You are on page 1of 14

BİLGİ USULÜ

2.Bilgiyi veren bilgi vermeye devam etmektedir. (ilahi lütuf)

3.Her bir nesne ilahi bilgiden bir mesaj taşımaktadır.

4.İnsanın nesneyi anlamlandırması varlığı anlamlandırmasıdır. Varlığın anlamlı hale


gelmesi öncelikle insanı anlamlandıracak ve ona anlam katacaktır.

5.Varlık anlamdan uzaklaşırsa varlığı da anlamsızlaşır ortaya nihilizm çıkar. Hiççilik insanı
hiç olmaya götürür. (sunset limited fizik profesörünnün hayatın anlamsızlaşmasıyla intihar
etmek istemesi

“René Guénon "birtakım gerçeklerin ya da en azından gerçek diye kabul edilen şeylerin
herkesin seviyesine indirilmesini reddediyordu; hele bu "herkes" terimi büyük çoğunluğu
aptal ve cahil olan bir kesimi kapsıyorsa." Bayağılaştırma dünyevi bilgileri daha da
bayağılaştırarak yaysın; dünyevi bilgiler daha iyisine layık değildir, diye düşünüyordu”
MODERN DÜNYANIN BUNALIMI 20

“Böylelikle tabii yeteneklerimizden ne şekilde yararlanabileceğimizi öğreniriz; bunu yapmak


için bizde bunların mevcut olduğu bilfarz kabul edilmelidir. Bu yetenekler olmaksızın
okumaktan soğuk, kuru bir üslup yani üslupçuluktan başkası elimize geçmez ve birer taklitçi
olmaktan öteye gidemeyiz.” Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine Arthur Schopenhauer
Tarihsel dogmatizm, olgunun nihai hakikat olarak ileri sürülmesidir ve olgu yalnızca tarihin
olguları değil, aynı zamanda algılamanın da olguları demektir. 255
Dogmalaştırdığımız için hata yaparız- çünkü kendi varsayımlarımızı eleştirmeyiz- ve hata
yaptığımız için dogmalaştırırız çünkü onların varsayım olmadıklarını düşünürüz. 261
Böylece kendi gelişimi içindeki düşünce- bu gelişim mekanik ya da yazgısal değildir, yalnızca
düşünmenin çok çalışmasıyla gerçekleştirilir- Her biri bir doğru ve aynı zamanda bir yanlış
olan bir evreler serisinden geçerek gelişir, ilerleme gerçek olduğu sürece, her biri doğrunun
Bir önceki yanlışa karşı kazandığı bir zafer, doğrunun Daha doğrusu olarak adlandırılabilecek
bir ilerlemedir.262
Zihnin bilimsel kavramları, dinsel imgeleri, estetik düşlemeleri olgunun tarlasından
yetişmelidir ve bu olgu Şimdilik şu anki haliyle zihnin tam olarak kendi doğasıdır. 265
Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası Robin George Collingwood

BİLME İSTENCİ ÜZERİNE DERSLER M i c h e l F o u c a u l t


Nietzsche Şen Bilim'de
Bilgi kalıcı bir yeti değil, bir olay ya da en azından bir dizi olaydır;
Michel Foucault
bilmeyen kişi, hakkında bilgi edinilmesi söz konusu olan kişidir; köpekleri salan kişinin bizatihi
kendisi avdır; kişinin köpekleri saldığı güzergâh, onları kendisinin beklediği yere geri getirir.
Ancak başka bir nokta daha vardır: Bu tanıma sadece karanlıktan ışığa ve bilgisizlikten bilmeye
doğru gitmez; farklı bilme türlerinin karşı karşıya gelmesi yoluyla oluşur.233
Bilgi teorisi, adından da anlaşılacağı gibi, bilmek'le ilgilidir, bilme'nin bilimidir.
Bilmek ile düşünmek ruhsal olaylardır. 11-----Modern bilimle beraber bilmek ve düşünmek
aklın olayları çeperine sokulmuştur. İnsanın duygularıyla hareket eden bir varlık olduğu
düşünüldüğünde bilmenin salt akıl ve salt mantıkla izahı çokta mümkün değildir. ERNST VON
ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK

---Kuranın kendine has bir anlama bilme usulü olabileceği gibi genelde bilmenin de bir usulü
bir bilimi söz konusudur.

Bir doğru önerme, doğru olarak bilinen, yani doğruluğu kanıtlanmış olan bir önermedir. Doğru
önermeler elde etmek için bilim, belirli yollardan yürür, belirli metodlar kullanır. bilimler
belirli kavramları oldukları gibi, belirli önerme ve savları da pek tabii diye, önceden kabul
ederler. Örneğin duyularımızın bize varlığını bildirdiği, kendisini algıladığımızda da varolan
çevremizde ki bir gerçek dış dünyanın varolduğu önermesi ya da bu dış dünyadaki olayların,
bilim için, neden ve etki biçiminde birbirlerine bağlı oldukları önermesi gibi. Bu önermelerin
de temellendirilmeleri, anlam ve doğrulukları bakımından incelenmeleri gerekir. Bu da genel
bilgi teorisine düşen bir ödevdir. 17

Bilge; bilgiye derinlemesine bakan- bakabilen olduğu kadar aynı zamanda geniş baka bilendir.
Bu genişlik hakikatin geniş bir alandan alınmasıyla mümkün olduğu gibi, hakikate geniş alanlar
açılmasını da beraberinde getirir. Hakikatin dar alandan alınması çoğu kere onu dar alana
hapsetmeye sebep olacaktır. Bilgeler dünyayı Gezmişlerdir.

Her insan bildiğini doğru zanneder. Doğru bildiğinin yanlış olabileceğine kişinin kendisi önce
bir kapı açabilmelidir. Sonra başkalarının itiraz ve eleştirileri ile müdahalesine de bir kapı
açmalıdır. Ancak kimi durumlarda kişinin doğrusu bütün yanlışlamalara rağmen doğru olabilir.
Ne var ki kişi bu doğruyu nihai doğru görmemelidir.

Bilgi artmakta anlamlandırma azalmaktadır.

Hira anlamlandırmaya geçiştir.

«bilgimizin hangi noktaya erişebileceği», «İnsan bilgisinin sınırlan» sorusuna da ·yanıt


verilebilir. 18 ERNST VON ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK
Ruhsal olay olarak bilme, ya algı -daha genel olarak tasavvur -ya da düşünmedir. İlkin algının
sözünü edeceğiz. Bu sözcük dar ve geniş anlamında alınabilir. Sözcüğü dar anlamında
aldığımızda, bundan duyusal algıyı anlarız: renkleri ve şekilleri görmek, sesleri ve gürültüleri
işitmek, dokunmak, tatmak, koklamak. Bu duyusal algı bedenin belirli organlarının işlemesine,
duyu organlarına bağlıdır. Duyusal algılarda biz belirli bir objeler dünyasını, mekandaki
cisimler dünyasını öğreniriz. Bu dünya bizim bedenimizi de her yandan çevreler ve dışarıdaki
cisimler bedenin duyu organlarıyla az ya da çok açık olarak algılanan, bir ilişkiye girerler. her
bilme bir objeyi bilmedir; ama her bilmede, her bilinçte, bilinen objeden başka bir şey daha,
bilen süje de vardır. Her bilinçte bana bir obje bildirilir; her bilinçte bir ben bir de obje vardır.
Ama ben kendim ile bilginin objesini başka başka biçimlerde bilirim. Obje karşımda belirli bir
şey olarak bulunur; obje bana açık ve seçik bir sınırlanmayla verilmiştir: görülen renk ve şekil,
işitilen ses, dokunulan Cisim olarak. Algımızın ya da bilincimizin ben yönünü ise çok belirsiz bir
biçimde bilirim. Haklı olarak, «kendimin, ilkece, ancak varolduğumu bilirim, ama ne olduğumu
bilmem» denmiştir; kendimi hiç bir zaman objeyi kavradığım gibi bilemem. 19 ERNST VON
ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK

Bir şeyi bilmekle bu bilgiyi bilince çıkarmak ayrı iki şeydir; bildiğimiz şeylerin ancak küçük bir
bölümü bilincimizin şu andaki aktüel kapsamını meydana getirir. 25 ERNST VON ASTER BİLGİ
TEORİSİ VE MANTIK
Descartes'tan beri, kendini bilmenin şüphe edilemez bir kesinliği olduğu, buna karşılık
dışımızdaki objeler dünyasının bilgisinden şüphe edilebileceği önermesi hep ileri sürülmüştür.
25 ERNST VON ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK

----İman-Bilgi -Şüphe
Bir obje görüyorum ya da bir ses işitiyorum. Sonra bu objeyi artık görmediğim, bu sesi artık
işitmediğimde onları «hatırlayabilirim» Hatırlamak nedir? Hatırlama algılanmışın geri dönmesi
değildir. Bir objeyi hatırlarken, onu algılamadığımı çok iyi bilirim. Ama yine de üzerinde
hüküm verebilirim, onu başka objelerle karşılaştırabilirim. Bana birisinin fotoğrafı gösterilip
«dün gördüğün kimse bu muydu?» diye sorulsa, bu soruyu fotoğraftaki görüntüyü başka bir
görüntü ile, dün gördüğüm kimsenin hatırlama imgesiyle (görüntüsüyle) karşılaştırarak evet
ya da hayır diye kesin bir yanıt verebilirim. Ancak algılamış olduğum objeleri hatırlayabilirim;
ama, hatırlamada obje algılanmaz, imge, objeden edindiğim ya da edinebileceğim imge
karşımda yer alır. 32(Kuranın zikir ifadesi)
·
Hatırlama, bundan önce de söylendiği gibi, geçmiş bir şeyin sadece geri dönmesi değildir;
böyle bir geri dönüş hatırlama dediğimiz şey olmazdı; çünkü hatırlama şimdiki bir şey için
değil, geçmişteki bir şey için bir bilgidir. Bu bilgide de biz eskiden algılanmış olanı gözönüne
getiririz. Hatırlama olmasaydı geçmişe ilişkin hiç bir şey bilemezdik; 33
Hatırlama «açıklanabilir»mi? Yani başka bir olguya geri götürülebilir mi? Hayır. Geçmişe ilişkin
bu bilincimizi, artık açıklanamayan nihai bir olgu diye kabul etmemiz gerekir; çünkü her
«açıklama» bir şekilde geçmişi, geçmişle ilgili bir bilgiyi kabul eder. 33
Hatırlama imgesi irademizin bir ürünü değildir; o, bilinçten ayrılmayacak bir niteliktir. Ayrıca
hatırlama, hatırlanan objeyi yalnız temsil etmekle kalmaz, onu betimler de, yansıtır da. 34

VARSAYIM VE TEORİ
John Stuart Mill'in mantığı hizmeti dokunmuş olan esaslı bir yapıttır, yalnız bir hatası var:
Varsayımın (hypothese) rolüne çok az değer vermiş, hatta diyebiliriz ki, bilimde kılavuz
düşüncenin yeri ile pek az ilgilenmiştir. 168 ERNST VON ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK

bir duyum ya da bir algı, bir sevinç duygusu ya da bir irade eylemi bedende, örneğin beyinde
değildir; algılar, duygular vb. bilinç olgularıdır. 178 ERNST VON ASTER BİLGİ TEORİSİ VE
MANTIK

Realite ile, deney dünyasıyla uğraşan başlıca bilimler, alışılmış sınıflamaya göre, şu şekilde
bölünürler: l) İnorganik doğa bilimleri -bugün tek bilim halinde kaynaşmış olan fizik ile kimya
bu bilimlerin temeli sayılır- 2) Canlı doğanın bilimleri ya da biyoloji bilimleri, 3) Psikoloji ya da
ruhsal olaylann bilimi, 4) Kültür bi1im1eıi -devletle, insan toplumunun, kültürünün formlarına,
bunların iktisat, hukuk, dil, sanat, bilim din gibi çeşitli yönlerine ilişkin bilimler, Bu dört grup
bilimin işlediği konular birbirinden bağımsız değildirler, belirli bir tarzda birbirlerine
bağlıdırlar; bundan dolayı da bu bilimlerden biri öteki belirli bir bilimi koşulu olarak
kullanır.172 ERNST VON ASTER BİLGİ TEORİSİ VE MANTIK

Bilgi, bilmeye olan ihtiyaçtan doğar insan hangi alanda bilgiye ihtiyaç hissederse O alanda bilgi
sahibi olmaya çalışacaktır. Öncelik aslın, varoluşun ve varoluş sebebinin bilgisi olmalıdır.
İnsan ise; âlemin semerat ve eczasından olduğundan, onda dahi meyl-ül istikmalden bir meyl-
üt terakki mevcuddur. Bu meyl ise telahuk-u efkârdan istimdad ile neşv ü nema bulur.
Muhakemat 10
Hem de nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki: Kim bir şeyde çok tevaggul etse; galiben başkasında
gabileşmesine sebebiyet verir. Bu sırra binaendir ki: Maddiyatta tevaggul eden, maneviyatta
gabileşir ve sathî olur.Evet herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise
maneviyatı göremez... Muhakemat 12 ---Bugünkü Bilimin yaptığı gibi

İnsan bilginin ve bilebilmenin sınırları olduğunu da bilmelidir.

İstidad-ı beşerin kameti, netaic-i efkârı teşerrübünden tekebbür ederse, o şeriat dahi tevessü’
ederek ebede teveccüh eder. Muhakemat 133(Beşerin vücudu fikirlerden beslenerek nasıl
gelişir ve büyürse şeriat da genişleyerek sonsuzluğa yönelir) Özetle Şeriat-ı Muhammediye
(a.s.m) bir cilt gibi olup, bedenin genişlemesine göre rahatlıkla uyum sağlayan ve mahiyetini
muhafaza ederek genişleyebilen bir özelliğe sahiptir. İnsanların kanunları ise elbiseye anlık
giydirilen elbise gibidir. Bedenin genişlemesine ayak uyduramayan ve devamlı değişmeye
veya yamalamaya maruz kalan bir özelliktedir.
Yunan’dan Aristo mantığını almakta tereddüt etmeyen İslâm, çağdaş Batı’nın diyalektiğinden
de faydalanacak elbette. Faydalanacak ama, geri kalmış ülkelerin ahmakça hayranlığı içinde
bir tılsıma sarılır gibi değil. Bu Ülke Cemil Meriç 180

İnsanın tümüyle yeni, ilk kez gözlerinin önüne doğan, ama açıkça fark edemediği bir görevi
var, bilgiyi bir araya getirici bütünlüğe ulaştırmak ve içgüdüsel kılmak, öyle bir ödev ki bu, onu
ancak şimdiye dek, sadece yanlışlarımızı bir araya getirdiğimizi ve tüm bilincimizin
yanlışlarımızla ilişki kurduğunu kavrayabilenler görebilir. Şen Bilim 34

Bilimin amacı üstüne.- Nasıl? Bilimin en son amacı insana olabildiğince çok haz, olabildiğince
az rahatsızlık verecek, ha? Nasıl olacak peki, ya haz ve rahatsızlık birbirine sıkı biçimde bağ
lıysa, birini olabildiğince edinmek isteyen, diğerini de olabildi ̆ince edinmek z o r u n d a ise,-
"göklere yükselme coşkusunu" öğrenmek isteyen, aynı zamanda "ölüm üzüntüsüne"
hazırlamansı gerekiyor? Şen Bilim 34

WAGNER
Ah! İnsan tıkılıp kalırsa bir müzeye
Ve yaşamı ancak tatil günlerinde görürse,
O da ancak dürbünle, uzaklardan sadece,
Nasıl yönetebilir dünyayı sözlerle? Faust 43

eğitim Zihni malumatlarla doldurmak değildir; eğitim bir zihnin kendini yaratmasına, dünyanın
yaşamına etkin ve dinç bir katılımcı haline gelmesine yardım etmek demektir. 287 Speculum
Mentis ya da Bilginin Haritası Robin George Collingwood
Duyumun geçici olmasına karşın, düşüncenin sonsuz ya da geçici- Ötesi olması felsefenin
sıradanlığıdır: Duyum Hemen Kavrar, düşünce her yerde ve her zaman kavrar. Bu nedenle,
Zihni duyusal Yeti ve Düşünsel Yeti olarak ikiye ayıran soyut psikoloji, bize çelişkili bir biçimde
bir ayağı zamanda diğer ayağı sonsuzlukta duran bir adam resmi sunar. 272 Speculum Mentis
ya da Bilginin Haritası Robin George Collingwood

1-Anlamak İçin Bilgi ve Birikim;

4. ٣ ‫ِكَتاٌب ُفِّص َلْت آَياُتُه ُقْر آًنا َع َر ِبًّيا ِلَقْو ٍم َيْع َلُم وَن‬

«Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı
olmak üzere Arapça okunarak, ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. (3)»Fussilet
Bilen bir toplum için ayetleri açıklanmış Arapça okunan bir Kitab'dır."

Amaç ve hedeflere, çeşitli hareketler ve akıllara, çevre ve çağlara, psikolojik durumlara ve


ruhların değişik ihtiyaçlarına uygun olarak ama tutarlı ve yerinde bir tarzda ayetleri ayrıntılı
biçimde açıklanmıştır. Bu kitabın en belirgin karakteristik özelliği olan yukarıda işaret ettiğimiz
hususlara uygun olarak ayetler uzun uzun açıklanmıştır. Arapça bir Kur'an olarak "bilen bir
toplum için" bilme, öğrenme ve ayırt etme yeteneğine sahip bir toplum için ayrıntılı biçimde
açıklanmıştır.

٤٣ ‫َو ِتْلَك اَأْلْم َثاُل َنْض ِر ُبَها ِللَّناس َو َم ا َيْع ِقُلَها ِإاَّل اْلَع اِلُم وَن‬

«Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onları ancak bilenler anlayabilir (43)» Al-Ankabut

Nitekim kalpleri ve akılları gerçeği algılamaya kilitli Kureyş kabilesine mensup bir grup müşrik,
bu örneği küçümsemiş, alay konusu yapmışlardı. "Muhammèd'in Rabb'i sinekten, örümcekten
söz ediyor" demişlerdi. Bu şaşırtıcı tasvir, duygularını sarsıp harekete geçirmemişti. Çünkü
onlar akıllarını kullanmıyor, gerçekleri bilmiyorlardı! "Onların anlamını bilgililerden başkası
kavrayamaz."

٥٢ ‫َو َلَقْد ِج ْئَناُهْم ِبِكَتاٍب َفَّص ْلَناُه َع َلى ِع ْلٍم ُهًدى َو َر ْح َم ًة ِلَقْو ٍم ُيْؤ ِم ُنوَن‬

«And olsun ki Biz onlara bir Kitap getirdik, inanan bir millet için yol gösterici ve rahmet olarak
onu bilgiyle uzun uzun açıkladık(52)» Al-A'raf

«... ala ilmin...» ifadesi failin hali olması durumunda, «Onu (Kitab-ı) en mükemmel bir şekilde
bilgimize göre açıkladık» anlamına gelir. Mefule hal olması durumundaysa, «O (KitabJ birçok
ilmi kapsadığı halde onu açıkladık» anlamına gelir.

Bazı kıraat alimleri, -Fassalna- (açıkladık) fiilini -Faddalna-(üstün kıldık) şeklinde okumuştur.
Bu okuyuşa göre ayetin anlamı, «Onu bir ilme göre, (diğer kiiablara nazaran) üstün
kıldık» olur.

Müfessirler den bazıları da, fiilin -faddalna- okunması durumunda, -ala- harf-i cer'inin illet
(sebeb) bildireceği görüşündedirler. Nitekim « ala ma hedâkum Size doğru yolu
gösterdiğinden dolayı Allah kendisini yüceltmenizi ister» ayetinde de, -ala- illet (sebeb)
bildirmektedir. Bu yüzden sözkonusu ifadenin anlamı şu şekilde verilir: «Kendisinde bulunan
bir ilimden dolayı o (kitab-ı) üstün kıldık.» Yani o kitab diğerlerinde bulunmayan bir ilmi
içermektedir.

Bazı müfessirlere göre, fiil ister -Fassalna- ister -Faddalna-okunsun her iki halde de -ala-
hazfedilmiş bir kelimeye bağlıdır. «Ci'nahum» kelimesindeki -hum- zamirine hal olması
durumunda ise ifade, «ilim erbabından kendilerine gelenin anlamını- bildikleri halde, onlara
Kitab-ı getirdik» şeklinde anlaşılır
5. Özelden Genele Gitmemek;

6. Farklı İlim Dalları; tarih coğrafya fizik psikoloji

İşaretül İcaz. Hikmet e Ulaşmak

٢٢ ‫َو َلَّم ا َبَلَغ َأُش َّد ُه آَتْيَناُه ُح ْك ًم ا َو ِع ْلًم ا َو َك َذ ِلَك َنْج ِز ي اْلُم ْح ِس ِنيَن‬

Erginlik çağına erince ona hikmet ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle«
mükafatlandırırız (22)» Yusuf

٤ ‫َو ِإَّنُه ِفي ُأِّم اْلِكَتاِب َلَدْيَنا َلَعِلٌّي َحِكيٌم‬

«Şüphesiz o, Bizim katımızda Ana Kitap'ta mevcut, yüce ve hikmet dolu bir Kitap'dır(4)»
Az-Zukhruf

٢ ‫َتْنِز يُل اْلِكَتاِب ِم َن ِهَّللا اْلَع ِز يِز اْلَح ِكيِم‬

«Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır(2)»Casiye---Hilafet

١‫َتَباَر َك اَّلِذ ي َنَّز َل اْلُفْر َقاَن َع َلى َع ْبِدِه ِلَيُك وَن ِلْلَع اَلِم يَن َنِذ يًرا‬

«Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta


ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere
kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir(1)»

Furkan-Fark-------

Şarkiyatçılık Edward W. Said

II .

Silvestre de Sacy ve Ernest Renan: Akılcı Antropoloji ile Filoloji Laboratuvarı

bilginin görmek olduğuna -deyim yerindeyse, tamgörüm olduğuna- inanıyordu ama onlardan
farklı olarak, bilgiyi yalnız saptaması değil, şifrelerini çözmesi, yorumlaması, en zoru da
ulaşılabilir kılması gerekiyordu.138

---Bu topluma kuranı anlayabileceğini söylemeli ve bu nun da yollarını göstermeliyiz.--


Bir sözcüğün yaşamının maceralarının anlatıldığı bir kitap yazılsa ne harika bir şey olurdu! Hiç
kuşkusuz bir sözcük, hangi olaylar için kullanıldıysa onlara dair çeşit çeşit izlenimle yüklüdür;
kullanıldığı yerlere bağlı olarak, farklı insanlarda farklı türden izlenimler uyandırır; ama bir
sözcüğü üçlü ruh-cisim-etkinlik görünümüyle ele almak daha müthiş bir şey olmaz mı? 142

Modern kültürdeki (Renan'ın filolojik dediği bir kültürdür bu) filoloji mesleği, gerçeklik ile
doğanın açıkça görülmesini, dolayısıyla doğaüstücülüğün defedilmesini, doğa bilimlerindeki
keşiflere ayak uydurulmasını sürdürmeyi hedefler.143.

Bilgin-tarihçi, farklı, yabancı, ırak olanla karşılaşmalı, adeta bir dramanın gelişmesini izleyen
bir seyirci ya da vahiy inişine tanıklık eden bir mümin gibi yüzleşmeliydi onunla. 148

Bilgi, bilmeye olan ihtiyaçtan doğar insan hangi alanda bilgiye ihtiyaç hissederse O alanda
bilgi sahibi olmaya çalışacaktır. Öncelik aslın, varoluşun ve varoluş sebebinin bilgisi olmalıdır.

Bilge, uzmanın tek katlı" bilme tarzı"na çekilmeye Rıza göstermez. Çünkü bu takdirde daha
yüksek bilgiyi elden kaçırır. Seyyid Hüseyin nasr İslamda Bilişm ve Medeniyet 27

Bilgiyi aklın sınırları içerisine hapsetmek insan aklını nihai bilici kabul etmektir.

Sezgi melekesi yani ruh, arıtılıp parlatıldıkça manevi dünyanın gerçeklikleri görülebilir. Büyük
usçu Aristoteles'in kendisi, bir yerde" bilgi, bilenin haline göredir" der. Seyyid Hüseyin nasr
İslamda Bilişm ve Medeniyet 36

Calvino-kulak Mevlana kuranın güzelliği

Şarkiyatçılık Edward W. Said

---her şeyi yoğun doğaüstüyle irtibatlandırmak doğal olanı anlamağa engel olmuştur---

Chirol'ünki gibi görece popüler Şark açıklamalanna Eli e Faure,Şarklılar akılcı olmayı, bilgi ve
olgusallık teknikleri geliştirmeyi öğrenmedikleri sürece, Doğu ile Batı arasında herhangi bir
rapprochement [yakınlaşma] olamayacağını ileri sürer.264 Şarkiyatçılık Edward W. Said

İslam Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi Nakib el-Attas

İslam'da bilgi- el- ilm, marifet, ilm- çok önemli bir yer tutmaktadır. Sadece kur'an-ı Kerim'de
bilgiye 800'den fazla yerde Atıf vardır. Üstelik insan bizzat bilgiye dahi zulüm etmemelidir,
ona dahi adaletsiz davranmamalıdır, Yani onun faydasının sınırlarını bilmeli ve bu sınırları ne
aşmalı ne de ondan eksik kalmalıdır. İnsanın kendi nefsine faydasına göre bu bilginin öncelik
sıralamasını bilmesi , nereye kadar gidileceğini, neyin elde edilebileceğini ve neyin de
edilemeyeceğini bilmesi, doğru bilginin, tahminin ve teorinin ne olduğunu bilmesi gerekir.
Bilenle ilişkili olarak da Adalet, bilginin her bölümünün, bilinenin bilende Bir uyum ve ahenk
sağlayacağı bir biçimde doğru yerine yerleştirilmesidir. Hangi bilginin nereye ve nasıl
yerleştirileceğini bilmeye de Hikmet denir. Aksi takdirde düzensiz bir bilgi ve disipline Tabii
olunmadan bilgi arayışı karışıklığa- kaos- neden olur ve bu da insanın nefsine karşı
adaletsizliği-zulm- doğurur.

Her insan, karanlığın çepeçevre kuşattığı uçsuz bucaksız bir denizde bir ada gibidir. O insanın
nefsinin tattığı Yalnızlık mutlaktır çünkü o bile kendi nefsini tamamıyla bilmemektedir. Bu
temsili örnekten 1. Tür bilgiye göre bazı temel koşullar çıkarabiliriz. Bu çıkarımlardan birincisi
kendisinin bilinmesi için kendisi hakkında bilgi veren kişinin bunu arzulamasının gerektiğidir.
İkincisi böyle bir bilginin verilmesi için aynı seviyede bir varlığın gerektiğidir. Bunun nedeni
fikirlerinle hislerin muhaveresinin mümkün ve de anlaşılabilir olmasındandır. Üçüncüsü, ona
yaklaşmaya ve onu tanımaya müsaade edilebilmesi için bilmeyi arayan kişinin o bilinmeyi
arzulayanın kabul edeceği muaşeret kurallarına farz ve davranışlarına uyması gereklidir.
Dördüncüsü, onun kendisi hakkında bilgi verişi, diğerinin samimiyetinin, bağlılığının ve alış
gücünün artık sınanmayacağı bir makamdan sonra- bu öyle bir merhale, öyle bir makamdır ki
içinde bu ikili arasında çok sıkı ve içli dışlı bir mahremiyet, bir yakınlık kurulur- edindiği Güven
duygusuna dayanır. İşte benzer ve hatta tıpkısı bir tarzda tanrının vereceği bilgi için de aynı
şey söz konusudur. 96

Birinci Bilgi, Varlık’ın ve varoluşun gizemini açar ve insanın kendi nefsi ile Rabbi arasındaki
gerçek ilişkiyi bildirir. 97

İnsan için Böylesi bir bilgi, bilmenin nihai maksadıyla alakalı olduğundan bu bilginin ön
gereklerinin bilgisi de bunu takiben 2. tür bilginin ana ve esas temeli haline gelir. Zira tek
başına ikinci tür bilgi, birincinin yol gösterici esprisi olmadan insanı hayatında Dosdoğru bir
şekilde yönlendirmez. Sadece insanı sonsuz ve amaçsız arayışlar labirentine sokar, kafasını
karıştırır ve şaşırtır. Fakat 1. Ve en yüce bilgiye ulaşmada insan için bir sınır vardır, ikinci tür
bilgi de ise böyle bir sınır yoktur. Çünkü devamlı bir kuşku ve şüphe içerisindeki entelektüel
aldatmaca ve kendini kandırma ile tahrik edilen Doymak bilmez bir merak burada her zaman
olacaktır. 98

İslam için bilgiyi aramanın amacı arayan kişiden iyi bir- insan-ortaya çıkarmaktır. 99

bilginin tanımlarından birisi de bir şeyin varlığını sebebini-cause- bilmektir, Zira sebebin
bilgisi sebep olunan şeyin-müsebbeb- bilgisine götürür. 109

Bilgiye saygıyla, tevazu ile yaklaşmak gerekir. Amacı, nedeni ve istidadı göz önüne almadan,
bilginin herkese açık olduğunu düşünerek bilgiye sahip olunamaz. 117 ---abdest diz çökme
kıble

İslam Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi Nakib el-Attas

İslam'ın Aptallar için inmiş bir din olmadığını unutmamalıyız. Bu, İslam'ın bilgisi ve İslam
dünya görüşü hakkında bilgiyi devamlı tazelememiz ve daima sahte yorumlara karşı ihtiyatlı
olmamız ve her zaman İslami dünya görüşünün ve doğru İslam bilgisinin düzeyine yükselmeye
çalışmamız gerektiğini ifade eder. 119
Meseleyi anlamak ve ona çözüm bulmak için düşüncelerimizin kafi derecede teçhiz
edilmesinin ön şartı; bireyin akıl, Fazilet, ruh hakkında nihai son ve Gaye hakkında bilgiye
sahip olmasıdır. 123

Şimdilerde içerisinde bulunduğumuz çağda Sinsice yükselen en büyük tehdit bilgi üzerine
olanıdır. Bugünkü bilgi huzur ve adalet yerine insan hayatına Bunalım getirmiş bir bilgidir. Her
ne kadar mutlak doğru imişcesine boy gösterse de gerçekten şüphe ve şaşkınlığın bir
ürünüdür. 141

Sonucunda eylemi-amel-doğurmayan bilgi faydalı bilgi olmayacağı gibi bilgisiz eylemin de bir
değeri yoktur.152 İslam Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi Nakib el-Attas

İslam Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi Nakib el-Attas

Farz-ı kifaye olan bilgiye İslam tarihi, kültürü, medeniyeti, düşüncesi ve İslam'da bilimlerin
gelişimi üzerine oluşturulacak bilgi de ilave edilmelidir. Ayrıca bu kategoride İslam açısından
Karşılaştırmalı Dinler ve Batı kültürü ve uygarlığı üzerine programlarda Müslümanların
geçmişte günümüzde ve de gelecekte İslam'la cedelleşen kültür ve uygarlığı tanımaları gayesi
ile düşünülmelidir.163

Tefsir,Bir ifadenin ne anlama geldiğini bulmak ve açıklamak iken tevil o ifadenin en temelde
Ne demek istediğini anlamaktır.170

Müslümanlar tüm bilginin Tanrıdan geldiği hususunda hemfikirdirler. Ayrıca bu bilginin geliş
biçiminin ve onu alan ve yorumlayan melekelerin duyuların da kesin olarak aynı olmadıklarını
biliyoruz.180

Anlam esas bilgi:" mahlukat düzeni içerisinde nesnelerin uygun yerlerini bilmek" demektir,
Öyle ki bu bilme varlık düzeni içerisinde tanrının doğru yerinin bilmeyi beraberinde
getirecektir. 181

SONUÇ:

bilgi, islam'a ve ilk dönem Müslüman düşünürlerin belirlemesine göre Allah'tan gelir ve Selim
duyular Sadık haber selim akıl ve Sezgi -mükaşefe- kanallarıyla elde edilir. 210

Gerçek şeriat uygulaması, Kur'an veya sünnetin her buyruğun gerisinde, onun varlık
sebebinin, onu ilham etmiş olan ilke'nin ve uygulanmış olduğu tarihi şartların araştırılıp
bulunmasını zorunlu kılar. Hatta dahası, bu girişimlerden her birinin Kurani Vahyin bütünü
içine oturtulması gerekir. 70 İslam ve İnsanlığın Geleceği Roger Garaudy

Her ne zaman biz Kur'an'dan bir parçayı apayrı olarak sırf dış yani Lafzi anlamıyla ele alır,
Allah’ın Aşkınlığını hesaba katmaz, bir sembol, bir istiare veya bir benzetmenin söz konusu
olabileceğini unutursak, Kur'an kelamına hiçbir şekilde Sadık kalmış olamayız. Biz ona sadece
kendi insan zekamızın eksikliklerini yüklemiş oluruz. 79 İslam ve İnsanlığın Geleceği Roger Garaudy

İslam ve İnsanlığın Geleceği Roger Garaudy


Yeni dünyanın mayası olmak için, bu dünyanın bütününe çok iyi nüfuz etmek gerekiyor.
Kur'an ölülerin gözleriyle okunmayacak olursa,7. Yüzyıl'da olduğu gibi bugün de manevi
parçalanma içinde bulunan medeniyetlere Tekrar yeni bir ruh verebilir.

İslam ve İnsanlığın Geleceği Roger Garaudy

Şimdinin ve geleceğin bütün meselelerinin halledilmiş ve bugünün meselelerine cevap


verebilmek için geçmişin formüllerini ezbere bilmenin yeteceğine gururlu bir şekilde inanmak
kadar hiçbir şey, Kur'an'ın dinamik dünya hiçbir şey ile asla bağdaşmaz. 149

Batı kültürüne, bilimlerde pozitivizm ve insani ilişkilerde de bireycilik egemendir. O yüzden


artık Batı kültürü hayata ve tarihe bir anlam ve bir amaç veremez. 158

Her ayetin, tarihinin bir anında, bir halkın karşısına çıkmış somut sorunlara cevap vermek
için" inmiş" olduğu, bu ayetlerin ebedi değerinin kesinlikle soyut bir formül olmasından değil
de, canlı bir soruya canlı bir cevap niteliği taşımasından ileri geldiği ve her ayetin bizi
kendisinden hareketle günümüzün canlı sorularına canlı bir cevap bulmaya çağıran ebedi
sorgulama değerini bizim için, 14 asır sonra dahi, muhafaza ettiği Unutulmazsa. 191

İslamda Bilim ve Medeniyet S.H.Nasr

İbn sina; ailecek buharaya taşındıktan sonra mükemmel bir eğitim görmüştür. Babası henüz
on yaşında gramer, edebiyat, hatta biraz kelam öğrenen, Kuranı ezberleyen bu üstün
yetenekli oğlunun her konuda en iyi hocalardan ders almasını sağlamıştır. İbn sina on sekiz
yaşına geldiğinde, zamanın bütün ilimlerini öğrenmiş
bulunuyordu.

İbn sina, doğduğu yeri terk etmiş ve iranda kentten kente dolaşmaya başlamıştır. Bu gezgin
hayatı ömrünün sonuna kadar sürdürmüştür. ( gezginlik) (47)

İslamda Bilim ve Medeniyet S.H.Nasr

395/1005 yılında Fatımi halifesi el hakim kahirede darul ilm’i yaptırdı. Burada matematik ve
fizik öğrenimi yapılıyordu. (bugünkü medreseler?) ve bazı kayıtlara göre kütüphanesinde bir
milyonun üzerinde kitap vardır. (71)

İslamda Bilim ve Medeniyet S.H.Nasr

Yüz bin insan içinde sadece bir bilen bulunabilir. Bu adamın bildiği yüz bin şey için de sadece
birini yazması gerekebilir… bu yüzden Hz. Muhammed’ten daha doğru Hz. Ademden bu yana
eşyanın mahiyetini öğrenmiş her kişi, bu bilgisini alim birisiyle kurduğu şahsi ilişkisi sonucunda
elde etmiştir. (nesefi/ keşfül hakaik) (330) (bilginin kaynağı insan)

----mürşid hoca üstad/yalnız sınırlamayan ön açan

İnsan için bilgi; bilinendeki fark edilmeyenin ortaya çıkışı-çıkartılışı ya da bilinen bilgiden farklı
bir bilgiye ulaşımdır. Insan bilgiyi çoğu kere kopyalar. Asıl olan çaba gösterip bilgiye
ulaşmaktır. Bazen insanın kendisi ulaşır bazen de ulaşanın bilgisine ulaşılır. ulaşanın bilgisine
ulaşan kopyalamak yerine anlamak ve gerekiyorsa yeniden yorumlamak yoluna gitmelidir.

Bilgi Allah’tandır, Adem'e bilgi ,insana bilmediğini öğretendir, meleklerin tesbihatı

Bilinç; kişinin nesne ile kendisi arasında bir bağlantı kurmasıdır. Varlığın anlamı bu bağlantıyla
sağlanabilir. Hz Peygamber aleyhisselamın hira'da yaptığı bu bağlantıyı sağlamaya alışmaktır.

Çoğu kere sözler, sözcükler anlatılmak isteneni ifade edemezler. Söyleyen anlatmak istediğini
bir söze, sözcüğe indirgemek zorunda kalır. Kur'an seçtiği kelimelerle anlatmak istediğini daha
geniş yelpazede anlatır. Bazen Arapçanın dışında kelimeler seçilmesinin sebebi de bu olabilir.
Okuyucu ya da dinleyici söylenileni söylenildiği kadar anlarsa eksik anlar. Söylenmek istendiği
kadar anlamaya çalışmalıdır.

Kur'an'da bilginin üç sunum şekli vardır:

1- işaret

2- beyanat

3- tafsilat

Görünende görünmeyeni görmeye başladığınızda ortaya şahitlik ve gaybe iman çıkacaktır.

Hakikat ve mecaz

İki denizin birleştiği yer iki bilginin birleştiği yerdir. Musa Hızır

RUSKİN SUSAM VE ZAMBAKLAR

Ayrıca yazarda kayda değer bir şeyler varsa bunları birden öğrenebileceğinizi sanmayın; Hatta
eserin tamamını anlayabilmeniz için aradan uzun bir zaman geçmelidir. Bu sadece yazarın
söylemek istediklerini söylemediğinden ya da fikrini doğru kelimelerle aktarmadığından
değildir, kendini ifade edemediğinden de değildir, ilginç bir şekilde, bu bilgileri gerçekten
isteyip istemediğinizi anlamak için üstü kapalı ve kinayeli bir şekilde aktarmasından dolayıdır.
Ne bunun nedenini ne de akıllı insanların en derin düşüncelerini her zaman gizlemelerine ne
den olan bu amansız ketumluğu anlayabilmiş değilim. Bu kişiler bu düşünceleri size yardım
edercesine ver mezler, sadece bunları hak ettiğinizden emin olduktan sonra bir ödül olarak
verirler. 76 RUSKİN SUSAM VE ZAMBAKLAR

keli meler üzerinde titizlikle durmayı ve onların ne anla ma geldiğini hece hece hatta harf harf
anladığınızdan emin olmayı alışkanlık haline getirmeniz gerektiğini söylüyorum. Harflerin birer
işaret olma bakımından birbirlerinden ayrıldıkları ve kendilerine özgü tınıları olduğu içindir ki;
kitapların incelenmesine "edebiyat" denildiği gibi milletlerarası bir anlaşmayla bu işin için de
olan kimselere "kitapların ya da kelimelerin adamı" yerine "harflerin adamı" denir. Belki bu
tesadüfi terimler dizinini gerçek bir olguyla ilişkilendirebilirsiniz. Britanya Müzesi'ndeki tüm
kitapları okuyup da (tabii o kadar yaşayabilirseniz) tamamen "kara cahil", Ö̈ ğrenimsiz bir kişi
olarak kalabilin,ir,iı:.. Fakat iyi bir kitabın on sayfasını harfi harfine, gerçek bir titizlikle
okursanız sonsuza dek bir nebze de olsa eğitimli kişi olursunuz. 78 RUSKİN SUSAM VE
ZAMBAKLAR

Nasıl gerçek bilgi aklımıza ilk gelen bilgi değil de disipline edip tecrübe ettiğimiz bilgiyse,
gerçek duygu da ilk hissettiğimiz değil de disipline edip tecrübe ettiğimiz duygudur. 97 RUSKİN
SUSAM

Batı felsefesinin yöntemleri olan modern bilimsel yöntemler “René Guénon'a, ruhun
ilerlemesini sağlayacak yöntemlere bütünüyle ters yöntemler olarak gözüküyordu. O
yöntemlerde insan tabiatının alanını aşmayan bir düşünsel alıştırma olduğunu düşünüyordu,
oysaki metafiziksel bilgi tabii yaşamın ötesine yükselmektedir. "İnsan oraya insan olarak
ulaşamaz, fakat normal durumlarında insan olan ve aynı zamanda başka bir şey olan ve beşeri
varlıktan daha üstün bir varlık olan insan olarak ancak o noktaya ulaşabilir." Diyordu.”
MODERN DÜNYANIN BUNALIMI 14

“Varlığın sadece geçici bir anlık değişiminden ibaret olan eylem, kendinde ilkesini ve yeterli
sebebini bulunduramaz. Eğer eylem normal alanın ötesinde bulunan bir ilkeye bağlanmıyorsa,
sadece saf bir yanılsama olacaktır. ” MODERN DÜNYANIN BUNALIMI 60

“mutlak" olmadan "nisbî"; "zorunlu" olmadan "olağan"; "değişmeyen" olmadan "değişim";


"birlik" olmadan "çokluk" anlaşılamaz, ayrıca imkânsızdır. ” MODERN DÜNYANIN BUNALIMI
62

“Aristo için fizik, metafiziğe göre "tâlî'dir, yani fizik metafiziğe bağlıdır. Fizik aslında doğadan
üstün olan ve doğa yasalarında yansıyan ilkelerin tabiat alanındaki sadece bir uygulanışıydı.
Ortaçağ "kozmolojisi" için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Modern anlayış ise aksine bilimleri aşan
her şeyi inkâr ederek veya en azından onları "bilinemez" diye ilan ederek ve tabi onları
hesaba katmayarak, ki bu pratikte onları inkâr anlamına gelir, bilimleri bağımsız kıldığını iddia
eder. MODERN DÜNYANIN BUNALIMI 70

“Batılıların genelde, böyle anlaşılan bilimle uğraşmaları salt bilim için değildir: Onların özellikle
amaçladıkları, alt düzeyden de olsa bir bilgi değildir. Onların amaçladıkları salt pratik
uygulamalardır. Bunun böyle olduğuna iyice kanaat getirmek için, çağdaşlarımızdan çoğunun
bilimle endüstriyi nasıl kolaylıkla birbirine karıştırdıklarını görmek yeter ve mühendisin, bilgin
tipini temsil ettiğini sananların sayısı günümüzde ne kadar çoktur. ” MODERN DÜNYANIN
BUNALIMI 71

“Çaresiz olarak nisbî alan içine sıkışmış ve bağımsız olduğunu ilan etmek istediği yerde sınırlı
kalmış, böylece aşkın hakikatle ve yüce bilgiyle her tür iletişimi gene bizzat kendisi kesmiş
olduğundan dolayı, bu bilim, gerçeği söylemek gerekirse, hiçbir şeyden gelmeyen ve hiçbir
şeye götürmeyen boş ve hayalî bir bilimdir sadece.” MODERN DÜNYANIN BUNALIMI 79
İnsanlık Allah’ı tespih eden varlığı yalnızca kendine hizmet eden bir nesne haline getirmiş ve
kendine tespih etmesini istemiştir.

Doğa bilimlerinde yaşanan muazzam gelişmeler, aceleci davranıp ruhun tahtından


indirilmesine ve yine aynı düşüncesizlikle maddeye taparcasına hayranlık duyulmasına neden
olmuştu; bugün iki dünya görüşü arasında açılan koca uçurum arasında bir köprü kurmayı
kendine görev edinen de yine aynı bilimsel bilgi ihtirasıdır. Dört Arketip - Carl Gustav Jung66

Dıştaki nesneler ilgiyi cezbettiği ve doğayla ilişkilerimizde yaşadığımız farklılaşmanın, dengeyi


kurmak için ruhla da yaşanması gerektiğini unuttuğumuz ölçüde tehlike de o kadar artar.
Dıştaki nesnenin karşısında onu dengeleyen bir iç nesne olmazsa, deliliğe varan bir kendini
beğenmişlik ya da özerk kişiliğin tümüyle yok olmasıyla birlikte dizginsiz bir materyalizm
ortaya çıkar ki, totaliter kitle devletinin ideali de budur zaten. Dört Arketip - Carl Gustav Jung
123
bölgeler arası basit alışverişten ziyade, belki )nların müşterek tarihi bağlamlarıydı. Bölgelerin her birinin kültürü etkisini
sürekli olarak kendi aslı merkezinin ötesine yayıyordu; böylece müştereken, hinlerce yıl, tüm bir ticarı teşebbüs ve
medenileşmiş tarih alanını bütün yönlere doğru genişlettiler. Hepsi, birikerek büyüyen coğrafi bir ticari ve kültürel
mübadele şebekesini ve her türden tekniğin birikerek çoğalmasını payl aştılar.

You might also like