You are on page 1of 3

Bir şeyi bilmekle bu bilgiyi bilince çıkarmak ayrı iki şeydir; bildiğimiz şeylerin ancak küçük

bir bölümü bilincimizin şu andaki aktüel kapsamını meydana getirir. 25

Descartes'tan beri, kendini bilmenin şüphe edilemez bir kesinliği olduğu, buna karşılık
dışımızdaki objeler dünyasının bilgisinden şüphe edilebileceği önermesi hep ileri sürülmüştür.
25

fenomenal objeleri ken dilerine indirgediğimiz real objeler (cisimler ve nitelikleri vb.) için
bütün dediklerimiz şüphe götürür ve kanıtlanmaları gerekir. Bunun gi bi, kendimize dair
ifadelerimiz, niteliklerimiz, bilinçlenmeyen yönle nmiz de, doğrudan doğruya apaçık olan
alana değil, şüphe alanına girerler. 26

Tarkosky hatıra filmi 23-25 dklar

objelerin gö,rünüşlerinin bizim davramışlarımızla değiştiğini, ortaya çıktıklannı,


kaybolduklarını, sonra yeniden göründüklerini söylemiştik. Beni, bedenim de içinde olarak
çevrele yen bu cisimler dünyasının, kendisini algılamayınca da varolmakta devam edeceğini
nereden biliyorum? 26

nedensellik kanununa, yani her varolanın bir nedeni olması gerekir önermesine dayanılır. O
halde algıların, bildirdiği görünüşle rin de bir nedeni olması gerekir. Buna karşılık birbirleriyle
bağlantı halinde bulunan algı objelerinin nedeni ni bilincimizin dışında, dolayısıyla real bir dış
dünyada aramamız ge rekir denmiştir. 27

Fenomenler bize çok belirli bir biçimde, yani dı �arı dan bilincimize sokulan şeyler olarak
verilmemiş olsalardı, algı fenomenlerinin arkasında real bir dış dünyanın saklı olduğunu söyle
yemezdik. Zaten kullandığımız «verilmiş» deyiminde bile bu anlam gizlidir. Gözlerimi açınca,
isteyeyim istemeyeyim, renkli objeyt karşımda bulurum. 28

Rüyalara va hayalgücünün ürünlerine gelince, bunlar da algılarda daha önce verilmiş olması
gereken materyalden yapılmışlardır. Bu «verilmiş olma»da, bir dışarıdan verilmişlik, yani bir
dış dünyaya, bilinçten bağımsız olan bir dünyaya bir ilişkinlik vardır.fenomenlerin veril miş
olmalarında, bilincin dışındaki bir dünyaya bir ilinti vardır. 29

Suya bir değnek so kulunca değnek kırılmış·gibi görünür; ben de onu kırık bir değnek ola rak
görürüm. Ama bu algının yanlış olduğu besbellidir; çünkü değnek gerçekte kırılmamıştır,
yalnız kırılmış gibi görünmektedir. Bundan dolayı da bana değneği kırılmış olarak gösteren
algı yanlış bir algıdır. 31

Bir obje görüyorum ya da bir ses işitiyorum. Sonra bu objeyi artık görmediğim, bu sesi artık
işitmediğimde onları «hatırlayabilirim» Hatırlamak nedir? Hatırlama algılanmışın geri
dönmesi değildir. Bir objeyi hatırlarken, onu algılamadığımı çok iyi bilirim. Ama yine de
üzerinde hüküm verebilirim, onu başka objelerle karşılaştırabilirim. Bana birisinin fotoğrafı
gösterilip «dün gördüğün kimse bu muydu?» diye sorulsa, bu soruyu fotoğraftaki görüntüyü
başka bir görüntü ile, dün gördüğüm kimse_nin hatırlama imgesiyle (görüntüsüyle)
karşılaştırarak evet ya da hayır diye kesin bir yanıt verebilirim. Ancak algılamış olduğum
objeleri hatırlayabilirim; ama, hatırlamada obje algılanmaz, imge, objeden edindiğim ya da
edinebileceğim imge karşımda yer alır. 32(Kuranın zikir ifadesi)
·

Hatırlama, bundan önce de söylendiği gibi, geçmiş bir şeyin sade ce geri dönmesi değildir;
böyle bir geri dönüş hatırlama dediğimiz şey olmazdı; çünkü hatırlama şimdiki bir şey için
değil, geçmişteki bir şey için bir bilgidir. Bu bilgide de biz eskiden algılanmış olanı gözönüne
getiririz. Hatırlama olmasaydı geçmişe ilişkin hiç bir şey bilemezdik; 33

Hatırlama «açıklanabilir»mi? Yani başka bir olguya geri götürülebilir mi? Hayır. Geçmişe
ilişkin bu bilincimizi, artık açıkla namayan nihai bir olgu diye kabul etmemiz gerekir; çünkü
her «açıkla ma» bir şekilde geçmişi, geçmişle ilgili bir bilgiyi kabul eder. 33

Hatırlama imgesi irade mizin bir ürünü değildir; o, bilinçten ayrılmayacak bir niteliktir. Ayr
ıca hatırlama, hatırlanan objeyi yalnız temsil etmekle kalmaz, onu be timler de, yansıtır da. 34

1 1 . VARSAYIM VE TEORİ

John Stuart Mill'in mantığı hizmeti dokunmuş olan esaslı bir yapıttır, yalnız bir hatası var:
Varsayımın (hypothese) rolüne çok az değer vermiş, hatta diyebiliriz ki, bilimde ktlavuz
düşüncenin yeri ile pek az ilgilenmiştir. 168

---kuranı anlayabilmek için kuranın metodunu anlamak gerekir.

Realite ile, deney dünyasıyla uğraşan başlıca bilimler, alışılmış sınıflamaya göre, şu şekilde
bölünürler: l) İnorganik doğa bilimleri -bugün tek bilim halinde kaynaşmış olan fizik ile kimya
bu bilimle rin temeli sayılır- 2) Canlı doğanın bilimleri ya da biyoloji bilimleri, 3) Psikoloji ya
da ruhsal olaylann bilimi, 4) Kültür bi1im1eıi -devlet le, insan toplumunun, kültürünün
foımlarına, bunların iktisat, hukuk, dil, sanat, bilim din gibi çeşitli yönleıine ilişkin bilimler,
Bu dört grup bilimin işlediği konular birbirinden bağımsız değildirler, belirli bir tarzda bir
birbirleıine bağlıdırlar; bundan dolayı da bu bilimlerden bi ri öteki belirli bir bilimi koşulu
olarak kullanır.172

Canlı organizmalar canlı cisim' lerdir; cisim olmak bakımından da geometrinin, fizik ile
kimyanın kanunlarına bağlıdırlar; biyoloji, fizik ile kimyadan, kendisi için zorunlu olan
yardımcı bilimler olarak yararlanır; üstelik hayatın kanunlarının tamamıyla fizik, kimya
kanunlarına indirgenmesi, hayat fenomenlerinin. fiziksel-kimyasal nedenlerle kavranması
mümkündür- ilkece mümkündür. 172

Ruhsal olaylar canlı vücuda bağlıdırlar-hiç olmazsa bu böyle görünüyor-. Yalnız canlı
varlıklar algılarlar, duyarlar, iradeye sahiptirler. Bu yüzden psikoloji nin, yardımcı bilim
olarak biyolojiye, fizyolojiye mutlaka ihtiyacı vardır. 172

Devletler ve kültürler in sanın ve insan eylemlerinin varlığını gerektllir. Tek tek insanların ey
lemleriyle devletlerin varlığı gerçekleşir, kültür yaratılır.172

bir duyum ya da bir algı, bir sevinç duygusu ya da bir irade eylemi bedende, örneğin beyinde
değildir; algılar, duygular vb. bilinç olgularıdır. 178

You might also like