SAYI ihtarname fanzin

birileri
ateşi çalmalı.

SAYI
2

@ihtarnamefanzin

1

ihtarname fanzin
Geleceği Kurgulamak
“İnsan kendisini bu
kargaşadan soyutlamaya
çalıştığı zaman insan olmaktan
çıkacak ve tıpkı Faust’ta olduğu
gibi karanlığa düşecektir.”
Geçmiş kendini bir yönüyle
gelecekte temsil eder. Gelecek
kendisini oluşturan nedenlerden
bağımsız o nedenlerle ilişkisi
Mahir A
olmadan soyut bir yapı üzerinde
yükselen bir olgu değildir.
Gelecek kendi için geçerli
olan şeyleri geçmişten alarak
varlığını sürdürür. Geçmiş zaten
olgular arasında bir bölünmenin
ürünüdür. İlerleyen süreç
için geçerli olan olgular ve bu
olgulardan doğacak yeni şeyler
geleceği yaratırken, geçerliliğini
yitirmiş şeyler geçmişi temsil
eder. Yani gelecek geçmişte
kendisi için yararlı olanı alır,
onları dönüştürür, yeniden
üretidir.
Bu yüzden insanın gelecek
problemleri, geleceğe yönelik
sorunları ve bu sorunları
olası çözümleri geçmişi de
kapsamak zorundadır. Geçmiş
üzerinden kurgulanmayan
bir gelecek tam da bu yüzden
soyut bir gelecek ideasından
başka bir şey olamaz. Nitekim
geçmişin iyi tanınmaması
neden sonuç bağlantısının
kavranamaması ve bu şekilde
2 3
geleceğin mantıksal bir biçimde
planlanamaması demektir.
Çünkü nedeni (geçmişi)
anlamlandırmayan insan gelecek
karşısında savunmasız kalacaktır.
Yaşayacağı şeylere tepkisi
ancak rastlantısallık sınırları
içerisinde kalacaktır. Yaşanan
şeyler arasındaki zorunlu
bağlantıları göremeyecek ve
pratik faaliyetini bunlara göre
düzenleyemeyecektir.
O halde geleceği kurgularken
ilk başta derdimiz geçmişin
ve şimdinin mantıksal bir
çözümlemesi olmalıdır. Daha
sonrasında kurgulanacak olan
gelecek tam da bu bilimsel
zemin üzerine oturtulabilir. Bu
SAYI
2 2
noktada soyut bir yapı üzerine
oturtulmuş ütopyacılıktan
sıyrılmış oluruz. Yapılacak
gelecek kurgusunun koşullarını
ortaya konduktan sonra, yani
bu kurgunun gerçekleşebilmesi
için gerekli olan şeyleri
çözümledikten sonra kurgu için
pratik faaliyet süreci işlemeye
başlar. Ki biz burada herhangi bir
fikrin doğruluğunu kanıtlamak
için gerekli olan yegane yöntem
olan pratik faaliyet ile koşulların
ve bu koşullar karşılandığı
sürece ortaya çıkması beklenen
sonuçların gerçekliğini sınamış
oluruz.Öyleyse çoğu zaman bize
basit gibi görünen insanın pratik
faaliyeti çok karmaşık bir sürecin
SAYI
anahtarı rolünü üstlenmiş olur.
İnsanın önündeki koşullar ortaya
konan kurgunun gerekliliklerini
yerine getirdiği ölçüde engeller
ortadan kalkmaya başlar. Bu
şekliyle gelecek, geçmişin ve
şimdinin doğru çözümlemesi
yoluyla gerçek bir temele
oturtulmuştur. Böylece
geçmişteki soyut yapı üzerine
kurgulanan gelecek beklentileri
yadsınarak yeni bir süreç
yaratılmıştır.
İnsan tam da bu noktada
genellikle kendini sarmalayan
gerçeklik içinde yaşanan şeyleri
kendi bilincinde doğru şekilde
yeniden üretememesi; şeylerin
özünü, şeyler arasındaki
ilişkileri doğru kavrayamaması
sonucunda oluşan bilinçsizliğin
bir ürünü olan ütopyayı ve
daha farklı soyut gelecek
beklentilerini aşmıştır. Tüm
bunlar çoğu zaman kendisini
saran sonsuz gerçekliğin içinde
sınırlı bir kavrama yetisine
sahip olan insan zihninin ortaya
koyduğu bir bilinçsizliğin,
çaresizliğin ürünüdür.
Çaresizliğin ürünüdür çünkü
insan çoğu zaman kendisini
sarmalayan korkunç derecede
karmaşık şeylerin kudretinden
korkar, bunlara bir anlam
yükleyemez ve bundan bir kaçış
arar.. Oysa kudretli görünen
korkunç derecede şeyler yığını,
bu şeylerin birbirleriyle ilişkisi
çözülmeyi ve ortaya konmayı
beklemektedir. Kaçış kendini
o muazzam bilinmezliğe ve
çaresizliğe zincirle bağlamaktan
başka bir işe yaramamaktadır.
İnsan her ne kadar bu kaçış ile
kendini kurtardığını düşünse
de gerçeğin kendisine yönelik
şiddetini hep üzerinde hisseder.
Gerçeklikte yaşananlardan
kaçamaz çünkü zaten kendisi de o
gerçekliğin bir parçasıdır. Örneğin
toplumu yaratan kendisidir, ama
öte yandan toplum da kendisini
yaratır. Toplumun kendisindeki
bir kargaşa şu ya da bu şekilde
kendisine de etki edecektir.
İnsan kendisini bu kargaşadan
soyutlamaya çalıştığı zaman insan
olmaktan çıkacak ve tıpkı Faust’ta
olduğu gibi karanlığa düşecektir.
Sonu iyi bitmeyen bir yalnızlık öyle
ya da böyle o kendini tüketecektir.
ihtarname fanzin
Bu korku verici gerçeklikten
kaçmak yerine onun üzerine
yürümek asıl meseledir. Nitekim
insanlığın bugün geldiği nokta
da bunun kanıtıdır, insanlık her
ne kadar gerçeklikten kaçmaya
çalışsa da sonunda o gerçekliği
değiştirmeye yönelik adımını
atmıştır er ya da geç.
Buradan çıkan sonuç insanlığın
tarihsel süreçte sürekli olarak
gerçeğe daha yakın bir gelecek
kurgusunu yaratmaya yönelik
hareketinin olduğudur. İnsan
her ne kadar kendisine etki
eden olgulardan bir süre korksa,
çekinse de neticede bu korkuları
aşarak geleceği kurgulamaya
daha iyi bir yaşamı yaratmaya
yönelik faaliyet ortaya koymaya
çalışır. Bu noktada kimi zaman
geriye doğru hareket eder ve
kendisini bilgisizliğin tutsağı
haline getirir, kimi zaman
da ileriye doğru hareket eder
ve bilgiyle kendini doğal ve
toplumsal zincirlerinden
kurtarır. İşin özü şudur ki
insanın genel hareketi görece
geri çekilmelere rağmen hep
ileri doğru olmuştur. Böylece
geleceği yaratmak daha makul
duruma gelmiş, geleceğin
üzerindeki toz bulutu ortadan
kaldırılmıştır.
Öyleyse bugün daha iyi bir
geleceğin, bizim için, biz
tarafından oluşturulmuş bir
geleceğin mümkün olduğunu
görmüş oluyoruz ve ne
gelecekten ne de gerçekten
korkuyoruz.
 SAYI
SAYI
ihtarname fanzin
2 2
Yaradan, olması gereken yerde ve
daima olacağı yerde, yani alemleri
kimi zaman var kimi zaman yok kıldığı
tahtında oturuyormuş ve çağırttığı
İblis yanına gelince onu karşısına dikip
öyküyü anlatmış.
“Hem Adem’i hem de Adem’in
kaburga kemiğinden var ettiğim kadın
cinsinden olan Havva’yı Aden’de onlar
için diktiğim bahçeye koydum. Yasak
meyvenin de olduğu bu bahçeyi sen
de biliyorsun. Seninle tutuştuğumuz
bahiste yer alan meseleyle ilgili olan
bahçeden söz ediyorum.”
“Biliyorum,”
demiş İblis, o kötü
tohum. “Aden’deki
o bahçeyi biliyorum.”
4 5
ihtarname fanzin
“Ne var ki yasak
meyveyi yediler,”
demiş Yaradan.
“Bir yılan onların nefsine dokunmuş,
nefslerine yenik düşmüşler, akıllarına
eseni yapmayı özgürlük vaysaymışlar,
iradeden geldiğini öne sürmüşler ve
elmaları yemişler. Bir yılan şeklinde git-
mişsin onlara ve öyle ya da böyle ham-
len etkili olmuş seninle tutuştuğumuz
bu bahsin sonucunda.” Böyle demiş
Yaradan ve İblis bir süre sessiz kaldıktan
sonra Yaradan’a bakarak,
“Oradaki ben
değildim,” demiş.
Yaradan’ın gözleri şaşkınlıkla açılmış.

ihtarname fanzin
PHILIP K. DICK ÜZERİNE
Çeviri: Şehmus Y
Roberto Bolaño’nun
Parantezler Arası kitabından
Rodrigo Fresan’la Barcelona
etrafındaki barlarda
ve restoranlarda ya da
birbirimizin evlerinde Philip
K. Dick hakkında yaptığımız
uzun konuşmalarda
söylenebilecek hiçbir şeyden
kaçınmadık. Ortaya çıkan
sonuçlardan bazıları şunlardı:
Dick bir şizofendi.
Dick bir paranoyaktı.
Dick yirminci yüzyılın en
iyi on Amerikalı yazarından
biriydi.
Dick, Kafka’nın LSD ve
öfkeye bulanmış haliydi.
Dick, Yüksek Şatodaki
Adam’da değişken gerçekliğin
nasıl markalaşmış hale
gelebileceğini anlatıyordu.
Dick, Thoreau artı Amerikan
rüyasının ölümüydü.
Dick bazenleri bir
mahkummuş gibi yazıyordu,
çünkü etik ve estetik açıdan o
gerçekten de bir mahkumdu.
Dick’in Ubik’i; diğer
romanlarına kıyasla,
insan bilincinin ve bilincin
parçalarının derinliklerine
inmeye en çok yaklaşmış
olanıydı ve Pynchon ya da
6 7
SAYI
SAYI
2 2
DeLillo tarafından yapılan
Roberto Bolaño deneylere göre, hikayesi ile
hikayesinin yapısı arasındaki
uyuşmanın en fazla olduğu
Dick romanıydı.
Dick kendini zaman ile
mekanın paradoksunu
hissetmeye ve acı çekmeye
adamıştı.
Dick mizah anlayışını her
şeye rağmen korumuştur, bu
da Twain’e Melville’den daha
fazla borçlu olduğunu gösterir
—Dick’e dair benden daha çok
şey bilen Fresan bu konuda
bana katılmayabilir.
Dick için sanat tamamen
politiktir. Bunu unutma.
Dick muhtemelen yirminci
yüzyılın en nadide yazarıdır.
Fresan’ın bir fikrine göre,
Martin Amis’in Times
Arrow’u, Dick’in Counder-
Clock World’unun utanmazca
yazılmış bir kopyasıdır. Amis’in
Dick’e ya da Dick’in ilham
perilerine haraç verdiğine
inanmayı tercih ediyorum.
(Amis’in babası Kingsley
Amis’in de bilim kurguyu
desteklediğini ve sadık bir BK
okuru olduğunu unutmayalım.)
Dick son yıllarda Amerikalı
olmayan şairleri, romancıları
ve deneme yazarlarını en
çok etkilemiş olan Amerikalı
yazardır.
Dick kötü olduğunda bile iyidir,
bu yüzden cevabını bile bile
kendime şunu soruyorum,
aynısını herhangi bir Latin
Amerikalı yazar için de
söyleyebilir miyiz?
ihtarname fanzin
Dick, Carson McCullers kadar
çok acı çekmiştir. Ve VALIS,
McCullers’ın herhangi bir
romanı kadar rahatsız edicidir.
Dick bazı anlarda dilenciler
kralı gibi ya da gizemli bir
milyoner gibi saklanıyor veya
görünüyordu, belki de bu, her
iki rolün de gerçek olduğunu
açıklıyordur.
Dick’in Dr. KanBedeli bir
başyapıttır ve 1962’de
yayınlanan Yüksek Şatodaki
Adam da buna dahildir ama
aynı zamanda bilim kurguyla
hiçbir alakası bulunmayan Bir
Palavracının İtirafları da, bu
roman 1959’da yazılıp 1975’te
basılmıştır. Bu da Amerikan
yayıncılık endüstrisinin Dick’i
ne kadar çok sevdiğini gösterir.
Her zaman yanımda
taşıyacağım üç gerçek Philip
K. Dick görüntüsü var —
onun sayısız kitabıyla ilgili
anılarımla beraber. Birincisi:
Dick ve tüm eşleri —hayatı
boyunca ödediği nafakalar.
İkincisi: Dick’in Black
Panthers’i ziyaret ettiği anda
kapısının önünde bekleyen
FBI aracı. Üçüncüsü: Dick ve
oğlu hakkında. Dick’in, çok
nadir bulunan, çok ciddi ve çok
önemli bir hastalığın oğlunda
olduğuna dair kafasının içinde
bir ses duyması. Dick’in bunu
doktorlara söylemesi, çocuğun
acilen ameliyat edilmesi ve
hayatının kurtulması.

ihtarname fanzin
İhtarname Fanzin Bilim Servisi Sunar:
GENESIS DE LA NUIT
“Altı adam, bir de atlı/
Atlı olan görünmüyor/
Üzerine geceyi giydirmişler,
görünmüyor/ Atlıdan hariç
altı adam/ Üzerlerindeki
kıyafetler ölmüş.”
Şehmus Y – Genesis
Şu günlerde, yani 2018’in
son aylarında, Asya’da sıklıkla
görülen, kimi örnekleri
Avrupa ve Afrika gibi yerleşim
yerlerine de yayılmış olan,
varlığıyla tehlikeler arz
edebilen, arada bir yararlı
da olabilen (ama genellikle
zararlı olan) canlı türlerinden
birine ait, kimi yazınsal
kaynaklardan ulaşılan bilgilere
göre sözkonusu canlı türünün
kökenlerinin sanıldığından
çok daha eskiye dayandığını
ve tiplerine göre yapılacak
herhangi bir kategorizasyon
işleminin tahmin edilenden
çok daha komplike sonuçlar
doğurabileceğini bütün
yalınlığıyla görebiliyoruz.
İhtarname Fanzin Bilim Servisi
olarak bu canlıyla alakalı
eski metinlerden derlenmiş
birkaç alıntıyı, kökenlerinin
ve etkilerinin daha iyi
incelenebilmesi adına siz
okurların takdirine sunuyoruz.
8 9
SAYI
SAYI
2 2
1) Canlının ortaya çıkışı ve
tarihsel süreçteki gelişimiyle
alakalı olarak ilk yazılı
bilgilerden biri, Deli Arap
lakabıyla bilinen Abdul Al-
Hazred’in en çok bilinen eseri
Necronomicon’un hemen
ardından yazılmış küçük
bir risalede ortaya çıkıyor.
“Alemlerin Kapalı Kapıları
Üzerine” adlı risalede,
sözkonusu canlı türü üzerine
kısa bir yazı bulunuyor
(Risalenin bir başka yerinde ya
da başeser Necronomicon’da
bu canlı üzerine yazılmış
bir başka metin daha
bulunmuyor).
Şöyle yazıyor Deli Arap Abdul
Al-Hazred:
“Bu emsalsiz varlık, alemlerin
Rabb’i tarafından başka bir
alemde yaratıldı, oradan
başka bir aleme gönderildi,
son olarak da bu aleme geçişi
yapıldı.
Ebatları fazla değişiklik
göstermeyen varlık kanatsızdır,
lüzum görmedikçe hareket
etmez, hareket ettiğinde
durmak bilmez, sağlam
pençelere, yerine göre
sağlamlaşabilen ayaklara
sahiptir. Alemlerin tüm kapıları
onlara kapalıdır ve bu alemde
kısılıp kalmış öteki varlıklar
gibi fani ömürlerini alemlerini
bu katında sürerler. Sonsuzluk
kadar tuhaf bir zamanda
ölümleri bile ölebilir. Sıklıkla
tehlike arz ederler.
Ph’nglui mglw’nafh genesis
r’lyeh wgah’nagl fhtagn.”
(anlamını bilmiyoruz.)
2) Canlıyla ilintili bir başka eski
metin parçası, yine Deli Arap
Abdul Al-Hazred ile aynı soyu
paylaşan ama Al-Hazred’le
pek benzerlik taşımayan
Arap cihan gezginlerinden
Hassan Ibn-Abu Mabu’nun gezi
yazılarını derlediği, sonra da
büyük kısmını Afrika’da bir su
samuruna (nasıl başardığını
kendisinin de anlayamadığı bir
biçimde) kaptırdığı “Garabet-i
Laklakan, Ama Bayaa Bir
Laklakan” adlı kitabında
bulunabilir/miş.
Şöyle yazıyor/muş Hassan
Ibn-Abu Mabu:
“Afrika, Asya ve Avrupa
gezilerimde sıklıkla rastladığım
bu canlı türü, başka canlıların
vücutlarını geçici vücut
olarak kullanabilmek gibi
ezoterik bir özelliğe sahipti.
Tek eşli ya da çok eşli olarak
yaşayabiliyorlardı, çok eşli
olanları üreme dönemlerinde
üremenin sağlıklı biçimde
gelişmesini sağlamak için
sürecin sonuna kadar
tek eşli olarak yaşıyordu.
Erkek olanlarının, dişi canlı
kendini koruyabildiği halde
koruyamadığına ilginç bir
biçimde ikna olmuş olan bu
varlık genellikle koruyucu,
baskın tavrı sebebiyle esasında
hem dişiye hem de kendine
ihtarname fanzin
zarar verebiliyordu. Kimi nadir
türleri evcilleşebildiği halde
çoğu türü vahşi hayatı terk
etmemekte direniyordu.
Benim gördüklerim genelde
saldırgandı ama genelde
saldırgan oluyorlar mı
bilmiyorum açıkçası. Yemini
suyunu versen olur belki.
Maputo, Mozambik.
Şaban, Hicri 645.”
3) Diğer bir metin daha
açıklayıcı nitelikler taşımakla
beraber yukarıdaki iki
metinden daha ileri bir
tarihte İngiliz donanmasında
kaptan olan Kaptan Augustus
Maurokhordales ve gemiye
bilimsel araştırma maksadıyla
binip, sağda solda gördüklerini
not etmerkten başka hiçbir
araştırma yapmayan zamanın
Viktoryen macerayı seven
soylularından Lord Arthur
Wilburg Hicibilain’in birlikte
tuttukları not defterinden
oluşan “Esrarengiz Varlıklar,
Acayip Serüvenler ve
Okyanustaki Hüzünlü Geceler,”
adlı kitapta yer alıyor.
Şöyle yazıyor
Maurokhordales ve
Hicibilain:
“Organize olarak
belirledikleri bir bölgeyi ele
geçirebilir ya da ele geçirmeye
çalışırken ölebilirler. İlginç
olan şudur ki bölgeyi ele
geçirmelerini gerektirecek
belirli bir sebep yoktur. Besin
kaynakları bütün canlılara
yetmektedir.
 SAYI
ihtarname fanzin
2 2
Ele geçirilmiş bölgenin
işgali halinde, yine
organize biçimde alan
savunmasına kalkışabilirler.
Kalkışmayabilirler de. Ne
olacağını kestirmek zordur.
Birbirlerini silah olarak
kullanabilirler.
Asya’da yoğun olarak
bulunurlar, gezici olanları
seyrek nüfuslu olmakla
birlikte belirli bir bölgeye
yerleşenleri de sayıca çoktur.
Geri kalan kıtalarda Asya’da
olduğu kadar yoğunluk
göstermezler.
Yaşam boyu 3 ya da 4 kez
üreme sürecine girerler, kimi
ekstrem durumlarda süreç
sayısı 8’e ya da 9’a çıkabilir.
Ele geçirdikleri bölgenin
yapısı bozulana kadar hatta
bölgenin yapısı bozulup,
ormanlar ve hatta toprağın
kendisi bile yok olup ortalıkta
kayalardan ve taş benzeri
saçma sapan şeylerden
başka bir şey kalmadığında
bile varlıklarını devam
ettirmek isteyebilirler.
Kimi türleri tehlike arz
eder.”
4) Fanzinimiz yazarlarından
Şehmus Y. ise, “Can Sıkıcı
Ancak Önemli Kitapların
Girişlerine Kitapların
Kendisinden Bile Can Sıkıcı
Olan Önsözlerin Eklenmesi
Üzerine,” yazdığı risalesinde,
bu canlı türü için şu yorumda
bulunuyor:
“Çok tuhaf.”
10
SAYI
ihtarname fanzin
Yaşamı Bana Verin
Yaşam verin ve verdiğiniz yaşamla sevin
beni ve nefes alın bedenimde
Sevginizle ve sevginizin içinde
hayat verin yeniden
Anılarla ve çok uzakta kalan ıvır zıvırla
Benden iz taşıyan her şeyle yeniden var
edin beni ve yeni bedeni böyle kazandırın
bana
Soluğum taze olsun ve soluğum
sizden ibaret olsun
Sevdiklerim ve geri kalanlar için
Bize dair ve bizim olan her şey için
Gidişimi yokluk saymayın ve çiçeklerimi
açın her baharın gelişinde
Sevdiğiniz ve sevebileceğiniz her şeyin
Sular yükseldiğinde sevdiğim kente üzerinde kalsın bir parça tozum ve bu
sis indiğinde ya da yeniden yağmur temizliğe dahil edilmesin asla
bastırdığında
Seslerde ve hecelerde bir varlığım ve
Aniden güneş çıktığında ya da sert zihinlerinizdeki aynayım, anılarımla
rüzgarlar ortalığı talan ettiğinde daha canlı rüzgarımla daha yakınım,
ciğerinizdeki nefesle sizin yanınızdayım
Rüzgarın içindeki beni tanıyın
Yağmurun ve sisin içinde Bir parça toprakta Üzerine açan çiçekte
varlığıma dokunun
Bilin ve isteyin Anılarla yalnız ve anılarla çok uzakta
Görmek istediğiniz her yerde
Ki böylece dönebileyim, ki böylece yeni
varlığıma alışabileyim Göremediğiniz her şey benim
Rüzgarlarla geleceğim ve yağmurlarla Ve varlığım —sizin yokluktan firar eden
dolaşacağım sevdiğim varlığınızım
tüm sokakları ve haff esintilerle
değeceğim pürüzsüz tenlerinize teker Ben sizim, sizin varlığınızla ben yepyeni
teker hiç aksatmadan ya da sizi orada hiç bir bedenim...
yalnız bırakmaksızın
11
 SAYI
SAYI
ihtarname fanzin
2 2
Kabili Olmadan Habil
Dönüş
yolunun
izlerini bile
bile unuttular;
Hansel yola onlara dönüşte
işaret fişeği gibi davranacak
olan ekmek parçaları atıyordu,
hemen arkasından gelen
Gretel ise Hansel’in attığı
ekmek parçalarını yemekle
meşguldü. Ne mutlu ki bu
defa ortada gerçek bir cadı
yoktu; isteyen herkes kötü
yürekli cadı olabiliyordu.
Doğal olarak, bütün karakterler
cadıyı oynamaya başladı.
Böylelikle öykü hiçbir zaman
sona ermedi, bütün kötülükler
de bu sonu gelmezliğin içinde
kendine yer buldu. Olan biteni
çekilmez yapan, Hansel’in
Gretel’in ekmek parçalarını
yediğinin farkında olmasıydı.
12
Provokasyon:
Kışkırtma; herhangi bir kişiye, gruba,
kuruluşa veya devlete
karşı girişilen ve onları sonradan ağır
sonuçlar verebilecek bir
karşı eylemde bulunmaya zorlayan,
önceden tasarlanmış
girişim, kışkırtma işi.
(TDK-Güncel Türkçe Sözlük)
Halüsinasyon: (fr)
1- Sanrı; a. Ruh b. Uyanık bir kişinin,
kendi dışında var sandığı
ancak gerçekte olmayan olguları
algılaması, yaşaması, varsanı,
birsam.
(TDK-Güncel Türkçe Sözlük)
2 İlişkili ve yeterli bir uyaran
bulunmamasına karşın, gerçekte
var olmayan şeyleri görmek, işitmek
gibi dayanaksız bir
algılama.
(Ruhbilim Terimleri Sözlüğü)
Dili çözülüyor gecelerin
Gölgeler derinlere kaçışıyor/karışıyor
Alıp sihrini bilmecelerin
Gün doğuyor şehrin üzerine—
Muhammedi ilham patlamalarıyla
kendi mağaralarında
delirenler—
ihtarname fanzin
Her tür yazı zırvalıktır.
Akıllarınabir anda gelen her şeyi
kelimelere dökmeye
çalışanlar domuzdur.
Bütün yazarlar domuzdur.
Hele de günümüz yazarları.
Antonin Artaud
İhtiyacınız olmayanı
tüketemezsiniz, onu ancak
harcayabilirsiniz.
Niteliksiz tüketici bana cehalet
ve kültür kelimelerinin iç içe
geçmiş yeni bir formunu
düşündürüyor.
Gombrowicz, Camus’yü
onaylıyordu günlüklerinde.
Nasıl onaylarsa öyle—
—bir baba, evladını.
Sartra’a mesafeliydi—
—iki erkek kardeşin mesafesi.
Ayaküstü Beckett-Burroughs
karşılaşması,
İkisinin de birbirinden pek
hoşlanmayışı,
Burroughs’un Beckett etkisini
Proust içine gömme çabası,
Sonralarda Beckett, Burroughs
için:
“Hımm, o bir yazar.”
Eşine az rastlanır mütevazi bir
gölge boksu.
13
 SAYI

SAYI
ihtarname fanzin ihtarname fanzin
2 2

Maintenant Simülasyon ya da
Gerçekten Gerçek Olmayanı Çıkarmak

Şimdi tüm sözcükler “Gerçeklik kendini sürekli

bir ölünün hikayesinden fırlıyor farklı vehçelerle öne sürer,
ama hiçbir zaman geri
Zaman duruyor ve bir kova suyu çekilmez.”
havaya asıyor
Çoğu zaman yaşamımı-
“Yolun açık olsun!” zınbir simülasyondan ibaret

Mahir A
Kim bilir hangi tanrı, hangi kırık olduğunu düşünürüz. Ger-
çeklik muğlak bir yapıya
cam yolcusu bürünmüştür ve neyin gerçek
neyin ‘‘sahte olduğuna dair
Kimin hatrına geri döşüyor net yargılarımız hükmünü yi-
zamanı tirmiştir. Tam da bu noktada
gerçekliğin karşıtı bir sistem
Tek tek, dopdolu, kusursuz arayışına gireriz.
Ve gözyaşlarımız ileride kalıyor Anlam veremediğimiz şeylere
Çok daha gençler, ellerimizdeki yönelik mistik bir tanımlama-
ya başvurur ve aslında gerçek
çiziklerden olan işleyişi algılamak yerine
-bir trans vaktine denk onu karşıtı olan bir sistem
hayal ederiz. O sistem başka O fenomenler gerçekliğin Fakat bu olgulara bakarak
getirmiştik onları- bir şeydir. Gerçeklikten ba- içinde gerçek değilmiş gibi
gözükerek, insanın gerçek
gerçekliğin olmadığını söy-
lemeyiz. Tam tersine gerçek
ğımsızdır ve gerçekliğin tam
Çil yavrusu gibi dağılıyor karşıtıdır. Hatta gerçekliğin zihinsel faaliyetinin süzgecin- değilmiş gibi gözüken şeyle-
çillerimiz yerine geçerek, hiçbir şeyin
gerçek veya ‘‘doğru’’ olmadığı
den geçer ve gerçekliğe karşıt
bir yapı ortaya çıkmış olur.
rin de gerçek temeli olduğunu
ortaya koymuş oluruz.
Güzelleşiyormuş gibi bir yapı oluşturacaktır.
‘‘Doğru’’ da gerçeklikle İnsanın sınırlı algısının sonu- Sonuç olarak her şeyin ger-
çirkinleşiyoruz. birlikte ortadan kalkmıştır. cu olarak gerçek parçalara çeklik içinde olduğunu, tüm
-Je ne savais pas. Yani mutlak olmadığı sürece bölünmüştür. Oysa insanın varlığın gerçekle özdeş bir
doğru, doğru olamayacaktır. sınırlı algısı, ve yanılsamalar konumda bulunduğunu, bu
Hangi dilde sorsan üzerinde oluşan tarihi de iki kavramın asla ayrılamaya-
Oysa gerçeklik bizim herhan-
Bilmiyoruz. gi fenomeni bilmemize ola-
tamamen gerçektir. Dinsel ya- cağını ve bunu kabul etmeden
salar, tanrının buyrukları v.s. herhangi bir şeyi doğru ola-
nak sağlayan yegane şeydir. O
Tüm bunlar İnsanın doğayla rak kavramayacağımızı ortaya
her şeyi kapsar, o her şeyin en
temel, ‘‘değişmez’’ özelliğidir. ve diğer insanlarla girdiği koymuş oluruz. Yani gerçek-
gerçek ilişkilerin sonucu likten gerçek olmayan çıkartı-
İpek Ş O zaman ortaya çıkan şey şu- olarak ortaya çıkan yanılsa- lamaz, ancak gerçek değilmiş
dur, gerçeklik gerçek değilmiş malardır. Bu yanılsamalar gibi gözüken çıkartılabilir.
gibi gözüken fenomenlerin de insan toplumlarının geleceği-
en temel özelliğidir. ni belirlemiştir.
14 15
 SAYI
ihtarname fanzin
2

“...Ve insan
kendini her an yok
etmezse, kendini
sürekli olarak var
edemeyecektir.
Bir yandan kendi
geçmişini parça
parça yok edecek
ama aynı zamanda
kendini var
edecek ve yeniden
üretecektir.”

@ihtarnamefanzin
16