Professional Documents
Culture Documents
Elementlerin belli bir kurala göre sıralandığı periyodik tablo , bilinen kimyasal elementlerin
tümünü belirli özelliklere göre sıralar. Elementler, artan atom numarasına göre soldan sağa ve
yukarıdan aşağıya doğru sıralanmıştır.
Periyodik tablo satırlarına periyot denir. Bir elementin periyot sayısı, Los Alamos Ulusal
Laboratuvarı’na göre, bir elektronun element içerisinde kapladığı en yüksek enerji seviyesini
gösterir. Bir periyottaki elektron sayısı, periyodik tablo üzerinde aşağı doğru inildikçe artar,
yukarı çıkıldıkça azalır; bu nedenle, atomun enerji seviyesi arttıkça, enerji seviye artışı başına
enerjinin alt seviye sayısı da artar.
Periyodik tablo içerisinde (“grup” olarak adlandırılır) aynı sütunda yer alan elementler aynı
valans elektrona (dizilimdeki son elektron sayısı) , benzer diziliş konfigürasyonuna sahiptir ve
sonuç olarak kimyasal olarak benzer şekilde davranırlar.
Periyodik Tablonun Mucidi
Bir Rus kimyacı ve mucit olan Dmitri Mendeleev, Royal Society of Chemistry’e göre
periyodik tablonun “babası” olarak kabul edilir. 1860’larda Mendeleev, St. Petersburg,
Rusya’da bir üniversitede popüler bir öğretim görevlisiydi. O zamanlar Rus dilinde modern
bir kimya ders kitabı bulunmadığından Mendeleev bir tane yazmaya karar verdi.
Elementleri herhangi bir düzende koymak oldukça zor oldu. O zamanlar şu anki elementlerin
yarısından azı biliniyordu ve bunlardan bazıları hakkında bilinen bilgiler de tam anlamıyla
doğru değildi.
Mendeleev en sonunda, “Kimya Prensipleri” (iki cilt, 1868-1870) başlıklı, kimya ders kitabını
yazdı. Kartlara elementlerinin özelliklerini yazdıktan sonra, Royal Society of Chemistry’e
göre, elementlerin atom ağırlığına göre düzenlemeye başladı. Üç gün boyunca bu “bulmaca”
üzerinde yoğun bir şekilde çalıştıktan sonra Mendeleev, tüm elementlerin olması gereken
yerlerine geçtikleri bir rüya gördüğünü söyledi. Uyandığında ise hemen bir parça kağıda bunu
yazdı.
Mendeleev, elementleri hem atom ağırlığına hem de son elektron düzeyine (valans elektron)
göre düzenledi. Henüz keşfedilmemiş olan elementler için periyodik tablo içerisinde bir yer
bırakmadı fakat bu elementlerin beş tanesinin ve bileşiklerinin özelliklerini tahmin etti.
1869’da, bulguları Rus Kimya Derneği’ne sundu. Yeni periyodik sistemi, Alman Zeitschrift
fϋr Chemie (Kimya Dergisi) dergisinde yayınlandı.
Atom Numarası
Bir atomdaki proton sayısı, o elementin atom numarası olarak adlandırılır. Proton sayısı,
hangi elementin bir nevi kimliğidir ve ayrıca elementin kimyasal davranışını belirler. Örneğin,
karbon atomları 6 protona sahiptir, hidrojen atomları 1 ve oksijen atomları ise 8 protona
sahiptir.
Kütle Numarası
Bir elementin çekirdeğinde bulunan proton ve nötron sayısının toplamına kütle numarası
denir. Elementin sol üst kısmına yazılır.
Atom sembolü (veya element sembolü), bir elementi (karbon için “C”, hidrojen için “H” ve
oksijen için “O” gibi) temsil eden bir kısaltmadır. Bu semboller uluslararası olarak
kullanılmaktadır ve bazı şaşırtıcı kullanımları vardır. Örneğin, tungsten için sembol “W” dir,
çünkü bu elementin diğer bir ismi wolfram’dır. Ayrıca, altın için atomik sembolü “Au” dır,
çünkü Latince altın kelimesi Aurum ‘dur.
Atom Ağırlığı
Bir elementin standart atom ağırlığı, atomik kütle birimindeki elementin ortalama kütlesidir.
Tekli atomların her zaman atomik kütle birimlerinin bir tam sayıya sahip olması; Bununla
birlikte, periyodik tablo bünyesindeki atom kütlesi bir ondalık sayı olarak belirtilmiştir, çünkü
bu bir elementin çeşitli izotoplarının ortalamasıdır. Bir element için ortalama nötron sayısı
atom kütlesinden proton sayısını (atom numarası) çıkararak bulunabilir.
Not: İzotop, bir elementin atom numarası aynı ancak atom ağırlığı farklı olan başka bir
çeşidine denir.
Doğal olarak oluşan elementlerin atom ağırlığı, elementin izotopunun doğal miktarının
ortalamasından hesaplanır. Ancak laboratuvar ortamında oluşturulan atom numarası 92’den
daha büyük olan elementler doğal olarak oluşmuş elementler değildir. Bu elementlere
uranyum ötesi elementler denir.
Atom numaraları 104 ve üzeri olan elementlere süper ağır elementler denir. Bu elementler
genellikle kararsız halde bulunan içerisinde proton sayısı artan büyük bir çekirdeğe sahiptir.
Aralık 2015 yılında Uluslararası Saf ve Uygulamalı Kimya Derneği (IUPAC) 4 yeni süper
ağır elementin ismini açıkladı. Bunlar; 113 :Nihonyum (Nh), 115 : Moskovyum (Mc), 117 :
Tenesin (Ts), 118 : Oganesyon (Og)
7A grubu Halojenlerdir
8A grubu Soygazlardır
Resimdeki periyodik tablo üzerinde renklere göre elementlerin soygaz, metal, ametal, yarı
metal ve soygaz olduğu belirtilmektedir.
Periyodik cetvelde yukarıdan aşağı doğru inildikçe;
Atom numarası ve metalik özellik artar.
Elektron sayısı artar ancak ametallik özellik azalır
Atop çapı büyür ve kütle numarası artar
IUPAC (Uluslarası Kimya ve Uygulamalı Kimya Birliği), Mayıs 2009’da periyodik tabloda
elementlerin 18 grup halinde düzenlenmesini onaylamıştır. Yeni sistemde elementlerin orbital
bloklarına göre nitelenmesi korunuyor. Ancak A ve B gibi gruplama terkedilerek daha basit
bir numaralama sistemi getiriliyor.
3s1), 3. periyot 1. gruptadır ve s bloku elementidir. Atom numarası 16 olan kükürt atomu (1s2
2s22p6 3s23p4), 3. periyot 16. gruptadır ve p bloku elementidir.
Benzer şekilde atom numarası 26 olan demir, Fe: 1s2 2s22p6 3s23p6 4s2 3d6 , 5. periyot, 5.
gruptadır ve d bloku elementidir. Atom numarası 57 ile 71 arasındaki elementler (atom
numarası 56 olan baryumu izleyen 15 element) lantanitler diye adlandırılır.
Periyodik Özellikler
Periyodik tabloda elementler, artan atom numaralarına ve benzer kimyasal özellikte olanlar alt
alta gelecek şekilde sıralanmıştır.
Birinci periyotta iki element -hidrojen ve helyum- yer alır; bunlar “s bloku” elementleridir.
2., 3., 4., 5. ve 6. periyotlar, bir alkali metalle başlar, bir soygazla biter. 7. periyot da bir alkali
metalle başlar ama bu periyot henüz dolmamıştır.
İkinci periyotta, lityum (3Li) ile başlar, neon (10Ne) ile biter; 8 elementlidir.
Üçüncü periyot, sodyum (11Na) ile başlar, argon (18Ar) ile biter. Üçüncü periyotta 8
element bulunur. İlk üç periyotta geçiş metali olmadığına dikkat ediniz.
Dördüncü periyot, potasyum (19K) ile başlar. Potasyum atomunda 3d orbitali boştur ve
elektron dağılımı 4s1 ile biter: 19K: 1s2 2s22p6 3s2 3p6 4s1
Onu izleyen kalsiyumun (Z=20) elektron dağılımı 4s2 ile sonlanır. Bir sonraki element olan
skandiyum (Z=21) d blokunun (ilk geçiş metalleri dizisinin) ilk elementidir.
Çinkonun (Z=30) elektron dağılımı 4s23d10 ile biter. Atom numarası 21’den 30’a kadar olan
ve B gruplarına ait bu on element birinci seri geçiş elementleri diye belirtilir. Galyum (Z=31)
ile 4p orbitalleri dolmaya başlar ve 4 periyot, kripton (Z=36) ile sonlanır.
Rubidyum (37Rb) ve stronsiyum (38Sr) ile başlar. Bu elementlerin son orbitalleri 5s’tir.
Onların elektronları 4d orbitallerine girdiği ikinci seri geçiş elementleri izler.
Bu seri Itrinyum (Z=39) ile başlar, kadmiyum (Z=48) ile biter. 5. Periyot 5p orbitallerinin
dolmasıyla birlikte ksenonla (Z=54) sonlanır.
Altıncı periyot, elektron dağılımı 6s1 ile biten sezyumla (Z=55) başlar; onu baryum (Z=56)
izler. Bundan sonra enerji bakımından birbirine yakın olan 4f ve
5d orbitalleri gelir. Lantanın (Z=57) son elektronu 5d orbitallerindedir; bu nedenle lantan bir
geçiş elementidir. Oysa lantanı izleyen seryum (Z=58) için son elektron 4f orbitaline girer.
Fakat bu elementler, lantana çok benzedikleri için lantanitler denir.
58Ce..................................6s24f2
Atom numarası 58’den 70’e kadar olan elementlerde 4f orbitalleri dolar; bu elementlere iç
geçiş elementleri adı verilir.
Yedinci periyot, bir çok yapay (doğal olmayan, laboratuarlarda elde edilmiş) element içerir
ve henüz tamamlanmamıştır. Bu periyotta, genel olarak, 6. periyottaki dizi izlenir. Fransiyum
(Z=87) ve radyum (Z= 88) olan elementlerinde atomların orbitalleri sırasıyla 7s1 ve 7s2 ile
biter.
Aktinyum (Z = 89) elementinin son elektronu 6d orbitalindedir. Z= 90’dan 103’e kadar olan
elementler, 5f orbitalinin doluşuyla aktinitler de denen ikinci iç geçiş elementlerini oluşturur.
Bunların özellikleri lântinitlere benzer ve periyodik tablonun en altında birlikte gösterilir.
Atom numarası 104 olan rutherfordiyumdan (Rf) itibaren 6d robitalleri dolmaya başlar.
Aşağıda son zamanlarda bulunan yapay çekirdeklerin adları ve kütle numaraları
verilmektedir.
Rf, rutherfordiyum; Db, dubniyum; Sg, seborgiyum; bohryum; Hs, hasyum; Mt, meitneryum;
Ds, darmstadyum; Rg, roentgenyum; Cn, koperniyum; Fl, fleroviyum; Lv, livermoryum.
Periyodik tabloya 2011 yılında atom numarası 114 ve 116 olan elementler; 2016 yılında da
atom numarası,113,115,117 ve 118 olan elementler eklenmiştir.
Elementlerin kimyasal davranışlarında temel rolü atomlardaki değerlik elektronları oynar. Bir
atomda olan en yüksek başkuant sayılı orbitallere değerlik orbitalleri, bu orbitallerdeki toplam
elektron sayısına değerlik elektronları denir. 3. periyot elementlerinin değerlik elektronu
sayıları 3.1 Tabloda gösteriliyor.
Değerlik elektronu sayısına bağlı olarak yararlanabileceğimiz bir başka kavram, değerliktir.
Değerlik, bir atomun başka bir atoma göre bağıl konumunu belirten periyodik özelliklerden
biridir. Örneğin HF, HCl ve H2O bileşiklerinde hidrojenin değerliği, 1’dir. Hidrojenli
bileşiklerde hidrojen bağlanan atomun değerliği hidrojen sayısına eşittir. Örneğin H2O, NH3
ve CH4 moleküllerinde oksijen, azot ve karbon atomlarının değerlikleri sırayla 2, 3 ve 4 tür.
Periyot numarası 3 − 7 arasında olan 5A, 6A, 7A ve 8A grubu elementlerinde daha yüksek
değerlikler de görülür. Örneğin fosfor P3–, P3+ değerliğini aldığı gibi +5 değerliğini de
alabilir (PCl3 ve PCl5 ; P2O3 ve P2O5). Kükürdün 4 ve 6 değerlikli oksitleri (SO2 ve SO3)
kararlıdır. Yükseltgenme basamağı (değerlik) kavramı, iyon yüküyle karıştırılmamalıdır. İyon
yükü, net olarak alınan veya verilen elektron sayısını gösterir ve −3 ile +4 arasında değişir;
ama ametallerdeki yükseltgenme basamağı göreli bir atama yükü gösterir.
Kimyasal formüller, genel olarak basit (empirik), molekül ve yapı formülü olarak nitelenir.
Bir moleküldeki atomları gerçek sayılarıyla gösteren formüllere molekül formülü, en basit
tam sayılarla gösteren formüllere ise basit formül denir. Örneğin hidrojen peroksitin molekül
formülü H2O2 , basit formülü HO’dur.
Elektronegatiflik
Atomlar, elektronları yoluyla kimyasal bağ oluşturur. Bu bağlanma genel olarak iki biçimde
kendini gösterir: Birincisi bir çok metal-ametal bileşiğinde görülen elektron trasferidir. Yani
metalden ametale elektron aktarılması olur. Böylece pozitif metal iyonları ile negatif ametal
iyonları arasında elektriksel zıtlığa dayanan iyonik bağ oluşur. Ametaller arasında oluşan
moleküllerde ise elektron ortaklığına dayanan kovalent bağ vardır. Aynı atomlar bağ
yapmışsa (H2 , O2 , F2 , P4 , S8 gibi) atomların ortak elektronları bağlama gücü eşit olur. Bu
durumda atomlar bağda olmalarına karşın elektrikçe nötral kalır. Farklı atomlar kovalent bağ
yapmışsa bağdaki elektronlar farklı çekirdek yüklerinin etkisi altında kalacak, elektronlar eşit
paylaşılmayacaktır. Bir atomun kovalent bağ elektronlarını kendine çekme gücüne
elektronegatiflik denir.
Alkali metallerin elektronegatifliği en düşük, halojenlerinki en yüksektir.
Elektronegatiflik bir periyotta, genel olarak, soldan sağa artar (soy gazlar hariç). Bir grupta
ise, yukarıdan aşağıya doğru azalır. Elementlerin elektronegatiflik değerleri 0.7–4 arasında
değişir. Elektronegatifliği en yüksek olan element atomu, flora aittir. Florun elektronegatifliği
4.0 alınır ( 3.10 Şekil).
Elektron İlgisi
Elektronegatiflik, kovalent bağların özelliklerini açıklamada başat rol oynar. Çünkü kovalent
bağ , en uç durumda bile elektron ortaklığına dayanan bir düşüncedir. İyonik bağ ise elektron
transferi yaklaşımına gerek duyar. Bu konuda ametaller için kullanılan terim elektronegatiflik
değil, elektron ilgisi kavramıdır. Gaz halindeki atomun yine gaz halinde negatif yüklü bir
iyona dönüşmesi sırasındaki enerji değişimine, elektron ilgisi denir.
Elektron ilgisi, adından da anlaşıldığı gibi, nötral atomun dışardan gelen bir elektrona ne
kadar ilgi duyduğunun bir ölçüsü! Buna göre, genel olarak, ametallerin elektron ilgilerinin
yüksek olmasını bekleriz.
Klor atomu, bir elektron alarak soygaz argonun elektron düzenine kavuşunca daha düşük
enerjili konum alıyor. Buna göre klorun elektron ilgisi, yani gaz fazındaki 1 mol klor
atomunun birer elektron alarak −1 yüklü iyon geçmesi sırasında 348 kJ enerji açığa çıkar.
Olay ekzotermiktir ve enerji açığa çıktığı için elektron ilgisi negatif bir değerdir (DH < 0).
Bazı atomların bir elektron kazanması enerji soğurulmasını gerektirir. Örneğin toprak alkali
metallerde değerlik orbitalleri olan s orbitalleri tam doludur. Bu yapıya elektron eklemek için
enerji vermemiz gerekir.
Bu durumda olay endotermiktir ve enerji alındığı için elektron ilgisi pozitif bir değerdir
Oksijenin birinci elektron ilgisi negatif işaretli olmasına karşın ikincisi pozitif işaretlidir:
Bu sonuç mantıklıdır; çünkü negatif yüklü bir iyona ikinci bir elektronun eklenmesinin ne
denli zor olduğu anlaşılabilir. Öte yandan, bu sonuç oksijenin –2 yüklü olmasının zor olduğu
görüntüsünü vermektedir. Ancak bunların olabilirliği başka enerji süreçleriyle birlikte
olabilmektedir.
Metaller
Çok sayıda bu tür atom bira araya gelirse, hepsi kendi üçüncü elektronunu kaybeder. Üçüncü
elektronlar, atomdan atoma yüzüp durdukları bir elektron denizi oluştururlar.
Bu elektron denizi, herhangi bir küçük elektrik kuvvetine (fotonlar) tepki göstererek bir
elektron akımı oluşturur (lityum metalinin elektrik iletmesini anlatıyorum). Metallerin tipik
fiziksel ve kimyasal özellikleri, son derece oynak olan , az sayıdaki değerlik elektronların bir
sonucu olarak şöyledir:
İyonlaşma enerjileri düşüktür (800 kJ/mol atom ve daha az). Yüksek enerjili ışık
(morötesi ışık) ve ısı enerjisi ile metal yüzeylerinde kolayca elektron sökülebibilir
(fotoelektrik olay ve termoiyonik olay).
Metaller, oynak değerlik elektronları nedeniyle elektriği ve ısıyı iyi iletir. Sıcaklık
arttıkça, metal gövdesi içindeki titreşim hareketleri ve elektron hareketlerindeki
karmaşa artar; bu nedenle sıcaklık arttıkça elektriksel iletkenlik azalır.
Ametallerle yaptıkları bileşikler iyonik bağlıdır. Halojenlerle ve asit kökleriyle (nitrat,
sülfat vb...) oluşturdukları bileşikler tuz, oksitleri ve hidroksitleri baz sınıfına girer.
Metaller, aralarında genel olarak bileşik değil, alaşımları oluşturur.
Metallerden yalnızca cıva (Hg), –39°C de erir; bunun dışındaki tüm metaller, oda
sıcaklığında (25°C de) katı haldedir. Erime ve kaynama noktası en yüksek olan
element tungstendir (wolfram). Erime noktası 3410°C, kaynama noktası 5660°C dir.
Oynak değerlik elektronlarına çarpan ışık (fotonlar) çeşitli doğrultularda saçıldığı için
metaller, parlak görünür. Elektron denizinde yüzen pozitif atom gövdeleri birbiri
üzerinden kolayca kayabilir. Bu nedenle metaller tel ve levha haline getirilebilir.
Oksitleri genellikle baz özelliği gösterir.
Ametaller
Periyodik tablonun sağ ve üst bölgesinde bulunan hafif elementlerdir. Soygazlar, ametallerin
özel bir grubunu oluşturur; dışındaki ametaller, elektron kazanma eğilimi kaybetme
eğiliminden yüksek elementlerdir. Metallarle ametaller arasındaki bileşiklerin büyük
çoğunluğunda metal atomlarından ametal atomlarına elektron trasferi olur. Grafit ve elmasın
erime noktaları oldukça yüksektir. Elmas 3570 derecede erir. Elmasın hem doğal hem de
sentetik halleri vardır.
Yarımetaller (Metalimsiler)
Periyodik tabloda bor’dan (3A grubu) tellür'e (6A) uzanan köşegenel bant üzerinde bulunan
bu elementlerin özellikleri, metallerle ametaller arasındadır. Yarımetal özellik gösteren
başlıca etmenler B, Si, Ge, As, Sb, Se, Te ve Po' dur.
• Atom Numarası
• Kütle Numarası
• Atom Sembolü
• Atom Ağırlığı
Periyodik Özellikler
Elektronegatiflik
Elektron İlgisi