You are on page 1of 2

HEM HIRİSTİYAN, HEM YAHUDİ: EBİONİTLER

Hristiyanlık tarihi genellikle Pavlus’un şekillendirdiği doktrinin gelişimi olarak karşımıza çıkar. Ancak
Pavlus, Hz. İsa’yı dünya gözüyle görmediğine göre ondan önce ve onun anladığı Hıristiyanlığın dışında
başka bir Hıristiyanlık daha var olmuş olabilir mi?

Tarihçilere göre, Hz. İsa’nın yaşadığı din anlamındaki asıl Hıristiyanlık, Pavlus’tan önce var olup onun
etkisi dışında oluşmuş ve devam etmiş olan, Hz. İsa’nın Kudüs’teki havarileri etrafında gelişen
Hıristiyanlıktır. Pavlus’un tebliğ ettiği Hıristiyanlık ile Kudüs’teki havarilerin ve cemaatin yaşadıkları
birbirinden oldukça farklı dinlerdir.

İlk defa erken dönem Hıristiyanlık tarihçisi Iraneus (130-200) tarafından zikredilen ve İbranice
‘fakirler’ anlamına gelen ‘Ebionit’ kelimesinin kökenine dair farklı görüşler yer almaktadır. Bununla
beraber tarihçilerin ortak kanaatine göre bu isim Pavlus öncesi dönemden itibaren var olan ve
sonraları Pavlus doktrinine karşı çıkan, Hz. İsa’nın ilk cemaati için kullanılmıştır.

Ancak bu ilk cemaat sonraki devirlerde yaşayan Hıristiyan yazarlarca Ebionitler isminin dışında başka
isimlerle de anılmıştır. Bunlardan biri de ‘Nasuralar’dır. Kaynaklarda Hz. İsa ve ona tabi olan ilk
cemaat Nasuralar adıyla bir Yahudi-Hıristiyan cemaati olarak takdim edilir ve Ebionit mezhebinin bu
cemaate tabi olan bir şahıs tarafından kurulduğuna işaret edilir.

Ebionitler Hz. İsa gibi menşe olarak Yahudi toplumunun üyeleriydiler. Yahudi şeriatine tamamıyla
bağlı olup bu dindeki Cumartesi yasağı olarak bilinen Şabat kurallarına uyuyorlardı. Aynı şekilde
Yahudiliğin bayramlarını kutlama yanında helal ve haramlara uymaya da riayet ediyorlardı.
Yahudilerle aralarındaki en önemli fark ise Hz. İsa’yı bir peygamber ve Mesih olarak kabul etmeleriydi.
Ancak onların ‘mesih’ anlayışı, Pavlusçu ‘Mesih anlayışındaki’ İsa’nın uluhiyeti fikrine karşı çıkıyordu.
Sıkı sıkıya bağlı oldukları Eski Ahid’in dışında kendilerine ait bir İncilleri vardı. Bu cemaatin özellikleri
arasında zikredilen diğer bir nokta ise zahidane (asketik) bir hayatı tercih etmiş olmaları nedeniyle et
yememeleri ve hayvan kurban etmemeleridir.

Başlangıçta, Kudüs ve civarında yaşayan bu cemaatin bir kısmı Kudüs’ün 70 yılında Romalılarca
işgalinden sonra Yahudilere karşı girişilen katliamdan kaçmayı başarır. Hıristiyan tarihçilerin verdiği
bilgilere göre cemaat 4. yüzyıla kadar yoğun olarak Ürdün’ün kuzeybatısında yer alan Pella (bugünkü
Tabakât Fâhil kasabası) şehrinde ve Suriye’nin bugünkü Şam ve Halep şehri ile güneydeki Golan
(bugünkü er-Rahmâniyye yerleşim alanı) civarında yaşamıştır. Bu tarihten itibaren 7. yüzyıla kadar bir
bölümü Kudüs’e dönmüş, diğerleri Hıristiyan Doğu Roma’nın baskılarından kaçarak dağınık biçimde
Sasani İmparatorluğu topraklarında ve Arap Yarımadası’ndaki Hicaz bölgesi dahil farklı yerlerde
varlıklarını devam ettirmişlerdir.

Kimi araştırmacılar Hz. Peygamber’e biat etmeden önce Hıristiyan olan ve İslam’a yakın bir hayat tarzı
süren Selman Farisi gibi kişilerin Ebionitler ve Nasuralar olarak isimlendirilen cemaatin devamı
niteliğinde olduklarını belirtmişlerdir.

Hz. İsa’nın ilk cemaatini oluşturan Ebionitlerin özellikleriyle Hz. İsa öncesi dönemden itibaren
varlıklarını devam ettiren heterodoks Yahudi cemaati Nasuraların özellikleri karşılaştırıldığında,
paralellik düzeyinde benzerlikler görülür. Bu ise Hz. İsa ve onun ilk cemaatiyle resmî kilise tarafından
‘heretik’ kabul edilen Nasuralar akımı arasında yakın bir irtibatın olduğunu göstermektedir ki, bu da
Kur’an’daki Hıristiyanları ifade etmek için kullanılan ‘Nasârâ’ teriminin menşei konusunda önemli bir
ipucu vermektedir.

Kaynak: İsmail Taşpınar. Derin Tarih / 2013 Nisan. sy. 13; s. 88-91.

You might also like