You are on page 1of 2

‹L‹M NED‹R?

1. ‹lim, hiçbir ispata ihtiyaç duymaks›z›n do¤ru oldu¤unu bedihi olarak bize kabul ettiren ve kendisine
hiç bir itiraz pay› b›rakt›rmayan fleydir. ‹bn-i Mes’ud (r.a.) flöyle buyuruyor: «‹lim çok rivayetten ibaret
de¤ildir, ancak bir nurdur ve kalbe at›l›r.»
2. Bu noktadan hareketle ilim bir süreç belirtmekten ziyade bir sonuç belirtir.
3. ‹limle bilme aras›nda bir ayr›m yap›yorum ve ilmin bilme olmad›¤›n› söylüyorum.
4. ‹lim elde etmek için, yani bir sonuca varmak için malzeme görevini ifa eden fleye bilgi veya rivayet-
diyorum.
5. Dördüncü noktadaki tarife göre bilmenin-rivayetin malumat olmaktan öteye geçmek gibi bir
flans›n›n olmad›¤›n› söylüyorum.
6. Birinci noktaya dönerek, ilmin bilginin yard›m›yla elde edildi¤ini, ama bilginin bizatihi ilim
olmad›¤›n› anlam›fl oluruz.
7. Bilgi bir malzeme ise, bu onun (bilginin) yard›mc› bir unsur oldu¤unu gösterir.
8. Öyleyse bu yard›mc› unsur neyin yard›mc›s›d›r ki onun yard›m›yla ilim sahibi oluyoruz sorusu zaru-
rîdir.
9. ‹lim bir sonuç ise (2. madde), bunun bir fleyin sonucu olmas› da ha keza zarurîdir. Öyleyse ilim
hangi fleyin zarurî sonucudur?
10. Bir fleyin sonucu zarurî ise kendisinin de zarurî olmas› zorunluluk belirtir. Yani ilim zat› itibariyle
de zarurîdir.
11. E¤er ilim bir sonuç, bilgi de bizi bu sonuca ulaflt›ran malzeme ise ve biz bu malzemeye malumat
ad›n› veriyorsak, ilim ya içimizden veya d›fl›m›zdan gelen bir fleyin sonucudur.
12. ‹nsan Hz. Ali’ye göre küçük alem ise büyük insan dedi¤imiz alemdeki bütün unsurlar ve bütün
mânâlar da kendinde mündemiçtir.
13. Büyük insan dedi¤imiz alem esasen insan›n anlamas› ve anlafl›lmas› için bir misal olarak var ise,
insan›n d›fl›nda hiçbir fley vuku bulmuyor demektir.
14. Öyleyse onbirinci maddedeki ihtimallere göre ilim sadece içimizdeki bir fleyin sonucudur. Bu ise
ilmin bizde (içimizde) bilkuvve mevcut oldu¤unu gösterir.
15. ‹lmin içimizde bilkuvve mevcudiyetinden bahsediyorsak, onu icmalen (mahiyeti hakk›nda bir fley
bilmiyor olsak da) bilfiil hale getirmifl oluruz. (Burada ilimde icmal-tafsil diye bir bahis sözkonsudur.
Her icmal bilkuvvelikten bilfiilli¤e ç›kt›kça tafsilî olmaya do¤ru gidiyor demektir.)
16. Bu durumda ilim sahibi olmak bizde bilkuvve mevcut olan›n bilfiil a盤a ç›kmas› demektir ki, bu
da do¤rudan do¤ruya kendimizi keflfetmek anlam›n› tafl›r.
17. Keflfetmekten murat içimizdeki bilinmeyeni bilinir hale getirmek, yani a盤a ç›kartmakt›r.
18. Bir fleyin bilinir hale gelmesi onu bilgi konumuna dönderir. Bu durumda üçüncü maddedeki ayr›m
ile çeliflkili bir durum ortaya ç›kar.
19. Çeliflki ikili¤i do¤urur; ikilik ise eflyan›n tabiat›na ayk›r›d›r. Bu yüzden bilgi ve ilim bu noktada
birleflirler. Bu nokta bilginin ilim, ilmin de bilgi olarak tezahür etti¤i noktad›r. Yani ilim olarak elde
etti¤imiz sonuç, a盤a ç›kmas› itibariyle ayn› zamanda bir bilgi/malumat olur. Biz bu malumat› kulla-
narak yeni bir ilmin pefline düfleriz ve içimizde bilkuvve mevcut olan› aramaya ve onu a盤a ç›kar-
maya (bilfiil hale getirmeye), böylece de mahiyetini bilmeye/bilmifl olmaya yöneliriz.
20. Mahiyetleri bilmek demek içimizde bilkuvve mevcut olan ilmin bilfiil hale getirilmesi yani bil-
giye/malumata dönderilmesi/dönderilmifl olmas› demektir.
21. Ondokuzuncu madde gere¤ince ilim sayesinde bilgi sahibi oluruz. Elde ettiti¤imiz bilgileri yeni bir
ilim için malzeme olarak kullan›r›z. Bir yandan ilim sahibi olurken di¤er yandan da bilgimizi/malum-
at›m›z› ço¤altm›fl oluruz.
22. Bilinenden hareket ederek içimizde bilkuvve mevcut olan, fakat henüz bilfiil duruma gelmedikleri
için bilinmez halde olan ilme yöneliriz.
23. Bu yönelifli «Bilinenden hareketle bilinmeyeni ortaya ç›karma» diye isimlendirelim.
24. Bilinenden hareketle bilinmeyeni ortaya ç›karma faaliyetine «tefekkür» diyorum. (Bkz. Sh. 31’deki
Düflünce üzerine Notlar isimli makale)
25. Tefekkür bir faaliyet ise bir süreci ve her süreç de bir sonucu gerektirir.
26. Tefekkür sürecinin sonunda ortaya ç›kan fleye «fikir» diyorum.
27. Allah’tan baflka her fley bir zamana ve mekâna muhtaç oldu¤una göre fikir de bir zaman ve mekân-
da gerçekleflir. Zaten 23. maddede bahsedilen süreç buna iflaret etmektedir. Zaman her ne kadar mekân-
dan ba¤›ms›z olarak ifllese de bizim onun bu iflleyiflini anlamam›z onu ancak bir mekâna hapsederek
mümkündür. Bu bizim zaman bahsini müstakil olarak ele almam›z› gerektirir; yeri buras› de¤il...
28. Fikir tefekkürün sonucu ise bir bafllang›ç mekân›n›n olmas› zorunludur. Bu mekân hem tefekkürün
hem de fikrin bulundu¤u yerdir. Bunun ad›na da «müfekkire» diyorum.
29. Fikrin fikir, tefekkürün tefekkür ve bunlar›n mekân›n›n müfekkire oldu¤unu ne ile anl›yoruz?
30. E¤er bunlar› yine fikir veya tefekkür ile anl›yorsak, fikri ve tefekkürü bir fleye arac› k›l›yoruz
demektir. Öyleyse kendisine arac› gerektiren bir baflka fley daha vard›r. Bu nedir?
31. Yirdokuzuncu maddenin sonunda a¤z›m›zdan kaç›rd›¤›m›z bir ifade var: Anlamak... Öyleyse anla-
mak nedir ve neyi ne ile nas›l anl›yoruz sorular› da kaç›n›lmazd›r. (Sh. 41’deki «anlamak, anlaflmak ve
anlafl›lmak üzerine» isimli makaleye müracaat ediniz.)
32. Neticeye do¤ru yürüyelim: Bütün bunlar› yaln›zca ak›l ile yapar›z. Ak›l kelamc›lara göre Allah’›n
ilk yaratt›¤› fleydir. Bu ifade tasavvufta daha somut bir flekilde ifade edilir: Allah’›n ilk yaratt›¤› Nur-u
Muhammedî’dir. Her fley o nurdan neflet eder. Kelâm ve tasavvufun bu ifadelerini telfik edersek akl›n
bir nur oldu¤unu söyleyebiliriz. Di¤er yandan 1. maddede ‹bn-i Mesud’dan (r.a.) nakletti¤imiz cümle-
deki «ilim ancak bir nurdur» ifadesini hat›rlarsak ak›l ile ilmin nur oldu¤unu dolay›s›yla ikisinin de
ayn› fley oldu¤unu anlar›z.
33. Bir fleyin bir baflka fleyin ayn›s› oldu¤unu söylemek esas›nda o fleyin di¤er fley ile ayn› olmad›¤›m›
söylemek demektir. E¤er ayn› olsalard› iki fley olmazlard›. ‹ki ayr› fleyden bahsetti¤imize göre bir fleyin
bir baflka fleyin ayn›s› olmak demek o fleyin (mücerred) fleklinin ayn› oldu¤unu fakat (mücerred) muh-
tevas›n›n ayr› oldu¤unu, dolay›s›yla mutlak aynilik olmad›¤›n› anlar›z. Ak›l ve ilim aras›ndaki aynîlik
de bunun gibidir.
34. ‹lk yarat›lan›n ilim de¤il ak›l oldu¤unu ve her fleyin bu ak›ldan (Nur-u Muhammedî’den) neflet
etti¤ini bildi¤imize göre nur olan ilmin nur olan ak›ldan intiflar etti¤ini anlar›z.
35. Allah nurun nurunun nurudur. Ak›l nurun nuru... ‹lim ise sadece nur. Nur bilinmeden, yani nur
sahibi olunmadan, nurlanmadan, nurun nuru, nurun nuru bilinmeden de nurun nurunun nuru bilinemez.
Baflka bir ifadeyle: Allah olmadan akl›n, ak›l olmadan da ilmin ifade edebilece¤i hiç bir anlam yoktur.
Bunlar bilinmeyince de biliyorum dedi¤imiz her fley sadece cehlimizi ifade eder. (Bkz. Miflkat-ül
Envar, ‹mam-› Gazzali, 1. Fas›l)
36. Nurun nurunun nurunu bilmek ise onun bilinemezli¤ini bilmektir. Böyle olunca kul Allah’›n biline-
mezli¤ini bilmek için nurun kapsad›¤› bütün alanlar› bilmeli ki, O’nun bilinemezli¤ini bilsin ve O’nun
karfl›s›nda ilelebet cahil kalaca¤›n› anlas›n.
37. Demek ki, ilim kiflinin Allah’a nisbetle cehlini bilmesine yarayan vazgeçilmez mukaddes nurdur ve
kalbe at›l›r, at›lm›flt›r, at›lacakt›r, halen at›lmaktad›r.
38. Bize kendini bedîhî olarak kabul ettiren ve hiçbir itiraza mahal b›rakmayan nur bu nurdur.

fiair diyor ki:


«Anlamak yok çocu¤um, anlar gibi olmak var;
Ak›l için son tav›r, saçlar›n› yolmak var...»
(NFK)

EK:

Miflkat-ül Envar Fas›l 1

You might also like