Professional Documents
Culture Documents
Hep İleri Aylık Sosyalist Dergi 1997 Sayı - 002
Hep İleri Aylık Sosyalist Dergi 1997 Sayı - 002
. ': r 1
- v >> ♦
- .»
a t.
4s.
v,«- /
Yalçın Küçük î - *
ı / Yorgunlar Savaşı
<*#
Durmuş Tiryaki A .
k
^ Sendikalar Çelişkisi
Profesyonel Yöneticilik
Ahmet Soner
• / İpten Kazıktan
Kurtulmuş Bir Peygamber
Selim Selçuk
^ Edebiyatın Sonu
SAYI:2
A YIS
1 9 9 7
i
Bu sayımız
B u n d a n y e d i ay ö n c e Y a lç ın K ü ç ü k Y o l d a ş ’ın Ç O S f o r m ü la s y o n u y la a ç ık la d ığ ı
( Ç e v ik B ir, O n u r Ö y m e n , S ö n m e z K o k s a l) y e n i s iy a s a l parti h a z ır lığ ı g e ç e n s a y ı
m ız d a “O rd u ” b a ş lık lı y a z ıd a bir ç ö z ü m le m e o la ra k iy ic i b e lir g in le ş tir ilm iş ti.
A ç ığ a ç ık a n bu p artin in , tab an y o k la m a s ı d ö n e m in i g e r id e bırakarak, le g a l b ir ç a
lış m a a ş a m a s ın a g e ç m e s i, iç in d e b u lu n d u ğ u m u z a y ın k u ş k u s u z en ö n e m li g e l i ş
m e sid ir .
O lu m lu lu k la r ıy la o lu m s u z lu k la r ı iç iç e o la n bu s ü r e c in iy i k a v ra n m a sı v e ç ö z ü m
le n m e s i g e r e k m e k te d ir . B u n u g ö r e n a m a iy i ç ö z ü m le y e m e y e n bir ö r n e k A y d ın lık
ek ib id ir . A y d ın lık b ü y ü k b ir k o la y c ılık la şim d i o rd u n u n b a şın d a k ile r i iy i p a şa la r
o la ra k g ö r m e k le h er ş e y i a n la d ığ ın ı v e a n la ta b ild iğ in i d ü şü n ü y o r . C u m h u r iy e t’in
her d ö n e m in d e e n te p e d e k ile r i iy i v e k ö tü p a şa o la ra k a y ır m a v e "iyi" olan lard an
b e k le n tiy e g ir m e k o la y c ılık la r ı her türlü y a n ıls a m a s ıy la b ir lik te y a şa n m ıştır . O r
d u n u n katı h iy e r a r şik y a p ıs ı te p e d e b e lir le y ic i o la n a k la r y a r a tm a sın a k arşın alttan
g e le n e le k tir iğ in h ız la y u k a r ıy a ile t ilm e s in e d e im k a n v e r iy o r . G e lin e n n o k ta n ın bir
y a n ıy la z o r u n lu lu k v e r a s y o n e l bir n o k ta o ld u ğ u n u d ü ş ü n m e k g e r e k iy o r .
0 t e y a n d a n to p lu m u n g e n iş k e s im le r in d e o rta y a ç ık a n la ik y ü k s e lm e s m ı f sa v a şın ı
1 9 5 0 ’li y ılla r m s o n la r m a ç e k iy o r . E c e v i t ’in n isa n s o n u n d a m e c lis te y a p tığ ı k o -
n u şm a n ın İ n ö n ü ’n ü n “s iz i b en b ile k u rta ra m a m ” k o n u ş m a s ıy la k a r şıla ştır ılm a sı bu
ç a ğ r ışım la r ın tek il o lm a d ığ ın ı g ö s t e r m e s in e y e tiy o r .
F u ly a G ü rses bu s a y ım ız d a s o la s ız m ış d e m o k r a si g e r ic ile r in in p e ş in e d ü şü y o r.
H a in lerin g iz li ittifa k la rın ı d e ş ifr e e d iy o r . M ü c a d e le ta r ih im iz in v e d e ğ e r le r im iz in
s a h ip s iz k a lm a y a c a ğ ın ı g ö s te r iy o r .
A h m e t S o n e r v e S e lim S e lç u k bu s a y ıd a g e ç e n s a y ın ın e k s iğ in i f a z la s ıy la kapatı-
yoriar. S a n a t v e e s te tik b iz im m ü c a d e le a n la y ış ım ız d a h iç b ir z a m a n u n u tu lm arn ası
g e r e k e n bir alan d ır. A h m e t S o n e r ’in k la s ik ro m a n la r arasın d a d o la ş a n a k lı, o k u m a
işta h ı yaratıyor. S e lim S e lç u k is e y a la n c ı ra d ik a llerd en A h m e t A lt a n ’a k im s e m ü
d a h a le e t m e y in c e tarih çi o lm a s ın a k arşın d a y a n a m a y ıp ro m a n e le ş tir is i y a z ıy o r .
A h m e t A lta n ’ın y a n ısır a A h m e t Ü m it v e A y f e r T u n ç ü z e r in e b e k le n m e d ik bir
b a ğ la n tı kurarak y a z ıs ın ı ta m a m lıy o r .
Hasip Akgül
altındadır. Katilleri Kürdistan’a
taşıyanlar bunlardır.
Ünlü hikayedir; bir hristiyan bir
‘ASKER POLİTİKACILAR
Ne imam hatip okullarma karşı olanlar bunun bir
eğitim sorunu olduğunu düşünüyor ne de Refah öyle
düşünüyor. Refah, bunlar bizim adamlarımız, siz
bizim örgütleyicilerimizi kazıyorsunuz, diyor. Devlet bu
kavgada kendisinin yaptığı aletlerin üzerine
gidiyor.
TV Yalçın Kü-
çük’ün M ed
ise iki generalden alman kısa aktarmalardan kay
naklanıyor. Değerlendirmelerden birisi operas
yonları yöneten Çetin D oğan’a ait. Türk basını
T V ’de hazır ‘terör m inim um a indi’ diyor. Oysa Türk ordusuna
layıp sundu göre çatışma kabul edilebilir boyutlardadır. Diğer
ğu A tölye isim li tartışma programı, M ed TV izle
asker Alpay Tokat ise ‘biz askeri açıdan yapabi k
okullarına karşı yapılan tartışma bir eğitim tartış hedefleri, hem de işleyiş m ekanizm ası itibarıyla,
ması olarak görülmüyor. N e im am hatip okullarına ordunun ne yapmak istediğini aslında kim se anla
karşı olanlar bunun bir eğitim sorunu olduğunu m ış değil. İşin siyasi partiler sistem ine dayalı kıs
düşünüyor, ne de Refah Öyle düşünüyor. Refah mı çok önem li bir zaafı yaşıyor; Cumhuriyet tari
bunlar bizim adamlarımız, siz bizim örgüdeyicile- hinde ’4 6 ’lardan beri hatta 27 M ayıs, 12 Mart ve
rimizi kazıyorsunuz, diyor. Yani sosyolojik olarak 12 E y lü l’den çok daha fazla bir tükenişi yaşıyor.
bakacak olursak, devlet bu kavgada kendisinin Bana göre bu anlaşılabilir bir husustur. Sağıyla
yaptığı aletlerin üzerine gidiyor” değelendirm ele- soluyla m evcut partiler, Türkiye’nin hiçbir önemli
rinde bulundu. sorununa çözüm üretemediler. Ordu politika anla
“M usa Anter katledildikten 6 saat sonra Süleyman mında siyasilerden çok daha ilerdedir. Ordu res
Demirci ‘örgüt çatışm ası’ dedi. Bu demektir ki, men darbe yapmıyor, m ekanizm anın ikinci bir
Musa Anter öldürülmeden Önce başbakan Demirel özelliği var burada. Politikayı uygulam a araçla
bunu biliyordu. Türkiye’de V edat Aydın, Musa rında bir değişiklik var. Bana göre ordu, G enel
Anter türü bir öldürmeyi başbakandan icazet al kurmay ve sorumluluk düzeyindekiler, olayları
madan hiçbir memur yapamaz. M ehm et A ğar’ın ciddiye alarak şunu görüyorlar: M evcut siyasi
güveni de buradan kaynaklanıyor. kadrolar kesinlikle gereksizleşm iştir. Bu aşınma
Ü ç Kürt kızının kendisini patlatması, açlık grevleri dır, siyasi iktidarlann gereksizleşm esidir.”
ve 1 M ayıs direnişleri, bunlar Türk devletini zor “Ordunun yeni eğilim i nedir?” sorusunu yanıtla
ladı. Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor, Türk yan Öcalan, “A çık bir darbe kesin olarak düşünül
ordusu partileşiyor mu? M G K bir brifinge hazır müyor ve düşünüleceğini de sanmıyorum. Yeni
lanıyor, Kürt politikasını orada açıklayacak. İttihat m odel konusunda sanırım şöyle bir deyim kullan
ve Terakki gibi bir partileşmesi var m ı?” diye ko manın tam zamanı, asker politikacılar. Çok ilginç
nuşan K üçük’e telefon bağlantısıyla yanıt veren aslında, siyasi gelişm eyi, siyasi çözümü, siyasi
PKK Genel Başkanı Öcalan, ordunun bugünkü partilerin kendileri tıkıyor.
yaklaşımlarının önem li olduğunu belirterek, or Siyasette boşluk olm az, mutlaka birileri doldurur.
duda ortaya çıkan yeni öğeleri şöyle sırala Bir devrimci güç de olm adığına göre, en dinamik,
dı: “Y eni politik renkler, yaklaşım lar ve en önem en hazırlıklı, derli-toplu, bilinçli bir güç olan or
lisi de bir işleyiş m ekanizm ası var. H em politik dunun kurmay düzeyi bunu giderek doldurmaya
çalışacaktır.”
••
“Aydın gibi çok sert ve heyecanlı bir konuyu, genel aydınları Türkiye'ye topladıklarını anlatan Küçük,
olarak aydın ive Kürt aydınını tartışacağız” sö zle “Geçenlerde de Uluslararası Pen Türkiye’y e büyük
riyle 20 Nisan tarihli A tö ly e programını açan Kü bir heyet gönderdi, hapisteki aydınlarla dayanış
çük, Yaşar K em al’in yakın zamanlarda bir ödül mak için. Onları karşılamak için sadece Şanar
aldığını, M ed T V ’nin de ‘Kürt yazarı Yaşar Kemal Yurdatapan gitti, Şanar bir besteci, onları karşıla
ödül aldı” yorumunu yaptığını belirterek, “Yaşar yan bir yazar, bir aydın yoktu. Türkiye’de yazar,
Kemal Kürt olduğunu hatırladıktan sonra, bir sürü aydın bitti mi?" diye sordu. Programın diğer tar
ödül aldı. Yaşar Kemal bir Kürt yazarı m ı? Kürtçe tışmacısı Engin Erkiner,1990’lı yıllarla birlikte
bir tek sözcük yazm am ış birine Kürt aydını diye dünyada ve Türkiye’de sol aydının bittiğini belir
bilir m iyiz? Kimdir Kürt aydını v e bugün görevle terek, “Dünyada ve Türkiye’de sol aydının bugün
rini yapıyorlar m ı?” diye sordu. Programa katılan bir etkisi yok. Bugün Türkiye ve dünya aydınından
araştırmacı yazar Dr. Sıraç B ilgin, Kürt yazan ol birşey beklem em ek gerekiyor” diye konuştu.
ması için bir insanın Kürtçenin herhangi bir diya
ÇAY AN YAŞASAYDI
lektiyle yazmak zorunda olduğunu söyledi.
’SO’li yıllarda A ziz N esin ile birlikte bir aydın ini ÖDP’Lİ OLURDU!
siyatifi oluşturduklarını, dünyanın her yerinden “31 Mart tarihinde M ed T V ’de bir başka oturum
8
H e jjJ le r i Savı: 2
OsmanlI arması içinde egem enliği tasvir eden rak gelişm iş ve içindeki truva atı Türkeş tasfiye
çok sayıda sim ge içinde “tirkeş" önemli bir unsur edilmiştir. Demirel veTürkeş 27 M ayıs’ı hürriyet ve
olarak özenle yerleştirilm iştir. anayasa bayramı olarak hiçbir zam an kutlam a
Tirkeş, ok torbası anlamına gelm ektedir mış ve 1979-1980’deki son 27 M ayıslarda bunu
kutlamanın bölücülük olduğunu söylem işlerdir.
Tirkeş, cum huriyet dönem inde devletin gizli bir
12 Eylül’ün iptal ettiği 27 M ayıs’ın hürriyet ve aa-
sim gesi olm aya devam etmiştir. Altı ok her zam an
nayasa bayramı olduğunu şim di kaç kişi hatırlı
tirkeş ile birlikte düşünülm elidir. Türkeş’in İnö
yor? 27 M ayıs’la bakan olan Ecevit’in artık karşı
nü’ye, E cevit’e ve Evren’e düşm anlığı katliam ları
çıkması anlaşılır olsa bile bir kısım solun 27 Ma-
na, “ bu kadan yeterli” dedikleri için d ir ve salt g ö
yıs’ı, 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleriyle aynı
rüntüdedir.
kefeye koyması ve Türkeş-D em irel-Ecevit ile aynı
1930'lu yıllarda, devletin oturm a dönem inde, sıraya geçm eleri devletin çalışm a m ekanizm ala-
Kürtlerin ve kem alist hareketin köküne kibrit suyu nnı çözem em iş olmalarıyla açıklanabilir ancak.
dökülürken ve dış konjonktürde Hitler yükselir Bu mekanizmayı çözm ek ‘tirkeş’ ve ‘altı ok’un bir
ken, Nihal Atsız veT ürkeş devletteki resmi görev bütün olduğunu anlam akla başlar.
lerine rağm en yasalara göre suç oluşturan kafa-
Devletin ideolojik mekanizması bir saat sarkacına
tasçı-turancı yayınlar çıkarm aya ve gençler
benzetilebilir. İslamcılık da tıpkı ırkçı turancılık g i
arasında eylemli bir yaygınlığa ulaşm aya başla
bi devletin sıkıştığında yararlandığı bir ideolojidir.
mışlardır. Dil ve Tarih-C oğrafya Fakültesi’ndeki
Sol ise devletin kadro dönem inde yararlanıp ve
solcu Niyazi Berkes, Pervet Naili Boratav, Behice
rim aldığı 27 Mayıs” n ortam ında yaşadıklarından
Boran g ib i ilerici hocaların çalışm alannm hedef
sonra ‘Bir daha asla’ d ed iğ i bir yöneliştir. Devlet
seçilm esi ve bizzat Üsteğm en Türkeş’in başında
için bazen başvurulup koltuk değneği niyetine
olduğu faşist bir güruhça basılması 1940’lı yıllar
kullanılan bazen de öcü olarak gösterilip kendini
dadır.
doğrulatm aya yarayan bu yönelişleri kavram ak
1944’e kadar altı ok, ‘tirkeş’in içindedir. 1944’te bugün için son derece önem lidir. 1980’den sonra
Naziler S talingrad’da yenilip, gerilem eye başla pom palayıp geliştirdiği, 1996’da ise iktidan ver
yınca hepsini bir gecede toplatan İnönü, “ Buraya diği islamcılan öcü yapması, öcü sıralam asında
kadar yeterli” diyerek ırkçı-turancı güruhu m ah İslamcıları Kürtlerden daha öncelikli bir yere
kem ede yargılatmış ve bu dava diplom atik dikkati oturtması büyük bir değişikliğin olduğunun gös
toplam ası düşüncesiyle iç basında m anşetten in tergesi olarak alınmamalıdır. A ncak her şeye rağ
memiştir. men bir tavır değişikliğidir.
Tam am en Sovyetler’e yaranm ak için ırkçılann ce O iigarşik yapı 1960’lan tekrarlam ayacak bir bi-
zası kesilir. A ncak Sovyetler birliği de A n kara’yı inçtedir. A ncak halkı 1958-59’lann bilincine çe
savaştaki ikiyüzlü tutum undan dolayı eleştirir ve kecek bir atm osfer yaratm aktadırlar.
Ankara Antlaşm ası’nı iptal eder. Bu çok kısa süre
içerisinde Ankara bütün konseptlerini gözden Egemenler Türkiye’yi idare etmenin salt ideolojik
geçirir ve stratejilerini Am erikan eksenlerine otur yönelim lerle sözkonusu olm ayacağını 1960’larda
tur. İşte bu arada bu faşistlerin de beraat ettiği öğrenm işlerdir, 1970’lerde yükselen devrim ci ka
görülür. Başka zaman devlete lazım olacakları barışın karşısına, üst kadrolan N ato’nun içinde
düşüncesiyle hepsi eski ihtiraslanna kavuşturul eğitilm iş kontr bir hareketi koym ak zorunda kaldı.
muştur. Hareketin başına hep bunu anlatm aya çalışan
Türkeş getirildi. MC hükümetleri dönem inde baş
1960 27 M ayıs’ı dem okratik bir halk hareketi ola bakan yardım cılığına kadar yükseltildi. Türkeş’in
10
Mayıs 1997 Hep İleri Savı: 2
partisi böylelikle, neye düşm an olduğunu çok iyi rüyor, partinin sola kaymasını önleyen ve kendi
bilen, ama ne istediğini bilmeyen, vasatın altında yönetimini kolaylaştıran bir çizgi olarak görüyor
zekaya sahip gençlere büyük imkanlar sunan bir du. Bu gözyaşiannı başka türlü yorumlamak
hareket olarak büyüdü. İt ite, it kuyruğuna sırasını mümkün mü?
takip ederek Türkeş’e verilen Vur emri’ milliyetçi
M edya canlı yayınlarla verdiği bu cenaze töre
kadrolara iletildi. Fabrikadaki öncü işçiden, ay
ninde kendini kaybetti. ‘Efsane lider’, ‘Büyük baş
dınlara kadar uzanan solcu avı, böylece başladı.
b u ğ ’, sıfatlan tekrarlana tekrarlana verilen haber-
Faşistler devleti düştüğü zor durum dan kurtardı-
erde onun kanlı geçm işinden hiçbir televizyon
ar. Çok iyi iş gördüler. 2109 devrim ciyi öldürdü
kanalı sözetm edi. Sonradan cenaze heyecanı
ler. 1974’ten ’80’e dek süren bu kıyımda ölen altı
geçince Mehmet Ali Birand bile medyanın bu
bilim adamının kanlı cesetlerini aydınlann beynini
tavnnı eleştirdi: “ Belli ki hazırlıksız yola çıkmışlar
felç etmek için önlerine attılar.
ev ödevlerini yapmamışlar. Oysa bu tip canlı ya
Kenan Evren bu hizmete beş yıl içeride tuttuğu yınlar etrafı anlatmak değildir. 8-10 defa havanın
Türkeş’i beraat ettirerek teşekkür etti. İnönü ve ne kadar kötü olduğunu ne büyük kalabalık to p
Evren zamanında landığını tekra-
kullanıp zamanın ralayanlar mı is
da bıraktılar Tür tersiniz, duygu
keş’i. Ecevit ise sömürüsü yap
büyük bir hakbilir- manın dışında
ik ve ‘ özveri ile’ bir şey söyle-
bu işbölümünde meyenler mi
hep kötü rolün Türkeş hakkın
Türkeş’e, iyi rolün da ne düşünü
kendilerine veril yorsunuz’ soru
mesini doğru bul sunu yüz defa
madığını ortaya tekrarlayanlar
koydu. 1991'deki mı?” Köşe ya-
Sovyetler’deki bü zarlannın hepsi
yük çözülüş son istisnasız övdü-
rası Nato’nun ve er ve gözyaşı
ömür boyu Nato döktüler. Bir is
hizmetindeki Tür- tisna, Mine
keş’in misyonlan G .’nin Radi-
da değişince Tür kal’deki yazısıy
keş’e sistem için dı ve onun ar
de meşru, kalıcı dından
bir yer verilirken, Cumhuriyet ya
Ecevit onun aksat zarları birkaç
tığı şovenizmi tak gün sonra utan
viye, hatta temsil gaçça ve önce
yoluna gitti. üç paragraf
Onun cenazesin “Türk gelene
de yaşlı gözlerle ğinde ölünün
görülen Ecevit ardından kötü
Maraş’ta satırlarla söylenmez" iki
doğranan Chp yüzlülüğünü ağ-
sempatizanı Alevi- dalandırarak
erin, bombalanan “rahmetli biraz
« iT L E E f
Chp gençlik kolla- , da sertti" diye-
nnda bacaklannı,. bildiler.
ellerini, can-larını Daha sonra
bırakan genç değerlerin kemiklerini sızlattığını bi Med TV’deki Atölye programında Yalçın Küçükve
liyordu. Ama sınıf bilinci, böyle sızılarla ilgilen Apdullah Ö calan’ın değerlendirm eleriyle Türkeş,
mekten çok devletin bütünlüğünü sağlam ak için yerli yerine oturtuldu.
yıllarca kendine partner olmuş bir insanın cena
Tirkeş devlet armasında bir egemenlik sem bolü
zesinde gözyaşı dökm eyi uygun buluyordu. O
dür ve OsmanlI armasında resmen yeri vardır.
dönem Türkeş’in bu türden C hp’ye yönelimlerini
kuşkusuz Ecevit kendisine bir yardım olarak gö “ Boşluğu doldurulacak mı?” sorusu yersizdir.
11
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
Devlet bir restorasyon eşiğindedir. Böyle bir tor Kendine lider arayan M hp’nin diğer adayları ara
bayla devlet egem enliği armasını süsleyemeye- sında bu eblehin dışında bir katil, bir eroin kaçak
ceğini bilir. Bu savaşta kirlerin bir torbaya konup çısı, bir de Türkeş’le sadece mezara götüreceği
gömülmesi Türkeş’i bile kapsadı. Bu kadar kir- ortak sırlan olduğunu söyleyen bir nazi eskisi var.
enmeleri bile savaşı kazanmalarına yetmedi. Son kongrelerinde Nazım’dan şiirler okuyan. Se
★* * zen Aksu’ya Doğu’dan yükselen ışık siparişleri
verdiği ortaya çıkan Türkeş sırtındaki “ok torba-
Lider iddiası ile ortaya çıkan Tuğrul Türkeş Nuriye
sı”nı yenilemeye çalışıyordu.
Akm an’ın “ Dokuz tşık’ı, sayar mısınız” sorusunu
yanıtlayamıyor. Ziya Gökalp, Arvasi, Atsız gibi Sistemin uzun süre yararlandığı'bu mekanizma
Türkçü teorisyenlerden habersiz olduğunu ortaya nın yenilenmesinden beklediği bir umar yok. Bu
koyuyor. Kendini Blair’e benzetiyor. O nunda üç yeneçeri güruhu tasviye oluyor. Şimdi içten içe,
kısa süre sonra açık açık.
12
Türkeş’i devlet mezarlığına koymak
devleti kirletmeyi sürdürmektir
ülkem iz, otuz yılık bir dönemde bir yükseliş ve aydınlanma tutkusuna binmiştir. Türk ve Kürt yoksulları,
emekten ve bağımsızlıktan yana aydınlar bu binişin savaşçıları olmuşlardır. Türk gericiliği bu aydın
lanma coşkusuna, bir yandan, katliamlar düzenleyerek ve bir yandan da kendikendisini kirleterek ce
vap vermiştir. İşte bu yüzden ülkemiz, hain bir içsavaşın ve eşi görülmemiş bir pisliğin girdabına atıl
mıştır. Albay Türkeş, bu öldürme ve pislik çalm a politikasının en önde gelen ajanlarından birisidir.
Faşist albayın ülkem izde devlet cinayetlerine ve devletin pislik üretme makinası oluşuna ilk tepkilerin
çıktığı bir zam anda ölmesi rastlantı değildir; pislikten beslenen nefesi ve öldürm e için çarpan kalbi,
henüz sadece katillerin isimlerinin sayıldığı bir zamanda kesilmiş ve durmuştur. Bu duruş, bilim seldir
ve bizi yeniden doğrulayan bir değere sahiptir. Türk gericiliği ve ülkemizin pislik fabrikatörleri faşist
albayın ölümünü bahane ederek kendileri için ağlamaya başlamışlardır. Bu toplu ağıt da bilimseldir.
Faşist Albay bir amerikan ajanı olarak 27 mayıs devrim ini yapan “Milli Birlik Komitesi" içine sızmış ve
az zaman sonra tasviye edilmiştir. Bunun dışında, ülkemizde, Prof. Tütengil, Doç. Cömert, Prof. Doğa-
nay. Savcı Öz ve pek çok ülkesever aydının katledildiği dönemin hükümetleri ve aslında ölüm maki-
nası olan “M illiyetçi Cephe" hüküm etlerinde, Necmettin Erbakan ile birlikte Süleyman Demirel'e
yardım cılık yapmıştır. Sinema oyuncuları türünden ismini değiştiren, Kıbrıs doğumlu bu faşist’in ya
şamında, hiçbir başarı ve insani bir işaret görülmemektedir; hep öldürmeye ve karanlığa girmeyi ser
gilem iştir. Hep bağımlıdır; hep VVashington'un ajanı olmuştur.
Ülkemizde başbakan yardımcılarının ulusal panteon’a gömülmelerine imkan veren bir hukuk düzeni
m evcut değildir. Bu o kadar açıktır ki, bugünün faşist hükümeti bile bu faşist albaya, “devlet mezarlığı"
denilen yerde bir mezar açamamış ve yanında, Ankara’nın bir avuç omanını keserek, bir yer bulmayı
tercih etm iştir.
Yaşadığı zaman insan öldürm eyi bir politika bilen bir kimsenin, kadavrasına bir yer bulabilm ek için,
bir faşist hükümetin, başkentin küçücük ormanını buldozerlerle tahrip etmesi, bu faşist albay'a ilahi
bir cezadır. Ancak bizim ilahi cezalandırm alarla yetinm em iz mümkün değildir; iktidarımızın İlk g ü -'
nünde, bu faşist albayın kadavrasını oradan kaldıracağımız kesindir.
Albay Türkeş, tetikçisi Çatlı, Kırcı, Drej Ali, Yazıcoğlu ve benzerleriyle aynı yere konmalıdır. Orada
yakın iktidanmızı beklem elidirler; iktidarım ızda, faşist albayın yokluğunda ve kalan tetikçilerini var-
ıklarında yargılayacağım ızdan kimse kuşku duymamalıdır.
Bu faşist albay m bu dünyadan göçm esini ülkemizin, pislik ve katliamlardan uzaklaşmasının işaret-
erinden birisi o arak değerlendirm ek durumundayız ve ben öyle değerlendiriyorum.
13
H e g jle r i Sa
Siâ
DÜŞÜK YOĞUNLUKLU
SAVAŞIN
LİMA OPERASYONU
Peru’nun başkenti L im a’da Japon görüntüler, dünyanın her yerinin bir mekten başka gücü kalmamıştır.
elçiliğini kontrollerinde tutan Tu- devrim ve karşı devrim çatışmasının Olumlu ya da değil, Haşşaşiyun’un
pac-Amaru gerillalanna ABD de alanı haline geldiğinin ispatıdır. bölge tarihindeki yeri önemlidir ve
eğitilmiş Peru özel timinin baskmı düzen sarsıcıdır.
geçtiğimiz günlerin en önemli ha- UTANMAZ LİVANELİ Uzun uzun Latin tarihi vaazetmek
berlerindendi. Pentagon kaynaklı Amerikan düşük yoğunluklu savaşı ve bölge tarihini boş geçmek yol
düşük yoğunluklu çatışm a konsepti- nın aleti olduğunu söylediğimiz te- değildir.
nin bu somut örneği ’SO’li yıllarda kelli basın, saldınyı, adeta milli za Çarpık tarih anlayışı nereye var
başlatılan, Sovyet sisteminin çözü ferlerimizden biriymiş gibi maktadır? Politikaya sıçramaz mı?
lüşü ile hızlanan karşı devrimci sal- karşıladı. Bunlardan Zülfü Livaneli, Tarih bakışındaki çarpıklığın poli
dınların son halkası oldu. Tekeller Milliyet gazetesindeki köşesinde, tik alana sıçrayışına yine A tılım ’dan
düzeni Şili’de Pinochet rejimiyle ilk herhalde “zafer” yetmiyor, bütün ki bir yazı-öm ek vermek yerindedir.
adımı atılan ve eylülist dönemde nini kusuyor. “Haşhaşiyun katilleri** “Öcalan-Küçük Görüşmesi Üzerine
Türkiye’de sınanarak yerleştirilen adh yazısında, Tupac-Amaru geril Eleştirel Notlar" üst başhğıyla ya
stratejisi ile dünyayı devrimci gele laları dahil bütün devrimci örgütle yınlanan "Tuzak” adh makalede,
neklere kapatmayı amaçladı. Geliş rin “Hassan Sabbah’ın afyonlanmış Yalçın Küçük’ün Hepİleri’nin bi
melerin eşzamanlılığı dikkat çekici cahil sürülerinden ibaret!" olduğunu rinci sayısında da yer alan “Ordu-
dir. 1973 Helsinki Nihai Senedi’nin yazıyor. Elinde alevi sazıyla ünlen Laiklik-Karanlık” yazılan tarüşılı-
imzalanmasının ardından açılan ka meye çalışan Livaneli, Hassan Sab- yor. Burada Yalçın Küçük’e ve gö
pıdan gelen ve dünyayı 1917 öncesi bah’ın Alamut Kalesi’nin bu top rüşlerine atfen, sık sık, “Şefik H üs
ne döndürmek amacım güden burju raklarda birçok alevi köyüne isim nü oportünizmi” ve “Sovyet modern
va siyaseti topyekün bir savaşı olarak konulduğunu bilmiyor; ancak revizyonizm” nitelemeleri yer alı
gündemleştirdi. Bir ucu Güney As Livaneli’nin utanmaz ve tüccar bir yor. Bir tek örnek bile yeterhdir, ya
ya’da, bir Güney A m erika’da ve halk düşmanı olduğu biliniyor. Ü n 'ü zının bir yerinde Y .Küçük’ten yapı
önemli düğüm noktalarından biri de böyledir. Geçtiğimiz günlerde, lan alıntı şudur: “Sovyet komüniz
olan bölgemizde ’SO’lerin ortasın A vrupa’da Livaneli ve Thodorakis minin Humeyni karanlığı karşısında
dan başlayarak, devrimden caydır için bir konser ilanı veriliyor. Bura İran komünistleri ve Kasumlu Kürt
ma siyaseti aynı anda yürürlüğe so da, “Geçmişte, her iki sanatçı da ül haraketine yaptığı kötülüğü hiç
kuldu. Sosyalizmi amaç olmaktan kelerinde uzun yıllar hapis yattılar ve kimse yapmamıştır.” Burada tartışı
çıkartan, yerine demokrasiyi koyan birçok yıl sürgünde yaşadılar” deni- lan nedir ve A tıh m ’ın sorunu nedir?
yöntem temelde uzlaşmayı tek açık hyor. Utanmaz, teneke sesli iki m üş Aulım'ın sorunu sadece “m odem
pohtik kapı haline getirme anlayışı teri için “uzun yıllar hapis” yalanı revizyonistlere” ve “sosyal em per
dır. uyduruluyor. İlanda devam ediliyor, yalistlere” ve de “Tudeh”e kom ü
1991 yılında T ürkiye’de, Devrimci “Livaneli Türkiye’de, Thodora- nist denilmesidir. Böyle tartışma
S o r a karşı girişilen operasyonda kis’in Yunanistan’da olduğu ölçüde olur mu? Böyle tarih bakışı olur mu?
kullanılan yöntem, C ia tarafından meşhurdur". Bununla da Livane-
yetiştirilen güçler tarafından uygu li’nin A vrupa’da hiç tanınmadığını Atılım, asıl sorununu ise yazının
lanmışa. Lim a baskınının da A B D ’- kabul elmiş oluyorlar. başında açıkça yazıyor: “..Küçük bu
de yetiştirilmiş özel timler tarafın ATIUMIN SORUNU yazılarında Kürdistan ve Türkiye
dan gerçekleştirilmiş olması, burju Aslında devrimci basında bu utan devrimi açısından tehlikeli olarak
vazinin topyekün savaşının iki ayrı maza cevabı verildi. Yalnız bunlar nitelendiri ebilecek bir dizi gerici ve
örneği olarak gözükmektedir. Ben dan A tıhm gazetesinde çıkan yazıda tasfiyeci değerlendime yapmış bu
zerlikler bununla da kalmıyor, Peru Tupac-Amaru gerillalarının Hassan lunuyor. PKK Önderliğince büyük
devlet başkanı Japon asılh ABD Sabbah’m gerillalarına benzetilme ölçüde paylaşılmamış olması halin
yanlısı, Türkiye başbakanı ABD sine çok kızılıyor. Uzun uzun uzun de bu değerlendirmeleri... önemse
kimlikli Amerikan politikası yanlı Latin Amerika sömürgecilik tarihi meye bilirdik."
sıdır. Operasyonların ardından her nin anlatıldığı Atılım’m makalesin Fazla söze gerek yok. Demek ki,
iki yerde de milliyetçi slogan ve de bununla da yetiniliyor. Tek başı PKK Önderliğine duyduklan sevgi-
marşlann söylenmesi, bayraklı gös na kızgınlık yol değildir. Korku ve ■de artış vardır ve bu durum Atılım'ı,
terilerin kam uoyunun gözlerinin içi kin de tarihseldir; Livaneli’nin tutu PKK ve A.Öcalan’ı Y .K üçük’ten
ne sokulması da ortaklıkları işaret mu egemenlerin binlerce yıllık tarih koruma gayreti içine sokmuştur.
eden ayrıntılardan bir kaçıdır. bilincini yansıtıyor. Yalçın Küçük PKK içinde bir güç
Terörist medyanın ekranlarına ve Sabbah’ın gerillaları uzun yıllar İran değildir, ayrıdır.
sayfalanna yansıttığı tüm dünyada dahil M ezopotam ya’da egemenlerin Ancak, Yalçın Küçük, npkı Abdul-
aynılaşmıştır. Kitleler “küreselle korkulu rüyası olmuştur. Selçuklu ah Öcalan gibi, çok halkh bir bölge
şen” çağımızda açıktan açığa bir şid düzeninin kurucusu vezir Nizam ül devrimcisi’dir.
detle tehtid edilerek, boyun eğmeye M ülk’ün öldürülüşüyle İran Selçuk- Besbelh doğru tarih bakışıyla yüklü
eğitilmektedir. Ekranlara yansıyan lulan çöküşe geçmiştir. B ağdat’ta ve daha politik olunmalıdır
ve filmlerdeki sahneleri aratmayan halifenin öldüreleceği günü bekle
14
Sendikaların Çelişkisi:
Profesyonel Yöneticilik
Asırlardır süregelen bir çelişkinin, emek-sermaye çelişkisinin ürünü
olan sendikalar şimdi başka bir çelişkinin veya açmazın
<ıskancındalar. Bunu sendikaların dramı olarak da anlamak
mümkün.
Tabanın söz ve karar Emeğin kurtuluşu yolunda; ilk, temel ve vazgeçilm ez önemde olan
sendikalar, nasıl oldu da adeta bir ayakbağı haline geldiler?
sahibi olmadığı, Bu sorudaki olumsuzuk yüklü çağrışımı belki yersiz bulanlar çıkabilir.
Zira, işçi hareketini ilerletmek, güçlendirm ek bakımından
eti(in denetim fayda umulan bir mekanizma hakkında bir çırpıda hüküm vermek
kolay olmasa gerek.
mekanizmalarının
Sendikalardaki zaafiyeti, ataleti hemen hemen sınıfa mensup herkes
yaratılamadığı her hissediyor, hatta dillendiriyor. Ama profesyonel yöneticilik o
denli kanıksanmış ve benimsenmiş ki dönüp buraya işaret eden pek
durumda iktidar; az insan var. işaret edenlerin çoğu da bilim adamlan. (Ki bu
makro veya mikro kapsamda; Tip’i çözümlerken “profesyonel devrim cilik" ekseninde
yıllar öncesinden derin tartışmalara giren Yalçın Küçük’ü,
ölçekte baskı Ernest M andel’i, Fikret Başkaya’yı anmam gerek). Ben burada
bizatihi omurgasını üye-yönetici-personel bileşkelerinin
somuru üreten bir oluşturduğu sendika kamuoyunu kastediyorum. (Yine burada
yaşayan sedikaoı kuşağımız içinde şu anki konumuna ilişkin
aygıttır. Baskı ve
tartışmaları saklı tuturak, sendikal deformasyona yönelik “yalın”
sömürünün bir eleştiriler geliştirilen Çetin Uygur’un hakkını teslim etmem
gerek). Deyim yerindeyse değineceğim “es” geçm e bazen işimize
dayanağı mülkiyet gelm ediğinden, bazen de “teşhis” yetersizliğinden ileri
geliyor, işimize gelmemesi bir yana, teşhis yetersizliği; biraz da
hakkı ise, bir sorunun sinsi bir “ur” ya da “iç kanama” özelliği
dayanağı da göstermesinden kaynaklanıyor sanıyorum. O halde önce,
profesyonel yöneticiliği var eden sebepler üzerinde durarak
yönetme hakkıdır. konuyu biraz da açmaya çalışalım.
Sendikalar ne zaman ki belli bir büyüklüğe ulaştılar, sürekli
Mülkiyet hakkının görev başında kadrolara ihtiyaç duymaya başladılar. Halen
tamamen ortadan yürürlükte bulunan iş ve sendikalar yasasının öngördüğü
süreçler ve yapılar oldukça merkezi bir özellik taşıdığından dolayı da,
kaldırılmasını yoğun bir merkezi yönlendirme gerekliliği ve rutin bir iş
yığılması ile karşı karşıya kalındı. Böyle pratik bir zorunluluk,
beklemeden de profesyonel kadro istihdamını getirdi. Zaman içinde
sermayeye karşı yürütülen uzun m ücadeleler sonucu elde edilen
yönetim hakkını halklann kullanılışını düzenleyen yasalar, tüzükler,
sınırlamak yönetmelikler, mahkeme kararlan vb türden belgeler düzenin mantığı
gereği karmaşık, katı ve ikircikli şekillendiler. Bunların
mümkündür. izlenmesi, doğru yorumlanması, gerektiğinde “ boşluklardan”
15
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
yararianılması, hiç kuşkusuz profesyonelliğin da disiplin ve otorite silindiri altında “uyum ” laştırıl-
yanaklarından birini oluşturdu. maktadır.
Asıl, emekçilerin-işçilerin kendilerini ezen, sömü Başlangıçta işçi sınıfının örgütsel ihtiyaçlarının
ren sosyal-ekonomik sistenn hakkında içinde ya karşılanması ya da ekonomik-politik amaçlarının
şadıkları ağır baskıcı şartlardan dolayı net ve bü ve mücadelenin etkinliğinin artırılması gibi haklı
tünsel bir görüş sahibi olmalarının zor oluşu gerekçelerle işyerlerinden koparılan ve profesyo
nedeniyle, hem bu düzenle hem de kurulacak ye nel olarak görevlendirilen işçiler; değişik maddi,
ni düzenle ilgiii düşünse! ve somut ilerleme sağla sosyal ve kültürel bir çevre ile tanıştılar. Dolayısıy
mak ve bu şekilde m ücadelenin sürdürülebilm ö- la bu çevrenin farklı atmosferinde, ortamında ne
sine doğrudan katkıda bulunabilm ek için, işçiler fes alıp-vermeye başladılar.
arasındaki “uygun” unsurların üretim dışına çıkar Sendika yöneticileri moral planda olduğu kadar,
tılmaları kaçınılmazlaştı. maddi olarak da büyük avantajlara sahip olabili
Bazı işçilerin üretimden alınarak sadece politik, yorlar. Büyük kentlerin “lüks" semtlerinde edinilen
ekonomik, kültürel ve örgütsel sorunlarla uğraş konutlar, özel şoför ve sekreterler ve binek araba
maları işçi sınıfının bilim sel'dünya görüşününün ları, cep telefonları, araç telefonları, önünde ceket
özümsenmesine, zenginleştirmesine olanak ver düğm elenen ve “ başkanım" diye hitap edilen bir
diği gibi, egemen sınıfa karşı mücadeleyi de etkin kariyer, medyatik şöhret, “iç dekorasyonu” yeni
hale getirebilir varsayıldı. Ne var ki, işçi sınıfının den ele alınmış ve oldukça şatafatlı hale getirilmiş
kollektif hafızasını; kollektif bilincini: kollektif eyle daireler ve erkin üç tekelinden “ para, bilgi, yönet
minin oluşup kökleşmesi bakımından öngörülen me tekeli” milyonlarca lirayı tasarruf edebilme
bir görevlendirm enin kalıcılaşması ile amacına yetkisi...
yabancılaşm a arasında yakın bir ilişki gözlen Öte yandan sendikacı, işçi olarak kaldığı sürece
mektedir. yararlanamayacağı, ortalama bir işçi için “hayal”
Yani, m ücadelenin daha etkin yürütülmesi için iyi sayılabilecek bir harcama ve tüketim seviyesine
niyetle “ icat” edilen profesyonel yöneticilik, süreç de kavuşuyor.
İçinde m ücadeleyi gerçek hedeflerinden saptıran Sözgelimi uçakla seyahat, uluslararası geziler,
bir olumsuzluğu da bünyesinde barındırıyor. Gi birinci sınıf otellerde yapılan toplantı ve seminer-
derek asıl amacın yerini alan, kendisini amaçlaş- er, kimi harcamalar için sendikanın kasasını kul
tıran bir araç haline geliyor. Kısaca, araç olmaktan lanma, seçkinlerin yararlandığı tesislerde tatiller
çıkıyor profesyonel yöneticilik. Böylece belirli bü gibi... Hal böyle olunca da bütün sendikalann tü
yüklüğe ve düzen-içi kurumsallaşmaya ulaşan züklerinde. kararlarında belirtilen grev fonlanna
bütün örgütler gibi, sendikaların yönetim kadrolan dayanışma fonlarına, kaynak bulunamıyor ya da
da tabandan kopmaya, kitleden uzaklaşmaya kişisel ihtiyaçlar aciliyet(î) taşıyabiliyor. Neticede
uğrayabiliyor. Birer işçi örgütü olması gereken örgütlülüğün abece’si olan dayanışma sözde ka-
sendikalar içinde, egemen düzenin hiyerarşi an lyor; sendikalaşma yolunda m ağduriyete uğra
layışı, ilişki tarzı, değer yargılan yerleşip gelişm e yan, işinden atılan işçi, kaderi ile başbaşa bırakılı
ye başlıyor. Özünde sermaye düzenini dönüştür yor.
me iddiasını taşıyan örgütler, kendi içlerinde
Profesyonel sendikacının çalışma ve yaşam ko
sömürü düzenini yaşatan tohumları, tipolojileri
şullarında görülen değişmeler, onu ister istemez
besler oluyorlar.
burjuva düzeninin “doğal" üyesi durumuna getiri
Eğer duruma dışardan bakılacak olursa, sonucun yor. Keza, materyalist felsefenin “m addi yaşam
pek o kadar “vahim ” olmadığı kanısına vanlabilir. bilinci belirler” önermesi hükmünü icra ediyor. Bu
Öyle ya, “Sendika yöneticileri seçimle ve belli bir durumda, böyle bir kişinin ya da kadronun işçi sı
süre için göreve getirilm ektedirler ve seçim le ge nıfının haklarından önce kendi konumunu ve sta
lenler örgütün tabanını oluşturan işçilerin iradesi tüsünü koruma kaygısına düşm esinden daha do
ne bağlıdırlar. Tabana hesap vermek durum un ğal ne olabilir? Profesyonel yöneticiliğin cazibesi
dadırlar. Hatta her an görevden de alınabilirler.” sadece akçalı ayrıcalıklarda değil, bundan daha
Teorik olarak böyledir. önemli moral avantajlarda düğüm lüdür. Bunca
Oysa uygulama, çok kez teorik durum a pek uy m addi-m anevi olanağı “tepm esi", tekrar eski işine
maz. Pratikte genellikle görülen işleyiş, sendika dönmeyi göze alması artık zordur. Geri dönmek
yöneticilerinin tabanın emrinde olması ve onun değil, dönme düşüncesi bile dayanılmaz hale ge
çıkarları doğrultusunda hareket etmesi değildir. lir. Sendika yöneticiliği gibi tatlı bir “iş”ten ayrıl
Tersine bir belirlenim ve ilişki geçerlidir. Taban, mamak, ayrıcalıkları kaybetmemek için her yo
sendika yöneticileri tarafından manüple edilm ek denenir. Kurnazlık, hile, ayak oyunları, şantaj...
te, pasif ve yönlendirilen bir yığın haline g e tiri- dahası her türlü ilkesizlik mübah sayılır>G^reki-
mektedir. Farklı tutum alışlar, diyalektik anlam da yorsa örgüt bölgesel, etnik, mezhepsel temelde
ateşleyici ve yaratıcı bir açıdan görülmemekte. parsellenir; sendika çalışanları içinde “özel me-
16
M ayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
m urlar” oluşturulur ve bunlar için hiçbir kura dayanağı da yönetme hakkıdır. Mülkiyet hakkının
standart, “sır" hüküm ifade etmez. Kısacası kon- tam am en ortadan kaldınlmasını beklem eden de
formist, kariyerist, etrist, filistinist davranış kalıpla yönetim hakkını sınırlamak mümkündür. İktidan
rı profesyonelliğe has eğilim ler olarak güçlenir. paylaşm ak bunun ön koşuludur. Aksi taktirde,
Çünkü, sendikacılığı meslekleştiren, sendikayı da sözde m ücadele edilen düzenin olumsuzluktan,
"ekmek kapısı” yapan bir nesnellik söz konusu o m ücadeleyi vermekle yükümlü işçi örgütlerinin
dur. zem ininde boy atar, dal budak salar. Artık dilden
Bu bağlam da, sürekli olarak profesyonel sendi- düşürülm eyen “ilerici” kavram ve sloganlar, “er
kacalık yapan ve elit bir hayat sürdüren sendika dem li” amaçlar, salt zevahiri kurtarmaya hizmet
cının, vaktiyle “ işçi” olmasının da anlamı ve kıy- eden paravan’a dönüşür.
met-i harbiyesi kalmamıştır. Bam başka ahşkan- Dikkat edilirse, işçiler belirli bir aşamadan sonra
ıklarla çevrelenmiştir. Bir zamanlar yararlı m üca kendilerine yabancılaşmış kişiler tarafından tem
deleler vermiş, özveri ve direnç göstermiş, gözü sil edilir hale geliyor. Dolayısıyla sendikacı em e
pek ve yiğit olması, belki, mazinin beyaz sayfası ğini satan işçilerle sermaye sahibi patronlar ya da
olarak anılar arasındaki yerini almıştır. Öyle ki ör işvereriler arasında bir tür “sim sar” gibi görünü
gütlenm ede en “önder” işçi için bile önce profes yor. “Yozlaşmış” , "bürokratlaşmış” , sendikacı ar
yonel kadro, araç tahsisi benzeri başka maddi tık kendi konumunu korumakla, sorunların çözü
özendiriciler belirleyici rot oynamaktadır. Hatta iş münü özdeş tutmaya başlıyor. Bunu ne kadar
çi sendikal tercihini bu türden vaadlere göre be ustalıkla başanrsa o kadar iş bitirici sayılıyor. Kı
lirlemektedir. Eğer bu durum bozulm a olarak ka saca profesyonellik bindiği dalı kesm eyecek ka
bul edilirse, bunu, bir de sendikal rekabetin dar "akıllılığı” içeriyor. Çünkü ayakta kalabilm ele
körüklediği muhakkaktır. ri, sosyal statü ve kariyerlerini sürdürebilm eleri,
Görülüyor ki bu onlan besleyen bir sınıfın varlığına bağlıdır. Bu
aşam ada sorun, ■ııı.ıııiiiıııııııııı»ııwwııiMiiww»iii .ii.» ı.^ ................. .... L............ -.......... nedenle hem iş
bir iyiniyet ya da çi haklannı. d e
“kasıt" sorunu ol Bürokratik yozlaşmaya uğrayan işçi mokratik to p
maktan çok, bir örgütlerinin profesyonel kadroları belirli bir lumsal haklan,
bilinç ve sosyal aşamadan sonra işçi sınıfmın kurtuluşu işçi sınıfının yü
konum sorunu, yolunda bir set oluşturmaktadırlar. ce amaçlan tü
bir başka deyiş Sendikalar, dışlarındaki kuşatmanın ya ründen slogan
le nesnel durum ları dillerinden
da yasal-nesnel şartların uzantısı olarak düşürmezler,
değişikliğinin kabul etmek durumunda kaldıkları
doğurduğu “tü hem de geçek
profesyonel yöneticilik eliyle yönlendirilir bir sosyal dönü
rev" olarak karşı
mıza çıkm akta
oldular. şümün önünü
dır. mmm kesebilm ek için
kıvranırlar. Zira bir sosyal devrimin kendilerini de
Belli bir sosyal statüye ulaşan ve otorite kullan devirm esinden, sömürücü sınıflarla birlikte kendi-
maya alışan sendika kadroları, özünde ne kadar erini de süpürüp atmasından derin korku duyar-
iyiniyetli ve davaya bağlı olurlarsa olsunlar, eski ar. Sendikaların siyasallaşmasının karşısına çık
noktaya, başlangıçtaki yerlerine dönm ek iste malarının, dar işyeri sorunlarına kilitlenmenin,
mezler. İşte böylece kendi yerlerini, sosyal statü ünlü “partilerüstü” şarkılarının, sorumlu sendika
lerini ve prestijlerini öncelikle koruma eğilimi, “ke cılık vaazlannın altında bu korkunun büyük payı
m ikleşm eyi” ortaya çıkarmaktadır. Kemikleşme vardır.
statikleşmeyle; statikleşme de statüko ile kenetle 4 9
nir. Sendikalarda bolca sözü edilen bürokratlaş- Özetle; bürokratik yozlaşmaya uğrayan işçi ör
ma olgusunun kaynağı buradadır. Nesnel-liğin gütlerinin profesyonel kadroları son tahlilde belirli
esaretine teslim olmuş iyiniyet ise bundan sonra bir aşam adan sonra işçi sınıfının kurtuluşu yolun
olsa olsa bürokratın “m asum ” luğunu anlatır. da bir set oluşturmaktadırlar. Nitekim yasalann
birçok kısıtlayıcı, yasaklayıcı hükümleri yanında
Bürokrasinin olduğu her yerde de “üst" kadem e profesyonel yöneticiliğin özendirici içerikleri,
de olanlar, “ aşağıdakileri” kendi iktidarlan ve çı
sendikal pratiğim izde ve belgelerim izde hemen
karları için kullanırlar. Alttakiler de üsttekilere bo yer bulmuştur. Yasaların mantığı, olabildiğince
yun eğerler. Bu, neredeyse eşyanın tabiatına pram idal bir yapıyı kurmaya, yani tabandan ku-
uygun bir yazgıdır. Tabanın söz ve karar sahibi rumlara, kurumlardan kişilere doğru bir yetki dev
olmadığı, etkin denetim mekanizmalannın yaratı- rini gerçekleştirm eye dönük olduğu için anlaşıla
amadığı her durum da iktidar; makro veya mikro bilir. Ve hatta Türkiye egemenleri açısından; hep
ölçekte baskı ve sömürü üreten bir aygıttır. Baskı bir işçi aristokrasisine ihtiyaç duyup da sömürge-
ve sömürünün bir dayanağı mülkiyet hakkı ise. bir erden transfer edeceği artık-değerin bir kısmını
17
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
kendi emekçilerine “sus payı" olarak dağıtıp sınıf sa vadede şu önlemler, sendikalara musallat olan
içi bir aristokrat tabaka yaratm akta zorlanan bir “çelişkiyi” aşm ada bir çözüm olabilir:
egemen sınıf açısından, bunu; profesyonel yöne
Bir: Tekrar seçilme süresini kısaltmak ve profes
ticilikle ikameye yönelmesi de normaldir. İlgili ya-
yonelliği tamamen geçersiz kılacak yöntemler
salann oligarşik bir amaç gütmesi bundandır za
aramak, olamıyorsa sayısını kısıtlamak. İki: Eleşti
ten.
rel, demokratik bilinç düzeyine ulaşmış işçilerin
"oparlayacak olursak; sendikalann yozlaşması, sayısını çoğaltm ak ve yönetime katılmalannı sağ
bu örgütlerin kendi kusurları değildir. Sendikalar, layan kanallar açarak, örgütleri üzerinde her an,
ta baştan böyle doğm adılar. Sendikalar, dışların her koşulda sınırsız bir denetim hakkına sahip kı -
daki kuşatmanın ya da yasal-nesnel şartların mak. Uç: Sendikalan işyerlerinden, iş kollanndan
uzantısı olarak kabul etmek durum unda kaldıklan öteye taşıyarak, tüm ulusal ve uluslararası are
profesyonel yöneticilik eliyle yönlendirilir oldular. nayla kucaklaştırmak. Dört: Sendikaların radikal-
Bir tür “emek bezirganlığı” haline gelen bu sakat eşmesini, aynı anlama gelmek üzere siyasallaş
unsurlar ülkemizde güdüm lü sendikacılığın yer masını ve doğrudan inisiyatiflere dayanmasını,
leşmesinde “harç” işlevi gördüler, görmeye de önce sendika içi devrim ci müdahale programı ile
vam ediyorlar. Böylece Sadık Şide’den Şevket birlikte kavramak ve kurmayı vaadettikleri toplu
Yılmaz’a, Mustafa Ö zbek'ten Şemsi Denizer’e mun bir ön maketi gibi inşa etmek.
uzanan zincir aynı rolü oynuyor. G iderek fosiiieş-
seler de, sermayenin zengin bir “m akyaj” pratiği Toplumsal bir sınıf örgütü kabul edilen sendikala
oiduğunu unutmamak gerekiyor. nn, kuşkusuz, birçok sorunları var. Burada en ya
kından ve sadece yönetici dokusu boyutundan
Sendikalar ister yeş'\\", “san” , “kızıl” , ister “ ilerici” , başlandı. Ve ülkemizdeki sendikal geleneğe ba-
“hür", “adil” olsunlar hepsinin işleyişinde ortak katarak bir fotoğraf çekilmeye çalışıldı. Tek tek
olan payda, burjuva toplum una özgü olumsuz hiçbir sendikacının kişilikleri gözönüne alınmadı.
lukların yeniden üretilmesine çanak tutul-masıdır. Tamamen profesyonel yöneticilik vakıası üzerin
O nedenle de ayrım yapm adan (belli istisnalar ol den yürünerek elde edilen gözlem, bulgu ve sap
makla birlikte) diyebiliriz ki, amatör ruhu öldüren, tamalar kaydedilm ekle yetinildi. Ve sonuçta üzü
gönüllülüğe ve idealistliğe ket vuran ve tüm sen- cü yanlan da olsa görüldü ki, ülkemizdeki
dikalan saran bir hastalıkla karşı karşıyayız. sendikal realitenin sunduğu tablo; her ne kadar
Buna karşın, doğrudan bürokratik yozlaşm a teh nesnel, yapısal kökleri varsa da, reddetm ediği
likesini bünyesinde barındırıyor diye her türiü ör miz sürece “ bizim ” eserimiz. Dolayısıyla açık
gütsel düzenleme ve profesyonelliğe karşı çık sözlülük şart! Açık sözlülük, her dış m ücadelenin
mak da sakıncalıdır. Böyle bir yaklaşım, işçi aynı zamanda bir iç m ücadele gerçekliği içerm e
sınıfının bilinç düzeyini ve m ücadele yeteneğini sinden dolayı da şart!
azgelişmişliğe mahkum etmek, işçileri işyerlerinin
çeperlerine hapsetmek demektir. O bakımdan kı
Chinua Achel>e
Fulya Gtirses
EmBtVAT
Ekmek. Öyktiler/İklnciBukı
0RH/U4 KEMAL ÖTKO ÖDOl O 1091
SANAT
kvlt Or
£)
DtZİSİ Fulya Görses
19
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
amaç ve gerekçeleri de ona göre. 1925 yılında bir ın başında yapılan çözüm lem elere uzun bir ara
konuşmasında, "saf tutm ak sözkonusu olduğun dan sonra, çok daha rahat çalışm a koşullarında
da, elbette, kendi sınıfı olan okumuş, bilgili ve ve yeni im kanlarla gelişebilir. Ara dönem de yapı
kültürlü burjuvazinin çıkarlarını kollayacağını ve lan ve sosyalist uygulamaların odağında gelişen,
onun safında yer alacağını” söylüyor. Yine, “ya dolayısıyla bir anlam da hedef saptırıcı tartışma
zacağı kitabın marksizmin R icardo’ya dayalı te ların uzağında kapitalizm tartışılabilmelidir. Kapi
m ellerini” yerle bir edeceğini düşünüyordu. talizm içinde ve kapitalist baskıların yoğunluğun
da yaklaşık yüzyıldır üretilen iktisadi teorilerin,
Keynesyen iktisat, sistemin dengeye ulaşabil
çok az bir kısmı dışında gözardı edilebileceği ve
mesi için m üdahaleye gerek olduğunu kabulle
yeniden yazımın elbette belirli ihtiyatlılıkla yeni
birlikte, sistemin enflasyon ve işsizlik gibi iki kritik
kanallar açması beklenm elidir. Ekonomi politiğin
noktasının kontrolü ve sosyal tahribatın önlenm e
devrim cileştirilm esi hala önemli bir sorun olarak
siyle kaptalizm in en azından bir süre sorunsuz
durmaktadır.
yaşayabileceği tezine dayanıyor. Çok basit ola
rak, % 5 enflasyon. % 5 işsizlikten oluşan rahat Dünyada d a pek çok örneği vardır. Fakat Türki
sızlık sınırı aşılmaması halinde, çalışan sınıfiann ye ’de çok daha yakından tanık oluyöruz: Ekono
sosyal huzursuzluk kaynağı olmaktan çıkacağı mik yazın, yapısal ve tarihsel bakışı yok sayarak
düşünülüyor. Bu aynı zam anda M enger ve Je- çalışıyor. Aylık ekonomik periyotlar ve özellikle
vons orjinli m arjinalist okulun siyasal iktisadın te günlük basın en az bir, iki yüksek titr sahibi aka
mel problem atiklerinden birisi olan “ bölüşüm so dem isyen istihdam etmesine rağmen kayda d e
rununun" iktisat disiplini dışına çıkarm a çabasına ğer yazı pek çıkmıyor. Önemli sayılanlar ise çok
karşı ürkek ve belirsiz bir geri adım anlamına g e azınlıkta kalıyor. Bunların çoğunluğu ekonomi
liyor. deyince borsa kumarbazlığı ve Merkez Banka-
sı’nın günlük emisyon hacmini anlıyorlar. Örne
Dünya kapitalizm i sosyalizmin ilerleyen baskısı
ğin enflasyonun aylık ortalam a yüzde 70’ten aşa
altında 1935 yılından 19801i yıllara kadar Key
ğı inm ediği bir dönem de memur maaşlarında
nesyen reçetelerini uyguladı. Monetarist Fried-
yapılacak çok cüz’i artışları enflasyon nedeni sa
m an’ın ünlü olması ve görüşlerinin kabul görm esi
yarken hâzinenin bankalara ve rantiye sınıfa sü
zorunlu bir raslantı olarak Sovyet sosyalizminin
rekli ve çok daha yüksek miktar faizle borçlan
çözülm esine denk düşüyor. Friedman ‘m üdahale
masını daha az önemli buluyorlar. Burjuva
etmeyin sistem kendi sorununu çözer’ diyor. Hiç
ideolojisi ile bakıyorlar. Faiz kar ve rantın dışında
bir şey y a p m a m a k , yeniden bir reçete haline g e
hiçbir hak ve meşruiyet tanımıyorlar.
liyor. Friedman Jevo^^fe ve M enger’e geri dönüş
tür. Dolayısıyla artık tehtid ortadan kalkmıştır Belki de çok şaşırmamak gekiyor. Basın, özel
sinyalini verm ektedir. likle ekonom ik basın bugün burjivazinin ideolojik
hegem onya merkezleridir. Çıkan her yazı, yapı
Kapitalist ekonom iye bakm ak ve çözüm lem ek
lan her değerlendirm e çalışan sınıflara karşı ide
açısından bu özet paragraflann bir sonucu var.
olojik saldınyı içerm ektedir. Bunlar hem oluşan
ktisat disiplini sanıldığının çok ötesinde sınıfsa
ranttan beslenen ve hem de bu rantın oluşmasını
ve dar anlam da burjuva-ideolojiktir, dolayısıyla
sağlayan aparatçıklardır.
anlam aktan çok gerçeklerin üstünü örtmek işle
vini görüyor. İkincisi bölüşüm sorunu ve toplum Bunlara insan kaynağı sağlayan iktisat fakülteleri
sal sınıfların çözüm lem eye katılmaması halinde ise ideolojik malzeme ithalatçılığı ve distribütör
hiçbir ekonom ik açıklamanın anlamı olmadığıdır. lüğü görevini üstleniyorlar. Haklarını teslim etmek
Mal ve hizm etlerin aritm etik olarak denge nokta gerek, iktisat fakülteleri aynı zam anda bu saldırı-
sında bulunm am ası, bunları üreten ve tüketen arın planlam a dairesi işlevini de görm ektedir.
katm anlann karşılıklı konum larında iradi başka Dış ödemeler krizi
süreçlere yol açıp açm am asıyla değerlendirile-
biliyor. Yoksa mal ve hizmetlerin kendinden Dünyayı ve özellikle Türkiye’yi alışagelmiş eko
menkul iradeleri bulunm uyor. Bilim, iktidar için nomik param etrelerle anlamak artık imkansızlaş-
gerekli veya iktidarı sağlayabildiği ölçüde işlevini mıştır. Ekonomiye politik bakm ak her zaman o -
yerine getirebilm ektedir. Bunlar özellikle Sovyet d u ğ u g ib i anlamanın önkoşuludur.
sosyalizm inin çözülm esi ile iktisadi çözüm lem e Bugünü değerlendirirken, tarihsel gelişimi ile de
lerde alet çantasından çıkanlan veya çıkarılmak ğerlendirm ek zorunlu olmaktadır.
istenen unsurlardır. "’ürkiye 1970 yılından beri yaklaşık 30 yıldır eko
Bir parantez; Sovyet sozyalizminin çözülmesi, nomik kriz kavramı ile birlikte yaşadı ve bu kav
yarattığı olum suzluklann yanında siyasal iktisa ram halen güncelliğini korumaktadır. G rekçe asıl
dın ihyasını bir zorunluluk haline getirdi. İhtiyacın anlamı ile krisos- karar anı anlamına gelen kriz,
zorlaması ile, siyasal iktisat ve çoğunlukla yüzyı- m uktedir veya muhalif ülke üzerine düşünen her
20
M ayıs 1997 H ep İle r i Sayı: 2
kes için farklı çağrışım lara sahip. M arksist iktisa sızlığı gösteriyor. 1994'te yaşanan döviz krizi
dın bir yorum una göre kriz, toplum sal dönüşüm beklenildiği gibi reel ekonom iye sirayet etm edi ve
imkanlarının yüksek o ld u ğ u bir dönem dir. Krizin büyük tahribatlar yaratm adan geçiştirildi. Bunun
otom atik olarak bölüşüm sorununu ön plana çı nedeni sistemin ekonom ik ve politik olarâk oluş-'
kartacağı ve bunun çalışan sınıflan de facto poli- turd uğ u hava deliklerinin işe yaramasıydı.
tize edeceği düşünülm ektedir.
sta n b u l’d a yaşayanlar daha yakından bilir. Bü
"ü rk iy e için pratikte '89-93 yılında yükselen çalı yük bir nüfusun günlük olarak ürettiği çö p büyük
şan sınıfların ekonom ik taleplerin yükselişi so yerlerde toplanıyor.
cenahta böyle algılandı ve sendikal örgütlenm e
Uzun süre üstüste yığılan pislik altta bir metan ta
ler hakettiğinden çok daha fazla ön plana çıkarıl
bakası oluşturuyor. Biriken metan gazı çıkış yolu
dı. İşçi yürüyüşleri neredeyse bir devrim eşiği gibi
bulam azsa patlıyor ve yakın çevreye cid d i zarar
algılandı. Bugün de aynı şekilde algılandığını
lar veriyor. Türkiye ekonom isi İstanbul çöplükleri
söylem ek yanlış olmaz.
ne benziyor. Ekonominin zem inin de birikm iş pis
7 0 'li yıliann başında dünya petrol krizi ile yaşa atıklar ve m etan gazı var. Zaman zam an çevreye
m aya başladığı ekonom ik kriz aslında dış ö de dayanılm az kokular yaym asına rağm en sıkışması
m elerinden kaynaklanan bir krizdi. Türkiye sana önleniyor. Sıkışmaması ve patlamaması için em
yisi üretim yapabilm ek için büyük oranda ya niyet sübaplan var. Kayıtdışı ekonomi bunun en
bancı enerji -petrol- ve ara mal girdisine, dolayı önemli unsurudur. Bazı kamu kuruluşları, partiler
sıyla ithalata gereksinim duyuyordu. Yabancı g ir ve m aalesef bazı sendikal örgütlenm eler politik
diyi alabilecek dövizi ise tanm sal ürünle ve buna unsurlarını oluşturuyor. Türkiye’de düşünülecek
dayalı imalat ihracı ile sağlayabiliyordu. Zam a her türlü dönüşüm programı, öncelikle sözü e d i
nında bir dönem yurtdışı işçi gelirleri ve dövize len zem ini ve orduya çıkardığı ilişkileri gözönün-
çevrilebilir m evduat gibi palyatif çözüm lerle bir de bulundurm ak durum undadır.
kaç yıl ertelenen kriz 1978 yılında derinleşti. Fakat
Türkiye’yi, ekonomisi ve siyasetini okum aya yine
asıl kriz bölüşüm deydi. Yükselen sol muhalefet,
öncelikle dış ticarete ve şekillendirdiği cari iş-
Türkiye yönetenlerini, krizi bölüşüm ün yeniden
em ler dengesinden başlanm ası gerekiyor. A şa
düzenlem esiyle geçiştirilebilm esine izin verm i
ğıd a verilen beş yıllık dış ticaret rakamları gelişi
yordu. 24 O cak Kararları’nın hemen ertesinde
minin daha açık görülm esini sağlıyor.
yapılan 12 Eylül darbesi, böyle bir imkanın sağ-
lanmasıydı.
şçi ücretlerinin düşürülerek Türkiye’de üretilen DIŞ TİCARET DENGESİ RAKAMLARI
ve ihraç edilen m etalann dünya piyasalarında YILLAR HRACAT THALAT K.ORANI
düşük fiyatla rekabet etm esini sağlıyordu. Kısaca 1992 14.891 23.082 64.51
7 8 krizi bölüşüm de gerçekleşen operasyonla gi 1993 15.610 29.772 52.43
derildi. 1994 18.390 22.60.6 81.35
1995 21.974 35.187 62.44
Ü cretler ve tarım milli gelirden aldığı pay ’8 0 ’li yı 1996 23.273 • 42.388 54.90
ların ortasına kadar olağanüstü düştü. Fakat bu
nun da bir sının vardı.
ürkiye ekonom isi 7 0 ’li yıllarda o çok sözü edilen
Türkiye yönetenleri ’80’li ve doksanlı yıllar boyun dışa kapalı ekonom iyi aşmıştır. 1996 rakamlarıyla
ca ekonomik krizin bölüşüm e yansımaması ve 65 m ilyarlık dış ticaret hacm i tahmini 170 m ilyar
dolayısıyla siyasallaşm am ası için kendine hava dolarlık milli gelirinin yaklaşık yüzde 40’ı düzeyin
delikleri açmış görünüyor. Bugün ortaya çıkan dedir. 42 milyarlık ithalat ise yine yaklaşık yüzde
sorunların kaynağı, tam d a bu hava deliklerinde- 25’ine tekabül ediyor! ithalatının tüm ünün mamül
dir. Türkiye kapitalizm i artık burjuva hukuku ölçü üretim inde girdi olarak kullanıldığını varsaysak
sünde bile yasadışı çalışm aya başlamıştır. Asıl dahi, üretilen her 4 liralık mamul için bir liralık it
irdelenm esi gereken nokta d a burasıdır. Politik halat yapm ak durum undadır. Türkiye solculuğu
düzlem in üzerine o turduğu bir ekonom ik zemin nun farklı bir anlam yükleyerek montaj sanayi d e
varsa, çözüm lem e bu ekonom ik düzlem ve politik diği üretim biçim i bugün, o dönem in rakamlarını
yapılar ilintisini kaçırm adan, birlikte yapılmalıdır. kat kat aşarak devam etm ektedir. Üretimin aksa
G erçekte ise dış ödem eler dengesinden kaynak- maması için girdi zorunluluğu ülke sanayisinin ilk
anan problem devam etm ektedir. Gelinen nok özelliği. Fakat tablonun işaret ettiği en önemli
tad a Türkiye’nin sınırsız em ek söm ürüsüne ve ta- nokta bu değil.
anına dayanan ekonom isi ile ihracatı ithalat ve Rakamlann dili açık; ekonomi iniş çıkışlar göster
d iğ e r ödem eler için gerekli döviz gereksinim ini m esine rağm en son otuz yıllık sorunu atlamamış-
yine karşılayam am aktadır. Bu başlı başına yapı tır. Dış ticaret hacm i yekûn olarak büyüm esine
sal bir sorundur ve ekonom ide kronik bir rahat rağm en ihracatın ithalatı karşılam am akta ve dış-
İ21
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
ticareti açık verm ektedir. 1992 yılında yüzde yor. Tekstil sektörü aynı zam anda daha önce sö
64.51 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 1993 zü edilen sistem in pislik deliklerinden, önem lile
yılında 52.43’e düşm üştür. 1994 yılında ise şaşır rinden birisini oluşturmaktadır.
tıcı biçim de yüzde 81.35 çıkıyor. 1995 ve 1996 Ancak, daha önce söylendi, bütün ihraç kalem
d a ise yine düşüş trendine giriyor ve 1996 yılında lerinden sonra 20 m ilyardan fazla dövize gerek
20 milyar dolar dış açıkla ihracat ancak ithalatın sinim var. Bunun d iğer kaynaklanna bakm ak ge
yarısını karşılayabiliyor. B urada 1993 yılının so rekiyor. Bu daha önce verilen dışticaret verilerine
nuna doğru Çiller’in kestirm e başbakanlığa ta turizm, diğer mal ve hizmetler, işçi gelirleri ve
şındığı ve darbe olarak teşhisi yapılan sürecin et transferlerin eklenmesi demektir. Daha aydınlık
kisinin 1994 yılında görüldüğünü not e d e b ili ve son yıllarda pek çok ekonomistin hesaba kat
yoruz. Ayrıca güm rük birliğinin ithalat üzerinde madığı bir gelişm eyi ortaya koyuyor.
yükseltici etkide bulunduğu unutulmamalıdır. Kı Dış ödem elere sadece legal iktisat parametreleri
saca Türkiye ekonomisi varolan üretimin devam ile değerlem enin çok anlamlı olmadığı burada da
etmesi ve gerekli ham m adde -ara m adde g ird i görülm ektedir. İlk bakışta da dikkati çekebilecek
lerini sağlaması için cari rakam larla yaklaşık 20 olan turizm ve diğer gelirlerin geçici rakam larla
milyar dotar bulması gerekm ektedir. Bunlara d ö bite 16 m ilyar doları aşmasıdır. Bunlardan turizm
viz cinsinden dış borç ve faiz ödem eleri ile diğer 5 m ilyar dolar döviz sağlamakta, diğer gelirler ise
g ider rakamları dahil değildir. Bunlarında dahil 11 m ilyara varm aktadır. Peki diğer kalemleri ne
olduğu cari işlemler dengesi rakamları ayrıca ve oluşturuyor. Rivayet muhtelif, fakat büyük m ikta
rilecek. Rakamların gösterdiğini altını çizerek rının kara para olduğu kesindir..
özetlersek, Türkiye ekonom isi dövize m utlak ba
"ü rk iy e cari işlem ler dengesini 7 0 ’li yıllarda ta
ğımlı bir ekonomidir.
rımsal ürün ih'^acat; ve o zaman için m ucizevi sa
Döviz gideri varsa buntan karşılayacak gelir ka- yılan işçi döVfZİe''inin sağladığı kaynakla sağlar
emleri de olması gerekiyor. Gelir kalem lerinin en ken: '80’li ve Ûzalh yıllar da ücretlerin düşürül
önemli unsuru ihracat kalem inden oluşmasıdır, mesi ve tarırr-, kesiminin milli gelirden aldığı payı
hracata ilişkin rakam lar verilen tabloda görülü yüzde 13 ’lere Kadar düşüren politikalarla, ürün fi-
yor. Diğer kalemlere geçm eden ve anlamlılığını yatlannın dış piyasalarda fiyat avantajı da sağla
artımak için ihracat rakam lanna bir ek tablo gere nıyordu. Buna ihracat teşviği adı altında sınırsız
kiyor. Seçilmiş ihraç ürünlerinin 1996 yılının ilk on bir talan ve peşkeş çekm e ekleniyordu. ’8 9 ’da
ayında gerçekleşen ihracat rakam larından oluş eylülist restorasyon ile tanmın geliri ve işçi ücret
turulan tablo şöyle: lerinin artması ile fiyat avantajı geriliyor ve dış ti
1995 1996 caret açığı büyüm eye başlıyordu.” (Yalçın Kü
MADDELER
5.608.874 5.085.056
çük, Ekonomi Krizden Krize, Marksist Damar
Konfeksiyon
2.265.826 2.966.720
Sayı:1) Bunlar bilinenler, fakat Ö zal’ın ölmesinin
Demirçelik
1.921.401 2.076.799
üzerinden geçen yıllara rağmen gazete köşele
Tekstil ve hammadde
1.529.782
rinde anılmasının asıl kaynağı da olan, ekonom i
Elektrik e ektronik 1.149.383
1.229.124
de kayıt dışı, vergilendirilm eyen bir rant alanı
Hububat bakliyat 1.172.978
oluşturmasıdır. Kolayca anlaşılabileceği gibi bu
Otomotiv ve yan sanayi 1.015.573 1.189.510
nun bir kısmı şim di plaza sakinlerinin oluşturduğu
Kimyevi maddeler 1.041.570 1.248.616
gruba gidiyordu. A ncak hiçbir zaman, sözedilen
Yaş Meyve ve Sebzeler 443.248 480.052
alan şim diki kadar geniş olmamıştı.
Çimento ve toprak 299.090 554.964
22
M a y ıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
önem liyse politik uzantılan ve güç odaklan d a o ’93 Shp-Dyp hükümeti ile yapılan d a rb e siyasa
malıdır. Türkiye’de özellikle son yıllarda gelişen gücünü Am erika’dan alm akla birlikte ekonom ik
olaylara bakm ak bile bu sektörlerde üretilen pa desteğini de sözedilen sektörlerden alıyordu.
ranın burjuva hukuku dahilinde dahi kanunsuz ve Yatçın Küçük, bunu bir isim benzetm esi ile yet
yüzsüzce sağladığı politik gücü gösterm eye ye mişli yıllann kanlı faşist-ülkücülerin paravan ör
tecektir. gütü tit, ‘türkçü intikam tugayı'nın hortlatılması
olarak tanımlıyordu. Turizm, inşaat ve teksti! sek
Buna göre birincisi ihracata dönük üretim yapan
törleri tem silcileri, tekstilci Cavit Çağlar, inşaat
tekstil sanayidir. İkincisi inşaattır. Yurt içinde teş
m üteahhitlerinin vekili M ehm et M oğolîay ve yine
vikli tesis üretimi ile turizm altyapısında faaliyet
m üteahhit Mehmet Ati Yılmaz bakan yapıldı.
gösteriyor ve yurtdışı kolu ise şim di özellikle
Rusya'da olduğu türden ihale takip eden şirket- Bu ilişkilerin üzerine inşa edilen b ir.e ko n o m ik
erden oluşuyor. Üçüncüsü ise turizm dir. Ku coğrafya tarifini buraya alm ak olayların anlaşı -
m arhaneleri ithal ve yerli beyaz kadın ticareti, masını kolaylaştıracaktır.
uyuşturucu tüketim i ife on yıl içinde daha önceleri Bir: Şimdi en saldırgan “ p arti” olan, Besim Ti-
ancak film lerde görülebilen uzakdoğu batakha buk’un Liberal Partisi bir Tit kuruluşudur. C um ar
ne görüntülerini Türkiye’nin her tarafına taşıdı. tesi analarına bile küfreden bu saldırgan, bir tu
Bunların ilişkilerini sağlayan bankacılık sektörünü rizm cidir ve bu “p arti” sayesinde pek çok ku
ekleyebiliyoruz. Uyuşturucu ticaretini ise şim dilik marhanenin sahibi ve kralı olduğunu gizliyor. İki;
değerlendirm enin dışında tutm akta fayd a var. Son kez ortaya çıkan, ülkücü katillerin hepsi Kırcı,
Atilla. Çatlı tekstilcidir. M esut Yılm az’ın da hayatta
Susurluk’taki kazada m ersedesin içinden çıkan-
yaptığı tek üre-
ar ve açığa çı- ...................................._.. ...
.......... tim işi tekstildir
kan ilişkiler tari
ve kardeşi teks
hin bir büyük Devlet, Kurt savaşını kullanarak Türk tilci b irtit’dir. Üç:
ironisi olarak halkını terbiye etmeye yöneldi. Bu süreçte
Cinayet işinde
kaydedileceğe başta sendikalar, üniversiteler, hatta adı sık çıkan,
benziyor. Kaza ironik olabilir ama Tüsiad dahi terbiye Ç atlı’nın iş orta
d a korucu başı
edildi. Hem de yükselen yeni bir ğı, Ahm et Bay-
Bucak, katil Çatlı
rantiye sınıfın eşliğinde. dar inşaatçıdır
-aynı zam anda ve M hp finansö-
tekstilcilik yapı- ................ .. ................................................ rü, faşist Sa
yorm uş- polis komiseri Y ücedağ turistik bir tesis za k’lar da inşaatçıdır. Dört Cem Boyner, tekstilci
ve kum arhane alm ak için birlikte seyahate çıkı dir ve düşkün dönem inde D em irel’i finanse eden,
yorlar. Sanınm bir roman kurgusu, tipolojüeri an uçaklarla gezdiren Cavit Ç ağlar tekstilcidir. Beş:
cak bu kadar net düşündürebilirdi. M adam Çiller, inşaatçıdır. Altı: Demirel Morrison
Olayları değerlendirken 1993 yazınında Ç iller’e adını, böyle bir Am erikan firmasının taşeronu ol
kestirm e başbakanlığın hediye edild iği 1993 Dyp duğu için almıştır. Yedi: C h p ’yi Shp’den ayıranlar
kongresinin gözönünde bulundurulm ası gereki inşaatçıdırlar ve burada Çarmıklı ile inşaatçıları
önemli bir rol oynadılar. Baykal’ın Bayındır ile iliş
yor. Bugün olanca pisliği ile dökülen son saldırı
kisi hep ileri sürülüyor, ancak akıl hocası Çevik-
nın miladını gösteriyor. O dönem de Kürt savaşı
çe ’nin Bayındır’ın adamı olduğu, Ali Topuz, Ali
en yoğun dönem ini yaşıyordu ve bu savaşın or
Dinçer, Erol Tunçer, Algan H a caloğlu’nun inşa
d uya ilişkin doğrudan masraf artırıcı etkisinin ya
atçı oldukları kesindir. Hikmet Çetin müteahhit
nında. PKK’nin turizm sektörünü vuracağına dair
A li’nin m em urudur ve Kum baracıbaşı, m üteah
açıklaması ve fiili hareketlenmesi görülüyordu.
hitlerin bakanıdır. Sekiz: “Alevi" politikacı Vezi-
Saldın gerekçesini PKK ve onun finansal kaynak
roğlu, Chp inşaatlarının aşın zenginidir ve inşaat
larını kurutmaktı. Ancak saldırılan PKK’deh çok
çıdır. Dokuz Netanyahu E rbakan’ı K addafi’nin
ülkenin batısında yaşayan başta işçi ve m em ur
çadırına götüren, inşaatçıların parasını tahsil et
lar olm ak üzere çalışan sınıflar oldu. Devlet Kürt
me görevidir: burada K a dda fi’nin hakaretlerine
savaşını kullanarak Türk halkını terbiye etm eye
karşı çıkan bütün politikacıların, Necm i H oca’nın
yöneliyordu. tahsildarlığını doğru bulmaları öğreticidir. On:
Yanlız bu kadar değil, bu süreçte başta sendika Bütün kumarhaneler, turizm in ve dolayısıyla Tit’in
lar, üniversiteler, hatta ironik olabilir am a Tüsiad içindedir. Ülkemizin pisletilm esi ile Tit’leşmesi
dahi terbiye edildi. Hem de yükselen yeni bir ran aynıdır. Onbir: Bu örneklere bakarak binlerce ör
tiye sınıfın eşliğinde. nek türetm ek serbesttir.(Y.Küçük, Tarihçe
sf. 119-120)
Yeni Tit: Turizm, inşaat, tei(stii
T üsiad’ın rapor hazırlatarak, neredeyse ’70
23
Mayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
Maliye Bakanlıği’nın verilerine göre. Tansu Çi Anlaşılan PKK’nin finansm an kaynağını kurutm ak
er’in başbakanlığına rastlayan 1993 yılından iti ülkede muhtemel bütün kara para kaynaklannı
baren faiz haroamalannın vergi gelirlerinden alıp kişisel bir havuzda toplayarak oluyor. Kaynağı
götürdüğü miktar hızla büyüm eye başladı. Faiz belirsiz para, bankalarda bloke ediyor. Peki bu
1993yılındavergi gelirlerinin yüzde 44.1'ini, 1994 paranın kaynağı nenede? Devletin bilinen üç is
yılında yüzde 50.5’ini 1995 yılında yüzde 53.1’ini tihbarat örgütünün bunlardan haberi olmaması
1996 yılında ise 6 6.6 ’sını aldı. Aynı rakamın bütçe m üm kün mü? Dolayısıyla Çankaya dahil ülke yö
gelirlerine oranı ise 1 9 9 3 y ılın d a y ü z d e 3 2 .6 ,1994 netim inin bu konuda bilgisinin olamaması pek
yılında yüzde 40.2, 1995yılında41 ve 1996 yılın
anlaşılır değil.
da ise yüzde 54.7 oldu. (Radikal 27 Şubat ’97)
Sadece iç borçlar milli gelirin yüzde 21 düzeyine Sadece özel bankalar değil, kamu bankaları da
yükseldi ve yükselm eye devam ediyor. karanlık ilişkilerin içinde bulunuyorlar. O cak ayın
d a H ollanda hükümeti, Türk banka tem silcilerinin
Tit’in volan kayışı: Bankalar ülkenin en büyük bankası A m bro Bank’taki he-
Devlet topladığı tüm gelirlerin yarıdan fazlasını saplannı dondurdu. Tem silcilikler kanalıyla alışı
borç ve faiz olarak ödüyor. Türkiye Cumhuriyeti lagelenden çok yoğun biçim de Türkiye’ye para
bu haliyle osmanlı devletinin son yıllarını andın- transferi yaptıkları anlaşılıyor. Bunların arasında
yor. Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası, Emlak Banka
Borç-faiz ilişkisinin gelirlerinden ise büyük oran sı ve A kbank tem silcileri de var. Hollanda parla
d a bankalar yararlanm aktadır. Bu arada Çiller ai m entosu 1995-96 yılında bir araştırma komisyonu
lesinin ve Özer Ç iiler’in bankacılık alanın faaliyet kuruyor ve buna ilişkin rapor hazırlatıyor. Bunlar
te bulunduğunu belirtm ekte yarar var. resmi belgelerdir ve Türkiye bundan habersiz
1993 yılında devletin b eka ’sı için görevi Ç iller’e görünüyor.
ihale eden T üsiad’dan, Ç ankaya’ya burjuvazinin Bankalar uyuşturucunun dışında dünyanın b a ş
geniş bir kesimi tam anlamıyla gelinen noktada ka yerlerinde oluşan kara parayı aklama işlevi de
soyulm uş görünüyor. O nlar büyük bir kahram an görebiliyorlar. Türkiye’nin bankacılık sistemi bu
lık yapacak kadar saf birisini bulmanın hazzında na elverişli biçim e getirilm iş bulunuyor.
ellerini oğuştururken, Ç iller’in onlann haberi ol
m adan bir şirket kurm uş ve devletin hâzinesini Türkiye’de ekonom ik zeminin ve oluşan kirli ilişki
ortakları arasında pay ediyor. Bu şirkete ülkenin lerin Orta'dan kalkması mümkün mü?
gözüaçık lüm penlerinden, eski katiller ve eski Doğrusu, Türkiye kapitalizm inin m evcut koşullar
devlet görevlilerine varan bir kesimi ortak ediyor. da kısmen de olsa özgür bir ortam a kavuşması
Onlara ise burjuva bönlüklerinde bir adım ötesini m üm kün görünm üyor. Burjuva dem okrasisinin
görem em enin kahredici zavallılığı kalıyor. de bir bedeli var. Ö ngörülen en küçük restoras
Talana ortak olanların ipucunu ise sabah gazete yon program ı bile, bölüşüm sorununda cid d i sı
sinin doğrucu d a vu d ’u Necati Doğru veriyor. Ne kıntılara yol açm adan uygulanması çok zordur.
cati Doğru 10 Nisan tarihli yazısından bir bölüm M evcut yapıda önemli değişim leri şiddetsiz ger
şöyle; "Bir banka var. Tek şubeli. Kıbrıs’ta kuru - çekleştirm e düşüncesi ise ham hayaldir.
muş. 40 trilyon m evduatı bulunuyor. 200 trilyon
M arksist diyalektiğin en hülyalı yanı, bütün olum-
luk hazine bonosu almış. 400 trilyon liralıkt da ha
suzluklann bir araya g eldiğind e büyük bir olum-
zine borçlanm a ihalesine girm iş.Korkunç yüksek
uluğa akmasıdır.
para. 5 m ilyar dolar ediyor. Susurluk Araştırma
Kom isyonu’nda ifade veren astsubay MİT m uh Türkiye kapitalizm inin birikm iş pislikleri bir büyük
biri Tarık Üm it’in bankası olduğunu söylüyor. Em güzelliğe imkanlı olmalıdır. Bu imkan, gören g ö z
niyet Genel M üdürü İstihbarat Daire Başkanı Ha lere, duym ak isteyenlere, öncü olanlara ve olm ak
nefi Avcı M ehm et Eym ür’ün değişik isimle ortak isteyenleredir
24
Yorgunlar
Ateş, canlandırandır.
Ateş, gerçektir.
Ateş, Kürtçesi ile "agir", bir sözcük olarak Türkçe değil, Kürtçenin de bir
Türk aydını kırılmış mensubu olduğu İran dillerinden ve Irancadır; Irani halklar, ateş’e
"ateş" diyorlar ve bilginleri ise, “adar" veya "azar” tabir ediyor,
ve tükenmiştir;
"azarbeycan" sözcüğünün başında da yer alıyor. Ateş, Iran
kendi halinde bir yaylası insanlannda, Kürtlerde, Türk boylarını etkilediği ölçüde biz
canlanma işareti Türklerde, kutsal’a en yakındır; çünkü, doğuran vedoğurtkandır.
Çünkü ateş, doğayı harekete getirendir; havaların ısınmasıyla, canlanma
bile gösteremiyor. başlıyor ve her yıl en az bir kez oluyor, bu canlı başlangıca biz
Halkımız, aheste "noruz", Türkçesi ile “yenigün" diyoruz. Artık ahlak olmuştur ve en az
yılda bir kez canlanıyoruz, Hepimizin canlanışını, noruz’unu
aheste kendisine yenigün’ünü kutluyorum.
geliyor, varoşlar, Bu incelemeyi, “yorgunlar savaşı" çözümlemesini, işte böylesine
kuşatmaları ateş dolu, canlandıran, doğurtan bir haftada yazıyorum. Ülkemizde, Kürt
Savaşı’na ek. bir savaş var; bu savaşa, "yorgunlar savaşı" adını
kırıyorlar, işçi veriyorum. Canlı ve ateşli yanlanmız var; dağlanmız ve hapishanelerimiz
sınıfımız hala bir alev alevdir. Ancak savaş yine de, bütün tarafıyla, bir yorgunlar
“azınlık savaşıdır.
Bir: Türk Ordusu, yorgun yorgun canlanmaya ve yavaş yavaş
kompleksi” içinde
ateş almaya çalışıyor. Geçen yaz sonundan itibaren, belki bu hükümetin
bocalalıyor. kuruluşunun hemen arkasından, kesinlikle fetişik Susurluk
Gençliğimiz, vakasının öncesinden başlayarak, kendisini yenileme çabası içinde
görülüyor; henüz güçlü olmaktan ve kendisini yenilemekten
üzerindeki ölü uzaktır.
toprağını parçalıyor; ki: Türk aydını kırılmış ve tükenmiştir; kendi halinde bir canlanma
bugünkü gençlik, işareti bile gösteremiyor. Ben, son hafta içinde, bir müessese, bir güç
olarak, Türk aydınının tümüyle yok olduğunu gördüm; yenisini
Eylülizm’in acımasız kurmaya çalışıyoruz, bu nedenle fazla acı çektiğimi söyleyemiyorum.
idam ve katl’lerini Nasıl mı; tarih düşüyorum, "pen" uluslararası yazarlar örgütü,
Türkiye’deki hapisçi yazarlara destek için, Türkiye’ye büyük bir heyet
bilmiyor; bu korkuya
gönderiyor, Beşikçi’ye, Yurtçu’ya "selam" demek istiyorlar. Bütün
uzak olmak televizyonlarda bütün terörist medyada izlemeye çalıştım; yanlarında ve
anlamındadır. Bunu "muhatap" olarak, bir tek “Türk" yazar örgütü, “T ü rkj^e n , Tkp
artığı Ataol Behramoğlu’nun elinde "Türk” yazarlar birliği, Türko-Kürd
sevindirici Yaşar Kemal, hiçbiri, ama hiçbirisi yoktular; yokolmuşlar.
buluyorum; ancak, Seksenli yıllarda bize, Arthur Miller ile Harold Pinter’i gönderdiklerinde,
belki kırbaçlanmızla, karşılarına bütün aydınları çıkarabilmiştik;
ideolojik planda, şimdi muhataplan, aslında bir yazar olmayan ve müzik düzenleyicisi
tüm yanlış yapıların olarak bildiğim bir Şanar Yurdatapan vardı, sadece
teşekkürlerimi yazıyorum. Şimdi hapisteki yazarlarımız Türk olsun ya da
tüm yanlışlarını
Kürt olsun genellikte Kürt davası nedeniyle hapse konduklan için.
göğüslerinde "Türk” yazarlar kayboldular ve dünya yazarlan destek için geldiklerinde,
saklıyorlar. Yaşar Kemal, Behramoğlu, şu "düşünceye özgürlük" kahraman
25
M ayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
ğını sahneleyenler, korkaklar, yorgunlar ve kırıklar, klı bir uzun inceleme var; burada, Türk devletinin,
yokoldular. Türk yazarları şimdi yazarlığın onurunu, önce yükselen Türkiye solunu ve sonra gecikmeyen
nnüziğe emanet ettiler, emaneti alanlara onur ve ve Kürt yükselişini yenmek için, kendisini bozmaktan
renlere utanma düşıjyor. Çok üzülmüyorum. Sağlıklı başka çare bulamadığını yazıyordum. Türk devleti,
tırnağın sürebilmesi için üstündeki kara ve ölü tırna “bizi", aydınlığı temsil eden Kürtleri bozamamıştır;
ğın kopması gereklidir: kopuyorlar. Yenisi çıkıyor ve Türk devleti, bizi ortadan kaldırabilmek için, sürekli
bu nedenle, yokoluşlannı, bir canlanmanın işareti olarak kendi vücuduna iltihap enjekte etmiştir. Şimdi
sayıyorum. Türkiye toplumu, vıcık vıcık iltihaplıdır. İşte bu yüz
den yorgundur ve işte bu yüzden de, kendi içindeki
Üç: Halkımız, aheste aheste kendisine geliyor. "Ga
savaşı da bir yorgunlar savaşıdır.
zi" halkımız, halkımıza öncülük ediyor ve gaza yolu
nu gösteriyor; sevindiricidir. Varoşlar, kuşatmalannı Devam ediyorum ve iki parenteze ihtiyacım var. Bir:
kınyoriar. Refah, ölümcül bir iltihaptır. Bu iltihabı, Türk yöne
tenleri, bilinçle, taammüden, isteyerek, aydınlığı,
Dört: İşçi sınıfımıza gelince; bu ateş haftasında, gö
güzeli, yeniden doğuşu, canlanmayı temsil eden
rüşlerimin çoğunun özgün olduğunu bu nedenle
biz, “yenigün" Türklerini, biz “noruz” Kürtlerini, ye
şaşırtıcı ve yorucu geldiğini kaydederek, işçi sınıfı
nebilmek için, toplumumuza çalmıştır. Şimdi iltiha
mızın hala bir "azınlık kompleksi” içinde bocaladığı
bın ateşi ile “öldüm" diye bağırıyor; ancak iltihap
nı yazmak gereğini duyuyorum. Anlatmak istediğim
yorgun düşürdüğü için, sesi zayıf, yumrukları da
şudur: Azınlık, güç görmeden meydana inmemek
güçsüz çalıyor. İki: Copernicus’un, ünlü kitabının
ve ilk güçlükte meydarvı terketmek eğilimindedir; bi
adının başında “revolution", devrim, sözcüğü var;
zim sınıfımızda güçlülük duygusu bulunmuyor. Bu
ancak bugünkü anlamıyla hiçbir ilgisi bulunmuyor.
da normal; artık salt üretim koşullan işçi sınıfına Ancak ben, bu cilveli sözcüğün serüvenini izlemek
güçlülük bilinci vermiyor ve gücünü sınamak için isteyenlere, Alain Roy’in "Revolution" başlıklı,
grev bile yapamayan bir sınıfın “işçiyiz, güçlüyüz" “L’histoire d ’un mot” , alt başlıklı kitabını, “bir sözcü
demesi ise, bir 23 Nisan marşını aşmıyor. Bu ne ğün tarihi" anlamına geliyor, salık verdikten sonra.
denle işçi sınıfı güveninden yoksun işçi sınıfımız, or Copernicus’un bu kitabının yine de çok devrimci ol
dunun daha açık bir biçimde siyaset meydanına in duğunu yazmak gereğini duyuyorum. Çünkü Co
mesinden yüreklenmişe benziyor; şu anda, Disk ve pernicus’un devrimine kadar, yine dünya hareket
Türk-lş Genelkurmayın yedeğindedir. İşçi sınıfı ör siz, güneş ya da aynı anlama gelmek üzere "ateş"
gütleri, Disk ve Türk-lş, orduya güvenerek ve ordu hareketliydi; dünyanın döndüğünü söylemek, evre
nun gölgesinde meydanlara iniyorlar; orduya daya nin merkezine, hareketli insanı almaktır. Bu çok
narak, Hak-lş türü yobaz örgütlenmelerinden kopu doğrudur, evrenindeki bütün oluşumlara ve çözüm
yorlar. Burada, eylülist darbe sırasında, generallerin lemelere, kendi hareketini ve kendi dönüşünü mer
^ucaklanna oturttukları Necati Çelik aracılığıyla pa- kez almayan, devrimci değildir, bunu bu canlanma
azlanan bu işçi düşmanı yapıdan kopmayı, olumlu haftasında, büyük bir canlandıncı olarak yazıyorum.
sayıyorum. Yorgunluğun mekanizmalannı çözümlemeye de
Beş: Gençliğimiz, üzerindeki ölü toprağı parçalıyor; vam ediyorum; ülkemizde hızlanan gelişmelere mi-
bugünkü gençtik, Eylülizm'in acımasız idam ve lad olarak, Susurluk’ta bir kamyon ile mercedes’in
katrierini bilmiyor; bu korkuya uzak olmak anlamın çarpışmasını alanlann tümünü devrimci saymıyo
dadır. Bunu sevindirici buluyorum; ancak, ideolojik rum ve tümünü, “yenigün" Türklerine, "noruz" Kürt
planda, tüm yanlış yapıların tüm yanhşlannı göğüs- lerine layık bulmuyorum ve reddediyorum. Bu, bize,
erinde saklıyorlar. Bu dayorgunluktur, çünkü yanlış aydınlığa çalınabilecek en büyük karanlıktır.
ideolojiyi cisimlendirmek, her savaşta, sadece güç Bu cahiliyedir. Bu ateşli haftada bizim yükselen ate
süz olmak anlamındadır. Çünkü yanlışı kalbinde ya şimize ayıptır. Vedat Aydın boşa mı öldü? Musa
da kafasında banndıran, her zaman güçsüzdür. Hoca, boşuna mı aramızdan aynidı? Vedat, Musa,
Güzel, ama neden? Bu “yorgunlar savaşı” çözüm- Hüseyin, Aysel, bomba olup aydınlığa uçan yiğit
emesini, yalnızca^gözlemeyle sınırlandıramayız, kızlanmız, hapishanede ölümü oruç yapan yiğitleri
ayrıca yorgunluğun dinamiğini denemek zorunda miz, 1 Mayıs’ın çiçekleri, diğerleri ve diğerleri gö
yız. Deneyeceğim, ancak önce, bir küçük haber, bu çenler ve bize kalanlar, hapisteki sevinç Beşikçi,
incelemelerim, ülkede de muhataplanna ulaşıyor ve hapisteki onur Yurtçu, hepsi hepsi, şimdi adı hatır
bazı eklemelerle kitapçıklar halinde çıkıyor, birisi, lanmayan Cavit Orhan Tütengil, Doğan Öz hepsi
başında uzun bir inceleme olan Yürüyüş'tür. İstan hepsi, aramızdan aynlarakveyadörtduvar arasında
bul Dgm, Yürüyüş’ü hemen mahkum etmiş, yayınevi çiçekleşerek, "onlan", yordular. Uçarak, yordular.
sorumlusuna bir yıl hapis ile sekizyüz elli milyon lira Ölürken, zalimin zulmünü tükettiler.
para cezası layık bulmuş; ben arkadaşlanma, bir Kısa tutuyorum, Kürt savaşı, generallerin kendine
milyar bırakmalarını ve “üstü kalsın" demelerini öne güvenini kırmıştır. Dağlardaki ateş, böyle gitmeye
riyorum. Yürüyüş'ün girişinde "tarih felsefesi" baş- ceğini kafalara kakmıştır. Kısa tutuyorum, yorgunluk
26
M a y ı s 1997 H ep İle r i Sayı: 2
bizim elimiz mahsulüdür. Net yazıyorum, bu bizim bu arada, sürekli kendisini yenileyen devrimci bir
<ısmi sonucumuzdur. Bir daha yazıyorum; böyle yükselişi kavraması hiçbir zaman mümkün olmayan
düşünmeyen ve gelişmeleri, bir kamyon ile bir ara unsurlar da, bu dalgaya binmişlerdir; hemen yoru
banın çarpışmasına bağlayan devrimci değil, bir luyorlar ve hep yoruyorlar.
putperesttir. Peki? Bu yorgunlar savaşı şimdilik ne Safralar ya da uzatmalı çavuşlar, hep yorucudurlar.
reye gidiyor? Şimdilik gittiği yeri abartmamız müm Kabul ediyorum, ben de bir yorgunluk nedeni olu
kün değildir: şimdi görebildiğimiz, “kirli olmayan" bir yorum; zamanı geldi, buna değinme gereği var. Bir
savaşa doğru yol aldığıdır. Biz ne diyorduk? Biz bu kez. Türk savcılan, Türk gericiliği. Türk “tatlı su” so -
savaşın kirli ve kalleş olduğunu yazıyorduk; şimdi cuian ve çok zaman kendisine güvensiz Kürt politi-
devlet kendi kalleşlerini hapse koyuyor. Bir: Biz, kacılan, benim yazı ve açıklamalanm ile Başkan
“özel tim" denilen güruhun bir kirli savaş aygıtı oldu A po’nun düşünceleri arasında sürekli bire-bir bir
ğunu ileri sürüyorduk. Şimdi bu aygıtın başı hapis ilişki kuruyorlar. Benim her yazımdan önce Başkan
tedir. İki: Biz, itirafçılann insanlıktan çıkmış kudur Apo ile telefonla görüşme yaptığım düşüncesi çok
gan köpekler olduğunu yazıyorduk ve şimdi yaygındır. Bunu, acımasız bir yanlışlık olarak görü
Dunlann bir bölümü hapistedir. Üç: Biz, pislikte si yorum; ancak, kendimi ve kutsal doğrulanmı incit
lahlı kuvvetlerin onayı ve parmağı olduğunu yazı meden bunun aksine kimseyi de inandırmanın da
yorduk ve şimdi bazı kurmay albaylar ve bazı bin kolay olmadığım biliyorum. Ayrıca zaman zaman
başılar hapistedir. Dört: Biz Jitem denilen bir katiller beni çok yaralayan hücumlara neden olmasına kar
şebekesinden söz ediyorduk; şimdi Jandarma Ge şın, çok fazla da önemsemiyorum.
nel Komutanı Teoman Paşa “Jitem yoktur" buyuru
yor. bunu bundan sonra olmayacağı şeklinde anlı Bir tanesine değiniyorum; geçen yaz, Alevilik ile ilgili
bir basın açıklamasını ülkeye göndermiştim, ken
yoruz. Beş: Biz, inanılmaz bir değerlendirme ile
yeşilden kırlıdan, hırlıdan, söz ediyorduk, Elazığ’da dimce, Alevilik üzerine pek güzel sözler etmiş ve bu
arada, devlet
canlarımızı alan-
ihalecisi Vezi-
lann bunlar oldu
ğunu söylüyor ülkemizde pek çok “pratikçi” olmayan roğlu'nun “Alevi
müsiüman vardır; “non-pratiquant” dinlerde partisi“ projesini
duk. şimdi
ihanet olarak ni
bunlann kurdur teknik bir sözcüktür, kiliseye, sinegoga telemiştim, Hürri-
muş katiller oldu veya camiye gitmeyen, ama yine de, dinine
yet’te Emin Çöla-
ğu kabul ediliyor.
Ancak, yorgunlar
bağlı inananları anlatıyor. şan, bunu teme
alarak, bana bir
savaşında kaç- Bunlar için, imam-hatiplere ve kuran
küfürname ya
m alannaizinveri- kurslarına ihtiyaç yoktur. yınlıyor. Dahas
İyor. Devletin
var, ülkede deği
çinde bunlann
başı sayılan Jandarma Generali Veli Küçük’e ise Avrupa’da sözde PKKIi bir yığın Alevi bana küfür
henüz dokunulmuyor; aynca adalet ve içişlerinin en için sıraya giriyorlar; ben, bu açıklamada, biz sos
karanlık güçlerin elinde en gerici aygıtlar olduğunu yalizmi kurduğumuzda, Alevi yaşam biçimini, temel
<ültür olarak alacağımızı ve geliştireceğimizi söylü
tekrarlıyorum. D gm ’ler bile şimdi, kalbura dönmüş
tür ve şebeke baylarını, bir-iki uyan ile kurtarma ha yordum ve bir bölük Kürt Alevisi, bunu okumadan ve
sadece Emin Çölaşan’a dayanarak beni küfür ate
zırlığında görünüyorlar.
şine tutuyordu.
Ben sosyalist öğretide aşamalara inanmam: ancak,
Acı mı, tuhaf mı? Üzerinde düşünmek istemiyorum.
“kirli savaş" aşamasını gende bırakmak üzereyiz,
öyle görünüyor. Şimdi bizi “kirşiz savaş" bekliyor. Ancak ben aynı açıklamada, Kürt siyasi önderliğinin
Daha ilerisi mi? Bu, bize bağlıdır. Şimdi “bize" biraz Du ihanetleri bildiğini ve “önlemli" hareket ettiğini de
kaydediyordum: sonradan, Zülfikar’ı yöneten bir ar
daha yakından geliyorum. Bizim tutumumuzun da,
kadaşım. “ hocam, kusura bakma, arkadaşlar bu
ayrı bir yorgunluk olduğunu kaydediyorum; başta
PKK Genel Başkanı Ö calan’ın açıklamaları var. Bu sözü Başkanla konuşarak yazdığını sandılar ve pa
nu burada ele almak istemiyorum; ancak son ziya nikle böyle tepki gösterdiler” diyordu. Yönetici arka
daşım, içinde bana küfürler olan “Zülfikar" sayılarını
retim sırasında, PKK içindeki tartışmalarla ilgili iki
saptamamı dillendirdiğim i hatırlıyorum ve hatırlatı da verdi; açmadım.bile, herkesin bana küfür özgür-
yorum. Bir: Bugün PKK içinde herkes "apocu" tu üğünü kabul ediyorum. Kabul etmediğim bir nokta
var; benim yazdığım yerde küfür ve hakaretin yayın
tumdadır. Ancak bunların bir bölüğü, artık “eski
ilkelerindeyeri bulunmuyor, bunlara itiraz ediyorum.
apocu” bakış açısını taşıyor ve Başkan Apo ise yep-
4 I
yeni çözümlemeleri ileri sürüyor, ki: Özellikle dok Ama kusur bendedir ve ben yoruyorum.
sanlı yıllardan başlayarak Kürt Yükselişi, hızla çok Bir: insanlanmızın, devlet ihalecisi Veziroğlu'ndan
büyük kütlelerle kucaklaşmıştır, bir de Kürt yürüyü da umutlanmalan mümkündür ve ben bu umudu kı
şü, devlet olmadan devlet imkanlannı bulmuştur ve
27
Mayıs 1997 H e p İ le r i Sayı: 2
rıyorum. İki: Bütün ülkemiz, dağ, taş, “Karaoğlan" Geçen pazar akşamı, ben uçaktayken, yaptığı “Or
efsanesi peşinde güvercin olmuş mavi göklere çık du” ile ilgili açıklamasını sonradan duydum ve Poli-
maya hazırlanıyordu ve ben, “ Bir Yeni Cumhuriyet tika’da yayınlananı okuma imkanı buldum; kendisin
çin" kitabımın önsözünde Ecevit’in büyük bir cahi yenilemeyen ve politikaya dinamik bir biçimde yak-
ve eylülist darbe sonrasında yeniden umut sayıldığı aşmayanların, bu açıklamalan izlerken yorulacak-
zaman ise. Tezler’de, konuşmalannın metin analizi annı sanıyorum.
ni yaparak, generallere oynayan bir zavallı olduğu
Devam ediyorum; sevgili Serhat’ın yazısını iki ve
nu yazıyordum. Ham umutlan kırıyordum. Üç: Emin
belki de üç kez okudum, anlayabilmek için pek çok
Çölaşan benim arkadaşımdı, ilk kitabını yazdı, şimdi
yorulduğumu saklayamıyorum. Bizim gazetede ne
aramızdan göçük Aziz Nesin, Ilhan Selçuk ve bütün
den bu denli özensiz yazılar çıkıyor; sevgili Serhat
Türk aydınlan, Emin’i kutluyorlar. Ekonomi Nobei
I I yazmaya mecbur mu, hiç anlamıyorum. Serhat,
Odülü’ne aday gösteriyorlardı; sonradan okudum
"kimse bize 27 Mayıs'ın halk devrimi olduğunu yut
ve çok geri bir kitap olduğunu ve Turgun Özal’ın turmasın" diyor; söz, benimdir ve kimseye yuttur
propagandasını yaptığını açıkladım. Sonradan
maya çalışmıyoruz. 27 Mayıs konusunda sevgili
Emin dahil herkes kabul etti ama, yorgun ve kumar Serhat ile aramızda görüş ayıiıg. olduğu anlaşılıyor;
baz, aydınlanmızı bir kez yormuştum: ham umutlan olsun, çok önemli bulmuycr-ürr ve bir sakınca gör
koparmak da yorucudur. Dört: Madam Çiller çıktı, müyorum Ancak Serhafm ,"'.a""-hatip okulu sayısını
görevimi yaptım ve “ Madam" dedim, belki tesadü
az bulmasını ve yüzde dcksa*^ sekizinin müslüman
fen ve belki de bilerek, kan emici kişiliğini sergile
olduğunu iddia ettiği top^a<‘a" '^.zda kuran kursla-
dim, önceden haber verdim; benimyazdığım gaze nnı daha da çoğaltmakta'^ ya ra t-r tjtu m almasını,
tede. galiba Gündem’di, Ragıplardan birisinin beni çok şaşırtıcı ve aşırı kızgır fc " yaklaşım olarak görü
“hırçın ve işbirliğini bozan" bir adam olarak azarla yorum. Fırıldak Erbakan tak '^;inin sözleri bizim ağ
dığını işittim: “hırçın" sözü, Tkp’lilerin çok zaman zımıza yakışmıyor.
benim ismime ekledikleri bir sözdür. Beş; Kürt Yük-
selişi'ni gördüm, herkes küfrediyordu, ben Bekaa Bir: Hangi yüzde doksan sek:z'mız müslümanmış ve
Vadisi'ne gittim, lideri ile görüştüm, görüşlerinden nasıl müslümanmış? ÜikeT' zae pek çok "pratikçi"
yasalann imkan verdiklerini aktadım, o zaman bu olmayan müslüman vardır: ’ non-pratiquant" dinler
zaman değildi, ülkede ilk kez oluyordu. Kürtlerin de teknik bir sözcüktür. Klişeye, sinegoga veya ca
çoğu dayükselişe kızıyordu; yine Ragıplardan birisi, miye gitmeyen, ama yine de. dinine bağlı inananlan
terörist medyada beni “Apo makyajcısı" ilan etti. Bu anlatıyor. Bunlar için, irr.am-hatiplere ve kuran kurs-
söz yakın zamanda Dgm savcılanntn ağzındadır, lanna ihtiyaç yoktur. İKi: Halklanmızın üçte birisinin,
beni mahkum etmek için Ragıplardan birisinin bu Türk, Kürt ve Arap köKenli “Alevi" olduğu söyleniyor
sözünü alıyorlar ve kullanıyorlar; son zamanlarda ve Alevi halklanmız-n. sünni imamlarla ve sünni ku
ran kurslarıyla hiçcir ilgisi yoktur. Benim sosyalizmi
"Yürüyüş" kitapçığımın da, “A po’yu övmek" suçun
dan mahkum olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. kurduğumuzda te^rei yaşam biçimi olarak alıp ge
liştirmeyi önerO'ğ m Alevi kültürümüzün sahiplerini
Kimseyi övmüyorum, doğrulan söylüyorum; Apo’yu
incitmeden, bunları karşıya almadan, imam-hatip
hiç övmediğimi, “dostlanmıza” anlatamamakla bir
okullannın ve kuran kurslarının artırılmasını savun
likte, döndüğümde, Dgm savcılanna anlatabilmeyi
umud ediyorum. mak imkansızdır. Kürt politikacılanmızı, ikinci kez,
öğrenci politikasından uzaklaşmaya çağırıyorum.
Yorduğumu kabul ediyorum. Üç parça olarak ya Üç: İmam-hatip okullan, Refah’a kadro yetiştiren
yınlanan “Ordu" incelememin de, pek çok Kürdü- fabrikalardır. Dört: Bizim sorunumuz dinle değildir,
müzü ve bu arada Yaşar Kaya ve Serhat Bucak biz dindara saygılıyız. Gençlerimizi ölüme gönde
dostlanmı pek yorduğunu öğrenmiş bulunuyorum. ren, halklarımızın nefreti Şevket Kazan, işte bu okul-
Yorduğum için özül diliyorum; ancak işimdir, yor an en iyi temsil eden bir imam-hatip mezunudur.
maya devam etmek durumunda olduğumu da ifade Beş: Bizim kuracağımız düzende, devletin din okul-
ediyorum. an açması yoktur ve olmamalıdır. Din işlerini, güç-
endirilmiş yerel yönetimlere bırakma önerimi tek
CEPHEYE rarlıyorum. Altı: Bizim, Sovyet düzeninin din
Ben Başkan Apo ile telefonla görüşmüyorum; ancak konusundaki yanlışlarını tekrarlama lüksümüz bu-
hiçbir açıklamasını kaçırmıyorum. Son günlerde ül unmuyor; ancak, inanan insanla Refah yobazlannı
kemizde önemli gelişmeler vardı, ne düşündüğünü kesinlikle birbirinden ayırmak durumundayız. Ayıra-
merak ediyordum; sürekli deplasmanda olduğum mayanlara, Başkan Apo'nun, geçen hafta Politi-
için, geçen hafta sonu, pek güzel Strasburg kentin ka’da çıkan açıklamasından aktarıyorum: "Refah
de bir konferans verdim, bu hafta sonu Viyana’da Partisi, politikasıyla, en taşra, en artık, en para et
Noruz kutlamalanndayım. gelecek hafta sonu Brük mez, ne varsa ona talip olmak isteyen, burjuvaziyi
sel’de bir panele katılacağım, izleyemediklerim olu temsil ediyor. Aslında Türkiye burjuvazisinin en ye
yor ve bu nedenle arkadaşlanma hep soruyorum. teneksiz, en çaptan düşmüş partisidir." Politika
28
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
yapmak isteyen Kürtlerimizin, bu sözler üzerinde yorum. Bütün dünyayı izleyerek, beynimde işledik-
düşünmelerinde yarar var; her yeni olay, bunu do ten sonra, iki halkımızın hizmetine sunuyorum; zor
ğuruyor. işimizdir. Yorgunlar küfürüne alışığım; ancak bir bü
Artık ortaya çıkıyor; Refah ülkemizin en ahlaksız ve yük tesellim bulunuyor, bana kırk yıldır küfrediliyor,
dinsel temizliğe en uzak partisidir; Fırıldak Hoca, oir ancak küfür edenler, sıra sıra, bu mücadeleyi bıra
doktor profesörün, bir hastasına en utanmaz Dir bi kıyorlar. Ben, bana küfredip de, mücadelede kalanı
çimde cinsel tacizde bulunması karşısınca, bu seyri bilmiyorum ve her küfredene de, bir ölçüde, “bırakı
bile mide bulandıran pislik karşısında, üzerine gide yor mu" diye bakıyorum. Yaşar Kaya’ya böyle bak
cek yerde, profesörün albay olmasına bakarak, bu mıyorum.
nu, Ordu’ya köpekleşmenin vasıtası sayıyor ve “or Devam ediyorum, ortaya attığım düşünme matriks-
dumuza dil uzatılıyor" diyebiüyor. Yedi: Ancak lerinden birisi, dillendirilmesi belki bir yıla yaklaşı
Serhat Bucak, benim sevgili dostumdur ve kırmak yor; Kürt mücadelesinin, 1990 öncesine yöneldiği
istemiyorum, Kürt siyasal organizması üzerinde ko dir. Apo,doksan sonrasında pek çok atılımı prova
nuşma hakkını kendimde görmüyorum, fakat biz sayarak bu değerlendirmeye uzak durmuyor. Türki
Türk tarafı iktidanmızi kurduğumuzda, bütün imam- ye Cumhuriyeti’nin, bin dokuzyüz onsekiz ve ondo-
tatip okulları i!e Kuran kurslarını, Serhat’ın memle kuz çizgisine döndüğünü ileri sürüyorum ve Türki
keti Siverek’e göndermeyi vaad ediyorum. ye’de özgürlük, aydın ve sol mücadelenin ise bin
Devam ediyorum: Apo da söylüyor, ülkemiz bir ara dokuzyüz elli sekiz ve elli dokuza çekildiğini ekliyo
yış içindedir ve Başkan, “ordu, Lebed’ini hazırlıyor" rum.
değerlendirmesini yapıyor. Bir arayış içindedir; da Söylediklerim tartışılabilir; ancak, laisizm-şariat tar
ha önce de yazdık; VVashington, Türkiye’ye “Pakis tışmalarının bu kadar ön plana çıkması, benim bu
tan mode i’' öneri
şemalaştırma ça-
yor, bu modelde
balanmı destekli
generaller, sivi Ülkemiz bir arayış içindedir, yor. Bir: Ellili y ı-
yönetimin görüle VVashington, Türkiye’ye “Paiûstan modeli” arda Aydın
bilir ölçüde arka öneriyor, bu modelde, generaller, sivil Menderes’in ba
sındadır. Şimdi
yönetimin görülebilir ölçüde arkasındadır. bası Adnan Men
Türkiye, bu nok
taya gelmiştir:
Ancak, hem Kürt davası ve hem de deres iktidarday
Madam ve Fınl-
diğer dinamikler, böyle bir modelin Türkiye dı ve “ Vatan
açısından istikrarlı olduğu izlenimi Cephesi" po
dak, kem-küm et
vermiyor; şu andaki denge dengesizdir ve litikasını açmak
mekle birlikte, as
zorunda kaldı.
kerin sözünden hemen bozulmasını beklemek gerekiyor.
Ülkemizi, bizden
bir adım dışarıya
önce cephelere
çıkamıyorlar. Ancak, hem Kürt davası ve hem de di bölüyordu, “Vatan Cephesi" ilan ediyordu, başın
ğer dinamikler, böyle bir modelin Türkiye açısından daydı, insanlan oraya zorluyordu ve Menderes’i za
istikrarlı olduğu izlenimi vermiyor; şu andaki denge lim görerek ayrılan genç avukat Hüsamettin Cindo-
dengesizdir ve hemen bozulmasını beklemek gere ruk da, bazı kedi köpekler arasında, bu cepheye
kiyor. Aynca ordu, kendisinin son siyasal direktifle katılıyordu. Kedi ve köpek sözünü bilerek kullanıyo
rini daha içtenlikte uygulayacak, içişleri ve adalet rum; çünkü, Menderes, her gün bu cepheye giren
cihazında düzenlemeler yapmaya elverişli bir yeni lerin isimlerini yayınlarken artık evlerdeki kedileri ve
hükümet arayışındadır. finoları da saydınyordu; karşıda olanları “ehl-i salip”
Ne yapılabilir ve ne tür senaryolar söz konusu olu “haçlılar" olarak görüyordu, iki: Yetmişli yıllarda, va
yor; üzerinde durmak gerekiyor. Bu arada ben, dü tan cephesi’nin yerini, “Milliyetçi Cephe" alıyor; ba
şünmeyi kolaylaştırmak için sürekli kavramlar üreti şında, ilk Amerikan burslusu. Deniz Gezmiş ve ar-
yorum; Meclis Başkanı Yaşar Kaya Dostumuz’dan kadaşlannın idamını bir "haçlı zaferi" sayan,
da rica ediyorum, başkalanna hakaret ve bana da Morrison Süleyman bulunuyor. Yakın zamanda,
hakarete yakın sözler yağdırmak yerine, başında ışıkçı tarikatının tele-vizyonu Tgrt’de aydınlar ocağı
bulunduğu kurumu ve bu arada Kürt Enstitülerini, başkanı profesör Nevzat Yalçıntaş, milliyetçi cephe
bilimsel politika yapmanın laboratuarlan haline ge ve hükümetlerinin kendi inisiyatifleriyle kurulduğunu
tirmeye çalışmaladır, öylesi layık görünüyor. “Haka açıklıyordu; bunda, Demirel ile birlikte Erbakan ve
rete yakın’’ sözünü özellikle seçiyorum; çünkü. Öz Türkeş yer alıyordu. Üç: Türkiye’de, devletin İçinde
gür Politika'da bana en küçük hakaret olduğu cinayet şebekelerin yerleştirilmesi ve ordu ve polis-
taktirde yazmayı hemen bırakacağımı söylemiş bu e, bir yandan ülkücülerin ve diğer yandan refahcı-
lunuyorum. Ortak alanlanmızın dışında isteyen iste ann kenetlenmesi işte bu zamanda başlıyor. Dört:
diği kadar bana hakaret edebililir, kuşkusuz canım Refah’ın, cinayet şebekeleriyle bağlantısı olmadığı
sıkılıyor, ancak ben yorucu bir vazife yaptığımı bili- mı düşünenler fena halde yanılıyorlar.
29
M a y ıs 1997 H e p İleri Sa y ı: 2
Beş: Fırıldak Hoca-Madam Çiller hükümeti kuruldu sundaki gereksiz hassasiyeti çözmeye yönelik açı-
ğunda, bir basın açıklamasıyla, ben bunun, bir yeni lımlanm, doğrudan doğruya Ödep'i rahatlatmakla
milliyetçi cephe hükümeti olduğunu ileri sürdüm; ilgilidir. Bunlann bir bölümü Kemal Paşa fotoğraflan
şimdi daha da netleştiğini görüyoruz. Fınidak Ho- asıyor ve diğer bölümü indiriyordu; şimdi de bazı
c a ’nın son açıklamalan, A po’nun çaresizlik hükü Kürtlerimiz. Alevi derneklerinde Kemal Paşa fotoğ-
meti olarak değerlendirdiği bu zavallı idarenin, bir rafian asılmasını sorun yapıyorlar. İlericiliğimizin,
yeni “milliyetçi cephe" hükümeti için açıkça hareke putlarla ve puî kırmakla ve bu arada Kemal Paşa’nın
te geçtiğini ortaya çıkarıyor. Erbakan, Madam’ın kişiliğine saygısızlıkla hiçbir ilgisi olmamak duru-
Partisi için, "biz tek başımıza hükümete gelsek bile m iinaaaır; yacîıklan ve özellikle, halk gerçekliğine
sizden ayn iş yapm ayız” türünden çocuklann bile z ^ ş ^ a r colıtikaiarı. kesin eleştiri konusudur. Kendi
güleceği yaltaklanmalan sergiliyor ve anap'ın taba çok netleştirerek, eleştirimizden hiç
nına karşı davet üzerine davet çıkarıyor. Fırıldak v a zg e ç r^ e ze ^ . <emalistlerle ve çok zaman bağnaz
Hoca, Türkeş'in artık tümüyle ordu ve laik k a r e 6' l " '. ’e'> yû zjn d e n kemalizme sığınmak
seçmesine bakarak, Yazıcıoğlu’nun “katü'er ocağ ’ z c '- " c a Ka a"' A'ev y^'ttaşlanm ızda her türlü işbirii-
Birlik Partisi’ne yeniden kurlar yapıyor ve 5 ''e raz<r z - ^ a k a-ırur^^jnaaytz.
maaşları konusunda sözde ayırma’a-^a c -
‘ Cec'~e". c." ya": güçlülüktür ve diğer yanı, bir üs-
sorun yapan bu faşistlerin g c n ij" '- a
Ben Yaşar Kaya dostumuzun üslubunu hiç
"Ehl-i salip" cephesi olarak da 3ay<a . Ece-
aoğru bulmuyorum; oturduğu koltuğa yakışmıyorve
vit ve Yılmaz’dan, üç sc a^a c " ae
cephe sanatına ve dostluğa aykırı düşüyor. Beni,
medyayı koyuyor: ş^ a ^ca as- r^eayadir.
"megalomani" ile suçluyor, insaf, ben kendimi be-
Çünkü şu anda, egemen olduğu
ğensem, bu kadar çok çalışır mıyım; kendimi geliş
tekalan. üç "^eo>'5 aea 5 v A,t.: FırıidakHoca.
tirmek, kendimi kendime beğendirmek için, günde
bir yeni m' yetç^ cec'^er.'-. Washingîon'un desteği
kırk sekiz saat çalışıyorum. Hala yetersiz buluyorum;
olmaKs z a y a c a <a a'^-ayacağtnı biliyor ve bu ne
ancak, benim .düşüncelerimin çok net ve devrimci
c e ' e 35 ser za'^anıarca. Amerika’ya karşı, kö-
olduğunu, bende düşünce açıklama konusunda
c e «:a"d'ran bir yaltaklanma sergiliyor.
pek az kimsede görülen bir medeni cesaret oldu
Ö zete 3ak Hoca. "Batı taklitçileri” dediği parti-
ğunu kabul ediyorum. Yaşar Kaya kanştınyor.
er; iç re a mayi ve düşman saydığı Washington’un
ayaK^arınt öpmeyi, şimdi en büyük ibadet sayıyor. Bunlan anlıyorum da, anlamadığım, bizim gazete
B r cephe var. Bize bu cepheyi yıkmak düşüyor. nin yazarlanna ne olduğudur? Birisi tutuyor, “oğlunu
Gündeme, “halk kurtuluş cephesi" oturuyor. Bunun çok seviyor; bu devrimci değildir", diye yazıyor. Bi
üzerinde yazacağım; ancak şimdi üslubundan söz risi çıkıyor, “dağa çıktım diyor, olsa olsa U ludağ’a
etmek durumundayım. Yalnız önce bir açıklamaya çıkmıştır" diye buyuruyor. Yaşar Kaya da, bir kitab-
ihtiyaç var; bana “hırçın” diyorlar ya, ben bunlara çığımın kapağına beni tabancalı gösteren bir hafta
hep gülüyorum. Çünkü ülkemizdeki bütün iş yapan lık derginin kapağını almıştım, “tabanca nerde, olsa
cephelerde ben vanm; ellisekiz-ellidokuzdaki bü olsa çakı taşır" diye beni küçültmek istiyor.
yük cephede, özellikle öğrenci kesiminde, lider ko- Şimdi ben gülüyorum; 28 Şubat gecesi, geç vakit,
numundaydım. Türkiye işçi Partisi’ni bırakıyorum; Med televizyonunda açık oturumdaydık, Mgk bildi
12 Mart’ta rezistansı yürütüyordum. Eylülist döneme risi geldi, ilgili arkadaşımız çok kısa özetledi, bu
gelince. Aziz Nesin’i, Bilgesu Erenus’u, birkaç kişiyi arada, yayın sırasında benim inceleme imkanım ol
ve bu arada beni çıkanrsanız, bu görkemli direniş du ve hem “bu bir yeni hükümet programıdır" dedim
ten geri ne kalır; bizim evimiz, açlık grevlerinin, aydın ve hem de başka maddelerini incelerken, "bak'n,
buluşmalannın, kurulan pek çok derneğin merkezi buradaki sözler, galiba, işkenceyi kaldırma 3 "--Cifi-
olmuştur. ne benziyor" diye ekledim. Şimdi, bu kL-< a "^<ûm et
Bunian şimdi bir kenara bırakıyorum; ancak ilerde işkenceye son verme politikalarda caşaa.ğını
“insan haklan" oluşumunu ele almayı vaad ediyo açıklıyor, galiba, risk alarak habe' .e 'c 5 " “ geliş
rum. Bunlar övünme nedeni değil, onur kaynağıdır melerden birisi daha doğru ç k > c er merak
ve onuru hep bize ait kalıyor. Gerektiğinde yapanz; ediyorum. Yaşar Kaya d o s :-""-z ş . - : ; \fa h ir'i de
Şerafettin Elçi’den Kemal Burkay’a kadar açılan bir alıp, "yok yok, siz yan' ş Yalçın
yelpazeye dostça yönelmek durumundayız ve Küçük işkenceden d e j ş* s-:z eaiyordu"
dostluklanmızı tazelemek aşamansındayız. Med mu diyecek? Dcğ":^s- o - 5H5 anma hafta
Televizyonu’ndaki Madam Miitterand mülakatı, çe sında içimden saz-eze pe- .c-'
virideki kusurlan bir yana, fevkalade sevindiricidir; B ird e K a ya i m dönemin-
aynısını, Paris merkezli Kürt Enstitüsü ile de yapmak de. be^' c ' z ir \ & ~ obf <ar<o' "a götürdükle-
gereğine inanıyorum. rinde. z ~ z « u ^ a ra ^ n a n a :> c -ş: bilmiyorum,
Aynı yaklaşımı Türkiye örgütlerine de yöneltmek du a^'a e^s^« Dr Karakolu’ndan,
rumundayız; benim Kemal Paşa fotograflan konu j-e -e mütteferrikaya
I
M ayıs 1997 H e p İle r i Sayı: 2
kapattılar. Böylece, Türkiye solunda, işkenceleriyle mülakat yapmıştım; bu benim bilgime göre, Yaşar
ünlü bu polis merkezini de görmek imkanını buldu Kaya’nın Kürt Yükselişi ile yeniden buluşmasıdır.
ğum için hep sevinç duyuyorum ve aynca Yaşar Dostuz, dostlar arasında bu tür karşılıklı yardımlaş
Kaya’ya borçlu kalmadtğımıda biliyorum. Ben de, malar oluyor, sözünü etmeye değmez. Ama. ne de
doksanlı yıllann ileri bir zamanında, Yaşar Kaya olsa, bizim ikimiz de de "megalomani" hastalığı var.
I
Kemalist Kürtler
Bazan kendime soruyorum, eğer bunlar bana ahlakı, iki-ûç roman özeti kazanıyor ve sonunda
böyle yazıyorlarsa düşmanlarına nasti küfrederler: mı. sonunda btr “Selim Çürükkaya" adayı oluyor
zaman zaman karşılaştığım küfürler nedeniyle lar. Belki ‘ selim çürükkaya” tipolojisine de ihtiyaç
böyte düşündüğüm oluyor. Sonra, hemen bu so var: am.a, büyük bir kinle küfreden bu eski maocu,
rumun pek yersiz olduğu sonucuna varıyorum: bana çürükkaya'yı hatırlatıyor. Yeni selim çürük
bunlar beni düşmanlan olarak görüyorlar ve bana. kaya üretimine karşı uyan görevimi yerine getiri
t *
31
M ayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
küfürleri başlığında görülüyordu. Bunların kaybol yazar türü’dür; benim bu son küfürbazlanmın üçü
masını istemiyorum, Gazete’den getirttim: aynca de, sonradan, en yeni terminoloji ile Kürtler’in "er
bu maocunun İstanbul’da Demokrasi’nin de yazarı ken devlet” aşamasında yazar olmuşlar. Üzülüyo
olduğunu, ancak Demokrasi’nin yönetenlerinin bu rum ve hatta utanıyorum, ama değinm ek zorun
küfür yüklü yazıyı çöp sepetine attıklannı öğren dayım; ben Yaşar Kaya’nın yazısından söz
dim, bunların Avrupa gazete sütunlarında kaima- ederken okumamıştım, bana hakaret ettiğini ve
lanna göniüm razı olmuyor. Bunları, yakın zaman beni kurtardığını yazdığını söylediler, eksik olma
da çıkacak olan “sicil” adlı kitabıma alacağım; sın, kurtardığını söylediği yerden o zamanlar İs
ama, beni yine affetsinler, başlıklannı, içeriklerine tanbul'un en ünlü zindanına götürüldüğümü belirt
benzetmek istiyorum. Kaya’nın yazısını, “ Megalo tiğimi hatırlıyorum. Ama ne yazık, “sicil” kitabıma
man Yalçın Küçük” , Bucak'ın yazısını “Yutturmacı almak için. Kaya’nın artık çok ünlü olan bu yazısını
Yalçın Küçük” ve bu maocu küfürbazın yazısını da, Gazete’den rica ettim ve şu anda okumuş bulunu
“Şişinik Yalçın Küçük" olarak yayınlayacağım; yorum. Ne mi, diyorum; sadece “hey Allah” diyo
bunların, Özgür Politika’da yayınlandığını ekleye rum. Okuyunca utandım, bir kez, ben Yaşar Ka-
ceğim; göçmen olmayan Kürt ve Türk halklarımız ya ’yı o günlerden hatırlamıyorum ve daha önemlisi,
bunlan bitmek durumundadır. bizim o zamanki mücadelemiz Menderes Bayar
Yalnız, “Sicil” kitabım da bir eksik kalıyor, ortak ge istibdatına karşıydı ve biz, gençliği "dem okratize”
ederken, Bayar-Menderes zülmu bize karşı Kürt
riciliğimizin ve bu arada Tkp’lilerin, bana yüklediği
gençliğini örgütlüyordu. Istibdatın gençlik lideri,
sıfatlardan birisi eksiktir; bu, Mahir Sayın’ın oku
Samet Gündoğan adında bir Kürt idi ve bizi polis
madığım küfürlerine denk düşüyor, ama Mahir,
Kürt olmadığı için kitabıma almıyorum. Bu arada lerden daha çok tutucu Kürt gençleri sıkıştırıyordu.
Yaşar Kaya’dan rica ediyorum, birisine sipariş Biz mücadelemizi iyi götürüyorduk, sonunda dev
vermelidir, M ahir’in yazısı da yeniden çıkarsa, bu let polis zoruyla bizi dağıttı ve benim koltuğuma
nu da, “ Hırçın Yalçın Küçük” başlığıyla kitabıma Samet Gündoğan adındaki bu Kürt’ü oturttu. Bun
almayı vaad ediyorum. Yalnız, bir ricam daha var, ların hepsi, zamanın gazetelerinde yazılıdır; ve bu
bu benim müstakbel küfürbazımın hiç olmazsa ya rada kalmıyor, ünlü Türk gericisi Demire!, daha
şamının bir dönem inde üç kaz gütmüş olmasını sonra, Samet Gündoğan’ı Elazığ’dan milletvekili
özellikle arz ediyorum: çünkü, artık hayatında üç yaptı. Yaşar Kaya’nın hiç bilmediği bir konuyu ve
kaz bile gütmemiş olanların küfürlerinden bıktım, aşırı milliyetçi bir tahrifata tabi tutmasını çok yadır
bunu belirtmek mecburiyetimi duyuyorum. Küfür gıyorum ve bunları yazarken, Kürt halkımızın adını
baz mı; bunda da bir İmtihan var, hiç olmazsa ya taşıyan bir Parlamento’nun başkanının böyle bir
şamında bir kez üç kaz gütmek zorundadır. bellek kaybına uğramasını gözlemekten çok acı
çektiğim i tekrar ediyorum: ama ahir zamanında,
Böylece bu iş tatlıya bağlanmış oluyor, hepsi geri
bu kadar meşguliyeti varken, yazarlık türü zor bir
de kalıyor ve şimdi yeni incelememe geçiyorum,
meslekte, neden kendisini deneme ihtiyacı duyu
ben bu incelememde “kemalist kürtler” kategori ve
yor. bunu da hiç anlamıyorum.
tipolojisini ele almak istiyorum. Bu konu, Kürt Aydı-
nı’nı ele almaktır. Bunu çok önemli buluyorum; Bu noktanın bir önemi var mı? Bunlar halk hareket-
çünkü, bugünkü Kürt Aydını öylesine hastalıklarla erini anlamada çok önemi ipuçlarıdır, yoksa, bü
dolu, öyle kısır ve öylesine itici ki. hareketin taba tün yanlışlarına karşı değinmek istemezdim, m ec
nında müthiş bir güvensizliğe kaynaklık ediyor ve bur kalıyorum Yalnız bir nokta daha var, Kürt
genç militanlar, özellikle “gundi” kökenli olanlar, gençliğim izin bu dönemde tümüyle istibdatın ya
çıkış kaynaklarının da itişiyle, bir aydın düşmanlı nında olduğu düşüncesi çok yanlıştır; bizim cep
ğına yöneliyorlar. Böylece, bugünkü Kürdistan hede ve benim yanımda Yaşar Kaya’yı hatırlamı
Aydını, Kürt halkımızın yükselişine katmerli engel yorum, ancak. Mardin’den Abdullah Tim urve daha
oluyor; hem aydın fonksiyonunu yerine getirmiyor sonra adı uğursuz işlere karışan Elbistan'dan Sıtkı
ve hem de bir aydın düşmanlığına zemin hazırlı Elbistan, benim en yakın mücadele arkadaşlanm-
yor, şimdi bunu ele almak gereğini duyuyorum. dı, ben ilk Kürtçe türküleri Abdullah’tan dinliyor
dum, banaherfırsattatürkülerini söylüyordu. Bizim
Bir yanıyla, altmışlı yıllarda ülkemizde solun patla
cephem iz halklar cephesiydi; ancak, bizim karşı
masıyla birden bire yazar ve hatta büyük yazar
mızdaki gençliğin önde gelenlerinin hepsi Kürt’tü:
olan ve yüksek sol dalgaya binen, pıtrakgillerden
bu 27 Mayıs açısından önemli bir noktadır.
Türk yazarlarına benziyorlar, akıllarına ne gelirse
yazıyorlar. Şimdi Kürdistan Cephe’de en çok olan 27 Mayıs’ın ilerici çizgilerinin yanında Kürt Dava
32
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
sı’nda gerici bir çizginin sahibi olduğu çok doğ men Nurullah A-taç, tanınmış yazar Yaşar Kemal
rudur; yalnız, bu doğruya eklenecekler var. Bir: için, “o, okur-ya-zar değil, sadece yazar” diyordu;
Özgürlükçü gençlik olarak bizim karşınnızdaki hü ben de bu yeni Kürt yazarlarımızı, en az yazdıkları
kümet yanlısı gençlik kuvvetleri Kürt gençlerinin kadar okumaya ve düşünmeye çağırıyorum.
yönetimindeydi. İki: Bugün çıkan şeriat kaygısı o
Ancak geçerken benim küfürbaz yazarlarımın so
zaman da fışkırmıştı ve şeriatı ceryanını o sırada,
runlarının da pek bunlarla, 27 Mayıs’la ya da ke-
Said-i Kürdi’nin nurculuktarikatı temsil ediyordu ve
malizmle, ilgili olduğunu sanmıyorum; bu noktaya
yeşil bayrağı, Said-i Nursi olarak da bilinen, Said-i
gelmek üzereyim. Ben gülüyorum ve aktarmak is
Kürdi taraftarlan açıyordu. Üç: Menderes, bizim
tiyorum; anlatan, Sevgili Dostumuz Leyla Zana'dır.
halk muhalefetimizden çok sıkıştığı için, Kürt oli
Pek sevgilimiz Beşikci’nin, en kibar sözcüklere
garşisi ile fiört kapılarını açıyor ve Şeyh Said’in to
çevrirek aktanyorum, sık sık ve bir öfkeyle, “bu
runu, şimdi aziz dostumuz. Abdülm elik Fırat’ın ya
Kürtler akılsız, gazetede, Mihri Belli her gün kema-
şını büyüterek meclise sokuyordu, şimdi
izm propagandası yapıyor, ses çıkaranları yok”
Dostumuz Melik Bey, bana yeni nüfus kağıdını
dediğini söylüyordu; kuşkusuz, hapse girmeden
kendisinin çıkarttığını söyledi; ancak o zamanlar,
önce Paris’te söylüyordu. Doğrudur; Belli, her ya
bu olay büyük bir anayasa skandali sayıiıyordu.
zısında, Kemal Paşa’yı. savaşını, 27 Mayıs’ı süslü
Dört: Oy planında, Bayar-Menderes zulmünü de
yor, ancak Kürt yazarlarımız arasında itiraz edeni
ğiştirecek imkanlar Batı’dan çıkıyordu; ancak
görünmüyordu ve bunlara bakıp ben de her yerde,
şeyhlerin ve feodallerin boyunduruğunda Kürdls-
“ bizim” gazetelerin gerçek anlamda özgürlükçü
tan zülmun oy deposu olarak ortaya çıkıyordu.
olduğunu, öve
Özetle, o sıralar- ...................................... ....
rek, anlatıyo
da Kürt halkımız,
Hiç kimse, iıer iıalic hareitetinin, tutarlı rum. Aynca, ilk
şu sıralarda bazı
ve iıer lıail( devriminin bir pınar Icadar saf kez günlüğe
öğrenci çaplı ay
olacağını düşünmemeic durumundadır; geçtiğimizde,
dın ve politikacı
ların yapmak iste
tam tersine, iıall< iıarel(etleri tutarsıziıldaria gazetemizin,
dikleri türden,
yüldüdür. Daiıa açıi(ça yazmak çok "tarafsız" ol
zorundayım; iıaik iıareketlerini abartmak, duğunun birbaş
topraklanmızdaki
kamplaşmada
sadece cahillerin işidir. yazıyla anlatıldı
ğını ve bunu
karanlık cepheye Halk hareketleri çok çizgili ve çok renklidir.
desteklemek
konuyordu.
için, bir askerin
Bu tarihsel sapta bulunarak rö
maların teorik işareti; sosyalist devrime kadar bü portaj yapıldığını ve burada, PKK gerillaları İçin,
tün devrimlerin tutarsızlığı üzerinedir. Hiç kimse, “PKK itleri” dendiğini de hatırlıyorum. “Bizim gaze
her halk hareketinin, tutarlı ve her halk devriminin temiz ve bizim yazarlarımız çok demokrattır” , bunu
bir pınar kadar saf olacağını düşünmemek duru hatırlatıyorum.
mundadır; tam tersine, halk hareketleri tutarsızlık-
Bunları hatırlatıyor ve hatırlıyorum, benim küfür-
larla yüklüdür. Daha açıkça yazmak zorundayım;
bazlanmın yazdıklanmdan çok benimle sorunlu
halk hareketlerini abartmak, sadece cahillerin işi
oiduklannı görüyorum; sorunlan zaman zaman
dir. Halk hareketleri çok çizgili ve çok renklidir;
benim kısa boyumu da aşıyor. Bazan, korkak dav
böyle olmasaydı, birincisi, nakşibendi şeyhleri
ranıp, frenklerin ünlü sözüyle, “benim omuzlanmın
Ubeydullah ya da Sait’in hareketlerinde halkçı çiz
üzerinden” bir yerlere söz ulaştırdıklannı düşünü
giler bulamazdık; Mustafa Barzani, Kürt halkının
yorum; nedenleri var. Başkan Apo, çok yakın bir
seçkin liderlerinden birisidir, ancak ufku hep bü
zaman önce, Özgür Politika’nın, “Ordu Lebed’ini
yük devletlere bağlıdır. İki: Bedirhan, bir gecede,
hazırlıyor” başlığıyla yayınladığı derslerinde, şun-
on bin süryanıyi doğramıştır, buna bakarak, Bedir-
lan söylüyor: “Ordu partisi, ideolojik ve politik bir
han’ı tümüyle halkçı çizgilerden soyutlayacakmı-
reformu yaşayacak. Bu reforma, yeni kadrolarıyla
yız? Üç: Simko Ağa, bölgesindeki hristiyan liderleri
ve yeni önderleriyle hazırlanmak durumundadır.
görüşmeye çağnp boğazlamıştır, bu durumda,
Bu kitlenin başka türlü kendisini yaşatması müm
Simko'yu, Kürt halkının mücadele tarihinden çıkar-
kün değildir. Hantal olduğu için, kat kat olduğu
tacakmıyız? Uzatmak istemiyorum; bilimsel bakış s
33
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
çaktır. Çünkü, generaller yaşamaya çok düşkün çıkanlann beyni, uzun yolda taş yemiş bir otomobi
dür. Hızlı birsolculukgösterebilirler. Kürt sorununu camına benziyor, bu binlerce tuz-buzun her par-
herkesten çarpıcı ortaya koyabilirler. Bu tür geliş çaçığında bir beyincik vardır, bunlann her birisinin
meleri beklemek mümkündür ve bu, bizi şaşırt bu kadar kolayca yalan söylemeleri bu yüzdendir.
mamalıdır. Orduyu bir yerde ne çok olumlu, ne de Bu fabrikadan çıkanlar, özgürlüğe, halk gerçekli
çok olumsuz değerlendirm ek gerekiyor." Bunlara ğine düşman ve akıl düzeninden uzak karanlık
ben katılıyorum; ancak bunlar beni aşıyor. Fakat canlılardır; ben daha M gk bu konuyu ete almayı
bu nedenle yiğitliği öneriyorum: Türkiye’de çıkan, bile düşünmezken, Politika’da, bunların kapatıl
“Atılım" Dergisi’-nin, Med Televizyonu’nda yayın masını istemiş bulunuyorum. Üç: Mazoşist deği-
lanan “Yeni Bir Tarihe Doğru" programlanndan im, demokrat olmadığımı yüz kez yazdım, 27 Ma
dolayı Başkan A-po ile beni kemalist ilan ettiklerini yıs sabahı dem okrat mücadeleri arkamda
ve aynı şiddetle küfürlerini eksik etmediklerini öğ bıraktım; M gk’nin, Türkiye soluna ve Kürt halkına
renmiş bulunuyorum. Yiğitin hakkını kabul ediyo cephe almayan 28 Şubat tarihli kararından rahat
rum. sızlık duymuyorum. Dört: Demokratik vehimlerim
hiç bulunmuyor. Ülkemizin demokrat olmadığını
Hem yiğitlikten ve hem ciddiyetten yana olmaya
bildiğim için, M gk kararlarını ayrıca demokrasiye
çağırıyorum. Bir: Kendimi çok beğenm ediğim i
karşı bir darbe olarak görmüyorum. Beş: Artık Er
yazdığımı hatırlıyorum; bu nedenle kimseye be-
can Kanar-Sedat Yurttaş çizgisinden utanç duy
ğindirmeye de hiç çalışmıyorum. İster beğenilir,
duğumu ifade edebiliyorum; biz, doksan üçyılında
İsterlerse beğenmezler, ben çağdaş bir anayasa
bir darbe olduğunu söylemiyorduk? Güreş-Çiller
da ve bizim kuracağımız düzendede, “yüksek
Darbesi’nden söz eden bizler değitmiyiz? Bunlar,
planlama kurulu” veya "milli güvenlik kurulu" tü
ardadaşlanmız Hatip ve Leyla’nın ve Orhan ile Se-
ründen mekanizmalara karşı değilim, bana göre
lim ’in ve Mahmut’un hapse konduktan tarihi. 2
çağdaş bir kamu yönetiminde yerleri var. İki: An
Mart’ı. “ Mart Darbesi" saymıyorlarmıydı? Bu ilk
cak ben bu kurulların içinden hoşnut değilim; ge
okul öğrencileri, darbeyle maytap tabancasını mı
nerallerin emekçi halkımızın çıkarlanndan uzak
kanştınyorlar? Bu köksüzlük, doğrularımızı kusma,
düştüklerini, tekeller ile W asihgton’un ideolojisini
bu esnaf politikacılığı bana acı veriyor. Benim gör
benimsediklerini ileri sürüyorum, bizim bakışımıza
düğüm bunlann öğretmenlerinin Cengiz Çandar-
yakın subayları arıyorum. Üç: O rdu’yu ciddiye al-
Ahmet Altan familyası olduğudur.
mayanlann hiçbirisini ciddiye almıyorum ve öğ
renci politikacısı sayıyorum, a. Altmış sonlarına DALGACI AYDINLAR
doğru yükselen Türkiye gençleri ordu’yu ciddiye Ne yapılabilir? İlk akla gelen şudur: Özellikle Avru
aldılar ve Türkiye Halk Kurtuluş O rdusu’nu kurdu pa’daki bu yeni Kürt Aydın topluluğunu çok ciddi
lar. b. Yetmişli yılların sonlanna doğru ayaklanan bir eğitime tabi tutmak gerekiyor. Bunların hepsini,
Kürdistan gençleri, Kürdistan Halk Kurtuluş Ordu “zindan konferansı" benzeri, bir hülya ve bilgi ka
su’nu kurdular. Kendilerini ve yaptıklannı ciddiye zanında bir süre arıtmak ihtiyacı kesinlikle ortada
aldıklannın işaretidir. Dört: Türkiye O rdusu’ndaher duruyor. Okumalarını ve özellikle, “ Bir Yeni Tarihe
zaman ve en zor şartlarda bile em ekçi halkını dü Doğru” türü video halinde mevcut ders program
şünen genç subaylar olmuştur. Beş: eylülist zalim larını tekrar tekrar izlemelerini ve zaman zaman da
ler. 1978 Harp Okulu çıkışlıların hepsini, üstteğ- teste tutulmatannı ciddiyetle düşünmek durumun
men olduklan zaman, büyük işkencelerle tasfiye dayız. Çünkü bu halleriyle, tekrar ediyorum, her
etmişlerdir. Bunlar arasında, sadece evi benimki toplumun yenileşmesinde vazgeçilm ez bir yere
ne yakın olduğu ya da beni okuduğu İçin ağır iş sahip olan aydınlık fonksiyonlannı yerine getirme
kence gören üsteğmenler de vardır. Altı: Ben bana meleri bir yana, kısırlıkları, iticilikleri, ham övünme
küfredenlerin, hayatlannın bir aşamasında hiç ol leriyle. tabanda ve özellikle köylü kökenli kadrolar
mazsa bir kez üç kaz gütmelerini istiyorum. Çok da, büyük bir aydın güvensizliğine yol açarak,
mu? sakıncatannı katmerleştiriyorlar.
Devam edebilir miyim? Bir: Med Televizyonu’nda, Bunlann yazılması gerekiyor; ancak yazılmasının
Ahmet Türk Dostumuz’un da katıldığı bir oturumda kolay olmadığını biliyorum. Ancak bu son yazım
şematik olarak açıklamaya çalıştığımı hatırlıyorum, dır; yeni husumetleri ve küfürleri umursamayan bir
imam-hatip okullan, eğitim kuruluşları değil, Refah konumum var. Bu konumumu özellikle yazma ihti
Partisi’nin kadro fabrikalarıdır. İki: Sorun, din İle la yacı duyuyorum. Bir: Doksan bir genel seçimlerin
ikler arasında değildir; imam-hatip fabrikalanndan de Shp ile ittifak çerçevesinde, Hep kontenjanın
34
M a y ıs 1997 H ep İle r i Sayı: 2
dan, Türkiye millet meclisine milletvekili olmam nasip oldu. Sonuncusundan söz etmek istiyorum;
ciddiyetle önerilmiştir ve ben sadece teşekkür etti şimdi Kürtçe söyleyen Kürt ve Türkler çoğaldı ve
ğimi hatırlıyorum. İki: Kürdistan Parlamentosu Bilgesu artık söylemek bile isterViiyor, hatırlatılma-
üyeliğiyle onurlandınlmam istenmiştir ve sadece sından bile utanır bir hali var. Ancak ilk kez Kürtçe
teşekkür ettiğimi biliyorum. Üç: Ortak gazeteleri söylediği için pek çok kez hücrelere girm iştir ve
mizin hazırlık çalışmalarını ben yürütüyordum, gö birisi de Viranşehir’de oluyor. Konserinden sonra
rüşmelerin hepsi Toplumsal Kurtuluş bürolarında gözaltına alıyorlar; polis, bir ara söylediğinin Kürt
oluyordu, beni affetsinler, o sıralarda yazarımız çe olup olmadığından tereddüt ediyor ve bir Kürt
oiarak bu benim küfürbazlarımız hiç aklımıza gel bekçiyi çağınyor, bekçi biraz alık rolünü oynuyor
miyordu, sonra yazmama sıra geldi ve koşulum ve ana dili Kürtçe olan birisi olarak Bilgesu’nun
olup olmadığı sorulunca, “ben para almam” diyor türkülerini hiç anlamadığını söylüyor. Bilgesu’yu
dum. Dört: Daha sonraki bir görüşmemizde, Baş bırakıyorlar; biz, bunu hep, halkımızın olağanüstü
kan Apo, bana, “hocam, onuruma dokunuyor, becerisi, olağanüstü dayanışmasının bir örneği
bunlar bizimle ortak mücadele ederken bizden sayanz; buna benzer öyküleremiz çoktur ve bunlar
para alıyorlar” diyordu ve-hepsi parayla yazıyordu. beni hep heyecanlandırıyor. Sadece, zindan ve
Beş: Türkiye solunun bütün gelenekleri kara değil zulüm mü; bu mücadele, bize, sıradan halkımızın,
dir ve ben Türkiye solunun en has çizgilerini sür- Fransızcasıyia, “tout a fait ordinaire" Kürt halkımı
dürrrtek istiyorum: Yaşar Kemal, altmışlı yıllann so zın, inanılmaz sevgisini kazandırdı. Biz sadece zu-
nunda bütün zamanını, Ant ve Yön Dergileri’nde üm mü görüyoruz; “ ah!" bu halklarımızın, Türk ve
yazmaya ayırmış ve bir kuruş almamıştır. Aziz Ne Kürt halkımızın, bunlann en isimsizlerinin, en orta-
sin. politik ve kü dakilerinin, en
tür yazılanndan umulmadık, en
kuruş almamayı
Bizim icemaiizmle iıiçbir zaman zor koşullarda
ilke saymıştır.
anlaşamayacağımız nokta, bütün doğu bir sevgisi var ki,
Bunlar bizim gü haiiclarını, Arapları, İranlIları, kendi bütün zülumlan
zel gelenekleri-
Türklerini ve Kürtleri küçümsemesidir; yeniyor ve bütün
mizdir. Altı: Türki başta Kürt halkımıza ve aynı zındanlan deli
ye solunda en az ölçüde olmasa bile, Anadolu’da kalan. Elen, yor. Bunlar bizi
gücü olan bile, Ermeni, Süiyani halklara, şaşırtıcı yaşatıyor ve
siyasal çalışma- olabilir, Türk halkımıza zulümle bunlar bizi çelik
annın giderlerini yaklaşmasıdır. leştiriyor; işte bu
kendisi üstlenir; sevgi ve bizimle
seksenli yıllarda halklarımız ara
biz Aziz Nesin ile aydın direnişini yaparken, nakli sındaki bu büyük aşk, beni en büyük husumetlere
yat dahil her masrafımızı kendimiz yapıyorduk. Ye karşı zırhlandınyor ve uğurlanna, inandığım bütün
di: Bizde örgüte yük olmamak esasdır; ben Paris’e doğrulan söylemek için yüreklendiriyor. Her adımı
yeşil pasaportla geldim, ancak hükümet sonradan atarken çok korkuyoruz, ama bu sevgiyi görünce
beni elinden kaçırdığını düşünmüş olmalı, yayı- kanatlanıyoruz. “ Kemalist Kürtler" çözümlememi,
nevlerime bile baskı yaptı ve bütün gelirlerim ke bu sevginin kanatlarında yazıyorum.
sildi; sıkıntılı günlerim oldu, iki yüz franklık yardım
Böyle oldu; Doğu Perinçek, eylülizmin ebedi oldu
için beş saat kuyrukta bekledim, hiçbir örgütten ve
ğunu düşünerek devrim ci geçm işe küfürlerini sür
özellikle Kürt kardeşlerimden on para almadım.
dürüyordu ve bizim mukavemetimizle durdu; ar
Şimdi sıkıntılanm geride kaldı ve on para almadı kasından bizimle ortak parti için cilvelerine
ğım için, sıkıntıya dayanabildiğim için, sadece
başladı. Seksenli yıllann ortasındadır; şimdi ara
kendi kendimi kutluyorum. Sekiz: Kürdistan halkım
mızdan göçük Mehmet Ali Aybar, Perinçek ile be
için mücadele bana sadece hapis getirdi, hücre
nim katıldığım ilk açık toplantıda, Şişli’de bir sine
getirdi, zindan getirdi. Dolayısıyla, bu eleştirilerim
mada, “ortak parti" sorunu için toplandık, bizim sol
sonucunda, kaybedeceklerim en fazla, hücrelerim
tarihimizde önemli bir gündür ve A vrupa’da hatır-
vezındanlanm dır.
layanlanna çok rastlıyorum. Benim kendi açımdan
Bu kadar mı? “ Üç kaz gütmelerini” istiyorum; ne ise önemi üç noktada toplanıyor, birincisi, ben o
mutlu bizim için, 12 Eylül sonrasında, toplum zor günlerde bir başkaldırı rengi olduğu için, ilk kez
önünde “ Kürt” sözcüğünü ilk kez telaffuz etmek bir kırmızı atkıyla kürsüye çıktım; Türkiye basını
bana, Kürtçe türkü söylemek de Bilgesu Erenus’a benden çok kırmızı atkıyla ilgilendi, halkımız be
35
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
nimsedi ve artık beni kırmızı atkısız reddediyor. İki: Blr;Küfürbazlarımı yeniden kızdırmak pahasına,
Önce Sevgili avukatımız Öznür Gündoğdu iie üç Sevgili Doktor Beşikci’nin “zorunlu iskan” ile ilgili
saat çalıştık, resim yapar gibi sözcüklerin yerini olanı türünden doğrudun Kürt Davası’nı içeren
seçtik, ben bu toplantıda, eylülist darbeden sonra olağanüstü parlak ve olağanüstü yol açıçı çalış-
ilk kez “ Kürt” sözcüğünü kullanmaya hazırlandım, malan bir yana, kemalizmi, bilimsel planda çürü
Kürt sorununu çözmeyecek bir partide olamaya ten çözümlemelerin çok büyük bir bölümü, benim
cağımızı söyledim. Anlatması çok zor, önce bir on ciltlik "Tezler” dizimde yer alıyor. Bu çalışmalar
bomba düştü, saniyeler ölü sessizliğiyle geçti, kemalist falsifikasyonun önemli bir bölümünü gün
sonra bir gürültü patladı, salon sevinçten havaya ışığına çıkarıyor. İki: Kemal Paşa’ya atfedilen, Ma-
uçuyordu. Üç: Perinçek’i kemalist bulduğumu o yıs1919 tarihinin doğum günü olduğu sözü, bir
gün söyledim ve birlikte parti kuramayacağımızı anlamda doğrudur; insan olarak değilde, tarih ya
anlattım. Bunlar da yazılıdır ve belki bir kitabımda pan bir kimse olarak alınacak olursa, Kemal Pa-
yayınlanmıştır; “kemalizm bizi ileriye götürmez, biz şa’nın, Mayıs 1919 öncesi yaşamı son derece sı
kemalizmden geriye düşmeyiz" ilkesini, o gün for radandır. Üç: Yurttaşlık bilgisi derslerinden
müle ettim. Biz kemalizmi, bir tutucu reformasyon bilimsel kitaplara aktanlan, Kemal Paşa’nın "Vatan
hareketi olarak görüyoruz; ancak gerisine düşme ve Hürriyet" Partisi’nin bir çocukluk uydurması ol
miz ve hele kemaiistier de istediği için, akılcı eğiti duğunu kitaplarımda kanıtlayabilmiş bulunuyo
me karşı çıkmamız, imam-hatip fabrikalarına ikir rum. Dört: Harekat Ordusu’nda ordu kurmay baş
cikli bir biçim de kemaiistier de karşı çıkaryorlar kanı olmadığını da gösterebildim: birliklerden
diye tarikatçıların kucağına oturmamiz imkansız birisinde sadece bir kurmay subaydır. Beş: Şimdi
dır. büyük bulut yığınlan içinde kutlanan Çanakkale
Savaşı, birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki bölümdür.
Ben, "Yeni Bir Tarihe Doğru” video kasetlerinin,
Birincisi, aşağıda Çanakkale Boğazı’nda olan, bo
yeni bir sosyal bilimin ipuçlarını taşıdığını düşünü ğazın toplarla kapatılması ve emperyalist gemile
yorum. Orada Değerli Başkan Öcalan’ın, kemaliz- rin geçmesinin önlenmesi ile ilgilidir; “Çanakkale
me çok gerçekçi yaklaşımları yer alıyor; Kürt Aydı- Geçilm ez” sloganı işin bu kısmıyla ilgilidir. Bu de
m’nın bu ders kasetleri üzerinde seminerler nizcilerin ve deniz topçulannın işidir; bunun Kemal
yapmalarını tekrar olarak yazıyorum. Eleştirebilir, Paşa ile uzaktan ve yakından ilgisi bulunmuyor;
reddedebilirler; ancak önce incelemeleri zorunlu kahramanlardan birisi, sonradan paşa olan. Albay
dur. Önce yaşamı ve mücadeleyi ciddiye almak Selahattin A d il’dir. Altı: Batı tarihlerinde bir efsane
meburiyeti var. olarak anlatılan Çanakkale Savaşı ise Kuzey’de
Bizim kemalizmde hiçbir zaman anlaşamayacağı Gelibolu yanmadasında olandır; Kemal Paşa bu
mız nokta, bütün doğu halklarını, Araplan, Iranlılan, rada sadece ihtiyat kuvvetlerine komuta eden bir
kendi Türklerini ve Kürtleri küçümsemesidir; başta yarbay’dır. Burada asıl kahramanlar, tarihimizde
Kürt halkımıza ve aynı ölçüde olmasa bile, Anado Cevat ve Vehip Paşa olarak bilinen iki kardeştir,
lu’da kalan, Elen, Ermeni, Süryani halklara, şaşırtıcı Yedi:Çanakkale’den sonra Kemal Paşa, başarısız
olabilir, Türk halkımıza zulümle yaklaşmasıdır. An bir subay olarak açığa alınmıştır; daha sonra ka-
cak bu haliyle kemalizmin sadece Türkiye’ye özgü melist tarihçiler, bunu, Enver Paşa’nın kıskançlığı
bir hastalık olmadığını, kendi halk gerçekliğini kü na bağladılar; bir genelkurmay başkanının bir yar-
*
çümseme ile anlamsız bir böbür-lenmenin iç içe bayı kıskanmasının imkansızlığını da göstermiş
geçm iş bir yumağı olarak kemalizmin, kendine bulunuyorum. Sekiz: Uzatmıyorum, meşhur saat
güvenini yitirmiş bütün doğu halklannın hastalığı hikayesinin de masal olabileceğini gösterdim;
olduğunu saptamış bulunuyorum; Iranilerde de Mayıs 1919 tarihinden önce, Kemal Paşa çok sıra
Kürtler de kemalist katmanlar ve hastalıklar mev dandır ve kurtuluşa katılmakla katılmamak arasın
cuttur. Türkiye’nin bunlardan farkı, kemalizmin, bu da tereddütlü bir çizgiyi yaşıyor.
topraklarda iktidara kadar tırmanabilmiş olmasıdır; şte şimdi kemalist kürtlere yaklaşıyoruz. Kema
bu çözümlememizi, daha bilimsel bir katkı olarak Paşa, yükselen bir dalgaya atlamasını biliyor ve
yazmayı vadediyorum. Ancak şimdi değil, kema kemalist kürt aydını kategorisi de yükselen kürt
list hastalıkların çözümle-mesini başka ve daha dalgasına binenler olarak ortaya çıkıyor, a. Erzu
aynntılı çalışmalanma bırakmak eğilimdeyim; bu rum, önce Ermeniler’in, sonra Kürtler’in ve en son
rada sadece örgütsel plandaki kemalist hastalık ra biz Türkler’in kültür ve mücadele merkezidir.
üzerinde durmak istiyorum ve bunu, şu anda çok Şimdi Türk gericiliğinin merkezi olmasına bakıp
daha tahrip edici buluyorum. geçmişiyle ilgili olarak yanılmamayı öneriyorum:
36
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
İhanet Düşkünleri
Bu incelemeyi, yakın zamanlar ihanet tarihi üzerine aname değil, kınlmaz ve pas tutmaz hale getirebi
daha önce verdiğim, kısa çözümlemenin devamı mek için arıtma işi’dir. İşimiz olduğunu düşünüyo
olarak ele alıyorum. Açıkça hain ilan ettiklerimin rum.
dışında kimseyi suçlamıyorum; aslında, benim Alt bölümleri olabilir; "1925-1926" tarih noktasını,
“açıkça" olanın dışında bir anlatım dilimin olmadı 1919 ya da 1923 tarihinden daha ayıncı görünü
ğını yazmaktan da sıkılıyorum. Bu bir bilimsel ça yor. Şeyh Sait başkaldınsı ve Musul’un Büyük Bri
badır; geçmişimizi doğru bilmek zorundayız. As tanya aracılığıyla m anda Irak’a verilerek, Osmanlı
lında bu bir “annma" çabasıdır; annm adıkça kılıç Kürtleri’nin bölünmesinin gerçekleştirilmesi, izle
olmamızın imkansızlığını tekrarlıyorum. Kısaca bu yen kemalist reformlar, Cum huriyet’in başlangıcı
bir su vererek, demiri kömürden ayırma işidir; önü na işaret ediyor. Ben, 27 Mayıs’ı bir halkçı devrim
müzdeki zamanda, bulaşık kütlelere bir hançer tü olarak görmekle birlikte, 1960 tarihini çok fazla
rü işlemek durumundayız. Bu, bu nedenle bir iddi
37
M ayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
Önemli ve dönüş noktası olarak görmüyorum. 1967 rüklemekten geri kalmıyor. Asıl önemlisi, Kürt Da-
yılı, daha düşündürücüdür. Bu nedenle, Cumhuri vası’nda, çeşitli ülkelerden günlük ödünler alabil
ye tin ilk peryodunu, 1925-1926 ve 1966-1967 mek için ülke dış politikasını ipoteke vermesi, ülke
arası olarak öneriyorum. nin büyük tekellerini içine alan Tüsiad’ın şu
sıralarda çok muhtaç olduğu, başta İç Asya olmak
Öncesinde 1965 yılı var. İlk kez, geçen ay, Brük
üzere yeni mahreçler bulma politikasına sed çeki
sel’de, Louvainla Neuve Katolik Üniversitesi’nde
yor. Sorun budur ve aynı sorun, şimdi Madam Çil-
verdiğim konferansta dillendirdim : 1965 Seçimi ile
er’in kindar eleştirmenleri haline gelen, Aydın Do-
1991 Seçimi arasında çok çarpıcı parareliikler or
ğan’ın baş kalemşorlan Ertuğrul Özkök ve Güneri
taya çtkıyor. Bir: 1965 Seçimleri, Türkiye siyaset
Civaoğlu için de geçerlidir. Bir zamanlar sola da
tarihinde, “ Morhson Süleyman” olarak da bilinen,
^ulaşmış bu iki zavallının. Madam Çiller’i bir kuru
eski cum hurbaşkanlanndan Bayar’ın “ bizim su
yüzme havuzuna yatırarak mayolu fotoğraflarıyla
m üdürü” dediği, bir bürokrata, başbakanlık koltu
seçim kampanyasını yürüttüklerini ve M adam ’ın
ğunu veriyor. Bu, Morrison Suleiman'ın, ilk başba
Amerikan Başkanı Clinton’la her buluşmasında,
kanlığı oluyor; bunu, İsmet İnönü’nün elinden alı
kameralardan uzak kaldıklan her beş dakika için,
yor. İki: 1991 Seçimleri, bu Süleyman’a, on bir yıl
erotik öğeleri kuvvetli, bir pembe dizi yazdıklarını
önce bir askeri darbe ile uzaklaştırıldığı başba
unutacak durum da değiliz. Ülkemizin kirlenmesin
kanlık kapısını yeniden açıyor; bu Morrison Sülei-
de ve kirletilmesinde, Tüsiad ve Doğan’ın kalem-
man’ın son başbakanlığıdır. Sonuncusunu, Erdal
şorlannın ağır rolünü hep hatırlamak zorundayız.
İnönü kendi eliyle, sunuyor. Üç: Bu kadar değil,
1965 yılında, Demirel, ilk kez başbakanlık koltuğu Ancak ben kirlenmenin başına dönüyorum: bu alt
na otururken, aynı seçimler, Demirel’in karşısına, mışlı yıllann başıdır ve iki koldan ilerliyor. Altmışlı
açıkça sosyalist olduklannı söyleyen on beş millet yıllann başında, emekçi aydınlanmasının kök sala
vekili de gönderiyor: Türkiye İşçi Partisi meclise cağı anlaşılır anlaşılmaz, rejimin, bir ara sansür et
giriyor. Dört: 1991 yılında, Demirel, İsmet Paşa’nın tiği A lbay Türkeş’e, bir faşist hareket yaratma gö
alık oğlunun büyük ihanetiyle sop kez başbakanlı revinin ihale edildiğini ve aynı şekilde özellikle
ğa giderken, herhalde bir “ilahi cezadır” , bu kez de ticaret ve sanayi odalannda İslamcı örgütlenmenin
açıkça Kürt olduğunu söyleyen on beş milletvekili başlatıldığına tanıklık ediyoruz. A lbay’a cum huri
yine meclise giriyor; bu kez Halkın Emek Partisi yetçi köylü millet partisi’nin hediye edilmesi ve Er-
meclistedir. bakan’a, odalar birliğinin örgütlenme işinin v e ri-
mesi işte bu zamandadır. Daha sonra, yetmişli
hanete ve darbelere gebe iki dönem başlıyor; De
yıllarda, milliyetçi cephe hükümetleri zincirinde
mirel türünden çok zayıf ve aşırı bürokrat bir kişili
perçinleşecek olar, Türkeş-Demirel-Erbakan sac
ğin, her iki seçimin sahnelediği dar geçitlerden
ayağının oluşumu altmışlı yılların ortalarına denk
dürüstlükle geçebileceğini düşünmek büyük saf
düşüyor.
lıktır, tarih bunu kanıtlıyor. Birincisinden altı yıl son
ra, 12 Mart 1971 tarihinde, Demirel düşürülüyor ve Ancak kabul edilmeli, bütün bunlar yürüyüşü ve
resmi idam lar başlıyor. İkincisinden iki yaz sonra, Türkiye İşçi Partisi, çerçevesinde, Türk-Kürt aydın
1993 yılında ise, devletin iki erkanı, Uğur Mumcu ve emekçilerinin birliğinin kurulmasını önleyemi-
ve Orgeneral Eşref Bitlis, katlediliyor ve Demirel’in yor. İhanetin tezgahlanması bunun üzerinedir;
düşmanlık yapan kardeşi, zamanın cum hurbaşka ben, 1966-1967 yılını önemli bir tarih olarak alıyo
nı Turgut Özal, VVashington’dan bağımsız bir takım rum. Dört özelliğini yazmak istiyorum.
senaryolara heves ettiği bir zamanda, ansızın bu Bir: Solcu öldürmeleri başlıyor. İki: Kdp-tkuruluyor.
dünyadan çekiliyor. Yürütme erki, Erdaİ İnönü’nün Üç: Doğu Mitingleri yapılıyor. Dört: 1921 yılındaçı-
daha büyük bir ihanetiyle, Tüsiad’ın danışmanı ve ğır açan Türk-Sovyet Antlaşması’ndan sonra, ilk
Am erika’nın yurttaşı, Madam Çiller adında bir baş kez 1967 yılında, çok kapsamlı bir Türk-Sovyet ti
ka alık’ın eline veriliyor. caret antlaşması imzalanıyor.
Burada iki nokta var; Madam Çiller ile Tüsiad’ın Öyle sanıyorum, 1921 yılında Sovyetler Birliği’nin,
arasının bozulması, M adam ’ın başbakan koltuğu Londra ve Tahran’la da benzer anlaşmalarla Orta
na Tüsiad’ın iradesiyle oturtulduğu gerçeğini de doğu’da bolşevik propagandayı keseceği yolun
ğiştirmiyor. Cahil ve alık Madam, bir yandan mülk da taahhütlerini andınr bir biçim de, 1967 yılında,
edinme hırsınasınırtanımıyor ve diğeryandan, aklı Demirel ile Sovyet yönetimi arasında, Türkiye İşçi
yerine sadece kaprislerini rehber aldığı için ülke Partisi’nin kellesi üzerine bir pazarlık yapılıyor.
yönetimini bir uçurumun kenanndan diğerine sü Hem korkaklığı ve Amerikan hükümetinden burs
38
M a y ıs 1997 H e p İle r i Sayı: 2
alan ilk bürokrat olmasıyla ürliü ve hem de, seçim tüketim araçlan üreten fabrikalann, Koç, Alarko ve
kampanyasına, Hürriyet’in M adam Ç iller’i kuru bir Profilo holdinglerin stokları artıyor. İşte tam bu sı
havuzda sereserpe sergileyen fotoğraflarla lanse rada, büyük holdinglerin fabrikalannı kapatm a
etm esinden çok önce, zamanın Am erikan başkan durum unda kaldıkları bir zamanda, Kemal Türk-
yardımcısı Johnson’un koltuğunun altına girerek ler’in başında olduğu Disk’e bağlı M aden-lş, oli-
çektirdiği fotoğrafla başlayan Morrison Sulei- garkları büyük sevinçlere boğan, grevini ilan edi
m an’ın, böylesine çizgi dışı bir anlaşm aya imza yor; şaşırtıcı ve hainanedır.
atabilmesi için, aldığı rüşvetin yüksek olması zo
Şimdi aramızdan göçük Aziz Nesin, politikanın
runludur.
içinde değil; ancak buradaki haksızlığı görecek
Peki mümkün müdür? Daha sonraki yıllara ait ve kadar gelişm eleri izliyor. Hızla, "Büyük G rev” adlı
mümkün olduğunu gösteren bir örneğim iz var; öyküsünü yazıyor ve bunun tekellerle anlaşmalı bir
1977 Seçimleri sırasındadır. 12 Mart darbesi’nden grev olduğunu işliyor; kimsenin gördüğünü söyle
çıkış, solda, iki eğilim i birden sergiliyor; bunlardan mek mümkün görünm üyor. Ben, bir perşem be gü
birisi, neredeyse, Türkiye İşçi Partisi hatta bunun, nü bu öyküyü okuduğum u ve hemen, Yürüyüş’e,
sadece bizim içinde olduğum uz “Yürüyüş" dergisi öyküyü tanıtan ve öven bir yazıyı kaleme aldığımı
kanadı hariç, tüm solun, Ecevit’in “O rta’nın Solu” hatırlıyorum; satıcı bezirganların uyanması bunun
çizgisi arkasında dizildiğini ve aynı zam anda Tür üzerinedir. Pazartesi’nden itibaren, Coşkun ve
kiye Komünist Partisi’nin kendisini yeniden kurarak Yağcı ile, C oşkun’un kardeşi ve şimdi Cumhuri-
büyük bir atılımı sahnelediğini görüyoruz. Tkp, yet’te Atilla Coşkun ile bunlara katılan, on yıl kadar
kütleleşirken net
mmmmmmmmmımmmmmmmmmmmmmım Frankfurt’ta tak-
bir Tip karşıtı çiz sicilik yaptıktan
gi izliyor ve Mücadele devam ediyor; hangi ad sonra şimdi
Disk’e bağlı altı altında olursa olsun, topraklarımız, devrimci Cum huriyet’ten
sendikayla kuru ve işbirlikçi çizgileri beraberce ve gazeteci kad
lan T ip ’i buradan besliyor. Ben, şu anda, bizim rosuyla maaşa
tasfiye etmeyi topraklarımızda, kütlesel çapı yeterli bağlanan Aydın
amaçlıyor. Unu ölçüde olmasa da, çok güçlü bir devrimci Engin adında
tulmamalı, Aybar ve ortakçı damarın attığını duyuyorum. hep kuşkulu işler
Dönemi dahil, yapan birisi,
Tip bütün eksik- ...................... ................ ........................ “Aziz Nesin Sen
ikleri ve yanlışlarına karşın, T kp ’den daha bağım Nesin” kampanyasını başlatıyorlar; bana da küfür
sızlıkçı, daha kavgacı ve onurlu bir çizginin sahibi lerini esirgem iyorlar ama, bir süre, Aziz Bey, Türki
olmuştur. T kp ’ye tasfiye işi veriliyor, bir yandan ye'de hiçbir yerde konuşamaz oluyor. Tkp güruhu,
kadrolan olmadığı için, belki kendisine güvene- Aziz Bey’i gördükleri yerde “Aziz Nesin Sen Nesin"
m ediğinden ve belki de bir pazarlık sonucu, Disk’i, diye bağınyorlar; salonları seven Aziz Bey’e salon-
Ecevit'in C h p ’sine ihale ediyor; bu işi yürütenler, lan dar ediyorlar. Aziz Nesin’in ricaları para etmiyor
şimdi havlu atmış olan Haydar Kutlu kodadlı Nabi ve kam panya sürüyor.
Yağcı ile şu anda Ö dep içinde Sıtkı C oşkun’dur.
Sürüyor mu? Aziz Nesin de işini bilendir; bir gün
Disk’in başındaki Kemal Türkler, Bank-Sen’e uz
uçağa atlıyor ve M oskova’ya uçuyor. Moskova’da
man olarak yerleşmiş bu iki a pa ratçik’in direktifle
Komünist Partisi yöneticilerine, “susturun...” diyor;
rini uygulayan bir sendika bürokratı konum unda
sosyalist dünyada Nesin’in gücünün yükseldiği
dır. 12 Mart D arbesi’nde. 15-16 Haziran Kalkış
günlerdir; susuyorlar. Sanki musluk sıkılıyor, sanki
ması nedeniyle girdiği hapishanede, cuntaya tes
bıçak kesiyor; Tkp güruhunun “Aziz Nesin Sen
lim olmuş, Nihat Erim'e bağlılık telgrafı çekm iş ve
Nesin” kampanyası bitiyor.
artık Tkp giysisiyle bunu gizlem eye çalışan bir
“cephe" bürokratı olmuştur. Mümkündür; Demirel ile bir anlaşmayı imkan dahi
linde görüyorum. Mihri Belli’nin hızla yükselen
Yetmiş yedi seçim lerine gelirken, Tip, Disk ve bağlı
“milli dem okratik devrim " görüşleri, bunların tü
sendikaların yönetim inden tümüyle tasfiye edilm iş
müyle dışındadır ve doğrudan doğruya Belli’nin
durum dadır; ancak tabanda bir gücü kaldığı var
inisiyatifi ile gelişiyor. Ancak Tkp, Behice Boran’a
sayılıyor. Yetmiş yedi seçim lerine girerken, aynı
yakın Zeki Baştimar’ın tasfiyesinden sonra Tkp’nin
zam anda ülke ekonomisi büyük bir satış krizi yaşı
başına gelen Laz İsmail, azılı bir Belli karşıtı olm a
yor ve buz dolabı, çam aşır makinası türü dayanaklı
sına karşın. Milli Demokratik Devrim görüşlerine
39
Mayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
karşı çıkmıyor; bizler o sıralarda "Sosyalist Türki tikayı formüle ediyor; bu politikanın, Sovyetler Birli
ye” diyoruz ve Belli, “ Demokrat Türkiye" sloganla ği Komünist Partisi tarafından geliştirildiğinden
rıyla gençliği hızla etkiliyor. O sıralardaTkp’den ül kuşku duymuyorum. VVashington, Moskova’nın,
ke içine, “ milli demokratik devrimin iç yüzü” adlı bir VVashington sözcüğüyle “ saldırgan", uluslararası
broşür geliyorsa da, bu BellI’yi kötüleyerek, Milli ilişkiler kitaplannın terminolojisiyle “ revizyonist” bir
Demokratik Devrim görüşünü savunuyor. politikaya yöneldiğini görüyor; yetmişli yıllann ba
Moskova, diğer yandan da, Doğan A vcıoğlu’nun şında, W asihgton’un Şili’de pasifist bir marksist
başını çektiği ve 9 Mart 1971 tarihinde tasfiye edi yönetimi düşürmesini ve Allende’yi katletmesini
len, Nasırist-Baascı askeri müdahale hazırlığına içine sindirmesinin kolay olmadığını biliyor. Karşılık
umudunu bağlamış görünüyor; Avcıoğlu da büyük verilecektir; ancak nerede?
bir yetenekie Tip eleştirisini sürdürüyor. Tip, aslın Tedirgin VVashington, gerileme yerine, hücum çiz
da 1967Türk-SovyetAntlaşm asrndan kısa bir süre gisini seçiyor ve bunun için “insan haklan" masa
sonra ölüyor; bizimki, 1975 yılında, bir ölüyü dirilt sını kuruyor: henüz, Türkiye’deki “ İnsan Haklan"
me çabasıdır. Derneği’nin kuruluş öyküsünü yazmamış bulunu
Yetmişli yıllardaki gelişmeleri tam olarak açıklaya yorum, adı ve tüzük çalışmaları başka iken, birden
bilecek durum da değiliz: yalnız, kütleler, 12 bire bizlerin tasfiye edilerek. Amerikan damgalı
M art’tan ufku daralmış fakat kavga isteği artmış “insan hakları" programına yönelmede kilit isimler
olarak çıkıyorlar. Yetmişli yılların ortasında, Türkiye henüz deşifre edilmemiştir. Ancak hem “insan
çok kanlı bir iç savaşın ortasındadır. A ciz Ecevit’in haklan” programının yetmişli yıllarda Sovyetler
oyla yaklaştığı ve Disk'i erittiği için büyük sermaye Birliği’ni içinden zayıflatmak için. Amerikan dış iş
tarafından kendisine hediye edilen hükümetleri tu eri bakanlığında bir masa olarak kurulduğu ve
tamadığını görüyoruz; buna karşılık, Dem irel’in, hem de, bizlerin dışlanmasıyla kurulan “ İnsan
faşist Albay Türkeş ve Yobaz Erbakan ile kurduğu, Hakları” Derneğt'nin başından itibaren Amerikan
kan em ici milliyetçi cephe hükümetleri, sadece iş şemsiyesi altına girdiği kesindir. Bu şemsiyenin
savaşı körüklüyor. Buna, dünyadaki petrol krizinin yırtılmasında, şimdi aramızdan göçen Vedat Ay-
yarattığı halk rahatsızlıkları ekleniyor; işte bu za dın’ın.unutulmaz yiğitliği vardır ve belki de vahşice
manda, dünyanın büyük finansman dergileri, Tür öldürülmesinde bu yiğitlik öyküsünün dahli bulun
kiye’den dışarıya büyük bir sermaye akışının baş maktadır. Bizim dışlanmamızda da senaryonun
ladığını kaydediyorlar. Türk zenginleri, Türkiye’nin VVashigton’da yazıldığından kuşku duymuyorum.
yakın bir zamanda, komünizme düşeceğine inan Bir parantez açıyorum, Türkiye’de ilk Rusça öğre
mışa benziyorlar ve mülklerini İsviçre’ye aktarıyor nen sosyal bilimci oldum, ilk “sovyetolog” sayıldım,
lar; Türk sermayesinin “enternasyonalize” olm a bu benimle ilgili bir sıkıyönetim mahkemesi mah
sında, petrol zengini Arap ülkelerinde inşaat işleri kumiyet karannda, mahkumiyet gerekçesi yapıldı;
almasının yanında bu sermaye kaçışı da önemli bir ancak Moskova, bana hiçbir zaman “kendi adam ı”
role sahiptir. gözüyle bakmadı. Am erika’da, cumhurbaşkanlan
Aynı tarihlerde Sovyetler Birliği’nde Brejniyefin çıkarmakla ünlü, Clinton ve karısı da oradandır,
yönetiminin ikinci dönemine giriliyor; birincisinden Yale Üniversitesi’nde okudum, Am erikanca ders
çok farklıdır ve bu farklılık, Brejniyef'e bir anlam da ler verdim; VVashington. beni hep düşman bildi. Bu
stalinist damgası yapıştırmalarına da neden olu iki yaklaşımdan da onur duyuyorum; bütün bunları,
yor. Brejniyefin, işlerin böyle gidem eyeceğini an Ankara’daki, “insan haklarıcı” yöneticilerin, örnek
ladığını fark ediyoruz; hücuma dayalı bir politikaya olsun, Akın Birdal veya Yavuz Önen’in, ne zaman
dönüyor. Brejniyef, “ banş içinde bir arada yaşa d g m ’de bir davalan olsa, Alm anya’nın veya Ame
m a” kisvesi altında kapitalizm övücülüğünün ve rika’nın Ankara büyükelçilerinin mahkemeyi gidip
Batı merkezlerine yaranmaya dayalı bir dış politi bunlan yağdan kıl çeker yollu kurtardtkIannı biliyo
kanın, iç yapıda yarattığı çürümeleri açıkça göre rum. Bu arkadaşlanmızı bundan dolayı kınamıyo
meden ölüyor. Belki de Sovyet düzenini hücuma rum, sadece “ mübarek olsun” diyorum.
hiç yatkın olmadığı bir zamanda hücum a kaldın- Yetmişli yılların sonuna döndüğüm üzde, Mosko
yor; Polonya ve Afganistan politikaları, budur. va’nın, Türkiye’yi emperyalizmin zayıf halkası ola
Budur, ama. nedir? Bu soruya da çok açık cevabım rak görmekten vazgeçtiğini görüyoruz; otuzlu yı -
henüz bulunmuyor. Yetmişli yıllann ikinci yansın larda, komintern’in “sınıfa karşı sınıf" çizgisinden
da, Türkiye Komünist Partisi, "emperyalizmin zayıf dönerek, Dimitrof’un çok sağ politikasına razı ol
halkası Türkiye” olarak adlandırılabilecek, bir poli masını göremeyen iki inanmışımız, Nazım Hikmet
40
M ayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
İle Doktor Hikm etin, arkalarının boşaldığını anla ancak, şimdi tarihsel olarak bakıyoruz, bir eşza
madan hapise girmeleri türünden, bu “zayıf halka” manlılık ortaya çıkıyor. Ayn ayn kanallardan geçi
afi da. Laz İsmail'in veliahtı, R.Yörükoğlu kodlu ve yor; tarihte bu tür eş zamanlılıklara sık sık rastlanı
solculuğu, bizim Emek Dergimiz’de öğrenen, Ni yor.
hat Akseymen’in elinde kalıyor. Moskova’nın dö Bu tarihte, bir açık sosyalist partiyi açıklıkla dillen
nüşü, Tkp’yi, Tsip'i ve T ip’i bölüyor; işte bu sırada. diriyoruz. Tkp, buna kesin karşı çıktı ve sol politi
Tip yönetimi, durup dururken, "Yalçın Küçük anti- kada hep zaafiyeti temsil eden ve Tkp ile Tip’i bir
komünist ve anti-sovyettir” kampanyasını açıyor kaç yan yolda bıraktığı için, kendisini mahkum da
lar, gariptir, yetmiş yedi seçimlerine. Yalçın Kü- hisseden Profesör Sadun Aren'in, Nokta Dergi-
çük’ün zoruyla girdiklerini yayıyorlar ve daha son si’nde. açık parti öneren beni provokatörlükle suç
ra, eylülist zindanlarda büyük itirafçı oian ve ladığını okuduğumu hatırlıyorum. Bunlara çok
Avcıoğlu solculuğundan ortodoks sola, benim ya önem vermiyorduk, Nesin’le birlikte, Ekin-Bilar
nımda geçen, belki de bana bulaştığı için Tkp’ye projeleriyle açılımı halk hareketine çevirmeye çalı
yüksek transferle geçen, Bulutgil ile bitmez- şıyorduk; işte Tkp buna dayanamıyordu, yeni bir
tükenmez birleşme pazarlıklarına başlıyorlar. ihaneti sergilemekte gecikmedi.
Tkp’den Işçi’nin Sesi, Tsip’ten Tkp-B, Tip’den
Sosyalist İktidar aynlıyor; kalanlar, hem birbirine Seksenli yıllann ikinci yansında, birleşmiş Tkp-Tip
adına, bunlann sekreterleri Haydar Kutlu ile Nihat
ve hem de artan gericiliğe yaklaşıyorlar.
Sargın’ın, Ankara, Ulucanlar Cezaevi’ne inmeleri,
Burası ayrı, şimdi önemli soru şudur; büyük bir sol benzeri görülmemiş bir ihanet senaryosudur. Hem
dalgası olan ve güçlü bir aydın kadrosuna sahip- Kürt yükselişi ve hem de Aziz Nesin-Yalçın Küçük
Türkiye yerine Afganistan’a yönelmenin, Moskova tarafından yönlendirilen, rejimi, her iki cepheden
açısından, gerekçeleri ne olabilir, bu sorunun ce sarsan, bu hareketliliğin üstünü örtme amacına
vabını bulabilmiş olmaktan hala uzağız. Yetmiş yöneliyor; gerekçe olarak da. üç gün sonra ismini
yedi seçimleri sırasında. Ecevit’e düzenlenen ve kendilerinin de unuttuğu ve benim TöBe KaPe
en son anda Demirel tarafından, bir tür kendi ken olarak anlattığım, “Tbkp” adlı bir garabet örneğini
dini ihbar niteliğinde, bozulan suikastın hazırlığı- ileri sürüyorlar. Kabul etmek gerekiyor; Kürt Hare
mıdır, yoksa I Mayıs katliamıdır; bütün bunlar, ketliliği üzerinde etkili olamamakla birlikte, bizim
W ashigton’un kararîîlığınımı anlatıyordu, bilemiyo aydın hareketi olarak başlattığımız ve halka yö-
ruz. Tam bu sırada, Doğu Perinçek Grubu’nun, ü - nelttiğmiz yükselişi durdurduklan kesindir.
kede Moskova damgalı bir sosyalist iktidarı kesin
nsan Haklan’’ Derneği, Vedat Aydın’ın önemli
görerek, başta Tkp’li olmak üzere, Moskova’ya
huruç hareketine kadar, ülkedeki Kürt ve diğer
düşman olmayan bütün soiculan, “ beşinci kol” sa
devrim cilere karşı hak ihlallerine kör ve sadece
yıp, gizlileri, yayınlannda afişe etmelerinin de.
Tkp’li ve devrim ci yollulann haklannı gözeten bir
kendiğilinden mi yoksa bir Avrupa istihbaratının
dernek olarak kalıyor; ancak mücadele sürüyor.
özendirmesiyle olduğunu da bilmiyoruz. Bu sırada
Bu mücadelenin alanlanndan birisi de, bu çevre
şekillenmeye başlayan ve adı henüz “Apocu" olan
hareket. Sovyetler’e karşı düşman olmayan bir lerin. diğer bazı sosyalistleri de içine alarak Sos
konumdadır: aynı tarihlerde, Apocuların önde ge yalist Parti kurmalarıdır. Başlangıçında, Kürt mü
cadelesine kesin kapalı ve Profesör Aren’in
lenlerinin, sovyet-karşıtı hareketler tarafından öl
başkanlığındaki bu ılımlı oluşum, alttan katılmala-
dürüldüğünü de görüyoruz ve nedenini hala net-
nn etkisiyle, daha sağlıklı bir çizgiye yöneliyor ve
ikle göremiyoruz. Ancak bunlar, o tarihlerde “sol”
içinde de bir "sosyalist" ihtimali g ö re / ve bunu içinde yer alan Sıtkı Coşkun-Sadun Aren kiliğinin
tehlike sayanlann bulunduğunun işaretidir. bütün muhalefetine karşın, 1995 Seçimleri’nde
Hadep ile seçim ittifakını gerçekleştiriyor. Hadep
Burada sadece bir bilimse! çözümleme yaptığımı ile seçim ittifakı, o sırada Hadep içinde kof milli
tekrarlamak istiyorum; sadece bazılan için ihane yetçi çizgilerin de görülmesine karşın, özlü ve
tin bir düşkünlük olduğunu kaydetmek istiyorum. sosyalist birtutum dur; ihaneti bir kişisel düşkünlük
Bizim, seksenli yıllann ortasında. Aziz Nesin ile el haline getirenler burada duramıyorlar.
ele vererek yükselttiğimiz aydın rezistansı, bir
Tkp’den gelen Coşkun ve Dev Yol içinde hep çü
rastlantıdır, Kürt gerillalanntn silahlı mücadeleyi
rük hatlan savunan, Kürt kökenli ve “insan haklan-
başlatmalan ile eş zamanlıdır. Ben bir yana, ba
cı” Yavuz Önen, bu ittifakı önlemek için, çok hızlı
şında Aziz Nesin’in bulunması, burada hiçbir or
ganik temasın olamayacağının çok açık kanıtıdır; davranıyorlar; Tkp ile D-Y çizgilerinin en geri kad-
rolannı, yeni bir partide birleştirmeyi ve bunu, se
41
M ayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
foA kâıammk
ffıılf*» ........... .
i'*
l-'kmmm'i Jtırmmmıkğn^
İS
42
Post-modern Demokrasi
Gericiliği
TürkTyeli insanın yedisinden yetmişine, tekrara dayalı yinelemelerle
belletilmiş bir sözcük var. "Demokrasi" sözcüğü.
"Kendi kendisini yönetmek isteyen halkın talebi" (Evrensel Kültür,
Nisan 1997, sayı:64, sayfa:27) olduğu savlanan bu
1980 sonrası demokrasinin, Türkiye'nin toplumsal geleceği için biricik seçenek
olduğu ilan ediliyor ve "sihirli değnek” olarak algılanması
işbirlikçiliğe terfi amaçlanıyor. Bu sihirli değneği ele geçirip araç kılabilen herkese,
sonsuza değin mutluluk vaad ediliyor.
etmiş döneiderin, Ozal dönemi politikasının ürünü post-modern demokrasi gericileri,
hayatın her alanındaki değer ve zihniyet kaybını, ilkesizliği ve
sözde solcu seviyesizliği, başıbozukluğu ve bayağı çığırtkanlığı. Türkiye’nin
demokratikleşme adımlan saymayı ilke edinmiş bulunuyorlar.
aydınların, ‘koyunun Temel görevleri, siyaset dışı, hegemonya karşıtı başıbozuklukları
yakalayıp alkışlamak oluyor.
olmadığı yerde Toplumsal bütünlüğün bozulması, İktidaryapılarının parçalanması ve
toplumsal bütünlüklü, iktidar perspektifli ideolojilerin zaman
keçiye dışına atılarak belleklerden kazınması ereğinin adımları, post-modern
demokrasi gericiliğiyle atılıyor. Türkiye'nin, “Süper
Abdurrahman Emperyalizm” in çevreye biçtiği kabile demokrasisi elbisesini giyerek,
<endi bağımsız toplumsal tarihine son noktayı koymasını
Çelebi derler’ umutla bekliyorlar.
örneği, meydanı Bu amaca ulaşmak için sırayı bozmadan, uygun adımlar atılıyor.
• « *
43
M ayıs 1997 H e p İleri Sayı; 2
eri, ‘süper emperyalizm’in klasik liberalizm teori- sahiplerinin “aferin!” onayını almaları gerekmek
erini birer yenilikmiş gibi önümüze sürü-yorlar. tedir. Bu yüzden, Türkiye’de sağlıklı düşünebilen
Bu öne sürümde, 1980 sonrası Türkiyesinin girdiği hiçbir kafanın kalmamış olduğu varsayımıyla mey
bilinç parçalanmasından, derin hafıza kaybından danı boş bulduklarını sanıp atmaktadırlar. Akıl al
yararlanmayı umdukları anlaşılıyor. maz, mantığa ve çuvala sığmaz tanımlamalan ve
yorumlarıyla kafa karıştırmayı ummaktadırlar. Ama
Bu. demokrasi kavramını sosyo-poHtik tanımıyla
bu arada, bu demokrasi gericileri, özellikle ‘sol’dan
yerli yerine oturtup Türkiye gündemine taşıyan
saldırıya geçmeyi önemli ve gerekli görmek
sosyalist iktidar politikasının, sosyalizmin teorisi
tedirler. Bunun nedeni, Türkiye'nin, tarihsel-top-
ve yaşanmış pratiğinin zaman dışı ilan edilerek
lumsal yapısıyla bütünlüğünü koruyabilecek tek
hafı-zalardan silinmesiyle, sosyalist ideolojinin
seçeneğin, biricik geleceğinin. Sosyalist İktidar
solda yasaklanıp gündem dışına atılmasıyla
perspektifi oluşudur. Sosyalist geleceğin önünün
başarılması umulan bir politika oluyor.
kesilmesi, Sosyalist ideoloji ve politikanın bozgu
1980 sonrası işbirtikçiliğe terfi etmiş döneklerin, na uğratılması için, Özal dönemi anlayışının ye
sözde solcu aydınlann, 'koyunun olmadığı yerde tiştirmesi Veni solcu’ların ‘dem okrasi’ arenasına
keçiye Abdurrahman Çelebi derler’ örneği, mey çıkmaları gerekmiştir.
danı boş bulup ortalığa yığdığı post-modern, ithal
‘Özgür düşünce!’, ‘farklı açılımlar!' adına sosyalist
malı aktarma düşün! yapıtlannın, hegemonya fo b i
ideolojinin bulanıklaştırılması sağlanmış, pıtırak
siyle malul pek çok kararsızı etkilediği biliniyor.
gibi çoğalan “ Kültür Evleri"yle entellektüel has
Entellektüel ürün adına piyasaya sürülen bu
talığa tutulmuş sosyalist ‘bireyler’, daha doğru de
eserlerin en yoğun tüketicisi olmuş gençlik ise, bu
yişle ‘bireyci’ler yetiştirilm iştir. Dünün silahlı dev
tahribatın en büyük zararını görmüş kesim olarak
rimcileri, uçuk isimlertakılmış ‘siyaset barlan’nda,
derin bir bilinç bulanıklığı yaşıyor. Toplumsal bü
bu pislik yuvalannda, nostaljiyle, post-modern
tünlüğü erekleyen ideolojileri kavramakta güçlük
çağdaşlığın karışımı kokteyl kadehlerini devirip
çeken, kavramış olsa dahi, "Toplum=sürü"
nihilizmin Kundera sarhoşluğunu yaşamaktadırlar.
eşlemesinin ya-rattığı kompleks nedeniyle itici
Evrensel Kültür’e açılmış çağdaş sosyalistler ya
bulan bu gençliğin, atomize edilmiş bilinç yapılan
ratmak adına, Türkiye'nin toplumsal dönüşüm tari
yol arayışlarını güçsüz ve soluksuz bırakıyor.
hine ürünleriyle yön veren toplum bilim , kültür,
Bu durumda, böylesi bir ortamdan cesaret alarak, edebiyat, sanat insanlarının adları unutturulmuş-
siyasal amaç olmaktan çıkarılmış, araç konumuyla tur. Post-modern düşünce akımlannı ve tem silcile
sonsuza değin özgürlük vadeden post-modem de rinin adlarını ezberlemiş, sol dergilerde karşılıklı
mokrasi gericiliğini öne sürmek kolaylaşıyor, bilgi yarışına soyulmuş gençler, ağabeylerinin izi
“h ar’in her "halini” olumlayıp şişirmeyi elden ni sürerek, “toplumcu dönemin putlarını kırmak"
bırakmayan bu demokrasi gericiliği, iktidar riski adına, seviyesizliğin ve kültürsüzlüğün iç karartıcı
taşımayan her türden çığırtkanlığa olanak sağladı örneklerini sergilemektedirler. Sol diyerek elimize
ğı için de, herkese kolayca şirin görünebiliyor. aldığımız her yayında, yazıların satır araları kafa
Sadece ‘sol’dan söylenenlere bakarak bunlan ların iyiden iyiye bulanıklaştığını göstermektedir.
çözümlemek, yorumlamak için yetersiz. Bunun Böyle bir ortamda post-modern demokrasi gericili
için, Türkiye’de “demokrasi" diyen tüm kesimlerin ğinin işi elbette çok kolaylaşmıştır. Global çağ de
sözcülerini ve sözlerini gözden geçirmek gereki mokrasi gericiliği için soldan saldırıya geçenler,
yor. Böylece, kısa süren şaşkınlığı atlatıp, parlak atıcılıkta çok ileri gitm işlerdir.
sözlerinin altındaki gerçekliği çabucak kavramak
olanağı elde ediyoruz. Böylece fazla yorulmamış Evrensel Kültür dergisinin nisan sayısı dosya
oluyoruz. sı “ Demokrasi ve Kültür" başlıklıdır. Demokrasi,
devlet, Türkiye tarzı ve tarihsel süreci, ‘demokrasi
Türkiye’de sağdan soldan yaygarası yapiılan ‘de kültürü’ kavramı ve amacının açımlandığı giriş bö-
mokrasi’ çabası tek noktada birleşmektedir. Bunun ümünün ardından, sol kesime yöneltilmiş sorula
adı gericiliktir. Türkiye’de, toplumsalın ve tarihse-
I rın içeriği, bu ileri gitmişliğe çok iyi bir örnektir.
ün sonunu getirmeyi amaçlamakta, global düzene Öncelikle giriş bölümünü okuyunca ister istemez
tümüyle entegre olmakta acele eden işbirlikçi te kafamıza bir soru takılmaktadır. Evrensel Dergisi,
kelci burjuvazinin borazancılığını yapmaktadır.
global emperyalizmin işbirlikçisi siyasal misyo
Kendi kafasında "dünya vatandaşı" olmuş aydın
nerlerin, çağdaş yeni mandacıların Türk Demokra
Tür-kiye’yi geçmişi ve geleceği ile yoketmenin iş- si Vakfı’nın dergisi demokrasi gericiliğinin think-
bir-liğine gönüllü soyunmuş, bu ‘misyoner’
thank merkezi Diyalog yazarlarıyla pararel görüş
işleviyle global dünyanın çağdaş aydını olacağı leri savunmaktadır. O halde neden Diyalog dergisi
hayaline kendini kaptırmış aydındır.
yazarlarından örneğin bir Ömer Çaha’ya, Levent
Ancak, önce görevlerini tamamlamaları ve yeni Köker’e, Ayşe Kadıoğlu’na veya “ Bu gidişi bizim is-
44
M a y ıs 1997 H e p İle r i Savı: 2
tediğimiz gibi değiştirme imkanımız yoktur. Yap kavramını zenginleştiren tahlilleriyle birleşince,
mamız gereken gidişatı doğru olarak incelemek ve süslü söz-lerinin ardındaki asıl niyetlerinin to p
en kısa zamanda bu gidişatı doğru olarak incele lum. devlet ve sosyalist iktidar düşmanlığı olduğu
mek ve en kısa zamanda bu gidişe uyum sağlayıp apaçık ortaya çıkmaktadır. Türkiyeli insandan, bu
gereksiz yere zaman ve güç kaybetmemektir." d i insanın toplum ve devlet kurma yeteneğinden, sos
yerek, ‘dem okrasi’ ereğinin noktasını koyan Kazım yalist toplumsal dönüşüm geleceğinden umutsuz
Berzeg'e, hatta Etyen Mahçupyan'a soru yöneltme luk görüşlerini ısrarla yayıyorlar. Bu toprakların ve
melerini, insan merak etmektedir. Bunun yanıtı tek bu toprakların insanının bağımsız toplumsal gele
cümle ile özetlenebilir. Demokrasi gericiliği, ol ceğini gözden çıkarmışlardır.
mazsa olmaz biçim de soldan desteğe muhtaçtır.
Siyasal egem enliğin, bir sınıfın devleti ele ge
Bunun için, paralel görüşlerin soldan savrulması,
çirmesi olarak tanımlanmasına karşı olan, egemen
solcu olması önem kazanmaktadır.
sın:f. devlet ve demokrasi kavramlannı, klasik
Derginin, “ Demokrasi ve Kültür' başlıklı dosyası ve marksıst tanımlamaların dışında tanımlayanların,
soruşturmaya verilen yanıtları aktarmak, bu yazının Jakoben tarza, solda arz-ı endam ettikleri için de,
sınırlarını çok aşmayı gerektiriyor. Ancak, sosya sosyalist siyasal iktidar ereğine düşman olduk
listlerin bu türden okumaları titizlikle ele alması ve larını anlamak kolaylaşıyor. “ Demokrasi kültürü"nü
yapılması amaçlanan şeylerin önünde bir enge amaçlayanları. Devletsiz Demokrasi G ericileri
oluşturması da kesinlikle şart oluyor. Bunlar, sos olarak ilan etmek gerekiyor. Bunlar sınıfı ikti-
yalistlerin kafasını karıştırmayı ve sosyalist iktidar darsız-laştırma ve siyasal alandan dışlama ereğini
hedefi konusunda umutsuzluğa düşürmeyi amaç güdü-yorlar.
lıyorlar.
Türkiye’nin toplumsal tarihini ortaya dökerken, si
Saman altından su yürütüyorlar. Köpeksiz köyde yasal rejimlerin karakterleri üzerindeki saptam a
değneksiz dola ları ve bu karak
şmanın rahatlığı terin yandaş
içerisindedirler.
‘Özgür düşünce!’, ‘farklı açılımlar!’ adına m uhalif
Türkiye tarihinin örgütlenme ve
örgütlü sosyalist sosyalist ideolojinin bulanıklaştırılması
kişiliklerin ya p ı
p o litika la rı sağlanmış, pıtırak gibi çoğalan “Kültür sını b e lirle d iğ i
içinde h içb ir şeklindeki ısrar
dönemde yer al-
Evleri”yle entellektüel hastalığa tutulmuş
cı sosyo-psiko-
mamışlar-dır sosyalist ‘bireyler’, daha doğru deyişle lojik çözüm le
ama hep soldan
‘bireyci’ler yetiştirilmiştir. meleri, toplum
konuşurlar. Bu.
sal iktidar an
hep dışarıda oluş layışınızı d e ğ iş
konumları nedeniyle, Kautskl'ci dönekler, burjuva tirm eden asla iktidar olmaya kalkışmayın uyarısını
uşakları sıfatı bunlara uygun kaçmıyor. Leninist amaçlıyor. Bunlara göre Türkiye, toplum ve devlet
bakış açısıyla bunları algılamak ve sıfatlandırmak kurmada hep beceriksizdir. Tarih, sürekli sınıfta
olanaksız görülC-yor. kalmış olduğunu göstermektedir. Sınıfta
II. Enternasyonalcilerin, Menşeviklerin ve Kauts- kalmışlara yeni bir şans tanımada isteksiz çağdaş!
ki’nin, algılam akta güçlük çekeceği bir gericiliğe dünya, demokrasi kültürü yoluyla devletsiz bir da-
ulaşmış bulunuyorlar. Bu. tek devletli olmayı he hiliyeti seçenek olarak sunmaktadır. Devletsiz de
defleyen Yeni Dünya Düzeninin ereğine, çevre mokrasi gericileri bu talebin Türkiye bora-
ülkelerden sol gericilik politikalarıyla katkıda bu- zancısıdırlar.
unan, Post-modern. Devletsiz Demokrasi! gerici- S o sya lizm in to p lu m s a l iktidannı ku rm a y a h e v e s
iğidir. İktidarsızlığın, siyaset ve yönetim düşman le n e n le rin ö zg ü v e n le rin i kırmak am acıyla, parlak
lığının havarileri kesilm işlerdir. to p lu m s a l kiş ilik ta h lille rin d e b u lu n u rla r.
Ancak; Lenin döneminin gericilerini, proletarya "...Türkiye insanının kollektif bilincini bugün bile
diktatörlüğünden korkanlar, dönekler ve burjuva belirleyen: devlet-toplum, toplum-birey ve toplum
uşakları olarak sıfatlandırmakla yetinirken, yeni devlet dikotom isinin temel dinam ikleridir. Bu ne
zamanların demokrasi gericilerini, sosyalist top denle hak arama bilinci, hesap sorma sorumluluğu
lum ve iktidar düşmanları, emperyalizmin uşakları, ve devletten, hatta toplumdan (sürüden) (abç) ba
işbirlikçiler ve ulusal ve sınıfsa! hain’ler olarak ğımsız var olma duygusu hala son derece zayıftır.
sıf-atlandırmak kaçınılmaz oluyor. Şoven ve m ilitarist yönelimlerin ya da cem aatçi ve
Türkiye’nin toplum sal tarihini yorumlayış tarzları, dinsel bağların sürükleyici etkisi, ancak böyle
Türkiye’n insan üzerine giriştikleri sosyo- açıklanabilir." (Tülin Öngen, E.K, sayfa:31)
psikolojik çözümlemeler, ‘devlet ve dem okrasi’ Toplum kavramı, sürü kavramına eşdeğer ilan edi-
45
M ayıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
İr. Toplum, sürü anlamına geldiğine göre, toplum milliyetçi, deyim yerindeyse rejimin organik unsu
culuk, sürüleşme ereğini taşımaktadır. Bundan ru olma yolunda somutlaştıran bir kesimin ye
böyle, toplum, toplumculuk, toplumsallık demeye tişmesi. İkincisi, resmi ideolojinin çerçevesi
kalkıştığınızda, büyük ve küçükbaş hayvanların bl- içinde kendini yeniden üretemeyen toplumsal ide
rarada tutulduğu ağılları ve çayırları çağrıştıra olojilerin ve buna yaslanan toplumsal kesimlerin
cağınız kesindir. Yeni zamanlann demokrasi geri kollektif bir yabancılaşmaya uğrayarak muhalif,
cileri böyle buyurmuşlardır. Bu, toplum sürül- ama edilgen bir konum içinde negatif bir vatan
eşmesl, bireyselleşme ikilemi içindeki, ka daşlık konumu geliştirmeleri. Her iki sonuç da, top
fasındaki örgüt, iktidar kavramı bulanıkaşmış so - um üyelerinin teba konumundan ya da cemaatçi
culara uyarı seslenişidir. Örgütlerinin demokratik üyelik anlayışından koparak etkin bir vatandaşlık $ $
merkeziyetçi yapılarından bunalan, hegemonya tutumu geliştirm elerini güçleştirm iştir.” (Tülin On
karşıtı, ‘birey olma’nın şanlı savaşımına soyunmuş gen. E.K, sayfa; 31)
solcuların içini gıcıklayan süslü sözlerdir. Türkiye İnsanının bilinç yapılanmasını, “ ... toplum
Süslü sözleri kimseyi yanıltmasın. Janus gibi iki dan (sürüden) (abç) bağımsız var olma duygusu ha
yüzlüdürler. Bir yüzleri demokrasi adına devlet ge la son derece zayıf...” diyerek çözümledikle-rinde
riciliğine vurmak yönüne çevrilidir. Ancak, bura ise durum iyice karışıyor.
daki tüm marifetleri mektupçuluklarıdır. İşleri Bu durumda sosyalistlerin, tüm sosyalist hareketin
güçleri Devlet-i Aliye-i Osmaniye-yi batıya, tarihini bilinç ve belleklerden kazıyıp yeni bir an
batılıya şikayet etmekten ibarettir. Özgürlük adına layış ve çağdaş! bilinç yapılanmasıyla sıfırdan işe
onursuzluğa düşmüşlerdir. Gene de bu, yanıltan başlaması gerektiği anlaşılıyor. Ancak, böyle bir
yüzleridir. Anlık politikalardan kariyer hesabı tut anlayışın da işe çözüm getireceği kuşkulu görünü
maya gönüllü olmayan sosyalistlerin, Janus’un yor. Zira, balkoncu post-modern solcuların, toptum,
öteki yüzüne, asıl yüzüne bakmaları gerekmekte devlet, muhalif örgütlenmeler ve Türkiyeli insanı
dir. çözümleme sonucunda vardıkları umarsızlık, top-
Devlet gericiliğine vurur görünen bu demokrasi yekün yapılanma baz alındığında adeta bir çığlığa
meddahlarının asıl hedefi, sosyalist politikayı ikti- dönüşmüş bulunuyor. Temel bir tesbit, kesin bir
darsızlaştırmak, sosyalist toplumculuğun önünü yargı ile umutsuzluklarını noktalıyorlar.
kesmek, sosyalist toplum kurma ereğini yok etmek "Askeri ya da sivil darbeler, (sivil darbe kavramına
tir. Asıl misyonları, entegre düzeyine ulaşmış sosyalist toplumsal dönüşüm kalkışlarının dahil
işbirlikçiliklerinin asıl hedefi budur. Marksizmin, olduğunu unutmadan okumayı sürdürelim)
enternasyonalizm ve devlet tezlerini tahrifi göze yalnızca vesayetçi siyasal-geleneklerin veya pat-
alarak, sosyalistlerin devlete karşı mücadele kav riyarkal kurumların varlığı ile açıklanamaz. Buna
rayışlarını bulanıklaştırıyorlar. Sonuçta ortaya çı izin veren toplumsal bir anlayış, hatta toplumsal
kan, işbirlikçi tekelcilerle omuz omuza mum yak talep yoksa; yönetimin despotikleşmesi hiç de ko-
mak oluyor. Bunu kavramak için demokrasi ay değildir. Hiçbir iktidar; kitlelerin onayını, kabü-
gericiliği içeren yazılarının bütününden ziyade, ünü garanti altına almaksızın tarih sahnesine çık
satır aralannı görmek gerekiyor. mayı göze alamaz. Çünkü, hiçbir siyasi rejim;
Olgulara hala Türkiye düzleminden bakanlar, bu toplumsal meşruiyeti olmaksızın yasallığını kura
topraktan kopmamakta direnenler, bunlara göre, mayacağını, dolayısıyla egemenliğini uzunca bir
çağdaş dünyanın kaçınılmaz geleceği yönünde süre koruyamayacağını bilir. Bu gerçek, demokrasi
gerici bir engel oluşturuyorlar. Böyleleri, bu Dev- geleneği olan Batı toplumları ile otoriter yönetim
etsiz demokrasi gericilerini çok sinirlendiriyor. biçimlerine aşina Doğu toplumları arasındaki sos
Üstelik bu cici demokrasileri konusunda böyle- yolojik farkın önemini bir kez daha bize hatırlatır.
erinden pek umutlu görünmüyorlar. Bunun, kendi- ...Modern siyasal kurumsallaşmanın eksik kaldığı,
erine göre temel sosyo-politik nedenleri olduğu özellikle aşağıdan yukarıya yönetime katılma
anlaşılıyor. süreçlerinin tıkalı bulunduğu toplumlarda; ekono
"...Resmi ideoloji ile egemen ideolojinin bu mik, toplumsal, kültürel istikrarsızlığın arttığı,
içiçeliği, egemen sınıfların devletten özerk- güvensizliğin yaygınlaştığı ve iç ya da dış tehdit
eşme-sini güçleştirirken, bir yandan da toplumsa demagojisinin etkili olduğu dönemlerde güçlü ve
ideolojilerin resmi ideolojinin etkisi ve baskısı etkin devlete, dolayısıyla otoriter rejime yönelik
altında kalmaları sonucunu doğurmuştur..." Al bur toplumsal talep yükselir. Kendine güven duyma
juvaziyi, vur sosyaliste demek istiyorlar. Devam yan, daha doğrusu toplumsal kapasitesini nasıl
edelim. "...Bu sonucun iki yansıması olmuştur. İlki, gerçekleştireceğini bilmeyen toplumlarda gücün
kendini devletle özdeş gören, onun çıkarlarından fetişleştirilmesi ve bunun kendini dışsal bir aygıtta
bağımsız hakları ve çıkarları olabileceğini varsay ya da kişide/kişilerde nesneleşmesi kaçınılmaz
mayan, dolayısıyla vatandaşlık bilincini, devletçi, duruma gelir. Darbeciler, kendilerinin de bir par-
46
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
çası oldukları bu toplumsal psikolojiyi, bu anomiyi sanından, topluma, toplumsala ait her türlü umut
çok iyi bildikleri için vatanı/ülkeyi/toplumu kurtar larını yitirmişlerdir. Bunun için, mücadeleden an-
ma misyonunu kendilerine kolayca yüklerler.” adıkları, Devlet-i Aliye-yi Osmaniye-yi Batı’ya,
Bu çözümlemeler, Lenin’i ve Bolşevik Partisini bile Batılıya şikayet etmekten ibarettir. İşbirlikçi, Mek-
zınk diye durduracak nitelikte çözümlemelerdir. tupçudurlar.
Lenin’in, aklın balkonlara uçmadığı bir tarihse “ .....Sivil toplumun canlanmasını sağlayan bir di
dönemde ortaya çıkmış olma şansını kullanmış ol ğer faktör de uluslararası platform oldu. İkinci Dün
duğu anlaşılmaktadır. Bundan böyle Türkiye top ya Savaşı’ndan sonra giderek devletler üstü bir ko
rakları dahilinde sosyalist politika yapmaya kal numa geçen uluslararası resmi ve gönüllü
kıştığınızda faşist olarak damgalanmayı göze kuruluşlar herşeyden önce devletleri mutlak ve ni
almanız gerekmektedir. Nitekim , “Parti kur, iktidarı hai otoriteler olmaktan çıkardı. Gerek Birleşmiş
al, toplumu değiştir." anlayışıyla malul “ bizim sol Milletler gibi geniş çaplı global kurumlar, gerekse
kesim"e şimdiden uyan yapmayı gerekliAET gibi bölgesel oluşumlar, çevre, kadın hakları,
görmüşlerdir. “ ...Fakat asıl önemlisi, sol örgütlerin çocuk hakları, insan haklan ve demokratik kurum
de katı bir anti-demokratizm kültürüne sahip olma ve normlar gibi birtakım politikaları üye devletlerin
larıdır. Demokrasiyi hafife alan birinin bir sosyalist politikaları arasına sokarak bir yandan ulusal dev-
toplum hayal etmesi, tasarlaması nasıl mümkün etler üstü bir tabaka, bir kast oluşturmuş, bir yan
olabilir?"... dan da bu haklar etrafında gelişen yerel sivil top
Sonuç olarak; Yeni Dünya Düzenine uygun post- umsa! hareketlerin canlanmasını sağlamıştır.
modern sözde solcularının, bu devletsiz demokra Özellikle devlet üzerinde yer alan aristokrasi gibi
si! gericilerinin geleneksel form-
topyekün tahlil- lardan yoksun
lerini gözden ge ülkelerde devlet
çirdiğim izde ne Olgulara hala Türkiye düzleminden lerin keyfi p o liti
yi kavramış bakanlar, bu topraktan kopmamakta kalarının önüne
olacağız? “Otori geçilm iş ve bi
ter yönetim bi-
direnenler, bunlara göre, çağdaş reylerle ulusla
çim -lerine aşina" dünyanın kaçınılmaz geleceği yönünde rarası platform
bir Doğu toplu arasında bir fay
gerici bir engel oluşturuyorlar.
mu, asla demok hattı kurularak
ratik olamayan ve Böyleleri, bu devletsiz demokrasi bireylerin sivil
yapısı itibanyle gericilerini çok sinirlendiriyor. yaşamında dev-
de olabilm esi mmmmmmmmmmımmmmmmmmmm letlerine karşı
mümkün görün- daha cesur ol
me-yen bir ülkede olduğumuz anlaşılıyor. Bu yapı maları sağlanmıştır. Uluslar-arası platformda dev
sallık nedeniyle demokratik davranamayan, hoş letler üstü gücü ile gelişen uluslararası boyutlu
görü olanağı elinden alınmış burjuvazimiz var. gönüllü kuruluşları hesaba kattığımızda artık sivil
Böyle buyuruyorlar. Ve asıl önemlisi bu yapı otori toplum oluşumlannın global düzeyde ne kadar
ter bir sosyalizm anlayışı doğurmuş bulunuyor. önem kazandıkları anlaşılmış olmaktadır."
Örgütlenmede bireyselliği! engelleyen, hegemp,- Sağdan sivil Ömer Çaha’nın, Türk Demokrasi Vak-
ner anlayışta, ille de iktidar diyen bir mücadele fı’nın dergisi Diyalog’da yazdığı bu satır ların alt
inancıyla malul sosyalistler ortalıkta cirit atıyor. ına hiç ikirciklenmeksizin imza atabilecek konum
Böylelerine tutup “demokrasi kültürü" aşılamak dadırlar. Bu post-modern solcu siviller, sağ’dan
konusunda da pek umutlu değiller. Zira Türkiye in önce enternasyonalleşmiş solcu beyinleriyle, bı
sanı toplum (sürü) anlayışını, koyun, kuzu niteliğini yıksız Türk Ömer Çaha kadar iyimser olunamaya
aşıp ‘birey’ olmuş görünmüyor diyorlar. İşleri cağını sezmiş bulunuyorlar. Sivil mekanizmaların,
güçleri bu gerçekliğin tesbitini yapmak. İyi de, hızla aşınan ulus-devlet'i ödünleyecek kapasitede
öyleyse ne söylüyorlar? Amaçları ne? ve asıl önemlisi, yetenekte olmadığını ağlayarak
Amaçları, Türkiye toplumunu tarihi, toplumu ve ge- dile getiriyorlar. Kestirme çözüm yolu olarak bul
eceğe ilişkin her türden toplumsallık olanak- dukları, devleti ve devlet kurma girişimlerini top
arıyla birlikte tasfiye etmek oluyor. yekün yoketme politikası oluyor.
Solda demokrasi atraksiyonları yapan bu post- Ulus devlet’i baştan beri yok saymak gerektiğinde
modern solcuları. Devletsiz Demokrasi Gericileri birleştiklerinden, üstelik despotik karakterli Doğu
olarak adlandırmak da bu anlayışın tesbitinden toplum lannda asla olanaklı göremediklerinden
kaynaklanıyor. Boşlukta yüzüyor ve herkesi apta olacak, baştan beri uluslararasıcıdırlar (eskiden
sanıyorlar. Bu topraklardan ve bu toprağın in enternasyonalizm denirdi). Uluslararası gericilik
47
Mayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
örgütleri ve sö zcü le rin in Türkiye acentahkiarın ngiltere Türk’ün hürriyetine yardım etsin” Bu nutku
dem okrasi dem agojisi adına üstlenm işlerdir. Bu okuduktan sonra sefarethaneye testim etmiştir.
topraklarda toplum olma, toplum sal iktidar kurma Dr. Rıza N ur’un böyle yabancı milletlerden yardım
heveslilerine, d e m o kra si kilıcını sallayarak uya istediğini duyan Alm an ve Fransız sefarethaneleri
rıda bulunmaktadırlar. Sol ayak üzerinde dans de “ Bize de gelsinler" diye haber yollamışlar. Bu
eden bu işbirlikçi hainlerin, bu cenahta söz davetlere İcabet etmeyen Dr. Rıza Nur, yıllar sonra
söylem esinden maksat, sosyalist iktidar kav bu hareketini şöyte değerlendiriyor; “Otuz yaşında,
gamızın belini kırma çabasıdır. doktor, profesördüm, ama ne saf çocukmuşum.
Böyle bir dua ilö yardım ediverirler mi?” (İbnülem in
İktidarsızlığın büyük buluşçusudurlar. Ö nce aşağı
M ahm ut Kemal İnal, Son asır Türk şairleri, s. 1516)
dan yukarıya ça ğ d a ş! Batı tipi! demokrasi!, birey
olmak!, H egem onya karşıtlığı aksi halde sürüleş- “Arian'ın G alata rıhtımına yanaşması ve g e m iden
mek diyerek, dem okratik merkeziyetçi örgütlenme çıkan dört Fransız subayının, yaya olarak Be-
yapılarına saldırıda bulunm uşlardır. y o ğ lu ’ndaki sefarete kadar gitmeleri, G ala ta’dan
Beyoğlu'na kadar tüm soKakiann binlerce İstan
Türkiye tarihinin gelm iş g e ç m iş bütün toplum sal
bullu, Rum. Ermeni. Yahuaı ve levanten ile bazı
dönüşüm m odellerini ve tasarımlarını, hegemoner,
işbirlikçi Türklerce ac;G-.’"^‘masına "Yaşasın Fran
iktidarcı yapılanm alar diyerek karalam ak başlıca
sa! Yaşasın H ü rriy e ti a >e cağırışmalarına ve al
işleri olmuştur. Post-m odern aydın örneği Alev
kış tutm alarına yo' a ç - ş t " Fransız subaylarına
Alatlı g ib i am erikan m isyo n e rle rin in iktidarsızlık
ç iç e k le r verilmiş, fc c y -^'a ^'^a sarılıp ağlayanlar
tezlerini yeterli gö rm eyince, kendinden menku
olmuş, ardlarınoa da cir kalabalık birik
solcu m isyonlarıyla soldan dalış ya p m a k zorunlu
miştir.
luğunu hissetm işlerdir. Türkiye tarihinin sosyalist
toplumsal dönüşüm geleceğine mahkum oluş ge r Az sonra Basra c o ' s ^ a yanaşıp İngiliz su
çeği, bu zorunluluğu onlara dayatmıştır. Görevleri, baylarını ç ık a rd 'ğ .''a a c.r Kalabalık ve
bu geleceğin önünü kesmektir. En küçük birim in karşılama töreni de a^a yapnmıştır. Bu kez
den en büyük birim ine kadar toplum sal politik karşılayıcılar. ‘ Yaşasın I r g diye bağrışm ak
ö rgü tlenm elerde iktidar düşm anlığı yap m a k asıl tadır. Galata nh: r- Yüksekkaldırım, Be
işlevleri olmuştur. M ektupçulukları, dem okrasi g e yoğlu ca d d e s' ve ya*" sz <b.< ar boydan boya İngiliz
ric iliğ in i id e o lo jik le ş tire n iş b irlik ç i kurum - ve Fransız bayraKıa^yia donatılmıştır.” (Tevfİk Bı-
aşmaları bu ereğ e yöneliktir. Sosyalist toplum sa yıklıoğlu, Mcr^d'cs M ltareK esi ve Tatbikatı, s. 122)
iktidar um utsuzluğu yaratmayı iş edinm iş bu hain (Aktaran: Ih a r"- Soysal, Kurtuluş Savaşı’nda
lerin seçenek olarak sola sundukları ise, dünyanın İşbirlikçiler, s 23)
balkonunda post-m odern devrim cilik oyunudur. 1918'in işoi*'!?kçı:erinin, yeni zam anlar işbir-
Sosyalizmi; devlet, toplum , toplum sal iktidar İkçilerini, Cu, ^ .s y o n e r kavramının sınırlarını zor-
yapılarından kurtarılmış bir ütopyaya ayan s a tıc ı ğı kavramaları zordur. Havsalalarının
dönüştürm eye çabala-m aktadırlar. atam ayacağı ö lçü le re ulaşm ış bir işbirlikçiliktir.
Bu Devletsiz D em okrasi G ericiliğinin perd e arkası C eplerinde, yabancı ülke vatandaşı olduklarını
Dam at Ferit hainliğinin de ötesindedir. Damat Fe belgeleyen pasaportlar taşıyan bu hainler, İş
rit, m ode rn zam anların işb irlikçi hainlerinin birlikçi niteliğini de aşan, entegre olm uş kim likle
yanında çok saf kalmış bir hain olarak riyle sc! aren ada cirit atmakta, ‘ülkeyi em peryalist
görünmektedir. lere şikayet' mantığından ibaret demokrasi y a y g a
1918’İn m andacıları ve işbirlikçileri de, bunlara ralarıyla. sosyalist toplum ve iktidar hedefim izi
bakıldığında ço k sevimli gö rünm ektedir, lyiniyetli çökertm eye azmetmiş görünmektedirler.
ve saf oluşları ço k b e lirg in d ir. İşbirlikçilikleri ve Ancak, bizim hareketimiz em peryalizm e karşı
e m p e rya list d e vle tle rin elini ayağını öpm eleri m ücadelenin ateşi İçinden doğmuştur. Em perya
Devlet-i Aliye-yi O sm aniye-yi kurtarm ak saflığına lizme karşı silahlı m ücadeleyle başlamış, e m p e r
dayalıdır. 1918’in işbirlikçileri, kurtarılması g e re yalizm in işbirlikçisi devlete ve burjuvaziye karşı
ken bir toplum un, bir devletin varolduğu m ü ca d e le ederek yüzlerce şehidiyle birlikte
d ü şün cesiyle hareket etmişlerdi. “ Bizi kurtarın” bugünlere gelmiştir. Anlaşılan bundan böyle em
tarzındaki iktidarsız-lık-lannı yeni zam anlara b a peryalizm in işbirlikçisi post-m odern global so
karak yine de hoş görmek mümkündür. cuların g e ricilikle ri ile de m ü ca d e e etm em iz
“O m uzlara alınan ■Dr. Rıza Nur heyecanlı ko kaçınılmaz olacaktır. Çünkü global post-m odern
nuşm alar ya p a ra k kafilenin İngiliz sefaretine g it dem okrasi gericiliğinin evrensel kültür, barış,
mesini em retm iştir. İngiliz sefarethanesinin b a h ç o ğ u lc u lu k ve çok kültürlülük konularındaki te zle
çesine giden g e n ç le r ve onları takip eden halka ri, Yeni Dünya Düzeninin global çıkarlarına uygun
hitaben bir konuşm a yapan Rıza Nur, Türk’ün olarak hedef şaşırtmakta, işbirlikçi tekelci serm a
hürriyetine kavuşm ası için İngilizlerin yardımını yeyle uzlaşmaya ve onu aklamaya dönüşmektedir.
talep etmiş ve şgnları söylemiştir. “ Dünyanın d e Bu anlaşıyla m ücadele, ertelenem ez ideolojik bir
nizlerini İngiliz donanm aları doldursun, sonra da görevdir.
48
B
indokuzyüz doksan altı yılının verm işler ve bunun dışında yaza
son ayiannda iki roman için nn pek de parası yokmuş, (s.8)
büyük bir kannpanya düzen Olabilir, buraya kadar doğal g ö
lendi. Birincisi Ahnrteî Altan'ın ‘aşk zükebilir. A ncak bun
rom anı’ Tehlikeli M asal dan sonrası inanılır gibi
lar, İkincisi Ahm et Ümit'in değil; bu kimselerin ta
■polisiye romanı’ Sis ve nımadığı ünsüz yazar,
G ece. İki ünlü yayınevi, reklam şiretinden aldığı
Can ve Cem, iki Ahm et'in tazm inatla bir ev tutu
romanlarını satm ak için yor. Ev çok geniş ve bo
adeta birbirleriyle yarıştı ğazda. Deniz adeta ka
lar. Başanlı oldukları g ö pının önünden akıyor.
rülüyor. Yazar bu evin her o da
A ncak görülen bir şey sına bir telefon koyuyor.
daha var: Bu iki kitap da, A ncak yine de evinde
en hafif deyimle, ede b i fazla oturamıyor. Sıkılı
yat değeri açısından son yor. "Kadınlara gülerek
derece zayıftır. Roman seks hikayeleri anlatı
olduklan da kuşkuludur. yordum , özellikle de
B urada gösterm eye çalı kerhaneleri. Bütün ka
şacağım . A ncak daha dınlarda, kerhanelere,
başlarken bir noktaya randevu evlerine, canlı
dikkat çekm ek istiyorum. seks gösterisi yapan
Büyük basın artık pek çok dükkanlara karşı inanıl
ürün için olduğu gibi, maz bir merak vardı ve
edebiyat için de bir pa benim onların m erak et
zarlam a görevi üstlenmiş tiği her şey konusunda
görünüyor. Türkiye'de bilgim bulunuyordu,
edebiyat tekelii ve bitm iş hepsini dolaşmıştım, sı
tir. Bu iki kitap bunu gös radan kerhanelerdeki
teriyor. köylü orospuların da,
randevu evlerindeki g e
Ahm et Altan; Bah cekondulu kızlann da,
çede Kuzular ve Avrupa'yı dolduran
Orospular seks dükkanlanndaki
Tehlikeli Masallar'ın kahramanı Türkiye’de edebiyatın ve ayd yaratıkların d a neler yaptıklarını
yaşlıca bir yazar. A ncak Ahmet ntn bittiğini söylemek için bu çok iyi biliyordum , çünkü o sıralar
Altan gibi başarılı bir yazar değil. kitaplardan başka veriler de da oralan d a epeyce gezm iştim .”
Son üç romanı üç farklı yayınevin bulunuyor. Bunlardan biri,
Adalet Ağaoğlu’nun bir basın Ünsüz ve kimselerin tanımadığı bir
den çıkmış, bu yayınevlerinden yazar, reklam şirketinde çalışıyor,
tekelinin,Aydın Doğan’ın
ikisi batmış, biri de ortaokullar için elinden ödül ainnası ve bunu ama nedense oradan d a aynlmak
din kitapları basarak batm aktan hayatının en mutlu anların zorunda kalıyor. Ayniırken kendi
kurtulm uş, (s.8) Böyle bir yazann dan biri sayması. Diğeri ise sine yüklüce bir tazm inat veriliyor.
varlığından kendisinden başka amerikan televizyonunun
‘aşk uzmanı’ olarak tescillediği Ünsüz ve kim selerin tanımadığı
pek kimsenin de haberi yokmuş, yazar o tazm inatla kendine bo
Ahmet Altan. Yazdığı gaze
(s.8) Ayrıca yazar bir reklam şirke tenin sahibi Dinç Bilgin'in "Haf ğazda çok geniş bir ev tutuyor,
tinde çalışm aktayken oradan da tada bir kez yazsın, aşk yaz ama evde canı sıkılınca hem Tür
aynlm ak zorunda kalmış. Ayrılır sın" isteğini kabul ederek kiye'nin ve hem de A vru pa’nın b ü
ken yazara ‘yüklüce’ bir tazm inat yazılannı bu minvalde sür
tün seks dükkanlannı dolaşarak
dürmektedir.
49
M ayıs 1997 H ep İleri Sayı: 2
deneyim lerini arttınyor. Seks dükkanlarındaki rayı alm ak istiyorsan bütün elini kullanarak al.”
"yaratıklann” neler yaptıklannı öğreniyor. Bu ka- Kartalkaya’ya kadar oyun devam ediyor. Ahm et
dan da yeterli olmuyor; “Ayrıca telefonum gece- Altan kendini bu seks oyununa öylesine kaptırı
eri telekız çağırm ak için de çok iyi bir aletti ve bir yor ki hemen bunların arkasından şu saçmalığı
defter dolusu num aram vardı. O kızlarla istedi d a yazıyor; “birkaç kaza tehlikesi atlattığımızı fark
ğim her oyunu oynuyordum " (s. 19) Bir defter do etm em iştik bile.” (s.54)
lusu num aradan birini seçerek evine telekız ça
Bunlan yazıyor ve ben bunu anlam akta güçlük
ğırıyor ve onlarla oyunlar oynuyor.
çekiyorum . Birkaç kaza tehlikesi atlatıyorlar, ama
A ncak yine de olm uyor. Yazar ‘aşktan’ kaçam ı farketnîiyorlar. Nasıl oluyor, ben anlamıyorum.
yor. Karşısına yirmi yaşında bir kız çıkıveriyor. Bir rom anda romanın anlatıcısı, tehlike atlattık
Tam da eski sevgilisinden ayrılmak üzereyken. am a farketm edik diyebilir mi? Belki bir senaryo
Kız başka bir şehirde oturuyor ama uçağa atlayıp d a olabilir. Senarist; “kaza tehlikeleri atlatılacak,
geliyor. Çünkü yazarı çok beğeniyor. Bütün ki ama kahramanlarımız bunu fark etm eyecek” diye
taplarını ezbere biliyor. Buluşup konuşuyorlar. yazabilir. Ya d a anlatıcının yanındaki başka birisi,
Konuşuyorlar ve ayrılıyorlar. Kız Balkanlı büyük burada Tunuslu orospu, kaza tehlikeleri atlattık-
bir ailenin kızı. Ailesinde “derebeyleri ve şeyhler” lannı görüp bunu sonradan anlatıcıya, ki burada
var. Yazara bunları anlatıyor. Yazarımız bunları yazardır, söyleyebilir. Yazar da sonradan, ‘tehli
duyunca derin tarih bilgisini gösterip, “sen bir ke atlatmışız ama ben fark etm em işim ’ diye ya
sultansın öyleyse” deyiveriyor, (s. 17) Kız bunu zabilir. Başka türlü olabilir mi?
duyunca “öne doğru bükülüp çocuk kahkahala- Kartalkaya” a “ unutulm az” bir gün geçiriyorlar.
nndan birini attı, sonra bir ara annesinin kendisi Paralar suyunu çekince kadın “ Parasız asla ol-
ne m asallar anlattığını söyledi.” Ne güze! sohbet m az“ diyor. Dönüyorlar.
ediyorlar. Yirmi yaşındaki sevgilisi yine uçakla gelip g id i
Bu kadarı bile inanılmaz görünüyor. A ncak biraz yor. Hep kız gelecek değil ya. Artık yazarın da
daha sabırlı olunmasını diliyorum. Bu kitabı, Tür gitm esi gerekiyor. Am a büyük bir sorunu var.
kiye'de edebiyatın bittiğinin ilanı olarak görüyo Daha doğrusu iki büyük sorunu var: Birincisi
rum. Ahm et A ltan’ın kesinlikle romancı olm adığı uçakta nasıl yer ayırtılacağım bilmiyor. A vru pa ’yı
nı gösterm eye çalışıyorum. kanş karış dolaşmış, uçaklar ve uçm akla ilgili çok
Kitaba dönüyorum . Kızdan ayrıldıktan sonra ‘derin' gözlem leri var (s. 83), ama uçakta nasıl
başka bir kadınla buluşuyor. Kadın büyük bir şir yer ayırtacağını bilmiyor. G enç sevgili bu işleri
ketin m üdürü. “ İşine uygun bir görüntüsü vardı, çok iyi bildiği için bu sorununu çözüyor. Am a
ikinci sorunu daha yürek paralayıcı; aynlm ak
benim en çok hoşlandığım tarza sahipti, yüksek
çe topuklu ayakkabılar, çok şık elbiseler, seçkin üzere olduğu sevgilisine bir türlü başka bir kadı
na gideceğini söyleyemiyor. Gerçi o zaten başka
bir parfüm, bakımlı saçlar ve cid d iyet.” Yazar te
bir erkekle birlikte ama yazar yine de kıyamıyor.
miz ve bakımlı hanımlarla buluşm aktan hoşlanı
Söyleyemiyor. Am a gitm ek de istiyor. O zaman
yor sanabilirsiniz. Hoşlanıyor, ama tem iz ve ba
sevgilisinin hiç kuşkulanm ayacağı bir yalan bul
kımlı olm alarından değil. “ En azgınlarının en
ması gerekiyor. Ünsüz, parasız, kitaplarının var
ağırbaşlı görünenler” olduğunu keşfettiği için
lığından kendinden başka kimselerin haberi ol
hoşlanıyor. Kadın d a yazarı haksız çıkartmıyor
mayan yazarımız hiç kimsenin kuşkulanm aya
(S.20)
cağı harika bir yalan uyduruyor, “Bir yazarlar
Sonra aynim akta olduğu sevgilisiyle buluşuyor, konferansına katılacağını" (s. 83) söylüyor. Za
yirmi yaşındaki yeni sevgili bir kere daha uçakla vallı kadın hemen inanıyor. Yazar rahat rahat g i
gelip gidiyor, arada geceleri yalnız kalınca ca dip geliyor. Ancak birkaç gün sonra yeniden g it
telekız çağırıyor, ama hiçbiri yetmiyor. Bu sefer mesi gerekiyor. Bu sefer haber verm eden gi
Avrupa'nın en iyi okullannda okumuş, Tunuslu bir diyor. Am a yine yüreği dayanmıyor. G ittiği yer
Paşazadenin torunu olan ‘orospu ruhlu’ başka bir den sevgilisinin gönlünü almak istiyor. Telefon
kadınla kayak yapm ak için Kartalkaya’ya g id i ediyor.
yorlar. A rabada sıkı bir pazarlığa tutuşuyorlar.
“- Neredesin sen?" Bunu sevgilisi soruyor. G enç
Sonunda anlaşıyorlar.
sevgilisiyle bir otelde sevişm ekte olan yufka yü
“ C ebim den bir beş yüz bin lira çıkardım. rekli yazarın hemen bir yalan uydurması gereki
- Bunu kazanm ak ister misin? yor:
- Evet. “- Bir konferans için buraya geldim , iki gün kalıp
döneceğim ."(s.172) İşte bu kadar. Zavallı kadın
Bir yandan arabayı kullanırken hafifçe öne doğru
yine inanıyor. Kimselerin tanımadığı ünsüz bir
kaydım, parayı karnımın altına koydum.
yazar, konferanstan konferansa dolaşıyor. Kim
- Parayı al senin olsun. se, bu ne saçm alık diye sormuyor.
Parayı ucundan tutup çekti, parayı elinden kapıp Ahm et A ltan’ın yaratm aya çalıştığı tip son derece
aynı yere koydum . başarısızdır. Hiçbir inandıncılığı bulunm uyor.
- O rospuluk yapacaksın, dolandıncılık değil. Pa Ahm et Altan romancılığın en basit tekniklerinden
50
M a y ıs 1997 H e p İleri Sayı: 2
dahi habersiz görünüyor. Romandaki yazar, tip Ülkem izde edebiyat bitm iştir. Ülkem izde insan,
olarak ne kadar başansızsa, karakter olarak da hain bir saldın altında bulunuyor.
bir o kadar çirkin.
Erdal Öz bu kitabın arkasına utanm adan “müthiş
“ Dayanılmaz bir istekle masanın başına oturup bir gözlem, ustaca bir kurgu, açık, anlaşılır bir
m akineye bir kağıt taktım, hemen yazm alıydım .” anlatımla sevginin ve aşkın en güzel örneklerin
H eyecanla masasına koşuyor. Am a olmuyor. den biri.” diye yazdınyor. Yalandır.
Yeniden pencerenin kenarındaki koltuğuna dö
Peki Emin Karaca’ya ne oluyor? Radikal gazete
nüp uykuya dalıyor.(s. 152) Uyandığı zaman yine
sindeki kitap pazarlam a köşesinde yazdığı yazı
kadınlarına koşuyor. Sevişmekten yorgun düştü
da roman bile olm ayan bu kitabı, yazar bile ol
ğü bazı geceler televizyon seyrediyor. Bir gece
mayan bu adamı yere göğe sığdıramıyor. Emin
televizyonda hayvanlarla ilgili bir belgesel görü
Karaca’nın övgü cüm lelerinin Ahm et A ltan’ın ro
yor. “ Maymunları anlatıyordu, kabileler halinde
mutlu bir yaşam sürüyorlar, ağaçlara çıkıyorlar, manından daha edebi olduğunu kabul ediyorum,
kabile şefinden ve kabilenin yaşlılarından gizle ama şuna ne diyeceğim i bilemiyorum. Ahm et Al-
nerek ağaçların arkasında hızlı hızlı sevişip du tan’ın bu son rom anında “artan bir gözlem g ü c ü ” ,
rup çevreyi dinliyorlar, sonra hızlı bir aşk daha ‘ kurguda ustalık” , “anlatım da akıcılık" keşfedi
yapıyorlardı. Şef kabiledeki dişilerin kendisinden yor. 'R om anın tüm fonunda ülkede şu yaşadığı
habersiz sevişm esine kızıyordu, bazen de başka mız çürüm üşlük bir karabasan gibi duruyor” di
maym un kabileleriyle kavga ediyorlar, sonra yor. (4 Kasım 1996)
çığlık çığlığa ağaçlara tırmanıp daldan dala atla Çürüm üşlük için gösterdiği adres doğrudur.
yarak. buldukları yaprakları ve m eyveleri yiyor Bunlar yazıyor, tekeller satıyor.
lardı." Bunları seyrediyor. Seyrederken düşün
A ncak hala sevindirici olan bir yan var. Henüz
celere dalıyor. Sonunda rahatlıyor; “ Maymunlan
seyretm ek beni rahatlatmıştı, bizden daha akıllı yalan söylem eden satamıyorlar. Bunu insanımı
ve mutlu görünüyorlardı.” diyor, (s. 179) zın bir direnişi olarak görüyorum . Nereden mi çı
karıyorum. Romanın pazarlamasını üstlenmiş
Bütün seks dükkanlarını dolaşıyor, yatabileceği olan Yeni Yüzyıl gazetesinde Erdal Öz "insansız
bütün kadınlarla yatıyor, evine telekız çağırıyor, bir romana doğru giden edebiyatım ızda -ki g ü
am a yetmiyor, m aym unlann cinsel yaşam ına im nümüz dünya edebiyatında da bu salgın hastalı
reniyor.
ğı görüyorum - Altan, hem insan psikolojisine us
Haksızlık mı yapıyorum? taca sokulmasını biliyor, hem de romanın ana
Bir süre sonra yaşadıklarından pişm anlık duyu temasının ‘insan’ olduğunu, insan yaratm ak ol
yor. Hayaller kuruyor, “pişm an olm ayacağım bir duğunu, bir kere daha gözler önüne seriyor” d i
hayat yaşam ak isterdim ; huzurlu ve sakin bir ha yor. (20 Ekim 1996) Bu sevindirici bir yalandır.
yat olsun isterdim ” diye düşünüyor. “ İlkokulda Her şeye rağm en bir “insan” talebi olduğunu
yapıp duvarlara astığımız, o yeşil çimenleri, ko gösteriyor. Erdal Öz ve Ahm et Altan bunu görü
cam an güneşleri, kırmızı kiremitleri, bacasından yor.
dum an tüten evleri olan resim lere benzeyen yer
Normal insanların romanı: Sis ve
lerde yaşam ak isterdim ; o ilkokul resimleri gibi Gece
acem i ve sakin bir hayat beni sarsın isterdim .”
diyor. Bunlan yazıyor. İnsanca görünüyor. Ama Daha pervasız olanları da var. Yine Yeni Yüzyıl
küçük bir isteği daha var: “ B ahçede kuzular ve gazetesinde, 3 Ekim 1996‘da “ İdeale bağlılık çö
orospular dolaşsın” istiyor. züm d e ğ il” başlığıyla Ahm et Ümit'in Sis ve Gece
nsanın içi yanıyor. adlı polisiye romanının yayınlandığı haberi yer
alıyor. Bu habere göre Ahm et Ümit “sol görüşten
geldiğini" söylüyor. “ 12 Eylül dönem inden önce,
yasadışı politik faaliyet sürdüren Ümit, o dönem
sürekli polisten kaçm ış” , bunlar yazılıyor. Ahmet
Ümit, yolda giderken “acaba izleniyor m uyum ”
diye sürekli arkasına bakarmış, bunlan anlatıyor.
A ncak ne kitabındaki tanıtım yazısında, ne de
hakkında çıkan d iğ e r pek çok yazıda cezaevine
girdiğine dair bir bilgi bulunm uyor. Boşuna te-
aşlandığı anlaşılıyor. 1980 yılında yirmi yaşında
bir çocuktur.
ki gün sonra aynı gazetede yine Ahm et Üm it’le
ilgili başka bir haber daha bulunuyor. Haberde,
“Ahm et Ümit yeni kitabı ‘Sis ve G ece’yi Pera Pa-
aş’ın Agatha Cristie salonunda düzenlediği bir
Ahmet Altan'ın roman büe olmayan kitabını bir teke basın toplantısıyla tanıttı” deniliyor. Kam panya
gazetesi olan Radikal'de pazarlayan Emin başlıyor. Ahm et Ümit. “ Kitabın baş kahramanı
Karaca ya da ne oluyor? bile normal bir insan” diyor. Diğer kitaplannın
51
Mayıs 1997 Hep îieri Sayı: 2
kahram aniann normal insanlar olmadığını anlat zaman, bir romancının bakışı olmaktan çıkıyor"
mak istiyor. “Acı çekiyor, pişmanlıklar duyuyor” diyor. Polisin bakışını yazdığını söylüyor. Kesin-
diye ekiiyor. ikle doğrudur. Bu kitabın polis akadem ilerinde
Bunlar tekellerin vaazlarıdır. Acem i bir vaiz ve okutulacağı kesindir.
hızlı bir pazarlam acı olduğu anlaşılıyor. Fethi Naci bir hafta sonra köşesinde kitap hak
Peki ne satıyor? kında yazm aya devam ediyor ve bu sefer daha
açık yazıyor. Dilindeki, kurgusundaki, tiplerinde
16 Ekim 1996 tarihli Tem po dergisi satılanın ne
ki zayıflıkları anlattıktan sonra kitaptan bir bölüm
olduğunu daha iyi anlatıyor: “M lT'ci devrim ciye
aktararak. “ İşte bu cüm le gerçek bir polisin kale
benzer” . Ahm et Ümit M it’çilerin de devrim cilerin
m inden çıkmış gibi! ” diyor. Ahm et Üm it’e bundan
de ideallerine bağlı insanlar olduklarını ve bu
sonraki romanlarında başarılar diliyor.
yüzden birbirlerine benzediklerini anlatıyor.
Fethi Naci bırakıyor ama üç gün sonra aynı say
Burada kitap hakkında hiçbir şey yazm ak istem i
fada Orhan Duru kitabın edebi değerini tartış
yorum. Şu kadarının bilinm esi yeterli; kitabın her
maya devam ediyor. Ahmet Üm it’in kitabını oku
kes gibi normal bir insan olan kahramanı Sedat
duktan hemen sonra, H ollanda'da yaşayan
bir Mit görevlisi. Devrim cilerin öldürüldüğü ope-
Sadık Yemni'nin “Am sterdam ’ın Gülü" adlı polisi
ye romanını okuduğunu belirterek, “şaştnp kal
dım ” diyor, “ iki romanın kurgusu arasında yaba
na atılm ayacak benzerlikler vardı.” diye devam
ediyor. Benzerlikleri anlattıktan sonra da kibarca,
“ Bu benzerlikler karşısında insan kuşkuya düşü
yor ve ister istemez aklına çeşitli olasılıklar geli
yor” diyor ve sorularına cevap beklediğini de ek
liyor.
şte, 1996 yılında Türkiye'de, büyük kam panya
larla piyasaya sürülen iki romanı bunlardır. Birisi
berbat bir kurguyla anlatılan yaşlı bir yazarın
seks oyunları, diğeri konusundan kurgusuna,
kurgusundan tiplerine kadar her şeyi hakkında
çalıntı iddialan olan bir polis romanı. Bu ede b i
yatın sonu değilse nedir?
Ahmet Alîan. pornografi yazılarına Sudaki Iz’den
sonra Teh ike i Mcasaliar’da devam ediyor. Pek çok değerle birlikte, edebiyat da bitmiştir.
Yeni kanallar gerekiyor.
rasyonlara katılıyor. Komşu kızına aşık oluyor. Kız Bunu bir şans sayıyorum. Nazım putlara balta
da onu beğeniyor. Am a bir süre sonra okulunda sıyla saldırıyordu, bunlar üfleyince yıkılıyor.
tanıştığı bir eski solcuyu daha çok beğeniyor. Kız
Bu iki A hm et’i bitiriyorum. A ncak şunu d a ekle
bir gün birdenbire ortadan kayboluyor. Sonra te
m eden geçem iyorum . Cum huriyet gazetesi Ah
sadüfen bulunduğu bir eve yapılan polis baskı
met Altan’ı görm ezden gelm ekle birlikte, Ahmet
nında vurulduğu ve saklandığı yerde öldüğü an
Üm it’e bütün sayfalannı açıyor. Yukarıda yazı-
laşılıyor. İşin en acıklı tarafı Sedat sevgilisini
lanlan hiç umursamıyor. Kitap dergisinin bir sa
bizzat kendisi vurmuş oluyor. Polisiye roman bu-
yısının kapağını ve iki tam sayfasını o r ^ ayırıyor.
dur.
(10 Ekim 1996) Vedat Günyol ve Ali T ^ g u a ö v e
Şunu sevinerek yazıyorum; kitabın kam panya öve bitiremiyorlar. Ahm et Ümit de boş d u rm ^ jp r.
sında hep devrim cilerden söz edilm esine rağ satışlannı arttırmak için kitabına reklam filmi çek
men, kitapta hiç devrim ci yoktur. Kesin olarak tiği haber veriliyor. (22 Kasım 1996, Yeni Yüzyıl)
yoktur. Hepsi artık sanatla uğraşan eski solcu-
ardır. Bunu bir çekingenliğin işareti sayıyorum. Yalnız bir yazar; Ayfer Tu n ç
Yerinde bir çekingenliktir. A yfer’i hatırlıyorum. 1987 yılında Toplum sal Kur
16 Ekim 1996 tarihli Tem po dergisinde Ahmet tuluş dergim izin bürolanna gelip gittiğini biliyo
Ümit ısrarla kitabının edebi değerine dikkat çe rum. Toplum sal Kurtuluş’ta yazdıklarını yayınla
kerek “ ... Sanatsa M ifteki insanı insan olarak, dığımızı da hatırlıyorum. İlk yazısı Ekim 1987
sevgilisiyle, karısıyla, yaşam ındaki trajik yönle tarihli 4. sayıdadır. Yazısının başlığı “ Dönekleri
riyle ele alır" diyor. Doğrulam ak". Aktarıyorum: "O kum am aya ye
Sonunda Fethi N aci’nin bile sabrını taşırıyor. Fet minlilerin canını istetmek için düzenlenen bir kı
hi Naci 28 Ekim tarihli Yeni Yüzyıl gazetesindeki lavuz niteliğindeki kitap listeleri son yıllarda pek
köşesine “yazar, polisle kolkola" başlığını atarak. yaygınlaşır oldu. En çok satan kitaplar adı verilen
Ahm et Ümit’in romanındaki bütün bilgileri M eh bu listelerde gerçekten de satışa en uygun çiz
met Eymür’ün anılarından aldığını yazıyor. Bu gide kaleme alınmış kitaplar yer alıyor” diyor. Ül
nunla d a kalmıyor; “Ahm et Ü m ifin bakışı zaman kemizin karanlık günlerden geçm ekte olduğunu,
bu karanlıkta bazı yazarların havai fişek gibi par-
52
M a y ı s 1997 H e p İle r i Sa y ı: 2
atıldığını anlatıyor. “A ncak gün ışır; havai fişekler m akta olduğu da yazılıdır. Ayfer Tunç'un da ça
gündüz bir anlam ifade etm ezler” , bunlan yazıyor. lıştığı Yeni Yüzyıl gazetesinin 30 Eylül tarihli sayı
Bir um udu dillendiriyor. Sonra Ayla Kutlu‘nun sında “Türkiye’de Yazarlar Çok Yalnız” başlığıyla
‘Hoşçakal U m ut’ isimli romanını eleştiriyor. “ Hoş-
T unç’un kitabının çıktığı haberi veriliyor. K endi
^ çakal Umut, yanlışlarından ürkerek dönenieri, ya
siyle yapılan söyleşide Ayfer Tunç Türkiye’de ya
rının hayatını bu günden yaşam aya başlam aktan
zarın çok yalnız olduğundan yakınıyor. “ Bir me-
vazgeçenleri, bu gününe razı olanları doğruladı
ğını sezdiriyor” diyor. “Ayla Kutlu kitabına koydu nejerlik ya da ajans sisteminin olmaması yazarın
ğu adla bir durağanlığı ifade ediyor. Bir yokluğu, kitabı yazmasının yanı sıra aynı zam anda bir p a
bir ölümü ifade e d iyo r” diye devam ediyor. “Dev zarlam a görevlisi gibi çalışmasını gerektiriyor” di
rim cileri böylesine karalam aya; bir kavga, yazann yor. Doğru bir noktanın altını çiziyor. Yapı Kredi
düşüncesine göre tam am en yanlış bile olsa kav Yayınları onu bu yükten kurtarmış olmalıdır. Ken
gayı aşağılam aya A yla Kutlu’nun hakkı yoktur", dini yazm aya verebiliyor.
“ bunları da affetm eye ne zamanımız ne de hakkı
Peki ne yazıyor? Aynı söyleşide: “ Ben atm osfer
mız var. Affetm ekle yeterince zam an kaybettik”
peşindeyim , o insanlann getirdiği sıra dışı bir am
diyor. Sert görünüyor.
biyans olm alı” diyor.
kinci yazısı Eylül 1988 tarihli 13. sayıdadır. Devlet
dergim ize saldırmış, yoldaşlarım ız cezaevinde- Eski yazılarının yükünden kurtulm aya çalıştığı an
dlr. Ayfer T unç’un bu sayıdaki yazısı, belki bu sa - laşılıyor.
dirinin da etkisiyle ilk yazısından da serttir. Uzat Kitabı toplam sekiz öyküden oluşuyor. Birisinin
mak istemiyorum . A ^ e r Tunç burjuvazinin 12 kahramanı bir apartm andır. İkincisinde birbirlerini
Eylül sonrasındaki kültür-sanat politikasını çö hiç tanımayan iki apartm an kom şusunun hikayesi
züm leyerek. “ K astelli’nin kültür ve sanat vakfı kur
anlatılıyor. Birbirleriyle ve dünyayla kurdukları tüm
ması, Enka ödüllerinin gündem e gelm esi, ödül
ilişki sesler aracılığıyladır. Ü çüncü öyküsü ise
olarak büyük paralar verilm esi, eski ve tanınmış
isimlerin bu ödüllere katılmaları rastlantı m ıdır?' e de biyatta ve sinem ada bol bol örneğine rastla
diye soruyor. 1988 E ylü lü n d e soruyo''. Hayır d i nan bir kurguya dayanıyor. Buna göre bir kişiyi
yor, bu bir rastlantı değildir; ‘ Ayam aaaylan çok birkaç farklı kişi değişik açılardan anlatıyor. Olay
etkilendiler. D üşünm ek ve bu tuzağ'n *arKna var genellikle bir cinayet üzerine kuruluyor. D ördüncü
mak yerine, burjuvazinin onlar için hazır^aa ğ sa öykünün de kahram anlan aynı apartm anda otu
nat m erkezlerinde vakit öldürm enin ente: e cû e . ran am a birbirlerini tanımayan iki yaşlı insandır.
biçim ini tercih ettiler. Nasıl oluyor da Eczacıcaşı. Beşinci öykü, tesadüfen bulunduğu bir otelde hiç
Kastefli gibi serm ayedarlarca hazırlanan bu sanat tanım adığı b ir kadınla yatıp oradan ayrılan bir
merkezleri, bu kültür ve sanat aşkı, bu dOzer.'e. adam ın öyküsüdür. Altıncı öykü de ölümü bekle
baskıyla, bu hukuk sistem iyle uyuşabiliyor. a.>e yen yaşlı bir kadının öyküsüdür. Yedinci öykü
sorm adılar." diyor. Aydın adaylanna kızıyor. Ser
konservatuarda hadem elik yaptığı için klasik m ü
mayeyle, burjuvaziyle, düzenle, baskılarla, hukuk
zik seven başka bir ihtiyarın öyküsüdür. Son öykü
sistemiyle sorunları olduğunu gösteriyor. Sonra
ise üç ayn küçük öyküden oluşuyor. Birincisinde
yeniden edebiyata dönerek “Hem Ahm et Hamdı
Tanpınar’î hem de A hm et A ltan’ı beğenm ek nasıl yine ölüm ü bekleyen yaşlı bir adam , İkincisinde
müm kün oldu?” diye soruyor. kasaba kasaba dolaşan bir pazarlam acı, üçün-
••
53
ipten Kazıktan Kurtulmuş
Bir Peygamber
Rus yazarları için Puşidn ve Gogol ne
kadar önemliyse, dünyanın bütün
yazarları için Dostoyevski de o kadar
ostoyevski ve yazm aya başlar. O
önemlidir. Rus yazarları, “Biz hepimiz
54
M ayıs 1997 Hep İleri Sayı: 2
55
da Rus halkım n varlığım hakh çıkarm aya
romarunı yen i yazm ıştır. yeter; ulusların yargı gününde o Rus halkı-
Aradan seksen y ıl geçm iş, bu satırlarm y a m n tam ğı olacaktır. ”(6)
zarı 16 yaşın a ulaşm ış, İstanbul’un yoksul D ostoyevski ise alçakgönüllüdür: “Benim
bir m ahallesinde köşebaşındaki babaevinde yaptığım , sizlerin ancak yarıya kadar gö
geceleri sokak lam bası ışığında Dostoyevs- türm eyi göze alabildiğiniz şeyleri, kendi ha
k i’nin bütün kitaplarım birbirini ardına de yatım da, aşırıya vardırm aktan başka bir
virm ektedir. Ve bunu yapan binlerce jn sa n şey değildir” deyip geçer. (7)
vardır yeryüzünde. D ostoyevski’y e sağlığın D ostoyevski’nin özel hayatı da inişli çıkışlı
da deselerdi ki, “Ölümünden sonra hakkm da dır. Sibirya sürgünü sırasında alkolik bir
kitaplar yazılacak, rom anların oyuıüaştırı- öğretm enin karısına aşık olur. Öğretmenin
lıp sahnelenecek, yazdıkların sinem aya ak ölüm üyle dul kalan M aria’y a evlenm e teklifi
tarılacak, televizyon dizileri çekilecek,,. ” yapar. 1 8 5 7 ’de evlenirler. D ostoyevski 36,
Hayatırun on yıh m esarette geçiren, sara Maria 2 8 yaşm dadır. D ostoyevski saralıdır,
nöbetlerinden arta kalan zam anlarım çala Maria verem li. Üstelik M aria’m n on yaşında
kalem yazarak değerlendiren, yazdıklarım bir de oğlu vardır. 1 8 6 4 ’de Maria ölür, üç ay
düzeltm eye bile zam an bulam ayan yazar sonra D ostoyevski’nin kardeşi Mihail...
şaşırıp kahrdı, söyleyecek söz bulamazdı. K ardeşinin ailesinin bakımı da D ostoyevs
Rus yazarları için Puşktn ve Gogol ne kadar k i’y e düşmektedir. 1 8 6 7 ’de ikinci evliliğini
önem liyse, dünyam n bütün yazarları için yapar D ostoyevski. Bu seferki eşi katibe
D ostoyevski de o kadar önemlidir, Rus y a olarak işe aldığı A nna’dır. ilk çocııkları he
zarları, “Biz hepim iz Gogol’ün Palto’sundan nüz üç aylıkken ölür. 1 8 6 9 ’da bir kızları,
çıktık” derler. Dünyam n hem en hem en bü 1 8 7 2 ’de ise bir oğulları doğar. Üç yıl sonra
tün yazarları da însancıklar’ı, Ezilenler’!, doğan oğlan ise babasım n hastahğına yak a
Budala’yı, Cinler’i, Kumarbaz’ı, Suç ve Ce- lanır v e üç yaşın a kadar yaşar.
za ’yı, Karam azof K ardeşler’i anm adan ge D ostoyevski. hayatının bedelini fazlasıyla
çem ezler. Octavio Paz diyor ki: “Dostoyevs- ödemiştir.
k i’nin eserleri Nietzche v e Gide, Faulkner ve
Camus gibi birbirlerinden çok farklı düşü
nürler üzerinde iz bıraktı. M eksika’da ise iki NOTLAR
yazar, Vasconcelos ve Revueltas, onu tu t 1 - P u şk in Ü zerine K onuşm a, Ağaoğlu Y ayınevi
kuyla yoğrulm uş bir hayranlıkla okud\ılar.” 1964, S.27
(3 ) “... D ostoyevski’nin kitapları, Rusya'da 2 - P u şk in Ü zerine K onuşm a. Ağaoğlu Y ayınevi
özellikle üniversite öğrencileri tarafm dan ve 1964. s.1 1 -1 2
doğal olarak toplam a kam plarm daki tutıık- 3 - D üşler B oyunca Y a ra tm a k , C an Y ayınevi
1990, S.79
lularca en çok okım an kitaplardır.”(4 )
4 - D üşler B oyım ca Y a ra tm a k , C an Y aym evi
Nikolay Berdyaev ise D ostoyevski üzerine 1990, S.91
yazdığı kitabın önsözünde şöyle diyor: “Ba 5 - D ostoyevski, A dam Y aym evi 1984, s. 7
na sorarsam z, insanlar, bir yand a Dosto- 6 - D ostoyevski, A dam Y aym evi 1984, s. 171
y e v sk i’ciler, öte yanda, ona yabancı olanlar 7 - A k ta ra n H enri T royat-D ostoyevski I, M.E.B.
diye ikiye ayrılır. ”(5 ) IQtabm son sözleri çok 1994, S.7
iddialıdır: “D ostoyevski’nin değeri öylesine
büyük ki sırf onu yetiştirm iş olmak, dünya
Yalçın Küçük
BASKTOA
AKIŞ YAYINCILIK
56
iitîî asT^c Y ;$ 'in tîir
Cl M tn f.
ÎJÛimMMm Colleonl
O rrttttoi r m a m z fa n o n ZAPATA » d lrtR O E G h İE T A R bit ^E R İK A K
EMPERYA14ZMİ TAKİHİ
V .l.L e n in
F r l e ^ c l ı E n g el»
fC»pjl*llCAla S<MiMC«
^ S 'K A M O
Nihifirv HiiKİKh
MUSTAFA SUPHİ
YA$ıiy^ • TAfSAlS • TOi6A$Utill
ANCeUl DAVtS
KADITOAA. IRK VZ SCfOT
%* • *
Nomaim \
Dağıtım :
I LM-DA. .V 4 j; C JC A .. ll.K TİSİ.U . HAKIŞ.
PAHRCS, S m t A l , AMK ilU Ş , KI R K SSK l,
Sosyalist V t2i|nm
İMC İ M
m m m m
j=?İ!
y^
'O ; V»
•W .ı
i
-r
I a
* *\* 4 <
Vv . .
•\
; - , - ' - . î
1-. '
■-^*' k'
Vı
»/
■fv
r .'î
.r--^ *
'' v .î
I - . -v '
'• *î
i - ' - -