ile "nesneleriyle zorunlu ba#larndan kurtulmu!"
szlerin dola!m, belli bir meknda nasl biraraya geliyorlar? Rheinische Zeitung yazar Marx
ile Gen Hegelcilere "sadece bir tccar ve Prusya Kraliyet Ordusu'nda bir topu" oldu#unu
nazik bir dille anlatan Engels'in kar!la!malar ne lde "tesadf"t? Dil dola!mnn yer yer
siyasal kar!la!ma ve temas meknlar yaratt# zel bir dnyann varl#ndan sz edebiliriz.
Marksizm'in olu!umu ve evrimi asndan diller alannda cereyan eden bu kar!la!ma, ileride
Proudhon, Lasalle, Dhring ve Bakunin'i de iine alacak, ama szgelimi bir Nietzsche'yi
d!layacaktr. Bunlarn "tesadf" oldu#unu sylemek ne lde do#ru olur? Ayn !ekilde
Marx'n, kapitalizmin do#u! srelerine ili!kin olarak altn izdi#i ok zel bir "tesadf",
"topraktan ve tm di#er ba#larndan ba#mszla!m! zgr emek-gc" ile "ticari sermaye"
arasndaki "kar!la!ma" da kapitalizmin olu!umu asndan asla bir tesadf de#il, bir
zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor anla!lr ve karanlkta
kalm! bir kavramla!trma zincirinin halkalarndan birini olu!turan bu konu, tm bir
"iradecilik" temati#ine istenmese de olanak sa#lam! gibidir. 19. yzyldan bu yana, sol kltr
"tesadflerden" korkmakta, onu "bilimsel" bir dnya gr!nn kavramlar dnyasnda
yak!tramamakta, daha da nemlisi, "tesadflerden" faydalanmay, Bol!evik devrimci
atlmnn d!nda pek becerememektedir. Bylece, "hareket" ile "kurumla!ma", sanki zorunlu
bir "rgtlenin" kategorik emperatifinin dayatmas sz konusuymu! gibi, sol kltrn
"tesadflere" kar! kard# bir gler birikimi haline gelmektedir. Bu yzden "tesadfn
olumlanmas"nn byk d!nr Nietzsche ile Marksizm arasnda herhangi bir "ortak
payda"nn bir trl bulunamamas (felsefi-tarihsel kurgular alannda kendimizi a!r
cesaretlendirmezsek) ancak gnmzde yeni bir sorgulamann konusu haline gelebiliyor. "ki
dil, birbirleriyle ortak bir meknda kar!la!mamak iin zel bir aba sarfetmi! gibidir sanki.
Ayn olgu, farkl biimlerde (apak bir kar!la!mann varl#na ra#men) Marx ile Proudhon,
sonrasnda da Marx ile Bakunin arasnda da sz konusudur. Bylece dillerin dola!mlar
arasndaki karakteristik kar!la!malarn incelenmesi, herhangi bir yorumsama ynteminden
ok daha gl bir biimde bizi Mannheim'n nerdi#i bir "diller sosyolojisi"ne gtrebilir.
De te fabula narratur, ikinci olarak, !u uyary yapar: Marksizm'in esas olarak 19. yzyla ait
bir tasarm oldu#u, orada "sudaki balk" gibi ya!ad#, bu yzden gnmzn "nesnel"
dnyasn aklamaya, dolaysyla ynlendirmeye artk yetenekli olmad#, yalnzca
Marksizm'e kar! evrensel zaferini kutlamakta pek acele eden liberalizm trlerinin de#il,
(eski) Marksistlerin de kabul etmeye, yer yer vurgulamaya ba!ladklar bir gr! haline geldi.
Buna gre, dnya bugn genel grnm ve her vehesiyle, Marx'n gzlemledi#i yzyln
dnyasndan artk ok uzaktr. Dnyamz, onu olsa olsa bir tr "tarih hafzasna" sarp
sarmalam!, onunla i!ini bitirmi!tir. stelik bu tr temalar telaffuz edebilmek iin yzeysel
ve dzeysiz bir neo-liberal belgati arka kapdan davet etmi! olmak da gerekmiyor. Bu kabul
o kadar banal ve kanlmazdr ki, Marksizm'in e!itli gzerghlarnda direnmeye devam
eden, hi de#ilse gnmzn ve gelece#in dnyasnda Marx'n sylediklerinin hl bir nemi
oldu#unu, olaca#n d!nmekten vazgemeyenlerin de herhangi bir tart!maya giri! olarak
kullanacaklar, yine bu tr temalardr. yleyse ilk sorumuzu hemen !imdi sorabiliriz: Marx'n
gzlemledi#i dnya ile bugn gzlemledi#imiz dnya arasndaki farkn dile getirilmesi bir tr
truizmden* ba!ka bir !ey olabilir mi? Ayn sorunun bir Machiavelli, bir Rousseau, ya da bir
De Tocqueville iin ortaya atmama Marx'n konumunun "gizli" ve "itiraf edilmemi!" bir
ayrcalk ta!d#n da gsteriyor. Elbette burada basit bir truizmin tesine ta!an bir kurnazlk
da yolunu bulmaktadr. Unutulan veya gzard edilen en nemli !ey, belki de "Marx'n
gzlemledi#i ve aklad# dnya" ile "bizim gzlemleyebildi#imiz ve aklad#mz dnya"
arasndaki farktan bahsetmenin pek de masum olmad#dr. Belki Marx a#n gzlemlemi!,
yorumlam! ve aklamaya giri!mi!tir. Ama bunu bizim bugn, kendi dnyamz iin
ba!arabildi#imiz varsaym ne lde ileri srlebilir? Byle bir varsaymn tehlikesini
d!nmek, Marx'n hl neden "esasa ili!kin" bir ift sz oldu#unu gsterecektir. Marx'-n
syleyece#i !ey elbette "bizim a#mz aklamak" de#ildir. Bu szn nemi, birinin kendi
a#n "anlamak" ve "aklamak" iin ne yapabilece#ini bize #retecek son sistematik
d!nceyi ieriyor olmasnda yatyor.
Bir zamanlar Karl Mannheim'n, belki yanl! olarak "Erkenntnissoziologie", Bilgi Sosyolojisi
diye anlan bir "dil sosyolojisini" a#ran sorgulamas yeni k! noktalarndan birini
olu!turabilir. Elimize ald#mz bir gazete metnini, bir bildiriyi, ortaya atlm! bir protestoyu,
bir bro!r ya da kitab, bir TV ya da radyo konu!masn, bir tm olarak "tutucu", "ilerici",
"solcu" ya da "sa#c" klan nedir? Bu soruya verilebilecek cevaplarn byk bir ksm,
sorunun bizzat kendisine ikin olan bir "yazar" sorunsalnda d#mlenip kalacaktr. Yazarn
kimli#ine ve etiketine uygun olarak, sz konusu metnin veya sylemin karakteri
erevelenebilecek ve sfatlandrlabilecektir. Ancak elbette bu tr erevelemenin szgelimi
edebi "trler" etrafndaki ayr!trmalardan esasl bir fark vardr. Bir metnin ya da sylemin
"tutucu" ya da "ilerici" olu!u konusundaki ayrmla!trma, bir metnin edebi trne gnderme
yapan "!iir", "deneme" ya da "felsefi" bir metin olu!undan ok, farkl yorumlama ve almlama
biimlerine ba#lanr, Ku!kusuz Karl Mannheim'n gznnde tuttu#u rnekler Birinci Sava!
sonras Alman edebiyatndaki "tutuculuk" ve "ilericilik" arasndaki tedirginlik verici
salnmalardan, "Jungkonservativ", Gen-Tutucu edebiyata ynelen ele!tirel bir
zmlemeden pek uzakta de#ildi. Ama aktr ki, sz konusu olan asla bir "edebi tr"
kategorisi de#ildir. Daha ok, sylemlerin ba#msz dola!m srelerine dahil olu!lar
srasnda vuku bulan, yerine gre siyasal, iktisad" ve ideolojik etkiler reten daha geni!
ereveli ve gndelik ya!am ku!atabilecek bir gc bnyesinde barndran bir tr "sylem-
anlat dzeni" sz konusudur. Aslnda, "edebi trler"in bu dzenden asla ba#msz olmadklar
da pek ok rnekle gsterilebilir: 19. yzyl Rus edebiyatnda treyen bir "siyasal amal
edebiyat" d!ncesi, yalnzca erni!evski'nin Ne Yapmal?'sn de#il, belki de Tolstoy'un,
Dostoyevski'nin metinlerinin tmn de ku!atyordu. Ama belli bir !artla: Edebi bir metnin
yazl! ve almlanma srelerinin aslnda siyasal-ideolojik dzlemlerde dola!ma girmelerinin
asndan baklmas gerekiyor burada. Ba!ka bir deyi!le, metnin siyasal bir endoktrinasyon
amacn yazarn niyetleri asndan ta!yp ta!mad# ancak ikincil bir nemdedir.
Marx literatrnn 20. yzyl kiliselerinde -- (akademik ya!am iin bu sz kullanmamzn
bir hata oldu#unu d!nmek iin henz bir nedenim yok) kar!lanmas, kendi zel tarihine ve
sava! meydanna sahiptir. Her durumda, bu sava! meydannda Marx'n (daha do#rusu
Marksizm'in) nihai olarak muzaffer kt#n sylemenin olanakszl#, ekonomi-politi#in
burjuvaca tasarmnn (akademik iktisat bilimi bundan ba!ka nedir?) ve bizzat kapitalizmin
ekonomi-politi#inin kar!sna dikilen bir 19. yzyl d!ncesinin de#er kaybna u#rad#
anlamna asla gelmiyor.
yleyse, Marx'n d!ncesi "gerek ele!tiri"dir, nk "gerekli#in ele!tirisi"dir. Frankfurt
Ekolnden ba!layarak gnmze dek, srasyla 68'li, anar!ist, feminist ve radikal "ele!tiri"
ku!aklarna yak!trma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayaca#m "zayf d!nce"
terimi ayn zamanda "gerek ele!tirinin" katetti#i toplumsal ve siyasal boyutlar da ortaya
karmakta yardmc olabilir: Zayf d!ncenin srtna bindirilmi! ele!tiri, ya radikalizm, ya
da ele!tirel felsefenin yeni olanaklar olarak sunulmaya devam ediyorlar bu gnlerde.
Kolayca, bir ele!tiri a#nda ya!amakta oldu#umuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve ku!aklar
asrlardr pe!isra srkleyip gtrm!, bir bakma tarihin pestilini karm! d!nceler ve
"meta-anlatlar" a#nn kapand# (nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin rne#i olarak
grlr hep), fark edilmeden kalann, bir di#erinden ve herbirinden "farkl" olann de#er
kazand#, her zel zgrl#n kendi engelini, dolaysyla farkl biimlenme ve yaplanma
tarzn buldu#u ve ele!tirinin, toplumsal, kltrel, estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez
daha !ans tanyacak tek d!nsel buyruk, tek kelam tarz oldu#u syleniyor. Bu zayf
d!ncenin nerilmesidir. Ktphaneler dolusu sayfa ve yaz, daha !imdiden, hakikatin btn
normlarnn ve dayanaklarnn de#i!ime u#rad#n, ya!l, ki!isellikten arnm! d!nce
yumaklarnn zorunlu ve mukadder eriyi!lerinin zl!lerinin tadn nihayet karmaya
ba!lamak gerekti#ini syleyerek kyorlar yola.
Bylece, zayf d!nce kltr dnyasnn tuza#ndadr. Yolunu orada bulur, saldr nesnelerini
seer. Onun mekni#i, fizyonomisi, o#u zaman tasavvur ya da kavramlar bile de#il, kltrel
hisler ve ya!antlar dnyasdr. Sol ya da Marksist kltrn ne kadar byk lekte zayf
d!ncenin boyunduru#u altnda bulundu#unu anlamak iin, bir zamanlar yoksun olmaya
hayfland#, !imdilerde dnyaya yeniden almann tek !ans olarak grd# !u "topya"
unsurunu nasl ele ald#na bakmak yeterlidir. Rya grmek ya da zafer dolu amasz bir
sarho!luk bile ola#an ve sradan (gndelik) sol kltrn topya anlay!nn ok tesinde
hareket eden ve onun tarafndan !a!knlk uyandrc bir aymazlkla kaybedilmi! gnlk
ya!antlardr.
yleyse, De te fabula narratur, "ngiltere'den Almanya'ya gndermekle kalmaz, gnmzn
zayf d!ncesine, Marksizm'in pratiklerinin bile iine sinmi! zayf d!ncenin etkiledi#i
gnmz insanlarna gnderilmi! bir mesajdr. Marx'n zellikle Kapital'de, Gotha
Programnn Ele!tirisi'nde ve bir bakma Grundrisse'de gerekle!tirdi#i zmlemelerin
gnmz dnyasna ili!kin aklayclktan, iyi niyetli bazlarna gre "yer yer" yoksun
oldu#u d!ncesi, tam da "anlatlan senin hikyendir"in telaffuz edildi#i Magnum Opus'un
Alman i!ilerinin "o anki ya!antlarn" do#rudan do#ruya aklam! olmad#n (zel ile
genel arasndaki diyalekti#i kavramyorsak) gzlerden saklayabilir mi? Marx'n d!ncesinin
bir tm olarak "kendi a#na" uygulanma konusunda bile bir tr tevazu ierdi#i sylenebilir
bu noktada. Ancak, "anlatlan senin hikyendir" yine de.
Marx'n sznden birincisi olarak sunmaya al!t#m "senin hikyeni anlatyorlar",
btnsel bir st-anlatnn (merak edilecek bir !ey yok) yeniden devreye sokulmasn
amalamyor elbette. Hakikatin tm ku!atlamasa bile, hep hakikati sylemenin mmkn
oldu#unu en iyi Marx'n eserinden #reniyoruz. Hi de#ilse modern dnyann "yetinebildi#i",
ama bu yetinmeyle kendi hakikat anlatsndan gurur duyabildi#i bir zelli#i, hakikati
sylemeye atfedilen erdem de#erinde bulabiliriz.
Hakikati sylemenin erdemi ile hakikati ke!fetmenin (Marx, eserinin tmnde, bu iki neriyi
yalnzca sunmakla kalmaz, her ikisini birbiriyle ba#lantya sokmaya al!r) bizzat kendisi
arasndaki mesafenin almasn modernli#in arka planna yerle!tirebiliriz. Marx'n szlerinin
hakikati, "bilimsel sosyalizm" iddialarnn arka planndan ekildike (hatrlayalm: Modern
akademik bilimlerin gereksinimi, e#er "hakikat istemi" ad verilebilecek bir !ey varsa, ondan
olabildi#ince uzaktr) geriye kalan bo!lu#u ne ile dolduraca#mz sorusunu sorduruyor bize.
Bu sorunun sorulabilmesi, Marx'n yzylnn gerekten 21. yzyl olaca#n m anlatyor,
yoksa, modern znenin "yap"ya mahkumiyetinin altn izen her d!nce gibi (Spinoza,
Nietzsche ve Freud), zorunlu bir srar ve kanlmaz geriye dn!leri mi ya!atyor? $imdilik
bu sorunun cevabn, her zaman oldu#u gibi ertelemenin erdemli bir tavr olaca#na
inanyorum.
Yine de, modern dnya "hakikati syleme" ile "hakikatin ke!fi" arasndaki mesafeyi
dolaymlamaktan artk vazgemi!tir ve bu tutumun altnn izilmesi ancak Marx'n
d!ncesinin yeniden devreye sokulu!uyla mmkn olabilir. Bir ara Lacan'n sylemeye
al!t# gibi, hep hakikati sylemek mmkndr, ama tmn, oldu#u gibi anlatmak
olanakszdr. Bu, hakikatin "mutlakl#na" (i!te yine Marx Hegel'e kar!) bir reddiyenin,
aslnda daha Hegel'in felsefesinde bile i! ba!nda oldu#unu gstermiyor mu?
Oysa, de te fabula narratur'un bizi gtrd# anlatlar dnyas, tarihsel maddecili#in basit bir
"slup" ya da "bilimsel sunu!" sorununda kendini snrlayamayaca#n hemen hatrlatyor.
Bunu Kapital'in anlatsnn z-yapsnda gzlemlemeye al!mak ilgin olurdu. nmze
!imdi koyaca#mz, bir anlatnn "kurgu problemi"dir yleyse.
Herkesin bildi#i gibi, meta ile ba!lyor. ?a#da! (kapitalist, yleyse bizimle de a#da!)
toplumun bir "hcresi", aynen aile gibi, ili!kilerin "grntsn" yanstan bir gsterge olarak
meta, kendi varolu!una ve kendi "diline" (Warensprache) sahiptir. $u nl ve belli oranda
ksr "meta feti!izmi" ve ona ba#lanan "yabancla!ma" temalarna kadar gitmeden, Marx'n
Kapital'in ilk kitabnda giri!ti#i "metalarn dili"ni tercmesinin (hangi dile?) hangi formlleri
gerektirmi! oldu#unu tart!maya ba!layalm. Tarihsel maddecili#in, Marx'n nerdi#i bir
yntem olarak, Kapital'in bedeninin d!ndan, harfiyen uygulayan bir mdahale zelli#i
ta!d#n ok !kr artk d!nmyorsak, Marx'n yrtt# meta tart!masnn ierdi#i garip
bir krlmadan bahsedebiliriz. Krlma, De te fabula narratur'un sundu#u hikye anlay!n,
bilinebilir en "modern' tavrla d!avurmaktadr. Her nedense, meta ile ba!larsak, Kapital'in
kurulu!unun --unutmayalm ki, "kapitalist toplumun muazzam bir metalar y#n" olarak
belirdi#ini yazarak ba!lar...-- kapitalizmin evrimi ile ak!t#n tam da bu noktada
syleyebilir miyiz acaba? Ama tart!ma, hemen, metalarn dilinin "meta dola!m" iinde,
dolaysyla "sermaye birikimi" erevesinde konu!tu#unu hatrlatarak devam eder: P-M-P
formlnn cebir snrlarn a!an sihiri (burjuva iktisadnn, yani ideolojisinin krl#n
tanmlayan sihir) grntler diyalekti#inin sonularn ve etkilerini aydnlatmyor mu? "!te, P-
M-P, bize bir grntden ba!ka ne anlatyor? Emek-gcnn bir kavram, ama yepyeni bir
kavram olarak gerek beliri!inin Marx'tan nce burjuva iktisadnn (zellikle Ricardo'nun)
iinde gerekle!ti#ine bizzat Marx'n kendisinin verdi#i !ehadet, P-M-P'nin acaba bir
"kaynak" olarak tanmlanabilecek bir srr olmad#n m anlatyor, yoksa, bizzat Marx'n
yrtt# tart!mann, forml "insan dilinin" d!na, belki de kapitalist toplumun nc
Kitap'ta tart!lacak "yeniden retim"inin alanna aktard#n m syleyece#iz? Formllerin
"yasalar" olmaktan ok "emareler" oldu#u kabul edilirse, P-M-P'nin insan dilinden neyi
tercme etti#i sorusu kar kar!mza. yleyse, biraz da bu i-d!nsel tart!mann kar!snda
okuyucunun gstermi! oldu#u sabra s#narak, P-M-P'nin metalarn dilinden insan diline
tercmesinin "parann gerekli#i satn al!" oldu#unu iddia etmek istiyorum. Para zerine
Marksist zmlemelerin belirledi#i yn aktr: Parann ontolojik bir varl#na reddiye, ama
ayn zamanda onun gstergebilimsel de#erinin, bir "emare" niteli#inin tann!... Meta'nn ta
ba!tan tart!mann ana eksenine oturtulmas bu yzdendir. Gelgelelim, insan diline yapt#mz
tercme --ey insanlk-- meta feti!izminin antropolojik diyebilece#imiz karakterinin tesine
gemeye zorluyor bizi. Marx'n eserinde meta kendini anlatmaz, dilini tercmeye, ama asla
"tefsiri" olmayan bir yorumlamaya brakr. Parann her !eyi satn alabilece#i trnden, ya da
Proudhon'un ele!tirilmi! forml "mlkiyet hrszlktr!" benzeri olumsuzlamalar, ete
dokunup actan bir gerekli#in, diyelim, kapitalist toplumun insan iin bir "evre" oldu#unun
bilincini asla d!lamazlar. Ama derin forml, insan dilinde terennm edilebilecek, bylece
siyasal sloganlar arasnda kendine yer bulabilecek olan "parann gerekli#i satn al!"
oldu#unda, herhalde Marx' 21. yzyla yeniden davet edi!imizin gerekelerinden biri daha
ortaya kar.
Para-meta-para emberi, Kapital'in birinci kitabnn tart!masnn oda#nda yer alan bu
cehennemi ember, nceye ve sonraya sahip de#il gibidir: Kapitalizmin tarihsel bir biim
oldu#unu defalarca yineleyen Marx asndan bir anlatm eksikli#i mi sz konusudur yoksa?
Daha ok, anlatnn dilinin (de te fabula narratur), henz anlatmam! oldu#u !eyi, kuramsal
bir tart!mann sessizli#i iinde belirlemesi hissedilebilir orada.
Bir zamanlar "yapsalclk" ile sulanmalarna kar! karken pek de inandrc olmayan
Marksist d!nrlerden bazlarnn, bu arada elbette Althusser ile Maurice Godelier'nin
"senkronik" bir zmleme modelini sunduklar Kapital'in yaps, aslnda modern
"hikyelendirmenin" ve romann temel formlarn yanstt#, pek de yzeysel oldu#u iddia
edilemeyecek bir katmana sahiptir: P-M-P formlne eri!ildi#inde, hl metalarn dilinin
iindeyiz. Birinci ciltten nc cilde kadar srayan (ikinci cildin aslnda Art-De#er
Kurumlar'nn bir zeti oldu#unu kabul edersek) !ey bir hikyenin anlatl!nn devam
ettirili!idir. Ancak onun "kuramsal" yaps, "fenomenal" (Erscheinung), grn!sel olann bir
"ciddiye aln!" da de#il midir ayn zamanda? Metalarn dilinde telaffuz edilen sz akitleri
kapitalist retim ili!kilerini "saklayan", "maskeleyen" bir "grn!ten" ibaret ise de, bu
grn!n kendine zg "etkinli#ine" (Althusser'e gre "maddi" bir ideolojik etki de#il midir
bu?) sahip oldu#u d!ncesini d!lamamak gerekiyor. Ancak "ideoloji"den nce dilden ve
anlatdan bahsediyorsak, bunun nedeni, bu ilk terime yklenen asrlk de#erler sistemi ve
"yanlsama" retori#inin srdrlmesini perinleyen bir semantik a# her zaman i! ba!na
a#rmasdr. Metalarn dili, ideolojiyi anlatr ve temellendirir. Sylenebilecek olan, insanlarn
bir "meta feti!izmi"ne kurban gittiklerinden ok, metalarn dilinin zneleri haline dn!meleri
(metalar aras ili!kiler insanlar aras ili!kilerden ba!kas de#ildir), dolaysyla, metalarn bizzat
kendilerinin "feti!ist" olduklardr.
Marx'ta en ilkelinden bir "animizm" bulamayaca#mz elbette bellidir. Sylenmek istenen,
metalarn bir dile sahip olduklar ve bunun be!eri zneyi kendi alanlarnn d!na itmek !yle
dursun, bir tr sorumluluklar ve faaliyetler zincirine eklemlemekten bir an olsun geri
kalmad#dr. Metalar dnyas "ad verir" Nominal gelir, sanki her an bir pasta, daha kitabn ilk
satrlarnda dile getirildi#i gibi, "muazzam bir metalar y#n" olarak dnya "herkese, e!it
lde" payla!trlr. Tart!masz bir !ekilde burada Spinoza'nn, ba!ka bir yerde de#indi#im
de fact ile de jure gler ayrmna varyoruz. Metalarn dili, bylece bir ad verme dilidir --
toplumun e!itli kesimlerine, Herakleitos'un bir zamanlar "polemos"un, sava!n i!levi
konusunda sylediklerindeki gibi, henz retim srecinden gememi! "metalar" payla!trr.
Elbette bu, asla gerek bl!m ili!kilerine gnderme yapmaz, daha ok, bl!m olanakl
klacak tasarmlar dnyasn metalarn dilinde ifade eder. Sava! nasl kimilerinin hero,
kahraman, kimilerinin Tanr, kimilerinin ise insan olduklarn tayin ediyorsa, metalarn
konu!mas ve buyru#u altnda toplumsal snflarn geli!im !ecerelerini karmak tart!mann
takip edece#i yoldur. Sonradan Rose Luxemburg'un hatrlataca# gibi, bu !ecere,
"polemos"un, yani snf mcadelelerinin d!nda, ya da ncesinde de#ildir. "radecili#in ve
Sorelvari "Genel Grev" retori#inin eline hi d!meksizin, snf mcadelelerinin (hani
"!imdiye kadarki tm tarih" diye ba!layan nl bir szn tamamlaycs ve yklemi) snflar
hep nceledi#ini kabul edebiliriz. Bu Marx'n eserinin tmnden karlabilecek ve hl do#ru
olan genel bir sonutur ve bizim iin !u anlama gelir: De te fabula narratur.
yleyse, gnmz Marksizm'inin --elbette-- "somut" ve "kanlamaz" gzlemler yoluyla
veya do#rudan do#ruya "praksis"in iinde yakalad# bir hakikatin, hangi anlamda bir hakikat
oldu#unu ele almak zorundayz yeniden: Bu hakikat, --yine elbette-- istedi#iniz kadar
"proletaryann yok olu!u" ya da "devrimci zn yitiri!i" trnden yar-eskatolojik bir
terminolojiyle ku!atverin, "polemos"un varolu!un srdrlmesidir. Luxemburg'un
hatrlatmas: Snflardan iki anlamda bahsedilebilir --Kapital'in nc kitabnn sonunda, tm
beklentilere kar!n Marx tarafndan tamamlanmam! !u "Snflar" ba!lkl pasajn, tpk
Spinoza'nn, a#larn grd# byk d!nrler arasnda az ok "demokrat' olarak
tanmlanabilecek belki tek d!nrn nl Siyasal Deneme'sinin sonunda, tamamlanmam!
haliyle yer alan "Demokrasi" ba!lkl blm konusunda sylenebilece#i gibi, bize daha neler
anlatabilece#i sorusuyla ilerlemeli. Akas Kapital'de bahsedilen ve !ecereleri dzenlenen
"snflar", kapitalist retim ili!kilerinin "d!nda", ama kapitalist retim ili!kilerini
zmleyen bir "dilin", bu ister Marx'n, isterse "metalarn dili" olsun, "iinde" anlatlm!
snflardr. Ne bir kollektif bilin durumunu, ne belli bir praksis'i, ne de bireysel ya da
kollektif eylemlili#i a#r!trmadan, do#rudan do#ruya, "gelir kaynaklar, srasyla, cret, kr
ve toprak rant olan"... "kapitalist toplumun byk snf" sz konusu edilir. Belki de
Marx'n ba!ka yerlerde, Kapital'de cevaplamad# sorusuna, "bir snf olu!turan !ey nedir?"
!eklindeki soruya, !u ya da bu biimde cevap vermi! oldu#u d!nlebilir. Ancak, srasyla
e!itli gelir kaynaklarna cevap veren byk snf, ok gemeden kendi tanmlarn
kaybedeceklerdir. Polemos, sava! ve e!itli tarzlar (rekabet, toplumsal kar rntlerinin
de#i!imi vb.) kanlmaz bir !ekilde, meta ili!kilerinin !u ya da bu tarafnda yer almann
(szgelimi "emek-gcn satma zorunlulu#u"nun) farkl eklemlenme biimlerinin
tanmlanaca# gerek bir dnyay hatrlatr bize. yleyse gerekten, kapitalist retim ili!kileri
iinde tanmlanm! bulunan snflar, snfn birinci anlamndadr.
Snfn ikinci anlam, belki de Marx'n 1848 ile 1872 arasnda, iki Komn ile a!r ularn
bulan bir tarihsel kesit zerinde harekete geirdi#i ksa dnemli "mcadele
zmlemelerinde", !u Fransa'da Snf Mcadeleleri ile 18 Brumaire'inde yer alyor. Burada
artk snflar ne karlaryla, ne de karlarnn "bilinciyle" (bunu Hegel'in idealist "z-
bilinci"nden tretmeye kalkmasak bile) hareket etmektedirler. Daha da ilginci, snflar, burada
akas somut insanlardan ve "toplumsal tip"lerden olu!maktadrlar. "Somutun bilimi" bizi
do#rudan do#ruya "siyasal alan"a, 19. yzyldan miras ald#mz "hareket retori#ine" ve
metalarn dilini bile ko!ullandrabilecek olan bir siyasal praksis diline do#ru gtrecektir.
Akas, insanlar karlarn, geleceklerini, zgrlklerinin ko!ullarn fark edemezler ve i!te
bu yzden, tarihin ak! iinde, yani polemos iinde savrulan kitlelere dn!rler. Marx, bu
eserlerinde, Kapital'deki vlger iktisatlara yneltti#i keskin dilini hazin bir ironiye
dn!trr. Ayn tarihsel anlat, Kapital'in birinci cildini de "e!zamanl" zmleme
tart!masnn tam kalbinde ziyaret etmekten geri kalmaz: P-M-P formln "kesintiye
u#ratan, yani birikmi! muazzam meta y#nn, yani "kapitalist sermaye"yi aklayan, yani
"nasl birikebildi#ini" aklayan !u nl tarihe blm --"lkel Sermaye Birikimi Blm:
Anlatlan senin hikyendi... Orada snflar, ikinci anlamdaki grnmleriyle ortaya karlar --
anlatlan bir "snf ncesi" durum olmaktan ok, kapitalizmin ortaya k!nn asla bir "tarihsel
kanlmazlk" olmad#n, en azndan byk tesadfn biraraya geli!iyle bugnk
"zorunlulu#un" iine d!m! oldu#umuzu gsteren tarihsel bir sretir. Sermaye, bedeninde
yalnz meta y#nlarn, para ve krediyi, retim aralarn, denmemi! art-eme#i biriktirmekle
kalmaz, akas, insanlar biriktirir. Srecin iinde yer alan !iddet ve iradecilik yanltc
de#ildir. Kapitalizme gei!, "yasalar" aracl#yla formle edilemez. Bunu belki bugn,
Chicago niversitesi'nin kampsn evreleyen muazzam yoksullu#u ve sararp solmu!
insanlar uzun admlarla atlayarak km! Do#u Avrupal lkelere "kapitalizme gei!in
yasalarn" #retmeye ko!an neo-liberal iktisatlarna ancak Marx'n kitabn yeniden-
okumaya kalk!mak #retebilir.
Marx'n birinci sz olarak sunmaya al!t#m De te fabula narratur, yleyse bize, "snf
mcadeleleri tarihi"nin ("Tarih" zaten yle de#il midir?) bir yklemini aktaryor. Bu yklem,
dilin ve anlatnn, ama gndelik ya!amdaki ve toplumsal ba#lamndaki anlatnn yklemidir.
Nasl dil, toplumsal ykmler ve mecburiyetler yaratmaya yarayan bir "ara" ise, Marksist
anlat da, kendi dilini yaratmak zorundayd. Dil zerine Marksist ya da de#il tart!malarn
Stalin kestirip atana kadar ne kadar ate!li bir !ekilde srp durdu#u bilinir: Stalin'e gre, "dil
evrenseldir, snflarn kendilerine zg dilleri yoktur." Bu kestirip atma, eninde sonunda ba!ka
bir kestirip atmaya paraleldi: LEF grubunu bir dnem olu!turmu!, Rus biimcili#ini ve
Leningrad Poetika dergisini bir sre ellerinde tutmu!, Leningrad Estetik Ekol temsilcilerinin,
zellikle !u nl Mihail Bahtin'in arkada!larnn ksmi destekleriyle edebiyat ile siyaset
arasndaki dil ili!kisini alabildi#ine tart!m! bir ku!a#n yok edili!i sz konusudur. Burada
konuyu yalnzca iki annda tespit etmeye al!aca#m.
Birincisi, elbette, Lenin'in tart!t# "siyaset dili" sorusudur. Nazi propagandacs Goebbels'in
yksekten atan (krdaki dilimiz bir yaland. Berlin'e, drt milyon cann metropol ritmiyle atp
durdu#u yere geldi#imizde, kahve gmleklilerin dili, anlamn bile bilmedikleri bir konu!may
tek kelime sektirmeksizin k!eba!larnda konu!abiliyorlard artk") "dili" de#il, De te fabula
narratur'un en esasl temelini ortaya koyan bir "dil". Lenin buna, akas rasskaz adn verir
ve bir bakma, Marx'n pek ok yerde kulland# Berichi (anlat) i!levini bir kez daha yanklar.
Bahsetti#im, yz yla yakn bir sre nce, yalnzca yeni yln de#il, yeni yzyln "annda",
1900 ylnn Mays'nda Harkov fabrikalarnn i!ilerinin "anlatlar"nn bir "ciddiye
aln!"dr. Lenin bunu iki anda gerekle!tirmeyi nerir: "!ilere "kendi gereklerini anlatma"
!ansn tanmak. Sorun, ne bir hakikatin ke!fi, ne de, sonradan olaca# gibi, bir tr
"konu!maya izin vermek" sorusudur. Marksist el kitaplarnn #tledi#i "bilgelik"ten ne kadar
da uzak! O noktada "snfn ikinci anlam"na, insann "kendi hikayesini anlatmas"na
geiyoruz. Ve anlatlacak !ey, yoksulluktur elbette. Ama, --yine elbette-- tm a#larn
yoksullu#u, kapitalizmin ayrlmaz bir paras olarak, modern insandaki tart!lmaz sararp
solma olarak yoksulluk. Oradaki "anlat" tart!ma bile de#ildir (Siyaset Meydan ya da sol bir
partinin ola#an gndeli#i). Marx'n ve Lenin'in "bilgeli#i", duyulmayan sese kulak vermek
de#il, onu grnr klmak, evet, duyulur bile de#il, "grnr" klmaktr. Lenin'ci rasskaz,
yleyse bir "aktarma"dr. Belki de, "aktarma"nn bir "parti rgtleni! tarz" haline gelmesi
iin, Rossana Rossanda'nn !u farelerin kemirmesine terkedilmi! "el kitab"n beklemek
gerekecektir uzun sre ama, "tarihi ve !imdiyi" anlatma tarz, tarihin kendisini
biimlendirece#ine gre, diller iinde verilecek her trl mcadelenin, "anlatlan senin
hikyendir" iinde temellenmesi gerekti#i daha !imdiden aklk kazanr. Bilinlendirme
"teknikleri" ad verilen !eyin eninde sonunda bir "aktarma" i!levi oldu#unu, ya da olmas
gerekti#ini ngrebilmek... "!te De te fabula narratur'un bizim iin ne ifade etti#i...
Lenin'in unutulmu! 1900 yl makalesi sosyalizmin "sz eti#ini" bildirir. "Mays Gn,
Harkov "!ilerinin Anlatlar". Siyasal alann "szlerle" rlp rlemeyece#ini anlamak iin
gnmzn toplumsal ili!ki rntlerine --!u enformasyon toplumu ad verilen !eyden
medyatik basnlara varncaya kadar-- bir gz atmak yeter.
"Anlatlarn ciddiye aln!" Marksist kltrn iine o kadar sinmi!tir ki, bir syle!isinde
Slavoj Zizek'in hatrlatt# gibi, bugn siyasal alandaki "tart!malarn" aya#a d!rerek
rutinle!tirdi#i bir etik anlay!, en sapkn ve yozla!m! reel-sosyalizm formlar iinde bile
korunmaktadr. Muhalif sylemlerin a!r lde ciddiye aln! ve baskc kovu!turmalara
u#ray!, gnmzn, metalar dilinin hiyerogliflerine terkedilmi! (enformasyon toplumu ve
reklamlar ne aktaryor ki bize?) "konu!ma zgrl#" retori#inden ok farkl bir "dil eti#i"nin
sz konusu oldu#unu, szgelimi bir Habermas'a hatrlatmaldr.
yleyse, De te fabula narratur'un bize syleyece#i bir !ey daha vardr: Warensprache'nin,
metalarn dilinden telaffuz edilmi! anlatsn (biteviye kapitalizmin konu!mas) tercmesi
(Das Kapital'in katmanlarndan biri) yeterli de#ildir: onun yerine ba!ka bir anlatnn, yepyeni
bir anlamn konulmas, ksacas "ba!ka bir hikyenin anlatlmas" gerekir. Bu "yeni hikyeyi
dinlemek" iin birok kula#n dikilmi! oldu#unu biliyoruz. Ama diller kendi kendilerine
konu!amazlar. Farkl hikyelerin --neredeyse sayszca-- nasl olanakl olduklarn anlam!
olmak pek !a!rtc gelebilir.
"Derin hakikat"n tekli#inden ve "birli#i"nden, gere#i sylemenin (Pravda sosyalizminden
Orman Dili'ne, !u Derevyanny Yazyyk'a kadar giden "reel-sosyalist" bir srecin yaratt#
sorunlar unutmayalm) "bilimsel" tarzlarna varncaya kadar, saysz perspektifin altnda
afallamaktan ba!ka bir !ey yapamayan bir Marksizm imgesini ve tasarsn artk a!acak olan
"farkl anlatlarn birli#i"dir. "!te Marx'n "ikinci-sz"ne bu noktadan bir geit bulabiliriz.
Marx'n !kinci Sz
"Bir kulbede bir saraydakinden farkl d!nlr." Marx'n kuramnn btnnn, ayn
zamanda onun eserinden tretilmeye al!lan bir "ideoloji" kuramnn k! noktas olarak
kabul edilebilecek bu tmce gerek bir "grelilik" kuramnn da ana formldr. Leibnizci ve
Spinozac ynleri tart!ma gtrmez. Buna gre, hepimiz tek ve ayn dnyada ya!yoruz ve bu
dnyann "biricikli#i" asla Stirner'in "Biricik"i, "znelli#in son noktas" ile kar!trlmamal...
Marx'n Stirner ile kavgas, di#er btn tart!ma konularnn yannda, grelili#in nasl
kavramsalla!trlaca#, znel konumlarn nasl tasarlanaca# zerine Marx'n Leibniz ve
zellikle Spinoza felsefelerine borlu oldu#u derin bir sezgiyi de barndran bu bak! asnda
d#mlenir. Bu bak! as, aka sylemek gerekirse, bak! alarnn bir kuramdr ayn
zamanda. "deoloji kuramnn nvelerini iinde barndran bir kuram. Hepimiz ayn kentte
ya!yoruz... Sabah, evimizden yola kt#mzda, herbirimiz farkl amalarla, farkl
gzerghlar takip ediyoruz. "deolojinin bilimi gzerghlarn ve farkl bak! alarnn
bilimidir. Do#al olarak, dnyadaki birey says kadar ok sayda bak! as bulundu#u
besbellidir.
Bu noktada Merleau-Ponty'den bir forml yardma a#rmalyz: Hegelcilerin ve
Marksizm'in de sorgulamadan pek kolayca kabul ediverdi#i bir "kar!tlarn sentezi"
diyalekti#i yerine, bir "a!r kar!tlarn gerilimi" diyalekti#inden sz edilebilir mi? Elbette sz
konusu olan Hegel ve Hegelcili#in "znellik" ile "nesnellik" arasndaki "sentez" d!ncesine
kar! kmaktr. Bu kar! k!, "sentez"in yerine yalnzca bir "gerilim"i koymakla
kalmayacak, stelik gerilim iindeki kar!tlar "a!r" noktalara kadar eri!tirecektir. Bu
diyalektik "znellik" ile "nesnellik" arasndaki nesnellik de#il, "a!r znellik" ile "a!r
nesnellik" arasndaki gerilimde ifade bulacaktr. Diyalektik d!ncenin bu yeni trajik
tasarmnn gnmzn toplumlarnda olup bitenlerle daha yakn bir kavramsal ili!ki
kurabilece#ini kabul edebiliyorum. Bylece, bir "kar!tlarn birli#i" #retisinin
aklayamad# yeni "anlamlar" --szgelimi snf mcadelelerinin ta!yaca# o#ul anlamlar,
dolaysyla "perspektifler"-- gn !#na kabilirler.
Sorunun tm, nce bir "dil" (bir nceki sze, de te fabula narratur'a baknz), ardndan da bir
"ideoloji" sorusuna indirgenebilir. Hikyelerini anlat diye herkesin davet edilmesi, ancak
anlatacak bir !eyleri olanlarn anlatabileceklerini gzlerden niye saklasn? Sosyalizmin bir
ideolojisi vardr. Ama sosyalizm bir "ideoloji" de#ildir.
Marx'n bir "ideoloji" kuramna sahip olup olmad#, szgelimi Alman "deolojisi'nden ya da
Kapital'de tart!lan "metalar feti!izmi"nden bir "ideoloji kuram" tretilip tretilemeyece#i,
yllar boyu tart!lrken, burada kulland#mz anlamyla "perspektif"in bir tr "yanl!
bilinlenme" ile, ksacas bir "st-yap kurumu" olarak ideolojiyle zde!le!tirilmesi hatas
direncini srdrebildi. Althusser'in bile sz konusu "hata"y srdrd# sylenebiliyor. "Bir
kulbede bir saraydakinden farkl d!nlr", akas, bize ideolojiler zerine de#il,
"d!nceler" zerine bir !ey sylemiyor mu?
Ama hl, soruna biraz daha derinden bakacak yerimiz var. Bir kulbede bir saraydakinden
farkl d!nld# o kadar yakc ve kanlmaz bir gerektir ki, oradan tretilecek bir
"Marksist ideoloji kuram"nn !imdiye kadar tretilenlerden ok farkl olaca# hemen ortaya
kar. Marx, akas, !unu da sylemek istemiyor muydu? Bir kulbede ve bir sarayda, ya da
dnyann ba!ka bir yerinde (Marksizm'in co#rafya notu, Avrupa'dan ?in'e ve Latin
Amerika'ya varncaya dek, iyidir) her zaman farkl d!nlr, evet. Ama ayn d!nlseydi,
bu "ideoloji"den ba!kas olmazd.
Vlger iktisatlarn !u "rasyonel iktisad" zne" varsaymlaryla dalga geerken Marx, acaba
kapitalist toplumun pek fark edilmeyen bir haritasn m gznnde bulunduruyordu? Bu
haritada onun "baskn ideoloji" adyla neredeyse vaftiz edebildi#i !eyin aslnda, sonralar
szgelimi bir Roland Barthes'n fark edece#i gibi, "belli bir anda mmkn tek ideoloji"
oldu#u gere#i okunuyor. Geriye, Althusser'in "celbetme" (interpellation) mefhumuyla "dile"
yeniden ba#lan!tan ba!ka bir !ey kalmyor bylece.
$imdi, bu yolda ilerleyerek, ideoloji teriminden ve davet etti#i terminolojiden uzakla!ma
!ansn tepmeyelim: Marx, gerekten, yukardaki szde, "ideolojiden" de#il, "d!nmekten"
sz ediyor. Spinoza'y hatrlarsak, d!nceler ve tanmlamalar, hibir zaman "do#ru" ile
"yanl!"n kstaslarna uymazlar: ?nk, veritas, index sui et falsi (Do#ru, kendinin ve yanl!n
i!aretidir). Elimizde, "yanl!"n, "do#ru"dan ba!ka hibir kstas bulunmad# gere#i pek ok
ki!iyi umutsuzlu#a d!rebilir. Ama bu byle. Spinoza'nn d!ncesinin derinliklerinde
beliren ba!ka bir katman devreye sokulmadka, yreklerin ferahlamas olanaksz olurdu. Bu,
Kartezyen zne'nin, d!ncenin znesi olarak artk varsaylmad#nn hatrlatlmasdr.
Kartezyen zne'nin, Cogito'nun, sarayl bir nfusun temsilcisi oldu#u tarihsel bir olgudur. --
Descartes ve daha sonraki tm resm" "Devlet filozoflar" tam ya da yar yarya sarayldrlar.
Gerek insanlar ise, gerekten d!nrler: Yani kendi a#larnn ko!ullarna, kendi tarihsel ve
meknsal ko!ullarnda, kendi gelenek ve ya!am ko!ullarnn rd# d!nceler zincirine ba#l
olarak.
"deoloji (Spinoza'nn "imaginatio"su, nc dereceden bilgisi dersek. Althusser de bunu
onaylam!t, a!rya kam! olmayz), bir kulbedekinin bir saraydaki gibi d!nmeye
ba!lamasdr. Rya, ba!kasna kaptrlm!tr artk. Yanl! bir bilgi (idea) yoktur. Imaginatio,
eksik, rselenmi! insann ola#an bilgisinden ba!ka bir !ey de#ildir -- bir tr "zorunlu
yanlsama". Tarih boyunca dinlerin, felsefelerin, dnya gr!lerinin "imaginatio" iinde
kalmak zorunda olduklar, daha do#rusu, "imaginatio"yu bir katman olarak barndrdklar
gere#i, bu yzden, olgusal olmaktan geri kalmaz.
yleyse, perspektifin "do#ru" oldu#unu sylemek bir truizmden ba!ka bir !ey de#ildir.
Perspektifi edinmenin hi de kolay bir !ey olmad#, bizzat Spinoza'nn o zor felsefesinin d!a
vurdu#u bir hakikattir oysa. $imdi bu hakikatin ilk anna, bize kanlmaz !ekilde kabul
ettirdi#i bir tr "grelilik d!ncesine" sahip kalm.
Bu grelilik, Marx'n ba!ka ynlerinden ele!tirmekten hi geri kalmad# bir "rasyonalizm"
formlasyonu iindedir ve Spinoza'da, daha da belirgin biimiyle Leibniz'de ifade bulur:
Grelilik, bir zneye gre de#il, zne, greli konumlara ve perspektife gredir. Ba!ka bir
deyi!le, insan, perspektiflere ve bak! alarna yerle!ti#i anlarda belli bir dnya algsna,
d!nceye bu hakikatin erevesine sahip olur.
Bylece, iinde bir taraftan iradecili#in, te taraftan da "baskc bir hakikat" d!ncesinin
ortadan kaldrlaca# ikinci bir ana geebiliriz. Marksist ideoloji kuram, var oldu#u
d!nld# lekte, d!ncenin ko!ullara sahip oldu#u ve bu ko!ullarn "maddeci" bir
tespitinin, yepyeni bir "madde" anlay!na gereksinim duyurdu#unu anlatmaktadr. Bu
"perspektif" olarak, "yol" ya da "gzergh" olarak maddedir. Marksizm bu noktada
"filosofi"den "hilosofi"ye, zaman ve meknn belli bir haritalandrlmasna gemektedir.
Marx'n d!ncesi i!te bu yzden, nce Gen Hegelcilerle, Proudhon'la, sonralar Bakunin'le
giri!ti#i pek acmasz tart!malara kar!n, nce snflarn belli bir perspektifler o#ullu#una
yerle!mi!, hatt kitleler halinde savrulu!a kendini brakm! bir bireyler y#n oldu#unu
tanmadan geemez. "!te Marx'ta bile Stirner gibi birisine ynelik bir olumlama --bir taraftan
yalnzca bireylerin (ama perspektiflerden olu!an o#ul bireylerin) te tarafta ise Devlet'in
varl#nn onaylan!... Ac verici olan, Marksist praksis'in Marx'n eserinin dayatt# bu yeni
o#ulculuk anlay!nn zerinden atlam! olmas ve ancak gnmzn "radikal" hareketleriyle
kar!la!t# andan itibaren kendi me!ruiyetini de sorgulamaya giri!mesi de#il mi?
"!te bu noktada, bir paradoks gibi grnen nc sze geiyoruz. Bir zamanlar Spinoza'nn,
bu ilk "laik" d!nrn rasyonalizminin bile tand# bir me!ruiyetin, "nasl bir dinin" me!ru
kabul edilebilece#inin yeni bir tart!masn yrtmek gerekiyor. zellikle "dinlerin" ve
"partiklarizmlerin" at oynatt# gnmzde...
Marx'n nc Sz
Dinin bir afyon oldu#u szlerinin hemen altnda, onun "ruhsuz bir dnyann ruhu" oldu#u
yazlyor. Bir eli!ki olarak sunulabilecek bu sekans, farkl vurgulama al!kanlklarn da
tatmin ederek (ne de olsa Marx, herkesin, en ok alntlad# yazarlardan biridir), Marx'n ve
genel olarak 19. yzyl Avrupa sosyalist kltrnn hibir an cebelle!mekten geri durmad#
dinin modern paradoksunu ve hakikatla ili!kinin yepyeni bir tanmn davet ediyor. Marx'n
ilk szne ili!kin olarak sylendi#i gibi, "hakikatin mutlakl#na reddiye", Marx'n Hegel'e
her k!masnda yapt# yar-ironik aforizmay bu kez din konusunda telaffuz edilmi!
buluyoruz.
Nedir bu szn anlatt#? Modern insan, "hakikatin" klesi olmaktan ok (Stoac aray!lar
artk gszdr), "hakikatin yaps"nn klesidir. Ve "yap", her zaman iin, "bo!
braklabilir". Szgelimi modern edebiyat kendine gzergh olarak dil ile oynamay setiyse,
bunun nedeni, dilin hakikatini (ayrca dilin anlatt# hakikati) ke!fetmekten, dil ile hakikat
arasnda bir ba#lant kurmaya al!maktan ok, dilin anlatt#nn hakikatin asla kendisi
olmad# d!ncesinin arka planda belirmi! olmasdr. Kafka nmze hep "yaplar" ve "yap
ili!kileri" sunmuyor mu? Onun eseri, gerekten, yaplar arasnda bir gezintidir: Brokratik bir
makina olarak aile ii ili!kiler... Ama bunlar ayn zamanda modern dnyann sululuk,
pi!manlk, ceza, paralanma, sararp solma ve Spaltung (paralanma, yarlma) formlarnn
dile getirilmesi iin birer aratrlar. Baz yazarlarca 20. yzyl modern edebiyatnn ilk
temsilcisi olarak kabul edilen Edgar Allan Poe, modern zihin ile arkaik zihin arasndaki yap
farkn, bunun yannda da modern dnyann muazzam ak!kanl# ve ivmesi kar!snda
alnabilecek tavrlarn yapsn dile getirmiyor muydu: "vmeye kar! durup bekleyerek,
Maelstrm'e d!! esnasnda, basite dire#e sarlarak yok olan karde!inin kaderini
payla!maktan kurtulan Norveli balknn anlats...
$imdi, "ruh"un bir yap oldu#unu gsterecek olan tart!mamza geebiliriz. 19. yzyl,
bugnk biimiyle "solculu#un" bir kltr olarak do#du#u ve geli!ti#i a#dr. Byk lde
Avrupa'ya zgdr ve ak "evrensellik" amalarn iinde ta!maktadr. Dinsel temelleri
tmyle bir yana brakmam!, Avrupa-Hristiyan uygarl#nda varl#n srdren dinsel
sylemlerden --en azndan "sa#c" ya da "tutucu" ad verilen sylemler kadar-- pek uzaklarda
kalmam!tr. Bunu yalnzca "siyasal aktivizm"in dar alan erevesinde snrlyor de#ilim.
Aka "ateist" oldu#unu bildiren bir sylemin daha geni! bir perspektiften bakld#nda,
dneminin tm kltrel, toplumsal ve ideolojik alkantlarnn iinden geti#i, dinsel
sylemler alan tarafndan katedilebildi#i vb. kolayca anla!labilir ve burada ele almaya
al!mayaca#m yntemlerle zmleme konusu haline getirilebilir. Ancak 19. yzyl kltr
bir "kurumla!trma" gelene#ini kendi a#nn gereksinimleri uyarnca devralm!
grnmektedir: Burjuva kamu alann delik de!ik etmeyi bir an olsun brakmayan devrimler
ya da srekli olarak hissedilen devrimci sarsntlar. Avrupa'nn snrlarn bugne dek
biimlendiren payla!m sava!lar (bunlar bugn Yugoslavya rne#inin gsterdi#i gibi
Avrupa'nn gbe#inde cereyan etmekteydiler) ve "vah!i kapitalizm" ile atba! giden bir Sanayi
Devrimi'nin iddialar... Btn bunlar bir kltrn kendini olu!turmak, ayakta tutmak u#runa
"kurumla!ma", bir gelene#e ba#lanma ve dnya zerinde yer tutma iin ortaya koymak
zorunda kalaca# mcadelenin de gznnde tutulmasn zorunlu klmaktadr. Bylece 19.
yzyl Avrupa kltr her !eyden nce iki temati#in olu!turdu#u bir kutupla!mann iinde
kurulmu! gibidir. "Kurumla!ma" ile "hareket" arasnda...
Bahsetti#imiz kurumla!ma temati#i dolaysyla yalnzca bugn, artk gelenek haline gelmi!
solcu sylemin de#il, tm bir 19. yzyl kltrnn bir sorunundan, daha do#rusu bir
hastal#ndan sz edilebilir. Aile, sivil toplum, monden kulpler, bask gruplar, sosyalist ya
da sosyalist olmayan sendika ve partiler, i!i birlikleri, korporasyonlar, temsil" meclisler,
galeriler evresinde kurulan sanat akmlar ve sanat gruplar -- ksacas 19. yzyln genel
bir portresini gzlerimizin nnde uyandrmaya yetecek olu!umlar, Komnist Manifesto'nun
o yo#un edebi etkiler ta!yan dilinde "burjuva toplumu"nun hem gururu, hem de korkular
olan toplumsal kurumlar Bat uygarl# iinde rahatlkla "siyasal" sorunlar haline
gelebilmi!lerdir. Sol retori#in bu uygarlk iinde oynad# asl" ama kstl bir rolden sz
edilebilir bu noktada: Kurumlar bir "hareket" haline dn!trrken, hareketleri
"kurumla!trmak". Marx'n, tart!lmasna hl ara verilmeden devam edilmesi gereken iki
nemli kitab, Louis Bonaparte'n 18 Brumaire'i ile Fransa'da Snf Mcadeleleri, bu karma!k
sreci byk bir aklkla gzlerimiz nne seriyor.
Kurum ile hareket arasndaki al!veri! ve gerilim, Saussure'den bu yana dile de
uygulanabildi#i lde, solcu syleme ili!kin de#inilerde uygulanabilecek bir ereveyi
sunabilir. Dilin ba!lba!na bir kurum oldu#u, ancak dola!ma giren bireysel ya da kollektif
"sz"n bir hareket oldu#u, bu ikisi arasnda yo#un ve ak!kan bir karma!k ili!kiler
dnyasnn belirdi#i sylenebilir. E#er 19. yzyln ya da Bol!evizmin siyasal ve ideolojik
sylemleriyle, Merleau-Ponty'nin deyi!iyle bir "Pravda sosyalizmi"nin "orman dili"ni ayn
sylem olu!umunun ieri#i olarak de#erlendirecek kadar saf de#ilsek, bu ili!kilerin
karma!kl#n bir kez daha teslim ederek i!e ba!lamalyz.
Marksizm'in "kurumsal" bir ieri#e de sahip oldu#u, bu adan 19. yzyl iinde "suda balk"
oldu#u do#ru elbette. stelik "reel sosyalizmin" o#u zaman sunmaktan geri kalmad#,
herbiri kendi erdemini kendi iinde ta!yan Kafkaesk yaplardan da uzun uzadya
bahsedebilir, Marx'n d!ncesinden d!lamaya kalk!abiliriz. Din ise, eninde sonunda
kurumlara, geleneklere vb. ba#lanmadan ba!ka bir !ey olabilir mi? Marx'n zmlemelerinin
"hakikati"nde, pre-kapitalist retim tarzlarnda, eme#in rgtleni!inin esas olarak dinsel bir
karaktere sahip oldu#u da bulunur (compagnonnage'lardan modern sendikalara aktarlan
hibir !ey yok mu?). Elimizde, Marx'n, sonralar Ernst Bloch'un "umut ilkesi"nde, Prinzip
Hoffnung'da hatrlataca# gibi, topyac sosyalistlere yneltti#i ele!tirinin temellendi#i bir
nokta daha bulunuyor: topyaclar, dinsel bir dnya gr!ne sahip olduklar iin de#il,
ksacas "topyac" olduklar iin de#il, diyelim, "adam gibi" topyac olmadklar iin
Marx'n !im!eklerini ekerler zerlerine.
yleyse, gnmzn Marksizm'inin yeniden ke!fetmekte pek ge kald# bir "topya"
d!ncesi, ruhsuz bir dnyaya ruh olabilir ancak. Buna, onyllardr byk bir ikiyzllk
iinde, Marksizm'in eninde sonunda bir "dinden ibaret oldu#unu" terennm eden burjuva
d!ncesinin btn varsaymlarnn rtlebilece#i bir dzlemi de ekleyebiliriz. Ancak,
Bloch'un, Benjamin'in ve Horkheimer'in gsterdikleri gibi, bu topyann dinselli#in ve
tinselli#in tannabildi#i tek bir damar halinde bulunabilece#ini eklemek gerekiyor.
Marksizm'in bunalm ad verilen !ey, topyann (ama nasl bir topyann?) yitirili!i, ryalar
grmenin ba!kalarna (gnmzde isterseniz modern dnyann bilin maniplasyonu
aralarna diyebilirsiniz) brakl!dr. topya d!ncesi yalnzca Marx-ncesi bir hazrlk
safhas de#ildir. Geleceklere ve kom!uluk zaruretlerine ba#lanan bir dnya gr! de de#ildir.
Burjuva kltrnde topyay sakatlayan temel bir zellik, "baskn ideolojisi" ile, kitleleri evin
rahatl#na Fransz entellektellerinin generation cocon adn verdikleri rahatlk ve refah
de#erlerine teslim eden, ksacas "gelece#in dnyasn" terk eden mant#dr. Horkheimer,
biraz farkl bir tonda, arkada! Benjamin'in Angelus Novus'unu yanslayarak, "tarihsel
maddecinin" yrek buruklu#unu ve "ktmserli#ini" anlatr: Ondaki ktmserlik, burjuva
ideolojilerindeki gibi, "gelece#e ili!kin" de#il, gemi!teki sefalete, !iddete ve felaketlere
ancak seyirci kalabilmek yzndendir.
Marx, Comte'un aksine, bir "din" nermiyordu. nerdi#i belli bir topya, gelecekte akla
uydurulmu! bir zeka rn de de#ildi. Eseri bunu her vesileyle tekrarlad#na gre, Marx'n
d!ncesindeki "topyac damar" yeniden yakalamak u#runa, bir tr "Marx ncesine geri
dn!"e ihtiya duyulmayaca# aktr. Sorunlar hl bizi bekledi#ine ve gelecek, her zaman
"gelecek" oldu#una gre, yine Kapital'in nsznden bir Latinizm ile bitirelim: Hic Rhodus,
hic salta!.. ("!te Rodos haydi atla!)
Bu yaz, ilk olarak Birikim dergisinin "Marx'n Bir ift Sz Var" (Nisan 1996, 84) zel
saysnda yaymlanm!tr.

Meczup Edebi yat
Ulus Baker

Yazarlar yazdklar !eylere pek o kadar benzemek zorunda de"iller. Ama
bunu ba!aran kimi yazarlarn temsil ettikleri ok zel bir yazn tipini bir
"tr", bir "janr" olarak ayrt etmek gerekir: "Meczup edebiyat"...

Bu edebiyat "delirmi!lerin", depresyonun ivmesiyle intihara srklenen
Virginia Woolf'un, lgnca akan sz ritimlerinin mucidi Von Kleist'n,
talihsiz Hlderlin'in deha-delilik kar!m edebiyat de"il. Sokaktan,
kahvelerden ve meyhanelerden tand"mz, son derecede "samimi"
(birilerine 'almak' onlarn ya!am biimidir neredeyse), ortaya d!en her
konuda oldu"u kadar, kimsenin sorun olarak alglamad" alanlarda da tuhaf,
o"umuza gln gelen zmler retip durmay bir meslek haline getiren,
bu fikirlerini yaymlatmak u"runa matbaa matbaa dola!arak ellerinde
avularnda ne varsa yatran !u tandklardan bahsediyorum. Meczup bir
yazar ayrt eden, ncelikle onun dnyada d!nlmesi mmkn olan her
konuyla ilgilenmesi ve buna tekabl eden engin bilgisizli"idir. Kurmaca
edebiyata pek yakn de"ildir bu yazarlar -roman, !iir, yk yazsalar da esas
alanlar yeryznn alglayabildikleri btn sorunlarna "derin" zmler
getiren teorik, "fikr" yazlardr. A"r teorik, kutsal, peygamberce... Her
konuda yazabilirler, ama bir "aydn" gibi grnmeyi de genellikle
istemezler. Burada bu ok zel ruh haline de"inece"im.

Herhangi bir fikir dzenlemesi ta!mamakla birlikte meczup kitaplar
genellikle bir giri! ve bir sonu ksmna sahiptirler: Giri!te bir "merhaba",
sonuta bir "ho!akaln"... Bu merhaba-ho!akaln aslnda kitabn temelidir
ve yazarn kendisini tantmas gibi muhakkak gerekli bir i!levi
stlenmektedir. Ba!ka trlerde yazarn kendini tantmasna o kadar ihtiya
yoktur -kutsal kitaplar d!nda... #ster vlger-bilimsel bir dille, ister kutsal,
peygamberce bir havada kaleme alnm! olsun, yazarn samimiyeti
tart!lmaz olmaldr -asabi bir protesto kendi ba!na samimiyettir... Bu
yzden bu tr kitaplarda yazarn imzas da kitaba baslr, tercihen resmi de
konur. Yazarn ki!ili"inin ve i dk!nn en zorunlu oldu"u tr meczup
edebiyatdr. #stedi"i kadar da"nk fikirlerle, lgnca ve gln nerilerle
dolu olsun, btn bu disipline edilmemi! fikirler ak!nn garantisi, sadece
ve sadece yazarn samimiyeti ve buna delalet eden, her yerde hissedilen
imzas, ki!isel tantmdr.

Meczup edebiyatnn nemli bir ayrt edici zelli"i, fikirler ak!nn
serbestli"ine kar!n kurmaca edeb eserlerde bulunmayan bir estetik etki
yoksunlu"udur. Estetik-ncesi bir alana, szgelimi dine ait duygularn
yo"unla!ma ve gev!emeleri kar!snda oldu"umuzu hemen hissederiz. Bu
yazarlardan biri "her !eyin teorisi = herkesin teorisi" formln ortaya
atyordu. Yazdklarnda herhangi bir d!nsel fenomen gremeseniz bile,
meczup yazarlarn temel bir zelli"inin, d!nceyi duygusal genle!me ve
kaslmalarla ikame edebilme yetisi oldu"u anla!labilir. Bylece meczup
edebiyat ile szgelimi Nietzsche'nin "Torino Bunalm" sonrasndaki
yazsn kar!la!trmaya kalkmak anlamsz hale gelecektir -en azndan,
Pierre Klossowski'nin srar etti"i gibi, Torino-Sonras Nietzsche nceki
Nietzsche'nin zorunlu, kanlmaz devamndan, "gerekle!mesinden" ba!ka
bir !ey de"ildir. te taraftan meczup, zerinde etkili olan her fikir, duygu,
d!nce ve ideolojiden faydalanan bir "bricoleur"dr ve mitler kurmay,
bunlara en azndan belli bir sre yrekten inanmay bir an olsun elden
brakmaz.

Meczubun meczuplu"u o"u zaman geleneksel temalar takip eder -gerek
ya!amdaki bir travma, bir a!k krgnl", memleketin ya da dnyann
gidi!at, meczubu zorunlu olarak muhafazakr klar. Oysa bu muhafazakrlk
herhangi bir derinlikten yoksundur -meczup edebiyatna "sahte topya"
havas veren de i!te budur: topyann zaten "sahte" oldu"u varsaylsa bile,
meczup topyasnda iki kez de"illeme sz konusudur -bir topya
yknmesi. Bylece topik tarzn aslnda btnyle uza"nda oldu"umuz,
topyann bir simlasyonuyla kar! kar!ya bulundu"umuz anla!labilir.
"Gerek" topyann doruk noktalar olan metinler en az tasvir ettikleri
topik adalar kadar dzenlidirler -sistematik olarak nce bir kent
planlamas, caddelerin, binalarn dzenlenmesi, ardndan da orada mekn
tutan hayatn tasviri gelir. Meczup topyas gerek topyann
duygularndan, "burada ve !imdi"den tmyle yoksun olmasna ra"men,
bamba!ka duygular tarafndan ta!nd"n hissettirir -daha yo"un bir fke,
fkenin da"tt" nceden kurulmu! ola"an fikriyat, gelenek zlmesine ve
kurtulu! idealarnn mutlak yoksulla!masna dayanan asabi bir protesto...

o"u nemli yazarn bir meczuba e!lik etti"i, bir meczup tipini yaratmaya
ihtiya duydu"u iyi bilinir -bylece Dostoyevski'nin Budala's, ya da Von
Kleist'n meczup asabili"inin doruk noktas olan Kohlhaas' lmszle!ir.
Bu tipler edebiyatn toplumsal tipler retme yetene"inin doruklarn
olu!tururlar -belli bir noktadan sonra yazarn samimi d!avurumlarndan m
ibaret olduklar bile tart!lmaz hale gelir, nk meczubu harekete geiren
duygularn evrensel adalet, kurtulu! ve tanrsal iradenin tecellisi gibi
kutsanm! de"erlerden gemesi kanlmazdr. Von Kleist'n dehas,
Kohlhaas'n delilik ve !iddeti a!rla!tran adalet tutkusuyla edebiyatn bir
e! titre!im iine sokabilmesi, tutkunun anatomisini evrensel adalet fikriyle
lmne bir at!ma iine sokabilmesidir. yle ki, Kohlhaas'n ma"duru
oldu"u adaletsizlik Kleist'n kanlmaz st dzey delili"inin
dinamiklerinden birisine dn!r.

Meczup edebiyatnda evrensel bir adalet temas kanlmazdr. Adaletin
kurumlarna ve hayatn bilumum cenderelerine kar! saf bir fke ile yine e!
lde saf bir evrensel sevgi tutkusu i ie geer. Psikanaliz, meczuplar
anlamay pek ba!aramam!tr -!u nl Schreber vak'asndaki Freudcu telkin,
psikanalizi hep e!cinsellik, ocukluk travmalar ve narsisizm meseleleri
civarnda dnp durmaya sevketmektedir -oysa Schreber metinlerini kateden
ve meczup tipinden daha st bir ldrma dzeyine sratan dinamik onun
bitip tkenmek bilmez toplumsal projeler icad, Tanrnn dzenine kar!
verdi"i amansz mcadele olmaldr.

Meczup edebiyatnn tipolojisinde yapmak istedi"im daraltma, onun bu tr
bir "gerek ldrma"dan farkn kaydetmeye yaryor: Meczup dnyann
dzenine kar! yetersiz bir fke duymaktadr -paranoyak ise fkeyi
yetersizce duymakta, ta!maktadr. Duygularn iki farkl ya!anma biimiyle
kar! kar!ya oldu"umuz sylenebilir: Yetersiz bir ac, yetersiz bir kayg,
yetersiz bir sevin. Meczup dnyadan sklmaktadr -orta snf burjuva
ideolojilerini kolayca kabullenerek onlar klktan kl"a sokar. Projelerini
o"u zaman bir nevi mikro-fa!izme dn!tren de budur: Aile ya!amndaki,
i!yerindeki, sokaktaki kk skntlar dev tanrsal meselelere dn!mekte
ge kalmazlar. Ama kolay ve o"u zaman despotik nitelikli zmlerle
birlikte... Sorun daha ok, ailedeki sevgisizlik meselesinin zmnn
dolayszca evrensel bir zme gnderebilmesi, oradan da kolayca geri
dnebilmesidir. Btn dertlerle dertlenmek, meczubu Stoacl"nkinden ok
farkl, anti-felsefi ve anti-sanatsal bir duygusall"a ta!r: Hibir dert ya da
sorun, dert olarak tam tamna ya!anmamakta, stlenilmemekte, olsa olsa
sansasyonel ifade biimlerine ait bir "kanlar" mekanizmasna
dn!mektedir.

Meczup edebiyatn besleyen, ki!iye zel bir kltrel yetersizlik de"il,
d!ncelerin yerine kanlarn, derin d!nme yerine geleneksel fikriyatn,
toplumsal yaratm projeleri yerine kinatn tmnden szlp yere a"d"
farzedilen yar-dinsel teosofik "retilerin geti"i bir dnyann kltrel
k!dr. rnek vermeye gerek yok, byle bir kltrel ortamn btn
zelliklerini !u anda lkemizde kolayca sralayabilmek herkes iin mmkn.
Kolay zmler retme tavrnn yaygnla!mas yalnzca meczup edebiyatnn
bir zelli"i de"ildir -sradan Mslman iin kadnlarn iffetinden ku!ku
duymamann en kolay zm, antropolog Lvi-Strauss'un gzlemledi"i gibi
onlar kapatmak olabilir. Ayn !ekilde, ykselen siyasal #slm durdurmak
iin ordu ve etrafnda topla!an cephe asndan da en kolay zm, "partiyi
kapatrsnz olur biter" gibisinden bir !eydir. Meczuplarn byk bir
kesiminin alt-orta snftan, mutsuz ya da asabi brokrat, asker veya memur
emeklisi olmas !a!rtc gelmemeli. Ka ki!i, 'ya! kemale erdi"inde' kendi
anlarnn Trkiye'nin btn tarihini zetledi"i d!ncesinden uzak
durabilir?

Ayn !ekilde meczup edebiyatnn nde gelen yazarlar iki temel ideoloji
ekseninde topla!rlar: Bunlardan birisi din reformculu"uysa ikincisi de
sosyal demokrasidir. Reform hezeyanlar meczup edebiyatnn iskelesini
olu!turuyorlar. Sznt dergisi gibi bir derginin temel i!levi, okuyan
Mslmanlara birbirine zt grnen iki dnyay, bilimle dini uzla!trmakt
herhalde. Bu u"urda retilen y"nla gln tart!mann bahsetti"imiz
meczup edebiyatndan pek uzakta olmad" sylenebilir -Kur'an'dan ve
hadislerden her gn aktarlan pasajlar #slm basn btnyle katediyorlar
ve modern bilimin do"rularn yeniden yorumluyorlar. Dini modern bilimin
gerekleri do"rultusunda yeniden biimlendirmek ve reforme etmek
giri!imleri ise aslnda ayn i!levi grmektedirler. Oysa kltrszl"n
genelle!ti"i bir ortamn belirtilerinden biri iman etme tarz olarak dinsel
ya!amn kolayla!mas ise, teki de tarihin kolay ilerleyen bir sre
oldu"unun zannedilmesidir. Meczup edebiyatnn "reformculuk hezeyan",
bask altna alnm! bir dinselli"in zentilerinden biri olarak ortaya
kmakta gecikmemi!tir: Bilim ile dinin uzla!mak ve birbirlerine
uyarlanmak zorunda olduklar do"rultusundaki bak! tarz bir "hakikatler
ikili"i" kar!snda kalarak yetersiz bir ac ekmektedir. Bu tam da meczup
edebiyatnn temel niteli"idir. #ki farkl hakikat dzeni arasnda ksa devre
yaptrmak, iman hurafeye, bilimi ise vlger bir yzeyselli"e dn!trmek...
Sanki bilim ile din bar!mak, uzla!mak zorundalarm!, evrensel kurtulu!un
yce "retisi byle bir uzla!madan treyecekmi! gibi...

Meczup edebiyatnn psikolojik glerinde bir eksikli"in ve yetersizli"in
bulundu"u fikri grelidir: Meczup genel olarak kltrsz, ba!arsz ve
hafiften kak bir tip olabilir -bu nemli de"ildir, nk ortalama bir k!e
yazarnn bu konuda daha talihli oldu"unu pek syleyecek durumda de"iliz.
Meczup edebiyatn bu yzden bir tuhaflk olarak asla d!nmyorum. Bu
edebiyatn teorik, politik ve etik do"rultular, hafiften "lgnlklar" ve
hurafecili"i ki!isel ya da psikolojik bir durumun de"il, olsa olsa
toplumlarn, lkelerin, co"rafyalarn ve dnyann meczuplu"unun
gstergesidir. Meczup edebiyatna ait kitaplarn ztla!t" !ey, ciddi tart!ma
ve bilim kitaplar, ya da dinsel metinler de"il, yklendikleri o tuhaf ac
duygusunun d!avurdu"u bir asalet trnn engellenmesidir. Bu asalet
kahramandan, kendinden menkul bir peygamber vaazndan tremez -meczup
yazar bir gnlk ya!am peygamberidir; ufak !eyleri dert eder, ac duyar;
onun blk prk sylevinde dzensiz bir ifade bulan, ama hep hissedilen
bir samimiyet bulunur. Kh atalarmzn bilgeli"i, kh Mustafa Kemal'in
yce gr!ll", kh Kur'an'n hakikati -bu mitolojik olmayan bir
efsanecilik, saf inanma duygusu, kanlarn kudretidir. Kendinden emindir,
ama ola"an d!nmenin haklarn talep eder -Reich'n kk adamlar
arasnda sivrilir ama sesi duyulmaz. Ksal" ve kimbilir hangi derdini gl
bir !ekilde anlatma gc nedeniyle kendisinin yazamad" !iirler alntlayp
durur, metnini alntlarla, kssadan hisselerle, okuyan genellikle pek
gldrmeyecek fkralarla doldurur. Tercih etti"i biim otobiyografiyse,
kendisinden ba!ka kimsenin de"er vermeyece"i anekdotlar ayrcalk kazanr.

Derin felsefede anekdot -Empedokles'in intihar, Thales'in kuyuya d!mesi,
Nietzsche'nin ldrmas gibi- kavramlar retebilecek kadar ayrcalkl ve
anlaml anlardan olu!urken meczubun anlarnda abartl bir yceli"in
yeryznde vcut bulma anlardr. Mzmin reformculu"u onu "somut
durumlarn soyut tahliline" gtrp durur -bylece ideolojisinin "sosyal
demokrat" karakteri bir kez daha onaylanr. Aslnda sosyal demokrasiyi
ayrt eden !ey kh zaten zlm! olan ama kendilerinin nasl zld"n
anlamadklar, kh biraz da hileyle aslnda kimseyi ilgilendirip
yaralamad"nn bilincinde olduklar bir sahte-sorunu ortaya atarak onu
mutlak olarak zmeye talip olduklar szde-siyasi bir fikriyat rejimi de"il
midir? Meczuplar bu yzden kudretsiz ve siyasi ya!ama nfuz edememi!
sosyal-demokratlardr. Kafas !una ya da buna bozulmu! "asabi aydnlar"dan
ve k!e yazarlarndan tek farklar, ku!kusuz szlerinin alaya alnmas,
i!itilmemesi, bu yzden de bu szleri aceleyle "lmsz" olduklarn
sandklar yazya-kitaba dkmeye al!malardr.

Meczup edebiyatna ili!kin daha ayrntl zmlemeleri sonraki bir metne
brakyorum. $imdilik bu edebiyatn yalnzca semptomatik bir de"er de"il,
ayn zamanda ikin bir olumluluk de"eri ierdi"ini sylemek yeterli. Her
insan kendi benli"inde biraz meczupluk ta!r -ama bunu bir protestoya, bir
projeye ya da ba!ka bir maliyeti a"r ortama ta!yamaz. Servensiz kurgu
edebiyatna ve yzeysel, sahte imgelere taklp kalm! !iire sayg
duymayabiliriz; ama ok zel bir tr olu!turan meczup edebiyatna kulak
vermeli...

Virgl, Ocak 1999, say 15

Muhafazakr Ki sve
Ulus Baker
Modern Trkiyede Siyasi D!nce, cilt 5: Muhafazakrlk, editr: Ahmet
i"dem
nce nmze bir fikir koyalm ve onu e"ip bkerek yolumuzu bulmaya al!alm:
Muhafazakrl"n gemi!e ynelik oldu"u, gemi!in ve gelene"in de"erlerini
muhafaza etmek oldu"u fikrini bir kenara brakarak, aslnda tam da !u ann topyas
olarak de"erlendirilebilecek bir bak! tarz oldu"unu bu meseleden ok canlar yanm!
bir ku!ak olan Frankfurt Ekol ve evresi yeterince temellendirdiler. zellikle de
Macar sosyolog Karl Mannheim dil sosyolojisinin (sanld" gibi yalnzca
Erkenntnissziologie'nin yani Bilgi Sosyolojisinin kurucusu de"ildi Mannheim)
temelini olu!turdu"unu kabul edebilece"imiz !u soruyu sordu"unda bu temay
yeterince yakalam! grnyordu: Gazetedeki bir yazy nme ald"mda, bana bu
yaz "muhafazakr", bu yaz "ilerici" dedirten !ey nedir? Bunun bir "dil" oldu"unun
ayrdna hemen varmamz gerekir. Ancak belli bir ba"lamda i!ledi"i lde, dnemin
baz bildik sorunlarna cevap vererek bu "ayrdna varma" i!ini baz tutamaklara
kavu!turdu"u lde... Bu tutamaklarn somut olgulara ya da tarihsel ana ait olmalar
da gerekmedi"inden (ok daha genel ve mphem bir hissiyatlar alanndan da
treyebilirler) Mannheim'n at" "dil sosyolojisi" alannn gnmzde de ne kadar
verimli olabilece"ini kavrayabiliriz.
Bu soruyu Trkiye'de ortaya att"mzda bir anda zamannn ok tesindeki sorgular
eserinde kotarm! olan bir Tanpnar'a, bir Peyami Safa'ya bir anda "muhafazakr"
etiketini yap!trmak zorunda kalrz. Ama buna bakarsanz bir ara (bazlarna gre bu
en byk hatasyd) uluslararas anar!ist hareketin fikir babal"na soyunan Lev
Tolstoy'u da yle de"erlendirmeniz gerekir.
Ama bir soru: Statko nedir? Gnmzn sratine eri!mi! bir dnyada statko adn
verebilece"imiz, tutunmak iin demir atabilece"imiz bir durum var mdr? Aksine
modern dnyadaki haliyle bir muhafazakr, gemi!in de"erlerini korumay stlenen
biri de"il, aksine !u anda kendisinin sahip oldu"u, iinde ya!ad" de"erleri gelecek
ku!aklara dayatan biridir. O"ullarnn ve kzlarnn kendi bildi"i de"erlere gre
ya!amalarn isteyen birinin halidir muhafazakrlk. Bu adan statko gemi!in
akidele!ti"i bir de"erler manzumesi olmaktan ok gelece"in "yenilik" ve "ba!kalk"
tehlikelerine kendini oranlayarak korumaya al!an, o"u zaman blk prk bir
de"erler izgisidir. Muhafazakrl"n gemi!ten de"il gelecek korkusundan
kaynakland"n Horkheimer ile Walter Benjamin, tarihsel maddecilik
sorgulamalarnda olduka can yakc bir !ekilde formle etmi!lerdi. Peki nedir bu
"gelecek" korkusu? #lla ki "yakla!t" hissedilen" bir devrimin ya da ba!ka bir !eyin,
mesela dnyadaki hayatn imajnn topyekn de"i!mesinin geli!i de"il. o"u zaman
ok daha mphem ve kaynaklar kolay kolay belirlenemez bir durum da olabiliyor bu:
Mesela bunun bir gelecek konusunda tedirginlik olmad"n, ama yine de gelece"in,
ancak tarih tarafndan ispatlanabilir bir tehdidi oldu"unu da syleyebiliriz. Ba!ka bir
deyi!le bir muhafazakr gelece"inden endi!e duyan biri de"ildir, ama yine de gelecek,
"bir olanak", "bir ba!kalk" olarak onun zerinde a"rl"n hep hissettirir.
"Yeni" kar!snda !a!rma, yeninin nasl mmkn oldu"unun sorulmas -zellikle
Tarde ile Bergson- bildi"im kadaryla Tanpnar zerinde do"rudan etki brakm!t.
Tabii ki bu sorunun bir muhafazakrlk kisvesince sarlp sarmaland"n
syleyemeyiz. "Yeninin ne oldu"u" ve "nasl mmkn oldu"u" sorular hi ku!kusuz
en ok "yenilikiyi", "devrimciyi", "reformcuyu", "ilericiyi" ilgilendirirler -tabii ki her
birini farkl nanslarla ve ba!ka ba!ka tarzlarda. Bu tr toplumsal tipler de kar!larna
tek bir "muhazakrl"" alyor de"ildirler. Yeniliki ya da devrimci kar!snda
muhafazakr pekl kurumla!m! de"erlere ve statkolara sahipken, reformcu, Michel
Foucault'nun bir ara i!aret etti"i gibi, pekl belli bir statnn, mesela devlet yapsnn
ya da klasik kurumlarn daha da glendirilmesi amacn ta!yabilir. Bu ise
reformcuyu ok zel trden bir muhafazakr klacaktr. Mannheim'n "topyac" ile
zde!le!tirdi"i "ilerici" ise pekl eskil topik modellerin bir esiri, hatta o"u zaman
gnmze soluk bir yansmas olabilir. Her durumda "topya" gereklik kazandka
sner ve katla!p kalr. En yo"un halinde topyalarn gerekle!ti"i a" 19. yzyl
olarak tespit edebiliriz: Napolyoncu kurumlarn (hukuki, asker, disipliner, tbb),
giderek sosyalizmin ve sendikal hareketlerin kazanmlarnn kenetlendi"i tarihsel-
hegemonik bir blok... Burada zor grlebilecek !ey topyann gerekle!tike topik
niteli"ini kaybetti"idir. Bu durumda Ernst Bloch'un Marx'n topik sosyalistlere
yneltti"i ele!tiri konusunda sylediklerinin zerinde durmak gerekir: Marx topyac
sosyalistleri "topyac" olduklar iin de"il, "adam gibi topyac" olmadklar iin
ele!tiriyordu - akllarnda olu!turduklar kurgular gerekli"e arparak birer birer
d!tke bundan "sosyalizm" kaybedecekti.
Yeninin imkn, muhafazakr kisvenin bir esas varsa esas sorgulama hedefidir.
Gelece"e devredilecek bir "yurt ve de"erler" ala!mndan ibaret olmad" gibi,
Jungkonservatismus hareketinde mayalanan ve Nazilerle birlikte hem yrrlk--ten
kaldrlp hem de cehennem u noktasna eri!tirilen bir muhafazakrlk tipinin sultas
altndaym! gibi d!nlmemesi de gerekir. Bu esas muhafazakr "ilerici" ile bir
araya getiren bu temel sorunun, "yeni nasl mmkn olabilir?" sorusunun bir yndr,
bir vehesidir.
Jungkonservatismus'un sert muhafazakrl"nn bir bakma bir aktivizm olmas onu
"yeninin imkn" sorusundan uzakla!tran nedenlerden biri olarak gsterilebilir: nde
gelen temsilcisi (belki de kurucusu) Moeller Van Den Bruck bu hareketi olduka
erken bir dnemde Alman sa"nn iinde tanmlam! olsa bile, zellikle Jean-Pierre
Faye'n Alman muhafazakr lisan stne ok kapsaml ara!trmas Languages
Totalitaires'de (Totaliter Diller) vurgulad" gibi muhafazakr dil o"u zaman en
sosyalizan, marksizan ve "solcu" dillerin iinde yava! yava! mayalanp duran bir
"kayma" ile olu!mu!tu: Jungkonservatismus, yani "Gen-Muhafazakrlk" -ve bakn
!u i!e ki "gen ile muhafazakr" olsa olsa ancak bir dilde bir araya getirebilirdiniz.
Ayn !ekilde ve giderek Ernst Niekisch'in National Bolschewismus'u (Mill Bol!e-
vizm)- orada da esas itibariyle 19. yzyl sonlarnn ve sava! yllarnn par excel-lence
"enternasyonalist" bir hareketi "mill" sfatyla birlikte kendi kendiyle eli!kiye
d!meye a"rlyordu. Ve sonuta "Muhafazakr Devrim" -yani NSDAP'n, giderek
Hitler'in dili- bu ise muhafazakr dilin ykseli!i boyunca herhalde absrd grnen bir
formle ula!mann "zorunlulu"unun" bir sonucu olmalyd. Sorun "sol" bir sylemin
bu tr "eklemelerle" ve sfatlandrmalarla sa"n diline dn!mesi olmad" gibi, sa"n
solun sylemlerini bir "mlk edini!i", bir Ereignis de de"ildir. ok ilgin bir noktada
eski-yeni probleminin Alman sa"nn tarihinde beliri! anekdotlarndan birisi gze
arpyor: Szgelimi ilk anti-semitik hareketlerden olan Wandervogel (Gmen Ku!)
hareketinin ayn ad ta!yan dergisi, yasaklandktan yirmi yl sonra yeniden
yaymlanmaya 1923 ylnda ba!lad"nda Eski Wandervogel adyla km!t. Sol bir
kltr iinde bir dergi yeniden yaymland"nda adet oldu"u zere "Yeni" sfatyla
lanse edilir.
YER#NDEN OYNATILMAZLIK
Fa!izmin dili konusunda Bergson'un bir sezgisi: Statik dinsellik dinamik (Bergson'a
gre "gerek") dinsellik kar!snda ykseldi"inde Hitler ve evresinin nc
Reich'n binlerce yl, kyamete kadar yerinden kmldatlamayaca" fikrinin beliri!i.
Nazilerin bu yerinden-kmldatlamazlk idealine yrekten inanm! olduklarna hi
!phe yok. Nrnberg sanklar yenilgiye ra"men buna hl inanr grnrken Hitler'in
Stalingrad stne nl telgrafn bu sylemle yan yana koymak gerekir: "Sava!
kaybedildiyse millet yok olsun..." Muhafazakrl"n bu "yerinden-oynatlamazlk"
tutkusunun zaten Alman idealist felsefe gelenekleri iinde, zellikle Hegel'in Hukuk
Felsefesi'nde daha dingin ve akln diliyle daha kolay me!rula!trlan bir gemi!i, belki
de bir temeli vardr. Vlkisch (rk) dilin gemi!inde de daha masum grnen bir
Romantik kltr talebi: Herder, Grimm, Humboldt ve dil aracl"yla bir lke
yaratmann, onu bir devlete kavu!turmann retori"i... Temel inan !udur: yerinden
oynatlamaz bir z, hep saklanr ve korunur, olsa olsa unutulur (Heidegger). Tam
aksine gemi!i silip gelece"e alma retori"inin Almanlardan ok daha zgn bir
rne"ini Do"u'dan "ykselen seslerden" birinden, Mustafa Kemal'in 1923'te "iktisat"
stne bir konu!masndan aktarrsak, muhafazakr dilin eklemlerinden veya belki de
tutamaklarndan birini daha tart!maya am! oluruz: "...Efendiler, grlyor ki bu
kadar kesin ve yksek bir za ferden sonra bile, bizi bar!a kavu!maktan engelleyen
nedenler, do"rudan do"ruya ekonomik nedenlerdir, ekonomik d!ncelerdir. nk
bu devlet, bu millet, ekonomik egemenli"ini sa"larsa, o kadar gl bir temel
zerinde yerle!mi! ve geli!meye ba!lam! olacaktr ki, artk onu yerinden oynatmak
mmkn olamayacaktr. #!te d!manlarmzn, gerek d!manlarmzn bir trl rza
gsteremedikleri, onaylayamadklar budur!.." (17 Mart 1923).
Bu noktada muhafazakrl"n retori"i ulusal bir ekonominin aksiyomlarna terk
edilebiliyordu. Biraz kafa kar!kl"n gze alarak !unu da syleyebiliriz:
Liberalizmin ta kkeninde, Foucault'nun gstermi! oldu"u gibi "daha kk, ama o
lde daha etkili hkmet etme" gereksinimden asla ba"msz olmad" fikrini
nplana karmayanlar, gnmz Kemalist retori"inin nde gelen temsilcilerinden
Attil #lhan'n, Mustafa Kemal'in "iktisat" stne bu gr!lerine binaen d!t" kafa
kar!kl"na, tam da Trk liberalizminin acaba neden hep muhafazakr bir kisvede
kar!mza kt"na anlam verememe haline benzer bir duruma d!mekten
kanamazlar: "Hseyin Rauf Bey'in Terakkiperver Frkas da liberaldi; Ali Fethi
Bey'in Serbest Frkas da liberaldi; Demokrat Parti de liberaldir, Millet Partisi de
liberal; onlar izleyen, Adalet Partisi de, Do"ru Yol Partisi de liberaldir; yalnz bu
partilerin, Trkiye Cumhuriye-ti'ne mahsus, bir zelli"i dikkati ekiyor; baya"
muhafazakr grnyorlar, oysa Bat'da liberallik aslnda muhafazakrl"a kar! idi;
galiba bizdeki muhafazakrlk, aka ifade edilmeyen -yoksa edilemeyen mi?- bir
anti-Kemalistli"in rtl ifade edili!i!" Oysa iyi bir bak! as (so"uk ve betimleyici
olmak !artyla) byle bir argmann "tersinir" ynn de grmeye abalar ve
liberalizmin yerinden kmldatlamayacak asgari bir devlete her zaman ihtiya
duyaca"n, bu bakmdan her liberalizmin ciddi bir muhafazakrlk dozu ta!mak
zorunda oldu"unu grmeyi sa"layabilirdi.
A#LE DE$ERLER#: TOPLUMSAL T#P OLARAK MUHAFAZAKR
Nietzsche "de"erlerin de"erinin" ne oldu"unu sordu"u andan itibaren modernli"in
alanlarndan birisi daha belirginlik kazanm! gibidir. De"er sorusunu kapitalizm (ve
liberal kaynakl ekonomi-politik) mutlak ve i!levsel bir "llebilirlikler" alanna
gndermektedir. Buna gre insan me!akkatinin ve skntsnn bile llmesi
mmkndr ve bunlar cretlendirilerek "dllendirilen" hallerimizdir.
cretlendirildi"i andan itibaren bu me!akkat ve skntya, giderek bo"untuya "emek"
adnn verilmi! oldu"unu da syleyebiliriz. Muhafazakrlk kendini yakn tarihi iinde
srekli bir "de"erlere ba"llk" problemi iinde hissetti"i ve "de"erlerin
de"erlendirilmesini" amalad"n syleyip durdu"u lde burjuva ideolojilerinin
iinde ykanan bir tutumlar bile!kesi olmay srdrr. Burada artk de"erler anlam
kaymasna u"rayarak statkolar, korunmas gereken bir mlk, bir tutum, para, pul,
semboller, neticede her !ey olabilir. O halde Nietzsche'nin ok rahat bir !ekilde
gzlemledi"i gibi, burjuva kltr dnyasnda de"erlerin bir ieri"i yoktur artk,
ieri"inin de zaten dol-durulmamas gerekir ki herhangi bir yeni de"er a!nm! olan
"de"er nesnelerinin" yerine geirilebilsin. Artk inan bile bir Tanr'ya inan de"il
"inanca inan" diyebilece"imiz bo! bir kalptr. Bylece muhafazakr bo!lu"a
inancn korumay hedefleyen bir toplumsal tiptir. Protestanlkla (Weber'in kulland"
anlamda) bulu!uyor olmasnn !a!rtc gelmemesi gerekir. Bo!lu"un doldurulmasnn
asla zorunlu olmad" ilkesi ise belki de modern hayatn o"u boyutunu tanmlayan
temel ve merkez bir tema olarak Alman idealist-muhafazakr d !ncesinin iinde
yuvalanm! haldeydi. Bu izgi tersine evrilerek "negatif" bir diyalekti"e
dn!trld"nde genel olarak muhafazakrlk zerine Adorno'nun Alman
rne"inden treterek Amerika'ya uygulad" "otoriter ki!ilik" ve "otoriter aile"
temalarn bulabiliyoruz. Lazarsfeld'in nderli"i altnda yaplan ara!trma belki de
Heidegger'in bir formlne, "Amerikancl"n bir Avrupa hastal"" oldu"unu
syleyen formle bir cevap olarak otoriter nitelikli fa!izmin bizzat Amerikan
cemaati toplumlarnda, zellikle de ailede yuvaland"na i!aret ediyordu. Irk, Kan ve
Toprak temalarnn "demokratik-liberal" bir toplumda -zellikle de toplumsall"n ilk
halkas olarak ailede- nasl ikin bir dzlemde bulunabilece"ini hemen Byk
Sava!'n ardndan olduka yetkinle!tirilmi! verilerle ve d!ncelerle birlikte sunan
Adorno "otantiklik jargonunun" tesinde sorunun "evrenselli"ini" ciddi lde
sorgulayan ilk ki!i olmu! gibidir. Bizzat kendi bak! tarzlar o"u kar!t ve ele!tiricisi
tarafndan "muhafazakrlkla" sulanan Adorno'nun bu "coup de force"u burada
tart!may umdu"umuz mesele konusunda olduka nemli nk "tersyz edilmi!" bir
de"erler sisteminin somut odak noktalarnn sosyolojik tespitini nemli bir lde
geli!tirmi! grnyor.
Gerekten de sosyal bilimlerin do"u!u 19. yzylda bir "muhafaza-ilerleme" ekseni
etrafndaki toplumsal tipler da"lmna dayanm!t. Simmel'in eserinde belki bunlar
belli bir eksiksizlik halinde bir "galeri"nin yeleri olarak bulabiliyorduk. Ancak
sosyolojinin disiplinle!mesi sreciyle, bu toplumsal tipler da"lmnn yerle!iklik
kazand"na tank olacaktk. Muhafazakrlk en genelinde, "eski"ye, "cemaate", hatta
ancien regime'e gnderen bir kar!-devrimci reaksiyondan sosyal bilimleri treten
hareket olmu!tu. Muhafazakr ise bu kar!-de"erleri bnyesinde ya da eserinde
ta!yan ki!ilik olmal.

Mzi k stne
Ulus Baker
1. Mzik yle herhangi bir ders erevesinde ku!atabilece"imiz bir alan de"il.
Neredeyse insanlarn (ve belki de ba!ka hayvanlarn) ya!amlaryla en az dil kadar,
hatta daha fazla bir lde "ko!ut" olan bir ya!ant. Biz burada naizane mzi"i nasl
elde edilebilir klaca"mz d!nece"iz. Ba!ka bir deyi!le minibse bindi"imizde
radyo ya da kasetalar akken, bir bara gitti"imizde tepinirken orada varolan mzi"i
yle kolay kolay elde edemeyece"imize inanyoruz. nk mzi"in ok geni! bir
altyaps, derinli"i, tarihi ve co"rafyas, giderek fizi"i, zellikle de biyolojisi vardr.
Kimyay saymadysam kusuruma bakmayn ancak Mendeleyev'in nl elementler
tablosu tam anlamyla "mzikal" uyum varsaymlar zerine in!a edilmi!ti. Yani
kimyevi unsurlar bile tpk mzikte oldu"u gibi birtakm uyumlar ve oranlar
zerinden birbirleriyle ili!kiye geiyorlar...
2. Burak'n ders srasnda cevap vermeyi uygun grmedi"im bir sorusuna cevaben
!unu syleyebilirim sanyorum: evet, mzik ya da genel olarak ses yalnzca gzmze
hitap etti"ini sand"mz "grsellikten" farkl olarak tek bir gze ve onun algsal
koordinatlarna indirgenemez. Bir radyo vericisinin yanna gidip gbe"inizi
dayarsanz --ve gbe"iniz yeterince duyarlysa-- mzi"i vcudunuzun iinden
dinlersiniz... Grmeye hitap eden fizik ile kula"a hitap eden fizik farkldr. Ancak
insan iin sesin belirgin bir stnlk ta!d"n da sylemek gerekir: dil ve konu!ma...
Bunlar a"rlkla "ses" olarak kar!mza kmalarna ra"men, belli bir noktadan,
yaznn icadndan itibaren mekansal-grlebilir formlar da kazanm! olan aktiviteler.
Ve bunlarsz bizim insan denen varlk olamayaca"mz herkes tarafndan sylenir
durur. Sonuta biz dil yznden a"rlka grsel-i!itsel varlklarz; ileti!imimizin
byk bir ksm ve neredeyse sanatlarmzn tm grme ve i!itmeye gnderirler.
Ba!ka hayvanlar e"er sanatlar olsayd belki bunu dokunmaya (s farkllklaryla
i!leyen balklar) ya da belki kokuya, tada (yine balklar, giderek kpekler)
dayandrrlard. Biz bunu mutfakta bile ba!arabilmi! de"iliz ve bugn a!lk ya da
parfmeri do"rudan "gzel sanatlar" arasnda saylmyorlar. Burada hatrlanmas
gereken bir nokta, fizyolojik verilerin !unu syledi"i: e"er kpekler en duyarl
olduklar koku duyular etrafnda bir kodlama sistemi ve bir uygarlk, giderek bir
"sanat" dal geli!tirmi! olsalard, nro-fizyolojik verilere gre beyinlerinin
bykl"nn dnyann yars kadar olmas gerekirdi... Dil ve el insan trnn
muhte!em bir ekonomisidir...
3. Peki ama mzikal davran! ba!ka hayvanlarda yok mudur? Her !ey bunun esas
olarak ku!larda oldu"unu belirliyor. Hatta e"er do"a "dzenli" ve "armonik" sesler
karabiliyorsa do"ann insanlardan ok nce mzik yapmaya ba!lad"n da
sylemek gerekir. Sonuta !unu bile varsayabiliriz: insano"lu do"aya gre gecikmi!
bir varlktr ve bu yzden i!te bir "tarihi" vardr... Mzi"inin, dilinin, hukukunun,
hatta en biyolojik gereksinmeler arasnda bulunan cinselli"inin, diyetinin vesaire... bir
tarihi vardr. Yani tarih bir gecikme halinden ibarettir.
4. Ku!larda neden mzik vardr? #yle d!nelim: e"er bir gecikme, bir geciktirme
sz konusuysa aral"a yerle!ecek bir mzik mmkndr. E"er bir ku! sadece ok
gzel seslerle !akyorsa mzik terimini bunun iin yalnzca bir metafor olarak
kullanabiliriz. Ancak e"er bir ku!, kendi blgesini savundu"u !akmasn saldrgan
ba!ka bir ku!a kar! yapabiliyorsa ve bu !akma bir "yar!ma" ya da "rekabet"
biiminde icra ediliyorsa o halde buna Olivier Messiaen'in dedi"i gibi, mzik
dememiz gerekir. Saldrgan ku!u kovacak olan !ey, ya da bizim ku!umuzun yerini
saldrgan ku!a devretmesine yol aan !ey herhangi bir !akmann, sesin dolayszca yol
at" trsel bir igdye gndermiyor. "Daha iyi !akmak" diye bir mefhumun ku!lar
arasnda oldu"unu gsteriyor. Bu durumun di"er hayvan trleri arasnda bulunup
bulunmad"n ara!trmak zoologlara d!er. Ama her !ey en muhte!em ses cihazna
biyolojik olarak sahip olan ku!larn bir mzi"e sahip olduklarn gsteriyor...
5. Peki ku!larda olan bu mzik insanda, bamba!ka bir trde nasl peydah oldu? Bu
konuda e!itli rivayetler var ve bunu ara!trmak gnmzde artk ancak varsaymsal
"ilkel" toplumlar bulabilecek olan etnomzikologlara d!yor. Grtlak ve ses telleri,
beyinle ba"lantlar iinde inanlmaz lde karma!k yaplar. Yalnzca ses
karmakla kalmyorlar, ayn zamanda iki sesi birbirine ba"layarak morfolojik
birimler, ses dizgeleri, heceler vesaire olu!turabiliyorlar. Beyinde ancak elin ynetimi
ses tellerinin ynetimi kadar alan kaplyor.
6. $nsan mzi"inin kkeni diye bir soru, cevab imkansz olsa bile gayet me!rudur,
nk hi de"ilse mzik denen bu davran!mz nasl anlamal ve kullanmalyz
trnden sorulara da cevap verebilir. Unutulmamas gereken bir nokta, sadece
ku!larn de"il ama neredeyse btn hayvanlarn birtakm igdsel riteller, danslar
yaptklardr. Saldr bir dansla ba!lar --e!le!me ve kur da yle... Diyebiliriz ki
ritelsiz hayvan yoktur ve her !ey belli kurallara gre icra edilecektir. Bu duruma
halen (ve yalnzca hayvanlara bir "bilin" yklemedi"imiz, yani bilinci salt insann bir
ayrcal" olarak grmeyi srdrd"mz iin) "igd" deyip geiyoruz. Bizim iin
hayvanlardan bir !ey "renmek ile bir frtnadan, gkyznden, yerin derinliklerinden
"renmek arasnda pek bir fark yok. E"er nasl ya!ad"n biliyorsanz bir hayvann
her trl davran!nn bir insannkine oranla ok daha "ngrlebilir" oldu"u
do"rudur. Ama belki de arada yalnzca bir "derece fark" bulunuyor. $!te dans
davran!n bir hipotez olarak mzi"in kayna"na yerle!tirebilmemiz iin bir neden
var...
7. Baz mzik tarihileri ve estetikiler mzi"in esasen bir "mimesis", yani do"adaki
seslerin anlaml taklidi oldu"unu d!ndler. Lukacs'n Estetik'inin mzik hakkndaki
blmlerini okursanz byle bir kuramn en ileri seviyesiyle tan!rsnz. Dolaysyla
insan gerekirse ku! !akmasn, gerekirse dalgalarn grltsn, gerekirse, bir arslan
tarafndan avlanan bir hayvann yaygarasn taklit eder. Bu "taklit" hali baz ku!larda,
papaanlarda ve kargalarda bulunuyor ve insanlarn tuhaf bir hayranl"n
uyandrmaktan geri kalmyor. Oysa insann bir "taklit hayvan" oldu"unu sylemekte
bu adan pek gitmeyen bir !ey vardr: Bir insann, mesela ilkel denen toplumlarda
tedavi i!lerini stlenen bir !amann bir ku!u, bir ceylan, ya da gkgrltsn "taklit
etti"ini" hangi anlamda syleyebiliriz? Taklit, ya da mimesis yle geli!igzel
gerekle!mez: taklit edilen !eyin de, taklidi gerekle!tiren ortamn da, birbirlerine asla
indirgenemeyecek iki biimi, iki formu vardr. $stedi"im kadar teyim asla bir ku!
sesi karamam. Bir papa"ann bet sesi baz szckleri ayrdedilebilir klsa da asla bir
insan konu!mas gibi de"ildir ve bunu ayrdedebilmek iin insann bilince sahip
oldu"u, oysa papa"ann bilinsizce ses kard" gibisinden temalara ihtiya bile
duymam. Taklit zor bir mefhumdur ve Gabriel Tarde'n gsterdi"i gibi insan
uygarl"nn temelinde yatan glerden birisidir.
8. Bir !amann bir tedavi ayini srasnda kard" seslerin belli bir biyolojik-
psikolojik karakteri vardr. Bu "taklit etti"ini" sand"mz hayvanlarda da bulunur.
Ama bu "karakter" mesela bir yakar!, fke ifadesi, bir reddedi! ya da sevin
duygusuna tekabl ediyordur. Ama sorun bu karaktere mutlaka salt insana zg olan
bir form kazandrma zorunlulu"udur. Bir ku!un t! tarih boyunca pekok mzi"i
ziyaret etmi!tir --#amann !arks, ingene keman, Olivier Messiaen'in orman ku!lar
stne mzikal denemesi... Ama insanlarn mzi"inin yine insanlara ait olan bir n-
mzi"i taklit ediyor oldu"unu sylemek iin elimizde epeyce neden var. ncelikle
kendisine mzik demedi"imiz bir faaliyetin, yani konu!mann, dilin taklidi...
Diyebiliriz ki insan mzikle do"adan, yani "d!arsndan" ok kendi kendini taklit
etmektedir. Ya!amnn, al!masnn, eme"inin, kfredi!inin, fkesinin, cinsel
hayatnn taklidini yapmaktadr... Do"ann mzikal davran! erevesinde taklit
edilmesi hem ok zor hem de ok ge olmu!tur --ve bunu ba!arabilmek iin belki en
modern mzik anlay!larn, Boulez'i. Messiaen'i beklemek gerekmi!tir.
9.Ama bir !aman bir tedavi ayini srasnda o sesleri nasl karyor? Genellikle mzik
bir dansn paras, belki de bir uzantsdr. #amann giysilerine, vcuduna takt" incik
boncu"un grltleri en az haneresinden kan yar anlaml sesler kadar nemlidir.
Hatta dosdo"ru mzi"in aslnda dans srasnda kan sesler oldu"unu, mzi"in esas
kayna"nn vcudun hareketleri oldu"unu bile belki de syleyebiliriz. Dans asndan
mzik pekala bir giysi h!rtsndan ibaret olabilir ve bugn dansa e!lik etmesini
bekledi"imiz bir mzik varsa bu pekala kkensel olarak "sonradan gelen" bir !ey
olabilir. Mziksiz dansn mmkn olmad"n sananlar hayvanlar dnyasna bakarak
bunun do"ru olmad"n rahatlkla "renebilirler. Ve diyelim ki insanda da durum
byleydi: bir emek sreci belli ritimlerle gerekle!tirilebilr. Ancak bu ritimler pekala
formalize edilip ayinselle!tirilebilir. Malinowski'nin ilkel Trobriand topluluklarnda
ilk gzne arpan !ey hibir "ciddi" icraat !u ya da bu riteli de gerekle!tirmeden
yerine getirmeye asla kalk!mamalaryd. Kay" denize indirmenin, gnah i!lemi!
gen bir o"lan kovmann ya da sonra geri almann, patates toplamann o toplumlarda
pek o kadar kolay, yani birisine, birilerine devredebilece"iniz i!ler oldu"unu asla
d!nmeyin. Btn bu olaylar toplumun ve dolaysyla toplumu olu!turan bireylerin
hepsi iliklerinde, kemiklerinde hissetmek durumundadrlar. Bizim "modern"
toplumlarmzda bu mesafeler olduka alm! olabilir, ama bu "a!lm!" olduklar
anlamna gelmez. Bylece bir !aman pekala jestlerinin uzants olan bir mzi"i
olu!turabilir, sonra da buna bir biim kazandrabilir. Belki de yava! yava! zerindeki
taklar belli sesleri karmaya adanabilirler. Byle bir teze gre mzik dansn bir
uzants, bir rndr.
10. Bat mzi"i belli bir "bilinalt" dzleminde mzi"in bu jestel kkenini
kabullenmi! grnyor: klasik mzikte, Mozart ve Haydn'n biimselle!tirdikleri
mzik yapma biiminde bir eserin paralarna "hareket" (movemento) deniyordu.
Mzi"in bir lm vard ve o da hareketin hz, yava!l" ve buna getirilen ller
erevesinde saptanyordu. Ama mzikte jestin esas nemi icrasndadr: bir
orkestrada kemanlar ve kemanclar belli jestlerle hareket ederler; fltler de yledir ve
davullar da... Mzi"in insan vcudunun bir ses karma faaliyeti oldu"u ve
uzantlarn enstrmanlarda buldu"u anla!lyor...
11. Her durumda, bugn dansetmeye ba!lamak iin bir mzi"in alnmasn
beklememiz bir nyargdr ve yalnzca gnmze kadarki mzik dinleme prati"imizin
bir rndr, sonucudur. Ama belli bir durumda bu belki de mzik stne sylenmi!
en derin szlere de gnderebilir bizi: Schopenhauer'n ve Nietzsche'nin szleri bunlar.
Schopenhauer d!man Hegel'in aksine en yksek sanatn sz de"il ses, !iir de"il
mzik oldu"una yrekten inanm!t. Ona gre keman a"layan bir ocu"u taklit
etmezdi, bizzat ve do"rudan a"lard... Tabii ki burada akta kalan bir mesele var:
keman a"lyor, bu tamam ama peki "a"layan ocuk" nerede? Mzik a"layan ocu"u
veremeyecek mi? Schopenhauer'n cevab dahicedir: mzik yalnzca a"lamay verir.
Yani "a"layan ocu"u" veremez. A"layan bir ocu"u anlatabilir, resmini, heykelini
yapabilirsiniz. Ama mzik size hibir zaman "a"layan ocuk" vermeyecektir. Ama
di"er sanat dallarnn asla veremeyece"i bir !eyi de verebilir mzik: ocuk
a"lamasn... Gerekten de mzik a"lad"nda olup biten her !ey son derecede
somuttur: bir ocuk ... a"lyor... Bir anne... do"uruyor... Mzik bunlar bir form olarak
vermeyecektir size: Schopenhauer diyor ki, do"urmann sesidir, a"lay!n sesidir,
sevincin sesidir mzik... Ba!ka bir deyi!le mzik a"lar --bir ocuk ya da eri!kin biri
olarak, bir anne bir sevgili olarak... vesaire... Ya da gler --yine bir ocu"un, annenin,
celladn ya da herhangi bir ba!ka ki!ili"in gl! olarak... Yani mzik ki!ile!tirmez,
ba!ndan sonuna dek somuttur, herhangi bir !ekilde glp a"lamaz, fkelenmez: illa
ki !u ya da bu gl!tr, a"lay!tr...
12. Demek ki her mzik bir tekilliktir. Duygulara yknmez, onlar dosdo"ru ya!ar,
hissettirir, ya!atr... Zaten mzik ya!amyor ise hibir yerde de"ildir. Dersin bitiminde
sordu"um soru zaten bu erevedeydi: alnmayan mzik nereye gidiyor? Havada m
kayboluyor yoksa iimizde mi "kalyor"? E"er mzik gerekten de Schopenhauer'n
istedi"i gibi "a"layan ocuk" de"il "ocuk a"lamas" ise, "fkeli bir katil" de"il "katil
fkesi" ise o halde mzi"in iinde bildiklerimizden ok farkl bir tekillik kipini
ke!fetmemiz gerekir. Ortaa"larda Duns Scotus diye bir filozof, galiba Do"u'nun
Arabi, dervi!an metinlerini tercme etmekle u"ra!t" sralarda bu durmun ayrdna
varm!, ve bu tr tekilliklerin, bireyliklerin tanmn )ne kadar mmknse) yapmaya
al!m!t. Ona gre bu tr bireylikler ya da somutluklar, belki Trkeye "i!telik"...
"i!te bu'luk" diye tercme edebilece"imiz ola"anst hallerdi; buna Haecceitas
demi!ti Duns Scotus...
13. Gerekten de mzikte hem ok ilkel hem de tketilemeyecek kadar geli!kin iki
tarz ayn anda yryor gibidir. Bir taraftan mzik bizi !yle bir soru kar!snda
brakverir: "bir ocuk a"lyor"... Ba!ka trl "ocuk a"lay!n" veremezdi.
Gerekten de bir ocu"un a"lamas mzik iin temel bir nvarsaymdr. Bir ocuk
a"lyor... ya da glyor... veya yine... ok fkeli,,, Mzik btn sanatlarn en yaln
oldu"unu i!te burada gsterir: bir ocuk a"lyor, kzyor... susuyor... Resim asndn
pek bir problem yok gibidir ve "a"layan ocuk" portreleri sayszdr --ki aralarnda
epeyce nl olanlar meyhanelerimize bile asarz... Ancak bu ast"mz resimde eksik
olan bir "haecceitas" vardr ki onu belki mzik bize yeniden kazandrabilir. Felsefi
olarak da "ocuk a"lay!" diye bir !ey olmadan hibir ocu"un a"lamay
ba!aramayaca"n syleme hakkna sahibim. nk felsefe tuhaf bir insan faaliyeti
trdr ve pekala bizi bu kadar zvanadan karabilecek nermeler yapar durur. Evet,
"ocuk a"lay!" diye herhangi bir a"lamadan, genel olarak a"lay!tan farkl bir
mefhuma sahip olmakszn asla bahsedemeyece"im. Bu "ocuklar a"lar" diye geni!
zamanda ifade edilen bir !ey de"ildir. ocuk a"lay!nn tekille!mesi gerekir.
ocu"un bir yeti!kinden farkl bir biimde "a"lad"" anlamna da gelmez, nk bir
sr yazar "ocuk gibi a"lyor" tipinden bir kli!e ile bir !eyleri anlatabilmi!tir. Hayr
mzikalite konusunda bizi esas olarak ilgilendiren tek !ey "ocuk a"lamasdr" --
elbette bir ocuk a"lar, yoksa ocuk a"lay! yoktur; ama ocuk a"lay! yoksa hibir
ocuk da a"layamaz... Olgulardan de"il duygulardan bahsediyoruz demek ki...
14. Burada artk mzikte "mood"lar ya da diyelim ki --daha formel d!nrsek--
"mode"lar kar!sndayz. Eskiden --mesela Bach ya da Mozart-- ok bestelerlerdi...
neredeyse hergn ve zorunlu olarak; ama illa ki bestelemeleri ve bestelerini
bitirmeleri gerekirdi. Bugn artk byle de"il ve bunun nedenlerine ileride ciddiyetle
ve ayrntlaryla de"inece"iz. Bu rahat mzikal yaratm ortam baz srekliliklerin
varl"n varsayyor olmal. Schopenhauer'n byk ke!fi mzikteki "haecceitas"
olmu!tu. Bir ocu"un a"lamasn de"il ocuk a"lamasn vermek... Mzik en saf
sanatt nk bu en basit !eyi alabildi"ine rahatlkla yapyordu. Keman a"lyordu bir
a"lamay temsil etmiyor, gstermiyor, taklit etmiyordu... #iir bile bunu belli uslup
manevralaryla taklit etmeye al!abilirdi belki. Ama haecceitas Schopenhauer'a gre
nihai olarak mzi"in elindeydi. Ama bu noktadan itibaren nmze bir sr sorular
alan alyor...
15. Peki ilk soru: mzik --tamamdr-- ""ocuk a"lay!n", "general fkesini", "gen
a!kn", "karasevday" topyekn veriyor, hissettiriyor... Ama ayn mzik terisini
yapamayacak m? Mesela "a"layan bir ocuk" mzikte olmayacak m? Her !ey bu
noktada Schopenhauer'n aleyhine dnmektedir ve sanki btn besteciler, ister
okusunlar ister okumasnlar (o"unlu"u da byk ihtimalle okumadlar) bu filozofun
aleyhine al!maya ba!ladlar: hayr, ocuk a"lar, dediler, bunu biliriz, ama "!urada,
biraz tede, i!te bir ocuk var, a"lyor..." i!te mzi"imiz onu alacak iine... Resim iin
bunu diyebilmek tahmin edilebilece"i gibi daha rahatt. nk en ilkel biiminde bile
resim ya da heykel a"layan herhangi bir ocu"u resmederdi ya da yontard... Resimde
"ocuk a"lay!" grd"nz sylemek neredeyse ok derin bir filozof olmanz
gerektirirdi. Ama hibir !ekilde Schopenhauer'n mzik dolaymyla syledi"i !ey
yeterli de"ildi: "a"layan bir ocuk" de"il, tamam, "ocuk a"lay!"... Ama arada bir
ba"lama izgisi daha yok mu? "ocu"un a"lay!"... Bunlar saf dil oyunlar diye
grmek hatalarn en by" olur nk dilimizin bize hazrlam! oldu"u ve o"u
zaman hi farknda olmad"mz saysz srpriz vardr. Burada "ocuk" genel, ama
"a"lay!" zeldir. Bu ne anlma gelebilir? Bir ocuk var ve varolu!un genel
a"lay!nn iinde, ona katlyor ve yalnzca bir rnek olu!turuyor... Ba!ka bir deyi!le
--btn a"lamalar tek bir a"lamann parasdrlar, kah orada bir ocuk, kah burada bir
kadn, kah burada.. ben .. a"lyorum.. gibisinden...
16. Burada iine d!t"mz sorun Nietzsche-Schopenhauer-Wagner geninin
sorunudur. Mzik hususunda kopartlm! en byk ve ilk kavga buydu. Neydi peki
tart!tklar? Her !eyden nce bu tart!malar btnn haecceitas etrafnda dnd"n
d!nmek iin epeyce nedenimiz var. Mesela Wagner "Tanrlarn Valhalla'ya
Giri!i"ni besteledi --size geen gn dinletti"im bir pasaj... her tanrnn bir ki!ili"i,
ayrdedici zellikleri ve birer "motifi" var... Ama ba!ka birisi, mesela Nietzsche
pekala !u ya da bu tanrnn cehenneme ini!ini de"il, Tanrsall"n Cehenneme $ni!ini
istiyordu... Bu ikisinin farkl !eyler oldu"unu hemen anlad"nz umuyorum. Tanrlar
pekala cehenneme inerler, ama bu "Tanrsaln" cehennemlik oldu"u anlamna gelmez.
yleyse mzik bir !eyleri daha ayrdetmek zorundadr. Nietzsche'ye gre mzik
tanrlar cehenneme indiren ile "tanrsal" terennm eden iki tavr arasnda oynayp
duran bir varsaymdr. Varsayd" mzikaliteye kazandrd" bu olgular, duygular,
tanrlar serisidir. Ama tragedya, yani Antik Yunan'n ok ok yzelli yln kapsayan
bir felsefesi sayesinde esas anlamn bulur: iki varolu! tarz arasnda asli bir gerilim.
Birincizi llerle, dzenlenmi! ritimlerle (ileride grece"iz. dzenlenmemi! ritimler
de mmkndr), hesap kitapla i!leyen sanat --Apolloncu sanat diyor buna... $kincisi
esrimenin, kendinden gemenin, lszl"n sanat --buna da Dionisiyak sanat
diyor. Bunlar gerilim halinde tek bir sanatsal hal olarak almak gerekir.

Nazi Si nemas n n Si negz
Ulus Baker
Daha nce, yetmi!li yllarda yalnzca Anti-Stalinist olmakla kalmayan, ayn zamanda
sol-entellektel bir liberalizmin izini kovalayan baz Fransz aydnlar arasnda, hele
Soljenitsin'in srgn edili!iyle yaygn bir d!nme modeli haline gelen bir Gulagizm
kar!snda Michel Foucault'nun da kendini yapmak zorunda hissetti"i bir uyaryd bu:
"Sibirya'ya srgn ve orada al!ma kamplar tesisi fikrini bir zamanlar ar'a veren
Batl liberal siyaset adamlarndan ba!kas de"ildi..." ... ya da yine "Batl toplum
Gulagdan ba!ka bir !ey de"ildir..." ... Ve yine, "do"du"unuzdan beri Gulagda
ya!yorsunuz --yani "disiplin toplumlar"-- ama farknda de"ilsiniz..." Benzeri bir
k! gnmzde Godard'n yapmas da kanlmazd... Btn bir Sovyetler tarihini
tek ve biricik bir "topyeknlk" iine tkmaya kar! kan bir tavrd bu... zellikle
Nazi ya da Srp toplama kamplarnn mant"yla Sovyetik emek rgtlenmesinin ayn
!ey oldu"u fikrine kar!... Ve Godard diyordu ki, Nazi propaganda filmleriyle Sovyet
gen emeki rgtlenmelerinin filmlerini kar!la!trmak bana daha ok !ey
"retecektir... Gen kzlarn glmsemeleri arasndaki apak fark... Me!akkat ile
eme"in farkl iki tarz... Evet, bunlar asla ayn !ey de"ildiler ve Leninist "Btn
#ktidar Sovyetlere" slogan ile Arbeit Macht Frei, al!mak zgrle!tirir slogan
arasnda da"lar kadar fark bulunuyor... Bu sonuncunun Nazilerden ve orada yokedilen
nfustan geriye kalan ykntlardan birinde, Auschwitz'de zavall bir tabela olarak
kald"n Resnais'nin muazzam belgeseli Nuit et Brouillard'dan, Gece ve Sis'ten
hatrlyoruz. Stalinizmle Nazizmi ve Fa!izmi birbirlerine kar!trmak ve onlar genel
ve neredeyse a!kn bir totaliterli"in grn!leri haline getirmek ne yazk ki Hannah
Arendt kadar zeki bir kadnn bile yapt" bir hatayd... Bu en az Nietzsche'yi
Nazizmin ideolojik-felsefi gbe"ine yerle!tirmek kadar byk bir hatadr.
Her !eyden nce Stalinizmin de, 1933'de Hitler'in iktidara ykseltilmesinin de bir
gemi!i var ve bu gemi! Rusya'da "ba!arlm!" bir devrim iken, Almanya'da Weimar
dnemiyle, yani sonuta Hitler'i iktidara getirecek olan g ili!kileriyle sonulanan
"ezilmi!" bir devrimdi --katledilen Spartakistler ve Rosa Luxemburg-Karl Liebknecht
ikilisi... #ki rejim arasnda baz "esinlenmelerin" oldu"u apak; ama bu daha ok
"bana Potemkin Zrhls gibi bir film yapn" talimatn propaganda uzmanlarna veren
Hitler'de grlyor. Ancak onlarca avangard sanaty ge mecbur brakan ya da
"yozla!m! sanat sergisi"nde te!hir etti"ini sanan bir rejimdi sz konusu olan...
Siegfried Kracauer Caligari'den Hitler'e bence ok "do"rusal" bir yol iziyor... Ayn
durum, Nazizmi "co!kusal-erotik" bir a!rkla birbirine kar!tran ve buna ksmen de
olsa Sade' alet eden Pasolini'nin Salo'sunda da belirir. Bu filme ynelik bir
ele!tirisinde Michel Foucault, Nazi idelojilerinde sz konusu olan !eyin byk ve
a!r co!kular ve idealler olmad"n, olsa olsa bir ev kadn nevrozu oldu"unu
belirliyordu: evini tozlardan, yabanclardan, ingenelerden ve Yahudilerden (giderek
e!cinsellerden, sapknlklardan, sululardan vesaire) temizlemek isteyen ve asla
Shakespeariyen bir trajik karakter ta!mayan...
Bir not daha d!mek gerekiyor: psikanaliz sadece Almanlara yaplabilir. Mesela
Jacques Lacan kadar nemli ve gl bir Fransz d!nr bile lkesinde ancak bu
i!in bir "karikatrn" yapabildi... Giderek i!in iine Franszlarn "dilbilimini" ve
"semiyoti"ini" (ki bundan da Almanlar, szgelimi bir Habermas, hibir !ey
anlamazlar) sokmak zorunda kald. Ve psikanaliz sonuta Alman Yahudili"inin bir
icaddr --belki de Almanlar anlama zorunlulu"una bir cevap olarak... Ve e"er
Freud'un da bir filmin yapmna katld" UFA Stdyolar i!e Caligari ile ba!ladysa
(Flaherty'nin liberal-ekolojist Nanook of the North filmiyle birlikte ilk "klt" film
herhalde budur) bunu Bauhaus'un, Alman Yahudi kltrnn ve sanatlarnn
"minr" edebiyatlar iinden treterek elde edebildi... Bence ekspresyonizm
psikanalitik otomatizmlere indirgenemez, daha ok olduka gerilere zgrl"n nasl
mmkn olabilece"ini tart!an bir sorunsala, Descartes ile Spinoza'ya kadar
gtrlrse anla!lr --ve Deleuze Spinoza, Felsefede Ekspresyonizm adl bir kitap
yazm! olmakta haklyd...
Buna kar!n Caligari fa!izmin ruh halini anlamanzda psikanalizden daha faydaldr
ve Kracauer'a hak verdirecek nokta da i!te budur. Tabii ki bu fikri Ernst Bloch ve
Brecht ile ok sert tart!malarnda Marksizmdeki Hegelci bir damar koruma
kaygsyla ekspresyonizmi fa!izmle zde!le!tirmeye kadar varan Lukacs gibi
alglamamak !artyla. Fa!izmin propaganda cihaz da, en az di"er "sahte" kurumlar
(National Kraftswahrkorpse, yani Ulusal Trafik Birlikleri gibi) kadar "ola"an
i!levlerinin tmyle d!nda" kullanlyordu. Gring elbette ki denetimi altnda
Reichswehr'i, Alman Ordusunu de"il, bu serseri etecikler kompleksini, SA ile SS'i
grmek isterdi.
Ve bu byk ka"t (yanlsama diyemiyorum) nihai noktasn ba!langta "talihsiz"
bir filmle buluyor: Hitler'le ili!kilerini salt "ki!isel" olarak niteleyip Nazilik
sulamasndan arnmaya hala al!an Leni Riefenstahl'n Triumph des Willens,
#radenin Zaferi filmi. Hitler'in smarlad" Potemkin Zrhls'nn hangi Alman filmi
oldu"unu pek bilemiyoruz --nk Goebbels'in iktidara ykseldikten sonra film
stdyolarna ilk talimat kt melodramlar o"altmak gerekti"i olmu!tu; ama
Riefenstahl'a Hitler'in (belki de ba!kalarnn, ama bu kesinlikle filmi engellemeye
al!an Goebbels de"ildi) talimat Vertovyen bir "belgeleme" yapmasyd.
O halde bakalm --Vertov ne yapm!t, Riefenstahl ne yapm!t? Vertov'un Entusiasm,
Co!ku diye bir filmi var... Bize devrim srecinin "gerek" grntlerini sunuyor
(kino-pravda, sine-hakikat). Belgesel filmde montajn kullanlmamas gerekti"i
yolundaki bir nyarg hemen Vertov'un kar!sna kveriyor (daha do"rusu
karlyor) tabii ki. Oysa Vertov'un doktrini Flaherty tipi bir "ticarile!tirilebilir"
belgesel film yapmak de"il --onun iin bir Eskimo Eskimodur ve adnn Nanook
olmas gerekmez... Co!ku genel bir duygu de"ildir --!u ya da bu amacn u"runda
co!kulanrz; Spinoza'nn syledi"i gibi, sevecek bir !eye dair fikriniz (ya da imajnz)
yoksa sevemezsiniz... Yani "sevgi dolu" diyebilece"iniz bir insan yoktur... yleyse
"co!kulu" bir insan da yoktur, dolaysyla onun yaratlmas, kendi kendimizden
yaratlmas gerekir. Montaj bu yzden gereklidir: gerek elde edilmi!, el altnda bir
!ey de"il, retilmekte olan bir !eydir.
Ve !imdi Riefenstahl'n "irade"sine bakalm... Schopenhauer kadar ktmser de"il,
ama Nietzsche kadar zeki ve erdemli de de"il. Her !eyden nce Ernst Jnger'in
Totalmobilmachung'u bu --yani topyekn seferberlik... Kalabalklar psikolojisini
harekete geirmek tek tek insanlarn beynine nfuz etmekten ok daha kolaydr,
nk sakin zamanlarnda "akllyken" insan bir kalabal"n ortasnda birden
"beyinsizle!ebilir". Ve yine bakalm --Vertov'un kameral adamnn kamerasyla iine
dald" kalabalklar ayn kalabalklar myd? Muhtemelen ve bir bakma evet... ama
"dzene" ve "hizaya" sokulmam! kalabalklard bunlar... Herkes kendi derdindeydi
metropoliste... Ve bunun iinden bir "birbirinden haberdarl"n" (newsreel filmin
amac), bir "kolektivitenin" kmas bekleniyordu --sosyalizmin bar! in!as, yani
politikada konstrktivizm. Oysa Riefenstahl ile Nazizmin ba!mimar Albert Speer'e
verilen grev bir "set dizaynyd"... Sahnelenmi! gereklerini ya!amalar beklenen ve
kendilerinden srekli "glckler" yaymalar istenen insanlarn, genlerin, al!ma
timlerinin, ocuklarn. Baz feministlerin Leni Riefenstahl' sadece bir "kadn" oldu"u
iin yceltmelerinin anlamnn, yukarda and"m trden bir nevroz tipi oldu"unu
d!nyorum. Onun kameras Vertov gibi hayata dalmyordu, ke!if yapmyordu,
zaten kendisinin kurdu"u bir "seti" grsel-i!itsel bir ifadeye tercme ediyordu...
Nazilerin byk gsterisinin yaplaca" Nrnberg (ki orada yarglandlar sonuta, ve
bu da Bat uygarl"nn en ikiyzl ikinci gsterisiydi) btnyle bir "set" ve "dekor"
olarak llp biilerek "dizayn" edildi. Kamera alarndan geit resmi gzergahna,
!klandrmadan ses dzenine kadar... Hatta Fhrer'in tam olarak hangi anda
kalabalklar kar!snda belirmesinin uygun oldu"unun saptanmasna kadar... #!te Nazi
Sinegz bu kadard...
Biliyoruz ki Almanlar neredeyse manga dzeyinde her birli"e birer kamera verip
btn #kinci Dnya Sava!n ve toplama kamplarnda olup bitenleri filme aldlar...
Sava! kaybederken bunlardan Batl liberal "duyarlklara" hitap etmeyenleri yok
etmeye al!tlar ve ancak ksmen ba!arl oldular... Oysa Leni Riefenstahl "taklit"
yoluyla bence ok daha nemli olan bir potansiyeli yok etmeye abalam!t --
Vertovcu Sinegz, yani "hakikatlarn kendilerini anlatmalarnn beklenmesini"...
Ve nmze koydu"umuz devin nihai konusu beliriyor bu noktada: Godard'n
uyard" gibi Vertov'un bir propaganda filmindeki gen Rus i!i kzlarnn gl!,
Riefenstahl'daki o "koparlp alnm!" gl!lerle ayn de"il... Nazm Hikmet Abidin
Dino'ya --bir vg paras olarak-- "Sen mutlulu"un resmini yapabilir misin?" diye
sordu"unda bahsedilen "mutluluk" da ayn !ey de"ildir..

Neden Bi z, Mzi syen Ol mayanl ar? / Gi l l es Del euze
eviren: Ulus Baker
Pierre Boulez'in uygulad! seme yntemi nmze be" mzik eseri kard. Bu eserler
arasndaki ili"kiler ne bir "ecere ne de bir ba!mllk; bu eserlerinden birinden tekine bir
ilerleme izgisi ya da bir evrim sz konusu de!il. Daha ok sanki bu eserle semi-
aleatoirement seilmi"ler ve birbirleriyle reaksiyona girecekleri bir ember olu"turuyorlar.
Bylece, yalnzca bu be" eser iin geerli olan zel bir mzikal zaman profilini ekip
alabilece!iniz bir sanal ili"kiler kmesi dokunuyor. Pekala Boulez'in ba"ka drt be" eser
semi" olabilece!ini kavrayabiliriz: o durumda elimizde ba"ka bir ember, ba"ka reaksiyonlar
ve ili"kiler, mzikal zamann veya zamandan farkl ba"ka bir de!i"kenin ba"ka bir biricik
profili olurdu. Bu bir genelle"tirme yntemi de!il. Mzik rnekleri olarak seilen eserlerden
yola karak "i"te, mzikal zaman bu" dedirtecek soyut bir zaman kavramna ykselmek sz
konusu de!il. Belirli ko"ullar iinde belirlenmi" kstl emberlerden yola karak zamann
zel profillerini tretmek, sonra da bu profilleri stste koyarak gerek bir de!i"kenler
haritasna ula"mak gerekiyor; ve bu yntem mzikle ilgili oldu!u gibi binlerce ba"ka "eyi de
ilgilendirebilir.
Boulez'in kesin olarak belirledi!i emberde zamann zel profili asla mzikal zaman
sorununu tketece!i iddias ta"myor. Grm"tk ki atml bir zamandan atml olmayan bir
zaman tr kyordu ve bu atml olmayan zaman yeni bir atmlama biimine varyordu.
Ligeti'den gelen 1 no'lu eser belli bir atm boyunca atml olmayan bir zaman monte
ediyordu; 2, 3 ve 4 numaral eserler bu atml olmayan zamann farkl grnmlerini
geli"tiriyor veya gsteriyorlard; Carter'n 5 numaral son eseri ise atml olmayan zamandan
yola karak orijinal, ok zel, ok yeni bir atm biimini nasl bulabilece!imizi gsteriyordu.
Atml zaman, atml olmayan zaman; bunlar tmyle mzikal, ama ayn zamanda bamba"ka
bir "ey de. Sorun atml olmayan zamann tam tamna ne oldu!unu bilmek. Biraz da Proust'un
"saf haliyle birazck zaman" adn verdi!i "eye tekabl eden bir yzergezer zaman tr. En
apak, en dolaysz karakteri bakmndan, atml olmayan dedi!imiz bu zamann sre
oldu!unu, l ister dzenli, isterse dzensiz, ister basit ister karma"k olsun lnn elinden
kurtulmu" bir zaman oldu!unu sylemeliyiz. Atml olmayan bir zaman kar"mza her "eyden
nce trde" olmayan, niteliksel, birbirleriyle kesi"meyen bir sreler o!ullu!u karr. Bunlar
birbirlerine nasl eklemlenecekler, nk akas en genel ve klasik zme varmay
hedeflemi"tik. Bu da btn hayati srelere ortak bir ly ya da ll bir kadans atfetmeyi
zihnimize brakmaya dayanan en genel ve klasik zme ba"vurmay herhalde
reddetti!imiizden buunlar nasl eklemleyece!iz birbirleriyle. Ta ba"tan byle bir zm tkal
grnyor.
Tmyle farkl bir alan gidersek gnmzn biyologlar ritimlerden bahsederken benzer
sorularla kar"la"yorlar diye d"nyorum. Onlar da trde" olmayan ritimlerin birle"tirici bir
biimin ynetimi altna girerek eklemlenebileceklerini inanmay reddediyorlar. Hayat
ritimlerinin, mesela 24 saatlik ritimlerin eklemlenmelerini onlar biraraya getirecek bir stn
biimle, hatta daha temel srelerin dzenli veya dzensiz bir sekansyla aklamaya
al"myorlar. Bu eklemlenmeleri hepten bamba"ka bir yerde, hayat-alt, hayat-berisi,
heterojen (trde" olmayan) sistemleri katedebilen molekler titre"im-yaratclar (oscillateur)
nfusu adn verdikleri "eyde, yani e"lendirilmi" titre"imli molekllerde aryorlar --ki bunlar
da bu srete, ayr ayr kmeleri ve sreleri katetmeye giri"ecekler. Eklemleme birle"tirilebilir
ya da birle"tirici bir biime ba!l olmad! gibi, metrik, kadansl, dzenli ya da dzensiz
herhangi bir lye ba!l da de!ildir. Farkl katmanlarda ve farkl ritimlerde salverilmi" baz
molekl iftlerinin faaliyetlerine ba!ldr. Mzikte de benzeri bir ke"iften bahsedilebilmesi
salt bir metafor de!ildir: notalar ya da saf tonlar yerine ses moleklleri. Tmyle heterojen
ritim katmanlarn, ritim katmanlarn katedebilecek e"lenmi" ses moleklleri. #"te atml-
olmayan zamann ilk belirlenimi bu. Bir zneye (Ben), hatta bir biimle maddenin
kombinasyonuna atfedilmeyecek belli bir bireyle"me tipi var. Bir manzara, bir olay, gnn bir
saati, bir hayat ya da bir hayat paras... bunlar ba"ka trl i"lerler. Mzikteki bireyle"tirme
sorununun, ku"kusuz ok karma"k olmakla birlikte, bu ikinci paradoksal bireyle"meler
tipinde oldu!unu hissediyorum. Bir cmlenin, mzikte kk bir cmleci!in bireyle"mesi
denen "ey nedir? En ilkel seviyeden, grn"ke en kolay olanndanyola kmak istiyorum. Bir
mzi!in bize bir manzara hatrlatt! olur. #"te Proust'daki o nl Swann sahnesi: Boulogne
Korusu ve Vinteuil'n minik cmlesi. #ster a!r"mla, ister sinestezi denen olgularla seslerin
renkleri hatrlatt! da olur. Son olarak, operalardaki motiflerin ki"ilere ba!landklar, mesela
bir Wagner motifinin bir ki"iye i"aret etmeye hasredildi!i de olur. Byle bir dinleme tarz bo"
ya da nemsiz de!ildir; belki belli bir gerilim azaltma dzeyinden buradan gemek de gerekir,
ama bunun yeterli olmad!n herkes biliyor. nk, daha gergin bir dzeyde, manzaraya
gnderen artk ses olmay brakr, aksine mzik bizzat ierdi!i tam anlamyla sesli bir
manzaray ku"atr (Lizst'te oldu!u gibi). Bu renk mefhumu iin de sylenebilir ve srelerin,
ritimlerin, daha somut olarak tnlarn bizzat kendilerinin renklerden, grlebilir renklerle
rt"meye gelen ve grlebilir renklerle ayn sratlere ve ayn gei"lere sahip olmayan tam
anlamyla sesli renklerden olu"tu!u d"nlebilir. nc mefhum, yani ki"ilik iin de yle.
Operada belli bir ki"ilikle ba!lantl motifler ele alnabilir; ama Wagner motifleri yalnz d"
bir ki"ili!e ba!lanmakla kalmazlar, dn"rler, atml olmayan, dalgalanan bir zamanda zerk
bir hayat kazanrlar ve bylece bizzat kendileri, kendi ba"larna, mzi!in iinde ku"atlm"
ki"ilikler haline gelirler.
Bu farkl mefhum, sesli manzaralar, duyulabilir renkler, ritmik ki"ilikler bylece altnda
atml olmayan bir zamann ok zel tipten bireyle"melerini retti!i grnmler olarak
beliriyorlar.
Sanyorum hibir bakmdan madde-biim terimleriyle d"nmemek durumundayz. O kadar
ki, basitten karma"!a giden hiyerar"iye, madde-hayat-ruha hemen btn alanlarda inanmay
ardmzda brakm" bulunuyoruz. Hatta hayatn maddenin bir basitle"mesi oldu!unu bile
d"nm"z; hayat ritimlerinin birliklerini ruhsal bir kuvvette de!il, aksine molekler
e"le"melerde bulacaklarna inanlabilir. Btn bu madde-biim hiyerar"isi, daha az ya da daha
ok ilkel olan bir madde ve daha az ya da daha ok bilgili olan bir sesli biim; dinlemeyi
brakt!mz ve bestecilerin retmeyi brakt! "eyler tam da bunlar de!il mi? Burada olu"an,
ok iyi i"lenmi" bir ses malzemesidir, bir biimi alacak ilkel bir madde de!ildir artk. Ve
e"le"tirme bu ok iyi i"lenmi" sesli malzeme ile kendi ba"larna sesli olmayan, ama onlar
de!erlendirilebilir klan malzemeyle sesli ya da duyulabilir hale gelen biimler arasndadr.
#"te Debussy, Dialogue du vent et de la mer (Rzgarla Denizin Diyalo!u). Malzeme kendi
ba"na duyulabilir olmayan bir gc, yani zaman, sreyi, hatta ye!inli!i duyulur klmak iin
oradadr. Madde-biim iftinin yerine malzeme-gler ifti gemektedir.
Boulez: Eclat. ok iyi i"lenmi" olan btn bu sesli malzeme, sesleri gidererek, kendi
kendilerine sesli olmayan, biri genel olarak retimin zaman, di!eri genel olarak d"nmenin
zaman diye tanmlanm" iki zaman hissedilebilir ve i"itilebilir klmak iin yaplm"t. Demek
ki basit madde-maddeyi biimlendiren sesli biim iftinin yerine i"lenmi" bir malzeme ile
ancak bu malzeme sayesinde alglanabilir olacak farkedilemez gler e"lendirmesi geiyor. O
halde mzik sadece mzisyenlerin i"i de!il, nk d"layc ve temel unsuru artk yalnzca ses
de!il. Kulland! unsur besteci tarafndan i"lenmi" sesli malzemenin alglanabilir klaca!
sesli olmayan glerin toplamdr; yle ki bu gler arasndaki farklar, bu glerin btn
diferansiyel oyunlar da orada alglanabilecektir. Hepimiz benzer meselelerle kar" kar"yayz.
Mesela felsefede: klasik felsefe nne bir tr ilkel d"nce maddesi, bir ak" koyuyor ve
bunun kavramlara veya kategorilere tabi klnmasna abalyordu. Ama gitgide, filozoflar
kendi ba"larna d"nlebilir olmayan gleri hissedilebilir klmak iin son derecede
karma"k bir d"nce malzemesini i"lemeye al"tlar.
Mutlak kulak yoktur; sorun imkansz bir kula!a sahip olmaktr --kendi ba"larna duyulabilir
olmayan kuvvetleri duyulabilir klmak. Felsefede de sz konusu olan imkansz bir d"ncedir,
yani d"nlebilir olmayan gleri son derecede karma"k bir d"nceler malzemesiyle
d"nlebilir klmak.

Neden Godard? ( I)
Ulus Baker
!lk tart"ma seansmza Michel Foucault'nun "bak"n arkeolojisi"yle ba"lamamzn iki
nedeni var: birincisi, e#er bu atlye al"mas bizi belli bir "i"" yapmaya,
tart"malarmz grsel-i"itsel, videografik imajlara ta"yacaksa --daha do#rusu byle
bir ortak karara varlrsa-- arkada"mz Dr. Deniz Dlgero#lu'nun imkan
sa#layabilece#i bir "hastane ekimi" olana#mz olacak... !kincisi, Michel
Foucault'nun "Klini#in Do#u"u: Tbbi Bak"n Bir Arkeolijosi" adl incelemesi, onun
eserinin tm iinde yerine oturtuldu#unda genel olarak "bak"n ve grmenin"
arkeolojisinin bir paras, bu ynde bir metodolojik giri"im olarak okunabilir.
Katlmclardan bu kitab do#rudan okumalarn zaman problemi nedeniyle tabii ki
istemeyece#iz --zaten belli bir uzmanl# gerektiren bir okuma olurdu bu. Ama
Foucault'nun eserinin btn, modern adn verdi#imiz a#larda bak"n ve dilin
rgtleni"ini tart"t# asli bir boyuta sahip... Bu rgtleni" sonuta modernli#in
"grlebilir" olan ile "anlatlabilir" olan arasndaki bir ba# sorunla"trm", bu ikisini
kh bulu"turmu", kh birbirlerinden koparm" oldu#udur. "Grlebilirli#in" byk
ustalarndan Jean-Luc Godard ile "sylemlerin" byk ustas Foucault'nun
tart"malarmz srasnda muhakkak ki kar"la"aca#mz bir bulu"malar var. Godard'n
nemi de bu yzden sadece sinemann iine, onun tarihine s#drlabilir de#ildir.
Kar"la"malardan, mesela Deleuze'n Godard' okumasndan azami faydalanmak
gerekir. Godard'n son kar"la"malar ise bu atlye srasnda zel bir nem atfetti#imiz
TV ve Video i"leri... Nasl Foucault'nun tasvir etti#i "klinik tp" bak" (muayene) ile
onu iine yutan bir anlatnn, bir sylemin, tbbi bir "tasvir" jargonunun stratejik
i"birli#i olduysa, Godard'n nerdi#i "imaj pedagojisi" de hayatn ak"na dair
"okunabilir imajlara" ynelik bir pee-indirme faaliyetidir.
Unutmayalm ki modern zamanlarn her yeni ku"a# imajlarla ve onlarn e"itlenen,
birbirlerini yutan veya birbirinin yerini alan trleriyle gitgide daha ha"rne"ir. Gitgide
daha az okuyor, daha ok seyrediyoruz. Ama bu Vilm Flusser'in foto#rafla ba"latt#
"teknik imajlar" silsilesinin --180 yllk foto#raf, 100 yllk sinema, 50 yllk
televizyon ve 20 yllk dijital imajlar tarihinin-- aslnda bir "okunabilir imajlar"
dnyas iinde hareket etmekte oldu#unu d"lamyor. Belki de "seyredilebilen" temsili
imajlar (resim, plastik ve grafik sanatlar) tarihinin tesinde bu teknik imajlar, giderek
asli paralar olarak sesi de ierip "okunabilir" olma zelliklerini okumann ve
anlamann "yerini alma" tarznda icra ediyorlar.
Ne yazk ki "teknik imajlarla" ba"edebilen kltrel olu"umlar yaratabilmi" oldu#umuz
tam anlamyla sylenemez. Modern Grsel Sanatlar dersi srasnda Ersan Ocak
"videoyu artk hep bir d"nme makinesi" olarak tasarlayarak kullanmak kaygsnda
oldu#unu srarla sylyordu. Bu nemli bir varsaymdr, ama d"nmenin ne oldu#u
konusunda, hele hele henz kararla"trlmam" olan "imajlarla d"nme"nin ne
anlama gelebilece#i konusunda yeterli delillerimiz bulunmad# iin, unsurlar henz
yerine oturmam" bir sorgudur. Tabii ki e#er bu unsurlarn "yerine oturmas"nn
gerekli oldu#unu da bir varsaym olarak ileri srebileceksek...
Godard'n nerdi#i imajlar pedagojisi imajlardaki "okunakll#" meydana karmay
amalyor. Deleuze'n yazd# gibi, "bir imajda gerekti#inden az "ey grebiliyorsak
bu onu okumay iyi bilmedi#imizdendir." Ne imajn yo#unla"masnn, ne de
seyrelmesinin hakkn veriyoruz demektir --nk imajlar seyrek veya yo#un, ya da
ye#in olabilirler, az nesne gsterebilirler, ok nesne gsterebilirler, hatta bazen hibir
nesneyi gstermeye kalk"abilirler. !"te bu yzden Jean-Luc Godard bir imaj
pedagojisi neriyor... Burada izleyece#imiz filmlerinin (ellikle TV iin yaplan
videografik i"leri) i"te byle bir grme pedagojisinin izd"mleri olarak
okunmallar... nk Vilm Flusser'in de i"aretledi#i gibi "teknik" imajlar
seyredilmeye veya baklmaya de#il, "okunmaya" adanm" imajlardr.
Bir imajlar pedagojisine gerekten ihtiyacmz var. zellikle TV ve Internet
aracl#yla artk kavranamaz-katlanlamaz yo#unlu#a ve ebatlara eri"mi" olan "u
korkun "imajlar bombardman" altnda... Okunabilir imajlar okunabilir olduklar
lde, yani Andr Bazin'in deyi"iyle "gerekli#in temsili de#il, brakt# izler" olarak
de"ifre edildikleri srece bilin zerinde mesela bir resimden farkl etkiler
uyandryorlar. Bir ressamn yapt# resmin, bir heykelcinin heykelinin gerekli#i
maniple etti#ini sylemenin hibir manas yoktur. En gereki resmin bile
"gerekli#in bir temsili" oldu#u do#rultusunda evrensel ve do#al bir uzla"ma vardr.
Oysa teknik imaj, mesela bir foto#raf, ne gerekli#in kendisidir ne de bir temsili... O
gerekli#in, nesnel bir "eyin foto#rafik bir plaka stnde brakt# bir izden ba"ka bir
"ey de#ildir. Gilles Deleuze'n yazd# gibi bir fotograma, ya da sinemadaki bir
ekime, bir kadraja s#drlan, ama araya herhangi birisinin frasnn, beyninin ya da
elinin girmedi#i, yani temsili olmayan bir "kayt".
Bazen teknik bir yenili#in toplum veya uygarlk tarafndan "yorumland#" olur.
Pozlama sresinin uzunlu#u yznden 1860'lara kadar foto#raf bize canl ve hareketli
insan hayatnn, sokaklarn grntsn veremiyordu. En civcivli saatlerde ekilmi"
sokaklar bombo"tu ve hikimsenin glmsemesini ya da belli bir pozunu yarm saat
yznde veya vcudunda tutmasn bekleyemeyece#inizden portre foto#raf
imkanszd. Bu ilk foto#raflarn "manzara" resmiyle ve "natrmortla" bir dala"maya
girdikleri anlamna geliyor. ekilecek malzemeyi dzenlemek ve kurmak
foto#rafl#n ilk dnemlerinin esasyd. Ama kltr her teknik yenili#i kendine gre
yorumlayp ynlendirebilecek o kadar tuhaf bir gce sahiptir ki, szgelimi 19. Yzyl
Protestan Amerika's foto#raf ile kar"la"t#nda (bunlara daguerrotype'ler deniyordu)
bu yeni icad ok ilgi ekici bir kltre adapte edebilmi"ti: canl insan ekilemezse
l ekilebilir... Memento Mori (lm ya da ly hatrla) denen bu kltr, 1850'ler
Amerika'snda ok yaygnla"t ve kendine gerek foto#raf sanatlar ediniverdi. Bu
foto#raf uzmanlar l "eyleri belli bir kadraj ve grlebilirlik erevesi ierisinde
dzenlemekte uzmanla"m"tlar ve aralarnda bazlar "sanat" kimli#iyle
sivrilebiliyorlard. Foto#rafik cihazn o andaki zelli#i (uzun pozlama sresi) onlar
iin artk bir eksiklik de#il, bir yeniliktir --lleri, zellikle ocuk lleri (neden?)
makyajlamak, estetik bakmdan bezeyip donatmak ve foto#rafik bir lm maskn
kaydetmek...
Bu lm mask genellikle ocuklardan ve bebeklerden alyorduysa bunun ok ciddi
bir psiko-sosyal temeli olmal: onlar grm" ve o pek abuk de#i"melerini ancak
saptayabilmi" bir gzn olu"turdu#u hafza biimiyle ilgili olmal bu durum.
Beethoven'in ya da Abraham Lincoln'un lm masklar onlarn "bitik" halini verirken,
bir ocu#un ya da bebe#in "taze" lm ok az grlm" olan bir imaj gelecek iin
kaydetme arzusunu uyandrr. Sanki ocuktan hatrlanabilecek olan tek "ey bu
Memento Mori tarafndan hatrlatlabilecektir. Elbette Batnn akn tarihinde lm ve
lme dair imaj konusundaki nemli bir dn"m, Ondokuzuncu yzylda hastane
gibi lmn d"land# bir mekanda de#il, topyekn olarak aile iinde, ailenin ve
yakn evrenin bak"lar altnda lnd#n hatrlamak gerekiyor. lm henz "d"ar
atlan", "saklannmas-gizlenmesi" gereken, yani pornografik bir olgu de#ildi... Ya"am
srd# lde ona aitti. Dolaysyla bir lm masknn saklanmas (Hitchcock'un
Psycho filminde artk tuhaf ve korkutucu, ama en nemlisi "sapka" gelen bir imaj)
herhalde kimseyi rencide etmezdi... lm imajlarnn rahatsz edicili#i daha ok
gnmze aittir --dramatik lmlere dair bir gazetecili#imiz, "iddetin yceltili"i, ama
ayn zamanda lmn hastahaneye, grlmezli#e saklanmas, hasralt edili"i...
Ondokuzuncu yzyl Memento Mori kltrnn Godard gibi bir filmcinin bilincine
ne lde dahil oldu#unu bilme olana#na sahip de#iliz. Ama onun son derecede
ilgin "lm" imajlar kurma yetene#ine sahip oldu#unu iyi biliyoruz. Bir sz
yazld#nda nasl zorunlu olarak lmle ilgiliyse (nk sz eden lr ve artk
hibir yoruma ya da sorgulamaya cevap veremez --dolaysyla Sokratesi bir formle
gre bu bir hakszlk bir "zehirdir"....), bir imaj da her zaman bir lm mask gibidir...
!lk Godard filmlerinde filmin kahraman (ya da o "byleyici" anti-kahraman sanki
lme do#ru gitmek zorundadr. Bu tam anlamyla bir Hollywood kli"esidir. lm
kendini ta ba"tan sezdirmeye ba"lar Hollywood filmlerinde --yani tam anlamyla bir
"mahkumiyet". Godard ise bu kli"eyi filmdeki ki"ili#in umursamazl#nn gcyle
ykacaktr --lm bile bu umursamazl#n gcn kramayacaktr (Nefes Nefese ve
Soytar Pierrot).
Foucault'yla ba"lamamzn nedenlerinden biri, onun Ondokuzuncu yzylda,
sanyoruz ki Memento Mori gelene#ine de tekabl eden "tbbi" bir olay en iyi
anlayan ki"i olmasdr: klinik bak"n do#u"u... Buna gre artk hastalklar lmn
nedeni de#ildiler... Onlar do#arken lm" olmann, yani lmeye ba"lamann srecine
aittiler. Bylece Bichat ve Claude Bernard ile birlikte lme dair yeni bir felsefe
imkan do#uyordu... tabii tplarn Althusser'in deyi"iyle "sradan ideolojisi"nin
tesine gemeyen bir felsefeydi bu. Buna gre her hastalk bir "anti-hayat" gcne
sahiptir --dokularda yaylarak ilerleyen ve sonuta tm vcut fonksiyonlar son
noktasna getirebilen. Bu hayatn antitezi olarak hastalklarn da bir hayat, do#um-
byme ve lm sreci oldu#unu sylemek demektir. Godard'n sinemadan bak"
hekimin MR, ya da EKG cihazndan "klinik" bak"ndan pek uzakta de#ildir --
Pravda'da grld# gibi "hasta" bir toplumda, "hasta" bir dnyada ya"yoruz...
Ama lme ayn bak" hayat da bir g, bir kudret, bir lan vital olarak koymaktan
geri kalmaz. Ya"amak lmn o topyekn seferber etti#i glere kar" bir direni"
olarak, bir diren olarak anla"lmaldr. Hayat onu srekli olarak a"ndran gler
kar"snda cereyan eden "eydir ve ne zaman bitece#ini --intihar konusunda bile bu
byledir, grece#iz-- asla bilemeyece#i iin varolur. Camus'ye gre bile "sama" olan
hayat de#ildir, lme karar vermektir. "Tek nemli mesele intihardr" bize "unu
anlatyor: hayat e#er lme byle adanm"sa onu ya"amak gerekir... Nasl? Bu
sorunun cevab iin Godard'n ktmserlik tarzn iyice kavramamz gerekiyor...
lm hikimse iin Godard kadar ""iirsel" bir olgu haline gelmedi. Onunla
yar"abilen herhalde --ve bamba"ka bir adan-- bir Ernst Jnger vardr. O kadar
"iirsel ki kanlar iinde biri onun filminde kalkp "bu kan de#il ki, yalnzca krmz
boya" veya "demek ki lmemi"im, nk btn hayatm bir film "eridi gibi
gzlerimin nnden gemedi" diyebilir... Btn bunlar yalnzca bir lm parodisi
de#il, hayatn temel "irkilme" kudretinin birer paras olmal... Meseleye o#unuzun
ho"una gitmeyecek bir "lm" meselesiyle ba"lamamzn nedeni aslnda "lm"
szc#nn bile hemen bir ya"ama igdn a#ryor olmasdr. Heidegger kadar
byk bir filozof bize "lme-do#ru-olma" halinin felsefesini yaptyd --buna gre
yalnz kendi lmmz yapayalnz lyoruz ve bunu adamakll kavrarsak hayat
daha iyi ya"yoruz, yani onun aresizce bir "yapm", bir "in"a" meselesi oldu#unun
farkna varyoruz... Bu felsefi "gce" ra#men, lmn hayat iine ta"nmas zor, hatta
imkanszdr. Mesela 17. Yzylda Spinoza iin lm d"nlebilir bir "ey de#ildir --
d"nmeye de#mez bile, nk hitir... Sonraki yzyllarn neden lm d"nmenin
alanna davet etti#i ise karma"k bir sorundur... Her durumda lm nedense
gndeliktir, hergn kar"la"t#mz bir durumdur... Bu yzden onu sradanla"trmak
iin uygarl#mz elinden geleni yapmaktadr...
Godard iinse esas olan hastalktr, nk henz hayata aittir... Ad Carmen'de o lm
mele#i kz hasta bir ynetmenden (Godard tabii) film ekebilmek iin olanaklar talep
eder... Aslnda Godard'n hasta olup olmad# asla belli de#ildir. Hastahanede
kalabilmek iin herkese, hem"irelere bile hasta gibi davranmaktadr... Tek
diyebilece#imiz "ey "yleyse" onun gerekten hasta oldu#udur... yleyse herhangi bir
Godard filminin mutlaka bir "hayat memat" meselesi etrafnda dnd#n de
kavrayabiliriz...
Bu imajlar pedagojisinin etrafnda poetik bir bilin kurmaya ynelen Godard, bu
bilinci "estetik" aralarla edinmeye al"an Antonioni'den farkl olarak, Pasolini'nin
syledi#i gibi, "teknik" bir "iirsellik kurmann pe"indeydi. "Hi ku"kusuz Godard da,
tpk Antonioni gibi hasta insanlar ekiyor --'dnya onlara dokunuyor': ama bu
insanlar bir tedavi altnda de#iller, maddi zgrlklerinden hibir "ey kaybetmemi"
haldeler; hayat dolu hepsi... Ve bu herhalde yepyeni bir insan tipinin antropolojik
olarak do#makta oldu#unu gsteriyor..."
Yeni Dalga btn olmayan mekanlara neden yneliyordu? --planlar krp
paralayarak, ekimlerin "belli bir yerdeli#ini" imkansz klarak, btnle"tirilebilir-
olmayan mekanlar elde etmek iin: i"te Bu yzden Godard'n filmlerinin geti#i
mekanlar genellikle tamamlanmam", in"aat veya zlme halinde mekanlardr:
Horgr'deki henz in"a halindeki daire... ve erevesiz kaplar...
!lk iki uzun filmi, Nefes Nefese ile Soytar Pierrot, bir taraftan bu belirsiz mekanlarda
srekli bir gezinti, dola"ma ve yolunu kaybetme halindeyken, te taraftan ba"larna
gelen olaylardan sanki hi etkilenmiyorlar --a"ktan, ihanetten hatta lmden bile...
srekli bir "karanlk olaylar" silsilesi iinde ya"yorlar sanki...
nk, Charles Pguy'nin bir "iirinde sylendi#i gibi: "Paris n'appartient personne",
Paris kimseye ait de#il... Yeni Dalgaclar Paris'i ksa filmlerle ekmek zere biraraya
geldiklerinde ortaya kan sonu Paris'in kimseye ait olmad#yd. Bu durumun btn
"siyasi" imalarn sakl tutuyoruz --ya da yalnzca de#inip geiyoruz: o Paris ki asrlar
boyu "bize ait" diye defalarca ilan edilmi"ti --"bize", yani kimseye de#il, halka (le
Peuple ile Komnler)...
Tabii ki Godard da "Paris nous appartient", Paris Bizimdir adl bir film ekmekte
gecikmeyecektir. Hayattaki ve kentteki beceriksizliklerimizin toplam --jest'in
yitirili"i... Bylece aksiyon filmlerin asla kabul edemeyece#i "sahte-hareketler" Yeni
Dalga filmlerinin zorunlu bir paras haline geleceklerdir.
Deleuze'n syledi#i gibi bu ilk biimlerini !talyan Neo-Realistlerinin icat ettikleri
zaman-imajn asli unsurlarndan birisiydi: aksiyon filmin do#asnda bulunan hareket-
imajlarn sk skya ba#l bulundu#u duyusal-hareki "emalar artk krlacaktr. Film
"kahramanlarnn" konumlandrlm", zaman-mekan sreklili#ine konulmu" bir
duruma verdikleri cevaplardan ve reaksiyonlardan olu"an kalplar (yani Hollywood
imajlar) paralanacaktr. Yeni Dalga, zellikle Jacques Tati'den ba"layarak en bilinli
tarzn Godard'da bulacak bir sreti: insanlar bu ya"amda o#u zaman "ne
yapacaklarn bilemezler" --"J'sais quoi faire" (Soytar Pierrot)... Filmde grnenler ve
seyredilenler de en az seyirciler kadar "seyirci kalmaya" mahkumdurlar yleyse...
Yeni Dalgann yeni imajlar dolaysyla srekli gezintilerin, bir balad halinin, srekli
geri-duru" ve yz-evirme edimlerinin ve serbest kalm" saf "optik" ve "sesli"
gstergelerin i"ledi#i bir dnyaya aittirler. "Made in USA" filmiyle birlikte Godard
artk "tespitlere" ve "komanterlere" ba"layacaktr. Filmin kahraman --ya da anti-
kahraman-- artk yalnzca bir "ahide dn"m"tr ve aslnda birbirleriyle asla belli
bir mantki ba#lants olmayan olaylar ve haller zerinde tasvirler yapmaya ba"lar...
Bu artk neredeyse didaktik ve pedagojik bir nesnelciliktir (Sauve qui peut (la vie)...
veya Onun hakknda bildi#im iki "ey...) D"nme ve bilin sreci artk imajlarn
ieri#iyle ilgilenmekle yetinmez, imajlarn bizzat biimleriyle de ilgilenmeye ba"lar...
Artk imajlara kendi yalanlarn syletmek, itiraf ettirmek sz konusudur. Nasl
i"lediklerini, hangi kli"eleri terennm ettiklerini gstermek meselesidir.

Neden Godard' l a U!ra" yoruz? ( II)
Ulus Baker
1.
nk ama "politika stne" ya da "politika konulu" film yapmak de!il, politik filmi
politik yapmak... Godard geleneksel olarak sinemada (ister klasik Hollywood, isterse
"sanatkr Avrupa" sinemas) kendini gizleyen "ola!an politikay" (bazlar buna
"ideoloji" veya "sinemaclarn kendili!inden ideolojisi" diyebilirler) ilk eserlerinden
itibaren sezmi"ti... Sinemayla ilgisinin Cahiers du Cinma dergisinde yrtt! bir
"ele"tiri" kariyeriyle ba"lad!n hatrlayalm... Ama ilk filmlerinden itibaren
sinemann konvansiyonlarn krma konusunda olduka bilinli bir abay takip
edebiliyoruz. Film yapmak anla"lan JLG iin bir politik bilinlenme srecinin teti!ini
ekmi" grnyor. Bu sreci bizim de kendi prati!imizde hissetmek zorunda olmamz
bizi Godard ile u!ra"maya davet etti...
Not 1:
Her bakmdan JLG sinemay politik bir bilinlenmenin aygt olarak kavram"
grnyor. Sinemann, "en etkili sanat" olarak mesela bir Lenin tarafndan ke"fi,
sonuta Eisenstein gibi byk bir filmcinin ellerinde bir "bilinlendirme" arac haline
dn"mesini vaaz ediyordu... Yani Marx'n o "nce e!itenin e!itilmesi gerekmiyor
mu?" sorusu unutulmu" gibiydi... Daha da kts, Lenin erken lnce sinemaya
atfetti!i gcn ne manaya geldi!i de pek abuk unutuldu --Vertov film yapamaz hale
geldi, Eisenstein iktidarn istedi!i filmleri yapmak zorunda kald... ta ki her ikisi de
kanser olup lene kadar... Her durumda sinema bir "grmeyi" !renmedir ve bundan
ba"ka bir "ey de!ildir... Groupe Dziga Vertov, Cinma Vrit ve Godard bu amacn
d"na hibir zaman kmadlar...
Not 2:
Bugn zellikle Trkiye'de, ba"ka nc Dnya lkelerinden (#ran, Endonezya,
Malezya, Afrika ve Latin-Orta Amerika lkeleri vesaire...) --ve ne yazk ki-- farkl
olarak sinema artk "politik" olamyor... En "politik" konular ekti!inde bile (Reis
elik'in o berbat "Ho"akal Yarn" bunun en iyi rne!idir...) onlar otoriter-nostaljik
(bugnk deyi"le "Kemalist") zihniyetin iine ta"yabilir... Politika nostaljiden en
uzak hayat deneyimidir... hep o anla ve gelecekle u!ra"r, geleneklerle de!il...
Not 3:
Hollywood veya Sovyet Devrimci Sinemas (burada yalnzca Sinegz' ve Vertov'u
d"arda brakyoruz) "politik" filmi yalnzca siyasi meselelerle ilgilenen bir sinema
u!ra"s olarak de!erlendiriyordu. Filmelir i"leyi" tarz siyasal de!ildi, ama ierikleri
siyasald... bol bol mesaj ve slogan vard... ama imajlar pek ender olarak (bazen
Eisenstein filmlerinde) kendi baylarna politiktiler... Sinemay politik klmak onu
siyasi meselelerle u!ra"maktan kurtarp, henz siyasalla"mam" meselelerle
u!ra"trarak olabilir... i"te o zaman sinemann ya da videonun siyaset yapmaya
ba"lad!n syleyebilecek hale geliriz...
2.
nk ama "do!ru bir imaj" yapmak de!ildir, bir imaj "dosdo!ru" yapmaktr...
"Do!ru imaj" denen "eyleri reklamclara brakmak gerekiyor... Sinema, kendi tarihi ve
evrimi iinde "do!ru" imajlarn nasl yaplaca!n olduka erken bir dnemde
ke"fetmi"ti zaten --Porter ve Griffith, sonra Kule"ov ve Eisenstein, sonuta "tm
zamanlar" (sinema ele"tirmenlerinin en ho"landklar lafn bu "tm zamanlarn en..."
oldu!unu unutmayalm) iin geerli oldu!u varsaylan btn sinematografik biimleri
(montaj, kadraj, eylem, filmik kahraman vesaire vesaire) ke"fetmi"tiler... Oysa
Godard'la birlikte, srekli a!r bombardman altnda oldu!umuz bu "do!ru imajlar"n
tesinde, "herhanki bir imaj" nasl glendirece!imizi, konvansiyonlarndan ve kli"e-
yaplarndan nasl skp alabilece!imi sormak zorundayz...
Not 1:
"Non pas une image juste, mais juste une image" Godard sinematografisinin temel
slogan... "Do!ru imaj" sinema iin bugn genel hayat iin "politically correct"
(politik bakmdan do!ru) diye nerilen ya"am biiminin bir izd"mdr. Bu
imajlarda "iddetin, a"r seksin ve "do!ru olmayan" grntlerin d"lanmas beklenir.
Sinematografik adan "do!ru imaj" anlatnn sreklili!ini ve i uyumunu bozmayan,
kendini seyirciye yabanc klmayacak, onun hayatta al"m" oldu!u anlat ilkelerine
yabanc gelmeyecek imajlarn toplamndan ve zincirinden ba"ka bir "ey de!ildir.
Not 2:
"Tm zamanlarn en iyi be"-on filmi" yerine "tm zamanlarn en iyi iki fikrini"
neriyorsak ve burada Godard'la bulu"uyorsak bunun nedeni kanamad!mz bir
ayklktr: "do!ru" fikir ya da "imaj" yerine oturur... yapmas gereken "ey nceden
bellidir, istenmi", talep edilmi"tir... genel bir "tketici" tarafndan... imajn "dosdo!ru"
olmas... herhangi imaj ise hakknn verilmesini, iine sarlp sarmalanm" oldu!u
kli"eden kurtarlmay, sklp karlmay talep eder...
3.
nk Godard btn ele"tirmenlerini gln bir duruma d"rmeyi ba"aryor...
Bazlar A Bout de Souffle (Serseri A"klar = Nefes Nefese) gibi bir filmi klasik
"serseri" filmi olarak yorumlam"t... Hani "u Hollywood'dan pek al"k oldu!umuz,
bir zamanlar James Dean mitolojisinde esas modelini bulan "ey... Ama oradaki
sersemletici ritm iinde ya"ayan yalnzca o "byleyici serseri" Jean-Paul Belmondo
de!il, "ehrimizin mutlak kprtlar egemenli!i altnda, neredeyse kendi jestlerimize
bile sahip olamayan, evimize ekildi!imiz andan itibaren de imajlarn mutlak
ideolojik bombardman altnda bir "herkesin herkesle sava"n" ya"amaya mecbur
kalan biziz... hepimiziz... #"te bu yzden Godard filmleri daha ilk kareden itibaren
politiktirler...
Not 1:
Sinema mitolojiktir veya mit retmeden, star retmeden yapamaz... i"te Godard'n o
tuhaf hatrlatmas: "... birisi Beethoven'den ho"lanp Sting'den nefret eden, teki ise
tersini hisseden bir karkoca iin hibir mesele yoktur; ama e"lerden biri
Spielberg'den ho"lanyor, teki nefret ediyorsa ayrlk erge mukadderdir... nk
sinema hala dnyann bir temsilidir..." Bu szleri bir espri diye gemeyip --ya da
esprinin zerinde skca durup-- ciddiye alyoruz: sinema gerekten herhangi bir
sanata ya da meseleye gre (bunlara e"ler arasndaki politik gr" farkllklar da
dahildir) ok daha radikal bir "ekilde hayat ve hayata bak" alarn (bazlar
Weltanschauung, yani "dnya gr"" demeyi hala tercih ediyorlar) temsil ediyor...
bu basit bir keyif veya zevk meselesinin tesinde... i"te bu yzden "kt film"
denebilecek rnlerin says mzik ya da edebiyat alannda olanlardan zorunlu olarak
ok daha fazla...
Not 2:
Genelle"mi" bir Tourette Sendromu ya"yoruz (Giorgio Agamben)... hayatn,
arabalarn, trenlerin, zamann ak", mekann da!l" ve yeniden kurulu"lar, ksacas
srekli in"aat hali iinde kaslarmza ve kemiklerimize hakim olabilme "ansmz artk
yok... stelik bu --bir zamanlar dersem eli"ki olmayaca!n d"nyorum-- okulda
(buna dans okullar da dahildir), askeriyede, fabrikada vesaire bize dayatlm" olan bir
vcut-jest rejiminden ok farkl... #lk dnemlerinde sinema mimetikti -yitirilmi" jest
ve ritelleri yeniden yakalayp tespit etmek, ya"atmak u!runa umutsuz bir u!ra"t
(ba"ta Charles Chaplin olmak zere Walt Disney, Western, Melodram ve Mzikal
Dans...)...
Not 3:
Georg Simmel'in kulland! anlamda "toplumsal tipler" konusunda ve kapitalizmin
do!u"unun ve evriminin Marx'n nmze serdi!i tarihi konusunda duyarl olanlar
bilirler: ta ba"tan beri iki proletarya vard --birincisi bulundu!u yerde, topra!nda,
oray i"gal eden sermaye tarafndan klele"tirilip "yere aklan" yerle"ik proletarya...
ikincisi ise gezinip duran, orada burada i" bularak hibir birikim sa!lamadan hayatn
srdrmeye al"an, son tahlilde Amerikan ryas denen Avrupai hastal!a
yakalanarak kendini Davis Adas'nda buluveren ($arlo --The Migrant) "gmen" ya
da "gebe" proletarya... Birincisi Avrupa'nn modeliyse ikincisi Amerika'nn
modeli... Bugnk proletarya bamba"ka bir model stne kurulmaya ba"lad... Artk
yalnzca kleler var --ve bu klelik iinde birileri parann, tekiler ise paraszl!n
klesi durumundalar... Ve smrlmeye ba"layan yeni emek biimlerinin en nemli
tr "enformasyon" ve "imajlar" retimi yapan...
4.
nk Godard sinema yapt!nda orada grd!mz insan hastadr... tpk gerek
dnyada oldu!u gibi... unutulmamas gereken "ey, hastann hep maruz kald!dr --
nce hastal!a, ardndan tedaviye ve muhakkak ki lme... #"te Tarihin byk
hastalar:
--Herakleitos... $yle bir fragman kalm" elimize: "Hekimler kesip da!layp sonra da
para istiyorlar; hastalklarn zaten yapt!ndan ba"ka bir "ey yapmadklar halde..."
Kendi teorisi uyarnca lyor --Efesli hekimlere iltihaplarn nasl gidereceklerini
dan"yor... sonra kendi bildi!ini okuyor --ate"in vcuttaki slakl! kurutaca!
d"ncesiyle kendini bir tezek y!nna gmp, i"te orada lyor...
--Spinoza: hastal! kanlmaz, nk geimini mercek ve gzlk cam yontarak
sa!lyor... sonuta 44 ya"nda --herhalde cam tozlar yznden-- bir akci!er
hastal!ndan lyor... lrken kendisine uygulamak istedikleri uyu"turucular ve a!r
kesicileri reddediyor... hayatn gcn ve direncini yle daha iyi hissedebildi!ini
sylyor...
--Marat: cilt hastal! yznden o zamanki tek tedavi olan srekli banyoda kalma hali
onu komplocularn militan Charlotte Corday'in haneriyle lmeye mecbur
brakyor...
--Nietzsche: hastal! srekli, nihai ve onun formlne gre "hastalk hayata bir bak"
tarz..." Klossowski'nin neredeyse spatlad! gibi "delili!i" felsefesinin zorunlu bir
sonucu, ya da amacyd zaten...
5.
nk hastalk bir hayata bak" tarzdr ve Godard filmlerinde yalnzca bireyler de!il
toplumlar hastadrlar... Ama bireylerdeki hastalk asla tedavi aramaz, kabul edilmi",
en u noktalarna kadar ta"nm" hastalklar bunlar... E!er modern a!da nevrotik bir
birey olmak en ola!an hal ise bir de do!asnda psikotik olan bir toplumda nevrotik
olma halinin ne anlama geldi!ini sormak gerekir...
6.
nk her "ey imajdr ve cisimlere, hayata ve dnyaya dair elimizde imajlardan ba"ka
hibir "eyimiz yok... Sorun, iinde maniple edildikleri rejimlerin ellerinden imajlar
kurtarmakta yatyor... Bunun iin film de yapabilirsiniz, ama d"nebilirsiniz de --
filmleriniz de "d"nceli" filmler olabilirler... Genelle"tirilmi" hastal!n --
globalle"me ad altnda, para piyasalar ad altnda, siyasi iktidar ad altnda bir
bulutsu gibi bizi sarp sarmalamaya ba"lad! gnmzde...
7.
nk bak"n bir geometrisi, imajlarn da bir pedagojisi var... ve bunlar iyice
!renilmeli... grmeyi !renmenin gerekti!ini burada asla bula"mayaca!mz, ama
de!inmekten de kendimizi alamayaca!mz fenomenoloji d"nrleri zaten
sylemekteydiler... hastalklarla kendine gre bir hesab olan tbbn "bak""
geometrisi zerine, Michel Foucault'nun "Klini!in Do!u"u: Tbbi Bak"n Bir
Arkeolojisi" (Naissance de la clinique: une archologie du regard mdical- bu kitap
iin amazon.com'a link beklemeyin, ktphanede ve elimizde var...) adl harikulade
ara"trmasnn erevesinde epeyce tart"aca!z zaten. Ayrca arkada"mz Dr. Deniz
Dlgero!lu sayesinde hastane ekimleri yapabilecek durumdayz... Hastal!n hayata
bir bak" tarz oldu!unun derinden farkna vararak hastal!a, onun mekansal ve
zamansal yaylmna bakmak gibi bir frsatmz olaca!n ve bunun iin videografik
yazy kullanabilece!imizi d"nyoruz...
8.
nk her imaj tm bir kainat ku"atr, sarp sarmalar, onu ya bo!ar, ya da gev"etir...
bu her filmcinin "u ya da bu tarzda bilip tand! bir durumdur... nemli olan bu
kainatn bir "i kaos" mu (Orson Welles ve onun psikanalitik-Nietzscheci eseri) yoksa
derimizle her an temas iinde olan bir "nesnel gereklik" mi oldu!una karar
vermektir. Godard sinemas, muhtelif anlarnda ve muhtelif gzerghlar zerinde her
ikisini stste ak"tran bir felsefeye sahip...
9.
nk yeni bir antropolojinin ilan edilmesi gerekti!ini hissediyoruz... yani yeni bir
insann --buna proleter dediler (Marx, Lenin, Mao), maddi-olmayan emeki dediler
(Tarde, Negri), siborg dediler (Kathy Acker)... Godard'da bu yeni antropolojinin
btn izlerini bulabiliyoruz... ya da bulmaya al"abiliriz...
10.
nk artk "devrimler a!"nda olmad!mz ok kolay sylenir hale geldi... Daha
geen yl ekonomik krizlerin zellikle nc Dnyada toplumsal patlamalara yol
aabilece!ini syleyen Sn. (hem "sayn" hem de "sanal" anlamna geliyor) Kemal
Dervi", Trkiye gibi sefil bir nc Dnya lkesinde yrrl!e sokulmak istenen
yeni ekonomik dzenin ba"na IMF ve Dnya Bankas tarafndan tayin edildi!i andan
itibaren bu sylediklerini tmyle unutmu" grnyor... Ama biz biliyoruz ki devrim
tarihsel, yani olup bitecek bir olay de!ildir, insanlardaki, okluklardaki bir
zgrle"me e!ilimidir... zgrle"meden ba"ka amac yoktur... katlanabilece!imiz tek
"iyimserlik" bundan ibarettir...
11.
nk Godard, Pasolini'nin syledi!i gibi, daha A Bout de Souffle ve Pierrot le
Fou'dan itibaren bu yeni antropolojiyi ilan etmeye ba"lam"t... Kahramanlara ve
eylemlerine al"trld!mz Hollywood sinemas (ya da Ye"ilam, farketmez...) bir
"jestler nostaljisiydi..." Giorgio Agamben'in dedi!i gibi, jestlerini, geleneklerini,
mekanlarn, hatta nostaljilerini bile kaybetmi" bir antropolojik trn (buna modern
insan --burjuva veya proleter-- diyebilirsiniz), yitirdi!i jestlerini, yolda kar"dan
kar"ya gei"lerin, ar"-pazar dola"malarn, acele ayakst sevi"melerin, tesadfi
kar"la"malarn, her k"ede beyne inebilecek polis coplarnn veya hrsz sopalarnn,
olas depremin ve ne oldu!u bilinmez baz istasyonlarnn, evde ve sokakta
televizyonun, yeraltnda metronun keyfine braklm" olan vcudunda yeniden
ke"fetmeye al"an bir yarat!n varolu"unu yeniden-yakalamak u!runa ke"fetti!i yeni
bir illzyon tryd...
12.
nk "serseri" denen hayat tarz iin "ba"a gelenlerle" --yani a"k, ihanet, cop
darbesi, kur"un ve lm-- hayatn kendisi arasnda byk bir ayrm vardr... "biz
hayata inanmak istiyoruz" (Gilles Deleuze, zellikle Godard zerine...)... artk bir
Tanrya de!il, inancn kendisine ve gcne inanmak istiyoruz... Nefes Nefese'de
oldu!u gibi, hayatn darbeleri yalnzca maruz kald!mz ve zerimizde imajlar olarak
gururla ta"d!mz yzey etkileridirler... Hayat ise derinden gelen ve bunlar yzeyde
tutan gce denir... Hayatn gc olmasayd bunlarn hibirine "yzeysel"
diyemezdik... = katlanlabilir tek optimizm budur...
13.
nk 13 bizim iin en "u!urlu" rakamdr...
14.
nk nerilen (nerdi!imiz!...) yeni antropolojik tip yapabilece!i hibir "ey
olmad! anda en azndan raksedebilen bir tiptir (Pierrot le Fou)... "J'sais quoi faire..."
Bu hem "ne yapaca!m bilemiyorum" hem de "ne yapaca!m biliyorum" anlamna
gelir...
15.
nk TDK'dan para alarak "irek" gibi bir kelimeyi icat edenlerin neden
"d"rak" (Trkedeki o belal ses uyumu kural...) gibi bir kelimeye tenezzl
etmediklerini sormak zorundayz... (felsefedeki ve dilbilimdeki "zorunlu kar"t" ilkesi
uyarnca...)
16.
nk hallerimizi anlatmak istedike dile gitgide daha az gveniyoruz... dilin
ba"kalarna sundu!umuz imajlarmzn syledi!inden ok farkl "eyler anlatt!nn
farkndayz...
17.
nk biliyoruz ki 17. yzylda "znel" denen "ey bugn "nesnel" dedi!imizdir ve
"nesnel" denen "ey bugn "znel" dedi!imizdir...
18.
nk bizim iin her "zel" mesele ayn zamanda "insanl!n" esas meselesidir... ve
kar"lkl olarak "insanl!n her meselesi" benim de "zel" meselemdir... sava" zel
meselemdir, televizyon felaketini iimde ya"arm... birine a"k oldu!umda btn
a"klar bununla ilgilidirler...
19.
nk "zel hayat" bize sakl de!ildir... Kapitalizmin bizi saklad! bir kozadan,
kendisine katlanabilmemiz iin bizi iinde tuttu!u bir kozadan ba"ka bir "ey de!ildir
"zel hayat"... ve bunu anlamak iin herhangi bir JLG filmi izlemek en az Bresson,
Welles, Dreyer filmi seyretmek kadar yeterlidir...
(iten ve teden devam edecek...) (yani katklarnz bekliyoruz)

On The Jungconservati ve Vari ant of Pol i ti cs and Art
Ulus Baker
Lecture notes of the course 'Sociology of Fine Arts and Music' given with
nal Nalbanto!lu.
It is well known that totaliter regimes generally, and young conservatives particularly,
hate cosmopolitanism and fragmanted society. The latter is the very source of fear
of absence or loosing identity. What conservative thinker, Moeller van der Bruck,
said, I think, could be thought with what Goebbels wrote in a letter: we who shape
modern German politics feel ourselves to be artistic people, entrusted with the great
responsibility of forming out of the raw material of the masses a solid, well- wrought
structure of a Volk. (Buck- Morss 1992) And, these also can be thought with the
expression in Leni Riefenstahls film, which was produced for Nazi propaganda in
order to militarize the society for the aim of making war, as an invitation to mass
sacrifice, destruction, murder and death: Germany is Hitler and Hitler is Germany.
This evidently claims that Hitler represents and also embodies German nation. It is
the dream of Total State linking total Weltanschauung and total domination. It needs
to construct, to product the German people in, through, and as a work of art; the
Nazi myth as Lacoue - Labarthe and Nancy call.
To be effective, myth needs two things one of which is a total belief, an immediate,
unreserved adhesion to the dreamed figure, the other is the type as concrete -flesh
and blood- form of identity purified by removing all contradictory, treatening
elements, i.e., race. The total adhesion to the race would require to be represented as
creative blood. This briefly counts why art was exclusively placed in efforts to
construct a German nation.
Wagners performance to create a total work of art is a representative of unification of
German people. It was not only aesthetical but also political performance setting an
identification process into motion. Music, theatre, drama, poetry are combined in
order to create a total environment and an illusion that work of art is reality sui
generis. This is the key to fascist aesthetics; individual is to see him/ herself as part
of the integral body- an aesthetic making perception anaesthetized.(Buck- Morss
1992)
As Benjamin emphasizes, all efforts to render politics aesthetic culminate in one
thing: war. However, aestheticization of politics, as seen in Nazism, also means a
fusion of politics and art, the production of the political as work of art. (Lacoue-
Labarthe and Nancy 1990)

On the Questi on of Pai nti ng
Ulus Baker
Lecture notes of the course 'Sociology of Fine Arts and Music' given with
nal Nalbanto!lu.
I came to think on mimesis via the conception of truth in/ through art. It was
Adorno who firstly let me think about mimesis. Hence mimesis matters for me with
respect to its being a utopian stice whereby object- subject relation is redeemed. As I
remember, mimicry in nature is that imitating organism comes into oneness with its
habitat, or that it imitates a fearfull animal in order to conceal itself in the face of
enemies; it lets itself to be absorbed by its external world, by imitating its shapes and
colors. To an observing gaze, there is no difference between the imitating organism
and its external world. What seems to be of significance, in terms of working, seeing
or interpireting art, is the latter condition claimed to be created by mimetism.
Mimesis was representing a stance toward a reality that was different from the rigid
split of subject and object introduced by enlightenment. It would eliminate the very
source of violence based on epistemological triad ofobject-subject- concept inherited
from western identity logic. The latter is replaced by the conceptual triad ofnon-
identity- reconciliation- utopia in / through art. For Adorno, aesthetic experience is
defined by its two salient peculiarities: it does not dominate its object in its treatment
of them, and it excludes itself from the realm of instrumentality. It is ruled by affinity
and sensuality. Therefore, it was only art what overcomes this condition by
reconciling inner and outer nature, object and subject, sensuous and imaginative.
Art was to achive its projection of reconciliation through decisive negation, the
experience of elucidating the defining antinomies of aesthetic and social phenomena,
because its language is mimetic instead of being conceptual. Mimesis is an experience
whereby things are able to show themselves as how they are, instead of being
expressed as subjectively; it gives irrational impulses which are the traces of nature
suppressed by the civilization process. To put it other words, what has been lost in
this process is the capacity to view the nature mimetically or fraternally. As long as
the mimetic impulse is emancipated, it becomes the non-conceptual affinity of a
subjective creation with its objective and unposited other. To be like the other is
no longer supressed. Being a refuge of mimetic behavior in the face of prevailing
repression and ruthless domination of nature, art work anticipates a condition of
reconciliation.(Adorno 1984: 79- 80, 190)
Being one of the constituents of art, expression is mimetic just as the expression of
living creatures is the expression of suffering. Mimetic behavior works in a way of
imitating something but of assimilating itself to that something. The task of works of
art is to realize this assimilation. They do not imitate the impulses of an individual in
the medium of expression, much less those of the artist himself. If they do, they
immediately fall prey to replication and objectification of the kind which their
mimetic impulse reacts against.
Works of art do not lie; what they say is literally true, writes Adorno. On the other
hand, he makes work of art correspondent to an enigma that is a riddle or puzzle
designating potential solution instead of absolute or explicit one. If you want the
absolute, you shall have it, but only in disguise. Again, what makes work of art
enigmatic is its truth content being attainable only non-discoursively and mimetically.
Hence its response to the question of are you telling the truth? is non-answer.
(Adorno 1984: 183, 185)
It is in this sense that, referring to the imitating animal, one might say, both artists and
receptors could be simultaneously active and passive. Regarding artist, s/he active
while s/he is imitating. Coming face to face with a receptor, however, s/he is passive,
for s/he is exposing questions and vision of receptor. Hence, in the latter case,
receptor is active.
Expressionism is seen as if it is exempted from receptors vision, seeing or pregiven
conceptions. The current itself was avidly supporting for pure and abstract
subjectivity which aims to work without any convention in a way of totally refusing
the domain of accessible and the notion of replication of external world. It was
seeking to achieve the undistorted manifrestation of real psychic states. (Adorno
1984: 151)
However, it should note that, thought with Spinozas monism or Lacans Mobius
Stripe, there is no pschy or internal, and external that is free from each other. As
known, while Descartes was trying to define body and mind as radically not to be
reconciliable, Spinoza defines body and mind as different aspects of the same
substance; mind is bodys mind, and in turn, body is an extention of mind, as well.
The whole of body is either a function of its own formal patterns and internal
constructions or of external effects and other bodies. In Mobius Stripe model of
Lacan, on the other hand, bodies and minds are not two seperated substance or two
different forms of the same substance. By the way of a kind of turning or inversion,
mind moves into body and body into mind. Also, internal and external spheres of the
subject in intermingled by the same way.
In this regard, I think, expressionist painting, too, can not be excluded from the others.
More, when any painting is brought in the face of any receptor, it would be
bombarded by conventional questions and interpretations, as Derrida emphasised, in a
way of constructing a kind of interpicturality similar to intertextuality; what painting
is saying is to be detected through questions. The painting, be it expressionist or
illusionist or impressionist, would be interlaced to the external world by those
questions and interpretations. More, painting or any kind of art work can not escape
from objectification or conceptual mediation, no matter to what extend it presents or
experience mimesis.

Orl ando Ya Da Kad nl a!mak*
Ulus Baker
Kadnla!malar, olu! srelerine ayrcalkl bir giri! noktas olu!turuyorlar. Bu
kadnlarn cad olmalarndan de"il, her trl bycl"n, ba!lang olarak, bir
kadnla!ma, kadn-olu! ile ba!lamasndan geliyor. ok daha uzak ve a!r durumlarda
ise, neredeyse bir ya!am amac gibi, unsurla!malar, hcrele!meler, moleklle!meler
ve farkedilmez-olu!lar bulunuyor. Cadlarn sprgesi nereye gtryor bizi? Ya da
Moby Dick Ahab sessizce nerelere srklyor? Lovecraftn kahramanlarndan biri
acayip hayvanlarla kar!la!r bir yerlerde. Ama bu yalnzca yoldadr. Daha uzaklarda
artk ritimleri anla!lmaz dalgalarla ve fark edilemez paracklarla kar!la!lacaktr.
Bilim-kurgu belki hayvanlarla, bitkilerle, madenlerle i!e ba!lam!tr ama yolu onu
fark edilemez paracklarn, bakteri ve virslerin kar!sna getirecektir. Mzi"in tam
anlamyla mzikal olan ieri"i kadnla!malarla, ocukla!malarla, hayvanla!malarla
ykl de"il mi? Ama mzik tarihinde bu da yeterli olmad. Aletlerin ve
kullanmlarnn evrimine bakt"mzda kar!mza "i!itilemez" olann kendini
dinletebildi"i bir mzik dnyasyla kar!la!myor muyuz: tm bir Kozmos'a seslerini
kazandrmak, onu i!itilir klmak mzi"in kendisi de"il mi?
Unutmamal ki, kadnla!mak ya da ocukla!mak hi de yeterli de"il. Kadn ya da
ocuk bir ama olamaz. Ne kadn iin ne de erkek iin. Orlandonun otuz ya!nda,
drt yz yllk ya!amnn ilk zamanlarnda kadnla!mas zorunlu olarak kadnla!ma
srecinin bir gen kz-olu! unsurundan ya da kesitinden gemesi gerekti"ini
hatrlatyor bize. Her olu! ba!ka bir olu!u takip eder, sraya girer. Kurtadamlar
ldklerinde vampirle!irler. Bu !a!rtc bir durum de"il, nk olu! ve o"ulluk ayn
!eyler. Bir o"ullu"u, bir eteyi, bir sry unsurlaryla, olu!turucu "eleriyle
tanmlayamazsnz. Ayn !ekilde bir o"ullu"u bir merkez ya da birle!me, topla!ma
yeri de tanmlayamaz. Bir o"ulluk do"as de"i!meden herhangi bir boyut kazanamaz
ya da kaybedemez. Onun varyasyonlar ve boyutlar kendi iinde oldu"undandr bu.
Freudun iyile!tiremedi"i (nk hibir !ey anlamad") nl Kurt-Adamnn kurtlar
etesi bir ar kovanna, bir gt-deli"i tarlasna, kk gzeneklerle minik yaralarn bir
ekranna dn!ebiliyordu rahatlkla: Bula!ma etkisi unutulmamal. Bir Benli"in
okluklarn bu birbirini takip edi!i kar!snda afallamas ve bylenmesi. Anla!lyor
ki Benlik, Kendilik, ya da buna benzer di"er soyutlamalarla anlatlmak istenen Ben,
bu afallamalara ve bylenmelere mahkmdur. Bunun nedeni, kendisinden kopup
giden sonraki-olu!larn, hayvanla!ma ve !a!knlk-verici moleklerle!melerin
hlihazrda kendi iinde i!lemekte olan ve bilincinde olmad" ba!ka olu!lar,
szgelimi kadnla!malar takip ediyor olmalardr. Anla!lyor ki, Kendilik, Benlik
ya da ksaca Ben ad verilen !ey iki o"ulluk arasndaki bir e!ikten, bir kapdan, bir
olu!tan ibarettir. Her o"ulluk Anomal olarak i!leyen bir snr izgisiyle tanmlanr.
Ama bu izgiler de o"uldur. Her bir kapda, her bir e!ikte yeni bir ittifak, yeni bir
anla!ma m vardr yoksa? Sanki bir lif hayvandan insana, bir insandan molekllere,
molekllerden paracklara oradan da farkedilmezlere ula!maktadr. yleyse her lif
sonsuzca bir Evren-lifidir.
Aktr ki Anomalin ya da D!ardan Gelenin birok i!levi ve rol var. Yalnzca
btn o"ulluklar snrlandrmakla, ku!atmakla kalmyor ama ayn zamanda virsvari
olu! srelerini harekete geiriyor, daha da nemlisi ka!-izgilerini yaratyor.
Moby Dick sry snrlandran Beyaz Duvar cisimle!tirmekle kalmaz. O ayn
zamanda !eytans bir #ttifak Vadesidir de; son olarak da, tesinde artk hili"in
bulundu"u bir Avlanma izgisidir: Duvar kateden ve kaptan ekip gtren izgi...
Nereye?... Bo!lu"a...
nemli bir hatadan kanalm: olu! liflerinin bu uzan!n, bu dn!m ve kav!aklar
mantksal bir sre anlatamaz. Her an bir hayvandan bir bitkiye, bir sokaktan yatak
odasna, bir insandan bir molekle uzanabilir. Her o"ulluk biyologlarn deyimiyle bir
sembiyozdur. Onun olu!u hayvanlar, bitkileri, mikroorganizmalar, lgn
paracklar, yani galaksinin tmn birbirine ba"lar. Farkl trlerin bu bir arada
ba"lan!larn anlatacak nceden dzenlenmi! bir mantk dzeni de yoktur. Kurt-
Adamn kurtlarn, arlarn, gt-deliklerini, minik yaralar birbirine ba"layan
mantksal hibir ba" olmad" gibi.
Elbette byclk baz dn!m ve olu! srelerini denetimi altna almak, kodlamak
zorundadr. Virginia bunu yazyla yapar, !aman ise geleneksel tedavi reeteleriyle.
Alexandre Dumasnn az popler romanlarndan birini hatrlayalm: Kurt
Yeti!tiricisi... Byc, $eytanla ilk anla!masnda isteklerinin gerekle!mesini sa"lar.
Ama herhangi bir iste"inin her gerekle!mesinde sa tellerinden biri ya da birka
kzla dnecektir bunun kar!l"nda. Do"rudan sa o"ulluklarnn arasndayz i!te.
Sa teli bir snr izgisidir. Ama bununla bycnn kendisi de kurtlarn snr
izgisini olu!turur. etenin reisidir. Ama zamanla kafasnda tek bir insan-sa teli
kalmad"nda, tm kzlla!t"nda ikinci bir szle!me onu kurtla!tracaktr. Bu
sonsuz bir kurtla!madr nk ylda ancak bir gn bundan ba"!k kalacaktr. Salar
o"ullu"uyla kurtlar o"ullu"u arasnda isterseniz bir benzerlik ba"nts kurabilir,
kzlla!an salarn kurtlarn postuna benzerli"inden bahsedebilirsiniz. Ama benzerlik
burada sadece ikincil bir nem ta!r. nk romanda dn!m sa"layan kurt siyahtr
ve tek bir beyaz kl vardr. Aslnda durum !udur: bir sa o"ullu"u vardr ve kzl-
postla!ma srecine girmi!tir. Ardndan ikinci bir o"ulluk, kurtlar o"ullu"u, insann
hayvanla!masna gtrr. #!te bu ikisinin arasnda bir e!ik, bir lif, bir sembiyoz vardr
dn!mleri ynlendiren. #!te bycler byle al!rlar. Mantksal bir dzene uyarak
de"il, mantk d! uygunluklara ve uyarlanm!lklara gre... Tanr bile neyin neye
dn!ebilece"ini nceden kestiremeyecektir nk...
Peki, ka!-izgisi nereden geecek? Bu da Tanrnn bile ngremeyece"i bir yerdir.
Ya aileye geri dnecek, finola!acaksnz yeniden, ya da aksine, Kaptan Ahab'n ba!na
gelenler gibi kendini yok edi!e, mahvolu!a srkleneceksiniz. Ka! izgileri
tehlikelidir. Her tarafta inanlmaz riskler vardr. Ama bunlardan kurtulma yolunda
umut da her zaman beslenebilir. Varolu!u filozoflarn bahsetti"i bir zgr seimler
dnyasnda de"iliz artk. Bir rne"e bakalm yine: birisi piyano almaya yeniden
ba!lar. Bu ocuklu"una dipal bir yeniden-dn! mdr? Yoksa bir lme, sesler
iinde yokolma tr m? Sz konusu olan onun kendisinden ok farkl olu!
biimlerini de kat ederek yeni bir snr izgisi olu!turmasdr: piyanist olmadan, ya da
yeniden-piyanist olmadan piyano almak... Bu bir k! yolu mudur peki? Yoksa
$eytanla bir szle!me mi? Eninde sonunda bunlarn hepsi de"il mi sz konusu olan...
Yani bir rizom olu!turmak?
Olu! ve o"ulluklarn nceden belirlenmi! mantksal bir dzeni yoktur dedim. Ama
"kstaslar" var... Kstaslarn nemi ve aciliyeti, her!ey olup bittikten sonra de"il,
olaylarn ak! srasnda uygulanabilmeleridir. Lovecraft bycl"n en son szn
sylyor: Sonra dalgalar byyerek glendiler ve onu, hlihazrdaki parac"nn
ancak sonsuz kklkte bir ksmn olu!turabildi"i ok-biimli varlkla bar!trarak
kavray! gcne yardm etmeye al!tlar. Ona, uzaydaki her !eklin fazladan bir
boyutu olan ba!ka bir !eklin bir dzlem tarafndan kesilmesinden ibaret oldu"unu,
szgelimi bir karenin bir kpten, bir dairenin bir kreden kesildi"ini anlattlar.
yleyse kp ya da kre de drt boyutlu bir uzaydan kesiliyorlard... #nsanlarn yalnz
tahminlerle ya da ryalarla alglayabilecekleri !eyler... Oysa bunlar da be!, alt ve
d!nlemez kadar sonsuz saydaki boyutlarda yer alan !ekillerden kesilmi! de"iller
miydi?..."
Buradan uyum dzlemi adn verdi"im bir felsefi kavram tanmlayalm !imdi de:
boyutlarn saysn ikiye indirmek !yle dursun, uyum dzlemi btn boyutlar,
boyutlarn hepsini kesmek zere biimlenmi!tir. Btn boyutlarn kesiti... O buralarda
herhangi bir saydaki o"ulluklar ku!atacak, ereveleyecek !eydir. yleyse btn
olu! sreleri, byclerin yaz ve i!aretleri gibi bu uyum dzlemi zerine yazlrlar.
O mutlak Kapdr, her !eyin d!na karan tek kap... Tek kstas odur... Ne mantk, ne
akla uygunluk, ne de eli!kilerden kanma kurallar... Burada mantk kurallarnn da
tesindeyiz. Uyum Dzleminin olu!turdu"u kapnn d!na d!memek iin byc ne
mant"a ne de bilime ihtiya duyacaktr... Ama uyum plan kstasna ya da ilkesine
uymak zorundadr.
yleyse yeni bir soru: Herhangi bir o"ulluk bu yoldan boyutlarn korumay
ba!arabilecek midir? Aynen kitap arasnda korunan yassla!m! bir iek gibi?
Kaplumba"ala!mas iinde D.H. Lawrencei yeniden hatrlayalm: Orada en basit ve
hantal hayvans hareket yetene"inden ba!layarak dzeylerin en soyut, en saf
geometrisine do"ru gitmiyor muydu? Her !ey blnp kayor elden... Ama
boyutlardan hibir !ey kaybetmeksizin, dinamizmden, hareket yetene"inden hibir
!ey kaybetmeksizin. Lawrence kaplumba"ala!ma izgisini bir uyum dzlemi zerinde
yrtyordu. Orlandonun kadnla!masn hatrla: hibir !ey kaybetmeksizin bir
kadnla!ma de"il miydi bu... Ya da ardndan bycle!mesi ya da yazarla!mas?
Her!ey uyum dzleminin, bu tek kstas ya da byclk ilkesinin olu! srelerinin en
u noktasnda oldu"unu gsteriyor: bu u nokta fark edilmezle!me diye
adlandrlabilir. Daha do"rusu farkedilemez olann grlebildi"i, farkedilebildi"i tek
yer uyum dzleminden ba!kas de"ildir. Boyutlarn tmn kesti"inde soyut bir $ekil
ile, soyut bir Makine ile kar!la!acak de"il miyiz en sonunda? Bu Yce Makine
tasarmn sapkn filozof Spinozaya borluyuz: facies totius universi... Evrenin
Her!eye Dnk Yz... Olabilir ve olan her !ey, her dzenek, her organizma, her
d!nce onun kar!snda bir o"ulluk, bir olu!, bir ksm, bir titre!im de"il mi? Ve
soyut Makine onlarn tmnn ortak kesi!ti"i yer?
Titre!imler dedim... Dalgalar titre!imlerdir. Saysz soyutlamalar halinde uyum
dzlemi zerine yazlm! kayan snrizgileri... Dalgalarn olu!turdu"u soyut bir
makina vardr. Virginia Woolfun The Wavesi (Dalgalar)... O de"il miydi hayatnn
ve eserinin tmn bir gei!, bir olu! yapan? Ya!lar, cinsiyetler, unsurlar ve krallklar
arasnda geen her trden olu!? O de"il miydi yedi karakteri, Bernard, Neville, Louis,
Jinny, Rhoda, Suzanne, ve Percivali birbirine kar!tran? Virginiadan beri feminist
edebiyat farkl kimliklerde kadnlar farkl yerlerde (hapishane, kr evi, bir !ato, bir
genelev vb.) bir araya getirmeye ve onlara zel, mesleki vb. hayatlarndaki sorunlar
konu!turmaya iyice al!m!tr. Saysz rnek verilebilece"i iin belli bir tanesini
sylemiyorum... Ama nedense buralarda kadnlarn her biri belli bir meslekten
(zellikle her bir mesle"in, edebi bir haml"a delalet edecek !ekilde ayr trden
olmalarna dikkat edilir) olmalar, farkl kimlik ya da kaderlere sahip olmalarna
ra"men, asgari m!tereklerde ve protestolarda, asgari olarak payla!lan sorunlarda
birle!meleri gzetildi"inden feminist edebiyat Virginiann Dalgalarnn gcn asla
yakalayamam!tr bir daha. Virginiada ise bu karakterlerin her biri kendi adlaryla,
bireylikleriyle birer o"ullukturlar ayn zamanda. Szgelimi Bernard ile balk okulu.
Her biri ayn anda bu o"ullu"un hem iinde, hem de kysndadr... Bir kydan teki
kyya, tekilerin o"ulluklarnn iine szabilirler. Grnd" kadaryla Percival
mmkn oldu"unca fazla sayda boyutu sarp sarmalayan en stn o"ulluktur. Ama
henz uyum dzlemi de"ildir. Rhoda onu denizin yzeyinden ykselir gibi grd"n
d!nse de... Yok yok, o de"ildir: Bembeyaz kolu dizi zerine yaslanm!ken bir
gendi; !imdi dikilmi!, bir stun oldu; !imdi ise bir musluk... Ardnda deniz
kkryor. Eri!emiyoruz ona. Karakterlerin her biri bir dalga gibi ilerliyor... Ama
uyum dzlemi zerinde hepsi tek bir soyut Dalga olu!turuyorlar. Bu dalgann titre!imi
btn dzlemi kateden bir ka! veya g izgisi zerinde yaylp duruyor.
Virginiann romannn her blm dalgalarn bir grnm zerine, geen
saatlerinden biri zerine, olu!larnn biri zerine felsefi bir d!nme ile alyor.
#!te Virginiann gnmz feminist edebiyatnda har vurulup harman savurulmu!
gc: orada e!itli meslek gruplarndan, snflardan vb. gelen, ba!arl ya da
ba!arsz kadnlar yok. Daha do"rusu karakterlerin ilk belirlenimi olarak yok. Dahas
modern feminist edebiyatn kanamad" roman toplantlarna erkekleri dahil
etmeme ilkesi (ya da rahatszl") sz konusu de"il... Virginia her trl olu! halindeki
erkek karakterlerle neden daha rahattr? nk kimliklerin ve durak noktalarnn,
kadnl"n vb. de"il, olu! srelerinin ve dalgalarn edebiyatn yazmaktadr.
Tanrbilimin olu! fikrine kar! tavr kesindir: kurtadamlar yoktur, insanlar
hayvanla!amazlar. Bunun nedeni, zleriyle yaratlm! biimler, zsel biimler
dn!me u"rayamazlar, birilerine devredilemezler. Yalnzca birbirlerine
benzeyebilirler. $eytan ile cad, byc, buna kar!n tanrbilimci iin daha az
gerek de"ildirler. nk tmyle !eytani bir yerel hareket olana" vardr.
Engizisyon davalarnda iki boyut arasnda ayrm yaplr: Birincisi Odyseiosun
yolda!lar, ikincisi Diomedesin yolda!lardr. Hayali bir bak! bir tarafta, dile
getirme, telaffuz etme di"er taraftadr. Birincisinde ki!i kendinin bir hayvana
dn!t"ne inanr --bir domuz ya da kurt. Buna onu grenler ya da dinleyenler de
inanrlar. Ama bu tanrbilimci iin insann iinde geen yerel bir hareketten ibarettir:
duyulur imgeleri yeniden hayal gcne ta!yarak d! anlamlarndan koparr. #kinci
durumda ise $eytan gerek hayvan bedenlerinde belirir. stelik bu hayvan
grnts altnda ba!na gelen kaza ve etkileri ba!ka bedenlere de ta!yarak...
Szgelimi $eytann iinde belirdi"i bir kedi ya da kurdun bedeni, bir insann
bedenindeki yaralara tam olarak benzeyen yerlerden yara alabilirler. Bu aslnda
insanlarn gerek anlamyla hayvanla!mayaca"n sylemenin ba!ka bir trdr. Ama
yine de insann hayvanla!mas diye tasavvur edebilece"imiz !eytani bir gereklik de
sz konusudur hala. yleyse iblis her trden yerel ta!maclk yapabilir. $eytan bir
ta!yc, bir nakliyatdr. Ruh hallerini, duygulanmlar hatta bedenleri ta!r:
Engizisyon bir noktada ok aktr --cadnn sprgesi ya da $eytan ald gtrd.
Ama bu nakliyat yalnzca yerel, snrldr. z olarak yaratlm! biimleri, tzleri ya da
zneleri etkileyemez.
Ama tanrbilimcilerin iblisbilimiyle (demonoloji) pek ba"lants olmayan farkl
yasalarn devrede oldu"u bamba!ka bir sorun da vardr. Bu daha ok simya, giderek
fizik bilimiyle ba"lantlanr. Bu tesadf biimler sorunudur... Bunlarn hem belirli
znelerden hem de zsel biimlerden ayrdedilmeleri gerekir. nk tesadf biimler
az ya da ok olabilirler... Az ya da ok iyi, ama az ya da ok beyaz, az ya da ok
lk... Isnn bir derecesi sy alan, kapan !eyden tmyle ba"msz, kendi ba!na
bireysel varolu!u olan bir lklktr. Bu yzden belli bir s derecesi belli bir beyazlk
derecesiyle ortak bir bile!ime girebilir. Ya da ba!ka bir s derecesiyle. Bylece, onu
ta!yan nesneden ba"msz, kendi ba!na bir bir birey olu!turabilen bir bile!im olu!ur.
Soru aslnda !udur: bir gnn, bir mevsimin, bir olayn bireyli"i ne trdendir? Daha
ksa bir gn, daha uzun bir gn, do"ru sylemek gerekirse, uzam olmaktan ok uzama
zg derecelerdir. Sanki sya, renge, tnya ili!kin dereceler vardr. yleyse tesadf
bir biimin birbirleriyle bire!ime girebilecek bireyle!melerden olu!an belli bir
yksekli"i vardr. Bir derece, bir ye"inlik, bir gerilim dzeyi bireydir. Buna
d!nrler haecceitas (i!telik) diyorlar. Ama bir haecceitas ba!ka derecelerle, ba!ka
ye"inliklerle ortak bir bile!ime girerek ba!ka bir birey olu!turur. Sratler, yava!lklar,
slar vs. birbirleriyle do"rudan toplanamazlar... nk onlara sahip olan znelerin de
toplanmalar gerekir. Ksacas, tzsel biimler ile belirlenmi! zneler arasnda, bu
ikisi arasnda yalnzca !eytani nakliyatlar bulunmakla kalmaz, ayn zamanda do"al bir
i!telikler, dereceler, ye"inlikler, olaylar ve tesadfler oyunu yer alr. Bunlar,
kendilerini kabul eden zneninkinden ok farkl trden bireylikler olu!tururlar.
Virginiann eseri bu "i!telikler" dzleminde yer alr... Bir konuyu, bir karakteri, bir
zneyi anlatmak yerine, ya da ondan daha nce, dalgalarn yksekli"ini, yo"unluk
derecelerini, manzarann !iddetini, duygularn derecelenmelerini anlatmak! Herhangi
bir biimde bunun yolunu amak, tzsel biimlerden, kendiliklerden ok farkl
bireyle!meleri olu!turmak gerekiyor yleyse...
*Bu metin, be! mektuptan (on metinden) olu!an Haecceitas dosyas iinde yer
alyor. Mektuplar, sahneleyece"i bir Virginia Wolf oyunu erevesinde elektronik bir
daktiloyla tek kopya olarak Ye!im Eybo"luna yazlm!.

Orwel l vari Bi r Cehennem
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 48, Sayfa: 3940)
a!mz, kitleler kar"snda duyulan bir korku iinde. Bu korku bir taraftan devleti
bir mutlakl!n imgelerini, te yandan kamu vicdannn elektronik bir denetimini de
birle"tirmekten geri kalmyor. Totaliterlik sylemlerinin belli bir sre olu"turdu!u
mitos, varl!n farkl dzlemlerde srdrmeyi seiyor. Gemi"e, zel olarak
sosyalizmin gemi"ine oranlyor kendini. Ancak totaliterlik tezlerinin iselle"tirilmi"
olu"unun, "milliyetler" sorununun patlay"n ya"ayan gnmzde baz varsaymlar
uyandrabilme konusunda zel bir yetene!i var.
Yabanc Korkusu
Bu varsaymlarn ba!land! temel varsaym, iten ya da d"tan bir lm tehdidiyle
kar" kar"ya kalan, mutlak, kkten, lmcl bir olumsuzlukla yunmu" ykanm", ve
asl nemlisi, bireyler zerinde mutlak bir tekbiimlilik kurabilece!i d"nlen
"toptan" bir kitle hareketi varsaymdr. Bu dzlemde insan o!ulluklar yalnzlkla,
d"a kapallkla, bu arada modernli!in son grnts "yabanc korkusu"yla
betimlenmi" bir yalnzlk iinde so!urulmaya al"lr.

Orwellvari bir cehennem
Hikimse, tarihin ya da kendi zel biyografisinin belli bir annda, Orwellvari bir
cehennemde ya"amakta oldu!unu hissetmemi" olamaz. Bunun milliyetilikler
meselesini ele alma ynnde temel bir neme sahip olan iki temasn sayabiliriz.
Birincisi; egemenlik problemati!inin (siyasal d"nce ile e" uzaml olan) mutlak bir
"artlandrma ile tam olarak rt"trlmesi. #kincisi ise, suni bir dilin yaratlmasna
kadar varan bir "mutlak" propaganda d"ncesi. yle ki, bu suni dilin szckleri bile
d"nme zgrl!n yok etmektedir.
Milliyetilik sorununun bu iki temel varsaym zerinde tart"ld! sylenebilir.
Bugn milliyetilik yolundan sapm" ("neye gre, kime gre?") bir modernli!in
totaliterlik ihtiyacnn d"avurumu olarak kabul edilmektedir. Milliyetili!e biilen bu
rol, onun tarihsel anlamnn gz ard edilmesiyle sonulanmaktadr.
Saman altndan su yrten kapitalizm
Gnmz, milliyetilik tart"malarnda itiraf edilmeden arka planda duran,
tart"malar stten belirleyen, yine ve yine kapitalizmdir. Do!u Bloku'nun k"yle
var olma hakkn kesinle"tirdi!ini, beraat etti!ini d"nen, saman altndan su yrten,
ko"an atn bile nallarn alan kapitalizm. Uzun bir sreden beri "ulus-devlet"
formunda faaliyetini srdren kapitalizm (yzyl ba"larnda dnya pazarlarnn
payla"lmas, zellikle de petrol kuyularnn ba"na snrlar cetvelle izilmi" "ulus-
devletleri" getiren), i"leyi"ini dnyay ulus devletlere blerek gerekle"tirmektedir.
Devlet toplum ili"kileri, her trl yapsal, iktisadi ili"kiler dzeyi sakl tutulursa, ok
zel, kendine zg ve indirgenemez bir tutku ili"kisini de ierir: inan, iman,
vatanseverlik vb. Di!er kutuptaysa karlara ili"kin gstergeler, ussal belirlenimler,
devlet ciddiyeti ve devlete sahip olmann ciddiyeti ve en nemlisi mlkiyet formlar
yer alr. Kitlesel hareketler tarznda aktel varolu"unu srdren milliyetilik trnn
birinci guruba dahil edilmesi gerekti!i aktr.
Milliyetilik formu altnda varolu" "ansna eri"en, ifade bulan tutkular, tutku olarak
kendi ilerinde ne iyi ne ktdrler. Totalitarizm ihtiyacyla harekete geenlerin
yannda, tutku olarak ayn ze sahip, ama greli olarak belli totaliterlik formlarn
kar"sna alan zgrle"meci tutkular da sz konusudur. Tutkular ve ussallk
modernli!in birbirine kar"t hale getirdi!i bu iki temel g, milliyetilik perspektifi
iinde bir bar"ma mekan olu"turabilirler. Bu geici olsa bile, zellikle Kulturnation
(kltrel ulus) ile Staatnation'u (devlet-ulus) birle"tirme hlyasyla hareket eden
Alman d"nrlerinin 19. yzylda temellerini attklar bir ulusuluk gelene!i iinde,
olduka derin bir ifade bulabilirler. Bu iki alan sanld! gibi birbirlerine zorunlu bir
ba!mllk iinde de!ildirler. Hi de!ilse antikite tarihi bunu gsteriyor. Bir araya
geli"leri, birbirleriyle i ie gei"leri modernli!in mdahalesini "art ko"ar.
Bir rasyonaliteninikin rkl!
Staatnation kuramclarnn hedefi, sanld! gibi bir Kulturnation'un birle"tirilmesi
de!ildi. Hedeflenen daha ok, Staat'n (devletin) tanmlad! bir arazi (ulusal snrlar)
dhilindeki nfus zerinde kurulacak bir "crole" egemenli!i, heterojen bir nfusun
i"lenmesi, yola konulmas ve birok anlamda homojenle"tirilmesiydi. Herder'in
Kulturnation'u iin o kadar tanmlayc olan dil birli!i Staatnation modusunda
yrtlen projelerde ancak ikincil, ba!ml bir role sahiptir. Staatnation idealiyle
Kulturnation'un zde"le"tirilmesi bir sentez olmaktan ok, Kulturnation'un devlet
mant!nn temel ihtiyalarna oranlanmas, ba!ml klnmasdr. Bu durum, 18.
yzyl ncesinin o naif, simgesel ve krlgan "rklar mcadelesi" kavray"ndan
olduka uzak, ulusu nfusla tanmlayan bir rasyonalitenin ikin rkl!dr.
Staatnation haritaysa Kulturnation ormanlar, "ehirler, krlar, denizler, akarsular ve
gllerdir. Staatnation'un mdahalesiyle bunlar "kaynak" adn alrlar. Staatnation
devlet mlkiyeti demektir: zel mlkiyet vergiye ba!lanr, i"gc denetim altna
alnr.
Tarihin tarihesi
Kulturnation/Staatnation ayrmnda ve bunlar birle"tirme ihtiyacnda Almanya'nn
19. ve 20. yzyl maceras Avrupa ktasnda bu bakmdan en aydnlatc olandr.
Kavim gleri ba"laynca Cermenler gneybatya do!ru lke de!i"tirirler. Ardndan
Hristiyanla"ma gelir ve #skandinav dnyasyla ve kltryle son ba!lantlar da
kopuverir. Wagner'in ve daha sonra Nazi ideologlarnn arad! Cermen kkeni i"te
budur.
Hibir romantizm tarihin belli bir okumasnn d"nda de!ildir. Bir anlat olarak tarih
okuma, eninde sonunda tarihin ak"n "ekillendirdi!i bir boyuta sahiptir. Kavimlerin
sava" olarak okunan tarihten, snflarn sava" olarak okunan tarihe, uluslar sava"
olarak okunan tarihten, sistemler sava" olarak okunan tarihe bir gei" vardr. Bir
bakma, sava"sz d"nlemez bir tarih tarihesi vardr kar"mzda.
Prusya'nn brokrasi, aristokrasi ve otokrasi tarafndan belirlenen daha ksa bir
tarihesi, "her "ey devlet iin" modelini benimseyen Nazilere bu uzak sylemlerden
daha yakndr bir bakma. Nietzsche'nin fa"izmin bir ideologuna dn"trlmesi
srecine, Cermen eski tarihinin ulusal bir tarihe dn"trlmesi tekabl eder.

Otonomi st Marksi zm Gndemi
Ulus Baker
!nsanlar, zellikle felsefi d"nmeye pek al"k olmayanlar en kolay bir zamanlar
sanki bir inan sistemi sz konusuymu" gibi ba#landklar d"ncelerden ve onlara
tekabl eden arzulardan koparlar. Marx'n ve d"ncesinin kaderi, bylece ba"ka
filozoflarn ve d"nrlerin, szgelimi bir Kant'n ya da Hegel'in d"ncesinin
kaderinden farklla"r. "Reel sosyalizm" ya"ants iinde vurgulanm" bir
"uygulamas"nn bulunu"u, bu d"nceden kopu"un, ona ynelik reddiyenin a"r
kolay olmasn "artlandrr. zellikle a"r-ba#l bir psikolojiye sahip olanlar
asndan.
Reel-sosyalizm ad verilen "eyin k" (Sovyet sistemi ve evresi) Marx
d"ncesinden kopu"u gerek anlamnda temellendirebilir mi? Ayn kopu"u
Descartes'n, Kant'n, Hegel'in d"ncesinden ayrlma erevesinde yapmaya
kalk"mayanlara sormak gerekir byle bir soruyu. Oysa biz, artk emin olabiliriz ki,
Marx stne "imdi daha retken d"nceler retilebilir. Ancak bu retimin, "imdiden
grebildi#imiz en az iki ko"ulu var --birincisi Kant'n Marx-ncesi bir formlnde yer
alr ve tmyle Marx'n ve modern d"ncenin genel ruh haline uyar: Sapere aude ...
Cesaret et! Hibir d"nr gerekten Kant kadar byk bir gle d"nmek eylemiyle
cesareti zde"le"tirmi" de#ildir. Ksaca yorumlamak gerekirse, Kant'tan ba"layarak
"d"nmek" artk bir cesaret i"idir. Bu ko"ul "otonomlu#un" olana#n kurar. !kinci
ko"ul ise, Spinoza ile Kant'n yine tam anlamyla farkettikleri bir gereksinimdir ve en
iyi formln sonradan Nietzsche'nin "kaybedenin haksz oldu#unu nereden
karyorsunuz" "eklindeki k"masnda bulur. Bu asla yenilginin ve kurban vermenin
arzulanabilir bir "ey oldu#u anlamna gelmez. Felsefenin modern a#larda temel
i"leyi" tarznn ne oldu#unu aklar: Varolanlar d"nmek yetmez --bir filozofun
o#u zaman yalnzca nnde varolanlar, halihazrdaki durumu d"nmeyi brakarak,
"mmkn olan", dolaysyla varolmayan d"nme ihtiyac hissetti#i olur. Bir
filozofun herhangi bir "eyi d"nmesini istemek, onu "hakikat" ya da "gereklik" ad
verilen ve o#u zaman nyargl kalabalklarn talepleriyle birbirine kar"an bir
nesneler dnyasna mahkm etmek anlamna gelir --sanki d"nmenin derdi yalnzca
bundan ibaretmi" gibi. Oysa, tarih boyunca insanlarn varolmayan "eyleri d"nmeye
daha byk bir arzu duydu#u dnemler ve ortamlar vardr --topyalar bundan ba"ka
nedir ki?
Demek ki, nce "d"nmeye cesaret edilecek", ondan sonra da "varolmayanlar
d"nmeye" giri"ilecek. Birincisi otonomlu#u, tekisi "kurucu" d"nceyi anlatr.
D"nmenin gcne inanmak idealizm ya da spiritualizm filan de#ildir. Althusser'in
i"aret etti#i gibi Marx "gedanken konkretum"dan, "d"nce somutu"ndan bahsetmeye
giri"ti#i zaman bu yanl" anlama ortadan kalkacaktr.

Pul cul uk zeri ne
Ulus Baker
Includepicture Mergeformatinet
Yksek Kaldrm bilindi!i gibi kar"k, kozmopolit, yani belal bir yerdir.
Karaky'den yukarya, ya da Tnel'den a"a!ya bu sokak zerinden sapt!nzda,
elbette tatmin edece!iniz arzularnza ve ihtiyalarnza gre kayt d"erek, sa!a ya da
sola sapmann tehlikeli saylabilece!i bir gzergh semi"siniz demektir.
Karaky'den Tnel'e karken sa!daki sokaklarn birka genelevleri, soldakilerin
birka ise pulcularn dkknlarn barndrr. #leride ele alaca!mz "sahaflk" gibidir
pulculuk (bu sonuncular yukarya, Tnel'e daha yakndrlar). Ama birka nemli
noktada ondan ayrld!n, tmyle farkl bir "alaklk" tr oldu!unu grece!iz.
Soka!n te tarafnda bulunan genelevlerle hi bir alkas yokmu" gibi davranan bu
dkknlar, sahaflarnkine gre daha derli toplu, daha temiz pak, az biraz daha
gsteri"lidirler. Ya"l kurt filatelistler arasndaki o korkun pul pazarlklar konumuz
dahilinde olmasa bile, bunlar genellikle lise yllarndaki gen, kolejli ve harl!nn
belli bir ksmn nereye harcayaca!n bilemeyecek kadar "ansl saylabilecek erkek
!rencileri tuza!a d"rrler. "Gel sana pul koleksiyonumu gstereyim" gibisinden
boktan bir kli"e ile anlatlmak istenen "eyden daha tehlikelidir bu durum.
Yksek Kaldrm'n pulcular genellikle orta ya"n stnde, ya"lca adamlardr. Ticari
bir tecrbeye sahip olduklar pul koleksiyonculu!una yeni yeni ba"layan bu gen
o!lanlar tarafndan kolay kolay anla"lmaz. Ama koleksiyonculuk saplantl bir oyun
oldu!u lekte (durumun bir "saplant"dan ok daha karma"k oldu!unu ileride
grece!iz) ticari adan bu tombul ihtiyarlarca kandrlmann bu ocuklarn znelli!i
asndan o kadar byk bir nem ta"mad! da d"nlebilir. Hayr. bireysel
saplantlardan, ya da daha tehlikeli "koleksiyonlardan" bahsediyor de!iliz (bkz.
"Koleksiyoncu" adl film). Bugn Trkiye'nin en eski dernekleri arasnda
"filatelistler" derne!i de yer alyorsa, sorunun oluk ocuk e!lendirmekten daha
byk bir tutku sorunu oldu!u hemen kabul edilecektir. Sorun ciddi bir uluslararas
devletler hukuku, ulusal e!itim ve devletin beks sorunudur. Filatelistlerin
antikaclarla, sahaflarla ve genel olarak her trl nostalji tccaryla ortak olarak
payla"tklar tutku, bir "biriktirme" hevesinden nce bir "elitizm hezeyan" olarak
grnyor. Borges'in "Zahir" yksnde sergiledi!i alaklk trnn en temel bile"eni
olarak beliren bu hezeyan, sahaflarda bir "gelenek merak" gibi grnebilse de, pul
satclarnda muhafazakrl!n ba"ka bir dalna, "devlet" meselesine ili"kin olan bir
tutkuya gndermektedir. Derrida'nn, "u metinler koleksiyoncusunun, sevgili
Diotima'ya gndermeden bekletti!i "u kartpostal zerindeki pula gzlerini dikti!i
anda anlayverdi!i gibi, filateli, philatlie bir szck olarak bile masum de!ildir:
Evinde bir szlk barndrmayan iin bu terimi gerek bir Yunanca "terkip" sanma
riski sz konusudur. Oysa filateli terimi, filo-sofi ile, "bilgelik sevgisi"yle ksmi bir
benzerlik ta"yan bu terim, olsa olsa pul kadar eskidir. Ba"ka bir deyi"le koleksiyonu
yaplabilecek bir y!n cansz "eyden (mesela eski paralardan) daha yenidir. Eski bir
Yunanlya "filateli" derseniz, o bundan "uzaklk sevgisi" gibisinden bir "ey
anlayacaktr: Filos + teleia. Henz "pul kltrnn" varolmad! Ortaa!'da ise byle
bir terim, a"k filozof (bilgelik-sever demek ama yalnzca "bilgelik"mi")
Abaelardus'un Yunanca bilgisi lekleri dahilinde "mektup-severlik" diye
anla"lacaktr. Tabii ki, mektubun tarihinin pulun tarihinden anmsanamayacak kadar
eski oldu!u iyi biliniyor, a"k mektuplarnn, Do!u bilgeli!inin yaratt! edebiyat
"aheserleri arasndaki "namelerin" "pul"dan ok daha de!erli simgeler ta"dklar da
kolaylkla tahmin edilebilir. Her durumda, filateli terimi, Yunanca terkiplerin ve
neolojizmlerin hl kullanlmakta oldu!u bir dnemde, insanlarn haberle"mesinin
zerinde tekel olu"turan Devlet'in kuruldu!u a!da uydurulmu"tu: O zaman artk, "u
karma"k anlam krntlarn bir araya getirecek bilgece bir szckt --fila-teli, yani
"ulak-severlik". "Postacy sevmek" trnden garip anlamlara kadar i"i ilerletebilecek
olan bu terimin ikinci kanad yleyse --ateleia'dr. (Derrida'nn sevgilisini uyarrken
syledi!i gibi "aletheia" ile, hakikat ile kar"trmayn). Yani "ulak, postac, yoldaki..."
Derrida, sevgilisine yazd!n ama asla gndermeyece!ini ima etti!i kartpostalda i"i,
"filateli"nin "vergi muafiyeti" gibi mali-iktisadi bir meseleyle, ya da "a"k u!runa
yaplan harcama"yla (a"kn stne vurulan damga, dilin pt! bir pul...) ba!l
oldu!unu dnecek kadar ileri vardryor i"i.
Biz ise, lkemizin geli"mi"lik dzeyine uygun bir sembolizm erevesinde, filatelinin
basit ve masum bir koleksiyonculuk tr olmaktan ziyade "devlet-severlik"le,
devletl bir ideolojinin en sinsi" en tehlikeli tryle ba!lantl oldu!unu vurgulamakla
yetinece!iz. Pul karmak yalnzca yeni bir iktidarn (sz geli"i Fransz #htilalinin
ardndan) ilk yapt! i"lerden biri olmakla kalmaz, ilk devlet tekelini olu"turur. Devlet
ideolojisiyle o kadar yakndan ve kkten ba!ldr ki, ba"ka hi bir "devlet simgesi"
(Para, sikke, tahvil, bordro, maa", polis copu, Devlet Gzel Sanatlar Mzesi vesaire...)
pul kadar hzn verici de!ildir. Koleksiyon dendi!inde ilk olarak pulun akla gelmesi,
iki yzyllk bir pulun milyarlara varan parasal de!erlere sahip olmasndan ok, devlet
ar"ivcili!inin bir simlasyonu olarak uyarc nitelikte olmasndandr. Pul biriktirilerek
sanki dnyann biriktirildi!i sanlabilir. Ama biriktirilen aslnda Dnya devletlerinin
e"itli simgelerinden ve resmile"mi" manzaralarndan ba"ka bir "ey de!ildir. Bu
simgelerin ekicili!i, belki de metala"ma sreci ultra-modern kapitalizmle birlikte
tavana vurdu!u andan itibaren glnle"meye meyledecektir: Yan taraftaki Allan
Ginsberg pulu bunun her bakmdan kantdr. Ancak biz, devletin yalnzca simgelerin
dola"mn de!il, haberle"menin her trn de denetleme i"levinden olu"tu!unu iyi
bildi!imiz iin, PTT'nin harf be harf zelle"tirilmesinin gndemde oldu!u bir anda
bile, pulculuktan ve filatelistlerden rkmemizi srdrmek zorundayz.

Sade i l e Masoch
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 46, Sayfa: 4850)
Sade ile Sacher Masoch'u birle!tiren iki izgiden kanmalyz. Birincisi
"sadomazo!izm" szc"n psikanalitik szl"e dahil eden Kraft-Ebing'den beri,
sadist e"ilim ile mazo!ist e"ilim arasnda psikanalitik kltrn ksmen kabul etti"i bir
"uzla!ma" ve "btnle!me" d!ncesi; teki ise vulger, ola"an yorumuyla
sadomazo!izm diye bir !eyin varoldu"u fikridir.
Psikanaliz literatrn belli bir kesiminin destekledi"i, vulger anlamyla da olduka
yaygn olarak rastlanan "sadomazo!izm" fikri, ister ortak bir psi!ik ze gndersin,
isterse bir tamamlayclk temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn
!"nda, tmyle yanltcdr. Sade'n arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki
arasndaki taban tabana ztlk, bir tamamlayclk ya da bir kar!lkl cevap iermez.
Nerede bir sadist varsa orada, ona cevap verebilecek bir mazo!ist de bulunabilir tezi
yanl!tr. nk sadizmin ve mazo!izmin arzu rejimleri, onlar birbirlerine cevap
vermekten alkoyar.
Ekonomi Politik Asndan Sevi!me
Freud'un Sade ile paralelli"i biraz do"rudur. Kraft Ebing "sadomazo!izm" diye bir
!eyler uydurmasayd do"ru olarak da kalrd. Do"ru olmayan ksm, Sade'n eserini
kateden esas temann bir ekonomi-politik meselesine ba"land"n fark etmemesinden
geliyor.
Ekonomi-politik asndan sevi!me, rn verdi"inde sapkn de"ildir. Hristiyanl"a
gre kt olabilir, ama asla sapkn de"ildir. Dl vermeyen sevi!me ise sapkndr. Baz
durumlarda affedilebilir ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-
politi"in a!lmas, ala!a" edilmesi iin bir yol olarak grnr. Sevi!meyi, rn
evrimi yeniden ba!latacak bir ocuk olan bir retim faaliyeti !eklinde yapmayan ki!i
sapkndr.
Sapknl"n en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", ba!ka bir deyi!le en
"!iddet ykl" biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal
tasarrufun bir aclar mekani"ini de ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazo!izm
szcklerini !imdilik kabul edersek, bunlarn genel anlamyla "ok ynl sapknlk"
trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve dl verme ya!antsnn bir "yan rn"
olarak elde edilmesine kar! durduklarn da kabul etmek gerekir.
"Normal" ad verilen, ya!amla ba"nts yalnzca "dl verme" ve retim
mekanizmalarna emek gc reterek yeti!tirmek olan cinsellik tr kar!snda "ok
ynl sapknlk" trleri olarak sadizm ile mazo!izm, farkl oranlarda "pahalya
patlarlar". Sadizmin gereksinimleri mazo!izmden olduka daha yksek olsa bile, haz
alma kar!l"nda belli bir yatrm yapmak zorunludur -bir !ato, muhafzlar, i!kence
aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu cinsellikte haz ola"andan daha da
pahalya satn alnmaldr.
Bylece "a!rlk", denen bedelin tesine ta!mak olarak beliriyor. Hi bedel
denmeksizin herhangi bir a!rl"n ne ya!anabilme ne de kavramla!trlabilme
olana" vardr.
Sadizm ile mazo!izmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra
birbirlerini btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli al!veri!
iinde olduklar fikri de ayakta kalamayacaktr.
Sadizm
Sade metinleri ve ya!am e"ilimi olarak "sadizm", belli bir ekonomi-politi"e
paraleldir. Bu sayede Lacan, onu "libidinal rejim" iinde haketti"i yere Kant ile
birlikte yerle!tirebilir: Kant ile birlikte ahlak bakmdan iyi olan !ey, artk yasann
ara!trmak ve ke!fetmek, ardndan da vaaz etmek zorunda oldu"u bir "mutlak" iyilik
de"ildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt" gibi, iyi, basite, yasann vaaz etti"idir...
Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo!
bir kalp olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo! kalp"
ya da "form" bedeni brakabilir ama haz brakamaz. yleyse Sade kp !unu
diyebilir: Bedenini hor grerek bir nesne hline getiren sensin (Hristiyan ahlknda
oldu"u gibi)... O zaman onun zerinde hak sahibiyim ve onu istedi"im gibi, keyfime
gre ben de kullanaca"m. Ve beni hi kimse engelleyemeyecek.
Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramla!trr: Nasl ekonomi-politi"in gerek
anlamda do"u!undan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk
mlke" ve d!sal zenginli"e (do"aya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine)
evrilmi!se, Freud ncesi psikolojinin gzleri de, arzulanan nesnelerin ne oldu"una
evriktir. Ekonomi-politik gzlerini artk "znel" unsura -eme"e ve sermayeye-
evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu yatrm")...
Sade'n eseri a"rlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesnele!tirilerek
yazlmasna ynelir. Betimsellik ve "so"ukluk", onca ac ya!antsnn gbe"inde o
kadar belirgindir ki, bu tuhaflktan dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak
yarglamaktan geri kalmadlar.
Mazo!izm
Sacher Masoch'un eserinde a"rlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise
"szle!me", "akit", "program" tipinde bir metne kayar. Szle!me ve tembih, ama ayn
zamanda bedene gsterilmesi gereken incelikli zen hakim durumdadr.
Mazo!izmde mesele pasiflik ya da fantezi de"ildir. Pasiflik grecelile!erek partnerler
arasndaki aktif bir ili!kiyi de iermeye ynelecektir -mazo!istin imdadna ko!an
sadist de"ildir- aktifli"i sre iinde belirlenece"i iin, aktif-pasif kar!tl" artk
varsaylamaz hle gelir. Bylece en nemli "mazo!ist" metinlerden biri, Leopold von
Sacher Masoch'un kars Wilhelmina von Sacher Masoch'un otobiyografisi
do"abilmi!tir.
Ondokuzuncu yzyln d!sal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi,
kocasn elinde tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf
zevklerine cevap vermek zorunda kalan bir orta halli kadnn diliyle ba!lar, "bedenin
kudretlerinin ke!fi" dedi"i bir ya!ant sreciyle devam eder, feminist karakterli bir
formlle sona erer: "Ya!amda bir kadn olarak nelere muktedir oldu"umu artk
anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak de"eri denenmi! olmasnn iindedir...
Pornografik Fanteziler
Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bak!mszl", onlar snfsal ve co"raf bir
kartografiye yerle!tirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri
"gereki karakterdedirler. Sade ise, iine sahne betimlemeleri yerle!tirdi"i dev
tiyatro-roman ve siyasal pedagoji rntlerine kayar.
Sadomazo!izm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan ba!kasna cevap vermez.
Kt porno rnleri hep bir fanteziler dnyas hlinde alrken (sahne ncesi ve
doruk oldu"u varsaylan noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler
olu!turmakla yarglanabilir.
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine
vurularak llemezler. Birinciler, her !eyden nce bir tr 'ekonomi-politi"e', ikinciler
ise bir tr 'siyasete' veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi!
altyaplar-styaplar ili!kisi iinde de kavrayamayz.

Sade i l e Masoch: Ekonomi -pol i t i !e kar" di pl omasi
Ulus Baker
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak
llemezler. Birinciler, her !eyden nce bir tr 'ekonomi-politi"e', ikinciler ise bir tr
'siyasete' veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi! altyaplar-styaplar
ili!kisi iinde de kavrayamayz.
Sade ile Sacher Masoch'u birle!tiren iki izgiden kanmalyz -birincisi "sadomazo!izm"
szc"n psikanalitik szl"e dahil eden Kraft-Ebing'den beri, sadist e"ilim ile mazo!ist
e"ilim arasnda psikanalitik kltrn ksmen kabul etti"i bir "uzla!ma" ve "btnle!me"
d!ncesi, teki ise vulger, ola"an yorumuyla sadomazo!izm diye bir !eyin varoldu"u
fikridir.
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak
llemezler. Birinciler, her !eyden nce bir tr "ekonomi-politi"e", ikinciler ise bir tr
"siyasete" veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi! altyaplar-
styaplar ili!kisi iinde de kavrayamayz.
Sade metinleri ve ya!am e"ilimi olarak "sadizm" (bu szck hatrlatt" grntlerden ok
daha korkuntur) belli bir ekonomi-politi"e paraleldir. Bu sayede Lacan, onu "libidinal rejim"
iinde haketti"i yere Kant ile birlikte yerle!tirebilir: Kant ile birlikte ahlak bakmdan iyi olan
!ey, artk yasann ara!trmak ve ke!fetmek, ardndan da vaazetmek zorunda oldu"u bir
"mutlak" iyilik de"ildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt" gibi, iyi, basite, yasann vazetti"idir...
Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo! bir
kalp olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo! kalp" ya da
"form" bedeni brakabilir -ama haz brakamaz. yleyse Sade kp !unu diyebilir: Bedenini
hor grerek bir nesne haline getiren sensin (Hristiyan ahlknda oldu"u gibi)... O zaman onun
zerinde hak sahibiyim ve onu istedi"im gibi, keyfime gre ben de kullanaca"m. Ve beni hi
kimse engelleyemeyecek.
"Hak sahibi olmak", haz sz konusu oldu"unda do"rudan ekonomi-politi"e dolanr: Nasl
Adam Smith ve Ricardo ile birlikte ekonomi-politik Foucault'nun deyi!iyle "servetin
analizinin" yerini aldysa, nasl Kant'n "benim Koperniki devrimim" adn verdi"i "ele!tiri
felsefesi"yle dnya !imdiye dek nesnenin etrafnda dnm!ken artk her !ey znenin etrafnda
dnecekse, Sade'dan ve elbette Freud'dan itibaren, arzu nesneleri, arzulayan znenin etrafnda
dnmeye ba!layacaklardr.
Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramla!trr: Nasl ekonomi-politi"in gerek anlamda
do"u!undan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk mlke" ve d!sal
zenginli"e (do"aya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine) evrilmi!se, Freud ncesi
psikolojinin gzleri de, arzulanan nesnelerin ne oldu"una evriktir. Ekonomi-politik gzlerini
artk "znel" unsura -eme"e ve sermayeye- evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu
yatrm")...
Marx'a gre ekonomi-politi"in yapt" hatann aynsn Freud da kendi alannda yapacaktr:
Sermayenin znelli"inin ayn zamanda ba!kasnn znelli"i oldu"unu grememek -ekonomi-
politik, sermayenin billurla!m! bir emek rn olarak grlebilece"ini gremez. Freud ise
insan yavrusunun sululuk duygusu olarak nitelendirdi"i hikyenin aslnda ana-babann bir
uydurmas, bir hayal oldu"unu gremez (Oidipus).
Freud'un Sade ile paralelli"i biraz do"rudur. Kraft Ebing "sadomazo!izm" diye bir !eyler
uydurmasayd do"ru olarak da kalrd. Do"ru olmayan ksm, Sade'n eserini kateden esas
temann bir ekonomi-politik meselesine ba"land"n farketmemesinden geliyor.
Ekonomi-politik asndan sevi!me, rn verdi"inde sapkn de"ildir. Hristiyanl"a gre
kt olabilir, ama asla sapkn de"ildir. Dl vermeyen sevi!me ise sapkndr. Baz durumlarda
affedilebilir ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-politi"in a!lmas, ala!a"
edilmesi iin bir yol olarak grnr. Sevi!meyi, rn evrimi yeniden ba!latacak bir ocuk
olan bir retim faaliyeti !eklinde yapmayan ki!i sapkndr.
Sapknl"n en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", ba!ka bir deyi!le en "!iddet
ykl" biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal tasarrufun bir aclar
mekani"ini de ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazo!izm szcklerini !imdilik kabul edersek,
bunlarn genel anlamyla "ok ynl sapknlk" trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve
dl verme ya!antsnn bir "yan rn" olarak elde edilmesine kar! durduklarn da kabul
etmek gerekir.
"Normal" ad verilen, ya!amla ba"nts yalnzca "dl verme" ve retim mekanizmalarna
emek gc reterek yeti!tirmek olan cinsellik tr kar!snda "ok ynl sapknlk" trleri
olarak sadizm ile mazo!izm, farkl oranlarda "pahalya patlarlar". Sadizmin gereksinimleri
mazo!izmden olduka daha yksek olsa bile, haz alma kar!l"nda belli bir yatrm yapmak
zorunludur -bir !ato, muhafzlar, i!kence aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu
cinsellikte haz ola"andan daha da pahalya satn alnmaldr.
Bylece "a!rlk", denen bedelin tesine ta!mak olarak beliriyor. Hi bedel denmeksizin
herhangi bir a!rl"n ne ya!anabilme ne de kavramla!trlabilme olana" vardr.
Sadizm ile mazo!izmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra birbirlerini
btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli al!veri! iinde olduklar fikri
de ayakta kalamayacaktr.
Psikanaliz literatrnn belli bir kesiminin destekledi"i, vulger anlamyla da olduka yaygn
olarak rastlanan "sadomazo!izm" fikri, ister ortak bir psi!ik ze gndersin, isterse bir
tamamlayclk temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn !"nda, tmyle
yanltcdr. Sade'n arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki arasndaki taban tabana ztlk, bir
tamamlayclk ya da bir kar!lkl cevap iermez -nerede bir sadist varsa orada, ona cevap
verebilecek bir mazo!ist de bulunabilir tezi yanl!tr. nk sadizmin ve mazo!izmin arzu
rejimleri, onlar birbirlerine cevap vermekten alkoyar.
Sade'n eseri a"rlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesnele!tirilerek yazlmasna
ynelir. Betimsellik ve "so"ukluk", onca ac ya!antsnn gbe"inde o kadar belirgindir ki, bu
tuhaflktan dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak yarglamaktan geri kalmadlar.
Sacher Masoch'un eserinde a"rlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise "szle!me",
"akit", "program" tipinde bir metne kayar. Szle!me ve tembih, ama ayn zamanda bedene
gsterilmesi gereken incelikli zen hakim durumdadr: "Sevgili metresim, nce eline ince bir
i"ne iplik alarak ... boydan boya ... dikeceksin... ama yarn bir tp snavm var, bu yzden
kesinlikle iz brakmamalsn... vs."
Mazo!izmde mesele pasiflik ya da fantezi de"ildir. Pasiflik grecelile!erek partnerler
arasndaki aktif bir ili!kiyi de iermeye ynelecektir -mazo!istin imdadna ko!an sadist
de"ildir- aktifli"i sre iinde belirlenece"i iin, aktif-pasif kar!tl" artk varsaylamaz hale
gelir. Bylece en nemli "mazo!ist" metinlerden biri, Leopold von Sacher Masoch'un kars
Wilhelmina von Sacher Masoch'un otobiyografisi do"abilmi!tir.
Ondokuzuncu yzyln d!sal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi, kocasn
elinde tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf zevklerine cevap vermek
zorunda kalan bir orta halli kadnn diliyle ba!lar, "bedenin kudretlerinin ke!fi" dedi"i bir
ya!ant sreciyle devam eder, feminist karakterli bir formlle sona erer: "Ya!amda bir kadn
olarak nelere muktedir oldu"umu artk anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak de"eri denenmi!
olmasnn iindedir...
Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bak!mszl", onlar snfsal ve co"raf bir
kartografiye yerle!tirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri "gereki
karakterdedirler. Sade ise, iine sahne betimlemeleri yerle!tirdi"i dev tiyatro-roman ve siyasal
pedagoji rntlerine kayar.
Son olarak, sadomazo!izm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan ba!kasna cevap
vermez. Kt porno rnleri hep bir fanteziler dnyas halinde alrken (sahne ncesi ve
doruk oldu"u varsaylan noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler olu!turmakla
yarglanabilir. zellikle Masoch'da bir tr deney dili hakimdir -i!kenceden ok ke!fi ve
bedenin kudretleri, afektlerinin gc ynnde hareketlenir.
Virgl 7 , Nisan 1998 , s. 48-49
Sade ve Masoch' un Di l i
Gilles Deleuze
Siyahi, Say:3, Mart-Nisan 2005
eviren: Ulus Baker
"Pek idealist... demek ki vah!i. Dostoyevski, Hakaret Gren ve Yaralanan
Edebiyat nasl kullanlr? Sade ile Masoch'un adlar iki temel sapknl" i!aretlemek
zere kullanldlar; ve sanki edebiyatn etkilili"inin nde gelen rnekleriydiler.
Hastalklara bazan tipik hastalarn adnn verildi"i olur, ama o"unlukla bir hastal"a
verilen ad doktorunkidir (Roger Hastal", Parkinson Hastal" vesaire).
Adlandrmann ardnda yatan ilkeleri daha yakndan incelemek lazm. Doktor
hastal" icat eden biri de"ildir; daha nceden biraraya gruplandrlm! semptomlar
birbirinden ayrr ve daha nceden ayrlm! olanlar birbirlerine ba"lar.Ksaca
sylersek, derinli"ine oriinal bir klinik portre koyar ortaya. yleyse tp tarihine en az
iki bakmdan yakla!labilir. Birincisi hastalklarn tarihidir: ortadan kaybolabilirler,
seyrekle!irler, yeniden ortaya kabilirler ya da toplumun haline ve tedavi
metodlarnn geli!mesine ba"l olarak biimlerini de"i!tirebilirler. Bu tarihle iie
gemi! bir halde semptomatolojinin de tarihi vardr --bu da tedavideki ya da
hastalklarn do"asndaki de"i!iklikleri kh nceler, kh takip eder; semptomlar
adlandrlr, yeniden adlandrlr ve e!itli biimlerde yeniden gruplandrlrlar. Byle
bir bak! asndan ilerleme genel olarak gittike artan bir zgll"e do"ru e"ilimdir
ve semptomatolojideki bir incelmeyi i!aretler. (Bu yzden veba ve czzamn eskiden
daha yaygn olmalarnn nedeni sadece tarihsel ve toplumsal nedenlerden dolay
de"ildir, bu ba!lklar altnda !imdilerde artk ayr ayr tasnif edilmi! hastalk tipleri
beraberce gruplandrld" iindir) Byk klinikiler en byk doktorlardr: bir doktor
bir hastal"a adn verdi"inde bu ok byk bir dilbilimsel ve gstergebilimsel
admdr --nk zel bir ad belli bir gstergeler grubuna ba"lanm!tr, yani zel bir ad
gstergeleri do"rudan i!aretlemeye ba!lam!tr.
yleyse Sade ile Masoch'u byk klinikiler arasna m kataca"z? Sadizmle
mazo!izmi vebayla, czzamla ve Parkinson Hastal"yla ayn dzlemde ele almak
zordur; hastalk kelimesi aktr ki burada uygun d!mez. Yine de Sade ile Masoch
grlmedik semptomlar ve gstergeler dzenleri sunuyorlar. Mazo!izm terimini ileri
srerken Krafft-Ebing Masoch'u sadece acyla cinsel haz arasndaki ba" ortaya
koydu"u iin de"il, ba"lanp a!a"lanma ile ilgili daha derin ve temel bir !ey
asndan onurlandryordu (algolagniasz snrl mazo!izm vakalar olabildi"i gibi
mazo!izmsiz algolagnialar bile vardr). Sormamz gereken bir di"er soru acaba
Masoch'un eskiden aynym! gibi grlen rahatszlklar ayrdetmemizi sa"lamas
bakmndan Sade'nkinden daha inceltilmi! bir semptomatolojiyi sunup sunmad"dr.
Ne olursa olsun, Sade ile Masoch ister "hasta" ister kliniki, isterse her ikisi birden
olsunlar, byk antropologlardrlar --eserleri insann, kltrn ve do"ann topyekn
bir kavran!n ku!atmay ba!ard" iin; onlar ayn zamanda byk sanatlard,
nk yeni ifade biimleri, yeni d!nme ve hissetme tarzlar ve tmyle orijinal bir
dil yarattlar.
#iddet ilke olarak konu!mayan bir !ey --ya da pek az konu!an; oysa cinsellik zerine
az konu!ulan bir !eydir. Cinsel alakgnlllk biyolojik bir korkuya ba"lanamaz,
yoksa ne oldu"u formle edilemez: "bana dokunulmasndan, hatta seyredilmekten bile
dile getirilmekten korktu"umdan daha az korkuyorum." Sade ile Masoch'unki kadar
a!r ve bereketli bir dilde !iddet ile cinselli"in bulu!masnn manas nedir? Erotizme
ba"lanan !iddetli dilde neyi bulmalyz? Sade' Nazizme ba"layan btn teorileri
geersiz klan bir metninde Georges Bataille
e'n dilinin paradoksal oldu"unu, nk esas itibaryla bir kurbann dili oldu"unu
aklyor. Yalnzca kurban i!kenceyi tasvir edebilir; i!kenceci zorunlu olarak kurulu
dzenin ve iktidarn ikiyzl dilini kullanr. "Genel kural olarak i!kenceci kurulu bir
otorite adna icra etti"i !iddetin dilini kullanmaz; otoritenin dilini kullanr... #iddet
adam suskunlu"unu korumak ister ve nobranlkta suorta"dr... Bu yzden Sade'n
tavr i!kencecininkinin tam zdddr. Sade yazarken hile yapmay reddeder, aksine
kendi tavrn gerek hayatta yalnzca suskun kalabilecek olan ki!ilere devreder ve
onlar ba!kalarna kendi-iinde eli!kili mesajlar verebilmek iin kullanr".
Masoch'un dilinin de bu durumda ayn !ekilde paradoksal oldu"u, nk orada
kurbann kendi kendine i!kence yaparken kurbann dilini, i!kencecinin btn
ikiyzll"yle birlikte konu!tu"u sonucuna m varmalyz?
Pornografik edebiyat denen !ey birtakm buyruklarla (!unu yap, bunu et) ve onlar
takip eden mstehcen tasvirlere indirgenir. Orada !iddetle erotizm bulu!urlar, ama
ok indirgenmi! bir tarzda. Buyruklar Sade ile Masoch'un eserlerinde boldur; ya zalim
libertin ya da despot kadn tarafndan verilirler. Tasvirler de boldur (tasvirlerin i!levi
de mstehcenliklerinin do"as da bu iki yazarda ok belirgin bir !ekilde farkl
olmasna ra"men). Hem Sade'da hem de Masoch'da dilin btn anlamnn do"rudan
do"ruya duyular stnde etki brakt" lde olu!tu"u hissedilebilir. Sade'n
Sodome'un 120 Gn "kadn hikayeciler" tarafndan libertinlere anlatlan masallar
etrafnda dner ve ilke olarak kahramanlar bu masallarn uyandrd" beklentilerle
hibir giri!ime kalk!amazlar. Kelimeler bedeni nerdikleri hareketleri tekrarlayp
durmaya mecbur braktklarnda en byk glerini kazanrlar ve "kulaktan iletilen
hisler en zevklileri ve en keskin etkiye sahipler..." Masoch'un hem hayatnda hem de
eserinde ise, a!k meseleleri hep imzasz mektuplarla, mstear adlarla ya da gazete
ilanlaryla harekete geirilirler. Partnerlerin davran!larn biimselle!tiren ve dile
dken szle!melerle dzenlenmeleri gereklidir. Uygulanmadan nce her !ey dile
getirilmeli, kar!lkl szler verilmeli, ilan edilmeli ve dikkatle tanmlanmaldr. Yine
de ne Sade'n ne de Masoch'un eserine pornografi olarak bakmak imkansz; daha ok,
daha yksek bir adla, "pornoloji" diye tanmlanmallar, nk oradaki erotik dil o
temel buyruk ve tasvir i!levlerine indirgenemiyor.
Sade'da dilin "spat" iin kullanl!nn !a!rtc bir geli!mesine tank oluruz. dilin st
dzey bir i!levi olarak spatlar onun eserinde tasvir pasajlarnn arasnda bulunuyorlar
--libertinler dinlenirken; ya da iki emir arasndaki aralklarda... Libertinlerden biri
olduka sert bir bildiri okumaktadr; ya da a"za alnmaz, bitip tkenmez teoriler ileri
srmekte veya bir anayasa tasla" hazrlamaktadr. Ya da kurbanyla bir konu!maya,
bir tart!maya girmeye tenezzl etmi!tir. Bu anlar olduka sktr --zellikle Justine'de;
orada kadn kahramann i!kencecilerinden herbiri onu bir dinleyici ve srda! olarak
kullanr. Liberten ikna etmeye, inandmaya da ynelebilir; hatta propagandaya giri!ir
ve yeni mritler kazanr (Yatakodasnda Felsefe'de oldu"u gibi). Ama inandrma, ikna
etme niyeti yalnzca grn!tedir, nk gerekte hibir !ey bir sadiste ikna etmekten,
inandrmaktan, ksacas e"itmekten daha uzak de"ildir. O, ok farkl bir !eyle
ilgilenmektedir --yani, istedi"i kadar sakin ve mantkl olsun, bizzat d!nmenin bir
tr !iddet biimi oldu"unu spat etmekle. Bir !eyleri birilerine kantlamakla bile
u"ra!yor de"ildir; yapmak istedi"i esas olarak yapan ki!inin yalnzl"yla her !eye
gc yeterli"ine delalet eden bir spattr. Bu icraatn pf noktas spatn !iddetle ayn
!ey oldu"unu gstermektir. Bunun sonucunda, d!nme ya da usavurma, iletildi"i
insan tarafndan payla!lmak zorunda de"ildir --nasl haz, edinildi"i ki!i tarafndan
payla!lmak zorunda de"ilse. Kurbanlarn maruz brakld" !iddet eylemleri spatn
spatlad" daha yksek bir !iddet biiminin yalnzca bir yansmasndan ibarettirler.
Her liberten, ister suortaklarnn isterse kurbanlarnn arasnda olsun, usavurmaya
giri!ti"i zaman kendi yalnzl"nn, biricikli"inin skskya kapal emberine
yakalanm! haldedir --iddia btn libertenler iin ayn olsa bile. Her bakmdan,
grece"imiz gibi, sadist ""retmen" mazo!ist "e"itici" ile tezat iindedir.
Burada da Bataille'n Sade hakknda syleyece"i bir !eyler var: "bu konu!an ile
dinleyenler arasnda her trden ili!kiden tiksinen bir dildir." O zaman, bu dilin !iddet
ile erotizm arasndaki ili!kide bulunmas gereken spat i!levinin en stn
gerekle!mesi oldu"u do"ruysa, teki yan, yani buyruklarla tasvirlerin dili yepyeni bir
!k altnda grlecektir. Bu dil hala oradadr, ama tmyle ba"ml hale gelmi!tir,
spat unsuruna dahil olmu!tur, orada dalgalanp durmaktadr. Tasvirler, bedenlerin
tavrlar sadece a"za alnmaz, tiksindirici ve deh!et verici tasvirlerin ya!ayan
diyagramlardrlar; benzer bir !ekilde, libertenlerin telaffuz etti"i emirler de birtakm
problemlerin bildirilmesidir --bunlar sadist teoremlerin daha derinlerde temellenmi!
zincirine gnderirler: Noirceuil "Meseleyi teorik olarak spat ettim", der, "hadi !imdi
onu pratikte test edelim."
O halde ikili bir dil olu!turan bu iki !eyi ayrdetmeliyiz. $lki, yani emre dayal ve
tasviri unsur ki!isel hale ili!kindir ve onu temsil eder; sadistin hem ki!isel !iddetini
ynlendirir, tasvir eder, hem de onun bireysel zevklerini d!avurur; ikinci ve daha
yksek unsur ise sadizmdeki !ahsi-olmayan yan temsil eder ve bu ki!isel olmayan
!iddeti bir saf akl Ideasyla zde!le!tirir, ilk unsura boyun e"direbilecek deh!et verici
bir spat yapar. Sade'da Spinoza'ya !a!rtc bir yaknlk ke!federiz --matematiksel bir
ruhun damtt" do"alc ve mekanist bir yakla!m. Bu ise o bitip tkenmez tekrarlar,
rnekleri o"altmann ve kurban stne kurban a"rmann srekli ilerleyen niceliksel
srecini aklar, dur durak bilmeksizin indirgenemez bir !ekilde yalnz kalmaya
mahkm bir iddiann binlerce, ama binlerce emberini tekrarlayp durur. Krafft-Ebing
byle bir srecin esas do"asn sezmi!ti: "Baz vakalarda ki!isel unsur neredeyse hi
yoktur. Ki!i o"lanlar, kzlar dvmekten cinsel zevk alr, ancak sapknl"nn saf
ki!isel-olmayan unsuru ok daha n plandadr... Bu tipteki insanlarn o"unda bu tr
g duygular belli ki!iler nezdinde olsalar da, burada byk lde co"rafi ve
matematiksel kalplarla i!leyen belli bir sadizm biimiyle ilgiliyiz..."
Masoch'un eserinde de emre dayal ve tasviri biimi daha st bir i!leve gtren
benzeri bir a!ma bulunuyor. Ama burada her!ey artk bir ikna etme ve e"itim meselesi
haline geliyor. Artk bir kurbann zerine ullanp ondan ne kadar rza gstermez, ne
kadar ikna olmazsa o kadar byk bir zevki skp alan bir i!kenceciyle kar! kar!ya
de"iliz. Daha ok i!kencecisini arayan bir kurbanla, !emalarn en tuhafn
gerekle!tirmek zere i!kencecisini e"itmeye, onu ikna ederek bir ittifak kurmaya
abalayan biriyle kary kar!yayz. Reklamlarn ma!osizmin dili olmasnn, gerek
sadizmde onlara yer olmamasnn nedeni budur ve mazo!ist szle!meler yapp
dururken sadist onlar a!a"lar ve yrtp atar. sadist kurumlara ihtiya duymaktadr,
mazo!ist ise szle!me ili!kileri, kontratlar pe!indedir. Ortaa" d!ncesi hatr saylr
bir hissiyat gcyle !eytanla iki tip al!veri! olabilece"ini ayrdetmi!ti: ilki "!eytana
kaplma"yd, ikincisi ise !eytanla yaplan bir anla!ma ya da ittifak. Sadist
kurumsalla!m! "mlkedini!le" u"ra!r, mazo!ist ise zerinde anla!lm! ittifakla,
szle!meyle. Mlkedinme sadistin zel delilik biimidir, anla!ma ise mazo!istinki.
Kadn bir despot kl"na sokabilmek, onu i!birli"ine raz etmek ve ona "gstermek"
bir mazo!ist iin esastr. Esas olarak mazo!ist bir e"itimcidir ve bu yzden her tr
e"itim giri!imindeki risklerle kar! kar!ya kalr. Masoch'un btn hikayelerinde ikna
olmu!sa bile kadn temelinde hala ku!ku duymaktadr, sanki hala korkuyor gibidir:
uygun olmayabilece"i, ya a!rya kaaca" ya da yetersiz kalaca" bir role srlm!tr
sanki. Bo!anm! Kadn'da kadn kahraman !yle yaknr: "Julian'n ideali zalim bir
kadnd, tpk Byk Katerina gibi bir kadn --ama heyhat, ben rkek ve zayftm..."
Vens'te ise Wanda !yle diyor: "Bunu yapacak gcm olmad"ndan korkuyorum,
ama senin iin sevgilim, yapmak istiyorum..." Ya da yine: "Dikkat et! Bundan zevk
alacak kadar byyebilirim..."
Masoch kahramanlarnn e"itim u"ra!lar, kadnlara boyun e"i!leri, tahamml
ettikleri i!kence ve aclar onlarn $deal'e trman!larndaki bir sr mertebedir.
Bo!anm! Kadn'n alt ba!l" Bir $dealistin Trman!'dr. Vens'n erkek kahraman
Severin kendi uydurdu"u "sper-duyu!culuk" "retisinin akidesi olarak Faust'ta
Mephistopheles'in szlerini seer: "Sen ey duygusal, sper-duyu!lu liberten... kk
bir kz bile seni burnundan tutup srklerdi..." (Goethe'nin metninde Ubersinnlich
"duyular-st" anlamna gelmez, "st-dzeyde-duyan", "st-dzeyde-tensel" anlamna
gelir. Bu Sinnlichkeit'n et ve duyu!sallk anlamna geldi"i tanrbilimsel gelenekle
uyum iindedir.) yleyse mazo!izmin tarihsel ve kltrel onayn mistik ve idealist
inisiyasyon ayinlerinde aramas gerekti"i !a!rtc de"ildir. Tpk Vens'te oldu"u
gibi, bir kadnn plak vcudu ancak mistik bir zihin halinde tema!a edilebilir. Bu
durum ok daha ak bir !ekilde Bo!anm! Kadn'da beliriyor. Orada hikayenin
kahraman Julian bir arkada!nn hastalkl etkisi altnda kalarak hayatnda ilk kez
metresini plak grme arzusuna kaplr. nce "gzlemlemek" gibi bir "ihtiyatan"
dem vurur, ama iinde hibir "duyusal !ey olmayan" dinsel bir duygu tarafndan
altedilir (i!te burada elimizde feti!izmin iki temel safhas var). $nsan vcudundan
sanat eserine, sanat eserinden de $dea'ya ykseli! krbacn glgesi altnda olmaldr.
Masoch diyalektik ruhla galeyana gelmektedir. Vens'te hikaye yarda kalm! bir
Hegel okumas srasnda grlm! bir rya tarafndan motive edilmi!tir. Ama esas
etkili olan Platon'dur. Sade Spinozacyken ve spata dayal akl kullanrken Masoch
platoniktir ve diyalektik hayalgcyle al!r. Masoch'un hikayelerinden biri Platon'un
A!k ba!l"n ta!yordu ve Ludwig II'yle macerasnn kayna"ndayd. Masoch'un
Platon'la ili!kisi sadece d!nlebilir !eylerin dnyasna ykselme meselesinde de"il,
btn bir diyalektik tersyz etme, maskelenme ve ikile!me tekni"inde de belirir.
Ludwig II ile macerada Masoch nce mektupla!t" ki!inin erkek mi kadn m
oldu"unu bilmiyordur; sonrasnda tek bir ki!i mi ok ki!i mi oldu"unu bilmez, hatta
karsnn bu epizotta ne gibi bir rol oynayaca"nn da farknda de"ildir --ama yine de
her !eye hazrdr, tpk talih ann yakalayp elde edecek bir diyalektiki gibi. Platon
Sokrates'in yer yer seven ki!i olarak grnd"n, ama aslnda sevilen ki!i oldu"unu
gstermi!ti. Mazo!ist de ayn !ekilde otoriter kadn tarafndan e"itilen ve
biimlendirilen biri gibi grnr; oysa temelinde kadn biimlendiren odur, onu
giydirir ve ona zalim laflar syletendir. $!kencecisinin a"zndan konu!an kurbandr ve
kendini esirgemez. Diyalektik sadece serbeste konu!mak anlamna gelmez, bu trden
dn!mler ya da yer de"i!tirmeler ima eder ve hem rollerin hem de szlerin byle
ters dn!leriyleri, ikile!meleriyle i!leyen ok sayda dzlemde oynanan bir sahneye
dn!r.
Pornolojik edebiyat her !eyden nce dili kendi snrlaryla kar! kar!ya brakmay
amalar --yani bir anlamda "dil-olmayan" !eyle (konu!mayan !iddet, hakknda
konu!ulmayan erotizm). Ama bu i! ancak dilin iinden blnmesiyle mmkndr:
emre dayal, buyurucu ve tasviri i!lev daha stn bir i!leve do"ru kendilerini
a!maldrlar: ki!isel unsur bylece yansma yoluyla ki!isel olmayan unsura varr. Sade
arzuda en zel olan !eyi aklamak iin evrensel analitik bir Akl a"rd"nda bunu
sadece onun bir Onsekizinci yzyl adam olmasnn kant diye d!nmemeliyiz; bir
!eylerin zel olabilmesi ve buna tekabl eden delilik ayn zamanda saf akl $deasn da
temsil etmelidir. Benzer bir !ekilde Masoch da hem diyalektik ruhu, hem de
Mephistopheles ile Platon'un ruhlarn a"rd"nda bu sadece onun romantizminin
kant olarak kabul edilemez; burada da zel meseleler diyalektik ruhun ki!isel-
olmayan $deali stne yanstlm! olarak grnyorlar. Sade'da dilin buyurucu ve
tasviri i!levi kendini a!arak saf spata dayal, kurucu i!leve varyor; Masoch'da da bu
a!ma diyalektik, mitik ve ikna edici i!leve varyor. Bu iki a!kn i!lev esas olarak
szkonusu iki sapknl" karakterize ediyor --iinde garabetin yansd" ikiz yollar
bunlar.

Sal o Ya Da Si neman n Yz Y l
Ulus Baker
Hatrlayalm: PPP bu filmi 1975 ylnda, Hayat lemesi'nin (Decameron, Canterbury
Hikayeleri ve Bin Bir Geceler) ardndan "nihai filmi" olarak ekmi!ti. Ahlaki dzen
btn ktalarda sarsld. Yeniden her izleni!inde bu film insanda psikanalistlerin
anlatt" "bastrlm!n geri dn!n" ya!amadan edemez. Diyorlar ki "katlanlamaz"
olmaktan ok, "neresinden tutulaca" asla belli olmayan" bir film bu. Ancak "pusuya
yatarak" seyredebilirsiniz sanki. Sinematografik bir !aheser oldu"u do"ru: bir seyirci
onu seyrederken karn kaslarnda belli bir kaslma payn ayarlamak, belli bir "bak!
asna" --film aslnda seyredilmiyor, filme maruz kalnyor unutmayalm--
yerle!mek, gardn almak zorunda. Film stndeki sansr #talyada 76 ylnda
kalkyor. Fransa'da ise filmi gstermek sz konusu oldu"unda brokrasi ve yasama ne
yapaca"n !a!ryor.
Peki, nedir bu tuhaf film? Mektuplarndan ve syle!ilerinden anlyoruz ki Pasolini
uzun bir suredir Sade'i filmetmek iin yanp tutu!uyordu. Decameron, Binbir Gece,
Canterbury, bunlar sanki bir hazrlkt ve bunlar yine de "gzel" filmlerdiler... Nihai
nokta Sade ile konmalyd. (Pasolini bunu Heretik deneyim adli kitabnda ksmen ve
teorik uzantlaryla yanstr). Ama filmi ekme olana" oldu"unda PPP'de sanrm
Sade'a kar! gl bir nefret uyanm!t (yeni bir nefret ve daha nce yok). #leride
grece"imiz gibi bu nefret baz Fransz d!nrlerini filmin de"ilse de Sade ile ilgisi
oldu"u fikrinin aleyhine dndrd --ba!ta Barthes ve Foucault, grecegiz...
Pasolini, bir e!cinsel olarak "cinsel zgrle!me" adna yaplan her !eyden, nedendir
bilmem (ama tahmin ederim ve tahmin bir teori olabilir ancak) nefret etmeye
ba!lam!t. Kendisi Salo ile bu "ktlkten" arnmak istemi! olabilir --ama biz
"normaller" (yani "normal" heterosekseller, "normal" e!cinseller, "normal"
sapknlar) kendimizi Salo'dan nasl arndraca"z. Ahlak kurallar bize arnmadan ok
"kurtulu!lar" dayatrlar. Salo'dan nasl kurtuluruz igdsyle hareket ederler. Oysa
"arnma" daha yksek bir ya!antdr. Salo filmini seyrettikten sonra ondan
kurtulamazsnz, sineye ekerek "arnmaya" abalayabilirsiniz ancak. O halde filmin
bir ba!ars var en azndan: nk PPP de bu filmi arnmak iin ekmi! olmal. Ancak
tam da bu noktada neden Sade stne en nemli a"da! denemelerden birisini kaleme
alm! olan Roland Barthes'in bu filme kar! bir uyarda bulunma ihtiyacn hissetti"i
sorunuyla kar! kar!ya kalyoruz: Salo filmini "tam anlamyla Sadec klan" tek !ey
onun yeniden-elde-edilemezli"idir. Bizzat Pasolini !unlar sylyordu: "Hayat
lemesi trnden filmlerden hala yapabilecek olsam bile artk yapamazdm: nk
artk vcutlardan ve cinsel organlardan nefret ediyorum." Demek ki 1975 ylnda PPP
bir "dn!" yapyor artk hazcl"n, "cinsel devrimin" Pasolini'si de"il. D!nyor
ki bu devrimin btn sonular znt verici oldu. Cinsellik artk ticari bir fenomen,
bildi"imiz tek grnts "gtrme", "komplo", alan ya da kapanan krediler --
cinsellik ticari bir fenomen. Lutherci Mektuplar ba!lkl ironik yazsnda PPP
genlerin ift tarafl konformist olduklarn sylyor: "stelik yasyorlar, yoksa lm!
olmalar gerekmez miydi?" Genlerin tek slogan artk "gzeliz, o halde
irkinle!tirelim kendimizi". Bu 68 sonras yenik ve kt bir genlikti PPP'ye gre.
Salo sonuta "kk burjuvazi" stne bir film. Yani 70'li yllarda snf
mcadelelerinin kaslp kalmas sonucu on plana kan "yok-snfla" ilgili. Daha nce
ihmal etmi!, yeni tan!yor ve tam da bu yzden Salo gerekten de ok sorunlu bir
film. Daha nce Pasolini iin bir "aklk" vard: byk burjuvazi ile halk arasndaki
kar!tlk. Ama artk Sade gibi bir figr sevemiyordu: "deh!et verici bir edebiyat". O
halde niye Salo'yu ekti? Hatrlayalm: filmin en deh!et verici, tyler rpertici ve
mide bulandrc sahneleri aynalardan yansr. Her !eyi gsteren !eye ayna deriz. Film
her !eyi gstermez, ama ayna illa ki kar!sndakini gstermekle ykmldr. Bu
yzden Salo Pasolini'ye gre zaten "imknsz filmdir". Salo'da sadizm filan yoktur,
aksine Pasolini'nin yeni "retisi gibi i!leyen bir mazosizm vardr --eski filmlerine
topyekn bir reddiye. Bunu bir iki "kt" eseri d!nda kim yapabilirdi?
$u an dondurma --Salo'nun temel prensibi. Onu bir "ayna" klmaya adanm!. Ama bu
aynada ba!ka bir g var (hibir aynada verili olmayan) --fkeli bir ayna bu. Artk
#talyan genli"inden sklyordur PPP. Ve lmne gtrecek yolculu"una
ba!lam!tr.
Bir defa, Sade'in metaforik i!kenceler !atosu yitip gitmekte olan bir fa!izmin
yalyarna dn!trlm!tr. Bilindi"i gibi (sanyorum) Salo Mussolini fa!izmosunun
kurdu"u geici son cumhuriyettir. Grotesk, kaba, acmasz... Ve aslnda Almanlar
tarafndan ynetilen... Artk Hitler eski mttefi"ine bile gvenmiyordur ve onun iin
bir cumhuriyet tesis etmi!tir --kuzeyde, da"larda, saklanlabilir yerlerde... Ama byk
dert sava! kaybedilirken saklanmaktan ok "saklamaktr" --yol alan ya da do"rudan
ifa edilen felaketlerin insanl"n eline gemesini engellemek... Sonu 1943
Eyllnden 1944 Oca"na kadar hkm sren bir "deh!etler cumhuriyetidir"...
Hitler'in Stalingrad yenilgisi ufukta belirirken cepheye gnderdi"i nl telgrafn
yanss: "sava! kaybediliyorsa milletimiz yok olsun!"
!eyt anl a Tango
Ulus Baker
O bir kar!m staddr: Meyva salatas, kokteyl, tuz ruhu...
O bir soru staddr: Cevap beklenmeksizin sorulan...
O bir kanun staddr: "!in ka#dna eremezsen...
O bir kayak staddr: Uluda#'da ve ba!ka her yerde... Kemikkran...
Haute Couture te#eli, saklanm! defo, ekingen dileke...
O bir hengmedir, yangnlarla uluyan...

Shoah ve Teki l l i k
Ulus Baker

Dokuz buuk saatlik bir filmin metninin kitab bizi nereye kadar gtrebilir? Bence bu trajik
metin bizi her !eyden nce do"rudan do"ruya sinematografiyi bir asrdr ziyaret eden bir
meselenin gbe"ine ta!mal, edebiyatn ya da kitap ele!tirisinin de"il. Claude Lanzmannn
Shoah bir kitaba s"drlabilmi! uzun bir tanklklar filmi ve tpk Jean-Pierre Fayen
Langages Totalitairesi (Totaliter Diller) gibi salt metin olarak da braklabilirdi. Zaten film
Trkiyedeki haliyle gsteri toplumunun, sinema repertuarlarnn snrlarn a!yor.
Dolaysyla burada kitap stne tart!maktan ok sinema ve film stne tart!aca"m.

Hatrlanrsa Michael Mooreun seyretmedi"i Fahrenheit 9/11 filmine ynelik mstehzi
ele!tirisinde Jean-Luc Godard Bu filmin belki de Bushun i!ine yarayabilece"ini..., belki
George W. Bushun Mooreun sanmak istedi"i kadar aptal olmayabilece"ini..., hatrlattktan
sonra, teknik bir meseleye de"inirmi! gibi sarf etti"i bir cmlede, Mooreun imaj ile metin
arasnda ayrm yapmay bilmedi"ini sylemi!ti. Bu cmlenin gazetecilerin gzlerinden
kaan nemi, tart!acaklarmz bakmndan ok byk ve derindir. #maj ile metin arasnda
ayrm, ya da imajn asla metni, sz tekrarlamamas ve de tersi, i!te zellikle #kinci Dnya
Sava! sonras sinemasn hep ziyaret etmi! olan bir tema, ya da beklenti...

Sorun Blanchotdan kaynaklanyordu: Parler cest pas voir (konu!mak grmek de"ildir)
gibisinden bir formld bu. Edebiyat merkezine alan bu tart!masnda Blanchot gndelik
ampirik konu!ma yetisi ile bir stn konu!ma yetisi arasndaki ayrm, giderek kopu!u,
edebiyatn tanm dzlemine ykseltmenin pe!indeydi. Gndelik konu!ma grlebilir ancak
o anda kendisine hitap edilen ki!inin grmedi"i bir !eyleri sylemek iindir: Ya"mur
ya"yor, Televizyonda haberler ba!lad gibisinden... Kantn yksek yetiler "retisine
benzer bir kavram in!as sreci boyunca Blanchot konu!mann, szn bir stn yetisini
tanmlamaya giri!ecektir. Konu!mak grmek de"ildir bylece !u anlama gelir: Sadece
sylenebilir olan sylemek; sadece konu!ulabilir olandan, ba!ka bir !ekilde ifade
edilemeyecek olandan bahsedebilmek. #!te edebiyat, e"er yksek bir metinse, buydu. Tabii ki
kendine ait nedenlerle Blanchot sadece konu!ulabilir olann deneyimlenemezlerden, yani
lmden ve sonu belirsiz olan dostluklardan ibaret oldu"unu d!nebiliyordu ve bunlar halen
gnmz felsefesinin ana temalarn olu!turuyorlar.

Tpk Paul Valrynin !iiri ses ile anlam arasnda tereddt olarak tanmlamas gibi, Blanchot
da, muhtemelen salt edebiyatla ilgili oldu"undan ileride Foucaultnun, bir bakma da
Deleuzen zmeye al!acaklar bir tereddt iindeydi sanki: Foucault, ve de tersi
demekteydi, yani voir cest pas parler (grmek konu!mak de"ildir). Forml tersine evirerek
bir ifte olumlama elde etmeliyiz. Yeni Roman akmn etkileyen karma!k bir tart!mann
iindeyiz ve hatrlanrsa, Marguerite Duras, Robbe-Grillet ve di"erleri romanlarna paralel bir
film yapma abasn asla bir tarafa brakmadlar. Elbette romanlarn film yapmadklar gibi,
filmlerini de yazya dkmeye kalk!madlar. Foucaultnun ve de tersi dedi"i forml, yani
grmek konu!mak de"il, tpk Blanchotda oldu"u gibi bir stn grme yetisini harekete
geirmeliydi ve bu yeti i!te grsel adn verdi"imiz sanatlara, giderek sinemaya gtryordu.
Salt grlebilir olan grmek ve gstermeyi bilmek; i!te sinema buydu. Godard, Cahier du
cinma dergisi sayfalarndan film setlerine, giderek Sinema-Hakikat alanna srkleyecek
olan iklim de buydu.

Bu Bir Pipo De"ildir (ceci nest pas une pipe ) ba!lkl ksa kitap"nda Foucault,
Magrittein eseriyle ama onun aracl"yla da, yeniden kendi sregitmekte olan eseriyle
bulu!ur. Bu resmin paradoksal versiyonu vardr: Bir pipo resmi, altnda bu bir pipo
de"ildir yazar; bir karatahta resmi, tahtada bir pipo ve yine tahtann stnde bu bir pipo
de"il yazar; nc ve son versiyon ise yine tahtada resmedilmi! bir pipo ve altnda, tahtann
d!nda bu bir pipo de"il yazsdr. Tezgh bir okuldur: yeti!tiren ve cezalandran. Ancak,
ayn zamanda modernli"in kapatma toplumlarnn temel formln ve Foucault arkeolojisinin
ilkelerini de a"a vurur. Yarg demektedir ki bu bir hapishane de"ildir; nk biz orada
slah ediyor, e"itiyor, topluma yeniden kazandryoruz.

Okul, "retmenin tahtaya bir pipo izerek bu bir pipoduru "retmeye abalayan kurumdur;
ona kar! diren ise elbette Magrittein yapt" gibi tersine evirme yoluyla, yani sz ile imaj
arasndaki ba" kopartmakla, hi de"ilse sorunlu hale getirmekle mmkndr. Bir
grlebilirlikler alan ve sreci kurmaya ynelecek sinema da buralardan pek uzakta de"ildir.
Bazin ile Deleuzen genel olarak bir tanklklar sinemas diye tanmladklar #kinci Dnya
Sava! sonras sinemalar, #talyan neorealismosuyla ba!layarak, Yeni Dalgadan Ba"msz
Sinemalara srayarak, nc Dnya sinemasn katederek tanklk de"erlerini yksek
grme yetisinin hizmetine sunacaktr.

Sinema znde montajlanm! belgelerdir ve tm yirminci yzyl kaydetmi!tir; btn
mmkn tanklklar, yaplamayan filmler de dahil olmak zere iinde barndrmaktadr. Her
foto"raf, her film parac" bir belge oldu"una gre, belgesel demek, belgelerin tesine
gemek ve grnmeyenleri grnr hale ta!mak olmaldr. Yo"unla!m! tanklk olarak
belgesel sinemann byk kariyerlerini sayabiliriz: Dziga Vertov, Chris Marker, Jean-Luc
Godard, Alain Resnais, Jean Rouch, Glauber Rocha, Aleksandr Sokurov... Sorun hep,
gsterilen ile sylenen arasndaki ba" koparmak meselesinde d"mleniyor gibidir. #maj ile
ses arasndaki ba" koparmann teorisini zaten Robert Bresson gibi byk bir sinemac
yapm!t. Ancak amac Tanry imajlarn arkasnda ve tesinde belirlemeyi ba!armakt. #maj
ile metin, tipik olarak televizyonun, yani epeydir sinemay ldrd" sylenen aletin,
ortamnda birbirlerine birebir tekabl ettirilirler. Godardn Mooreu ve filmini neden
kmsedi"i anla!lyor de"il mi? Sonuta bu bir TV Showdan teye gitmeyen bir filmik
d!nme tarzdr. Ne syledi"i imajdan kopabilir, ne de imaj sylenenin yerini alarak tesine
geebilir.

Lanzmannn Shoah ise ayn hatalara ilgin bir !ekilde sahip olmasna ra"men ku!kusuz
Mooreun banal politik performansna indirgenemez de"erler ta!yor. Yine de Hegelin asrlar
nce yazdklar her ikisinin de hatasn ve snrllklarn yeterince d!a vuruyor: Namuslu
bilin her an sabitlenmi! bir zsellikmi! gibi alr; o, yapt"n sand" !eyin tam kar!tn
yapt"ndan bihaber olan kltrsz bir d!ncenin tutarszl"ndan ibarettir. Yrtlm! bilin
ise, aksine, sapknl"n bilincidir, stelik mutlak sapknl"n. Orada kavram hkimdir;
namuslu bilin iin birbirinden ok uzak olan d!nceleri bir araya toplayan kavram;
dolaysyla da dili ruhla ykldr.. Sorun biraz da imajlarn Deleuzen seyreltilebilirlik
dedi"i bir niteli"i yzndendir. Moore her !eyi aktalite iinde tam tamna ku!atmak, teslim
almak, belirlemek istemektedir. Lanzmann ise Auschwitzden bugne elde bulunan birka
kaak foto"rafn Shoahn deh!etinin mutlakl"n ispat edemeyece"ini d!nerek filmini
hibir tarihsel belgeye ba!vurmayan bir yzle!me aktalitesi erevesinde biimlendirir. Oysa
imajlar her zaman seyreltik varlklardr; gere"in yalnzca blk prk ksmlarn, paral
bir tarzda ifade ederler. Yksek grme yetisinden anlamamz gereken de i!te bu blk prk
imajlar, metinler, bilgiler, enformasyonlar arasndaki st ba" kurmay ba!armak olmaldr.
#stenen aslnda Mooredan farkl olarak, her !eyi gsterilebilir bir !ov halinde tutmak de"il,
!ovu bir ara olarak kullanarak gere"in, yani Auschwitz gere"inin hayal bile edilemez,
d!nlemez oldu"unu vurgulamaktr. Bunun Heideggerin en tuhaf etkileriyle olduka
beslenmi! olan Fransz d!nce dnyasnn unsurlarndan biri oldu"u sylenebilir.
#stenmektedir ki yalnzca bir hafza, bir giz, bir dil ifadesi kalsn Auschwitzden geriye; ama
asla imajlar de"il. Ama, szn mutlak derecesine varmak, ar!iv imajlarna asla
ba!vurmakszn deh!etin mutlak sessizli"inin kar!sna mutlak bir sz karmaktr. Oysa
d!nlemez olann pekl d!nlmesi gerekti"ini, hatta esas bunun zorunlu oldu"unu
Arendtden beri biliyorduk.

Peki ama bu d!nlemez nasl d!nlecek? Epistemolojik bakmlardan bir zamanlar C.
Wright Mills Sosyolojik Hayalgc (Sociological Imagination) adl kitabnda bu konuya
dikkatimizi ekmi!ti: Bir orta snf memuru konumundaki sosyolog nasl olur da iktidar
sekinlerinin o gizli kapakl dnyasna nfuz edebilir? Elbette ki o, belirtilerden yola
karak, semptomatolojik bir tarzda hareket edecek ve snfsal olan szn geerli
klacaktr. Oysa Lanzmann, !u anda ynetmekte oldu"u Les Temps Modernes dergisinde
yaymlad" bir makalede sorunun belge de"il gerek oldu"unu yazyordu. Varsaym
toplama kamplarndan hibir izin geriye kalmam! oldu"udur. Dolaysyla Lanzmann hafzaya
ve tanklklara szler dzleminde, dil aracl"yla yklenerek performatif bir i!lem
gerekle!tirecektir. #tiraflar elde etmek ve en temsile gelmez !eyin grsel eserini
yaratmak...

Ku!kusuz Lanzmannn Schindlerin Listesi filmi konusunda Hollywoodu tarzda
Auschwitzi yeniden in!a etmeye kalk!an Spielberge ynetti"i ele!tiriler hakldr; ancak
gl de"ildirler, nk ardndan E"er SSlerin ekti"i gizli bir gaz odas filmi bulsaydm,
onu, nedendir bilmem, gstermez yok ederdim diye eklemektedir. Bu ise filme
ba!vurmakszn nasl film yaplabildi"ini, giderek her !eyin efektif bir metne nasl
indirgenebilmi! oldu"unu gstermeye yeter. #ddias bunun sonuta nihai film ve Shoahn
mutlak ispat oldu"udur. Bizzat toplama kamp kurtulanlarndan biri olan Semprunun
deh!etini celbeden bu iddial szler, Lanzmannn belge feti!izmi denen !eyi ele!tirirken
kendisinin d!t" bir tekillik feti!izmini beslemeyi srdren !yle bir mantk
zincirlemesiyle srmektedir: Olay tekil, biriciktir, nk hi bir belge kalmam!tr. Sistematik
olarak Naziler btn belgeleri yok etmi!lerdi ve ok tekil tanklklardan ve itiraf szlerinden
ba!ka hi bir ara, bu biricik olay ifade etme gcne asla sahip de"ildir. Buna kar!, Didi-
Hubermann !im!ekleri stne ekmeyi gze alarak analiz etti"i drt Auschwitz foto"raf
ileri srlebilir elbette. Ancak bunun da yeterli oldu"unu d!nmyorum. Lanzmannn
mantk zincirinin Ravaisson gibi bir reti tarihinin mant"yla belli bir ortakl" vardr:
Her trl belgeyi taradm, tanklarla konu!tum, her trl ara!trmay yaptm, ancak gaz
odalarn gzleriyle grm! olan tek bir tankla kar!la!amadm....

Hikye bir zamanlar Spinozann Tractatus Theologicus-Politicusunda (Tanrbilimsel-Siyasal
al!ma) sorunla!trd" iki yorumcu-hermentik konum arasndaki farka ve benzerli"e
aynen tekabl etti"ini d!ndryor. Spinozann ele!tirisi iki yorumlama tarz arasndaki
farkn pek de o kadar byk olmad" yolundayd. Maimonides e"er kutsal kitaplarda eli!kili
iki anlatm ile kar!la!rsak, szgelimi Tanr znde tek iken biz diyorsa, o zaman do"ru
olan akln emretti"idir; tekisi ise metafordur, ya da slup unsurudur. Al Fakr ise diyordu ki:
E"er Tanr biz diyorsa onun o"ul olmad"n dogmalar aka belirtti"ine gre bunun bir
metafor oldu"unu d!nmeliyiz; nk aka denmektedir ki Tanr birdir.. Spinozann
ele!tirisi her ikisine de ayn biimde ynelmektedir: Her ikisinin de varsaym kutsal
kitaplarn her zaman do"ruyu syledikleridir; dolaysyla bir eli!ki sz konusu oldu"unda
mutlaka terimlerden birinin metafor oldu"unu varsaymak zorunda hissediyorlar kendilerini.
Oysa kutsal kitaplar asrlar boyu mdahale edilmi!, de"i!tirilmi!, kopyalanm!, yeniden
yazlm! olduklar varsaylabilecek metinlerdir. Amalar da do"al akl yoluyla do"ru yolu
bulamayanlara buyruklar, masallar ve ibretler yoluyla do"ru yolu imlemektir.

Lanzmannn varsaym da toplama kamplarnn mutlak do"rular arasnda oldu"udur; tpk
Ravaissonun ayn mantk zincirini toplama kamplarnn hibir zaman var olmad"nn kant
olarak kullanmaya giri!mesi gibi... Spinoza, kutsal kitaplarn da do"adaki nesneler gibi
incelenmesi gerekti"ini neriyordu. Bu belki kutsallklarna halel getirecekti ama anlatsal
gleri insan toplumlar asndan yine de gl kalacakt. Mutlak do"ruluk yk Lanzmann
da, Ravaissonun arpk mant"n da ziyaret ederken Holocaustun biricik bir olay olsa bile
kendi d!nda pek ok benzerine, kendi iindeyse olduka karma!k toplumsal, politik, iktisadi
ili!kilere sahip bir karma!a oldu"unu gzler nne sermeyi engelleyecek bir tekil d!nce
rne"ini de veriyor. Bunun nedeni, Lanzmannn her trden grsel-i!itsel ya da metinsel ar!ivi
reddederken aslnda kendi Shoahndaki btn tanklk szlerinin de bir ar!iv olu!turdu"unu,
bir ar!ivin imajlarla ve belgelerle birlikte ortakla!t" blk prkl"e sahip oldu"unu
unutarak bunu nihai do"ru, bir mutlak eser, bir ant havasnda sunmakta acele
etmesidir: Her !ey tamam i!te; hepsi bu... Daha diyecek ne var ki?...

Oysa daha denecek oldu"u gibi oktan denmi! pek ok !ey var. Her !eyden nce toplama
kamplar jargonunda Sonderkommando ad verilen ve kamp iinde toplu lmleri ifa etmekle,
rgtlemekle grevlendirilen ve elbette ki Naziler tarafndan tanklk tehlikeleri bakmndan
sonuta mutlak olarak yok edilmeleri planlanan mahkmlarn, yenilginin ilerledi"i sralarda
yok etmekle grevlendirildikleri ar!ivlerden kurtarabildikleri bir takm imajlar, foto"raf, film
ve belge paracklar... Kamplarn Nazi mitolojisinin temalar uyarnca, bir zamanlar
Dumzilin tasvir etti"i l i!lev art paryalar (Mslmanlar deniyordu onlara) !eklinde
organize edildi"i tasavvur edilebilir. #!te bu paryalardan bazlar, nihai zm sonras ar!ivleri
yok etmekle grevliyken frnlara aciliyet mazeretine de s"narak a!r ykleme yapmak
suretiyle baz imaj ve belgeleri yok olu!tan kurtarabildikleri, ya da kendi seimlerince geriye
baz seilmi! metinleri ve foto"raflar brakabildikleri biliniyor oktandr. Anlatabilecekleri
yalnzca geride kalan kalntlarlayd nk... Bunun da nedeni ve kayna" olsa olsa Nazilerin
ulusal plana yaym! olduklar bir Narsisizm uyarnca sonradan yakmak zorunda kalacaklar
btn o deh!et grntlerini topyekun kaydetmeyi asla ihmal etmemi! olmalaryd. Sonuta
elde Nrnberg ya da Eichmann olaylarndan daha sessiz, ama ok daha derin ve daha gl,
ok daha ifade gc ta!yan blk prk bir kme kalyordu; imajlardan, mektup
krntlarndan, foto"raf ve film negatiflerinden olu!an...

Lumire karde!ler sinematograf ilk icat ettiklerinde operatrlerinin ektiklerine vues,
bak!lar adn vermi!lerdi. Anlatdan en uzakta durduklar sylenebilecek te!hisler ya da
filmik tasvirler denebilir bunlara. Serge Daney ile yapt" bir syle!inin ilgin bir
noktasnda Godard film yapmay, yani imajlar retimini, ama asli olarak montaj bir tbbi
te!his ile kar!la!trr. #!te bu sinzit dendi"inde !eye bir ad konuldu"u gibidir her !ey. Eski
Yunanllar da !eylerin gerek ad gibisinden bir mefhuma sahiptiler. Bu mefhum dilin
tesinde !eylerin tanrsal ve gerek adlar bulundu"una, dolaysyla Pindarosun and" bir
Tanrlar Dilinin var oldu"una i!aret ediyordu. Bir imaj ise gerekten de bir kelime gibi
davranmaz, temsil ncesi bir alanda yer alr ve !ey ne ise onu gsterir; oysa kelime her
zaman !eyle bizim aramza girer, bir dolaym olu!turur. #majlarn kelimelerin btnl"ne
kar!t olarak blk prk olmalar, seyrelmi! olabilirlikleri de i!te bundandr. Spinoza da
Tractatusunda Musann kar!la!tklarn !yle tasvir eder: Kafasnda bir imaj vardr (da"daki
alev alm! allk), bir de sz (Tanrnn kendisine do"rudan hitab)... Do"ann her !eye gc
yeterli"i (Spinoza felsefesinin dedi"i !ey) ilkindedir; Tanrbilimin zorunlu yanlsamalar
(Tanrnn kelam) ise ikincisinde. Musa kelam ile imajn birbirlerini tekrarlay!nn kurban
olmu!tur: bir mucize...

Sz ile imajn birbirlerinden koparl! Deleuzen incelikli tart!masna konu olan Straub
filmlerinde neredeyse temel filmik strateji olarak benimsenir. E"er toplama kamplarnda olup
bitenler ar!ivde de"ilse, ceset y"nlar gsterilemezse, altnda yattklar topraklar, ormanlar
ve ayrlar gsterilecek ve anlat szle !ekillenecektir. Bu gerekten katlanlamaz gte bir
imaj tipidir. Belgesel sinemay hayvan ve uzaydan, biraz da sava! kahramanlarnn
hikyelerinden ibaret grmeyen herkes, bu imaj gcn dolayszca tanyabilir. Yksek grme
yetisi bir grmeye sunmadr ve mesele Ici et Ailleursde (Burada ve Ba!ka Yerde) Godard
ziyaret etmi! olan bir at!kdr. FK adna ekilen bu film, Fransz burjuvas bir kadnn
televizyon ba!ndaki tankl"na paralel olarak direni! nakaratlar okutulan Filistinli
ocuklarn grntlerinin paralel kesimidir. at!k Godard iin ok zor olmal; bu filmi
burjuva televizyona m, FKye mi iade etmeli? Sonuta cevap bellidir: Hi birine... o"u
kez propaganda amal sinemann salt propagandaya indirgenmedi"i durumlar olmu!tur:
Eisenstein, Vertov, Kule!ov gibi Sovyet sinema ustalarnn o"u filmi propoganda film
kategorisine girebilir; baz feminist sinema teorisyenlerinin nedendir bilinmez ba! tac
ettikleri Leni Riefenstahl elbette ki Nazi propaganda aygtnn asli unsurlarndan biridir.
Godardn Maocu dnemi ise iyi bilinir. Sorun gerekten de eserin kime hitap edece"inden
ok, daha do"ru bir terimle, kime iade edilece"idir.

Yine Godard, Sovyet ve Nazi propaganda makineleri arasndaki farklara dikkat ekerken,
elbette ki Vertovun glen kyl ve i!i kzlaryla Riefenstahln ekti"i Nazi kyl
ordusunun kzlarnn yapmack merasim gl!leri arasnda asli bir fark bulundu"u konusunda
duyarl"mz uyarmaya al!r. Sonuta glme ve a"lama her yerde ayn de"ildirler ve
ko!ullar tarafndan belirlenirler. #majlar ise asla sonular ya da rnler de"il, do"rudan
do"ruya var olu! ko!ullardrlar. #maj bir sonu ya da rn klnd"nda, Hitlerin gvde
gsterilerinden olu!an Triumpf des Willens (1933 Nrnberg gsterilerinin sahnelendi"i) ve
Olympia (Berlin Olimpiyat gsterisi) gibi filmler Riefenstahln kariyerinin aslnda
sinematografik olmad"n, yaptklarnn asla belgesel hazinesine dhil olmad"n, bir tr
staging, yani kurgunun filmden nce yapld" ve meknlar-zamanlar yaratmnn hakikate
de"il sahnelemeye ait oldu"u bir dzenleme olduklarn gsterir. Nazi Ba! Mimar Albert
Speer ile birlikte Hitlerin dev toplant salonunda ya da meydanda, resmi geitte hangi anda
belirece"inin nceden mimari olarak tespit edilmi! olu!u sert bir izgiyle, szgelimi Dziga
Vertovun Sine-Hakikat ve hayat, neyse o (jizn kak ona iest) ilkeleriyle eli!ir. Oysa
Hitler ve Goebbels, unutmayalm, toplama kamplar prati"i dhil, sava! ve her !eyi sinegz
titizli"iyle kameraya kaydettirmi!tiler. Btn bunlar sz konusu grntleri kaydedenlerin bir
sinegz olduklar anlamna asla gelmiyor.

Peki, metine indirgenmi!, demek ki indirgenebilir olan Shoah nedir? Mmkn olmayann
itiraflar mdr? Oysa Lanzmann bunu bir eser olarak sunmakta, szgelimi Althusserin
deyi!iyle znesiz sre olarak alglayamamaktadr. Film metindir; do"rudan do"ruya ve
elde edilebilir, gerekten inanlmaz rportaj sekanslarndan olu!maktadr. Ancak filmik yol
d!nda bu sekanslar elde edebilmek iin bin bir trl ba!ka yol mmkndr ve bu da filmin
do"rulanmam!l"n, rportajlarn ise performatif niteli"ini gzler nne sermektedir.

Ama imaj her yne do"ru, politik angajman tarzna ba"l olarak performans niteli"ini
ta!yabilir. Video Sanatnn do"u!unda kendi vcutlarn artk ticari ve cinsel bir nesne olarak
de"il, kirli imajlar kl"nda sunmaya abalayan bir feminist ku!a"n byk bir etkisi ve
eme"i vard. Tabii ki bunun kt bir versiyonunun kamerann feti!le!tirilmesi ve onunla
sevi!meye giri!mek gibi bir durum olabilece"i, bu tehlikeden asla uzak olmad"mz da
d!nlebilir. Yine de szgelimi !iirin masumiyeti tannrken (szgelimi Ezra Pound) acaba
neden bir belgeselcinin masumiyeti ve ba"land" etik kayglar sorun haline gelebiliyor?

Bunun ba! nedeni, belgeselcinin kulland" ortamn ve gerecin, giderek aygtn gcdr. Dilin
ta!yabilece"i enformasyonun bir imajnkinden ok da yksek olaca" dilbilimcilerin bir
yanl! ve filozoflarn epeydir kendilerini dilin, yani Logosun iinde hapsedilmi! olarak
grmekten pek ho!lanmalardr. Oysa mesela reklmclar bugn yazdklar metnin ancak ok
kk bir ksmn filmlerinde kullanrlar; grselli"i dzenlemek iin yazlan metinler ve
senaryolar, i!ittiklerimizden ok daha fazlalar ve sonuta birtakm ekim talimatlarna
indirgenebilirler.

Sorun elbette filmik ortamn ta!d" enformasyon trnn ne oldu"uyla ilgilidir. Godard
yllardr srarla, belki de do"rudan do"ruya kamplarla ilgili olan Shoahn da ak ak
kar!snda olarak, kamplarn ekilmedi"ini syleyip duruyordu. Elbette Cayrolun Resnais
tarafndan ekilen metni Nuit et Brouillard (Gece ve Sis) neredeyse Zolann Jaccuse
(#tham Ediyorum) kadar etkileyiciydi, ancak o da Godard iin yeterli grnmemi! gibidir.
Yetersizli"in nedeni hi ku!kusuz filminki de"il, toplama kamplarn kendi gereklikleri
erevesinde ekenlerin SSler olmalaryd. Godardn 1987 ylnda Marguerite Duras ile
yapt" bir rportajda geen kk bir diyalog sekans meseleyi yeterince sorguluyor: J.-L.
Godard Ktlk grlmek istenmiyor, szle ktlenmek isteniyor. Bu konuda hep !u
toplama kamplar rne"ini alyorum; gstermekten ok artk bir daha hi demekle
yetiniliyor. Byle bir !eyin hi var olmad"na dair, byle bir !eyin pekala oldu"u cevabn
verecek kitaplarla kar!lanmak zere kitaplar yazp izmekle yetiniliyor. Oysa gstermek
yeterlidir, bak!mz hala var... M. Duras Shoah gstermi!ti; yollar, derin ukurlar, sa"
kalanlar... J.-L. Godard Hibir !ey gstermedi... Neden gstermedi? nk Godard bu
konuda ba!arszl" gze alacak lde Lanzmannn ok daha derinlerinde bir yerdedir ve bu
imajlarla yzle!meye duyulan, duyulabilecek korkuyu (ki bu, yukarda and"mz gibi
Lanzmannn ak ak telaffuz etti"i bir korkudur) iyi tanmaktadr: Gnmzde artk
gsterilmiyorlar... Kimse istemiyor zaten grmeyi... #maj zordur... En zor olan da,
Lanzmannn yapt" gibi kurbanlarn bak! asndan ok zulmedenlerin dnyasndan ve
bak! asndan yola karak gstermektir; nk bu katlanlamaz olacaktr. #nsan orada
kendi insani ve insanlk d! yanyla ayn anda kar!la!acaktr. stelik Godard btn bunlar
ABD askerlerinin Irakl esirlere zulmederken !ehvetle bu sahnelerin foto"raflarn
ekmelerinden ok nce sylyordu. Hatrlanrsa, hakkndaki tart!may kestirip att" Moore,
bu grntlerin elinde epeydir bulundu"unu, ancak film tamamlanmadan nce filmin
reklmn yaparm! gibi grnmemek adna bunlar ak etmemi! oldu"unu syleyebilecek
tynette biriydi. Tabii ki bu Lanzmannn imaja reddiyesi ile kar!tlk iinde bir tavrdr ve
gnmz mega kapitalizminin televizel kurallarna olduka uygundur. Lanzmannn bu
kadar kt durumda oldu"unu da elbette ki syleyemeyiz.

Bir tart!ma de"ilse de en azndan bir uyar, Nazi mezalimi konusunda yaplan baz filmlere
ynelik bir Foucault ele!tirisinde belirmi!ti bile: Pier Paolo Pasolininin Salo ya da
Sodomeun 120 Gn adl tiksindirici imajlarla ykl filmine uzak durmak gerekti"ini,
Nazilerin asla a"larn ruhu gibisinden derinliklere, co!kusal ifade yollarna, Freudcu
handikaplara sahip ki!iler olmadklarn; tam aksine toplumu ve evi pisliklerden,
ingenelerden, Yahudilerden, homoseksellerden temizleme obsesyonu iindeki yaygn bir
Avrupai tipe dhil olduklarn, bunun bir histerik ev kadn psikolojisinden teye gemedi"ini,
ok ok bir orta snf arzular kompleksini dile getirebilece"ini sylyordu. Heideggerin
Kehresinden itibaren kurulan postmodern konumlarn temsil edilemez, dile
getirilemez, d!nlemez yaftalaryla lanse ettikleri her !ey sanki btn karma!kl"na
ra"men, bundan ibarettir. Blanchotnun konumu tam tersine olumluydu: Dert,
d!nlemezi ylece brakmak ve bir dokunulmazlk eti"iyle, halesiyle sarmak de"il, salt
sylenebilir olan sylemek diye tanmlanacak bir st yetiyi harekete geirmekti.
Foucaultnun ve de tersi... forml ise imajlar ve halen bir yerlerde var olmay
srdrd"n varsayabilece"imiz bir ar!ivi bize yeniden kazandracak bir diyalekti"i devreye
sokmaktadr. Kamplar ultra, a!r bir durum gibi grmeye, gstermeye al!mak, onlarn o
sefil organizasyon mant"n kavramay, dolaysyla insanl" hala ziyaret edecek bir tehdidi
tanmay reddetmek demek olacaktr. Bu erevede anla!labilecek bir di"er konum da
ku!kusuz Godardn kendi kendine ynlendirdi"i mstehzi bir sulamadr: Jean-Luc Godard
Bay Spielbergin Hollywoodda Auschwitzi yeniden in!a etmesini nleyemedi...

Bu ar!ivden baz grntlerin Ankara Balgattaki Kara Kuvvetleri Komutanl" Film
Ar!ivine sava!n son gnlerinde Von Papen tarafndan kopyalanp gnderilmi! olabilece"i
gibisinden bir tahmin iin yeterli veri olu!turacak birka olayla kar!la!m! oldu"umuzu
hatrlyorum. #majlarn stn en sa"lam bir !ekilde rtebilecek dezenformasyon yetene"inin
Trk brokratlarda bulunabilece"i konusunda Von Papenin do"ru bir sezgisi devreye girmi!
olmal. Ancak her durumda egemen felsefe byle bir ar!ivle ve imajla asla kar!la!mamak ve
bu ya!anty kamuya amamak ynnde gitmeyi srdrmektedir.
Si mmel zeri ne
Ulus Baker
ksadevre fanzin, 2 (1 nisan 2001) [Bu metin Ulus Baker'in toplumsal tipler ve
belgesel ili!kisi zerine yazd" bir e-mail'den alntdr.]
Simmel'in metninden* anla!lmas gereken tuhaf bir durum var galiba: o da bir
yabancya kimsenin "yabanc olamayaca"dr..." bir paradoks gibidir bu durum ama
en ok bir yabancy rahat rahat ki!isel ya da kolektif sorunlarnza dahil (hatta
Simmel'in hatrlatt" gibi) ve ortak klarsnz... tuhaftr bu geen yl Western
konusunda derste tart!rken farketti"imiz gibi o film trnn iyi rneklerinde beliren
bir durumdur... d!ardan gelene duyulan o tuhaf gven hissi... iini ona dkebilmek
ve onun yargl"na (hakemli"ine) ba!vurmak... bu adan Yabanc" asgari bir insan"
gibidir... bizimle birlikte insandir, ama yine de asgaridir...
"gariban" ise yabana atlacak bir tema de"il... "garib" ve co"ulu "gariban" asrlar boyu
bu co"rafyada cok geni! bir insan kitlesini anlatan kelimelerdi... bu kelime bugn bizi
daha ok yoksullu"a, d!lanm!l"a, "tekili"e" ekiyor ama geleneksel kltrlerin
bugn "misafirperverlik" gibi yav!ams bir kelimeyle arptmaya al!t"mz ok zel
bir "yabanc-tan!kl"nn" da hesaba katlmas gerekir... her bakmdan sosyolojinin
en acmasz, en sert, en tarafgir, en vah!i "bilim" oldu"unu hissetmek gerekiyor... bu
ise sosyoloji iin en byk almdr...
Simmel metinleri genel olarak bu "vah!eti" icerirler... btn tespitler (para, meta
ili!kileri, toplumsal tip ve karakterler) son derecede sert ve keskindirler ve herhalde
Simmel'in donemindeki kent ve kr manzaralarnn ok gerek yorumlardrlar...
gnmzde sosyoloji insan kaybetmeye, onu rakamla!trmaya ya da "kanaat sahibi"
ve "soru sorulacak" birimler haline getirmeye ba!lad"nde Simmel devrini gerekten
zlyoruz...
Peki bugn sosyal bilimler "toplumsal tipler" yaratabilirler mi, onlar anlayabilirler
mi? yoksa tipler nesnel olarak mi ortadan kalktlar? su anda sorulmasi gereken sorular
bu turdendir... artk roman sanati bile toplumsal tipler uretemiyor (oysa eskiden
Dostoyevsky'nin Budala'si, Dickens'in "yoksul"u, Gogol'un "memur"u vard... Marx
"proletarya"yi, Weber Protestan kafali "burjuva"yi tasvir ediyordu... Sinema
toplumsal tipler uretmeyi romandan ve sosyolojiden daha uzun bir sure srdrd...
bugn ise vazgeti...
sorulmas gereken !udur... Yabanc gibi, Yoksul gibi, Gmen gibi, Burjuva gibi
vesaire... afektif ve grlebilir (dolaysyla grsellestirilebilir) toplumsal tipler
modern-postmodern toplumda ortadan kalkarak amorf kitle toplumunda yitip gittikleri
iin mi onlarin sosyolojisini, siyasetini ve filmini yapamyoruz artk, yoksa sosyoloji,
siyaset ve sinema onlari artk yakalayamyor, kapsayamyor, ifade edemiyor mu... ben
ikinci bak! asna yatknm...
ben btn doktora tezimi bu "toplumsal tipler" meselesi stne kurdum... gerekten
sonsuz bir literatur var... ama ayn zamanda "d!nlmemi!li"in" eseri olarak hibir
!ey de yok... mesela bir d!nn toplumsal tiplerimizi ve onlara tekabul edebilecek
ksa formulleri:
Taraftar... kimdir nedir? bunun bir "kimlik" oldu"unu kabul etmemizi isteyenler var...
oysa kimlik kapal bir seydir, tanmlanr ve tanmland" yerde durur-kalr... oysa
varolu! srekli hareket halindedir ve "kimlik" kavramyla kavranamayan bir akl",
belirsizli"i vardr... taraftar hem bireydir hem de de"ildir... o"u zaman gev!ektir ve
trsar... kalabalk olgusundan destek buldu"u anda ise canavarla!abilir... ya da tam
aksine kalabal"a kar! kar... o"ulluklarn davran!larn hesaba katmadan hibir
toplumsal tipi ayrdetme !ansnz olamaz...
mesela: "Mslman"... yalnzca bir dine aidiyet sz konusu de"ildir... toplumsal-
varolu!!al tip olarak mslman'n forml !udur: her !eyin zmnn ok kolay
oldu"una inanan adam (kadn de"il --ve bunun nedenini hemen grece"iz...)
Mslman, herhangi bir fikih alimiyle ya da mmetten bir kylyle konu!tu"unuzda
hemen farkedebilece"iniz gibi kendi dinini stnl"n basitli"inde, yalnl"nda
arar... mesela karsnn kznn iffeti gibi "derin" bir mesele mi vardr? islam buna ok
kolay bir zm bulmu!tur zaten: kapatrsn olur biter... faiz gnah midir? zm ok
basittir: bir senet yaparsn burada o olayn adna faiz denmez, metinde "faiz" szc"
geirilmez, olur biter...
Ama ne yazk ki mesele bununla bitmez ve Mslman adn verdi"imiz "toplumsal
tip" srekli bir "varolu!sal kriz" iine d!er... karsn kzn kapatmstr, ama ya
sokakta onlara birisi de"erse... o halde hemen "en basit" zm bulunur: iran'da
oldu"u gibi kamu aralarnda, otobslerde ve sokaklarda "haremlik-selamlik"... bir
fkh ya da ilahiyat aliminin hep vnd" "Islamn en iyi din oldu"u nk ok yaln
ve basit oldu"u" bu yzeysel "kolay zmler" mant" iinde eriyip gider... Ne
kolaydr mslmanlk! sonuta bir "bismillahirrahmanirrahim" demen yetecektir...
etrafmzda bu trden bir projede "insan" olarak grebilece"imiz ok sayda
"toplumsal tip" var... onlar "!u ya da bu" ki!iler de"iller... yle olsaydlar gazeteler ve
televizyon toplumsal tipler in!a etmek i!ini ba!arabilirlerdi... ki!i de"iller... ama
olaylar ve olay olu!tururlar... byk "beat" sosyolog Charles Wright Mills ellili
yllarda iki "modern" toplumsal tipi ke!fetti"inde ("iktidar sekini" ve "beyaz yakal")
bu meyanda yrtt" tart!ma bu toplumsal tipler aracl"yla btn bir dnyay
zmlemeye kadar varabilmisti... nk toplumsal tipler analitik toplumsal i!levlere
ba"lanrlar... michel foucault 19. yuzyilda belirginle!en bir toplumsal tipi ortaya
karm!t: tehlikeli birey... btn hukuk ve psikiyatri, btn ceza sistemi bu bireye
de""in rgtlenmi!ti: su i!lemi! olmasa bile buna yatkn olan tipler kimler... bu
aranyordu... Freud bir psikolojik-toplumsal tip olarak "nevrozlu"yu icat etti...
toplumsal tipler genel olarak "tm kapsayc" olabilirler... bu onlarn "tip" olma
karakterini ortadan kaldrmaz... gnmzde herkes bir !eylere "yabancdr"...
birilerince "yabanc" olarak grlr... o zaman "yabancl"n" ana formln
sosyolojik olarak retemezsiniz sosyoloji yapamazsnz, yabancy da
anlayamazsnz... simmel bu konuda bize ok !eyler anlatan ve hatrlatan bir forml
retmi!ti... ba!ka formller de retilebilir... mesela "yabancla!ma" srecinin rn
olarak yabanc... bir d!manl"n nesnesi olarak yabanc... korkulur ki!i olarak
yabanc...
toplumsal tipler afektif varolu!lardr... anla!lmayabilirler ama hissedilirler... Simmel
bu yzden bir toplumsal tipin mutlaka toplum tarafndan yaratlaca"na dikkat eker:
onlar hissedilmeden varolmazlar... "yoksulluk" olsa bile "yoksul" diye bir tip
olmayabilir... varolmas iin toplumun "yoksullar" ke!fetmesi, bu sorun iin birilerini
hedef seerek tavrlar almas, mesela onaltnc yzyl ingilteresinde oldugu gibi Poor
Laws karmas, ondokuzuncu yzylda oldugu gibi anti-alkolizm, vesaire... ve
benzeri kurulu!lar olu!turmas gerekir... Yoksulluk bir nesne haline geldike etrafnda
bir "toplumsal tip" olu!acaktr...
!imdi benim iddiam: toplumsal tipleri "grsel i!itsel" olarak tespit etmek onlar teorik
olarak hedef edinmekten daha kolay, daha verimlidir... bu "belgeselliktir"... belgesi
olmayanlarn belgesi olmak yaz aracl"yla olmaz, grsel-i!itsel ortamda olur...
sosyoloji zamanla "toplumsal tiplerini", bu esasl tutamaklarn kaybetti... edebiyat ve
sinema da kaybetme yoluna girdiler... biraz nc dnya sinemas dayanyor gibi:
gney, kiarostami, sokurov (rusya da artk bir nc dnya lkesi bugnlerde)...
sosyoloji artk insanlarn ne oldu"una bakmyor; onlara ne olduklarn --o"u zaman
pek de nazik olmayan bir !ekilde-- sormakla yetiniyor... evrelerinde, dnyalarnda ne
olup bitti"ine bile bakmadan onlarn "toplumsal bakmdan kurulu" (socially
constructed) dnyalarnda ne olup bitti"ine bakmay --bir tr kanaatlar haberdarl"n-
- yeterli gryor...
i!te tam bu noktada sosyoloji ile "belgesel" arasnda esasl bir ba" kurulabilir... "szl
tarih" denen bir pratik var... bunu antropologlar iki yz yldr zaten yapyorlard... ama
tek bir "toplumsal tip" retemediler... nk hep toplumsal yaplarin, yani
durganlklarn nasl oldu"una bakmaya al!tlar... oysa hayat harekettir... ve bu
hareketlerin tespiti esas olarak "grsel" duyularn dnyasndan etkilenen bir varlk
olarak insana grsel-isitsel ortamlarla daha rahat iletiliyor... bu bir gzlemden bile
tede bir !ey: her yeni ku!ak bir ncekinden daha cok "grsel-i!itsel" d!nyor ve
varoluyor... biz de eskiden daha ok okurduk, simdi daha ok... seyrediyoruz...
benim iddiam, bir belgesel kurgusunun bir tr "d!nme" oldu"u... nasl bir sosyolog
ara!trma materyelini yontuyorsa, !", grnty, imaji, hareketi ve zaman yontarak
bir filmci de "d!nr"...
"hayat oldu"u gibi yakalamak" gibi bir Vertov ideomu bence hala "belgesel" iin
esastr... ama bence vertov'un syleyeceklerinin daha o"u bir filmciden ok
sosyologlara hitap ediyor... grsel olarak bir dnya kurup onu ara!trmak... ve bu
dnya mmkn oldu"unca az "anlatsal", "dramatik" olmal... mmkn oldu"unca
"oldu"u gibi" olmal...
* G. Simmel "The Stranger", On individuality and social forms: selected writings,
Edited and with an intro. by Donald N. Levine. Chicago: University of Chicago Press,
[1971], s. 143-49.

Si nema ve Tari h
Ulus Baker
Modern insan jestlerini yitirerek sinematik dnyaya alm!t. Bu al! sreci, Alman
sosyolog Norbert Elias'n deyi!ine gre "uygarlk sreci"nin bir grnm olarak da
ele alnabilir --insanlar-aras kar!lkl ba"mllk tarzlarnn gev!edi"i, kentlerin artk
kalabalklaryla ve gitgide "aklile!en" ya!am biimleriyle tanmlandklar, "herhangi
meknlarn" toplumsal ya!antnn yeni u"raklar haline geldikleri, gnlk ya!amn
rutinle!ti"i bir sre... Yitirilen !ey elbette hareketler de"ildi; nk burada "jest"
terimiyle kastetti"imiz, geleneksel ad verilen toplumlarda hayatn, co"rafyann ve
zamann rgtleni! tarznn dolaysz d!avurumlar olarak ayinsel hareketler diye
snrlandrlabilir. Modern insan ok daha "hareketli"dir --stelik hareketleri mekanik
(makineler), kinetik (tren, otomobil, uak gibi hzl ula!m aralar), akustik (telgraf,
telefon gibi haberle!me aralar) tarafndan geni!letilmi!, hzlandrlm! ve dinamik
uzantlara sahip klnm!tr. Foto"rafn, sonra da sinematografinin, radyonun,
televizyonun ve bilgisayarn icadn da, saf halleriyle, bu uzantlar arasnda saymak
gerekir. Endstriyel tasarm, sonuta "ergonomi" ad verilen bilimini bu zaten
"uzantlandrlm!" insana gre uygulayacaktr.
Jestlerin yitirili!ini birka boyutta birden ele almak gerekir: bir jest her zaman bir
abartdr, ya da bir abartl, ivmelenmi! ya da duraklatlm! hareket unsurunu iinde
ta!r. Tiyatroyu en eski sanatlardan biri haline getiren !ey, ilkel ad verilen
toplumlardaki ayinsel varolu!udur. Bir jest, ikinci olarak, herhangi bir yerde,
meknda, herhangi bir anda, zamanda yaplan bir hareket de"ildir --toplumsal adan
belirlenmi!, ayrcalkl bir ana (tren, bayram, gei! ayini, itima), ayrcalkl bir
mekna (kilise, cami, k!la, hapishane vesaire) ta ba!tan "adanm!tr". nc olarak
bir jest her zaman ili!kileri o ana ve mekna ili!kin olarak kodlanm! bir toplum
iinde, bireysel ya da kollektif olarak gerekle!tirilir. Bir bilgiye, e"itime,
kararla!trlm! bir toplumsalla!ma koduna, ayrcalkl bir prati"e dayanr. Son olarak
bir jest, ilk anndan son anna kadar kodlanm!tr ve bu kod kendi ba!na bir dil
olu!turur. Bir !aman ayin trans anlar ieriyor olmasna ra"men sonuta zamanda ve
meknda bir dans gibi belirlenmi! tempolara, safhalara sahiptir. Klasik bir sanat
olarak tiyatroyu, klasik baleyi ve dans belirleyen ne varsa hepsi jestin bir dil olarak
kodlanm! karakterine ba"lanrlar.
Jestlerin kesinkes belirlenmi! ve anlatlm! oldu"u bir edebiyata "klasik" diyoruz.
Jestlerin kaydedilecekleri mekn ve zaman kesitini ayrntlarla betimlemeyi edebi
faaliyetinin merkezine alan Balzac, i-d!nmeyi, bilin ak!n bir tr edebi dansa
dn!trmeyi ba!aran Tolstoy... Modern edebiyat ise "jestlere" dayanmaz --onlarla
kar!la!t" anda hareketleri anlarna blecek, yava!latp hzlandracak, zorunlu
safhalarn es geecek, ayinsel olarak belirlenmi! olan anlarn farkl, d!ardan anlam
birimlerine gnderecektir --Virginia Woolf, Proust, Joyce ve Kafka. E"er her konuda
"klasik" ile "modern" arasnda bir ayrm yapmamz gerekliyse, en azndan edebiyatta
"jestlerle" kurulan bir anlatdan, jestlerin yitirildi"i bir dnyaya ait "herhangi
meknlarn" retilmesine gei!i klasik ile modern arasndaki fark olarak
de"erlendirebiliriz.
Sinematografinin jestlerin yitirili! sreciyle ok yakn bir ba" olmaldr. Yeni
icatlaryla, kamerayla Lumire karde!lerin ekti"i ilk filmler, herhangi anlarn
yakalanmasna, bir trenin gara giri!ine, bahesini sulayan bir adamn slanmasna, bir
pc"e gnderiyorlar. te taraftan, sinematografinin bir gelece"i oldu"una pek
inan duymam! bir adam olan Edison'un jestlerden rlen bir dnyay, bir dans,
nceden kurulmu! bir sahnede gerekle!tirilen jestler dizisini gsterdi"i bir aygt
ke!fetti"ini de hatrlamak gerek. Sinemann ilk anlarndan itibaren beliren iki geli!me
izgisini tam da bu noktada ayrdedebiliyoruz: herhangi anlarn nem kazand"
Lumire belgeseli ve senaryolu, jestlerin organize edildi"i, aktrlerle ekilen ve
bugn hangi anlamda zafer kazanm! oldu"unu artk tanmlayamaz hale geldi"imiz
"esas sinema"...
Sinematograf, hareketi ve gsterdi"i nesnelerin sresini kaydeden cihazdr. Jestler de
zaman iinde gerekle!tirildiklerine, belli meknlara adandklarna gre
kaydedilebilirler. Oysa sinematografi, daha ilk anlarndan itibaren, jestlerden ok
herhangi anlar yakalamak zere sokaklara, meydanlara kacak, evlere, birtakm
tarihsel olaylarn gerekle!ti"i meknlara gidecektir. Ama kaydedilen !ey, ayrcalkl
anlarn kodlandklar yerler ve jestler olmay bylece zaten brakm!tr. Filmik
sreklilik iinde jestler de herhangi anlarn ieriklerinden biri haline indirgenir.
Sinematografinin ilk seyircilerinin, salonlarda gsterilebilen Lumire filmlerine
Edison'un yalnzca tek bir ki!i tarafndan seyredilebilen dansl ve ayinli filmlerine
gre daha fazla ra"bet etmelerinin nedeni yalnzca Lumire'lerin kitlesel gsterim
yapabilmeleri de"il, ayn zamanda her icat gibi sinematografinin de ilk anlarnda
uyandrd" psikolojik kompleks, hareketlerin ve jestlerin suni algsnn bys
olmaldr: i!te, orada, gerekle!mi! oldu"una emin oldu"unuz bir hareket...
Ama bu by, sinematografiden nce fotografta zaten hissedilmi!ti. Nesneleri bir
ressamn "temsil" etti"ini bildi"imiz resim ve teki "plastik" sanatlardan farkl olarak
fotograf yepyeni bir imaj trn getirmi!ti: fotograf gerekli"in bir "iziydi" ve
kendini bizzat imaja nak!etmesiydi. Zamanla kazand" iki zelli"i, yani ok sayda
retilebilir olmas ve "tanklk" edebilmesi fotograf ondokuzuncu yzyldan beridir
modern ya!amn temel "imaj" trlerinden biri haline getirdi. Bu, imajlara ili!kin
gemi!tekinden ok farkl, grlmedik bir ontoloji, antropoloji ve psikolojidir:
ncelikle imajn ontolojisi de"i!ir --analojik, simgesel ba"lantlarndan ve "gere"e
benzerlik" isteminden koparak zaten yapabildi"ine, gere"in kayd, yazs olmaya
giri!ir. Dilin yalnzca haber verebildi"i, anlatt" olaylar nce tasdik eder, ardndan
da olu!turmaya ba!lar. Kitleselli"e alan basnn dnyasna ait olmas pek gecikmez.
Hatrlarsak, daguerrotype'ler ve kartpostallar dnyasnda gereklik kazanan !ey,
olgularn fotografik cihaz aracl"yla kesinle!tirilmeleridir. Fotografinin basn ve
"haberler" dnyasndaki evriminin, onun "sanatsal" kullanmnn tarihinden tam
anlamyla farkl bir kollektif psikolojide gerekle!mesinin nedeni i!te onun bu "izler"
kaydetme niteli"idir. O bir tanklktr; yalanlar yaznn dnyasnda her zaman
mmknken i!te orada, bir fotograf, bir olayn vuku buldu"una tanklk etmektedir.
Bu yzden fotograflara gnmzde sanal, dijital olanaklarn dahil olmas, fotografn
tanklk niteli"inin sona ermesi tehlikesini ieriyor: eskiden bir gazete yazlaryla
yalan syleyebiliyordu, !imdi artk fotograflarda da yalan sylenebiliyor.
Sorun fotografn ya!amdan ancak hareketsiz bir kesit, bir an kaydedebilmesinden
gelmektedir. Bu ba!langta herhangi bir an olamyordu, nk pozlama sresinin
uzunlu"u yznden hareketli varlklar resimde beliremiyorlard. #z brakanlar yalnzca
do"a ya da kentin, kyn binalaryd, insanlar de"il... #lk daguerrotype'lerden itibaren,
natrmort resim sanatndan devralnd; evin !u ya da bu k!esinde itinayla
dzenle!mi! bir sahne kaydedilebiliyordu.

Si nemada ve Vi deoda Kaza st ne
Ulus Baker
Felsefe, bilimler ve sanat, kendilerini ilan edecekleri, bilme ve retme hakkn talep
edecekleri alana alrken ncelikle kazalar gidermeye abalarlar. Bu genel aba
mesela sosyal bilimlerde istatistiklerde kazai olann baz yntemlerle giderilmesine
u verilerin, tikelliklerin ayklanmasna ve bylece bir averajn olu!turulmasna
dayanr. Felsefe asndan kaza varl"n bir sfat gibi ona maledilir, maledilemezse
hilikte znr. Bu yzden Platondan itibaren Antik Yunan felsefesi iki kategori
arasnda bir ayrm gzetiyor: ousia (yani tz ki Latin dillerine substantia diye
tercme edilecektir) ve sumbebekos (yani Latincedeki attributum, sfat veya
znitelik). Tze atfedildi"inde ola"an manasyla kaza ortadan kalkar. Sanat ise en
ba!tan itibaren Lukacsn anlatt" gibi bilinli insan faaliyeti oldu"u lde kendini
kazalardan arndrarak kurmaya abalayacaktr. Kazann tahamml edilmezli"i dinsel
hayalgcn de genellikle bir kadercili"e do"ru gtrecektir.
Kazann sanatta yine de bir yeri var Hegelin syledi"i gibi tekilden yola kt"n
syleyebilsek bile kazann iinde kaza sanatta mmkn. Delili"inin
doru"undayken, 11 Aralk 1800de Hlderlin kzkarde!ine !u son derecede ayk
kaleme alnm! bir mektubunda !yle bir mesaj gnderebiliyordu: Bir ift pabuca
ihtiyacm oldu"unu sanyorum, hepsi bu... Ama o sralarda a!a"daki drtl"
tercme etmeye al!aca"m Landauerde adl !arksn da kaleme almaktayd:
Bak gr! Acdan bahsederken nasl da sevinliyiz!
Hznl bir !ark, ac bir !arap da haz verir bize.
Bayram geecek ve her !ey yarn ba!layacak yine
#u dapdarack yeryznde taban tepmeye.
Ve e"er Ossip Mandel!tam Sibirya srgnl" yllarn hatrlarken byk bir
skunetle ve huzurla o harikulade yoksulluk, o en zengin sefaletten
bahsedebiliyorsa, sanatn ifadesinde d"mlenebilen ac bir kaza zevkini tart!abiliriz
demektir. Kazann byk filozof !airi Jo Bousquet sayesinde tabii Yoksul olma
hakkm talep ettim. Kendimden daha plak neyi tandm ki?

Si neman n Arkeol oj i si ve Asr n Haf zas
eviren: Ulus Baker
Jean-Luc Godard - Youssef Ishaghpour Syle!isi
Diyalog
YI. Histoire(s) du cinma'nz kar!snda sizin, Brecht'in !iirindeki gibi
gerekle!tirilemez diye d!nd"nz ama yine de gerekle!tirmi! oldu"unuz
projenizle, plannzla sizin bulundu"unuz konum payla!lyor. Biraz da bir kitap
yazmaya ba!lamak isterken denizin btn suyunu bir ka!kla kk bir ukura
aktarmaya abalayan bir ocuk hayaline kapld"n syleyen Aziz Agustinos gibi.
Hep bu her !eyi sylemek sz konusuyken onun yerine hep sylenip durmann
imkanszl"nn, hatta beyhudeli"inin iinde bulunuluyor. Bu tpk Histoire(s)'nzdaki
gibi d!nen bir biim yaratld"nda olabilen bir !ey. Ama bu Histoire(s)'
sylemek onun Platonik bir #desini i!lemeyi gerektirecekti. Buysa, sadece
sinemann tarihinin iinde de"il, genel olarak sanat tarihinin, hatta Tarih yazma
tarzlarnn iinde de benzersiz olan bu eserle nceden kurulu bir mesafe olmakszn
eri!ilmesi muhtemelen zor olan bir bak! yksekli"ine ihtiya duyacakt. Ama bir
seyirci olarak henz sizin Histoire(s)'nza ok yakn durumdaym. Zaten hangi trden
bir tarih sz konusu? Didaktik bir elkitabndan beklenebilecek hibir !ey yok
onda: orada tarihler ve olaylarn sras dahilinde ve kronolojik bir ard!klk
iinde bir olaylar dizisi ya da tekniklerin metodlu bir saylmas !eklinde bir
tasvir yaplmyor. Kmltlarn, u"ra!larn, hepsini katederek altnda
durdu"unuz gibi, iinde sinemann genellikle kabul edildi"i gibi basite
e"lendirici bir gsteri ya da sinemaseverlerin o"u iin oldu"u gibi snrl bir
alan olmay brakarak ne ise o oldu"unun a"a kaca" sentetik bir perspektifin
iinde zerlerine de yerle!mi!siniz: sadece XX. Yzyln yksek biimi de"il, XX.
Yzyln merkezi, yani demek ki bu yzyln insannn her!eyi, felaketlerinin
deh!etinden sanatla arnma abalarna dek. Bu sayede sz konusu olan hem
yzyln iindeki sinema hem de sinemadaki yzyldr. Ve bu da, sizin
syledi"iniz gibi sinema yanstt" ve sinema gerek olanla kurmaca olann zel
bir ili!kisine dayand"ndandr. yle ki sinema kendi kudretiyle yzyln
fabrikas, ya da sizi alntlamak gerekirse XX. Yzyl varolu!a getireni
olmu!tur; bu bakmdan !u ya da bu byk tarihsel olgu kadar nemlidir en
azndan ve bu adan onlarn arasnda yerini alabilir. Ama tam da bu olaylar
ayn zamanda sinema tarafndan belirlenmi! ve aynen aktaliteler soyunca filme
ekilmi! olduklar iin sinemann olu!turucu ksmlardrlar da; ve yine Tarih
olarak bu olaylar sinemann kaderiyle de oynam! olduklar iin sinemann
tarihinin de paralardrlar. Sk sk tekrarlad"nz gibi, sinemann Tarihi,
aktalitelerin Tarihi, Tarihin aktalitesi.Her !eyden nce bir sylem de"il bir
eserdir kar!mzdaki ve hem bir filmin ne oldu"unu konu!ma arzunuzu ve ayn anda
sekiz filmi stelik-- hem de ondan bahsetmekten ekinmenizi anlyorum.
JLG-- Yani hayr, basite sylemek gerekirse !unu yapmak istedi"imi ya da bunu
yapt"m syleyerek zetleyebilece"im bir ansiklopedik bilgi sylemim yok. Asla
yok... Bu tek olarak, ikisi birarada toplanm! sekiz film. Byle geldi. Ama bu yzlerce
daha fazlasn, zellikle de ek filmleri ierebilecek olan bir filmin sekiz blm; tpk
o"u kez okunmas metnin kendisinden ilgin olan dipnotlar gibi... Bu byk bir
kitap, sekiz ana blme ayrlm! ve bu kurgu on yldr hi de"i!meden kald. Bu
aydnlatmak iin bir lumingon tipi, bu ynn takip edilece"ini sylemek gibisinden;
lmcl Gzellik, mesela Kainatn Kontrol de"ildir... Neden sekiz de mesela
drt de"il; A'larla ve B'lerle? nk bir evde drt duvar olur, i!te bu kadar naif !eyler.
Takmyldz ve Tasnif
YI-- Bu toplam olu!turmak zere yapt"nz arpraz ya da dikey kesitler ba!langta
bir sinema #desinin i!levi olarak yaplm!tlar; bir takmyldz biiminde bir #deyi
izip ortaya koyan farkl sinema grnmleri.
JLG-- Evet, sekiz takmyldz ya da drt defa iki..., grlebilen ve grlemeyen, ve
sonra bunun iinde halihazrda bulunan izleri takip ederek ba!ka takmyldzlar
bulmak..., belli bir anda yldzlarn takmyldzlar olu!turduklarn ve !imdiyle
gemi!in e!titre!ime girdiklerini syleyen Benjamin'in cmlesini anmak gerekirse.
YI-- Gemi!le !imdinin e!titre!imi olarak, filminizin zamanla, hatta zaman stne
zamanla ikin bir ili!kisi var: filmi yapmaya harcanan yllara da ba"l olan bir
hatrlama u"ra!s.
JLG-- Elbette, ok yllar gerekti, ok zaman ald; yle planlanm! de"ildi ama sonuta
yle oldu. Ama bu daha kt bir durum de"il, nk onu normal bir !ekilde hemen
yapmak istemi! olsaydm bizzat kendimin bu zaman alabilece"imi d!nmyorum.
Ama yine de zamana boyun e"dirmek gerekir.
YI-- Blmlerin birinin ba!nda sizin iki foto"rafnz yer alyor: biri !imdiye ait
di"eriyse daha eski, ve sanki zamanda ilerliyormu! gibi birinden brne
geiyorsunuz. Demek ki sz konusu olan !ey sadece yzyl hatrlamakla ya da
sinemayla ili!kili de"il, ayn zamanda sizinle ilgili; yani bu filmde ok nemli bir
otobiyografik boyut var ve sanyorum ki sizin sinema tarihinin iindeki konumuzdan
ya da bu tarihle ili!kinizden ba"msz olarak bu filmin gerekle!tirilmesi iin gereken
sreden gelen !eyi ima eden zamanla bir ili!ki var. Histoire(s) du cinma'nzda ve
belki de orada sizin sinema tarihiyle ili!kiniz szkonusu oldu"u iin tek bir d! unsur,
d!ardan gelen bir yorummu!asna filminizle ili!kili olarak d!arda duran tek bir an
var, o da Serge Daney'le diyalogunuz.
JLG-- Histoire(s) du cinma Gaumont tarafndan yeniden ele alnd"nda drt yllk
bir duraklama safhas gemi!ti. Projemi sonulandrmam!tm, yalnzca iki blm
yapm!tm, oysa hazrlk halinde sekiz blm vard. O dnemde Canal + veya daha
bir sr kurum bunlar yapmak istemiyorlard. Sonra Gaumont projeyi yeniden ele
ald ve birdenbire kendime nasl yapaca"m, bu tarihe nereden yeniden ba!layaca"m
sormak durumunda kaldm. #lk iki blm hazrlanrken ne yapaca"m bilmedi"in
birok !ey kaydetmi!tim: Elie Faure okuyan Alain Cuny, Broch'un Virgilius'un
lm metninden blmler okuyan Sabine Azma, Baudelaire'in Seyahat'ini okuyan
gen okullu kz kl"ndaki Julie Delpy... Henz sadece bir proje olan bu projeden
bahsetmi!tim de; orada !unlar tasvir ediyordum: birincisi Btn Tarihler,
ikincisi yalnz bir Tarih, ncs Yalnz Sinema, sonra lmcl
Gzellik ve ba!kalar. Daney Libration'da makalesini yaynlam!t. Ama
konu!mamz kaydetmi!tik: ona nasl biraz al!mak istedi"imden, iinde
bulundu"um zor durumdan bahsediyordum... Yani bu konu!ma elimdeydi. Yeniden
ba!lamam gerekti"inde yeni bir k! noktasna ihtiyacm vard. Blmlerin herbiri bir
giri!le ba!lyor, bu yzden btn ba!langlar ok zor oldular hep, ok zor, nk bir
atlm yapmak gerekiyor. O zaman Daney'le bu kaytla ba!lamalym dedim. Bu biraz
televizyon i!i gibiydi, azok klasik bir syle!i. Ama Daney benim iin ayn zamanda
ele!tirinin sonuydu, kendisini tand"m kadaryla ve ele!tiriyi Diderot'yla
ba!latyordum, D'den D'ye, Diderot'dan Daney'e, nk yalnz Franszlar
ele!tirmendirler, nk ok tart!rlar. Bu ayn zamanda Daney'in, syledikleri
bakmndan, Yeni Dalga'nn konumunu yeterince iyi zetlemi! olmasndand...
YI-- Ama buna ra"men burada da Daney'in tek tank olarak bulunu!uyla bir d!ardan
bak!, bir nesnelle!tirme ya da hatta bir me!rula!trma aray!ndan ok, biraz Hegel
tarznda, filminizin iine d! dahil etme iste"i sz konusu gibi bir izlenim var.
Ku!kusuz Yeni Dalga'nn konumu ve sizin sinema tarihindeki yeriniz yznden
sadece sen diyen Daney'e sadece sinema diye cevap veriyorsunuz. Ama daha
derinden inanyorum ki, ve i!te bundan dolay sizin esas olarak lirik !airlerin
gelene"ine dahil oldu"unuzu d!nyorum, sadece sen ile sadece sinema
arasnda bir zde!lik var: Tarih ve Sen kelimeleriyle yapt"nz oyunlardaki gibi
bu ayn zamanda a!k hikayelerine gnderse bile, ama filminizde gsterdi"iniz gibi a!k
hikayeleri sinemann en ola"an !eyleridir.
JLG-- Sadece sinema demi! olan sadece benim... Sadece sinema, bunu nce
demi!tim, sekiz blmn iindeydi. Daney yeniden ba!lamam, takip etmemi sonra da
teye gememi sa"lyordu, ya da basit bir rnekleme amacyla bir !eyden
bahsetti"inde bu Marilyn Monroe'dan bahsedip nmze bir foto"rafnn konmas
gibi de"ildi; daha !imdiden bir fikri devreye sokmak iin ba!ka bir !eyin foto"rafn
koymakt... zgrlk'ten sonra belli bir sre bir !iirsel film modas km!t, yani
bir !iir ya da metin vard, sonra basite bunun rneklendirilmesi, resmi. Bir !iir ya da
metin alyorsunuz sonra basite stne foto"raflar veya imajlar koyuyorsunuz;
sonra da farkediyorsunuz ki ya yapt"nz i! banal, bir hi neredeyse, ya da
ta!d"nz imaj metne giriyor ve sonuta metin, belli bir anda imajlardan
kagelmeye ba!lyor o zaman artk bu basit grselle!tirme ili!kisi yok ve bu
d!nme kapasitenizi kullanmanza, d!nmenize ve hayal etmenize olanak
sa"lyor. Bu basit biim, bir sylenle olsun, resimlendirilmi! bir !iirle olsun,
birdenbire o ana dek d!nmemi! oldu"unuz bir !eyi ke!fetmenizi sa"lar.
YI-- Sonuta ok kstl bir temel malzemeyle muazzam bir izlenime varlyor. Byk,
nk yanstlyor. Malzeme kstl, belki de elinizde ok fazla bir !ey
bulunmad"ndan, ama te taraftan bu bir zorunluluk gibi grnyor, nk hibir
biim biimin temeli olan !ey olmakszn yaratlamaz: tekrar, geri dn!,
yineleme, farkla!malar ve i!te bu imaj stne al!madr; ama ayn zamanda
sesler, szler, mzikler stnde de; kstl bir kmenin ba!kala!myla buna
olanak sa"layan montajdr. Ancak her!eye ra"men, byle bir belgeler e!itlili"ini,
sadece filmleri de"il aktaliteleri, kaydedilmi! sesleri, kitaplar, resimleri, belli bir
!ekilde bir XX. Yzyl ar!ivinin unsurlarn da elden geirmek ve btn bunlar ok
sayda kmeye ayrmak tam bir beyin zorlanmas olmal.
JLG-- Cuvier nasl yapt diye soruyordum kendime. $eyleri bir kez
snflandrd"nzda onlar yine de yeniden bulmanz gerekir. ok basit bir
snflandrmam vard, sonra da geli!tirme ba!langlarnn bir snflandrlmas. Ama o
zaman sknt sekans fikri ba!langlaryla i!e giri!mi! olmamdan geliyordu; elimde
ok sayda zelle!mi! kutu vard ve esas kutuda bana lazm olanlar bulamaz
haldeydim; o zaman basit bir ka"da ba!vurdum: kadn, adam, sava!, ocuk hi
de"ilse !eyleri bulabilmekten emin olmak adna ok banal bir ka"t; ve bugn
aryorum ama asla bulamyorum; biliyorum oradalar, ama yeniden bulamyorum i!te,
Bu ayn zamanda Borgesvari bir fikir: temel, kantlama, giysilerinden birinin
iindedir, ama o yeniden bulunamaz ve hatta belli bir anda onu grseniz bile bu defa
da d!nd"nzn o oldu"unu d!nmezsiniz.
A ve Montaj
YI-- a cinma dizisinde yaynlad"nz Sinemann Do"ru bir Tarihine Giri!'i
okudu"umda ann icadnn, zellikle Eisenstein'de, montajn icadnn ko!ulu oldu"u
hikayesinden ok etkilenmi!tim, ama filmde o kadar ok !ey var ki ann bu icad
artk do"rudan do"ruya ele alnmyor.
JLG-- Sadece sinema dedi"imde bu ayn zamanda bu trden imajlarn sadece
sinemada bulundu"unu da sylemek iindi: i!te bir foto"raf, onu sadece sinemada
gryorsunuz; bir uurumda kayklm! bir tren gryorsunuz, bu edebiyat de"il,
Buster Keaton, ya da Mack Sennett'in ya da Eisenstein'in bir foto"raf, bu imajlar
yapabilen sadece sinema oldu. Mesela Bejin ayr'ndaki foto"raflara bakmak yeter.
#nanlmaz alar vardr tpk sadece Eisenstein'in yapabilece"i trden ve bunlar asla
d!ncenin bir i!levi, yleyse tmyle ba!ka bir !ey olan Welles'in alar de"ildirler.
Eisenstein resime ya da o tr !eylere ok yakn formalist alardr. Ve iki ay
birbirinin yanna koyarsanz gerek bir montaj etkisi elde edilece"i ok iyi anla!lr;
buysa sonradan Eisenstein'in ay resimdeki Dgas'y ya da ba!kalarn takip ederek
icat etti"ini ve ay ke!federken de montaj da ke!fetti"ini syleme frsatn verdi
bana...
YI-- Ama Dgas da ay foto"raflk sayesinde ve bizzat kendi de foto"raf oldu"u
iin ke!fetmi!ti; i!te byle foto"raflk sayesinde kadraj icat edildi ve ann icad
Eisenstein tarafndan tamamland onu bizzat nesneyle sinemacnn yargsnn
diyalekti"i diye tanmlyordu...
JLG-- Arslann as konuyor, kalkan bir arslan var, ama montaj sayesinde de"il,
a sayesinde, nk montaj bu arslan zerine hibir !ey demiyor, o yalnzca bir
arslan olarak kalyor; ama kalkan bir !eye dair bir fikir var, i!te bir montaj n-fikri
olmas bundan. Nicholas Ray'in ilk filmi They Live by Night'da, Histoire(s)'a dzenli
olarak hep iki plann koydu"um Cathy O'Donell'n belli bir anda drt planlk bir
serisi grnr; diz km!, sonra kalkar, ama ekseni takip etmezler hi de, bir seri
olu!tururlar ve burada diyebiliriz ki artistik montajn gerek bir ba!langc var. Ya da
bazen Welles'de oldu"u gibi, filmlerini Marake!'te oldu"u bir yln salsnda, sonra da
kar!-alan yaparken, ertesi yl Zrich'deyken bir ar!amba gn yapt"ndan, ama bu
kez basit bir konu!ma halinde, Arkadin'de oldu"u gibi bir planlar serisi var; orada ok
daha iyi grlebiliyor, orada alan-kar! alana, dekupaja da dayanmayan bir tr ritim
var, ama birdenbire orada beliren konu!mann belli bir ritmi bu; bu ok parlak bir etki
ve sanki btn bu sinemaclarn hep arayp durduklar bir iz gibi bu gerekten de
hikayeleri ba!ka trl anlatmak iin bir montaj. Buna ra"men o"u montajdan !yle
bahsedebiliyorlar: Techin'nin bir filminde bilgisayar ba!ndaki kz Techin'nin
filminin montajn yapt"n sylyor, oysa size uak bileti satan kzdan daha fazla
montaj yapyor de"il... Aslnda gsterilebilir ki efsaneye gre, efsaneleri koruyalm
nk belki kesin de"il ama, ne olup bitmi! oldu"unun bir imajn veriyorlar bize--
Griffith bir aktriste yakla!mak istedi"inde ve bylece byk plan icat etti"inde, bunu
yaparken bir a etkisi vard; ba!langta eksen zerinde, yalnz hemen sonra ba!ka
trden yaplm! olsa bile, gerekte iki farkl a oldu"u, bir yakla!trma olmad"
grlyordu... Histoire(s)'n ilk blmnde bir an var, bir iki kez koydu"um, ama
incelemedi"im bu trden !eyler var... Ama yalnzca bu a ve montaj hikayesi de"il...
sinema stne yaplmas gereken bir sr !ey daha var. Esas al!ma henz yaplm!
de"il, bunlar ekler ve byle bir al!ma be!-alt yl boyu bu i!i yrtecek bir ekip
gerektirir; en azndan yz kadar ek hazrlamak iin bunu yapmak istemi!tim, ama tek
ba!ma yapamazdm, ya da bu i!i yapabilmem iin CNRS'nin beni dzenli maa!a
ba"lamas gerekirdi.
$imdinin Aciliyeti ve Gemi!ten Arnma
YI-- Daney'le diyalogunuzda sinema olmasayd elinizde tarih olmazd diyorsunuz ve
bu yzden ona borlu oldu"unuzu bu Histoire(s) ile ona borcunuzu demek zorunda
oldu"unuzu ekliyorsunuz. Bu filmin esasl bir ki!isel seviyesi. Ama dizinin sonunda
bir aciliyeti a"ryorsunuz, ok ki!isel olsa da genel de olan bir aciliyet. Zamandan
kamayan, ama zamann s"nd" (Maurice Blanchot) bir !ey olarak sinemadan
bahsediyorsunuz; al!malarnzda zaman dinleyen bir kula" ak tutma abasndan,
ama ayn zamanda onu dinletme abasndan bahsediyorsunuz ve bunu zamanmza,
!imdinin totaliterli"ine, i!i gc zaman la"vetmek olan birle!tirilmi! zaman
rgtlenmesine (B. Lamarche-Vadel) kar! sryorsunuz. Acaba enformati"in
gerek zamannn ve anteni retti"ini ayn anda sildi"i iin !imdiyi hep ykma
u"ratan televizyon olan genelle!tirilmi! imaj-ileti!im-meta dola!mnn sonucu oldu"u
sylenebilecek olan i!te tam da zamann bu kaybolu!u de"il mi; hem sinemann hem
de yzyln hafzas olarak, zamann iinde bir zaman hafzas olarak Histoire(s) du
cinma'nn varolu!unu da belirleyenler !imdinin bu aciliyeti, zamann byle
kaybolu!u, hatta bunun yaratt" umutsuzluk de"il mi? $imdinin aciliyetinden yola
karak gemi!in kurtarlmasna varmak iin u"ra!mak bana yle geliyor ki Walter
Benjamin'in Paris, XIX. Yzyln Ba!kenti kitabnda gerekle!tirmek istedi"iyle sizin
filminiz arasndaki yaknlklardan birisi. E"er kurtarlacak olan hemen !imdi
kurtarlmazsa toptan kaybolma tehlikesindedir, tpk filminizin sinemayla ili!kisi
iinde oldu"u gibi.
JLG-- Elbette, bunun gibi bir duyguydu, ama pek ak de"ildi, ok bilind!yd,
sonra, d!nlnce daha bilinli hale geldi. Ama siz ya da ba!kalar gerek anlamda
okumu! oldu"unuz bir kitaptan ya da yazardan bahsetti"iniz zaman ben sadece bir ses
duymakla kalyorum, oraya varmas gerekti"ini d!nyorum, bir kar!m
szkonusu...
YI-- Asla bir etki bakmndan sylemiyorum, ama Tarih'e yakla!ma tarzlar arasnda
kar!la!trma ve fark aracl"yla al!manzda kendine zg olan !eyin ne oldu"unu
bulmaya al!yorum, nk sanyorum her defasnda nesne ve ilerleyi! farkl
oluyorlar. A.-M. Miville ile birlikte New York Modern Sanat Mzesi stne
gerekle!tirdi"iniz filmde srekli olarak Benjamin'e ba!vuruyorsunuz... Onda da,
zellikle Paris, XIX. Yzyln Ba!kenti'nde ar!ivlerden ve alntlardan ve montajla
topyekn bir eser tasarlamak ve kurmak arzusu vard; ya da, bizzat kendisinin
syledi"i gibi, kesinlik ve netlikle seilmi! ve yeniden-i!lenmi! kk unsurlardan
yola karak byk binalar in!a etmek istiyordu. Benjamin Moskova'da bulunmu!tu,
Vertov'un filimlerini seyretmi!ti ve sinema stne yazd" !eyler gerek olanla ili!ki
iinde bir pratik olmak zere sanat geleneklerinden tmden farklydlar ve geni!
lde bununla belirlenmi!lerdi...
JLG-- Ah evet... Bunu bilmiyordum...
Tarih ve Hatrlama
YI-- $imdinin aciliyetiyle gemi!in kurtarlmas arasndaki bu ba" sadece !eylerin
nasl olup bitti"ini anlatmakla yetinen ya da gemi!i !imdiyle veya !imdiyi gemi!le
aydnlatmaya yeltenen tarih trn d!lyor. Bu, aksine, srekli olup-bitmeleri
reddederek ve yarklarla sramalar vurgulayan bir in!ayla gemi!te ierilen
gerekle!memi! kuvvetleri zgrle!tirmeyi arayan bir tarihe ihtiya duyuyor. Gemi!
hakiki yzn !imdi kazanr, ya da filminizin farkl blmlerini ba!latt"nz
oksimoron grnml tabelalardan birinde sizin de dedi"iniz gibi, hi olup bitmemi!
olann kesin bir tasvirini yapmak tarihinin esas i!idir (O. Wilde). E"er gerek bir
Tarih, amac lleri diriltmek ve ma"lupleri kurtarmak oldu"undan galiplerin
bak! asndan yazlamazsa, o zaman filminizde szkonusu olan haber kipinde !eyleri
d!ardan izleyerek ele alan bir tarih olmaktan ok bir hatrlama. Clio'sunda
Pguy'nin kavray!nn ve Michelet'yi ba!ka tarihilerle kar!tla!trmasnn da sebebi
buydu. Tarih gerekle!tirilebilir bir !ey de"ildir, nk en kk zaman parac"nn
tarihini yapmak iin bir ezeliyet-ebediyet gerekirdi; Clio'nun filminizin sonunda
dedi"i gibi, tarih iin zaman, boyunca olaylarn dizildi"i dz bir izgidir. Ama hafza
dikeydir. Tarih asla iinde bulunmadan u"ra!r olayla. Hafza, yani Pguy'nin
ya!lanma dedi"i !ey her zaman olayla u"ra!maz ama hep onun iindedir, orada
kalr, orada ykselir, oraya dalar, nfuz eder, olayn sondasdr. Ya da yine Benjamin'i
alntlarsak filminiz tahtalarla ve kllerle u"ra!an bir tarih tipinden de"il, ate!in
!imdideki hafzas. Pguy'e gre mezarlkta gezinen bir tarih vardr ve gemi!in bir
dirili!i, gemi!ten arnma olmak isteyen ba!ka bir tarih vardr; o hafzadr ve ancak
eser olarak gerekle!ebilir; ve sizin Histoire(s) du cinma'nz da her !eyden nce
esasl bir sanat eseri.
JLG-- Sinemadr, yani anlama daha ba"l kalan edebiyat gibi de"il, ama filimde ritim
vardr, mzi"e daha yakn, i!te bu yzden ritim iin siyah rengi kullandm...
YI-- Tarihinin i!iyle farknz filminizde JLG/JLG'den bir alntyla dile
getiriyorsunuz: Bu denmez, yazlr, bestelenir, resmedilir, kaydedilir, oysa tarihilik
mesle"inde bu esas olarak denir, sylenir. Bir tarihi imajlar yaratmakla, sizin
montaj ve kolajla yapabildiklerinizle u"ra!amaz hi: uzak !eyleri birbirlerine
yaknla!trmak, nk bir tarihi, akli bir sra iinde btn dolaymlar ve ara ili!kileri
sunmay ba!armak zorundadr. Ne zaman bir imaj belirse evresinde ba"lar,
etkile!imler, titre!imler olu!uverir. Paris'in Kurtulu!una de"indi"inizde De Gaulle'n
nutu"u var, sizin o dnemki resminiz var, rlantideki direni!ilerin, Duras'nn,
Marguerite'den bahseden !arkyla ve Ac adl kitabnn kapa"yla birlikte foto"raf
var; bu Kurtulu!un televizyonda sahnelenmi! anlmas var ve siz Debord'dan, ama
ayn zamanda Vichy'nin kurdu"u CNC'yi alm! olan Claude Roy'dan
bahsediyorsunuz..., ok !eyi unuttum herhalde ve e"er iyi hatrlyorsam bu blm tam
da Pierrot le Fou'nun bir planyla, haklarnda ldkleri, ama ne olduklarnn, nasl
ya!adklarnn bilinmedi"i sylenen makizarlarn grnd" bir planla sona eriyor.
Hep, hemen her an, polifonik bir in!a var, birbirinden farkl on, oniki unsurlar
seviyesi, ok sayda imaj, ok sayda metin var ve bunlarn hepsi ayn ynde
gitmiyorlar; i!te bundan dolay tarihilerin bunu kabul etmesi zor olabilir. nk
onlar iin bir olgu var, sonra bir ba!kas, hep bir neden ve sonu ili!kisi iinde; oysa
sizde sadece armoniklerini dinlemekle kalnmayan ama ayn zamanda, polifonik bir
ayn-andalk iinde kontrpuanlar, hatta ters evirmeler, hem de !eylerin etrafn
ku!atan emberler, do"rudan de"il ama titre!im ve etkile!im emberleri seviyesinde
kurulan ba"lar !eklinde bir seslilik var ki bunlar mzikte oldu"u gibi birbirleriyle
eli!kili olabilirler hatta yleler. Zaman kristalleri, palimpsest, krnm, eko, kvlcm,
szkonusu olan hafzadr; bir ye"inlik alan olarak bir imajdan dolayszca bir anya
veya tetikledi"i ba"lantlara varlr. Filminiz d!nen ve d!ndren bir biimdir,
haber kipinde, bir bilginin dzenine ait bir sylem de"il; bu belki Tarih felsefesi
de"ilse Tarihi d!nme trdr; filminizi yksek seviyesi bakmndan mzik
eserleriyle, Wagner, Mahler'le yanyana getirmek gerekiyor... Filminiz bu yzyln
byk !iirleri, romanlar gibi karma!k ve kapsayc olmaya, nesir ile !iir, imaj ve
d!nme, ki!isel lirizm ve tarihsel belge arasndaki ayrmlar krmaya al!yor ve
yzyln hakikatinin nlad" yer olabilmek iin yazyla hatrlamay sistematik olarak
birbirine kar!tryor. Sizin Malraux'ya de"inerek, ki bu bana filminizih en gerilimli
noktas gibi geliyor, Manet'nin kadnlarnn bak!lar hakknda iimizin kozmosla
kar!la!t" bak! diye dile getirdi"iniz !ey bir tarihide olmaz. Bir #lahi Komedya'dan
bir !eyler, e"er her defasnda tek bir eser, ba!ka malzemeler ve ba!ka zamanlar sz
konusu de"ilse. k! dnemlerinde !airler hakknda Heidegger'in metni i!itilirken
grd"mz yine Jean-Luc Godard'dr. Sanyorum ki bir Braudel ile aranzdaki esas
fark sizin filminizdeki yerinizdir. Ba!ka sinemaclar gibi ve onlarla beraber siz de
oradasnz. Tam da kk galerici"ini bekleyen ve her !eyden nce eserlerin sz
konusu oldu"unu anlamayan ziyaretilerle a"z dala!na giren mze bekisi gibisiniz.
Ayn zamanda krssnn nnde gemi! ve Langlois tarafndan !imdide
ba!kala!ma u"ratlm! filmleri a"ran chantre, orkestra !efi ya da byk rahipsiniz.
Hem de sinemaya kendi z kimli"ini ve hikayesini borlu olan ve kurtulu!u iin
borcunu demesi gereken ki!isiniz; ve Tarih, onu anlatan de"il deseniz de anlatan
ki!i olarak oradasnz; sadece bak!larn nne bir kart yerle!tiren yerinde
bulunmayan fabrikatr gibi de"il. Cennette ya!am! biri gibi de oradasnz.
Sinemasnda yuvasn bulmu! olan Godard'n Histoire(s)'nzda Hegel'in kendi
sistemindeki yerine benzer bir yer tutup tutmad"n sorabiliriz.
JLG-- Tarih, belli bir anda, Hegel bunu iyi demi!ti, !unu demektir: griyi griye
boyamaya koyulmak. Hegel'den az biraz bir !ey biliyor olsam da, onun eserinde
de"erli buldu"um !ey onun bana felsefenin bir romancs olarak grnmesidir, onda
ok romanesk bir hal var...
YI-- nk dnyann btn Tarihini ve felsefenin tarihini birbiri iinde, haber kipiyle
yazlm! kronolojik bir tarih olarak de"il bir hatrlama halinde anlatyor da ondan;
zaten sizin sinema tarihini anlatmanz da biraz bu tarzda, bir totalizasyonu hedefliyor
ve Hegel'de oldu"u gibi bu totalizasyonu bu sinema tarihinin son bir annda, bir
kapanma annda, tekrardan ve yaplm! olanlarn yokedili!inden ba!ka bir !eyin
olmad" bir anda bulunmanz sayesinde yapabiliyorsunuz. Histoire(s) du cinma'yla
yanyana getirilmi! ve birbirlerinden ba"msz bir tarihler o"ullu"uyla kar! kar!ya
olsak da, bir da"lmn uzamnda tarihler arasnda kurulan ili!kiler ile birlikte, her
!eye ra"men filmin son blmnde apak beliren bir totalizasyon izlenimi do"uyor;
orada bir tarih, btnyle znelli"e ba!vuran bir tarih var zaten !unu sylyorsunuz:
Benim olan btn tarihler--, bizzat kendisi bu tarihin etkisinden ba!ka bir !ey
olmayan bir znellik.
JLG-- Bana gre Tarih eserlerin eseridir; isterseniz, hepsini ku!atr, Tarih bir
soyaddr, e!ler ve ocuklar vardr, edebiyat vardr, resim, felsefe..., diyelim ki Tarih
bunlarn hepsidir. O halde iyi yaplm!sa sanat eseri Tarihle ilgilidir, e"er yle olmas
istenmi!se ve onun sanatsal imajysa. Onu katederek bir duygu do"abilir, nk
sanatsal olarak al!lm!tr. Bilimin bununla i!i olmaz, ba!kalarnn da yoktur. Bana
yle geliyordu ki Tarih, Michelet d!ndakilerin kabul etmediklerinin aksine bir sanat
eseri olabilirdi.
Video ve sinema tarihini anlatma imkan
YI-- Kozmosa kavu!an ierinin imajn yeniden ele alrsak, filminizde sinema var
elbette ve yzyl da, ama ayn zamanda sanat ve bir imaj ve sanat d!ncesi; i!te bu
yzden gzellik stne o metin var ya da orada srekli olarak referanslar
veriyorsunuz, ki bu ili!kiler gerekle!ebilsinler; nk filmin ba"rnda bir usavurma
boyutu var; biim haline gelen bir d!ncenin boyutu ve btn bunlar iinde
sinemann, hayatn, insann, sanatn Tarihin birbirlerinden ayrlamaz bir !ekilde ba"l
bulunduklar bir kme. Ama sinemann kendi zerine, kendisi ve kendi Tarihi zerine
d!nmeye bu trden bir dn! yapabilmesi iin, demek ki bunun gerekle!ebilmesi
ve bunun ayn zamanda bir yaz olabilmesi iin bana yle geliyor ki ikinci kuvvetine
ykseltilmi! bir sinema, bir eser, yani videonun varolu!u zorunluydu. nce teknik
olarak imajla u"ra!abilmek iin, stste koymalar, yaz kaytlar vesaire. Ama teknik
sorudan ba"msz olarak acaba video bu filmin tarihsel ko!ulu de"il miydi? nk
videoyla sinemann belli bir sonu gelmi! de"il midir?
JLG-- Bana gre video sinemann retti"i yaratklardan biriydi; sonra iinde artk
yaratma yer olmayan, yaynlamadan ba!ka bir !ey olmayan televizyonda
yaynlanarak biraz ba!ka bir !ey haline geldi. Ama video enformatik ya da
gnmzde varolabilece"i haliyle sinematografik bir yaratmdan giderek uzakla!acak
hibrit bir kar!m tarafndan a!lacak. Video ile sinema arasnda byk bir farkn
olmad"n herbirinin kendi hesabna kullanlabileceklerini sylerdim. Biriyle
yaplabilecek !eyler var, sonra bryle ba!ka bir !ey yaplabilir. Video sinemadan
geliyordu, ama !imdi enformati"in sinemadan geldi"i sylenemez. #lk video
kameralar, hatta bugn bile, renk ve benzeri !eyler, sadece sinemay
lebilece"imiz !eylerle ayn, ama enformatik teorisiyle gelen !ey bamba!ka.
Histoire(s) sinemaya aitti, teknik olarak elle yaplm!, ok basit !eyler; film rejisinin
krk olana"ndan yalnzca birini ya da ikisini kullanm!mdr, zellikle de stste
basma tekni"i; bu teknik sinemann orijinal imajn korumay sa"lyordu; oysa ki e"er
ayn !eyi sinema aracl"yla yapmak isteseydim kontrtiplerle u"ra!mak gerekecekti, o
zaman da kalite kayb oluyor; zellikle de stste basma tekni"i de"i!ime
u"ratlabilir, oysa sinemada de"i!im nceden kurulmak zorunda. Ba!ka bir deyi!le ne
byk bir tezgah ne de yirmibe! televizyoncunun bulundu"u bir ekipman vard;
dokmantercim bile yoktu, yalnzca resimdi yapt"m. stste basmalar do"rudan
sinemadan geliyor, Mlis'in kulland" teknikler...
YIBu teknikler kullanlrd, ama pek ender olarak...
JLG-- nk daha karma!kt... zaten ben de ok az kullandm; ok oldu"u izlenimi
do"uyor, ama imajlarn stnde ba!lklar var, stste basmalar var ve greli olarak
i!te hepsi bu...
YI-- #majlarn birbirleri iinde erimeleri peki...
JLG--
Norgunk Yaynclk'taki bilgisayarda bulunan, yarm kalm! 'Cinema: the
Archeaology of Film and the Memory of a Century' adl kitabn eviri ba!langcdr.

Si neman n Hi kayel eri - Fi gran zeri ne ( 1)
Ulus Baker
Meyerhold'un bir temasn hatrlayalm: "ehov'un nl cmlesi iyi bilinir: e!er ilk perdede
duvara asl bir tfek varsa, oyunun bitmesinden nce patlamas gerekir. Bunu "yle
alntlamak isterdim: e!er ilk perdede duvara bir tfek aslysa, son perdenin kapan"ndan
nce bir mitralyzn..." Bu ayn zamanda Sovyet Devrim sinemasnn (Pudovkin, Kule"ov,
Dovjenko, Eisenstein ve Vertov) temel varsaymdr... Tabii ki belli bir "mizansen"
perspektifini --ki bu szgelimi Vertov'un reddetti!i bir "eydi-- varsaymaya dayal byle bir
tutum kendili!inden bir "prizm", safla"trmaclk gibi grnmyor. Bunu, benzeri bir
kavray" Brecht'te de grd!mz zaman anlyoruz. Sorun her trden "realist" mizanseni,
hem tiyatroda, hem de sinemada en azndan yz yldr ziyaret etmi" grnyor: Brecht'i takip
ederek buna malzemenin "pratikli!i" diyebiliriz. Bu "pratiklik" dekorun herhangi bir
unsurunun gerek bir nesneyi taklit etmeyip i"levini de yklenmes" diye anlayabiliriz --
szgelimi bir ampln yanmas gibi... Ama bu tam anlamyla bir realizm problemi olarak da
belirir. Belli bir "pratik" figrn her grn" ayn zamanda bir dizi kurkuyu seyircinin
kafasnda harekete geirmekten geri kalmayacaktr. #"te bu yzden realist tiyatrodaki
mizansen anlay"lar belli bir noktadan itibaren dekoru ksmile"tirmeye, blp paralamaya,
yalnzca baz izgileri vermeye ba"ladlar. Meyerhold kendi gzergah zerinde bunu
formalize etmekle kalmad, anla"ld! kadaryla terfi de ettirdi: tfekten mitralyze...
Brecht'in "dekorun blkprkl!n" kavray" biimi nemli. E!er realizm belli bir
illzyonun reddedilmesiyse muhakkak ki zellikle dekorda, ama yalnz orada de!il, oyunun
(ya da filmin) btnnde belli bir soyutlamay devreye sokmak zorundadr. "Gerisi seyirciye
kalacaktr...": "Sahnede bulunan her "ey oyuna katkda bulunmaldr; i"e yaramayann orada
hibir i"i yok... Bir kk burjuva evini karakterize etmek iin mesela kafeste kanaryalar, ya
da biblolar yerle"tiriyorlar. Bu karakteristik unsurlar sahnelerine habire y!p duruyorlar.
Ama bunlarn orada yalnzca duruyor olmalar bize hibir "ey anlatmyor..." (Brecht, Tiyatro
stne Yazlar)
Sinemada ise bu problemin katlanarak byd! sylenebilir: ncelikle dekorun do!rudan
do!a da olabilece!i d"nld!nde mizansen tam anlamyla kadraja ve plan-sekansn
kurulu"una devrediliyor demektir. Tiyatronun dilinde yaygn olarak kullanlan bir terimi ele
alarak ona teorik bir anlam kazandrmak istersek "figran"dan bahsedebiliriz: figran diye
belli bir mizansende bulunmas gereken "fonksiyonel" unsurlar anlamalyz. Bunlar dekorun
unsurlar olabildi!i gibi sokaktaki kalabalklar, "herhangi mekanlarn herhangi insanlar" da
olabilirler. Yukarda tart"t!mz temalar "!nda figran teorik olarak iki konumda ele
alnabilir: kimi figranlar kurmacay harekete geirirler, ona kaynaklk ederler (buna aktif
figranlar diyebiliriz); kimileriyse kurmacann ya da anlatnn kendileri sayesinde ba"lad!
unsurlardr (pasif figranlar). Burada bir zamanlar Aristo'nun yapt! nemli bir hatrlatmaya
gnderiyoruz: aktif/pasif ayrmnda bir tzsel unsur olan G, ya da Kudret "ayn zamanda
maruz kalabilme kuvvetidir --bir de!i"ime u!rayabilme kapasitesi olarak..." Sinema kendi
temalar ve do!as itibariyle ncelikle insan figranlar de!erli klm" grnyor. Dekor
bylece do!rudan bir pasif statye itiliyor: Lang'n Metropolis filmi, aktr-figranlarn eline
kendini sunan bir rezervuar halinde i"leyen y!nsal, eksantrik ve ekspresyonizme has
izgilerle ve geometrilerle dzenlenmi" bir dekora sahiptir.
Lang kendi yntemini zetle "yle aklyor: nce "ki"iliklerin" bir tipolojisini yapmak
gerekir. Bu tipoloji ku"kusuz perdede hemen grnmeyecek isel, psikolojik, hatta
karakterolojik zelliklerine dayandrlamaz. Olsa olsa onlarn dekor dedi!imiz hammaddeyle
ili"kileri, aksiyon-reaksiyonlar erevesinde belirlenebilir. Byle bir tipolojiyi fantastik bir
ili"ki tarzndan belgesel bir ili"ki tarzna gei" diye anlayabilirsiniz. Fantastik bir ili"kide ki"i
dekorun yabancs, bir eklentisi gibidir (zellikle ekspresyonizmde oldu!u gibi). Belgesel
ili"ki iindeyse dekorla iie geer, ki"iyle dekor iie erirler. Figran artk dekorun
olu"turdu!u mekanda bir gezgin, bir yabanc, bir tank haline gelebilir.
Bu izgiyi devam ettirirsek klasik Hollywood sinemasnn en temel karakterini elde edebiliriz:
bu sinemada ki"iyle dekor arasndaki ili"ki ya da al"veri", ki"inin aslnda yalnzca bir imaj,
bir grnt, yani bir figran oldu!u di"incesinin bastrlmasna dayanyor. Bu bastrma ya da
saklama, bir taraftan dekoru kaydetmesi insan ve eylemlerini kaydetmesinden hi farkl
olmayan kamerann kendini hissettirmemesini gerektiriyor nce. Ama daha da derin bir
noktada, ki"inin ve eylemlerinin gerekli!i ile dekorun gerekli!i yekdi!erinden, yani aslnda
hiten tretiliyor --bu kar"lkl bir gereklik garantisi: ki"i gerektir nk bir dekorda
oturuyor; dekor gerektir nk iinde bir ki"i ya"amakta...
Bu tipten bir sinemada figranlardan birinin (dekor ya da ki"i) izole edilerek, kadrajlanarak
ekilip alnmas bir retorik unsur olarak belirmek zorunda. Griffith'den ba"layarak sinemaya
yerle"en close-up, hareketin askya alnmas gibi unsurlar... Bu retorik temalar klasik
sinemada a!rlkla tasviri (deskriptif) bir zelli!e sahipler --zellikle byk "travelling"
sahneleri ve panoramikler... nk realist burjuva sinemas kurmaca hikakeyi yeniden ileriye
frlatacak bir "gerilemeye", l an de!erlendirmeye mecbur kalyor. Dolaysyla byk ve
o!u zaman nl panoramalar (Griffith'in muazzam Babil panoramas) kayt cihazn, yani
kameray n plana karmak zorunda --nk nesnelerin "gereklik" hissi uyandrabilmeleri
iin en byk rol ona d"yor. Bir taraftan "eyler ekrana girip kabiliyorlar ve varlklar teyit
edilmi" oluyor, di!er taraftan "temsil" bak" as de!i"ti!i zaman ortadan kaybolmad! iin
anlat sreklili!ini koruyabiliyor.
Burjuva realist sinemasna kar"t olarak, zellikle Jean-Luc Godard'n uygulayp geni"letti!i
Brechtvari realizm de dekorlar olu"turmaktan geri kalmaz. Ancak dekorun gerekli!i
yanlsamasn yeniden retmeksizin, kurgunun sahnelenmi" bir kurgu oldu!unu bilhassa
vurgulayarak: bylece Tout va bien'de i"gal edilen fabrikann ofisleri uzun bir travelling
boyunca kesitler halinde taranyorlar...
Tasvirin figranlar ele veri" tarzlar arasnda en karakteristik olan, burjuva sinemasnn
d"kn oldu!u bir ba"ka tanmlayc retorik unsurdur: zellikle Amerikan sinemasnn
belirgin bir vurguyla zerinde durmay adet haline getirdi!i geni" tz ekimi planlar --yani
hayvansal-fiziksel tasvire verilen a!rlk (prosopografi diyebilirsiniz). Cinma-Vrit
dneminde Godard ve arkada"lar bunun yerine ki"iyi olduka tarafsz ve ntr bir dekorun
nne yerle"tirip kendisini ifade etmesini ya da sorulara cevap vermesini bekliyorlar --
bylece fiziki-hayvani tasvirin tesine geilerek ki"inin ahlaki pozisyonu esas tema haline
gelebiliyor (ethografi). Dolaysyla figrann iki tasvirin bile"kesinde yer ald!n
syleyebiliriz: ilk anda figran "temsil" aracl!yla tanmlanr --kadrajla yakaland!nda
aklk kazanacak bir "ekli-"emaili, bir grnm, bir konumu ya da yeri vardr. #kinci anda
ise kurmacayla. hikaye tarafndan tanmlanr: bylece bir nesne haline gelir, figranla"r ve
eylemin ak"n garantileyecek bir fiile dn"r. Bylece figrann "maddeselli!i" gzlerden
saklanm" olur --figran yalnzca "ekliyle. biimiyle tanmlanan hareketsiz ve yo!urulabilir
maddedir.
Navigator Kruvazr filminde Buster Keaton figrann bu yo!rulabilirli!ini, yani
"maddili!ini" alabildi!ine kullanyordu: Keaton (Rollo Treadway) ve gen bir kz geminin
gvertesinde uyurken aniden bo"anan bir korkun bir sa!na!a yakalanrlar; ieriye kaarak
bir masaya otururlar. Gen adam cebinden biroyun ka!d destesi karr --kzla oyun mu
oynamak istiyor, yoksa bir gsteri mi yapacak, niyeti nedir, bunu asla !renemeyece!iz...
nk bir close-up ile araya ya!murun slatt! ve birbirlerine yap"m" ka!tlarn grnts
araya girer. Yine de Keaton kesip kar"trmay srdrmektedir --ta ki kartlar belli bir andan
itibaren "ekilsiz bir y!n, tiksindirici bir hamur haline gelene dek... Ve Keaton, daha geni" bir
planda kararllkla ka!tlar "kar"trmay", apak bir el becerisiyle (!) srdrmeye
al"maktadr... Sonuta vazgeer ve uykusunu srdrmeyi tercih eder, nk gen kz
omuzuna yaslanp uyuklamaya ba"lam"tr bile...
Sahne pek basit bir gag olmakla birlikte psikanalistlerin i"tahlarn alabildi!ince kabartacaktr:
ellene ellene bir amur ve pislik tomarna dni"en ka!t tomar, bir figrandan beklenecek
btn "pratik" varolu"unu, buna ba!l olan her trl i"levselli!ini yitirir. Diyebiliriz ki "ksmi"
bir nesne olma niteli!i de silinip gitmi"tir. Bu bir "ykmadr". "tahrip etmedir" --"de!i"tirme"
de!il; nk de!i"tirme ya da dn"trme pratike edilir maddeyi ba"ka bir pratike edilir
madde tipine dn"tryorsanz vardr. Daha karma"k bir gag Jerry Lewis'in adn "imdi
hatrlayamad!m bir filminden getirebiliriz: evin u"a! olan Lewis salon "minesinin zerine
trmanarak hanmnn bir portresini silmeye abalamaktadr. Elindeki bez bir anda kadnn
dudaklarnda krmz bir ruj izi brakverir. Komik etki burada do!rudan de!ildir ve bizi belli
bir "ekilde usavurmaya a!rr: portrenin kendisindeki "krmzlk" anla"lan yeterli, yani "iyi"
de!ildie; dolaysyla "gerek" bir dudak boyasyla tamir edilmesi gerekmektedir; yleyse
tabloya eklenen dudak boyas tabloda eksik olan bir "eyi, "yeterli erotizmi" tamamlamak
iindir. Kadnn alay edilesi koketli!i "gerek" oldu!unu varsaymaya itildi!imiz dudak
boyasnn figran roln yitirdi!i olduka karma"k bir gzergahta d"avurulur. Dudak boyas
figran niteli!ini yitirirken ayn zamanda resimsel temsilin (portrenin) maddi deste!i,
dayana! olarak yeni bir i"lev kazanr.
Evet kartlar amura dn"p kayboluyorlar; dudak boyas portrenin "krmzl!na"
dn"yor --ama unutmayalm ki hala grlebiliyorlar; dolaysyla figran olmay
srdryorlar. Yitip giden esas "ey figran ile "figre" etti!i olay ya da "temsil" arasndaki
ili"kinin ta kendisi. Bu ayn zamanda nesnenin artk "pratike edilebilir", dolaysyla kurmaca
hikayeyi yeniden harekete geirebilir olmay da brakmasdr. Nitekim, rnek olarak verdi!im
gaglardan ilki eski kadraja bir yeniden dn"le, ikincisiyse ekran karartarak sonlanyor. ok
zel bir figran tipi burlesque komedilerin en ekici, neredeyse vazgeilmez unsurlarndan
biri haline gelmi"ti: "projektil" objeler olarak suratlarda paralanan pastalar... Belki bugn
eskinin sinema seyircileri hakknda "bunlara da m glyorlard" dedirtecek bu imajlar belki
de Lumire'lerin de ekmekten ho"land! zel bir gag-imaj tipinden kaynaklanyorlar --
f"kran su, kar ve boran oldu!u kadar ku"tylerinin da!ld! ve ekran hareketli bir dokuya
dn"tren yastk kavgalar... Pasta meselesinde, her durumda sanld!ndan daha derin
birtakm temalar sakl olmal ve bu hususta psikanalistlerin i"tah daha da kabarabilir. nk
her "eyden nce seyirci bu pastalarn yemek iin olmadklarn iyi biliyor ve pastalar
suratlarna yiyip kahkahalarla glen ki"ilerin biraz "sapkn" bir grnmleri var (genellikle
Blake Edwards komedilerinde oldu!u gibi). Bu sapknlk psikanalizin dilinde bebe!in anal
safhasna, yani kakasyla oynamaktan ald! hazza ili"kin tutuluyor. Keaton'un da ka!tlarla
oynarken "kakasyla oynad!n" sylemek ok byk bir abart olmaz herhalde. stelik
Lewis'in filminde anla"ld! kadaryla (dudaklarn krmzs) oral safha da devreye sokuluyor.
Keaton rne!inde gag zorunlu bir "sre!enlik" ve "srar" da iermek zorunda; bunun nedeni
yalnzca ka!t topunun "kakann" yerini almasnn yeterli olmamas --adam stelik bu
u!ra"sndan bir de haz almal... Burlesque sinemann esaslarndan birini olu"turan gaglarn
temel bir zelli!inin "sre" oldu!unu hatrlamak gerekiyor. Keyfin ve hazzn kayna!nda
yatan bu "sre" ve "tekrar" unsurlar yine de farkl tezahrlerde kar"mza kyorlar.
Birinciler zaman gererek, ekip uzatarak belli bir gerilim ve heyecan dayatan --kahramann
vcudunun katastrofik bir mekanda veya ortamda "tehlikede" oldu!u ve uzun sre yle
tutuldu!u gaglar. Bunu zellikle Harold Lloyd ve Buster Keaton filmlerinde bolca
bulabilirsiniz. #kinci tipten gaglar ise bir "zm anna" dayanyorlar --bir tr de"arj...
Keaton'un filminde sanki filmin kahraman yanndaki kzn bo" bir anndan faydalanarak
(gremez, nk uyuyor) "sapkn" anal hazzn elindeki ka!t tomarndan alyordu.
Tabii ki "kakann yerine ka!t tomarnn geti!ini" syleyemeyiz: nk ka!t tomar orada
kaka olarak veya onun bir "sembol" olarak de!il bizzat kendisi olarak durur; Freud'un bu
konuda syleyecekleri de aslnda ayn kapya kyordu: her "eyden nce ocuk kakasyla
byklerden kaynaklanan infial nedeniyle oynayamayacak, giderek yerine ba"ka "eyleri --
kum, amur, toprak vesaire-- koyacaktr.
Demek ki maddenin biimle pek de soyut olmayan bir kavgas var. Madde Aristocu
zmlemede biimin denetledi!i, ierdi!i, "ekilsiz bir potansiyeldir; ""ey ne ile yaplm"sa,
i"te odur" --biimsiz odun masa iin, ak"kan ikolata pasta iin, vesaire... Gilles Deleuze de
Francis Bacon resimlerinde etin iskelete, yani biime bir isyann, ondan kopup da!lmasn,
damlamasn gryor.
"Suyun" ya da "ate"in" kadraj tutmad!n syledi!imizde "tutmayann" aslnda klasik
kadrajlama, ereveleme usulleri oldu!unu sylyorduk galiba. Yoksa sinema taa ba"larndan
itibaren ak"kanlarn dinamizmine, karlanmalara, amorf maddenin hareketlerine ok duyarl
oldu (syledi!imiz gibi daha Lumire filmlerinde bile)... Deneysel sinema anla"ld!
kadaryla gaz, hatta moleklleri dzeyine kadar ilerleyerek filme ekmeye abalyordu. yle
ki baz sinematografik anlay"lar formlar i"lemeyi bir tarafa brakarak "maddeyi" n plana
karmay tercih ediyorlar: Tarkovsky ve Kurosawa'da su ve ya!mur, Antonioni'de usuz
bucaksz l, Pasolini'de yknt...
$imdiye kadar tart"tklarmz zetlersek, "figran" ne bir roldr, ne de bir aksiyon; figran
her "ey olabilir, hatta son tahlilde amorf madde bile. Sjrstrm'n Rzgr filminde (sessiz
sinema dnemine ait) rzgr, u!ultusuyla filmin kahramanlarn ve manzaralarn srekli
olarak ziyaret eder ve srekli de!i"en gleriyle belirir. Ona elbette "ba"aktr" filan
demeyece!iz bu yzden --ama maddi bir figranl!n en ilerletilmi" dzeyinde yer ald! da
aktr.
Figran "figre etti!i" (temsil etti!i de!il) ikinci bir imaja ba!lanr --bazan onunla iie
eriyerek yok olur ve anlatnn sreklili!inde sert bir kesinti, kopma yaratr; bazan da figran
ve figre etti!i "ey arasnda beliren tayin edilmemi", karar verilemez alanda, aklkta ya da
uurumda varolu"a gelir.
18 Ekim 2001

Si neman n Hi kayel eri - Fi gran zeri ne ( 2)
Ulus Baker
Ve e!er Pasolini'nin Decameron'undaki gibi filmin kahramanlarndan biri bir la!m ukuruna
d"erek oradan tmyle bokla kaplanm" halde kyorsa, etki "saknan" bir glmeyle kar"k
bir tiksinti olur --ancak komi!in ve tiksintinin bu birle"iminin bir amac var gibidir: d"knn
bir zamanlar Freud tarafndan da onaylanm" sembolik "e"de!erleri" vardr = para, mcevher
ve ceset... Byle bir imaj sonuta bunlarn hepsinin "ayn "ey" anlamna geldiklerini
vurgulamak iin kullanlr. Ancak Widerberg'in Joe Hill filminde bu sembolik e"de!erlik
sisteminin de tesine geilir: mahkm elindeki bok kovasn gardiyanlarn yzne do!ru
bo"altr --tabii ki gardiyanlarn yerinde kamera, yani ekran, yani seyirciler vardr. Decameron
ile Salo'dan Widerberg'e, klasik sinemann da en az Freudu "sansr" i"levi kadar byk bir
kesinlikle sansrlemekten geri kalmad! bir srama gerekle"mi" olmaldr. En azndan ok
iyi bir Freud okuru oldu!unu bildi!imiz Pasolini asndan durum aktr: Freud'un anal
safhann "do!ru zm" olarak ileri srd! "kakasn tutma", yani "kaka zerinde
hakimiyet", bir grup hazzn "sapknla"trlmas" suretiyle hi de!ilse sinematografik olarak
gerekle"tirilmi" haldedir. Joe Hill'de ise bokun grlebilir olmas kurmaca hikayenin
gidi"atnn ve "gerekli!inin" garantisidir. Widerberg bize demektedir ki, madem
grlebiliyor, sizden hibir gere!i saklamyorum i"te...
Widerberg'in sahnesini ele alarak geni"letelim: sanki seyircinin suratna bok frlatlyor --ama
akas suratna bok frlatlmad!n (salt grsel-i"itsel bir ortam dzleminde de olsa) seyirci
biliyor. Realite bokun gardiyanlarn suratna frlatlm" oldu!u biiminde alglanyor hl.
Byle bir varsaym ilk bak"ta psikanalizci film kritiklerinin kolayca kabul edip geecekleri
bir formle dayanyor: seyircinin bokun kendi suratna frlatlmad! konusundaki --filmin
hikayesinin ve anlatsnn bir gere!i ve etkisi olarak-- tam bilincine. Bu bilinlenme sayesinde
d"nebiliyoruz ki frlatlan bok "hedefine", mahkm her an taciz eden gardiyanlarn
suratna svanm"tr... Sinema d"nr Baudry'nin Widerberg'in filmine getirdi!i yorum bu...
Baudry "pis imajlar" a!n bir mjde gibi alyor --klasik burjuva sinemasnn "gzel",
"temiz", "peri masal gibi" gibi imajlarnn kirletilmesi olarak neo-realizm: yoksullu!un,
sava"n ve fakirli!in getirdi!i ykmn, felaketin ardnda brakt! izlerin dnyas ancak "pis
imajlarla" i"leyebilirdi. Gerekten de Yirminci Yzyl foto!raf ve sinema sanatlar (bunu
sonradan PopArt'n di!er dallar, mesela "koku"mu"luk" resmi devralacaktr) belli bir andan
itibaren "kirin esteti!ini" yaratmay ba"arabilmi"lerdi. Anlyoruz ki belli bir andan itibaren
realite pislikten ba"ka bir "ey de!ildir --kan (Peckinpah), hastalk (Lars von Trier), yoksulluk
ve aresizliktir (Rossellini)...
Ancak Widerberg'in ve Baudry'nin ona ili"kin yorumunun tesine de geebilir ve "unu
sorabiliriz: bokun kendi suratna de!il "znel kamerayla" ekilmi" bir sahnede gardiyanlarn
suratna svand! konusunda seyircide uyanan bilin acaba o kadar masum mudur? Seyirci
kendi masumiyetini skp almak konusundaki do!al e!ilimini (bunu ben yapmadm, yalnzca
"ahit oluyorum) aslnda bir "bastrma" "eklinde ya"yor olmasn? Akas Widerberg'in hayal
meyal hatrlad!m filmi (ki olduka ktyd) bu karma"k ili"kiler dzlemine pek
srayamyor. Ancak seyirci olmak "seyirci kalmak" ile sembolik de olsa bir e"de!erlik ili"kisi
iindedir. Yani o d"k y!nn suratna yiyen seyirci de olabilirdi...
Ege'nin son mail'inde gnderdi!i Arnheim alnts henz bu dzlemi kapsayabilece!i dneme
gelinmedi!i sralarda yazlm"t (bu arada sa!olasn Ege). Baudry'nin forml de bu "boktan"
boyut hakknda pek bir "ey anlatmyor: bize diyor ki, hakikat i"te orada, boku bile
saklamyoruz sizden --i"te orada, ekrana yap"m"... Peki ama bir film seyircisini
gardiyanlarn mahkmlara ektirdi!i eziyetleri yalnzca ekranda seyredip, bu duruma yalnzca
ekranda katlanyor olmakla sulayamaz myd? Gardiyan=Seyirci e"de!erli!i yalnzca film
retori!inin bir paras olarak de!il, "siz de en az o gardiyanlar kadar boktansnz"n
terennm olamaz myd?
Mesele, ilk derste "maruz kalmakta oldu!umuz imaj tiplerinden" bahsetti!imde de!indi!im ve
meselemiz olan sinematografik-videografik imajlar asndan yerinin ne oldu!unu henz
benim de pek belirlemeyi ba"aramad!m "projektil imajlarla" ilgili grnyor... Bunlar en
basitinden ya sizin de birlikte hareket etti!iniz, ya da aniden, geri plandan n plana, size
do!ru frlayan ve sonuta ekran kaplayan imajlar... Amerikan klasik sinemas (mesela Cecil
De Mille), Fransz erken dnem sinemas (Abel Gance'n Napolon'unda bir top mermisine --
szde-- bindirilmi" kamera) bu tr imajlar bolca kullanyordu... Gnmzde Gore, Punk,
Grunch filmler, ama esas olarak Video i"leri bu tr unsurlar bolca kullanabilecek teknolojik
rahatl!a eri"tiler... Bu imajlar bir yokolu"la, bir patlayp sn"le, bir infilakla sona
erdiklerinden, burlesque gaglardan pek farkl olmayan bir "ekilde kurmaca hikayeyi aniden
durdururlar --bir biti" sz konusudur ve hikaye ba"ka bir yerden veya noktadan yeniden
ba"latlmazsa lm kadar kesin bir sonu mhrlemi" olurlar...
(devam edecek)
19 Ekim 2001

Si nemat ograf i ve Hal si nasyon - Anl aml ar Si rkl asyonu
Ulus Baker
!"itsel Hnun bir zamanlar ara"trmaclar asndan byk bir nemi, kurbanlarna
kazandrd# tuhaf bir by vard Gnmz H ara"trmaclar bu halsinasyonlara
artk ok nemli bir referans vermiyor gibiler Oysa "izofreniden dementiaya
(mesela Parkinson ve Alzheimer hastalklar) bu semptom ok yaygn ve klinikiler
neredeyse ilk bu tr semptomlar aryorlar O halde tbbn genel olarak tedavi
pratiklerinin i"lerli#ini n plana karp teorik tart"may uzak tutma hallerinin
rneklerinden birisiyle kar" kar"yayz
Herhangi bir szlk ya da tbbi el kitab Hy ksaca alglanacak nesnesi olmayan
alg diye tanmlyor Yzyl ortalarna do#ru psikiyatrist Henri Ey bu ya"antnn
temel klinik belirlenimi "yle anyor: halsinasyon-nesneye ba#lanan, ve hibir
"ekilde bir derece ya da ku"ku gzetmeyen mutlak bir inan, aktellik duygusu, ve
indirgenemez duyu"lar Ba"ka bir deyi"le Hnun genel klinik portresi znenin
hibir "ekilde sanrlarnn varolmad#na ve aktel olmad#na inandrlamamas
Bu ok nemli semptomu sradanla"tran yine psikanalizin yaygnla"mas olmu" gibi
grnyor: --sembolik yorumlamay prati#inin temeline yerle"tiren psikanaliz Hu
genellikle ldrya (delirium) ba#lad#ndan, bu ikisinin ieriklerini az ya da ok
ak"trmaya meylediyor Bu yzden de yorumlama al"mas anormal fikirler
denen fikirlerin nasl rediklerini ihmal etme rahatl#na kavu"uyor Oysa Delirium
ile Halsinasyon arasnda ok nemli farklar var o kadar ki onlar birbirlerine
indirgemek ynndeki btn yorumsamac abalar bu farklar temelden
dzle"tiriyorlar Bir kere zne halsinasyon haline delirdi#i biimde girmiyor
anlam zneye ayn tarzda varmyor Bu ise psikogenesis dzleminde herhalde
byk bir nem ta"mal Bir zamanlar yine Henri Eynin syledi#i gibi H, duyu
organlarndan duyular tretmeye otomatik bir ba"vuruyu ieriyor. Bylece Hun
kesinli#i zneye iletilen, ya da vaazedilen bir "ey, oysa deliriumda lgn fikir bizzat
znenin kendisi tarafndan sunulmakta, onun sezgilerinin ve karsamalarnn
temelinde ifade bulmaktadr. Tabii ki her ikisindede znenin ikna olmasnn gc e"
lde "iddetli olabilir
o#u kez H deliriuma kantlar veya gerekeler kazandrr. Ama bu ona
indirgenebilece#i anlamna gelmez. znenin delice fikir (ki kendi z fikridir bu) ile
ba# bir ncy devreye sokan i"itilmi" ses olarak H ile ba#ndan ok farkldr.
Tarih boyunca iki ekol (organiki ve psikogenetik) psikiyatrinin delilikler ve
halsnasyonlar konusundaki bak" alarnn iki kutbunu olu"turdu bu ekoller,
yekdi#eri yararna kah deliriumu, kah halsinasyonu reddettiler Organiki denen
tezlere gre halsinasyonlar zihnin anormal malmat almasna sebep olan beyin
lezyonlarndan geliyorlar Bu bak" deliriumun varl#n yadsyor nk
halsinasyon basite bir ynlenme hatas (ibre hatas) olarak kabul ediliyor Bu
mantkla hastann tepkileri gerekli#e uyum gstermemelerine kar"n yine de
alglanan "ey ile hemfikirler. O halde burada bir delirmeden de#il, olsa olsa yanl"
bilgilendirilmi" d"ncelerden bahsedilebilir ancak
Psikogenetik akm ise halsinasyonlara ldr niteli#i ve konumu tanyor ve psikotik
sre dahilinde, i"itilen sesler fikirlerin gerek-olmay" karakterini aynen
payla"yorlar Buna gre halsinasyona maruz kalmak ldrnn bir sonucundan
ba"ka bir "ey de#il
Bu iki ekoln kutupla"t# temel gerilim ekseni zerinde i"itme meselesi ok byk
bir nem kazanyor Lacan bile bunu reddedememi"ti Oysa szkonusu fenomene
de#indi#i zaman onun da dili anksiyeteli bir meditasyona dn"yor gibiydi: Oysa,
e" tarafndan kaplma znenin hikayesi boyunca btn eylemlerini e"leyerek
kaydedilen o zincirin altnda yatp onu sa#lamca tutan, kalc bir sylem
diyebilece#imiz "eyin beliri"iyle ak"r. Zaten byle bir sylemin kageli"ini normal
bir znede grmek de imkansz de#ildir. Ya"anm" bir d"avurum gerekirse, rnek
olarak size bir adada yalnz ba"na kalm" bir insan verirdim () Benzeri bir "ekilde
da#da kaybolmu" bir ki"iyi bulmaya al"anlarn seslenmelerini de d"nn Bu
sylemin sreklili#i ve kalc varolu"u bir delinin durumuyla tam manasyla benzerdir
Schreberdeki dile-getiri" fenomenleri bunu vurguluyorlar zaten. Ksacas
Lacana gre insanlarn tpk psikozlular gibi i-sylemlerini dile getirmelerini o
kadar da tuhaf kar"lamayz en azndan biz de yle "eyler yapt#mzdan
Sonuta Lacan da psikanalizin genel bak" asn korumaktadr: delilik vardr ve nce
gelir, sesler ise bizzat kendisi bozulmu" olan bir i sylemin (ille de patolojik olmas
gerekmeyen) sesleni"idir
Oysa ok nceleri, Lacanclarn da okumu" olduklar Henri Ey organik-dinamik adn
verdi#i teorisi erevesinde, bu iki kar"t kutbu biraraya getirmeye al"m"t
Organiki yakla"mlarn zayf noktasn (yani her zaman psikotik kanaatlar
yanstmakta olan sembolik ierikler) Ey "yle a"maya al"yor: ldrnn ortaya
k", btn tutarll# ve sraryla, belli ki organik bir faktrle ili"ki iinde onu bir
kesinlik olarak ortaya koyuyor yani Dolaysyla Henri Ey halsinasyonlarn
kayna#nda fiziki bir lezyon, patolojik bir uyar nedeni yatyor ve sesleri retiyor;
ama bu seslerin kayna#n tespit etmek olanaksz. Buna kar"n, psikozlar asndan
bakld#nda bu sesler bir ieri#e sahip olmaya ba"lyorlar yani seslerin ierik
kazanmalar zihni ve ruhi hayatn dezorganizasyonu yznden gerekle"iyor. Ama bu
dezorganizasyon da bizzat bu bulunamaz lezyonun ve seslerin bir sonucu Tabii ki
Henri Eyin bu aklamalar bir zamanlar revata olan nropsi"ik hiyerar"iler
teorisinin (Jackson) erevesi dahilinde anla"labilirler. zetlersek, Henri Ey
halsinasyonlarn kayna#nn organik oldu#unu ve ayn nedenin etkisi altnda
ieriklerini ldr halinde arptt#n sylyor
Henri Eyinkinden ve zellikle Lacannkinden daha ba"arl bir aklama
dilbilimcilerin yakla"mndan geliyor. Unutmamak gerekir ki ilk olarak i"itilen sesler
ayn zamanda dilbilimsel kategoriler, yani i"aretler (gstergeler) !kinci olarak ve
asl nemlisi, hastann bilincini etkiliyorlar

Si nemat ograf i k Ayg t zeri ne Dersl er - 1
Ulus Baker
Ders 1: Kapitalizmin bir Sentezi Olarak Sinema
"Sinemaya ayn bak! payla!mayan bir ift birlikteliklerini srdremez. Biri rap sevip
Beethoven'den nefret edebilir, di"eri ise tam tersini yapabilir. Ama biri Spielberg'in
sinemasn seviyor, di"eri nefret ediyorsa, gnn birinde mutlaka ayrlacaklardr,
nk sinema hala dnyann temsilidir..." Jean-Luc Godard
Kapitalizm artk bir aygt olarak tanmlanabilir. Bir zamanlar onu retim aralarnn
belli bir organizasyonu olarak tanmlyor, art-de"erin tretilmesinin otomatik
i!leyi!ine ba"lyorduk. Bu organizasyon tarihsel olarak ortaya km!t ve belki de
e"er Marksizm pek de a!r saylmayacak bir iyimserli"i barndryorsa tam da bu
yzden bir gn tarihe malolacakt. Ancak retim aralarnn, giderek retici glerin
tahlili bizi artk makinalarn hakim olmaya ba!lad" bir dnyayla kar! kar!ya
brakan kapitalizmin tarihsel olarak belirginle!mi! dokusunun do"as zerine
d!nmeye zorluyordu. E"er kapitalizmin verimlilik maksimizasyonu u"runa
geli!tirdi"i sistemler, szgelimi Taylorizm ve Fordizm kendini oradan k! diye
sunan sosyalizmde de uygulanma olana" bulmu!sa (Stahanovculuk), sorulmas
gereken soru acaba kapitalizmi tanmlayan aygtn kurulu!una ili!kin sorgulamann
gerekten yaplm! olup olmad", yapld" lde de bir sonuca varp varamad"
olmaldr. Hi de"ilse ba!langta metala!mam! bir y"n !eyin, sanatsal rnlerin,
bireysel faaliyetlerin mesela yardmn bile metala!t" bir sreci
tanmlayabiliyoruz.
Fenomenoloji bizim iin ksmi nem ta!yan bir aygt mefhumunu ortaya atyordu
Heidegger'in "teknolojiye" ili!kin ykl sorgulamasndan, Flusser'in "aygt"
mefhumuna ba!vurmasna kadar... Buna gre bir aygt bir "araca", hatta bir makinaya
bile kolay kolay indirgenemeyecek bir alan olu!turur. Szgelimi Flusser iin foto"raf
bir aygttr, cihazdr. Kameraya basit bir aram! gibi bakamazsmz -tpk bir foto"raf
herhangi bir rn, hatta genel olarak meta diye kabul etmekle yetinemeyece"iniz gibi.
Belki birtakm fenomenolojik mlahazalar devreye sokularak bu konuda birtakm !k
!eyler sylenebilir: foto kamerann foto"rafy gizleyen, saklayan, grnmemesini
sa"layan bir pee oldu"u gibisinden... Ancak Flusser'in ok nl bir metni, foto"rafn
"teknik" bir imaj olarak olu!turdu"u aygt zerine ok !eyler anlatyor: bu ok nl
metnin ba!l" "Bir Foto"raf Felsefesine Do"ru"... Ancak bu felsefenin aslnda bir
fenomenoloji uygulamasndan ibaret oldu"u ve ayn dnemlerde Rudolf Arnheim'n
yine fenomenolojik bir erevede kurdu"u "sanat olarak sinema" anlay!nn
versiyonlarndan biri oldu"u da eklenmeli. Flusser foto"raf bir aygt olarak
tanmlamasn kapitalizmle, seri retimin yaygnla!masyla yzle!tirerek
gerekle!tirmiyor. Ya da diyelim ki hemen byle bir kolaycl"a sapmyor. Temsili
imaj ile "teknik" imaj dedi"i !ey arasnda belli bir fark gzeterek ba!lyor hi
ku!kusuz Andre Bazin'in "Foto"rafik #majn Ontolojisi" ba!lkl yine ok nl
metninden bu noktay ayrdetmek gerekir: Bazin iin foto"raf yepyeniydi ve retti"i
psikolojik etki asndan ontolojik bir mesele haline geliyordu... Bir ressam tarafndan
yaplm! bir resme bakt"nzda o resmin varolu! biimi bir foto"rafa bakt"nzda
hissetti"inizden ok farkldr. Resim bir gerekli"in temsili olmaya adanabilir
Ondokuzuncu yzyl boyu ye!eren akmlar gerekli"in gere"e benzerlik olarak
temsilinden uzakla!maya abalam! olsalar bile; ki bu da bir bakma foto"rafn
drtt" bir sre olmaldr... Bir resimle, bir heykelle kar! kar!ya oldu"unuz zaman
orada, bu nesnenin yapmna bir sanatnn mdahil oldu"unu, en azndan ona bir
sebep olarak katld"n varsaymakta zorluk ekmezsiniz. Oysa foto"raf gerekli"in
yepyeni bir "tasarruf biimidir -ve ileride grece"imiz gibi, Ondokuzuncu yzyln ilk
yarsndan itibaren geirdi"i evrim bu tasarrufun olu!turdu"u birikimin niteli"ini
gzler nne serecektir. Foto"rafta, Bazin'in gstermek istedi"i gibi gerekli"in !u ya
da bu !ekilde bir temsilinden ok farkl bir !ey, gerekli"in "izi" ad verilebilecek bir
!ey grnr. Ne bir ressamn izlenimi, ne de bir d!avurum, ifade sz konusudur.
Gerekli"in "izi" bamba!ka bir psikolojidir ve o ana kadarki psikolojinin anlay!nn
tesinde grnr. Bu bir "oradalk" ve "!imdiliktir": !"a duyarl bir levhann zerine
kaznm! gereklik izleri... Her foto"rafn, biz hangisi oldu"unu bilmesek bile kesin
bir tarihi ve mekan vardr. En azndan bundan eminiz !u tarihte ve mekanda
ekildi"ini, oradaki ki!ilerin gerekli"ini, izlerinden okudu"umuzu...
Tabii ki Andre Bazin'in takip edece"i yol Flusser'inkinden farkldr; resimden
foto"rafa, oradan da sinemaya geti"imizde, stelik sinemann evrimini de ieren bir
sre boyunca bir "artan gereklik oran" ile kar!la!t"mz syler o. ok akllca bir
!ekilde, !akayla kar!k, psikanalizin resim ve heykelle u"ra!rken bir "mumya
kompleksinden" pekala bahsedebilece"ini hatrlatr. Grntleriyle varl" korumak,
zamana kar! diren, giderek bunun etrafnda rlen byler...Ama yamana kar!
korunma salt grntler, giderek belki de sesle olacaktr. Elektronik mzi"in
kurucularndan Richard Pinhas'n sordu"u soru !a!rtc oldu"u kadar aslidir de:
alnmad" srece mzik nereye gider? #ster ses isler grnt, hepsine kozmik bir
tekillik atfederek, bunlara imaj dememiz fena olmaz. Hi de"ilse bu bizi Bergson'un
imajlar nesnelerle zde!le!tiren d!ncesi kadar ileri bir noktaya gtrr. Ancak o
zaman imajlarn kozmik korunumu ve srekli mbadelesi gibisinden bir kavray! da
ciddiye almamz gerekir. Bylece fenomenolojiyle ontolojinin birbirinden
ayrlamad" bir noktaya varyoruz. #!te Bazin foto"rafik imajn ontolojisini
sorgulamaya byle bir ereveden, Bergsoncu bir ereveden giri!ecektir. Resime
kar!t olarak foto"rafa asli, gerek bir nesnellik ykleyerek i!e ba!lar. Foto"raf
kamerasnn merce"ine verilen ad bile "objektiftir. Nesnenin kendisi ile temsili
arasnda artk bir beyin, bir kafa ya da bir emek girmemekte, bizzat kendisi kendi
ba!na bir "model" olarak tanmlanmaktadr.
Daha yeni bir dnemde, foto"rafn "ontolojisine" ili!kin benzeri bir yakla!m Susan
Sontag'da da buluyoruz: "Bir foto"raf (bir tablonun bir grnts olmas gibi) sadece
bir grnt de"il, gere"in bir yorumudur. Ayn zamanda bir ayak izi, ya da lm
maskesi gibi, bir iz, gerekli"in damgasn ta!yan bir !eydir." (Susan Sontag, On
Photography, London, Verso) Bazin'i ve Sontag' okurken insan kendini "akll"
imajlar gibisinden yan-animist bir d!nceden kolay kolay uzak tutamyor. nnde
sonunda imajn imaj olmak iin nce alglanyor olmas gerekti"i gibi bir n
varsaym hala srdryorlar. Oysa Bergsonculu"un imajlar kuramna riayet edersek
byle bir varsaymdan uzak durmamz gerekir: imajlarn varolmak iin grlmeleri,
alglanmalar gerekmez. Grmedi"imiz ok sayda imaj vardr kendi imajmz ve
unsurlar, olu!turucu alglar da dahil olmak zere.
Daha sa"lam (dolaysyla burada nerece"im) bir yol herhalde foto"rafn olu!umunu
ve evrimini adm adm takip edecek, ve aygtn mtasyonlarm, de"i!im noktalarn
saptamak olurdu. Flusser bile foto"rafikcihazn evrimsel ynn hesaba katmyor,
onu zaman-d! ve evriminin farkl noktalarnda mtasyonlara u"ramam! bir "teknik
imajlar"silsilesine dahil ediyor. Tpk sonradan sinematografik imajlar dnyasnda
olaca" gibi.
Bilindi"i gibi ba!arl diyebilece"imiz ilk foto"raf 1830'lu yllarda Nicephore Niepce
kaydetmi!ti. Kt bir ressamd ve iyi bir ressam olmas gerekti"ini d!nd" bir
o"lu vard. Heliograf gne!yazcs adn verece"i ilk foto"raf makinesini icat
etmesinin ardnda yatan niyetin son derece alakgnll oldu"u besbellidir: o"luna
gerekli"e uygun modeller sa"lamak... Peki ama, bu kadar alakgnll bir ba!lang
ne anlama geliyor? Akas, ileride Lumiere'in sinematografnda kar!la!aca"mz
durumun bir benzeri bu. I!"n farkl !iddetlerinden etkilenebilir kimyasal bir
maddeyle kaplanm! bir levha zerine nak!edilen grnt ... Niepce'in kendi
bulu!unun sanatsal, hatta bilimsel olas kullanmlar hakknda hibir fikri, hibir
umudu, hibir amac yokmu! gibi grnyor. "Ba!arl ilk foto"raf ise amur gibi bir
!eydi sadece ilk foto"raf olmasyla nlyd: bir odadan d!arya yneltilen kamera
merce"i, ancak pozlamann yakla!k sekiz saat srmesinden dolay (bu plakann
duyarll"na ba"ldr) gne! ve glgeler manzarann her iki tarafn da aydnlatma ve
karartmaktadrlar.
Karanlk Oda (Camera Obscura) ok eskiden beri bilmiyordu. #lkeleri Aristo'dan beri,
kendisi ise Arap Ortaa"ndan beri. Rnesans sonrasnn en nemli resim modeli
olu!turma tekniklerindendi.

Si ze Anne Di yebi l i r mi yi m?
Ulus Baker
(Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 47, Sayfa: 4748)
Oidipus Kompleksi btn psikanaliz kuramnn, prati!inin ve dayand! kltrn ya
da alt kltrn vard! ve kilitlendi!i bir Zwangsneurose, bir fikri-sabittir. Onu yanl"
kurulmu" ve asimilasyoncu bir normalle"tirme srecini sahneye koyan bir aile
evresine mahkum eden de budur. Bir kompleks her zaman bir "zorlayclk", hatta
"zorunluluk" ierir. Ama psikanaliz yine de onun "zmn" de!erli klacaktr ve
aile ortamna yeniden kazandrlacak yeti"kin bir bireyi olu"turmay, ya da olu"umuna
yardm etmeyi temel grev bilecektir.
Hadmla!trma
Oidipus'a e"lik eden "u garip "hadmla"trma kompleksi" ise, di!er taraftan,
psikanalizin bedeni tanmad!n d"a vurur ve onun iinde bir Truva At olarak i"
grr. #nsan arzusunu insan-biimci ve cinsiyeti de!erlerle damgalar. Arzu onun iin
bir eksikli!e, yoksunlu!a ynelme tarzdr. Amac ise doyum, yani arzu yoklu!udur.
Psikanaliz bunu gstermek iin, topyekn Yasa denen "eyin otoritesi altna
yerle"tirdi!i fantazma ve "hayali" kategorilerine ba"vurur. Yasa ise simgesel olarak
tanmlanm"tr: Simgesel (dil) ile "hayali" arasndaki hududu rgtler.
Fallus yasas ve Babann-Ad denen imleyici kategoriler, kendilerini ku"atan geni" bir
anlambilimsel "ebekenin a!larna bir taraftan "gere!i", te taraftan, zaten kendi
ilerinde blnm" "simgesel" ile "imgesel"i d"rmek amacyla kullanlrlar. Geriye
dokunulmadan kalan "bunlarla ne yaplabilir" sorusu kalacaktr. Dil ile, cinsellikle,
emekle ve genel olarak arzuyla "ne yapaca!z"?
Oidipus Efsanesi
Freud, anla"lan o ki, Oidipus efsanesine yrekten inanyordu! stelik Eski
Yunanllarn inanmad! lekte. Bir trajediye ba!lanmasna ra!men, Freud'un
Oidipus'u kavray" asla "trajik" de!ildi, nk belli bir a!da ve belli bir co!rafya
zerinde var olan aile ko"ullarn yeniden retmek amacn gdyordu. #"in
varabilece!i yerler aka belliydi: "Evrensel" diye tasarlanan bir Oidipus
emperyalizmi ve kolonicili!i.

Bilind!
Bilind", okunacak bir ivi yazs, yorumlanacak bir kutsal kitap, hele hele "karanlk
bir dnya" de!ildir. Platoncu tasarmdan ekilip kurtarlacak bir bilind", aktif
ignoramus'un (bilmiyorum), bilimin, sanatn ve felsefenin glerinin eline teslim
edilebilir, onlar tarafndan biimlenmeye braklabilir. Ancak psikanalitik kltrn bir
dizi yetersizli!i ve nyargs, byle bir abann nne en byk kuramsal ve pratik
engelleri karmaktan hl geri kalmamaktadr.
Bu engeller, ncelikle do!alar ve iddialar ya arptlm", ihmal edilmi", ya da
bastrlm" insan deneyimleri ve ya"antlar nne dikilmi" durumdadrlar. Bu
deneyimler insan "sanatlarn" zorla"tryorlar: Sevmenin ve a"k olmann sanatn,
lme sanatn, hakikati syleme sanatn, ignoramus sanatn ve al"ma sanatn.

A!k olmak mmkn m?
Psikanalizin pek de!er verdi!i "aile romansndan" bir "a"k romansna" geersek, ilk
grece!imiz "ey, psikanalizin btn kategori ve kavramlarnn zorunlu bir kaymaya
u!rayacaklardr. "Romans"tan bahsetti!imiz zaman ak olan gndermeler iinde,
psikanalizin kendini rahat hissetti!i iddial anlarnda, salt terapiye ynelik amalarnn
ve buna tekabl eden kuramla"trma abalarnn tesinde, di!er alanlara do!ru
geni"leme e!iliminin varabilece!i yerlerden bazlar fark edilebiliyor.
Psianalitik kategorilerin, edebiyat ve sanat alanlarnn "daha derin" gerekliklerine
nfuz edemediklerini, nk, basite sylemek gerekirse, bu "derin gerekli!in" var
olmad!n syleyebiliriz. Bylece psikanaliz, zorunlu olarak hileli bir kaymayla sanat
"yaratcs"nn psikhe'sine dnecektir (Freud'un Leonardo ya da Dostoyevski zerine
al"malarnda oldu!u gibi). Ama bu da, elbette, "yaratcnn", psikanalizin ele
almaktan asla ho"lanmayaca! "gereklik" alanlarndan ne lde soyutlanp Oidipal
gene, yceltme duygularna kaptrabilece!ine ba!l oldu!undan, yine basite,
"yaratc" diye bir varlk "yok" ele"tirisiyle kar" kar"ya kalabilecek bir abadr.
yleyse, "aileden d"ar" gtrecek "a"k romans" psikanalize pek ihtiya
duymayacaktr. nk psikanaliz galiba a"k meselelerini ya basit psi"ik olaylar ya da
olgular halinde g!slemekte, ya da daha derin oldu!unu farz etti!i katmanlarn
zerine bir kpk gibi yaymay tercih etmektedir: A"kn btn ieri!i erotizme ve
cinselli!e boca edilmektedir.
Ryalar
Psikanaliz "ryalar yorumu" ile erken zamanlardan beri olduka ili d"l oldu!u
halde, bize "kendi ryalarmz grmemiz" konusunda da yardmc de!ildir. Oysa
ryalar, psikanalizin "ki"isel derinliklerin" ve elbette "bilind"nn" d"avurumu
olarak tayin etti!i traumdeutung (bilind"na gtrecek bir "Kral Yolu" oldu!u
syleniyor.) erevesinde galiba psikanalistin "ryalarna" (her yerde Oidipus,
eksiklik, bastrma ve kastrasyon vardr) kaptrlmaktadr.
Deleuze'n syleyece!i gibi "gerekli!inizi" ba"kalarnn ryalarna yakalanm"
olarak bulabilirsiniz. Oysa "u da ortaya atlabilir: Neden rya grmek ve fantezi bir
retim, aktif bir sanatsal "happening", bir yaratm ve zgrle"me sreci olmasn.
Neden rya bilind" ieriklerin, "rya d"nceleri" ad verilen simgele"me sreci
iinde arptlmas olarak anla"lmak zorunda olsun?

Gereklik kayb
Bugnlerde "gereklik kayb" konusunda (Baudrillard ve Kristeva gibi d"nrlerin
pek vurguladklar) yaplan a"r vurgu belki de "gere!in" kendinin bir dn"m
srecini d"a vurmaktadr. Eninde sonunda, "gerek olmayan", ryada (Batl insann
televizyon ekrannda) grlen bir d"sel sava" d"ncesi, on binlerce gerek insann
"gerekten katledilmi"" oldu!u "gere!ini" pek ortadan kaldrabilecek gibi de!ildir.
yleyse "rya grmenin" bireysel bir mitolojik hikyenin d"avurumu (stelik bu
hikyenin "arzulanm" oldu!u" da varsaylmaktadr.) oldu!u, hele hele retilmemi"
bir bilind"nn tedirginlik verici d"avurumlar oldu!u d"ncesinin kar"sna,
"gereklik ilkesi" trnden bir mefhumun belirsizli!ine ba"vurmak yerine
(gerekli!in ilkesi falan olmaz!), ryay bir zorunluluk, bir retim ve toplumsal-
siyasal, estetik, sanatsal bir "yatrm" ve giri"im olarak grmeye davet ederek kabilir
miyiz? Ryalar "retilmeli" ve toplumsal siyasal dnyann dzeneklerinin iine dahil
edilmelidirler. Ryalarda, ocukluk sanlarnn retilmesinden ok daha telerde ve
fazla sayda "toplumsal yatrm" vardr.

So!ukl uk ve Vah"et
Gilles Deleuze
ev: Ulus Baker
nsz
Sacher-Masoch'un hayatna dair bilgimizin o!u sekreteri Schlichtegroll'dan (Sacher-
Masoch und der Masochismus) ile Krkl Vens'n kadn kahramannn adn ta"yan
ilk kars Wanda'dan (Wanda von Sacher-Masoch, Hayatmn #tiraflar) geliyor.
Wanda'nn kitab bir harikadr ama o!u zaman bu eser hakknda znel izlenimlerini
vermekten pek teye geemeyen sonraki biyografi yazarlar tarafndan kyasya
ele"tirilmi"tir. Onlarn gr"ne gre Wanda'nn orada sundu!u kendi imaj ok fazla
masumdur ve onun aslnda bir sadist oldu!unu varsayarlar --nk Masoch bir
mazo"isttir. Oysa bu problemin tam manasyla yanl" bir "ekilde ortaya atlmas
olabilir.
Leopold von Sacher-Masoch 1835'de Galiya'da Lemberg'de do!du. Slav, #spanyol ve
Bohemya kar"m bir aileden geliyordu. Atalar Avusturya/Macaristan
#mparatorlu!unda resmi grevlerde bulunmu"lard. Babas Lemberg Emniyet $efiydi
ve Leopold ocuklu!unda ileride zerinde derin etkiler brakacak olan hapishane
sahneleriyle isyanlara tank olmu"tu. Eseri #mparatorlu!un ba!rndaki ulusal sorunlar,
aznlklar ve devrimci hareketler tarafndan alabildi!ine etkilenmi"tir --i"te onun
Galiya, Yahudi, Macar, Prusya vesaire hikayeleri... Sk sk tarmsal komnlerin
rgtleni"ini ve kyllerin Avusturya idaresine, zellikle de toprak sahiplerine kar"
yrttkleri mcadeleleri tasvir eder. Bir ara Panslavist harekete katlr. Hayran
oldu!u ki"ilikler, Goethe'yle birlikte Pu"kin ve Lermontov'du; ve kendini Kk
Rusya'nn Turgenyev'i addediyordu.
Graz'da Tarih Profesr olarak atand ve edebi kariyerine tarihi romanlar yazarak
ba"lad. ok abuk bir ba"ar kazand: ilk genre romanlarndan biri olan Bo"anm"
Kadn (1870) Amerika'da bile ilgi ekti; Fransa'da Hachette, Calmann-Lvy ve
Flammarion yaynevleri romanlarnn ve yklerinin evirilerini yaynladlar.
evirmenlerinden biri onu, eserlerinin erotik karakterlerine hi de!inmeksizin,
ilhamn tarihten ve folklordan alan sa!lam bir ahlak olarak tanmlayabiliyordu.
Fantezileri herhalde Slav halknn ruhuna atfedilebildikleri lde daha kabul
edilebilir oluyorlard. Ayn zamanda Ondokuzuncu Yzyln "sansr" ve ho"gr
standartlarnn bizim bugnknden ok farkl olduklar gibi genel bir aklamay da
hesaba katmak gerekiyor; da!nk ve belirsiz cinsellik zgl fiziksel ve zihinsel
detaylardan daha kolay kabul gryordu.
Masoch'un folklorunun dilinde, tarih, siyaset, mistisiz, erotizm, milliyetilik ve
sapknlk ok skfkya rlm"trler ve krbalama sahneleri etrafnda bir bulutsu
olu"tururlar; sonuta o da Krafft-Ebing bir sapknl! adlandrmak iin adn
kulland!nda rahatsz olmu"tu. Masoch nl ve onurlandrlm" bir yazard; 1867'de
Paris'e "anl-"erefli bir seyahat yapt ve Figaro ile Revue des Deux Mondes tarafndan
kendisine "eref payeleri, dller verildi.
A"k-me"k meselelerinde Masoch'un zevkleri iyi tannr: bir ay ya da bir haydut
kl!nda kendini av gibi takip ettirmekten, yakalanp ba!lanmaktan ve
cezalandrlmaktan, a"a!lanmaktan, hatta krbal ve krkl zengin bir hanm
tarafndan ani fiziksel acya maruz braklmaktan, bir u"ak gibi giydirilmekten, her
trden feti" ve klktan, gazetelere ilanlar vermekten, hayatndaki kadnlarla
szle"meler imzalamaktan ve baz hallerde onlar satmaktan ho"land! bilinir.
Anna von Kottowitz'le d"p kalkmas Bo"anm" Kadn' ilham eder; Fanny von
Pistor'la ba"ka bir macerasysa Krkl Vens'. Sonra, Aurore Rmelin adndaki gen
bir bayan biraz acaip bir mektupla"ma yoluyla ona yakla"r, Wanda adn benimser ve
1873'de Masoch ile evlenir. Bir e" olarak hem m"fiktir, hem talepkr --ve altst
olmu"tur. Masoch, planlayp kurgulad! maskaralklarn yanl" anlamalara yol
aabilece!inden endi"elidir. Mnage'na hep bir nc taraf dahil etmek
istemektedir --"Yunanl" diye adlandrd! karakteri. Anna von Kottowitz'le birlikte
oldu!u dnemde sahtekr bir Polonyal kont hayatlarna girer, sonradan kendisinin
hrszlk yapmak isteyen ve tehlikeli bir hastal! olan bir kimya asistan oldu!unu
itiraf eder. Sonra da Aurore/Wanda ile o tuhaf macera ba"lar --buradaki kahraman
grn"te Bavyera'l II. Ludwig'tir; hikayeyi elinizdeki kitabn eklerine dahil
ediyoruz. Burada da karakterlerin belirsizli!i, klktan kl!a girmeler, taraflar
arasnda giri"ilen bahisler btn hikayeyi talihsiz sonla biten ola!anst bir baleye
dn"trr. Son olarak Wanda'nn harika bir "ekilde tasvir etti!i Figaro'dan Armand
ile macera ba"lar --Wanda okuyucuyu kendi kararyla ba"ba"a brakr. Bu safha
Masoch'un 1886'da Paris'e gidi"inin nedenidir ve ayn zamanda Wanda'yla evlili!in
sonunu damgalar; 1887'de Leopold ocuklarnn dadsyla evlenir. Myriam Harry'ninn
Sonia Berlin'de adl romannda emeklili!i dnemindeki Masoch'un ilgin bir
portresiyle kar"la"rz. Eserinin d"t! unutulmu"lu!un znts iinde 1895'te
lr.
Yine de yazlar nemli ve al"lmadktr. Hikayelerini emberler, daha do!rusu
ember dizileri, yani epizodlar halinde dzenlemi"tir. Esas hikayelerden biri Cain'in
Miras ba"l!n ta"r ve alt tema boyunca geli"tirilmi"tir: a"k, mlk, para, Devlet,
sava" ve lm; yalnzca ilk iki ksm tamamlanm"tr, ama sonraki drt tema daha
bunlarda bile ayrdedilebilirler. Halk masallar ve etnik hikayeler ikincil emberler
olu"tururlar; ilerinde Galiya'daki mistik tarikatlarla ilgili zellikle iki hikaye vardr
ki Masoch'un eserlerinin en iyilerindendirler ve ba"ka bir yerde ok ender
rastlanabilecek bir gerilimi, bir endi"e duygusunu son derece yksek bir gle ta"rlar
(Ruhlar Balks ile Tanr'nn Anas). Peki "Cain'in miras" teriminin manas nedir?
nce insanl!a miras kalm" su ykyle ileyi ifade etmek ister; ama bu grn"teki
vah"et Do!a'nn so!uklu!una ili"kin daha gizli bir temay saklamaktadr --Cain'in
kendi kaderini iinde ke"fedece!i steplerin ve Ana'nn buzlanm" imajnn
so!uklu!unu; o kat anann so!uklu!u gerekte insann iinden frlayp kt!
vah"etin bir mtasyonudur. Cain'in "i"areti" "miras"n nasl kullanlaca!n anlatr.
Cain ile #sa ayn "i"aret"i ta"rlar ve bu da "cinsel a"k, mal mlk, anavatan, hibir
davay derdi, al"may bilmeyen; kendi arzu ve iradesinde yokolup giden ve bylece
insanlk ideasn gvdesinde ta"yan..." #nsann armha gerili"ine gtrr.
Masoch'un eseri Alman Romantizminin btn kuvvetlerini ta"r iinde. Bizim
kanaatimizce fantezi ve gerilim kaynaklarn bu kadar etkili kullanm" ba"ka bir yazar
yoktur. Masoch'un a"k "cinsellikten-arndrma" ve ayn zamanda insanl!n tm
tarihini cinselle"tirme hususunda ok zel bir yolu vardr.
Krkl Vens (Venus im Pelz, 1870) Masoch'un en nl romanlarndan biri. Cain'in
Miras'nn ilk cildinin bir parasdr ve a"k meselesiyle ilgilidir. #ktisat R. Ledos de
Beaufort tarafndan yaplan bir tercmesi 1902 ylnda hem Franszca hem de
#ngilizce olarak ayn anda yaynlanr, ama a"r hatalar iermektedir. Elinizdeki
versiyon Aude Willm tarafndan yaplm" sonraki bir tercmedir. Roman ek takip
ediyor: birincisi Masoch'un hikaye stne yapt! bir aklamadr, ardndan
ocuklu!undan bir sahne gelir. #kincisi Masoch'un Fanny von Pistor ve Wanda ile
imzalad! "a"k szle"meleridir". nc ek ise Wanda Sacher-Masoch'un Ludwig II
ile maceraya ili"kin aydnlatmalardr.
Masoch'a adil davranlmad --ad maso"izm denen sapknl!a taklm" oldu!u iin
de!il; tam aksine, ad gnlk kullanma dahil olurken eseri unutulu"a mahkm
edildi!i iin. Eserini hi tanmakszn Sade stne yazlm" kitaplara da aradabir
rastlyoruz --ama bu giderek daha ender oluyor. Sade gittike daha do!rudan
tannmaya ba"lyor; sadizme ili"kin klinik ara"trmalar Sade'n eseri stne yaplm"
edebi incelemeler tarafndan hatr saylr lde zenginle"mi"tir ve bunun tersi de
do!rudur. Oysa Masoch stne en iyi yazlar bile eseri konusunda "a"rtc bir cehalet
iindeler.
Sade ile Masoch yalnzca di!erleri arasnda birer vaka olmakla kalmyorlar; ikisinin
de bize !retecek esasl bir "eyleri var --biri mazo"izm, teki sadizm hakknda...
Masoch'a biilen kaderin adil olmay"nn ikinci nedeni klinik bakmlardan onun
Sade'n bir tamamlaycs olarak grlmesidir. Bu gerekten de Sade ile ilgilenmi"
ki"ilerin Masoch'a zel bir ilgi gstermekten imtina etmelerinin bir nedeni olabilir.
#nsanlar Sade' elde etmek iin Masoch'taki semptomlarla igdlerin tersine
evrilerek adapte edilmesinin yeterli oldu!unu pek kolay kabul etmi"ler --tabii ki
kar"tlarn birli!i ilkesine uygun olarak. Sadizm ile mazo"izmin bir ve ayn "ey
olduklar temas ve sadomazo"izm kavram Masoch'a ok byk bir hakszlk
etmi"tir. yalnzca ihmal edilme hakszl!nn de!il, Sade ile adil olmayan bir
tamamlayclk ili"kisi ve diyalektik birlik fikrinin de acsn ekmi"tir.
Masoch'u okumaya ba"lad!mz anda, onun evreninin Sade'nkiye alp verecek hibir
"eyi olmad!n farkederiz. Teknikleri farkldr, problemleri oe --ilgilendikleri "eyler
ve niyetleri de tmyle farkldr birbirinden. Psikanalizin oktandr sadizm ile
mazo"izm arasndaki dn"trmelerin imkann ve gerekli!ini gstermi" oldu!unu
iddia etmek de geerli de!ildir; sadomazo"izm denen bir "ey kavramnn bizzat
kendisini sorguluyoruz. Tp sendromlar ile semptomlar arasnda ayrm yapyor --bir
semptom bir hastal!n belirgin bir i"aretidir, bir sendrom ise ok farkl kkenlerden
gelen ve e"itli ba!lamlarda beliren d"avurumlarn bir toplant yeri ya da ak"ma
noktasdr. Sadomazo"izmin birbirlerine indirgenemez nedensel zincirler halinde
ayrdedilmesi gereken bir sendrom oldu!unu iddia etmek isterdik. Sadizmle
mazo"izmin ayn ki"ide hazr ve nazr olduklar o kadar srarla sylendi ki buna
inandk. Ba"langca geri dnmeye ve Sade ile Masoch'u okumaya ihtiyacmz var.
Klinikinin hkm nyargl oldu!undan, tmyle farkl bir yakla"m, edebi
yakla"m benimsemeliyiz, nk sadizm ile mazo"izmin zgn tanmlar edebiyattan
kagelmi"tir. Bu iki yazarn adlarnn bu iki sapknl! belirlemek iin kullanlmas
bir tesadf de!ildir. Ele"tiriyle (edebi anlamyla) klinik (tbbi anlamyla) kar"lkl
olarak birbirlerinden !renebilecekleri yeni bir ili"kiye sokulabilirler. Semptomatoloji
hep bir sanat sorunu olmu"tur; sadizm ile mazo"izmin klinik zgllkleri Sade ile
Masoch'a zg edebi de!erlerden ayrdedilemezler. Kar"tlar arasndaki ba!
hemencecik alglayveren bir diyalekti!in yerine, hem gerekten ayrmla"trc
mekanizmalar hem de sanatsal zgnlkleri meydana karan ele"tirel ve klinik bir
de!erlendirmeyi amalamalyz.

!ok ve Beyi n: Y l maz Gney Si nemas zeri ne
Ulus Baker


Sinemann temsil sanatlarndan biri olmad!, insan do!rudan do!ada, evresinde,
ortamlarnda, d"ncelerinin ak" iinde hareket halinde bir varlk olarak resmedebildi!i,
do!ay bizzat seyircinin beynine iletecek bir cihaza --imaj-kadraj-montaj-- sahip oldu!u, bu
sayede yalnzca "d"nlebilir" olmakla kalmayan, "d"nmeye zorlayan" bir ieri!e
do!rudan ifade kazandrabilece!i fikri, sinemann ilk dnemlerinde bu i"i ciddiye alan sinema
adamlarn, Gance', Eisenstein', Vertov'u srekli olarak ziyaret etmi" olan bir d"nceydi.
yle ki, sinemadan hem bir "kitle sanat" olaca!, hem de d"nebilir belirlenmemi"lik olarak
kafalara, beyine bir Heidegger'in deyi"iyle bir "noo-"ok", bir akl "oku verebilece!i, bunu
sosyal ve politik i"levselli!e kavu"turabilece!i umuluyordu. #"ten sinemann erken dneminin
amac: d"nceyi "oklamak, beyine, kortekse imajlarn hareketini, titre"imlerini do!rudan
vermek.

Byle bir kavray", klasik politik sinemay da ko"ullandryordu: kitlesel bilinlendirme
sinemas. Eisenstein Do!ay nesne, kitleleri ise zne haline getirecek ve insan-do!a
diyalekti!ini temellendirecek bir sinema aray"n srdrrken, "devrim sinemasnn" teki
kutbunda, diyalekti!i bizzat do!ann, ya da insann ikinci do!as ve evresi olarak
makinalarn imajlarnda ve ritimlerinde yakalamaya al"an Vertov yer alyordu. Sinema
kuram, pek erken bir zamanda belki de psikolojiden daha gl bir "beyin ara"trmas" dal
haline geliyordu.

Sinemann bir do!rudan iletim ortam oldu!u, dolaysyla sanat e"ittir ileti"im, bir fikirler ya
da mesajlar ileti"imi olarak sanat gibisinden mefhumlar paralayabilecek bir aygt oldu!u
bylece pek erken ortaya kar --sinema anlatmak zorunda de!ildir; gstermek zorundadr --
daha derinden yakalarsak, grlemezi, gzn gremedi!ini, alglanamaz grlebilir,
alglanabilir klmaldr. Bugn politik sinemay salt ideolojik mesajlarna bakarak
yarglamaya al"mamz, tpk son gnlerde Ylmaz Gney sinemas etrafnda kopartlan
gdk ierikli tart"malarda oldu!u gibi, olsa olsa sinemaya ba"lang dneminde duyulan bu
samimi gvenin yitirildi!i bir sinema kltrnn artk hakim duruma geldi!inin delilidir.
Evet, devrim sinemaclarnn sinemaya yaptklar yaratc ve kuramsal yatrm, tm safl!yla
ve ocuksu gcyle birlikte oktan geride braklm"t: sinema belki kitlelerin bir sanat oldu
ama kitlelere ryalarn geri veren bir "e!lence endstrisi" olarak. Sinemann bugn dnyada
ve elbette Trkiye'de de sundu!u o muazzam entelektel hilik, o muazzam sradanlklar
silsilesi onun artk kolay kolay "politik d"nce" ortamlarn ziyaret edemeyece!inin bir
kantdr.

Ylmaz Gney'in bir sinematografisi var: hemen tannan bir beyin etkisi bize bu onun filmi
dedirtebiliyor. Onu, a!da" Brezilyal ynetmen Rocha ile birlikte modern politik sinemann
kurucusu klan "ey, d"nce-bilin-beyin lsnde gerekle"tirdi!i bir operasyondur. Eski
politik sinema, ya da klasik sinema politik olmak istedi!inde, beyinleri kitlesel olarak daha st
bir bilin dzeyine eri"tirecek bir "yumruk sinemas" forml ortaya km"t (Eisenstein).
Ylmaz Gney'in dnya sinemasndaki yeri, Latin Amerika sinemasna paralel olarak, beyne
verilen "okun ok farkl bir trn icat etmi" olmasndan geliyor.

Burada daha nce defalarca seyretti!im Yol filminin geenlerde nihayet yaplabilen son
gsteriminde gzlemledi!im bir hali aktarmam gerekiyor: film boyunca seyircilerin karanlkta
ku"kusuz grlmeyen yzleri, film bitip "klar yand!nda ifadesiz, bembeyaz, ya da kzarm"
iseler, bunu beyindeki kalc bir etkiye yormak gerekir. Ben de dahil, yanmzdakilere tek sz
edemeyecek halde k"a ynelmemiz... lf de!i"tirmek ve gndelik hayata yeniden dnme
zorunlulu!u... bu zorunlulu!un her an darmada!n olu"u --nk Yol'un gsterdi!i dnya tam
da bizim dnyamz olmay srdryor... Film boyunca herkes trans halindeydi ve bu trans hali
filmin ta kendisiydi --yerler ve topraklar, trenler ve hapishane, otobsler ve kentler...

Gney, Rocha ile birlikte yeni bir "daln" kurucusuydu: buna modern politik sinema veya
daha keskin bir terminolojiyle "ajitasyon sinemas" adn verebiliriz. Ama bu, daha derinden
bakld!nda, nc Dnya insannn daha kolay grebilece!i evrensel bir politik
gerekli!in kendini ortaya koymasdr: gnlk ya"amn her grnmnn, ailevi hayattan
d"lanm"l!a, otobs garnda bilet alrken... jandarma tarafndan stnz aranrken oldu!u
kadar srnz "ehre do!ru gderken --Kurban bayramna kadar... her "eyin, ama her "eyin
tam tamna "politik" oldu!una dair bir bilintir bu... Bat toplumlarnn aydnlar politikann
byle bir "ey oldu!unu pek ender olarak ayrdedebilmi"lerdir: modern edebiyatta Kafka size
aile makinasnn hi de "zel ya"amn" kk, kirli, ufak tefek romanslardan ibaret
olmayabilece!ini, Devletin ve brokrasinin o yksek katn ta ba"tan bir dzen olarak
benimsemi" oldu!unu, te yandan her brokratik makinann aileye, babaya ve onun
sembollerine srekli olarak ba!l bulundu!unu gsterecektir --"bir babann o!luna verdi!i her
buyrukta binlerce lm hkm sakldr..." Bat d"ncesi, Marksizmin belli bir yorumu da
dahil olmak zere, zel hayat ile kamusal, politik hayat arasndaki ayrm ayakta tutar,
birinden tekine gei"ler ya"atr... Oysa biliyoruz ki orada bile, politik aygtlarda temsil
edilmeyen bir y!n mikropolitik unsur i" ba"ndadr --zel hayat ve dayan"ma, bir mafya
ailesi... ama sonuta her "ey politiktir. Politika "Devlet" ve temsil i"lerinden ok farkl bir
alanda cereyan eder... Bunun nc Dnyada veya Gilles Deleuze'n deyi"iyle "aznlk
edebiyatnda" daha kolay grlebilir olmas do!aldr.

yleyse Ylmaz Gney sinemasnn beyne verdi!i uyarda saklanan iki nemli unsur ve ok
tuhaf bir "ayklk" tr vardr: birincisi, Kant'tan beri Bat uygarl! kty, ktl! insann
iine, ruhuna, ryalarna ve niyetlerine Protestanca, pek Protestanca dahil klm"tr --ktlk
ne bedendedir ne de d"ardadr, bizdedir, ruhumuzdadr. Ktl! bir evreye, insanlarn
iinde ya"atld! ortamlara, do!aya ve dnyaya atfetmenin imkansz hale gelmesi iin Bat
uygarl! elinden gelen her "eyi yapm"tr. nk kapitalizme birlikte hayatn "modern"
ynetimi insanlar ve nfuslar "evrelerini dzenleyerek", Foucault'nun gsterdi!i gibi onlara
okullar, hapishaneler, kentler, k"lalar, tmarhaneler, hastahaneler ve en nemlisi fabrikalar
kurarak ynetmek istemektedir. Gney sinemas, bir dizi yky tek bir montaj toplamnda
birle"tirerek, hapishaneyle "d"arsnn" tek ve ayn yer olduklarn, ayn katlanlamaz
kapatmann, dolaysyla her yerde i"leyen bir genel politik gerekli!in ifadesi olduklarn
gsterir bize. Ancak sinemada mmkn olan bir "ey: insanlarn hapse tkan bir lkenin
kendisi hapishanedir. Kahramanlar ise "ruhsal otomatlar" gibidirler -- Yol'da, kahramanlarn
en ilericisi, en bilinli olan ta ba"tan ona bir tren kompartmannda hsmlarndan bir ocuk
tarafndan tattrlacak lme mahkum edilmi"tir, teki kahraman, feodal namus kurallar
gere!ince ldrmek zorunda oldu!u karsn, ldrlmesi gereken yerde ldrmek zere dev
bir buz ln a"acaktr. Olay izgilerinin toplam, anla"labilir, hakknda bilinlenece!iniz
politik ve sosyal btnlkten ok, asla anla"lamaz olan, katlanlamaz bir gerekli!i, stelik
bu gerekli!i ya"amn en "zel" meselelerinden treterek ifade etmektedir. Umut'ta, Sr'de
oldu!u Yol'da da filmi klasik anlamda "politik" klan tek bir sloganla, tek bir "politik mesajla"
kar"la"myoruz. O halde sormak gerekir: Gney filmlerini, en azndan szkonusu ly
"politik" klan, Trkiye'deki politik rejim tarafndan yllardr yasaklanmasn sa!layan unsur
nedir acaba?

Bu unsuru bir "zvanadan kma" ya da Rocha'nn bir filminin adnda oldu!u gibi "trans" hali
olarak kavramak gerekiyor --Transtaki Topraklar... Ylmaz Gney, Cannes dln payla"t!
ve bu aralar onun hakknda bir film ekmeye hazrlanan dostu Costa Gavras'tan ok Rocha'ya
yakndr. Ne yazk ki Leyla Erbil'in Ylmaz Gney olgusuyla ba" edebilecek bir senaryo
olu"turabilece!ine de inanamyorum. Fatih Altayl ile Serdar Turgut'un budalaca saldrlarnn
ardndan Ylmaz Gney adna "cevap vermeye" kalk"an yanda"larnn tavr da Gney
sinemasnn ima ettiklerinden o kadar uzakta ki, onun i"ledi!i cinayetten, hatta "politik"
sloganlarndan "ayr", salt sinemas asndan de!erlendirmek gerekti!ini syleyip duruyorlar.
Oysa Ylmaz Gney sinematografisi, ta ba"larndan itibaren bir "toplumsal tip", bir "ya"am
biimi" ve bunlarn sinema dilinde beliri" biimine dair bir dzenlilik sunuyordu: hayatnda
ya"am" olduklarn ya"amam" olan bir Ylmaz Gney'in o filmleri retme olasl! yoktur.
Sinema, edebiyat, sanat ya"am bir tarafta olacak, hayatn ve ki"inin kendisi ba"ka tarafta
olacak tipinden bir yakla"m tmyle anlamszdr. Bu, sanatn hayatan ba!msz, zerk bir
alan olmas gerekti!ini ima eden bir bak" asnn (ya da aszl!nn) ifadesidir. stelik
Tunca Arslan'n aylar nce Yol hakknda yazm" oldu!u samasapan bir yazda, onun --12
Eyll dneminde dahi-- orduyu ve asker imajn ele"tiren, "kt gsteren" grntlere,
imajlara ba"vurmam" olmas alk"lanyordu --i"te Ylmaz Gney bu kadar tuhaf yorumlarn
yaplabildi!i bir lkenin en sert ele"tirisini sinemala"trm" olan ki"idir. Evet, Ylmaz Gney
sinemasnn zelli!i, eskiyle yeninin, feodal ile burjuvann, ideolojiyle d"ncenin, bilinle
bilin-d"nn, bilinlenmeyle ncesinin ard"kl!n de!il, samalk dzeyine varan
biraradalklarn sunmasdr. Orada artk klasik politik sinemada oldu!u haliyle Eski'den
Yeni'ye (Eisenstein'in Staroye i Novoye, Eski ve Yeni, ya da Genel izgi diye anlan filminde
oldu!u gibi), zel hayattan toplumsal, politik ve kamusal hayata, bilinsizlikten
sinematografik "yumruk" sayesinde bilince gei", ykseli" ve bununla beraber ki"isel, zel
olanla kamusal, politik olan arasndaki oynak snrlar yoktur --ki"isel olan her "ey politiktir,
politik olan her "ey de ki"isel... Klasik politik sinema, Pudovkin'in Ana'snda oldu!u gibi,
bilinsiz, gnlk yoksul ya"antsnn kt aklyla ya"ayan ve o!lunun zerine titreyen bir
annenin, o!lunun yitirili"inin ardndan bayra! devralmak zere bilinlenmesinin yksn
anlatmaktayd. Ford'un Gazap zmleri'ndeyse, bu kez her"eyi ak seik grebilen anneydi -
-ama ailevi dayanaklarn birer birer tkendi!i genel bunalm srasnda anne bu bilincini
yitirecek, yerini artk nndeki hayat ak ve seik farketmeye ba"layan eskiden ki"iliksiz
o!luna brakacaktr. Klasik politik film ve edebiyat bylece bize hep "bir ulusun do!u"unu" --
unutmayalm ki Griffith'in bu kt ama nemli filminin benzerleri defalarca Ye"ilam', bir
sr kt taklidiyle ziyaret etmi"tir--, politikann ve tarihin tepesindeki byk oyunlar, yaz
da topyekn devrimsel birikim ve dn"m anlatp dururdu. Gney'inki Eisenstein'inkiyle
ayn devrimcilik de!ildir artk: gei"leri de!il, yanyanalklar terennm etmektedir. Beyne
iletti!i "ok, ufak tefek, gndelik hayattan ekilip alnm", "nemli anlarnn", kader anlarnn
belirlenmedi!i "srekli" ve kk "oklardan olu"ur. Olu"tudu!u bir bilinten ok bir
bilind"dr.

Bilind": d"nn ki, krdan kente g ediyorsunuz --bu topyekn bir gei" ya da ba"kala"m
de!ildir... Gemi" ile gelecek arasnda bir gei" varsa e!er, bu gemi" kendini iki biimde
"imdiye sunacaktr --bir hafza biiminde ya da eskinin srekli geri dn" biiminde. Ylmaz
Gney Umut filmini ekti!i kadar Umutsuzlar filmini de eken ki"iydi. nk ona gre
gemi", feodal ya"ant, kentteki lmpenlik ve her trl arza "imdide ya"anmakta olandr.
Hafza modeli yerine "imdinin o absrd varolu"u, hep varolu"u sz konusudur. #"te bilinci
zvanadan karacak olan o tuhaf g buradan geliyor: isyan mmkn tek yol olarak brakan,
bilince do!rudan asla hitap edemeyecek olan bir bilinaltn gsterilen her "eyle, toprakla,
Umut'taki "u kavrulmu" dallarla, Yol'daki "u buz lyle, gidi"ten dn"e kadavrala"an at
bedeniyle, ve bir kadnn ancak atn kadavrasyla kar"la"t! anda "brakan", "terkeden"
ya"ama kuvvetleriyle... Gney filmlerinde her "ey tek bir dzlemde, kuvvetlerin ve
yeterliliklerinin, dolaysyla snrlarnn alannda zlmektedir. Her kameraman, her
montajc, her ynetmen "kuvvetli" grntler arar --ama Gney sinemas kuvvetlerin
kuvvetini, bir st dereceyi, grd! manzara kar"snda davranamayp saknmak zorunda
kalan, seyir etti!i lde seyredilen suratlarn duygulan"larn kaydetmenin pe"indedir.
Gerekten de, Gney sinemasn yeni bir sinematografik imaj tr icat eden #talyan neo-
realizmine yakla"tran bir unsur vardr: sinema tarihinde, ba"lang dnemlerinde oldu!u
kadar genelgeer filmlerde yzlerden beklenen "ey durumlara gre davran"larn nedenlerinin
kavranaca! ifadeleri vermeleriydi; uzun sre sinema, ekranda grlen yzlerin de ekranda
gsterilenlere bakyor olduklarn temelli bir felsefi fikre kavu"turamam"t. Yz artk
grdklerine maruz kalyordur --inanamyor, katlanamyordur... hareketi engelleniyordur...
i"te Ylmaz Gney sinemasn aklayan "ey: bu aralar sanki onun sinematografisinin paras
de!ilmi" gibi baklan o "sloganc" denen Arkada" filminde, ya da daha nceki irkin Kral
tipolojisinde de geerli olan bir yz ile kar" kar"yayz. Bu "yz" elbette Ediz Hun olmazd,
Tark Akan ya da Tuncel Kurtiz olurdu... Ama nemli olan, Trk sinemasnn hibir zaman
ekmeyi ba"aramad! "u yzler, suratlar meselesinden ok, aksiyon filminden tipoloji ve
toplumsal tip retebilen bir sinemann nasl mmkn oldu!udur.

Yol'dan sonra yaknda Sr filmiyle de kar"la"aca!mz Ylmaz Gney, her durumda
ba"langta Muhsin Ertu!rul'a teslim edilip her trden zgn imaj aray" ve deneyi
engellenen Trkiye sinemasnda evrensel bir yenili!in tek rne!iydi. Onu hala "sosyal
ierikli" film yapt diye selamlanan ve kendi apnda ok iyi bir filmci olan Ltf Akad'n
veya Metin Erksan'n "devam" ya da "mirass" olarak grmeyi brakmak gerekir. Bu
sinemay ne abartabilirsiniz ne de kk grebilirsiniz --o ne ise odur ve ya"ama duyulan bir
inantan, sinemaya duyulan bir inantan, tek bir byk "ok yerine kk "oklarla i"leyen,
bununla muazzam birr ajitasyon gcn harekete geiren, bunu yaparken kendisinden ve
sinemadan ba"ka hibir "eyi temsil etmeye yana"mayan bir sinemadr.

Bu beyne verilen yeni bir "ok tryd --d"nlemezi ve katlanlamaz hissettiren, o!unu
$erif Gren'e borlu oldu!umuz grntlerle i"leyen, politikay mesajlar ve sloganlar
aracl!yla i"letti!inde bile "buradaki esas mesele bu de!il, bamba"ka bir "ey" dedirtecek bir
kuvvetti bu. nk sinema insan ile do!ay birarada sunabilen --galiba-- tek sanattr.
Kuvvetlerle, g vektrleriyle i"ler ve do!asnda politiktir. nemli olan Ylmaz Gney'i
ki"ili!iyle ya da ondan ayr olarak sinemasyla de!erlendirelim demek de!ildir --
sinematografinin kendisi, z be z bir d"nce gc ieriyor nk... De!erlendirmenin as
hem ki"isel hem de politik olmak, dahas bu ikisinin aynl!na yaslanmak zorundadr. Ylmaz
Gney sinemasnn soru"turulacak daha ok taraf var...
Sovyet Si nema Tari hi Nedi r? Bi r Tari hncesi Not u
Ulus Baker
Hodinka nedir bilir misiniz? Moskova yaknlarnda, zerinde bugn bir askeri
havaalan (daha do!rusu hava mzesi) bulunan ova... Sinemann resmi olarak
ba"lad! yl, yani 1896 ylnda ar II. Nikolay yoksul kalabalklara ta giyme
treninde bira, "arap, yiyecek ve hediyeler da!taca! bir merasim dzenler... Her "ey
hazrdr, Lumirein birka operatrnn elindeki sinematografi makinalar da... Ama
birdenbire korkun bir izdiham olur, ve resmi kaytlara gre 2000i a"kn ki"i
izdihamda hayatn kaybeder. O zamandan beridir Hodinka kelimesi ki kkeninde
manidar bir "ekilde hodinka adnda kk admlarla tepinilen bir Rus dans
szkonusudur kalabalikta ezilerek yani zerinde tepinilerek lmek manasna da
gelmeye ba"lam"tr... (Hodinka, hod (adm) kelimesinden tryor). Lev Tolstoy o
deh"et verici gn "yle anlatyor: samal! bakmndan deh"et verici ve para sraf
bakmndan lgnca bir ta giyme treni dzenlendi... binlerce insann talihsiz
lmnn nedeni yetkililerin halka duyduklar lakaytlk ve horgryd ve
dzenleyen ki"iler bu olaya, trenleri kesintiye u!ratmamas gereken ufak bir bulut
glgesi gibi baktlar... Ama ar Nikolay iin byk bir sorun vard: resimlerinin
ekilmesini severdi ama hayat boyunca asla sinemaclardan hazetmedi. Bunun da
nedeni Lumirein operatrlerinin o mah"er gnn tespit ederek tarihin ilk haber
filmini yapm" olmalaryd... Bylece neden ar Nikolayn sinema konusunda "u
szleri sarfetmi" oldu!unu anlayabiliyoruz: yalnz anormal bir ki"i bu aptal gz
boyacl! sanat diye kabul edebilir. Bu sinematograf tmyle anlamsz bir "ey ve bu
pl!e layk "eye nem vermemek gerekir... Tabii ki bundan ar Nikolayn
Rusyada sinemann geli"memesi iin en az Osmanl mstebitleri kadar u!ra"t!
sonucunu hemen karabiliyoruz... nk o gnlerde henz sinemann bir sre sonra
Dziga Vertovun protesto edece!i kitleleri uyu"turucu niteli!i de, bir e!lence ve
uyu"turma endstrisi olarak krll! henz pek tahmin edilemiyordu...
Hodinka felaketinden iki yl sonra do!an Sergey Mihaylovi Eisenstein belki
Hodinkay de!il, ama 1905 Devrimi srasnda ar Nikolayn ekmek isteyen
kalabalklarn stne ate" atrarak Kzl Meydanda 2000 ki"iyi daha ldrm"
oldu!unu hatrlayacaktr... Grev, Ekim, Potemkin hepsi bir katliamlar toplamdr...
Kendisi ileride diyecektir ki, ancak sosyalizmin bar" kurulu"u dnemine dair bir
film yaparken (Eski ve Yeni filminden bahsediyor) sinemay geli"tirecek esas anlatm
aralarna kavu"abildim... Devrim filmlerinde hep gl gstergeler kullanlyordu...
ayaklanmalar,katliam sahneleri, Potyomkin zrhlsnn ykselen toplar... Oysa Eski
ve Yeni (di!er ad Genel izgi) seyirciyi co"kulandrma grevini olsa olsa bir yayk
makinesinin kylye tantm srasnda gen bir komnist gnll kzn i gerilimini
vermeye dayandracakt...
Ve... diyelim ki Vertov salt film yaparak filmin d"sal ideolojisini altetmeye
adam"t mrn yani sinemay burjuvazinin bir tr halklarn afyonu olarak
kullanmas kar"snda radikal bir tutumdan yanayd... bunu tabii ki filmler
yasaklayarak de!il hi de ar Nikolay kadar aptal olmad!ndan sinemay en temel
ileti"imsel faaliyet aygt olarak tasarlayan Leninin a!rsnn bir uzants olarak
yapt...

Spi noza Ki t ab : Et hi ca' n n S rr
Ulus Baker
Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zelli!i, hem "sokaktaki insan"n okuyup
anlayabilece!i, hem de yalnzca i"in "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn,
felsefecilerin de"ifre edebilecekleri iki ayr anahtarda, iki ayr dzlemde yazlm"
olmalardr. Spinoza'nn Ethica's i"te bu tr kitaplar arasnda yer alyor. Onu
sokaktaki insann okuyup anlayabilmesi, btn teknik okuma ve takip etme
zorluklarna ra!men, yalnzca mmkn de!ildir, zorunludur. Marx'n kendi eseri iin
syledikleri, zellikle Spinoza'nn Ethica's iin de tekrar edilebilir --de te fabula
narratur, senin hikyeni anlatyorlar... ncelikle 500-600 bildik ve sradan
"szck"ten olu"an bir kelime da!arc!n yeterli bulan bir eserle ba"ba"ayz. Bunlar,
Spinozac felsefe tarafndan rgtlenmi" hallerinden ve ba!lamlarndan ba!msz
olarak ele alndklarnda, ne teknik ne de dile zg uhrevi anlamlar ierirler --Tanr,
sfat, tz, z, gnlk hayatn kavramlardrlar. Herkes, sevin ile kederin ne oldu!unu
bilir ve hisseder. Sevgi szc!n tanmad!n syleyecek tek bir ki"i yoktur. stelik
kederi kedersiz biri, sevgiyi sevgisiz biri de kavrar rahatlkla. Her insan, ba"ka her
insan kadar, fikirlere ve duygulara, heyecanlara sahiptir. yleyse Ethica'y
"anlayamamak" diye bir "ey sz konusu olamaz.
Zaten, btn belirlenimlerini ieriyor olmasna ra!men, eserine Ontoloji,
Epistemoloji, Kozmoloji trnden bir ba"l! yak"tramayp, Etik adn veren yine
Spinoza'dr. Onun bu tercihine uyarak, eserini tam anlamyla bir gnlk ya"am prati!i
kitab olarak ele almaya zen gstermek gerekiyor: Bir hayat bilgisi kitab... Orada
yalnzca --herkesin do!al olarak hakknda bir fikre "sahip oldu!u" --gnlk hayattan,
ya"am prati!inden, tutkulardan, imgelemden, ve bireysel veya kollektif ya"amdan
bahsedilmektedir. Buna kar"n, ilk bak"ta belki sokaktaki okuyucuyu deh"ete
d"rebilecek sunulu" biimi (klid geometrisinde oldu!u gibi, tanmlar, belitler,
nermeler, kantlar olarak dzenlenmi" geometrik bir sunum iinde) erevesinde
srekli olarak Tanrdan, Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi cesaret krc olabilir.
Fluctuatio Animi
Spinoza felsefesi, "ruhlarn dalgalan""n siyasal ya"amn genel grnm olarak,
hatta tam bir model olarak ortaya atmakla ba"lar. Buna gre insanlar, kendilerine
boyun e!direbilecek kesin ve belirli yasalar bulunmad!nda, byle bir yasal dzeni
kendileri de retmi" olmadklarnda, umutla korku arasnda salnp dururlar. Daha bu
tesbit annda bile, Spinoza felsefesinin alabildi!ine siyasalla"t! kesindir, nk
nnde sonunda tarihe "yle kabaca bir gz atmak bile, siyasal rejimlerin o!unun bu
iki duygunun kitleselle"mesine dayand!n gsterecektir: Tebalara verilen umut ya da
yreklere salnan korku... Umut ta"yan gnlerinde insanlar mmkn oldu!unca
kstahtrlar; kalkp i"lerin pek de o kadar kolay olmad!n, bu umutlarnn
gerekle"mesinin pekl olanaksz oldu!unu onlara sylemeye kalk"rsanz sizi hi
takmazlar, hatta hakaret ederler... Ama gn gelip talih dnd!nde ve gelecekleri
konusunda ku"kuya, hatta korkuya kapldklarnda, en sama sapan nasuhat bile onlar
iin, iinde bulunduklar kt durumdan kendilerini kurtaracak bir sihirli de!nek
haline gelir.
#nsan duygularnn portresini bylece izerken Spinoza'nn son derecede derin
noktaya dikkat ekmi" oldu!unu d"nyorum. Birincisi, insan ruhlarnn, ister
bireysel ister kolektif olsunlar, korku ve umut gibi iki kutup arasnda srekli bir
salnma halinde oldu!unu sylemektedir. #kincisi, biz duygular ve tutkular ki"ilere
ya da tek tek bireylere yklemeye al"knken, o bu tr tutku ve heyecanlarn pekl
kitlesel olabileceklerini, hatta kitleselli!in bireysel tutkulardan bahsetmekten daha
gerek ve verimli bir d"nce oldu!unu i"aretliyor. Son olarak da, ruhlarn byle bir
dalgalan"nn genel bir ilkesi oldu!u anla"lyor: Bu da, insan ya"amnn bir nevi
"srekli variyasyon" oldu!udur.
Srekli variyasyon hali, zellikle korku ile umut kutuplar arasnda bir salnma
grnmnde oldu!unda siyasal yetke sorunu asndan ne anlama geliyor? Ethica'da,
ad geen duygular ele ald!nda Spinoza son derece aktr: Umut ile korku kar"lkl
olarak birbirlerini a!ran, biri tekini mutlaka ieren duygulardr --belirsizce bir
korku duyulmakszn umut yoktur; belli belirsiz bir umudu iinde ta"mayan mutlak
bir korku ya da tasa yoktur. Bir variyasyon ya da salnma hali ise, zorunlu olarak,
birbirlerine korku ile umut trnden ba!l olan tutkular ve duygular arasnda
mmkndr. Spinoza'nn umudu kederli, yani kt duygular arasnda saymas
gnmz okuru iin ba"langta biraz tuhaf gelebilir. nk modern dnya, szgelimi
bir topya ya da siyasal eylem plan d"ledi!i zaman, bunu umut duygusunun bir
tasarm olarak alglamaya meyillidir. Ernst Bloch gibi byk bir d"nr, topyay
"umut ilkesi" adn verdi!i bir ereve iinde anlatr. Ama Spinoza gibi biri, kendi
a!da"laryla birlikte, umut duygusunun byle bir olumsuz tanmn yapmam"
olsayd, Bloch'un topya ile umut zde"li!ini aklna getirmeye kalk"aca!n asla
d"nmezdim.
Ethica'da umut, kederli duygular arasna katlr, buna evet; ama insanlarn umutsuz
yapamayacaklarnn pekl farkndadr Spinoza. Hatta umut insan topluluklarnn
tarihinde pek ok yerde, birok farkl biimde kurumla"trlm" ve hizmete sunulmu"
durumdadr. Umut tacirlerinin yer almad! toplum yok gibidir --rahip kastlar,
modern toplumlarda medyatik kurumlar, hatta muhalif partiler hep insan umutlarn
i"leyerek ve kullanarak serpilip geli"irler. Dinsel ya"am, mesihilik ve genel olarak
kurtulu" !retileri, insanlara umut a"lamaya al"rlar. Ya da insanlarda umut
duygular uyandrarak i" grrler. Ama iktidar i"leri ve kurumlar yalnzca umutla
yrtlemez. Dolaysyla iktidarlar biraz da korkuya ve korkutmaya, yreklere korku
salmaya ihtiya duyarlar. Gelecek konusunda belirsizlikler hep bu iki duyguya yol
atklarndan, insanlarn gelecekleriyle, kaderleriyle ilgili beklentilerinin bu iki duygu
modeline indirgenmesi kanlmaz bir hale gelir --devletler genellikle hem korku hem
de umut duygularn glendirerek kurulurlar ve ayakta kalrlar. Devlet, korkusuz ve
umutsuz yapamaz...
Birbirlerini ilerinde ta"yor olmalar, umutla korkunun hibir zaman saf bir halde
bulunamayacaklarn gsterir. Dolaysyla, salt korku zerine in"a edilen bir devlet
ya"ayamaz. Ayn "ekilde salt umut vermek zere in"a edilmi" bir devlet de yledir.
Tutkularn ve duygularn kar"m ise Spinozacl!n esas inceleme nesnesidir. #ster
bireysel, isterse kollektif-siyasal dzlemde olsun, herhangi bir iktidar, bendelerinde
herhangi bir duygu uyandrmakszn kendini var edemez.
$imdi syleyebiliriz ki, Spinoza'nn umut ile korku zerinde yapt! vurguyu artk
ikincil bir konu haline getirebiliriz. Artk nemli olan, iktidarn etkileri arasnda en
temelli ve belirgin olan "eyin insanlarda baz duygular uyandrmak olmasdr. Evet,
umut Spinoza'da belki "a"rtc bir "ekilde kt duygular arasna katlm"tr. Ama
bunun daha derin bir nedeni bulunuyor. Her iktidar insanlarda duygular ve tutkular
uyandrarak al"r. Umut ile korku bu duygularn en belirginleridirler. Ama iktidar
bunlar "kederli" duygular haline dn"tren, yani insanlarn, bendeler olarak
glerini ve kudretlerini azaltmaya, azmsamaya yarayan temel unsurdur.

Spi noza ve A!k n Di yal ekt i "i
Ulus Baker
Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu kitabnda "a!kn yce anndan" bahsetmi!ti
(le moment sublime de l'amour). Bu yce an "a!kn iade edildi"i" andr... Sevgi her zaman
kar!l"n aynyla bekleyen bir duygu olarak grnr burada... Bir kar!lkllk beklentisi --ve
ok basitle!tirirsek, birini seviyorsam kar!l"nda onun da beni sevmesini isterim... Ve sevgi
iade edildi"inde "dnyalar benim olur"...
Oysa psikanalizin en ilerlemi! kavray! bile byle bir "kar!lkllk" momentinde duruveriyor.
Ba!ka bir deyi!le a!ka dair binlerce yllk sohbetin tesine pek geemiyor: a!k sevilenle bir
btnle!me arzusudur diyordu Platon diyaloglar... Tek gerek sevginin tensel de"il tinsel,
dnyevi de"il tanrsal olabilece"ini sylyordu Aziz Agustinos... Ve bu temalara, gndelik
hayatmzdaki --ne kadar kaldysa geriye-- idealler asndan halen tan!"z yeterince...
Spinoza bu kar!lkllk ilkesini yine duygular ve tutkular stne tart!masnn merkezine
alyor gibi... Ama bamba!ka bir biimde ve duygular (stelik en tehlikeli grnen a!k
duygusunu bile) tanmlamaktan asla ekinmeyerek... E3: nerme. 40, Sonu 1'de ortaya ilk
ba!ta herkese pek tuhaf gelecek bir nerme atyor: "Sevdi"i birinin kendisinden nefret ediyor
oldu"unu kavrayan bir kimse nefret ile sevgi arasnda beynamaz kalr. nk bir nefretin
hedefi oldu"unu d!ndke, kar!l"nda d!manndan nefret etmeye ynlendirilmi!tir;
ancak varsaymmz icab, onu yine de seviyordur. Dolaysyla bu ki!i sevgiyle nefret arasnda
gidip gelecektir... Gstermek istedi"imiz de zaten buydu..."
Spinoza'nn Etika'sna herhangi bir noktasndan ba!lamak mmkn --nk her nerme
defalarca teki nermelere, varsaymlara ve tanmlara gnderip duruyor... Ama yukarda
and"mz ruhsal dalgalanmann (fluctuatio animi) yaratt" bir belirsizlik var --ve bu i!in
iinden kolay kolay klamaz gibi grnyor... Ancak varsayalm ki Spinoza'nn eserinin
iinde "melodramatik" bir vaziyetin de tahlili var --ve bu tahlil bize hem a!kn do"asnn
nemli bir ynn, hem de malodramn do"asn aklayabilir...
Biraz daha dikkatli okudu"umuzda, Spinoza'nn daha da ilgin bir nermesiyle kar!la!yoruz
ayn blmde: "E"er biri ba!ka biri tarafndan sevildi"ini d!nrse ve byle bir sevgi iin
ona hibir neden sunmu! oldu"una inanmyorsa, onu zorunlu olarak sevecektir..." (E3,
nerme 41) Bu gerekten tuhaf bir nermedir ve sevgiyi tanmlamad"nzda bundan hibir
!ey anlayamazsnz. Bu nermeyi bir ncekiyle birlikte okumak gerekir nce: "E"er biri,
ba!ka birinin kendisinden nefret etti"ini d!nyorsa ve ona bunun iin herhangi bir neden
sunmam! oldu"una inanyorsa, kar!l"nda ondan zorunlu olarak nefret edecektir..." (E3,
nerme 40). Bu noktada gnlk ya!antmzdan bir !eyleri yeniden hissetmemiz --sevgi ve
nefret duygularmzla ya!adklarmzdan bir !eyleri belli belirsiz de olsa hatrlamamz
gerekiyor: Birinin benden nefret etti"ini kavryorum; oysa ona bu nefrete neden olacak
herhangi bir !ey yapt"ma inanmyorum --ona hibir ktlk etmedim, zarar vermedim,
nefretinin nedeni olacak hibir !ey yapmadm ona (byle d!nyorum)... Peki bu
d!nceden ondan "zorunlu olarak" (ne demek bu?) nefret etmeme nasl geiyoruz? #lk soru
bu...
Ya da, birinin beni sevdi"ini d!nyorum, ama bunun iin ona herhangi bir neden sunmu!
oldu"uma inanmyorum... Ve kar!l"nda onu "zorunlu olarak" seviyorum... Bu da ne demek?
Dnk derste Ersan'n hatrlatt" gibi felsefe bir "rgdr"... ve Spinoza felsefesini sonsuz bir
incelik dzeyinde rebilmi! bir filozoftu... Hemen hissediyoruz ki Spinoza'nn sisteminde
"zgr irade" denen ve zellikle Protestan teologlarn n plana kardklar bir fikre hibir yer
olmad"ndan, bu nermeleri yalnzca bir "zorunluluk" fikri erevesinde kabul edebiliriz.
Ba!ka bir deyi!le Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde ben de ondan nefret etmeye
ba!lyorum, biri beni seviyor, o halde ben de onu sevmeye ba!lyorum demiyor. Btn
syledi"i, birinin benden nefret etti"ine inand"mda bende zaten uyanm! olan kederin
nedenini kendimde bulamazsam benden nefret etti"ini sand"m ki!ide bulaca"mdr... Ayn
!ekilde, beni sevdi"ine inand"m birinin bende uyandrd" hazzn nedenini kendimde
bulamazsam (zengin de"ilim, ona bir iyili"im dokunmad, gzel, yak!kl filan bile de"ilim,
vesaire...) onda bulaca"m demektir bu...
Bylece yava! yava! Spinoza'nn daha nceden yapt" ama !imdi artk dinamizm kazanan
Sevgi ve Nefret tanmlarn kavramaya yakla!yoruz: Spinoza'ya gre btn duygular
temel duyguya indirgenebilirler ve onlarn kombinasyonlarndan ibarettirler... Varolma ve
eyleme gcm (arzu), bu gcn art! (sevin) ve azal! (keder). Bu son derecede bedensel bir
durumdur nk Spinoza duygulan!larn hem bedeni hem de ruhu ifade ettiklerine
inanyordu. Ve btn di"er duygular bu temel duygulardan tretilebilirler: bylece sevgi "d!
bir nedenin fikri e!li"inde ya!anan sevin", nefret ise "d! bir nedenin fikri e!li"inde ya!anan
keder" oluyor. Bu, yukardaki tuhaf nermelerin anlamn kavramamz sa"lamaktadr: e"er
birinin beni sevdi"ine inanrsam ve kendimde bunun iin bir neden bulamyorsam, onun
sevgisine inanmamn bende uyandrd" sevincin nedenini kendimde de"il ba!ka bir yerde,
yani onda bulabilece"im anlamna gelir bu. Sevgisinin nedenini kendimde buldu"umda ise
(gencim, gzelim, ona ok iyilikler yaptm), kar!l"nda onu "zoraki" sevmem, sevsem
sevsem dolayl olarak severim: ya onun sevgisini de ekleyerek kendime duydu"um z-sevgiyi
arttrrm (onun sevgisiyle kendimi severim) ya da, yakla!k ayn anlama gelmek zere, onu
severim, ama ancak kendimi sevmeme destek oldu"u lde...
Bu durum nefret duygusunda daha rahat anla!lr --burada durum ok daha karma!k ve
belirsiz olsa da: benden nefret ediyor, bu bende keder uyandrr, ama bu kederimin nedenini
kendimde bulmaya genellikle pek yatkn de"ilim, yoksa hemen kendimden nefret etmeye
ba!lamam gerekir... Ama bu ok byk bir kederdir ve varl"mz srdrme gdmze, yani
di"er temel duygu olan arzumuza terstir. Dolaysyla biz sevgiyi iade etmekten ok nefreti
iade etmeye ok daha yatknzdr. Birileri bizden nefret ediyor diye kolay kolay kendimizden
nefret etmeye giri!meyiz...
Ve unutmayalm ki Spinoza duygular (affectii) meselesini daha alglar ve bedensel
etkile!imler dzleminde ku!atmakla i!e ba!lam!tr (Etika'nn 2. kitab)... Bu --bizi ok
ilgilendiriyor-- bir "imajlar" "retisidir: kendi vcudumu ancak ba!ka cisimler tarafndan
etkilendi"inde anlamaya ba!larm. Ba!ka bir deyi!le bende beni etkileyen cisimlerin,
ok!ad"m salarn ya da kpe"in, okudu"um bir !iirin ya da stan gne! !"nn, tatl bir
meltemin, ya da bir frtnann, bir kpe"in beni sr!nn bende saklanan "imaj" yoluyla.
Bunlar etkilenme fikirleridirler Spinoza'ya gre ve sebeplerin bilgisini vermezler...
Isrlm!sam ve ba!ka zelliklerini tanmyorsam, kpe"in imaj bende havlayp saldran,
sran bir varl"n imaj olarak kalr... Ta ki tatl bir kpe"i bir gn ok!ayaym... Bylece
sigaray ancak kanser olunca brakrm, ancak yumurta kapya dayand"nda olumlu ya da
olumsuz bir karar veririm vesaire...
Ve her !eyden nce kendi vcuduma dair olu!turmu! oldu"um imajlarn ba"land" bir
a"r!mlar silsilesi sz konusudur: bir sinek ezildi"inde bir kpek ezildi"inden daha az ac
duyarm; nk kpe"in imaj benim kendi vcuduma dair sahip oldu"um imaja bir
sine"inkinden daha yakndr --daha benzerdir (scak kanl, memeli, analk eden, !efkatli, arsz,
vesaire...) Bu yzden bir kpe"in ekti"i eziyetin (onun kederinin) imaj benim kendi
vcudumun eziyet ekti"i bir hayali imajla bir sine"inkine oranla daha fazla "uzla!r"... Bir
insannki ise elbette daha da fazla...
Bylece insan zihniyle vcudunun ortak mimarisini kavrayabiliyoruz: d! cisimlerin
bedenimiz zerindeki etkisi (affectiones), yani bedensel kar!mlar; bunlarn bizde korunmas
(imajlar ve hafza); bunlarn bizim eyleme gcmz arttrp azaltmalar (sevinler ve
kederler), ve btn bunlara dair olu!turdu"umuz fikirler (idea)... (hatrlataym, byle bir
konuda film yapyorsanz ekece"iniz !eyler bizde zaten bulunan imajlar de"il, "idealar", yani
fikirler --yani fikirlerin imajlar-- olabilir ancak)...
Bylece sevgi bir inantr. #nan d! bir nesnenin fikrini gerektirir ve ierir. Ba!ka bir deyi!le,
en ilkel duygular olan sevin ile kederi d! bir nesnenin etkisiyle ya!arm, ama bu nesneye
dair bir fikrim olmad"nda yine de ya!ayabilirim. Ama insanlk durumu bunu illa ki bir d!
nesneye atfetmeye yatkndr. Gcmn artt"n, sa"lkl ve gl oldu"umu hissetti"imde
o"u zaman derim ki "bunun nedeni ben olamam, mutlaka ilahi bir kudret..." Bu, hatrlarsanz
Nietzsche'nin de 19. yzylda dinin kkenine dair temel aklamasdr...
Peki a!k cinsellik banyosuna soktu"umuzda, yani bedensel tutkular nezdinde ele ald"mzda
ne olur? Spinoza bu konuda ok aktr: der ki "sevgi a!r olabilir". Bu ne demek? Basite !u:
her sevgi ncelikle bir bedenler kar!m, etki-tepki vaziyetidir. Ama bu etki-tepki ve kar!m
bireyin vcudunun btnn de etkileyebilir, yalnzca bir ksmn da... Mesela keder de
bedenseldir... Ama bedenin tmn etkiledi"inde Spinoza buna "lm" der; zihnin btnn
etkilerse de "melankoli"... ki bu da lme yakla!ma tarzlarndan biridir... Ama tutkular o"u
zaman vcudun belli bir parasn etkilerler... Gz, kula", cinsel organlar vesaire... Tad
duyularmz ihtiva eden paralar etkilediklerinde bu tutkulara "lezzet" diyoruz; cinsel
organlarmz etkilediklerinde ise "fiziki a!k" ya da "erotizm"... Bunlar vcudun tmne
yaylmayan, ksmi etkilerdir... Organizmamzn belli bir yeriyle snrl kalrlar ve gcmzn
byk bir ksm oraya yatrlr... Bu durum pekala ba!ka ba!ka etkilenmelere yatrlacak
glerimizin tek bir yerde odaklanm! olmaktan dolay engellendi"i anlamna gelebilir.
Spinoza iin bir tutkunun, bir duygunun --sevgi gibi olumlu da olsa-- "a!r" olabilece"i
manasna gelir bu...
Spinoza Amor'dan, yani sevgiden bahsediyordu --cinsellikten ba"msz olarak; tpk sevin ile
kahkahann ayn !ey olmadklar gibi, sevgi de cinsellikten ayr d!nlebilece"i bir boyuta
yerle!tirilmek zorunda... Bu bir Platonizmi asla gerektirmiyor, nk Platonik A!k denen !ey
bir "btnle!me" mant"na dayanyordu ve Spinoza'nn aka syledi"i gibi, sevginin
yalnzca bir sonucuydu, nedeni de"il...
Spinoza sevginin ki!ileraras do"asnn olduka farkndayd... Zaten onu tanmlamaya
giri!mek cretini de bu yzden gstermi!ti. Ba!ka bir deyi!le sevginizi hi de"ilse sevdi"iniz,
ama esasnda kendiniz iin "tanmlamak" zorundasnz... nk bu tek ki!ilik bir duygu de"il,
"d! bir nedenin imaj e!li"inde" ya!anan bir duygudur ve btn insan toplumsall"nn
kayna"nda yer alr. Bu yzden sevgiyi ayn zamanda bir keder tipinin beliri!inden
ayrdetmek gerekiyor 'kskanlk' ya da 'sevginin kar!l"nn verilmemi! olmasndan do"an
keder (fluctuatio animi)' Spinoza bu tr duygularn engellenemez oldu"unun farknda
oldu"unu en ba!tan belli eder: duygularmz ve tutkularmz zerinde asla irade sahibi de"iliz.
Yani isteyerek sevip, isteyerek nefret edemeyiz. Ama mesela bilebiliriz ki nefret bizim bir
acmzdr; ve bu nefretin nedenini kavrarsak nefret duygusu otomatik olarak kaybolur. Ama
unutmayalm ki nefret bizim bir kederimizdir. Sevgi ise d! bir neden dolaysyla ya!ad"mz
sevintir. O halde nefreti ba"lad"mz imajlar pekala varolu! gcmz ykselten sevgiye
ba"lama !ansmz vardr (zordur ama vardr)... Bylece sevgi bir 'emek' ve 'zen' olarak
kar!mza kar.
Neden bir emek peki?
#lk bak!ta a!k diye ola"an bir kli!e vardr ve Walter Benjamin bunun kar!sna "son bak!ta
a!k" mefhumuyla km!t. Yani bir a!k olma eme"inin i!ledi"i bir alann tanmlanabilece"ini
d!nyordu. #lk bak!ta a!k Spinoza'ya, benim yorumlayabildi"im kadaryla, bir "a"r!m"
olarak grnyor. Beni kederlendiren bir durumdan beni kurtaran severim. Ya da sevdi"im
ki!iyi hep yanmda, orada tutmak, varetmek isterim. Ya da, yine ve esas olarak, sevdi"im bir
varlkla birarada grd"m her !eyi sevmeye meylederim. Nefret etti"im biriyle
ba"da!trd"m her !eyden de nefret etmeye meyilliyim. Her !ey, btn bu duygularn
dzlendi"i, dolaysyla 'a"r!mlarn' kurulabilece"i hayali bir plana, dzleme i!aret
etmektedir: Spinoza buna "yksz duygular" diye tercme edebilece"imiz "gerek anlamyla
duygu olmayan durumlar" diyor --bunlardan birisi "hayranlk" (admiratio), zdd ise
"horgrme" (contemptus)... Bunlar "emeksiz" beliren duygular ve btn di"er duygulara bir
zemin hazrlyorlar. Hayranlk ya da merak belki "ilk bak!ta a!k" dedi"imiz !eyden pek farkl
bir !ey de"il: herhangi bir !ey var hayalinizde ama bunu herhangi ba!ka bir kavramla biraraya
getiremiyorsunuz ve zihniniz duruveriyor; d!nemiyorsunuz -- orada her !ey yepyeni ve
hibir !eye ba"layamyorsunuz; ta ki ba!ka !eyler sizi ba!ka ba!ka !eyleri d!nmeye
zorlayana dek... Horgrme ise bu durumun zdd. Bir !ey sizi o kadar az ilgilendiriyor ki, en
az ilgilendi"iniz teki !eyler kadar de"eri oldu"unu asla d!nemiyorsunuz? Btn sorun
sevginin, sevgiye kar!lk verme eme"inin, ilk veya son bak!ta a!kn zemininde bu tr bir
algnn zorunlu olarak bulundu"udur.
Sinemaya ba!vurdu"unda Deleuze, Spinozac gerekelerle bu "admiratio" duygusunu tahlil
eder: "ba!ka bir dnyann zarafeti" #lk bak!ta a!k diye alglad"mz !ey, aslnda sevgi de"il
bir meraktr --sonradan sevgiye dn!ebilir ama anla!labilece"i gibi epeyce krlgandr (ve
bunu hissetmek iin Proust okumanz gerekir). Biz genellikle hafiften sarsak, sanki ba!ka bir
dnyadan inmi! gibi grnen, !yle ya da byle bir beceriksizlikle hareket etti"ine !ahit
oldu"umuz, ama henz bir 'acma' duygusuyla bakamad"mz varlklara dikkat ederiz.
Hayranlk bir tapnma de"il, daha ok bir 'dikkat celbidir'. Hissederiz ki karada yryemeyen
o yenge, kyda rpnan bir balk kendi dnyasnda, suda mthi! bir zerafetle yzmekteydi.
Her a!kn ba!langc byle bir 'ba!ka dnyann zerafeti' algsdr... Bunu en iyi kadnlar
anlyorlar ve bir tr '!efkat' duygusu geli!tiriyorlar. $efkat bir duygu ya da tutku de"ildir, bir
ilgi, bir admiratio'dur. Olmad"nda bu duruma horgr, ya da basitce ve ntr bir dille
"ilgisizlik" diyoruz...
Anlamamz gerek !ey, bu "ntr" dzlemin bir duygu ya da tutku iermemekle birlikte, algsal
temas olu!turdu"u lde son derecede gl bir tutkular potansiyeli ta!d"dr. En
basitinden "imajlarn" olu!tu"u algsal dzlemdir bu. Ve galiba sinema a!k bu durumla
kar!trma gafletine pek erkenden d!m! bir sanattr. Erken dnem 'hareket-imaj' filmlerinde
hep bir bak!ta a!k olunur ve a!kn bu oldu"u zannedilir... Ya da ayn dzlem zerinde
kskanl"n, l ili!kilerin temelleri atlverir. A!k artk pek ciddiye almayan, onu hemen
bir ailevi dzene, 'zgr a!k' sanlan bir savurganl"a, giderek bir ideolojiye dn!trmeye
ok elveri!li bir a"da ya!yoruz. Spinoza, yz yldan daha uzun bir sre nce, cinsel a!k
hangi anlamda ciddiye alabilece"imizi bence Freud'dan bile daha kesin bir !ekilde ortaya
koymu!tu oysa: vcudun ve zihnin ba!ka etkile!imlerine ket vurmayan, a!rya varmayan bir
!efkat ili!kisi... $efkati anal"a, burjuva aile de"erlerine ykleyip yokeden bir dnem Spinoza
felsefesini unutturdu. $imdi yeniden aramaya bu yzden ba!lyoruz...

Spi noza ve t eki Fi l ozof l ar
Ulus Baker
Aristo hakknda:
"Mesela Aristo diyor ki kpek havlayan bir hayvandr ve bundan havlayan !eyin
kpek oldu"u sonucuna varyor. Fakat e"er kylnn biri kpek derse, rtk olarak
Aristo'nun bu tanmyla anlad" !eyin aynsn anlayacaktr; yle ki kyl havlama
sesi duyunca diyecektir ki: i!te bir kpek. O halde her ikisi de ba!ka bir hayvann
havlad"n duyarsa kyl, hibir usavurmaya giri!meden, bu usavurmay yapan
Aristo kadar !a!knl"a d!ecektir."
Francis Bacon hakknda:
"Bu Bacon ile pek u"ra!mayaca"m --nk ok karmakar!k bir !ekilde bahsediyor
!eylerden, neredeyse hibir !eyi kantlayamyor ve bu haldeyken bir !eyleri onaylayp
duruyor..." Spinoza, Oldenburg'a II No'lu Mektup
Descartes hakknda:
"Zihnin eylemleri stnde mutlak bir kudrete sahip oldu"una inanm! olsa da o ok
parlak Descartes'n insan duygularn ilk nedenleriyle aklamaya ve ayn zamanda
ruhun onlar zerinde nasl hkimiyet kurabilece"ini saptamaya abalam!tr. Oysa
benim fikrime gre o byk zeksnn, onun yerine gsterece"im gibi, acelecili"ini
sergilemekten ba!ka bir !ey yapmam!tr." Ethica III, nsz
"Sonra bana Descartes ile Bacon'un felsefelerinde hangi hatalar buldu"umu
soruyorsunuz. Ba!kalarnn yanl!larn ortalklara sermek gibi bir adetim olmamasna
ra"men bu arzunuza cevap verece"im yine de. #lk ve en byk yetersizlikleri ilk
nedenlerin her !eylerin kayna"nn bilgisinden o kadar uza"a d!meleri. #kinci
hatalar insan zihninin gerek tabiatn asla tanyamamalardr. ncsyse hatann
gerek nedenini bulmakla da hi u"ra!mamalardr." Oldenburg'a II No'lu Mektup
Eflatun hakknda
#nsann tyleri olmayan iki ayakl bir hayvan oldu"unu sylerken Eflatun insann
akl sahibi bir hayvan oldu"u syleyenlerden daha byk bir hataya d!myordu.
nk Eflatun en az di"erleri kadar insann akl sahibi hayvan oldu"unu anlam!t,
ama insan d!nmek istedi"i zaman ok kolayca hatrlayabilece"i bu snflandrmaya
ba!vurabilmek iin insan byle bir snfa dahil etti. stelik Aristo insann zn
tanmyla uygun bir !ekilde aklam! oldu"una gerekten inandysa ok daha byk
bir hataya d!m!tr; Eflatun'un iyi yapp yapmad"na gelince, bunu da sorgulamak
lazm tabii... Metafizik D!nceler, I, I
Spinoza, Korte Handelung II, III, 2

Spi noza ve Si yaset Soru!t urmas - 1
Ulus Baker
Baker'le Spinoza zerine
1. Hocam bir durum tespitiyle ba!layalm: Son dnemlerde lkemizde Spinoza'ya
hasredilmi! telif eserlerin yaymnda belirgin bir art! sz konusu. Sizce Spinoza'ya
olan bu ilginin nedeni nedir?
Trkiye'de Spinoza stne yazlan kitaplarn son zamanlarda yo!unla"mas bence iyi
bir durum olmakla birlikte Ethica d"nda temel Spinoza eserlerinin yaynlanmam"
olmas gere!inin zerini rtemiyor. Daha ok Bat'da aktel olan d"nrlerin
(Deleuze, Balibar, Negri gibi) Spinoza'ya ynelik ilgilerinin eviri dnyamza
yansmas diye yorumluyorum. Spinoza nihayetinde eseri topyekn okunmas gereken
bir filozof -merkeze elbette Ethica'y alarak... Eldeki Ethica evirilerine gelince, Hilmi
Ziya lken'in yapt! eski eviri pek ok yanl" iermesine ra!men Spinoza'nn
dilinde eksik olmayan bir tr lezzeti ta"rken, Aziz Yardml'nn yapt! daha sadk ve
genellikle daha do!ru olan eviri, a"r vurgulu bir ztrkecilik yznden bu lezzete
okuzak d"yor. Sonuta "gnmzn filozofu" olarak Bat d"nce iklimlerinde
yeniden kabul grmeye ba"layan Spinoza'ya duyulan ilginin do!rudan olmad!n,
hem akademik hem de genel kltrel evrelerde Spinozaclk stne daha yaygnbir
tart"ma olmas iin bir konaklama hali oldu!unu d"nyorum.
2. Spinoza'nn TTP ve TP gibi siyasetle do"rudan ilgili olan iki esasl metnin ve
Ethica gibi "yurtta!larn kendileri iin en iyi olan !eyi hr olarak yapmalarna imkan
vermeyi amalayan bir doktrin"i ieren ve Balibar'n vurgulad" zere "merkezinde
bir toplumculluk zmlemesi" olan bir ba!yaptn mellifi olmasna kar!n siyasal
d!nceler tarihi konusunda yaplm! al!malarda onun isminden ok yzeysel bir
!ekilde bahsedilmesinin, hatta hi bahsedilmemesinin sebebi sizce nedir? Gerekten
de Spinoza'nn siyasal d!nceler tarihindeki belirli isimlerin, mesela Hobbes'un bir
trevi, bir parantezi olmas m sz konusu yoksa bizatihi bu paradigmann
Spinoza'yla ya!ad" daha "derin" bir sorun mu var?
Bu sorunun cevabn ksmen Antonio Negri veriyordu: Spinoza felsefesi siyasetten
do!a felsefesine, etikten ontolojiye do!ru o!ul ve ok ynl yollar kateden bir
d"nme sistemine dayanr. nermeler kah "toplumsal", kah "mantksal", kah siyasal
karakterde olabilir. Dolaysyla bu bir "dn"trme felsefesi"dir. Tractatus
theologicus-politicus'un ba!rnda bir orijinal bir Kutsal Kitap hermenti!inin yer
ald!n hatrlayalm. Yazd! #brani Grameri'nde ise felsefi nermelerle kar"la"rz.
Siyaset felsefesi grnm altnda Spinoza d"ncesi o!u kez kendisinin de srarla
uyard! bir erevede bir "kudret felsefesi" olmakla birlikte Hobbes'unkinin bir
uzants de!ildir. Spinoza Hobbes'un d"ncesiyle ayrlklarn defalarca vurgular.
Hobbes, biraz da Machiavelli'yi takip ederek Bat siyasal d"ncesindeki bir krlmay
temsil ediyordu: kadim Yunan ve Ortaa! d"ncesinde insanlar siyasal birlikte ve
toplumsallkta tutmak iin st garantiler vard: Tanr ya da Aristoculukta oldu!u gibi
Do!a bu garantiyi sa!lyorlard. Machiavelli ile Hobbes'ta artk toplumsall!n hibir
Do!al ya da Do!ast garantisi yoktur. Siyaset alan artk hep pamuk ipli!ine
ba!lym" gibi grnr. #nsanlar toplum halinde birarada tutmak iin bir faile ihtiya
vardr o halde: Machiavelli'de Hkmdar, Hobbes ve baz ardllarnda ise "toplumsal
szle"me"... Spinoza'da siyasi ve toplumsal dzenleni", Do!al Hukuk ya da
"toplumsal szle"me" trnden mefhumlar kullanyor olmasna ra!men ok farkldr.
E!er vcut karakteristik btnl! ve belirlenimleri olan bir model olarak kabul
gryorsa Spinoza iin toplumlarn da cismani varlklar olarak ele alnmas
gerekiyordu. ok ilgin bir nokta Ethica'daki duygular tasnifinin ve belirlenimlerinin
ayn zamanda toplumsal hayata da uygulanabilir olu"udur. Bu konuda en iyi
okumalardan biri, L'individu et communaute chez Spinoza (Spinoza'da Birey ve
Cemaat) adl kitabnda Alexandre Matheron tarafndan yaplyor. Her"eye ra!men bu
bak"yla Spinoza a!mz sosyologu Durkheim'den bile daha ileridedir. Toplum ile
Tanry (Tanr felsefesinin her noktasnda bulunsa bile) zde"le"tirmekten uzak durur.
Toplumdan ok bir siyasi payla"malar ve kar"la"malar prati!i nerilir bu felsefede.
Spinoza'y yorumlama zorluklar i"te bu karma"k ve hareket halindeki btnlkler
fikrinden dolaydr. Szgelimi Hannah Arendt ile Leo Strauss nde gelen a!da"
siyaset felsefecilerinden olmalarna kar"n Spinoza'nn siyaset felsefesi konusunda
olduka d"k seviyeli bir kavray"a sahiptiler. Arendt'e gre Spinoza sanki Platonik
"filozof-kral" !retisinin gelene!i dahilindedir -ve bu yzden bir rpda bir kenara
atlr. Writing Under Persecution ba"lkl kitabnda Spinoza'ya zel bir blm
hasreden Leo Strauss ise Spinoza'nn bir taraftan Kutsal Kitap ele"tirisi yaparken
bizzat kendisinin de gizli, esoterik ve nkabullere dayal bir dil kullanmak zorunda
oldu!unu vurguluyordu. Sanyorum bu asla do!ru bir Spinoza imaj de!il. Spinoza'nn
siyaset ele"tirisi bir taraftan "ampirik siyasetilere", te taraftan siyaseti yukardan
kurgulamaya ve ayarlamaya kalk"an, ama aslnda kurgular gerekle kar"la"t! anda
yklan "siyaset filozoflarna" ynelir. #kinci olarak Leo Strauss'un varsayd!nn
aksine Spinoza'nn "esoterik" bir taraf yoktur (Ethica'nn 5. Kitabnn, ba"ka bir
deyi"le nc Tr Bilgiye ve Amor Dei Intellectualis'e adanm" olan blmnn
o!u ki"i tarafndan yle, hatta mistisizm diye yorumlanmasna ra!men). Olduka
direnli bir "ekilde felsefesini en u mantksal ve rasyonel sonularna dek eri"tirmeye
al"r. Kitaplarn yaynlayamyorsa bu sonulardan bazlarn gven duydu!u
dostlarna yazd! mektuplarda bulabilirsiniz. nnde sonunda Spinoza'nn ba" eseri
Ethica bile sa!l!nda yaynlanm" de!ildi. Ancak Avrupa'nn neredeyse tm
co!rafyasnda fikirleri dola"yordu.
Spinoza d"ncesinin en nemli siyasi sorunlarndan biri yapt! ikin hukuk
ele"tirisidir. Bu daha ok hukuki formun, biimin ele"tirisidir diyebiliriz. Benzer bir
ele"tiri formunu bamba"ka bir erevede olmak zere gnmzde Foucault'da
bulabiliyoruz. Buna gre iktidarn hukuki bir erevede kavran" ayn zamanda
iktidarn icra edilmesinin etkilerinden ve sonularndan birisidir. #ktidar elde tutulan,
ele geirilen bir pozisyon, hele hele bir snfn, bir zmrenin mlk, ya da zelli!i
filan de!il, o!ul pozisyonlardaki karma"k ili"kilerden treyen "ili"kiler aras
ili"kilerden" olu"ur. Bu tematik genel izgileriyle Spinoza'nn bak" tarzyla uyum
iindedir -ve belki etkisi bakmndan, hi referans vermemi" olmasna ra!men
Foucault'yu a!da" Spinozistler arasnda en n srada saymak gerekiyor.
3. Az nce sordu"um soruya da ba"l olarak bize biraz Spinoza'nn dnyasnda
siyasetin anlam ve neminden bahsedebilir misiniz? Ve tabii Spinoza'nn siyaset
tahayylnn nmze koydu"u imkanlar varsa bunlar neler?
Yukarda syledi!im gibi Spinoza'nn siyasete yakla"ma tarz ncelikle bir "d"nme
zgrl!" talebi olarak beliriyor. Cogito kavramyla Descartes d"nceyi ve
felsefeyi kritik bir noktaya ta"m"t: D"nyorum... Diyordu ki bu insann tanmdr.
Bundan byle d"nce Idealarn ya da Formlarn insanlardakisoluk beliri"leri veya
yansmalar olmay brakarak aktel bir insan faaliyeti, znelli!in esas grnm
haline gelecektir. Hukuki-siyasi sonular aktr bu durumun: e!er bir insan
faaliyetiyse d"nce engellenebilir, kstlanabilir, zora ko"ulabilir, yasaklanabilir.
Tarih boyu tm iktidarlar d"nceleri yasaklamay srdrdler. Ancak Descartes'n
temsil etti!i iklim ortaya ktktan ve yaygnla"tktan sonradr ki d"nenler d"nce
haklarn iktidarlar kar"snda nesnel olarak talep etme imkan bulacaklardr.
Unutmayalm ki "sadece dili bakmndan Kartezyen" olmasna ra!men Spinoza
Descartes dneminde alan bu d"nsel iklimin insanyd. Cogito'yu asla
abartmyordu -Descartes'n "d"nyorum" !l! onda Ethica'nn fikirler stne olan
ikinci kitabnda sanki geerken sylenmi" "insan d"nr" nermesine indirgenir.
#ktidarlara elbette ki bir a!rs vard, ancak bu ilgin bir taleptir: en iyi rejim
insanlarn d"nme kudretlerini mmkn oldu!unca az engelleyen rejim, ba"ka bir
deyi"le, Tractatus politicus'ta hakknda yapt! zmleme lmyle yarda kalan
demokrasidir. Demokrat Spinoza m diyece!iz yleyse? Antika!dan beri filozoflar
rejimleri bir tr teratolojiye tabi tutarak tart"tlar ve Aristocu-Platoncu dnyada
oldu!u gibi ku"kusuz Ortaa!larda da demokrasiyi pek de iyi bir dzen addetmediler.
Benim kanaatma gre Spinoza'nn onlardan kopu"u baz liberal yorumcularnn
d"nd! denli radikal de!ildir, grelidir. Spinoza demokrasiden yola kmaz,
aksine demokrasiye varmaya al"r. Demokrasi glerin mmkn oldu!unca
toplumsal gvdenin her yanna e"it olarak yayld! rejimdir. "Mmkn oldu!unca"
sznn altn izmek lazm. Spinoza Negri'nin vurgulad! gibi "vah"i anomali"
diyebilece!imiz bir co!rafi iklimin sarsntl dnemlerinde ya"ayan bir filozoftur.
Sarsntl ama greli olarak daha zgr. Spinoza soyut bir zgrl! hedeflemek
"yle dursun, zgr irade mefhumunu tmyle reddetmeyi srdrerek siyasal
rejimleri yepyeni bir d"nce sistemiyle ku"atmaya al"r: soyut zgrlk yerine
somut zgrle"me izgileri izerek siyasal rejimlerin tasnifini tarihsel olmayan, ancak
yine de kendi i evrimini ta"yan bir ereveye oturtur.
Burada "toplumsal gvde" sz bir metafor de!ildir. $u anda Spinozac bir
terminolojiyle konu"muyorum, daha ok zet terimler nermekle yetiniyorum, ama
Spinoza'nn De Affectibus'ta tasnif etti!i duygular ayn zamanda toplumsal gvdenin
duygulan"lardr. Her duygulan" yapp-etme, eyleme geme (potentia agendi)
kudretlerindeki art" ya da azal"lar ku"atr -ne"eler ve kederler... #ktidarlar mmkn
oldu!unca kullarnda "kederli duygular" yaratmak isterler. Bu durum onlar daha
kolay ynetilebilir klacaktr. Ancak bu ok yzeysel bir bak" gibidir. Aslnda
Spinoza toplumsal duygular meselesini ok daha derin ve karma"k bir tarzda ele
alm"tr. Soyut zgrlk yerine aktif duygulardan bahseder ve "aktif" ile ne anlatmak
istedi!i son derecede aktr: iimizde ve d"mzda vuku bulan "eylerin (olaylarn,
zgrle"me edimlerinin, rnlerin) upuygun (adaequata) sebepleri bizsek, ba"ka bir
deyi"le bu "eyler bizim dolaymmzla anla"labiliyor, kavranabiliyorlarsa o zaman
aktifiz demektir. Unutmayalm ki sebep oldu!umuz d"mzdaki "eyler o!u zaman
toplumsaldrlar, ekonomiktirler, siyasaldrlar. Bu zorunlu bir toplumsall!n Spinoza
felsefesince ku"atlm" oldu!u anlamna gelir.
4. #imdi biraz Spinoza ve siyasal ideolojiler zerine konu!alm. Spinoza'nn Marxist,
anar!ist ve liberal yorumlar erevesinde de"erlendirilmesi hakknda ne
d!nyorsunuz? Bu yorumlarn Spinoza'da buldu"u/bulmak istedi"i nedir?
Spinoza tarihin en lanetlenmi" filozofuyken ilk byk ve genel kabulunu Alman
Romantiklerinden grd: yalnzca Goethe de!il, modern byk diyalekti!in
ba"latclar, bu arada Schelling ve Hegel... Marx zerindeki dolayl etkisini bu durum
zaten gsteriyor. Ama bizzat Marx'n Spinoza'nn eseriyle tan"kl!ndan
kaynaklanan dolaysz bir etki de var: o da Spinoza'nn bizzat Marx tarafndan "son
byk maddeci filozof" olarak de!erlendirilmi" olmasdr. Marksistlerin bu ikili
de!erlendirmeyi tarih boyunca, Althusser ve ekibi ortaya kana dek pek ciddiye
almam" olduklarn d"nebiliriz. Bir Marksist olarak tabii ki bu arada A. M.
Deborin'in Spinoza eserine e!ilen al"masn anmak gerekiyor. Buna gre Spinoza'da
tarih-tesi bir geli"me izgisi, rtk de olsa vardr. "Burjuva" nitelikli liberal Devlet'in
tesinde ve insanlararas ili"kilerin aklc bir gei" safhasnn tesinde Spinoza bir
"zihinler komnizmi" olu"turmay bir ideal olarak koymaktadr. #"te Deborin'e gre
bu komnizm zorunlu olarak ve mantken mal ve mlkn, retilen de!erlerin de
komnizmini ima etmektedir. E!er toplumsal gvde iinde Ben ve Sen iie
erimi"lerse "benim" ve "senin" kategorileri de ortadan kalkacaktr. Bu hukuki
yasalarn ve kurumsal basnlarn ortadan kalkaca! bir toplum halidir. Devlet bu
durumda kendi gereksizli!inin ko"ullarn reterek ortadan kalkacaktr. Spinoza 44
numaral mektubunda Thales'in tm #nsanlk iin geerli olmas gereken "u formln
hatrlatr: "Her "ey ... dostlar arasnda ortaktr, bilgeler tanrlarn dostlardrlar, oysa
her "ey tanrlara aittir... yleyse her "ey bilgelere aittir..." Bunun hibir zaman
eri"ilemeyecek ideal bir durum oldu!u aktr, ama bir topyayla da kar" kar"ya
de!iliz. nk topyann gerekle"mesi her zaman yeni baskc durumlarn ortaya
k"na yol aar. Spinoza ise daha ok bilgenin bu hayat-dzenleyici #deyi (bu Kant
terim ho" grlrse) i"lerli!e sokabilece!ini, sokmas gerekti!ini sylemek
istemektedir.
5. Hazr ideolojilerden konu!urken "ideoloji" nosyonu ve Spinoza ba"lants zerine
de bir !eyler sylemenizi rica ediyorum. Sz gelimi Alhusser'in "zele!tiri geleri",
"Kapitali Okumak" ve Gelecek Uzun Srer'deki Spinoza atflarn nasl
de"erlendiriyorsunuz?
Althusser'in Marksist bir ideoloji sorununu ortaya atarken Spinoza'ya mutlak bir
ihtiyac vard: insanlarn kendi ya"am ko"ullaryla (yani ili"kileriyle) aralarndaki
hayali ili"ki ve bu ili"kinin maddi realitenin bir paras olu"u. Bu mutlak ihtiya biraz
da yanl" ve acele okumalara sebep olmu" gibidir. #deoloji stne Marx metinleri
Althusser'in "Hegel'den kurtulu"" abas olarak grmek istedi!i Alman #deolojisi gibi
metinlerdir. Spinoza aracl!yla yapt! mdahale ise bana bu konuda biraz yzeysel
geliyor. Spinoza'nn Althusser'i byleyen yn "yanlgnn sistematikli!ini", ba"ka
bir deyi"le nc Trden Bilginin, yani muhayyileye dayal, nedenlere de!il de
sonulara dayal bir bilginin de sistematik bir eklemlemeye (concatenatio) tabi
olabilece!i fikridir. Yanlglar buna gre konumsal eksikliklerdir -nk, Spinoza'nn
ok derinden i"leyen bir formlle saptad! gibi nce Habemus enim ideam veram
(Bizde do!ru bir fikir var) ve sonra Veritas index sui et falsi (Do!ru kendinin ve
yanl"n i"aretidir)... .
6. Madem yorumlardan ve okumalardan bahsettik, !imdi sormadan olmaz. Hardt ve
Negri'nin $mparatorluk ve onun devam olan okluk'ta izdikleri resimde Spinoza'nn
yeri sizce nedir? Hardt ve Negri neden Spinoza'ya bu kadar "derin bir muhabbet"le
ba"l ve nasl bir Spinoza onlarnki?
Hardt ile birlikte al"maya ba"ladklarnda (Dionysos'un
Eme"i, $mparatorluk ve okluk) acaba Negri'yle orta!nn ayn terimleri ayn "ekilde
mi d"ndklerini ve kavradklarn kendime sormu"tum. Deleuze ile Guattari'nin,
hatta daha nce birka metinde Negri ile Guattari'nin (zgrl"n Yeni Alanlar),
Negri ile Maurizio Lazzarato'nun (birlikteliklerinin bir d"nceler ve fikirler
diferansiyelini devreye sokmakta acaba daha m verimli oldu!unu soruyordum.
Sonuta d"nce "fark yaratmak" ve bunu verimli, drtc klmak zorundadr byle
birliktelik deneyimlerinde...
7. Deleuze ve Guattari Felsefe Nedir'de "kavram" kavramnn neminden
bahsederken bir yerde !yle bir !ey sylyorlar: "Kavram yaratmak bir!eyler yapmak
demektir." Sizce Spinoza'nn "yapt" !eyler" arasnda "Spinoza ve siyaset" ili!kisini
anlammza bizi en ok yakla!tracak-tabii byle bir !ey mmknse-kavramlar neler
olabilir?
Sadece Felsefe Nedir'de de!il, Spinoza ve $fade Problemi'nden ba"layarak
zellikle Spinoza: Pratik Felsefe'de Deleuze son yirmi yllarn temel Spinozac
okunu"unu yapt ve bu felsefeye ynelik bak"lar ve okuma tarzlarn radikal bir
"ekilde de!i"tirdi. Alman #dealizminin Spinoza'y, zellikle de Ethica'y bir zamanlar
nasl deh"et iinde okudu!unu hatrlayalm. Onlar iin Spinozaclk teorik, soyut,
dolaysyla prati!e aktarlamayacak bir felsefeydi. Fichte'nin okumasna bakn:
"Spinoza basit nesnel akl yrtmenin kendi sistemine zorunlu olarak vardraca!na
kendini tam anlamyla inandrm"t; ve gerekten de bunda haklyd. Yine de
d"ncenin iinde kendi z yansmasn d"nme fikrine hi eri"emedi; bu adan
hatalyd, nk bunu yaparken kurgusal d"ncesini kendi hayatyla eli"ki iine
sokuyordu..." Bu Ethica'nn XIX. yzyl ba"larnda ve genel olarak devamnda sanki
yazar olmayan, more geometrico varl!n yaplarn d"a vurmas beklenen bir eser
olarak okundu!unu gsteriyor. Hegel de Spinoza hakknda byle bir okumann bam
teline vurmu"tu: Spinoza felsefesi insani varolu"un znelli!ini, zamana ba!mll!n,
geicili!ini ve olumsuz yann hesaba katmyordu. Ethica eri"ilmez bir kitapt ?teorik,
kendi iinde ve kendi ba"na bir felsefe. Hegel stne bir metninde Kojve'in de
dedi!i gibi: "Ethica zamann herhangi bir annda kendi beliri"inin imkanszl!n spat
eder. Ksacas Ethica, e!er do!ruysa Tanrdan ba"kas tarafndan yazlm" olamaz; ve
altn izelim, cisimle"memi" bir Tanr tarafndan..."
#"te Deleuze byle bir "fenomenolojik" okuma tarzn gnmz iin altst etmi" olan
ki"idir. Spinoza felsefesinin tepeden trna!a ifade ykl, tepeden trna!a pratik
oldu!unu gstermeye al"m"tr. Her "eyden nce Critique et clinique'de son bir kez
tekrarlad! gibi, "bu kitap, dnyann en byk kitaplarndan biri, nceden sanld!
gibi de!ildir: homojen, dz bir izgi gibi i"leyen, srekli, sakin, gezilebilir, saf ve
uslupsuz bir dille yazlm"bir kitap de!ildir."zellikle Ethica'daki notlar (scholia)
zerine yazd!nda bunlarn olu"turdu!u "krk izgiyi", "volkanik yarklarla ve
patlamalarla ykl" karakterlerini vurgular.
8. Size biraz naif gelebilecek bir soru sormak istiyorum. Michel Foucault'un ilkinde
ba!arsz olup ikinci kez girmek zorunda kald" doentlik snavnda adaylardan
Bergson ve Spinoza arasnda geen hayali bir diyalog yazmalar istenmi!. Peki siz
Spinoza'y bu trden bir hayli diyalogda kiminle grmek isterdiniz ve neden?
Bergson-Spinoza diyalogunu tasavvur edemiyorum... Bergson'un Spinoza'nn
ontolojisi konusunda birtakm ele"tirilerini sralad! metinler hatrlyorum ancak
byle bir konu"ma herhalde zellikle "hafza" zerinde dnerdi nnde sonunda...
Hafza kollektif olsun, znel olsun Bergson iin iine tmyle yerle"ilmesi gereken,
ba"ka trl devreye girdi!i sylenemeyecek bir varolu" hali. Herhalde Spinoza bu
konuda "unu diyecektir: hafza o!unlukla deneyimlerimizin kederli ksmlarn
barndran bir uyar cihaz, dzene!i olmal. Gemi"imizde aktelli!inden hep
uzakla"maya al"t!mz "eyler... Kendimizi onun iine tmyle yerle"tirecek bir
kudretimiz bu yzden tasavvur edilemez... Varolu"umuz kendini topyekn brakma
kudretine sahip de!ildir vesaire...
#kinci olarak diyeyim ki modernli!i sadece "kurucu znellik" zerinde
temellendirmeye al"an Heidegger'le de pek i"i olmaz. Daha ok n tedbir ald! bir
alanda, modernli!in kurucu znelli!inin ama ayn zamanda kurumsall!nn da
temellerini atm" olanlarla, kendisine bu yzden reddiye dzenlerle (Kant ve Hegel)
i"i olur...
Ben bu trden bir diyalogun daha ok Spinoza ile Kant arasnda gemesini isterdim.
ok daha stratejik olsa da Spinoza ile Hegel arasnda de!il. Unutmayalm ki diyalog
Spinoza dneminde bir felsefi serimleme arac,bir yaz biimiydi... Bu tarz daha sonra
kaybolmaya yz tutmu" grnyor. Tez-antitez-sentez ya da l diyalog tarz Hegel'i
nceler ve zellikle Ortaa!lara aittir. Daha do!rusu bir "iddiacya", bir "budalaya",
bir de "yargcya" ihtiya vardr. Kant ku"kusuz kendini "yarg" yerine koymak
isteyecektir. Felsefesinin her taraf mahkemelerle doludur. Oysa bu kurumlar Kant
dneminde "a"kn"dlar henz... Kant iin fikirler d"sal, "mekansal-zamansal"
belirlenimlerine kavu"turulmadan, kendi ilerinde bir hitirler. Sentetik olmak demek
bir rn vermek, zaman-mekan koordinatlarna sahip olmak demektir. Spinoza ise
tpk Kant'n ele"tirdi!i Leibniz gibi fikirlerin analiti!inin iinde kalmakta, Tanrnn
kavray"nn sonsuzlu!unda direnmektedir. Onun iin fikirler kurumla"mak zorunda
de!ildiler ve kendi kendilerine yeterlidirler. Kurumla"ma ve hukukla"ma talebi
modernli!imize aitken Spinoza bunun kar"snda tedbirler almaya al"r.
Toplumsall! kurumlarn tesine, zerine yerle"tirmek gerekir.
te yandan, yukarda vurgulad!mz gibi, ""eylerin dzeniyle fikirlerin dzeni tek ve
ayn oldu!undan" (fikirlerin kendine yeterli!i bundandr) Spinoza felsefesinin
Kant'nkinden ok farkl trden olan pratik gcnden bahsedilmeli.
9. Siz Virgl dergisinde aymlanan bir yaznzda (Hayatn Geometrisi) Spinoza
felsefesinin biz fanilerin ya!amlarndan uzaklarda bir yerde olmad"ndan, bize ve
ya!amlarmza olan yaknl"ndan sz ediyorsunuz. Yine sizin evirdi"iniz bir Deleuze
metnine, Spinoza: Pratik Felsefe'ye atfla soralm: "Spinoza ve biz" zerine neler
sylemek istersiniz?
Spinoza: Pratik Felsefe'yi sadece ben evirmedim, Metin Bal'n #ngilizceden yapm"
oldu!u eviriyi Norgunk Yaynlarndan Alpagut Beyle ve e"i Ay"e Hanmla ok sk
bir redaksiyona ve dn"trmeye tabi tuttuk. Spinoza ile ilgili d"nnce, daha
do!rusu kendisini ya da zerine yazlm" olanlar okuyunca gayrihtiyari bir Biz'in
olu"mamas olanaksz. Tabii ki bu dinsel ya da milliyetiliklerde olu"an trden bir Biz
de!ildir asla. Bir payla"mc znellikler cemaati desek daha do!ru olur. Ancak bu
payla"m zaten srecin kendisidir, sonuta verece!i "ey de!il. Ba"ka bir deyi"le
Spinozist bir etki altnda kavrad!nzda cemaat, snf, millet vesaire ba"tan verili,
ku"atc olu"umlar de!ildirler. Spinoza "kavim, cemaat, millet" gibi "eylerin
"uydurmalar" (fictio), kurgular olduklarn savunur: "Do!a cemaatler, kavimler
yaratmaz, sadece bireyler yaratr..." Bu felsefede, gnmz sosyolojisinin de baz
kanatlarnda ifade bulan iki temel mefhum devrededir: "ifadeci btnlk" ve
principium individuationis (bireyle"tirme ilkesi). Bu meyanda mesela Durkheim'a
kar" Tarde', ya da takipisi Bergson'u ayn izgi zerinde ele alabiliriz.
Bu Biz'den nce bir Ben'in gelece!i bir znelcilik ya da rlativizm tarz da de!ildir.
$imdilerde, Spinoza'nn en yakn ardln, kitaplarndan biri Monadoloji ve
Sosyoloji adn ta"yor olmasna ra!men (bu apak bir Leibniz gndermesidir ve
Spinoza ile Leibniz'in aralar, okul kitaplarnda adlarnn hep yanyana anlmasna
ra!men iyi de!ildi) Gabriel Tarde olarak grmeye meyilliyim. Bu d"nr
sosyolojinin klasik kurucularndan birisidir ve Durkheim ile girdi!i kavgay
kaybetmi"tir: sosyal bilimlerin akademikle"me ve "millile"tirilme" srecinde bu
ma!lubiyet kanlmazd. Tarde bize bir bireyin ne kadar karma"k oldu!unu, o kadar
ki, bir toplumdan, bir topluluktan, bir cemaatten mantksal ve sosyal bakmlardan ok
daha yksek bir mantksall!a, karma"kl!a ve "ontik" yksekli!e sahip oldu!unu
gstermeye al"m"t. Bu karma"klk problemini ilk olarak Spinoza'dan ve tabii ki
Leibniz'den yola karak anlarsnz, yoksa Tarde'da her "ey speklatif, bireyci, liberal
filan grnecektir. Bireyin bir toplumdan, k!n bykten, parann btnden daha
karma"k olabilece!i fikri gerekten de kimsenin aklna bile gelmezken Spinoza ve
Leibniz tarafndan icat edilmi"tir... Tarde'n Spinoza'dan ola!an e!itim gerekleri
uyarnca haberdar olmasna ra!men daha ok Leibniz'in formlasyonlarndan
esinlendi!ini biliyoruz. Birey daha karma"ktr nk analitik bir dzleme varolu"u
yayd!nz zaman her"ey, her"ey de!iilse bile bireylerin olu"turduklar btnlkten
daha karma"k bir "ey bireyin sahip oldu!u mefhumlarda ierilir. Bu, tarihin
anla"lmas, kavranmas en zor d"ncelerinden biridir. Ama mesela "yle
rneklendirilebilir: bir parti toplantsn ele aln... Oylar yzde elli bir yzde krk
dokuz da!lr ve partinin "toplam" karar belirlenir. Oysa oylamadaki o!u bireyde,
hangi ynde oy kullanm" olursa olsun, her iki kar"t fikir ve daha nice ba"kalar hazr
bulunmaktadr. Ya da Napolyon Kanununu ele aln: yasakoyucu toplanp, uzun
uzadya u!ra"p, nice eski yasalar derleyip toparlam", dzenlemi" ve tek bir metin
iinde btnle"tirmi"tir... Ancak bunlardan tek bir yasay bireysel halinde ele
ald!mzda onun arkasnda Fransz Devrimi'nin de ok ncelerine, Ortaa!lara kadar
varan saysz mdahaleleri, mcadeleleri, gitgelleri ve gelgitleri, dn"m ve
de!i"imleri grece!iz... #"te bu tam da Spinoza'nn Tractatus Theologicus
Politicus'unun (Tanrbilimsel-Siyasal al"ma) eski metinleri ve toplumsallklar,
olgular ve yorumlarn derleyip toparlayan yaps iinde ba"vurulan tarzdr. Mesela
Kutsal Kitap analiti!inde tek bir cmle yorumlanmadan braklmamaldr. Spinoza'nn
tek tek her cmleyi yorumlad!n sylemiyorum elbette ?Lacan'n dedi!ini hatrlayn:
do!runun tmn sylemek mmkn de!il, ama hep do!ru sylemek, sylemeye
abalamak mmkndr... Ve tek tek do!rular bulmak hakikatin tmn dile getirmek
trnden bir iddia kar"snda tarihin o!u dneminde oldu!u gibi, gnmzde de
galip gelmi"tir.
Spinoza ve Biz gibi bir sorgulamaya verebilece!im cevap byle bir okuma deneyimi
iinde yer alyor. Onun tarznda davranan sosyal bilimciler, siyaset bilimciler,
filozoflar, yazarlar, sanatlar, edebiyatlar hep oldu ve olacaklar. Bunlar bir ile ok,
bireylik ve okluk konusunda ciddi sorgulamalar olanlardr.
10. $ahsi-yoksa nacizane mi demeliydim?- Spinoza okumalarmda "direnmek"
nosyonu da tpk zgrlk gibi, tpk zorunluluk gibi, tpk "arzular" gibi kafamn
iinde dnp durmu"tu. Sizin Deleuze'den bir eviriniz var: #ki Konferans: Yartma
Eylemi Nedir?-Mzikal Zaman. Orda Deleuze, "her sanat eseri bir direnme eylemi
de!ildir, ama bir bakma yledir de." diyor. En azndan bu direnme nosyonu
temelinde son soruma bir klf uydurmu"a benziyorum: Spinoza'y bir mzisyen, bir
edebiyat ve bir de ynetmenle e"le"tirmenizi istesem, bunlar kimler olurdu ve tabii
ki neden?
Ku"kusuz Bach: zaten ba"ka bir yerde bu kar"la"trmay yapm"tm... Bach
Spinoza'ya gre ge bir barok dnemde ya"am" olmasna ra!men ve Leibniz ile
yaknla"trlmas daha kolay olmakla birlikte (Deleuze Le Pli -Leibniz et le baroque
kitabnda yer yer "nceden kurulmu" armoni"yi vurgulam"t) Spinoza felsefesinin
ok-ynl giri" k"lar ve o!ul-karma"k katmanll! bu benzetmeyi neredeyse
yapsal-biimsel dzlemde bile a!r"tryor... Ancak ilahi mzi!i dans gibi, dans ise
ilahi mzik gibi alabilen, aldrabilen Bach' hatrlarsak salt biimsel dzlemle
kendimizi snrlandramayaca!mz anla"lr. Bach bu erevede sonsuzlu!u
hedefliyordu ve bu Barok'un karakteristi!idir. Ama farkl kar"la"trmalar da mmkn
-Spinoza'nn Bach'n kanonik, kurallarna hep uygun yazlm" mzi!inden ok bir
Beethoven'in tutkulu mzi!ini sevece!i sylenebilir. Ancak Cambridge Companion to
Bach'n editr John Butt Bach'n ortodoks Lutherci teolojisinin yannda ele avuca
s!maz, yeniliki ve dn"trc bir metafizi!e de sahip oldu!unu vurgularken bu
metafizi!i Spinoza'nnkine yaknla"tryor. Bu belki bilinsizce i"leyen, rtk bir
metafiziktir ancak Bach mzi!ine sanki "mzi!in tznn Tanrnn ve Kainatn nihai
gerekli!ini hem yanstt!, hem de kapsad!" bir nitelik verir. Bach ku"kusuz
Spinoza fikriyatyla tan"k de!ildi. Metafizi!inin bilinsiz olmas da bundandr. Ama
btn eseri tpk Spinoza bestesinde oldu!u gibi btnler ve paralar arasndaki
karma"k ili"kilerle rldr. Bu metafizik sayesinde Bach dneminin mzikal icra
kurallarn altst etmeden de yapamam"tr -anti-Lutherci bir metafizik ve ortodoks
Lutherci bir inan sisteminin e"-anll!...
Filozoflardan fazla edebiyatlarn o!u zaman bilmeden de olsa "Spinozist"
olabildikleri Deleuze'n hep altn izdi!i bir durum... D.H. Lawrence, Whitman ve
o!unlukla Anglo-Amerikan edebiyat... Benim yapaca!m e"le"tirme Virginia Woolf
ile olurdu... Fikirlerle imajlarn denetlenmi" ak"lar, birbirlerini drtmeleri,
glendirmeleri ya da glerini azaltmalar... Dalgalar'da Do!ann bir grnm var:
D"tan baklsayd muazzam bir sraf olarak grlebilirdi bu Do!a.... Sonsuzca ya!an
ya!mur, milyonlarca yldr kylar dven ve a"ndran dalgalar... Oysa ieriden
baknca (Natura naturans) bunun bir sraf olarak grlemeyece!i hissedilir.
Zor bir kar"la"trma olacak ama btn Katolikli!ine ra!men Bresson. Spinoza a"kn
de!ilse bile stn Varl!n (yoksa Varolu"un stnl! m demeliydik?) bir imajn
olu"turmaktan geri kalmaz. Bunu eserinin btnnden szerek karabilirsiniz ve bu
da tabii ki zor bir u!ra"dr. ***
Siyahi 5, 2005
Spi noza: Hayat n Geomet ri si
Ulus Baker
Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zelli!i, hem "sokaktaki insan"n okuyup
anlayabilece!i, hem de yalnzca i"in "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn, yani
felsefecilerin ba"edebilece!i iki ayr dzlemde yazlm" olmalardr. Yayn dnyamza nc
kez sessizce giren Spinoza'nn Ethica's i"te bu tr kitaplar arasnda belki de tarihsel nemi en
yksek olanlardandr. Sokaktaki insann anlayabilmesi btn teknik okuma zorluklarna kar",
yalnzca mmkn de!il, zorunludur, nk orada yalnzca ve yalnzca --herkesin do!al olarak
"fikir sahibi" oldu!u-- "gnlk hayattan", "ya"am prati!inden", "tutkulardan", "imgelemden"
ve "bireysel ya da kollektif" ya"amdan bahsediliyor. Buna kar"n, ilk bak"ta sokaktaki
okuyucuyu belki de deh"ete d"rebilecek sunulu" biimi (klid geometrisi gibi, tanmlar,
belitler, nermeler halinde dzenlenmi" "geometrik" bir sunum), srekli olarak Tanr'dan,
Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi okurun cesaretini krabilir. Oysa Spinoza'nn resmetti!i
"hayatn geometrisi"ydi --fikirlerin ve duygulan"larn gndelik ya"ammzda oldu!u kadar
btn varolu" hallerimizde (en mistik alanlara varncaya dek) birbirlerini kovalayp
durduklar, birbirlerini etkiledikleri ve belirledikleri. Byle bir ya"am portresi modern
dnyamza o kadar uygundur ki, Spinoza'y gnmzn, hatta gelece!imizin filozofu olarak
kabul etmek zorunda kalrz. Ve fikirlerin bir rgtlenmesi olarak felsefe geometrik bir
ynteme bu yzden ihtiya duyar --fikirlerden yeni fikirlerin treyi"i... Bylece e!er
"geometrik sunu""ta bir aykrlk grnyorsa zm de hazrdr --Spinoza yntemini ne
kadar matematikle"tirirse o kadar yetkin bir "ekilde gnlk bireysel ya"amn iine
dalmaktadr...
Spinoza, eserinin ilk anlarndan itibaren Tanr'dan, Tz'den, zler dnyasndan filan bahsedip
durur: lgintir, ne kadar Tanrdan bahsederse a!da"lar ve ardllar tarafndan o kadar
"tanrtanmazlkla" sulanmaktadr; ruhtan, tinden ne kadar bahsederse, o kadar
"maddecilikle" sulanmaktadr... Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamann yanl"
olabilir, buna kar"n ona ilk "laik filozof" diye tanmlayabiliriz: Bahsetti!i Tanr ne uhrevi
dinlerin Tanrsdr ne de sanld! gibi, Descartes gibilerine daha uygun d"en "felsefi Tanr".
Tek bir cmleyle ifade edersek, Spinoza Tanrs, ezeli-ebedi ve bitimsiz bir retim kudretidir;
her "eyin kendisinden kabildi!i bir varolu"un sonsuz ak"dr. Spinoza byle bir Tanrya
mutlak bir ihtiya duyar; nk dar, sonlu ve belirsiz bir "znellikle" ba"layan bir felsefe
(Bacon ile Descartes', bir de Platon, Aristo gibi eskileri kastetti!i anla"labilir) bize olsa olsa
dar ve belirsiz "kavramlar" kazandracaktr --Tpk Rnesans ressamlarnn yepyeni biimleri
(o!ul perspektifler), yepyeni renk ve temalar serbest klmak zere, insan kalabalklarnn
kstl dnyasnn "stnde" yer alan ilahi dnyay i"lemeye giri"melerinde oldu!u gibi,
Spinoza'nn felsefesinde biim bulan Tanr da, kavramlarn byk bir gle f"kraca! bir
kaynak haline gelecektir --bir kavramlar jeneratr... Dolaysyla uhrevi dinlerin "kudreti
krallarnkine benzetilen" Tanrs'ndan ok uzaktr --nefret eden, intikamc, ya da ba!"layc,
sanki insan tutkularyla bezenmi"... Bizzat kendisi do!a oldu!u iin do!al bir zorunlulukla
eyler... Ve bu Tanr, Spinoza bu konuda son derecede aktr, pekala bilinebilir ve tpk bir
genin i alar toplamnn dikal bir gene e"it oldu!u gibi kesin bir zorunlulukla spat
edilebilir: Tanr bir "inan" ilkesine de!il, "bilinebilirlik" ilkesine ba!ldr --ksacas o
inanlacak bir merci de!il, bilinecek bir varolu"tur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan
"tanrtanmaz"dr.
#kinci paradoks da kolayca zlebilir: Spinoza srekli olarak ruhtan, bilgiden, zihinden,
idealardan bahsedip durmasna kar"n maddecilikle sulanr --nk basite her trl
d"nmenin ve tinsel olgunun ayn zamanda "bedensel" oldu!unu derinden kavram"tr.
Bedeni, filozoflara "ne d"ndklerini ve nasl d"ndklerini" anlamak iin bir "model"
olarak nermektedir: Spinoza'nn bu a!rs aslnda hem Hristiyan tipi ahlaka, hem de
filozoflara (zellikle Descartes'a) kar" yneltilmi" inanlmaz gte bir protesto kl!ndadr --
insanlar bedenin ruha boyun e!ece!i, onun iradesine tabi olaca! yzlerce de!i"ik ahlak
sistemleri geli"tirdiler; oysa bir uyurgezerin uyand! zaman uykusunda ne yapt!n
bilemeyi"i gibi, bedenlerinin nelere kadir oldu!unu bile bilmiyorlar... Ethica'y ok ynl bir
bir kitap klan da i"te budur: Yalnzca bir ahlak kitab de!il, bir davran"lar bilimi, bir do!a
felsefesi, bir siyaset ve bir varlkbilim kitab.
Beden nasl bir model olabilir? Spinoza'nn bu modeli sunu"undaki mantk silsilesi o kadar
sa!lamdr ki, onu takip etmekten ba"ka yapacak bir "ey kalmyor geriye: Bizde bir tarafta d"
"eyleri temsil eden, dolaysyla "nesnel gerekli!e sahip" fikirler, te tarafta da bu fikirlerin
"belirledi!i" "ruhsal haller", yani "duygular" (affectus) var. Gnlk ya"am nce fikirlerin bir
ak", bir kovalamacas, bir a!r"mlar silsilesidir --tpk "iir okurken imgelerin birbiri adna
ruhumuzu sarmas gibi... kinci olarak nasl bir fikirler silsilesi varsa, hayatmz "duygularn"
birbirini takip edi"iyle, birbirlerini yerlerinden skp atmasyla, birbirlerini kovalamalaryla
geer. Bu durum, hem "sokakta" hem "tarihte" hem de Spinoza'nn Ethica'snn
"geometrisinde" e" lde geerlidir. Ama "duygular" belirleyecek olan fikirler gkten
zembille inmezler --onlarla sokakta kar"la"rz, onlarla kitaplarda kar"la"rz, filmlerde,
otobs duraklarnda beklerken, reklam tabelalarn seyrederken kar"la"rz --bu
kar"la"malarn "bedensel" kar"la"malar olmad!n sylemek budalalk de!ilse nedir?
Ancak insano!lunun "bilinli" olmasndan gelen bir talihsizli!i vardr --bilinli bir varlk
oldu!unuz iin vnmeye erken ba"lamayn!--; fikirler bizde sra sra dizilir, birbirlerini takip
ederlerken, onlarn yalnzca "nesnel gerekli!e" sahip olmakla kalmadklarn, Spinoza'nn
deyi"iyle, "fikirlerin de fikirleri" her zaman olu"turulabilece!i iin, "isel bir gerekli!e" de
sahip olduklarn unutmamak gerekir. Nedir bu "isel gereklik"? Bu demektir ki, her fikir
ayn zamanda bir ""eydir" ve her "ey gibi, "u ya da bu oranda "gerekli!e", yani "kudrete"
sahiptir. Spinoza'nn en zgn d"ncelerinden biriyle kar" kar"yayz: Szgelimi Tanr fikri,
bizzat kendi ba"na, zihnimizde sonlu bir "eyin fikrinden, bir "rmcek" fikrinden sonsuzca
daha fazla "yer kaplar". Yani ondan sonsuzca daha gldr. Ondan sonsuzca daha yksek bir
gerekli!i vardr.
Bu zor dnemeci almalyz; nk Spinoza'nn anahtar buradadr: Fikirlerin "farkl gereklik
derecelerine" sahip olmalar, belirledikleri "duygularn" (affectus) da farkl derecelere tekabl
etmesine yol aar. Caddedeki kalabalk iinde, epey nce bozu"tu!unuz eski sevgilinizin
dalgal salar bir anda yine yakalad sizi --eski sevgilinizin fikri, a!r"trd!, hafzanza ait
bir dizi fikirle birlikte, sizde bir ruh hali belirlemeden edemez: Bir "duygu" --nefret, ierleme,
gocunma... hzn... Ya da hayr, bunlar "duygu" filan de!il, "tutku halleridir" --sevgi, nefret,
haset, ierleme, hepsi bedeninizin ba"na gelen, rperten ya da gdklayan heyecanlardr.
Spinoza diyecektir ki, unutmayalm, "bedensel kar"la"malar", dolaysyla fikirler hep
birbirlerini takip ettiklerine gre, belirledikleri duygular da birbirlerini takip edeceklerdir:
Duygular her zaman, bir de!i"meler dizisi iinde ya"anrlar. Eski sevgilinizden artk
uzakla"tnz, sevdi!iniz bir dost, ona tekabl eden bir heyecan --ne"e, sevin... Hayat byledir,
ba"ka trl de!il: Duygular anlk haller de!ildirler --Spinoza'nn deyi"iyle "varolma
kudretimizdeki" art" ya da azal"lardr duygular. Ve biz, kendimizi sokaklarn tesadfi
keyfine att!mzda, Simmel'in "metropoliten" insan gibi, srekli bir "de!i"iklikler zinciri"
iinde ya"amaya mahkm grnyoruz: Ne"e-hzn-keder-sevin-ho"lanma-gdklanma...
Sevin ile Kederi Spinoza btn teki duygular tretece!i iki temel kutup olarak ekip alr
bylece --insano!lu, ya"amn her dzleminde, birey ya da grup halinde bu iki duygu arasnda
savrulup durur bir haldedir: Dinlerin Tanrs ksz brakm"tr onu.
Yine de byle umut krc bir mahkumiyetten k" olana! vardr: Hi de!ilse sahip
oldu!umuz "fikirlerin" duygularmzn ak"n, dolaysyla varolu" kudretimizdeki ykseli" ve
alal"lar belirleyebilece!inin farkndayz. Spinoza'nn aslnda hi bir "ahlak"a, hi bir
"trebilim"e sahip olmad!nn kant da burada: Her "ey "bedenimize ve d"ncemize" uygun
gelen "kar"la"malar" rgtleyebilme i"idir. nk aslnda "duygulan"larndan ba"ka hi bir
"eyle" tanyamad!mz bedenimiz, karma"k yaps nedeniyle birden fazla yoldan
"etkilenebilme", yani "duygulanabilme" kapasitesine sahiptir. "te Spinoza'nn ahlak: Tek
boyutlu insandan d"arya k" --Simmel'in modern kentlisinin hep maruz kald! "yalnzca
tek bir trden uyaranlar bombardman"n geriye itmek, inzivaya ekilmek ya da lanetlemek
filan de!il, uyaranlardan mmkn oldu!unca fazla yollardan ve tarzlardan etkilenmeyi
ba"armak. Etik, iyi kar"la"malar rgtlemektir.
Mmkn oldu!u kadar fazla yollardan sevin tretmek forml bylece yerine oturmaktadr.
Peki bunun yolu nedir? Spinoza, akas ba"langta umutsuz gibidir. Biz, sonlu varlklar
olarak, do!ru zamanda do!ru yerlerde kolay kolay olamayz: Kar"la"malarmz ya edilginlik
hallerimizdir (tutkular=passio) ya da tmyle tesadflere kalm" budalalklarmz. stelik
siyasal rejimlerimiz de, "yle bir tarihe gz att!mzda, iyi ve mutlu kar"la"malara olanak
sa!lama konusunda pek cmert de!illerdir. Tam aksine, tiranlklar ve dinsel-teokratik
rejimler, bendelerinde mmkn oldu!unca "kederli" duygular uyandrmak zorundadrlar.
Tractatus Theologicus Politicus kitabnn ana program bu hali aydnlatmaktr: Rahip ile
despot, elbirli!i iinde, kederli duygular ekip dururlar --"korku", "nefret", ama ayn zamanda
"umut", "gven", "imrenme"... Hibir siyasal iktidar yalnzca "iddet, bask ve korku zerinde
varl!n srdremeyece!i iin, "umut" ve "gven" duygularna da ba"vurmak zorundadr. "te
bu yzden, Spinoza, btn filozoflarn aksine ilk "demokrat" filozof olmu"tur.
Spinoza, byle bir d"nce izgisi zerinde, "bilgiyi" tam bir "olumlu duygu"ya
dn"trmeye abalamaktadr --fikirlerimiz, duygusal hallerimizi onayladklar gibi, onlar
retebilme yetene!ine de sahip olduklar lde, "edilginlik" hallerimiz olan baz tutkular
belli bir oranda glenmemiz ve sevinli tutkulara geebilmemiz iin bir ara olabilirler.
ncelikle, bizde tr fikir bulundu!unu anmsamak gerekir --birincisi "etkilenme
fikirleridir", ikincileri "mefhumlardr", ncler ise "zlerin fikirleridir". Birinciler bizde hep
vardr, ikincilere ksmen ve baz hallerde sahip oluruz, ncler ise, do!ru drst "felsefe
yapmadka" ok zordurlar. Kurtulu", ykselme, ya da "k"" hep mahkm grnd!mz
"birinci tr" fikirlerden ikincilere ve nclere do!ru hareketimizdir: Ama ola!an insanlk
halindeki "ykselip alalmalarla" ve savrulmalarla belirlenmi" fikirler ve duygular sralan"
insan hep "etkilenme fikirleri"nin dnyasna kapatmaktadr --Spinoza'nn "affectio"su... Bu,
ksaca sylemek gerekirse, "bedenin belli bir "eyden etkilenmesi" demektir: Gne" "nlar
bedenimde gezinirler... Ve izlerini brakrlar. Bu noktada nemli olan, bu trden fikirlere
sahip oldu!um lekte ve srece, onlar bedenimde "izler" halinde barndrmay srdrmem
ve bu "etkilenmelerin" nedenlerinden asla haberdar olmamamdr. Bedenim, duyularn
etkilenmi"tir ama neyin tarafndan, hangi yollardan etkilendiklerinin fikri elimde de!ildir --
gne" kili katla"trr, mumu ise eritir... Bunlar bile "etkilenme fikirleri" oolmakla kalrlar. Bu,
gndelik hayata aktarld!nda yalnzca "u anlama gelir --"etkilenme fikirlerinin" etkisi altnda
kalmakla snrland!m lde "kar"la"malarn tesadfne braklm"" halde ya"arm.
Bedenim e"itli "eyler tarafndan e"itli yollardan etkilenip durur; ama ne yazk ki hi bir "ey
elimde de!ildir --ve yine ne yazk ki, insanlarn byk bir blm, byle ya"amay srdrr.
Sihirli ykseli" "beden nedir peki?" sorusunun soruldu!u andan itibaren ba"layacaktr.
Spinoza beden sorusunu hep "g" ve "kudret" terimleri iinde d"nmeye e!ilimlidir --bir
beden neler yapmaya muktedirdir? Bir bedeni anlamak demek, onun ba"ka bedenlerle iine
girece!i temaslar ve kar"la"malar kavrayabilmek demektir --beden kudreti sorusu, bizi
bylece Spinoza'nn temel programnn en nemli izgisine ta"yacaktr: Gce dair hukuksal
biimin derin ele"tirisi. Blyenbergh adl, sk Hristiyan ve genten bir mektup arkada" bir ara
Spinoza'y "u sorularyla bunaltmaya giri"ir: Baym sizin felsefenizde "ktl!n" yeri
nerede? Tanrnn buyru!unca yasaklanan, "gnah" olan, ve Adem'in "d""ne" (cennetten
kovulu"una) gtren "ktlk" hani? Spinoza nce i"i safl!a vurur: Ktlk yalnzca bir
bedenin karakteristik birle"imini, organizmasnn dzenini da!tan veya zarar veren bir
kar"la"madan ibarettir. Tanrnn gznden bakld!nda da byle bir "ey asla kt filan
de!ildir. Spinoza "skandal" ba"lam"tr. Blyenbergh srar eder: Baym, siz "eytann ta
kendisisiniz! Tanrnn ahlaki yasa! ve cezas sizin felsefe sisteminizin neresinde duruyor?
Spinoza bu soruyu, biraz sabrla ve ne"eli bir "Ademin d""" yksyle yantlar --tabii
kendi yntemince: Srekli olarak Adem'e elmay yemesini yasaklayan Tanr rne!ini nme
srp duruyorsun. stelik bunu bir ahlak yasas olarak kabul ediyorsun. Ama bu i" hi de
bildi!in gibi olmad. Tanr Adem'e yalnzca elmay yerse zehirlenece!ini, ba"ka bir deyi"le
elmayla kar"la"mann Adem'in bedeninin karakteristik bile"imini bozaca!n anlatt. Elma
senin iin zehirdir. Ama Adem, Hristiyanlarn inand!nn aksine "ilk insan" oldu!u lde
hi de anlay"l ve yetkin biri de!ildir --e!er elmay yediyse bu Tanrnn buyru!una boyun
e!medi!i ve gnah i"ledi!i anlamna gelmez. Olsa olsa elmann kendi bedeninin isel
dzenini bozaca! konusunda hi bir gerek bilgiye sahip olmad!, ksacas ne kendi
bedenini ne de elmay, ayrca kendi bedeniyle elmann kar"la"masyla neler olaca!n hi mi
hi bilmedi!i anlamna gelir.
Bylece her "ey, bedenin gcnn nelere muktedir oldu!unun bilgisine nasl sahip
olunabilece!i tart"masna ba!lanacaktr. Bir beden, sonsuz bir derecelenme zerinde belli bir
kudret derecesinden ba"ka bir "ey de!ildir. Ve kudreti "hukuksal olarak", yani Tanr'nn
"yasaklama" iktidar terimleriyle ele almaya kalk"mak tam bir felaket olmu"tur: Spinoza'nn
kitabnn birinci blm bu felaketi anlatr --insanlar, Tanrnn ve kendilerinin bilgisine asla
sahip olmadklar lde onun kudretini (sonsuz bir yapp etme kudretidir bu) krallarn
kudretiyle kar"trrlar --Tanrya be"eri zellikleri malederek onun sonsuz "sfatlarn" birer
"karaktere", "ki"isel zelliklere" tercme ederler. Spinoza'nn birinci kitabnn stratejisi, dinler
tarihine ynelik en etkili saldry hazrlar --Tanrnn "bir" olmas, "ba!"laycl!",
"yarlgaycl!", vesaire, btn bunlar "sfat" filan de!il, Tanr asndan hibir kar"l!
olmayan be"eri atflardr (propria).
Blyenbergh ise hala srarcdr --peki annemi ldrmem ahlaki bakmdan toptan anlamsz
mdr? Ktlk nerede? ki ele"tirisi vardr Spinoza'ya: Tasvir etti!iniz do!a srekli bir
birle"me ve bozulma halinden olu"an bir kaosa benzemiyor mu? Dzen nerede? Spinoza
nazike cevaplar: Do!ann tm asndan bakld!nda her "ey bile"medir ve bozulma,
da!lma diye bir "ey yoktur --yalnz bizim anlay" gcmz asndan bakld!nda
"bozulmadan", "da!lmadan" bahsedebilirsiniz. Bu aklama Blyenbergh'e bir soru "ans daha
verecektir: Anla"ld! kadaryla btn ahlaki meseleyi belli bir kudret derecesi olan "ben"in
ili"kilerine uyan, ho"una giden ile gitmeyen arasndaki farkllk zerine kuruyorsunuz --yani
bir "znellik"... Ve bu znellik asndan kusur ile erdemi ayrdeden "eyin ne oldu!u
felsefenizde tmyle eksik --kusur ile erdem, sisteminizde yalnzca bir ho"lanma meselesi
halinde...
Spinoza'nn Blyenbergh'e verdi!i cevap, i"te, btn felsefesinin zn d"avurmaktadr:
Tamam, der, Neron'un annesini ldrmesi bir erdemsizliktir. Ama insanlar ayn "eyi, annesini
"bedeninin ayn hareketiyle" yani bir haneri tutup bir bedene daldrma hareketiyle ldren
Orestes iin neden sylemiyorlar? Do!a ve Tanr asndan bakld!nda, Neron'un annesini
ldr"ndeki "olumlu unsur" ("imdilik bekleyin!) bunun bir su olmad!n gsterir. Spinoza
bu garip metinde ne demek istemektedir? Orestes de "ayn niyetle" annesini ldrm"t.
Neron'un cinayetini bir "su" haline getiren tek zellik, bunu yaparken d"arya "hayrsz,
boyune!mez ve hrn" bir evlat olarak "grnmesidir". Spinoza bu kadar "hrn" ve "zalim"
olabilir mi? Meselenin asl, Spinoza'nn "imgeler kuram"nda yatmaktadr. Buna gre,
Neron'un cinayetindeki "olumlu unsur", onun bedeninin "gc dahilindedir" ve tmyle
"me"rudur". Do!ann bah"etti!i en yksek hakla yaplm"tr. Olumsuz tek unsur (erdemsizlik
i"te budur), onun, bu eylemi gerekle"tirirken retti!i bir imgenin varolu"u ve bu imgenin
"annesinin lmnn imgesi", yani "i dzeni da!tlan ve bozulan" bir bedenin imgesi
olu"udur. Bu eylemiyle Neron, "kendi asndan" kt bir imge tarafndan etkilenmi"tir --
"karakteristik ili"kileri zlen annesinin bedeni." Ba"ka bir deyi"le, kendisinin "yapp etme
gleri" azalm" --kederli bir duyguyla (nefret, vesaire) etkilenmi"tir. Babasnn katili anas
Klytemnaistra'y ayn beden hareketiyle ldren Orestes'in durumu ise tmyle farkldr.
Toplumsal ahlak bu i"i me"ru bir "" olarak kabul etse de, Etik asndan bakld!nda olayn
btn grn" de!i"ecektir --Orestes, annesini ldrrken, kendi karakteristik ili"kilerini
annesinin lmnn imgesiyle de!il, babasnn ya"amnn imgesiyle birle"tirmektedir. Alnan
bir yoktur --babasyla glerinin bir birle"tirilmesi vardr.
Bununla, Spinoza'nn Ethica'snn ana formlne eri"iyoruz: Tutkularla gerekle"tirilebilen
her "ey aklla da gerekle"tirilebilir. Elbette kurulu siyasal rejimler, din ve ahlak sistemleri
akln herkes tarafndan serbeste kullanlmasna kolay kolay rza gstermezler. Ethica'nn
"siyasal" yn bylece mutlak bir "ele"tiri" hareketi olarak belirecektir --hukuksal biimlerin
ele"tirisi, despotizmin ele"tirisi, ama en nemlisi "ideolojinin ele"tirisi".
Btn bu ele"tiri u!raklar, Spinoza'nn eserinin iine stratejik takmadalar halinde yaylm"
grnyorlar --hukuksal biimi altnda iktidar, akln icra edili"inin nnde en byk engeldir.
Gerek yapp etme kudretini (potentia) keyfi bir "yetke" diline tercme ederek (potestas)
iktidarn olu"turur. yleyse siyaset olarak eti!in tek amac, insanlarn yapp etme ve
zgrle"me kudretlerini serbest brakacak siyasal tarzlar aray"n ye!inle"tirmektir.
Despotizm ise yalnzca modern iktidar yaplar iinde de!il (orada artk pek bir "ans yoktur),
pekala "zgrlk" yanlsamalarnn temel etki alanlarn olu"turan cemaat tarzlar iinde
mayalanabilir --dinsel cemaatlarn "totaliter" ykseli"leri bunun a!da" rne!idir.
Spinozaclk temel toplumsalla"ma tarzlar arasnda yalnzca tek bir tanesini "zgr" bir ili"ki
tarzna dayal olarak ayrdeder --fiziksel ve duygusal "mecburiyetler" aygtna dayal aile
de!il; "kom"ulu!a dayal" mecburiyetlerin ynlendirdi!i "cemaat" de!il, ticari-retimsel
mecburiyetlere dayal "tecimsel ortaklk" de!il, "ideolojik gszl!n" yaratt! gev"ek
toplumsal dokulara dayal "sivil toplum" de!il, hepsini tek bir siyasal erk dzlemi zerinde
yanklayan Devlet de de!il-- en az iki insan arasnda mmkn olan tek "zgr" ili"ki
"dostluk" ve "payla"mdr". Anlay" gcmzn tamirinin ok acil bir zorunluluk haline
geldi!i bir a!da, toplumsal-siyasal sarsntlarn acsnn en fazla ya"and! dnemlerden
birinde ya"ad!mz srada Spinoza'nn eseri "gelece!in felsefesi" olma zelli!ini bir kez daha
hissettiriyor. Spinozaclk, bir zamanlar Hegel'in syledi!i gibi yalnzca "felsefeci olmann
zorunlu ba"langc" olmakla kalmaz, dnyann hep de!i"ikli!e u!ramaya aday grnmleri
iinde "payla"m"n insanlarn mcadelesi yoluyla bir toplumsal dzen olarak ortakla"a in"a
edili"inin d"nsel aralarndan biri haline gelir. Mutluluk erdemin dl de!ildir, kendisidir.
Virgl 1, Ekim 1997
Spi noza' n n Et i ka' s n n Sunul u!u. . .
Ulus Baker
Spinoza'nn Tanrya, Zihne, Tutkulara, tutkular kar!sndaki insan Kleli"ine ve bu klelikten
zgrle!meye dair temel kitab Ethica Ordine Geometrico Demonstrata yukarda and"m
noktalarn ana ba!lklar olu!turduklar be! sistematik blmden in!a edilmi!tir.
nce Tanr ile ba!lad" sylenir -ama Spinoza iin Tanr bir "postla" olarak konmaz,
dolaysyla Spinoza'nn teologlar gibi Tanry varsaym olarak kullanmad" bellidir; daha
nce sordu"u soru tz m tzler mi sorusudur bu yzden. Akln gzyle baklrsa (hayal
gcmz ve havsalamz her yerde ok sayda "tzler" bulundu"unu haber veriyor olsalar da),
her sfat iin tek bir tzn varl"ndan bahsedebiliriz; ve bu tz zorunlu olarak vardr ve
sonsuzdur. Spinoza bu tzn Tanr'dan ba!ka bir !ey olmad"n syler. Tek ve mutlak olarak
sonsuz, ezeli-ebedi tzn zellikleri de olmaldr: zellikleri varolmak, blnemez olmak ve
tek (biricik) olmaktr.
Ezeli-ebedi bir varolu! olarak Tanr'nn bir retimi, yani "sonular" vardr. Bunun iin
Tanr'nn nasl eyledi"ini d!nmek gerekir: retiminin sonsuz olmas, efektif olmas (de jure
de"il) birincil olmas, zgr olmas, ikin olmas, ezeli-ebedi olmas zorunludur. Bu
bakmlardan bakld"nda Tanrnn do"as aktiftir (Natura naturans).
Ama ba!ka bir bak! asndan grld"nde Tanr'nn olma halleri ve tarzlar da vardr: nce
sonsuz tarzlar (tavrlar) halinde -nk sonsuz olan Tanr yalnzca sonsuz !eyler retebilir.
Ama bu sonlu !eyler bulunmad" manasna gelmez: Spinoza ilk bak!ta bir paradoks gibi
grnen bu durumu "sonlu tarzlarn gerektirilmesi" (involvere) temas aracl"yla zer -bu
sonlu !eyler de zleri (asllar) Tanr'ya "ba"mldrlar", ama hep ba!ka !eyler tarafndan
"gerektirilmi!" olarak. Bu Spinozac yepyeni bir nedensellik trdr: sonlu A tarz yine sonlu
B tarz tarafndan gerektirilir, o da sonlu C tarz tarafndan -ta ki sonsuza kadar. Bylece
Tanrnn retiminin sonsuzlu"u yine garantilenmi! olur. Bu !eylerin toplam ise "do"alanan
do"a?", yani Natura naturata'dr.
Ama ba!langta dedi"im gibi her !ey bir bak! as meselesidir. Bu yzden Natura naturans
ile Natura naturata tek ve ayn !eydir. Bunun nedeni Tanr'nn eyleminin kendili"inden,
spontan olmasdr; ba!ka bir deyi!le Tanr nce d!np sonra eyleme geen biri de"ildir.
#kinci olarak bu retim "zorunludur" -bu yzden Tanry retmekte zgr oldu"unu sanan bir
zanaatkar ile kar!la!trmamak gerekir. Bu erevede Spinoza Tanr'ya nceden belirlenmi!
amalar atfetmenin yanl!l"n ele!tirir.
#kinci blm Zihin ile ilgilidir (Mens). Zihnin kayna" nedir sorusuna cevap vermek iin,
d!nenle d!nlenin aslnda ne olduklarnn tart!lmasn tamamlamak gerekir. Biz
varolu!un yalnz iki sfatn biliriz -d!nce ve mekanda yer tutma (yani bir cisim olma).
Byleyiz, nk d!nyoruz ve hep mekanda yer tutuyoruz (vcut). O halde, Spinoza'ya
gre vcudu zihnin kayna"na dair tart!mamzda bir model olarak alabiliriz.
Tanr sonsuz oldu"u iin onun d!nme kudretinin de sonsuz oldu"unu kabul etmek gerekir.
Bu yzden do"ru fikirlerin sralan!yla !eylerin dzenleni!inin bir ve ayn oldu"unu kabul
etmeye varrz. Ve fikirlerin !eylerin dzenine ba"l olarak bizde nasl uyandklarn hesaba
katarsak, zihnin (yani ruhun) hep bir vcudun ruhu oldu"unu anlarz. Bylece, Spinoza'ya
gre zihin ya da ruh denen !ey vcudun fikrinden ba!ka bir !ey de"ildir.
Peki bir cisim olarak vcut nedir? ncelikle cisimciklerden (corpora simplicissima) olu!ur ve
belli bir noktadan itibaren "bireyle!ir" bir vcut. Hareket yasalar uyarnca cisimcikler belli
hz ve yava!lk oranlarnda greli olarak sabitlendiklerinde ortaya kan !eye "birey" denir.
Demek ki bir birey her zaman az veya ok karma!k bir alt-bireyler kombinasyonudur. #nsan
vcudu da yledir. Ama biz genellikle insan vcudunun neler yapabildi"ini bilmeyiz. Ama
yine de onun zerinde irademiz oldu"unun hayalini kurarz.
Byle bir durumda insan zihni ne yapabilir? zgrlk ve iradenin bir yanlsama oldu"u belli
oldu"una gre insan zihninin i!leyi! yasalarn "renmeden hibir !ey yapamaz. ncelikle
dnyayla temas etme yollarnn ne oldu"unu "renmelidir. #lk ve en yaygn temas tr
alglama ve hayal gcdr. Alglamak demek hayalimizde !eylerin tasavvurlarnn uyanmas
demektir. Bunun ardndan !eylerin birbirlerine kar!m! bir halde bulunduklarnn farkna
varrz ki bu durum aslnda hayal gcyle algnn birbirine kar!m! olmasndan ba!ka bir !ey
de"ildir. Bu tr tasavvurlarn hibiri nesneleriyle upuygun (idea adaequata) de"ildir: bu
ola"an durumunda insanlar iki yanlsamaya gtrr zorunlu olarak -vcudumun zerinde bir
etki brakan nesneyi bildi"imi sanrm, oysa vcudumun zerindeki etkiden ba!ka bir !eyi
biliyor de"ilim. #kinci yanlsama ise bylece zorunlulu"un d!nda "mmkn" !eyler varm!
gibi hayal etmemdir.
Peki hatalarla, yanlsamalarla ya!amaya mahkum gibi grnd"mz bu dnyada hakikate
nasl varaca"z? Her !eyden nce yanl!n ne oldu"u konusunda d!nerek. O zaman
grece"iz ki yanl! ne bir gnah, ne de bir olumsuzluktur. Hibir fikirde onu yanl! klan
herhangi bir pozitif zellik yoktur. Yanl! sadece bilgi eksikli"i demektir. Oysa bilginin daha
st ve Spinoza'nn ba!langta "ikinci trden bilgi" adn verdi"i daha yksek bir biimi
mmkndr: ikinci trden bilmek demek vcutlar arasndaki kar!la!malarn nedenlerinin
bilinmesidir 'yani "notiones commonis" veya "ortak mefhumlarn". Bu Spinoza'ya gre akla
uygun (rasyonel) bir bilgidir, nk nesneler arasndaki etkile!imlerin her iki nesneye ortak
olan nedenlerini verir.
nc tr bir bilgi vardr ki srrna yalnz Spinoza ermi! gibidir 'nesnelerin do"rudan olarak
zlerini kavrayan nc trden, yani sezgisel bilgi. Bu bilgi tiplerinden son ikisi
"upuygundur" (adaequata) ve zihin upuygun fikirler kurdu"unda !eyleri tpk Tanr onlar
nasl biliyorsa yle biliyordur; yani kendi ilerinden, ezeli-ebedi ve zorunlu olarak. Bu
bilgi tipinin doru"unda Spinoza'nn kavray! gc ile irade arasnda kurdu"u zde!lik
bulunuyor.
nc blm duygularn ya da tutkularn do"asyla ilgilidir. Temel Spinozist mesele
duygular ve hisleri nedenleri bakmndan kavramaktr. Spinoza ncelikle duygularn
do"rudan ve ilk nedenlerini ara!trmaya giri!ir: bir duygu hem Zihnin hem de Vcudun
aktifli"i ya da pasifli"idir. Aktif ya da pasif, her !ey Spinoza'nn temel prensiplerinden
conatus (aba demek) uyarnca gc yetti"ince (quantum in se est) varl"n srdrmeye
abalar. Varl"n srdrme abas temel bir duygu olarak "arzuyu" belirler; varl"n
srdrme abasnn desteklendi"i durumlara sevin, engellendi"i durumlara ise keder denir.
Arzu, sevin ve keder bu yzden "ilk nedenler" bakmndan temel duygulardr ve btn
duygusal, tutkusal hayat bu temel duygunun farkl kombinasyonlarnn ak!ndan ba!ka bir
!ey de"ildir.
Tutkusal hayatn iki temel unsuru, Zihnin ve Vcudun yaps gere"i arzuyu ve hayal gcn
varsayar. Hayal gc, ba!ka bir deyi!le nesnelerin bizde brakt" etkilerin imajlarnn
kalcl" arzulanan nesnenin kalmasn ya da ekip gitmesini istememize yol aar. Tatt"mz
sevincin d! bir nedenini hayal ediyorsak o sevince sevgi deriz, tatt"mz kederin d! bir
nedeni oldu"unu hayal ediyorsak o kedere nefret deriz. D! nesneleri ncelikle nedenleriyle
de"il bizde braktklar imajlarla hayal etti"imizden her zaman herhangi bir nesneyle
kar!la!abiliriz ve arzumuz nesneye bu tesadflere ba"l olarak ynelir; bu durum temel
duygularn bir kombinasyonuna yol aacak ve tutkusal hayat daha da karma!k bir hale
getirecektir: bylece sevgi ile nefret arasnda gelgitler, ifte duygular ya!anacaktr. Bu
Spinoza'nn "ruh salnmalar" ya da "ruh dalgalanmalar" adn verdi"i durumdur (fluctuatio
animi). Daha karma!k bir tutkusal durum ise umut ile korku arasndaki git-gellerdir. Son
olarak insan tutkularnn en karma!k oldu"u dzlem olan "sevilen varl" korumak" iste"i n
plana kar.
Sevilen varl" koruma iste"i zorunlu olarak tutkularn sadece !eylere dair olmamasn,
insanlar arasnda da olmasn gerektirir. #nsan ncelikle ba!kalarnn arzularn taklit edebilir.
Bu arzunun arzulanmas, arzulanan !eyin arzulanrl", isteklerin ve duygularn transferi,
mimetizm, duygularn bula!mas ve katlanarak o"almalar, glerinin art!dr. Duygusal ve
tutkusal hayatn karma!kl" bu ki!ileraras ve toplumsal boyutlarnda ele alnd"nda hep
"teki"ni varsayar ve bu tekinin rol her zaman hayali olarak kalr.
Spinoza sevmenin ve nefret etmenin bylece ok farkl ve e!itli tarzlarn tart!abilecektir:
mesela sadece tekinin sevdi"ini sevmekle, tekinin nefret etti"inden nefret etmekle
kalmayz, bunun tam tersi de olabilir. Ya da daha ilgin bir durum olarak, bizim sevdi"imizi
herkesin sevmesine aba gsteririz. Bu bir kar!lkllk arzusudur: sevdi"imiz bir kimsenin
sevgimiz kar!l"nda bizi sevmesini isteriz 'bizi sevmez ba!kasn severse kskanrz, ya da
sevgimizin kar!l"n verdi"ini hayal edemezsek duygusal srt!melere gireriz. Duygular da
o lde !iddetlenerek glerini kat be kat arttrrlar. Sonuta bir sevgi pekala saldrganl"a
dn!ebilir. #!te duygusal ili!kiler alan bu kadar kararsz bir hayat alandr.
Bile!ik tutkularn genel karakteri demek ki srekli olarak ye"inlik de"i!ikliklerine u"ramalar
ve insanlar hep bir kesinliksizlik, belirsizlik hali iinde tutmalardr. Tek are duygularn ilk
nedenlerini tanmaya al!maktr; nedenler konusunda upuygun bir fikrimiz oldu"unda o
zaman sevinli duygular kendimizde retme !ansmz ve gcmz artar 've Spinoza buna
aktif duygular, ya da nihai olarak aktif sevinler adn veriyor. zntler ise her zaman
pasiftirler. Ancak bir kederin bile nesnesinin upuygun bir fikri retilebilir. O zaman tutku bir
keder olmay brakacaktr.
Son iki blm ise insan varolu!unun klece hallerine ve buradan kurtulmann yollarna aittir.
nszde Spinoza nce duygularmz ve vcudumuz verili oldu"unda "iyi" ila "kt"nn,
yetkin olmay! ve yetkinlik arasndaki farkn reel bir fark olmad"na, yani greli oldu"una
dair nermelerini sralar. Bunlar bir dzene koymaz ama dzen, "insanlk hali"
diyebilece"imiz bir temay tart!rken yeniden geometrik dzenine gelip yerle!ir: Spinoza der
ki biz her !eyden nce tutkularmzn tutsa"yz: ama tutku tutsakl" demek, insanlarn
dnyasnda, insann snrl olan kuvvetinden gelir; biz o"u varlktan daha "iyi" durumda
olsak bile yine de greli olarak "gszz", nk sonlu varlklarz. stelik pasif
duygularmz (nefret, korku, fke, acma) bizi dnyadan yabancla!trrlar 'biz de bu
yabancla!ma yznden yanl! iyiliklerin ve do"ru ktlklerin pe!ine d!eriz, ve bunlar
bizim iin en gl tutkular haline gelebilirler'
Byle bir karma!ada Spinoza tek arenin "erdem" denen !eyin do"a tarafndan zaten
sa"lanm! olan temelini formle edebilmek ve ona uygun ya!amak oldu"unu sylyor: iyi
kavrayan bir egoizm, kendine gerekten faydal olan aramak' Bu ise haliyle upuygun bir
!ekilde mmkn oldu"unca fazla sayda !eyi tanyp bilmeyi gerektirir.
Bu ba!arlabilirse sadece bize faydal olandan ortak olarak herkese faydal olana gei! iin bir
yol alacaktr. Toplum halinde ya!amann faydas, at!malara ve eli!melere ra"men
insanlarn, hibir zaman Hobbes'un tasvir etti"i "do"a halinden" kamayacaklarnn
kabulyle gvenlik ve bar! iinde ya!ama aray!lar'
Ethica toplumu da en az insan kadar karma!k bir birey olarak tahlil etti"i iin, klelikten
zgrl"e gtren yollar toplumsal ba"larn perspektifinden formle edilebilir hale geliyor.
Ba!ka bir deyi!le bile!ik tutkular toplumsaldrlar 'znel olarak hep ki!iler tarafndan ya!anyor
olsalar bile' Ve bu tutkular arasnda da bireyselden kolektife kadar uzanan bir spektrumun
tanm yolunu bulacaktr: bireysel olarak ya!ad"mz sand"mz ne!e, melankoli,
alakgnlllk, bo! gurur gibi duygular haliyle toplumsaldrlar, nk her zaman tekileri
ilgilendirirler ve tekilerle ilgilenmemizden do"arlar.
Peki tutkusal hayata akl nasl mdahale edebilir? Bu Spinoza'ya gre meselenin esasdr'
nce bizi temin eder: tutkularla ya!ad"mz her !eyi akl yoluyla da ya!ayabiliriz' Sadece
ki!iyi global bir tarzda ele almamz gerekir bunu kavramak iin. Spinoza iyi bilir ki zgr
demeye layk bulabilece"imiz insanlarn hayat "onaylamaya" dayanr 'mesela cahiller arasna
pek kar!maz (kendisi de yle yapyordu) ve toplum olmasayd gerek bir zgrl"n
mmkn olamayaca"n bilerek herkesin ortak iyili"i iin u"ra!r. Bunun gerekle!mesi iin
her akl ba!nda insann kolayca ke!fedebilece"i pratik kurallar bulunabilir.
Be!inci kitap ise tahmin edilebilece"i gibi, Spinoza gibi rasyonalist bir filozofu gnmzde
incelemeye al!an felsefeci ve akademisyenleri hep !a!knl"a d!ren bir eylem ve zgrlk
rehberidir. ncelikle Spinoza sadece istemeyle akln filan bizi kt duygulardan ve
tutkulardan arndramayaca"nn haberini verir. nce pasif tutkular kar!snda nerilmesi
gereken bir reeteye ihtiya vardr: vcudunu tan ve hakim olabildi"in bir hayal etme tarz
sayesinde zihnini, ruhunu tedavi et.
Ama bu asla yeterli de"ildir 've Spinoza bir duygular kullanm talimatnamesi hazrlamaya
ba!layacaktr: Tanr'ya kar! !u andaki sevgi tarzn brak; nk bu sevgi Tanrdan cevap
grmedi"inde bir nefrete dn!ebilecek olan bir sevgidir 'yle bir sonsuz ve yok olmaz varlk
kar!snda duy ki bu sevgiyi, sevgin asla bir nefrete dn!emesin'
Bu en byk engel de kalktktan sonra en yksek mutlulu"a (beatitudo) eri!mi!siniz demektir
zaten: bu sezgiyle bilmek demektir 'her !eyi ve kendini ebediyetin bak! asndan kavramak,
tanmak. O zaman Tanrya kar! "zihinsel" bir sevgi do"acaktr (Amor Dei intellectualis) ve
bu aslnda hem kendini seven Tanrnn sevgisidir, hem de kendimizi "Onun" bizi sevdi"i gibi
sevmektir. Bu !artlar altnda zihnimiz ve ruhumuz korkulardan, vcudun kstllklarndan
kurtularak kendi zn gerekle!tirmeye zgr olarak giri!ecektir. Spinoza'nn kitabn
bitirirken yapt" son uyar felsefesinin doru"udur: mutlu ve erdemli olabilmek iin
ba!langta "yetkin" olmanz gerekmez; nk "erdem" mutlulu"u verecek bir dl de"il,
mutlulu"un ta kendisidir...

Suni Geri l i m Fi l mi
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 40, Sayfa: 5859)
Ordunun manevra alannn daraltld!n zannetmiyorum. "yle bir not d#elim, Trk
ordusu, bir tr profesyonel ordu olmaya al#yor. Yani srecin henz ba#larnda ama
20 yl sonra Trk Ordusunun formatnn ne olaca!n bilmiyoruz. Siyasi etkinlik
iinde bir g olarak kalacak m kalmayacak m?
Yanl! te!his
Ulusalclarn ya da orducularn diyelim zorlad! bir yanl# te#his var; globalle#meye
kar# olan tek ya da en byk g Trkiye'de. Bununla TSK'y kastediyorlar.
Trk ordusunun en global olu#um oldu!unu unutmaya dayanan bir gr#. Sonuta
OYAK, Renault retiyor. ASELSAN'n yine uluslararas bir retime sahip oldu!u gz
ard ediliyor. Ordu kurumlaryla zaten bu gr# tekzip ediyor.
Aydnlarn kabul
Erdo!an, Aydn Giri#imini kabul ettikten sonra, ordu buna nasl katlanacak sohbeti
dnd ya, ordu bence katlanr buna. Niye katlanamasn?
nk Gneydo!u'yu en iyi tanyan ordudur. Byle bir dolaym etrafnda ordu,
akas belli bir sre sava#tan kendi i btnle#mesini sa!lam#tr, vazgeilmezli!ini
duyurmu#tur. Ama #u anda sava#n yeniden ba#lamas ya da yaygnla#mas ordunun
pek karna olmaz.
Erdo!an'n szleri mu!lakt. Daha nce de sylenmemi# #eyler de!il. Zaten
Diyarbakr'da ne syledi!ini ben pek anlamadm. Kalabal! kar#snda grnce,
ba!rd durdu.
Demokratikle#me dedi!i #eyden anlad! nedir ki? Hadi ciddiye alnmas gereken bir
sretir diyelim, ama #u andaki hkmetin bu sreci ta#yacak gte oldu!u manasna
gelmez bu.
Demokratikle#me dedi!i de bir laf sonuta. Elbette AB'nin dayatt! birtakm
zorunluluklar var ama, muhtemelen AB ok uzun bir srece yaymak istiyor bunu.
Manevra dnemi
Kar#lkl manevralarn bir tr sreklilik kazanaca! bir dneme giriyoruz ki, bu da
yllar srecek. Hatta on yllar. Do!rusu bu sre iinde TSK, profesyonel bir ordu
haline gelmek zorunda. $leride, zaten btn ordularn organizasyonunda byle bir
e!ilim olacak. Bugnden anla#lyor bu.
AB'nin pozisyonu
AB, siyasal alanda bu derece etkin bir orduyla Trkiye'yi alamaz. Yalnz #u da var
ki, ipleri de koparamaz artk.
Zira kendi i problemleri AB'nin btnl!n uzun vadede sarsacak #eyler. zellikle
$ngiltere'de referandumdan vazgeilmesi. Trkiye'nin entegre srecini de etkileyecek
bunlar.
"imdiden bir alt blgele#me ba#lad zaten. AB'de referandum sorunu ortaya
kmasayd bile, uzun vadede alt blgelere ayrlacakt. $skandinavya, Britanya, Fransa
ve Almanya'nn denetimi altndaki blgelerde ok ak bir safla#ma var. Kanlmaz
ve ngrlebilir bir blnme var uzun vadede. Belki de biz girene kadar AB blnr.
Bu i#in esprisi ama gerek boyutu da var. Blnme derken tabi, araya duvar yaplp,
lkeler ayrlmayacak.
AKP / CHP
Sa! demokratikle#me sorunu var derken, sol terrle flrt etmeyin diyor. Pek ok
kanaat nderi de buna, sanki sa!n ne kadar sa!, solun ne kadar sol oldu!unu
bilmiyormu# gibi, #a#rp duruyor. "a#lacak hibir #ey yok.
Bu durum, AB srecinde ok do!al. Demokratikle#me denilen srecin #u andaki AKP
kadrolaryla yaplmas, bu #a#rlmamas gereken durumu gayri ihtiyari dayatm#tr.
Demokratikle#meden ne anladklar ayr bir sorun. Tayyip gibi birisinin
demokratikle#me sylemi, herhalde bizim anlad!mz manada bir #ey de!il.
Denetlemeye gelecekler
AB bir sre sonra, kan demokratikle#me yasalarn denetleme talebiyle gelecek.
AB'nin do!ru drst evrilemeyen Trkiye raporunu okursak, gzel admlar attnz
gibi bir iki aferinin d#nda, temel olarak uygulama zerinde durduklarn anlarz.
Bekleyece!iz, grece!iz diyorlar.
Erdo!an'n bu k#lar 3 Ekim yakla#tka srecektir. temel sorun zerinde srar
edecek. Krt sorunu, Kbrs meselesi, Ermeni soykrm. AB bunlar ok ak bir
#ekilde dile getirdi. ye olmak istiyorsanz bu sorunlar zeceksiniz dedi. Bugne
kadar lafla katedilen yolda uygulama bekliyorlar artk.
Mesele sadece Kbrs'n tannmas de!il, sorunun da zlmesi. Bunun iin de
ordunun ekilme takvimine sahip olmas lazm.
Btn bunlar yaplmazsa ne olur? Yani bsbtn mzakere tarihi vermemek gibi bir
lksleri yok. Her trl ili#kiyi kesmeleri mmkn de!il. Bundan sonra kk
manevralarla yryecek gr#meler. "u anda zaten referandum sonularndan tr,
Brksel brokrasisi de ok zayflam# durumda.
rnek te!kil etmez
Krt sorununda yurtd#ndan ithal rnekler vermek ok moda oldu. $spanya'nn BASK
sorununu zd! gibi zelim diyorlar. $spanya BASK sorununu zd m?
zemedi. Fransa Korsika'y zd m? Hayr. Fildi#i'nde sava# var bugn. Bunlar
rnek alnacak modeller de!il.
Krt sorununda bir temsiliyet problemi var. Parlamentoda temsilcileri yok. Bu da
ancak bu lkenin i dinamikleriyle zlebilecek bir sorun, benim de pek anlad!m
konular de!il zaten.
Ancak #unu not d#elim, blge esasyla zlebilecek bir #ey de!il. Krdistan'n
byk bir ksm $stanbul'da ya#yor. Yoksullu!un haritasyla Krtl!n haritasn st
ste koydu!unuzda ak#t!n grrsnz. Ama bu temsiliyet babnda Krtlerden oy
alamayan bir DEHAP var.
Yoksulluk zerine vurgu yapamadklar manasna geliyor bu. Yoksullar Krt
milliyetili!iyle beslenebilecek bir yapya oy vermek durumunda de!il, Krt olsalar
bile. AKP'ye oy vermelerinin sebebi de bu.
Haritay incelemek lazm, Do!u'da Diyarbakr gibi #ehirlere g etmi# Krtlerle,
Bat'ya g etmi# Krtlerin da!lmna bakmak lazm. Metropollerde eylem yapmak,
PKK asndan yoksullarn sorununa derman olmaz.

Ordu ve siyaset
Ordu, uzun vadede profesyonelle#mek istiyor. AB siyaset alan zerinde bu kadar
baskn olan bir orduyu kabul etmeyece!inden, bunu zaten gerekle#tirmek zorunda.
Ancak bugne kadar ki gelene!i d#nd!mzde ordu siyasetten vazgeebilir mi?
Vazgeer elbette ama bunu da mmkn oldu!unca sessiz sedasz yapacaktr.
Ordu uzun vadede, kendi kurumlarn kurarak bir kapanma srecine girecektir ve
kapitalizme tam anlamyla entegre olmaya al#acaktr. Tpk Amerika'da oldu!u gibi.
Ondan sonra, ok daha etkin ekonomik bir g haline geldi!inde, siyaset alann o
kadar takmaz.
Ordu siyaset alann bo# brakmaya raz olur, ama ba#ka trden ekonomik bir g
oldu!unda. Yani ipleri elinde tutmaya devam etti!inde. Uzun vadede btn ordularn
gelece!i byledir.
Bu tarz bir yapyla, AB'nin bir sorunu olmaz. Kapitalizmle btnle#mi# bir orduyu
niye istemesin.
Suni gerilim filmi
Btn bu gerilimler, daha en ba#ndan beri suni. Yani hkmetle ordu eki#iyor,
ondan sonra AB'yle hkmet. Ama gnmzde btn kurumlar kresel sermayenin
ipiyle birbirine ba!ldr. Kimse ipini koparp bir yere gidemez. Ancak ipi biraz
kendine ekmeye al#rsn o kadar. $pler kopacak diye heyecanlanyoruz, suni
gerilim filmi bunlar.
Safla#ma var m? Erdo!an'n orduya kar# oynad! pozisyonlar asndan olabilir.
Kbrs'ta zm, Krt sorununda demokratikle#me, diyor. Yani bir #eyi sylemesi,
yle d#nd! ya da o konuda eyleme geece!i manasna gelmiyor. Syledikleri
#eylerin temsil gc ne kadar bilmiyorum.
Bir tek Ermeni soykrmnda direniyor, o da $slamc tabandan kaynaklanan bir #ey. Ki
o sorununda da yumu#ak aklamalar yapmaya ba#lad. nk Erdo!an kendi siyasi
gelece!inin de AB'ye ba!l oldu!unu biliyor.

Tarde Post l al ar
Ulus Baker
1. Lazzarato'nun okumas a!rlkl olarak "u anda birinci cildi teki Yaynlarndan kmak
zere hazrlanmakta olan Ekonomik Psikoloji adl kitap zerinde yo!unla"yor. Bugn artk
ortodoksla"m" Marksist ve sosyalist nermelere radikal kar" k" Tarde'n yine de radikal
sol alternatiflere hizmet edece!ini d"lamyor elbette. Benim Tarde ile ilgim daha ok tez
al"malarm srasnda onunla zorunlu kar"la"mam etrafnda gerekle"ti: bu arada onu ayn
anda ke"fetti!imizi Maurizio ile farkettik --ve sorun Marx'n teorilerinin yalnzca bir
revizyonundan ibaret de!ildir; onlar mutlak sonularna, snrlarna do!ru iterek nasl
i"levsizle"tirece!imizi tasarlamaya giri"mektir... Bu i"levsizle"tirme ayn zamanda kapitalist
"kumanda" rejiminin de i"levsizle"tirilmesi olaca! iin ayn zamanda politik bir
hareketlenmeyi, "o!ulluklarn" mcadelesini varsayar... Lazzarato'nun Negri'ye yneltti!i
"ele"tiri" i"te Tarde'n olu"turdu!u "eksik halka" zerindedir --yoksa ikisinin "gayrmaddi
emek" stne ortaya attklar postlalar bence neredeyse zde" grnyor (zaten bu mefhum
etrafnda ortak olarak hazrladklar bir kitap var).
2. Artk-De!er Teorileri adl, kitapla"mam" ama her naslsa derlenip toparlanarak cilt
halinde yaymlanm" bir Marx eseri var --Das Kapital'in yazl"na paralel olarak Marx'n
ekonomi-politik ve ele"tirisi konusunda alm" oldu!u notlarn toplam bunlar. Ve Art-De!er
kuram oralarda "yle bir "ey anlatyor gibi: art-de!er i"inin zaten kazanamayaca!dr --ya
da i"i snf sanki kazanamayaca! bir de!erler kmesini kaybetmi" gibidir... Bu nasl olur?
ncelikle Maurizio'nun kitabnn Marx' "minimize" eden bir "politik niyet" ta"makta
oldu!unu farkettim. Onun teorilerini "yabancla"ma" ve komnizmin "transandantal"
niteli!ine dayanr gibi gstermeye ihtiya duydu!u anla"lyor (bu gzlemlerim nihai de!il ve
"imdilik henz okumay bitirmemi" oldu!um bir kitabn aktel okuma notlar...) Ne demektir
zaten kazanamayaca!n yitirmek? Bu "yitirme" olaynn ekonomik oldu!u kadar, ve belki de
daha fazla, sosyal planda gerekle"ti!ini ima ediyor demektir. Peki bu "ima" ayn zamanda
reel de!il midir? Ba"ka bir deyi"le, "zaten kazanamayp yitirdi!ini" talep etmenin bir biimi
yok mudur? Ama bu, zaten kazanamayaca!n yitirmenin ko"ullarnn, yani kapitalizmin ta
kendisinin snrlarna kadar itilmesini gerektirmez mi? Belli bir e"ik a"ld! anda, yani
kapitalist sistem altedildi!i anda i"lerin yoluna girece!i sylenebilir --oysa kapitalizmi
"altetme" niyetinin ba"arya eri"emedi!i malum... Peki o zaman ne yapaca!z?
3. Tarde'n Lazzarato'nun da farketmi" oldu!u ok sert bir Marx ele"tirisi var: Marx'n hem
ekonomi-politi!i hem de Hegel'i tersine evirmekle yetindi!ini iddia ediyor. Peki ama
kapitalizm yalnzca bir "tersinir ili"kiler kmesi" olarak kabul edilebilir mi? Mesele daha ok
kapitalizmin tarihsel maddecilik bakmndan tasvirinin kh biimsel, kh "tarihsel" alanlarda
akt!, dolaysyla onu tesis eden ve yrten gler alanna kolay kolay gnderme
yapmad!dr. Gerekten de kapitalizm bir "tesadf" rn olarak grnr --her "ey hazr
oldu!u halde mesela in'de ortaya kamam"tr (hatrlayalm ki bu sorunu ciddiye alan Marx
de!il Weber olmu"tu)... Ama bu tesadf aslnda bir "tesadf" de!il, artk zorunlulu!u iinde
ya"ad!mz bir "rastla"madr" --yerinden yurdundan edilmi" kyl kitleleriyle (proletaryann
ncesi) serbest dola"maya ba"layan serseri para y!nnn (ticari ve koloniyal sermayenin)
kar"la"mas... Esas sorun bu kar"la"mann neden daha nce, mesela Roma'da her "ey
hazrken gerekle"mi" olmad!dr. Dikkat edelim, dnya ayn dnyadr ve endstriyel
devrimin ok daha nce gerekle"mesi de "mmknd" --ba"ka bir deyi"le Roma, ya da
in'de endstriyel devrim, nfus gereksinimleri de hesaba katlrsa iki bin yl nce
gerekle"mi" olabilirdi... Bylece biz "imdi hayal bile edemeyece!imiz, bilim kurguya dayal
hayalgcmzn hafsalasna gelemeyecek bamba"ka bir dnyada ya"yor olacaktk.
4. Tarde'n ele"tirisi zellikle Marx'n ve genellikle sosyalizmin "a"knsal" (transandantal)
gndermelerine yneliyor: "yabancla"mann sona erece!i bir dzen"... Bu dzene eri"mek
iin ortadan kaldrlmas gereken bir "kapitalist makina" vardr sanki ve tanrsal-teolojik bir
sistem gibi (nk reeldir) insanl!n stne kvermi"tir. Oysa Tarde diyor ki bu "makina"
da eme!in eseridir. Marx da elbette bunun farkndayd ve mesela bu makinay, teknolojiyi
(diyelim ki bilimsel yaratmlar) "tarihin itici gc" ya da "motoru" olarak nitelendirmekten
geri kalmad. Ama ele"tirdi!i ekonomi-politik anlay"larn gndeminde kald! iin Marx bu
"motoru" sadece bir analiz nesnesi olarak kabul etmekle yetindi. Yani onun ekonomi-
politi!ini yapmaya kalk"mad. Bilimler ve teknolojik icatlar sanki hep d"ardan geliyorlar ve
smr ili"kilerine katkda bulunmakla kalyorlard (greli art-de!er teorisi)... Bu onlar
"a"knsal" bir realiteye gndermekle e"anlamldr. Bu yzden Marx el eme!i-kafa eme!i
ayrmn yapmakla kald.
5. Yine de durum Marx'da Lazzarato'nun sundu!undan daha karma"ktr: ncelikle Marx Das
Kapital'in "nc cildinde" (trnak iinde veriyorum, nk Marx'n yaymlad! de!il,
Engels'in onun lmnden sonra derlemi" oldu!u bitmemi" bir kitaptr) "yeniden-retim"
problemini ele alrken bu "beyinsel glere" ve onlarn kapitalizme ikin olduklarna
de!inmeden edemez. Tarde i"te bu durumun farkndadr ki ekonomi politi!in ikilemini ortaya
atabilmi"tir: bir realiteye (burada ekonomik ili"kiler toplam) dahil olan ve onu etkileyen
gler ayn dzlemde olmaldrlar --ba"ka trl bilimler ve teknolojik yenilikler sanki
tesadfi, ya da d"sal glermi" gibi grneceklerdir. Bylece Tarde kapitalizmin gn gelip
kafa eme!i denen "eyi de zorunlu olarak cretlendirece!ini ve yeniden-retimin (Tarde'n
deyi"iyle "tekrarn") ikin bir paras haline getirece!ini varsaymaktadr. "Elveda proletarya"
demenin gere!i yok, bugn bu eme!in de kapitalist ili"kiler tarafndan ierildi!ini (Deleuze &
Guattari'nin deyi"iyle "yakaland!n") biliyoruz artk ve bunun iin Marx'n "ngr"
yetene!inin ele"tirilmesine o kadar da gerek yok... Belki de Negri, btn bu mefhumlar
ortaya atarken (Dionysos'un Eme!i ve #mparatorluk'ta) Tarde' tart"malarnn "eksik halkas"
klmakta hatalydlar --sunduklar dzlemin o!u ki"iye bir "topizm", ya da "a"r iyimserlik"
olarak grnmesi bundan oluyor. Ne Spinoza, ne Leibniz ne de Tarde yz yl, ikiyz yl,
yzyl sonrasnn "erken gelmi"" d"nrleri de!ildiler... Kendi dnyalarn ve hafzalarn
yoklayarak i" gryorlard ve kimse gelece!i kestiremez...
6. Tarde son derecede derin bir d"nceyle "unu farketmi"ti: gelecek nceden kestirilemez...
Niin? nk tarihsel alan hep bir "kestirilemezlik" unsuru ierir. Yoksa hayatn her an bir
an ncesinin mutlak kopyas olurdu (Tarde buna "taklit" diyor). Bu "nceden kestirilemezlik"
unsuru "icat", "ke"if", "yaratm" dedi!imiz "eyden ba"ka bir "ey de!ildir ve bu hi de Tanrsal
bir "ilhama", yani a"knsal bir alana gndermez. Bu gler halihazrda vardrlar ve efektif,
akteldirler. Bilimler, sanatlar, felsefeler, teknolojik yenilikler hep bu ikin alandadrlar ve
kapitalizmden kurtulacaksak onlar da kapitalizmin cenderelerinden kurtarmak zorundayz: --
ve bunun iin Comte gibi bir "bilimsellik vgs", "bilimsel bir toplum" vgs dzmeye
ihtiya yok.
7. Hegelci Marksizm versiyonlarda hep yinelenen bir tema var: tarihi drten glerin bir st
realite tarafndan peydahland! --peydahlanmak diyorum nk Hegel bu gleri Ide'nin
kudreti, serpilip almas ve bireysel, toplumsal gleri kendi "bilinmedik" amalar
do!rultusunda kullanmas diye tasarlam"t... Ama i"te Tanr ld (Nietzsche) ve btn bu
gler serseri ve bombo" kaldlar --artk istediklerini yapabilirler (Dostoyevski'nin syledi!i
gibi "Tanr yoksa her "ey mubahtr") ve o!u zaman toplumsal dzeni inanlmaz sarsntlara
u!ratmaya aday hale gelirler. Mesela Rnesans sanatnn kayna!nda pekala yzyllardr
Kilise tarafndan denetim altnda tutulmu" popler "ikonografiyi" bulmak mmkndr --bir
zamanlar rejimi tehlikeye d"recek bir "sarsnt" ya da diyelim bir "tehlike" addedilen "ey,
gn gelmi" kural olmu"tur.
8. Peki kapitalizm acaba kimin "icaddr"? Bunu ancak metaforlarla anlatabiliriz --mesela
Rousseau gibi deriz ki "bir toprak parasnn etrafn itle evirip 'buras benim' diyen ve
etrafnda buna inanacak budalalar bulabilen ilk ki"i modern uygarl!n atasdr"; ya da Tarde
gibi ilk ve biricik "kapitalist" kar"la"may tahayyl etmeye abalarz: ilk kez iki beyin bir
anla"ma yaptlar ve birinin sundu!u malzeme ve retim aralar zerinde teki sadece
eme!ini icra etmeyi kabul etti... Ama nedir o zaman bu "malzeme" bu "retim aralar" ve bu
"sadece emek"? Bir "eyin "malzemelik" niteli!i, ne kadar evrensel de olsa, Heidegger'in
sezdi!i gibi aklanmaya muhtatr. Bir "eyin "ara olmas" da yle... Esas nemlisi "sadece
emek" de pek masum bir mefhum de!ildir. Eme!in "sadece" olmad!n, ancak
aktelle"ti!inde varoldu!unu kendi varolu"umuzdan hissederiz. #"te bu noktada Tarde'n
fenomenolojisi bir ontolojiye dn"meye ba"lyor...
9. Tarde hibir yerde bir "grngler" alan grmez --grngler onun iin mmkn
sanallklardan ibarettirler, reeldirler ve aktelle"tiklerinde farkedilirler. Dolaysyla farkedilen
her "ey realitedir. Bir inek otu "tanr" ve "yer". Burada olup biten "ey, bu tanmann aslnda
bir "tanma" olmay", bir "tekrar tanma" olu"udur. Ba"ka bir deyi"le "tanma" Heidegger'in
ortaya att! bir "mtemilat" karakteri ierir. Mtemilat ise Bergson'un syleyece!i gibi bizi
bir "tanma hafzasna" gnderiyor. Bir "ey ancak i"e yaramaya ba"lad!nda, yani "yle"
olarak seildi!inde edinilebilir ve bir "malzeme" niteli!i kazanr. Bylece mesela "ruhumuz"
bile d"nmek iin kulland!mz bir "malzemedir". Ama d"nce o!uldur --ve Tarde'n,
daha nce de 17. yzyl majr rasyonalizminin (Descartes, Spinoza, Leibniz) koydu!u gibi
beyinsel faaliyetlerimizin tmdr --hissetmek, istemek, arzulamak, nefret etmek,
kurgulamak --bunlar d"ncedirler... Ve biz, derinli!ine, vcudumuzla d"nrz... ya da
Spinoza'nn dedi!i gibi vcut d"nr... Bu noktadan itibaren Tarde'n anlay" do!rulanr --
d"nce ve yaratm beynin i"idir... yleyse bir "grngler" alanna, bir glgeler karma"asna
ihtiya yoktur...
10. Kapitalizm malzemeyi "el de!i"tirebilir" halde sunan rejimdir. El de!i"tirme edimi dahi
bir de!er kayna!dr, yani maddeten ve ideolojik olarak malzemeye el de!i"tirtir. Bu yzden
malzemenin arasall! bile kendili!inden bir harekettir --do!rudan bir taklidi, dolaysyla
i"birli!ini ngrr. nk malzeme her yerde bulunmaz, nce birileri tarafndan malzeme
olarak in"a edilmesi, retilmesi gerekir. Bylece kapitalizm hem retimi hem de tketimi
kapsad! lde her "ey, alabildi!ine, malzeme olarak grnecektir. zel mlkiyet bile bu
"malzeme" niteli!i kar"snda gsz kalr: Amerikallar aya bayrak dikip orasn bilmem
kanc eyalet diye vaftiz ettiklerinde bunu o!u ki"i gln bulabilir. Oysa zel mlkiyet bir
riteldir ve kendine ait jestlere (koruma, elde etme ve elden karma zorunluluklar) sahiptir.
Jestlerimin rnlerini ise her zaman kendi mlkiyetim olarak bulmam. Ancak baz jestler
(o!unlukla bana dayatlm" olarak hissettiklerim) "eme!imi" olu"turur. Di!erleri ise benim
nihai mlkmdr, onlar "elden karamam", ancak ba"kalar stndeki etkilerini sezebilirim.
Tarde felsefesinde her "ey temel ruh ihtilalarna indirgenmelidir --arzu ve inan... Bunun
nedeni her "eyi Deleuze'n deyi"iyle bir "ikinlik dzleminin" stne d"rmedike hep bir
"a"kn", "aklanmam"" bir alann kalaca!dr. Bu "aklanmam" alan" ise insann
eri"emeyece!i bir "ey oldu!u halde tarihin en byk ilhamlar, aklamalar, ahlaklar orada
cereyan etmi"tir. #"te bu yzden, mesela Spinoza Ethica'sna "kendinin nedeni" (causa sui)
diye ba"lyordu. Hegel'in Olma (Sein), yani "bo" belirlenim" diye sundu!u bu "ey aslnda
Spinoza'da bir girizgahtan, yani bir tanmdan ibarettir. Varsak O Var... ve O Kadar...
D"nmek bundan sonra ba"layacaktr... Ve mesela Varolmak iin insanlar Heidegger'in
kendilerine varlklarn Varl!n anlatmasn beklemek zorunda de!ildiler...
11. Peki "sadece emek" nedir? Hegel'e gre insan "Olduran" "ey. Nasl bir "ey? Bir faaliyet...
Eme!in bu yceltilmi" antropolojik imaj Marx iin kapitalizmin eme!i bunca smrmeye
giri"ti!i bir a!da artk katlanlamaz bir hale gelmi"ti. Emek btn de!erlerin kayna!ndayd
ama ancak arptlm", smr altndaki icra edili" biimiyle. Onu bu yabancla"masndan
kurtararak kendisine, kendi yaratcl!na iade etmek gerekiyordu. Ama bunun iin sa!lam bir
d"nceye ihtiya vard (d"ardan gelecek bir d"nce, yani sosyalizm ve politik eylem).
-- 2002'de kaleme alnm"tr.

Tarde Sosyol oj i si
Ulus Baker

Gabriel de Tarde'n Mart 2004'te teki Yaynevi'nden kan Monadoloji ve
Sosyoloji adl kitabna yazlan nszdr.
Bir ki!i ayn anda nasl hem sosyolog hem de metafiziki olabilir? Hi ku!kusuz
kklerinde hi de"ilse Aydnlanma felsefesinin, ama e! lde de Devrim sonras
kar!-Aydnlanmac muhafazakr d!ncenin yatt" sosyoloji ders kitaplarnn ilk
cmlelerinden biri...
topyac sosyalizmin Saint-Simon ile, pozitif felsefenin ise Auguste Comte ile
ye!erdi"i de biliniyor. Fransa'da lmnden yakla!k yz yl sonra btn eserlerinin
basmna yeniden giri!ilen Gabriel Tarde yine de kanksad"mz bu tr bir felsefe-
sosyal bilim etkile!iminde gnmz iin son derecede nemli oldu"unu d!nd"m
bir "tuhaflk", hi de"ilse bir "anomali" sunuyor. Yeniden basm yaplan erken
dnem kitaplarndanMonadologie et sociologie ("Monadoloji ve Sosyoloji"),
Leibnizci metafizi"e hangi yollardan ba"lanyor?
Libration'da yaymlanan tantm yazsnda Bruno Latour'un Tarde' rasyonalizmin
kar!snda bir ir rasyonalizme do"ru itmesi hangi oranda kabul edilebilir? Tarde gibi
bir ta!ra hukukusu gnmz sosyolojisini hareketlendiren hangi d!nceleri
beslemi! olabilir?
Okudu"unuz yazda Tarde'm gnmz sosyal bilimlerinin en yeni ve aktel tart!ma
alanlarnda, ileti!im, medyatizasyon, mikro-politika, mikro-ekonomide neden yeniden
kabul grmeye ba!lad"n tart!maya al!aca"m.
Gabriel Tarde (1843-1904) yalnzca kriminolojinin de"il, sosyal-psikolojinin, mikro-
sosyolojinin, gruplar sosyolojisinin, sosyometrinin de kurucusu olarak anlmal.
Be!er bilimler alannn Kta Avrupa's ve Anglosakson co"raryalarndaki da"lm
iinde kendine uzun sre (ve herhalde Durkheimcl"n akademik ba!ars yznden)
yer bulamam!t. Uzun sre Durkheim'la yapm! oldu"u polemi"in snrlar dahilinde
ciddiye alnd. Bir de etkili takipisi Henri Bergson tarafndan. Uzun sre Fransa
ta!rasnn muhtelif yerlerinde yrtt" yarglk grevi srasnda (biraz da sua
ili!kin devlet ar!ivlerinin ba!nda bulunmas sayesinde) "Kar!la!trmal Kriminoloji"
ba!lkl geni! bir ara!trma yaymlad. Belki de gizli niyeti dnemin etkili kriminologu
Lombroso'nun psiko-biyolojik tiplemelere dayal "sululuk" anlay!yla mcadele
etmekti. Ama bunun iin tart!masnn kuramsal ufkunu btn bir tarihsel-toplumsal
dzleme yaymas gerekecekti. Olgunluk dnemi eserleri i!te bunu gerekle!tirmeye
ynelik: Les Lois de l'imitation ("Taklidin Yasalar", 1890), La Logique
sociale ("Toplumsal Mantk", 1895) ve 'Opposition universelle ("Evrensel Kar!tlk",
1897) adl kitaplar.
Durkheim'la teorik ve metodolojik polemikleri zellikle "Monadoloji ve Sosyoloji"
ba!lkl uzun metninde ortaya kyor. Durkheim sosyolojisinin zaaflarn tespit etti"i
birka noktay hatrlatalm: Durkheim'n sosyolojisi, ok yaln bir formlle sylemeye
al!rsak, "fait social", yani "toplumsal olgu" adn verdi"i bir tespit kriterine
dayanr; buna gre e"er birey kendi zerinde nedenini kendinde bulamad",
dolaysyla d!ardan gelen herhangi bir yaptrm gc, istedi"iniz kadar
iselle!tirilmi! oldu"unu d!nn, herhangi bir d!sal etken hissediyorsa i!te buna
"toplum" adn vermek gerekir.
Durkheim'n toplumun "sui generis" bir varlk oldu"unu sylemesi aslnda bu
varsayma dayanyor. Toplumsal olgunun kendi ba!na anla!labilir ayrksl"
temellendirilmek zorun-dayd, nk daha intihar stne nl ara!trmasndan
itibaren Durkheim sosyolojiyi Wundt'un iebak!nn, Fransa'da ise biyo-fzyolojinin
ynlendirdi"i psikolojiden ayrt etmeliydi. Bylece toplumsal olan her !ey salt
sosyolojinin, bireysel olan her !ey ise psikolojinin alanlarna gnderilebilecekti -ve
toplumsal olan !eyler, i!blm, ahlak, din...
"Monadoloji"sinde Tarde Durkheim' her !eyden nce esas olarak metodoloji alannda
gerekle!tirdi"i bir ayrm ontolojik bir alana ta!makla suluyor. Bir tarafta toplum
var, te tarafta birey...
Durkheim sonuta bireyler kolektivitesinden, bireysel ili!kilerden tmyle
soyutlanabilir bir toplum fikrine varyor.
Oysa toplumun hangi anlamda bireylerden olu!tu"u banalitesinin sorgulanmas
gerekir: Fransz sosyolojisine o sralar en uygun d!en temalarn neler oldu"unu
hatrlayalm -kalabalklarn bireysel hallerden farkl olarak nasl davrandklar
(Gustave Le Bon, ama bir o kadar da Le Play sosyolojileri). Tabii devrimci k!larn,
ulusal irade temasnn giderek glendirilmesi u"runa gsterilen abalarn artt" bir
a"da bu temalar temellerini rahata bulabiliyorlard.
Bireyin ayn zamanda bir kalabalk iinde olu!u sosyolojinin kurulu! fikirlerinden
birisidir. Ancak her zaman bunun zaten besbelli oldu"u sylenebilir. Tarde'n nemi,
belli bir oranda Spinoza'dan, nemli lde de Leibniz felsefesinden tretti"i
bir principium individuationis'i, yani "bireyle!tirme ilkesini" sosyal psikolojinin temel
metodolojik kriteri olarak seferber edebilmesine dayanr: Toplum-birey ili!kisi gibi
bir problem yerine bireyin iindeki toplumlar, toplumlar iindeki bireylikleri ke!fe
kmak...
Nasl? E!er kinatta de!i"mez oldu!u ve her "eye gc yetti!i dura!an dengeleri
hedefledi!i farz edilen yasalardan ve bu yasalarn uyguland! kabul edilen homojen
bir tzden ba"ka bir "ey yoksa nasl olur da bu yasalarn bu tz stndeki eylemi her
an kinat genle"tiren bu harika de!i"kenlikleri ve kinat dn"tren "u devrimler
serisini retiyor? Nasl en kk bir nota sslemesi bile bu kat ritimler boyunca
kayarak dnyann ezel-ebedl kutsal "arksn syleyebiliyor? Bunca monoton ve
homojen bir rahimden skntdan ba"ka ne do!abilir ki? Her "ey zde"likten [bugn
sosyolojide ayrcalkl mefhumlardan oldu!u iin aslnda ''kimlik" diye de okumanz
neririm] geliyorsa ve ona do!ru gitmi"se, gidecekse bizi kapp gtren bu
e"itlilikler rma!nn kayna! ne? Emin olun, ne kadar renksizmi" gibi kabul edilse
bile "eylerin dibi o kadar da yoksul, o kadar da ksr de!il.
Tipler frenlerden, yasalar ise devrimci, isel farkllklarn nne bo"una dikilen
raptiyelerden ba"ka "ey de!il. Orada gizliden gizliye yarnn yasalar ve tipleri
hazrlanmakta - ve bunlar ok sayda boyundurukla istendi!i kadar ket vurulmaya
al"lsn, kimyev ve hayat disipline ra!men, akla ra!men, gkler mekani!ine
ra!men, gnn birinde bir ulusun insanlar gibi, btn engelleri paralayp kendi
kalntlarn bile daha st dzey bir e"itlili!in arac yapmay ba"aracaklar.
Anla!ld" kadaryla Bergson'un nl "sre" mefhumunun ilk Deliri!lerinden biri,
tarihsel-toplumsal sreleri hi de"ilse Hegelci bir tarzda anlamayan birinin eserinde
bulunuyor. Bu, belirgin haliyle Tarde tarih d!ncesini ele alrken ortaya kyor:
Tarihte bireysel nedenler teorisinin kar"tlarna hak verdiren "ey o!u kez ok sade
ve kk insanlarda beliren byk fikirlerden bahsetmek gerekirken hep byk
insanlardan bahseden byle bir teorinin oktan yanl"lanm" olmasdr.
Ama kk adamlarn "byk" fikirlerini kolektif bir srecin retmesi, devralmas ve
srekli olarak "yeni"yi sunan bir dnya zaman-meknnda i!lemesi gerekir. Sz
konusu olan !ey, tarihteki bir ilerleme veya "tarih"in ilerleyi!i de"ildir; tarihin "ak"
oldu"u ve sonsuz sayda monadolojik bireyliklerin eyledikleri, yayldklar bir "plan",
bir "dzlem" olu!turdu"udur. Bylece hibir zaman bir "biz'den ba!lanmaz -
"do"a"nn uluslar, kavimler yaratmad"n, yalnzca bireyler yaratt"n syleyen
Spinoza'yd. Ancak Spino-za'dan Leibniz'e, oradan Tarde'a aktarlan bir anlay!
do"rultusunda: Sonsuz sayda bireyin olu!turdu"u sonsuz sayda birey - ve gene
sylemek gerekir ki, bu durumda bir toplum da bireydir. #!te monadolojik bireylikler
teorisinin Tarde'daki ifadesi:
"Biz"in arka plannda, e!er iyi ararsanz, o!alarak al"an birle"en, yuvarlanp
giden belli bir sayda "onlar" ve "bunlar"dan ba"ka bir "ey bulamazsnz. (...)
Gerekte bu trden aklamalar yanltcdr ve bunlar yapanlar, kolektif bir kudreti,
milyonlarca insann stelik birtakm ili"kiler boyunca bir benzerli!ini postla olarak
ortaya attklar zaman, en byk zorluktan, yani bu gene yutulmann nasl olup
bitti!ini bilmeye al"ma zorlu!undan kaabildiklerini sanrlar.
Nasl ki bir cmle olu!turdu"u konu!madan, bir konu!ma ise bir konu!malar
toplulu"undan, bir sylemden daha mantklysa, bireylik de sonsuz e!itliliklerin bir
sreci iinde kavranmaldr.
Byle bir yakla!mn taland" yer ise Tarde'in iki ciltlik dev Psychologie-
conomiqueinde, "Ekonominin Psikolojisi"nde bulunuyor. Georg
Simmel'in Philosophie des Geldes'iyle ("Parann Felsefesi") yakla!k olarak ayn
dnemde kaleme alnan bu al!ma, Marx'tan sonra ekonomi-politi"in ya!ad" ikinci
bir devrim olarak d!nlebilir -tabii ki etkisini ancak ok ge hissedebiliyoruz
("tarde" kelimesi Franszca'da zaten "ge" anlamna gelir)... #lk devrimi Marx
gerekle!tirmi!ti tabii: Adam Smith ile Ricardo ncesinde bir "ekonomi-politi"in"
varl"ndan bahsedilemeyece"i konusunda srarlyd, nk merkantilizmden
fzyokrasiye kadar bak!lar eme"e ve retim srecine, yani sermaye ile emek-gcne
de"il, zenginliklere, yani nesnelere, yani byk toprak mlkiyetine, hazinedeki altn
miktarna, nehirlere, ormanlara ynelikti -btn bir "uluslarn zenginli"i" kavray!...
zellikle Ricardo'nun. emek-de"er kuramyla btn ltler byk, kymetli nesneler
dnyasndan znelli"in alanna aktarlr. Artk kaynaklar emek ve sermayedir-ta ki
Marx sermayenin kayna"n ("kristalle!mi! . emek" olarak sermaye) sorgulamaya
giri!ene kadar. Artk ekonomi-politik antagonistik iki snf erevesinde
tart!lacaktr, nk sermaye olsa olsa yutmu! oldu"u eme"in znelli"ini ta!rken
ba!ka bir snfn mlkdr.
Kymetin kayna" sorunu zerinde i!leyen ekonomi-politik alanna Fransa ta!rasndan
ne gibi bir katk gelebilirdi ki? Tarde'in katks Simmel'e paralel olarak ekonomi
sorusunu kltre ili!kin olarak sormaya giri!mesinden geliyor. Hatrlanabilece"i gibi,
Simmel'in gl sezgisi onu kltrn ekonomik retim tarz ve bu tarza tekabl eden
sosyalizasyon sreleri kar!sndaki zerkli"i talebinin (ki bu talep kltr, sanat ve
edebiyat dnyasnda bol bol dile getirilir) yerine klline ait olan retim ve
sosyalizasyon tarzlarnn ekonomiyi' dahil edilmesi talebine vardrm!t. Tarde bir
adm daha atmay neriyor: Bunu kltrel eme"in ta!yclarnn iradesinden
bekleyemeyece"imiz belli oldu"una gre, en azndan !u gzlemi dikkate almamz
gerekir: Kapitalizmin daha ileri safhalarnda "entelektel retim" zenginlikler
retiminin dzenlenmesini ve rgtlenmesini daha yo"un bir !ekilde stlenmeye
meyleder. Ekonomik geli!me ad verilen !ey bir tr "bilme iste"ini" er ge iermeye
ba!layacaktr. Bilgi ve "gzelli"e", yani "sanata" ynelik sevgi gittike daha belirgin
bir !ekilde arzular dzleminde talepkr motiflere dn!eceklerdir. Henz 1902 ylnda
yaymlanan "Ekonominin Psikolojisi" dnemin Avrupa ufkunda -kolayca
unutuldu"una gre- gerek bir yer alamam!t. Oysa, son yzyl boyunca gerek
Marksizm iinde, gerekse d!nda ekonomi-politi"e yneltilen ele!tirilen sezgisel bir
nve halinde de olsa barndryordu: ncelikle ekonomik zmlemenin k!
noktasn ve ynn tersine evirerek - bu k! noktas artk "kullanm de"eri"
retimi olmayacakt; yani Aydnlanmann nl "Ansiklopedisinden Adam Smith'e
varncaya dek pek ok yerde rastlanabilecek ideal "i"ne fabrikas" (madd retim)
modelinin yerine Tarde "bir kitap nasl retiliyor?" sorusunu soruyordu. Bu
dolayszca "bilgi nasl retiliyor?" sorusudur ve ekonomi-politi"in tart!ma alanna
Tarde'dan yz yl sonra girmeye ba!lam!tr: "Bir kitap nasl imal edilir? Bu bir
i"nenin ya da d"menin nasl imal edildi"inden daha az ilgin de"il." Tahmin
edilebilece"i gibi bugn bu tr sorular post-fordist retim kalplarnn bir modeli,
hatta bir paradigmas olarak soruluyorlar -yani enformasyon retiminin, yazlmlar
retiminin ve kltr retiminin dayatt" sorular olarak. Tarde hayli erken bir
dnemde valeurs-verites kelimesini kavramla!trr- hakikat-de"erleri diye tercme
edebilirsiniz bunu. Bu terim do"rudan "bilgi"ye gnderiyor.
Bilgi hangi bakmlardan ve hangi biimler altnda retilmektedir? kapitalizmin
geli!tirdi"i aygtlar bilginin retimini ve tketimini gittike homojenle!tirilebilir ve
yeniden-retilebilir klmaktalar. Bu noktada Tarde "basn"dan ve "kamuoyu"ndan
bahsetmeye ba!layacaktr- bu yol televizyondan geerek bilgisayar !ebekelerine ve
internete kadar varacaktr. Tarde'a gre basn ve kamuoyu gibi aygtlar "gitgide
sa"lamla!an bir 'niceliksel' karaktere sahip olmaktalar; bylece mbadele-de"eriyle
kar!la!trlmalar gittike daha zorunlu bir hale geliyor". Peki ama bunlar her !ey gibi
birer meta olabilirler mi?
Ekonominin bak! asndan bilgi her !ey gibi ekonomik zenginli"in kalemlerinden
biri olarak grnd" iin, elbette her !ey gibi kullanm-de"eri olarak ele alnmaya
devam eder. Oysa Tarde'a gre bilgi "i!blmne" indirgenemeyecek bir retim
tarzdr.
Durkheim'n perspektifinden grlemeyecek kadar bir "sosyalle!me" ve "sosyal
ileti!im" tarzdr. Dolaysyla rnleri, retim ve tketim de"erleri "arptlmadan"
pazar mekanizmalaryla ve mbadeleyle retilemez.
Ekonomi-politik hakikat-de"erlerini di"er mallar gibi grmeye devam etmek zorunda
kalr. Bunun nedeni hep kullanm-de"eri retimi erevesinde ele alnm! bir metoda
ba"l kal!dr. Ama esas nemli neden ekonomi-politi"in hakikat-de"erlerine madd
rnlermi! gibi bakmak zorunda olu!udur, nk byle yapmasayd kuramsal,
zellikle de siyas mefhumlar tmyle ykma u"rard: "Bilginin !ltlar" ekonomi-
politi"in kymete, ekonomiye ve zenginli"e dair mefhumlarn altst eder, nk
btn bu mefhumlar ekonomi biliminde genel geer olan tm bir eksiklik, ihtiya,
yokluk, ktlk, zveri ve feda retori"inin sonulardrlar. Ekonomi-politi"in yapt"
gibi elbette retimle ba!layalm -ama i"nelerin de"il, kitaplarn retimiyle...
Bir kitap nasl retilir? #"nenin retiminden fark nedir? #lke olarak retim tarzyla
mlkiyet rejimlerinin dzenini tam tersine evirmeniz gerekir:
Kitap meselesinde kural bireysel retimdir, oysa mlk edinilmesi esas olarak
kolektiftir; nk eserlere mal muamelesi yaphnasayd "edebi mlkiyet"in bireysel
bir anlam olamazd; ayrca kitabn fikri yaymlanmadan nce, yani toplumsal
dnyaya henz yabancyken sadece ve tmyle yazara ait de de!ildir zaten. Di!er
taraftan mallarn retimi de gittike daha fazla kolektif, mlk edinilmeleri de gittike
daha fazla bireyseldir ve hep yle kalacaktr -topra! ve sermayeyi kamusalla"trsanz
bile... yleyse bu kitap meselesinde zgrce retimin en iyi retim ortam olarak
hayat bir nem ta"d!na hi ku"ku yok. Bu alanda deneysel ara"trmay
dzenleyecek bilimsel bir emek rgtlenmesi ya da yasamalar zerindeki felsefi bir
d"nce olsa olsa amas sonular vermekle kalacaktr.
Gnmz enformasyon sektrnn byk uluslararas !irketleri, IBM, Microsoft,
byk yaynevleri ve televizyon kanallar retimin artk "bilimsel i!letme"
metotlaryla rgtle-nemeyece"ini kabul ediyorlar; oysa mlkiyet rejimleri asndan
tek bir sorgulamay telaffuz ettikleri yok. Yzeydeki bu sorun Tarde'in derinli"ine
indirildi"inde bize !u soruyu sordurmal: Mlkiyet mefhumu btn de"er trlerine -
kullanm-de"erinden gzellik-de"erine ve hakikat-de"erine varncaya kadar-
gerekten uygulanabilir mi?
Bilgi, tpk bir i"ne gibi mi ait olur bize? Belki yle olur, ama Tarde'a gre
ekonominin ve hukukun kabul etti"i gibi bir "serbest hazr-bulunu!" tarz altnda
de"il: Ya!ayan bir varlk olmay srdrdke kimse bedeninin uzuvlarn ba!kasna
vermez. Ayn !ekilde "!erefini, haysiyetini, soylulu"unu" da...
Demek ki bu de!erlerin ba"kalar tarafndan mlk edinilmesinden ekinilecek hibir
taraf yoktur - hepsinden daha nemli olan kamusalla"trlmalar, ulusalla"trlmalar
en zor olan bu de!erlerin...
Oysa ekonomi-politi"in bak! tarz onu "madd olmayan rnleri" "madd rnlere"
dn!trmeye zorluyor...
Tketim cephesinden bakld"nda da Tarde'n yine bir sorusu var: Zenginliklerin
tketimi hakikat ve gzellik de"erlerinin tketimiyle ayn mdr? "D!nrken
kanaatleri, inanlar, seyrederken hayran oldu"umuz !aheserleri mi tketiyoruz?"
Hissedilebilece"i gibi, yalnzca madd zenginlik piyasa ve bireysel mlk rejimi
tarafndan ko!ullandrlabilen bir "ykc tketime" alabilir. Bilgi ve gzellik
tketimi ise ne belirgin bir yabancla!maya ne de ykc tketime ba"lanmak
zorundadr. Tarde'a gre, bilginin bilme arzusunu gidermek iin birisinin mlk
olmas ve "pazarlanmas", yani rnn yabancla!mas" gerekmiyor. Genel olarak
toplumsal ileti!imin erevesinden bakarsak bilginin iletiminin retenden de,
edinenden de hibir !ey azaltmad"n grebiliyoruz. Aksine, iletilmekle bilgi ve
gzellik hem yaratcsnn de"erini hem de bilginin ve gzelli"in kendisinin de"erini
artryor:
Diyalog halindeki iki ki!inin fikirlerini veya hayranlklarn "mbadele ettiklerini"
syledi"imizde bu bir metafor veya dilin ktye kullanlmasdr. Bilgi !ltlarnn ve
gzelli"in asndan mbadele bir feda anlam ta!maz: O daha ok kar!lkl
etkileme, hediye al!veri!indeki kar!lkllktr -tabii ki bu, zenginliklerle hi alakas
olmayan bir hediyedir; burada veren ki!i verdike alr; hakikatleri ve gzellikleri hem
verir hem elinde tutar. Bazan iktidar, g-kudret meselesinde de ayn durum sz
konusudur...
Fikirlerin serbest mbadelesine gelince, tpk din inanlar, sanat ve edebiyat,
kurumlar ve ahlaklar gibi: #ki ki!i ya da halk arasnda mbadele edilmeleri, birilerinin
mutlaka fakirle!mesiyle sonulanan serbest meta mbadelesi gibi sulanabilir
de"ildir.
Bu durum, "kitabn retimi" ve fikirlerin serbest mbadelesi meselesini iktisad de"il,
do"rudan do"ruya etik bir mesele klyor:
Pazar meselesi de"il, bir ahlak meselesi... Elbette ki bilgiyi ve gzelli"i kazanabilir,
yitirebilirsiniz - ama bu bir pazar sistemi boyutunda gerekle!mez; bilginizi
aldrrsnz veya hediye edersiniz...
te yandan, do!as itibariyle fikirlerin serbest ticareti, bir yerine-geme de!il
kar"lkl bir ekleme oldu!undan, bir araya getirdi!i homojen olmayan "eyler
arasnda ya verimli kar"la"malar ya da lmcl "oklar, at"malar yaratr. Bu
yzden iyi bir "eyler retemezse byk felaketlere neden olur. Ve nasl bu entelektel
ve ahlak serbest ticaret kanlmaz bir "ekilde ekonomik serbest ticarete e"lik
ediyorsa, bunun tersi de do!rudur.Birbirlerinden kopartldklarnda her biri etkisiz ve
lzumsuz kalrd...
Burada nemli olan !ey, Tarde'n yakla!myla ele alnd" zaman bilginin retim ve
iletiminin bizi aslnda ekonominin (ve ona tekabl eden ekonomizmin) ve i!blm,
para ve mlkiyetin tesine ta!masdr. Bu toplumsal alanlardaki iktidar ili!kilerinin
devreden kt" anlamna gelmiyor: "Verimli bulu!malar" ya da "lmcl
at!malar"... Tarde'n e"itim kurumlarna ynelik al!malar byle bir tart!mann
para-digmasn yeterince olu!turuyorlar:
Hakikat-de"erleriyle zenginlik-de"erleri arasndaki zorunlu ama ikisini birbirinden
ayrmaktan geri kalmayan ba" pedagojinin alannda beliriyor -zellikle hocann
aktaraca" bilgiyle "rencinin aba ve yetenekleri arasnda nasl verimli bir etkile!im
olu!turulaca" konusunda...
Do!rusu e!itim alanndaki btn bu abalar yle ok fazla yararl grnmyorlar.
Her "eyin stnde, iyi e!itim iin ilk "art -!retmenle !rencinin psikolojik "artlar
bir kez yola koyulduktan sonra- iyi bir okul programdr, ve bir program her "eyden
nce bir fikirler sisteminin, bir inancn bulunmasn varsayar. Ayn "ekilde, iyi bir
ekonomik retim iin de herkesin zerinde uzla"t! bir ahlak kodun bulunmas
"arttr. Moral bir kod endstriyel retim iin, yani tketim iin bir programdr -
nk ikisi asla birbirinden ba!msz de!il...
Bylece Tarde'n gzetti"i "entelektel retim biimi" sadece bilgiye ve sanat eserine
layk bir ahlak devreye sokmay, ekonomiye dahil ve stn klmay amalyor de"il -
daha ok retime gittike daha zgr, daha zgrle!tirici bir tarz verebilecek
olmasdr sz konusu olan... Kapitalizmin muhte!em bir tarifiyle kar! kar!yayz o
halde:
Uygarl"n etkisi i! ve ticaret dnyasna -yani ekonomistin ilgi alanna- nceden fiyat
bulunmayan bir !eyler y"nm, hatta haklarla insan glerini bile mtemadiyen srp
durmasdr.
Bylece, zenginlikler teorisi srekli olarak hak teorisinin ve iktidar teorisinin zerine
abanp duruyor -yani hukukun ve siyasetin zerine.
Ve, tpk a"da! Simmefin kaydetti"i gibi, kltr ile sanatn zerine...
Simmel herkesin yapt"nn tersine kltr ve sanat alanlarnn "zerkli"ini" asla talep
etmemekle yeterince akll davranm!t. Kapitalizmin kltr hayat zerine
reklenmesine yle dosdo"ru kar! kmann pek bir sonu getirmeyece"inin
farkndayd. te yandan, estetik de"er tipinin en yo"un, en bula!c, bula!tka artan
ama e! lde de"i!ken ve zelle!mi! bir de"er oldu"unu kaydedebiliyordu. Tarde ise
do"rudan "bula!cl"n" teorisini yapmaya giri!mi!ti: Her gzellik ve hakikat
de"erinin iletim srecinde artyor olu!u al!t"mz ekonomik alann kurallarndan
farkl bir ekonomi tasavvurunu uyandracakt. Simmel'in de kand" "kltrel
zerklik" aray! sna emekle sanatsal ve entelektel emek arasnda niteliksel bir fark
bulundu"unun kabulne dayanyordu.
Oysa "madd-olmayan" eme"in retirken aslnda ne retti"ini sorgulamak gerekir: O
zaman onun Simmel'in syledi"i gibi tketim srecinde "uyarlar" ve "duyu!lar", yani
aslnda "iletilemez", dolaysyla ekonomik bl!me konu olamayacak !eyler retti"i
sonucuna zorunlu olarak varrz. Ayn !ekilde Tarde iin de "temsili olmayan" bu
duyu!lar, en stn olan sanatsal formlar iinde din, ahlak, hukuk ve ekonomi gibi
de"er sistemlerinin duygular "maniple" etmekteki stn yeteneklerine kar!n, onlar
"yeti!tirmede", "beslemede" ve "e"itmede" en byk rol oynamalydlar. Tabii ki
bunun iin kapitalizmin belli bir dneminde devreye soktu"u "kafa eme"i/kol eme"i"
ayrm kli!esini yalnzca alt etmeye al!mak yetmez, ayn zamanda varsaymlar
arasndan karmak da gerekir.
Tehci ri n Kar! l " Soyk r md r
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 38, Sayfa: 2021)
!ki yanl" anlama
Fransa ve Hollanda'da Avrupa Anayasas reddedildi ama iki lke de ayn sebeplerle
mi hareket etti, bilmiyorum. !ki yanl" anlama herhalde. Hep Trkiye'nin kaderiyle
nasl oynayacak bu? sorusu "#nda bakld. Bu durum Trkiye'nin perspektifini
zorla"trmakla beraber, bir bakma da kolayla"tryor.
Bu ret bir anlamda Fransa'daki sol ile birka on yldr ykselen extremis (a"r
u) sa#n bir zaferi, Chirac'n gidi"inin yolunu aacak bir karar. Burada bir
milliyetilik saikinin bulundu#unu ama karar verici niteli#in o olmad#n
hissediyorum d"ardan.
Fa"izmin !fade Kanallar
MHP'nin yzde on sekize ykselmesi bir kazayd, artk baraj a"amaz gibi grnyor.
nk btn di#er partilerde fa"izmi kullanabilecek bir kapasite var. Fa"izan
duygular tatmin ve kanalize etmek ok da zor bir "ey de#il.
Reddeden, eme#in Avrupas de#il!
Avrupa'daki referandum neticesi sa#n yedi#i ciddi bir darbe olmakla beraber, yanl"
anlamamamz lazm. Chirac darbe yedi diye bunun solcu bir saikle gerekle"ti#ini
syleyemeyiz.
AB sermayesi reddedildi' gibi iddialar, belli bir lde sylenebilir ama karar verici
unsur bu de#ildi. Yani Avrupa Anayasasnn reddedilmesi eme#in Avrupa'snn bir
zaferi de#il. Oy verenlerin bu anayasay okuduklarn bile sanmyorum. Libration
gazetesine bakt#nzda, her kafadan bir ses kyor anayasann niteli#ine dair.
Anayasaya gelinceye kadar zaten oylanm" olan bir sr anla"ma var. Onlar onayland
da bu niye onaylanmad?
Pisinoza mdahale ediyor
(Sohbetin tam bu noktasnda Ulus Baker'le ayn evi payla"an Pisinoza adl kedi
muhabirimizin stne atlad.)
rkmeyin, bir "ey yapmaz. Anla"lan Pisinoza bile kzd bu geli"melere.
Do#rudan fa"izm' szn kullanyorum. Bunu biraz daha yaygn bir kavram olarak
d"nmeli. Fa"ist hareket ya da rgtlenmi" ki"iler de#il kast. Fa"izmin tarihine
bakt#mzda kayna#nda ciddi sol bir kitlesel literatrn oldu#unu grrz. Weimar
dnemi Almanya'snda, belki sava" yllarnda bile gl olan solun syleminde yava"
yava" bir kayma ba"lyor. Almanya'nn ve !talya'nn sava" sonras konumlarnn da
etkisi var bunda. Ancak bu kayma "yle bir "ey, Almanya'da Weimar dneminde,
fa"izmin ykseli"ine yataklk eden bir sol var. Bu sol muhafazakar bir sol. rne#in
Jung Konservatizm' grubu, yani kendi iinde eli"en bir kavram, neo-liberal' gibi.
Hep evirmek istedi#im bir kitap var, Totaliter Diller diye, Jean Pierre Faye'nin.
Nazizmin ykseli"inin dilsel anketi bir bakma. Solun fa"izme neden direnemedi#inin
srlarndan birisi bu; solun kendi dilinin ierisindeki kaymalar, fa"izmi hazrlayan
verimli' bir zemin olu"turuyor.
Dil kaymalarna dikkat etmek, ciddi olgular gzyle bakmak gerekir. $u anda zaten,
sol dilde bir k" var. Artk Marksist jargonu kullanmaya ba"lad#mzda, bir yerden
sonra komik olabiliyor. Yani bunu, ciddi lde yeni bir terminolojiyle de#i"tirmemiz
gerekiyor. Marksist tahlil yaparsnz iktisadi durumu falan, ama politik literatr
iin, yeni kavramlar n plana karmak lazm.
Sosyologlar antropoloji yapyor
Sosyal bilimlerde "yle bir dn"m oldu; artk sanki sosyolojinin konseptleri
geerlili#ini yitirmi" gibi, sosyoloji yerine antropoloji yaplyor. ift kutuplu sistemin
k"yle birlikte, o#unluklar aznlklar problemi ortaya kt, etnisite problemleri
gndeme geldi.
AB'ye girmek ya da girmemek
Trkiye'de brokrasi yeni yasalarn getirdi#i anlay"a direniyor, bu direni" Avrupa'ya
dahil olduktan sonra da srer. Trkiye'nin nnde a"ama var; standartizasyon,
adaptasyon ve brokrasinin yeniden rgtlenmesi. $imdi sadece hukuku yeniden
rgtlemeye abalyorlar. D"ardan baklnca, Avrupa hukuki de#i"imleri de#il,
uygulamay bekliyor. Brksel brokrasisi bu konuda Trkiye'ye gvenmiyor.
!lk AB'ci
AB tarznda bir birlik projesini ilk ortaya atan ki"i, Rus filozof Aleksandr Kojve.
Kendisine ilk AB'ci de diyebiliriz. Gl bir Hegel yorumcusu, Fransa'ya yerle"iyor
ve 2. Dnya Sava" yllarnda Fransz vatanda" oluyor. KGB ajan oldu#u ynndeki
sylentiler, ayr bir tart"ma konusu. Ancak ok net bir Akdeniz Birli#i projesi atyor
ortaya bu Kojve. Fransz parlamentosunda ve BM'de gr"lyor.
Tketimden gelen g
Alt blgele"me kanlmaz bir "ey, nk sermaye global art"n srdryor. Ancak
pazar olu"turabilecek yerler de lokalize olabilir. rne#in in tek ba"na birlik
olu"turabiliyor, Japonya da.
Kapitalizmin geldi#i a"amada gl ekonomi denen "ey, ulusal retime ba#l de#il
artk, ulusal tketime ba#l. Ne kadar byk bir tketici pazar olu"turursanz, o kadar
byk ekonomi olarak addediliyorsunuz.
Tketim ayn zamanda bir retimdir. Bir yerden gelen hammaddeyi retti#inde zaten
onu tketiyorsundur. Dolaysyla eskisi gibi d"nemiyoruz; sermaye globalle"mesini
tamamlam", ama emek tamamlayamam", hala g halinde.
$imdi Marksist bir tahlilde bir ksmn buldu#umuz, iki proleterle"me tarz var. Biri
yerle"ik, di#eri ger. Yerle"ik proleterle"me Avrupa'da, kapitalist ili"kilerin kentsel
ve krsal nfuslar proleterle"tirmesiyle ortaya kyor. Marks bunu zaten tahlil etmi".
!kinci model, Amerika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi lkelerde olan
gmen proleterle"me.
Trkiye'yi aldklarnda otomatik g artacaktr, dolaysyla bir paradoks iindeler.
Dengeyi bulmaya al"yorlar. Bu paradoksu zmek mmkn de#il, ancak gerilimi
belli bir dengeyle srdrmek mmkn. Trkiye'ye baktklar gz de bu.
Avrupa Ekim'e kadar "eyi kabul ettirecek Trkiye'ye. Bunu hkmet de epeydir
biliyor, "u an dilini ayarlamaya al"yorlar.
- Bunlardan birisi, Ermeniler'den zr dilenmesi.
- !kincisi, Abdullah calan de#ilse bile, bine yakn Krt militann serbest
braklmas.
- ncs de Trkiye'nin Kbrs'tan ekilme perspektifini sunmas.
Bu yaplacak, ama tabii bunun iin lkeyi hazrlamalar lazm. Bu nasl formle
edilecek bilmiyorum. Ama bunlar tabu olmaktan kt, geen yl bunlar
konu"amazdnz bile.
Ermeni soykrm
Osmanl'da o srada Alman subaylar var. Almanya'da toplama kamplarndan
ba"layarak, 2. Dnya sava"ndaki soykrma varan sreci organize eden subaylar, 1.
Dnya Sava"'nda Trkiye'de bulunan subaylar. Hatta birka Ermenilerden zr
diledi. Yani Osmanl'dan #rendiler bir soyun nasl yok edilece#ini.
Biz tehcir diyoruz, tehcirin hukuki bir tanm yok dnyada. Jenosit demeyelim de
tehcir diyelim, yani zorunlu g ettirme. Ancak bu bir soykrm sonucuna varabilir.
nemli olan sistematik olu"udur, arndrmann sistematik olu"una soykrm deniyor,
uluslararas hukukta kesinlikle belirlenmi" bir terim. Merkezi bir kararla yrrl#e
konulmas da temel "art. Dolaysyla merkezi karar oda# sulanabilir o soykrmdan.

The Pol i t i cal Fi l m
Ulus Baker
A rough draft for doctoral thesis.
What is politics? This is evidently a more difficult question than "what is cinema",
since the latter is clearly a technological-artistic event, having a recent history, whose
authors and actors are known, and which is used generally for representational
purposes. Or one kind of politics has always been a representation in itself, whether it
belongs to the democratic clusters of Ancient Greece (the polis) or to the historical
domain of struggles for power, or rather, through power. Hence politics is a
generality, and according to Foucault's formula, one is no longer capable to oppose
political life to the private one, since the political element is already contained in the
second, and "state"-modeled politics remains purely representational, even in Ancient
Greece.
Or cinema too has many dimensions --political, ideological, cultural and economic...
It can tell us "political" stories, and its birth was nevertheless determined by the
political interests of state powers and social classes: an art of mass entertainment for
the bourgeoisie, but at the same time, as Dziga Vertov was formulating, an "opium of
the people" in its dramatic-representational manners. Lenin was the first political
leader of twentieth century to recall the cinema as the primary art, and Dr. Goebbels,
the chief-propaganda leader of Nazism called to "emulate" it, although he was not so
much willing to make political motives a subject matter for films to be produced by
German filmmakers. Really, what Dr. Goebbels asks from German cinema producers
was to propound the empty, dramatic, melodramatic films --to tell people stories... He
intended a film of embellishment, that of the "opium". This is why if Siegfried
Kracauer sought the roots of Nazi's aesthetics in German Expressionist films, the
reasons are evident --simply, since with the exception of some propaganda films by
Leni Riefenstahl, all great filmmakers were in exile in the Third Reich period, and no
seroius films were yet available.
Political cinema, properly speaking appears, however, at the very roots of cinema: a
piece like Griffith's The Birth of a Nation has been shot in many countries in this or
that manner --and it served as a model to tell the history of the emergence of a nation
(Gance's Napolon, as a saga of the Revolution, and in Turkey, many films on the
"birth-of-a -nation" model were shot, relentlessly). And already in his Intolerance,
Griffith was able to tell at least four stories in a trans-historical political motive --the
injustice and the intolerance throughout history, from Babylon to nineteenth century
United States, painted with the colours of liberal politics. Up to the films of Frank
Capra, idealizing the tensions between the individual and community, the classical
Hollywood cinema constituted a classical model to see from the cinematographic
point of view the public and communitarian domains of activity. Hence, if not a pure
genre (since political issues can also serve as a background), classical political film
remained thematic, i.e. political only insofar as it told stories about political and
public issues. And the continuation of politics was already possible and already there:
the war film (in the sense of the continuation of politics with different means,
according to the classical formulation of Clausewitz) soon became a film genre apart,
to live its peak during the Second World War American propaganda cinema
especially for the recruitment of voluntary troops...
Yet the political was immanent in Soviet film. Not to be seen merely as a political
propaganda, and in spite of Lenin's alleged formula to give priority to cinema among
other arts, revolutionary Soviet film tended to become the eminent form of artistic
avant-garde, with many filmographic inventions and experiments. The works of
Kuleshov, Pudovkin, Eisenstein, Dovzhenko and Vertov have been the most thorough
and decisive explorations of the filmic means and expressions, a real conquest of the
images and they were capable to develop their theoretical accounts of
cinematography. Even in the context of the agitprop, Vertov's newsreels remained
"poetical" and as quite complex masterpieces of filmic expression and of montage.
And the films of Eisenstein proved to be almost the birthplace of the conquest of the
cinematography, with extraordinary attempts of the author to give theoretical accounts
into film-analysis. This grandiose filmic experience belonged at the same time to a
developed artistic milieu: Russian formalism, constructivism and futurism, as well as
the general communist movement inflected in the domain of arts. Yet, many of these
movement pretended to be warriors of the communist case, as soon as they have been
gathered together as circles like LEF and Bakhtin's Leningrad School of Aesthetics.
Constructivism, to where belonged at first Dziga Vertov and his Kinoki movement
did never pretended to be an artistic current, but rather to become a transformation of
the art, a destructive force to bring art at the level of socialized work and to the
appreciation levels of the proletarian masses. LEF on the other hand seemed to
pretend to become a pure avant-garde, with the New Language of the New Man
which has been declared to be born by the Bolsheviks. This was not simply a new
model of modernism, since every Revolution till now had to be started by some kind
of declaration --and this declarations, taking the official forms of "universal human
rights", or "the new cult of reason" etc. Were in fact parts of a wider "declaration",
that about the "new man", liberal in United States, revolutionary in the old continent.
The Soviet avant-garde belonged to the second axis, continental, Jacobinist, but
aesthetically aware in their fullest.
An artist, a poet, a filmmaker has the chances to be aware of the fact that his task is
nothing but creating new sensations and perceptions of the world --that is, according
to a Hegelian aesthetics, a matter of the "particularity". He or she has to do with
"images" and he or she addressses to sensations, attempting to provide new points of
view, new domains of reality. This belongs to a formula of Paul Klee, who urged that
any new artistic development asks such a burning question: "what is this art still
waiting for a people to come?" This is not purely a matter of appreciation. It is rather
the problem already formulated by Nietzsche who poses one of the most fundamental
questions of art: how the author of a work could reach the level of his work? Are the
authors capable to reach the level and power of their works? And clearly, there are
two means to achieve this --to let the work into the domain of collective intra-cerebral
domain of variations and innovations, or to produce works under the futile name of
"art work", based on imitation, tradition and repetition. One should then pose the
question whether Constructivism for instance was an attempt to remove such a basis
of repetition, which is something quite different from Benjamin's concept of
"mechanical reproduction". Its intended task was to destroy the bourgeois ways of
perceiving the world and society in particular, which could transform the entirety of
human experience to liberate the forces inherent in such an experience. This was not a
matter of rights or of restrained politics: aesthetics belongs to the everyday life, as
particular objects brought by art into visibility are taken from the stream of such an
ordinary life. At this level the famous Nietzschean question arises in a new vein: there
is a parallelism between asking the question "what is the value of values" and the
question "what is the reality of the real". Such a parallelism manipulates the
established values by bringing forth ***

Theses on Hegel ' s Aest het i cs and t he Phot ography
Ulus Baker
A rough draft for doctoral thesis.
It could be interesting to note that the birth of photography, invented as the
"hliographe" of Nicphore Niepce coincides with the death of the Great German
philosopher Hegel., to whom we owe an interesting foundational thesis on the history
of arts and aesthetics. This thesis is a little bizarre and ambiguous, in spite of its
Hegelian clarity, and it is the continuation of the entire Hegelian system of
philosophy. Hegel declares that the age of art has been achieved, this is the end, and
we have now to enter into the age of aesthetics. Already in his Phanomenologie des
Geistes, he develops his theses on this "end of art", which corresponds to the
dialectical achievement of history. Since everything is, according to Hegel, the
achievement of self-consciousness, always in three formal stages, or rather the
dialectical self-development of the Idea, so is the case of the art. Certainly there is a
"history of art" which is elevated at a philosophical certitude in Hegel, and this
development is both historical and evolutionary. Although we are here quite distant
from Hegel's dialectical conventions, there seems that there is a historically important
question about "modernity" which should pass through the bizarre and idealistic
assertions of Hegel. This is the very ambiguous nature of everything "modern", as
Hegel declares that now "it is time to..."
The evolution of the universe, for Hegel, is the panlogical paradigm which should be
assumed to govern history. The evolution of arts is also part of this panlogic history,
and obeys to the same dialectical roots as history in general. However, art is unlike
thinking or philosophy, since it is developed through the particular, not the universal.
As Kant would say, though art is disinterested, it is still obeying to the general rules
of historical development.
And what is this historical development? Hegel invokes the earliest form of art, the
"symbolical" stage of art, when the disinterestedness was not yet fully developed. Art
and religion largely coincided, and a divine giantism prevailed (Egyptian pyramids,
Greek temples...) Or everything was reduced to ornamental, symbolic figurations --
the small, traditional artisanship, as in the Indian, Chinese, Arab Orient, but also in
Europe. Hegel's reasons can easily be understood since the major and dominant
branchs of art in this first epoch were architecture and sculpture. According to Hegel,
architecture and sculpture with their three-dimensional, "topographic" allure is closer
to the Nature (alienated in the Nature, in the extension and matter) and though they
posses gigantic formations like pyramids, they obey to the rules of symbolic
ornamentations. Thus, the ornament and its symbolic repetition constitutes only a
faade, a superficiality and is part of tradition, rather than reasoning. According to
Hegel's formula, this is a stage when self-consciousness is religious, closed onto
itself, and functioning through a formal self-realization of consciousness as merged
with nature (alienation).
Then comes the second stage, dominated by painting: one can see how one of the
three dimensions has gone, and painting is basically two-dimensional. Other branches
too tend to develop, but fundamentally under the guidance of painting, from Middle
Ages up to the Renaissance and the Baroque. This two-dimensionality means that the
role of consciousness increases, since an abstraction and an avoidance of pure
symbolism occurs. It is certainly more difficult to "understand" a picture than a
sculpture, and even the knowledge of symbols has been transformed: later, Johann
Huizinga will describe how there was a late medival struggle between the Church and
popular religion of the masses, the later endangering the authority of the Church not
by their lack of faith, but their overdose of faith into images and icons. It was as if the
religion was "crystallized into images", and this was nothing but the waning of the
middle ages.
To return to Hegel's aesthetics, the third and last stage comes when music and poetry
dominate: this is certainly the Romantic epoch, when the intimate friends of Hegel the
Philosopher were poets like Goethe, Hlderlin and Lessing, and great musicians like
Mozart and Beethoven. The consciousness or the Spirit functioning through the
"particular" is here in its highest possible level and power. Music is not
"dimensional", it is fully abstract, disinterested and pure. And in poetry, everything is
reduced to pure consciousness, to the language in which peoples and individuals are
born. This is the ultimate stage of the art, almost its "end" or "telos". One could even
say that this was nothing more than Hegel's courtesy to his poet friends.
Yet Hegel is rather concerned, when talking about the "end of the history of art"
(history, according to Hegel, is ending everywhere, as it is achieved in the Prussian
state where Hegel is living, and the age of philosophy starts with Hegel), with a
question: in what sense the art, as the realm of the particular, should pass into the
universal and the general? When he declares the birth of an age of aesthetics and the
end of the history of art, he assumes that the universality will reign from now on, and
it is nothing less than a philosophical concept. Hence, philosophy is something
beyond art, for the latter has always remained as the realm of the particulars --things,
perceptions, singular objects, events etc. It is difficult that art "thinks", since it cannot
generalize, universalize. It depicts something particular, and the entirety of the Idea is
only revealed in art as a "part". Thus, the "age of aesthetics" to come is not a higher
stage of the history of art, but the lower stage of the age of philosophy, declares
Hegel. Aesthetics is philosophical, rather than artistic.
Throughout our comment on Hegelian aesthetics, a burning question is always alive.
Hegel declares the age of aesthetics, but we are today, almost two hundred years later,
in such a historical position that we can questioned what has really happened in this
Age of Aesthetics. The subtlety of history has perhaps marked Hegel's death with the
invention of photography, a totally new aesthetic experience, and approximately one
and half century later, we are watching television. Thus, such questions, to be
interpreted from Hegel's perspective would soon arise? Is photography a picture, a
sculpture or architecture? A rather strange question haunts the historians of
photography: why photography waited for the beginnings of Nineteenth century
(1830's) in order to be invented, while the chemical photographic recording was
already known by the alchemists just as the camera obscura, which has been used
since Middle Ages by the painters.
Theses on Hegels Aesthetics: the evolution of art... increasing role of
consciousness and decreasing presence of the matter (topographic arts versus
abstarction) Hegels last movement: when he declares that there is still something
beyond artphilosophy... the formula: the age of art is closed, we are entering
into the age of aesthetics...
Hence, we believe that the Hegelian aesthetics and the way in which it terminates the
"history of art" to declare the age of aesthetics have something to tell us about the
new "technical" materiality of arts. We have already mentioned that photography was
born approximately when Hegel was about to die. This means that no one can know
what would Hegel say about the age of technical images, determined by the birth of
photography, which has developed its own cultural and artistic norms. From
photography to the "cinmatographe" of Lumire, up to the television-video and
digital imaging techniques, everything which pertains to "modern" images (as Hegel
himself declares that we enter into the "modern age" only through his philosophical
system) belongs to the "age of aesthetics" declared by Hegel. And they are already
defined by their "ambiguity" --an image which is fundamentally different from the
image of the painter, usually taken by a "hunter" of images and visions, rather than by
a painter who chooses his or her mise-en-scne and completely renders it into his or
her painting.
--fundamental implication of the Hegelian thesis for the new materials of
Nineteenth century: photography and cinematography as ambiguous materials... the
age of aesthetics up to aestheticism... Hegelian vision criticized: the Kantian
Sublime returned... philosophies of Aesthetics notably in Nineteenth century there
emerges an anti-systematic (therefore Anti-Hegelian wisdom of aesthetic philosophies
especially with Schopenhauer, Nietzsche and Soren Kierkegaard...)
--Baudelaire and representation: the Symbols and Signs...Painter of the Modern
Life a commentary... a history of portrait photography... nature morte or Stijlleven...
its cultural history, arising from the memento mori .. about the social evolution of the
photographic image no anticipation by Nicphore Niepce ...
--Against Freud Gaetan Clrambault erotomania and photography... again... Tarde
and valeurs-beauts (theory of beauty values in contradistinction to
--the false image... van Meegeren and Vermeer... Melville's "shape-images" against
"form-images"...
Zarathustra and the "untruth" --untruth appears in the person of the "truthful man",
developing on the line with the politician, homo religiosus, the man of morality and at
the last instance, the artist, each of them defined by a degree of untruth. Deleuze
insists that only the artist is the most truthful among them, being capable to represent
untruth in its ultimate degree: "The artist too, in his turn, is a falsifier, but this is the
ultimate degree of power of the false, since he wants the metamorphosis rather than
taking the form of the 'true', that of the True and the Good..." (192***)
--Godard's Deux ou trois choses que je sais d'elle: --Dionysus by Jean Rouch... on the
meaning of the term "cinma-vrit"...


T p ve Probl eml eri
Ulus Baker
Doktorlara ra!men lene dek ya"yoruz... (Fransz popler deyi!i)
Hayat-lm
Bloson o"lu Ephesoslu Herakleitos doktorlar kesip da"layp bir de kar!l"nda para
istiyorlar, hastalklarn yapt"yla ayn !eyi yaptklarndan bunu hi haketmedikleri
halde dedi"inde belki de asrlar sonra ba!ka bir dzlemde ke!fedilecek bir hayat-
lm meselesini derinden sezmi!ti. Elimize kalan fragmanlar srekli olarak hayat-
lm, uyku-uyanklk kar!tlklarn i!leyip duruyorlar. Hayat-lmn bir sreklilik,
tek bir ikinlik dzlemi zerine yerle!tirilmesi onun karanlk felsefesinin esas
meselesiydi inen ve kan yol bir ve ayni, lmller lmszlerdir, lmszlerse
lmller, nk birileri brlerinin lmn ya!arlar, tekiler di"erlerinin
hayatlarn lrler... Kar!tlarn birli"i "retisini asla hayat ile lmn ayn !ey
olduklar !eklinde yorumlamamak gerekiyor. Sylenmeli ki Hegel bile diyalekti"ini
geli!tirirken byle bir hataya d!memi!ti. Daha ok hayatla lmn ayn dzlemde
yer aldklar fikrini kabul etmek gerekiyor. Byle bir "reti hayat ve lm ayn
do"aya ve yeryzne indirmekteydi ve Herakleitostan Stoa felsefesine, oradan da
Spinozacl"a kadar geli!imini srdrecekti...
Ne demektir hayat-lmn tek bir dzleme yerle!tirilmesi? ncelikle btn
kltrlerde her lmle bir hayatn ba!lad", hayatn ba!lad" her yerde bir lmn
vuku buldu"u do"rultusunda bir inan biimin varoldu"unu, bunun o"u zaman
mitolojilerin esas temalarndan biri oldu"unu hatrlatmak gerekiyor. Hayat yinelenen
bir ember olarak tasarlayan bu "retiler bir taraftan edebi dn! fikrine, te
taraftan lmn evcille!tirilme pratiklerine ba"lanyorlar. Versiyonlarndan biri
lm tedeki bir hayata, bir te dnya d!ncesine do"ru itiyorlar ruh g, ahiret
"retileri... Nietzschenin hatrlatt" gibi ruhun lmszl" inanc herhalde ok
basit bir deneyimin yanl! yorumlan!yd: lrken knma ve can eki!me grnts
ve sanki bir !eyin bedenden kopup gitti"i fikri...
lm bir te dnyann ya!antsna atan dinsel ve ahlaki "retiler lmn bu
d!sall"n onun evcille!tirilmesi iin bir are olarak kullandlar. Hayat lmle
yarglamak... Ya da daha sofistike ve tek tek tm bireylere kadar uzanan bir mutlak
Tanr sorgulamas, Son Yarg... Hayatn artk bir sonu, bir amac ve daha yksek,
a!kn bir dzlemde yer alan bir hedefi vard. Herakleitostan ba!layarak Spinozaya
dek vard"n syledi"imiz ikinlik d!ncesi hep bu a!knlk "retisi tarafndan
dinsel ve d!nsel bir bask altnda tutulmu!tu.
lm konusundaki en ilgin felsefi tutumu Spinozada buluyoruz: canl bireyin
znn de"il varolu!unun sonlan! olarak lm onun iin bir hitir ve onun bilincine
hi bir kavram sunamaz. Ba!ka bir deyi!le bir hilik olan lm d!nmek bir hiten
ibarettir.

Topl umsal Ti p Ol arak ocu!un Si nemada Temsi l i
Ulus Baker
k! noktamz bu kez Jean-Pierre Faye'n olduka scak ama bir o kadar da a"r
felsefi bir karakter ta!yan bir Heidegger metni... Daha do"rusu gnmzn baz
Fransz d!nrlerine yneltti"i bir sulama metni bu... Diyor ki, sadece Nazizme
"yanda!" olmanzn tescil edilmesi yetmez --onun kar!snda duydu"unuz bir "korku",
btn tekilli"iyle, felsefenin ve toplumsal hayalgcnn amplifikasyon etkisiyle
artarak, herkese geebilir, bula!abilir... Sorun bu korkunun ve "d!me" duygusunun
(Angst diyordu Heidegger) kar!sna karlabilecek imajn ok yaln ve muhte!em
olu!uydu --bir ocu"un gzlerinin nnde musluktaki ya da ya"mur sonras bir
yaprak zerindeki damlann olu!umu...
Sinema, tarihinin belirli dnemlerinde ocuklara ihtiya duydu... Chaplin'in The Kid'i,
Eisenstein filmlerinde ate!e ya da uurumlardan a!a"ya atlan bebekler... Ama !u
kli!e "ocu"un masumiyeti" lafna hi ihtiya duymadan, ocu"un perdede beliri!inin
bir !eceresi karlabilir: nce Rossellini ve Ak #ehir Roma'da... Sonra Almanya Yl
Sfr'da intihar eden ocuk... De Sica'nn Bisiklet Hrszlar'nda babasnn
a!a"lanmasna !ahit olan ocuk... Yeni-Dalgann model filmlerinden birinde,
Truffaut'nun 400 Darbe'sinde krsal dnyasndaki btn mutsuzlu"undan kaarak
Paris'le zde!le!en ocuk... ocu"un bir !ahit olarak varl" Griffith'in "aksiyon"
filmlerinde de bir !ahitliktir, bahsetti"imiz "zaman-imaj" filmlerinde de (mesela
Satyajit Ray ve Apu)... Dahas Wim Wenders'in Berlin stnde Gkyz filminde
d!m!-dola!an-flneur mele"i bir tek ocuklar grebiliyorlar... nk bir ocuk iin
"her !ey yenidir", ilk kez grlmektedir --Faye'n and" su damlas gibi...
Aktr olarak oynatlmas en zor insanlar olan ocuklara sinemann hangi amalarla
ihtiya duydu"u ayrca ara!trlmas gereken bir konudur (ve bu soruna ocuklarn
reklamlarda "smrlmesi" de, ne diyelim, dahil edilmeli). Filmik dzlemde bir
ocu"u porno filmde bile oynatabilirsiniz (kurgunun gc sayesinde)... Deleuze
"zaman filminin" ocu"a her zaman ihtiya duymu! oldu"unun ve duyaca"nn altn
iziyor: nk "!ahitlik imajlar" en kolay ocuklardan koparlp alnr... Eylemde pek
bulunamayan, ama "seyreden" varlklar olarak... Ve znel kamerann icadnda
"ocuklu"un" ok nemli bir katks vardr. Hep yeni !eyler sunan bir dnya... Ama
bu esas olarak --bu devi stlenecek arkada!lar iin sylyorum-- gnmz $ran
sinemasnda gerekle!iyor... Kiarostami, Makhmalbaf, Panahi ve di"erleri... Bir $ranl
kadn ynetmen ba! ak bir kadn perdede gsterme yasak oldu"u iin, sa tra!
edilmi! bir ocu"u o"lan kl"nda devreye sokmu!tu filminde...
Bu devi yapacak olan arkada!larn ocukluklarndan en az iki --ama birbirine
ba"lanmas gerekmeyen-- an-imaj olmal... Bende mesela nerede bilmem, ama
ya!mdan byk de"ildim herhalde, bana etek giydirildi"inin bir imaj var...
Banyodan korktu"umun, ya da oyuncaklarla ilk ili!kimin ekice benzer bir !eyle
onlar krmakta olmam oldu"unun... Daha ge bir dnemde ise, Trkiye'ye tatile
geldi"imizde, galiba Belgrat ormanlarnda babamla birlikte e!ekten d!t"mz
zaman, ona d!t"mz haber vermek zere "d!tk galiba baba" dememin...
Bunlar e!itlendirdike ve yeniden rettike herkes bir Fellini olabilir ama i!te bunu
yapamaz... nk bu baz tehlikeli yzle!meler ierecektir --an any aar...
Bergsoncu ilke uyarnca tek bir imaj hafzann btnn me!gul eder... Bu durumun,
bir Godard karakterinin "demek ki lmemi!im, nk btn hayatm bir film !eridi
gibi gzlerimin nnden gemedi" dedi"i kli!e-kovucu tavrdan pek bir fark yoktur...
Sonuta Bergson'un dedi"i gibi kendinizi topyekn hafzann iine yerle!tirmeden
hibir !eyi hatrlyor de"ilsinizdir. Alg-imaj ile an-imaj arasndaki esas radikal fark
budur. Freud buna paralel olarak ocuk ryalarnn --ki basittirler, d!lr, kalklr,
oynanr, dayak yenir vesaire-- yeti!kin ryalarndan farkl olarak katlanlabilir ve ok
daha "realist" olduklarna dikkat ekiyordu... Gizli kalmas gereken "rya d!ncesi"
belirdi"inde bize bir "kabus" gibi gelir... Ve uyanrz sonuta, diyordu Freud...
Ba!kalarna, mesela Jung ekolne greyse ocukluk bir arketipler in!as dnemidir ve
hayatn herhangi bir annda belirebilir. Bunun Freud'unkine olanla ok daha sa"lam
ve estetik adan (dolaysyla bizim amzdan) ok daha anlaml oldu"unu d!nmek
isterdim... Jung yer yer arketiplerin genetik kaltmn imajlar halinde yansmas
olduklarn d!nyor gibidir... Oysa imaj btn zgl maddili"i iinde ba!ka bir
yerde grmek gerekiyor: alglanan veya hatrlanan nesnelerin bizzat kendilerinin imaj
olduklar bir gereklik dzleminde --ki bunu en iyi Bergson'da formle edilmi! olan
bir kavram dahilinde buluyoruz... Srenin $maj...
yleyse nerebilece"im videografik imaj kaba hatlaryla !yle: bir ocukluk ansnn,
belki de bo!una (ama bu da bir film olur) yeniden alg alanlarnda aran!... Bunu
sinemada en iyi ba!aranlardan birisi Wim Wenders'tir... Annemin puantiye bir
etekli"inin an-imaj !u anda hala var bende; ama bizim ocuklarmz bizim
giysilerimizde byle bir kalc imaj tanmayamayacaklar. nk moda artk kalc
elbise stne de"il, her yl de"i!en elbise zerinde in!a edilen bir hiper-kapitalist
sektr haline geldi... $lk devdeki "sessizce yitip gitme" srecine yeniden geri
dnyoruz burada: foto"raf teorileri genelde tuhaf bir !ekilde lmle alakal olurlar --
Bazin, Barthes. hatta ilk portrelere bakan Baudelaire ve onu yazsyla takip eden
Walter Benjamin... Bunun nedenlerini derslerde epeyce tart!t"mz d!nyorum.
Ama artk can alc soruyu sormann vakti geliyor: lmn "yitip gidi!" olarak
yeniden formle edilmesi... Farkedilemezlik bu durumun esasdr (Deleuze-
Guattari'nin "devenir imperceptible" kavram). Mesela ocukluktan ne zaman km!
oldu"umuzu hatrlayabilir miyiz? Yalnzca diyebiliriz ki "hala kmaktayz" ve demek
ki hala "yer yer ocukla!yoruz"... ocukla!may gze almak cesaretine ise mesela
"sanat" adn yak!trsak ok abartm! m oluruz, emin de"ilim... Wenders "yeni" ile
"ocukluk" arasndaki ikin ba" ok iyi kavram! bir sinemac olarak grnyor.
ocu"un filmik imaj her !eyden nce bir manzaraya "maruz kalmak" !eklinde belirir.
Griffith de bunun farkndayd ki, sava! ve arbede iinde, be!i"inde a"layp duran bir
bebe"in close-up'n asla ihmal etmezdi... Chaplin ise The Kid'de ocu"u dosdo"ru bir
filmik kahraman olarak sunuyordu: yardm edilecek, baklmazsa d!ecek, ama buna
ra"men yeti!kinli"in btn glerini ve #arlo filmlerinde gerekti"i gibi, btn ironik
madrabazl"n daha !imdiden iinde ta!yan bir o"lan... Bu imaj giderek
kli!ele!ecektir ve asla bir daha #arlo filmindeki masumiyetine geri dnemeyecektir...
$nsan tr yavrunun greli olarak en ge "byd"", dolaysyla uzun bir sre
bakma muhta oldu"u tr diye bilinir. Bu bymenin ola"anst gecikmesine
insanlar farkl adlar yak!trdlar. kimisi deha dedi, kimisi kudsiyet --bazlar
masumiyet diyorlar ve Nuri Bilge Ceylan bunu yeniden ke!fetmek iin ocuklu"unun
geti"i kye geri dnmek zorunda hissediyor kendini... Ama ocuklu"u tart!mak iin
bu gzel filmlerin mistisizmine o kadar da ihtiyacmz yok... Bunun iin bir ocu"un
kahkahasyla bir su damlas Reynaud'nun filminde oldu"u gibi yeterli olabilir.
ocuklu"a dair en yetkin filmik imajlar nce Rossellini'nin "sadece seyretti"i kedere
katlanamayp len" ve aslnda bu kederi "anlad"" ve "payla!t"" konusunda hibir
izlenim edinemedi"imiz o o"lann intihar sahnesinde beliriyor --nedensiz mi? Hayr...
Biliyoruz, sava! Naziler iin ok do"al grnen bir intihard. Ve hibir yeti!kin,
kendilerini sorumlu hissedenler de dahil olmak zere, sava! bitti"inde intihar etmedi...
Olsa olsa kendilerini sorumsuz ve ezeli-ebedi olarak hakl hissedenler intihar ettiler ve
bu Nazizmin lm ve !eref kltne uygundu (Hitler, Goering ve di"erleri)... Peki bir
ocuk sava!n bitiminde neden intihar ediyor? Bu neorealizmin bir realizm eksikli"i
de"il, grsel-i!itsel dnyamza soktu"u bir kuvvettir. Hatrlayalm ki, birinci sava!
"ba!arl" bir devrim sayesinde konstrktivizmi do"urdu... $kinci sava!, liberal
Amerikanizme, Marshall Planna ve Stalinizme vararak "dekonstrksiyon"u do"urdu
(bugn Derrida, ama bir zamanlar Heidegger'in Abbau'su)... Almanya Yl Sfr'da o
intihar eden ocuk her !eye, aclara, yoksullu"a, ktl"e bir nevi maruz kalr --
Amerikan filmlerinde oldu"u gibi kendi ba!na geldi"i iin de"il, "!ahit oldu"u"
lde... Onca ktlk kendi ba!na gelmi! olsayd zaten intihar etmesine gerek
kalmazd, birileri onu zaten yok ederdi... Ekrandaki bir ki!ili"in ayn zamanda
ekranda grd"mz olaylara, manzaralara "!ahit" oldu"unu hissetmek iin sinema
Rossellini ile Visconti'yi beklemek zorunda kalm! ve bu da ok yce bir durumdur.
Sinema ve kurgu tekni"i (Kule!of Etkisi) en ba!tan beri farkndayd, ama onu nereye,
hangi mant"a yerle!tireceklerini henz bilemiyordu. Sinemada biri perdede
grnd"nde tpk tiyatroda oldu"u gibi bir eylem yapmas beklenir... ehov
ilkesince duvarda bir karabina aslysa erge ate! edecektir... Rossellini, zellikle
Almanya'da ekti"i bu filminde her !eyi askya alr --karabinay da, Berlin kentinin
yar yknt halini de... Ama bunu ancak bir ocuk gzyle yapabilir --her !eyin yeni
oldu"u bir ocuk gzyle...
#ahit olduklarnz nedeniyle intihar edebilirsiniz --!ahit olmakla kalmadysanz zaten
ldrlm!snz demektir... Unutmayalm ki toplama kamplar ve gaz odalar
hakknda bilgiler o yllarda travmatik kesinliklerini kazanmaya ba!lam!lard ve bu
travma hala Avrupa'nn (anla!lan mesela gnmz Amerika'snn ya da $srail'inin
de"il) kader izgilerinden birini olu!turuyor. Bu imajlar Deleuze'n deyi!iyle salt
optik ve sesli "d!nce" imajlardrlar.
Peki "d!nce" imajlarn bir ocu"a ykleyip durursanz ne olur? Bir ocuk bir
yeti!kin kadar kapsaml ve yetkin "d!nemez" demek pek bir zm getirmez.

Trki ye ni n Yerl i si Ol mak
Ulus Baker
(Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 43, Sayfa: 3436.)
Cemil Meri, Trkiye aydnnn dnyay, yani Avrupa fikriyatn Marksistlerden
!rendi!ini syledi!inden beri muhafazakr fikriyat artk yerlilik d"ncesini
temel hedef olarak almalyd. Ama bu trden her d"nce, gemi"iyle ortak olmak,
onunla birlikte oturmak iste!ine dayanr. Bizim muhafazakrlarmzda byle bir istek
yok.
Bu tr muhafazakrl! harekete geiren duygular ve tutkular gemi"in de!erlerinin
korunmasna, ayakta tutulmasna ynelik olmaktan ok, gelece!e yneliktir.
Muhafazakar, zellikle modern a!n insandr; eski, geleneksel denen toplumlarda
muhafazakr yoktur. Bunun nedeni ise ok kolay anlatlabilir: gelenek, e!er
gerekten gelenekse, zaten kendini koruyacak gce sahiptir ve insanlarn onu
korumak, muhafaza etmek iin beyinlerini zorlamaya ok ender durumlarda
ihtiyalar olur. Muhafazakrlk, ancak gelenek ortadan kalkarak tarihsel bir hayal
perdesinin arkasnda kald! andan itibaren mmkn olan duygusal bir ya"antdr.
Muhafazakr, gemi"e ynelik de!ildir, gelece!e yneliktir: yani ocuklarm,
toplumum, gelecek de benim ya"ad!m gibi, benim arzulad!m gibi ya"asnlar ister.
Bugne kadar, gemi"in de!erlerini korumak, atalarn mirasn savunmak ok kolay
rkl!a ve fa"izme yol aan tutkulara dn"tyse, bunun nedeni, bir muhafazakrn
kafasndaki gelene!in byk bir ksmnn devlet, aile, vatan, lke, millet, halk gibi
greli terkiplerden olu"masdr. Yerlilik fikri de bu terkiplerden pek ba!"k
de!ildir.
Fikir ithali
Tanzimat'tan beridir, fikir ithalinden ba"ka bir "ey yaplmad! halde, hala bir
yerlilik varsaym, hi de!ilse bir miras olarak dile getirilip duruyor. #thal fikir
denilen "eylerin kar"snda sanki yerli mal herhangi bir fikir varm" gibi. Bu adan
d"nce akmlar, zellikle radikal saylabilecek ele"tiriler retmeye elveri"liyseler,
yerli olmamakla pek kolayca sulanyorlar.
Yani, Trkiye'de de, "u ya da bu tarihlerde, olur olmaz ki"ilerin a!zndan hep
duydu!umuz bir cmle: Snf mcadelesi d"ardan ithal edilmi" bir kuramdr. Bu
szlerin "u ya da bu tarihte dile getirilmedi!i herhangi bir lke veya lisan gerekten
yok gibidir.
Hatta sol d"ncenin de bu yerlilik fikriyatndan tam anlamyla ba!"k oldu!u
sylenemez. Postmodernist diye tabir ettikleri Foucault'nun evirilerine bile lks
gzyle bakan evreler oldu. Bu da bir bakma yerlilik adna yapld. Sanki bu
d"nrn acmaszca ele"tirdi!i kurumlar ithal etmek zere yz yl inanlmaz ve
srncemeli modernle"me abalarna giren bu lke de!ildi.

Ekonomi - Politik
Marx'n ok keskin bir gzlemiyle, ekonomi politik Adam Smith ve Ricardo'dan
nce, kesin olarak sylemek gerekirse yoktur. nk onlardan nce zenginlikler;
toprak, hazine gibi byk ve nemli nesnelerdir. Bu iki adam i"in iine kartezyen bir
"eyler sokarak ekonominin nesneler dzenini tam anlamyla tersine evirir. Dedikleri
"u: Ekonomik de!erden bahsedecekseniz, artk nesnelere bakmay brakn. zneye,
nasl grnd!ne, bakn. Bylece retken zne diye bir "ey do!acaktr, de!erin
kayna! znelliktir, yleyse zamandr, mekan falan de!il. Krn a"ikr znelli!i
de!erin gerekle"ti!i sarmal sre, ba"ka bir deyi"le birikim. Marx'n ele"tirisi,
ekonomi politi!in iki mucidinin bu znelli!i pek de adam gibi de!erlendiremedikleri,
bir noktada braktklardr. En az iki znelli!in konuldu!unu gremiyorlar, eme!in ve
sermayenin znelliklerini.
Emek gcnn sahibi olarak i"i snfnn yerli olmamas, uluslararas olmas
kanlmazdr yleyse. Endstriyel kapitalizm ku"kusuz bu insanlar o!ullu!unu
yerlile"tirmeye, vatan sahibi klmaya abalayacaktr. Yine de Marx, i"lerin byle
yrmedi!ini, endstri kentinin, zerinde al"lan topra!n pek de bir vatana
benzemedi!ini sylemekten geri kalmayacaktr.
Paris d!erken
Marksist d"ncenin yerlili!e olanak vermedi!i ynndeki d"nce her durumda
do!rulu!unu koruyor. Bunu ulusalc sol gibi bir adlandrmayla, ele"tiri hedefi
haline getirmek ise, zellikle ge kapitalizm ko"ullarnda, gerekten glntr.
Ekonomi politik yer ya da yurt mevhumlarn tanmyorsa bu onun bir eksikli!ine
de!il, i"ere hayali mefhumlardan daha derin bir dzlemden bakabilmesine
yorulmal. En azndan II. Dnya Sava" sonrasndaki kapitalist birikim modelinin
sonuna yakla"ldka beliren kanlmaz sreci, yerle"ik proletaryann yeniden
yerinden yurdundan oldu!unu, gmen eme!inin uluslar-tesi kapitalist sistem iin
yeni bir model olu"turmaya ba"lad!n grmek gerekir. Zira bugn, sermaye
merkezlerinin aslen yerle"ik proletarya tarafndan de!il de gmen eme!i tarafndan
nasl sk"trld! ortadadr. Fransa'da ya"ananlar bunun tezahr.
Ekonomi-politikten geecek bir d"nce yerlilik mefhumunun, zellikle sol dil iin
pek de verimli olmad!n, tam anlamyla bir zayf d"nceye delalet etti!ini
sylemek gerekiyor.
D"nce Terr
D"nce dnyasnn bugn artk bir zamanlar Marx'n Ruge'ye yazd! mektupta
dedi!i gibi, acmasz bir ele"tiriye, kutsal saylan her "eyi tepeden trna!a ele"tirmeye,
ksacas putlar kracak bir fikirler terrne ihtiyac var. Muhafazakrlk ve yer
yurt mevzular hibir zaman bu d"nce terrnn kapsam d"nda tutulmamal.
Sosyolojik manzara
Kimlik, aidiyet, bunalm gibi mevhumlar, sosyal bilimcilerin yerlilik
ihtiyacn daha ne kadar doyurur bilmiyorum. Ama en basit toplumbilimsel hayalgc
bile bunlarn artk bilimsel bir veri olmadklarn, olsa olsa baz duygusal retimlerin,
grnr ya da grnmez glerce maniple edilebilecek rnleri olduklarn
gsteriyor.
Yerlili!i kapsamann bir tr o!ulcu d"nce kriteri oldu!u varsaylrken, bunlarn ne
kadar genel soyutlamalardan ibaret olduklar gzden karlyor.
Marksist analizin temel mefhumlarnn sosyalizmin kurumsal k"yle artk
ba"vurulmayan arkaizmlere benzetilmeye ba"lamas gerekten dnyann
anla"lrl!nn epeyce azalmasna yardmc olmu"tur.
Yerlili!e kar" otonomi
Sosyal bilimler, hatta kendisini bunalm iinde hissetmekten neredeyse gizli bir haz
duydu!u sanlabilecek Marksist-sosyalist d"nce, zellikle Trkiye'de bir
yabanclk ku"kusuyla kar" kar"ya kalnd!nda pekl "u yerlilik d"ncesine
saplanma tehlikesine maruz kalabilir.
#eriden ya da d"ardan sulayanlara , modern kapitalizme eklemlenme sreci ad
verilen bir kronoloji iinde acaba onlarn ne kadar yerli olduklar sorgusunu
yneltmekten kanabilir.
Modernle"me, aslnda kapitalizmin modernle"mesi olmayp, kendi ba"na ele
alnabilecek bir "ey olsayd, onun evrensellik iddiasnn da kar"sna dikilen
geleneksellik ve yerelli!e geri dn" iddialarnn da ne kadar rk olduklarnn
farkna varmayabilirdik.
Grd!mz yalnzca insan topluluklarnn bir taraftan smrlmekte, ge
zorlanmakta, yoksulla"makta olduklar, te taraftan zerk znelliklerini retmekten ve
direnmekten asla geri kalmadklardr. Bu adan yerlilikten uzaklk sulamasn,
yerinden yurdundan her an edilebilecek gebele"mi" insanlara yneltmek samal!n
daniskasdr.

Vi cdan: Romant i zmi n Uf ku
Syle!i: Ahmet Telli / Ulus Baker
TOP!YA mevsimlik hayatbilgisi kitab 6, Ocak 1999
Vicdan, ahlaktan farkl olarak bir g durumudur...
Bir ba"lang hali... Do#aya, tarihe, gemi"e ve gelece#e duyulan bir ilk
sorumluluktur
Voltaire''in Zadig''i, bir bakma romantik bireyi imliyor, yaratc, tek ba!na,
do"ayla btnle!mi! vesaire... Bu Zadig, naif ve krlgandr ayn zamanda...
sonunda her !eyden kopup Frat kysnda marul yeti!tiriyor. Gnmzn
romanti"i ise, meczuplar m dersiniz...
Romantizmden nce bir tr romantizm ncesi duruma gz atmak gerek... Zadig henz
bir romantik birey de#ildi; bu tr bir bireyselli#in ncs ve en etkili ki"ili#i olan
Rousseau''nun ya"amnn bir parodisi, bir dostun glendirdi#i bir parodi oldu#u
sylenebilir... Romantizmin iki anavatan var: birisi Almanya, nce Sturm und Drang,
ardndan Goethe, Hlderlin ve Hegel''e varncaya dek... Tmyle "a#r" edebiyat, "iir
ve felsefe iinde serpilip geli"iyor... Dertleri ise, varolu"un bir tm olarak kavran".
Akl ile duygularn ok serte kar" kar"ya gelmeye ba"lad# bir dnyada bu ikisi
arasnda nasl bir uzla"ma, nasl bir "birlik", nasl bir btnlk olu"turulabilir? Bir
taraftan Kartezyen, bilimlere ve Aydnlanmann hedeflerine kar" bir reaksiyon
ieriyor; te yandan en iyi formln Novalis''in bir sznde bulan bir "ki"isellik"
(bireylikten ok) retiyor. Bu sze gre, hangi sava", hangi Devrim, tarihin "u ya da
bu annda gerekle"mi", byk ya da kk hangi "olay" ayn zamanda benim "ki"isel
meselem" de#ildir? !"te romantik bireye ya da ki"iselli#e ili"kin felsefi formln bu
oldu#unu d"nyorum... Bu Alman kaynakl, idealist felsefenin macerasn
temellendiren "Byk Romantizm"dir...
Romantizmin ikinci kayna# ise Protestan !ngiltere''nin krlarnda ye"eren "minr" bir
edebiyat oldu kanlmaz olarak... Tonalitesi minrd, nk belki de Roman
sanatnn ilk grkemli eserlerinin kadn yazarlarca (Bronte, Austen) verilmi" olmas
bu sonuca yol at... Protestanlkla, ki"isel hayatla btnle"tike romantik birey
kadnla"r, bir "duygular e#itimi" programna dn"r... Alman Romantizmine kar"t
olarak !ngiliz kadn edebiyatnn romantizmine bu yzden "minr", "kk"
romantizm diyorum...
Alman Burjuva devriminin ge bir devrim olmasna kar!n, zellikle d!ncede (bir
bakma felsefede) yaratc ve etkileyici olmasn nasl aklayabiliriz?
Bu sorunun cevabn nce Goethe, sonra da Heine vermi"lerdi... Goethe, Rnesans''n
gecikmi" bir topyasn dillendiriyordu: Topyekn birey, evrensel bir mikrokozmos,
kainatn tmyle mutlak olarak uzla"m" bir "ki"ilik" ideali... Rnesansn salt akli bir
u#ra# olan bu "uomo universale" (evrensel insan) aydnlanma a#nn Almanyasnda
herhalde toplumsal olmayan "ki"isel devrimler" iinde snrlanmak zorunda
kalacakt... Heine''nin Alman entelektellerini ("airlerini, filozoflarn vesaire) karaya
vurmu" istiridyelerin okyanusun gelgitlerinin ritmine gre alp kapan"larna
benzetmesi bu hali tmyle aklar... Ama bu ayn zamanda muazzam bir estetik
kudreti, bireyselli#in kapanm"l#na ra#men edebiyatta, "iirde, mzikte f"krp duran
bir tr estetik "iddeti uyandrmaktan geri kalmad...
Beethoven, Napolyon''a ithaf etti"i senfonisini hayal krkl"na u"ramas sonucu,
ithafn zerini izerek i !iddeti kendine uygulayan ama hep hayal krkl"n
ya!ayacak bir romantik tipi canlandryor mu gzmzde?
Napolyon, i"te Heine''nin dedi#i gibi i"leyen bir ruh halini nce uyandrp sonra da
katleden ki"i olarak ortaya kt... Onu "Beyaz Ata Binmi" Mutlak Ruh", a#n Geist''
olarak selamlayan Hegel''i hatrlamak gerekir burada... Ama ayn Hegel, bir gn
niversitesinde al"t# Jena kenti, Napolyon ordular tarafndan bombalanrken,
pencereden a"a#ya bakyor ve avluda, topu ate"inin altnda al"may srdren
marangozlar seyrediyor... Btn o sistemli Hegel felsefesinin k" noktasnn bu
manzara oldu#unu sezebiliriz, dnyadaki iki temel be"eri kudret, sava" ile emek...
Jena felsefesinin rn olarak okudu#umuz "u Ruhun Fenomenolojisi, o alabildi#ine
sistematik eser, Hegel''in kar"la"t# bu ya"antdan, bu manzaradan kaynaklanyormu"
gibi de okunabilir; nl kle-efendi diyalekti#i... Sava" kaybeden Napolyon,
romantiklerin -zellikle resim alannda- vazgeemeyecekleri "resmi" hafzaya
yerle"mekten geri kalmad... Beethoven''in eserini "hakeden" Napolyon ku"kusuz
yalnz Romantiklerin kafalarndayd, onlarn kendi "ki"isel" Napolyonlaryd... Ama
nemli olan bu "znellik" de#il, bu znelli#in ne tr bir yaratma olanak sa#lad#dr.
Btn bunlar Novalis''in formlne yeni rnekler ve grnmler sa#lar: Hangi sava",
hangi devrim, co#rafi ve tarihsel uzaklk ne kadar byk olursa olsun hangi "byk",
dolaysyla "kk" olay ayn zamanda benim "ki"isel meselem" de#ildir ki?
Romantizmi "byk" ve "kk" romantizm diye ikiye ayrmam bu ereve iinde
anla"lmal. !ngiliz kadn yazarlarnn ok derinle"tirilmemi" ama ki"isel ya"antnn
btn yzeylerini alabildi#ine de"ip kullanan roman sanat, yani bu minr edebiyat,
Heatcliffe efekti diyebilece#imiz bu yzeysellik byk romantizmden o kadar uzakta
de#ildir...
Politikann ve ekonominin romantik kaynaklardan beslendi"inde ortaya kan bu
i-tepkisel !iddet, d!a ynelik bir !iddete mi dn!yor? zellikle Alman
ekonomisinin (Bismarck) zkaynaklarna bakt"mzda gzlemliyoruz gibi...
Ben e"ittir, Ben formlnn filozofu Fichte, Alman ekonomisinin kaynaklarndan
biridir. !ngiliz ekonomi-politikileri rasyonel bireylerin kar maksimizasyonunu
formle etmeye al"rken Fichte, kapal bir ticaret devletini neredeyse bir romantik
topyann doru#u gibi dile getiriyordu... !lerideki "iddetli ve "iddetsiz btn Alman
"milliyetili#inin" kayna#nda, tepeden inme Jnker brokrasisinin modelince geli"en
Alman kapitalizminin, endstrile"mesinin kayna#nda Fichte''nin, ardllarnca
"azaltlmaya", dizginlenmeye al"lan (szgelimi Hegel) bu "romantik a"rl#"
yatyor gibidir. Nietzsche''nin tam isabet kaydetti#i nokta.. Alman d"ncesinin ve
kltrnn yumu"ak karn da budur: "iddet trnn en kts, insann kendi benli#ine
ynelik "iddeti ele"tirmeden "iddeti, zulm d"salla"m" saldrganlk biimlerini
ele"tirmeye kalk"masdr... Romantik bireycilik o#u zaman bu ilk "iddette kalr,
tesine gemez, bir "ka"" gibi grnr... Romantik bireycili#in e"itli formlarn
ele"tirirken Carl Schmitt''in gstermeye al"t# romantizmin tam da bu
grnmdr.
Peki Do"u? Do"ulu insann romantizmi bir ya!anmam!l"a, taklide dayal,
yapmack ve hissi bir kltr mdr? Yoksa tarif edemedi"i bir vicdan olarak hep i
dnyasnda sakl m kalacak?...
Do#u''nun dereceleri var tabii. Byk 19. yzyl Rus romannn be"i#i olan lke,
herhalde en az Osmanl kadar do#ulu, bir o kadar alacal bulacaldr... Ayn lde bir
despotizmle ve otar"iyle ynetilir... Yapmack ve taklit hissiyat bu byk romann
ye"erdi#i ortam olmaktan geri kalmad... Bireysel yaratcl#a yaplan vurgu
romantizmin yalnzca bir znelli#i, onlarn kendileri hakknda ne d"ndkleridir.
Pu"kin, Gogol ve byk Rus edebiyat inanlmaz dzeysizlikte ve yapmacklkta bir
edebiyat kltrnn iine grtla#na kadar batm" durumdadr... Onlar de#erli klan,
Rus intelligentsia''snn modern ya"ama bir arma#an olan gl, politik nitelikli bir
"edebi ele"tiri"nin baz i"lere eki dzen vermesidir. Edebiyat ele"tirisi romantizmin
doruk noktalarndan birisidir ve Rus icaddr. O dnemde olsa olsa Marx''n Kutsal
Aile''si, kendine zg ba"ka nedenlerle, "edebiyat ele"tirisi"ni ieriyordu. Ama edebi
ele"tiri kltrnn Avrupa''da "uzmanla"t#n" pek syleyemeyiz. Bu kltre Do#ulu
ya da Batl deyin, farketmez, bir Rus icaddr; Herzen, Byelinski ve di#erleri... Bu
sayede Rus edebiyat 19. yzyln en derin romann retmeye adeta zorlanm" gibidir.
Rus intelligentsiasnn o sradaki portresi, kendisine zorunlu olarak bir "Bat"
yaratmak zorunda olan bir adamn hikayesidir: O adam Batya gidecek, onlardan
bilimleri, sanatlar, ahla#, felsefeyi #renecek ve elbette taklit edecektir, ama esas
sorun o de#ildir... Batya gidiyorsunuz ve bu Baty kendinizin uydurdu#unuzu,
onun sadece sizin kafanzn iinde varoldu#unu #renmekten ba"ka hibir "ey
yapamayp geriye, otar"iyle ynetilen, mutsuz kyl kitlelerinin zgrle"mek bile
istemedikleri lkenize geri dnyorsunuz... Bugn Do#unun Batnn "hayali" bir
icad oldu#u do#rultusunda ok "eyler yazlp duruluyor. Oysa bir ba"ka adan
bakld#nda; Bat Do#unun icatlarndan biridir. Her durumda, taklit dedi#imiz "ey
iinde bir tr romantizm ta"mak zorunda... Taklit ve kltr tercmesi konusunda
Do#ulu kimli#e dair bir tart"may hala srdryoruz. Oysa taklit de bir ya"antdr ve
hakknn verilmesi, de#erlendirilmesi gerekir... Burada Rus icad oldu#unu
syledi#im "edebiyat ele"tirisi" bir "be#eni" meselesini ortaya koyar. Oysa bir
romanti#e "be#eni"den bahsederseniz kendisini mutlak bir huzursuzluk iinde
hissedecektir, bu benim ki"iselli#im, varolu"la kavu"mam, do#ayla btnle"me
tarzm; nasl olur da bunu birilerinin "be#enisi" ile yarglanmaya terkedebilirim...
Ele"tiri roman, ikin romantizminden kurtararak ba#msz bir kltr, bir edebi tr
haline getiren "eydir. Romantizmi d"lamaz, onu retimine ve yaratcl#na dikkat
gstermeye mecbur eder. Bu anlamda, Herzen ve Rus edebiyat ele"tirisi bir tr minr
romantizmin atmosferinden uzakta de#ildi.
Bu minr romantizm 19. yzyl sonunda edebiyatmza girmeye ba!layan roman ile
bir sentimantalizm kazanarak bugn hl edebiyat tarihilerimizin
vazgeemedikleri kaynaklar olarak duruyor. Szgelimi Namk Kemal''in Zavall
ocuk''unda etkilendi"i, ama bir trl ula!amad" Victor Hugo, alttan alta
kendini sezdiriyor, ama Zavall ocuk, daha o dnemde bile "zavall" kalyor... Bu
durum, Trk Romannn geli!kin rneklerine ra"men genel olarak bu
sentimantalizmden romantizmin kayna" olarak vazgeememi! oldu"unu mu
anlatyor?
Romantizmin Novalis ile birlikte formle etmeye al"t#m genel bir forml var: En
uzak, en nemsiz, en ki"isel ya da zel olay bile, kltr hayatnda istedi#i kadar
kendisini gzlerden saklam", al"kanlklara szm" ve sorgulanmam" olarak kalsn,
nemlidir. Romantik imgelem iin dnya bir btndr, sadece bilgiyle, kavray"la,
anlamayla yakalanmaz, onu hissetmek, duymak, onun iin kayg duymak da
ya"amann tarzlarndan birisidir. Bunu Majr Romantizm, Goethe''nin diliyle formle
etmi"ti... Gnmzde Romantizmin ayrcalkl ifadesini buldu#u tr sinemadr, roman
de#il. Namk Kemal dneminde sinema henz yoktu ve Osmanlnn son dnemlerine
kadar tan"mad# bir kltrd sinema... Cumhuriyet dnemindeyse Muhsin
Ertu#rul''un "tiyatro uyarlamas"ndan ba"ka bir "eyler yapmaya al"an
sinematografik rnlere geit verilmedi. Sinema olsayd, Namk Kemal''in Zavall
ocuk''una belki bugn "byk bir eser" gzyle bakabilirdik. Romantizmin
sulugzll#nden en uzak bir sinemacnn, Jean-Luc Goddard''n eserinden bir
sekans hatrlyorum, bu sekans, romantizmin "kli"elerinin" tmn ta"r ve terennm
eder: La Chinoise, inli Kz, filminde, gen devrimci kz (gzeldir, yani romantik
kli"elerin ilki) yakalanr, cellatlar ona i"kence edeceklerdir ama kz o kadar gzeldir
ki, yzn bir peeyle kapatmak zorundadrlar... !"kencecileri i"lerini grrken, kz
srekli olarak "devrimci sloganlar" atmaktadr fsldayarak, nk gsz ve
bitkindir... Bu da romantik bir kli"edir sradan sloganlar: Karde"ler...karde"ler.... Ama
buradaki sinema imgesinin doruk noktas, anlatlamaz, ancak grlebilir: Kzca#zn
yzndeki pee, fslday"yla, nefesiyle inip kalkmaktadr, neredeyse yz
alacaktr, ama almaz, pee yeniden d"er... Jean-Luc Goddard, romantizmin bir
kli"esini inanlmaz gte bir sinematografik imge haline getirmi"tir... Katlanlamaz
olan bir gzelli#i kapatmak zorunda olan cellatlar ve i"kenceciler... Seyirci iin
katlanlamaz olan bir rt... Romantizm hibir zaman en sradan kli"eleri
kullanmaktan geri kalmad. Hatta kitle kltrnn en sradan ve budalaca kli"eleri
bile romantizmin malzemesi dahilindedir. Ama romantik duyarll#n gerekten
i"ledi#i noktadan itibaren, kli"eler nce kitlelerin gnlk kullanmndan sklp
alnr, imgelere, herkesi ilgilendirmeye devam eden, ama daha nce hi
kar"la"madklar imgelere dn"r. Romantik edebiyatn srlarndan birisi budur. En
ki"isel, en sradan, en nemsiz bir ayrntdan, en ki"iliksiz kli"eden bir imge, gl bir
imge yaratmak...
Jean-Luc Goddard''n cellatlar aracl"yla duyumsatt" bir !ey olmal... Vicdan...
Tam da burada, romantizmin iselle!tirmeye al!t" bir olgu olarak vicdan,
gemi!ten bugne bir hayalet gibi dola!p durmakta. Yine burada romantizmin
inanca dayal karakteriyle, vicdann dayand" inan bir btnle!me iinde gibi
geliyor bana. Ama yine de, "son romantik" kmseyici anlamna kar!n, yine de
Nicaragua''da, Kba''da, Trkiye''de dola!p durmakta... Nedir bu "vicdan" ve
"son romantik" sizce?
Geenlerde Pierre Klossowski''nin inanlmaz bir romann okudum... Le Baphomet...
Orada romantizmin bile ba"edemeyece#i, hissiyata ve vicdana ili"kin "son sorunun"
sorulmu" oldu#unu d"nyorum. Sorulabilecek en son soruyu soruyor: Bedenden
koptuklar andan itibaren ruhlar birbirlerine kar"abilecek nefeslere dn"rler, zaman
ve mekan snrllklar, bedenlerin hareket ettikleri dnya, onlar iin yoktur artk...
Ama "vicdan" denen "ey, Tanrnn son s#na#dr. Romann konusunu Tapnak
$valyelerinin son gnleri olu"turuyor... Hal Seferleri srasnda bankerlik ve
araclk yapan, ama elde ettikleri zenginlikleri kendileri iin ancak komnal bir dzen
uyarnca kullananan Tapnaklar, kutsal topraklarn kaybedilmesiyle birlikte
Fransa''daki topraklarna sk"p kalrlar. Kral Gzel Filip''in, onlarn muazzam
zenginliklerinde ve topraklarnda ku"kusuz gz vardr ve onlar, belki de Do#ulu
Sufi kltrlerle (o korkun !dris!) kar"la"malarndan gelen baz inan ve ritelleri
nedeniyle sular, kuklas Papa''ya mahkm ve aforoz ettirir ve Byk Efendi''leri
Jacques de Molay''nin de dahil oldu#u elli kadar ileri gelenini odun y#n zerinde
yaktrr. Bu sava" "valyeler ordusu (ordre) bu dnyadaki ya"amlarnda, Haclarn
kutsal topraklara do#ru yolunun bekisi olacaklard... Ama yokedilmelerinden sonra,
artk salt ruhturlar, salt nefestirler... Bu belki de romantizmin varabilece#i en u
noktadr... Ancak ruhlarn "hareketine", "esi"lerine" -nk sradan romantizmin
anlad#nn aksine ruh "esinlenmez", "eser"- nfuz edebilen varolu" biimleri olarak
bu "Tapnak" ruhlar, bedenlerinden kopmu", dolaysyla birka tek bir bedene
girerek, ya da biri birok bedene da#larak birliklerini, ki"iselliklerini, yani
bireyselliklerini "gzden kaybedebilirler"... Ama bu korkun bir durumdur. "Nefes
Karde"lerinin" kutsal grevi artk bu ruhlar "ayr" tutmaktr, ayr, bedenlerinden
koptuklar andaki halleriyle, ba"ka ruhlarla kar"madan, bireyselliklerini
kaybetmeden... Bireyselliklerini kaybettikleri lde, birka bir bedene, biri birka
bedene girerek izlerini kaybettirdikleri lde Son Yarg gnnde Tanr kimi
yarglayacaktr? Bu, romantizmin gcyle dinsel dnyann en derin tahlillerinden
biridir. Birey, sorumludur... Yapt# her "eyden sorumludur... Bu eski bir fikirdir ve
romantizmin k" noktasdr. Ama birey ayn zamanda yapmadklarndan da sorumlu
tutulamaz m? Vicdann ufkunu bulmak romantizmin en nemli sorunuydu. Yalnzca
yaptklarndan de#il -bu en eski d"ncedir, en ilkel toplumdan modern hukuksal
dzenlere varncaya kadar zaten vardr- yapmadklarndan, tekilerden, kendisi
olmayanlarn eylemlerinden, eylemsizliklerinden, yapabilece#i ama
yapmadklarndan, gelecekte yapacaklarndan sorumludur...Vicdann tanmdr
bu...Romantizmin bu a#r, evrensel ve kozmik sorunun formle edilmesinde !sann
nemli bir rol olmu"tur...Sorumlu tutulamayacak bir kar"m haline geldike,
nefesler, Tanrnn Dzeni tarafndan artk yarglanamayacaklardr. Tanrya sadece
yarglanabilmek, sorumlu olmak iin bir "varsaym" muamelesi yapmak; i"te bu
dinsel imann asldr...Klossowski''nin roman, romantik de#ildir ama romantizmin
sorularn en u noktasna kadar gtrr. Artk bireysellik, her trl olasl#n,
gelece#in, "imdinin ve gemi"in btn "nefeslerinin" topla"tklar, iinden sonsuzca
geilmek zorunda olan "her haldir"... !nsani olan hibir "ey benden uzak de#il, sz
bile artk yeterli de#ildir...!nsani olmayan her"ey de oradadr... Klossowski''nin bu
teolojik romann okuduktan sonra romantizmin daha teye geebilece#ini d"nemez
hale gelmemek elimden gelmiyor. Vicdan romantizmin ufkudur; "son romantik" bu
en utakidir ama artk bireyli#ini yitirmi", en a"a#lk ve en stn ruhlarn, nefeslerin
kararsz kar"mndan ibaret bir "aklk" olarak. Romantik birey biraz anlay"szca
formle edilmi" bir laf... Romantizmin ufku bireyli#in da#ld#, ba"ka bireyliklere
kar"t#, sanalla"t#, zaman ve mekan yitirdi#i saf duygular dnyasdr... Devrimci
romantizmin bu yzden artk yeni bir formlasyona ihtiyac var... Ben bunu bir
"aralklar kuram" olarak tanmlamak isterdim. Aralk, mesafe de#ildir. Mesafe
birbirlerine ne kadar yakn, ya da rt"m" de olsalar iki "ey, iki olgu arasndaki
"uzakl#" len "eydir. Aralk ise, birbirlerinden istedikleri kadar uzak olsunlar, iki
"ey, iki olgu arasndaki "yaknl#" len "eydir. Nesnel olarak ayn "eyleri lerler
ama biri uzakl# ve fark, digeri yaknl# ler... $imdi romantik birey, "aralk"
formlne gnderen d"nme tarzlarndan yalnzca birisidir -dnyann en uzak
yerinde gerekle"en bir olay, bir isyan, bir smr, i"kence ve eziyet, kk bir
ocu#un faveladaki mutsuzluk ya da sevin tarzlar -bunlar bize "aralklarla"
ba#lanrlar... yle ki onlar biziz, biz de onlar nk ayn sorunlar, -tek ve bir olan-
ayn hayat ya"amaktayz... Romantizm bir sulugzllk de#ildir, bize ok uzak,
ya"ayamayaca#mz sonsuz sayda ya"antnn bizde ki"isel bir nem kazan"dr...
Novalis forml burada da geerlili#ini srdryor...
Bugn vicdandan en ok sz eden inan sistemleri oluyor sanki... Din ya da kimi
ideolojik e"ilimler... Bu onlarn ikiyzll" gibi geliyor bana... Szgelimi
"ldrmeyeceksin", "almayacaksn" diyen Musa, kavmine "Msr'' soyun"
diyor... Yine vicdandan ok szeden #slamiyet, prensiplerinden biri olarak cihad
koyuyor. Ve yine "sana tokat atana br yana"n evir" diyen Hristiyanlk,
kapitalizmin vah!i yann bugne dek ba"rnda ta!may srdryor... Ne
diyorsunuz bu vicdann "di"er yzne"?
Dinsel dogmatikli#in sosyal biimlerinin en yo#un ele"tirisi -buras konumuzla
yakndan ilgili- Goethe ile teki romantiklerin biraz da hatal yorumlayarak k"
noktas diye kabul ettikleri bir "rasyonalist" filozoftan, Spinoza''dan
geliyor...Romantikler onda vicdan ile zorunlulu#un, akl ile tutkularn uzla"t# bir st
dzlemin bulundu#unu hissetmi"lerdi. Onda akl buyruklar vermezdi. Buyruklar
dinler verirdi ve vicdan akla uygun oldu#u iin de#il, kanlamaz lde gnlk ya
da daha "st" dzey ya"antmzda zaten mecbur oldu#umuz bir haldi... Spinoza
romantizmin yanl" anlad# babasdr; Goethe onu yanl" anlamasa, Rousseau yanl"
yorumlamasa romantizm, zellikle "byk romantizm" mmkn olmazd... Dinlerin
buyruklar vardr; zellikle karma"k, eli"ik, duruma gre verilmi" buyruklar... Ama
bunlar, zellikle !slamiyette grebilece#imiz gibi, tuhaf, "varolu"sal" kimlik
problemlerine de yol amaktan geri kalmazlar. !slami d"ncenin temel
zelliklerinden birisi, taraftarlarnn, savunucularnn, fkh ve ilahiyat alimlerinin pek
sevdikleri bir vurguya olanak vermesidir: Levi-Strauss gibi bir antropolog bunu
Hindistan mslman kltrnde ok keskin olarak gzlemliyor; buna gre, "bizim
dinimiz en stn dindir", nk ok basittir, ok yalndr ...Do#aya ve bilimlere
uygundur... En karma"k grnen sorunlar bile bir rpda halledecek, inand#nz
anda btn hayatnz de#i"tirecek zmleri vardr... Onlar bu zmlere "kurallar"
adn veriyorlar... Ama i"leyi" "udur: Karnn ya da kznn iffetinden "phe mi
ediyorsun?... zm ok basittir; bir rtnn altna kapatrsn onlar... Faiz dince
yasaklanm" mdr? !"in zm ok basittir; taraflar arasnda bir szle"me imzalanr,
orada olayn adna "faiz" denmez, ba"ka bir "ey denir, olur biter... Ama bununla sorun
zlmemi", yalnzca yer de#i"tirmi"tir. Bu kez, ya sokakta karma kzma birileri
srtnrse, dokunursa? O zaman da zm ok basit; kamu mekanlarnda haremlik
selamlk, !ran''da oldu#u gibi ayr otobsler filan... Bu yer de#i"tirme dini mahluku
srekli bir bask, srekli bir "varolu" bunalm" iinde tutar... !smet zel literatrn
biraz kar"trmak bu durumu hissettirebilir.
!nan problemi romantizmin "bireycili#ine" kar"t gibi grnebilir. Oysa romantizmin
belli ba"l biimleri, en azndan bir tema, giderek bir dolgu maddesi olarak
"cemaatlktan" pek de uzakta de#ildirler... !"in ana formln bence ilk romantik
olan, Jansenist bir cemaate ekilen alim olarak Pascal vermi"ti... Soruyordu: Tanr var
m? Tabii ki bunu yzeysel, tanrnn varl#na birilerinin inanp inanmad#n bir
ankette, bir televizyon panelinde sorar gibi sormuyordu... Tanr var m? sorusu birinin
bu konudaki kanaatlerine ya da hissiyatna braklacak gibi de#ildir... Pascal, bu
sorusuyla Tanrnn gerekten varolup varolmad#yla ilgilenmez. Daha ok, Tanrnn
varoldu#una dair bahse giren insann "varolu"sal gcyle", yoklu#una bahse giren
insann "varolu" gc" arasndaki fark, aral# lmek ister... Tanrnn varl#na
bahse giren ki"i, yoklu#una bahse giren ile bu soruyu ku"kuyla kar"layan, cevap
veremem, diyenden farkl olarak hi de#ilse bir "varl#" onaylamaktadr... Yoklu#a
bahse girmek ise tuhaf bir "eydir; bir tr mutsuzluktur, nk varl#n zaten
varsaymad#n bir "eyin yoklu#una bahse girersin... Pascal bir romantik, ilk
romantik klan zelli#i, her"eyi varolu" durumlar ve ya"amsal yaratm kudretleri
halinde d"nmeye abalamasdr. Dnyay, felsefeyi, tarihi, bilimleri "anlamak" ya
da kavramak yetmez, anlamak varolu"umuzla ili"kilerimizin yalnzca bir dzeyidir,
katmanlarndan yalnzca biridir... Oysa bir sanat eseri kar"snda oldu#u gibi, bir "iiri
okurken oldu#u gibi, onu ya"arken ille de anlamakla snrl olmam gerekmez, yeterli
de#ildir ve tm ku"atc de#ildir anlamak; hissetmek, co"ku duymak, fkelenmek ya
da sevinmek de gerekir. Yalnzca varolu"ulu#un de#il, romantizmin de kkenlerinin
sonsuzca varolmay zmeye al"an 17. yzyl d"nce kltrnden kaynaklanyor
olmas kanlmazdr...
Son soru olarak, anar!ist d!ncede romantizm ile vicdan kar!sndaki "tutum" ve
"duru!" neydi diye soraca"m...
Vicdan zerine vurgu yalnzca dinlerin i"leyi"ine ait ahlaki bir sorun de#ildir... Bu
meselenin en ok yo#unla"t# yer, ku"kusuz 19. yzyldan beri "anar"ist" gelenek de
olmu"tur... Vicdan ahla#n ko"uludur, onun nnde gelir, yani ahla#n buyurdu#u bir
tutum de#ildir. Ahlak "vicdanl ol" gibisinden sama bir "ey syleyemez... Her "eyi
buyurabilir, ldrme, alma, br yana#n evir filan der durur ama "vicdanl ol"
trnden bir buyruk anla"lamaz. Ba"ka bir deyi"le vicdan, ahlakl bireyi varsaymaz,
onun "ilk belirtisi", ba"lang noktasdr. Yani ahla#n varsaymdr... nce vicdanl
olacaksn ki herhangi bir ahlak buyru#uyla, kuralyla kar"la"abilecek bir yetene#in,
bir gcn olsun... Bu "u demektir: Vicdan, ahlaktan farkl olarak bir "g
durumudur", ba"ka bir "ey de#il... Ahla# dinsel ya da ideolojik biimler altnda da
olsa, "hayata geirmek" iin bir "d" gce" ya da "abaya" (e#itime, education
sentimentale''e) ihtiya duyulur, oysa vicdan bir "ba"lang hali", d" de#il, i bir
kudrettir... !nsann d" buyruklara, zorunluluklara "katlanabilme" gcne vicdan
diyoruz... Anar"istlerin "Etika"s i"te bu kudrete duyulan gvenden, biraz safa olsa
da bu gcn onaylanmasndan ba"ka bir "ey de#ildir. Bunu bireyden ba"ka hibir
yerde arayamayaca#nz aktr. Atomla"m" bir bireycilikten ok uzakta, do#aya,
tarihe, gemi"e ve gelece#e duyulan bir "ilk sorumluluk"... Romantizmin gleriyle
anar"iyi zorunlu olarak bulu"turan i"te budur...

Vi deo Ars Memorat i va
Ulus Baker
Videonun Antik Dnya'da ve Ortaa!'da ok yaygn olan ve 18. Yzyldan itibaren
basn-yaynn geli"mesiyle birlikte unutulu"a terkedilen "ars memorativa", yani
"hatrlama zanaatyla" bir ili"kisi yeniden olu"turulabilir mi? K!dn ender bulunan,
pahal bir rn oldu!u Ortaa!larda (Spinoza'nn lmnde kitapl!nda 180 kadar
kitaptan fazlasnn bulunmad!n hatrlatmak gerekir sanrm) "suni bir hafza"
olu"turmann nemi bykt. Ars memorativa, ba"ka bir deyi"le mnemotekhne do!al
hafzann glerini arttrmaya ynelik zorunlu bir kltr faaliyetiydi.
Szel kltrn egemenli!i hikye-anlatclarnn icat ettikleri, kullandklar bu kk
tekniklerle i"liyordu. Okuryazar olmad!nz, ya da ok nemli bir takibat srasnda
elinizde kalem-ka!t bile bulunmad!n farzedin. Tek yol d"ncelerinizi ya da
anlarnz "efektif" bir "ekilde her an organize ve reorganize etmenizdir. Ars
memorativa uygulayclar bunun iin Ortaa!da "Yerler ve #majlar Metodlar" adn
verdikleri bir disiplin geli"tirmi"ler.
Bu Metod --kabaca ve zetleyerek anlatmak gerekirse-- "una dayanyordu: zihninizde
herhangi bir bina kuruyordunuz --mesela bir ev; ve odalarn herbirine sonradan
anmsamak istedi!iniz imajlar serpi"tiriyordunuz. Bu sayede imajlarn serpi"tirilme
sras bile birbirlerini a!r"trmalarna olanak sa!lyordu. Hatrlamak ise hayaldeki
bu binann, bu evin sanal olarak ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatrlatmasn
analm: "D"ncenin iinde ayrks yerle"imlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak
istedi!iniz "eylerin imajlarn kurmanz gerekir; ardndan bu imajlar e"itli yerlere
koymak gerekir. O zaman yerlerin sras "eylerin srasn takip edecek,
belirginle"tirecektir. nk imajlar do!rudan "eyleri hatrlatacaktr..."
Byle bir metod hatrlanmas gereken "eylerin ortalama bir insann zihni yeteneklerini
fersah fersah a"t! gnmz dnyasnda ne lde ba"arl olabilir, bu soruya "u anda
bir cevabm olamaz. Ancak Antika! ve Ortaa! insanlarnn hatrlamayla ilgili bir
problemleri oldu!u, "not almann" neredeyse imkansz oldu!u bir entellektel ya"am
srdrmek zorunda olduklar ak.
Video modern-postmodern insana eski insana oranla daha m az bulu"uyor? Son
derecede modern bir teknik olmas onu "hatrlama tekniklerinin" dnyasndan
oktandr uzakla"trm" olabilir mi? Yoksa video "hatrlamann hatrlanmas ve
yeniden hatrlanmas" gibisinden bir formle cevap verebilecek bir aygt olarak
yeniden kurulabilir mi?

Vi deo st ne
Ulus Baker
Yenilik ya da icat nedir diye sordu!umuzda aslnda ok karma"k srelerden bahsederiz.
Karl Popper "icadn mant!nn olmad!n" syledi!inde sorunu greli bir kolayl!a
kavu"turuyordu, ama nihai olarak "yeni ne demektir?" sorunu zlemiyordu. Bu soruyu en
radikal bir "ekilde ortaya atanlar gerekten de sosyal tarih erevesinde Gabriel Tarde, felsefe
dzeyinde ise !rencisi Henri Bergson oldular. Tarde'a gre "yeni" iki taklitler serisinin "u ya
da bu anda bulu"malaryd. Szgelimi fotografn icad nnde sonunda ok eski bir camera
obscura tekni!iyle baz maddelerin gne" "nlarndan farkl oranlarda ve dereceler boyunca
etkileniyor olmalar konusundaki "simyasal" bilgilerin Niepce'in kimli!inde ve beyninde
biraraya geli"lerinin bir sonucuydu. Optik ile kimyann zel bir bile"imi... Sinema ise kinetik
ile fotografn zel bir bile"imi olarak opti!i ve kimyay iermeyi srdryordu. Hatta
Hollywood "star sistemini" olu"tururken sonuta bunu bir "kozmetik sanayii" olarak da
grmemi" miydi? Boya ve makyaj, "k ve imaj birbirlerini tekrarlayp durmaya ba"lad!ndan
beri klasik bir sinema tarihinin iine girmi" durumdaydk zaten. Bazen icadn ve "yeni"nin
bulu"malar son derecede farkl trden ortamlar arasnda olabilirler. Foto!rafn
ba"langlarnda pozlama sresinin uzun olmas gibi sonradan giderilecek teknik bir mesele
bile birtakm kltrel ve sosyal olu"umlarla biraraya gelmi"ti: portre foto!raf yalnz ller
zerinde mmkn oldu!u iin, 19. yzyl ortalarnda zellikle Protestan lkelerde "memento
mori" (lm hatrla) sanatlar trediler ve aileleri iin l ocuklar ssleyip psleyip
foto!raflarn yadigar brakma konusunda uzmanla"tlar. Pozlama sresi ksaldka "sokaktaki
resim" teknik olarak elde edildi, ama Rodin ile fotograf bir arkada"nn bir sohbetinde dile
getirildi!i gibi bu bir gerilime yol at: tamam enstantane foto!raf elde edebilmi"tik ama
sokaktaki hareketli nesneleri, yayalar, arabalar, uan bir ku"u, ko"an bir at ekti!inizde ok
tuhaf bir grnt elde ediyordunuz. Neden bunlar seri imajlar halinde ekmeyelim
(Muybridge, Marey)?.. Akas enstantane foto!raf bir "film beklentisi" haline gelmi"ti
belli bir noktada... Hareketi fotogramlar halinde kaydererek yanstmak... Herkes bunun
fotograf de!il fotogramlar silsilesi oldu!unu biliyordu ta ba"tan beri ve o!u ki"i bunun ne i"e
yarayaca!n, hareketi aynen yanstmann ne gibi bir i"e yarayaca!n (sinematografinin
mucitleri de dahil olmak zere) pek kestirebilmi" de!ildiler. Ancak Mlis sonrasnda
"montaj" devreye girince sinemann devrin en etkili arac olaca! ortaya kt. nk modern
toplum, endstrisinden edebiyatna, sanatndan mimarisine, devletinden ekonomisine bir
"montajd"... Napolyon modern usul ve medeni kanunlarn aslnda monte ettirmi"ti.
Mhendislik montajdan ibaretti (ve zaten terim 19. yzyl mhendisli!inden tremi"tir).
Montaj her "eydi ve sinema, her "eyi kaydedebilen bir cihaz olarak ortaya kt! andan
itibaren modern toplumun zn en iyi yanstacak ortam olarak beliriyordu: nk sinemann
bizzat zyd montaj (Eisenstein)... ta kendisiydi... Ve bu sayede sinema modern toplumda
neler olup bitti!ini ba"ka her "eyden daha iyi kavrayacak ve ifade edebilecek ara olarak
grnyordu. Epstein, Eisenstein, Vertov gibiler iin "montajn" her "ey olmas sinemay,
adand! kitleler ile bulu"turacak bir zellikti --uyutulacak ya da uyandrlacak,
ayaklandrlacak kitleler.
Sinemann ba"langtaki zgveninin greli olarak abuk a"nd!n sylemeliyiz. Deleuze bu
a"nma srecini hareket-imajn krizi olarak tasvir ediyor. Godard ise suu "talkies"de, yani
"konu"kan filmde" buluyor. Montajdan bu vazgei", Bazin gibi byk bir sinema filozofunu
bile etkilemi" ve sinemann bu sayede realiteye daha derinden hakim olabilece!i fikrini
uyandrm"t onda. Montaj ilkelerini yeterince ve neredeyse tm zamanlar iin formelle"tirmi"
olan Griffith'in sinemas yava" yava" montajsz sinema kar"snda geri ekilecekti... Ama bu
gerekle"medi: montaj televizyona, Godard'n deyi"iyle sinemann yaratt! o byk gnaha
geti, stelik bu "yavru" apansz geni"leyerek sinemay da "kayt altna almaya" ba"lad.
Video teknik bir yenilik olarak bildi!im kadaryla televizyonun hareket kazanabilmesi ve
annda yayndan kurtulmas iin geli"tirilmi" televizel bir teknoloji. Kamerann ufalmasnn
nedenlerinden biri de hi de!il: 16 ve 8 milimetrelik kameralar bunu zaten sa!lyorlard: tabii
ki sava" kaydetmek iin... Sonuta enstantane-seri foto!raflarn mucidi ve sanats
Muybridge de Amerikan i sava" srasnda Kuzey'in cephe foto!rafs de!il miydi? Sanat,
"yce" bir metafizik erevede grmyor olsam da, ondan baz "eyler beklemek istiyorum
yine de... American Independent Cinema (Amerikan Ba!msz Sinemas) 16 milimetrelik
kameralar gnlk hayatn iine atverdiyse bunda bu kameralarn, askerlerin ve Vietnam
sava"nn elinden kurtarlarak "siville"tirilmesinin" byk bir rol olmu"tur. Kameray soka!a
karmak konusundaki o byk gerilimi hie sayan byk #talyan sinemaclarn unutmamak
gerekir... Bu tr kopu"lar video adna talep ediyor ve benimsiyorsak brakn bunun
gzergahn i"imizi yaparken, ar"ivlerimizi olu"tururken biz tasarlayalm. Biz btn bu sreci,
kamerann soka!a kma gayretini, ki"iselle"mesini, ana ve olaya ba!l klnmasn, bak"
alarnn o!ullu!unu beslemeye ynelik bir gayreti videoya ait bir aba diye d"nyorsak
bunun nedeni bu tr aray"larn sinema tarihi iinde bulunmuyor olmas de!il. Tam aksine
btn sinema tarihinin bu videografik imaj aray"nda oldu!u gibisinden bir izlenim. E!er
Coppola bile "video kamerasn alp evinde, odasnda, d"arda olup biteni ekmeye
ba"layacak tombul bir gen kzn bir Mozart haline gelece!ini" zlyorsa gerekten de biraz
"e!ilimlerin nemi" adn verdi!im "eye dikkat etmek gerekir.
Video meselesinin esasnda bir postmodern olgu oldu!unu hi sanmyorum. Bir defa, daha
nce de vurgulam"tm, "ben sanatysam ve eserimi, bir hela olsa bile mzeye koyuyorsam,
bu bir sanat eseridir" gibi bir tutum tam da moderniteye aitti (Marcel Duchamp, Dada,
Gerekstclk). "Alnt" tam anlamyla "modern" bir mecburiyettir ve bunun "ahikasn
kabul edilmeyen ve sadece alntlardan olu"an tezinde bizzat Walter Benjamin
gerekle"tirmi"ti. Video Sanat denen "ey sanyorum 70'li yllarda kendine bir "ad" buldu...
ama a!rlkla minimalist-feminist performans sanatlar sayesinde: Ulrike Reichenbach ve
benzerleri... Video onlar iin sonunda "gryorum" demekti: kadn vcudunu, kendi
vcudumu ba"ka, ki"isel bir bak"la "gryorum"... Kameray vcudumda gezdiriyorum ve
benlerimi, ap" aralarmn irkinli!ini (ya da isteyene gzelli!ini) hissediyorum... Kameramla
soka!a kt!m zaman bana nasl baktklarnn monitr olabiliyorum... Video yanstmaz, bir
ayna vazifesi grr. Btn bu minimal u!ra"lar alann bir kalemde silip atmak herhalde
anlamsz olurdu. Sonuta modernli!in en byk sinemaclarndan Dziga Vertov da bu
"gryorum"un pe"indeydi: kino-glaz, yani Sinegz...
Video'nun znde demek ki "kadn" yatyor. nk kendi vcudunu reklamcl!n ya da
Hollywood sinematografik sisteminin resmetti!i tarzdan farkl bir biimde grmek, kavramak
istiyor. Bu hi de kmsenecek bir u!ra" de!ildir... Teknolojik bir bulu"un performatif-
kltrel bir bulu"la, dahas bir mcadele tarzyla son derecede ilgin bir bulu"ma halidir.
Tpk Tarde'n tarihi elerken nmze kard! srpriz bulu"malar gibi...
Gryorum'dan D"nyorum'a nasl geti!imize gelince... 50'li yllardan beri sanat erbab
birtakm ki"iler, ama 18. yzyldan beri, ba"ta Kant olmak zere Batnn en byk filozoflar
bu mesele stne d"np durdular. Bu adan Descartes-Leibniz'den Kant'a, oradan Blanchot
ve Foucault'ya kadar gayet net izgiler tasarlayabiliyoruz. Descartes "d"nyorum" diye
haykrarak modern felsefeyi ba"latm" olan ki"idir. Ku"ku duyuyorum --varoldu!umdan bile...
ama ku"ku duydu!umdan ku"ku duyamam... o halde d"nyorum... demek ki varm... o
halde ben d"nen... bir "eyim... Kant daha akllyd... dedi ki her "ey tamam ama "ben
d"nen bir "eyim" sonucuna yle kolay kolay varamazsn. D"nmek demek her "eyi
kavramda ta ba"tan iermek de!ildir. D"nmek demek onu mekanda-zamanda realize etmek
demektir. Ba"ka bir deyi"le Napolyon hukukunda ya da Avrupa sisteminde realize olmam"
bir Fransz Devrimi fikriyat (Voltaire, Rousseau ve genel olarak Aydnlanma) be" para
etmez. Kant'tan beri modern dnya d"nceyi ancak mekanda-zamanda gerekle"mesi
bakmndan de!erlendiriyor. Bugn bir "fikir"den bahsetti!imizde onun imajn da talep
ediyoruz --zamanda ve mekanda.Kurumla!mam! fikirler bugnk dnya iin bir
hitirler...
Foto!raf, film ve benzeri imajlar stne mesela Sontag'n neden srarla Platonik imajlar
dnyasna ba"vurup durdu!unu i"te bu yzden anlayamadm... Platon iin imaj bir fikrin,
gklerdeki uzamsz-mekansz tanrsal ideann bir yansmasyd. Bugn bu tr imajlarmz
yok: kaytlarmz var... $imdi "d"nyorum" mekansal-zamansal kaydetmedir (Kant). Ba"ka
bir deyi"le "d"nyorum" bende bir fikir var'dan teye gemeyen bir belirlenimdir. Az "ey
de!ildir ama ii bo"tur. Neyi d"nd!m anlatmaz... Onun yerine pekala "gryorum o
halde varm" ya da daha karikatrms bir "ekilde, "yryorum, demek ki varm"
geirilebilir. Peki Video ergo Cogito nasl mmkn olabiliyor? Gryorum o halde
D"nyorum dedirtecek ko"ullar nelerdir? Videonun bu temel Kant sorunsalla her zaman
ilgili olaca!n d"nyorum.
$imdi... temel Kant sorunsal "uydu: "eyler ayn zamanda (salt "ey olduklar iin bile) kendi
"belirlenme" ko"ullarna sahiptirler. D"nmek bir faaliyettir, buna amenna, ancak
d"nrken d"nd!m "eyin kendini bana bir sunma biimi vardr --buna Kant zaman-
mekan diyor... Ba"ka bir deyi"le "gryorum" dedi!imde bu "d"nd!m" ve
"anlatabildi!im" O "EY ile alakal bir "ey sylemi" olmam pek de garanti edilmi" bir durum
de!ildir. $ey, bana nasl sunuyorsa kendini, i"te odur ve o "ey hakknda bunun tesinde ba"ka
bir "ey syleyemem. Yalnzca onu "d"nd!m" syleyebilirim. Ama d"nmek Kant'tan
beri d"nlen "eyin de!il benim bir belirlenimim, zelli!imdir. Kant'tan nce byle de!ildi.
D"nmek "eyin ideasnn bizdeki soluk bir yanssndan ibaretti. Fikirleriniz nceden vard ve
onlar ke"fetmek iin u!ra"manz, "hatrlamanz" gerekirdi. Kant'la birlikte "gryorum"dan
"d"nyorum"a do!ru bir hareket mmkn hale geldi: Bu bir "hareketti" ... yani sonradan
Hegel'in sistemle"tirece!i "modern diyalektik" --ki Eisenstein sinemasnn btn i"te bundan
ibarettir. Bir imaj bir d"nceyi nasl uyandrr? E!er videodan bir "d"nce aygt" kurmay
d"nyorsak bunu elbette bu tr ustalardan dolaymlayarak yapmak zorundayz --ve
Eisenstein'in en ileri montaj tekniklerinin bugn reklamclarn her gn kullandklar teknikler
olmasna da pek kulak asmamalyz.
"Belirlenme ko"ullar" nedir peki? $unu syleyebilirim: "her yi!idin bir yo!urt yeyi"i vardr"
deriz de "her yo!urdun bir yi!ide farkl bir yeni" biimi vardr" demeyiz... Bu temel (ve belki
de o!u zaman zorunlu) "znellik" yanlsamalarndan biridir. Videoyu ve sinemay hep bir
aktiviteler zincirlemesi olarak d"nrsek bu meselenin esasn gremeyiz. Sinema ilk
ba"larda iki "eyin pe"ine d"t: gnlk hayatn imajlar ve grsel hikayeler . #kincisi
sonradan galip geldi ve Hollywood'un o muhte"em hayaller dnyasn tesis etti. Ama birincisi
her zaman sisteme direndi, yeniyi retip durdu... znellik bir yanlsama haline geldi!i zaman
modernitenin en korkun hatalar yaplr. Belirlenme ko"ullar tespit edilmeden znelli!in
kurulmas mmkn de!ildir. Ba"ka trl znellik her zaman liberal-postmodern formlne
brnerek herkesin kendi dnyasna ait oldu!u fikrine varr. Oysa byk Leibniz'den beri
biliyoruz ki znellik ba"tan verili bir "zne durumu" de!ildir. Bir bak" asn retmeyi
gerektirir ve "eyler de bu olu"makta olan znellik kar"snda srekli olarak de!i"im
halindedirler. znellik, ba"ka bir deyi"le, her an "eyler durumuna gre yeni bak" alar
olu"turmak, yeni perspektifler ve konumlar icat etmek demektir --bir an sonra yklp
gitmeleri gibi trajik bir durumu her an gze alarak...
Diyelim ki video bizim iin bir znellik icat etme arac olsun. Bunu biz yle gryoruz.
Sinema da bir ba"ka "znellik icad" tipi olsun. Nesneler zerinden bu znelliklerin "dola"m"
tipleri acaba ayn mdr? Ben hi sanmyorum... Sinema ta ba"tan beri, belli ve farkedilmez
ince bir izgi d"nda (bunu ortaya karanlar Lumire ile Vertov oldular) nesnelerini "imaj"
olarak sundu. Oysa Kant iin (ona "videografinin babas" dersem glmeye erken ba"lamayn)
hayalgcmz imajlar reten bir yeti de!ildi, ""emalar" reten bir yetiydi. $ema ise bir "eyin
imaj, grnts de!il, onun retilme kurallarnn btndr. Kant'n imajlar ile "emalar
arasnda yapt! ayrm son derecede belirgin ve radikaldir. Biz galiba videonun ""ematize
etme" yetisinin pe"indeyiz ve ondan "imdilik bunu umuyoruz. Bu ""ematize etme" yetene!i
ise videoya bir mekan-zaman kazandrr ya da atfeder: gryorum, o halde d"nyorum...
Yani "d"nmenin" "grme" diye bir tarz, varolu" hali var. Bu d"ncenin btnn
tketemez tabii ki ama "salt grlebilir" olan, anlatlmakla tketilemeyecek pek ok "ey ve
durum var bu dnyada. Sinema imajlarla (en geli"kin formlyle Deleuze'n "hareket-imaj",
"zaman-imaj" adn verdi!i "eylerle) i"ler. Video ise bizce "gryorum" edimleriyle i"ler,
imajlarla olmaktan ok. Sinemay "seyrederiz"ama videoyu "grrz" ... Seyir toplumu
varsaym bizi bir utan "rya" sinemasna, di!er utan da o sefil televizyona gtrrken bu
iki belirlenimden kurtulmann, zgrle"menin bir aleti olarak videoyu kullanmaya al"mann
nesinin kt oldu!unu pek anlayamyorum... Godard i"te bu noktada ortaya kyor. Herkes
Godard'n sinemaya sert bir klasik sinematografi ele"tirmenli!inden srad!n, Cinma-
Vrit ve devrimci film dnemlerinden geti!ini, sinema filmi retti!inde ise illa ki ona
videografik mdahalelerde bulunup durdu!unu biliyor. Godard bunun iin hep "ayrcalkl
herhangi mekanlar" tesis edip duruyordu: okuldaym, gryorum neler olup bitti!ini...
hapishanedeyim ve gryorum neler olup bitti!ini... gstermiyorum... gryorum... Bu
gryorum sinema cihaznn konvansiyonlarnda yoktur. Sinema hep bir "gsteriyorum" ile
i"liyordu. Ve filmlerin "sinema filmi" olarak yaplm" olmas salt bir teknolojik meseleden
ibarettir. Diyoruz ki video sinemann byk ustalarnn hep bekledi!i bir "ey olmu"tu:
etnografik film, Lumire, zellikle Vertov, neorealismo, Nouvelle Vague, Independent
Cinema vesaire... "Gryorum" en gzeli Mahmalbaf'n o insan rperten filminde, hani "u
ynetmenin oyuncu seti!i filminde var... Forml "aheserdir: "gryorum, o halde gster
bakalm..." Grsel-i"itsel her "eyi "sinematografik" konvansiyonlar dahilinde
de!erlendirmekten vazgeebilirsek ("nnde sonunda bunlar da kurgu yapyorlar" pek sa!lam
bir yakla"m de!il nk) herhalde videocularn neye yeltendi!ini hissetmek daha bir
kolayla"acak. Bu bir avangard de!il, ba"langta belki yle grnmek istedi, nk politik
birtakm dertlerle rt"m"t. $imdiyse en modern grsel-i"itsel teknolojilerin bir
yo!unla"ma oda! m oldu!unun, acaba bir sanata dn"me ihtimalinin olup olmad!nn
sorgulanmas gibi meseleler etrafnda bir tart"ma ortam olarak duruyor.
"Gryorum"dan "D"nyorum"a sray" sinemann ba"arm" oldu!u bir "ey olmad. Bunu
sinema stne iki cilt yazm" olan Deleuze de, hala sinema (ama video da) filmleri eken
Godard da itiraf ediyorlar. Hareket-imajlarn kitlelerin beynine vurup onlar d"ndrtmesi
gibi bir ideal, sonuta festivallerimizi "enlendiren ve e!lence gzyle bakt!mz yar-sanatsal
aktiviteye dn"t oktandr. te yandan ""! gremezsiniz" ama o size her "eyi "gsterir".
Biz sinemay reddediyoruz diye bir mesele yok. Sadece "gryorum"un o esasl haklarn
savunuyoruz ve "grmenin yksek yetisi" oldu!una inanyoruz. Bu yetinin varl!n byk
sinemaclar ispatladlar. $imdi "yksek konu"ma yetisi" Blanchot iin gnlk ampirik dilden
belli bir uzakla"may, bir tr "ykselmeyi" gerektiriyordu. Gnlk konu"mam "udur: "ya!mur
ya!yor... hava so!uk..." "Ahmet gelecek"... vesaire falan. Bu "d"k konu"ma yetisidir"...
nk beni gren birine onun zaten grebilece!i bir "eyi "sylyorum". Bu "yalnz
sylenebilir olan sylemek" de!ildir. Sadece sylenebilir olan sylemek gerekir...
sylenmekten ba"ka bir ifadesi mmkn olmayan yani... Bu Blanchot'ya gre "yksek
syleme yetisidir". Ve Blanchot "parler c'est pas voir", "konu"mak grmek demek de!il"
dedi!inde bunu szle yapm"t... nk mesela Foucault'nun, ya da "bu bir pipo de!ildir"i
resmeden Magritte'in aksine "yksek grme yetisinin" varolabilece!ini d"nmemi"ti. Oysa
biliyoruz ki bir filmi "grmek gerekir"... Ba"ka bir deyi"le, bir filme gidip, para verip
"seyretmek" yeterli de!ildir... gerekten onu tm evsafyla "grmek" gerekir... ve ne zaman ki
bir film "anlatlabilir" olmaktan kar, asla "aktarlamaz" hale gelir, o zaman film bir
gerektir, dilsel sanall!ndan kurtulmu"tur.
#tiraf edeyim, yedi yldr u!ra"t!m ve ok "kr kurtuldu!um doktora tezimi belli bir
noktadan itibaren btnyle bu tr bir tart"maya adadm. Derdim sosyal bilimlerde eksik olan
bir "eyi "belgesel" denen ama bence filmik ya"antlarn toplamna yaylmas gereken bir
u!ra"yla btnlemek, entegre etmekti. Benim "film-deney" ve "film-fikir" dedi!im "eylerden
ba"ka bir u!ra"m yok. Ne belgeselciyim ne de video sanats. Sonuta bir "grsel-i"itsel
ar"iv" sknts eken bir sosyal bilimci diyebilirsiniz bana. Ama di!er sosyal bilimciler gibi
videografik kaydn ve ar"ivin salt bir illstrasyondan ibaret olamayaca!n hissediyorum.
Mesela "yoksulluk" stne bir ara"trmada evrede, odann iinde gezdirilen bir kamerann bir
anketin metinsel kaytlarndan ok daha "bilgi verici", yani "duygulandrc" olabilece!ini
biliyorum. Belgesel sinemaclar sosyal bilimcilerden ok daha gl etik kayglara sahipler
(gazetecileri bir tarafa brakrsak). nk kullandklar ortamn insanlar stndeki etkisinin ne
kadar byk oldu!unu hissediyorlar. Byle bir kaygy ben hibir sosyal bilimcide grmedim.
Biz anketimizi yaparz, geeriz... Sonularmz karrz byk bir rahatlkla... ama bu
ara"trd!mz yoksullu!u "grd!mz" manasna gelmez. Onu belki "anlarz", "syleriz",
"iletiriz" ama "grmeyiz". Oysa yoksullu!un pekala birok, belki de sonsuz imaj vardr.
Natrmort tarihi stne al"rken bir fikir uyanm"t kafamda: yoksulluk nasl gsterilir?
Natrmort 17. yzylda Hollanda'da ba"lad!nda hep burjuva mutfa!nn "zenginli!i"
stneydi. Yoksulluk bir tr "memento mori", sembolik bir imaj olarak vurgulanrd yine de
resmin iinde: bir kafatas, tiksindirici bir bcek... Czanne natrmortlarn, yani 19. yzyl
sonlarnda Fransz krsalnn ykmn beklemek gerekiyordu "yoksullu!un imajn" grmek
iin... Akas yoksullu!un imaj nihai olarak "bombo"", "kapkara" veya "bembeyaz" bir
tual, ya da ekran de!ilse, ba"ka bir "eylerle donatlmalyd... Yoksulluk "varolanlarla"
(Heideggerci seinden) gsterilecekse e!er onun pozitif imajlarnn da bulundu!unu varsaymak
gerekir. Duvardaki bir atlak, gebe bir karn, g!mden su dken el... #"te bunlarn btn
sosyal bilim szlerinden ve teorilerinden daha gl afektif de!erlere sahip oldu!unu
d"nerek bu tezi yazmaya giri"mi"tim... belgesel sinemay kendi iinde apayr bir alan olarak
grmedi!im gibi, "grsel sosyolojiyi" illstre edilmi" szlerden ibaret de gryor de!ilim
yani. Diyelim ki "imdi, video bana bu olana!, mesela yoksullu!un imajlarnn ar"ivini bir tr
"gryorum" yetisine hitap edecek "ekilde sunabilecek. Bunu d"arda aramam, gider ekerim,
ya da tam aksine, "yoksullu!un mmkn btn grntlerinden" seme yaparm... Bu
meseleye dair bir fikir verecektir. Bu noktada sanat ile bilim arasnda herhangi bir klasik
ayrma ba"vurmam gerekmez. Sanat eserinde "d"nlmedi!i" gibi bir varsaym imkansz
oldu!una gre, d"nrken ayn zamanda hissedilmedi!i gibi bir fikir de sonsuzca anlamsz
grnyor bana.
Sonuta:
Evet... derslerimizde, "bu bir video dersidir, sinema de!il" diye ba"lyoruz... bunun nedeni
sadece GISAM'n salt videografik olanaklarla donatlm" olmas de!il. Ayrca sinema stne
epeyce konu"up tart"yoruz; filmler seyrediyoruz vesaire... Ama bununla sylemek
istedi!imiz ba"ka bir "ey var: sinema ekicidir -eker ve eker... burada bunun i!vasn de!il,
videodaki olanaklarla tan"manz sa!lamak istiyoruz. Ar"iv abalarmz var... filmin nnde
sonunda "tamamlanm"" bir btn olmas gerekmedi!ine, her filmin atonal mzik gibi ak
braklabilece!ine, ba"ka bir filmde devam edebilece!ine, bunun iin filmik kapatm
sa!layacak hiyerar"ik bir d"nme tarzna ihtiya olmad!na inanyoruz...
Bunu ne kadar ba"arabildi!imiz "pheli elbette. Ama ba"arszl!mz ortamn ba"arszl!
de!ildir, bizim anlatmadaki ve sonular elde etmekteki beceriksizli!imiz, acemili!imizdir.
#"te belki de bu yzden Godard'n beklentilerine yneliyoruz ve onlar anlamaya, iletmeye,
anlatmaya, yaymaya al"yoruz. Sonuta ben gerekten JLG'nin "yeni bir imaj tipi" retti!ine
kani olmu" durumdaym. Grsel-i"itsel-grafik --imajn her trn kapsayan tek bir imaj... yani
video-grafi: yani... "gryorum"... Godard Histoire(s) du Cinma'da inann gerekten
"sinemadan alyor" de!il... yepyeni bir imajlar esteti!iyle sinema stne d"nyor,
hayflanyor, duygulanyor, etkileniyor... ama ayn anda sinemay inceliyor, lanetliyor,
kutsuyor vesaire...
Btn bu meselenin Tarde felsefesiyle nihai ili"kisi ise bence "urada: her "yeni" bir
kar"la"madr. Zaten "irek" olan olu"umlar "yeni"yi barndramazlar. Ba"ka bir deyi"le
sinema esteti!i iindeyken video yapamazsnz, olsa olsa onun varolmas iin Vertov gibi,
Rossellini gibi, Cassavetes gibi "arzu duyarsnz". Ama btn
abalarVIDEO yani "GRYORUM" iindir --"gsterece!im" ya da "grmeye geldim"
gibisinden de!il. Tiyatrocular sinemaclara oranla bu gerilimlerin acsn kendi ortamlarnda
daha sert ve actc "ekilde ya"adlar... Grotowski "her "eyi bo"altyorum, sadece plak
vcutlarmz var" diyerek "yoksul tiyatro" !retisi geli"tirdi. Bu aslnda sinemann "gsteri
toplumuna" bir meydan okumayd, tiyatronunkine de!il. Niin? nk sinema hep
"varolanlar" gsteriyordu ve "olmayandan" pek haberdar de!ildi. Tiyatroda GRYORUM
ok tuhaftr ve sizi sahnedekilerle bir rekabet ili"kisi iine sokar. Sinemadaki gibi kahramann
gz de!ilsinizdir ve her durumda, sahnede bir "eyler oldu!unda farkl bir irkilme haline girer
organizmanz... Sinemada ise GRYORUM'un tesinde her an her "eyin olabilece!ine,
"grnebilece!ine" ta ba"tan inanm"snzdr. Sinemann GRYORUM'u sizin GR ve
YORUM'unuza braklan bir znellik tarzdr. Beki de VIDEO yani saf GRYORUM
sayesinde bu etrefil olanaklar y!nn kullanabilir hale gelece!iz...
Sonuta GRYORUM'un glerinin hala ke"fedilmesi lazm... ke"fedilmeyi ise
beklemiyorlar, nasl icat edilirlerse yle olacaklar...
16.12.2002
Vi sual Thi nki ng - Lect ure I
Ulus Baker
This lecture will be a short remembrance of the so-called technical images, term
coined by Vilem Flusser in his Towards a Philosophy of Photography...
In fact, any image which is artificial from cave paintings to the postmodern fine arts
(with mixtures of all materials) is technical in the broadest sense of the word...
Or, really there is a room for making a distinction between painting and
photography... even I feel some important inadequacies in the treatment of
photography and cinematography by Flusser and Bazin in his article Ontology of
Photography in the book What is Cinema?
Flusser's way to describe technical images is phenomenological mine and Bazin's are
rather psychological...
Phenomenological... it means a Kantian-Husserlian way to develop a sense of
subjectivity... Or, according to Flusser, subjectivity in representational images (fine
arts, painting, sculpture and even dance and theater) differs from the kind of
subjectivity in technical images (photography, film, TV, video and digital images)...
The first image is seen, the second is watched and read... There is a readability of
technical images...
Secondly, technical images are produced through an apparatus... which differs from
tools, like the brush and canvas of a painter... or an instrument used by a carpenter...
An apparatus or device is something in-formed... a complex information is there...
Flusser calls it a programme...
So to speak, photo camera is an apparatus, rather than a tool or instrument. The
subject (here the photographer) generally fails to know how it works from within...
Programmed things exist everywhere around us and in modern technology: TV,
film camera, video, computers etc. are apparata, not tools or instruments... with their
higher degree of embedded information...
For Flusser, a photographer is like a hunter a great game... rather than a simple
producer or artizan... He has to behave like a hunter to shoot... and thereby he has first
to deceive the apparatus...
(Reading: the first two chapters of Flusser's book...)
So, we are living in an era of technical images and we are habituated to them so
long, so far, since almost two centuries with photography, we are living the centenary
of cinema,more than fifthy years of television and video, more than fiftheen years of
digital images that is, computer graphics.
Every generation read less and watch more... You are reading less than me, but
watching more than me. Alas... this is TV that you are watching more than anything
else...
This is a culture of images.... they are bombarding us everywere... not only in cinema
halls but in the streets, roads, and through TV inside our houses...
So we have to begin with photography...
Already a long history since Nicephore Niepce invented it: the heliographe... that is,
something like the writing of the sun... it was 1830...
He was a bad painter and left painting for an amateurish chemistry work he has done
it for helping his son, probably a worse painter than him...
Not only chemistry, but also physics or rather optics... the invention of photography is
the meeting of two sciences...
Aristotle already knew about the principles of camera obscura... the dark room...
Arabs developed and used them for entertainment... from Renaissance painters on, it
was largely used by painters, for having exact shapes and images to copy in their
paintings... Vermeer was using it more than anyone else... This was the optical side of
Niepce's work...
On the other side, some chemical elements were diversely affected by light, that is
with various intensity of photons, in the modern sense... so some materials could
capture, or record light as known by earliest alchemists...
The historians of photography ask why these two genealogies never met each other
until Niepce... photography could be invented thousand years ago... but no one
thought to record the image through the camera obscura...
A French sociologist, historian and political economist of the past century says that an
invention is the meeting of two series of traditions or imitations... at some moment
two lines meet each other in an inventor's mind... and the process goes on...
The first photography by Niepce was a shot from the window of his prairie house... a
landscape... but just like a mud... since the posing needed more than eight hours, the
sun moving around... and shading everything... his sun could only have shapes, not a
complexith of shapes, colors or things like that...
Historians of art generally believe that the invention of photography sooner or later
affected in the worse way the great classical and romantic painting... the great
portraits and landscapes, based on the resemblance... Or for me resemblance was
something to be removed from painting, in order o give way to a liberation of colors,
shapes and forms, to light and everything... It was a prejuge prejudice-- of the
classical and especially romantic art...
From a psychological viewpoint, a painting or sculpture is a representation there is a
supposed subjectivity that of the painter-- behind the image... he is a creator...
already we have the question of whether photography and its followers could be
accepted as art...
This subjectivity seems to disappear in technical images: in the writing of the sun, the
heliographe, the apparatus works by itself, there is no subject, a brush or mind,
without that activity of hunting and deceiving the apparatus , as Flusser said...
and these are not representations of reality but the traces of reality, according to
Andre Bazin... These are completely different psychological forms...
Since we are long habituated with technical images, perhaps it is difficult to
understand the cultural shock created by photography... You have the trace of the
real not the real itself... but it is nevertheless not a representation of reality... you
have your dead parents before your eyes... Bazin says that it is a mortuary and
photography had always a relationship with momies and death cults...
The problem was that the heliographe needed long poses so no way to portraits a
smile could not be preserved on a face for such a long time... so, from a Tardean
standpoint, the process (or progress) of photographic imitation will become a
tendency towards lessening the exposure time, up to the instantaneous image... and
from this, to moving images...
But this does not mean that photography was born premature. It had immediate
cultural, social and artistic consequences... Louis Daguerre has developed a technique
to reduce exposure time... up to five minutes... his works were called daguerrotypes...
very small pictures... bibloes etc... they were stamped on almost everything possible
in a bourgeois house... it becomes an ornament culture...
Living, animated and moving things could not be captured by photography... in 1839
Louis Daguerre took the first photographic human image: a shoemaker and his
client, out there, on the coin of a large place in Paris... the place is empty, since the
crowds are moving, but not these two persons... so they appeared in the long exposure
time...
And if you fail to take the photos of the living persons, you could take the dead...
these are the Protestant memento mori remember death--, especially in USA... in the
living room there was always the daguerrotypes of the past dead persons of the
family... especially children ... the dead were, still in the nineteenth century, not to be
sooner or later be removed from ordinary life... they had to be conserved, at least with
their images. This was a family thing...
So, there were artists of memento mori... they were the continuation of landscape
photographers or home photographers --that is, those who decorated an inside to
shoot it... they decorated the dead, with their last image before the burial, with
flowers, souvenirs and everything...
What is a memento mori? Remember the death and the past dead persons... from the
Medieval up to Renaissance, the painters who were generally small artisans, when
they had to paint the portraits of a king, of a member of clergy or aristocracy, or of a
rich person poor people were not generally admissible for portraits-- they painted a
small skull behind the canvas... at the back... this was the figure of death... everyone
will die, and without his or her wealth... this was a moral thing... a medieval-christian
morality...
You can see as an example the famous The Ambassadors of Holbein... a skull
anamorphose is there... to be seen from everywere, and through Renaissance, the
figures of memento mori tend to take part in the front of the canvas, as an exemplary
part of the image itself.
To see how far in the past the death was familiar and inside the ordinary life, you
have to read Tolstoy's novel The Death of Ivan Ilyich... the death remains inside the
house or homeland...
Figurative or representational arts, just like the popular culture, conserved death
inside life...This is almost a pornography of death, in modern terms... But this has
also been the earliest generation of photography... according to Bazin, it is a momie or
death mask...
Evidently, first photographers were impressed by far away lands, that is, colonies for
the European... and the press was already there, with their articles, news, but also with
their illustrations and caricatures... Inevitably, photography entered into the press... It
was a second culture created by photography...
And photography will tend towards the development of the instantaneous image ...
capable to capture life as it is in the streets, places, landscapes... urbanity enters into
the art... and in the press, it became already news...
However, the instantaneous image also created problems... taking the photos on
streets captured life as standstill, having almost paralytic persons out there... this was
a debate between Rodin and a photographer... Rodin believes that life and reality
could not be captured by photography... fine arts could totalize the movement and
represent it in its peak, that is, at its privileged moment...
Thereby, instantaneous photography will tend towards moving images, that is,
cinema...

Yaral ar m Benden nce de Vard . . .
Ulus Baker
Ernst Jnger, Mermer Yalyar, eviren Ersel Kayao!lu ("stanbul: Can Yaynlar, 1996), 128 s.
Metafizi!i altetmek, demi#ti Heidegger, imknsz! O, basit bir felsefi e!itim yntemi de!ildir.
Sanki birilerinin fikrini, kanaatini reddediyormu# gibi onu silip atamazsnz. Nietzsche'nin
"hakikat sorunu" konusunda vurgulad! gibi, Dnya'nn Batsnda ya#ayan bir insan tr
"metafizik" olmadan de!il d#nmek, ya#ayamaz bile. Bilginin "bir #eyleri bilmesi" modern
metafizik varlkbiliminin temelini atan Descartes'tan beri, Bat d#ncesinde neredeyse
Varl!n tanmnn ta kendisi haline geldi. Tanm ise kesinliktir. Freud, Heidegger ile paralel
okunmas gereken bir pasajnda a!mzn a!rsn d#avurmu#tu: Bana hakikati de!il,
kesinli!i ver. Nereden geliyor bu garip emniyet tutkusu, gvenli kesinli!e bunca yakar#?
Heidegger a#a!daki satrlar yazarken, bir anlamda onun felsefi damarlarndan biri olan Ernst
Jnger'in erken dnem eskatolojisinden pek uzakta de!ildir: "Varlk ilk hakikatinde olurken,
istem olarak Varlk krlmal, dnya mahvolup gitmeye braklmal, insanlar yalnzca
emekleriyle ba#ba#a braklmal. Ancak byle bir k# sonunda Kken'in aniden bir yerlere
oturmas uzun bir zaman srecek #ekilde mmkn olacak... "#te bu olay daha #imdiden
gerekle#ti. Bu olayn sonular dnya tarihinin bu yzylda ba#ndan geen olaylardan
ba#kas de!ildir." Bahsedilen "sonular"n Ernst Jnger'in do!umevi, yani Birinci ve "kinci
Dnya Sava#lar oldu!u besbelli. Onu Heidegger'den ayran tek belirti, iki sava# arasnn
adam olmaktan ok, sava#n kendisinin adam olmasdr. Birinci sava#n romantik gazisi;
ikinci sava#n kaa!... Ve iki sava# arasnda, tpk Heidegger gibi, bilim ve teknolojilere dair
yazp durmas da trde# klmyor Jnger'in eserini -ne Heidegger'le ne de kendisiyle. Sonu
olarak 1895'te orta snf bir kimyacnn evinde ba#layp 102 yl sava#larla ve bar#larla,
umutsuz-umutlu k# ve gerileyi#lerle geen bir ya#amdan bahsediyoruz. Jnger'in
"dnemeleri" (Kehre) ku#kusuz Heidegger'inkinden daha fazla sayda ve daha belirgin: Orta
snf evde baba otoritesi (ileride Thomas Mann'n slubundan srekli #ikayet edecektir), art
baskc katolik okullar, ikili bir ka# istemini kanlmaz klacaktr: A#r okumalar yoluyla
ka# ve "d#arya", "ba#ka bir ya#ama" do!ru. Birincisi yazar Jnger'i, ikincisi asker Jnger'i
yaratacaktr. Aslnda anti-semitizmden ba#ka pek bir zelli!i olmayan Wandervogel (Yitik
Ku#lar) genlik grubuna "belirsizce" katl# hem aydnlk de!ildir hem de onu kesmez.
Fransz Yabanc Lejyonuna yazlarak Afrika'ya gider, Kilimanjaro yollarnda kaybolunca,
ailesi tarafndan Alman D#i#leri marifetiyle geri getirtilir. Neyse ki, Birinci Dnya Sava#
patlak verir de gen adam "burjuva" dnyasndan bir kez daha uzakla#mak frsatn bulur -
cephede e#itli birliklere kumanda eder, defalarca yaralanr, sava#n sonunda Alman
Ordusunun en yksek Liyakat Ni#anyla onurlandrlr.
Sava#n Jnger'in hayatnda bir dnm noktas oldu!unu sylemek yetmez. "ki sava# arasnda
yazd! ilk eserlerin temalar, bir taraftan Jungkonservative (Gen-Muhafazakar) sa!c
ideolojilere ba!lanyorsa, te yandan derinden derine bir "sava# uygarl!nn" portresini
izerler. stelik, yakn dostu, Die Totale Staat'n (Topyekn Devlet) kuramcs Carl
Schmitt'ten bile daha derin bir ele#tiriyi "burjuva romantizmi"nin dnyasna kar#
yneltecektir: Bu son sava# lkeler arasnda gemedi -biri gemekte olan, ikincisi gelmekte
olan iki a! ve iki ya#am tarz arasnda geti. 19. yzyl burjuva ferahl!nn, gelece!e ynelik
orta snf d#leminin dnyas, btn hatlaryla ve kurumlaryla gelece!in bu saldrs altnda
tuzla buz olmaya gidiyorlar. Ve kazanan kaybedeni olmayacak bu sava#ta gelece!in saldrs
global bir endstriyel toplumdan gelmektedir -Der Arbeiter'da ("#i) vurguland! gibi, bar#
zaman emek rgtlenmesi, a!r demir-elik ve metalurji endstrilerinin gerektirdi!i gibi,
ordudaki askeri rgtlenmenin tpks olmaya do!ru gitmiyor mu? "#i=asker e#itli!i i#te bu
"gelecek dnya"dr. Anlyoruz ki Nazilerle ilk flrt yllarndaki Jnger, henz "topyasz"dr
ve bu ate#, elik, kan dnyasn belli belirsiz bir nihilizmle onaylam# grnmektedir. Yine de
Max Weber gibi liberallerle, Sombart gibi "tutucu-devrimci" iktisatlarn zellikle Alman
kulaklara ho# gelen bir zmlemesi sz konusudur yalnzca: A!r endstriyel kurumla#ma
otoriter devleti, hafif endstriyel stratejiler ise Batl, liberal ve demokratik devleti srtlarnda
ta#rlar. Diyebiliriz ki "fa#ist" Jnger, liberal nclerinden daha samimidir bu forml
konusunda: Madem byle bir gelecek kanlmaz bir surette yeryzn egemenli!i altna
alacaktr, o zaman her dzeyde onunla anla#maya abalamak gerekir: Makine bireyi saracak
ise, birey de makinayla btnle#ecek ve lkelerin elik ve asfalt damarlarndan akacaktr. Bu
d#ncelerin e#-titre#ime girdi!i bir felsefe vardr: Spengler ileStato totalitario !retmeni
Giovanni Gentile... Bir de siyasal grup vardr -sonradan Hitlercilere ters d#ecek Ernst
Niekisch'in "milliyeti Bol#evikleri"... Ksaca sylemek gerekirse, Jnger'in de hatr saylr
katklarda bulundu!u kafa kar#kl! had safhadadr.
Yine de Jnger'in kafa kar#kl!, Nazilerin ykseldi!i dnem boyunca farkl trden, kendine
zgdr: Erken genlik yllarnda ba#latt! innere Emigration (ieriden g), onu politik
eylem alanna gnl ferahl!yla dalma konusunda rahatsz etmeyi srdrr. ok gemeden,
onun iki ana formlnn, #u Neue Topografie (Yeni Topo!rafya) ile Die Totale
Mobilmachung'un (Topyekn Seferberlik) zerine atlayan Naziler ile rtk bir bozu#ma
srecine girecektir. Forml olduka politik ve tuhaftr: Her #ey tamam da Goering gibi bir
adamnReichswehr'in ba#nda i#i nedir? Sorunun daha derin atlaklardan kaynakland!
zamanla belli olur. Jnger, Hitler sava# karana dek Nazilerden gizli uzakla#masn srdrr.
Sava# yllar bir nevi srgndr -Fransa ile Almanya snrnda Kirchorst'da aklr kalr. 1944
ylnda ise, o!ullarndan ikisini de kaybeder -birini cephede, tekini kendisinin de destekledi!i
anla#lan Hitler suikast sonucu, kur#una dizilmi# olarak... Alman ordusu, Nazilerle sregiden
iktidar mcadelesi iinde eski harb gazisine kol kanat germi#tir.
Ama sava# yllar bir kez daha Kehre'ye yol aar -artk a!da# Alman edebiyatnn en gl
yazar sahneye girmekte, byk dn#m yepyeni bir "topo!rafya" zerinde
tamamlanmaktadr -Auf Der Marmorklippen(Mermer Yalyar) kitab 1939'da, herhalde byk
bir cesaret gsterisi olarak yaymland!nda artk ikinci bir Jnger ile kar# kar#yayz. "ki
karde#, Akdeniz'de bir kayalk yalda, sakin bir kye ekilirler. Tehditkar Ormanl'nn saldrs
yakla#makta, kasabann kenarlarn sarmakta, i huzuru mahvetmektedir. Ve iki karde#
inanlmaz bir #ey yaparlar: Ba#ka bir sakin kye ekilirler! Ka# izgisinin byle bir forml
hem e#siz hem de tuhaftr. Formlleri en yaln halleriyle tesbit edilmeksizin Ernst Jnger
okumak, biraz edebi-#iirsel hazdan teye eserin gerek anlamda kavranmasna
gtrmeyecektir. "eriden gn forml #udur: Saldr ba#gsterdi!inde bir adm geriye
kaacaksn...
Benzeri bir forml, o dnemin jurnallerinde de ba#gsterir -sava# ve ykm en lgn
deh#etiyle devam etmekte iken "skunet"! Bu skunet ise asla teslimiyet de!ildir: Her #ey
bittikten sonra sava#a sarfedilen onca mrn ardnda, alayc, geride kalacak olan baz #eylerle,
do!ayla, yollarla, tarlalarla ok gizli bir suortakl! vardr. "kinci bir forml ilkini
tamamlamaya gelir: Nihilizm her trl d#nceye oranla daha #ansldr. Dnyann ak#nn
muazzam srati, en hareketsiz parac!, bir tohum tanesini bile mutlak bir gce eri#tirir.
Artk en yumu#ak en serttir...
Bylece Ernst Jnger'in eserinde baz formllerin i#ba#nda olduklarn, yaznsal uzamn
iinde o!u zaman apansz ama son derece byk bir keskinlikle sivrilmekte olduklarn
sylemi# oluyoruz, Die Glasernen Bienen (Sra Arlar) tedirginlik verici lde "ne#eli"
birka forml sunmaktadr -zellikle etik ve ahlak konularnda. Her zamanki gibi bir sava#
gazisidir ve harb yllarnda ince beceriler gerektiren top mermisi sanayiinde istihdam edilmi#,
sava# sonrasnn "do!al" ortamnda i# bulamamaktadr... e#itli i#ler arasnda szgelimi
sigortacl! deneyecektir. Sava# sonras iin en "olanaksz" i#! Hangi kapy alsan eksik kol
ve bacaklar... Nihayet Hearst benzeri topyac bir zenginin malikne-fabrikasnda st dzey
sekreterlik gibi bir i# bulur -hafiften kak patronu dev metal endstrilerinin korkunlu!undan
uzakta, ok kk robotuklar yapmna tm sermayesini vakfetmi#tir: Cam arlar. Ve tpk
Jnger gibi koleksiyon meraklsdr: Sava# aralar, yitik organ paralar ve sava# hekimli!i
malzemeleri -"kopartlm# kulaklarn, organlarn vah#i sergisi #ok etmi#ti beni", diyor Jnger.
Eski sava#larn imgeleri arasnda (ne !lyada'da ne de ba#ka bir yerde) sava# kol bacak
kaybetmelerle, sakatlklarla ilgilenmez. Ancak hilkat garibesi devlere ya da demonlara
yak#trlr sakatlklar: Tantalos, Prokrustes... Oysa gnmzden #u manzaraya bakn hele:
Utanga ve vngen, ikiyzl sava# hekimli!inin hemen sarlverdi!i "ne#ter ahlakna" bakn.
Ya da tren istasyonlarnda toplanan sakat dilenciler ordusuna. Ve i#te eserin ana forml:
Sakatlklarn kazalardan kaynakland!n d#nmek "optik" bir yanlgdan ba#ka bir #ey
de!ildir... Dnya ve tarih henz r#eym halindeyken sakatlanm# bir rk oldu!umuzdan
gelmektedir bunca kaza ba#mza... Byle bir "optik yanlg" temas hem poetik hem de
derinden felsefi-politik mesajlar ta#maktadr: Jnger gibi I. Dnya Sava#'nda yaralanan ve
mr boyu bir yata!n yalnzl!na terkedilen Fransz #air Joe Bousquet'nin Stoac formlyle
bulu#mas #a#rtc de!ildir -"yaralarm benden nce vard, ben onlar bedenimde ta#mak iin
do!mu#um..."
"lerlemenin, "kayp" ve "eksiklik" zerine kurulmu# bir uygarl!n vazgeemedi!i bir efsane
olmas kolayca anla#labiliyor. Muhafazakar Jnger artk baz tedbirler nermek zorunda
hisseder kendini -Kant'n "ahlak doktrini"ne uygun ya#amaya al#mak ne mene bir hayat
getirir? Biraz ana-baba terbiyesi daha nemli de!il mi? Bylece, devler dnyasna ynelen
erken Jnger'in aksine, sava# sonrasnn Jnger'i srarla "kk #eylere", ufak ayrntlara,
minimalizme ynelecektir. Adorno'nun Minima Moralia'snda oldu!u gibi, "efendiler
klt"nn, a!da# tiranlklarn derin bir sosyal ele#tirisidir bu.
Ernst Jnger'in Kehre'sinin mutlak oldu!unu asla d#nmemek gerekir. nce onaylayarak
ortaya att! temalar (sanayi-sava#, gemi#-gelecek, nihilizm) ge dnem eserlerinde bir kez
daha ortaya atlrlar: Bu kez derin ve minimal bir toplumsal ele#tirinin ye!inli!iyle. Yaznsal
saydamlk ve minimal etkilerin edebi kudreti bu eserin formllerini glgelememektedir. Ernst
Jnger'in eseri bize #unu syler: Dnya, Tarih ve Hayat, byk harflerle ba#lasalar da hep
kk #eylerin gcyle ayakta dururlar.
Virgl 4 , Ocak 1998, s. 42-43

Yarat m n Gl eri : Gabri el Tarde' da Ekonomi -Pol i ti !e Kar"
Ekonomi k Psi kol oj i
Ulus Baker
!talyan otonomist sosyolog ve filozof Maurizio Lazzarato'nun Puissances de
l'invention: psychologie conomique contre l'conomie politique (Yaratmn Gleri:
Gabriel Tarde'da ekonomi-politi"e kar# ekonomik psikoloji) adl son kitab henz
elime geti. Burada ve Modern Grsel Sanatlar derslerinde (keza Birikim ve Virgl
dergilerindeki birtakm yazlarda) Tarde sosyolojisine ok genel erevede
de"inmi#tik. Durkheim ile polemi"ini, Tarde d#ncesinin Bergson felsefesi
stndeki gl etkisini, neden Trkiye'de apak Bergsoncu olan baz yazar ve
d#nrlerin varl"na ra"men (mesela Tanpnar) asla tannmam# oldu"unu, bugn
neden yeniden canlandrlmaya al#ld"n (zellikle Eric Alliez ve ad geen
al#mann yazar Maurizio Lazzarato tarafndan) azar azar tart#m#tk. $imdilik bir
iki detay vurgulamakla yetinece"im.
1. Negri & Hardt'n Dionysos'un Eme"i (#u anda Birikim Yaynlarnn programnda,
evrilmi# ama redaksiyonu halen sryor) ve !mparatorluk adl kitaplarnn
olu#turdu"u erevede bu yeni kitap (#u anda okumay srdryorum) nerede
duruyor? Maurizio Lazzarato ile yllar nceki bir konu#mamzda Tarde' belki de ayn
anda ke#fetti"imizi (bamba#ka saiklerle de olsa) hissetmi#tik. Negri ile birlikte
al#rken ortaya attklar "gayrmaddi emek" mefhumunda Tarde'a, yani byle bir
emek tanmn ilk kez yapan ki#iyi ele almann zorunlu oldu"unu, Negri'nin bundan
haberdar olmamasnn ise nemli bir eksiklik oldu"unu, ne var ki ya# gere"i
Negri'nin byle bir ykl Tarde okumasna topyekun giri#mekten geri durdu"unu
anlatm#t.
2. Oysa mesela Deleuze'n Tarde okumasn olduka ciddi yapt" anla#lyor --
ba#vurularnda olduka ender grlmesine kar#n, Deleuze'deki Bergsoncu damarn
kayna"nda bulunan bir d#nre ok #ey borlu oldu"unu d#nmemiz gerekir.
Tarde'n ok gzel bir formlnn hem Nietzcheci bir perspektifte okunabilece"i,
hem de ona kar# ileri srlebilece"i fikri Deleuze' ziyaret etmi# olmal: "Hakikat
#udur ki insan, insanda bile hibir zaman insani olana hayranlk duymad, hep insan-
stne duydu..."
3. Deleuze ile Guattari'nin Tarde'dan yola kan sorgulamalar sadece Bergson'dan
de"il Nietzsche'den kaynaklanyordu: "peki acaba de"erin de"eri nedir?" De"er
sadece rnn iinde "billurla#an" (Marx) birikmi# emek midir, yoksa varolu#un
retiminin bir etkisi olarak arzularn, "yeninin yaratlmasnn", ksacas fark ile
tekrarn ikinli"i midir (Tarde)?
3.1 Tarde, Marx'n lmnn hemen ardndan ekonomiyi ve toplumsal olgular
kavramak iin cesurca en basit ve ye"nik kuvvetleri i# ba#na a"rmaktan
ekinmemi# olan ki#iydi --arzu, sempati, toplumsal ba"... Bunlar, onun neden klasik
ekonomi-politi"in iinde sakl bulunan tuzaklara d#medi"ini ve ekonomik
psikolojisiyle bir k# yolu bulmaya ynlendi"ini gsteriyor... 68 "fark ve tekrar"
mefhumlarnn etrafnda dnm#, ama bu tart#ma ekonominin alanna sramam#t --
tehlikeli bir alan, ve dnemin militanlar ve d#nrleri, bu alan temkinli bir
Marksizmin denetlemesini ye"lediler...
3.2 Foucault bu alana dokunmaya cesaret eden ilk ki#iydi: Marksizmin ngrd"
eli#ik sermaye/emek diyalekti"inin sonuta zorunlu bir ikileme dn#ece"ini
vurgulayarak "toplumsal glerin o"ullu"u" meselesini ayrcalkl kld. Ancak
giderek "iktidar" ve "zne" mefhumlarn yeniden (ekonomiden ba#ka alanlarda da
olduka etkili bir tarzda) tart#may bir k# yolu addetti... Ancak bu bile "smr" ve
"egemenlik" mefhumlarnn birbirleri tarafndan d#lanmas sonucuna varyordu.
Ba#ka bir deyi#le Foucault iin g ve iktidar ili#kileri smr ili#kilerinin hem arka
plannda yer alan gereklikti, hem de smr bu g ili#kilerinin sonularndan
yalnzca biri olarak grnyordu.
4. Oysa Tarde her #eyin ontolojik olarak bir "farklar sistemi" olarak okunmas
gerekti"ini sylyordu. Sonuta ekonomik ili#kiler alann radikal olarak farkl iki
adan okuyabilirdiniz: kapitalist i#blmnn kudretine boyun e"en, onun tarafndan
organize edilen bir sermaye-emek eli#kisi asndan, ya da zorunlu bir sempati ve
yaratc i#birli"i grnm altnda...
4.1 Ba#ka bir deyi#le (Lazzarato'nun da vurgulad" gibi) Marx hala eski Hobbesu
sorudan yola kyordu: kapitalizmin dzenini mmkn klan #ey nedir? Dzen nasl
mmkndr? Giderek toplumu mmkn klan nedir? Bu eskilerin
Mezopotamyallarn, Yahudi ve Hristiyanlarn, Araplarn (belki !bn Haldun d#nda)
pek sormadklar bir soruydu: onlar iin toplum zaten ya Tanr (Agustinus) ya da
Do"a (Aristo) tarafndan "garantilenmi#ti". Tek tek insanlar bu yaratmn rn
olduklar iin ya srydler, ya da birer "siyasi hayvan" olarak belirmi#lerdi... Sorun
Machiavelli ve Hobbes d#ncelerinin d#avurdu"u bir gerilimle ba#lyordu: bir
toplumu mmkn klan #ey nedir? Tanr da de"il Do"a da de"il... Dzeni mmkn
klacak, Do"a halinden Toplumsal hale geirecek baz glere ve eylemlere ihtiya
vard: Hkmdar (Machiavelli) ya da Toplum Szle#mesi (farkl formlasyonlaryla,
Hobbes, Locke ve Rousseau)... Bu durum "dzen nasl mmkndr" sorusunun Antik
ve Modern versiyonlarnn apayr olduklarn gstermekle kalmyor, belki de byle bir
sorudan kanlmasnn artk vaktinin geldi"ini de haber veriyor...
4.2 Sosyologlar hala "dzen nasl mmkn?" sorusunu sorup duruyorlar... Bulduklar
nedenler ise ok muhtelif: Durkheim iin "sui generis" bir Toplum... Ve bunun eski
teokratik cevaptan ok da byk bir fark yok... Kolektif bir st-bilin (Levy-Brhl)
ya da tarihsel olarak te#kil olan bir "toplumsal i#blm"... Tarde bu kavramlarn "bol
geldiklerini" farketmi#ti... Belki herbiri ara#trlacak bir nesneler alann tanmlyordu,
ancak bu nesnelerin neler oldu"unu tanmlamak konusunda hala u"ra#p didindi"imiz
d#nlrse pek de bir i#e yaramyorlard...
4.3 Tarde'a gre Adam Smith'den Marx'a ekonomi-politik, Comte'un "dzen"
fikrinden Durkheim'n kollektif tasavvurlarna sosyoloji bir "a#knlk" yanlsamas
iindedir: belli bir noktada "yukardan gelen bir el" vardr sanki --ve i#lere mdahale
etmekte, dzene koymaktadr. Walter Benjamin bu bozuklu"un en muhte#em tarifini
yapm#t: #eylere dokunmaya abalayp mdahale edemeyen bir mele"in
ksrdngs... Adam Smith bir "grnmez el" tanmlam#t --onun ekonomi-
politi"ine kar# karken Marx da Sermaye'yi tanrsal, tm mistifikasyonlarn,
dolaysyla metalar feti#izminin kayna" olan ideolojik bir mefhum olarak tart#ma
srecine dahil etti; en kts Durkheim Tanr=Toplum zde#li"ini dayatt... !nsanlar
bu "a#kn" realitelerin altnda toplanp birbirlerine "benziyorlard"... Oysa tam aksine
Tarde bu "benzeyi#in nasl gerekle#ti"ini aklamak gerekti"ini" vurgular... Ba#ka
bir deyi#le ekonomi-politi"in aklamaya ba#lamasndan nce aklanmas gerekir.
5. Tarde'da toplumsal alan her tarafn delik de#ik eden gler, arzular ve kanaatlar
toplamndan olu#ur. Benim kanaatlar sosyolojisine ynelik ele#tirel giri#imim her
noktada kar#ma Tarde'n eserini kard. Maurizio'nun ve beraberindekilerin
yapt"nn aksine onda ekonomi-politi"in Marksizmin de ele#tisini kapsayan nihai bir
ele#tirisini aram# de"ildim. Ancak bu ele#tiride Marksizme ve genel olarak
sosyalizme gnderen blmlerin hi de hafife alnmamas gerekti"i benim iin de
akt: sosyalistler yzelli yldr "a#kn" bir dzeni a"rp durdular --ve bu
Dietzgen'den Proudhon'a, hatta Marx'a varncaya dek, tarihsel bir realizasyonun
beklentisiydi.
5.1 Nietzsche'nin ksa ve #ok edici formlyle "Tanrnn lm" de"erlerin kayna"
ve olu#umu meselesini ciddiye almay gerektirdi --zellikle bu ikincisi, yani
de"erlerin nasl olu#tu"u sorusu sosyal bilimlerin do"u#unun zeminidir. Oysa Tarde'a
gre burada da bir sakatlk hkmetmeyi srdryordu: sosyal bilimlerin do"u#u ve
ilerleyi#inde de ncelikle Batnn teolojik-politik parkuru katediliyordu --Smith,
Hegel ve Marx bu parkurun etaplar oldular... Bu d#nrlerden herbiri iin de"erlerin
olu#umu ve in#a, kendilerini retmi# olan insanlarn eylem ve arzularnn zerine
ykselen bir a#knl"a, transandantal bir alana gnderiyordu. Sanki nesnel bir st
"#ey" sz konusuydu --gizli el, !de ya da kapitalizm.
5.1.1 Adam Smith iin de"erlerin "kayna"" bireysel mbadele ve retim
inisiyatiflerinin "grnmez bir el" tarafndan yukardan kodlanm# bir dzeniydi.
Oysa bu de"erlerin olu#umunu aklamaz, nk ne zaman bir kken ya da kaynak
a#knl"a gnderilse o zaman nasl bile#tikleri aklanmas gereken bir sorun olarak
kalr.
5.1.2 Hegel iin toplumsal blnmeler sanki Hristiyanlk teolojisinin birikimine
cevap veren durumlardr --kle-efendi diyalekti"i emek tarafndan dzenlenen bir st-
tarihsel sretir. Btn bu tarihsel eli#kilerin st dzeyde a#larak zlmesi ise bize
Devletin a#knl"n verecektir.
5.1.3 Marx ise de"erin dnyasnn sahte ve tanrsal dnya gibi tersine bir dnya
oldu"unu syleyecektir. Dinsel d#nce insanlar nasl yabancla#tryorsa de"erin
kkeni ve olu#umu da ayn #ekilde yabancla#trmaktadr. Ve bu "sahtelik" reeldir,
"pratik bakmdan geerlidir". Dnya byleyse bunun nedeni i#blmdr.
5.2 !ktisatlar, zellikle Adam Smith ile David Ricardo, bireylerin zerkli"ini,
zgrlk ve ba"mszlklarn koruma adna onlar tpk Leibniz'in monadlarym# gibi
"kapal" varlklar olarak ele almaya zorunlu kaldlar. Ve tpk oradaki gibi, bireysel
eylemleri sanki nceden kurulu bir uyum ynlendiriyor olmalyd.

Ya!l S an n Prat i k Kedi l er Ki t ab ndan - Kedi l eri n
Adl and r l mas
Thomas S. Eliot - eviri: Ulus Baker
The Naming of Cats
Thomas S. Eliot
The Naming of Cats is a difficult matter,
It isn't just one of your holiday games;
You may think at first I'm as mad as a hatter
When I tell you, a cat must have THREE DIFFERENT NAMES.
First of all, there's the name that the family use daily,
Such as Peter, Augustus, Alonzo or James,
Such as Victor or Jonathan, George or Bill Bailey--
All of them sensible everyday names.
There are fancier names if you think they sound sweeter,
Some for the gentlemen, some for the dames:
Such as Plato, Admetus, Electra, Demeter--
But all of them sensible everyday names.
But I tell you, a cat needs a name that's particular,
A name that's peculiar, and more dignified,
Else how can he keep up his tail perpendicular,
Or spread out his whiskers, or cherish his pride?
Of names of this kind, I can give you a quorum,
Such as Munkustrap, Quaxo, or Coricopat,
Such as Bombalurina, or else Jellylorum-
Names that never belong to more than one cat.
But above and beyond there's still one name left over,
And that is the name that you never will guess;
The name that no human research can discover--
But THE CAT HIMSELF KNOWS, and will never confess.
When you notice a cat in profound meditation,
The reason, I tell you, is always the same:
His mind is engaged in a rapt contemplation
Of the thought, of the thought, of the thought of his name:
His ineffable effable
Effanineffable
Deep and inscrutable singular Name.


Ya!l Sann Pratik Kediler Kitabndan Kedilerin Adlandrlmas
eviri: Ulus Baker
Zor i!tir kedilerin adlandrlmas,
Zannetmeyin ki tatil gn oyunlarnzdan biridir
sadece;
atla" teki oldu"umu d!nebilirsiniz,
Her kedinin en az AYRI ADI olmas gerekti"ini sylersem.
Hepsinden nce ailenin kulland" !u gndelik ad vardr,
Peter, Augustus, Alonso ya da James gibi,
Victor ya da Jonathan gibi, George ya da Bill Bailey gibi
Her biri anlaml gndelik adlardr nitekim.
Ho!unuza gider mi bilmem ama,
Daha ssl adlar vardr bir de:
Plato, Admetus, Electra, Demeter gibi
Ama her biri anlaml gndelik adlardr nitekim.
Fakat ben derim ki, her kedinin farkl bir ad olmas gerek,
zel bir adnn, daha gururlu bir adnn olmas gerek,
Ba!ka trl nasl dik tutabilir kuyru"unu,
Nasl gerebilir by"n, nasl ya!atabilir gururunu?
Bu tr adlardan bir grup veriyorum i!te size:
Munkustrap, Quaxo veya Coricopat gibi,
Ya da mesela Bombalurina veya Jellylorum
Bu adlar ta!yabilir ancak bir kedi.
Ama tm bunlarn stnde ve d!nda bir ad daha var,
Bir ad ki tahmin edemezsiniz asla
Ama KED#N#N KEND#S# bilir ve itiraf etmez hibir zaman.
Baktnz ki dalm! bir kedi derin d!ncelere,
Diyece"im o ki, nedeni ayndr hep:
Kafasn takm!tr adn d!nmeye, d!nmeye,
d!nmeye:
Dile gelmez, gelse bile getirilemez
Derin ve akl sr ermez
Biricik Adn.

Yeni -Hegel ci Bi r Marksi zm
Ulus Baker
Kitaplk 23-24, s. 32-36.
1. ksz Sreler
nce d!ncenin a"da! tarihinden bir grnm: Yirminci yzyln grn!te mutsuz tarihi
iinde dola!maya braklan baz "ksz srelerden" bahsedilebilir. stelik bu sreler belli
oranda Marksist etkiler de ta!maktadrlar. Rus biimcili"inin, reel-Marksizmin, Alman
srgn d!nrlerinin ba!larna gelenler zerine yaplan vurgu, bir tr marjinalle!meyi
zorunlu olarak ieriyorsa da, Jameson'n kitabndan kaynaklanan zel ve gl bir cesaret var:
Diyalektik d!nceyi diriltmek. Bir ele!tiriye hemen giri!mek gerekiyor: Marksizm ve Biim
ba!lkl yaptn bir yntembilimi varsa, o da "diyalekti"in biimsel uygulanmas" adna ksz
sreleri, mutsuz ve karamsar Adorno'yu, Umut #lkesi'nin Bloch'unu, Bunalt'nn Sartre'n,
marjinalle!tikleri noktalarda, artk varl"na al!trlmaya al!t"mz periferide, merkezka
gleri iinde yakalamak yerine, Hegelci bir sistematiklik d!ncesine uygun olarak,
"merkezlerinden yakalama" istemine dayanyor. Buna kar!n, Amerikan kltr dnyasna
almay "akademik neo-pozitivizmin" (pozitivizmden ok uzak oldu"unu sand"
d!nrleri, akademik bir jargon iinde durmakszn yeniden dillendiren akm, zellikle
Foucault, Deleuze, Derrida gibi d!nrlerin ya!amn ve eserini ament haline getirir)
dnyasna bir meydan okuyu!la tamamlamay uman zgn bir d!nr olarak
Postmodernizm'in yazar olduka uzun bir dola!may gerekli bulmu! grnyor.
Srelerin en ksznden ba!lyoruz bylece: #lk forml, ktmserli"i dillere destan,
elitizmi defalarca ele!tirilmi! Adorno sunacaktr... "Bilgi de, nesnesi gibi, belirli (?) eli!kiye
zincirle ba"l olarak kalr..." Jameson'n bu "izlenimci" tasarma gsterdi"i sayg vgye
de"er grnyor. Ayrca Adorno'ya gsterdi"i sabr da... Belki de yzylmzn al!ma
masas en da"nk d!nrlerinden biriyle "diyalektik" bir uzla!maya kalk!mak gerekten
zorunlu bir maceradr. Blk prk Adornoesk izlenimlerin gerekten diyalektik, ama her
durumda "imknsz" bir btnl"e hizmet edebileceklerini d!nmekte Jameson'a dek ge
kalnm! grnyor. "Paralanma"nm d!nr de"il miydi Adorno? Ayrcalkl kavram
"kltr sanayii" ile, "olumsuz", yani "paral" bir diyalekti"i harekete geirmeyi amalad"
herhalde do"rudur. Belki de Simmel'den farkl olarak, izlenimlerden yola kan bir sosyoloji
yerine, diyalektik arkaplandan hareket ederek ya!amn izlenimlerine varmay amalad" da
do"rudur. Bir "km! gler bahesi"yle kar!la!rz orada: "Dinlemenin k!" bir "k!
noktas", bir tart!ma rnekesi olu!turur. Adorno'nun Stravinski kar!snda, bir kutup olarak
destekler grnd" Schenberg de "biimin" elinden kurtulamayacaktr. Adorno'nun
"bilgisi", Jameson'n gzlemine hak verelim, bir taraftan nesnesiyle birbirine kar!may hem
slup hem de yntem olarak semi! bir arzuya ba"lanyor. Ama Adorno, galiba Jameson'n
demeye pek niyetli olmad" bir bedel demi!ti: Hi de "diyalektik" karakterli olmayan bir
eli!kiler rntsn ziyaret etti"i yerlerin izleniminden kendi "bilgisi"nin, dolaysyla para-
blk eserinin iine ekmek. Mutsuzlu"u incelemek mutsuzluk verecektir. Aclarn tema!as,
izlenimlere dn!tke ac verecektir. Bylece, Adorno'nun kurgulad" Bat Mzi"i
Tarihesi, dinlemenin k!nn, bir bozulma srecinin izlenimci bir tarihine dn!ecektir:
Bir teratoloji, bir bozuk biimler bilimi. Schenberg'e bile trajik bir mr biilecektir: Bat
mzi"i, dinleme faaliyetinin kurumsalla!mas iinde bir "do"allk d!"na gnderdi"inden,
Schenberg'in kulland" mziksel gere, !u on iki nota eninde sonunda bir sisteme, bir
"biime" dn!ecektir. Zamann kodlanamaz ynn kullanmay amalayan Proust roman,
izlenimlere boyun e"en bir mdahaleyle, aynen Schenberg'de eserin olu!turaca" ayrcalkl
birimin devreden karlmas (zgrle!me miydi bu?) yznden zamann yitirecek, galiba hep
"meknn" pe!ine d!ecektir: #rrtum... Stravinski'nin zm ("biimleri katmanla!trarak",
yaratm biimlerin eline ta ba!tan terk ederek zgrle!meyi uman) ne kadar sahteyse
diyalekti"in gerektirdi"i teki kutupta, Schenberg'de eserin biricikli"i yitip gidecek, daha
do"rusu eserin birinde ba!layan sre, ba!ka bir eserde devam edecektir. Adorno'yla tek tek
eserlerin kaybolu!unun yitik ufkundayz.
Ama Jameson, bu bedeli dememekte diretecek gibi grnyor: ksz srelerin nfusu
yeterince byktr ve sonraki u"raklar, Benjamin, Bloch ve (ilgin) Schiller olacaktr. Artk
"zamann temellendirilmesi" gerekmektedir. Yine "izlenimci" bir tasarm, "diyalekti"in
de"i!kelerini" kovalamaya a"rlm!tr: Benjamin'in eseri her !eyden nce, zamana do"ru
alan bir "uygulama" diye sunulmaktadr: Baudelaire'e, "Dnya Ba!kenti Paris'e", ba!ka bir
deyi!le "modern zamanlarn ba!lang anlarna do"ru uzanr Benjamin. Sanki "yakn bir
tarihe", belle"in henz rselenmemi!, hatta "kopmam!" oldu"u bir dneme uzanmak, ola"an
Marksist tarihyazmnm g yetiremeyece"i bir nostaljiyi gerektirmektedir. Bu bellek ac
verir, nk bir projeyle i!e ba!lanm! oldu"umuzu ve bu projenin zorunlu ba!arszl"n her
an hatrlatr. Benjamin'in de masas da"nktr. Buna kar!n kavramlar takmadalar halinde
rgtlenirler ve okuyucuda ki!isellik izlenimleri retmeye adaydrlar. Faustu dnya, btn
modernist vngenli"i iinde, Faust'un aslnda hibir "an"a, "dur bekle" diyemedi"ini
unutmamaldr. Neredeyse "topik zaman"a geece"iz. Forml burada "gemi!in
anmsanmas" olarak zamandr ve Horkheimer'in bir formln tekrarlar: Sorun, gemi!e
hibir !ekilde mdahale edemedi"imiz gere"idir. Gelece"e ynelimin "modern" tarz, zlem
ve burjuva ferahl", tarihsel maddecili"i derinden yaralam!tr: Elbette muhafazakrl"n bir
paradoksuyla kar! kar!ya kalrz burada: Muhafazakrlk, nce Weimar, ardndan Nazi
kltrnde oldu"u gibi "hafzasz"dr. Gemi!e ynelmekten ok "gelece"e" ynelir ve
gelecek ku!aklara kendi ya!am biimini, baba-o"ul, ana-kz zde!li"ini dayatr. Ba!kalarnn
hikyesini anlatabilmekte zel bir yeteneksizlik trdr bu. Nedense Benjamin'in temel
kavram olan Jetztzeit, "o anda, birden oluvermi! olma" hali, onu "merkezden", diyalekti"in
iinden yakalamaya al!an Jameson'n dikkatinden kam! grnyor.nk kullanmay
nerdi"i eksen Hegelci bir semecilik trdr ve Benjamin'e burada atfetti"i rol Adorno'dan
"zamann ktl""nden Bloch'a, "gelece"e yneli!" e gei!tir. Peki acaba bir taraftan
Adorno, te taraftanBenjamin ile Bloch arasnda byle bir diyalog gemi! midir? Benjamin'de
"nn ebedili"i", kaydedilmi!li"i olan !ey, "mekanik yemden retimi" bile bir sanat modeli
haline getirmiyor muydu? #!te ayrcalkl "modern" sanatlar olarak sinema ve foto"raf.
Makine egemenli"i "yine de" byleyici haleyi silemeyecektir. Benjamin'in bu gveni son
anlarna dek korudu"u anla!lyor. Artk Jameson'n formlnn tesine geerek, onun
"biim" e atfetti"i birincilli"i (ona gre diyalektik bir biimler dzenleni!idir)
yapsalla!trabiliriz. Eserinin ilerleyen sayfalarnda Jameson'n Sartre'a affetti"i bir bak! tarz
daha Benjamin'de hazr bulunmaktadr: Modernli"in her yerden yansyan bir zelli"i onu "bo!
yaplarn egemenli"i" olarak grntler. nce olan, znelli"in "gemi!" olarak bellekten
ekip kard", her zaman zaten orada hazr bulunandr: Simmel'in de gsterdi"i gibi,
sluptan bile bir yapym! gibi sz edebiliriz. #!te bu yapnn bir "teolojisi" olacaktr. Bir
"edebi biim"i olacaktr, mzikal bir formu olacaktr. Bu bakmdan Benjamin kadar
Hegelcilikten uzak bir "biimcilik" yoktur ve eserinin "diyalektik bir uygulama", hele hele
"yorumsama" ba!l" altnda ele alnmas hakszlk olacaktr. nk onun izlenimcili"i
biimin sundu"u formlarn yalnzca birer yan rn olduklarn, asla ilerinin doldurulmas
gerekmedi"im ona hep hatrlatmaktadr. Sanki Benjamin sreci, kszl" arzulamaktadr ve
merkeze ekilme arzusundan o lde uzaktr. Oysa Jameson bunu kapatlacak bir ak olarak
grmekte, bo!lu"u bir n-Romanti"in (Schiller), bir "gerekstc"nn (Breton) ve Faustu
imgenin yetersiz atlmlaryla doldurmaya al!maktadr. Bunu kitabn son blmnden ilk
blmlerine do"ru ba!latt" Hegelci saldrlardan anlayabiliyoruz. Kitap ba!tan ve sondan iki
defada ba!latlmakta, ba!lklandrlm! iki blme ayrlmaktadr: Birincisine, srgn
d!nrlerinin ksz srelerinin gzel bir hikyesi dersek, ikincisi, ba!lktaki Marksizm
szc"ne hakkn verecek tek giri!im olarak grd" bir yeni-Hegelcilik trn
damtmaktadr: Lukcs, Sartre ve tarihsel insanbiimcilik...
#!te Freud, o anda, bir "kr nokta" i!levini grmeye a"rlmaktadr: Biimin ncelli"ini bize
anlatacak olan odur. Bilind! biimseldir ve biz henz Lacan'da de"iliz, Marcuse'nin
bilind!n aklama abasyla ba! ba!ayz. Marcuse, gerek anlamyla gerek aktrlerin
(zellikle 'tarihsel' aktrlerin) ortadan kalk!nn d!nrdr. Tolerans son derece
soysuzla!anadr ve aktrl" kaldrr ortadan. Yzeyselle!me geneldir ve bilin, galiba
bilind! glere atfedilen karanlktan ok daha zifiri bir geceye gmlm! bulunabilir.
Aynen Benjamin gibi, burjuva rahatl"nn muhafazakrlkla i ie gei!i sz konusudur.
Jameson'n Marcuse ve Reich gibilerini, onlara ynelti len "do"alclk" sulamalarndan
korumaya al!mas hakldr. Ama onlarn gerekten "do"alc" olduklarn teyit etmek
!artyla. Benjamin'in makine ile do"ay pek de birbirinden ayrd"na delalet eden hibir i!aret
olmad" gibi, Marcuse'den kaynakland" kabul edilen bir modern tketim toplumu ve arzular
rejimi ele!tirisinin kaybedilmi! bir do"adan geldi"i d!ncesinin hakll" da su gtrr.
#nsan do"asn tmyle do"ad!nn !a!rtcl"yla darbetmeyi amalayan "gerekstc"
Breton da, Jameson'n kurmay umdu"u i!levsel btnlk (diyalektik) iin yetersiz
kalmaktadr: ncelikle, Breton'un "Sa" kanat" diye yadsd" "gerekstcler" vardr i!in
iinde. Breton'dan ok onlarn (Artaud ya da Breton ile ak polemik iindeki Bataille
nerededir burada?) katksyla, sanatn "aktrlk" kuramn e!leyen bir "kurtarma esteti"i"
devreye girer: E"er Benjamin ile Bloch tarafndan temelleri atlm! bir "aktrlk kuram",
bize, sanatnn farkl zamanlarn ve meknlarn aclarn, tasasn, kaygsn ya da
mutlulu"unu kendi bedeni (tuali, kalem-k"d, ekran, merce"i, mermeri) zerine ekti"i ve
Deleuze'n deyi!iyle "gururla parlatt"" yar-Stoac bir ekonomik dzeni anlatyorsa,
gerekstclk sanata son derece elveri!siz toplumsallk katmanlarnn (mekanik yeniden
retim asndan Benjamin, dinlemenin k!, kltr sanayii asndan Adorno vs) elinden
nesneleri kurtarma harektn yklemektedir. Ba!ka bir deyi!le, "byk sanat" diye yadsnan
!eyin her zaman yapageldi"i (szgelimi Merleau-Ponty'nin Cezanne sunumunu hatrlayn) i!i
anmsyoruz: Buna gre sanatn e"er bir i!levi olacaksa, nesneleri ve hakiktlarini iinde
dzenlenmi! olduklar, boyun e"mek zorunda brakldklar dzenin elinden ekip almaktan
ba!ka bir !ey olamaz bu. Reklamn ve kitle ileti!im aralarnn, uluslararas kapitalizmin
ald" yeni biimcileri ayakta tutan !u ak!kan figrlerin elinden nesneler, sanki teker teker,
estetik dzeyde yrtlecek bir mcadeleyle alnmaldrlar. Benjamin'in izdi"i Baudelaire
portresi, bu i!levi yrrl"e koymak zere sanki daha o zamandan i! ba!ndayd. E"er
aktrlk kuram uyarnca sanat bir tr "aclar", "sorunlar", Nietzsche'nin syledi"i gibi bir
"maskeler" oyunu iinde kendi zerinde, etinde ve bedeninde yanstmak faaliyeti ise, bir
"kurtarma harekt" olarak sanat, "nesnelli"ini" kaybetmi! bir dnyada biimler tarafndan
dzenlenmi! ve simgesel de"erlere kavu!turulmu! nesnelerin gvdesini kurtaracaktr.
Gerekstcl"n bu ikinci i!levin ksmi bir grnmn ve aktivizmini olu!turdu"u
do"rudur. Ancak bu onun Jameson tarafndan da itiraf edilen yetersizli"ini de gstermektedir:
topyay iten kavrayabilme gcnden yoksundur. Bu itirafla birlikte modernli"in tm
tarihini kateden topik sreten bahseder Jameson. Tarihsel bakmdan iki uca ihtiya vardr:
Modernli"in ba!langcna yerle!tirebildi"imiz Schiller ve belki de sonuna, "daha teye"
alaca" noktaya yerle!tirebilece"imiz Ernst Bloch. Dolaym elbette Freud'a ihtiya
duyacaktr nk her !ey, topyann "belli bir anlamnn" bastrlm! oldu"u rahatlkla
anmsatlabilir. Spuren'de, #zler'de bile Bloch izlenimci dostlarndan apayr izlenim
mekanizmalarn ayaklandrm!tr: Bir ykcdr o ve izlenimler oralardan, Benjamin'in
Leskov iin (hani !u "hikye anlatcs") yapt"ndan ok farkl yollardan tremektedirler.
Hafza ok uzak ktalardan, #ncil tarihinden Torah'tan hatta Binbir Gece Masallar'ndan ithal
edilebilecektir. Ama izlenim hep bir "gelecek atlm"dr artk. Bloch'un eserine bolca
serpi!tirdi"i ykckler genellikle !yle bir program takip ederler: Talihsizlikler st ste
gelmi! ve yle bir karma!k y"n olu!turmu!lardr ki, insana "artk bu devam edemez", "bu
kadar da olmaz" demekten ba!ka bir are kalmam!tr. Ama ayn !ey, artk sallantda olan bir
burjuva ferahl" iin de geerli de"il midir? Bu kadar da talihli olunamaz... Ve talih, elbet bir
gn, kanlmaz !ekilde, stelik kendi birikiminin dinami"iyle ters dnecektir. Jameson'n
Bloch'u ve Umut #lkesi'ni devreye soku!u (unutulmamal ki ama diyalekti"in bir "gelecek
tasarrufu"na ihtiya duyurmasdr) bu noktada iyice anla!lmazlasn Bu ykckler pek az
Hegelci unsur ta!rlar. E"er onlar "diyalektik uygulamalar" diye kabul edersek diyalekti"in
"para-btn" meselesi iin btn sylediklerinden vazgemek zorunda kalrz. Hegelci
diyalektik ise Protestandr: Jameson'n da syledi"i gibi, "talih dn!" zaten Protestan
burjuva zihniyetinde ta ba!tan ierilmi!tir... Rahat de"ildir burjuva ve Stravinski'nin mzik
konusunda benimsedi"i gibi kendine "kurallar" koymaktadr hep: Giysiler, rfler, kat
kurallar, bile, terim mazur grlrse, pekl "tarzlandrlm!lardr". Bloch ise bizi
sanki"ierilmemi!", "katlanlamaz" bir zamansall"a ta!maktadr: Ebediyete sramaya bir
adm kald! Burjuva rahat de"ildir, nk umudu deneyimleme biimi aresizce biriktirmenin
yaps zerinde cereyan eder. Ve elbette talih, bir gn tersine dnecektir. #!te Umut #lkesi
budur: Tarih de talihin hareketini kovalayan sretir ve ters dner... #lkel birikim
"de"ersizle!meden" kapitalizme gecikmedi"i gibi, kapitalizmin varabilece"i son noktaya
eri!meden bu ters dn!n gerekle!emeyece"i yolundaki Marksist "reti kesintiye
u"ratlm!tr. #sterseniz Lenin'le arkada!larn "Kapital'a kar!-devrim"de bir Bloch yks
kahramanlar olarak okuyabilirsiniz. Jameson yer yer, Marksizmin "kehanet" d!ncesinden
ve "inanlardan" bahsedilerek sulanmasnn pek de gocunulacak bir !ey olmamas
gerekti"ini syler. Gerekten de Tanr lm!tr ama inanlar ayaktadrlar. Sanki modern
dnyann insan "inanca inanmakta", onu bir "biim" olarak saklamaktadr. Her !ey gibi
topya da bir "ksz sre" olarak kalmay srdrr.
2. Tarih ve Talih
Tarih ile talihi rt!trebildi"imiz noktaya kadar gelince, ksz srelerle ili!kimizi ksmen
bitirmi! oluyoruz. Artk Hegel andr ve btn modernli"imizi formle etmi! olan bu
d!nr bir kez daha dolaymlamalyz. Yaplacak i! artk basit grnmektedir, ama yalnzca
grn!te. Bilindi"i gibi, son birka onyl iinde, Jameson'n Marksizme yeniden a!lamay
umdu"u Hegelcilik kadar tart!ma konusu edilmi! bir konu yoktur: Sartre'n ve Lukacs'n
"insanbiimcilikleri" kt ve kat yanlarndan arndrlarak bir ara olarak, daha do"rusu,
diyalektik anlar olarak kullanlacaklardr. $imdiye kadar ele alman d!nrler pek
"blnmez" klklarda kyorlard kar!mza. Oysa diyalekti"in ihtiya duyaca"
"blnmeler" bir Lukacs'a uygulanabilecektir: Tarih ve Snf Bilinci'nin, Roman Kuram'nn
"gen" Lukacs' ile ge dnemin, "gereki" Lukacs'... Ama Jameson, ayrm belli bir tarzda
ortadan kaldrmay nerir. Seti"i, son dnem eserinin !"nda genlik dnemi eserlerini
yorumlamaktadr. Bunun Althusser'in Marx'a uygulad"ndan olduka farkl oldu"unu
hatrlatmaya gerek yok. Althusser ile takipileri, do"rudan do"ruya ya!l Marx'm eseri
zerinde yo"unla!may setiler. $u "epistomolojik kopu!"un terk edildi"i dnemlerde bile bu
tavr srdrlmektedir. o"u ki!i iin Lukacs esas "ksz", esas "hakszl"a u"rayan"dr.
Ya!amnn ve eserinin lmne kadarki ve l mnden sonraki maceras bu gr!e belli bir
hakllk kazandryor. Jameson, onun ok zel bir ba!arszl"ndan zengin bir ders
karlmasn "tler hakl olarak Son demlerinde tekrar genli"indeki konumuna geri
dn!... Sanki talih ile tarih, Bloch'ta rt!tkleri noktadan sonra birbirlerinden
ayrlmaktadrlar yeniden. Gereklikle ili!ki Roman Kuram'nda, ge dnem Lukacs'nda
oldu"undan daha byk bir sorun, neredeyse bir kaygdr. Ama bunun nedeni, pek emin
olunmayan, kaypak bir "gereklik" ile rahata krlgan,bir ba"n hissedilmesidir. Ge dnem
Lukacs' ise gerekli"i ontolojikle!tirmeye, yanstma ve mimesis kuramlarn temellendirmeye
kalk!acak kadar emin hissediyor gibidir kendini. Erken dnem Lukacs'nda gerekli"in
kaypakl", romantik karakterin ne kadar derinli"ine inilirse inilsin, geriye henz temsil
edilmemi! bir !eylerin kal!ndan kaynaklanyor gibidir. Ge dnem Lukacs'nda ise ayn
kaypaklk estetik temsilin zel ama o kadar da evrensel karakterinden gelmektedir. Ama
Jameson'n altn izdi"i gibi, her iki Lukacs da sanatn ortaya k!n "biim" ile "ierik"
arasnda cereyan eden at!malara ba"lyor de"il midir? #eri"in iine akan toplumsal bir
hammadde vardr elbette: Ayinsel malzemeler ve a"layan kadn "lklar... Ancak, "biim"e
kavu!turulmakszn bunlardan zerk sanat yaptna gtrebilecek hibir sreklilik, hibir Kral
Yolu gsterilemez. Orada bir yerde gizlenen, Jameson' da yanltm! oldu"unu
syleyebilece"imiz bir ihmali hemen i!aretlemeliyiz: Tart!ma, hammaddenin de kendi
biimine sahip oldu"unu, en ilkel toplumda bile ayinselli"in ciddi ve karma!k biimler
ta!d"n, a"lamann ve haykrmann kendisinin sk skya kodlanm! ve dzenlenmi!
oldu"unu nemsiz bir ngereklik olarak kabul etmektedir. Peki bu noktada daha da teye
geerek, Messiaen'in "sanat ku!lar"ndan ve Orman Sesleri'nden, beyaz-u"ultudan
bahsedemez miyiz? Estetik i!levin insanda ortaya k!nn "tarihsel" bir sreci takip etti"i
d!ncesi hakl olsa bile sanatn "insanbi imlili"i" tek bak! as olarak kabul edilmek
zorunda de"ildir. Aksine, Gilles Deleuze'n i!aret etti"i gibi, bu "tarihsellik", sanat ve estetik
davran! farkl ya!amsal karlara (ayinsel, dinsel, mitolojik) ba"mllktan kurtaran srecin
bir "gecikme" kl"nda kar!mza kt"ndan kaynaklanyor olamaz m? Biraz a!r bir
zdeyi!le, belki de "insan sanat konusunda do"aya gre epeyce ge kalm!tr..."
Srada, elbette Jameson'n malzemesinde ayrcalkl bir yer tuttu"u anla!lan Sartre vardr.
Ama diyalektik uygulama asndan Fransz d!nce dnyasna gerekle!tirilecek bu ziyaret
zorluklar arttrmaktan ba!ka bir i!e yaramayacaktr. Belki Varlk ve Hilik'in, ya da
Ele!tiri'nin Sartre' ile, ge dnemin aktivist Sartre' arasnda yaplacak bir "blme" bir fantezi
olacaktr ama, Adorno ile, Bloch ile i!e ba!layan Jameson'n Sartre'da daha derinden i!leyen
bir blnmenin ierildi"ine dikkat ekecek konumda olmas gerekirdi: Sartre'da pek ok
"ksz sre" ifade bulmaktadr ve tpk Freud'un kendi malzemesine uygulad" !iddete
benzer bir !iddetle bastrlmaktadr. Bir taraftan gl bir biimde tarihe "inanr". Aynen
Freud'un, belki Antik Yunanllarn pek inanmad" bir Oedipus efsanesine inanmas gibi. te
taraftan felsefesinin iine serpi!tirilmi! olan bir dizi "bekr" kavramla kar!la!rz: Dizisellik
ve pratico-inerte tarihin donma (Levi-Strauss'a gre "ayarlanma") noktalarn gsterirler.
Kurumsalla!m! bir "hep orda olma" hali yok mudur? Ancak bu so"uk kavramlarn verimlili"i
yeterince de"erlendirilmemi! gibidir. Ayn durum Jameson'n eserine de yansr: Gsteren ile
gsterilenin ayrm diziseldir ve birincisi, ikincisine tarihsel bir fon olu!turmaktadr. Bir dille
tehiz edilmi! do"arz ama onun bize gsterdiklerinin bir anlam yoktur henz. Derken Les
Mots'nun Sartre'nn a"zndan sert bir protesto ykselir: "Masa" dedi"imde, nmdeki, !u
bildi"imiz, rts lekelenmi!, zerinde devrilmi! !arap !i!eleri meyva artklar duran masay,
onun ta kendisini istiyorum. Simgelerin ve dilin "ba!tan verilmi!li"i" gerekle bu kavu!mann
nne dikilen bir engel de"il midir? Sartre bylece bulu!unun hakkn vermez: Levi-
Strauss'un zarafetle formle etti"i gibi, "ta ba!tan beri anlamlandryordu dnya, neyi
anlamlandrd"n biz henz bilmeden..." Bu bulu!a hakkn verecek, fenomenolojiyi
alabildi"ine "yassltan" ba!ka bir yol yok mudur? Biraz tart!ma hemen bir ba!ka bulu!a yol
aacaktr: Camus'ye syletilebilece"i gibi, simgelerin ve anlamlarn ta ba!tan verilmi! olmas
anlamszl"n ta kendisidir. Spinoza'c bir deyi!le, "zorunlu yamlsama"dr. nk, yukarda
Les Mots'dan dev!irdi"imiz sz dizilerinin a"rd" masann dnyas, anlam asndan
Cezanne'n zerlerinde meyvelerini betimledi"i beyaz rtl ykk dkk ky odas
masalarndan alabildi"ine uzaktr. Neden dili kullanrz? ocuklarmza ev devlerini
yaptklar masay temiz ve tertipli tutmalarn ""retmek" iin... Szckler krlmakta, farkl
betimlemeler iinde, farkl rejimlerle dzenlenebilmektedirler yleyse. Jameson'n Marksist
bir yazn kuramnda neden Bakhtinvari bir diyalojizmden bahsetmeden geti"i anla!lyor. Bu
sonuncusunda roman hi de gndelik dilden uzakla!m!, ykselmi! (Lukcs'n isteyece"i gibi)
bir zel dil de"ildir. Her szck, her tmce, her anlam paketi, farkl, romann olu!turdu"u
somut meknda kar!la!m! diller arasnda da"lp durmaktadr. Dil bir sla hasreti olmaktan
ok, yabanc meknlarda, henz tannmam! srelerde bir gezintidir. Yapsalc modellerin
rktc karma!kl"na ra"men dilden korkmaya pek gerek yoktur.
Ba!a dnersek, Adorno-sonras bir mzi"in varl" da benzeri bir dzleme a"rlabilir:
Messiaen'in filtreledi"i do"a sesleri, sokak grlts ve Boulez'in avcl"... Diyalektik adna
Jameson'n dikkatle kand" rneklerdir bunlar. Adorno'ya uyarak "artk !iir olmayaca""
szne bir de "Schenberg'den sonra artk mzik olmayacak" szn m eklemeliydik? Bat
oksesli mzi"inin forml tkenmi! olabilir, ama bamba!ka bir olanaklar ve olu!umlar
evrimi iinde birok yerden, sokaklardan, barlardan, varo!lardan, ormanlardan,
fabrikalardan, deniz ve akarsulardan sesler duyulmaya devam edecektir. Sanat yanstmadan
ok, nce kompozisyon giri!mi! grnyor.
3. Sonu: Hegelci Bilim
Jameson'n esnek ve oynak dili, Hegelcili"in Marksizm iindeki bu restorasyonuna giri!ti"i
andan itibaren zorunlu bir "teknik" karakter kazanyor. Bir "bozulma ve rmenin anlatm"
olarak tarihten (Adorno), "yakn gemi!in anmsanabilir projelerinin uvallamas" olarak
(Benjamin) tarihe, oradan da, "gelecek umudu" (Bloch) olarak tarihe gemi!tik. Tarih ile
diyalekti"in zde!le!tirildi"i andan (Sartre) itibaren ise Marksizmin pekl muktedir oldu"u
bir ba!ka "tarihsellik" formlasyonuna geme ihtiyacndayz. Jameson Sartre'dan Hegel'e
dnyor. Bununla, ele ald" konunun, yani sanat ve estetik kuram olarak diyalektik
sorununun verebilece"i umutlarn byk bir ksm yok oluyor: Toplumlarn bir tarihe sahip
olduklar totolojisi bile bu umutlar ancak ksmen doyurabilecektir. 'Sartre'n ksz
srelerinden biri, bizi "tarihselli"in" insana zg bir "gecikme" olarak da kavranabilece"im
gstermi!ti. Diyalektik asndan eme"in "do"aya kar!" tanmlanmas gnmz insanna
gerek bir tedirginlik vermeye ba!lad. Sorun bir "do"alclk" ya da "do"aya topyekn
ta!nmaya bir a"r" karmak de"ildir. Ba!ka bir di yalektik programlama, Jameson'
"modernlik" iine kapanmaktan (Schiller'le ba!layp kendisiyle bitirmek gibisinden bir sonuca
yol ayor bu) azledip, Hegel'e kar! Spinoza'dan (Althusser, Deleuze ve Negri gibi), Sartre'a
kar! Merleau-Ponty'den geen bir izgiye yerle!tirebilirdi. Yine de Jameson'n al!mas, bir
alt katman halinde, belki de Adorno iin syledi"ine benzer bir !ekilde diyalekti"i bir
"btnle!tirme" yntemi olarak snrlandrmas !artyla baz verimli sreleri barndryor.
Hegel'in en gl afektini olu!turan iki u, sava! ile eme"in tarihesi, bir "kle-efendi"
diyalekti"ini olu!turmadan nce, bir manzaradr: Napoleon topusunun Jena'y dvd"
srada, niversitenin avlusundaki i!likte al!an marangozlar... Bu afekti benli"inde ya!amak
iin Hegel'in bir Alman Romantizmi dolaymna ihtiya duymam! oldu"una garanti
verebilirim. Jameson da, belki benzeri bir afektif deneyim iinde, sanatn "artizanal" bir
retim oldu"unu, ama bu sayede "tarz"m elinden kurtulabildi"ini syleyebiliyor: Halesi hl
buradan gelmektedir.
Ama i!i halenin korunmasyla bitmiyor. Bu son derece geni! malzeme bizi, artizanal retimin
ve emek diyalekti"inin tesine gemeye zorlayacak !ekilde rgtlenebilirdi. Jameson'n
temkinli bir hayranlkla ele ald" ksz sreler (ba!ka bir yazarda byle bir ba!arya
rastlamad"m sylemeliyim) zaten bu potansiyeli ilerinde ta!yorlar. Sanatn aktrlk
kuramn, "kurtarma harektn" ve Messiaen'ci "filtreleme" kuramm anmsamamzn nedeni
de budur. Sanat yaptnn kendini yorumlamaya (hermeneutik) amas yine de pek garantili bir
varsaym de"ildir. Bu yzden Jameson sanat yaptnn "kendisinden" ve bile!enlerinin
zmlenmesinden uzakla!arak modernli"in tarihsel arka plann olu!turan ve en gl
formlasyonunu ku!kusuz Hegel'de bulan ba!ka tasarruf alanlarna, tarihe, eti"e ve siyasete
gemektedir. Bu alanlarda tarih bir "gecikme" gibi grnmeyecektir. Ama Foucault'nun
gsterebilece"i gibi, hep bir "srnceme" sz konusu de"il midir oralarda da? Ayn
"srnceme"yi Benjamin ile Horkheimer'n i!aretledikleri bir "gemi!e mdahale edememe"
halinde daha iten bir ya!ant halinde gremiyor muyuz? Ama tarihe iki trl mdahale
edilebilir yine de: Srgn ve ksz Alman d!nrlerinin pek iyi tandklar "tarihin anlat
oldu"u" gere"ini hatrlatarak, Nazilerin mitolojik tarihili"ini anmsatarak... #kinci ve elbette
Marksist bir yazn ya da edebiyat kuramnn gndemine almamz gereken ilk !ey olarak, sanat
yaptnn tarih-d! bir boyuta sahip oldu"unu hatrlayarak, ikincisine ynelen bir tercih yine
bir bulu!a yol aacaktr: Ne aktr kuram Lacan'n bahsetti"i gibi bir "gelin seyredin beni"
tavrdr, ne de "nesneleri kurtarma" harekt siyasal veya daha derin, snfsal "hakikatler"
dzlemine a"rlan bir "engage" ynelimdir. Bunun nedeni, sanat ya da edebiyat asndan
"biimin nceli"i" nin da"lmsal olabilmesidir: Lukacs Kafka'y aceleyle "gerekli"in"
merkezine yerle!tirirken bir trompe l'oeil ile kar! kar!ya kald"n unutur. Kafka'nn,
"gereklik etkilerini" groteks ve alegorik bir mekna, srncemeli ve itildike yerinden
kmldamayan bir zamana yaym! oldu"u belki do"rudur. Kundera'nn syledi"i gibi neyle
suland"n bilmeyen adam, suunun ne oldu"unu arayp duracaktr. Ama alegorinin
geni!letilmesi bizi daha derin dzenekleri grmekten alkoyabilir: "Kafka etkisi" denebilecek
bir !ey varsa, bu bir yanstmann ve gerek-d! ile gere"e-benzerin kh bir fon, kh
anlatlann kendisi olarak kar! kar!ya getirilmelerinden ok, hep "ara-biimler" arayan bir
retkenliktir. Brokratik makine ya da $ato, bir a"n genel grnmn yanstan aralar
olmaktan nce. farkl ya!am formlarn birle!tiren makinelerdir: Brokrasi ile Protestan bir
orta snf ailesi arasnda kurulan paralellik bir "benzetme" de"ildir, orada kar!mzda olan bir
"brokratik aile" vardr. Her durumda, Flaubert'in !u "Emma Bovary benim!" haykr!nn
tonlamasndan olduka uzaktayz. Etna yanarda"na atlama, sokakta dvlen bir atla ldran,
en sevdi"i oyun rmcek a"larna sinekler atmak gibi anekdotlardan ok !ey umabilecek olan
filozofun tersine, yazar anekdot vermekten uzakla!mal, geni! so luklu uzun yazsnn satr
aralarna kariyerini de ieren ya!amyksn yerle!tirmelidir. yleyse, yanstma kuramnn
uza"na d!yoruz yine: Yapt tarihsel ve toplumsal ili!kilerin olu!turdu"u fon zerine
yerle!tirecek olan !ey, filozof kariyerinin "raksak" karakterinden de"il, otobiyografik
kariyerin "yaknsak" karakterinden kaynaklanacaktr. Aksi halde, Barthes'n gsterdi"i gibi,
"biimden nce biem" girecektir devreye... E"er "biim" birbirlerinden ok farkl
gereklikler ("aile dzeni" ile "kamusal dzen") arasnda paralellikler kuruyorsa bu bir analoji
olarak kalacaktr. Ama biemin i!e kar!t" andan itibaren galiba simgesel analoji ili!kisi
do"rudan do"ruya gerek bir ili!kiye dn!ecektir: Almlama edimi asndan nasl
Cezanne'n tablolarna parmaklarla dokunmak gerekiyorsa, brokratik aileyle, ya da
ehovvari bir "sevgisiz a!kla" kar!la!mamz gerekiyor. Bu kar!la!ma, Simmel'in diliyle
"slubun" biricikli"i sayesindedir.
Bu noktada aktrlk kuramnn nemli bir zelli"iyle kar!la!yoruz: Lacan'n sand" gibi
yalnzca resim de"il, sanatn btn dallar "gelin seyredin beni" formlnn yerine "bakmak
m istiyorsun, al !unu seyret yleyse!" demektedirler. Ksacas, sanat alcs asla rahat
braklacak biri de"ildir: Bir tabloya bakmak iin, olu!mu!, nceden verili bak!n kapnn
d!nda brakmas nasl gerekliyse, almlama hazzna verilen mama, hibir yerde kolay yenilir
yutulur lokmalar halinde olmamaldr. Kitsch'i ve "kt edebiyat", popler kitle kltrnn
almlad" sanat bile elbette reklamclktan ayrt eden bir yn varsa o da budur.
Bu sayede aktrlk kuramn bir taraftan "yknmecilikten" ayrt ederken "kurtarma harekt"
kuramna da ba"layacak bir yolu buluyoruz : Sanat yaptna ili!kin retim ve "artizanal" emek
modelleri "yknme" modelinden daha uzaklara pek ta!myor bizi. Jameson'n Hemingway'e
ili!kin anlattklar galiba bir u"ra"mz daha olabilece"ini haber vermektedir: Bu byk
zya!amyks yazar btn "artizanal" faaliyetini gnlk, kaytsz deneyimlerin ve
ya!antlarn olu!turdu"u fonun imaline yneltilmi! grnmektedir. Bu fon, zerinde herhangi
bir olayn ileriye frlayaca" ve Stravinski etkileri gibi, "!ok edece"i" sakin bir yzey
olmaktan ok (ykcl"n bildik tavr de"il midir bu?) bizzat kendisi olaydr: Sava! bir
fondur. Aynen Virginia Woolf un Londra sokaklarnn, otobslerinin ve kaldrmlarnn bir
fon oldu"u gibi. Sartre'a katlarak, "maddeyi diyalektize etme" abasn unutabiliriz. Ama
ondan ayrlarak "diyalektize edilmemi! maddenin", yani elimizde aslnda bu fondan ba!ka bir
gereklik bulunmad"nn yarataca" bir "olu!" d!ncesini de onaylayabiliriz. Burada artk
"olay" bir "fondur". Katmanlar ne bir diyalektik yargnn safhalar, ne de bir hiye rar!ik
sralamann tabakalar olarak grnrler. Malzeme basbaya" maddidir i!te: Para para
d!nda (partes extra partes) bir ili!ki tarzdr bu. Ama "olay"m kendisi hi de yle de"ildir:
Kh erotik, kh co!kusal, kh umutsuz, kh sevinli u"raklardr katetti"i: Para para
iindedir orada (partes intra partes). Olaylar bir araya toplayan bir "bilin durumu" olmad"
gibi, u"raklar denetleyen tek bir "gstergebilimsel dzenek" de mmkn de"ildir. yleyse
almlayc gzn, kula"n, satrlar takip eden parma"n organik i!levlerine indirgenemez bir
btnsellik tr sz konusu olmaldr: Bu btnselli"in karakterinin diyalektik olmad"n
Merleau-Ponty'den "renebiliyoruz: Sanat eserini tema!a tek tek duyu organlarnn tikel
i!leyi!lerine ba"lanamaz, bedenin btn, zsularn hareketi, nceden olu!mu! imge
krntlar, kaslarn ve dokularn btn harekete geer. Ama fenomenolojide (hele Hegelci
trnde) kalrsak bu bize "sanat yaptnn" alglan!n herhangi bir,objenin alglan!ndan
neyin ayrt edebilece"ini asla "retmez. Sanat eseri de bir "beden" oldu"u iin diyalektik
dolayma ba!vurmay gerektirmeyen bir birle!imsel btn olarak kacaktr kar!mza.
Do"ann sanat retmeyece"ini sylemekle pek anlaml bir sz etmi! olmayz. Bu adan
bakld"nda do"a hibir !ey retmemektedir zaten. retken gcn sonsuzca katmanla!mas,
ak!kanlk kazanm! halidir.
Sanatn ona ekleyebilece"i tek !ey, bu yzden yeni bir !ey yaratmaktan ok do"adan bir
!eyleri ekip almaktr. Bergson gibi, "daha az"m aslnda "ok daha fazla" olabilece"ini
sylyoruz burada. #neklerin Barok mzikten nasl etkilendikleri hep anlatlr. Ama hemen
ardndan sz konusu durumun sanatla hibir ili!kisi olmad" teminat da eklenir. Ama
bununla Barok eserin do"asna ili!kin hibir !ey "renenleyiz. Ne de mzik dinlemenin, st
verimini arttrmann tesinde ine"e (daha do"rusu bize) bir katks olup olmad" konusundaki
cahilli"imizi giderebiliriz. Elbette sanat almnda "anlksal" bir sre devrededir. Ama
"i!tahlar" ve "arzu" da ha belirgin bir gle i! ba!nda grnyorlar. #nsan bedeni sanat
eseriyle kendine zg bir birle!im olu!turmadka, maddenin ve sanatsal malzeme olarak
"orada durmaya devam edenin" nasl olup da hazlara hitap edebildi"i muammas esteti"in ilk
konular arasnda kalmaya Kant'tan beri devam etmektedir. Ama toplumsal srelere
tekabliyet sorunsal da en az o kadar !a!rtcdr. Jameson biraz daha merakl olabilseydi,
belki de sanatsal yaratm ediminin her trl yaratm edimiyle payla!t" bir yaknsamay fark
edebilecekti: Sanatn ayinsel i!levlerden ayrlarak ba"mszla!mas trnden "modernli"e
zg" bir srecin ardnda gizli bir bar!klk ya da yeniden birle!me olmasn?! Bu bakmdan
Nietzsche'ye uyarak "Prusya askeri brokrasisinden" ya da "Cizvit cemaatinden" sanat yapt
olarak bahsetmemizin yolu alacaktr. Ya da el zanaatlar arasnda "yankesicili"in"
yaratcl"ndan nasl bahsedebilece"iz? Ortaya kan ayrl" "de"er yarglarna" ve
"zevklerle renkler sohbetine" ba!vurarak ortadan kaldramayaca"mz aktr. nk de"er
yarglar "trde!" bir dzlemi kesip ayrrlar: "Yksek sanat", "popler kitle sanat", "kt
edebiyat", "byk yapt"... vesaire. Ahlaki bir d!knl" (fahi!elik birok toplumda olduka
ciddi bir sanattr) sanatsal d!knlkten ayrt edecek moment de"er yarglarndan de"il,
"yarg gcmz" zorlayan ve o"u noktada i!levsiz kalmasna yol aan toplumsal
mcadelelerden geliyor gibidir. Jameson'n uzak durdu"u Nietzsche, rn ile sanat
arasndaki "e!itsizli"i" gl bir yaratm nedeni olarak d!nmyor muydu? Ama bu
e!itsizlik, her !eyden nce, sanat yaptnn toplumsal karakterini d!avurmaktadr. Sanatnn
paradoksu, artk "retti"i mamay kimsenin istememesi" olacaktr. Diyalektik terimlerle
sylersek, yksek yaratma edimi, d!knl" zorunlu olarak iinde ta!maktadr. yleyse,
nihilizmin sanata en yabanc !ey oldu"u sz pek do"ru de"ildir.
Son formllerimiz, elbette Jameson'n eserinin genel ynelimine kar! olacaklar: Jameson,
ke!fetti"i ksz sreleri Hegel'i Marksizme geri getirme abas u"runa birer birer geri
almaktadr. Aktrlk kuramn ve kurtarma harekt "retisini onun eserine ili!kin bir ele!tiri
yazsnda kullanmamzn nedeni i!te bu yazm srecine ili!kindir: Hegel, sanat a"nn sona
erdi"ini, estetik a"ma girece"imizi mjdelemi!ti. Yoksa Jameson'n amlamas
"modernli"in son demlerinde" ayn soruna do"ru bir dn!e mi isteklidir? Bu sorularn
cevabn anla!lan "ba!ka eserlerine" gndermektedir Jameson. Ancak her durumda,
Marksizmin artk ksz hammadde y"nlarna kar! daha dikkatli olaca" bir dneme
girdi"imiz belli oluyor.

Yi ne Si nema zeri ne
Ulus Baker
Dnyann "grlebilir" hale gelmesi iin o dev camera obscura'larn in!a edilmesi neden
gerekmi!ti? Bu demekti ki (ve bu hal hl, ve !imdilerde daha ok geerlidir) biz dnyay
kendi gzlerimizle do"rudan grebilen varlklar de"iliz -belki hayvanlar kendilerince bunu
ba!arabiliyorlar, orasn bilemeyiz. Ancak camera obscura'dan radara ve gnmzn en
modern (ve post-modern) imaj tekniklerine varncaya kadar neden bir kadrajlama olmadan
"gremedi"imiz" (resimde bile bir "yakalama cihaz" devrededir -bu ister Uzak Do"u'nun rulo
resimleri, isterse perspektife dayal Rnesans resimleri olsun, belli bir oranda muhakkak
devreye girer). Biraz daha derinden bakld"nda "kadraj" her trden resimde, hatta
resmedilmi! hayvan gruplarnn etrafn herhangi bir mekann ku!atmad" Lascaux ve
Altamira ma"aralarnn resimlerinde bile vardr... Ancak resimde "kadrajlama" diye bir !ey
olmad"n, bunun yalnzca Flusser'in "teknik imajlar" adn verdi"i foto"rafa, sinematografik
ve videografik imajlara zg oldu"unu hemen eklemek gerekir. "Kadrajlama" foto"raf ile
ba!lar ve bylece imaj "seyredilen" bir !ey olmaktan ok, "okunabilir" bir !ey haline dn!r.
Susan Sontag'n foto"raf ile Eflatun'un nl "ma"ara metaforu" arasnda kurdu"u
yakla!trmay reddetmesem bile en azndan grelile!tirmeye al!mamn nedeni Eflatun'un
efsanesinden ok nce #spanya da"larndan Ural da"larna kadar tek, biricik ve yekpare bir
"ma"ara resmi" sanatnn bulunmas ve bu sanatn imajlarnn asla Eflatun'un "d!nlebilir
dnya"sna tekabl etmek gibi bir derde sahip olmamalardr. Bu resimlerin "kadraja" sahip
olmadklarn, yani "realitenin imaj" olmalar iin bir !eylerin eksik oldu"unu Leroi-Gourhan
vurguluyordu. Ba!ka bir deyi!le kadraj belki ancak ko!makta, avlanmakta, yuvarlanmakta
olan bu hayvan imajlarnn etrafa serpi!tirilecek bir-iki a"a, ya da ne bileyim, kulbeyle
birlikte betimlenerek bir mekana kavu!turulmalar sayesinde ortaya kabilirdi. Oysa sz
konusu resimlerde olsa olsa "soyut" ve yar hiyeroglifik bir tarzda betimlenen avclar
tarafndan avlanmakta olan son derece realist (gere"e benzer?) bir !ekilde resmedilmi! belirli
sayda hayvan gruplar sz konusudur. Bylece Leroi-Gourhan bir zamanlar ileri srlen ve
Lukacs'n bile temel bir varsaym olarak kabul etme hatasna d!t" "ilkel gerekilik"
fikrini reddediyor. Kadrajn bulunmay! bu imajlarn salt "kendileri iin" ve "kendileri
iinde" bir gerekli"e sahip olduklar anlamna gelir. Bylece o pek ontolojik "gerekli"in
imaj m, yoksa imajn gerekli"i mi?" sorusunun iine insano"lunun yirmi be! bin yldan beri
d!m! oldu"unu hissedebiliyoruz. Her durumda prehistorik insanlar bu ma"ara resimlerine
baktklarnda onlar Eflatun'un "gerekli"e (yani d!nlebilir dnyaya) tekabl etme" ili!kisi
iinde grmyorlard. Resimler oradaydlar, yaplm!lard ve ister pedagojik (avda bir bo"ay
neresinden vurmak gerekti"i), ister ritel amal olsunlar kendi varlklarna, yani
gerekliklerine sahiptiler.
O halde temel bir soruyu ortaya atabiliriz: fotografik (ve sinematografik) "gerek" Sontag'n
sorgulamas do"rultusunda Eflatun'un ma"arasnda m, yoksa Lascaux ma"arasnda m daha
ok sz konusudur? Flusser'den bu yana yaplan bir ayrm do"rultusunda Eflatun'un
a"r!trd" bir "yansma", bir "kayt" olgusudur, dolaysyla fotografik gerekli"e daha
yakndan tekabl eder. Ama yine de "grn!lerde" yansmakta olan bir "d!nlebilir
dnya" d!arda varoldu"u (ya da yle varsayld") iin, foto"rafik modelden epeyce uzaklara
atlveririz. Eflatun'un felsefesiyle fotografik gereklik imaj arasnda uzun bir mesafe vardr.
Sonuta imajlarn "benzer" olmalar gerekmiyor -ki Eflatun onlarn dnyasn bu "yalnzca
benzerlik" yznden ele!tiriyordu. Ba!ka bir deyi!le Eflatun'un ele!tirdi"i imajlarn ve
temsillerin "gere"e benzerli"iydi" daha ok. Bir foto"raf kar!snda nasl davranabilece"ini
ise olsa olsa tahmin etmeye al!abiliriz. Bu tahmin bizi daha ok foto"rafn "fenomenal" bir
niteli"e sahip olmad"na gtrecektir -Flusser ile Bazin'in farkl erevelerden ve farkl
niyetlerle vurguladklar gibi, foto"raf gerekli"in temsili olmad" gibi, kendisi de de"ildir,
ona yalnzca gerekli"in "izi" muamelesi yapabiliriz. Ancak o zaman kurulan
"fenomenolojik" kar!tlk d!er, nk bir tarafta "gerek" dnya, te tarafta "fenomenal"
dnyalar arasnda kurulacaktr -oysa nc bir terim aka devreye girmi!tir bile: temsil
edilen gereklik ile "kaydedilen" gereklik arasndaki fark ve ili!ki. Sorunu felsefi anlamda
abartmak ve daha da karma!kla!trmak niyetinde de"ilim tabii ki. Benim fikrimce ne
Sontag'n ne de Flusser'in yorumlar "fotografik" bir felsefe olu!turabiliyor. Sz konusu olan
!ey daha ok bir fenomenolojidir ve "gere"i" zaten fenomenal bir vaziyet olarak ele almaya
meyleder. Ba!ka bir deyi!le, Flusser'in yapt" ayrm "teknik" imajlarn "temsili" imajlardan
farkl bir fenomenal gerekli"e sahip olmalarna dayanr. Bu bizi farkl psikolojik hallere
gtrecektir. Bir tabloya bakt"nzda onu resmeden birinin "d!ncesiyle" kar! kar!yasnz,
bir foto"rafa bakt"nzda gereklik n plana kar, nk orada artk "benzerli"e" bile ihtiya
yoktur -o bir izdir ve oradadr...
Sontag'n yakla!mnda ise Platonik dnya tasarmna ynelik bir ele!tirinin foto"rafik
gerekli"e ynlendirilmesi sz konusu oldu"u iin bu kez ayrm (daha do"rusu "szde
ayrm") fenomenal ile "gerek" diye kabul gren !ey arasnda yaplyor. Grlebilir dnya ile
"kavranabilir dnya" arasndaki ayrm burada yine Platonik olarak kalmakta ve bylece
Sontag Eflatun'u ele!tirmeksizin ondan yola karak foto"rafik klt ele!tirmeye giri!mek
zorunda kalmaktadr. Ayn erevede Bazin de sinemay foto"rafn bir ontolojisinden yola
karak yeniden tasarlamay kurdu"u lde sinematografinin foto"rafa eklenen bir "fazladan
geeklik" olu!turdu"unu zannediyordu. Ona gre sinemann evrimi montaj, yani krpmay-
kesmeyi gitgide azaltarak, zellikle #talyan neorealismo'sunda oldu"u gibi imajlar kendi
ba!larna i!lemeye brakarak yeni estetik kriterlerini bulabilecekti. Sinemay her ikisinin de
her an ziyaret etti"ini sylemese Deleuze'n "hareket-imaj"/"zaman-imaj" paralelli"i de ayn
fenomenolojik-psikolojik sonulara varma tehlikesine sahip. Dnyay sinematografik olarak
"grlebilir" klmak gerekiyordu ve gzle grd"mz dnyaya sinematografik bir cihaz
eklendi"inde, Vertov'un umdu"u gibi artk daha iyi "gryorduk". Gerekten de Vertov,
sadece birtakm filmler yardmyla da olsa, "gerek dnya" ile "grlebilir dnya" arasndaki
fark la"vetmeyi, algy maddenin iine zerk etmeyi amalyordu. Bylece "benzerlik" de
la"vedilir, nk Platoncu modelin tersine modern dnya zaten kendi gerekli"ini bir
"grsellik/i!itsellik" halinde sunmaktadr. Gerek maniplasyon yoluyla uzakla!yor de"ildir
modernlikte -daha ok gere"in zaten maniple edilmi! olmas sz konusudur. Bylece avant-
gardelar, zellikle de Vertov imajlar maniplasyonunu asla "gere"e" hakaret gzyle
grmeye kalk!madlar. Sonuta her zaman, sinemada, videoda, zellikle televizyonda -ve
tabii ki Internet'te- hep maniple edilmi! imajlarn gcne maruz kalyoruz.
Sinema zorunlu olarak "gere"in yerine geer"... Ama bunu sylemenin ba!ka bir biimi onun
kendi gerekli"ine sahip oldu"udur. Sava!an iki gereklik yoktur -ve Godard'n d!nd"
gibi sinema kendi dnyasn yaratm!tr: tabii ki birka ko!ul dahilinde -ncelikle,
hatrlayalm, o "montajlanm!" bir dnyaya aittir; ama "montaj" da fikriyat ve d!nce
dnyasyla olsa olsa sinema dahilinde kar!la!r. Yani sinema montaj stne biimsel, dnya
stne ise temsili bir d!ncedir. Oysa Godard, zellikle sesli filmle birlikte montajn geri
ekili!inin aslnda sinemann bir ba!arszl", d!nmeyi bo!veri!i ve kli!elerle dolmas
olarak alglyordu. Bu algsn hl srdryor: hatta montaj "kolaj"a do"ru itmek gerekti"i
fikrini savunuyor. O zaman, "non pas une image juste, juste une image" forml uyarnca
"herhangi bir imaj" kendi gerekli"i iinde braklacaktr. Modern sinema, belki Rossellini'yle
ba!layarak, imajlar kendi ba!larna varolmaya brakan sinemadr. zellikle Andr Bazin'in
sand"nn aksine, montaj gz ard etmeye de"il, en u sonularna ve etkilerine, yani kolaja
do"ru itmeye dayanmaktadr. Bilindi"i gibi dz anlamyla montaj, yklendirmenin
sreklili"ini sa"lamaya ynelik ikincil bir i!lemdir sinemada. Kolajn mmkn olmas
yknn salt imajlara (saf imaj m diyelim) aktarlmasna dayanr. Filmci mesela artk bir k!
grntsne ihtiya duymuyordur, k!n film ekiyordur. Bu yalnzca Rossellini dnemine ait
bir "krlma" de"ildir, daha ok mesela Vertov'u hep ziyaret etmi! olan bir d!ncedir:
grnt ile gerekli"in ayn !ey olu!u...
Bu durumda fenomenolojik yakla!mlarn tmnn bir yetersizli"iyle kar! kar!ya kalyoruz:
kar!la!trlmas ve aralarndaki ba"lantlarn kurulmas gereken en az unsur sz
konusudur: gerek, imaj ve ikisi arasndaki ba"... Fenomenoloji resmi bir "temsiliyet" i!levine
do"ru itti"i lde Flusser'de oldu"u gibi "teknik" imajn bysne kaptrr. Aslnda pek az
fenomenolog teknik imajlarla u"ra!m!tr: Sartre'n nl L'imaginaire kitabnda
sinematografik imajdan tek satr bahsedilmez. Merleau-Ponty bahsetmi!tir ama and"mz
fenomenolojik do"rultuyu tasdik etmek amacyla. Sinematografik imaj orada mesela resim
sanatnn kat etti"i gzergh zerinde anlmaktadr: bir alglama deneyiminin paras olarak...
Oysa imajn alglanmas mutlak bir ya!antyken bu imajn "alg-imaj" olmasndan ok farkl
bir !eydir. Deleuze'n "alg-imaj" gibi apayr bir kategoriyi tart!yor olmas da herhalde
bundandr.
Y l maz Gney Si nemas n n Bi r zel l i !i st ne
Ulus Baker
Ylmaz Gney sinematografisini ayrdeden bir zelli!i, "vurdulu krdl" ("irkin Kral"
dnemi mi?) diye tanmlanan ilk filimleriyle Umut, Arkada" gibi filmleriyle ba"layan sonraki
sre arasnda yaplan btn ayrmlarn tesinde yer alan sreklili!idir. Bu sreklilik ayn
zamanda modern politik sinema ad verilebilecek ve Gney'in bir taraftan Latin Amerikan
sinemasyla, te yandan Rocha gibi etno-poetik belgeselcilerle payla"t! bir filmografik tarza
cevap veriyor. Bu tarz politikann en kolay belki de nc Dnya'da farkedilebilen ok zel
bir grnmn do!rudan payla"masyla kavranabilir. #erdi!i Romantizm etkisi, Ye"ilam
kli"elerinden pek de uzak olmad! filimlerde bile politik ya"am konusundaki bu gl ieri!i
hissettirebilir.
Sinema politik konulara do!rudan el att! zaman klasik edebiyatn yapt!n yapar: orada
ki"isel, ailevi, zel meseleler ile kamusal, politik meseleler arasnda bir ayrm, aradaki
gei"ler ne kadar yo!un olursa olsun korunur. Bir snr ya da e"ik sz konusudur. Griffith
sinemas ok erken bir dnemde Bir Millet Uyanyor adl (bu adda en az iki kt filmin Trk
sinemasnda da ekilmi" oldu!unu hatrlayn) bir film ile belki de ilk kez sinemay politik
alana yneltir. Bu, ad stnde, kendi zel ya"amlarn ve meselelerini srdren insanlar
o!ullu!unun bir birlik, politik bir idealler federasyonu olu"turmalarnn yksdr ve bir
"uyanma" hali olarak temsil edilir. Politik sinemann klasik paradigmalarndan birini
olu"turan Sovyet Devrim sinemas, daha karma"k, diyalektik kurulu" iinde, Bir'den ok'a
(Eisenstein), zel'den Genel'e (Pudovkin), yani politik alana gei"i sramalar halinde
diyalektik olarak kurgular. Devrim ko"ullar Eski ile Yeni'nin (Eisenstein'n bu anlama gelen
Staroye i Novoye filmi ayn zamanda teki adyla, Genel izgi ile de anlmal) zamansal
ayrmn, Yeni'nin Eski'den kopu"unu o kadar byk bir gle vurgulamaktadr ki, bir alandan
tekine srama aslidir ve politik sinemann (daha do!rusu sinemann politik yannn) temelini
olu"turur. Eski ve Yeni'ye ili"kin olarak yazd! notlarda Eisenstein, filimdeki nl "st
makinas"n sramann sembolik momenti, eski ve geleneksel ekonomik ya"amn altst
oldu!u an ve modern, makinele"mi" retimin kollektif benimsenmesinin bir ayrac olarak ele
alr. Eisenstein, Griffith'in paralel-alternatif denen kurgu anlay"n ele"tirirken tesine
gemeyi de nerir Griffith'de zel ya"amlar paralel ve kesi"en sekanslar halinde rgtlenerek
birbirleriyle bulu"up birbirlerini iterler, kar"lkl gei"lerle ivmelenerek konumlardan ba"ka
konumlara, bireyselden kollektife, ki"iselden politi!e gei"i sa!larlar. Bylece, zel ya"amlar
politik kariyerlerden ve ya"antlardan ayr tutularak ki"isel ile politik alanlar arasndaki
snrlar korunur. Oysa, Eisenstein tm "a"ma" doktrinine ra!men, diyalekti!in Eski'den
Yeni'ye arpc sramalarla gei"ini kendi sinematografisinin merkezi haline getirir. #stedi!i
bir "d"nce" sinemasdr --yalnzca "bilinlendirme" pe"inde de!ildir; bilinlenme ve farkna
varma anlarn abartarak (atraksiyonlar kurgusu diyordu buna) seyirciyi "d"nme",
"hissetme" ve "co"ku" ya"antlarna ykseltmeyi nerir. Forml, "beyne yumruk gibi inen"
bir sinemadr.
Griffith'de genellikle ki"isel bir mesele olarak kalan yoksullu!un aslnda kollektif, snfsal bir
olgu oldu!unu Eisenstein'la !reniriz. Ama do!rudan do!ruya yeni bir sorunla da kar"la"rz:
Romantik Novalis'in deyi"iyle, "hangi byk sava", hangi byk crm, hangi devrim ayn
zamanda benim ki"isel bir meselem de!ildir ki?" Politik olanla ki"isel olan arasndaki ayrm,
kh "bilinlenerek" zelden politi!e geme, kh bireylerin kollektifle"erek siyasal alan
olu"turmas tarznda bylece klasik diyebilece!imiz politik edebiyata ve sinemaya damgasn
vurmaktadr. Bylece orada Devrimlerin ve Milletlerin tarihiyle kar"la"rz.
Ama bu Tarih (ki byk harfledir) politikaya olsa olsa Byk Adamlar (Napolon, Cromwell,
krallar, Devrim liderleri stne saysz kitap ve film) bah"eder. Diyalektik ve Hegelcidir. Ya
da "kk adamlar"n geli"erek, bilinlenerek politikle"melerini garanti eder. En geli"mi"
"politik" halinde, Eisenstein ile Brecht'te oldu!u gibi, izleyiciyi kh grntnn patetik
etkisiyle, kh zde"le"menin krlmasyla "d"nmeye" sevkeder. Ama politik faaliyetin en
esasl grnmlerinden birini yakalayamaz: o!ulluklar olarak politik znelerin,
kalabalklarn ayn zamanda ki"isel ya da bireysel faaliyetlerinin, karlarnn pe"inde olan
bireyler de olduklarn...
Bylece klasik politik edebiyat ile sinema bizi bireyselden kollektife, ki"iselden politi!e,
Eski'den Yeni'ye geen toplumsal tiplerle tan"trr. Frank Capra'nn politik hmanizmi, zel
ya"amnda saf ve sradan, filmin ilerleyi"i boyunca nedensizce de!i"erek politik bilince ve
etkiye kavu"an bireyin yksdr. Ayn "ekilde Pudovkin'in Ana filminde (ona kaynaklk
eden Gorki'nin romannda oldu!u gibi) anne ba"langta kendi geleneksel, dar dnyasnda,
o!lunu saknmaktan ve korumaktan ba"ka hibir "ey d"nemez bir halde (anne sevgisi)
hapsolmu"tu; o!lunun davasnn ne oldu!undan haberdar bile de!ildi; derken birka "gl"
grnt, ylesine sessizce, mthi" bir uyarma gcyle onu co"kulandracak ve eskiye ait tm
de!erleri terkedecektir. Bu Ana'nn bilinlenme ve o!lunun yerine geme yksdr.
Amerika'dan bir rnek, Ford'un Gazap zmleri de (tpk Steinbeck'in romannda oldu!u
gibi), bamba"ka sinematografik tarzlarda ayn yky anlatr: bu kez bilinli olan, "aydnlk
gren" annedir ve o!ul kendi ki"isel dnyasyla snrldr --byk kriz aileyi zdke
geleneksel dayanaklarn birer birer yitiren anne ker, artk yerini o!luna brakacaktr.
Byyerek ya da deneyim kazanarak olgunla"mak klasik edebiyatta ve sinemada trajik biimi
garantiler. Farkna varma annn co"kusal gc, ne kadar e"itli, tekrarl ve srarl olursa
olsun, bu tr bir eserin ebedi aray"dr. Ama her"ey ayn zamanda yozla"maya pek yatkndr:
bylece politik film kt aksiyon filimlerine ekim, kadraj ve montaj tekniklerini, en kts
btnyle imajlarn sunabilir. Bernardo Bertolucci ya da Rosi en kt filimlerini zel ya"am
alan ile politik olaylar arasndaki snrlar koruduklar zaman yapm"lard. Film politik ya da
de!il, herhangi bir olguyu olay halinde kurmak, yklemek istedike, orada politika apayr bir
biimsel z, gnlk ya"amdan kopuldu!u lde olanak kazanan bir faaliyet tr haline
gelecektir. Bu Marx'n "oysa dnyay de!i"tirmek gerekir" sznn mmkn yorumlarndan
yalnzca birinde sk"mak anlamna geliyor.
Filozof Gilles Deleuze, kar" kutba "littrature mineure", aznlk edebiyat adn verdi!i "eyi
yerle"tiriyordu. Burada artk ki"isel olan her "ey politik, politik olan her "ey de ki"iseldir. Bu
sayede Kafka "aile" makinesini "Devlet" makinesiyle, brokratik aygtla e"-uzaml bir
mekana ve zamana ta"yabilir; Virginia Woolf kadnn ok "ki"isel" dnyasnn nasl da
kentin, metropoln ve dnyann ba"kentlerinin btn noktalaryla birlikte titre"ebildi!ini
gsterebilir; giderek Sovyet sinemac Dziga Vertov, Eisenstein'nkiyle kar"tla"an kurgu
doktrini do!rultusunda, herhangi bir yerde ekilen imajn ba"ka herhangi bir yerde ve
zamanda ekilen imajla e"-titre"ime gemesini sa!layabilir. Bu roman, bu edebiyat ve bu
sinema artk biteviye i"leyen tek bir plan zerine yerle"ecek, eserin btnn srekli bir
ye!inlikler trans halinde tutacaktr.
"Aznlk sinemas" da, ayn "ekilde ki"isel, zel olann ayn zamanda pekl politik (tersi de
geerli) oldu!unu terennm eden sinemadr. Bu sinema daha ok imajlarnn kayna!nda de!il
etkilerinde i"lemektedir. Klasik politik sinema gei"leri ve bilinlenme hallerini kurgularken
garantiledi!i zel alan ile kamusal alann ayrl!, zel alann dokunulmazl!na,
dokunuldu!unda ise mutlaka bir ktl!n ortadan kaldrlmas adna dokunulabilece!ine
duyulan demokratik bir fikre ba!lanyordu. Oysa hepimiz biliriz, politika ne garantili ne de
gvenli bir faaliyet alandr. Her "eyin pamuk ipli!ine ba!l oldu!u, hibir "eyin
ngrlemedi!i, kamusall!a verilen garantilerin ancak birtakm yzeysel zgrlkler alann
retebildi!i bir ortamdr. Bu iktidardan yoksun bir politikadr nk e!er Foucault'nun birka
derin gzlemine gz atarsak, "iktidar meseleleri"nin esas yeri olarak grmeye al"t!mz
parlamenter, demokratik ve medyatik politika tezgahlar, tpk "Siyaset Meydan" gibi
"ovlarda, son olarak taraflar ayrdetmeksizin Ylmaz Gney stne medyada bu aralar
ba"latlm" tart"mada oldu!u gibi, aslnda toplumlar ve kitleri muktedir klmak "yle dursun,
tam aksine bizi kendi kuvvetlerimizden koparan olu"umlardr. O zaman, ba"ka bir politika ve
ba"ka bir iktidar mefhumu retmek gerekir: orada artk iktidar boyun e!enlerin olu"turdu!u
dayanaklarda aranabilir --"kk adamlar", gndelik hayatn dzenleme yetenekleri yokken
dnyay de!i"tirmeye kalk"anlar, karizmalarn rutinle"mesi, feodalitenin modern ya"amdaki
glnlkleri (biraz Z!rt A!a filminin, o da yzeysel, vermeye al"t! gibi); btn bunlar
kk iktidar oyunlarnn kk kirli i"lerle, a"k me"k meseleleriyle nasl da i ie gemi"
olduklar hissini uyandrr. Politik herhangi bir eserin iktidara ili"kin belli bir fikirle ilgili
zorunlu olarak bir tasavvura sahip olmas gerekti!i lde, iktidarn bu yeni imaj modern
politik sinemada esastr; zellikle de Ylmaz Gney sinemasnda...
#"te byle bir fikir grntlerin fikri halinde Ylmaz Gney sinemasna belki de ilk ba"tan
szabilmi" olmaldr. Trk solunun bir zamanlar ky romanlarndan ve filimlerinden
devrald! bir kli"e vard: sanki ieri!i "sosyal" olmayan herhangi bir "ey mmknm" gibi
"sosyal ierikli" ad verilen kitaplar veya filimler... Bir tarafta "sosyal" te tarafta ki"isel
i"ler... Hi d"nlmedi ki, sosyal veya ki"isel hibir varolu" alan yekdi!erinden arnm"
de!ildir ve birlikte, e" zamanl, hatta giderek e" anlaml i"lemektedirler. Bu "sosyal ierikli"
eserler damgalarn tpk reklamlar gibi ta"madka, ba"ka bir deyi"le toplumsal olarak
genelgeer kanaatlarla bulu"madka elbette hi de yle de!ildiler. Ylmaz Gney'in de pek
sevdi!i tek kelimelik film adlar bu "sosyal ierik" meselesi do!rultusunda geli"ti ve aktivist
ya"amn birtakm genel metaforlarn olu"turdu --tabii ki Ylmaz Gney'de btnyle ieri!ini
de!i"tirerek...
En kts, gnmz "konu"an" ve "yazan" insanlarnn, hangi taraftan olurlarsa olsunlar, bir
"ayrdetme" merakn gitgide daha da abartmalardr: iyi #slam siyasete bula"mad!nda "iyi"
olacaktr; Ylmaz Gney'in "sanat ki"ili!ini" politik kimli!inden, ba"ndan geenlerden,
maolu!undan, savcy vurmasndan, karsn dvmesinden "ayrdetmek" gerekir. Ya da e!er
sanat alannda bir tart"ma yaplacaksa salt estetik de!erler zerinde dnmelidir, bylece
Ylmaz Gney'in ki"isel halleri ayr tutulmaldr. Oysa Ylmaz Gney'in filmografisinin
btn --yalnzca Umut, Yol, Sr gibi filimler de!il-- ya"am ayrdedilemez bir btn olarak
sunabilme yetene!ine sahipti. Ylmaz Gney'i ki"i olarak tanm" olmasam bile, filminin onun
ki"ili!iyle bir oldu!unu bilirim...
Yol ve Sr gibi filimlerin aslnda $erif Gren'e ait olduklar, bu filimleri fiilen onun ekti!i
ve aslnda Ylmaz Gney'in szgelimi Umut'taki grnt uslubunun buralarda bulunmad!
do!rultusunda baz iddialar veya kantlar ne srld. Elbette bunlar Ylmaz Gney
sinemasnn birazdan bahsedece!imiz genel karakterini de!i"tirmez. Bu filimler ok esasl bir
anlamda Ylmaz Gney'in hep yapm" oldu!u bir sinemann devamdrlar ve ok belirgin bir
ortak uslubu ta"rlar. $erif Gren onlara geni" plan imajlardaki damtlm" renklerini, gndelik
ya"am ak"larndaki yaylm" ritimlerini ve do!al kadrajlarn dinamizmini kazandrm" ki"i
olarak grnyor. Ama bu filimleri Gney filmi klan yle bir "ey var ki, bugn biz burada
hepimiz, birazck bilincine varmaya kalk"rsak, en az $erif Gren kadar iimizde
hissedebiliriz: bu karakter mthi" bir ajitasyon gcyle birlikte a!a kmaktadr. Yol ya da
Sr filimleri hibir politik zmleme, hibir slogan barndrmamalarna ra!men, sloganlarla
ve burjuva ya"am biimine yneltilen tehditkr saldrlarla bezenmi" Arkada" filiminden daha
az politik de!ildirler. Esas olarak rettikleri, politik olanla ki"isel olan arasndaki her trden
ayrm askya alan genelle"mi" bir dumur, bir zvanadan kma ve Deleuze'n deyi"iyle bir
"trans" halidir. O dnyada Eski ile Yeni'nin, ki"isel olan ile politik olann, zel meseleler ile
kamusal meselelerin birbirlerinden ayrdedilmeleri imknszdr. Toprak ile hava, ate" ile gk
ve insanlar, hepsi tek bir burgata dnmektedirler --hapishaneden d"ar kan mahkmlerin
herbiri d"arda da hapishaneden ba"ka bir "ey olmayan zvanadan km" bir frtnayla
kar"la"acaklardr --ilerinden biri bir buz ln a"arak "iffetsiz" karsn ldrmesi gereken
yerde ldrecektir; kahramanlarn en ilericisi feodal-ailevi meselelerden dolay lm"
karde"inin karsyla evlenecektir ya da yine "namus" u!runa ta ba"tan lme mahkmdr.
E!er Yol ile Sr filimleri do!rudan (grnr) bir politik slogan ta"myorlarsa bu onlar
Arkada" gibi bir filimden daha az politik klmaz. Ama bu gl politik ajitasyon etkisini neye
borlu olduklarn ke"fetmek gerekiyor. Bu ne "filmin art niyetine", Ylmaz Gney'in filme
d"sal kalan politik kimli!ine, ne de ortamn politik gereklikle dopdolu oldu!u bir dneme
ba!lanarak ke"fedilmemeli, bizzat filmin btnne ikin olan bir anlamlandrma dzlemi
zerinde kavranmaldr.
Politikann bu trden bir imajn Ylmaz Gney'den nce Glauber Rocha gibi bir ynetmene
borlu oldu!umuz do!ru. Ama bunu modern edebiyatn en byklerine, Beckett'a, Kafka'ya,
Joyce'a, Virginia Woolf'a kadar geriye gtrebiliriz. Bu edebiyat ve bu sinema, modernli!in
siyasal alannn bir zelli!inin ke"fine dayanr: hibir "ey politikadan uzakta de!ildir --bir
babann ocu!una verdi!i her buyrukta binlerce lm hkmnn sakl oldu!u gibi.
Yzeybi l i m: Fragmanl ar
Ulus Baker
1. Bir yassla!trma operasyonu: ... Bir yassla!trma operasyonuna giri!ece"iz
!imdi. yle bir noktadan hareket ediyoruz ki, orada, ok zel olarak bir alkoli"in, ya
da bir uyu!turucu ba"mlsnn, ya da fetih srasndaki bir ordunun, tarihsel olarak
belirli bir devletin, toplumsal olu!umlarn ba!na gelen bir !ey --btn bunlar tek bir
e!de"erlik dzlemi zerinde de"erlendirilecek. Bir dzlemden tekine, ardndan
ili!kiler, !ebekeler ortaya kacak, yle ki bu dzlemler arasndaki farklar daha iyi
anla!lacak --demek ki her !eyi tek bir dzlem zerindeymi! gibi ele alaca"z: bir
!eyler yapmakta olan biri... bir !eyi ele geirmeye, fethetmeye km! bir gebe...
Btn bunlar tek bir ekrana yanstmamak iin hibir neden yok. Ama belli bir
amala, nk bunlar ku!kusuz ayn !ey de"iller, ama hepsi arasnda rlen dokuyu
grmek gerekiyor. Neden btn bunlar szcelerin retimi problemine ba"lanyorlar?
Geen defa, organsz bedenlerin zerinde reyen katman trlerini ayrt etmeye
al!m!tm --bunlar organsz bedenlerin i!lemesini bastryorlard, daha do"rusu
bizzat bastrmak, engellemek iin vardlar. Yeniden oradan yola kyorum. Her !ey
sanki organsz beden bir kez verildi"inde, i!lemesi engelleniyormu! gibidir. Yine de
nasl i!ledi"i konusunda baz fikirlere sahibiz --organsz bir beden... bu herhangi bir
!ey olabilir: ya!ayan bir beden olabilir, bir yer bir toprak olabilir, ne isterseniz o
olabilir. Organsz beden bir kullanm i!aretler. Organsz bir bedeni bir kez
varsayd"nzda --o hep maruz kalr, i!te bu yzden hibir zaman verilmi! olamaz,
organsz beden dedi"imiz bir snr trdr ki orada, bir arzular mant" iinde, ya
topra"a ayak basmak, ya da yrngesine yakla!mak gerekir. Evet, yaplabilecek en iyi
!ey ona yakla!maktr, nk, belki de, ona ynelmekten, yakla!maktan fazlas
yaplsayd, o zaman organsz beden kendi zerine devrilecek, kecekti ve bize
lmcl suratn gsterecekti. Bir organsz beden edinmek iin ok temkinli olmak
gerekiyor, parampara olmamak iin son derece temkinli olmak gerekiyor, sabr
gerekiyor.... (DELEUZE 14/5/73:ders notlar: organsz beden)
2. Conative Speech: Me!gul etmek iin kullanlan sze antropolog Bronislav
Malinowsky'nin takt" bir ad var: "conative speech"... Kimi me!gul etmek? #!in o
taraf biraz muamma... #ki ihtiyar d!nn... Karanlkta evlerine do"ru yrmek
zorundalar... Her biri di"erinin yannda oldu"unu her an hissetmek istiyor... O halde
"konu!uyorlar"... #eri"i hi de nemli olmayan mesajlar bunlar... Sadece di"erinin
orada olup olmad"n teyit etmek zere... "conative speech" bence bugnk
medyann esasdr, yani zdr... yle bir ortamda sessizlik herhalde en katlanlamaz,
en korkutucu durumdur. O hallerde akuzmatik ses herhalde en kurtarc durum, yani
dnyann ve do"ann "normal" varl"n hatrlatt" en u hal olmal, de"il mi?
3. Beytambal: ocuklu"umda i!itti"im bir dilden, zellikle babaannemin dilinden bir
szck kalm!t bende: "beytambal"... Anlad"m kadaryla belirli bir manas henz
yok, ama Kbrs'ta kullanlyor yine de. Bazlarna gre !eytan, ba!kalarna gre
"Alllahn i!i" --ki biliriz, galiba !eytan da "Allahn i!i" olmal... Yine ba!kalarna gre
ok hukuki ve pratik bir mesele: "beytambal kalsn" diye bir deyim var... Ve bu deyim
diyor ki tamam, bunlar benim diye bana sitem ediyorsunuz... Ben de diyorum ki
tamam, aln gidin, ya da diyorum ki, "beytambal kalsn"... Yani bana da kimseye de
yaramasn... Beytambal, demek ki, miras kalp hibir i!e yaramayan mal mlk
demek... Ama ayn zamanda her !eyimizin stne reklenebilecek olan bir lanet...
ocuk do"uruyoruz ve Beytambal'a veriyoruz mesela --basit bir kzamktan bile lp
gidecek kadar krlgan...
Bu kelimeyi en bolca kullananlar bile anlamn aklayamad... Kelimenin hibir
etimolojik kkeni ya da yaknl" yok... Semantik !ebekesi henz tamamlanmam!
durumda... ok ok "atl" diye tercme edebilirsiniz ama bu da yetersiz, nk kelime
kapanmam! henz..."Beytambal kalsn" en byk lanet hala... Ve kelime
kapanmam!l"na ra"men o kadar "ak" ve "canl" ki, Kbrs'ta bo!a gidene, heba
edilen her !eye "Beytambal'a kald" diyorlar hala... Beytambal kalmak, Beytambala
kalmak, btn bu szckler biliniz ki son otuz yllk hayatlar iinde btn Kbrsl
Trklerin hayatn rp duruyorlar...Ya da kazp duruyorlar, a" ryorlar, ve her trl
brt bcek gibi i!liyorlar... Kbrs romantizmi yapmama neden yok... Ama
hissediyorum ki byle bir "ak kelimeye" duyulan ihtiya !u anda muazzam:
"Beytambal galsn" biraz ressentiment de iererek "tamam aln gidin, lanet olsun"
demekten ba!ka bir !ey de"il... Bir Filistinli !u anda #srail i!gali srasnda neye kar!
sava!mas gerekti"ini iyi biliyor... Kbrsl Trk insan ise bunu bile asla bilemeyecek
bir tr haline getirildi... Tek diyebilece"i !ey "aln gidin" Beytambal kalsn... ya da
"aln gidin" nk zaten benim de"ilmi!... Beytambal bir mirasn karadeli"e d!!
gibi bir !ey... Genelde i!e yaramaz miras iin kullanlyor gibi... Ya da eli aya"
olmadan do"an bir ocuk... Veya gz, kula" yok... Veya sakat, duymuyor,
grmyor, yrmyor... $imdi Denkta! ile Klerides !u "beytambal"a, yani Kbrs'a
ili!kin son budalaca sohbetlerini yapmaya giri!ecekler ve yine --yavole ve
yavorka(na) (bunlar da lanetleme szckleri)-- o kck lkenin kck nfusu
aclarn ba"rna ekecek...
4. Vatslav Nijinski: Hibir cevap alamadm, okuyan baz arkada!lar tercme etti"im o
metinlerin yazarnn kim oldu"u konusunda ba!arsz oldular --kimi Gorbaov bile
dedi (halbuki kars Raissa'nn Rusa bildi"i ak), ama o"unlukla Dostoyevski
zerinde karar klnd;
ancak sonuta bu metinleri Vladislav (ya da Vatslav) Nijinski'nin gnl"nden
tercme etmi! bulunuyorum.
Peki niye tercme ettim? Niye byle parodik bir snamaya giri!tim? Ben kendim bile
emin de"ilim --asla olamam ve Adnan Satc arkada!mz "bu Dostoyevski"
dedi"inde, ben de onun kadar bunlarn yazarnn Dostoyevski oldu"una emindim...
(de"il mi Ege?)... Evet, Dostoyevski'nin bir zgnl" varsa o da kendisini kendinde
de"il, hep ba!kalarnda tekrarlamas, ya da daha ok bu tekrarlamada ba!arl
olamamasdr. Tarkovski'yi hatrlayn: hayat boyu "nasl bir Dostoyevski roman
uyarlarm" diye d!np ta!nm! ve asla bunu yapmaya cesaret edememi!... E"er
Mihail Bahtin'in o muhte!em "Problemi Poetiki Dostoevkogo" (Dostoyevski'deki
Poetik Sorunlar) kitabna ba!vurursak ilk grece"imiz !ey onun eserinin
semiyoti"inin yalnzca kendine zg olmakla kalmad", bizzat romann semiyoti"ini
kendine zg klmay ba!ard"dr. O halde pek ok insan artk Dostoyevski gibi
olacaktr, olmak zorundadr... Ve mesela Nijinski'yi, modern dans sanatnn
kurucusunu setik...
Metinlerden de anla!ld" zere Vatslav Nijinski "yazmak" istemi!. #stiyor ve daha
da istiyor... Tanr istemi! bunu ondan ve o illa ki yapacak: ne yazd"n kontrol
etmeye abalayan karsn kandrarak, giderek kendisiyle bile alay ederek... Onun
dans etmeyi iyi bildi"ini (bu arada hem e!cinsel hem de --giderek-- !izofren
oldu"unu) artk biliyoruz. Peki ama ancak bir dans yazmak ile dansetmek arasndaki
zde!li"i farkedebilirdi de"il mi? Ne yazk ki o"u yazar bunu artk hi alglamyor.
Btn bu
olay kalemin dansndan ba!ka bir !ey de"il...
Nijinski, e!cinsel ve !izo --modern dans icat eden ki!i... Ondan nce bale denen sanat
onun lkesi Rusya'ya, Ondokuzuncu yzyl ba!larnda klasik koreografinin mucidi
Fransz Marius Petipa tarafndan sokulmu!. Ve bu dans !una dayanr: nce iyi bir
besteci bulunur ve bir masal ya da yar-dramatik bir romansn bestesi smarlanr.
Besteci (mesela aykovski, mesela Adams, mesela Lalo, mesela Arenski... vesaire)
nce "kadns" "erkeksi" denebilecek temalar ayrdedebilecek yetenekte ve
muhafazakarlkta olmaldr. Petipa balesinde yalnz kadn olmaldr --cinsel bir fantezi
paras, bir prima donna olarak... nk inanlr ki dansetmek yalnzca kadna
zgdr --erkek sava!r, becerebilirse sevi!ir, resim yapar, ama o"unlukla oturup
d!nr vesaire... Bizi Bacchanale'lere gnderen ok eski bir nyarg. Hatta bugn
artk biliyoruzdur ki $amanlar aslnda kadndlar... Sonuta Petipa balesi (Ku"ular
Gl, Fndk Kraca", Coppelia vesaire) danseden kadna erke"in destek olmaktan
teye geemedi"i bir jestel de"erler manzumesidir.
Oysa kadnlar iyi tanmak gerekmez mi bunun iin? Sevgiliniz ve bunu yalnz
erkekler iin ve onlarn asndan sylyor de"ilim-- olan kadn kalabalk bir ortamda
dans ederken aslnda sizinle dansetmez, ortamn toplamyla, yani btn salonla
danseder --salondaki herkesle; kendisi de dahil olmak zere olas vcutlarn
herbiriyle... Folklor bu i!i "erkek" renklerle yapmak iin epeyce aba sarfetmi!: Rus
ve Kafkas danslarndaki "kahramanlk manzumeleri", birtakm "gsteri!ler" ve
"ustalk danslar"... Bunlarn hibiri dans de"ildi oysa: olsa olsa baz jestlerin yeniden
kodlanmas, bir tr oyundu...
Daha da ilginci, e"er kadnsa sevgiliniz ba!ka biriyle gznzn nnde dans
ediyorsa (baknz Minelli filmleri) aslnda muhakkak ki sizinle dansediyordur. Bu
konuda bir kadn engellemek imknsz ve buna zaten gerek de yok... Sorun daha ok
erkeklerin (ya da "erkeksi" bir zihniyetin) epeydir akledip kadnlarn dansn
"kodlamaya", bir tempoya, kadansa ve ritme uydurmaya abalam! olmasndan
kaynaklanyor. Petipa i!te bu kodlama i!ini yapan ki!iydi ve klasik dedi"imiz balenin
temellerini att. Zavall e!cinsel (ve sevebildi"i tek kadnn, parasal destekisi
Nadejda von Meck'in yzn hayat boyu bir kez olsun grememi! olan) aykovski
bu kodlar dahilinde bir !eyler yaratmaya abalam!t... Ama hep ayn !eylerdi bunlar:
sralanm!, kurall danslar, "pas de deux" (ikili romans manasna gelir), muhtelif
Do"u, Rus, Trk, #talyan danslar... Stilizasyon doruklara eri!mi!ti ve dans artk bir
"pozlar y"n" idi... Arabesk: yana iki adm, sonra geriye do"ru ift vurgulu dn!...
Bugn artk hepimize komik gelen bir erkek --"balet" --ve kzca"zn bunlar
yaparken d!memesini sa"lyor ve biz de bunu bir "a!k ili!kisi" diye yorumlamak
zorundayz...
Nijinski i!te btn bu kalb yrtp atm! olan ki!i... Isadora Duncan stnde ok
byk etkisi var --o muazzam kadn ki "her !eyin dansn" yapabiliyordu... #!te bu
"her!eyin dans" Nijinski'nin evrensel icaddr. Belki e!cinselli"inden dolay ama
kesinlikle erkek vcudunu dansa gerek anlamyla ve ngrlm! kodlarn tmyle
d!nda sokmay ba!arm!tr. Nijinski, evirdi"im metinde an!trd" gibi, vcutlarn
zaten dansetmekte olduklarn, onlara "dans" ettiremeyece"inizi farketmi!ti...
Biliyordu ki vcut hep arzalardr --so"uktan katla!an, scaktan tlenen, terleyen,
aylp-baylan vcut... Ama bunlar dansta yoktular... Bunlar dansa nasl sokaca"z
yleyse? Cinsellikten arndrlarak dans elde edemezsiniz, nk cinsellik
kendili"inden baz jestel davran!lar zaten ierir. Tam tersine, cinsel olmayan her
trden jesti cinselli"e ta!rsnz. Ve belki bu iyi bir zmdr... Ama Nijinski'nin esas
zm bamba!kayd: nce dansn "herhangi mekanlarda" gemeye layk oldu"unu
hissetti. Sonra "herhangi
vcutlarla" yaplabilece"ini farketti. Son olarak dansn "cinsler tesi" oldu"unu... --ve
bylece ka"t stnde kalemin hareketi artk bir danstr gerekten... Sonuta Nijinski
erkek vcudunu baleye sokan ki!idir... "Ritimleriz biz..."
Ama erkek vcudunun baleye dahil olmas, yani "modern dans" ad verilen !ey, asla
bununla snrl de"il: Nijinski "cinsiyetsiz" bir bedeni de"il, her cinsiyeti stlenebilen
bir bedeni i!in iine sokmu!tur... Yllar nce seyretti"im eski bir film kayd bunu
gsteriyor ve mesele bir Rudolph Valentino olay gibi de de"il. Bir ara Spinoza
anlatrken duygular, mesela a!k "herhangi bir sevgi" gibi gsterdi"ini anlatt"m
farkedenler beni ele!tirmi!lerdi: "a!k" ile "genel olarak sevgi" farkl !eyler de"il mi?
yle olmalarn isterdim tabii, ama ne yazk ki "genel olarak sevgi" diye bir !ey
yoktur --her sevgi !una ya da buna duyulan sevgidir... Dolaysyla "genel olarak
vcut" diye bir !ey de yoktur --ta ba!tan "sekslenmi!tir" vcutlarmz; peki dans
ederken acaba ne yaparlar?
Hemen bir teori: diyelim ki dans her !eydir ve esas olarak Homo Ludens (oyuncu
insan) olan bizler iin dinledi"imiz mzi"in bile kayna"dr. Yani biz mzik e!li"inde
dans ediyor de"iliz ve mzik, eski $aman geleneklerinin, giderek Avustralya
Aborcinlerine dair bulgularn gsterdi"i gibi, dansa e!lik ediyor gerekten, ama ondan
nce gelmiyor asla. Ba!ka bir deyi!le belki de mzi"in kkeninde $amann dans
yatyor --vcudunun ve vcuduna takt" birtakm grlt, h!rt karc nesnenin
dans ederken kard" sesler... Ve biliyoruz ki o vazgeilmez "davul" bir a"r
aygtndan ba!ka bir !ey de"il ormanda...
Ne kadar karma!k olursa olsun "jestel" her zaman "mzikal"den nce gelir. Mzik
varolmak iin alnmay bekler --ya da yazlmay... ---ryada mzik bestelemek
mmkn m? Herhalde kendini resim yapyor grmekten daha az. nk resim ya da
imaj her !eyiyle verilidir ve bir srece boyun e"mek zorunda de"ildir. Ryada en
kolay yapt"mz !ey danstr --o"u zaman hareketler yava!, a"r ve tempolu. Ancak
mzik besteleyemeyiz bu hareketler iin.
Dans asndan mzi"e salt bir "e!lik" grevi verilmesi modern bir olgudur. #lkel
dnemlere ve toplumlara gidildike mzik slubuyla dans sluplar arasndaki ayrm,
dolaysyla mzi"e biilen e!lik grevi de yitip gitmeye yz tutar. Mimesis kuram
belki tarihte ilerlemi!, modern formlar iin anlamldr, ancak mesela Estetik kitabnda
Lukacs'n sand"nn aksine mesela Eskimolar arasnda pek geerli grnmez. $aman
ayinini kaydetmek isteyen bir etnomzikolog bunu ancak bir "yknme" olarak
farkedebilir gerekten --ancak ok ciddi bir epistemik hatayla birlikte: $aman ku!a,
otlarn saln!na vesaire yknmyordur artk, "otantik" halde "ku! olurken" Batl
kayda kendini ve $amanistik jestlerini sunmaktadr --ba!ka bir deyi!le kaydedilen
$amann kendi kendini taklididir. Ba!ka trl o tr toplumlarda dinsel bir riteli
"yeniden-retmenin" olana" yoktur. Sonuta "namaz klma taklidi" dindar biri iin ne
mene bir !ey olabilir ki?
Sorun bir kaytbilim olarak etnomzikolojiye ait gibi grnyor, ama son tahlilde
sanat tarihiyle, sosyal bilimlerle ve hatta felsefeyle ilgili, yaygnla!maya e"ilimli bir
sorun. Ve onlarn iinde de ciddi problemler yaratmaya aday: her !eyden nce, bir
ritmik jimnasti"in, ya da buz pateninin acaba neden dans formlarna yknd"n
anlamak gerekir. Buz pateni, raketler veya kayak buzlu lkelerin en eski ula!m
aralarndan --Finlandiya, Hollanda, Rusya... Peki bu meyanda dans acaba nasl bir
"spor" ve giderek bir "gsteri" olarak ortaya kabildi? #!te bu modern tarihe, ok ok
son yzyla ait bir olgu. Sanrm ki bir "macho" dans (da"larda Arjantin
kovboylarnn bknca, baklarla yaptklar ilkel jestalite) olarak tango salonlara,
ama oradan da gsteri mekanlarna seyahati esnasnda bir ara spor da oldu... Buz
stndeki bir "ustalk" gsterisi acaba neden "incelmi!" bir Latin Amerika dansnn
jestlerini devralarak onu mesela Bach'n bir fgnn, veya Mozart'n bir uvertrnn
e!li"inde icra edip durur? Dansla mzik arasndaki kopu! nemlidir. Bizi asli bir
modern (veya diyelim ki postmodern) toplumsal olguya gnderir. Belki hem
dinlemenin (Adorno'yu hatrlayn) hem de dansn k!ne tank oluyoruz. Yllar
ncesinin muhte!em Lyudmila Pahomova'snn doping yklemeleri nedeniyle kalp
krizinden sporu (dans?) brakt" yllarda lp gitti"ini unutmamak gerekir. Dans
hocasnn yerini giderek dans antrenr aldka spor da bir endstri haline
dn!ecektir.
Peki "buz stnde dans"n ne mene bir alakas var estetikle? Aslnda unutmayalm,
her !ey bir "acemilik" ile ba"ntldr do"al bir acemilik: tpk sudaki yenge ile
karada yampiri yryen yenge arasndaki fark gibi... Buz stndeki jestleri karada
yapamazsnz. Ama karadaki "do"al" zarafet de buz stnde artk mmkn de"ildir.
Estetik etki --yani "ho!lanma", dolaysyla "seyir"-- Deleuze'n !ahane formlyle
"ba!ka bir dnyann zarafeti" ile ilgilidir: "dostluk" ya da "a!k" adn verdi"imiz
duygularn ilk anlarn olu!turan "ho!lanma"... Bu hep hafiften bir bozuklu"u, bir
srmeyi, bir "yabancl"" varsayar --i!te bu yzden Deleuze dostlu"un ne bir
ba"llk ve sadakat, ne de yksek, tanrsal bir veri olmad"n, basit bir "alglama"
faaliyetine dayand"n sylyordu.
Peki dansta nedir ba!ka bir dnyann zarafeti? Basite "kendi jestler dnyasnda"
sahip olunan bir zarafetin, o rahat ak!kanl"n ba!ka bir dnyada sekteye u"ramas,
engellenmesi... Gzel prensesin, balonun yabanc dnyasnda sklm pklm oturan
bir gence ynelmesi kanlmazdr (ve bunun tersi de do"rudur, yani bir "romans"
kar!snda de"iliz). Acemilik jestleri her zaman ekici, giderek arpcdr. Kendi
dnyalarnda rahat ya!amakta olan insanlar aslnda o"u zaman itici gelirler. Belki de
insan, insiyaki olarak, bir engelle kar!la!an benzerinin nnden bu engeli
kaldrma gdsne de sahip...
Ve btn bunlar birer veri olarak kabul etti"imizde, i!te Vatslav Nijinsky: e!cinsel,
!izofren ve stelik bir de "yaz yazmaya" abalyor...So"uktan elleri katla!m! ve
yoksul; kars ne yazd"n semeye al!yor (hafif bir paranoid durum da var
galiba)... Ben diyorum ki Nijinski yaz ile dans ayrdetmiyor --birini ok iyi
yapabildi"i, di"erini anla!lan beceremedi"i halde... Giderek !unu da syleyebiliriz:
ancak bir dans yazyla dansedebilir (bunu Nietzsche iin de syleyen var,
biliyorsunuz).
Nijinski metninde bizzat metnin kendisinin bir "yaz" de"il, bir "yazma iste"i"nin
terennmnden ibaret oldu"unu fark etmi!sinizdir --bu yzden, Eray'c"m, seti"in
ki!i zorunlu olarak yanl!: ar Nikolay'n so"uktan titredi"ini d!nebilir misin?
Dostoyevski'nin "yazmay isteyip durdu"unu" fakat yazamad"n tahayyl edebilir
misin? Gorbaov ise keza... Geriye Nijinski kalyor de"il mi?
Yanl! anlamayalm, yaznn "ieri"i" kaybolmu! de"il, aksine bizzat yaznn kendisi
kendi amac, sreci ve ieri"i haline gelmi! durumda... Ve i!te Nijinski'nin, sonra da
"vah!etler tiyatrosunda" Antonin Artaud'nun farkettikleri !ey: vcudun jestleri artk
hep mekann "kazalarna" (herhangi mekanlar adn verdi"imiz !ey) maruzdur, dans
ve yknmesi de bu yoldadr.
#!te bu yzden "unisex" Rock'n "zgrle!tirdi"ini" varsaydk hep.
5. "mparatorluk: #mparatorluk tipinden bir kitapta elbette ki ciddi sorunlar olacaktr.
En azndan Amerikan akademisine sunulu! biiminden dolay --baz arkada!larmza
gre (mesela Harun Abu!o"lu) kitab ayn zamanda "politik bir drtleme" ve
"organizasyon !emas" olarak okumak gerekiyor. Ba!ka baz arkada!larmza greyse
(mesela Mahmut Mutman) kitap tm gcne kar!n "oklarn kudretinin" alanna
dald"nda birtakm yanl! ncllerden ne kabiliyor.
Bana greyse:
1. Biyopolitika mefhumunun Foucault bu nosyonu ortaya attktan sonra iki nemli
yorumundan birini bulabiliyoruz burada --di"eri Giorgio Agamben'in Homo Sacer:
Egemenlik ve plak Hayat kitabnda "ele!tirel" bir kavray!la sunulmu!... Bu iki
kitab paralel okumak ve yeniden Foucault'ya geri gtrmek ilgin olabilir...
2. Kavramlar bir tr "mikrososyolojik" alandan ekip tretmek gerekti"ini
d!nyorum. Sonuta "global direni!" dedi"imiz !ey bir soyutlamadr, direnen
insanlar olmadka... Ve bu insanlar da her zaman kendi alanlarnda, kendi
perspektiflerinde diren gsterirler ve ba!kalarnn perspektifleriyle "haberle!meleri"
apayr bir meseledir... Byle bir organizasyon da mikropolitik bir alandan treyecektir
bana gre... #mparatorluk kitabnn anlamn da bu konuda giri!ebildi"i cesur
tanmlamalarda gryorum...
3. "Kullanm de"eri" vurgusunun Marksist jargonun berisinde bulundu"unu
d!nyorum... Kullanm de"eri de ancak mbadele de"erine binaen tanmlanabilir --
ve bu konuda Negri'nin ve Hardt'n daha nceki kitaplarnda da, mesela Dionysos'un
Eme"i'nde de yer yer ak verdiklerini hissetti"imi hatrlyorum (vakit buldu"umda
bunu aarm)... Byle d!nmemin nedeni, ayrmn olduka "prekapitalist", stelik el
eme"ini kmseyen ve "zgr bir vatanda!a" layk grmeyip "klelere" veya
"yabanclara" terkeden bir toplumda Aristo tarafndan ilk kez yaplm! olmasdr.
Negri'nin bu konuda yer yer "Marx-tesi" kategorilerle d!nd"n benden ba!ka
belirleyenler de var...
4. Tart!mann baz olarak belkide 1972 tarihli iki kitab temel almalyz --Maurice
Godelier'nin Marksist Antropolojisi (ki #ngilizce tercmesi muhakkak vardr) ve
Deleuze ile Guattari'nin Kapitalizm ve $izofreni'sinin ilk cildinden (Anti-Oedipe)
"Vah!iler, Barbarlar, Uygarlar" ba!lkl blm... Mesele insanlarn toplumsalla!acak
de"erleri nasl reterek yayacaklardr ve kkeninde "antropolojik" bir meseledir...
5. Negri'nin en yakn al!ma arkada!larndan Maurizio Lazzarato (ki birlikte Travail
immatriel, "Gayrimaddi Emek" ba!lkl bir kitap derlediler) ondaki eksikli"in
Deleuze'n iyice haberdar oldu"u ve !u anda Eric Alliez ile birlikte tm eserlerini
yeniden yaynlamaya giri!tikleri Gabriel Tarde'n ekonominin mikropoliti"ini kuran
(ekonomi politik yerine ya da ona ek olarak) ekonomik psikolojisinden pek haberdar
olmad"yd... Bunu da kk bir not olarak d!yorum... #leride amaya al!rm...
6. Vertovun filmik objesi: Vertov filmik objesini "jizn kak ona yest" (hayat, naslsa
yle) sloganyla tanmlad"nda "fiction"un bir hayat sreci oldu"unu unutmu!
muydu? Hi sanmyorum. Hayat bugn, zellikle "modernlik" adn verdi"imiz !eyi
biimlendiren cihazlarla birlikte maniple edilen bir !ey de"il mi? bu
manipulasyonlar arasinda sinemann ok ama ok nemli bir yeri var... Belki
televizyondan bile fazla nk sinemada icat edilmi! bulunan maniplasyon formlar
esas olarak pek de"i!medi: MONTAJ... "hayatin zeti" dedi"imizde bir "azmsama"
gdyor de"iliz tabii ki. Son olarak da, belki klasik bir laf gibi grnecek ama
"hayatn sinemaya vakfetmi!" insanlar var. Bu nedir peki diye soru!turulamaz mi?
Nihai olarak nemli olan hayatn tekli"idir... #!te bu yzden Vertov bir zamanlar
Flaherty'nin Nanook of the North'una ynelik !unlar demi!ti: eskimo eskimodur ve
adnn Nanook olup olmamas bizim iin asla nemli de"il... Derdi "hayatn
sahnelenmesine" kar!yd hayatn grnr klnmasna de"il...
7. Bozuk i!leyi!: Rus d!ncesinin bir zelli"i de "bozuk i!leyi!"in mant"na tam
tamna ermi! olmasdr. Godard stne bir makalesini size gnderdi"im Lev Manovi
(!u anda en az Negri kadar kaale alnmas gerekti"ini kabul etti"im bir d!nr haline
gelmi! bulunuyor) ile Vladimir $ulgin adl Rus bir sosyolog bize ok tuhaf bir lezzeti
tattrabiliyorlar: hissediyoruz ki, zellikle en rasyonel yordamlarla olu!turulmu!
modern bat teknolojisi (dijital imajlar, multimedya vesaire) ancak ve ancak Ruslar
tarafindan "i!leyi!leri bakimindan" de"il, "i!lemeyi!leri" ve "irrasyonellikleri"
bakimindan ele alinmi!lar. Hissedebiliyoruz ki Rus bilim adamlarinin, sanatilarinin,
d!nrlerinin ve politikaclarnn kafasnda nemli olan !ey, bir aygtn nasl
i!ledi"inden ok acaba o mutlaka yapmas gereken arzay ne zaman yapaca"... Bir
makinenz var, ve sanmanz isteniyor ki tkr tkr al!acak... ama bir Rus hemen
kllanacaktr --ve bu a priori bir kllanmadr... Mutlaka bir arza vardr ve er ge
ortaya kacaktr... Bu arzalara bir zamanlar Rus anar!istlerinin icat ettikleri
"sabotajlar", devlet kalknma planlarnn zorunlu g!leri, yanl!lk komedyalar,
ironik vaziyetler... hemen hemen bu trden her !ey dahildir. Batl zihniyetin tkr tkr
i!leyece"ini sand" her !eyin bir yerde i!lemeyece"ini Rus d!nr, sanat, romanc,
siyaseti, sinemac gayet iyi bilir. Duran bir makine olarak hayat... kar!snda... o pek
modernist konstrktivizmin bile eli kolu ba"ldr ve tek are gl bir ironiyi harekete
geirmek olabilir --i!te Dostoyevski'den beri Rus sanat ve edebiyat...
Bugn gerekten Rus sanatlar hep bir arza imaj kotaryorlar bir performans m
dzenlediniz, mutlaka bir kaza kacaktr... ama kaza ve arza hayata en az dzenli
i!leyen rasyonel bir dzenek kadar dahil olmak zorunda de"il mi? O halde, bir
Batlnn hemen giri!ece"i o"u zaman da aslnda beyhude olmayan--o "tedbir alma"
abasn bir kenara brakn... Brakn arza hayata dahil olsun ve sizinle birlikte
ya!asn... Arzasz bir film ya da fotograf ekilebilir mi? Hayr, nk arzalar
Lumire'in ilk filmlerinden beri sanki bu aygtlarn zn tanmlyorlar... Sanat eseri
bir kentin, bir hayatn, bir hikayenin arzalarnn hakkn tam manasyla vermek
zorundadr. Bugn Batl sanatlar hep bir "giderme" uslubuna sahipler... Do"ulular
ise (tpk nc Sinema manifestosunda Solanas'larn talep ettikleri gibi) galiba
arzalara haklarn teslim etmeyi srdryorlar...
Ve en yetkin ve rasyonel makinalarn yapabilecekleri arzalar en heyecan verenler
de"il mi? Greli basit bir makinenin, bir un de"irmeninin nerede ve hangi srelerde
arza yapabilece"i makinenin bizzat grn!nden okunur... oysa tahmin edilebilir ki
daha karma!k ve "rasyonel" cihazlar arzalarn hep bir srpriz olarak tattrrlar --ve
en karma!k cihazn insan, insann en karma!k tipinin de kadn oldu"unu unutmamak
gerekiyor... Virslerden ve kadnlardan korkuyoruz (kadnlar da en ok birbirlerinden
korktuklar, ekindikleri lde), ve varolu!un karma!klk derecesi arttka
grnemez hatta tespit edilemez arzalarn dayatt" bu temel varsaymn gc ve
le"i de artyor... Vertov kentin arzalarn ekip duruyordu; Riefenstahl ise kenti
btn arza olaslklarndan temizleyip, arzasz bir dzenek kurarak ekmek istedi
filmini... Vertov ile kar!la!trlmasnn son derecede abes olaca", szde Nazi
olmad"n spatlamak iin ekti"i ve aramzda bazlarnn seyretmi! oldu"u !u
Tiefland (Ova) filminde gizliden gizliye srtan o Nazi esteti"inden belli de"il mi?
Ve i!ler sakat...
8. Gnlk hayatn sinemas: Gnlk hayatn sinemas stne syle bir gzlem
bilmem acaba faydal olur muydu? . Deleuze'un and" Peirce'in temel d!nce
kategorisi vard: birincillik, ikincillik ve ncllk. Birincillik kendi ba!na durana
aittir. Yaprak ye!il, !k ye!il, ova ye!il. Bu bir oradalktr ve orada !ey ye!ildir ba!ka
bir !ey de"ildir... (haber kipi)
#kincillik bir ba!kann yerine durmadadr. Mesela trafik !" "ye!il" yanyordur ve bir
!ey gsteriyordur... (emir kipi)...
ncllk ise ikincilli"i kural haline getiren i!lemdir: ye!il yand"nda geilir, iste
bu bir kuraldr. Gelecekte de yle olaca"nn, ya da yle olmas gerekti"inin ikincil
i!areti burada artk kurumla!m!, sosyalle!mi!tir: trafik sembolizasyon sistemi...
Oysa sinema sadece ncllk dzleminde i!leyemedi (Eisenstein bunun iin ok
u"ra!m! olsa da). Birincillik en zor anla!lan kavram... Ve sinema sadece ye!ille is
grmeye abalam!tr. Tpk saryla Van Gogh'un i! grd" gibi. Buna Deleuze &
Guattari "ka! izgileri" adn veriyorlard. Gnlk hayat ekerken zorunlu olarak
trafik !"nn "emretti"inden" apayr bir "birincillik" halinde kalrsnz. En azndan
montaj a!amasnda orada sadece "ye!illik" vardr ve hibir !eyi imlemek ya da
sembolize etmek zorunda de"ildir... Antonioni lleri stne istedi"iniz kadar
"sembolik mantk" isletin, istedi"iniz hermenoti"i uygulayn, sonuta o sapsar bir
lden ba!ka bir !ey de"ildir...
Gnlk hayat ve hayatn dokusu stne bu meseleleri biraz dikkate alarak bir tart!ma
amann faydal olaca"na inanyorum.
9. Immaterial Labor and Artistic Production -- Michael Hardt :Sevgili Emrah ve
tart!ma halindeki di"er arkada!lar...Tart!may nihayet "gayrmaddi emek" meselesi
etrafna ta!maya ba!lad"nza gre birka ksa hatrlatma/mdahale yapma ihtiyacn
hissettim. Negri&Hardt eserinde ampirik verilerin noksanl" stne de"inmelerin
epeyce do"ru grnyor... hem Empire hem de Multitudes iin... stelik gerek bu
al!malar dahilinde daha keskin ulu bir okuma, gerekse Negri ile Hardt'n
birbirlerinden ba"msz olarak yazdklarna, syle!ilerine ynelik bir bak!, kitaplarn
iki yazar arasnda en belliba!l grnen baz mefhum ve kavramlar arasnda farklar
oldu"u fikrine gtrebilir bizi. szgelimi Hardt'n "immaterial labor" szc"nden
anlad"nn Negri'ninkinden nemli farkllklar gsterdi"ini sylemeye elverecek
o"u sayfa var: o"u zaman gnlk i! hayatnn znel bir tasavvuruna tekabl edecek
"overwork" mefhumu ABD'de beyaz yakallar arasnda epeydir yaygnd --basite
"eve i! gtrme" diye dile getirilebilecek bu mefhum ku!kusuz "i! doyumu" trnden
"managerial" bir ortam a"r!tryor ve belli bir geni!lemeyle, "kafa eme"i"yle
geinen i!i kesiminin hem "ek bir smr"nn nesnesi haline geldi"ine, hem de
bile!ik bir "e"itim sermayesinin" de ayn smrye hedef olacak !ekilde devreye
girebilece"ine i!aret ediyor. Hardt'n o"u sayfas sanki szkonusu mefhuma ba"l
kald"n, onun inceltilmi! bir teorizasyonuna ba!vurdu"unu kantlyor gibi geldi
bana...
Oysa Negri "gayrmaddi emek" mefhumunu do"rudan do"ruya Marx'n
Grundrisse'sinden tretmeye abalyordu: ampirik de"il rasyonel bir kavram olarak,
daha do"rusu eme"in ontolojisinin vazgeilmez ayaklarndan biri olarak... ampirik
olarak gayrmaddi eme"in belirlenmesi sonuta artk "postfordizm" adn vermeyi
adet etti"imiz bir dnemde, yani son 30 yl boyunca byk i!letme ve fabrikalarn
yeniden-yaplanmasna gndererek defalarca gsterilebilir. ama ayn zamanda
szkonusu yeniden-yaplanmann sonucunda bir paradoksla kar!la!lm! oldu"unu da
bu arada teslim etmek gerekir. Fordist emek-ortam tarafndan kaplagelmi! i!inin
u"rad" iktisadi-siyasi yenilgi ve Negri'nin deyi!iyle "ya!ayan eme"in gittike daha
ok entellektelle!mesi" sonuta postfordist ortamn iki evrimsel dayana" oldular.
siyasi dzlemde birtakm ksa ba!vurular d!nda Negri&Hardt'n pek de"inmedikleri
bir dnyaya, gnmzde ne lde ykld"n yeniden tart!maya amamz gerek son
dnem Sovyetler Birli"i'nde olup bitenlere retrospektif bir bak! belki bu paradoks
konusunda meramm daha iyi anlatabilmeme elverecektir. gerekten de Glasnost-
Perestroyka e"risinin evirimi iinde henz Fordist formlarla i!lemekte olan Sovyet
sanayiinin yeniden yapla!mas tart!lrken Andropov-Aganbekyan-Gorbaov
izgisini her an me!gul etmi! bir problem vard: entellektelle!mi! eme"e nasl
eri!ilecek, onu sosyalist bir iktisadiyatn iinde bir brokratik kastn elinden alarak
sistemin yekn iinde nasl so"uraca"z-kurgulayaca"z? bu tr sorular "gayrmaddi
emek" terimini ku!atmasalar bile o dnemde i!in esasna ait grnyorlard... (ileride
talep gelirse bu konuyu biraz rneklendirebilirim) Ama Negri'nin gayrimaddi eme"in
olu!makta olan "hegemonyasndan" bahsederken szkonusu sorularn eskiden
sorulabilecekleri tek yerde, yani planl ekonomilerde sorulabilece"ini unutmu! olmas
ilgintir (ki bu sorular fiilen, somut olarak sorulmu! ve tart!maya alm!tlar)...
Hatta Sovyetik sistemin k!nn en nemli nedenlerinden biri olarak
gsterebilece"imiz bir meseleyle kar! kar!yayz denebilir...
$imdi biraz Negri'nin "gayrmaddi emek" mefhumunu tart!rken Marx'n
Grundrisse'sindeki hangi fikirlerden ilham alm! oldu"una bakalm:
"Byk sanayiin geli!mesinin sonucu, temelinin, yani ba!kasnn emek zamanna el
konulmasnn zenginli"i temsil etmeyi ya da yaratmay brak!dr. Dolaysz emek
bizatihi retimin temeli olmay brakr, nk esas olarak (znde) gzetime ve
dzenlemeye dayanan bir faaliyete dn!m!tr; oysa rn dolaysz bireysel i!i
tarafndan yaratlmay brakarak daha ok reticinin basit faaliyeti yerine toplumsal
faaliyetin kombinasyonundan do"ar." (Grundrisse 596-7)
"Byk sanayii geli!ti"i lde zenginlikler yaratmak emek zamanna ve kullanlan
emek miktarna olmaktan ok al!ma sresi boyunca harekete geirilen unsurlarn
kudretine dayanr. Bu unsurlarn muazzam etkilili"i de kendi hesabna retili!lerine
mal olan dolaysz emek zamanyla hibir !ekilde ilgili de"ildir. Bilimin genel
seviyesine ve teknolojik ilerlemeye, ya da bu bilimin retime uygulanmasna ok
daha fazla ba"ldr." (Grundrisse, 592)
"Emek zamannn --yani basite emek miktarnn-- sermaye tarafndan tek belirleyici
ilke olarak konuldu"u srece bile, dolaysz emek ve miktar retimin --yani kullanm
de"erleri retimininbelirleyici ilkesi olmay brakrlar ve niceliksel olarak sonsuzca
kk oranlara indirgenirler; niteliksel olarak ise hi ku!kmusuz vazgeilmez bir role
sahip olmakla birlikte genel bilimsel faaliyete, do"a bilimlerinin teknolojik
uygulanmasna ve retimin toplamnn toplumsal organizasyondan treyen genel
retkenli"e (verimlili"e) boyun e"erler --o genel retkenlik, ki toplumsal eme"in
do"al hediyesi olarak kendini sunmaktadr (tarihsel bir rnden bahsetmeyi srdrsek
bile)... Sermayenin retimin baskn kuvveti olarak kendi zlp da"lmas iin
u"ra!mas i!te byledir." (Grundrisse, 587-8)
"Bu altst olu!la birlikte retimin ve zenginli"in esas temeli olarak beliren !ey ne
kullanlm! emek zaman, ne de insann gerekle!tirdi"i dolaysz al!madr; insann
genel retken kuvvetinin, do"adan gelen zekasnn ve toplumsal bir vcut olarak
kuruldu"u andan itibaren domine edebilme yetisidir; tek kelimeyle sylersek
toplumsal bireyin geli!mesi retimin ve zenginli"in esas temelini temsil etmektedir.
Halihazrdaki zenginli"in dayand" emek zaman hrszl", bizzat byk sanayii
tarafndan yaratlan ve geli!tirilen bu yeni temelle kar!la!trld"nda pek de sefil bir
temel olarak belirir. Dolaysz biimi altnda emek zenginli"in ana kayna" olmay
brakt" andan itibaren emek zaman onlarn ls olmay brakr ve brakmaldr --
bylece de"i!im de"eri de kullanm de"erinin ls olmay brakacaktr. Geni!
kitlelerin fazladan-al!mas (yani art-eme"i) genel zenginli"in geli!mesinin ko!ulu
olmay brakm!tr; tpk bazlarnn al!mamasnn insan beyninin genel
kuvvetlerinin geli!mesinin ko!ulu olmay brakmas gibi... De"i!im de"eri zerinde
temellenen retim bu olgudan beslenir ve dolaysz maddi retim sreci atl, sefil ve
at!kl biiminden syrlr. Bireyliklerin zgr geli!imi i!te o zaman ba!lar. O andan
itibaren sz konusu olan !ey art-eme"i geli!tirmek amacyla zorunlu al!ma
zamann azaltmak de"ildir artk, toplumun zorunlu al!masn genel olarak en aza
indirmektir. Byle bir azaltma bunun sonucunda bireylerin, serbestle!tirilmi! zaman
ve herkesin karna yaratlm! aralar sayesinde sanatsal, bilimsel vs. bir formasyon
alabilmelerini sa"layacaktr. Sermaye eli!kili bir sre yaratm!tr: bir taraftan emek
zamannn azaltlmasn asgariye iterken di"er taraftan emek zamann zenginli"in tek
kayna" ve tek ls haline getirir. Demek ki emek zamann yzeysel emek biimi
altnda o"altmak iin zorunlu biimi altnda azaltmaya abalar. Yani gittike
byyen bir oranda yzeysel eme"i zorunlu eme"in ko!ulu --bir lm kalm meselesi-
- haline getirir. Bir taraftan zenginli"i retimi iin kullanlan emek zamanndan greli
olarak ba"msz klmak amacyla bilimin ve do"ann oldu"u kadar i!birli"inin ve
toplumsal dola!mn btn kuvvetlerini uyandrr; te yandan bylece yaratlm!
muazzam toplumsal kuvvetleri emek zaman le"iyle tartmaya ve onlar daha nce
retilmi! de"erin bizzat de"er olarak ayakta tutulmas iin zorunlu olan dar snrlar
iinde hapsetmeye yeltenir. retici gler ve toplumsal ili!kiler --toplumsal bireyin
geli!mesinin farkl ve basit yzlerisermayeye sadece ve yalnzca aralar, hatta
snrl bir temel retebilecek aralar olarak grnrler. Ama aslnda bunlar tam da bu
temeli paralamaya muktedir maddi ko!ullardr." (Grundrisse, 594)

Yves Bonnef oy' un Mi t ol oj i l er Szl ! Vesi l esi yl e
Ulus Baker

Modern insann aklna eskiler efsanelerine inanyorlar myd gerekten?
sorusunu sormak Paul Veynein bir kitabyla geldi: Yunanllar Efsanelerine
!nanyorlar myd? Sorun tabii ki mitolojinin ne oldu"undan ok inan
adn verdi"imiz #eyin ne oldu"una dair sa"lam bir sorgulamay
yapabilmekte yatyor. Pascal bir zamanlar diz k, dua et, inanrsn,
demi#ti. Birka yzyl sonra, artk gnmz diyemeyece"imiz bir
takvimde din sosyolojisini tesis etmeye al#an Emile Durkheim dini ve
mitolojiyi toplumsal olgular olarak karakterize ederken toplumsal prati"in
inanca nceli"ine dayanan ayn yakla#m modern insann daha iyi
kavrayabilece"i bir hale getirmeye al#m#t. Ancak, daha derinde yatan bir
soru, Nietzschenin Tanr ld sznn ardndan Heideggerin biz acaba
bir Tanrya hl katlanabilir miyiz? sorusunun damgalad" modern
dnyay daha derinden ilgilendiriyor: !nanmak arzusu nedir?
Diz ok, dua et, inanrsn formlnde tuhaf bir nokta vardr: Bu reeteyi
takip etmeye giri#mek iin ba#langta bir arzunun, inanmak arzusunun var
olmas gerekti"i, dinler diyalekti"inin nemli bir varsaymdr. !nsana bugn
inanmak diz kmekten daha kolay gelir. Pascalin a"nda acaba tersi mi
do"ruydu? Acaba modern dnya jestlerini ve ritellerini, bunlar barndran
ve ifade eden meknlarn ve kodlanm# anlarn yeni ya#am ritimleri u"runa
yitirirken btn bunlara tekabl eden bir inan biimini de mi terk etmi#
bulunuyor? ocuklu"umun tesadfleri arasnda yo"un bir mitoloji
okumas vard: A"rlkla Antik Yunan mitolojisi... Bir Glgame# metni en az
herhangi bir peri masal kadar tekinsiz gelirdi bana... Yunan mitolojisi ise
bu tekinsizli"in silindi"i, ama yer yer belirdi"i bamba#ka bir dnya
kurard... Bu, tanrlar katnda sanki film seyretmek ya da bir roman okumak
gibi bir duygu olmal. Mitolojiyi meslek gere"i yeniden okumaya giri#ti"im
dnemdeyse ilk nce bu metinlerin evrensel bir duygu-akl sisteminin
d#avurumlar olduklarn, onlara inanmakla onlar toplumsal kodlanmalar
iinde terennm etmenin ayn #ey oldu"unu, uzaktan ve apra#k, zor
zmlenir biimlerde de olsa, birtakm toplumsal pratik ve ritellerin bu
tuhaf hikyelere cevap verdi"ini, tersinin de do"ru oldu"unu "renmem
istendi: Georges Dumzil ve Claude Lvi-Strauss...
Besbelli ki bir sorun vard: ocuklu"umda eski Yunanca elbette bilmeden
okudu"um Yunan mitolojisinin kurdu"u bir dnya vard. Gnmzn
tiyatro, sinema ve edebiyat dnyasnda pek a#ina olamayaca"mz trden
zde#le#meler mmknd; oysa bir Glgame# ile, ya da szgelimi bir
peygamber ile zde#le#mek kolay kolay mmkn de"ildir. Olsayd tektanrl
dinlerin gnmzde hibir inan problemi olmazd... Mitolojinin bir
hayal dnya oldu"u elbette biliniyordu. Ama tam da bu yzden inan
problemi yer de"i#tirmelidir: Bir ara William Jamesin sordu"u soru
grebildi"imiz gereklikler var, d#nebildi"imiz gereklikler var; peki
gremedi"imiz birtakm gerekliklere nasl inanyoruz? Mesela Tanrya,
tanrlara...
Claude Lefort sayesinde "renmi#tik ki tr din vard: Birincisi ki#iyi
toplumundan, ailesinden, siyas, ekonomik her trl me#galeden koparr,
uza"a atar, inzivaya ekerdi; bylece Tanrsna kavu#tururdu... Hint
dinlerinin ve tasavvufun idealleri byleydi. !kincisi tam aksine insan
toplumsal, ailev, ekonomik ili#kilerin iine eker, ona rollerini dikte eder,
rahat bir toplumsal ya#anty garantilerdi. Yunanllar anla#lan dinlerindeki
o refah, huzuru bu sayede kurabilmi#lerdi. Bu sayede tam da efsane
aktarclar, muthosun szn, tanrlar hakknda o kadar yalan yanl#
#eyleri anlatan #airleri ideal kentinden kovarken (kentten kovmad, buna
gc zaten yetmez, bunu istemez de; yalnzca kendi ideal kentinden
kovdu) Eflatun sk sk efsanelere ba#vurmaktan geri kalmayacaktr. Ve esas
nemlisi bunu yaparken sadece bir vlgarizasyonu amalyor gibi de
de"ildir. Lefort nc tarz ikisinin kar#m olarak anlatmaya al#m#t...
Bu tarz evrenseldi ve en ilkel kabileden modern hayata kadar bunun
i#ledi"ini grebilirdiniz. Baz pratikler zel bazlar ise uhrevydi. Bu
Durkheim tezini, kutsal-avam ayrmn srdren bir yakla#ma benziyor.
Kolayca anla#labilir ki din kadar pragmatik bir ya#ant #imdiye kadar icat
edilmedi. Lvi-Straussun olduka oryantalist bir pasajnda bahsetti"i
gibi, karnzn kznzn iffetinden ku#ku mu duydunuz? Sorunun zm
ok basit; kapatrsnz, olur biter... Faiz din asndan yasak m? zm
ok basit: Taraflar arasnda iinde faizi... kelimesinin gemedi"i bir
szle#me imzalanr, olur biter... Hangi din adamna sorsanz size !slamn en
iyi din oldu"unu anlatacaktr nk en sonuncusu olarak ilan etmi#tir
kendini, en basitidir, en yalndr, her soruna en kolay zmleri reten
odur...

!#te !slamdaki bu basitlik unsuru onu a"rlkla mitolojisiz brakm#tr: Tek
bir anlatnn egemenli"i... Peygamber ve maceralar... !slamn derdi zaten
kendini mitolojiden arndrmakt, denecek. Weberin gsterdi"i gibi, btn
dinler hareketli, da"nk, popler mitolojilerinden kandklar bir dneme
girerler, rutinle#irler, brokratikle#irler. Bu peygamber ile rahip arasndaki
farktr. Brokrasi zaten bir i#i ba#kalar adna yrtmek demek. Rutinle#me
srecinde Roma, nce Caesar, sonra Augustus eliyle dini mitolojiden
arndrd. Tektanrl dinler ise kendi mitolojilerini ok gemeden birer
dogmaya dn#trdler. Ama bu ayn zamanda muthosun bysnn yitti"i,
srrnn dkld" dnemdi.
Mitolojinin kurdu"u dnya acaba Veynein sordu"u gibi bir inan dnyas
mdr? Her #ey bu dnyann daha ok, bugn hibir kutsallk ta#mayan
faaliyetlerine e#lik eden bir bak# tarz, sanki bir mercekler kombinasyonu
olu#turdu"unu gsteriyor. !nancn bu dnyaya bir bak# tarz
olu#turabildi"ini sylemek gerekten zor mitoloji ve din sadece inan
meselesinden ibaret olsayd dayankl olmalarn sa"layann ne oldu"unu
ke#fetmek son derece zor bir hale gelirdi. Mitolojiler Szl"nn yazarlar
arasnda olan Jean-Pierre Vernant mitologya dnyasn basit bir inan
meselesinin tesinde de ciddiye almay gerektiren nemli bir noktaya
i#aret ediyordu:
Bir Apollon heykeli bir tanrnn portresi ya da bst de"il, tanrya layk
de"erlerin insan bedeni biiminde grlebilir hale getirilmesidir.
(Mythologie grecque)
Bak# tarz olarak mitoloji demek ki do"as itibaryla bir yorumdu:
Tanrlarn ve kutsal glerin yapp ettiklerinin insan diline adapte
edilmesi...
Oysa bu yorumun analitik diyebilece"imiz bir zihinden daha gev#ek
i#ledi"ini varsaymak gerekiyor. Efsanelerin gerek sahipleri hikye-
anlatclar ve dinleyenleri herhalde gnmz insanndan, yleyse modern
yorumculardan daha az sistematik d#nyorlard; nk mitolojik zihin,
Kernynin hatrlatt" gibi, zaten mitos iinde ya#ard. O halde bir
mitolojiler szl" kar#snda a"da# okurun bir inan-bilgi at#mas
ya#amas kanlmaz. Dnya mitolojilerinin byk bir o"unlu"u sanki genel
bir ak#n iinden alnm# tek bir versiyon olmaya mahkm olarak okurun
kar#sna getirilebilir anlatlardan, mmknse yazl olarak belgelenmi# bir
veya birka versiyon. Diyebiliriz ki mitolojilere nesnel bak# felsefenin
do"u#una tekabl ediyordu: ! VI. yzylda mitolojinin ilk rasyonel
yorumlarna #ahit oluyoruz mitlere alegoriler veya sembolik anlatmlar
olarak bakan birtakm akmlar tremi#ti Eski Yunanda: Mitler do"al olaylar
ve grn#ler, bu arada gk cisimleri stne gizli anlamlar ieriyorlard.
Aristotelesin dnemindeyse (Palaephatus, sonra Euhemerus) tanrlarn
hayat gnlk hayatn ufak tefek ayrntlarna tekabl ettirildi: Tanrlar
tanrsal do"alarndan arndrlarak uzak gemi#in krallar addedildiler.
a"mzda mitoloji dnyasna yakla#mlarn en az mitler kadar o"ul ve
karma#k oldu"unu gryoruz: Geen yzyl sonlarnda Sir James G. Frazer
iin mitler ayinlerin ve by pratiklerinin #"nda anlamlandrlabilirlerdi.
Ya da Malinowskinin yapt" gibi kurumlarn ve toplumsal detlerin
#"nda... Freud veya Jung iinse insan zihninin bilind# tabakalarndan
kaynaklanan metaforlard bunlar. Lvi-Strauss ve Edmund Leach ise mitin
kendine ait bir i yaps bulundu"unu ve olu#turucu paralarnn
kar#la#trmal bir erevede sistematik olarak kurulup zmlenebilece"ini
d#ndler.
Fransz #air ve yazar Yves Bonnefoynn derledi"i szlk a"rlkla
kar#la#trmal diyebilece"imiz metotlar erevesinde al#an
yorumcularn katld", tam anlamyla kapsayc olmayan, buna kar#n
zmleme momentine mitlerin ieri"inden daha fazla nem atfeden tematik
bir referans al#mas. Bir bakma mitlerden ok mitolojiye yakla#m
temalarnn tart#ld"na #ahit oluyorsunuz. Bu durum sz konusu szl"
bir mitoloji kuramlar ansiklopedisine dn#tryor. Bu noktada da
hatrlatlmas gereken nemli bir #ey bulunuyor: Dnya mitolojilerinin
kapsaml bir tasnifini ya da zengin bir referans kayna"n burada
bulabilece"inizi d#nmeyin. Bonnefoynn derlemesi dinler, mitolojiler
konusunda al#anlarn kendi kuramlaryla yeniden ve yeniden yzle#tikleri,
kendi ba#na okunabilir bir al#ma.
!ki dev ciltten olu#an Mitolojiler Szl"nn Trke basks daha ok
alfabetik bir ansiklopedik kaynak grnmnde. Ancak, aslnda alfabetik
olmad", sistematik bir ba#vuru kayna" olarak da tasarlanmad" iin her
bir ciltte istedi"iniz bilgilere ula#mak iin dizini kullanmak zorunda
kalabilirsiniz. Szlk maddeleri okuyucuyu teki maddelere gndermiyor,
bu yzden kendi ilgilerinize ve aradklarnza gre szl"n belli bir ksmn
okuyarak gezemiyorsunuz.

Bu, Mitolojiler Szl"nn daha tasarlanma a#amasnda yaplm# bir seim.
Daha kolay kullanlr, daha user-friendly bir kaynakta, Bonnefoynn
szl"ndeki derinli"e inmek mmkn olmazdb
Bugne kadar Trkede var olan mitoloji szlklerinin ok byk bir
o"unlu"u sadece Antik Yunan mitolojisine ynelikti ve yeryzndeki
de"i#ik mitolojileri ieren, bu lde geni# kapsaml bir kaynak yoktu.
Franszca hazrland" iin, szlkte Galya mitlerinin belli bir a"rlkta
olmas do"al grnebilir. Ama hi olmazsa !slam diniyle, Orta Asya ya da
Anadoludaki Trklerin mitleriyle ilgili maddelerde biraz daha titiz
davranlabilir, bu maddelerin Franszcadan evrilmesiyle yetinilmeyebilirdi.
Bylelikle daha ilk cildin ilk sayfalarnda (Trklerde ve Mo"ollarda hayat
a"ac ve kozmik eksen maddesinde) kar#mza kan Trkiye Trkleri,
geceyi bir a"acn dibinde geirirler ve ya#l bir adamn onlar ziyaret
edece"ini d#lerler, gibisinden cmlelerle kar#la#mazdk. Kul
sk#maynca Hzr yeti#mezmi#. Trkede gelmi# gemi# en geni# kapsaml
kaynak olan Mitolojiler Szl"nn Hzr yok maalesef. Ne a"a
maddesinde, ne de ayr bir madde olarak. (Sadece Kahramanlar. Trkler ve
Mo"ollarda diye bir maddede, Hzr ile !lyasn ad geiyor, dizinden
buraya sadece Hdrellez ile ula#abiliyorsunuz...)
Mitolojiler Szl" ku#atc ve tketici bir #ekilde tasarlanmad" iin,
Anadolu ve Orta Asyadaki btn mitlerin Trke baskda yer almasn,
mevcut maddelerin daha ayrntl olmasn beklemek, szl"e hakszlk
olurdu. Yine de bu maddelerin Franszca basksnda yle olsa bile bu
lde stnkr olmamasn beklerdik. Bir de eviri kokmamalarn...
Bu yerellik sorunu, Mitolojiler Szl"nn Trke basksnn, alannda
en geni# ve en gvenilir temel kaynaklardan biri olmasn engelleyecek
lde de"il elbette. Bu kapsamda, geni# bir kadroyla ve titizlikle
hazrlanm# bir rn, okurun beklentisini artryor. Ba#ta Levent Ylmaz
olmak zere szl"e eme"i geen herkesin eline sa"lk.

Virgl, Ocak 2001, say 37

Zay f D!nceye Kar! : Hak ve Kudret
Ulus Baker
!nsan Haklar Yazlar (2) 7/8.98, sayfa: 124131
Olumluluk de"erleri bugn kimse tarafndan yadsnamayacak iki temel mefhum,
hukuk devleti ve insan haklar bu yazda nerece"im bak# asndan
grldklerinde zayf d#nceler gibi belirecekler. Felsefede, toplumsal bilimlerde
ve sol ele#tiri geleneklerinde bu mefhumlar son zamanlarda olduka de"erli klndlar.
Olumluluk de"erleri bugn kimse tarafndan yadsnamayacak iki temel mefhum,
hukuk devleti ve insan haklan bu yazda nerece"im bak# asndan
grldklerinde zayf d#nceler gibi belirecekler. Felsefede, toplumsal bilimlerde
ve sol ele#tiri geleneklerinde bu mefhumlar son zamanlarda olduka de"erli klndlar,
hatta bir ara, zellikle 12 Eylln ykmyla sarslan Trkiyede, d#nce
insanlarnn, aydnlarn ve sol-sosyalist fikirlerin temel me#galesi haline gelebildiler.
Yeni ye#ermekte olan ve evrensel de"er sistemleriyle dolayl da olsa yz yze
kalmay sonunda kabul eden yerli, muhafazakar veya !slamc d#nce insanlar da
kendi sluplaryla bu zayf d#nce mefhumlarnn etki ve medyatik diren
kazanmasna yardmc olmaktan geri kalmadlar. nnde sonunda sokaklarnda
aktivist polislerin kahrolsun insan haklar sloganlaryla kendi aplarnda nmayi#
yaptklar tuhaf bir lkeydik. Demokrasi, hukuk devleti, insan haklar
mefhumlarna ncelikle bel ba"lamak gerekiyordu yleyse. !ktidarlar haklarn
lkemiz halkna bol geldi"ini sylemeye kadar ileri vardrabiliyorlard i#i. Demek ki
12 Eyll rejimine kar# gereki bir diren gsterilecekse, kar# taraf nezdinde (belki
de Bat dnyasnn basks yznden) kritik bir sorun yaratan bu mefhumlar
terennm ederek ba#lamak en iyi yol olmalyd. Oysa, bu zorunlu, #imdiye dek
ksmen de verimli oldu"u sylenebilecek insan haklar ve demokrasi
mcadelesinin belli bir noktada kollektif zgrle#me duygularn gemleyebildi"ini,
haklarn gerekten bol gelmeye ba#ladklarn gzlemlememek de zordur. Her
#eyden nce, yalnzca 12 Eyll kurumlarnn kyc vastalar yznden de"il, gittike
esnekle#en ve inceltilen, yakn bir gelecekte #imdiye nazaran ok daha belirgin bir
biimde yzle#mek zorunda kalaca"mz tahakkm ve denetim biimlerinin
kar#sndayz artk. Hukuk d#/hukuksal ayrmlaryla kavranamayacak toplumsal
iktidar biimleri ile yzyze kalmak kanlmaz hale gelecektir. Bunlar kar#snda
yeni mcadele ve diren biimlerine ihtiya oldu"unu, bunlar gemi#imizden
"renme ya da miras alma konusunda da pek talihli olmayabilece"imizi sylerken
ktmser olmad"m da hemen belirtmeliyim. Sorun bir iyimserlik/ktmserlik
sorunu de"il, bireysel-kollektif mcadele ve diren aralarnn retilmesi sorusudur.
Sendikal, dar siyasal-parlamenter yaplar dahilinde yrtlen mcadele tarzlarnn bu
yeni ihtiyalara bol geldikleri artk kendisinden yeterli dersler karlabilmi# bir
deney olmalyd. Toplumsal gler, btn rgtszlkleri ve kr arzulara terkedilmi#
iradeleri erevesinde i#liyor olsalar bile, insan haklar ya da demokrasi
vaadlerinden (lkemizde klasik bir sosyal-demokrat hipotezini olu#turan unsurlar
olarak) artk bunalm# olan bizler, al#lageldik kavramlarmz de#meyi ve
paralamay gze almak zorundayz. !nsan haklar ihlalleri denen #eyin bu kadar
sklkla gerekle#ti"i bir lkede ya#yor olmamz yapmaya al#aca"m ele#tiri
faaliyetlerini bir lks aline getirmek #yle dursun, tam aksine, siyasi bir sorumluluk
haline sokmaktadr. Batda felsefede yaplabilecek bir #eyi lkemizde siyasi bir
ele#tiri iinde gerekle#tirmek neden daha kt bir durum olsun. Her #eye ra"men,
toplumsal vicdan rahatsz edebilecek baz yanl# anlamalardan kanabilmek
amacyla, ncelikle insan haklar ve demokrasi mcadelesini kar#mza almann
imkan dahilinde olmad"n sylemekle ba#layaym. Bunun nedeni, zaten insanlann
zelliklerinin bu kavram malzemesine kendili"inden sahip olmas, bu yzden biz ne
dersek diyelim, insanlarn, tarih boyunca.zgrlkleri u"runa gerekten mcadele
ettikleri anlarn yannda, ne yazk ki, genellikle, zgrlk, vatanseverlik, zveri
duygularyla klelikleri ve smrlmeleri u"runa da mcadele ettiklerini
gzlemlememek pek elde de"il. Gnmzde bir ara sol, #imdilerdeyse tuhaf bir
#ekilde !slamc d#nce akmna son derece ekici gelen insan haklar fikriyatnn
ele#tirisinin k# noktas yleyse bu #a#las durum olmal. Gerisi arkadan
gelecektir...
Hukuki Modelin Ele#tirisi
Herhangi bir solcu parti toplantsna gzlemci ya da ye olarak katlan birinin ok
gemeden kendini hukuki bir meselenin zmlenmesine #ahit olan bir ki#i olarak
alglamas kanlmaz olur. Bitip tkenmek bilmez bir hukuksal tart#ma slubu,
partilerin, sendikalarn ve bu trden btn kurumlarn, rgtlenmenin hukuksal ve
yasal yanlarna fiili amalardan ok daha fazla nem verildi"i hissini uyandrmakta
ge kalmaz. Karar alma ve kararlara mdahele etme mekanizmalar, ne iin karar
almak gerekti"i konusunda yaplabilecek en kk bir mlahazadan nce emniyetle
olu#turulmal ve yrrl"e konmaldr. Siyasete soyunan her ki#i gibi, bir sosyalist de
siyasetin de siyasetin yasallk ve adalet mefhumlarn iselle#tirmi#, benimsemi#
olmaldr vesaire... Btn bu olumlu meselelerin neyi gzlerden saklad"na bir gz
atalm #imdi de. D#nsel ve ele#tirel retimin (bunlar kendi ilerinde direntirler
daha #imdiden) en zayf oldu"u durumlar hukuk fikrini model olarak aldklar
anlardr: Toplumsal ya#amn olasl"n bir szle#meye ba"layan, ya da tm a"larn
idealist fikirler tortusunu Hegelci bir hukuk felsefesinin iine boca eden
d#ncelerden bahsediyorum. Bunun ba#ka modellerini Tanr Yasasn terennm
eden dinsel-siyasal sistemlerde, modern hukuki aygtlarn biimlenmesine e#lik eden
Devlet Hikmeti doktrinlerinde, kamu ve idare bilimlerinde ve kamu oyu fikrinde
bulabilirsiniz. Her durumda bunlarn hepsinde ortak olan #ey, hukuki bir model
sunuyor olmalardr. Sol kltrn de bu modeli benimseyebildi"ini hatta olduka
yoksul ve clz oldu"u dnemlerde ba#tac etmekten geri kalmad"n biliyoruz.
Geenlerde solcu "rencilerin trbanl "rencilerle birlikte.direni#e gemelerine
sinirlendiklerinde 68liler Derne"i ad verilen kurum resmi bir aklama yaparak biz
byle bir miras brakmadk gibisinden laflar medyaya yanstm#t. Hukuki dil
miras szc" kadar talihsiz bir mefhumu i#in iine sokabilecek kadar i#in iine
nfuz etmi# grnyor. Bylece 68lilerin artk ya#amadklarn, her#eyin gemi#te
kald"n, geriye yalnzca harfiyen uyulmas gereken bir mirastan ba#ka bir #ey
brakmadklarn en yetkili a"zlardan kendilerinden "reniyoruz.
Hukuki model retken ele#tirel d#nce iin gerekten bir ba# belasdr. Her #eyden
nce, iktidar ve kudret sorunlarn adam gibi alglamamzn nne engeller
dikmektedir. nk iktidarn temsili bir otoriteden ibaret oldu"unu, zor aralarn
temsilen ele geirecek bir gcn ynetime sahip oldu"unu, "retir. Oysa hukuki
temsilin, parlamenter biimlerin ve otorite ad verilen ideolojik boyun e"i# terkibinin
gerek anlamnda iktidarla pek bir ili#kisi yoktur. Hi de"ilse Micheal Foucaultnun
bize gsterdi"i buydu. Neo-liberalizmin en yo"un ve esnek saldrlaryla kar# kar#ya
kald"mz gnmzde kim kp da bu temsilin #u ya da bu evrensellik adna i#
grebilece"ini samimiyetle iddia edebilir? Bunun en belirgin sonucu, ayn #ekilde
bugn kimsenin kp evrensel insan haklarnn do"al hukuktan kaynaklanmas
gerekti"ini syleyemeyece"idir. !nsanlar bu tr szleri dillerinden d#rmeseler de,
btn bu sohbetin herhangi bir gerek ierik ta#mad"nn pekala farkndadrlar ve
yalnzca i#in diplomatik kurallarna riayet etmekle yetiniyorlar. !ktidar hukuki
model altnda grmek demek, onu ya bir sahibe (monark, burjuvazi, soyluluk, vs.)
ya da bir zelli"e ba"lamak demektir. !ktidar bir egemenin (snf ya da toplumsal
zmre, belki de bir despot) ya maldr ya da bir zelli"i, niteli"i... Bundan sonra
herkes emindir ki, despotun maln elinden alr gibi iktidar ele geirirsiniz, devrim
olur, olur biter. Hi de karikatrle#tirmeden, ikinci bir hukuki yanlgya geelim:
Buna gre g ve iktidar aralar belli ellerde yo"unla#abildi"i gibi, belli bir yerde
lokalize edilebilirler: Devlette... Geriye kalan her yer iktidardan masumdur ve
ynetilmektedirler vs.vs. Demek ki iktidarn bulunmad" bu geni# arazinin ne kadar
byk bir ksm Devlette temsil edilirse, i#ler o kadar iyidir, insanlarn zgrlk
derecesi o kadar geni# ve yksektir.
Btn bunlarn kar#sna karlabilecek ilk hatrlatma, iktidar ile g veya kudret
arasnda derin bir fark bulundu"udur. E"er iktidarn egemenlik hakkn, insan hakk
terimleriyle tanmlamaya kalkarsanz, bunun fiilen, aktelle#mi# bir kudret
getirmeyece"i a#ikardr. Bylece vatanda#larna btn haklar tanm# olan bir lke,
onlarn elinde bu haklardan yararlanabilecekleri aralar bulunmad" zaman aslnda
olumlu hi bir #ey yapmam# demektir. Amerikan tazmin hukuku bu durumun iyi bir
rne"idir. yle bir lke d#nn ki, haklarnz nasl kullanrsnz ba#lkl el
kitaplar bolca yazlp pazarlanabiliyor. Bylece do"al hukuk trnden herhangi bir
mefhumun gnmzde artk hi bir i#lev grmedi"i anla#lyor. !ktidarn ve gcn
hukuki model erevesinde tanmlanmas, onu bir aidiyet ve mal mertebesinde
ele almaya yol amakla kalmaz, ayn zamanda ona sahip olmayanlarn bir
yoksunluk zelli"iyle tanmlanmasna kadar i#i vardrabilir. Buna gre iktidarn
aritmeti"inde ya hep ya hi ilkesi geerli klnr iktidara sahip olmayan
ynetilmektedir, yani pasiftir. Sahip olan ise, ister ynetici snf olsun isterse devlet
gcn elinde bulunduran bir ki#i veya grup, ynetmektedir, yani aktiftir. Bu kadar
yaln ve basit bir kavray#n aslnda kuramsal ve pratik alardan bir felaket oldu"unu
grmek pek zor de"ildir: hi de"ilse, La Boetienin Gnll Kulluk stne
Konu#masndan ba#layan bir dizi eser insanlarn ynetilmek ve kulla#mak iin ne
kadar byk gler harcadklarn, boyun e"menin bir hilikten, yoksunluktan
ibaret olmayp, tarih boyunca insanlarn en ok u"ra#tklar mesele oldu"unu
gsteriyor. O andan itibaren, ynetenin bir zelli"i olarak g ve iktidar fikrinden
yneten ynetilen arasndaki ili#kilerin payandas olarak ok daha karma#k bir iktidar
fikrine varmamz gerekiyor. Foucault iktidar etkileri adn verdi"i tarihsel-toplumsal
srelerden btnsel bir iktidar temati"ine varmakta biraz acele etmi# olabilir. Ama
bu onun kulla#ma prati"inin yerini Napolyoncu kurumlarn yaygnla#masyla
almaya ba#layan ve disipliner toplum adn verdi"i iktidar pratiklerinin nasl
eli#ti"ini gsterebilen biricik d#nr olmasn engellemiyor. Bugnk sorunumuz
daha ok, disipliner toplum yaplarnn, fabrika, hastahane, hapishane, k#la gibi
ku#atc, gzetleyici ve hizaya getirici kurumlarn en az yz yllk yo"un bir
ele#tiriyle a#nmaya ve me#ruiyetlerinin sorun haline gelmesine ba#ladklar
bilindi"ine gre, onlarn yerini nelerin alaca" konusunda toplumsal bir aykl"a nasl
kavu#abilece"idir. Bunun nndeki en nemli engellerden birisinin hukuki d#nme
modeli oldu"unu yadsyamayz.
Hukuki modelin ele#tirisini ikinci admda a"da# d#nce sistemleri ve felsefe
zerinde yo"unla#trmamz gerekiyor. a"da# siyaset d#nceleri iinde en etkili ve
en ok tart#lanlar Hannah Arendt ya da Carl Schmitt gibi hukuk ve siyaset
felsefecilerinki olduysa, bunun nedeni burjuva ideolojisinin son demlerinde bir
me#ruiyet bunalm iine girmesi olmal. Burjuvazi, Napolyoncu kurumlarla siyasal
rejimlerini olu#turup yaygnla#trmakla kalmad, ok gemeden bir dizi devrim ile
kar#la#t ve onlar yeniden evcille#tirmek u"runa bir dn ve disiplin
hukuksall" olu#turma faliyetlerine giri#ti. Bu faaliyetin klf bir morale ve siyasi
yaplarn yerine yerle#tirilmesine tekabl ediyordu. Elinizde disipliner bir aygt
olarak toplumsal-kollektif insan emek-gcnn yakalanmasna elveri#li bir dzenek
olarak fabrika sisteminin bulundu"unu d#nn. Ama bu fabrika iinde al#anlar
belli ki asla memnun etmiyor, isyan ve sabotaj risklerinin ard arkas kesilmiyor. O
zaman hukuki bir yap iinde, kar karn maksimizasyonu, cretlerin
minimizasyonu olan fabrika sahibiyle, cretlerini ve al#ma ko#ullarn iyile#tirmek
gibi do"al hak duygusuyla hareketlenen i#ileri tek bir hukuki beden iinde
toplayan bir dzenek retirsiniz olur biter. Modern sendikal yaplarn bu dzenekten
ba#ka bir #ey olmadklar besbellidir. Belki de Althusser gibi birinin en hakl oldu"u
yer, bizim amalad"mzdan farkl bir anlamda da olsa, sendikalar da ideolojik
devlet aygtlar arasnda gstermeye cesaret etmi# olmasdr.
Hakkn a"rs
Dinler insan hakka a"rrlar. Hz. !brahim bir gn #yle bir ses duyar: O"lun !shak
lecek, bu benim yasamdr... Bu sesi nc bir ki#i i#itmemi#tir ve Hz. !brahimin
belki de i drtsnden, paranoyasndan gelen bu ses konusunda henz herhangi
bir yarg verecek konumda de"iliz demektir bu. Ve Hz. !brahim bu buyru"a boyun
e"er. Nedir btn bu olup bitenler? Yorumcular bunun Tanrnn bir snamas
oldu"unu sylerler. Peki acaba bir snamadan daha derin, adaletle, iman problemiyle
ilgili bir konu da sz konusu de"il midir? !brahim bir ses duyar ve bunun Tanrnn
sesi oldu"una dolayszca inanr. Tanrnn yasasndan ba#ka bir #ey de"ildir.
$imdi bir adm daha derine inelim: Hz. !brahimin sorunu bir boyun e"i# ya da
direni# meselesi de"ildir. Kafasnn iinde duydu"u sesi boyun e"ilecek ya da
reddedilecek bir buyruk olarak almas gerekir. Ama bunun iin de nceden bu sesi
almas, bo# bir sz kalb, bir a"r olarak almas gerekir. Hz. !brahim yleyse
nce sesi bir a"r olarak almaya mecburdur, nk o Tanrya aittir, kullu"u
yapacaklarndan nce gelir. !#te hukuksal d#nce modeli dedi"im #eyin kayna" bu
durumdur: kendisine a"rda bulunulan ki#inin hali. Ama bu, hukuki modelin
btnyle bir iman sorununa indirgenebilece"i anlamna gelmez. Tanrnn Yasas
dendi"inde neyin anla#lmas gerekir? Filozoflar, bu arada Spinoza, bu yasann
dnyada olup biten her#eyi ekip eviren kudretin toplamnn ifadesi oldu"unu
syleyerek ateist ilan edildiler. Oysa inananlar asndan bu yasa, bir kanun, bir
yasaklamadr. Yani Tanr, her#eyin kayna" oldu"u lde, izin vermedi"i srece
yasaklam# demektir (Ademin cennetteki meyveyi yemesi gibi). Meyveyi
yemeyeceksin demi#tir Tanr. Bu, e"er Tanrnn bir yasasysa Ademin meyveyi
yemesine imkan olmad"ndan ba#ka bir anlama gelmemektedir. Oysa Adem
meyveyi yiyebilece"i d#ncesini de edinir bu cmleyi i#itti"inde. Yasa ile yasann
i"nenebilece"i fikri ayn a"ryla do"arlar. Tanrnn meyveyi asla yiyemeyece"i
do"rultusundaki szleri bir bak# asndan bir a"r olarak de"il bir bilgi alarak
d#nlebilir: Meyveyi yemesi Adem iin ktdr yerse d#ecektir. Ama e"er Adem
bilgisizse, kendi bedeniyle elmann bedeninin kar#la#masnn yok edici, kendisine
zarar verici bir durum yarataca"n bilmiyorsa, o btn bu i#e Tanrnn bir buyru"u
gzyle bakacaktr. Her durumda Adem iinde uyanan bir iste"e uyarak elmay yer ve
zehirlenir yani dnyaya d#er, cennetten kovulur. Ama bu haliyle o, Tanrnn
yasasn i"nedi"ine, yani gnah i#ledi"ine bu yzden Tanrnn onu cezalandrd"na
inanmaktadr. teki bak# asndan Tanr hi kimseyi cezalandrm# falan
de"ildir.Adem meyveyi yemesinin kendisi iin ne sonular yarataca"n tastamam
biliyor olsayd iinde elmay yemeye ynelik bir arzu uyanmaz, elma ona zaten
tiksindirici gelirdi. Her durumda, yasa biimi ile gerekli"in biimi birbirinden
ayrlmaktadrlar. nmzde ayn olayn birbirine paralel iki anlats bulunuyor.
Ademin bak# asndan ve Tanrnn, yani gerekli"in bak# asndan iki defa
anlatlyorlar. Tanr asndan bakld"nda her #ey kudret ve kar#la#malar tarznda
ifade edilecektir. Gemi#teki, #imdideki ve gelecekteki kar#la#malar. Bunlar onun
gznde mutlak bir determinizm halinde birbirlerine ba"lanm#lardr. !nsano"lunun
gznde ise byle de"ildirler. Bylece, bu evrensel, de"i#mez, yerinden oynatlamaz
determinizm insanlara (bu arada Ademe) hukuki bir yasama olarak grnr. yleyse
o Tanrsna bir dizi yklem atfedecektir: Tanr yarglar, hkm verir, kararlar
alr cezalandrr, intikam alr vesaire. Onun adil oldu"una herkes emindir
elbette, ancak hikmetinden sual olunmaz. Gelece"i grebildikleri lde melekler
Tanrya Hagara gelecekte !srailo"ullarna bela getirecek o"luna su iirebilece"i
vahann yerini gsterdi"i iin k#rlar. Durum tuhaftr, nk Tanrnn cevab, ben
insanlar gelecekleriyle de"il, #imdi ne olduklaryla de"erlendiririm olmu#tur. Her
durumda Tanr iin bilgiden ba#ka bir #ey yokken, insan iin nce inan ardndan
bilgi gelmektedir

Gl gel eri n Gezi nti si
(eviri: Nazila Hamedan & Ulus S. Baker)
Ya!l incir, seriyor ortaya srrn hayatn,
Ya"muru a"rrken yeryz
Balk dola!yor, suyu yararak,
Rzgar esmekte. Krlang donuyor
Ve kayboluyor bak!m...

Balk suyun esiri, ben kederin,
Toprak olacak gzlerin, glmsemen solacak,
Glgeyi sana d!rdm, putum olasn diye,
Geliyorum yamacna, l kokusunu duyarak...

Sana varyorum, yapayalnz,
Seninle daha da yalnz,
Zirvene kadar, serilmi! hayatm, i!te nnde...

Ve sen serilmi!, benden bana kadar,
Rastladm sana, tapnmann srryla,
Senden ktm yola, acnn cilvesine vardm.

#effafsn, hey, buna ra"men!
Acayipsin hey, buna ra"men!

Yolum yok senden d!ar,
Toprak ya"muru a"ryor, ben seni, yolum yok!
Vcudunu ellerimin esiri yaptm,
Zaman hapsetmek iin,
Rzgr ko!uyor
Kulunu da"tyor abamn.

Dnyor krlang. Balk dola!yor, suyu yararak.
Fskiye akyor, doluyor son anm...
Sohrap Sepehri

You might also like