You are on page 1of 5

TÜRK DİLİ VE

KOMPOSİZYON-1 DERSİ

KİTAP ÖZET FORMU

KİTABIN ADI :VURUN KAHPEYE


KİTABIN YAZARI :HALİDE EDİP ADIVAR

YAYINEVİ VE ADRESİ :Remzi Kitabevi A.Ş. Yayınları


Cağaloğlu, S. 3-İstanbul

BASIM YILI :1983

HAZIRLAYANIN;

İMZASI :

ADI VE SOYADI :AHMET ARİF MAZIBAŞ

APOLET NUMARASI :6862

KISMI :82-A

TARİH :20 MART 2002

1.KİTABIN KONUSU:
Kitap,Aliye adındaki genç bir İstanbullu öğretmenin, kimsenin gitmek istemediği Anadolu
topraklarında yaşadığı içler acısı bir durumu anlatır. Aşkla karışık bir vatan sevgisidir onunki. Ve
vatanı uğruna namusundan fedakarlık eden bu kızın acı ama bir o kadar da kahramanca ölüme
gidişinin öyküsüdür.

2. KİTABIN ÖZETİ:
Kitap, Aliye’nin hayatındaki amacını belirten sözüyle başlar: “Toprağınız toprağım, eviniz
evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden
korkmayacağım; vallahi ve billahi!”. Ve Aliye’ye ait tasvirlerle devam eder. Aliye daha sonra
hayatını kaybedecek olan Yüzbaşı bir babanın ve veremli bir kadının kızıdır. Asker babası ona iç
kuvvetini, verem anası ise ezeli ve hasta içliğini vermiştir.
Öğretmen okulunu bitirir. Diplomasını alır. Genç bir öğretmenin, “Anadolu’da çalışınız!”
telkini ona yeni bir yol gösterir. O, İstanbul’da yer bulabilmek için her aşağılığa katlananların
haline küçümseyerek bakardı. Nihayet hiçbir kimsenin gitmediği…kasabasının açık bulunan
öğretmenliğini kendisine verdikleri zaman Haydarpaşa’dan tek bavuluyla trene biner.
Aliye okulu bulur ve müdürün gelmesini bekler. İki kişi konuşa konuşa merdevenlerden
iner. Biri müdür, diğeri ise Ömer Efendidir. Maarif Müdürünün toparlak siyah sakallı, bulanık
sünepe gözleri, hileci uzun yüzü altında iğrenç, ince dudaklı bir ağzı vardır. İdare meclisi Ömer
Efendi, sarıklı, temiz yüzlü, kır sakallı, gün görmüş yüzlü bir insandır. Müdür ve Ömer Efendi,
Aliye’nin nerede kalacığını konuşurlar. Müdür okulda yatıp kalkmasını tavsiye eder. Fakat Ömer
Efendi, hileci Müdüre kaşı çıkar ve Aliye’ye kendi evinde kalmasını söyler. Olayı iyi analiz eden
Aliye, bunu kabul eder.
Ömer Efendi ile Gülsüm Hala… İki yanlız çift… Aliye’yi ölen kızlarının yerine koyarlar.
Onlar Aliye’yi kızı Emine gibi severler; Aliye de onları bir ana-baba gibi görür. Artık Aliye’nin de
anası-babası vardır.
Aliye yeni okulunda, yeni öğrencilerine ders vermeye başlamıştır bile. Sınıfta tam bir ikilik
ve ayrımcılık mevcuttur. Varlıklı ailelerin çocukları, sınıfta her istediklerini yapmaya hakları
varmış gibi davranmaktadırlar. Her zaman dövülen gariban çocuğu olurdu. Yine bir kavgada
Aliye haksız olan bir çocuğu döver. Ama bu çocuk kasabanın en zenginlerinden olan Uzun
Hüseyin Efendi’nin oğludur. Uzun Hüseyin, Aliye’yi ders esnasında penceresinden izlerdi.
Aliye’ye az da olsa göz koymuştur. Oğlunun bir İstanbullu bayan öğretmen tarafından
dövüldüğünü öğrenir ve hemen dersaneye girer. Tartışırlar ve Uzun Hüseyin ağzının payını
almış bir şekilde geri döner.
Aliye bütün dedikodulara rağmen kalbinin en genç, en imanlı gücüyle okulda çalışır.
Müdürün şüpheli yardımına, karısının kıskanç iftiralarına, Hüseyin Efendi’nin tehlikeli öfkesinden
doğan etrafındaki tehlikeli havaya rapmen mevki kazanır. Okulda çocuğu olan her ana ona
büyük bir sevgiyle sarılmıştır. Fazla olarak Hüseyin Efendinin evlenme teklifini geri çevirmiştir.
Fakat memur hanımların ona karşı pek kuvvetli bir düşmanlık uyandırır. Bütün kasaba leh ve
aleyhinde yalnız Aliye ile ilgieniyor, yalnız Aliye’yi konuşur.
Aliye coşkun bir ruhla çoçuklara elinden geldiği kadar Türklüğü aşılamaya çalışır. Onlara
vatan sevgisini verir. Çocukların ellerinde bayraklar, sokak sokak dolaşır. Bu, tabii olarak, ona
kuvvetli bir Kuva-i Milliye taraflılığı rengini verir.
Eşraf, Kuva-i Milliyeyi, bir çeşit bolşeviklik ve halkın mallarını alıp halka dağıtacak bir şey
diye anladıkları için üzüntülüdürler. Hala düşmanın durmadan ilerlemesi, Kuva-i Millieyenin
ordusuz günleri, eşrafı yeni savunma kuvvetine bütün bütün aleyhtar yapmıştır.
Cuma günü namaz vaktinde Aliye çocuklarını toplar, bayraklı, şarkı söyleyerek gezerler.
Namazdan sonra Fettah Efendi halkı meydana toplamış Kuvayi Milliye aleyhinde
vaaz’eder. Aliye, konuşmaları duyar ve buna kızar. Kalabalığa ilerler. Kendini kalabalığın
ortasında bulur. Çekinir önce. Derken, uzaktan ellibin kişilik Kuvayi Milliye birlikleri gözükür.
Birlik komutanı Tosun Bey, olaya el atar. Kalabalık dağılır. Halk Tosun Beyin Ömer Efendilerde
kalmasını kararlaştırır.
Akşam olunca Ömer Efendi, Tosun Paşaya Hacı Fettah Efendinin halka yaptığı Kuvayi
Milliye aleyhtarı konuşmalardan bahseder. Yüzü açık diye namuslu bir kızın az daha
parçalattırılacağını anlatır.
Tosun Bey, üçüncü gününde halka bir duyuru yapar. Halktan bir miktar ordu için para
toplanacağını söyler. Halk buna itaraz etse de boşuna! Fettah Efendinin yaptığı küstahça
konuşmalarından dolayı cezasını çok ağır çekeceğini söyler.
Başta Fettah Efendinin karısı olmak üzere bir grup eşraf kadını Tosun Paşayı caydırmak
için Aliye’ye yalvarmaya giderler. Okulda kadınlar kızı yakalayıp başlarlar dert yanmaya…
Kadınların sızlanmalarına dayanamayan Aliye, onlara söz verir.
Aliye, Tosun Beyle konuşur. Aliye’nin1 etkileyici gözleri ve sözleri, Tosun Paşayı ikna eder.
Akşam Tosun Bey, ahaliyi toplayıp Aliye’yi Ömer Efendiden ister. Tosun Bey yapılacak olan bir
baskın için başka bir köye gider ve Aliye’yi, Ömer Efendiye emanet eder.
Yalnız Hacı Fettah Efendinin öfkesi ve kini eskisinden çok fazladır ve Kantarcıların
Hüseyin Efendinin beyninde bir hançer vardır. İkisinin de kafasında bir tek fikir hakimdir:
Tosun’un hareketinden… kasabasındaki düşman komutana haber vermek, Tosun’un on beş gün
sonra dönüp Aliye’yi almasının önlemek…
Hacı Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin düşman karargahına varır. Komutan Damyanos’la
görüşürler. Tosun Beyin tüm planlarını anlatırlar ona. Ömer Efendinin Tosun Beye olan
yakınlığından bahsederler. Fettah Efendi, en kuvvetli duygularına değinir: Aliye… Aliye’den
bahseder: güzelliğinden, şeytanlığından, kasabanın erkeklerini nasıl baştan çıkardığından…
Fakat Uzun Hüseyin Aliye konusundan rahatsız olur. Çünkü ona yalnızca o sahip olmak ister.
Damyanos, Kasabayı altüst eden bu kadar önemli bir Türk kızını, hayalini şiddetle
kamçılar. Kız güzel ve ona aşık olan Hüseyin Efendi çevrenin en zengini….
Aliye, Tosunsuz günlerini onun hayaliyle geçirir.
Sabaha karşı düşman ordusunun ayak sesleri duyulur. Halk tutunacak tek dal olan Hacı
Fettah Efendiden yardım dilenirler. Ama Hacı Fettah Efendinin halktan bir isteği vardır: Birkaç
Kuva-i Milliyecilerin öldürülmesi…. Başta Ömer Efendi!
Damyanos’u Fettah Efendi karşılar. Derhal Aliye’nin evini korumaya aldırttırır. Daha
önceden servet sahiplerini öğrenmiştir. Anadolu’da edinebileceği son serveti burada elde
etmeye karar verir.
Ardadan iki hafta geçer. Zulüm yapma en fena devrini yaşamış ve durmuştur. Fakat
Fettah Efendi muradına tam olarak erememiştir. Ömer Efendi bütün aramalara rağmen
bulunamamıştır. Hüseyin Efendi ise Aliye’nin komutanın eline geçmesi ihtimaliyle azap içinde
dolaşır. Bunu anlamış olan Damyanos Aliye’yi bir yem gibi kullanmak istemektedir.
Aliye küçük bir çocuktan Ömer Efendinin yakalandığı haberini alır. Beraber nöbetçi
askerlere gözükmeden kaçarlar. Aliye, Damyanos’tan babasını serbest bırakmasını ister. Bu
ihtaşamlı kız karşısında eli kolu bağlanan komutan kızın isteğini yerine getirir. Rumca
konuşmaları ve komutanın Aliye'ye boyun eğmesi Fettah Efendiyi çileden çıkartır. Aliye’nin
çarşaf giymiş gavur kızı olduğunu halka yayar.
Domyanos, onları serbest bırakarak, Tosun Beyin kasabaya gelmesini sağlayıp onu
öldürerek Aliye’ye sahip olmak düşüncesindedir.
Zaman geçer. Damyanos kızla görüşmelere başlar. Ona sevdiğini söyler. Zorla ona sahip
olmak ister. Fakat başarılı olamaz. Çünkü o karşılıklı bir sevgi istemektedir.
Karşılıklı ilişkiler bir süre devam eder. Bu arada Tosun Bey, gizlice Aliye’nin evine girmeyi
başarır. Gece birlikte olurlar. Ertesi günü bu kasabayı düşman kuvvetlerinden temizlemek için
Tosun Bey bir saldırı yapacaktır. Sabah uyandıklarında etraflarının askelerle çevrili olduğunu
görürler. Bunun üzerine Aliye, Domyanos’a gider. Evinin etrafından askerlerin geri çekilmesini
ister. Aliye’nin bu isteğine karşılık Damyanos ona evlenmeyi teklif eder. Aliye, düşmandan
kurtulacak olan kasabasını düşünür: düşmandan, pisliklerden temizlenmiş Türk kasabası… Her
şey onun kararına bağlıdır. Mecburen kabul eder. Üç-dört gün orada kalır. Sonra Türk ordusu
kasabaya girer. Aliye hemen kaçıp saklanır. Türk ordusu bölgeye girene kadar Fettah Efendi
Aliye’yi bulur. Bu arada Domyanos ve askerleri kasabayı terk eder. Aliye halkın önünde dövülür.
“Vurun kahpeye, vurun kahpeye” diye bağıran Fettah Efendi halkı da ateşleyerek hep bir
ağızdan “kahpe” diye bağırmalarını sağlar. Türk birlikleri Aliye’yi ölü olarak bulurlar. Tosun Bey
yoktur. Çünkü vücudunun yarısı gitmiştir. Görevlendirdiği askerler ona Aliye’nin öldüğü haberini
bildirirler.
Ve Tosun Bey tarafından mezarı diktirilir. Birliğin başındaki Ali Beyden bir ricası
vardır:”Ordunun kurtarıcısı, cephanenin atılmasını hayatı pahasına, en korkunç bir facia, belki
2
ebedi bir leke karşılığında alan büyük bir kadın olduğunu ilan et!” Ve o bu topraklar üstünde
gerçekleşmesi için hayatını verecektir: “Toprağınız toprağım, eviniz evim. Burası için, bu
diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiç bir şeyden korkmayacağım; vallahi ve
billahi!”

3. ANAFİKİR:

Bugün bu topraklar üzerinde güvenli yaşabiliyorsak, gülüp eğlenebiliyorsak, sevip


seviliyorsak, rahatça uyuyup yeni bir güne “merhaba” diyebiliyorsak, mutlu bir yaşam
sürebiliyorsak… unutmayalım ki tüm bunlar binlerce Aliyelerin namusunu, canını vatanının
kurtulması uğruna feda ederek ve binlerce Tosun Paşaların gazi ya da şehit olmasıyla bu
imkanlara kavuşabilmişizdir. Bugün bize düşen görev onların hala yaşayan bedenlerine acı ve
ızdırap çektirtmemek…

4.KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

a. Olaylar isimsiz bir kasabada geçmektedir.


b. Kasabadaki şahıslar, iki gruba ayrılmıştır: Kuva-i Milliyciler ve Kuva-i Milliye karşıtları.
I.Aliye: Kuva-i Milliye taraftarıdır. Etkileyici, başdöndürücü gözleri onun en büyük silahı
olmuştur. Siyah başörtüsü altından pembe, ince yüzü üzerine uzanan saçları halkın peşine
düşmesine kafi gelmiştir. Kitapta başrolde görev almıştır.
II.Ömer Efendi ve Gülsüm Hala: Aliye’nin yeni ana-babası. Aliye’yi “kurtlar”ın elinden
kurtaran Kuva-i Milliye taraftarı yaşlı bir aile.
III.Hoca Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin Efendi: Kasabayı galayana getiren, kasabada
dedikodu yayan sadece kendi menfaatlerini düşünen iki Kuva-i Milliye düşmanı. Kasabanın en
zenginleri olup halkı istedikleri gibi kullanan düşman taraftarları, vatan hainleri.
IV.Tosun Paşa: Kahraman bir Türk subayı. Kasabanın kurtulmasında başrolü oynamıştır.
Yaptığı bazı zamansız ve dengesiz davranışlar ondan bazı şeylerin kopmasına neden olmuştur.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Kitapta o zamanın analizi her yönden çok iyi yapılmış. Özellikle Anadolu insanının
düşünce yapısı çok açık bir şekilde dile getirilmiş ve yansıtılmıştır. Seçilen şahısların
davranışları, düşünceleri olayları daha da gözler önüne sermiştir. Kitabın akıcı ve sade dili
okuyucunun olaylara iyice bağlanmasını sağlamıştır. Beklenmedik olaylar okuyucu üzerinde
etkili olmuştur.

6.YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:

HALİDE EDİP ADIVAR


XX. yy. romancılarından
Doğum/Ölüm: 1884-9 Ocak 1964
Doğum Yeri: İstanbul

Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni bitirdi (1901), özel olarak da Rıza Tevfik’ten felsefe ve
sosyoloji, Salih Zeki’den matematik dersleri aldı. İstanbul Kız Öğretmen Okulu’nda, Kız
Lisesi’nde öğretmenlik ve müfettişlik; Beyrut, Lübnan ve Şam’da Türk Kız Mektepleri Umumi
Müfettişliği (1917) yaptı. Darülfünun’da garp edebiyatı okuttu (1918-1919), Milli Mücadele’ye
katıldı, Cumhuriyet’in ilanından sonra kocası Adnan Adıvar’la gittiği Avrupa ve Amerika’da on
beş sene kadar kaldı (1926-1938), 1939’da yurda döndükten sonra İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü (1940), İzmir milletvekili (1950-1954)
oldu, sonra gene Edebiyat Fakültesi’ndeki profesörlüğüne döndü (1954). Merkezefendi
mezarlığında gömülü 1908’den sonraki dergilerde Halide Salih imzasıyla göründü (örneğin:
3
Şehbal dergisinde, 1911-1912). 1919’da Büyük Mecmua’da Halide Edib imzasıyla
"edebiyatımızın son simaları ve safhaları" başlığı altında Yakup Kadri, Mehmet Emin, Ömer
Seyfettin... üzerine incelemeler, "Kadınlığa dair" başlığı altında kadın hakları üzerine yazılar,
ayrıca hikayeler yayımladı. 11. sayıdan başlayarak (18 Eylül 1919) bu derginin başyazarı da
olmuştu Halide Edib’i, bu yazıları yanında asıl, İngiliz edebiyatı etkisinde, o zaman için yeni,
fakat çağdaşlarının çapraşık, aksak ve pürüzlü buldukları bir üslupla yazılmış romanları tanıttı.
İlk romanlarında aşk konularını işliyor, kadın psikolojisi üzerinde duruyordu. Sonra türkçülük
akımını benimsedi; duygulandırma ve süslemeden kaçınan, realizmi ön planda tutan romanlar
verdi. Hele yurda döndükten sonraki romanlarında konularını bir olay çevresinde toplanan tek
insanlara değil; devirlere, nesillere, gelenek ve törelere bağladı Romanları: Raik’in Annesi
(1909), *Seviyye Talib (1910), *Handan (1912), *Yeni Turan (1912), *Son Eseri (1912), *Mevut
Hüküm (1918), *Ateşten Gömlek (1922) *Kalp Ağrısı (1924), *Vurun Kahpeye (1926),
*Zeyno’nun Oğlu (1928), *Sinekli Bakkal (1936), *Yolpalas Cinayeti (1938), *Tatarcık (1939),
*Sonsuz Panayır (1946), *Döner Ayna (1954), *Akıle Hanım Sokağı (1958), *Hayat Parçaları
(1963), *Sevda Sokağı Komedyası (1972), *Çaresiz (1972), *Kerim Usta’nın Oğlu (1974) Hikaye
Kitapları: Harap Mabetler (1911), *Dağa Çıkan Kurt (1922), *İzmir’den Bursa’ya (1922) Anıları:
Türk’ün Ateşle İmtihanı (1962), *Mor Salkımlı Ev (1963) Oyunları: Kenan Çobanları (1918),
*Maske ve Ruh (1945), Kitapları Özgür ve İnkılap Yayınları’nca yeniden basılıyor. Sinekli Bakkal
romanı, CHP Roman Ödülü’nde birincilik kazanmış, romancılığımızda satış rekoru kıran eser
olmuştur (30 b. 1972) Çevirileri, incelemeleri, İngilizce eserleri de olan yazarın romanları filme
de alınmıştır: Ateşten Gömlek (1923, 1940), Vurun Kahpeye (1949, 1964, 1973), Sinekli Bakkal
(1967), Yolpalas Cinayeti (1956) Halide Edib üzerine yazılmış kitaplardan bazıları: Halide Edib
Adıvar (1968), Halide Edip ile Adım Adım, (1974) Nazan Güntürkün ve Muzaffer Uyguner,
Halide Edib Adıvar, (1986; genişletilmiş 2.baskı, (1989) İnci Enginün.

ESERLERİ:
ROMANLARI;
Raik’in Annesi (1909) HİKAYE KİTAPLARI;
Seviyye Talib (1910) Harap Mabetler (1911)
Handan (1912) Dağa Çıkan Kurt (1922)
Yeni Turan (1912) İzmir’den Bursa’ya (1922)
Son Eseri (1912)
Mevut Hüküm (1918) ANILARI;
Ateşten Gömlek (1922) Türk’ün Ateşle İmtihanı
Kalp Ağrısı (1924) (1962)
Vurun Kahpeye (1926) Mor Salkımlı Ev (1963)
Zeyno’nun Oğlu (1928)
OYUNLARI;
Sinekli Bakkal (1936)
Kenan Çobanları (1918)
Yolpalas Cinayeti (1938)
Maske ve Ruh (1945)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akıle Hanım Sokağı (1958)
Hayat Parçaları (1963)
Sevda Sokağı Komedyası
(1972)
Çaresiz (1972)

You might also like