Professional Documents
Culture Documents
Bugün Türk dünyası ded ğ m z coğrafyada, üzer nde en çok çalışma yapılan eserlerden b r s
Dede Korkut H kâyeler ’d r. 9-11. yüzyıllarda teşekkül eden, 16. yüzyılın başında adını
b lmed ğ m z b r yazar tarafından yazıya geç r len, b r g r ş ve on k h kâyeden baret olan,
Dresden ve Vat kan’da yazma nüshaları bulunan Dede Korkut H kâyeler , yüzyıllara meydan
okuyarak, nsan hafızasında yaşamış ve nes lden nes le aktarılarak günümüze kadar
ulaşab lm şt r. B lhassa Anadolu nsanının çok sevd ğ “Kampüren n Oğlu Bamsı Beyrek”
h kâyes , coğrafyamızda “Bey Barı”, “Ak Kavak Kızı”, “Bey Böyrek” g b onlarca ad altında
masal veya halk h kâyes şekl nde anlatılmaya devam etmekted r. (Sakaoğlu 1998).
Aynı h kâye Hazar Den z ’n n doğusunda da “Alpamış”, “Alıpmanaş”, “Alpamışka” g b adlarla
destanî özell kler göstererek manzum veya nazım-nes r karışımı olarak anlatılmaktadır.
Y ne Anadolu ve Balkanlardak sözlü kaynaklarda “Tepegöz” olarak b l nen h kâye,
Azerbaycan’da “Kellegöz”, Hazar Den z ’n n doğusunda se “Yekeköz” adıyla sözlü
kaynaklarda anlatılmakta olup, h kâyen n yüzlerce varyantı tesp t ed lm şt r.
Del Dumrul H kâyes , yukarıdak h kâyeler kadar olmasa b le hem Anadolu’da, hem de
Türk ye dışındak Türkler arasında b l nmekted r. Hele hele köprüden geçenden otuz üç,
geçmeyenden döve döve kırk akçe alınması hâd ses , küçük değ ş kl klerle halk arasında;
“Başıma Del Dumrul mu kes ld n?” sözler yle dey mleşm şt r.
H ç şüphes z, Dede Korkut H kâyeler ’n n geçt ğ coğrafî alan çer s nde Doğu Anadolu
Bölges ’n n öneml b r yer vardır. Çünkü bugün el m zde bulunan h kâyelerde at tep len, av-
guş yapılan, boğa le güreş tutulan yer Doğu Anadolu’dur. Bu coğrafya sertt r, aşılması zor
olan engellerle doludur. Bu coğrafyada kl m n sertl ğ n n yanında dağlar da geç t
vermemekted r. Elbette bu zor tab at şartları, bölge nsanını uzun kış geceler nde sobanın,
tandırın başına oturtmuş, bazen Oğuzname, bazen Battalname, bazen Eba Müsl m g b
h kâyeler okutup d nletm şt r. Gün olmuş okuma ş b tm ş, onun yer n kahve ve köy
odalarında anlatma almıştır. İşte böyle b r ortamda âşık, meddah veya hekâtçı okunanlardan
duyduklarını, hafızalarında kaldığı kadarıyla anlattıkları h kâyeler n arasına serp şt rm şt r.
Daha önce de bel rtt ğ m z g b Doğu Anadolu Bölges , Dede Korkut H kâyeler ’ne ev sah pl ğ
yapan coğrafyadır. Bu sebepten hem h kâyen n sözlü anlatmaları, hem de h kâye ç ndek
bazı kavramlar zamanla başka h kâye ve ş rler n çer s nde kend s ne yer bulmuştur.
B l nd ğ g b Dede Korkut H kâyeler ; “Resul aleyh sselam zamanına yakın Bayat boyından
Korkıt Ata d rler b r er kopdı. Oğuzun ol k ş temam b l ç s y d . Ne d rse olur d . Gayıbdan
dürlü haber söyler d . Hak Taala anun könl ne lham der d .” (Erg n 1994: 73) sözler yle
başlamakta ve Dede Korkut’un evl yalığı le devam etmekted r. Daha sonra da atasözler
sıralanmaktadır: Bunlardan b r s de “Kül tepeçük olmaz, güyegü oğul olmaz” (Erg n 1994: 74)
şekl nde geçmekted r. Benzer b r söz, küçük değ ş kl kle Âşık Şevk Halıcı tarafından anlatılan
ve Çıldırlı Âşık Şenl k tarafından tasn f ed len Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde
de geçmekted r:
“B z bu memleket n ölümüne sebeb olmahdansa elden oğul, külden tepe olmaz, b z gedeh
tapşırah, aha şu Abbas’ın oğludu.” (Âşık Şevk Halıcı, Sevdakâr, 28).
Aynı h kâyec tarafından anlatılan ve daha çok Azerbaycan sahasında yaygın olan Yahya Bey
D lgam H kâyes ’nde atasözünün farklı b r varyantı ş r şekl nde ver lm şt r:
“Bu yerde bosdan olmaz bağ olmaz
Bağ olsa da gabah g b tav olmaz
Külden tepe olmaz, çöpden dağ olmaz
Yel esende alçahlara nd r r” (Âşık Şevk Halıcı, D l gam, 13)
Dede Korkut H kâyeler ’n n bas t b r kuruluşu vardır. Çadır hayatında yaşayan Oğuzlar,
b lhassa kış boyunca obadan dışarıya çıkmamaktadırlar. Ancak baharla b rl kte karların
er mes , tab atın canlanması, Oğuzları da çadırdan dışarıya çıkarmakta ve av avlamakta kuş
kuşlamaktadırlar. Zaten bölgen n kl m yapısı da kışın ava çıkmaya müsa t değ ld r. Bu
nedenle daha çok bahar ve yaz ayları av ç n terc h ed lmekted r. Hemen hemen her h kâyede
av avlanıp kuş kuşlanmaktadır. Aşağıya konu le lg l örnek met nlerden bazılarını alıyoruz:
“Av avladılar, kuş kuşladılar. Ol kırk namerdün b rkaçı Oğlanun yanına geld ” (Erg n 1994:
85).
“Yata yata yanumuz ağrıdı, tura tura b lümüz kurıdı. Yorıyalum b gler, av avlayalum kuş
kuşlayalum, sığın gey k yıkalum” (Erg n 1994: 95).
“Kırk ala gözlü y ğ d n Uruz boyına aldı. Kazan oğlını alup kara taglar üzer ne ava çıkdı. Av
fade de geçmekted r.
“Derelerden sel k m
Tepelerden yel k m
Hamza Pehl van k m
Bade-y serser k m
Âşıh d l yüyrüh olar
At ayağı külüng olar
Tez vurar, tez y t rer
Menz l ne götürer” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 682).
Âşık İslam Erdener’ n anlattığı h kâyelerde de yukarıdak kalıp fade le karşılaşmaktayız:
“Derelerden sel k m
Tepelerden yel k m
Hamza Pehl van k m
Bade- serser k m
Âşıh d l yüyrüğ olu
At ayağı külüng olu
Tez vurur, tez yet r r
Menz l ne götürür” (Âşık İslam Erdener, Aslan 1975: 232).
Laç n Aladağlı’nın anlattığı K rmanşah H kâyes ’nde de Mahper ’n n yanında kırk kız
bulunmaktadır:
“Mahper gırh tene car yes her b r s b r vaz fede. Gend s ve ve baş car yes olan Gülf kar
hanım da gül bahçes nde” (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 281).
Hal l Sarıçayır tarafından anlatılan Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde de,
Sevdakâr’ın yanında kırk kız bulunmaktadır:
“Gözelce gey n f guşandı, yanına da gırh car yes n n, gırhını da alıf, has bahçeye gezmeye
çıhdı. Onlar bahçıya çıhmahda olsunlar, b z heber Sevdakâr’dan vereyh.” (Hal l Sarıçayır,
Alptek n-Coşkun 2006: 597).
Âşık İmdat Kapağan tarafından anlatılan Salman Bey le Turnatel Hanım H kâyes ’nde,
Turnatel’ n yanında kırk nce bell kızın varlığı gözden kaçmamaktadır:
“Salman Bey’ n has bahçaya g rd ğ saat ve daggada o da yanında gırh nce bell gızınan
barabar has bahçada gez f canının sıhıntısını g dermeye çalışerd .” (Âşık İmdat Kapağan,
Alptek n-Coşkun 2006: 587).
Oğuz beyler n n hatunları çok güzeld r. Bu güzell k tasv r ed l rken çeş tl benzetmelerden
yararlanılmaktadır. Bu hatunlar çer s nde en güzel h ç şüphes z D rse Han’ın hanımıdır:
“Berü gelg l başum bahtı vüm tahtı
İvden çıkup yorıyanda selv boylum
Topuğunda sarmaşanda kara saçlum
Kurılı yaya benzer çatma kaşlum
Koşa badem sığmayan tar ağızlum
Güz almasına benzer al yanaklum
Kavunum v reğüm düvleğüm
Görür m s n neler oldı” (Erg n 1994: 79).
Belk bu ş rdek kadar güzel değ lse b le halk h kâyeler ndek b r nc derece kadın
kahramanların tasv r nde de benzer özell kler görmektey z. Bu da b ze yüzyıllardır Türk
nsanının güzel, b r başka fadeyle eş tanımını ver r g b d r. Bakınız, Çıldırlı Âşık Şenl k’ n
yavuklusu, Kamber Ağa’nın kızı nasıl tasv r ed lm ş:
“Şenl k’ n düşünde bade çerek âşık olduğu kız kend köyler nden, Kamber Ağa’nın kızı
Hürü’dür. Hürü uzun boylu, nce bell , k raz dudaklı, elma yanaklı, uzun sırma saçlı, ceylan
gözlü, maral sek şl , kısacası güzeller güzel b r terekeme kızıdır” (Alptek n-Coşkun 2006:
Dede Korkut H kâyeler ’nde başta Hanlar Hanı Bayındır Han olmak üzere d ğer Oğuz Beyler
tarafından da toy ver lmekted r. Bu arada açlar doyurulmakta, çıplaklar g yd r lmekted r. Esk
Türk âdetler nde potlaç olarak b l nen bu gelenekte asıl hedef sosyal dayanışmadır. Başka b r
fadeyle Orhun Anıtları’nda d le get r len “aç m llet n doyurulması, çıplak m llet n
g yd r lmes ”d r. Sosyal devlet n tanımını veren bu husus, Dede Korkut H kâyeler ’nde olduğu
g b d ğer halk h kâyeler n n de hemen hemen tamamında şlenmekted r:
Âşık Şevk Halıcı tarafından anlatılan Kerem le Aslı H kâyes ’nde doğum üzer ne z yafet
ver lmekte olup, günümüzde de aynı gelenek devam etmekted r:
“Şahın garısının b r oğlu oldu. Dokguz ay, dokguz saat, dokguz dak ka tamam oldu. Şahın
garısının b r oğlu oldu. Keş ş n garısının b r gızı oldu. Şaha haber getd . Müjdes getd . Şah
muazzam b r hsanda bulundu. Memleket gan etd . Açları doyurdu, çıplahlar geyd rd .
Mahkumları affetd . Memleket türlü türlü z yafetlere gan oldu.” (Kerem le Aslı, 6).
Âşık İlyas Kaya tarafından anlatılan Lat f Şah H kâyes ’nde de aynı mot f bulmaktayız:
“Açları, çıplahları ged r n, hasretler gavuşturun, z ndanların gapılarını açıf ne geder hap s
varsa hamsını bırakın, köleler azad eyley n.” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 587).
Dede Korkut H kâyeler ’nde y ğ tl ğ , kahramanlığı öne çıkmış olan üç del vardır. Bunlardan
b r s “Ay oğul, Banu Ç çeg’ün b r delü kardaşı vardur, adına Delü Karçar d rler, kız d leyen
öldürür” (Erg n 1994: 124) şekl nde tanıtılan b r y ğ tt r.
İk nc s Duha Koca Oğlu Delü Dumrul H kâyes ’n n asıl kahramanı Del Dumrul olup h kâyede
şöyle tanıtılmaktadır:
“Mere kavatlar ne ağlarsız, menüm köpr m yanında bu gavga nedür, n ye ş ven ders z?”
(Erg n 1994: 177).
D ğer del , Del Dündar olup, h kâyelerde sadece adı geçmekted r.
Doğu Anadolu Bölges ’nde anlatılan pek çok h kâyen n bu t p kahramanı se Del Becan’dır.
Del Dumrul ve Del Karçar’dan h ç farkı olmayan kahramanın özell kler n Hal l Sarıçayır’ın
ağzından d nleyel m:
“Allahverd adında ahlı her şe yeten ş b len ey b len ey b r vez r le Del Becan namında
hele o güne geder dalı yere gelm yen, gavağında ordular dayanamıyan, b r vuruşta b r
camuşu yıhan, b r öğün yemeyh sırasında, b r bütün goyun le b r tehne eppeyh gene olsaydı
da yesem” d yen b r namıdar b r ordu gumandanıydı.” (Hal l Sarıçayır, Alptek n-Coşkun 2006:
580).
Köroğlu’nun keleşler nden Koca Arap da Del Karçar, Del Dündar, Kanturalı ve Boğaç Han
t plemes yle benzerl kler göstermekted r:
“Efend m elç lere garşı Goca Arap -Goca Arap’ın ocağı yıhılsın- O gedar zal m b r adammış
k , yan b r p re çün, b r soğan çün b n kelle keser h ç of demezm ş. Gelen elç y –efend m-
b r s n n gulağını çehd goparttı. B r s n n burnunu çehd goparttı.” (Laç n Aladağlı, Alptek n
1999: 305).
Uşun Koca Oğlu Seyrek H kâyes ’nde Seyrek’ n kardeş Eyrek, kâf r el nde tutsaktır. O günün
b r nde dövüşen çocuklardan b r s ne tokat vurunca çocuklar: “Mere m züm öks zl gümüz
yetmez m , b z n ye urursın, hünerün var se kartaşun Alınca Kal’asında es rdür” (Erg n 1994:
226) derler. Bunun üzer ne Seyrek, kardeş Eyrek’ kurtarmak ç n yola düşer. Benzer mot f
Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde de geçer. Ancak burada b r tutsaklık yoktur,
çok yaşlı olan baba, bağ ve bahçe şler nde çalışmaktadır.
“Sende Sevdakâr, Sevdakâr. Sank b r pad şahsan. Sende v cdan varısa, altmış yaşındak
baban el ne küreğ almış, bağda bahç vannıh yap r. Eğer rkeksense, y adamsansa g t, h ç
olmasa bu yaşdan sora onu ordan gutar ded .
Sevdakâr’a bu öyle tohundu k , olsa o gadar. Bu doğrudan gahdı, bağa etd . Bu geld bahdı:
Babamın el nde b r kürek. Suyu o yannı ver r, bu yannı ver r, bağ sul r, bağça sul r.
“Baba golay gels n” ded .
“Sağ ol evladım. Allah razı ossun”
Baba ne yapısen?”
Ded :
“Çalışırem”
“Baba, olmaz mı? O küreğ mana da ver men de çalış m.”
Ded k :
“Evladım, sen el ne ayağını çamıra bulama”
KAYNAKLAR
Alptek n, Al Berat (1999), H kâye Araştırmaları I: K rmanşah H kâyes , Ankara: Akçağ Yay.
Alptek n, Al Berat - N zamett n Coşkun (2006), Çıldırlı Âşık Şenl k D vanı (Hayatı, Ş rler ,
Atışmaları ve H kâyeler ), Ankara: Çıldır Beled yes Yay.
Aslan, Ensar (1975), Çıldırlı Âşık Şenl k, Hayatı, Ş rler ve H kâyeler (İnceleme-Met n-
Sözlük), Ankara.: Atatürk Ün vers tes Yay.
Ek c , Met n (1995), Dede Korkut H kâyeler Tes r le Teşekkül Eden Halk H kâyeler , Ankara:
Atatürk Kültür, D l ve Tar h Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkez Yay.
Erg n, Muharrem (1994), Dede Korkut K tabı I / G r ş-Met n-Faks m le, 3. bs. Ankara: TDK Yay.
Gökyay, Orhan Şa k (1973), Dedem Korkudun K tabı, İstanbul: M llî Eğ t m Yay.
Sakaoğlu, Sa m (1998), Dede Korkut K tabı / İncelemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Konya:
Selçuk Ün vers tes Yay.
F kret Türkmen-Mustafa Cem loğlu (2006), Âşık Şevk Halıcı’dan Derlenen Halk H kâyeler ,
Ankara: (Yayımlanması ç n Türk D l Kurumuna tesl m ed lm ş olup henüz yayımlanmamıştır.)