Professional Documents
Culture Documents
ARKADAŞ
tk KIZI
Kalbini feci bir şekilde kırmış arkadaşın
için ne yapardın?
ISBN: 9944-485-45-6
EN YAKIN
ARKADAŞIMIN
KIZI
DOROTHYKOOMSON
İıınili/ceden Çeviren:
Karcıı Al^ııadi* Çclikojihı
A B /9 4
■■a
Ama... Kapı aralıktı, hafifçe ittiğimde hiç nazlanmadı.
Tıkkıtmamıştım. Açtk duran bir kapıyı asla çalmam çünkü
bana Girebilirsin , çalm aya gerek yok anlamını iletiyonnuş
gibi gelir. İçeriye, görüş mesafesine girdiğimde, beyaz yas
tıklarının arasından bana gülümsedi. “Geleceğini biliyor
d u m .” diye fısıldadı.
2
KN Y A K I N A R K A D A Ş I M IN KI Z I • 7
sin?" dedi.
“Hve t, d üşü n eceğ im .”
“Tek istediğim d ü ş ü n m e n .”
“Tam am . Ama sadece d ü şün e ce ğim ."
"Teşekkürler, " diye fısıldadı. "Sağ ol."
Sessizliğe g ö m ü ld ü k . G itm e m gerekiyordu Eylemin*
yapmış, be nd en tasavvur dahi edilem eyecek bir $ey i*'
lemisti. Simdi artık gitm ekten ve söz verdiğim ü/ere inziva
ya çekilip dü şün m e k te n başka yapılacak ne kalmıştı ki'
KN Y A K I N A R K A D A Ş I M I N KI ZI ■ 13
ğil-
“O nu o kadar çok özlüyorum ki. Her konuşmamızda da
ha da hüzünlendiğini, içine kapandığını hissediyorum. Bu
kadar ihtiyacım olan bir dönem de neden benimle olamadı
ğını anlayamıyor. Babamla karısı onu evlerinde istemiyor
lar, düşünsene Tegan da bunu biliyor. Kam, kızımla birlik
te olmayı arzuluyorum. Çok az zam anım kaldı ve bu süre-1
yi onunla geçirmek istiyorum.”
Çelik mavisi gözleriyle bana yalvarırcasına baktı, bıı so
runu onun adına çözm em i istiyordu. “O n u sadece görmek
istiyorum. Biliyorsun, ...şeyden önce.”
Hayır, bilmiyorum. H âlâ, cırcıyı kapatmaya çalıştığım1
anımsatırım Del, henüz o sayfaya gelmedim diye sessizce
yanıtladım. "Yanında kalabileceği başka kimse yok mu?" di
ye yüksek sesle* sordum. Ailesinden başka kimse olmadığı
EN Y A K I N A R K A D A Ş I M I N K I Z I ■ İS
u gerçeküstüydü.
• • •
Cumartesi akşamı...
İki yıl önce bir cumartesi akşamıydı. Del ile birlikte, bu~
y t ili g ü n e sadece iki ay kaldığtm g örüp d ü ğ ü n hazırlıkları
yapmaya niyetlenerek Tegan'ı yatırmıştık. Höyle bit am an
tnız olmasına rağmen dört şişe şarap ve bir paket sosis yi
yip iyice serilmiştik. Del kahverengi eleri koltuğa uzanmış,
koyu yeşil pantolonunun fermuarını açmış, fanilasını sııtye
ninin alıma sıkıştınııışiı. Karnı, özellikle üç yıl (ince doğum
yapmış biri için şaşırtıcı şekilde düzdii. Kremsi beyaz tenin
de gümüşi doğum izlerini görmekle birlikte her şey olması
gereken şekline dönm üştü. Delik göbeğine beyaz alımdan
picrcing'uM bile geçirmişti.
Diğer kolluktaydım, ben de blucinim in visi düğmelerini
açmıştım, sutyenimi çıkartmıştım, fakat düz olmaktan ıızak
kamımla çatlak dolu göğüslerim, Del’den ödün ç aklığım
beyaz bir tişört altında gizliydi. Daha evvel Tegan’a banyo
yaptırırken üst kısmım iç çamaşırıma kadar ıslandığı için ti
şörtü ödünç almıştım.
Düğünün oturma düzenini halletmek yerine, Del in son
sevgilisi hakkında konuşuyorduk. Kve döndüğüm de Nate'in
kızacağını biliyordum (kendi yapmayı teklil ettiğinde kibirle
"Beni lx)ş ver, belli ki benim de düğünüm olduğunu düşün
inekle yanılmışım Üye yanıtlamıştım) ama Del in aşk h a y ı
da önemliydi. Adamın tekiyle yeni tanışmıştı ve çıkma ritü
elinin henüz başındaydı. Hu düzen ilk konuşmalarını ve ar
dından ikinci buluşmalarının heyecanını bütün ayrıntıları ile
yeniden anluma isteğini kapsıyordu. Akabinde ilk sevişme
öncesi günler gelmekteydi. Ve sonra dördüncü ile onuncu
UıUisnuılar arasındaki günler sürekli heyecan dönemiydi. V;ı
I .i r i n in i l i ğ i n i a r . n n a n ı . ı s ı i le i , , , ^ - j ,l x ü i r v c | x ı n ; 1 (1 /
liN Y A K I N AK KADAŞIM1N KIZI • 33
g ib i e c zalı,"
K a d ın k a p ıy ı k a p a tm a y a yeltenirken içim d e d o lu p iaşan
b ü t ü n h id d e t, nefret ve k ız g ın lık sakin g ö r ü m ü m ü n yüze
M u rie l h iç b ir şey s ö y le m e d i.
‘O t u ı g ö r m e k istiy o ru m ."
"K im se y i g ö r m e y e izn i yok."
■i
EN Y A K IN A R K A D A Ş IM IN K IZ! • |9
ldatılmıştım.
mak için elimden gelen her şeyi. Seninle birlikte olmak işin
başı.”
Gözyaşlanmı geri tutmaya çalıştım ama dıırduramayıp
yanaklarımdan süzüldüler. Avuçlarımın içiyle gözlerimi sil
dikten sonra ellerimi blucinime sürtüp kuruttum.
“Ona yığınla mektup yazdım" diye sürdürüyordu. “20
doğum günü kartı var. 20 Noel tebriki. Hepsini yazdım.
Geleceğe yönelik olarak yazıtsalar bile söylenecek hayli
şey olması çok şaşırtıcı. Mektuplar, örneğin 18 yaş gibi
önemli bir doğum günü için. Bir de yirmi birinci yaş gü
nü. Üniversiteye devam edip etmemeye karar verdiği dö
nem için ayrı bir tane yazdım. Bazıları ise öylesine sohbet
edebileceğimiz zamanlar için. Göreceksin bak, sohbeti
pek sever. Zaten böyleydi anımsıyorsun değil mi? Keşfe
deceksin.”
O konuştukça alt dudağımı ısırıyor sanki başıma taş ya
ğıyordu.
Birkaç yıl sonra burada olmayacaktı. 20 yıl sonra. Beş se
nede. Bir yıl sonra bile. Sevdiğin bir insanın geleceği gör
meyeceğini bilmek korkunç bir düşünceydi. Bir kadın baş
bakanı, kötü olmayan bir tanesini daha seçmeyi bile başar
dığımızı göremeyecekti. Saçlarının nasıl beyazlaştığını, yü
zünün ne kadar kırışıklıkla dolacağını, etlerinin nasıl sarka
cağını görmeyecekti. Kızının büyüdüğünü, ne tür bir insan
olduğunu görmek için yanında olmayacaktı. Bunlar selil
düşüncelerdi. Göğsüm gerildi. Gözlerimden taze yaşlar fış
kırarak akıp gitti.
20 ya da beş sene sonra hatta bir yıl sonra bile belki ben
de burada olmayacaktım. Ama bunu bilmiyordum, ö n ü m
de gürültüyle tik-tak ederken geri kalan bütün sesleri boğan
bir tombak saat durmuyordu. Del ölecekti
EN Y A K IN A R K A D A Ş IM IN K IZI ■ 75
Adele Brannon
(doğum ismi Lucinda -Jayne Hamilton-Mackenzie)
Lösemiye karşı verdiği amansız bir savaştan sonra vefat etti.
Soyunu kızı Tegan Brannon sürdürecektir.
Cenazesi 31 Temmuz saat 16. 00 da
St. Agnes kilisesi, Ealing de yapılacaktır.
T ye sordum.
D
uvarlarım. Beyaz, hafif kremsi güzel duvarlarım.
Her şeyden fazla acı veren buydu. Duvarlar. Otur
ma odasını kaybetmek o denli kötü değildi. Öyle
çok özene bezene kurmamıştım. Duvarları boyamak içinse
saatlerimi harcadığım zamana acıyordum. Duvarları boyadı
ğımda tuğlaları döşemiş sonra harçla sıvamıştım. Şimdi de
hepsi bozulacaktı.
Tegan, elinde boya fırçası, ayağının dibinde kırmızı bo
ya kutusu, ufacık yüzünde mutluluk, heyecan ve endişeyle
kanşık ayakta duruyordu. Saçını korumak için başına be-
yaz-mavj bir eşarp bağlamıştım. Uzun koliu pembe bluzuy
la blucinini giydiği için kaygılı olsa bile yetişkinlerin deko
rasyon işlerinde böyle giyindiklerini anlattım. Bunu ispatla
mak istercesine eski ustalık takımlarımı giymiştim Lacivert
pantolon, pembe tişört, san ve beyaz çizgili başörtüsü.
Tegan “Gerçekten duvan boyayabilir miyim5" diye emin
olmasa çalıştı. Geçen dakikalarda bu soruyu beş kere sormuş
tu.
"Evei islediğin her hangi bir renge."
I-N Y A K IN A RK A D A ŞIM IN K IZI ■ 135
Isısını salladı.
Haydi, gil î) halde, dedim. "baha ViCıM '.M.'. ’ .J) İlfT'I
tamam mı?”
“Tamam,” derken dudaklarında bir gııljm«*--rr.»- > urmı*.
iskemlesinden kayıp kalkmıştı. Maya nın elini tutarak oda
dan çıktılar.
Gittiklerini seyrederken, yeni bir korku darbesi yemiş gi
biydim. Ya onu bir daha hiç göremezsem? Bu Maya deni
len kişiyi hiç tanımıyordum, ya Tegan la okukian çıkıp gi
derse?
Başımın gerisinden seslenen Bayan Holtaby “Merak et
meyin." dedi.
Yerime tekrar yerleşip yüzüne baktım. "Biliyorum, yine
de endişeliyim.”
“Bunu görebiliyorum,'1 derken yüzüne ilgili bir ifade ta
kındı.
Yüreğimin ta derinliklerinden bir yerden, iç çektikten
sonra ciğerlerimdeki tüm havayı boşalıyormuş gibi nefes
vererek kendimi bu duruma teslim ettim. Bana tamamen
yabancı olan birini yaşamıma sokuyordum. Nate ve Ade-
le’den sonra kimseye kalbimi açmamıştım. Ted hakkımda
bir şeyler bilse de, ona dahi fazla bilgi vennemeye özen
göstermiştim. Çok paylaşırsan birileri canını yakabilirdi.
“Tegan'm velisiyim,” diye söze başlarken bir nefes aldım.
Küçük adımlarla ilerlemeliydim. ' Annesi, en yakın arkada
şım, yeni vefat etti. Tegan bana miras kaldı. Ondan sorum
luyum."
‘Mis.s’ masasından kalkıp yanıma. Tegan'm az önce
oturduğu iskemleye geldi. O zaman kocaman gibi gözü
ken sandalye, yetişkin birinin altında küçülmüştü. Ellerini
kavuşturdu, tıpkı Tegan'm dosyasına yaptığı gibi lx-ni dik-
152 • D o r o t lı y K < x> m .so n
‘•Neden?”
“İkinizin de bakıma ihtiyacı okluğu ortada."
“Kimseye gereksinimim yok,’’ diye kestirip atlım.
Luke kızgınlığıma cevap vermek yerine dudaklarını sım
sıkı kapattı. uBir mahsuru yoksa biraz buralarda takılırım di
ye düşündüm.”
“İş yerindeki herkes, şimdi de kırıştırdığımızı düşüne
cek." Vücudumu ilici bulan bir adamın karşısında, sutyen
siz sadece beyaz bir tişörtle olmaktan rahatsızlık duyarak
örtüyü boynuma kadar çekiim.
“İnsanların düşünecek daha kötü şeyleri vardır."
“Öyle mi?"
Luke utanarak başını önüne eğdi. Aklıma bir şey geldi.
Alwoodley’de iki odalı bir evde yaşıyordu, dolayısı ile Hors-
forth'da bulunması arabasını ters yöne sürmesi anlamına
geliyordu. “Neden bu civara geldin ki?”
"Şey, birini ziyaret ettim de.”
“D ün de üzerinde aynı kıyafetler vardı."
“Evet, evde kalmadım.” Göz göze gelirken ne demek is
tediğini anlamıştım.
"Sarışın mı esmer mi?”
“Sarışın. Güzel. Hayret verici bir beden. Kullanmakıan
sakınmıyor.”
“Ne güzel, adına sevindim.”
“Konuşmamız gerek.”
“Şimdi ne yapıyoruz ki?"
'Kamryn s;:na karşı domuzluk etmiş olduğumun farkın
dayım ama sen de geçinilmesi kolay bir İnsan değilsin. An
cak şimdi nedenini anlamaya başlıyorum, matemdesin '
Ona bakmaktan vazgeçip gözümü kapalı televizyonu
mun ekranına diktim.
222 ■ Dcırothy Koomson
a• •
Kaltak Sürekli d ü ş ü n ü y o rd u m . O turm a odasının oıta
sında d u r u p hu kelim eyi, içim deki lünı zehri akıtana ka
d ar avaz avaz haykırm ak isliyordum . KALTAK! KAl.'LAK!
KALTAK! D ile getirm ediği halde, yeterince iyi olm adıkım ı,
T egan’a d o ğru diirü.sl b ak m ad ığım ı söylüyordu. Ya>aıııı
m iza yeni insanlar yani dan ışm anlar .sokmamız ke le k liği
ni. Ik ın a u y m a d ığ ım taktirde (a n ım a okuyacağını Kadın
k in iğ in d e n beri, daha m antıklı d ü ş ü n e b ild iğ im anlarda, e l
bette ki sadece T e g a n ’ın yardım alm asının ona nasıl iyi
geleceğini anlatm aya çalıştığını b iliyo rd u m ama çoğu z a
m an ona KAIJAK diye var g ü c ü m le bağırm ak aızusuyla
tutu şuy o rd um . O n u n la g örü şe n e kadar gem iyi m ükem m el
bir şekilde y ü rü tm e d iğ im i b iliy o rd u m fakat şim di tam a
m en yanlış ya p tığ ım ı ö ğ re n m iş o ld u m . T egan’a annesinin
ö lü m ü y le baş e tm esind e yardım cı u lam ıy o rd u m , o n u sağ
lıklı ve m u tlu bir yetişkin o lab ile ce ği şekilde yetiştirmiyor
d u m , g e lişm esini e n g e lliy o rd u m , g izlid e n gizliye m ahve
d iy o rd u m .
"Ryn an n e ciğim ," diye sordu Tegan.
H uysuzlukla i'.vel?" diye karşılık verirken sesimi d uyup
d u rd u m . D erin bir neles alıp erzak dolabına boş boş bak
m ak tan vazg eçip o na d ü n d ü m . Sosyal danışm an gittiğinden
beri m asada resim yapm ıştı, şim dide bir elim le boya fırçası
diğ e rin d e M e g i tutarak ban a b ak ıyo ıd u. Yitik bir lıah yok
tu, be d e ni gergin d e ğild i, gözlerinden korku okunm uyordu,
cildi m ııl.su /luk uın grileşm em işıi. Ama görüne nin altımla ne
yattığını, o na nasıl zarar verdiğim i kim bilebilirdi ki-1 T v e l,
Tiga?” diye yineledim .
' I.uke saat kaçla gelecek?"
" O n civarı.
232 ■ Dorothy Koomson
zıimde .sadece bir insan değil aynı zamanda bir erkek olu
vermişi) İş toplantılarımızı keyifle sürdürürken hafta sonla
rı Tegan yattıktan sonra bile evde takılıyor, birlikte cay içip
sabahın üçüne ya da dördüne kadar laflıyorduk. Onunla il
gili gelgitler yalamaya başladığımı Tegan bilmiyordu. O ve
kendim hakkıındaki düşünceler ve evel, peki, buna seks de
dahil. Hayır, beni güzel elbisemle görmeyecekti, bir sakın-
ca.sı yoktu. Düşüncelerim hoş görülmeye dursun yüreklen
dirilecek cinsten dahi değildi. “Böylesi herhalde daha iyi,”
diye itiraf ettim.
Mr Wiseman ı kafamdan atarak “Öyleyse benimle kalıyor
musun?* dedim.
Tegan başını sallarken burnunu iyice sıkıyordu.
"Güzel. Gerçekten çok memnun oldum."
Tiga. Meg ile bana yaklaşıp bebeğinin yanağıma bir öp ü
cük kondurmasını istedi. “Meg, bugün seni çok seviyor,"
dedi.
“Bunu hissetmeye başlıyorum. Tatlım, eşyalarını tekrar
yerlerine koyalım mı?" Yine kafasını salladı. Tegan yatağın
dan kayıp indi. “Bugüne özel Luke’u görmek için geç saate
kadar kalabiJirsin.” dedim.
Gözlen sevinçle ışıldadı. ‘ Gerçekten, cidden mi?”
'Evet," diye yanıtlarken sekiz buçuktan önce uyuya ka
lacağını biliyordum En geç dokuzda.
uke’u görmenin cazibesi, Tegangillere ozgu bilinen
en güçlü uyarıcıydı. Saaı 22:15'te zil çaldığında göz
leri hâlâ fal taşı gibi açıktı. Tegantn onu beklediğini,
eve dönerken bize uğramasını mesaj atıp söyledim, o da so
run olmayacağını yanıtladı.
Kapıyı açmak için divandan kendimi zor kaldırdım. Yor
gunluktan külçe gibiydim. Tegan kırmızı çizgili pijamaları
yla pek süslü püslüydü, koltuğun üzerine çıkarak zıplama
ya başladı.
Luke elinde hediyelerle döndü. İş yolculuğuna çıkmak
zorunda kalan bir baba gibi suçluluk hissediyor, hir geceli
ğine dahi gitse, her seyahat dönüşünde yokluğunu telafi et
mek isteyerek Tegan'a bir şeyler alıyordu. Gerçi, bu sefer
en muazzamı olmuştu. İri ellerinin her birinde ia>>djğı beş
adet naylon torbanın ağırlığı sanki onu aşağı çekiyordu
Telaşla önümden geçtiği sırada "Allah askım, kaç para
harcadın?" diye sordum.
“Şey. çok fazla değil. Bilgisayar firmasında çalışan hır ar
kadaşını yar."
238 • D o r o th y K o o m s o n
Bir kaşımı kaldırarak "Yaa öyle mi? Çok iyi bir kızmjş
bu," dcdinı.
Luke. kız kelimesini telaffuz ettiğim saniyede, odada bu
lunduğum alanla dahi göz teması kurmamaya çalışarak uza
ğa bakmaya başladı. Anlaşılan, mahkûm edilmeye lıazır bir
suçluydu. “Haydi T," dedi. “Torbaların içinde neler varmış
bir bakalım.”
Tiga zıplamayı bırakarak lu k e ’un boynuna sarılıp yere,
paketlerin yanma indi. Mutluluk, fırtınada ışık saçan ikiz fe
nerler gibi gözlerinde parıldadı. Luke’un cömertliği karşısın
da hissettiğim tüm kıskançlık yerini minnet duygusuna bı
raktı. Tegan’ın, ona önem veren bir insana, hediyeler alarak
özel olduğunu hissettirecek birine ihtiyacı vardı.
Luke, çantaların içindeki her şeyi tek tek Tegan’ın gözü
nün önünde boşalttı. Oyuncakların çoğu eğitsel özelliktey
di. Onu sırf bunun için öpebilirdtm. Bunların dışında kitap
lar, yaşına göre oldukça zor romanlardı ama onları da seve
cekti zira Tegan kendini hikâyelere iyice kaptırıyordu, ne
kadar karmaşıksa o kadar iyiydi. Ayrıca, çizim tahtaları, ren
gârenk boya kalemleri, keçeli kalemler, birkaç ayıcık ve
gençler için Scrabble oyunu da vardı.
“Hepsi bana mı? Gerçekten ve cidden mi?" diye sordu Ti-
ga-
"Başka kime olacaktı ki?” diye yanıtladı.
Tegan bana d önüp “Onları saklamama müsaade ediyor
musun?" diye sorarken gök mavisi gözleri olumsuz bir ce
vap alır kaygısıyla doluydu.
“Tabii ki hayatım." diye karşılık verdim,
"k-şekküı ederim," diye çığlık atarken l.uke'un kucağına
EN Y A K IN A R K A D A Ş IM IN K IZ I ■ 23 9
Luke bir saat sonra, “Sen ağladın mı?” diye sordu. Te-
gan'a dörl tane hikâye okuyup on dakika boyunca tavşanı
nı dinledikten sonra, Tegan’ın içindeki pilli bebek misali
kurulu mekanizması en nihayet yavaşlayıp uykuya dalmış
tı. Oturmadan önce, rafına geri koymadığım için hâlâ koltu
ğun üzerinde duran kitabı alıp yere bıraktı. Divanın öbür
ucunda oturmuş yarım yamalak televizyon izlerken bir yan
dan da bulaşıkları yıkar mıyım diye düşünürken can kula
ğıyla da Luke ile Tegan’ın odadaki konuşmalarını dinlemiş
tim.
Luke'a döndüm. Bitkindi, Gözleri kan çanağına dönmüş,
mavi gömleği buruşmuş, otuz beş yaşının kırışıklıkları yü
zünde her zamankinden daha belirginleşmişti. Sorusu ile
sersemlemiş cevap vermemiştim.
"Ağladın mı?"
Luke gelmeden aynada yüzüme bakmış herhangi bir şiş
lik ya da kızarıklık fark etmemiştim. Nereden bilecekti ki?
"Neden soruyorsun?"
Gözlerin öyle söylüyor. İlk tanıştığımızda da öyleydi.
Hor gördüğün için öyle baktığını /.anneniysem de şimdi, o
günlerde, Adele vefat ettiği için çok sık ağladığını biliyo
rum. O bakışın geıi gelmiş."
Niçin ağladığımı ona söyleyemedim. kimse bileme/di.
Özellikle de l.uke. O ki Tegaın mutlu eden. Bilmesini isle-
EN Y A K IN A R K A D A Ş IM IN K IZI ■ 241
T
egan kulağıma “Neden giyiniksin?” diye seslendi.
“Neee?” diye yanıdadım.
“Sevgili T,
Hayvanat bahçesindeki resim için teşekkür ede
rim. Evime koyacağım. Seni yakında görmeyi ümit
ediyorum. Ryn’a iyi bak, çok yorgun. Sevgiler. Luke."
Selam Ryn,
Tegan’ın içeri girme ihtimaline karşı gitmemin da
ha doğru olacağına karar verdim. Bizi uyurken gör
seydi fazlasıyla açıklama yapmak zorunda kalacak
tık. Akşam yemeği için teşekkürler. Bir ara tekrar bir
likte bulaşık yıkarız, olur mu? Görüşmek üzere, Lu
ke.
duduna dair tek k:ınıt bıraktığı nottu, ancak bütün bir güıı-
kü ilgisizliğinden sonra, o bile artık bir ipucu sayılmazdı,
Paranoyanı büyürken Tegan’ın banyoya girmeye hazırlandı
ğı sırada hepsinin bir hayal m ahsulü olduğuna karar ver
dim. Fantezilerim öyle büyüm üştü ki, hangi noktada bittik
lerini ve gerçeğin nerede başladığını bilem ediğim bir boyu
ta varmıştı.
Tegan'ın yıkanm a faslı, kitap o k u n u p yatağa girmesi için
ikna edilmesinden sonra Lııke, kanepede yanıma çöktü.
"Özellikle kendi yorgun olduğunda insanı daha da yoruyor"
dedi.
“Biliyorum," diye karşılık verdim. “İyisi mi gidip bulaşık
lara devam edeyim .”
Kalkanından bileğim i yakalayıp lx*ni geri çekli, “Hayır
etme.” Beni koltuğun koluna itip öptü. Dudaklarını dudak
larıma sıkıca dayadı, İki ö p ü c ü k arasında nefes alıp “Bugün
yaramazlık etm em em gerektiğini biliyordum ,” diye açıkladı.
“Değindeydim ya da sana biraz daha uzun süreyle baksay-
dım kendim i kontrol edemeyeceğimi biliyordum."
Rahatlayarak iç çektim. “Aman çok şükür, her şeyi uydu
ruyor m uyum diye düşünm eye başlıyordum."
“Hayır, uydurm adın." Bir daha öptü. Derin ve yumuşak
ça. “Yatağa gitmek istiyorum ama uyumayacaksan.”
'Sonsuza kadar bıınu bana karşı bir silah olarak mı kul
lanacaksın?”
T .lvdiyen değil ama bir müddet, buna hakkım oldu ğu
nu düşünüyorum .”
İşte buydu. Yattık. I.uke evden gidinceye kadar uyum a
dım. Tegan’ın bizi aynı yatakla görmesini istemediğimden
kalmasına izin veremezdim.
Adele, l'egan ve erkekler konusunda e°k temkinliydi.
KN Y A K IN A K K A D A M M IN K IZ I • ¿S S
“Uff,”
“Annemle balgam hayatta biliyor musun? İteni bir bakım
evine bıraktılar. Annem İngiliz'dir ve çok varlıklı bir aileden
gelir. İspanyol olan babama 16 yaşında rastlamış. 36 sene
önce hu durum pek makbul sayılmadığı için hamile kalın
ca ailesi tarafından reddedilmiş. Babam daha 18 yaşınday
mış fakat şanslarını denemek istemişler. Tabii bu da çok zor
olduğundan, annem iki yaşımdayken beni terk ederek aile
sine dönm üş. Babam ondan daha beceriksizmiş. Denemiş
fakat kendisi de çok gençmiş. Yıllar hoyu mücadelesini sür
dürürken iyi vakit de geçirmiştik. Matrak bir insandı, onun
la çok eğlenirdim. Beni hayvanat bahçesine götürdüğünü
bile hatırlıyorum. Yakında oturan bazı akrabalarını ziyaret
eder, nefis İspanyol yemekleri yerdik. Biliyor ımısun, müt
hişti, kullandıkları dil, gülüşmeler, yemek kokulan. Bir ye
re ait olduğum u hissederdim. Babanı ailesine karşı her şe
yin yolunda gittiği izlenimini vermeye çalışsa da gerçekte
çok zorlanıyorduk. Bazen okula gider, bazen de onun ya
taktan kalkmasını bekleyerek evde kalırdım. Günlerce kalk
maz, yıkanıp giyinmezdi. Depresyon geçirdiğini, şimdi el
bette biliyorum ama o zamanlar anlayamıyordum. Yoluma
devam etmeye çalışıyordum.
Yedi yaşıma geldiğimde, haftalarca okula gitmemiş oldu
ğum için sosyal servis görevlileri beni almaya geldi. I'eryaı-
lar içinde baba diye çağırdığım o güııiı asla unutmayaca
ğım. Ancak o hiçbir şey yapmadı Oracıkta oturdu ve beni
alıp götürmelerini seyretti."
Birden içimde. Lııkeu, ailesinden kopanları o küçük oğ
lanı koruma ihtiyacı uyandı. Hikâyesine devam elliği m i .i
d a 18 kıvrılıp yanına sokuldum, kollarımı boynuna dolarken
yanağım okşadım.
26 ı ■ D o ro ilıy K oom soıı
L
u
Tegan’ı yatırıyordum. O nu yıkamış, pijamalarını
giydirmiş, tartışmaya oldukça açık bir anda,
mutfağa gitmiş başını Luke’a uzatıp “İyi geceler,” derken
öpücüğünü almıştı.
Tartışmalı zira, evde olduğu taktirde Luke’un daima onu
uyku alemine dalmadan önce görmesi gerekirdi. İyi geceler
dileyip öpücüğünü aldıktan sonra elimden tutarak odasına
götürdü. Yatağına girdikten sonra bana yetişkin somlan
yöneltmek istediğini anlamıştım.
Okumakla olduğumuz kitabı bir kenara bırakıp “Neden
.sordun?'’ dedim. Gökkuşağı desenindeki kuşlüyü yorganına
sarılmış temiz saçlarını pembe ipekten eşarbının altına giz
lemişti. Siyah kadınların çoğu gibi, saçlarım uyurken dağıl
masın diye bir eşarp takardım. Tegan bunu görünce kendi
de takmak istemiş, ihtiyacı olmadığını anlatmaya çalışmama
karsın inanmamı;*, ona farklı saç tiplerinin yapısıyla ilgili
uzun uzadıya açıklamalarda bulununcaya kadar, bu seçene-
KN YAKIN ARKADAŞIMIN KIZI • ¿69
B
ir cumartesi günü şehre inmek kimin fikriydi aca-
ha?
Çocuksuz ve tek olduğum sıralarda hile, başka se
çeneğim kalmadıkça, hafta sonları Leeds’in şehir merkezine
gitmemeye çalışırdım. Büyük bir mağazalar zincirinde çalış
mam, giyimden ev gereçlerine, kitaptan bilgisayar aksesu
arlarına kadar her şeye kolayca ulaşmam anlamına geliyor
du. Bunlar dışındaki ihtiyaçlarımı da Horsforthta bulunan
Aforrfcoro'dan temin ediyor ama oraya da çok yoğun saat
lerde gitmemeye özen gösteriyordum.
Ancak bugün, şehre Majesteleri Luke Wiseman tarafın
dan getirilmiş, St. John Merkezi ndeki kalabalığı yararak
ilerlemeye çalışıyorduk. O ki, buraya günü birliğine gelebi
leceğimize karar vermişti. Hedonist Bayan Tegan Bran-
non’un kararından yana olduğunu öğrenince reddetmeye
ceğimi, itirazda dahi bulunmayacağımı bilerek Eğlenceli
olacak," demişti. Kadıngillerin bilinen en çekilmez ruh ha
linde okluğum halde bunu belli etmemeye gayret ediyor
dum. Yanımdan geçtiği sırada beni itip kakan mim etekli -
280 ■ D orothy K oom son
* T to r T im e: Z a m :m 'm ‘ZNi
.302 ■ D o ro th y K o o m so n
B
elirsiz. Bulanık. Kazara itirafından sonra Adele'in
evinden ayrılışımı izleyen olaylar en iyi bu şekilde
tanımlanabilir.
Allak bullak bir vaziyette, zemin kattaki dairesinden yal
palayarak çıkarken ne yapacağımı ve nereye gideceğimi ta-
sarlayamadığımı hatırlıyorum. Naie, eski oda arkadaşlarıyla
bara gittiği için eve uğrayıp kendimi güvende hissettiğimi
biliyorum. Leeds’e gitme kararımı hayal meyal anımsıyorum
çünkü oraya her halükârda birkaç gün sonra gidecek. /./-
vinf> Angeles'm kurulma çalışmaları için önceden belirlen
miş dört haftalık süre boyunca kalacaktım.
Hatırımda eşyalarımı topladığıma dair bir anı kalmadı
ama öyle yapmış olmalıyım ki. giysilerim yanımdaydı. Kn
belirgin olarak anımsadığım telefon defterine mavi mürek
kep kalemle hızla yazıp mutfağımızın masasına bıraktığım
nottu.
Ne yaptığı tu biliyorum
304 ■ Dorothy Koomson
K
onuştuk, sürekli konuştuk ama hiçbir şey söyleme
dik. Sohbetimizin bomboş olduğunu biliyordum
çünkü garson hesabı ve paltolarımızı getirdiğinde
(onları istememiştik, adam besbelli evine dönmek istiyordu,
lokantanın kapanış saatinden sonra başka ne arzulayabilir-
di ki zaten) birbirimiz hakkında kesinlikle yeni bir şey öğ
renmemiştik: ne Tegan'ı. ne onu cenazede gördüğümü, ne
de erkek arkadaşımın adının Luke olduğunu biliyordu. Ben
de cenaze haberini nereden öğrendiğini, biriyle birlikte
olup olmadığını ya da niçin Adele'le yattığı hakkında hiçbir
fikir edinememiştim.
Lokantanın ışıkları tek tek söndürülüp iskemleleri yerle
rine yerleştirildiği sırada "Seni eve bırakabilir miyim?" di\e
sordu Nate.
“Beni Horsfortha kadar götürecek değilsin ya. Inıradun
çok uzak. Tedcasiera nasıl döneceksin?”
F.lini h afifçe sallay arak “A y n n iı.' d iy e g e çirtird i “Harlar h a
riç, b ir v e a le içki içm e k için g e ç o k lu , zaten o rala r g ü r ü ltü lü
d ü r. b irb irim iz i d u y a n la y ız . A m a e ğe r yürürsek k o n u ş a b ilin /
M ı ■ D o r o tlıy K u m u s u n
tın a d a y a d ım . G ö z le r im i k a p a t ıp u y u m a y a b a ş la d ım .
332 ■ Dorothy Koomson
O n u g e rç e ğ i s ö y le m iş tim . N a te 'le y a tm a k is te m e d im . K e
B u n u L u k e ’a s ö y le y e m e z d im . L u k e , d ü n g e c e n in b e n im
iç in b ir h atıray a g e ri d ön m ey e*, b a n a iç in d e y k e n b ü y ü m e
ş a n s ın ın v e r ilm e d iğ i e sk i b ir K a m r y n g iy s is in e y e n id e n b ü
d a d ö n e n o la y la r b e n i h o ş la n d ığ ım b ir k iş ilik ve h ay at tar
z ın d a n s ö k ü p k o p a r tm ış tı. H atta s e v d iğ im . D ü n a k ş a m , Na-
te ’e karşı h is s e ttiğ im h e r şe y b u n a d a ird i. T a m a m e n ta p tı
ğ ım b ir a d a m la b ir lik te o l d u ğ u m , biri ta r a fın d a n k o ş u ls u z
o la r a k a r z u la n m a n ın v e ö n e m s e n m e n in t a d ın ı b ild iğ im bir
z a m a n d ilim in e aitti. I:n iyi a r k a d a ş ım ın y a ş a d ığ ı, T ig a m ’ın
s u is tim a l ya d a m a te m iz le r in i h e n ü z ta ş ım a d ığ ı vakitleri
a n ım s a ta n b ir a r k a d a ş ım la b e r a b e r o lm a k la ilg iliy d i. D ü n
g e c e N a te 'le b ir lik te o lm a k is te m e m L u k e 'ta n b a şk a b ir a d a
m ın ö z le m in i ç e k t iğ im a n la m ın a g e lm iy o r d u . Şu a n d a k i h a
lim d e n g ay rı b ir b e n ’ o lm a k ö z le m in i ç e k m e k ve b u z a m a
n ı o n u n u ğ r u n a h p b a e tm e k is te m e k le ilg iliy d i.
L u ke b u n u a n la y a m a z d ı. Rski n iş a n lıs ı N ic o le h a k k ın d a
a y n ı şeyi s öy le s e b e n d o a n la m a z d ım . N e d e n li d ü r ü s t o lu r
sa o ls u n b u n u b ir ih a n e t o la r a k a lg ıla r d ım . H e m nasıl olsa
sord u m .
334 ■ D orothy K oom son
I
ş sonrası kalabalığına, ofislerinden, dükkânlardan, di
ğer iş yerlerinden çıkıp en yakın bara dalan insanlar
dan biri olmaya alışıktım. Betsy, Ruby ve Angeles’tan
başka birkaç kişiyle birlikte mağazanın yanında bulunan
bara, alnımızın teriyle kazandığımız maaşlarımızı harcamak
üzere akın ederdik. Tegan’ı miras aldığımdan beri dışarıda
görüştüğüm arkadaş grubu. Luke’la sınırlanmıştı.
Dostlarımın beni iş haricinde nadiren görmesinin en ba
sit nedeni Tegan'ı bırakmaktan hoşlanmayışımdı. Kendisi
takmıyor olabilirdi ama benim için önemliydi. Gerçi, evde
olduğumda nadiren vaktimi tamamıyla ona adıyordum.
Yapmanı gereken işleri düşünüyordum. Alışverişi. Çamaşı
rı. Ütüyü. Temizliği. Şimdi ikiye böldüğüm maaşımla her şe
ye nasıl yetişeceğimi. Gerçek şuydu ki, onunla fazla uğraş
mıyordum fakat evde bulunmasam hiç ilgi görmeyecekti.
Ayrıca, Tegan’ı elin insanıyla bırakma fikri de çok ürkütücü
geliyordu. Bundan dolayı, aylardır ilk defa iş çıkışı içkiye gi
deceğim bu gece, Luke'un varlığı konusunda şanslı sayılır
344 ■ Doroıhy Koom son
nu sevmiyorum.
O Seviyorum.
Sevmiyorum.
Seviyorum.
Dünya durgundu. Sessiz. Gücenin tam ortasıydı ve her
şey dingindi. Uenim dışımda. Uyuyamıyordum. Günlerdir
uyuyamamıştım. Nate’Ie içki içmeye gittiğim geceden beri.
Daha doğrusu, ona John Levvis'tc tesadüfen rastladığım
günden itibaren. Ya da bundan önce miydi? Adele öldüğün
den beri rahat bir uyku çekmiş miydim? Bunu anımsamıyo
rum.
Son zamanlarda, sorun artık kötü değil müzmindi. Uyku
ya dalmam saatler alıyor, sonra da aradan bir saat geçme
den uyanıveriyordum. Gecenin sessizliğinde, gözlerimi be
yaz tavana dikiyor, duygularımı düşüncelerimden ayıklama
ya, düşünüp de hissetmediğim, duyup da düşünmedikleri
mi çözmeye çalışıyordum. I.ııkeu sevip .sevmediğimi anla
maya gayret ediyordum.
EN YAK IN ARKADAŞIMIN KIZI ■ 35S
•Çünkü.
Kollarında gerilirken Iv n ım bir hiç okluğumu sövleve*
cebini biliyordum. Yatukta ve yatağın «.(ıhında. Ona öyle
bokum davranıyordum ki, bunu bir çekikle bana geri öde
meliydi. Bu daima lx*nim korkulu rüyam olmuş bu yüzden
de konuşamamıştım. O lu p bitenler benim farklı bir insan
olduğum u gösteriyordu. Kırgın. Bütünlüğü bozulmuş, say
gıdeğerliğini yitirmiş ve yaşam memnuniyetinden yoksun
biri. Adele ile Nate, berbat biri olduğum için bir araya gel
mişlerdi.
“Ç ünkü beni öptükten hemen sonra başımı yana çekti
ğimde feci ürkmüş gözüküyordu. Alt dudağım'ısırıp gözle
rini koskocaman açması gibi basit bir davranış bana seni
hatırlattı. İlk seks yaptığımız günü. Hemen giyinmiş eve
dönmeye kalkmıştın, ben de seni bir daha görecek miyim
diye sormuştum, hatırlıyor musun? Geriye dönüp avucunun
içini öperek bana bir öpücük üflemiş, ardından da Baka
rız,'' diyerek çekip gitmiştin. Ö p ücüğü yollamadan evvel
yüzündeki ifade aynıydı. Öyle ürkmüş, öyle şaşırmış görü
nüyordun ki, bu ilk hanginizin özelliğiydi bilemem ama sen
de alt dudağını ısırmıştın. Anlık bir şeydi fakat o denli dü
rüsttü kİ. sana aşık olmuştum. Adele'le olduğumuz gece, se
ninle olan İlişkimle ilgili kafam karma karışıktı, hemen he
men bittiğini biliyordum, işte o bakışı yeniden gördüm. Sa
na tutulduğum zamanı hatırlattı bana. Geriye almayı düşle
diğim bir anı. »Son altı aydır varlığımı l>eraber sürdürdüğüm
kişiyle değil, aşık olduğum sen'le sevişmeyi arzu ediyor
dum. “Y'anlış olduğunu biliyorum ama yaptım. Bu yüzden
sana gecen gün bunun sorumluluğunu alıyorum dedim
Yaptığını bencilceydi. her sey kendimle, geriyi* alamadığı
mı tekrar kazanacağımı zannetmekle ilgiliydi Kendimden
372 ■ !X>roihy Koornson
J
I
i
İ
I
!
i
«
I
T
egan “Ryn anneciğim," dedi alçak sesle. O kadar az
çıkmıştı ki sesi, bunu beklemiyor olsaydım duyma
yabilirdim.
Ne diyeceğini tahmin ediyordum çünkü geçen birkaç
haftadır Tegan değişmişti. Huzursuzdu. Akşamlan yatağa
hazırlanması hemen hemen bir saat alıyor, gecenin ortasın
da odama geliyor, uykuya yeniden dalıncaya kadar başındj
durmam koşuluyla odasına dönüyordu. İştahı iyice azal
mıştı vç sessizliğe çekilirken çizdiği bütün resimlerde yal
nızca annesi olabilecek bir kadın vardı. Ona kim olduğunu
sorduğumda om uz silkerek "Biliniyorum," diye fısıldıyordu.
Ne düşündüğünü biliyordum zira aynı şeyi l>en de düşünü
yordum. Ben de sinirli ve huzursuzdum. Uykusuzluk prob
lemim müzmin bir durumdan tehlikeli bir hale dönüşmüş,
gecede en fazla dört saat uyuyor, gün boyunca ancak e-
postalarımı açabilecek kadar enerji toplayabiliyor, Nate’dcn
gelen hiçbir mesaj ya da telelona cevap vermiyordum
“Efendim Tığa." diye yanıtladım.
380 • D orothy Koom son
Adek\ T o z a n ın n e r e d e y s e I v l i n o in e n s a ç la rı h a k k ın d a m*
d ü ş ü n ü r d ü ? K ı/ ın ın s a ç la rı ç e n e h iz a s ın a g e ld iğ i v a k it l u ’p
l.uke ' Muratla no işi var?" diye şortlu alçak ve öfkeli hir
(’ışıltıyla.
I'.ırka Nale’lo beraber pekliğimi görünce göz bebekleri
iki misli büyürken Tegan’ı salıncaktan indirip bana ters ters
bakmıştı. Nate'i Tegan'la yalnız bırakarak yanına yaklaşımı.
Nate, Tegan’ın boşalttığı kırınızı salıncakla oturmuş gözleri
ni boş boş yere dikmişti.
"Nate çok kötü. Bir nevi sinir krizi geçirdi.” diye açıkla
dın».
"Bu bize ait bir zaman dilimi olmalı, onu buraya getirdi
ğine inanamıyorum,” diye tısladı.
"Acı çekiyor! Adele’in ölümüyle başa çıkmakta zorlanı
yor." Bu laf üzerine, Luke’un sert bakışları yumuşadı. “Ne
kadar ıstırap içinde olduğunu daha önce fark etmemiştim,
yemek yemiyor ve uyumuyor. İşten uzaklaştırma aldı. Res
men çözülüyor, onun adına gerçekten endişeleniyorum.”
Luke iç geçirip Nate’in acısından etkilendiğini gösterir
ken beni kollarına doğru çekti. Başımı göğsüne koyarken
“Bana destek oluyorsun,” diye geveledim. “Nate’in kimsesi
yok. Dolayısıyla onun yanında olmam gerek. O, bir zaman
lar benim en iyi dostlarımdan biriydi. O nu yüz üstü bıraka
mam.”
Luke “Biliyorum," diye teslim oldu. “Hoşlanmamama
rağmen anlıyorum." Önce alnımı sonra dudağımı öptü. Sa
lıncaklara geri döndüğüm üzde, Tegan'ın hayvanat bahçe
sinde bir gösteri seyreder gibi Nate’e iri iri gözlerle bakakal
masına ikimiz de irkildik. Kendisinden çok farklı olmaları
nedeniyle, Tegan, sıklıkla, yetişkinlere araştırması gereken
acayip bir cisim gibi bakardı. Diğer çocuklar yaşıtlarıyla il
gilenirdi. Oysa Tegan’ın dikkatini, çoğunlukla büyük insan-
KN Y A K I N A R K A D A Ş I M I N K I Z I • 419
“Biliyorum."
“Geleceğimi sen ve T ile görebiliyorum.”
“Öyleyse derdin nedir?’’
“Bir yıldan az bir süredir birlikleyiz.”
“Ama bir şeyi ya bilir ya bilmezsin," diye kaçırdım ağ
zımdan. Bunu ben mi söylemiştim? Ben? Bu tip lafları ancak
Ade!e ederdi, ben değil. Adele’İn ölümünden sonra bu ka
dar çok mu değişmiştim? Romantik kaderciliğe inanan, er
keklerin karşısında ayılıp bayılan bir kadına mı dönüşmüş
tüm? Öyle olmadığımı biliyordum. Her zamanki kadar ro
mantiktim. Söylediğimin sadece bir tek anlamı olabilirdi:
Yalvarıyordum. Ürperdim. Luke, şefkatini sunmak için beni
yalvarır duruma sokuyordu.
“Biliyorum,” diye başlarken Luke “Yalnızca, biraz...”
“Sorun değil,” diye sözünü kestim. “Hemen cevap ver
mek zorunda değilsin. Dilediğin kadar vaktin var.”
"Emin misin?" diye yanıtladı.
"F.minım."
Görebildiğim kadarıyla bunun tek bir anlamı vardı: Luke
bana aşık değildi. Tegan’a bayılıyordu, şüphesiz onun için
ölebilirdi, demek sorun bendim, değil mi? Beni sevmiyordu.
Aşık olsaydı eğer bu tepkiyi vermeyecekti. Her ne kadar,
Nale'in yeniden sahneye çıkışından, özellikle de otopark
taki günden sonra şüpheye düşsem de, bu kuşku birlikte
yaşamayı seçtiğim kişinin Luke olduğu gerçeğini değiştir
meyecekti. Onu. bu büyük adımı benimle atmasını isleye
cek kadar çok seviyordum. Nate’le çektiğim acılardan son
ra. hayada asla bir daha bir erkek için böyle bir riske gire
ceğimi düşünemezdim. Ortak bir ev kurmayı hayal edecek
kadur yaşamımın bir parçası haline gelecek bir insana rast
layacağımı hic ummazdım. Anlaşılan. Luke aynı şekilde his
KN YA K IN ARKADAŞIMIN KIZ! ■ 427
ıııin yüzde be* bir artış gösterdiğini tespit ettik,’ diye açık
lıyordu. "Bu artışın nedenini araştırıyoruz, gerçi Kıımryn, iti
ci gücün her zamanki natürmort resimleri yerine gerçek in
san figürleri kullanmış olmaktan kaynaklandığını söylüyor."
O nu dinlerken aklımdan çok etkileyici, diye geçirdim. Par
lıyor. İşık saçıyordu zira, Lııke'ia birbirimizden nefret ettiği
miz günlerde tanışmış olduğu adama deli gibi aşıktı. Hak
lıydı, Bir Tanesini bulmuştu.
Başımı bloknotunla doğru eğdiğimde sayfanın toplantı
notları yerine ev resimleriyle kaplı olduğunu gördüm. Be
nim Bir 'ianem, birkaç saat evvel beraber yaşamak konusu
nu titizlikle düşüneceğini söylediği evlerle. İçim hâlâ sızlı
yordu. Betsy konuşmasını bitirirken toplantıda söz almaya
cağımı bildiğimden Luke'un özel asistanı Carlanın söyledik
lerine kulak kesilmedim. Üç departmanın gelecek ay için
deki toplantı tarihlerini tek tek bildirmeye başladı. “Luke,
Edinburgh direkt pazarlama kampanyasının tanıtım toplan
tısının ayın 14 undc yapılacağına dair az önce teyit aldım.
Katılımını bildirmemi ister misin?" diye sordu Carla.
Sayfanın üzerinde çiziktirdiğim kalem birden elimde
dondu. On dördü mıı?Bekle biraz, Luke'a İxıktım. Carla nın
sorusu karşısında yüzü solmuştu. Gözleri odanın içinde ba
na doğru kayarken derin bir düşünceye dalmış görünüyor
du. Ne düşündüğünıi, neyi hesaba kattığını bilmiyordum.
F-llnme ki gidemezdi. Tabii ki de gitmeyecekti.
Tam bir dakika boyunca tek bir laf etmeden dururken
sessizlik herkesin gözlerini Luke'a çevirmesine neden oldu.
'Luke'“ diye sordu Carla “Katılımını bildirip oteldeki yerini
ayırt etnıelı miyim'
>ey. Luke un gözleri l>enden geçip ona gen döndü,
•scy. özür dilerim. Carla. Kvel. Lütfen katılımımı bildirin.'
KN YAKIN ARKAIiASlMIN KIZI ■ *31
nim ivin," diye güldü. Hediyeyi .sanki bir lxrhekmiş gibi tut'
lu.
Tatlı bir sesle Haydi, aç bakalım," dedim.
“Oley, evet,” diye kıkırdadı. Pür dikkat paketin kâğıdını
yırtmadan açabileceği bir yer arayıp bulamayınca yıkılmış
bir ifadeyle alt dudağını ısırarak bana baktı.
“Sana yardım etmemi isler misin* diye sordum.
başını salladı.
Altın rengindeki kalın hediye kâğıdının bantla yapıştırdı
ğım yerini bulup aşırı itinalı çocuğumu üzmemek için ya
vaşça çekip açtım. “İşte al."
Paketi neşeyle açarken Tegan’ın ağzı kulaklarına varmış
gözleri hayreüe büyümüştü. “Harika." diyerek içinden kır
mızı benekli beyaz elbiseyi çıkarttı. Kollan ve «ekleri uzun,
belindeki kuşaksa kırmızıydı. “Bu bir elbise!" diye haykırdı.
“Çok güzelmiş.”
“Partin için giymek istersin diye düşünmüştüm."
“İzin veriyor musun? Cidden ve gerçekten mi?"
“Evet, olabilir. Hoş, Luke'un hediyesini de görsen iyi
olur,”
Yeniden eğilip Luke'un bir gece evvel paketlemiş oldu
ğu hediyesini buldum. Zaman kazanmak için, kutu şeklin
deki paketin bandını çekip çıkartıp Tegan a uzattım. İçinde
ki kâğıdı çıkarttığında bir ayakkabı kutusu göründü. Kapa
ğını açarken beyaz benekli kırmızı ayakkabılar buldu. ‘Tıp
kı elbisem gibi!" dedi.
"Öyleyse bugün giyebilirsin."
“Teşekkür ederim," diyerek kollannı lx>ynuma doladı.
•Çok beğendim, Ryn anneciğim."
“Hemen şimdi akabileceğin bir hodişen daha 'ar. Kol
tuğun konarından, boyıı bizimkilerinden daha kiKtık bir
43H • Dorolhy K<x>ın.son
L
ukc “İyileştiğine sevindim,” dedi Tegan’a. “Endişelen-
miştim ama bayağı iyisin."
47
Ç
ok sevgili Kamryn,
Sancy’den bu mektubu, ölümümden bir yü sonra
göndermesini rica ettim. Aniden hortlayacağımı fi
lan zannetme -tabii bu sana bir anlam ifade ediyorsa sa
dece seninle irtibat kurmak istedim... Tegan'a bakmakla
muhteşem bir iş yaptığını hatırlatmak. Kasıl mı biliyorum'
Çünkü , başka türlü yapamazdın. Çocuk istememiş olabilir
sin fakat settin hiçbir zorluk karşısında boyun eğdiğini bu
güne kadar görmedim. Özellikle de bunu çok iyi başaraca
ğından eminim.
Teganın seninle emin ellerde, senin de Teganın güıenli
ellilinde olduğunu biliyorum. \e demek istediğimi anlarsın
l'm anm diğer mektubumu da bulmuşsundur. Aksi hal
de, kendimden iğrenirim hanımefendi! lişyalanmt karıştır
madın mı? Sana ait bir şeyim olduğunu benüz görmedin
mi yoksa? Pekâlâ, rar. Satın aldığın günden Hit>arcn isledi
ğim o siyah kadife ceket bendeydi. Sate'le aramda giyenle
ri anlattığım, neyi niçin yaptığımı açıkladığım diğer mek
tup da işte onun cebinde.
»72 ■ D orothy K o o m so n
L
u
de hiçbir tereddüt belirmedi.
1 Okumakta olduğum gazetenin ardından bak
mak yerine çay fincanını kaldınp bir yudum aldım. Evimiz
den on dakika uzakta bulunan bir kahvedeydik. Burası haf
ta sonlarında yetişkinler için bir cennet gibi zira, oturup
kahveni içiyorsun, dergiler okuyorsun, yemek yiyorsun ve
kahvenin sahipleri düşük bir ücret karşılığında çocuğuna
aşağı kattaki mutfakta yemek pişirmeyi öğretiyor. Pizza,
kek, kurabiye ve çikolatalı krema... Biraz dinlenmene vakit
bırakacak her türlü basit tarif. Bugün pizza yapacaklar -beş
dakika içinde gözetmenler yukarı gelip çocuklan alacak.
Akabinde, ebeveynlerin om uzlan düşecek, gergin yüzleri
rahatlayacak, günü birliğine serbest bırakılan mahpuslar gi
bi birbirlerine a n fikirli gülücükler dağıtacaklar. Çocukları
mızı sevmekle birlikte ne yalan söyleyelim, anıda bir ayn
kalmak da iyi geliyor.
Tegantn haykırırıyla ilgilenmedim çünkü hep yaptığı bir
şeydi. Lııke gideli on altı ay oldu ve ilk günlerde !x*n do İm
l78 ■ Dorothy Koomson
le."
484 ■ D o ro th y K o o rnso n