You are on page 1of 276

DÂRÜŞŞAFAKA

TÜRKİYE'DE İLK HALK MEKTEBİ

Dârüşşafaka Nasıl Doğdu, Ne Hizmetler Etti, Nasıl


Yaşıyor?

Cemiyyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye Azâsından


Mehmed İZZET, Mehmed ESAD, Osman NURİ ve Ali KÂMİ
Beyler tarafından yazılmıştır.

Cemiyyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye tarafından tab' ettirilmiştir.

İstanbul
Evkâf-i İslâmiyye Matbaası
1927

Yayıma Hazırlayan ve sadeleştiren


Prof. Dr. Mehmet KANAR

İSTANBUL-2016

1
HAMİYET SAHİPLERİNİN DİKKATİNE

Bundan elli dört yıl önce Türk yetimlerinin eğitim öğretimi


için Dârüşşafaka gibi bir irfan abidesini kuran yüksek ruhlu
ecdadımız daha evvel “Cemiyyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye”
adıyla bir ilmî cemiyet oluşturmuşlardı. Türkiye'de ilk halk
mektebi açılması fikrini uygulamaya koyan bu kurucuların
kıymetli çalışmalarını minnet ve şükran ile yâd ve muazzam
eserleri olan Dârüşşafaka'yı ve bunun hizmetlerini muhterem
halkımıza bütün ayrıntılarıyla tanıtarak bu şefkat ve irfan yurduna
bugünkü neslin yardım ve desteklerini celp ve davet etmeyi bir
görev bildik.
1 Kânuni sâni (Aralık)
İdare Heyeti

2
İÇİNDEKİLER

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin Teşekkülü


Valide Mektebi, İlk Cemiyet-i Tedrisiyye Erkânı
Dârüşşafaka'nın Tesis ve Açılışı
Dârüşşafaka'nın Arsasıyla Binası Hakkında Bazı İzahat
Dârüşşafaka'nın Tarihi Devirleri ve Tekamülü
Dârüşşafaka'nın Tahsil Derecesi, Program ve Kitaplar
Şimdiki Cemiyet-i Tedrisiyye ve Dârüşşafaka
Dârüşşafaka'nın Gayesi
Dârüşşafaka'ya Talebe Kabul Şartları
Dârüşşafaka'nın Eski ve Yeni Terbiye Sistemleri
Dârüşşafaka'nın Mali Vaziyeti
Dârüşşafaka'nın Emlak ve Akarları
Dârüşşafaka'nın Nakitleri ve Eshamı
Cemiyet-i Tedrisiyye ve Dârüşşafaka'nın Teşkilatı ve
Kadroları
Heyet-i İdare Reis ve Azasının Biyografileri
Encümenler
Dârüşşafaka Müdürleri
Dârüşşafaka Muallimleri
Fahrî Muallimler
Muvazzaf Muallimler
Dârüşşafaka Mezunları
Salih Zeki Bey
Ferid Bey
Hüseyin Remzi Bey
Dârüşşafaka Mezunları (Yıllara göre)
Dârüşşafaka Hatıraları ve Mezunların Şükran Hisleri
Ahmed Rasim Bey
İsmail Safa Bey
Vasfi Mahir Bey
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye Azası
Vesikalar
Birinci Lahika: Dârüşşafaka'nın İlk Kurucuları
Yusuf Ziya Paşa
Tevfik Paşa
Ahmed Muhtar Paşa
İkinci Lahika: Çırak Mektebi Dârüşşafaka Mezunları
Cemiyeti

3
Dârüşşafaka Marşı

4
CEM’İYET-İ TEDRİSİYYE-İ İSLÂMİYYE’NİN
TEŞEKKÜLÜ

İlmî ve iktisâdî sahalarda diğer medenî milletlerden çok geri


kaldığımızı esefle gören bazı millî gayret sahipleri on dokuzuncu
yüzyılın ikinci yarısında –bilhassa halk sınıfını- okutmak ve
sosyal hayat bilgilerinden onları da yararlandırmak gayesiyle
“Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye” adı altında bir hayır
cemiyeti teşkil etmişlerdir. Memleketimizde irfan sahasında halk
adına ilk defa teşekkül ederek bilahare “Dârüşşafaka”yı tesis
eden, işte bu cemiyettir.

Tasvîr-i Efkâr gazetesinde Cemiyetin teşekkülü hakkında şu


malumat verilmiştir: “Zorunlu sebeplere dayanarak vaktiyle
okuyup yazmaya muvaffak olamayan her sınıf Müslüman ahaliye
dini akideleri öğretmek ve kısa zamanda mektup, senet ve
benzeri belgeleri okuyup yazacak derecede liyakat tahsili
ettirmek hayırlı niyetiyle ve Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye
adıyla bir cemiyet teşekkül etmiştir. Dersler esnaf ve sâireye
kolaylık sağlamak üzere çarşının açılışından ve iş zamanının
gelmesinden önce verilecektir... Okula devam edecek
öğrencilerin tümüne ders kitaplarıyla yazı kağıtları gibi öğrenim
gereçleri Cemiyet tarafından parasız olarak verilecektir.” 1
Cemiyetin teşkili 1281 (1865) tarihlerinde Dâire-yi Askeriyye
rûznâmçecisi Yusuf Ziya Bey’in 2 teşviki ve aracılığı ile olmuştur.
O tarihte Aksaray’da Sofular Mahallesi’nde ikamet eden Yusuf
Ziya Bey, komşusu Muhtar Bey (Gazi Ahmed Muhtar Paşa) ve
Tevfik Bey (Vidinli Tevfik Paşa) ile geceleri buluştukça İslâm
unsurunun terakki ve tekamülünü düşünmekten bir an geri
durmazlarmış. Yusuf Ziya Bey her gün görevine giderken
sabahları esnaf çıraklarının Kapalıçarşı açılıncaya kadar çarşı
kapısı önlerinde, kahvehane ve çaycı dükkanlarında boşu boşuna
vakit geçirdiklerini görerek onlara şu kısa zamanda biraz okuma
yazma ile hesap ve bazı sosyal esaslar öğretmek emeline düşüş

1 Tasvîr-i efkâr, 12 Nisan 1280, numara 189 (Zeyil: Vesika numara 1)


2 Bilahare maliye nazırı olan Yusuf Ziya Paşa’dır. Sultan Abdülaziz’in
tahttan indirilişini düzenleyenlerden olduğu bahanesiyle 1295/1879
tarihinde maliye nezaretinden Trabzon vilayetine nakil ve 1298/1882’de
orada vefat etmiştir. Mufassal biyografisi zeyilde mündericdir.

5
ve bu fikrini arkadaşlarına da açarak onların da muvafakatini
alarak aralarında “Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye” adıyla bir
cemiyet teşkil etmişlerdir.

6
VALİDE MEKTEBİ, İLK CEMİYET-İ TEDRİSİYYE
ERKÂNI

Yusuf Ziya Bey Bayezid’de Simkeşhane dahilindeki Valide


(İmetullah Kadın) Mektebi 3 binasını kendi hesâbına tamir
ettirerek eğitim öğretimin bir an önce başlamasını sağladı.
Muhtar ve Tevfik Beylerle Namık Kemal Bey 4 ve sâir bazı
hamiyetli zatlar cemiyetin ilk üyelerinden oldular ve çıraklara
bizzat ders verdiler. Saltanat devrinde bile halkın eğitilmesini ve
aydınlatılmasını gaye edinmiş olması dolayısıyla Cemiyet-i
Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’ye haklı olarak “halkçı” bir cemiyet
demek uygun olur.
Cemiyetin önder ve kurucuları: Yusuf Ziya Bey, Ahmed
Muhtar Bey, Vidinli Tevfik Bey, Ali Naki Efendi 5 ve önemli
erkanı da aşağıdaki kişilerden oluşmaktaydı:
Sikkekenbaşı Fettah, Âmidî hülefasından Memduh 6, Tercüme
Odası hülefâsından Mehmed Asım7, Mezâhib Odası hülefasından
Mustafa Refik8, Maarif muavinlerinden Mehmed Cevdet,
Tercüme Odası hülefasından Sadullah 9, Anadolu vâridat
mümeyyizlerinden Galib10, Defterhane başkâtibi Nazmi, Mektûbi-
yi hariciye hülefasından Mahmud Ekrem Beyler 11, Mirliva
Mehmed Selim Paşa, ikinci Ordu meclisi üyelerinden Kaymakam
İsmail Hakkı, Bahriye muhasebecisi İzzet, Topçu Mektebi fenn-i
mimarî muallimi Yüzbaşı Ali, Mekteb-i İ’dâdî-yi harbî Farsça
3 Valide Mektebi’nden evvel cemiyet tarafından 1281/1865 senesi
sonlarına doğru vukû bulan müracaat üzerine Çarşı civarında Örücüler
Kapısı’nda tahsis olunan mektep tamir olunmak üzere iken kazaen
yanması dolayısıyla Simkeşhane bitişiğindeki mektep bu işe tahsis
olunmuştur. (Tasvîr-i efkâr: 1 Mart 1281)
4 Büyük vatansever edîbimiz Namık Kemal merhum mektebin açılışında
imla dersini fahrî olarak üstlenmiş ve Paris’e gidişine kadar bu hizmete
devam etmiştir. Namık Kemal Bey’den sonra imla derslerini Ali Naki
Efendi üzerine almıştır.
5 Trabzon eski milletvekili.
6 Dahiliye eski nazırı Memduh Paşa.
7 Peşte eski şehbenderi.
8 Adliye eski nazırı Manyasîzâde.
9 Viyana eski sefiri Sadullah Paşa.
10 Evkaf eski nazırı Galib Paşa.
11 Maarif eski nazırı Recaizâde Ekrem Bey.

7
muallimi Abdülcebbar, esham muhasebesi Mühimme Odası
hülefasından Mehmed Raşid, Bâb-ı seraskerî mübâyaat
rûznamçeci kalemi hülefâsından Cemal, Maarif muavinlerinden
Beykoz eski nâibi Musa Kazım, Tercüme Odası hülefâsından
Ahmed Kamil, Mehmed Rifat ve Ahmed Rifat Beyler, Dâr-ı Şûrâ
üyelerinden Mirliva Mehmed Selami Paşa, Mekteb-i Tıbbiye
ikinci nâzırı Mirliva..., Meclis-i has üyelerinden Miralay Ahmed
Raşid, Erkân-ı Harbiye kaymakamı Osman Nuri, Tıbbiye-yi
Mülkiye kaymakamı Doktor Kırımî Aziz, Binbaşı Doktor
Hüseyin Sabri, Harbiye Nezareti muvazene kalemi hülefasından
Mehmed Tevfik, Nizamiye Adana sandığı mümeyyizi Emin
Beyler.
Valide Mektebi’nin tedrisat hususunda gösterdiği başarı az
zaman içinde İslâm ve Hıristiyan çıraklarla Bâb-ı Seraskerî’ye ve
diğer resmî kalemlere devam eden kalem efendileri arasında o
derece rağbet uyandırdı ki dershane talebeyi alamadığından
Aksaray semtinde bir şube açmak zarureti hasıl oldu. Bu şube
Cemiyet üyelerinden ve Maarif memurlarından Cevdet Efendi
yönetiminde Dârüşşafaka’nın açılışına kadar devam etmiştir.
(1289)12
Cemiyetin üyeleri gittikçe çoğalarak gelecek için ümitler
kuvvet kazanınca çırak mektepleri tedrisatına devam olunmakla
beraber ayrıca esaslı bir okul tesisi de düşünüldü. Ancak
Cemiyetin asıl maksadı İslâm unsurunun maarifte ilerlemesini
sağlamak olduğundan gerek çırak mekteplerinin ve gerek yeni
açılacak mektebin İslâm çocuklarına hasrı esası kabul edildi.
Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’nin 1281/1865 tarihinde
tamir edilerek vücuda getirdiği ilk halk mektebi budur. Anılan
senenin Nisanında başlayan eğitim öğretim 1290/1874 tarihine
kadar devam etmiştir. Valide Mektebi’nin kapatılması belirtilen
tarihlerde cemiyetin faaliyet ve mesaisini çekemeyen Maarif
nazırı Münif Paşa emriyle mektebin geri alınması üzerinedir.
Yoksa cemiyet kendiliğinden öğretimi tatil etmiş değildir.
Valide Mektebi’nin açılışında okul gereçleri ve kitaplar dahil
olduğu halde her şey parasızdı ve programı üç sınıf üzerine
düzenlenmişti:

12 Aksaray’da Çakır Ağa Camii karşısında Ebubekir Paşa Mektebi. O


civar halkınca Elifbacı Cevdet Efendi Mektebi adıyla bilinir. Bu şöhrete
göre Cevdet Efendi elifba tedrisatında yeni bir usül ihdas ve tatbik
etmiştir.

8
BİRİNCİ SINIF
Pazartesi ve Perşembe günleri Çarşı açılmadan evvel: Elifba,
Talîm-i hat (Yazı öğretimi), İlm-i hâl, Kur’ân-ı Kerim, Malûmât-ı
Nâfia (Yararlı bilgiler)
İKİNCİ SINIF
Keza: İmla, Talîm-i hat, Kavâid-i Osmaniyye (Osmanlıca
Kuralları).
ÜÇÜNCÜ SINIF
Salı ve Cumartesi günleri kalem vaktinden evvel 13: İlm-i hesâb
(Matematik), Kitâbet (Yazı), Hendese (Geometri), Coğrafya.

Valide Mektebi’nin başarısı hakkında bir fikir sahibi olunması


için 1281/1865 ve 1282/1866 yıllarında bu mektebe devam eden
öğrenci sayısı aşağıda olduğu gibi tespit olunmuştur:

1281/1865 yılında
Derse başlayan: 539
Dersi tamamlayan: 350

1282/1866 yılında
Derse başlayan: 590
Dersi tamamlayan: 373

Cemiyet halkı talim ve tenvir hususundaki sürekli mesaisinden


başka “Mebâhis-i ilmiye” adıyla aylık bir mecmua dahi çıkararak
Türk gençliğine nur ve ışık saçmış ve bilahare bu mecmua
konularını genişleterek Mekteb-i Harbiye erkân-ı harb (kurmay)
sınıflarını işgal edecek dereceye kadar varmıştır.
Yusuf Ziya Paşa’nın uzun müddet Dârüşşafaka’nın ikinci
sınıfında okutturulan “Hesâb”ı Valide Mektebi’ndeki tedrisattan
doğduğu gibi Vidinli Tevfik Paşa’nın “Teshîlü’l-hesâb” (Kolay
Matematik)ı da yine bu vesile ile yazılmıştır.
13 Mahrec-i aklâm ve menşe-yi kitab'ın açılmasından evvel kalem
efendileri bu mektepten yetişmiştir. Halk ile kalem efendilerinin talim
ve aydınlatılması hususunda cemiyetce üstlenilen bu hizmetin derecesi
pek büyüktür. Çünkü 1281/1865 tarihlerinde mevcut mektepler şimdiki
ilkokul tahsilinden biraz farklı rüşdiyeler ve askerî mekteplerle
tıbbiyeden ibaret idi. Rüşdî tahsilinin yetersizliği ve ihtiyaca kâfi
miktarda olmaması yüzünden tahsilden mahrum olan halkın ekseriyeti
ile kalem efendileri bu mekteplerden istifade etmişlerdir.

9
DÂRÜŞŞAFAKA’NIN TESİS VE AÇILIŞI

Kurucular büyük bir mektep vücuda getirilmesini düşünürken


o sırada Paris sefaretinden İstanbul’a gelerek cemiyete katılan
Sakızlı Esad Paşa’nın tavsiyesiyle “Dârüşşafakati’l-islâmiyye”nin
tesisi kabul olundu. Esad Paşa Paris civarında gördüğü Pritanée
Militaire de la Flèche Mektebi gibi bunun kız ve erkek yetimlere
mahsus bir eğitim kurumu olması fikrinde idi.
Mektep İstanbul’un en havadar bir yerinde ve Sultan Selim ile
Fatih camileri arasındaki tepe üzerinde, Haliç ile Boğaziçi
girişine hâkim bir mevkide inşa edilmiştir. 26 Rebiülâhir 1285
(11 Ağustos 1868) tarihinde inşasına başlanarak para bulundukça
devam ile dört senede tamamlanmış ve 12 Haziran 1289/1873
tarihinde açılış töreni yapılıp üç gün sonra eğitim öğretime
başlanmıştır.
İşte beş on fütüvvet erbabı ve hamiyet sahibinin teşebbüs ve
azmi ve hükümet ricalinin teşvik ve desteğiyle vücuda gelen
Dârüşşafaka o tarihte İstanbul’un maarif hayatında birçok yeni ve
parlak ümitler uyandıran ve binası itibarıyla da o semte şeref
veren muhteşem bir mektep olmuş ve beş yıl önce (1284)
Galatasaray binası içinde kurulan Galatasaray Sultanîsi’nin
zengin çocuklarına mahsus ücretli bir kurum olmasına karşın
Dârüşşafaka da İstanbul tarafında öksüzlere özgü meccanî
(parasız) bir âbide halinde boy göstermiştir.
Mektebin açılışında ilk defa 54 öğrenci kaydolunmuş ve
bunların sınavları yapılarak biraz okuma bilen 28 efendi ikinci
sınıfa, diğerleri birinci sınıfa ayrılmıştır.

Derslere başlanmasının ardından:


Birinci Sınıfta:
Elifba (Alfabe), Esmâ-ı Türkiyye [Türkçe isimler], Kur’ân-ı
Kerim, Okuma ve Yazma, Hüsn-i hat [Güzel Yazı] (sülüs);
İkinci Sınıfta:
Muhtasar ilm-i hal, Medhal-i Kavâid [Kurallara giriş], Lugât-ı
selâse [Üç dil], Talîm-i Fârisî [Farsça öğretimi], Kur’ân, Hesâb,
Hüsn-i hat [Güzel yazı] (sülüs)

10
Dersleri gösterilmiş ve ilk tedrisat ikinci sınıfta “Malumat-ı
nâfia” dersleriyle başlamıştır.14
93 Muharebesi İstanbul’a binlerce muhacir döktüğünden
bunlardan bini aşkın kız ve oğlan çocuk Cemiyetçe bir vatan
hizmeti olmak üzere Dârüşşafaka’ya alınmıştı. Bu hadise eğitim
öğretimi altı ay kadar sekteye uğratmış ise de bilahare kız
çocukları İstanbul halkından tâlip olanlara tevdi edildiği gibi
erkek çocuklardan anasız babasızlar mektepte alıkonulmak ve
diğerleri Sanayi Mektebi ile Tophane Sanayi Alaylarına
gönderilmek suretiyle eğitim öğretim eski mecra ve intizamını
almıştır.

14 Bu ders erkân-ı askeriyeden “Dini bütün” adıyla bilinen Kayserili


Mustafa Paşa tarafından fahrî olarak üstlenilmiştir. Dârüşşafaka
talebesine ilk askerî talimi ve o zamanın beden eğitimini gösteren de bu
zattır.

11
DÂRÜŞŞAFAKA’NIN ARSASIYLA BİNASI
HAKKINDA BAZI İZAHAT

Mektebin Fatih civarında Bahriye ferîklerinden (tümgeneral


ile korgeneral arasında bir rütbe) Maşuk Paşa Konağı’nın
bulunduğu yüksek ve havadar mahalde inşası Cemiyetçe
kararlaştırılarak bu konak ile arsası 420 keseye (2100 altın)
mübayaa ve bilahare bitişiğinde bulunan Aliye Hanım’ın bostan
mahalli ile Kazasker Benlizâde Ahmed Raşid Efendi arsası
mukâta'aya rabt [devlet tarafından kiraya verilerek] ile
mütevellilerinden alınarak mektep arsası genişletilmiştir. 1334
Fatih büyük yangınında Dârüşşafaka girişinin tam karşısında
Sakızağacı mevkiinde bulunan Şeyhülislâm Zekeriya ve Yahya
Efendilerle Kazasker Ahmed Efendi ve Çukur Müftüzâde
Mehmed ve Debbağzâde Medreseleri ve Benlizâde Mektebi,
türbesi, sebili ve Sivaslı Abdülmecid Efendi mescid ve
müştemilatı yanarak arsa halinde kalmış ve bu gibi arsalar
bilahare bir kenara ayrılmış, hem Dârüşşafaka’nın bahçesini
genişletmek ve hem de Dârüşşafaka cephesini Çarşamba
Caddesine çıkararak caddenin ve mektebin şerefini arttırmaya
medar olmak üzere bu arsaların mektebe terk ve tahsisi için
Cemiyet-i Tedrisiyyece girişimde bulunulmuş, Evkaf Müdüriyet-i
Umumiyesi’nin muvafakatı ve İsmet Paşa Hazretlerinin
desteğiyle ve Bakanlar Kurulu'nun 8 Kânun-i evvel 926 tarihli
kararnamesiyle söz konusu arsalar Dârüşşafaka’ya zamm ve
ilhak olunmuştur. (Zeyil, Vesika numara 13)
Binanın resim ve planları Dolmabahçe Sarayı mimarı Ohanes
Kalfa’ya özel olarak yaptırılıp Şehremini Server ve Erkân-ı
Harbiye reisi Mahmud Paşalarla Bâb-ı Seraskerî rûznamçecisi ilk
kurucu Yusuf Ziya ve Kolağası Mehmed Ziya ve bina kâtibi
Emin Efendiler ve mimar Mösyö Barironi’den oluşan bir heyetin
gözetimi altında inşa olunmuştur.

Dârüşşafaka’nın binası aşağıdaki kısım ve daireleri ihtiva


etmektedir:
Bodrum katı: Yemekhane, erzak ambarı, hademe odaları.
Birinci kat: Tali sınıfların dershaneleri, idare heyeti, talimiye
ve muhasebe daireleri, kimyahane, elişi ve resim dershanesi,
cami-i şerif, muallimler ve memurların yemek salonu, hastahane.

12
İkinci Kat: Başlangıç sınıfları dershaneleri, kütüphane,
hayvanlar ve bitkiler ve madenler müzesi, konferans ve sinema
salonu, fizik ve matematik dershanesi, elbise depoları.
Üçüncü kat: Yatakhaneler.

İnşasına başlandığı tarih: 26 Cemâziyelâhir 1285


(13 Ekim 1868)
Açılış töreni tarihi: 2 Cemâziyülevvel 1290 (27
Haziran 1873)
Bahçesiyle şimdiki sınırının genişliği: 30.000 zirâ mimarî-yi
murabbaî
Binanın zemini sahası: 50x100=5000 zirâ-ı
mimarî-yi murabbaî
Binanın zeminden yüksekliği: 40 zirâ-ı mimarî
Zeminin râkımı: 74 metre.
İnşa masrafları: 30.712 lira (altın)15

Cemiyet memleketin kız ve erkek yetimlerini talim ve terbiye


etmek gayesini hedef aldığından Dârüşşafaka binası erkek ve kız
öksüzlere mahsus olmak üzere iki taraflı yapılmış ve bir tarafına
“Kızlar Dershanesi” adı verilerek programı bile düzenlenmiş ise
de o zaman bazı sakıncalar görülerek bu cihet tasavvurda kalmış
ve mektebin yalnız erkek çocuklara tahsisi ile yetinilmesi
zorunluluğu doğmuştur. Bununla beraber bugün Cemiyet-i
Tedrîsiyye-yi İslâmiyye vaktiyle zorunlu sebeplere dayanarak
geciken kızlar kısmının tesisi için her fırsattan istifade emelini
takip etmektedir.
Dârüşşafaka’nın kurulmasıyla Cemiyet daha esaslı ve şerefli
bir resmi mevcudiyet kazandığından Cemiyet ve mektebin
yönetim şeklini ve görevlerini açıklayan 16 Teşrîn-i sâni
1287/1871 tarihli bir tüzük ile bu mevcudiyet resmen tespit ve
tevsik edilmiştir ki Cemiyetin ilk tüzüğü de budur.
Bu esasa göre Cemiyetin hayatını dört devreye taksim etmek
gerekiyor:
1. Dârüşşafaka’nın kuruluşundan önce Cemiyet-i Tedrisiyye
(1281 ilâ 1287)
2. Dârüşşafaka’nın inşasıyla beraber bir resmî mahiyeti
kazanan Cemiyet-i Tedrisiyye (1287-1319)

15 Mektebin inşası için vaki olan bağışların başlıcalarıyla bağışçıların


isimleri buna ayrılan bölümde yer almaktadır.

13
3. Fasıla (1319-1324)
4. Şimdiki Cemiyet-i Tedrisiyye (1325)

14
DÂRÜŞŞAFAKA’NIN TARİHÎ DEVİRLERİ VE
TEKAMÜLÜ

Mektebin açılışından bugüne kadar geçen aşamaları layıkıyla


incelemek için bu müddeti de dört devreye ayırmak uygun olur.
1. Mektebin Tesis ve İlk Terakki Devresi (1289 ilâ 1310,1873
ilâ 1894)
Bir taraftan tesisat ve teşkilata devam ile beraber kurucuların
ellerinden gelen çabayı göstermeleri ve öğretim kurulu (meclis-i
tedris) başında askeri mektepler ders nâzırı Süleyman Paşa’nın
bulunması dolayısıyla askerî mekteplerin en seçkin öğretmenleri
Dârüşşafaka’da görev yaptıklarından bu devirde de tahsil
mütemadiyen yükselmiştir.
2. Duraklama Devresi (1311 ilâ 1319; 1895 ilâ 1903) Bu
devre toplantıların şiddetle yasaklanması dolayısıyla Cemiyet-i
Tedrisiyye üyeleri gerek okulda ve gerek başka yerlerde
toplanmaya ve mektebin eğitim öğretimini idare ve tedrisini
hakkıyla denetlemeye imkan bulamadıklarından tahsil seviyesi
mahsus bir şekilde düşmekle beraber öğretim kadrosunun birkaç
kişiye münhasır kaldığı zamanlar olmuş ve tedrisat çok defa
bilfiil kesilme derecelerine gelmiştir.
3. Maarif İdaresinde Geçirdiği Devre (1319 ilâ 1324; 1903 ila
1908)
Bu devrede istibdat ve idare mutlakiyeti bütün şiddetini
mekteplerde gösterdiğinden Dârüşşafaka’da bu zamana rastlayan
tahsilde bir kıymet görülemediği gibi idaresizlik yüzünden
mektep daha kötü bir duruma düşmüştür. Zeyilde yer alan 9
Nisan 322 tarihli belge bu devreyi bir dereceye kadar gösterir.
4. Şimdiki Durum (1325 ilâ 1343; 1909 ilâ 1927)
Bu devirde Dârüşşafaka mezunlarının teşebbüsüyle Cemiyet-i
Tedrîsiyye ihya edilerek eski mezunlar göreve başlamışlardır.
Teşekkülünü müteakip Cemiyet Dârüşşafaka’nın idaresini eline
almış ve Maarif’ten bağını koparmak için bütün çabasını sarf
ederek 5 Temmuz 1325 (1909)da maksadını elde etmeye
muvaffak olmuştur.
Meşrutiyet’in ilanından sonra terbiye sistemlerinde görülen
yenileşme ve reformlardan Dârüşşafaka makul bir surette
hissesini almış ve özellikle cumhuriyet idaresinin kurulmasından
sonra irfan sahasında tekamülü hedef alan ilmî ve sosyal
yeniliklere Dârüşşafaka feyizli bir uygulama kaynağı olduğundan

15
tahsil ve terbiye itibarıyla şimdiki dönem, ilk ilerleme döneminin
daha tekamül etmiş ve modern bir şekli gibi telakki olunabilir.

16
DÂRÜŞŞAFAKA’NIN TAHSİL DERECESİ,
PROGRAM VE KİTAPLAR

Cemiyet-i Tedrisiyye 1289 (1873)de Dârüşşafaka’yı açtıktan


sonra mektepte şu programı uygulamaya karar vermiştir:
Türkçe okuyup yazmak, akâid ilmi, Arapça sarf ve nahiv
(gramer), mantık, maânî, umumi tarih, Osmanlı tarihi, coğrafya,
matematik, cebir, hendese, hendese-yi resmiye, eşkenar üçgenler,
topoğrafya, hikmet-i tabiiye, kimya, tarih-i tabiî, makine, ilm-i
hey’et (astronomi), Devlet-i aliyye kanunları, ilm-i servet, usûl
defteri.
Bu program o zaman kısmen mevcut olan ve yakın zamanlara
kadar devam eden idadî programlarının üstünde idi. Filhakika
kurucular mektebin son iki senesini yüksek derece olarak kabul
ederek tedrisatı ona göre düzenlediklerinden mektebin birinci
dönem (1289-1310) mezunları o zamana göre yüksek okul
mezunlarından sayılabilir.
Başlangıçta eğitim öğretim ilk iki sınıfa münhasır olduğundan
cemiyet üyeleri ve birkaç öğretmen ile maksat temin edilmiş iken
daha sonra sınıflar terakki ettikçe yeni derslere ilave program
ikmal edilmekle beraber önceki sınıflarda da gereken tadilat
yapılmıştır. Bir taraftan öğretmen kadrosu arttırılırken diğer
taraftan da ders kitaplarının hazırlanması düşünülmüş ve
bunlardan büyük bir kısmı Cemiyet üyeleriyle mektepteki
öğretmenlere ve profesörlere ve uzmanlara yazdırılmış ve
tercüme ettirilmiştir. Bu kitaplar menfaatleri tamamıyla mektebe
ait olmak üzere Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye tarafından
bastırılmış ve diğer mekteplerde de okunduğu için uzun müddet
okula bir gelir kaynağı teşkil etmiştir.
Cemiyetin kendi adına nispet olunan alfabesi, Kadri Efendi ile
Yusuf Ziya Paşa’nın hesap kitapları, Rıza Paşa’nın “Esmâ-i
Türkiyye”si, müderrislerden Mihalıçlı Mustafa Efendi’nin
Emsile-yi Cedîde ve Tekmiletü’l-binâ’sı, Süleyman Paşa’nın İlm-
i hal-i Sagîr ve Kebîr’i ve Küçük Sarf-ı Türkî’si, iki cilt
Mebâniyü’l-inşâ’sı ve mevâlîden Asım Efendi’nin Numûne-yi
İnşa’sı bu suretle yazıldığı gibi kolej programındaki iki cilt
hendese ile Münhaniyat-ı müstamele kitabı Manastırlı Rıfat ve
Mükemmel Hesâb ile Müsellesât-ı Müsteviye ve Usul defteri
Miralay Ziya, ve Cebir ve Muamelât-ı Hesâb Miralay Ragıb,
Tarih-i Tabiîden Hayvanat, Nebatat, Madeniyat Doktor Miralay

17
Hüseyin Remzi, Hikmet-i Tabiiye kitapları Doktor Hafız
Mehmed ve Tevfik, Kimya Doktor Mazlum Beyler tarafından
tercüme ve telif suretiyle vücuda getirilmiştir.
Daha sonra üyelerden ve öğretmenlerden Binbaşı Ali Saib
Bey’in Mufassal Memâlik-i Osmaniye Coğrafyası ve mektep
müdürü Hüseyin Paşa’nın Memâlik-i Osmaniye Ziraat, Ticaret ve
Meâdin, Coğrafya’sı16 ve mezunlardan Mehmed İzzet Bey’in iki
cilt Fenn-i makine kitabı ve tarih öğretmeni Binbaşı İbrahim
Şem’i Bey’in De Kodruva’dan tercüme suretiyle vücuda getirdiği
üç cilt Tarih-i Umumi gibi kıymetli eserler evvelkileri takip ve
irfan sahasındaki boşluklarımızı kısmen olsun doldurdu. O kitap
yoksunluğu devresinde okulun ihtiyacı bu suretle karşılandıktan
başka memleket irfanı adına da büyük hizmetler ifa edilmiş oldu.
Öyle diyebiliriz ki memleketimizde ilk defa olarak öğretim
birliğini içine alan bir program çerçevesinde muhtelif ilim ve
fenlere ilişkin külliyatı öğretmenlerden ve uzmanlardan oluşan
bir aydınlar heyetine telif ve tercüme ve büyük masraflar
yüklenerek karşılayan Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’dir.
Cemiyetin irfan sahasındaki bu meşkur hizmetini Fransa’daki
FIC ve FGM ilmi cemiyetlerinin mesaisi ile mukayese etmek
yerinde olur. Bu cemiyet de uzmanlardan ve öğretmenlerden
oluşan bir hey’et vasıtasıyla Avrupa’nın birçok özel okullarında
ve devlet okullarında okunan eserleri vücuda getirmiştir.
Dârüşşafaka’nın anılan program ve kitaplarının vücuda
gelmesi hususunda en ziyade Yusuf Ziya, Süleyman ve Sakızlı
Esad Paşaların büyük himmetlerini derin bir şükran ile yad
ettikten sonra eğitim öğretimi hemen umumiyetle ve meccanen
üstlenen askerî emirler ve zabitlerin hizmetlerinden okulun son
derece yararlandığını zikretmek de kadirşinaslık olur.
Üç dört yıllık bir tecrübe neticesinde mektebin maksat ve
gayesine göre tadil olunan ve 1307 (1890) tarihine kadar devam
eden program Süleyman Paşa’nın ders nâzırlığı zamanında
(1292/1875) tertip edilip hazırlanmıştır. Bu programın beşinciden
yukarı sınıflara ait kısımları Cemiyetin kurucularından Sakızlı
Esad Paşa merhumun bizzat Paris’ten getirdiği “Kolej”
programından alınmış ve kitapları da o program dairesindeki
külliyattan tercüme olunmuştur. Son iki sınıf yüksek sınıflardan
sayılmak üzere programın diğer kısımları fen lisesi mahiyetinde

16 Bu kitabın yalnız ziraat kısmı basılmıştır.

18
tâli tahsil üzerine düzenlenmiş olup tahsil süresi sekiz yıldan
ibaret idi.
Süleyman Paşa o sırada askeri okullar ders nâzırlığında da
bulunduğu için Mekteb-i Harbiye ve Mühendishane’nin seçkin
öğretmenlerinden birçoğunu Dârüşşafaka’da fahrî tedrisat ile
mükellef kılmıştı. Talebenin bu devirde gerek öğretim ve gerek
idare yönünden nail olduğu intizam ve saadet o devri idrak
edenlerin hatıra-yı şükranında ilelebet yaşayacaktır.
Bu devirde program uyarınca matematiğe büyük bir önem
verildiği gibi öğretmenler de kısmen matematik uzmanlarından
olduğundan öğrencide matematik fikri kuvvetle gelişmiştir.
Dârüşşafaka’nın birinci devre mezunlarında elan görülen kuvvetli
matematiğin ve bazıları tarafından vücuda getirilen yüksek ve
kıymetli eserlerin asıl etkeni budur. O derecede ki bunların
arasında Dârülfünûn ve diğer yüksek okullarda matematik
profesörlüğü yapanlar bulunduğu gibi tabiiyât ve edebiyat
sahalarında da telifleriyle temayüz eden kıymetli öğretmenler
yetişmiştir.
Süleyman Paşa tarafından tertip ve Cemiyetçe tadil yoluyla
tasvip ve tatbik olunan program şudur: 17

17 Süleyman Paşa Muhakemesi adıyla oğlu Sami Bey tarafından


yayımlanmış olan eserin birinci cüz’ünün 25 inci sayfasında “Süleyman
Paşa’nın Dârüşşafaka nezareti zamanında tanzim ettiği ders programıdır
ki hakikaten incelenmeye değer” kaydıyla görülen program ile buraya
derc edilen program arasında bilhassa derslerin çeşitliliğiyle okunan
kitapların isimleri arasında az çok fark görülmektedir. Diğerleri bir
yana, anılan eserdeki ders isimleri arasında tarih-i umumi asla
görülmediği halde buraya derc olunan programda tarih-i umumi (genel
tarih) dersi mündericdir. Şu halde Sami Bey’in ele geçirip eserine derc
etmiş olduğu ilk program Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyece bu şekilde
tadil olunarak uygulandığı anlaşılmaktadır. Gerçekten de her iki
program zamanına göre cidden incelenmeye değer.
Yine Süleyman Paşa’nın o tarihlerde “Menşe-yi Muallimin” adıyla
kurduğu okulun programı ve uyguladığı öğretim yöntemi de Türkiye
Maarif tarihi bakımından önemli bir belgedir.
Bu okul iki yıl devam etmiş ve Mahmud Esad Efendi’nin ifadesine göre
Zülüflü İsmail Paşa’nın tezvirleriyle kapatılmıştır. Mahmud Esad Efendi
bu okulun ilk ve yegane öğrencisidir. Bu okul kapatılmamış ve Mahmud
Esad Efendi ayarında on beş, yirmi ilim adamı daha yetiştirmiş olsaydı,
Türkiye irfan aleminin her halde bugünkünden çok farklı olacağında
şüphe edilemezdi.
Süleyman Paşa’nın bu mektebi tesiste gözettiği gaye: Askerî okullarda
okunan –fünûn-i askeriye (askerlik sanatı)den başka- derslerin tedrisini

19
Birinci Sınıf: Elifba [Alfabe], Kur’ân-ı Kerim, Şurût-i salât
[Namazın Şartları], Esmâ-ı Türkiyye, Hikâyat-ı müntahaba
[Seçilmiş Öyküler](Kıraat ve Tahrir), Hüsn-i Hat, Hesâb (A’mâl-
i erba’a=dört işlem)
İkinci Sınıf: Kur’ân-ı Kerim, İlm-i hal (muhtasar), Sarf-ı
Türkî [Türkçe gramer], Fârisî (Talîm-i fârisî), Usûl-i imlâ, Hesâb,
Mülahhas Coğrafya, Hüsn-i hat, Kısas-ı enbiya, Resim.
Üçüncü Sınıf: İlm-i hal-i kebir, Sarf-ı Arabî, Fârisî, Fransızca,
Usûl-i imlâ, Kısas-ı enbiya, Mükemmel Hesâb, Coğrafya-yı
umumi, Hüsn-i hat, Resim.
Dördüncü Sınıf: Nahv-i Arabî [Arapça sentaks], Fransızca,
Fârisî [Farsça], Kavâid-i Osmâniye, Usûl-kitâbet [Yazma usulü],
Numûne-yi inşa [Kompozisyon örneği], Hendese-yi hattiye,
Hesâb (Muamelat), Tarih-i tabiî (muhtasar), Mufassal Coğrafya
(hususi), Tarih-i Osmanî, Resim.
Beşinci Sınıf: İlm-i beyan, Mantık (Miyâr-ı sidad), İnşa ve
Kitabet, Fransızca, Tarih-i tabiî (Madeniyat), Hendese-yi sathiye,
Cebr-i âdi, Hikmet-i tabiiye, Kimya, Coğrafya-yı Osmanî, Tarih-i
Osmânî, Resim.
Altıncı Sınıf: Usul-i münazara (Âdâb-i sedâd), Kitabet,
Fransızca, Tercüme-yi Lisan-ı Fransevî [Fransızca'dan çeviri],
Cebir-i âdi, Hendese-yi mücesseme, Hikmet-i tabiiyye, Kimya,
Tarih-i tabii (nebatat), Tarih-i umumi, Arabî (belagat), Resim.
Yedinci Sınıf: Usûl-i fıkıh (Muhtasar Menar tercümesi),
Kitabet (mebâniyü’l-inşâ), Müsellesat-ı müsteviye ve küreviye,
Hendese-yi halliye, Münhaniyat-ı müstamele, Cebr-i a’lâ,
Hikmet-i tabiiyye, Kimya-yı madenî, Fransızca, Teşrih ve

Menşe-yi Muallimin’den çıkacak öğretmenlere tevdi edip asker


öğretmenleri asıl vazifeleriyle işgal etmek idi. Bugünkü askerî okullarda
henüz tedricen uygulanmasına başlanan bu usûlü Süleyman Paşa’nın
1292 tarihinde düşünüp sebeplerini hazırlamaya tevessül etmesi her
halde maarif tarihinde takdirle yad edilecek bir hadisedir.
Mamafih 1338 senesinde yayımlanmış olan Maarif Nezaretinin teşkilat
tarihçesinde ne Dârüşşafaka’nın programı, ne de bu Menşe-yi Muallimin
asla söz konusu edilmemiştir. İleride daha esaslı ve daha genel bir tarih
yazıldığı zaman orada her iki kuruma da bir mevki verilir ümidiyle şu
satırlar istirâden yazılmıştır.

20
Fizyoloji, Tarih-i umumi, Usul-i defterî, Ziraat coğrafyası 18,
Telgraf-ı elektrikî19, İlm-i servet-i milel, Resim.
Sekizinci Sınıf: Mecelle, Mebâniyü’l-inşa, Hendese-yi
resmiye ve menâzır, Tabakatü’l-arz, Hikmet-i tabiiyye, Fenn-i
makine, Kozmografya, Topografya, Tarih-i umumi, Usûl-i
defterî, Ziraat Coğrafyası, Telgraf-ı elektrikî, Resim.
Bu programın tetkikinden anlaşılacağı gibi Dârüşşafaka’nın o
zamanki ilmi seviyesi, zamanındaki idadilerin çok üstünde idi.
Filhakika bu dersler içinde makine, müsellesat-ı müsteviye ve
küreviye, münhaniyat-ı müstamele, hendese-yi resmiye ve
menâzır, Heyet, Cebr-i a’lâ, Temamî ve Tefazulî gibi kısmen
şimdiki liselerde bile okunamayan riyazî ve Mecelle, Kavânin-i
Devlet-i Aliyye, Usûl-i fıkıh, İlm-i servet-i milel gibi o zamanlar
sırf yüksek okullara mahsus içtimaî ve iktisadî derslerin
mevcudiyeti nokta-yı nazarı teyîde kafi bir delildir. Bilahare
programın bu derece yüklü olmasından dolayı bihakkın
muvaffakiyet ancak nadir yetişen zekalara münhasır kaldığı
görülerek 1307 (1891) senesinde Dârüşşafaka öğretmenler kurulu
tarafından programlarda tadilat yapılmasına lüzum görülmüş ve
anılan tarihte Dârüşşafaka’nın rüsûmat ve telgraf idarelerine
resmen mahreç ittihaz edilmesi ile hedeflenen bu yeni gayenin
icabatına göre yapılan tadilat ile mektebin Maarif İdaresine
geçtiği 1319 (1903) tarihine kadar bu minval üzere devam
olunmuştur.
Mektep, Maarif İdaresinde kaldığı müddet zarfında da
yukarıda belirtilen programa rüsûmat ve telgraf idarelerine ait
bazı hususi dersler ilave edilerek öğrencinin fikrî gelişimini
sağlayacak ders ve konular – orada takip edilen zihniyet
uyarınca- işlenmek suretiyle Meşrutiyetin ilan tarihi olan 1324
(1908) senesine kadar bu tarzda tedrisat icra edilmiştir.

18 Mekteb müdürü Hüseyin Paşa bizzat tedris etmek üzere 1298


(1882)de programa ithal etmiştir. İlm-i servet-i milel dersi de bu sırada
programa ilave olunmuştur.
19 Telgraf ve posta nazırı cemiyet üyelerinden İzzet Efendi merhumun
Dârüşşafaka mezunlarını telgrafhaneye almaya vesile teşkil ve telgraf
işlerine gereken fen memurlarını bu mezunlarından ayırmak için telgraf
idaresi fen kalemi müdürü Emil Lakovan Efendi tarafından Fransızca
olarak okutulmak üzere 1299 (1883)de programa konulmuştur. Emil
Lakovan Efendi’nin Fransızca yazdığı eser kısmen basılarak tedrisat bu
kitaptan takip olunmaktaydı.

21
Cem’iyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’yi kuruluşundan
toplantının hükümetçe yasaklandığı tarihe kadar terketmeyen iki
muhterem sima.
1304 tarihine kadar idare heyetinin karar defterinde başlıca
görülen imzalar: Nazif Bey (bilahare Maliye Nazırı Nazif Paşa),
Tevfik Bey (Darphane Nazırı), Emin Bey (Tekaüd Sandığı
Muhasebecisi), Ahmed Bey (Bâbı Askerî Muhasebat Dairesi
Kısm-ı Sâni Reisi)
Rıza Bey (12)93’den 1304 tarihine kadar başkanlıkta
bulunmuş ve 1304 tarihinde vezirlik rütbesiyle İzmir valiliğine
nakl-i memuriyet ettikten sonra başkanlık vazifesi bir müddet
daha Nazif Bey tarafından görülmüş ise de 1306 senesinde Nazif
Bey de Cemiyetten çekildiği ve yalnız Tevfik, Emin ve Ahmed
Beylerin devam ettikleri anlaşılmaktadır.
Filhakika Ahmed Bey’in o tarihlere kadar her hafta Çarşamba
günleri düzenli olarak Dârüşşafaka’ya geldiği o zamanı idrak
edenlerin hatırındadır. 1313 senesinden sonraki kararlarda
muallimlerden Halis Efendi ile okul müdürü Hüseyin Paşa’nın
imzaları görülmektedir.
Rıza Paşa 1320 ve Ahmed Bey 1926 (1342) senesine kadar
yaşadığı halde çok sevdikleri okula gelemeyişleri müstebit
hükümetçe cemiyet ve toplantıların yasaklanmasından ileri
gelmektedir.
Mamafih ilk kuruculardan bazıları ve bunların arasında Rıza
Paşa ara sıra Ayakapı yoluyla ve mektebin Sultan Selim
tarafındaki kapısından girmek suretiyle gelir ve Gazi Muhtar Paşa
dahi Mısır’dan izinli olarak İstanbul’a geldiği zaman aynı yolu
takip ederek okulu ziyaretten geri kalmazdı.
Gazi Muhtar Paşa, Meşrutiyetten sonra ihya edilen Cem’iyet-i
Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’nin senelik toplantısından birkaçına dahi
gelmiş ve ilk tesisteki hatıralarını anlatmıştı. Ali Naki Efendi
daha çok ilgilenerek evvela fiilî ve sonra fahrî başkan vekilliği
vazifesini vefatına kadar ifa etmiştir.
Ahmed Bey 1926 senesine kadar yaşadığı halde okula ve
Meşrutiyetten sonra cemiyete devamına sağlık durumu engel
olmaktaydı.
Ayrılış tarihine göre Ahmed Bey, Cem’iyet-i Tedrisiyye ve
Dârüşşafaka’yı en son terk eden üye olduğu gibi vefat tarihine
nazaran da ilk kuruculardan en sonra vefat eden zattır.

22
ŞİMDİKİ CEMİYET-İ TEDRİSİYYE VE DÂRÜŞŞAFAKA

Cem’iyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’nin ilk nizamnamesi 1280


(1864) tarihli olup resmen ilanı 1 Mart 1281’dir. Dârüşşafaka’nın
açılışında mektebin teşekkül ve idare ve öğretim tarzına dair olan
1288 tarihli nizamname 3 Eylül 1331 (1915) tarihinde kısmen
tadil edildiği gibi 1926 senesinde de icab-ı hal ve zamanın
ihtiyacına göre yeniden bazı tadilat ve ilaveler yapılmıştır.
Tüzüğe göre Cemiyetin reisi geçmiş dönemlerde zamanın
sadrazamları olduğu gibi Cumhuriyet idaremizde de tüzük
uyarınca cemiyet başkanlığı başbakanlık yüksek makamına ait
bulunmaktadır.
Dârüşşafaka idaresinin yukarıda açıklandığı gibi Maarif’e
intikaline ve daha bazı mücbir sebeplere dayanarak istibdat
devrinde geçici olarak faaliyetini tatil eden Cemiyet 23 Kânun-i
sâni 1324 tarihinde ihyâ edilerek tesis olunmuştur. Bunun ihyası
şu suretledir:
10 Temmuz 1324 (1908) tarihinde Meşrutiyetin ilan edilmesi
üzerine Dârüşşafaka mezunları anılan sene Ağustosunun sekizine
rastlayan ilk Cuma günü Dârüşşafaka’da toplanarak Cem’iyet-i
Tedrîsiyye-yi İslâmiyye’yi kuruluş başlangıcındaki maksat ve
gayeye uygun olarak ihya ile Dârüşşafaka’nın eski durumuna
döndürülmesini karar altına almışlardır. Bu toplantıda 150 mezun
hazır bulunmuştur.
Bu karar üzerine Cemiyete yeniden üye kaydına başlanarak
ekserisi okulun eski mezunları olmak üzere memleketin
iyiliksever ve bilim yanlısı aydınlarına müracaat edilmiş ve
bunlar ilk kongreyi 23 Kânun-i sâni 1324 (1908) Cuma günü
Dârüşşafaka’da düzenlemişlerdir. 20
Anılan toplantıda nizamnamenin sekizinci maddesi uyarınca
onar üyeden oluşmak üzere idare ve öğretim meclisleri teşkiline
ait seçimler yapılmış ve aşağıdaki kişiler seçilmişlerdir:
Eski kuruculardan Meclis-i âyan reisi sadr-ı esbak Said ve
Meclis-i âyan üyelerinden sadr-ı esbak Gazi Ahmed Muhtar
Paşalar, Maarif Nazırı Abdurrahman Şeref Bey, Sadr-ı esbak
Said Halim Paşa, Âsâr-ı atîka Müzeleri Müdürü Halil Bey,

20 Âza kaydında Dârüşşafaka mezunlarından İhsaniyeli Hüseyin


Efendi’nin çabaları belirtilmeye değer. Hüseyin Efendi Kastamonu’da
Çerkeş nahiye müdürü iken 1328 senesinde vefat etmiştir.

23
tüccardan Mani’zâde Hacı Hüseyin Efendi, Tanin gazetesi sahibi
ve Evkaf nazır-ı esbakı Hüseyin Kazım Bey, Postalar müdir-i
umumisi Fahri Bey, Meclis-i Mebûsan reisi Ahmed Rıza Bey.
Tedris Meclisi âzalığına seçilenler:
Ders vekili Halis Efendi, Meclis-i Maarif üyelerinden Salih
Zeki Bey*, Telgraf mühendisi Mehmed Emin Bey*, Dârülfünûn
Mihanik riyazi müderrisi Mehmed İzzet Bey*, Tophane
Mübayaat Komisyonu Reisi Edhem Paşa, Telgraf Nezareti
Fabrika Müdürü Ferid Bey*, Dârüşşafaka muallimlerinden Fatin
Efendi, Telgraf Nezareti Muhasebat-ı Ecnebiye müdür muavini
Hüseyin Remzi Bey*.21
Bu iki heyet Kânun-i sâni 1324'de ilk toplantılarını yaparak
Cemiyet-i Tedrîsiyye-yi İslâmiyye mevcut teşkilatını ikmal ve
gelecekteki ihtiyaçları öngörmüş ve tüzüğü uyarınca fahri
başkanlık zamanın sadrazamı Hüseyin Hilmi Paşa tarafından
kabul olunup genel seçim ile taayyün eden Trabzon mebusu Ali
Naki Efendi'nin başkan vekilliği de başbakanlık makamından
resmen onaylanmıştır.
Cemiyet bu suretle resmi durumunu tespit ettikten sonra bütün
faaliyet ve icraatı Dârüşşafaka'nın idari özerkliğini istirdad ve
eski durumunu iade etmek cihetine masruf olmuştur. İlk defa
olarak Said Paşa başkanlığında toplanan idare ve tedris meclisleri
Dârüşşafaka'nın Cemiyete tahvil-i idaresinin ait olduğu
dönemlerde takip ve intacına aralarından Ahmed Mithat 22,

21 İşaretliler Dârüşşafaka'dan mezundurlar. Bundan sonra isimleri


geçecek olanlara da bu suretle birer işaret konacaktır.
22Ahmed Midhat Efendi'nin ilmi ve resmi hayatı malum ve meşhur
olduğu için burada uzun uzadı izahat verilmesine lüzum görülmemiştir.
Ancak Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiye'nin meşrutiyetin ilanından
sonra yeniden teşkilinde idare heyetine seçilerek vefatına kadar
Dârüşşafaka'dan ayrılmamış hatta mektepte vefat etmiştir. Vefat şekli
hakkında Dairetü'l-maârif'te görülen tafsilat aşağıdaki gibi nakledilir:
"Cemiyyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin öğretim kurulu fahri başkanı
sıfatıyla kıymetli zamanlarının bir kısmını Dârüşşafaka yetimlerinin
talim ve terbiyesinin tamamlanmasına sarf eylemekte ve her hafta bir
gecesini bu hayırlı iş için Dârüşşafaka'da geçirmekteydi. 16 Kanun-i
evvel 1328 tarihine rastlayan toplantı gecesi de her zamanki gibi anılan
meclise başkanlık ederek mutadı olan meclis aralığı ve latifeciliği ile
mecliste bulunanları taltif edip eğlendirdikten sonra herkes yatağına
çekilmişti. İki saat kadar bir zaman sonra kendisine bir fenalık
geldiğinden arkadaşlarını uyandırmaya mecbur olmuş ve daima yanında
taşıdığı ilacı da almış ise de fenalık gittikçe arttığından derhal doktor

24
Hüseyin Kazım ve Mehmed İzzet Beyleri ayırıp memur etmiştir.
Yedi ay devam eden haberleşmeler ve yeni takibat üzerine
Cemiyet sarfettiği mesaisi ile memlekete karşı yaptığı hizmetleri
hükümet erkanına da tasdik ve kabul ve bu suretle maksadını
terviç ettirmiş ve mektebi öğretim yılı başlangıcı olan Eylül
1325'ten itibaren idaresi altına almaya muvaffak olmuştur.
Dârüşşafaka'nın Cemiyyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye idaresine
bırakılması nezaretçe tasvip edildiğine dair o zaman Maarif
Nezaritenden başbakanlığa yazılan tezkirede
bilhassa :"Cemiyyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye şimdiye kadar
Osmanlı vatanına kıymetli kişiler yetiştirmiş ve takdire şayan
maarifperverce hizmetlerde bulunmuş olmakla kendi eseri
bulunan Dârüşşafaka'nın anılan cemiyete idaresinin teslimi uygun
görüldüğü" fıkrası iftihar sebebi ve yıllık 6000 Lira yardımda
bulunulacağı da ayrıca belirtilmeye şayan olmuştur.

çağırılarak gereken tedavi yapılmıştır. Düçâr olduğu difteri hastalığının


bu son hamlesi yazı hizmeti yarım asrı geçen bu yorulmaz vücudu ebedî
ferrâşa mahkum etmişti. Tedavilerin tesiri olmadı. Tekbirler arasında
gece yarısına yirmi dakika kalarak nefeslerini tamamladı. Midhat Efendi
Fatih haziresinde medfundur.

25
DÂRÜŞŞAFAKA'NIN GAYESİ

Yukarıda beyan edildiği gibi Dârüşşafaka, açılışından 1307


tarihine kadar bir fen lisesi teşkilatını haiz olduğundan mezunlar
herhangi bir mesleği seçip devam edebilirlerdi. Anılan tarihten
Meşrutiyetin ilanı tarihine kadar irade ile posta, telgraf ve
rüsûmat dairelerine memur edildiklerinden bilahare programlara
ona göre bazı meslek dersleri de konulmuştu.
Meşrutiyetin ilanından sonra Dârüşşafaka'nın telgraf ve
rüsûmat idarelerine kaynak olabilecek bir şekilde devamından ise
Meşrutiyetin bahşettiği serbest sahada talebenin zevk ve
kudretine göre aldığı feyizleri geliştirilebilecek surette
yetişmeleri mülahazasıyla 1325 tarihinde seçimle
Dârüşşafaka'nın idare ve öğretim işlerini eline alan ve yukarıda
belirtilen heyetlerden öğretim heyeti esasen çok yüklü olan
programlardan bu gibi meslek derslerinin bir kısmını atılmasına
ve buna mukabil tasavvur olunan gayeye hizmet edecek bazı
derslerin ilavesine karar vererek ayrıca bir program tanzim
etmiştir. Bu cümleden olarak sekizinci sınıftan telgraf ve
muhabere, posta işlemleri, rüsûmat ve bayındırlık coğrafyası
dersleri kaldırılarak yerine muhasebe usulü ve yazı usulü dersleri
konulmuş, yedinci sınıftan ziraat ve kanunlar dersleri, altıncıdan
Arapça, sağlık koruma, usul-i defterî, beşinciden de Arapça,
Farsça ve usul-i defterî dersleri kaldırılarak yerine hikmet
(felsefe) ve kimya dersleri konulmuş ve ders saatleri ona göre
arttırılmış veya azaltılmıştır.
1327 senesinde seçilen öğretim meclisi üyeleri 23mesaisini en
ziyade Dârüşşafaka mezunlarının kendi şahsi girişimleriyle
geçimini temin edecek gayeler araştırma noktasında
yoğunlaştırarak mektep için aşağıdaki iki gaye tayin ve ona göre
aşağıda belirtilen müfredat programını tanzim etmiştir:
1. Dârüşşafaka'dan çıkanlar isterlerse yüksek okullara ve
Dârülfünûn şubelerine girebileceklerdir.
2. Dârüşşafaka bir yetim mektebi olmak itibarıyla buradan
çıkanlar ekseriya yüksek mekteplere devam edemeyerek derhal

23Ahmed Midhat Efendi, Amed Reşid Paşa*, Hafid Mühendis Salim,


Süleyman Paşazâde Sami, Sabri*, Ali Kâmi*, Fuad *, Mehmed İzzet*,
Naim Beyler.

26
geçim derdine düştüklerinden kendilerine bu bakımdan da başarı
sağlayacak uygulamalı bilgi verilecektir.
Bu iki esastan birincisi Dârüşşafaka programlarında öteden
beri gözetilmiş ve evvelce de söz konusu olduğu gibi mektebin
programlarına yüksek öğretime ilişkin bazı dersler bile
konulmuştu.
İkinci gayeye gelince:
Öğrenciye esaslı ve amelî feyiz ve sermaye vermek ve
böylelikle kendilerini hayat mücadelesine hazırlamak düsturu
takip olunmuş ve bu hususta taklit edilecek bir kurumumuz
mevcut olmadığından bu gibi maksatlar için tesis olunan yabancı
okulları programları gözden geçirilerek ve buna dair yayımlanan
son eserler tetkik olunarak birçok faydaları görülen devre (Cycle)
nazariyesi cemiyete istihdaf edilen gayeye uygun görülmüştür.
Bu nazariyenin esası öğrenim süresini her biri bir bütün
parçadan oluşan iki veya üç devreye bölmekten ibarettir. Her
devre umumi malumatıyla tam bir bütünlük teşkil eder. Tahsile
istidadı olmayanlara birinci veya ikinci devreden sonra o devreye
mahsus diploma verilir. Üçüncü devreyi tamamlayanlar yüksel
tahsile aday olurlar.24 Filhakika eski bilgilerin daha büyük ölçekte
tekrarından ibaret olan ikinci veya üçüncü devreyi tamamlamaya
kabiliyeti müsait olmayanları tabiatın cebriyle sürükleyip eline
layık olmadığı bir diplomayı vermekten veya hiçbir ehliyet
vesikası vermeksizin onu çıkarıp hayatın tehlikeli dalgalarına terk
etmektense, tamamladığı devreye göre ehliyetini belgelendirmek
elbette daha uygun olurdu.
Öğretim kurulunun bu esasa göre 1327 (1911)de düzenlediği
program şudur:
1 Dinî ilimler
2 Türkçe ve edebiyat
3 Arapça
4 Farsça
5 Fransızca
6 Tarih
7 Coğrafya
8 Riyaziyat

24Cemiyet-i Tedrisiyye'nin birçok tetkik ve tecrübeden sonra


Dârüşşafaka'da uyguladığı bu esas bugün Maarif teşkilatımızda da kabul
görerek resmi okullar tahsil müddeti ilkokul, ortaokul ve lise devrelerine
ayrılmıştır.

27
9 Ticarî hesap
10 Kozmografya
11 Tabii ilimler (Fizyoloji ile beraber mevâlîd-i selâse)
12 Maddi ilimler (Hikmet ve kimya)
13 Laboratuvar tatbikatı
14 Hukuk-i mevzûa (droits usuels)
15 Sağlık koruma
16 Resim
17 İnşad (diction)
18 Musiki
19 İktisat
20 Cimnastik
21 El işleri

Birinci Senenin Şubesi


[Öğretim yılı dokuz ay olup Eylülün birinci gününde
başlayarak Mayıs sonunda son bulur.]
Öğretim yılı birinci yarısı için:
Haftada 29 ders
Ders müddeti 45 dakika

1. Harflerin Terkibi:
Harflerin çeşitleri, seslilerin kuvveti, bitişmeleri, ayrılmaları
ve harekeleri öğretilip talebenin her ismi yazabilmesine gayret
olunacaktır. [Her gün bir sabah bir akşam]
2. Zihnî Hesap:
Birden ona kadar ve ondan yüze kadar sayıları öğretip hasıl
olacak fikre ağırlık ölçüleri tatbikatıyla genişlik kazandırılacaktır.
[saati: 6]
3. Tabii Tarih Musahebesi:
Dört ayaklı hayvanlarla kuşlar ve böcekler ve balıklar
hakkında mükaleme suretiyle umumî malumat verilecektir. [saati:
3]
4. Dinî ve Tarihî Musahebe:
Çocukların dine, vatana ve millete muhabbeti kalplerine
yerleştirilecek surette sade zeminlerle musahebe edilecektir.
[saati: 6]
Öğretim Yılı İkinci Yarısı İçin:
1. Kıraat:
Kur'ân cüzlerinin okunması
cüz-i şerifler 4

28
kıraat 8
toplam saat 12
Arapça vezinleri imla kalıpları adıyla öğretip onlara kıyas
yoluyla masdar, ism-i fail, ism-i meful ve ismi zaman ve mekan,
ismi âlet, ism-i tasgir, mübalağalı ism-i fail, ism-i tafzil,
müzekker ve müennesleri, müfred, tesniye ve cem'-i salim
mükesserleri verilerek bir Arapça kelimeyi imla bakımından
bunlara tatbik ederek tarif ve tahrir edecektir.
Ufak ufak resm-i hat (ortografi). Tedrici Osmanlıca okuma
dersleri. Kur'ân cüzlerinin okunması.
2. İlmihal:
Fevkalade sade ve amelî bir surette itikat meseleleri telkin
edilecek ve namazda okunacak Kur'ân sureleri ile dualar
ezberlettirilecektir. [saati: 3]
3. Zihnî Hesap:
Gayet sade tamsayıların tâdat ve terkîmi ve imali (yüze
kadar), işlemler çok olacaktır. Buçuklara ve çeyreklere dair
bilumum malumat verilecektir. [saati: 4]
4. Hendesî Musahebe:
Geometrik şekiller üzerine musahebe. [saati:2]
5. Tabii Tarih Musahebesi: [saati: 3]
6. İmla, hüsn-i hat [güzel yazı]:
Etrafı çerçeveli tenekelere sülüs meşk yazdırılacaktır. [saati:
3]
7. Beden eğitimi ve el işleri.
8. Musiki.

BİRİNCİ SENE
Haftada 29 ders
Ders müddeti 45 dakika

1. Kur'ân-ı Kerim:
İlk cüz'ü okutmaktan başlayıp tedrici tecvid uygulaması ve
nihayet hüsn-i eda ile tilavet ettirilecek ve namazda okunacak
sureler ezberlettirilecektir. [saati: 6 her gün sabahleyin]
2. Kıraat.
Medeni ve ahlaki malumat, fenni ve sıhhi malumata dair
kolay cümleli kıraat. [saati: 6, her gün akşam]
3. Zihni hesap:
Yeni baştan sayıların dört işlemi tekrar ile beraber hafif
emsile ve problem tatbikatı. Adetler bini geçmemek şartıyla

29
[paralar, ağırlık ve uzunluk ölçüleri bahsi. Geçen sene verilen
fikrin genişletilmesi suretiyle] [saati: 3]
4. Hendese (geometri)
Bütün geometri terimlerinin derslikte ve hariçte gösterilerek
anlatılması. Çizgiler, düzlemler, hacimler gösterilmek şartıyla ve
mücessem resimler üzerinde gösterilerek anlatılacaktır. [saati:1]
5. Coğrafya:
Giriş bilgileri, terimler. Yön tayini, kıtalar. [Evvela mektep
hakkında uygulama. Sonra Hariçte] Sual ve cevap suretinde
okutturulacaktır. Kabartma harita üzerinde terimler
gösterilecektir. [saati:1]
6. İlmihal:
Yine itikat meseleleri ameli olarak öğretilerek, ancak bu
seneki tedrisat daha düzenli ve daha ağır olacak. İslâmın erkânı
ile bazı ahlaki meseleler talim ettirilecektir. [saati:2]
7. Osmanlıca:
Geçen seneki imla kalıpları dersinin rubai mücerred ve
mezîdat bablarına kadar tevsî'i ile beraber manalar ilave edilerek
Osmanlıca'nın muhtaç olduğu Arapça'nın esasını koymak.
Farsça'dan buna münasip ilk malumatı vermek, manaları
itibarıyla birçok Arapça, Farsça kelimeler bellettirilip Osmanlıca
ibareler tertibiyle mezkur kelimeleri kullanmak. Bu dersi ikiye
bölüp bir kısmında muallim imla etmek ve diğer kısmında
öğrenciler belledikleri Arapça, Farsça kelimelerle
kendiliklerinden medeni, ahlaki ve sıhhi malumatı içeren diğer
ibarelerle kıraat. [saati:4]
8. Hüsnihat:
Rik'a harfleri, bitişik ve ayrı olarak. Rehber-i sıbyan, bazı
cümleler. [saati: 2]
9. Tarihî menkıbeler:
(Récits historiques) tarihin büyük simaları ve büyük vakaları
hakkında sade ve ciddi menkıbeler. [saati: 1]
10. Fransızca:
Ağızdan [Metod Berlic- ibtidaî kısım]:
Mükalemeyi kolaylaştırmak için icap eden eşya dershaneye
getirilecek ve bu suret kabil olmadığı halde renkli tablolar
yardımıyla bu vazife ifa olunacaktır. Sene sonunda talebenin
metod dahilinde olmak üzere sorulan sualleri anlayıp cevabını da
en iyi şekilde vermesi icap eder. [Saati: 2]
11. Beden eğitimi ve el işleri.
12. Musiki:

30
İhtar: İlk sınıflarda öğretmen daima öğrencinin dikkat ve
zekasını uyandırmaya ve fikrine bir düzen ve kesinlik vermeye
gayret edecek ve çocuklar gerek kendilerinin ve gerek
arkadaşlarının soru ve cevaplarına bütün dikkatleriyle
katılacaktır.

İKİNCİ SENE
Haftada 29 ders
Ders müddeti 45 dakika

1. Kur'ân-ı Kerim
Tecvid ve eda ile okutmakta devam ile beraber Yasin ve Fetih
suresi, Tebareke, Nebâ' ve Ez-Zuhâ'dan aşağısı
ezberlettirilecektir. Bir hatm-i şerif indirilmeye gayret
olunacaktır. [Saati: 4]
2. Osmanlıca:
Arapça'dan ve Farsça'dan izafet terkipleri ve tavsif terkipleri
ve vasf-i terkibîler ve cer harflerinin kullanılışı ve bunların tarifi
sırasında Osmanlı terkiplerinin anlatılması. Osmanlıca fiil
çekimleri. İmla için okuma kitaplarından muallim söyleyip
öğrenciler yazacak ve öğrenciler kendiliklerinden Osmanlıca
cümleler yapacaktır. [saati:4]
3. Hesap:
Tam sayıların dört işlemi üzerine problemler. Kesirler. Sayı
uygulamaları. Basit kesirler. Sayısal tatbikat. Tahvilat. Mürekkep
sayılar. Santim usulü ve zihni ve tatbikat. [saati:3]
4. Hendese [geometri]:
Bütün geometri gayet özlü ve kısa bilgi ve çok tatbikat ile].
[saati: 2]
5. Coğrafya:
Muhtasar genel coğrafya. [giriş bilgileri ve coğrafya terimleri.
Avrupa, Asya, Afrika, Amerika ve Okyanusya'nın tabii durumu,
nüfus durumu. Irk ve dinler. Hükümetler ve siyasi taksimat ve
kutup arazileri hakkında kısa bilgi]. [saati: 2]
6. Dinî ilimler:
Halim Sabit Efendi'nin üçüncü kitabı talim olunacaktır. [saati:
2]
7. Hüsn-i hat (Güzel yazı):
Rik'a, karalama yazdırılmak şartıyla, divanî. [saati: 2]
8. Fransızca:

31
[Metod Berlic ibtidai kısım] tekrar edilmekle beraber evvela
büyük harfleri ihtiva eden tablolar, heceler gösterilecek ve sonra
Fresko'nun Sillaberi ikmal olunacaktır. Üçüncü deftere kadar
kayiye yazdırılacaktır. Bu sene sonunda öğrenciler Sillaberi
okuyacak, harfleri ve basit kelimeleri yazacak ve Berlice daha
kolay cevap verecektir. [saati: 4]
9. Kıraat (okuma):
Fennî, medenî, tarihî ve ahlakî malumata dair kıraat ve
musahebe. [geçen sene de ilm-i eşya ve çeşitli malumata dair
gerek mükaleme suretiyle ve gerek kitaptan belledikleri bilgileri
takviye edecek bazı konuları dahi ihtiva edecektir.] [saati: 4]
10. Resim.
Tahtada gösterilmek üzere ve büyültüp küçültmek suretiyle
muhtelif çizgilerin çeşitli konumları, resmedilmesi ve sathî
muntazam şekillerin ölçülerek resmedilmesi ve anılan şekillerin
terkibi ile (file) ve (rozans) teşkili. [saati: 1].
11. Musiki: [1 saat]
12. Beden eğitimi ve el işleri.

BİRİNCİ DEVRE

ÜÇÜNCÜ SENE
Haftada 23 ders

1. Osmanlıca:
Osmanlıca nahiv. Osmanlıca terkipler tarif edilirken Arapça
ve Farsça karşılıkları dahi beraberce tarif edilecek. Har kaidenin
misallerini çoğaltıp birçok uygulaması dahi yaptırılacak. Ayrıca
sarf okutmaya Osmanlı lisanının ihtiyacı olmayıp fiil çekimleri
hususundaki kaideleri dahi nahve katarak belletmek ve tasrif
ettirmek. Osmanlıca kıraati sadece ilm-i eşya ve malumat-ı
medeniye derecesinde bırakmayıp tedricen edebiyatla bir surete
koymak ve bazı güzel parçaları ve şiirleri hem imla suretiyle
yazdırmak hem ezberletmek. Gayet basit ve kısa zeminler
üzerine talebeyi tesvide alıştırmak.
2. Hesap.
Bazı nazariyeler ispat edilmek şartıyla umumi hesap. [saati: 2]
3. Hendese:
[Hendese-yi hattiye, sathiye, mücessem] İspatsız bazı sayısal
tatbikat. Alanlarda ondalık usul tatbikatı geçen senekinden
kuvvetli okunacaktır. [baati: 2]

32
4. Coğrafya:
Muhtasar Osmanlı coğrafyası: [Osmanlı memleketlerinin
mevki ve ehemmiyeti, nüfus ve muhtelif unsurlar. Hudut ve
yüzölçümü, yüzey şekilleri ve nehirler, göller, iklimler. Doğrudan
doğruya idare olunan Osmanlı memleketlerinin vilayet ve
sancaklara taksimi. Topraklarımıza katılan vilayetler ve
sancaklar. Girit, Sisam, Kıbrıs adalarıyla Cebel Lübnan, Mısır
hidivliği ve Tunus hakkında özlü bilgi. Osmanlı memleketlerinin
başlıca mahsulat, mamulat ve madenleri ve büyük kara ve deniz
hudutları, kara gücü hakkında biraz malumat verilecek ve harita
çizdirilecektir. [saati: 2]
5. Dinî ilimler.
İlmihal-i kebir. [saati: 1]
6. Hüsn-i hat (güzel yazı):
Yazının çeşitleri, özellikle sülüs ve nesih, dîvânî ve rik'a
üzerine birçok meşkler yazdırılacaktır. [saati: 1].
7. Fransızca:
Birinci ayda Sillaber tekrar edilecek, daha sonra Metod Berlic
(ibtidaî kısmı) okunarak ve sorularak tekrar edilecek, yedinci
deftere kadar yazı yazdırılacak, bu sene sonunda öğrenciler
Berlic'i okuyabildikleri gibi suallere de hatasız olarak sürat ve
selasetle cevap verebileceklerdir. [saati: 4]
8. Malumat-ı medeniye ve ilm-i eşya. [saati: 2]
9. Umumi tarih:
(İlkçağ ve Ortaçağ). Gayet muhtasar. Yalnız mühim simalar
ve mühim vakalar. [saati: 2]
10. Arapça:
Yeni bir usül Arapça'ya tatbik olunacaktır. Arapça konuşma
ve yazma gözetilecektir. [saati: 2]
11. Farsça:
Yeni bir usül tatbik olunacak ve lisan olarak tedris edilecektir.
[saati: 1]
12. Resim.
İkinci sınıf dersleriyle mücessem şekillerin resim usulü ve
talebenin ellerine verilecek ayrı bir deftere de modelden ev eşyası
vs. resminin yaptırılması. [saati: 1]
13. Musiki.
14. Beden eğitimi ve el işleri.

DÖRDÜNCÜ SENE
Haftada 23 ders.

33
1. Osmanlıca:
Edebiyat; Ekrem Bey'in Talim-i Edebiyat'ı esas alınarak
Osmanlı nahvi tatbikatıyla beraber yürütülecek ve mensur,
manzum nefis eserlerden bazı şeyler ezberlettirilecek, basit
sujeler verilerek hikayeler kaleme aldırılacaktır. [saati: 3]
2. Hesap:
Birleşik sayı hesapları; Ticarî malumat ve usul defteri,
mukaddemat-ı cebriye, bazı problemlerin hesap ve cebir kuralları
ile çözümü usulleri. [saati: 2]
3. Hendese:
(İspatlı yüzey geometri, orantı bahsinden bir nebze, üçgenle
ilgili bilgiler).
[saati: 2]
4. Coğrafya:
Genel coğrafya (Muhtasar kozmografya malumatı.
Coğrafyanın tarif ve taksimi. Yerküreye dair tarifler, yeryüzü ve
taksim şekli. Kıtalar ve denizler. İnsan ırkları ve dinler. Avrupa
kıtasının tabii ve siyasi durumu ayrıntılı olarak tarif edilmekle
beraber İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Rusya, İtalya ve
Belçika'nın iktisadi durumundan kısaca bahis olunacak. Asya,
Afrika, Amerika ve Okyanusya kıtalarının tabii ve siyasi
durumları muhtasar olarak gösterilecektir. Burada her kıtanın
haritalarıyla iktisadi durumundan bahis olunacak, memleketlerin
de ayrı ayrı haritaları çizdirilecektir. [saati: 1]
5. Dinî ilimler:
Siyer-i Nebî [saati: 1]
6. Fransızca:
Metod Berlic (ibtidai kısmı) Suallere zaten şifahi cevap
verebilen öğrenciler bu sınıfta sözkonusu cevapları yazılı olarak
da icra edeceklerdir. Fazla olarak bu sınıfta kıraate kuvvet
vermek için Julien adlı muharririn Promier Lektürü okutturulacak
ve kaligrafi için onuncu deftere kadar yazı yazdırılacaktır. [saati:
3]
7. Umumi Tarih:
Yakınçağ ve Osmanlı tarihi en mühim simalarıyla, en mühim
vakalar. [saati: 2]
8. Arapça:
Yeni bir usül takip edilmekle beraber ahlaka dair bazı hadisler
tercüme, tahlil ve ezber ettirilecektir. [saati: 3]
9. Farsça:

34
Yeni usule devam ile beraber Gülistan'dan bazı seçmeler.
[saati: 1]
10. Resim:
Tabiattan muhtelif çizgiler ve geometrik mücessem şekillerin
muhtelif durumlarda resmedilmeleri ve gölge. [saati: 1]
11. Sıhhî Vasiyetler.
12. Tabii İlimlere Giriş:
1. Cisimler üzerine genel bilgi. 2. İnsan vücudu. Yiyecekler
ve sağlık kuralları. Sindirim sistemi. İçecekler. Uyuşturucular ve
Alkollü içecekler. Teneffüs ve sağlık koruma. Sinirler ve hareket.
Beş duyu. 3. Hayvanlar. Tasnifi. Zâtüssedâya. Kuşlar. 4. Bitkiler.
5. Mamul maddeler. Un ve ekmek. Şa'riyeler. Süt. Yağ, peynir,
şarap vesaire. Mensucat. Sağlık koruma. Giyim. Kağıt, papirüs.
Parşömen. Çanak ve çömlek. Çini porselen. Cam. Demircilik.
Bakır. Kalay. Tutya. Kurşun. Altın, gümüş. Alaşımlar. 6.
Malumat-ı hikemiye. Yer çekimi. Rakkas. Ağırlıklar ve
yoğunluk. Cisimlerin dengesi. Teraziler. Sıvıların dengesi.
Ecsâm-ı sâbihanın dengesi, ışık. Aynalar. Ses, yankı, elektrik. İyi
ve az iletken cisimler. Miknatıslar. Cereyanlar, manyetik akım.
Telgraf. [saati: 2]
13. Beden eğitimi, El işleri ve Musiki.

BEŞİNCİ SENE
Haftada 23 ders.
1. Osmanlıca:
Talim-i Edebiyat, Maânî ve Bedî' bakımından genişletilerek
Arapça örnekler vermekle beraber Fransızca kitaplardan dahi
fikir alarak Osmanlıca misaller yaptırmak, nefis eserleri
ezberletmeye devam etmek. Daha yüksek zeminler üzerine inşa
ettirmek. [saati: 2]
2. Özlü Cebir:
Cebir ilmi kısaca okutulacaktır. [saati: 2]
3. Geometri:
Hendese-yi mücesseme ve ölçüm usulü, kat'-ı nâkıs, kat'-ı
zâid ve kat'-ı mekânî eğrilerinin resmedilmesi usulü. [saati: 2]
4. Dinî ilimler.
Muhtasar akâid. [saati: 2]
5. Fransızca:
Metod Berlic (Birinci kısım) yazılı ve sözlü, Promier Lektur
(Julien) manasıyla öğretilecek ve Fransızca izahat verilecektir.
(Muallim her dersin suallerine talebe tarafından yazılacak

35
cevapları toplayıp intizamına göre vereceği notu kendi defterine
ve sınıf defterine yazacaktır.) [saati: 4]
6. Medenî ve Hukukî Malumat. [saati: 2]
7. Genel Tarih:
Yaşadığımız asrın umumi ve siyasi tarihi (Yaşadığımız asır
tarihi daha geniş tutulacaktır). [saati: 2]
8. Arapça:
Dördüncü sınıfın dersi takip edilmekle beraber imla (dikte)
yazdırılacaktır. [saati: 2]
9. Farsça:
Farsça eserlerden seçmeler (Serâmedân-i suhan)dan bazı
parçalar. [saati: 1]
10. Coğrafya:
Büyük ve ayrı kıtalar (Asya, Afrika ve Okyanusya) kıtalarının
tabii durumları. Ahalisi. İklimi. Siyasi durumu. Yerli hükümetler
ve Avrupa hükümetlerinin sömürgeleri. Kutup arazileri,
keşfedilme şekilleri ve ünlü gezginler hakkında malumat.
Japonya, Arjantin ve Şili ülkelerinin iktisadi durumları. Her kıta
ve her memleketin ayrı ayrı haritaları çizdirilecektir.. [saati: 1]
11. Resim:
Kontur almak suretiyle alçıdan mücessem yaprak, meyve ve
"orenman" tersimi. Gölge. [saati: 1].
12. Muhasebe usulü, Defter usulü. [saati: 1].
13. Tabii ilimler. [saati: 3]
14. Beden eğitimi, El işleri, Musiki.

İKİNCİ DEVRE (Birinci Sene)

ALTINCI SENE
Haftada 23 saat.
1. Edebiyat:
Talebeye sujeler verilip müsveddeler kaleme aldırmak.
Yazdıkları şeyler üzerinde edebî tahliller, ilmiyye ve hikemiyye
icra ettirmek. [saati: 2]
2. Mükemmel Cebir: [saati: 3]
3. Geometri:
Uygulama ve çizimleriyle tüm geometri. [saati: 1]
4. Dinî İlimler:
Mufassal akâid. [saati: 2]
5. Fransızca:

36
Metod Berlic (ikinci kısım) yazılı ve sözlü. Gramer Berlic
(birinci kısım) yazılı ve sözlü. Ders verme tarzında muallim
beşinci sınıfta açıklandığı gibi hareket edeceği gibi kelimelerden
uzunca cümleler teşkili suretiyle gelecek sene kompozisyonlarına
talebeyi hazırlayacaktır. [saati: 4]
6. Tarih:
İslâm tarihi.
7. Arapça:
Seçmeler, mensur ve manzum Arapça eserler okutulup tahlil
ettirilmekle beraber münasipleri ezber ettirilecektir. [saati: 2]
8. Coğrafya:
Avrupa kıtası mufassal. (Güneş sisteminde dünyanın yeri.
Dünyanın devirleri. Mevsimler. Hareket eden dünya ve dünyanın
uydusu. Güneş ve ay tutulmaları hakkında kısa bilgi. Coğrafya ve
taksimatı, insanoğlu ırkları, mevcut dinler hakkında tafsilat.
Avrupa'nın tabii durumu, genişliği, alanı ve sakinleri. Avrupa
kıtasının hükümetlere dağılım şekli ve her hükümetin ayrı ayrı
tabii, siyasi ve iktisadi durumu. Memleketlerin haritası.) [saati: 2]
9. Hikmet,i tabiiye:
Mihanikî ön bilgiler, çekim, sıvılar, ses ve ısı. [saati: 2]
10. Üçgenler, alan hesaplaması ve topoğrafya. [saati: 1]
11. Resim:
Kontur almak suretiyle alçıdan mücessem ayak, el ve baş
resmedilmesi. Gölge. [saati: 1]
12. Kimya:
Madenî kimya. [saati: 2]

YEDİNCİ SENE:
Haftada 23 ders.
1. Edebiyat:
Suje verilerek müsvedde yazdırılacak ve edebî tahliller
yaptırılacaktır. [saati: 2]
2. Dinî ilimler:
Nikah ve boşanma.
3. Fransızca:
Metod Berlic (Literatur kısmı) yazılı ve sözlü. Gramer Berlic
(ikinci kısım) yazılı ve sözlü. Bu sınıfta muallim bundan evvelki
sınıflarda açıklandığı gibi hareket etmekle beraber ayda iki kere
talebeye mevzu vererek kompozisyon yaptıracak ve asıl notlar
bunun üzerine verilecektir. [saati: 4]
4. Tarih:

37
Osmanlı tarihi. [saati: 2]
5. Arapça:
Evvelki sınıfın tertibi takip olunacak ve bazı kolay mevzular
kaleme aldırılacaktır. [saati: 2]
6. Coğrafya:
Osmanlı memleketlerinin iktisadî coğrafyası. Osmanlı
memleketlerinin tabii durumu ayrıntılı olarak tekrar edilmekle
beraber Avrupa ve Asya ve Osmanlı Afrikası'nın ayrı ayrı tabii
teşekkülatı, jeolojik durumu, iklimi, deniz ticaretinin
ehemmiyetine göre Osmanlı denizleri ve sahilleri hakkında
ayrıntılı bilgi verilecek ve siyasi durumu tekrar edilecektir.
Osmanlı memleketlerinin tarım bölgeleri, tarım iklimleri, toprak
tabiatı, ziraat çeşitleri, hayvanları, ihraç sanayii, imalat sanayii ve
kısımları. Sınaî mahsuller, fabrika ve tezgahları, nakil vasıtaları
ve çeşitleri, mübadele vasıtaları. (Kredi kurumları ve gümrükler
hakkında malumat verilecek ve harita çizdirilecektir.) [saati: 2]
7. Kimya:
Organik kimya. [saati: 2]
8. Hikmet:
Işık ve elektrik kısımları. [saati: 2]
9. Fenn-i mihanik: [saati: 2]
10. Tabii ilimler:
Hayvanlar ilmi (Fizyoloji anatomi ile beraber) [saati: 2]
11. İktisat:

SEKİZİNCİ SENE:
Haftada 23 ders.
1. Yazı Usulü ve Edebiyat:
Resmî ve hususî her nevi mevzu üzerine yazı yazdırılacak ve
edebî tahliller yaptırılacaktır. [saati: 2]
2. Dinî ilimler:
Şer'î ahlak. [saati: 1]
3. Tarih:
Tarihî maksatlar. [saati:3]
4. Riyazî Malumat:
Hesap, cebir ve tatbikatı. Bankalar Muamelatı. Hendese ve
üçgenler ve mihanik derslerine ait çeşitli tatbikat. [saati: 1]
5. Kozmografya.
6. Elektrik tatbikatı:
Telgraf ve telefon. [saati: 2]
7. Kimya:

38
Analitik kimya. [saati: 1]
8. Hukukî Malumat:
[saati: 1]
9. Arapça:
Geçen seneki tertibe devam edilecek, marifetullah ve ahlaka
dair bazı âyet-i kerimeler tefsir ve tercüme ettirilecektir. [saati: 2]
10. Fransızca:
Manuel De Politesse De la Jeunesse adlı kitap okutturularak
izahat talep olunacağı gibi bir taraftan da edebî, ictimaî, iktisadî
mevzular üzerine redaksiyon yaptırılacak. Bu sınıfta Gramer
Berlic (üçüncü kısım) ikmal olunacaktır. Yazılı ve sözlü. [saati:
3]
11. Maliye Usulü.
[saati: 1]
12. Defter Usulü:
[saati: 1]
13. Sağlık koruma.
[saati: 1]
14. Nebatlar ilmi ve yer tabakaları.
[saati: 1]
15. El işleri, daktilografi. [saati: 2]

Bu program dairesinde tedrisat icrasına ve semeresinin


görülmesine başlanmış iken iki üç sene sonra idare ve tedris
meclislerinde bazı değişimler ve Dârüşşafaka'yı bu gayesinden
saptıracak bir takım teşekküller vücuda gelmekle mektebin
gayesi başka bir mecraya sevk edilmiş ve okuldan mezun
olacakları münhasıran muallim olmaları esası kabul olunarak
tahsil müddetinde ve programlarda bir takım tadilat yapılmıştır.
Bu tadilat cümlesinden olarak öğrenim süresi sekiz seneden
on seneye çıkarılmış ve son sınıflara öğretmen mesleklerine ait
bazı özeldersler ilave olunmuştur. Memleketin öğretmene olan
ihtiyacı göz önüne alınınca bu gayede de bir dereceye kadar
isabet iddia olunabilirse de geçmiş dönemlerde yetişmiş
Darüşşüfaka mezunlarının memlekete ifa ettikleri çeşitli
hizmetler karşısında gayenin bu suretle sınırlı ve muayyen bir
maksada hasredilmesi Cemiyetin asıl amaçlarıyla uzlaşır
görünmediğinden şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da
Dârüşşafaka mezunlarının diğer mesleklerden de feyiz alarak
istidatlarına göre memleketin ilmî, idarî, iktisadî bütün
sahalarında varlıklarını göstermeleri daha muvafık görülmüş ve

39
birçok toplantılarda hararetli müzakere ve münakaşalardan sonra
yine devre tatbikatına geri dönülmesi kabul olunarak tahsil
müddeti eskiden olduğu gibi sekiz seneye indirilmiş ve
programlarda da tabiatıyla ona göre tadilat icra edilmiştir. 25
Mektebin halihazırına gelince: Harp ve mütareke devirlerinin
umumî çalkantısından az çok etkilenen Dârüşşafaka millî
idarenin kuruluşu müteakip hükümetçe kabul ve tatbik edilmekte
olan şekilde tedrisata devam ile resmî liselerde olduğu gibi
Dârülfünûn'un muhtelif fakültelerine ve yüksek okullara mahreç
olmak üzere tam devreli lise programlarını kabul etmiş ve
doğrudan doğruya hayat sahasına atılmak isteyen mezunları
teçhize medar olmak üzere lisan derslerine fazla saat tahsis ve
muhasebe usulü, defter usulü ve daktilografi gibi pratik hayatta
yer tutan derslere - teşkilatın temeline zarar vermemek üzere-
ayrıca ehemmiyet verilmiştir.
Aşağıdaki programın incelenmesinden anlaşılacağı gibi 11
senelik tahsilinin Dârüşşafaka'da sekiz senede tatbik ve ikmal
olunabilmesi için mektebin birinci sınıfı ilk mekteplerin dördüncü
sınıfına denk olarak tespit ve tedrisat ona göre tanzim edilmiş,
kabul sınavları da bu esas üzerine icra edilmekte bulunmuştur.
Mektebin programları Maarif Vekaleti Müdürler Encümenince
incelenerek tam devreli lise derecesinde olduğu anılan encümenin
25Dârüşşafaka'da hem lise programı uygulandığı, hem de öğretim
süresinin sekiz seneye indirildiğini söylemekle çelişkiye düşüldüğü
kanısına kapılınmamalıdır. On bir senelik lise tahsilinin Dârüşşafaka'da
sekiz senede verilebilmesi için Cemiyyet-i Tedrîsiyyece buna şu çare
bulunmuştur:
Sekiz senelik Dârüşşafaka'yı mevcut tahsisatı ile idarede bile müşkülat
çekildiği ve arz olunan sebepler dolayısıyla lise programının tatbiki de
zaruri bulunduğu için her sene mektebe alınan talebe haricinde ilk
mekteplerde üç, dört sene okumuş çocuklar arasından yarışma ile
ayıklanarak lise tedrisatının kalan kısımlarının sekiz senede
Dârüşşafaka'da takip ve ikmali suretiyle lise programı Dârüşşafaka'nın
esas ve gayesiyle telif olunmuştur. Sadece bütçe dolayısıyla tatbik
edilen bu usulün bir mühim faydası da olmuştur ki o da her sene
Dârüşşafaka'ya girmek için müracaat eden en az beş, altı yüz çocuk
arasından gerek zekaca gerek sıhhatçe tahsile en çok kabiliyeti olanların
alınmasına imkan vermiş olmasıdır. Halbuki hiç okumak yazmak
bilmeyen çocuklar alındığı zamanlarda bunların bir kısmının iki üç sene
tecrübeden sonra lise tahsilini takibe kabiliyetleri olamadığı
anlaşılmakta ve bundan dolayı ihtiyâr olunan masraf ve emek heder
olmakta idi. Şimdi bu mahzur bertaraf olarak daha işin başında
Dârüşşafaka'ya seçkin öğrenci alınmasına çare bulunmuştur.

40
29 Eylül 1340 tarihli ve 232/6 numaralı kararıyla onaylanmıştır.
Böylece Dârüşşafaka mezunları Dârülfünûn ve şubeleri ile
yüksek okullara - Maarif Vekaleti'nin resmî liseleri mezunları
gibi- sınavla kayıt ve kabul edilmektedir.
Bugün Dârüşşafaka'da uygulanan lise programı ve derslerin
son dağılımı aşağıda olduğu gibidir.

LİSE SINIFLARI

İlk Tedrisat Birinci sınıf: İkinci sınıf:


Kıraat(Okuma) 2 2
İmla 1 1
Tahrir 2 2
Sarf (Gramer) 1 1
Yazı 1 1
Kur'ân-ı Kerim 2 2
Hesap 3 2
Hendese 1 2
Fransızca 2 3
Tarih 1 1
Coğrafya 2 2
Din Dersleri 1 1
Malumat-ı vataniye
(Yurt Bilgisi) 1 1
Tabiat Tetkiki 2 2
Resim 1 1
El İşleri 1 1
Kaligrafi 1 1
Musiki 1 1
Terbiye-yi Bedeniye
(Beden eğitimi) 1 1
Toplam 27 28

Birinci Devre (Orta Mektep)


III. Sınıf IV. Sınıf V. Sınıf
Türkçe ve Edebiyatı 6 5 4
Fizik 0 2 2
Kimya 0 1 2
Resim 1 1 1
Hesap, Cebir 3 2 3
Hendese, Resm-i hattî 2 2 1

41
Fransızca 5 5 5
Tarih 2 2 2
Coğrafya 2 1 1
Din Dersleri 1 1 0
Malumat-ı vataniye 0 1 1
Hayvanat 2 0 0
Nebatat 0 1 0
Fizyoloji ve Hıfzıssıhha 0 0 2
Musiki 1 1 1
Terbiye-yi Bedeniye 1 1 0
Atelye 1 1 1
Laboratuvar 1 1 1
Toplam 28 28 27

İkinci Devre VI.sınıf VII.sınıf VIII.sınıf


Türkçe ve Edebiyat 3 3 2
Fizik 2 2
3
Kimya 2 2
3
Resm-i hattî 1 1 1
Cebir 2 2
2
Hendese 3 2 2
Fransızca 5 5 5
Tarih 2 2
2
Coğrafya 1 1 1
İlm-i kelam 0 0 1
İctimâiyat 0 0 2
Teşrih-i hayvanî 2 2
0
Teşrih-i nebatî 1 1
0
Arziyat 0 1
0
Mihanik(Mekanik) 0 0 2
Kozmografya 0 0
1
Müsellesat 0 2 0

42
Arabî (Arapça) 2 2
0
Farisî (Farsça) 1 1
0
Felsefe 0 2
3
Laboratuvar 2 1 2
Toplam 29 30 30

Her ders müddeti 50 dakikadır.

43
DÂRÜŞŞAFAKA'YA TALEBE KABUL ŞARTLARI

Mektebin birinci sınıfına alınacak öğrenciler için şartlar


aşağıda olduğu gibidir:
1. On yaşından aşağı, on ikisinden yukarı olmamak.
2. Anadan, babadan yahut yalnız babadan mahrum olmak
(Müsabaka imtihanında yekün itibarıyla eşit numara alanlar
içinde anasız ve babasızlar tercih olunur).
3. İlk mekteplerin en az dördüncü sınıfına yükselenlerle o
derece tahsil gördükleri imtihanla sabit olanlar arasında yapılacak
müsabakayı kazanmak.
4. Hastalıklardan salim ve bünyesi tahsile müsait bulunmak.
Bu şartlar her sene talebe kabulü zamanında gazetelerle ilan
olunarak tayin edilen müddet zarfında müracaat edenlerin
imtihanları muallimlerden mürekkeb bir heyet huzurunda icra ve
en ziyade muvaffak olanlar mektebe kabul edilir. Böylece eşit
derecede kabul şartlarını haiz olanların adedi Cemiyetçe mektebe
kabulü kararlaştırılan adetten fazlaya baliğ olursa aralarında kura
çekilir.
Çok sıkı bir tarafsızlıkla tatbik edilmekte bulunan bu şartlara
göre Dârüşşafaka'nın zeki, istidatlı ve istikbal için her yönüyle
ümit veren vatan yavrularını toplayan bir talebe yurdu
mahiyetinde mevcudiyetini muhafaza etmekte bulunduğu
sonucunu çıkarmak pek tabiidir.

44
DÂRÜŞŞAFAKA'NIN ESKİ VE YENİ TERBİYE
SİSTEMLERİ

Dârüşşafaka sinesine aldığı ve memleketine yararlı birer üye


olarak yetişmelerini üstlendiği ve tekeffül ettiği talebesine
mektebin dahil ve haricinde ana baba kanatlarını açmaktan geri
durmamış ve kendileri bir aile hayatı zevkini verecek tarzda ruhî
ve idarî bir terbiye tatbik etmekte bulunmuştur. Kuruluşundan
beri Dârüşşafaka emsaline nazaran zapturaptı sıkı, fakat
muntazam bir mektep olmak üzere meşhur olmuştur. Mektep
idaresinin 45 sene evvel dahilde ve hariçte talebenin hareketleri
ile ne derece alakadar olduğunu göstermek için mektebin eski
hatıratına ait olarak Ahmed Rasim Bey'den bir sayfayı aşağıda
naklediyoruz:
"Dârüşşafaka'da her izin günü büyük divan günüdür. Öğle
taamından evvel bütün sınıflar resmî urbalarını giymiş oldukları
halde divanhanede sıra ile, intizam ile toplanır, müdürün
vürûduna muntazır bulunurlar. Müdür odasından çıkınca talebe
tarafından selamlanır. Bunu müteakip müdür şu tenbihatta
bulunurdu: Yollarda velisiz gezilmeyecek; ön düğmeler çözük
olmayacak; toka belde bulunacak; kahve, gazino, çalgılı yerler;
tiyatro, Karagöz, Orta oyunu gibi münasebetsiz mahallere
gidilmeyecek; zinhar, zinhar Galata ve Beyoğlu tarafına
geçilmeyecek; hanesinin yolu burada olanlar için bir defaya
mahsus olmak üzere geçilip avdet edilecek. Sokaklarda durup
eğlenmek, dükkanlara girip çıkmak şediden yasaktır. Hilafında
hareket edenler darben, hapsen mücazat göreceği gibi üç aydan
altı aya kadar izinsiz kalır. 26 Tekerrürü halinde tard edilir. Her
efendi mektebin haysiyetini gözetmeyi boynuna borç bilmelidir.
Sokaklarda oynamak, ata, merkebe binip koşturmak, salıncak
kurulan yerlere gitmek yasaktır. Mektebe gelirken para, çakı,
gazete getirmeyeceksiniz. Hariçte mahalle çocuklarıyla,
kıyafetsiz ve mektepçe tanınmayan kimselerle beraber bulunmak
şiddetle memnûdur. Hariçte bir sınıf diğer bir sınıf efendisiyle
gezemez. Hariçte bir efendi kendi sınıfında bile olsa diğer bir
26Eski nizamname mucibince tali ayda bir defa perşembe günleri öğle
vaktinde cuma günü akşamına kadar mezun olurlardı. Bir ay içinde ya
derslerden yahut hal ve hareketinden izinsiz kalan bazı talebe üç, dört
ayda bir ve ancak Ramazan ve bayram gibi özel günlerde izine
çıkabilirdi.

45
efendinin evine gidemez, orada kalamaz, yatamaz. Kardeş
olanlar müstesnadır. Sokakta tesadüf ettikçe muallim efendilere,
mektep zabitlerine, meclis âzalarına usulü vechile temenna
edilecektir. Her çocuk yedinci sınıfa terfi etmedikçe hariçte
velisiz gezemez. Yalnız gezerse ve ceketinin düğmelerini
çözerek ve tokasız görülecek olursa üç defaya kadar izinsiz
kalacaktır. Yedinci ve sekizinci sınıf efendileri izin günleri
serbest çıkarlar. Hiç kimsesi olmayanlar izin günleri mektep
hademesinden yahut mubassırlardan biri nezaretinde olarak
harice çıkıp gezeceklerdir."
O zamanın halet-i ruhiyesine göre verilen şu talimatın bugün
için lüzumsuz veya uygulanamaz olan cihetleri şüphesiz tarihe
karışmış olmakla beraber bugün dahi mektep idaresi ciddi bir aile
reisinin evladı üzerindeki nezaret ve murakabesinden farksız
olarak talebeyi mektep dahil ve haricinde teftişten geri
durmamaktadır. Bugünün pedagoji kuralları zapturaptı muhafaza
şartıyla talebeyi hür ve serbest bir hayata hazırlamaya ne kadar
müsait ise Dârüşşafaka talebesi de o kadar bu hayata hazırlanır.
Üstüne hürmet, astına şefkat, akrana nezaket, meşakkatlere
tahammül, azim, kuvvet, iman, derin bir vatan sevgisi hedef
alınan ruhî terbiyenin ana hatlarını teşkil eder.
Eski zamanlarda mektepte tatbik olunan terbiye sistemi cebir
ve baskı esasına dayanırdı. Talebe ayda bir kere izine çıkar, ufak
tefek hatalarla bundan da mahrum kalır, gıdadan, ışıktan mahrum
bırakılır, amirlerinden dayak yerdi. Şüphesiz bu tedhiş sistemi
talebenin sıhhati üzerinde de bir tesir bırakırdı. Dârüşşafaka'nın
halihazırı ile eski halini mukayese için idare heyetinin 1926
senesine ait raporundan aşağıdaki satırların iktibası münasip
görüldü:
"Talebenin ahval-i sıhhiyesi: Talebemizin ahval-i sıhhiyesi
her zamanki gibi mükemmeldir. İstibdat devrinin
Dârüşşafaka'sında talebe sıraca, verem gibi hastalıkların daimî
kurbanı idi. Allah'a şükür bugün bir tek sıracalı ve bir tek veremli
ve müzmin hastalıklı talebemiz yoktur.
Mesaisini geçen seneki raporumuzda övgüyle yad olunan okul
doktorumuz Salim Ahmed Bey'in yorgunluk bilmeyen dikkat ve
itinası sayesinde talebenin en ufak rahatsızlıkları bile
ehemmiyetle takip olunmakta ve ayakta muayene ve tedavileri
icra olunanlara nispeten hastaneye yatırılanlar en düşük düzeyde
kalmaktadır. Bazısı mükerrer olmakla beraber bir sene zarfında
hastanemizde tedavi olunan talebemizin yekunu 48'i tecavüz

46
etmediği ve yalnız altı hastanın sirayet ihtimali dolayısıyla haricî
hastanelere sevk edilerek netice itibarıyla cümlesinin iyileştiği
hastane kayıtlarının tetkikinden anlaşılmıştır.
Hasta olsun olmasın her üç ayda bir bütün talebe muayeneden
geçer. Bu esnada boyları ölçülür. Ağırlıkları alınır ve özel deftere
kaydedilir. Genel zafiyet arazları gösterenler besleyici
yemeklerle ayrıca beslenir, kışın balık yağı içirilir. Hasılı
vehamet melhuz olan hallerin işin başında önü alınır."

47
DÂRÜŞŞAFAKA'NIN MALÎ VAZİYETİ

Dârüşşafaka, başlangıçta hükümet ricali ve millet fertlerinin


yardım ve desteğiyle vücuda gelmiş ve bugüne kadar da yine bu
sayede mevcudiyetini sürdürebilmiş millî bir müessese
olduğundan bu muazzam eseri kuran fütüvvet ve hamiyet sahibi
seleflerimizle nakden yardım suretiyle halen yaşatan bugünkü
haleflerinin isim ve memuriyetlerini ve verdikleri meblağı
Dârüşşafaka tarihçesine kayıt ile milletin zenginlerini böyle bir
hayırlı işe teşvik eden üç beş hamiyetli müteşebbisin ve bu
cümleden olarak ilk kurucu Yusuf Paşa'nın adını bu vesile ile bir
kere daha hayır ile yad etmeyi bir vicdan ve şükran borcu
addettik:

Dârüşşafaka Binasının Masraflarına Karşılık Olmak Üzere


Toplanan
İâne ve Başlıca Bağışçıların İsimleri:

Lira (Altın)
10841 Hükümet tarafından
2000 Mısır Hidivi İsmail Paşa
1000 Maliye Nazırı Mustafa Fazıl Paşa
500 Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa
400 Sadrı Esbak Keçecizâde Fuad Paşa
400 Şûra-yı Devlet Reisi Kamil Paşa
300 Şeyhülislâm Turşucuzâde Ahmed Muhtar Efendi
150 Mecâlis-i Âliye Memuru Mustafa Naili Paşa
100 Dahiliye Nazırı Rüşdü Paşa
100 Bahriye Nazırı Mahmud Paşa
100 Hariciye Müsteşarı Server Efendi "Şehremini
Server Paşa"
100 Viyana Sefiri Halil Bey
50 Namık Paşa
50 Bağdat Valisi Midhat Paşa
40 Cevdet Paşa
40 Rüstem Paşa
350 Zaptiye Müşiri Hüsnü Paşa
30 Şirketi Hayriye Müdürü Hüseyin Hâki Efendi
30 Mecâlis-i Âliye'ye Memur Rıza Paşa
30 Maarif-i Umumiye Nazırı Safvet Paşa

48
30 Ticaret ve Ziraat Nazırı Kabulî Paşa
70 Rüsumat Emini Kâni Paşa
30 Şûra-yı Devlet Üyelerinden Emin Muhlis Paşa
30 Serdarı Ekrem Ömer Paşa
30 Tophane Müşiri Halil Paşa
250 Paris Sefiri Cemil Paşa
25 Mecâlis-i Âliye'ye memur Mehmed Refik Efendi
25 Teşrifatî-yi Hariciye Kamil Beyefendi
25 Meclis-i Âliye'ye memur Mehmed Paşa
25 Tuna Vilayeti Valisi Ömer Paşa
20 Mısır Kapı Kethüdası Mümtaz Efendi
20 Divan-ı Ahkâm-ı Adliye üyelerinden Afif Bey
20 Mabeyin Başkâtibi Emin Bey
20 Serkurnayı esbak Cemil Bey
20 Trablusgarb Vilayeti Valisi Halet Paşa
20 Edirne Vilayeti Valisi Asım Paşa
20 Altıncı Daire Reisi Salih Bey
20 Mektubî-yi Hariciye Pertev Efendi
20 Âmidî Kalemi hülefasından Hakkı Bey
20 Muteberân-ı sarrafândan Muradzâdeler
20 Şûrâ-yı Devlet üyelerinden Subhi Bey
20 İcra Cemiyeti Reisi Ferid Efendi
20 Âmidî Said Efendi
20 Muhacirin Komisyonu Reisi Osman Paşa
20 Beşinci Ordu Müşiri İzzet Paşa
20 Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî üyelerinden İbrahim Paşa
20 " " " Hüsnü Paşa
20 Mekâtib-i Askeriye Nazırı Galib Paşa
20 Nizamiye Muhasebecisi Yusuf Bey
13741 Sair erbab-ı hamiyet taraflarından
verilen. Cem'an yekün
30712

30 bin lira sarfıyla Dârüşşafaka gibi değil o zamana göre hatta


bugüne kadar İstanbul'da aynı neviden bir ikincisi yapılamamış
olan bir şefkat müessesesini yaşatmak için lüzum görülen varidatı
temin hususunda da seleflerin ve bilhassa hükümet ricalinin
unutulmaz hizmetleri geçmiştir.

49
(7) numaralı vesikadan anlaşılacağı üzere mektep açıldığı
sırada masrafı o sene için bir yük 27 kuruş tahmin edilerek karşılık
olmak üzere mülga Maliye ve Adliye Nezaretleriyle Bâb-ı
Seraskerî ve Misafirhane-yi Askerî altlarındaki 108 parça dükkan
Dârüşşafaka'ya terkedilmiştir.
Filhakika ilk senelerde ancak 54 çocuk alındığı ve tedrisat da
Cemiyet âzası ve askerî mektepler muallimleri tarafından fahri
olarak deruhde ve temin edildiği için bu dükkanların iratları
mektebin idaresine kafi gelmiştir.
Fakat seneden seneye yeni talebe kaydedilip diğer sınıflar
açıldıkça tabiatıyla masraf da o nispette artıyor ve ilk gelir
kaynağı masrafları karşılamıyordu.
Artan masraflara karşılık olmak üzere yine ilk senelerde daha
esaslı ve daimi masraf da o nispette gelir kaynakları araştırılarak
"Mülga Yeniçeri Ocağının bölük ve ortalarının mühimmatına ve
fukara-yı taamiyesine meşrûta vakıflar ile hayrat ve bağışlar
yabancı ellere geçmiş mahallerde bulunup mütevellileri mefkud
vakıflar meskenleriı" ve "yangın mahalleri tesviye edilerek
herkesin arsası ve her vakfın hissesi verildikten sonra fazla kalıp
da hiçbir vakfın müstakil olarak malı ve hiçbir arsa sahibinin
hakkı ve hissesi olduğuna hüküm olunamayan arsalar" sanılarak
bedelinin Dârüşşafaka'ya verilmesi ve bu gibi arsalar için
Dârüşşafaka namına senet vermekle yeni bir vakıf tesis edilmiş
olduğu gibi (vesika, numara 9) İzmir vilayetinde Çeşme kasabası
civarındaki Ilıcaların sahil cihetinde hükümete ait arazi ile
denizden doldurularak bunlara ilave edilecek yerler taliplerine
müzayede ile ve parça parça satılarak Dârüşşafaka namına
icaretine raptı kararlaştırılmıştı (Vesika, numara 11) Mamafih
Dârüşşafaka'ya terk ve tahsis olunan bu vakıflardan ancak yangın
zuhurunda, mahlül veya alım satım vukûunda istifade tabii
bulunduğu cihetle ilk senelerde bu vakıflar Dârüşşafaka'ya kan
verici ve yardımcı bir gelir temin edemiyordu.
Gerçi tedrisat ekseriyetle meccanen ifa edildiği için bu
hususta pek o kadar masraf çıkmıyor ve talebenin giyimi ise
hükümetçe İzmit fabrikasından meccanen verildiği için bu
hususta da paraya ihtiyaç görülmüyor idiyse de talebenin

27Eskiden 500 Akçeye bir Kese, 100 000 Akçeye bir Yük, 10 Yüke bir
hazine derlerdi. Kuruş (guruş) ölçü birimi sayıldıktan sonra Akçe yerine
Kuruş kullanılmaya başlanmıştır. Şu halde bir Yük 100 bin Kuruş yani
1000 Liradır.

50
yiyeceği, yegane gelir kaynağı olan 108 adet dükkanın kirasıyla
asla temin edilemiyordu.
Binaenaleyh 1292 tarihinde yani mektebin açılışıyla tedrisata
başlandıktan üç sene sonra kuruculardan Cemal Bey'in himmet ve
delaletiyle anılan sene Martından itibaren Umum Nizamiye Erzak
Ambarı fazlasından ve tasarruflardan hükümetçe ayda 300 kıyye
(okka) pirinç, 70 kıyye sadeyağ ve günde yetmiş kıyye ekmek ve
70 kıyye et tahsis ve i'ta edilmiştir.
Yukarı sınıflar açıldıkça bu erzak da ihtiyaca kifayet
etmemeye ve yine idare hususunda müşkülat çekilmeye başladı.
1300 tarihinde ilk kuruculardan eski sadrazam Said Paşa
Dârüşşafaka'ya gelip (Vesika, numara 10) mektebin idare tarzına
yakından müttali olduktan ve bilhassa iaşede çekilen müşkülatı
gördükten sonra tanzim etmiş olduğu raporu hükümete takdim
ederek hem Dârüşşafaka'nın talebe kadrosunu dört yüze iblağa
hem de iaşe işinde çekilen sıkıntının giderilmesine delalet etmiş
ve bunun üzerine Nizamiye Erzak Ambarından verilmekte olan et
384, ekmek 990, pirinç 2304 ve sadeyağ 450 kıyyeye çıkarılmış
ve daha sonraları mektebin yakacak gibi bir kısım ihtiyaçları da
Hazine-yi hâssaca deruhde edilmiş olduğundan mektebin idaresi
bir dereceye kadar temin ve ıslah edilebilmiştir.
Mamafih seneler geçtikçe ihtiyaçlar artıyor ve yeniden bazı
çareler aranıyordu. Bir aralık kuruculardan Gazi Ahmed Muhtar
Paşa'nın teşebbüsü ve muallimlerden İskender Efendi'nin
muhaberat ve müraselata delaleti ile Hindistan'dan bir miktar iâne
celb edilmiş olduğu gibi nizamnamesi icabınca Cemiyet-i
Tedrisiyye'nin reisi bulunan vaktin sadrazamları da fırsat
düştükçe zenginleri ve hükümetle iş yapan ecnebileri
Dârüşşafaka'ya yardıma teşvikten geri durmazlardı.
Bu cümleden olarak Cevad Paşa'nın sadrazamlığı zamanında
bazı ecnebilere Türkiye'de imtiyaz ve inhisar verildiği sırada
Dârüşşafaka için de bir miktar iânede bulunulması tavsiye
olunduğu gibi 1316 tarihinde vaktin hükümdarının yirmi beşinci
yıldönümü kutlanırken her şirket ve idare bir hediye takdim
etmek isteyerek İstanbul Havagazı Şirketi de bu maksatla
hükümete müracaat ettiği zaman hediyeye mukabil
Dârüşşafaka'nın havagazıyla aydınlatılması kendisine tavsiye
olunmuştur. Bu tavsiye üzerine şirket 350 Lira harcayarak
Dârüşşafaka'yı havagazıyla aydınlatmış ve üç ay aydınlatma
parası almadığı gibi üç aydan sonra da evvelce petrol ile
aydınlatma hususunda mektepçe ne miktar masraf yapılıyorsa,

51
havagazı yandığı zaman da o miktar meblağın alınmasına
muvafakat etmiştir.
Yine bu cümleden olarak 1318 senesinde Susurluk (Su
Sığırlık) Deresi'yle o civarda diğer derelerde vapur, şilep, duba
işletmek üzere Dilaver Paşazâde Rauf Bey'e 61 sene müddetle
imtiyaz verildiği sırada imtiyaz sahibinin her sene Dârüşşafaka'ya
30 Altın vermesi mukavelenameye derc edilmiştir.
İşte bunlardan başka aşağıya derc olunan cetvelde görülen
iâneler bu suretle riyaset makamının ve Dârüşşafaka'yı himaye
edip sahip çıkan diğer hükümet ricali ve hamiyet erbabının
himmet ve yardımlarıyla temin olunmuştur:

458 Mekâtib-i müslime atiyyesi bakiyyesi olarak Maarif


Nezareti'nden 21 Temmuz 1306 tarihli tezkire-yi sâmiye ile.
216 Kasaba Demiryolu imtiyaz sahibi Mösyö Nakelma Keres
tarafından 18 Temmuz sene 310
54 Madam Zafiro Polo namına Mösyö Leonidas tarafından
i'tâ ve 20 Nisan 311 tarihli tezkire-yi sâmiye ile mektebe irsal
olunan
54 Baron Edmond De Roçild'in vekili Mösyö Şayd
tarafından.
55 Ahmed Vefik Paşa merhumun haremi hanım tarafından
28 Şubat 312
285 İran Şahı Muzafferüddin Şah tarafından. 1 Teşrini evvel
316
216 Beyrut'ta mutavattın Cezayir hanedanından Hacı Hüseyin
Beyzâde
Mahmud Bey tarafından 4 Mayıs 316
30 İngiliz nisvanından Madam Louise tarafından 8 Mart 317
50 Kuruculardan Gazi Ahmed Muhtar Paşa tarafından.
3358,28 Maarif Nazırı Emrullah Efendi delaletiyle.
837,20 Glasgow talebe-yi İslâmiyyesi tarafından toplanıp
hükümet
tarafından gönderilen.

1313 senesinden sonra ilk kurucular ve Cemiyet-i Tedrisiye


âzası tarafından zorunlu olarak terk edilerek yalnız bir müdürün
idaresine tevdi edilmiş olan Dârüşşafaka'nın talebe kadrosu belirli
sınır olan 400'den 700'e çıkarılmış fakat gelirlerin de o nispette
arttırılamamış olmasından dolayı talebenin iaşesi ve giydirilmesi
hususlarında çok müşkülat baş göstermişti. Sırf bu bakımsızlık ve

52
idaresizlik yüzünden mektebin idaresi 1319 tarihinde Maarif
Nezaretine intikal ettiği zaman nezaretçe Dârüşşafaka'nın
hükümetin diğer yatılı mektepleri gibi idare ve iaşesi ve fahrî
muallimlere de maaş verilmesi cihetine gidilerek bundan dolayı
bütçe açığı bir misli artmış ve tabiatıyla bu açık Maarif
bütçesinden kapatılmıştır.
(12) numaralı vesikaya nazaran 1321 senesinde
Dârüşşafaka'nın esas gelirleri, 469199 ve masrafları ise 1053444
Kuruştan ibaret olup denge hesapları sırasında ortaya çıkan
594244 Kuruş bütçe açığı Maarif veznesinden tediye olunmuştur.
Mamafih evvelce bir müdür ve bir muavin ve üç beş mubassır
ve büyük kısmı fahrî muallim ile idare olunan Dârüşşafaka
kadrosu Maarif idaresinde bulunduğu sırada birçok memurlar ve
seneden seneye maaşları artan muallimlerle idare olunmaya
başladığı için bütçe açığı gittikçe artarak Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye'nin 1325 tarihinde mektebi tesellüm ettiği zaman
859000 Kuruşa baliğ olmuştu.

***

Buraya kadar verilen izahatı hülasa edersek şu neticeye vasıl


oluruz: Dârüşşafaka'nın açılışından 1319 (1903)'de Maarif
idaresine geçtiği tarihe kadar yıllık geliri dört, beş bin lirayı
geçmezdi. Et, ekmek, pirinç gibi bazı ihtiyaçların Nizamiye
Erzak Ambarı'ndan ve yakacak türünden olan bir kısmının da
Hazine-yi Hâssa'dan temin edilmekte olması mektebin bütçesini
dengelemeye ve bütçesini muhafazaya çok medar olurdu.
Bundan başka ilk devre tedrisatın askerî mekteplerin
muallimleri tarafından fahrî olarak deruhde ve ifa olunması ve
sonraları bunların yetiştirdiği Dârüşşafaka mezunlarının menşe-yi
feyizlerinde kezâlik fahriyyen muallimlik etmeleri tedrisat
masrafını hayliden hayliye tenkîs ediyordu.
O devirlerde tedris ücreti yalnız bir kısım dinî ilimler ve lisan
muallimleri gibi mahdut zevata münhasır gibiydi. Yalnız ufak
rütbeli zâbitlerden muallimlik edenlere araba parası namıyla her
gelişte birer Mecidiye verilirdi. Dârüşşafaka mezunları kendi
mekteplerinde muallimlik etmeyi bir hamiyet ve şükran borcu
bildiklerinden birçok dersler de bu suretle mezunlar tarafından
tedris edilir ve gündüz derse devamlarına resmî meşguliyetleri
mani olan mezunlarla diğer bazı muallimler mahalle aralarındaki

53
karanlık ve tehlikeli sokaklardan geçmeyi göze aldırarak geceleri
gelip mektepte derslerini verirlerdi.
1319'da Maarif Nezareti mektebe el koyduktan sonra resmî
mektepler usul ve talimatını aynen Dârüşşafaka'ya da tatbik
ettiğinden fahrî muallimlik kaldırılmış ve mektep bütçesi he bu
yüzden hem de yeni tayin olunan birçok memurlardan dolayı
birdenbire kabarmıştır.
Türkiye'de hükümet şeklinin meşrutiyete dönüşmesinden ve
ilk defa her idare ve nezaretin masrafları bir bütçe ile tayin ve
tahdit edildikten sonra yukarıda ismi geçen idarelerce özel olarak
Dârüşşafaka'ya vaki olan yardımlar kesilerek mektebin idaresi
kendi gelirlerine ve bir de Maarifçe verilmekte olan yıllık 6000
Liraya inhisar etmişti.
1325 senesinde mektebin idaresi Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyyece deruhde olunduğu zaman evvelce olduğu gibi
tedrisatın fahrî bir surette ifası kabil olamamakla beraber
mektebin kendi gelir kaynaklarıyla idaresine de imkan
görülemediğinden buna başka bir çare bulmak zaruret halini
almıştı. Esasen Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin tekrar tesis
ve ihyasını mûcib olan âmillerden biri de budur.
Cemiyet mektebin idaresini deruhde ettikten sonra bir taraftan
yeni yeni âza kaydı suretiyle taahhütleri arttırmaya çalışmakla
beraber hükümet ve mürüvvet ve hamiyet sahipleri nezdindeki
teşebbüslerine de canlılık kazandırarak o âna kadar işgal edilen
dükkanların kira bedeli olmak üzere Hazine-yi Maliye'den
verilmekte olan meblağı bir miktar arttırdığı gibi Maarif
bütçesinden Maliye bütçesinde "Hayır kurumlarına yardım"
faslına nakledilmiş olan 6000 Lirayı da 8000 Liraya iblağ
ettirebilmiştir.
Bu suretle Hazine-yi maliyeden tahsis edilen meblağlar ve
mektebin irat ve akarından alınan dört beş bin Liraya varan âza
taahhütleri ile Cihan Harbinin zuhuruna kadar Dârüşşafaka
dengeli bir bütçe ile idare olunmuştur. Hatta harbin zuhurundan
evvel mektebin onbin küsur altın raddesinde bir ihtiyat akçesi
birikmiş bulunuyordu.
Bu ihtiyat akçesiyle mektebe esaslı bir irat almak tasavvur
olunduğu sırada mektebin tamire muhtaç olduğu söz konusu
olarak o zaman Cemiyet-i tedrisiyye-yi İslâmiyye reis
vekilliğinde bulunan mülga Evkaf nazırı ve şeyhülİslâm Hayri
Efendi merhumun teklif ve teşvikiyle yirmi bin altın kadar tahmin

54
olunan tamirat bedelinin mektepçe ve diğer yarısı Evkaf
bütçesinden sarf olunmak üzere tamirata başlanmıştır.
Mektebin ihtiyat akçesiyle bir kısmı tamir ve bahçenin bir
tarafına yeniden bir jimnastik mahalli inşa edilmiş ise de kalan
kısmın tamiri sırasında Umumi Harbin çıkması ve uzun sürmesi
Devlet ve Evkafça bilumum inşaatın tehirini icab ettirdiğinden
Dârüşşafaka tamiratı da bu yüzden ikmal edilememiştir.
Harp zuhur etmemiş ve Hayri Efendi Evkaftan ayrılmamış
olsaydı o âna kadar Dârüşşafaka'ya ettiği hizmet ve yardımlara
nazaran tamirat işini de en iyi şekilde sonuçlandıracağı
şüphesizdi.
Harbin zuhurundan 1332 senesine kadar geçen müddet
zarfında iaşe müşkülatı hükümetçe bir dereceye kadar
karşılandığı halde harbin sonlarına doğru Dârüşşafaka da diğer
müesseseler gibi çok darlık çekmiştir. Çünkü harbin devamı
mevcut müşkülatı her an için birkaç misli arttırıyordu.
Hayırlı bir barışı bekleyerek bir miktar yardım toplanarak
müşkülat içinde bu devirler atlatılmış ise de harbin, dahil
olduğumuz devletler heyetinin mağlubiyetiyle neticelenmesi ve
bilahare İstanbul'un İtilaf kuvvetleri tarafından işgali dolayısıyla
bu gibi millî ve İslâmî müesseselerin 1334 senesinden sonra
hamisiz kalmış olması mektebin mali durumunu harp
senelerinden daha elim bir vaziyete düşürmüş olduğundan bu
yarım asırlık milli müesseseyi yaşatmak için her tarafa baş
vurulmuş ve mesut inkılabımızın inkişafı tarihi olan 1338
senesine kadar geçen zaman zarfında hükümetin, Evkafın, millî
müesseselerin yardım ve desteğine müracaat edildiği gibi hamiyet
ve fütüvvet sahiplerinden bağış olarak destek görülmüştü.
Aşağıdaki cetvelde yardımların miktarıyla kimler tarafından
verildiği gösterildiğinden burada başkaca tafsilat vermeye lüzum
görülmemiştir.

Bağış Miktarı (Lira) Bağış Yapanın İsmi

1332 Senesi
500 Tüccardan Rafael Kamhi Efendi
500 Tüccardan Manizâde Hacı Hüseyin Efendi
100 Arslan Fresko Ticarethanesinin Viyana'daki
vekilleri
--------
1100

55
1333 Senesi
190 Karahisar'da vefat eden Hacı Ahmed Efendi'nin
malının üçte biri.
500 Tüccardan İlyas Bey
500 Donanma Pazarı müdürü Kemal Bey
500 Ebranoszâde Ahmed Sırrı Bey
200 Tüccardan Değirmenciyan Efendi
300 Milli Mahsulat Şirketinden
500 Hayır sahiplerinden ismini bildirmeyen bir zat.
1300 Dahiliye Nezaretinden
1000 Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa
1000 Hayır sahiplerinden ismini bildirmeyen bir zat
1000 Bahriye Nazırı Cemal Paşa
500 Sapancalı Baki Bey
5000 Enver Paşa
300 İstanbul Evkaf Müdiriyetinden
16576 Trablus evlad-ı şühedası iânesinden
(Harbiye Nezareti vasıtasıyla)
250 Zûr sancağında Dilim kazası ahalisi tarafından
500 Tüccardan Habib Bey
------
30116

1334 Senesi

500 Bayramzâde Hakkı Bey


500 Tüccardan Habib Bey
500 İtibar-ı Milli Bankası üyelerinden Sarim Bey
250 İtibar-ı Millî Bankası üyelerinden Mahmud Nedim
Bey
100 Mektep hamamının tamiri için Evkaftan
100 İtibar-ı Millî Bankası üyelerinden Sason Efendi
150 Ebranoszâde Ahmed Sırrı Bey ve Rize mebusu
Ziya Molla Bey
1000 Sabık mebuslardan Karasu Efendi
1147,50 İsmail Cebbarzâde Bey ve diğer tüccar
tarafından
150 Mektep mutfağının tamiri için Evkaftan
-----------
4397,50

1335 Senesi

56
14,18 Bayezid'de Mevedde Kıraathanesi Sahibi
90 Mektebe odun alınmak üzere tüccardan Mâhî Bey
30 Babilhavz Müessesesi namına Mister Pit
40 Sebze müteahhidi Hristo Efendi
9506 Milli Mahsulat Şirketi 334 senesi temettüatından
bir cihet-i hayra sarfedilmek üzere iki defada.
40 Sapancalı Baki Bey
163,20 Ekmek bedeli olarak Maliyeden
300 Gazi Evranos Bey ahfadından Rukiyye Hanım
220,41 Ekmek bedeli olarak Maliyeden
1484,50 Heyet-i faale delaletiyle tüccardan
toplanan.
522 Heyet-i faale delaletiyle tüccardan toplanan.
214,83 Ekmek bedeli olarak Maliyeden
500 Müteahhitlerden Zeki Bey haremi Adalet Hanım
50 Müteahhitlerden Zeki Bey
1468 Mektebe aynen teberru edilmiş bulunan erzak
bedeli
493,60 Mektepte elektrik tesisatı için Evkaftan
100 Merhume refikası namına Hekimbaşızâde Doktor
Muhyiddin Bey
100 Necmeddin Molla Bey
10 Hafız Şevket Bey
208,80 Ekmek bedeli olarak Maliye'den
100 Kereste tüccarından Musa Reiszâde Ahmed Bey
100 Duhan Osmanlı Şirketi
100 Tüccardan Hacı Mustafa Efendi
250 Ticaret Şirketi
----------------
16105,50

1336 Senesi

20 Tüccardan Asım ve Tevfik Beyler


5 Gümrükçü İsmail Efendi
50 Manifatura tüccarından Ali Rıza Bey
100 İstanbul Cemiyet-i Hayriyyesi
50 Said bin Cebbâre Bey
50 Duhanîzâde İbrahim Bey
10 Türkiye Milli Sigorta Şirketi
20 Kereste Tüccarından Murad Bey

57
100 Cemiyet-i Tedrisiyye üyelerinden Prens Hayreddin
Bey
305 Mektebe aynen teberru edilmiş bulunan eşya
bedeli
18 Kiracılardan Adnan Bey
53 Merhum Esad Bey validesi Emine Hanım
2000 Esnaf Cemiyetleri temettülerinden olarak mülga
Evkaf Nezaretinden
2000 Milli Mensucat Şirketi fazla-yı gılâtından
300 Milli Mahsulat Şirketinden
20 Şirketi Hayriye meclis idaresi üyelerinden Talat
Bey
50 Şirketi Hayriye müdürü Ali Bey
---------------
5151

1337 Senesi

50 Talebeye helva pişirilmek üzere Hacı Emin Efendi


kerimesi Züleyha Hanım
50 Avukat Kemal Bey
50 Manifatura tüccarından Ali Rıza Bey
15 Manifatura tüccarından İsmail Bey
200 Gazi Paşa Hazretleri Valideleri Hanımefendi
94 Zeytinzâde Efendi
17 Bir zat
5 Bir zat
---------------
481

1338 Senesi

25 Manifatura tüccarından Ali Rıza Bey


25,20 Hatab müteahhidi Rasim Bey
50 Müşir Fuad Paşa
20 Rüsumat Kalem-i mahsus müdürü Niyazi Bey
40 Tenezzüh Vapuru büfecisi
160 Kiracılardan Bakırcı Kamil Ağa
50 General Pelle refikası.
50 Kaplan Terzihanesi sahibi Recep Bey
5 Umur-i Maliye müfettişi Vefik Bey
100 Standard New York Gaz Şirketi
---------------

58
525,20

1339 Senesi

5 Sirkeci'de Brokar İsmail Efendi


200 Berlin eski sefiri Mahmud Muhtar Paşa
50 Bursa Türk Ocağı namına Doktor İzzet Bey
100 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
1000 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
1210 Türk Çalıştırma Derneği namına Cemiyet-i
Tedrisiyye
üyelerinden İhsan Paşa ve Kemal Bey
1110 Türk Çalıştırma Derneği namına Cemiyet-i
Tedrisiyye üyelerinden İhsan Paşa ve Kemal Bey
149,57 Binbaşı Hâfi, İsmail, Yüzbaşı Nafiz
Beyler
200 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
100 Standard Oyil Gaz Şirketi
5 Hacı Şakir Efendizâde Hacı Mustafa Bey
50 Etuval Romen Gaz Şirketi
50 Tramvay ve Tünel Şirketi
18 Hafız Yunus Bahri Efendi
300 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
100 Şehbal Fotoğrafhanesi sahibi Hüseyin Rüşdü Bey
300 Mısır Evkaf Nazırı Ahmed Şefik Paşa
----------------
4947,57

1340 Senesi

300 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit


125 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
100 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
150 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit

1341 Senesi

100 Avukat Hasan Seyfi Bey


150 Babil Havz Müessesesi namına Mister Pit
10 Manifatura tüccarından İsmail Hakkı Bey
300 Manifatura tüccarından İsmail Hakkı Bey
30 Telefon Şirketi
200 Babil Havz Müessesesi namına Mister Favel

59
50 Standard Oyil Gaz Şirketi
10 Kurban alınmak üzere Cemiyet-i Tedrisiyye
üyelerinden Hacı Cemile Hanım
10 Yağ Tüccarı Mustafa Asım ve Kazım Beyler
----------------
860
Genel toplam: 6 435 877

Mamafih bu teşebbüslerle de Dârüşşafaka'nın ihtiyacı temin


ve tatmin olunamıyordu. Çünkü Harbi Umumiden evvel yıllık 9,
10 bin altın lira ile idare olunabilen mektep bütçesi harp ve
mütareke senelerinden sonra tahassül ve tebeddül eden hayat ve
iktisat şartları dolayısıyla ve altın ile kağıt para arasındaki fark
icabınca hiç olmazsa on misli yani 90, 100 bin lira olmalıydı.
Halbuki sarfolunan mesaiye rağmen gelirler ancak beşaltı misli
arttırılabilmişti. On senelik tahsilat ve sarfiyat yekûnunu gösteren
şu:

Muhammenât
Gelirler Masraflar Fazlası Açığı
Senesi
16602 31761 15159
1333
60154 53250 6904
1334
25104 42909 17820
1335
58403 59121 718
1336
53490 51779 1711
1337
63249 63218 3
1338
46190 51430 5245
1339
60871 69302 8431
1340
73775 66456 7319
1341
72601 75771 3170
1926

60
Tahakkukat
46202 29087 17115
1333
24974 34699 9725
1334
49389 41381 8008
1335
31943 40373 8430
1336
34929 37316 2387
1337
40707 47006 6299
1338
56948 45135 5813
1339
63271 69251 5980
1340
62441 64340 1799
1341
77303 59955 17348 192628

Hülasa ispat eder ki hiçbir senenin ne muhammenatında, ne de


tahakkukatında isabet edilememiş, daha doğrusu cereyanına
kapılmış olduğumuz fevkalade vakalar memleketin her şeyini alt
üst ettiği gibi Dârüşşafaka bütçesini de dengesiz bir hale
getirmiştir.
Bu hesap hülasası seneden seneye artan ihtiyaçlar karşısında
idare heyetlerince sarf olunan mesai hakkında bir fikir verebilir.
Bu ihtiyaç ve zaruret senelerinde cemiyetin ihtiyat akçesi ve bazı
tahvilleri sarf edildiği gibi yukarıda mevzui bahis edilen 64 000
küsur lira iâne ile bütçe açığı kapatılmış ve yine bu sırada
Cemiyet-i tedrisiyyenin imdadına senelerden beri tartışmalı olup
bir türlü sonuçlandırılamayan bir alacak meselesinin halli
yetişmiş ve yekûnu kırk bin liraya baliğ olan bu meblağ taksitle
alınarak bütçe açığı kısmen bu suretle kapatılmıştır.
Cemiyyet-i Tedrisiyye ile şehir emaneti (belediye) arasında
geçen bu alacak meselesinin esası şudur:
Bu bendin evvelinde de bir münasebetle beyan edildiği üzere
Dârüşşafaka'nın kuruluşunda hükümet ricali tarafından mektebe
bazı gelir kaynakları aranıp tahsis edildiği sırada "Yangın yerleri

28İşbu hesap Kânun-i sâni nihayetine kadar on bir aylıktır.

61
tesviye edilerek sokaklar açılıp herkesin arsası ve her vakfın
hissesi o babdaki usül ve teamüle ve mevcut kanunlara göre
verildikten sonra yangın sahasının ötesinde berisinde fazla kalan,
fakat gerek vakıf, gerek arsa sahipleri alacaklarını tamamıyla
almış oldukları için ne vakfa ne de arsa sahiplerine verilemeyen,
tesviye ve tarik fazlalarının satılarak değerinin Dârüşşafaka'ya
tahsisi ve bu gibi arsalardan Dârüşşafaka Vakfı namıyla yeni bir
vakıf kurularak müeccelesinin - zamanına göre kanun mahiyetini
haiz- bir yüksek emir ile Dârüşşafaka'ya verilmesi 15 Şevval
1286 tarihinde takarrür etmişti. O tarihten Meşrutiyetin ilanına
kadar şehir emaneti satmış olduğu bu nevi arsaların muaccelesini
yani ilk satış bedelini alarak Dârüşşafaka'ya bir şey vermemiş,
mamafih satılan arsanın Dârüşşafaka Vakfı namına tashih-i
kaydını Tapu İdaresine bildirerek o suretle bir vakıf teessüs etmiş
olduğundan Cemiyet-i tedrisiyyece Tapu İdaresinden bu vakfın
kaydı çıkarılarak 1287 tarihinden 1324 senesine kadar toplam 40
000 liralık satış vaki olduğu anlaşılıp bu para şehir emanetinden
talep edildiği halde emanet zikredilen vakıf muaccelesinin
kendisine ve müeccelesinin Dârüşşafaka'ya aidiyetini dermeyan
ettiğinden keyfiyet Şûra-yı Devlete sevk edilmiş ve anılan Şura
müteaddit kararla Dârüşşafaka'nın hakkını teslim etmişti. 29
Şûra-yı Devlet'in müteaddit ve sarih kararlarına rağmen bu
meselenin halli on sene sürmüş ve nihayet 1334 senesinde bütün
bu mukarrerat Cemiyet-i Umumiyye-yi Belediyece teşkil olunan
bir encümende tetkik edilerek Dârüşşafaka'nın nokta-yı nazarı
haklı görülüp emanetin mezkur sene bütçesine 40 000 lira
konmuştu. İşte parça parça alınan ve 1341 senesinde son bulan
alacak meselesi de bu suretle halledilmiştir.
Bir taraftan da bazı daimi gelir kaynağı aramaktan geri
durulmamış, bunun için muhtelif teşebbüslere girişilmiştir. Bu
teşebbüslerden biri şeker bayramında Hilal-i Ahmer (Kızılay)
için olduğu gibi her sene kurban bayramının birinci günü rozet
dağıtımı suretiyle kutu dolaştırılarak Dârüşşafaka için yardım
toplanması olup bu hususta vaki olan müracaat hükümetçe tasvip
edilmiştir. (vesika, numara 11)
1336 senesinde başlayan bu teşebbüsün temin ettiği
menfaatler aşağıdaki cetvelde görüldüğü üzere:

29Bu meseleye ilişkin karar suretleri Mecelle-yi Umûr-i belediye'nin


beşinci cildinde mündericdir.

62
Lira Senesi
1471 1336
830 1337
2412 1339
2068 1340
2099 1341
2684 1926 (1342)

tedricen artmak üzere her sene mektep için esaslı bir gelir
kaynağı olmuştur. Yalnız 1338 senesinde İstanbul'da işgal
kuvvetlerinin şiddet ve istibdatlarını arttırmaları ve o zamanki
İstanbul hükümetinin zaafı cihetiyle rozet dağıtımı ve yardım
toplanması için izin alınamamıştır.
Yine bu kabilden olmak üzere her sene bir deniz gezintisi
tertip olunarak Cemiyet-i tedrisiyye-yi İslâmiyye âzası,
Dârüşşafaka mezunları ve Dârüşşafaka'ya muhib olan İstanbul
halkı arasında tanışmayı ve dostluğu temin ile beraber onlara
güzel ve eğlenceli bir gün yaşatmak ve sonuçta Dârüşşafaka için
bazı menfaatler elde etmek müyesser olmuştur. Gezinti
teşebbüsünün başından beri mektebe temin ettiği gelirler
şunlardır:

Lira Senesi
1634 1338
2488 1339
1856 1340
2415 1341
1799 1926

Hülasa her iki teşebbüs üst üste Dârüşşafaka'ya yıllık beş bin
lira kadar gelir getirmekte ve bu vesile ile Dârüşşafaka'yı halka
tanıtmak gibi manevi bir gaye de elde edilmektedir.
Deniz gezintisi dolayısıyla İstanbul'un milli ve ecnebi maliye
müesseseleri tarafından vaki olan nakdî yardımı ve Şirket-i
Hayriye idaresinin her sene en güzel vapurunu meccanen bu
hayırlı işe tahsis ettiğini lisan-ı şükranla yad etmek bir borçtur.
Bu şükran borcunu öderken İstanbul vilayeti ile Şehir
emanetine de büyük birer hisse ayırmak icab eder. Filhakika
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin binbir çareye baş vurarak
İstanbul'un öksüz ve yetimlerinden bir kısmının terbiye ve
tedrisini deruhde suretiyle Vilayet İdare-yi Hususiyesi (İl Özel

63
İdaresi)nin maarif işlerine yardım ettiğini gören Meclis-i Umumi-
i Vilayet 1338 tarihinde Dârüşşafaka'ya yardım için bütçesine
yıllık 3000 lira koymuş ve Meclis-i Umumi değerli üyelerinin
Dârüşşafaka ile yakından alakadar olarak mektebin vaziyet ve
umumi hizmetlerini tetkik ile vardıkları kanaat ve izlenim neticesi
olmak üzere 1341 senesinden itibaren bu meblağ 10.000 liraya
iblağ olunmuştur.
1334 senesinden beri Dârüşşafaka'ya olan borcunu parça
parça ödeyen Şehir emaneti dahi borcun sona erdiği 1341 senesi
bütçesine Dârüşşafaka için yıllık 5000 lira tahsisat koymuş ve
bunu takip eden 1926 (1342) bütçesinde bu tahsisatı 15 000 liraya
çıkarmıştır. İstanbul şehri Maarifi hesâbına vaki olan mesai ve
hizmetlerinin şu iki yetkili heyetçe takdire mazhar oluşu
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'yi müteşekkir ve minnettar
bırakmıştır.
Bununla beraber bütün bu mesai Dârüşşafaka gelirlerini
yukarıdaki cetvelin tetkikinden anlaşılacağı üzere henüz 70 000
liraya çıkaramamıştır. Halbuki zorunlu ihtiyaçların yükselmekte
devam etmesi talebenin yiyecek ve giyecek maddelerinin
artmasını mucip olduğu gibi senelerden beri hiçbir zam görmeyen
idare ve tedris heyetleriyle diğer müstahdemlerin esasen pek cüzî
olan maaşlarına birer miktar zam yapılmasını da zaruri
kıldığından gelirleri artırmaya çalışmak mecburiyeti yeniden baş
göstermiş ve vuku bulan teşebbüsler üzerine Cumhuriyet
Hükümetinin ve bilhassa Cemiyetin yüksek reisi Başvekil İsmet
Paşa Hazretlerinin delalet ve destekleriyle 1926 senesinden
itibaren Evkaf bütçesinden yıllık 25 bin lira tahsis edilmiş olması
Dârüşşafaka'nın malî vaziyetini hayli ıslaha medar olmuştur.
Dârüşşafaka'nın mali vaziyeti izah edildiği sırada o vaziyeti
esasından ıslah edebilecek olan bir teşebbüsten de bahse lüzum
hasıl olmuştur. Gerçi bu teşebbüs kuvvede kalıp faaliyata
dönüşememiş ise de ileride belki çözüm yolu bulunur diye
Dârüşşafaka tarihçesinde bahse değeri görülmemiştir. Bahsetmek
istediğimiz mesele Mısırlı Münşavi Paşa Vakfıdır.
Hayır ve hasenat sahiplerinden Mısırlı Münşavi Paşa merhum
hayatta iken büyük servetini İslâm milletinin hayrına ve refahına
tahsis ederek bu babda tanzim etmiş olduğu vakfiyenin
Türkiye'ye ait fıkrasında "vakfından iki bin altının Asâkir-i
Devlet-i aliyye'den gaza ve cihadda şehit olanların fakir ve öksüz
kalan ailelerine ve Hicaz demiryolu iânesine ve mezkur hattın
inşası bitmek üzere olur ise tamamen Osmanlı şehit askerlerinin

64
ailelerinin fakirlerine, yetimlerine ve yardıma muhtaç olanlarına
harcanmasını" şart koşmuştur. Vakfiyenin ilk tatbiki senesinde
giren iki bin liradan evvela beş yüz sonra bin ve daha sonraki
senede bin beş yüz lirası şehit yetimlerinden bir haylisinin kabul,
tedris ve iaşe edilmekte bulunan Dârüşşafaka'ya hükümet ricali
tarafından diğerlerine tercihan verilmişti.
O sırada Hicaz demiryolu Medine'ye kadar giderek kısmen
son bulmuş olması hasebiyle söz konusu iki bin liranın tamamen
diğer şartlara sarf edilmesi gerekmesine ve Dârüşşafaka'da ise
birçok şehit evladı iaşe ve tahsil edilmekte bulunmasına ve
mamafih şart dahilinde mezkur olmakla beraber Hilal-i Ahmer
Cemiyetinin de terfih ve iaşesine çalışmakta olduğu biçareler
arasında pek çok şehit yetim ve dulları mevcut bulunmasına
dayanarak işbu meblağdan o âna kadar tatbik olunarak teamül
haline geldiği gibi bin beş yüz lirasının Dârüşşafaka'ya ve beş yüz
lirasının da Hilal-i Ahmer Cemiyetine tahsisi ve Harb-i Umumi
münasebetiyle haberleşme ve yazışma kesildiği için
gönderilememiş olan birikmiş meblağın gelişinde yine bu nispet
üzerinden taksimine müracaatla hükümetin muvafakatı alınmıştı.
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin bu işe Hilal-i Ahmer'i
ortak etmesi hem arz olunan mülahazaya binaen vakfedicinin
şartının muhafazası hem de Hilal-i Ahmer'in beynelmilel bir
müessese olması itibarıyla biriken paranın alınması hususunda
yardım ve desteğini temine yönelik olup filhakika paranın
getirilmesi için gerek Hilal-i Ahmer, gerek Cemiyet-i
Tedrisiyyece ortaklaşa çalışılmış ise de uzun müddet Mısır
hükümetiyle siyasi münasebetlerin kurulamamış olması ve
Prenses Fatma Hanım'ın aynı suretle İstanbul Dârülfünûnu'na
vakfetmiş olduğu meblağın bazı sebepler ileri sürülmesiyle
Dârülfünûn'a verilmemek istenmesi Mısırlıların bu babdaki
siyasetlerini göstermekte ve Münşavi Paşa Vakfını da aynı
akıbete uğratmaktadır.
1912 senesinden beri biriken bu paranın alınmasına
muvaffakiyet hasıl olsa idi her halde Dârüşşafaka'ya yüz elli bin
liradan fazla bir menfaat temin edilmiş olacak ve bu para ile
Dârüşşafaka için mühim bir gelir alınmakla beraber mektep de
esaslı surette tamir edilecekti.
Mamafih henüz ümit kaybolmamıştır. Dârülfünûn, Prenses
Fatma Hanım Vakfiyesini halletmek için mesai sarf etmektedir.
Bu mesele hallolunduğu zaman Dârüşşafaka'nın hakkı da tezahür
edeceği tabiidir.

65
Milletlerin birbirleriyle münasebetleri bir kararda
kalmayacağından günün birinde herhangi bir siyasi müzakere
esnasında Dârülfünûn ile Dârüşşafaka'nın haklarının Cumhuriyet
Hükümetimiz siyasi ricali tarafından ihkak ve intac edileceği
şüphesizdir.
İşte bu hayırlı işin hatırlanma vesilesi olur mütalaasıyla şu
satırlar yazılmıştır.
Bu bahse nihayet verirken Dârüşşafaka'nın evvelki bütçesiyle
bugünkü bütçesi arasındaki farkın da gösterilmesi zaruri ve elzem
görülmüştür.
Hayat pahalılığının Cihan Harbinden evvelki zamana nispetle
vasatî olarak onbeş misli artmış olmasına mukabil Dârüşşafaka
gelirlerinin de şimdiye kadar on misline iblağ edilebilmiş olması
gelecek için yeni mazhariyetlerin vaadini taşıyan bir
muvaffakiyet gibi telakki olunabilir.
Bu hususta son on iki seneden beri çekilen müşkülatı ve
bunun sona ermesi için tedricen sarfedilen mesaiyi göstermek
üzere 1914 (1330) ile 1927 seneleri bütçelerinin hülasaları
aşağıya dercolunmuş ve bu hülasalara göre Harpten evvel ve
sonra bir talebe masrafının kaça mal olduğu - diğer bir iki
mekteple de mukayese suretiyle- gösterilmiştir.

Umumi Harpten Evvel ve Şimdiki Seneye Ait


Dârüşşafaka'nın İki Senelik Bütçe Harcamaları Cetveli

1330 senesinde 1927 senesi bütçesinde tahakkuk eden


yazılı muhammen masraflar harcamalar
-------------------------------------------------------------------------------
------------------
Lira Kuruş Lira Kuruş
____________________________________________________
_____________
3996 46 9136 Heyet-i idare ve talimiye
ve müstahdemlerin maaşları ve ücretleri
1598 63 37000 Yiyecek masrafları
746 43 6500 Giyim masrafları
96 61 700 Bekar talebe harçlığı
390 49 3575 Yakacak, aydınlatma
232 69 14000 Kırtasiye, ders gereçleri
44 83 250 Tedaviler
506 75 2000 Müteferrik masraflar
59 43 250 Dershaneler tesisatı

66
0 750 Yatakhaneler tesisatı
56 05 300 Yemekhaneler tesisatı
77 83 200 Mefruşat
- - 10006 İnşaat, tamirat
- - 5000 Akarat tamiratı
- - 1500 Vergi, sigorta, harç
- - 425 Tahsil masrafları
- - 1000 Hâliyeye inkılab eden
borçlar
- - 18148 Fevkalade tahsisat
_________________________
10804 20 98240

UMUMİ HARPTEN EVVEL VE ŞİMDİKİ SENEYE AİT


DÂRÜŞŞAFAKA'NIN SENELİK BÜTÇE GELİRLERİ
CETVELİ

1330 Senesinde tahsil 1927 senesi bütçesinde


edilen varidat muharrer varidat
Lira Kuruş Lira Kuruş
____________________________________________________
__________________
247 50 Hazine-yi maliye mevdû 2250
liranın yıllık neması (İşbu meblağ harp ve mütareke senelerinde
paraya olan ihtiyaç dolayısıyla tarihinde idare heyeti kararıyla
bankadan alınıp sarfedilmiştir.)
00 00 00 00 Behçet Paşa merhumun
vakfından taamiye. (Behçet Paşa evkafı hakkında mahkemece
cereyan eden muhakeme neticesinde şart-ı vâkıf diğer bir vakfıye ile
tağyir edilmiş olduğu sabit olmakla Dârüşşafaka'ya mezkur vakıftan
hisse ayrılması tabii görülerek bütçeden çıkarılmıştır.)
00 00 00 00 İstanbul kadısı Tevfik
Bey vakfından meyve parası. İşbu iki vakıftan tahsis edilen paralar
nukûd-i mevkufe gılatı maddesine ilave edilmiştir.
1 47 Miralay Mehmed Bey
vakfından su parası. İşbu iki vakıftan tahsis edilen paralar nukûd-i
mevkufe gılatı maddesine ilave edilmiştir.
40 Nukûd-i mevkufe ve evkaf gılatı.
00 00 00 00 Osmanlı Bankası'na
mevdû nukud neması. Bunlardan birincisi varidat-ı müteferrikaya,
ikincisi tahvilat-i temettüî maddesine ilave edilmiştir.

67
6 30 Osmanlı Bankası'nda mahfuz tahvilat
neması. Bunlardan birincisi varidat-ı müteferrikaya, ikincisi
tahvilat-ı temettüî maddesine ilave edilmiştir.
1100 Tahvilat-ı temettüî
240 40 9000 Varidat-ı müteferrika,
teberruat
3194 10 12500 Akarat bedel-i îcarı
5800 Maarif Nezareti'nden muhassas,
(İşbu tahsilat bilahare Maliye bütçesine nakledilmiştir.)
2605 80 15000 Maliye Vekaletinden
muhassas.
395 25 3000 Dârüşşafaka Evkafı
ferağ ve intikal hasılatı.
10000 İstanbul vilayetinin Dârüşşafaka'ya
muaveneti.
800 Dârüşşafaka evkafı
Muaccelat ve icaratı.
25000 Evkaf bütçesinden
muavenet
7000 Varidat-i müdevvere
15000 Şehir emanetinden
muavenet
12490 82
208 68 Devren alınan kasa mevcudu
---------------------------------------
13699 40 98440

İKİ SENEYE AİT MUKAYESE

1330 Senesi Umumi Masraflardan 307 Mevcut Üzerine Beher


Talebenin

Lira Kuruş Para


Maaşlardan 13 01 31
Yiyeceklerden 14 97 27
Giyimden 2 43 05
Talebe harçlığından 31 18
Yakacak ve aydınlatmadan 1 27 07
Kırtasiye ve ders malzemelerinden 75 31
--------------------------
Beher talebenin yalnız yiyeceklerden bir günlük

68
masrafı 4 6
---------------------------
Tedaviden 1 65 2
Müteferrik masraflardan 1 65 2
Dershaneler tesisatından 19 14
Yemekhaneler tesisatından 18 10
Yatakhaneler tesisatından - -
Mefruşattan 25 14
------------------------------
Beher talebenin bir senelik masrafı 35 19 33
------------------------------
______________
35 19 33

1927 Senesi Umumi Masraflardan 280 Mevcut Üzerine Beher


Talebenin
Yıllık Masrafları

Maaşlardan 97 80
Yiyeceklerden 132 14
Giyimden 23 21
Talebe harçlığından 2 55
Yakacak ve aydınlatmadan 12 76
Kırtasiye ve ders malzemelerinden 5
--------------------------
Beher talebenin yalnız yiyeceklerden bir günlük
masrafı 26 28
---------------------------
Tedaviden 89
Müteferrik masraflardan 7
Dershaneler tesisatından 89
Yemekhaneler tesisatından 1 07
Yatakhaneler tesisatından 2 67
Mefruşattan 71
İnşaattan 35 85
Vergiden 5 35
Tahsil masraflarından 1 50
Borçlardan 3 57
---------------------------
Beher talebenin bir senelik masrafı 350 64

69
Bu cetvellere göre, talebe masrafı harpten evvelkine nispetle
on misli artmıştır. Halbuki 1927 bütçesinde belirtilen inşaat ve
tamirat masrafı - ki fevkalade bütçeye ait olmak lazım gelir-
çıkarılırsa masraflar on mislinden çok aşağıya düşer.
Dârüşşafaka'da beher talebeye isabet eden masraf hissesi ile
sair yatılı mektepler arasında bir mukayese icrası faydadan uzak
görülmedi. Bunun için yalnız İstanbul'daki yatılı mektep
ücretlerine bir bakmak yeterlidir. Yatılı liseler talebeden senelik
üç yüz, Galatasaray Lisesi dört yüz lira almaktadır. Robert Kollej
beş yüz elli lira alıyor. Fazla olarak burada gündüzcüler de yıllık
180 lira ücrete tabidir. Halbuki gündüzcüler hiçbir suretle
mektebe yük olmaz.
Bütün mekteplerde talebe kitaplarını, elbisesini, çamaşırını,
yatak takımını, hasılı bütün levazımını kendileri tedarik
mecburiyetindedir. Mektep idaresi yalnız iaşe ve tedris
hususlarını deruhde eder. Yetim mektebi olan Dârüşşafaka'da ise
iğneden ipliğe varıncaya kadar bütün bu masrafları mektep temin
etmektedir. Şu hesâba göre Dârüşşafaka'nın sair mekteplere
nispetle çok iktisatlı yaşadığı neticesine vasıl oluruz. Bu iktisat
talebenin yiyecek ve üst başından değil, bilhassa idare ve öğretim
heyetlerinin pek cüzi olan ücretlerinden hasıl olmaktadır.
Mektebe hizmet edenler bunu bir hamiyet borcu bilerek
fedakarlıkta bulunmaktadır. 30

30Dârüşşafaka'yı bu mekteplerin tahsil derecesi ve açılış tarihleriyle de


mukayese muvafık olacaktır. Bu cümleden olarak:
1. Robert Kollej: Eylül 1863 tarihinde önce Bebek'te bir evkafhanede
tesis edilip açılmıştır. İlk müteşebbis ve bânisi Fransalı Roçil ailesine
mensup New York tacirlerinden Mister Christopher Reynlender
Robert'tir. Robert vefat tarihi olan 1878 senesine kadar Kollej'in bütün
masraflarını deruhde ve tesviye etmiş ve ölümünden sonra servetinin
beşte birinin Kolleje verilmesini vasiyet eylemiş olduğundan vefatı
sırasında varisleri Kolleje 400 000 Dolar (Türk parasıyla 100 000 altın
lira) vermiştir. İşte bu para ile Rumeli Hisarı tepesinde görülen
muhteşem ve muazzam abideler vücuda getirilmiş ve o ana kadar
Amerikan Kolleji denilirken 1878 tarihinden sonra Robert Kollej namını
almıştır. Yusuf Paşa 1865 (1281) tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'yi
teşkil ve esnaf çıraklarını tedris ile iştigal etmiş olmasına göre Robert'in
Yusuf Paşa'ya ve Cemiyett-i Tedrisiyye'ye nispetle iki sene tekaddüm
hakkı vardır. Robert Kollej Türklerden ziyade ecnebilere ve bilhassa
gayri müslim unsurlara hizmet etmiştir.

70
DÂRÜŞŞAFAKA'NIN EMLAK VE AKARLARI

17 Kagir Dükkan: Mülga Maliye Nezareti (bugün İstanbul


Erkek Lisesi) binası altındadır. Bir resmi daire altında bulunan bu
dükkanların şahıslar tarafından kahvehane ve sarraf dükkanı
olarak kullanılması hükümetçe mahzurlu görülerek 1313

2. Galatasaray Lisesi: Eylül 1868 (ı Ağustos 1284) tarihinde açılmıştır.


Avrupa seyahatinden dönüşte Fransız liseleri tarz ve derecesinde
İstanbul'da bir mektep açılmasına Sultan Abdülaziz'i ikna ve teşvik eden
Keçecizâde Fuad Paşa'dır. Sadrazam-ı Âli ve Maarif Nazırı Safvet
Paşaların zamanlarına tesadüf eden Galatasaray Lisesi Fransız lisanıyla
harsının Türkiye'de intişar ve yayılmasına hizmet eden bir müessese
olacağı için Fransa hükümetinin de muallim, ders malzemeleri, fenni
araç ve gereçler hususlarında büyük yardım ve desteğe nail olmuştur.
Galatasaray Lisesi'ne 1278'de kışla olmak üzere mükemmel olarak
hükümetçe yaptırılmış olan bina tahsis edilmiş olduğundan 1284
(1868)'de hemen tedrisata başlanabilmiştir. Halbuki yine aynı tarihte
Dârüşşafaka'nın temeli atılarak iane ile para bulundukça inşaata devam
ile ancak dört sene sonra ve 1289 (1873) tarihinde tamamlanarak
tedrisata başlanabilmiştir. Bu bakımdan Dârüşşafaka ile Galatasaray
Lisesi aynı senede kurulmuş sayılabilir.
Galatasaray Lisesi, gayrimüslim unsurlarla beraber, Türklerin zengin
sınıfı evladına hizmet etmiştir. Bu mektep Türkiye'ye kıymetli hariciye
memuru yetiştirmiştir.
3. İstanbul Lisesi: İstanbul ve vilayetlerde - askeri idadilerden başka-
idadi ve lise derecesinde mektep açılması Dârüşşafaka'dan hayli
sonradır. Gerçi 1281 (1865)'de Mahrec-i Aklâm namıyla bir mektep
tesis olunmuş ise de o devrin yegane ve en yüksek mülkiye mektebi olan
bu mektebin tahsil derecesi rüşdî ile idadî arasında idi. 1290 (1874)'e
Mülkiye İdadisi namıyla açılan mektep de bir mevcudiyet
gösterememiştir. Bunun gibi 1291 (1875)'de idadilere muallim
yetiştirmek üzere Darü'l-muallimin'de açılan idadi şubesi, tahsil
itibarıyla idadiden aşağıda olup yalnız burada dini ilimler tedrisatına
mülkiye idadisinden fazla ehemmiyet veriliyordu ve müdavimleri de
yüzde doksan medrese talebesi idi. 1286 tarihli Maarif nizamnamesinde
açılmasına lüzum gösterilen idadiler ancak 1300 (1884) tarihinde Hisse-
yi Maarif namıyla bir vergi ihdas olunduktan sonra açılabilmiştir. Lise
derecesinde mektep açılmasına veyahut mevcut idadilerin liseye
dönüştürülmesine gelince: Bu, ancak 1324 (1908) inkılabından sonra
mümkün olabilmiştir. Şu halde daha başlangıçta açılan idadilere 11 ve
1324 (1908)'den sonra açılan - Galatasaray'dan başka- liselere 35 sene
öncelik hakkı vardır. İdadilerle liselerin üstünde olan Mekteb-i
Mülkiye'ye gelince: Burası 1293 (1877) tarihine kadar rüşdî ile idadi

71
senesinde cephe duvarları örülüp Hazine defterleri ve evrakının
muhafazasına tahsis edilmek üzere Maliyece kiralanmıştır. Ve
kirasına mukabil 1314 tarihinden itibaren rüsumattan havale
suretiyle Maliye hazinesi namına 100 000 kuruşun
Dârüşşafaka'ya verilmesi idarece uygun görülmüştür. Bu miktar
bilahare arttırılmış ve daha sonra yardım suretiyle verilmekte
olan tahsisat ile mezc edilmiştir.
21 Kagir Dükkan: Adliye binası altındadır. 1331 tarihinde bu
dükkanların da sokak yüzleri duvarla örülerek mahkemeler için
arşiv yapılmıştır. Bu dükkanların kira bedeli olarak Adliye
Vekaletince mektebe yıllık 2880 lira verilmektedir.
13 Kagir Dükkan: Bayezid Meydanında eski askerî
misafirhane ve bugün Dişçi ve Eczacı Fakültesi altındadır. Halen
dükkan olarak istimal ve istifade olunmaktadır. Bugün senede
2016 lira kira bedeli alınır.
57 Kagir Dükkan: Mülga Harbiye Nezareti ve bugün
Dârülfünûn binası meydanının şark cephesinde ve Fuad Paşa ve
Nizamiye Caddeleri üzerindedir. Senede 7956 lira irat
getirmektedirler. Toplam 108 parçaya baliğ olan bu dükkanların
menfaatleri Dârüşşafaka'nın tesis ve açılışı sırasında hükümetçe
bu müesseseye tahsis olunmuştur. (Vesika, numara 7)
1 Arsa: Galata'da Arap Camii yakınındadır. 11 Şevval 1311
tarihinde Mustafa Ağa tarafından yarısı ve 1313 tarihinde
Bahriye Mektebi Dahiliye zabitlerinden Kolağası Ali Mahir
Efendi tarafından da diğer yarısı terk olunarak evkafça irade ile
mukataaya rapt olunmuştur. Bağış sırasında kayıtlı miktarı 20 000
kuruş idi. Son zamanlarda Defterdarlıkça 187 200 kuruş kıymet
takdir olunmuştur.
1 Konak: Heybeliada'da Mektep Sokağı'nda 9 numaralıdır.
1380 zira arsa üzerine mebni 16 odalı ve dört katlıdır. Temyiz
Mahkemesi reisi İbrahim Pertev Bey tarafından 16 Şevval 1317
tarihinde Dârüşşafaka'ya vakf ve teberru edilmiştir. Bugün yıllık
420 lira icar alınmaktadır.

arasında tahsili haiz bir mektep iken mezkur tarihten sonra yüksek
öğretime tahsis olunmuş ve mülkiye idadilerinden çıkan talebe tahsilini
tamamlamak üzere buraya girmeye başlamışlardır. Tanzimattan sonra
tatbik olunan merkeziyet usulünün ve mülkiye teşkilatının tatbikini bu
mektebe borçluyuz. Mekteb-i Mülkiye memlekete çok münevver idare
memurları ve ilim adamları yetiştirmiştir. Dârüşşafaka'nın açılış tarihi
itibarıyla Mekteb-i Mülkiye'ye 5 sene öncelik hakkı vardır. Mekteb-i
Mülkiye Dârüşşafaka'dan bir sene sonra 1298'de talebe çıkarmıştır.

72
1 Kagir Ev ve Dükkan: Beyoğlu'nda Asmalı Mesçit
Mahallesinde 38 numaralıdır. Sekiz odayı ve altında bir adet
dükkanı müştemildir. Telgraf Nazırı İzzet Efendi zevcesi Fatma
Zehra Hanımefendi tarafından 28 Şaban 1318 tarihinde teberru
edilmiştir. (Hayatta bulunduğu müddetçe istediği gibi tasarruf ve
istifade etmek, ölümünden sonra Dârüşşafaka'ya ait olmak ve
kirasından her sene Berat Kandili gecesinde Mektep'te mevlit
okunup talebeye şeker ve helva verilmek ve artan para talebenin
öğretim masraflarına sarfolunmak şartı vardır.)
3 Tarla: Rumeli'de Drama'da Doksad köyünün Toprak adlı
mevkiinde 26 dönüm, ve Valta mevkiinde 13 ve Çayır mevkiinde
19 buçuk dönümdür. 1316 tarihinde Hacı Mollazâde Arif Ağa
tarafından teberru edilmiştir. Hükmi şahısların tasarrufu caiz
olmadığı bir zamanda Dârüşşafaka müdürü Hüseyin Paşa namına
ferağ edilmiş ise de bilahare hükmi şahısların tasarrufuna
kanunen cevaz verilmesi üzerine adı geçenin oğlu Abdullah Bey,
Mahmud Paşa Mahkemesine müracaatla şuhud muvacehesinde
cereyan-ı hali izah ederek tarlaların Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye namına teferruğuna Zilhicce 1334 tarihli bir huccetle
Cemiyet müdürü Cemil Bey'i tevkil etmiştir. Yunanistan'da kalan
bu gibi emlak ile Türkiye'de kalan Rumların emlaki mübadele
edilmesi hasebiyle Cemiyet-i Tedrisiyyece mübadele
komisyonuna müracaat olunarak Tirilye'de yüzbin kuruş kıymette
bir zeytinliğin alınmasına teşebbüs olunmuştur. Muamelesi
tamamlanmak üzeredir.
2 Konak: Beşiktaş'ta Serence Bey Yokuşunda Mazhar Paşa
sokağındadır. Biri 1000, diğeri 850 altın lira kıymetinde idi. 29
Teşrîn-i sâni 1324 tarihinde Ebülhüda Efendi tarafından terk ve
teberru olunmuştur. Sonradan yanmıştır. Yanmamış olan bazı
kısımlarıyla bostan halinde kullanılan arsa ve bahçesinden yıllık
140 lira kadar icar alınmaktadır.
2 Bağ yeri ve zeytinlik: Bursa'da Çekirge'de Kadı Köşkü nam
mahaldedir. Biri 42, diğeri 21 lira kayıtlı kıymetindedir. Cemiyet-
i Tedrisiyye-yi İslâmiyye üyelerinden Selami Paşa tarafından 7
Kânun-i sâni 1331 tarihinde teberru edilmiştir.
1 Kagir ev: Arnavut Köyü'nde birinci caddede yer alır. 480
lira kayıtlı kıymeti vardır. Silahdar Ahmed Ağa ahfadından
merhum Mehmed Kemal Bey'in mahdumu merhum Celal Bey'in
hayratı olmak üzere Züleyha Refet Hanım tarafından 13 Şubat
1334 tarihinde teberru ve ferağ edilmiştir. Bugün Posta ve

73
Telgraf Merkezi olarak kullanılmakta ve yıllık 155 lira icar
alınmaktadır.
1 Kagir ev: Cağaloğlu'nda Ceridehane Sokağında yer alır ve
570 lira kıymetindedir. Ali Rıza Bey'den mahlul kalmış ve zemini
Dârüşşafaka vakfından olduğu için kanunen ve usulen
Dârüşşafaka'ya intikal etmiştir. 17 Nisan 1317 tarihli bir kıta
senetle tasarruf edilmektedir. Senede 360 lira kira alınır.
Hamam Hissesi: Beşiktaş'ta Dolmabahçe Caddesinde 7040
lira kayıtlı kıymetinde ve altında dükkanı ihtiva eden Köprü
Hamamı'nın onikişer sehimden ikişer sehmi Beşiktaşlı Hacı Emin
Efendi kerimesi Züleyha Hanım tarafından 6 Kânun-i sâni 1337
tarihinde terk ve teberru olunmuştur. (Vefatına kadar kendisi
tasarruf ve istifade etmek ve ölümünden sonra Dârüşşafaka'ca el
konulmak) şartları arasındaydı. Züleyha Hanım 30 Teşrîn-i evvel
(1)926 tarihinde rahmet-i Rahman'a kavuşmakla mezkur tarihten
beri Dârüşşafaka'ca mezkur hisselere el konulmuştur. Bu iki hisse
senede 360 lira kira getirir.
Yarım Oda Hissesi: Büyük Çarşı'da sıra odalarda yer alır.
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye üyelerinden ve havlu
tüccarından Hasan Hüsnü Efendi tarafından 25 Mart 1339
tarihinde teberru olunmuştur. Senede Dârüşşafaka'ya 18 lira
istifade temin etmektedir.
1 Kagir Kuyumcu Dükkanı: Büyük Çarşı'da Uncuoğlu
Sokağında yer alır. Hayır sahiplerinden Vasıf Bey tarafından 15
Kânun-i evvel 1339 tarihinde ferağ edilmiştir. Senede 48 lira icar
bedeli getirir.

74
DÂRÜŞŞAFAKA'NIN NAKİTLERİ VE ESHAMI

Lira Kuruş
23 95 İstanbul kadısı Tevfik Bey zevcesi Emine Hanım
tarafından 8 Rebiülâhir 1308 tarihli bir kıta vakfiye ile
"Ürünlerinden her sene yaz mevsiminde üzüm ve şeftali alınıp
Dârüşşafaka talebesine yedirilmek şartıyla vakf ve teberru
edilmiştir.
57 26 Hayır sahiplerinden Küçük Mehmed Ağa ve
Şeyhülislâm Tosun Paşazâde Mustafa Sadreddin Efendi ve Ali
Paşa vakıfları ürün fazlasından olmak üzere her sene mütevellisi
tarafından mektep hesâbına tediye olunmaktadır.
200 Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerinin muhterem valideleri Zübeyde ve halaları Emine
Hanımefendiler tarafından "hatim ve mevlit okutturulmak ve her
sene mevsim meyvelerinden birisi alınıp talebeye tevzi edilmek
üzere" 28 Teşrîn-i sâni 1338 tarihinde vakf ve teberru
olunmuştur.
1 49 Dârüşşafaka talebesine iyi su alınmak
için hayır sahiplerinden merhum Miralay Reşid Bey vakfından
olarak her sene mütevellisi tarafından mektep hesâbına tesviye
olunmaktadır.
100 Şirketi Hayriye hisse senetleri. Beykozlu
Mustafa Bey tarafından ölümünden sonra Dârüşşafaka'ya
verilmesi vasiyet edilmiş ve vefatını müteakip veresesi tarafından
mektebe verilmiştir. Halihazırda hisselerin beheri 10 lira
kıymetindedir. Mecmû'u Dârüşşafaka'ya yılda 85 lira temettü
temin etmektedir.
10 İstikraz Dahilî Tahvilleri: Yirmişer liralık olmak
üzere Şehir emaneti Nezafet-i Fenniye müdürü Mehmed Ali Bey
tarafından teberru olunmuştur.

Mektebin bunlardan başka malik olduğu esham ve tahvilat


şunlardır:
7883 liralık İstikraz Dahilî Tahvilatı
1000 İtibar-ı Milli Bankası hisse senetleri
311. 60 Rumeli Şömendöfer Tahvilatı33 adet
90 Panama Tahvilatı6 adet
98 Tahvilat-ı Osmaniye14 adet
36 Bursa Seyr-i Sefâin Şirketi hisse senetleri.

75
----------
951860

76
CEMİYET-İ TEDRİSİYYE VE DÂRÜŞŞAFAKA'NIN
TEŞKİLATI VE KADROLARI

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye Meşrutiyetin ilanından


sonra yeniden tesis edildiği zaman elde bulunan 15 Muharrem
1289 tarihli nizamname mucibince onu cemiyetin idari işlerine ve
onu da ilmi işlerine bakmak üzere yirmi kişilik bir heyet
seçilmişti. Yine bu nizamnameye göre toplantı yeri Dârüşşafaka
gösterilmiş olduğundan Cemiyet-i Tedrisiyye Dârüşşafaka'da
toplanmakta idi. Bir de nizamnamede cemiyetin katiplik
vazifesini ifa ve hesap muamelelerini tedvir için muvazzaf
memur istihdamına dair bir kayıt mevcut olmadığından (vesika,
numara:3) tedris meclisinin katiplik vazifesi âzadan Mehmed
İzzet Bey ve idare meclisinin hesap muameleleri de âzadan
Hüseyin Remzi Bey tarafından fahriyyen deruhde ve ifa
olunmakta idi.
Ancak aşağıya naklolunan izahattan da anlaşılacağı üzere
idare meclisi ile tedris meclisi vazifelerinin birçok hususta
birbirine karışması ve Dârüşşafaka'nın nispeten uzak ve ücra bir
mahalde olarak bazı üyelerin bilhassa gece toplantılarına gidip
gelmekte müşkülata düçar olması ve bir de muhasebecilik gibi
nakde el koyanların muvazzaf ve mükeffel olmasının müteamil
ve elzem bulunması gibi sebepler dolayısıyla altı sene tecrübeden
sonra Cemiyet-i Tedrisiyye nizamnamesinin tadiline, cemiyete
bir merkez irâesine ve hesaplar için bir muhasebeci istihdamına
kanaat getirilerek hazırlanan layiha genel kurulun 1329 senesi
toplantısında okunup kabul edilmiş, hükümete sunularak 13 Eylül
1331 tarihinde idareye iktiran etmiştir. (vesika, numara:5)
Nizamnamenin neşri üzerine o zaman Cemiyet-i Tedrisiyye
reis vekaletinde bulunan Evkaf nazırı Hayri Efendi'nin delalet ve
himmetiyle Nuruosmaniye Mahfili irade ile Cemiyet-i
Tedrisiyye'ye tahsis edilmiş olduğu gibi münhasıran cemiyetin
idari ve mali işleriyle meşgul olmak üzere bir müdür, bir
muhasebeci ve bir de katipten ibaret üç kişilik muvazzaf bir heyet
istihdama başlanmıştır.
Ancak 1329 senesinde genel kurula takdim olunan raporda
görülen aşağıdaki fıkralar hem bu arz olunan hususların
gerekçelerini hem de Cemiyet-i Tedrisiyye'nin tekamül
safhalarını göstermekte olduğundan aşağıda aynen naklolunur:

77
"Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye nizamnamesinin pek
münakkah olmasıyla bazı noktalarda idare ve tedris meclislerinin
birbirine karşı vaziyeti açıklığa kavuşamayarak içtihadî
muhalefetler husule gelmekte ve neticede maksada vusul değil
şüru bile müyesser olamamaktadır. Beş seneye yakın bir
zamandan beri cemiyetin bütün üyelerince tam bir muvafakat ile
tesisin maksadında işbirliği yapılması arzu ve iltizam
buyurulduğu halde her nasılsa vaki temenniler meyvesini
verememekte bulunmuştu. Cemiyetin tekrar kuruluş ve
teşekkülünden beri aralıksız idare ve tedris meclisleri
âzalıklarında bulunan Hüseyin Remzi Bey bu suretle ileri
gidilememesinin birinci sebebini içtüzüğün bulunmamasında ve
bazı hususların idari ve ilmi cihetleri içinde toplayan ve
binaenaleyh idare ve tedris meclislerinin her ikisine de nispet ve
taalluku olmaksızın aynı madde hakkında birbirine muhalif
kararlar almasında bulmuş ve bunu mani ve tesis maksadı
dairesinde hareketi kâfil olmak üzere yukarıda zikredilen içtüzük
layihasını kaleme almıştır. Tedris meclisi müdavim üyeleri de
hazır olduğu halde mezkur layiha müzakere edilerek gerektiği
gibi tadil ve tevsi olunarak heyetin tetkik ve tavsiyesine arz
olunmuştur.
Bahsedilen tüzük esasınca bundan böyle idare ve tedris
meclisleri münferit olarak karar almayarak seleflerin ve hatta
cemiyetin tekrar teşekkülü tarihinden iki sene evveline gelinceye
kadar mezkur meclisler âzalığında bulunanların eserlerine
bakarak idare ve tedris meclisleri heyetinde müşterek olarak
karar alacak ve her iki meclis mezkur heyetin birer encümeni
halini kazanacaktır. Dârüşşafaka işlerini aralarından dönüşümlü
olarak seçecekleri iki zatın sıkça teftiş ve murakabesine tevdi
ederek kendileri asıl âzası bulundukları cemiyetin terakki ve
yükselmesine hasr-i mesai ile esas maddeler hakkında karar
alacak ve bu suretle idare ve tedris meclisleri arasında arasıra
zuhur eden ihtilaflar bir taraf olacak ve mektep idaresi de
muhtelif tesirlerden azâde kalarak idare ve tedris meclisleri
heyetinin ıslah ve ikmal edeceği nizamlar ve talimat dairesinde
vazife yapmakta müstakil ve mesul olacaktır."
Cemiyet-i Tedrisiye nizamnamesi üçüncü defa olarak 7
Haziran (1)341 tarihinde tadil olunmuş ve görülen lüzum üzerine
yine bu muaddel şekline 16 Şubat (1)926 tarihinde Haysiyet
Divanı (Disiplin Kurulu) hakkında bir madde tezyil edilmiş ise de
(vesika, numara:6) bu tadilat esasa değil, şekle ait ve teferruat

78
kabilinden olduğundan burada ayrıca izahat verilmesine lüzum
görülmemiştir.

79
CEMİYET-İ TEDRİSİYYE-İ İSLÂMİYYE

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye reisi İsmet Paşa Hazretleri,


Türkiye Cumhuriyeti Başvekili.
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye reis vekili Halil Edhem
Bey, Âsâr-ı atîka Müzeleri müdürü.

HEYET-İ İDARE (fahrîdir)


Resi Halil Edhem Bey Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye
Âza Esad Bey Diyanet İşleri Reisliği
Müessesat-ı Diniyye Müdürü
" İsmail Bey* Tütün İnhisar İdaresi İstanbul
Şubesi Başmuhasebecisi.
" İsmail Hakkı Bey İstanbul Evkaf Müdürü
" Hasan Tahsin Bey (Aynîzâde) Dârülfünûn
müderrislerinden.
" Hafid Bey* Avukat
" Salim Bey (mühendis) Dârülfünûn müderrislerinden
" Osman Nuri Bey* Şeh emaneti mektupçusu
" İzzet Bey* Şirket-i Hayriye Heyet-i
teftişiyye reisi ve Memurîn Müdür
" Kemal Bey Yedince Asliye Mahkemesi
Reisi
" Niyazi Asım Bey Osmanlı Bankası İdare Meclisi
üyelerinden
" Haşim Bey Encümen-i Daimi-yi Vilayet
reisi.

80
HEYET-İ İDARE REİS VE AZASININ
MUHTASAR BİYOGRAFİLERİ

HALİL EDHEM BEY: İstanbullu ve 1277 tevellüdlüdür.


Lise tahsilini Berlin'de Real Schule'de yapmış, İsviçre'de Zürih
Dârülfünûnunda ve Viyana'da Politeknik Tabii ve Kimyasal
Bilimler Fakültelerinde ve Bern Dârülfünûnunda tahsilini
tamamlamıştır. Askeri fabrikalar nezareti muavinliğinde, müze
müdür muavinliğinde, şehreminliğinde ve müze müdürlüğünde
bulunmuştur.
Mülkiye Mektebi'nde, Dârüşşafaka ve Dârülmuallimin'de,
Ticaret Mektebi'nde, Dârülfünûn'da muallimlik etmiştir.
Almanca kimya ilmine dair bir eseriyle Türkçe İlm-i meâdin
ve Tabakâtü'l-arz ve Almanca'dan Türkçe'ye tercüme edilmiş
Muhtasar İlm-i Tabakatü'l-arz ve Hareket-i Arza Dair Birkaç
Söz, Tekvim-i Meskûkât-ı İslâmiyye Külliyatından Meskûkât-ı
Osmaniye, İngilizce'den tercüme edilmiş Düvel-i İslâmiye başlıca
ve matbu eserlerindendir. Cemiyet-i Tedrisiyye'ye 1324 tarihinde
girmiştir. Üç seneden beri Cemiyet-i Tedrisiyye reis vekaletini ifa
etmektedir.

MEHMED ESAD BEY: Serezli ve 1294 tevellüdlüdür.


İdadiden mezun ve yüksek okullardan caizelidir. 1327'de
İstanbul'a göç ederek Meşihat Dairesinde okul müfettişliğinde,
Meclis-i Mesâlih talebe başkatipliğinde, Evkaf Mebâni-i Hayriye
müdürlüğünde bulunmuştur. 1332'de Cemiyet-i Tedrisiyye'ye
girmiştir. Mezkur tarihten beri İdare Heyetinde çalışmaktadır.

İSMAİL BEY: Çerkeşli ve 1287 tevellüdlüdür. 1305'de


Dârüşşafaka'dan çıkmıştır. Hazine-yi Hassa'ya muhasebe
mümeyyizliğinde ve müdürlüğünde bulunmuştur. Dârüşşafaka'da
muallimlik etmiştir. 1324 tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye
girmiştir. 1342'den beri heyet idaresindedir.

İSMAİL HAKKI BEY: İstanbullu ve 1296 tevellüdlüdür.


(1)316'da Mülkiye Mektebi'nden neş'et etmiştir. Dahiliye
Maktubî Kalemi müdür muavinliğinde, Evkaf mektupçuluğunda,
müsteşarlığında, Şûra-yı Evkaf âzalığında bulunmuştur.
Dârülfünûn Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku okutmuş ve
bir müddet Dârüşşafaka'da iktisat tedrisiyle de meşgul olmuştur.

81
Bugün Mülkiye Mektebi'nde idare hukuku ve Erkân-ı Harbiye
Mektebi'nde kavânin muallimidir "Hukuk-i İdare", "İdare ve
Kavânîn" adlı iki eseri vardır. Cemiyet-i Tedrisiyye'ye 1325
tarihinde girmiştir. Altı seneden beri heyet-i idare âzalığında
bulunmaktadır.

HASAN TAHSİN BEY (AYNİZÂDE): Serfiçeli ve 1292


tevellüdlüdür. 1312'de Mülkiye Mektebi'nden çıkmıştır. Kabataş
Lisesi, Ticaret Yüksek Mektebi müdürlüklerinde, Divan-ı
Muhasebat ve Islahat-ı Maliye Komisyonu âzalıklarında ve
Maliye müsteşarlığında bulunmuştur. İdadilerde, Mülkiye
Mektebi'nde ve Dârülfünûn'da İktisadiyat ve Maliyat dersleri
okutmuştur. "İlm-i Mâlî" ve Şarl Jid'den tercüme edilmiş "İlm-i
İktisad" matbu eserlerindendir. 1330 tarihinde Cemiyet-i
Tedrisiyye'ye girmiştir. Mezkur tarihten beri idare heyetinde
bulunmaktadır.

YUSUF HAFİD BEY: Balıkesirli ve 1296 tevellüdlüdür.


1317 tarihinde Dârüşşafaka'dan ve 1323'de Hukuk Fakültesi'nden
çıkmıştır. Mülga Hazine-yi Hassa muhasebe mümeyyizliğinde ve
Kalem-i Mahsus müdürlüğünde bulunmuştur. Dârüşşafaka'da
muallimlik etmiştir. İki cildi matbu "İktisadî ve Siyasi
Coğrafya"'nın yazarıdır. 1327'de Cemiyet-i Tedrisiyye'ye
girmiştir. 1328'den beri idare heyetindedir.

MUSTAFA SALİM BEY: Selanikli ve 1290 tevellüdlüdür.


1312'de Mühendis Mekteb-i Âli'sinden mezundur. Mezun olduğu
tarihten beri Mühendis Mektebi'nde, Dârülfünûn'da,
Dârüşşafaka'da müderrislik ve muallimlik etmiş ve elan
etmektedir. Temâmî-yi Tafâzulî, Mihanik Riyazî, Cebr-i A'lâ,
Mebhas-i Dâlle, Mesâil-i Müsellesatiye âsârının başlıcasıdır.
1325 tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye girmiştir. Birçok
senelerden beri idare heyeti âzalığında bulunmaktadır.

OSMAN NURİ BEY: Malatyalı ve 1300 tevellüdlüdür.


1317'de Dârüşşafaka'dan ve 1323'de Dârülfünûn Edebiyat
Fakültesi'nden çıkmıştır. Şehir emaneti heyet-i tahririye,
Müessesat-ı hayriyye-yi sıhhiyye, Hazine-yi Evrak ve Heyet-i
Fenniye mümeyyizliklerinde ve Kuyûd-i umumiyye, Memurîn ve
sicil, Müdevvenat ve ihsâiyat müdürlüklerinde bulunmuştur. Vefa
İdadisi'nde ve Dârüşşafaka'da muallimlik etmiştir. Mecelle-yi

82
Umûr-i Belediye (5 cilt), Küçük Mecelle-yi Umûr-i Belediye,
İstanbul Şehreminlerinin Tercüme-yi Halleri, Belediye Vergi ve
Resimleri Üzerine Tetkikat ve Mütalaat ve Kolay Elifba matbu
eserleridir. Şehir emaneti Mecmuası'nın yazarlarındandır. 1325
tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye girmiştir. 1330'dan beri idare
heyetinde bulunmaktadır.

MEHMED İZZET BEY: İstanbullu ve 1284 tevellüdlüdür.


1304'de Dârüşşafaka'dan neş'etle sınıf arkadaşları ile beraber
Mabeyin tercüme Kalemi'ne memur edilmiştir. 1304 tarihinden
beri Dârüşşafaka'da, Mekteb-i Mülkiye'de, İstanbul Lisesi'nde,
Dârülfünûn'da, Dârülmuallimin'de ve Maliye Mektebi'nde
riyaziyat tedris etmiş ve riyaziyatın her kısmına mahsus bir
külliyat vücuda getirmiştir. Bu külliyattan onbir cildi idadi ve
liselerde, dokuz cildi ibtidaî ve tâli mekteplerde okunmuş ve
okunmaktadır. Maarif'in yeni programına göre yazmakta olduğu
diğer bir külliyat kısmen ikmal ve tabedilmiştir.
Âsar-ı mezkûreden mâ'ada Rehber-i Umûr-i Beytiye (3 cilt)
ve iki cilti tab ve neşredilmiş olan Dâiretü'l-maârif namındaki
Türkçe ve Fransızca ansiklopedinin yazarlarındandır. Gayri
matbu başka telifleri de vardır. Cemiyetin ihyâen asliye
riyasetinde bulunmuştur. 1336 tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye
girmiştir. Yedi seneden beri idare heyetindedir.

NİYAZİ ASIM BEY: İstanbullu ve 1298 tevellüdlüdür.


Mülkiye Mektebi'nden ve Paris Siyasal Bilimler Mektebi İktisat
ve Maliye şubesinden mezundur. Yüksek Zabitan Mektebi'nde,
Medresetü'l-vâizîn'de ve Levazım Zabitan Mektebi'nde
muallimlik etmiştir. Divan-ı Muhasebat âzalığında, Bursa
komiserliğinde, Darphane müdürlüğünde bulunmuştur. 1329
tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye girmiştir. Dört seneden beri
idare heyetindedir.

HAŞİM BEY: İstanbullu ve 1291 tevellüdlüdür. 1307


tarihinde Mülkiye Mektebi'nden çıkmıştır. Ziraat Bankası'nda,
Hazine-yi Hassa'da, Maliye Emlak İdaresi'nde, Maliye Memurîn
Müdüriyeti'nde ve müsteşar muavinliğinde, Şûra-yı Devlet
âzalığında, Defter-i Hâkânî eminliğinde, Divan-ı Muhasebat
ikinci reisliğinde bulunmuştur. İstanbul mebusu ve Posta ve
Telgraf nazırı olmuştur. 1327 tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye'ye
girmiştir. İki seneden beri idare heyetindedir.

83
ENCÜMENLER

Tedrisat Encümeni (fahrîdir)


İsmail Hakkı Bey
Mustafa Salim Bey
Mehmed İzzet Bey*

İdare ve Hesâbat Encümeni (fahrîdir)


Esad Bey
Osman Nuri Bey*
Niyazi Asım Bey

Heyet-i Umumiyece Seçilmiş Müfettişler (fahrîdir)


Cemal Bey, Meclis-i Umumi-yi Vilayet üyelerinden
Sezai Bey*, Milli Saraylar Müdürü

Divan-ı Haysiyet (Disiplin Kurulu) (fahrîdir)


Reis: Reşid Paşa*, Erzurum valiliğinden mütekait.
Âza: İhsan Bey*, Dahiliye Gümrüğü müdürü
" Hacı Hakkı Bey*, İstanbul Evkaf Müdür Muavini
" Hasan Seyfi Bey*, Avukat
" Ziya Molla Bey, Avukat
" Abdüllatif Bey, Avukat

Cemiyet-i Tedrisiyye Kadrosu:


Müdür İhsan Bey* [Müdüriyetin kuruluşundan 1927 senesi
Martına kadar bu vazifeyi Evkaf Nazır muavinliğinden müteakit
Cemil Bey ifa etmiştir. Cemil Bey'in sağlık durumunun
bozulması dolayısıyla İhsan Bey idare heyetinin 26 Mart 1927
tarihli kararıyla tayin olunmuştur. İhsan Bey Posta Umûru
Müdüriyetinden müteakittir.)
Muhasebeci: Memduh Bey
Katip: Pertev Bey

Dârüşşafaka Kadrosu:

İdare Heyeti:
Müdür: Ali Kâmi Bey*
Dahiliye Müdürü: Ali Galib Bey
Hesap Memuru ve Mutemet: Nazmi Bey

84
Mübayaat Müdürü: Zekeriya Efendi*
Kütüphane ve Fennî Aletler Muhafızı: Macid Efendi*
Tabib: Salim Ahmed Bey
Depo ve Ambar Memuru: Rifat Efendi
Tahsildar: Ali Efendi*
İmam: Mustafa Efendi

Öğretim Kadrosu:

Muallimin İsmi: Okuttuğu Ders:


Abdullah Efendi Arapça ve Farsça
Âgah Bey Resim ve El İşleri
Ahmed Efendi Musiki
Ali Kâmi Bey* İçtimaiyat (Sosyoloji),
Fransızca ve Tercüme
Arif Bey Fizik
Celal Efendi Felsefe, Arapça ve Türkçe
Cemal Bey Fransızca
Fâik Bey Tarih
Fâzıl Bey Hesap
Hafız Şevket Bey Fransızca
Halid Bey Kimya
Hamdi Bey Fizik
Hamdi Bey Türkçe (Daimî muallimdir)
Hasan Fehmi Bey Cebir, Hendese, Müsellesat ve
Resm-i Hattî
Hulusi Efendi Yazı
Hüsameddin Bey Fransızca
Hüseyin Siret Bey Edebiyat
Hüsnü Bey Kimya
İhsan Bey* Fransızca
İsmail Hakkı Bey Hesap, Hendese
İzzet Bey* Mekanik ve Kozmografya
İzzet Efendi Kur'ân-i Kerim
Kâzım Bey* Hesap, Hendese
Mesud Efendi Türkçe
Mustafa Efendi Dinî İlimler
Mustafa Efendi Kur'ân-ı Kerim
Mustafa Subhi Bey* Cebir, Hendese
Nasuhî Efendi Felsefe, İlm-i kelam ve Türkçe
Osman Nuri Bey Coğrafya

85
Ramazan Saim Bey Fransızca
Refik Bey* Hesap, Cebir
Rıfkı Bey Türkçe (Daimî muallimdir)
Sadık Bey Tabiat Tetkiki, Yurt Bilgisi ve Türkçe
Salim Ahmed Bey Teşrih-i Hayvanî, Fizyoloji ve
Hıfzıssıhha
Sıraceddin Bey Nebatat ve Arziyat
Suad Bey Edebiyat
Şakir Bey Tabiat Tetkiki (Daimî
muallimdir)
Şevket Bey Fransızca
Şükrü Bey Coğrafya
Şükrü Bey* Yurt Bilgisi
Tahir Bey Edebiyat Tarihi
Tahsin Bey Usul-i Muhasebe ve Usul-i Defteri
Veli Bey Beden Eğitimi (Daimî
muallimdir).

86
DÂRÜŞŞAFAKA MÜDÜRLERİ

Dârüşşafaka'nın ilk müdürü cemiyet üyelerinden İbrahim


Tevfik Efendi'dir (16 Haziran 1289/1873). 1 Eylül 1289'da
Cemiyetin kâtibi tedris meclisi üyelerinden Ali Naki Efendi
müdür olmuştur. Adı geçenin Kânun-i sâni 1292 tarihinde istifası
üzerine 31 Kânun-i sâni 1292 ilâ 1 Mayıs 1293 tarihine kadar üç
ay müddetle müdüriyet, Mekhatib-i Askeriye ders nazırı, meclis-i
tedris üyelerinden Süleyman Paşa'nın tensib eylediği Askeri
Rüşdiye'si ve bilhassa Fatih Rüşdiyesi zabitanı tarafından
münavebeli olarak ifa edilmiş ve 1 Mayıs 1293 tarihinde yine adı
geçen Süleyman Paşa'nın delalet ve tavsiyesiyle Kasım Paşa
Rüşdî-yi Askerîsi zabitlerinden Yüzbaşı Sadık Efendi
getirilmiştir.31
Faaliyeti ve meşkur hizmetleri namını daima hürmetle yad
ettiren Sadık Efendi ile mektepte nöbet tutan daimî
muallimlerden bazıları arasında zuhur eden ihtilaf üzerine adı
geçen 1295 Kânun-i evvelinde istifaya mecbur kalmış ve yerine
mektep muallimlerinden ve Bayezid ders-i âmlarından
Mihalıççıklı Mustafa Efendi'yi vekil bırakmıştır.
1 Şubat 1295 tarihinde Üsküdar Paşa Kapısı Rüşdî-yi Askerisi
müdürü Kolağası Hüseyin Efendi mektebe müdür tayin
olunmuştur.
Adı geçen aralıksız 24 sene müdürlükte bulunmuş ve
mektepte iken rütbesi ferikliğe kadar yükseltilmiştir. Mektebin
Maarif idaresine geçmesini intac eden hadise üzerine menkûben
Tokat'a sürülerek orada vefat etmiştir.
Mektebin Maarif'e bağlı olduğu müddet zarfında müdürlük
vazifesini ifa etmiş olan zevat şunlardır:
1. Rasih Efendi (22 Kânun-i evvel 1319) Meclis-i Maarif
âzalığından
2. Ali Rıza Efendi (1 Kânun-i sâni 1321) Mercan İdadisi
müdürlüğünden.
3. İsmail Hakkı Bey (11 Kânun-i sâni 1323) Maarif Nezareti
Teftiş ve Muayene Heyeti âzalığından.
4. Kenan Bey (30 Ağustos 1324) Vekaleten.

31Harbiye Nezareti Piyade Dairesi Dördüncü Şube müdürlüğünden


mütekait Mirliva Sadık Paşa'dır.

87
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin 23 Kânun-i sâni
1324'de ihyâ edilerek teşekkülünü müteakip müdür vekili Kenan
Bey hizmetinde asaleten ibka edilmiştir. Adı geçen ile beraber
kendisini istihlaf eden müdür ve müdür vekilleri şunlardır:

SeneAy Gün
1. Kenan Bey (22 Eylül 1324) 1 3
2. Fatin Efendi (vekaleten) (23 Kânun-i evvel) 6 23
3. Harun Bey* (15 Temmuz 1326) 8
29
4. Edhem Bey (13 Nisan 1327) 1 1
19
5. Hasan Tevfik Bey (1 Haziran 1328) 1 3 20
6. Satı Bey (12 Eylül 1329) 6 18
7. Fuad Şemsi Bey (vekaleten) (8 Nisan 1330) 1 23
8. İsmail Hakkı Bey (1 Haziran 1330) 1 13
9. Hakkı Bey (14 Temmuz 1330) 10 19
10. Hasan Rıza Paşa (23 Mayıs 1331) 5 28
11. Fuad Şemsi Bey (12 Teşrîn-i sâni 1331) 4 1
14
12. Şevket Efendi (vekaleten) (5 Kânun-i sâni 1335)
2
13. Harun Bey* (vekaleten) (5 Mart 1335) 5 27
14. Mustafa Bey (2 Eylül 1335) 10
17
Ali Kâmi Bey (17 Temmuz 1336)32

32 1. Galatasaray Lisesi eski mezunlarından; 2. Dârülfünûn


müderrislerinden Rasathane müdürü; 3. Erkek Muallim Mektebi
muallimlerinden; 4. Mektebin eski jimnastik muallimlerinden Miralay
mütekaidi; 5. Kadıköy Firerler Mektebi Türkçe muallimlerinden; 6.
Dârülmuallimin eski müdürü; 7. Dârülmuallimin eski müdür muavini; 8.
Dârülfünûn müderrislerinden (İzmirli); 9. Evkaf-ı İslâmiye Müzesi eski
müdürü; 10. Topçu ferikliğinden mütekait; 11. Asaleten; 12. Dârülfünûn
müderrislerinden avukat; 13. İkinci kez olarak vekaleten; 14.
Dârülmuallimin mezunlarından ve Yozgat İdadisi müdürlüğünden; 15.
Posta ve Telgraf Memurları eski müdürü.

88
DÂRÜŞŞAFAKA MUALLİMLERİ

Dârüşşafaka'da ilk defa tedrisata 15 Haziran 1289 tarihinde


ikinci sınıfta "Malumat-ı Nâfıa" dersiyle başlandığı ve bu dersi
erkân-ı askeriyeden "Dinibütün" namıyla maruf Kayserili
Mustafa Paşa'nın verdiği evvelce bir münasebetle beyan
olunmuştu. O zamanın yegane ilim müesseseleri olan askeri
mekteplerin birçok güzide ve mütehassıs muallimleri bu zatın
uğur olsun diye açmış olduğu irfan ve hamiyet yolunu takip ve
hepsi Dârüşşafaka'da birer ikişer dersi fahrî olarak okutmayı
deruhde etmişlerdir. Mekâtib-i Askeriye (Askerî mektepler)
muallimlerinin bu hamiyet mesleğini tercih etmeleri hiç şüphesiz
kendi arzu ve hevesleriyle olmuş ise de o sırada Mekâtib-i
askeriye ders nazırlığında bulunan Cemiyet-i Tedrisiyye
kurucularından Süleyman Paşa'nın teşvikinin de buna eklenmiş
olması göz ardı edilemez.
Binaenaleyh mektebin açılışında Arapça, Farsça, dinî ilimler,
hat vs. birkaç dersten ma'adası askerî muallimler ve Cemiyet-i
Tedrisiyye âzası tarafından bu suretle meccanen tedris
olunmuştur.
Dârüşşafaka'nın henüz dört sınıfı açılmış olduğu sırada yani
1291-1292 ders yılında tabedilmiş olan genel imtihan cetvelinin
sonunda görülen mühürlere nazaran o tarihlerde Dârüşşafaka'da
yedisi asker, üçü müderris ve biri de Mülkiye'den olmak üzere
onbir muallim bulunduğu anlaşılıyor ise de bu muallimlerin hangi
dersleri okuttukları açıklanmıyor.
Asker muallimlerden mühürleri okunabilenler Kaymakam
Mustafa Nazif, Binbaşı Mehmet Rifat, Binbaşı İbrahim Edhem,
Erkânıharp Kolağası Ahmed Daniş Beylerdir. Bu Nazif Bey'in
Mekteb-i Harbiye fenn-i harb (harp sanatı) muallimi olup 1298'de
Beyrut'ta vefat eden Nazif Bey olması muhtemeldir.
Dârüşşafaka'ya hizmet edenler arasında iki Rıfat Bey vardır.
Birisi Manastırlı Rıfat Bey ki edebiyata müntesiptir.
Dârüşşafaka'da ilk kıraat kitabı olarak okunan Hikayât-ı
Müntahabe bunundur. Diğeri Uşaklı ve riyaziyatçılardandır.
Şehzâdegan Muallimi namıyla meşhurdur. Bunun ismi ile
okuttuğu dersler cetvelde gösterilmiştir. Burada mührü bulunan
Manastırlı Rıfat Bey'dir. İbrahim Edhem Bey, Mühendishane'nin
mümtaz sınıfları Riyaziyat-ı âliye muallimi mütekait Ferik
Edhem Paşa'dır ve hayattadır. Dairetülmaarif'te biyografisi

89
vardır. Ahmed Daniş Bey hakkında malumat alınamadı. İsmi
okunamayan diğer kaymakamın hikmet-i tabiiye muallimi
Kaymakam Hafız Mehmed ve tabib binbaşısının da ulûm-i
tabiiye muallimi Hüseyin Remzi Bey olduğu bir sene sonraki
genel imtihan cetvelinin altındaki imzalardan anlaşılmaktadır.
Müderrislere gelince: Bunlar da Mihalıççıklı Mustafa,
Bayezid dersiâmlarından Lütfi ve İsmail Hakkı Efendilerdir ki
aşağıda bunların meslek ve hizmetlerine dair izahat vardır.
1293'de muallimlerin adedi otuz ve 1294'de otuz yediye iblağ
edilerek yukarı sınıflar açıldıkça adetleri seneden seneye
artırılmış ve 1293'de basılan imtihan cetvelinde muallimlerin
isimleriyle okudukları dersler matbu olarak cetvelde
gösterilmiştir.
Bizzat tedrisatta bulunmuş olan Cemiyet-i Tedrisiyye âzası
hakkında - isimleri kayıt ve hıfzedilmemiş olduğu için- tam bir
malumata malik değiliz. Mamafih kuruculardan Manyasîzâde
Refik Bey'in Kitabet ve Kavaid-i Osmaniye ve Ali Naki
Efendi'nin Hikaye-yi Müntahaba ve Kitabet derslerini okutmuş
oldukları anlaşılmaktadır. Daha bazı zevatın da bilfiil öğretim
hizmetinde bulunduklarını ilk mezunlar ifade ediyorlar. Fakat
bunların tedrisatı ya muallim bulununcaya kadar az devam etmiş
veyahut ekseriyetle hükümetin yüksek memurları ve iş sahibi
kimseler oldukları için uzun müddet devam edememişler ve
isimleri de - muallim sıfatıyla- bir yere kaydolunmamıştır.
Fakat Dârüşşafaka'da ders okutmuş olan mekâtib-i askeriye
muallimlerinin büyük kısmının isimleri kayıtlıdır. Asker
muallimler ilk derse başladıkları zaman rütbeleri ne ise deftere o
suretle kaydedilmiş olduğu için aşağıdaki cetvele de öylece
geçirilmiştir. Fakat mülazım ve yüzbaşı iken Dârüşşafaka'da bir
ders deruhde etmiş olan muallimlerden birçoğu liva ve ferik
oluncaya yahut memuriyetle İstanbul'dan başka bir yere
gidinceye kadar Dârüşşafaka'dan ayrılmamışlardır. Bu cümleden
olarak cetvelde tabii ilimler muallimi görülen Binbaşı Yusuf Ziya
ve riyaziyat muallimlerinden Podgoriçeli Binbaşı İbrahim Hakkı
Beyler liva türbesinde oldukları halde son senelere kadar
tedrisata devam etmişlerdir. Ancak ufak rütbeli bazı zabitler yine
fahri olarak tedrisatta bulunmakla beraber mektebe geldikleri
günlerde -o gün kaç ders okutursa okutsun- kendilerine "araba
parası" namıyla birer mecidiye verilirdi.

90
Asker muallimlerin Dârüşşafaka'ya ettikleri hizmet
Dârüşşafaka tarihine altın harflerle yazılmaya değer. 33
Dârüşşafaka; 1297 tarihinden itibaren talebe çıkarmaya
başladığından o tarihten sonra Dârüşşafaka mezunlarının kendi
feyiz menşelerinde fahrî muallimlik ettiklerini görüyoruz. O
suretle ki davet vukûunda, hatta vâki olmadan mer mezun kendi
mektebinde ders okutmayı şükranla kabul eylemiş ve bunu bir
hamiyet borcu addetmiştir. Şu kadar var ki Cemiyet-i Tedrisiyye
âzası gibi Dârüşşafaka mezunlarının da muallimlik etmesi gayet
33 İstanbul'da lise açılışı ilk defa mevzui bahis olarak hükümet
tarafından Galatasaray'ın ve halk tarafından iâne ile Dârüşşafaka'nın
açılmasına teşebbüs olunduğu sıralarda (1284) askerî mektepler
memleketi muhafaza maksadıyla ve askeri ihtiyaçların sevkiyle daha
evvel kurulup teşekkül etmiş ve bunlar ibtidaî,rüşdî idadî ve -ikisi de âli
olmak üzere- harbiye ve erkân-ı harbiye sınıflarını muhtevi bir bütün
halinde varlık göstermişlerdi. Askeri mekteplerin kuruluş zamanı ve
terakki safhalarına bir göz gezdirmek Dârüşşafaka'nın tedris tarihini
aydınlatmaya hizmet edeceği için aşağıdaki izahata mecburiyet
görülmüştür. Askeri mektepler kıdem sırasıyla şunlardır:
Bahriye Mektebi: 1189'da Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın himmetiyle
Kasımpaşa'da "Hendesehane" namıyla açılmış ve ders programını Baron
Dö Tot tanzim etmiştir. Gelenbevi İsmail Efendi bu mektebin ilk
hocasıdır.
Mühendishane: 1210'da Üçüncü Sultan Selim tarafından açılmış ve
1264'de programı tekemmül ettirilmiştir. (Hendese-yi Mülkiye'nin
açılışı daha sonradır ve 1302 senesine rastlar). Hoca İshak Efendi
Mühendishane'nin en ünlü hocalarındandı. Dairetülmaarif'te biyografisi
vardır.
Tıbbiye: 1242'de açılmış ve Fransız lisanıyla tedrisata başlamıştır.
Tedrisat ancak 1286 tarihinde Türkçe'ye çevirilmiştir.
Harbiye: 1250'de açılmıştır. Askeri mektepler arasında Harbiye'nin ıslah
ve tekemmülü diğerlerini de onu takibe mecbur etmiş olduğundan yalnız
bunun terakki ve tekamül safhaları hakkında kısa ve özlü izahat
verilmesi uygun görülmüştür.
1250'de açılan Mekteb-i Harbiye'nin programı -askerliğe ilişkin birkaç
ders istisna edilirse- rüşdiye derecesinde idi. 1261'de Babıali mütercim-i
evveli Fuad Bey (eski sadrazam Keçecizâde) ve sudurdan Arif Hikmet
Bey (Şeyhülİslâm) ve Avrupa'da tahsil etmiş olan Mekteb-i Harbiye
müdürü Emin Paşa'dan mürekkeb bir komisyon teşkil olunarak bunların
tanzim ettikleri layiha üzerine Mekteb-i Harbiye birisi Mekteb-i Ulûm-i
Harbiye, diğeri Mekteb-i Fünûn-i İdadiye namıyla tahsil itibarıyla ikiye
taksim ve her birisine ayrı binalar tahsis olunmuştu. 1263'de program
birkat daha ıslah ve tevsi ve idadi ile Harbiye bir binada birleştirilmekle
beraber Erkan-ı Harbiye sınıfları da açılmıştır. Ve bu tarihten itibaren
bilhassa ordu merkezi olan vilayetlerde birer Askerî İdadisi açılmış ve

91
tabii ve adeta mecburi bir vazife telakki edilerek isimleri bir
deftere bile kaydolunmamıştır. Bu meyanda gerek bizzat
kendilerinden ders okumuş olan mezunlardan, gerek elan idare ve
talim heyetlerinde bulunan zevattan alınan malumata ve bir de
şehadetnamelerin altındaki imza ve mühürlere istinaden
Dârüşşafaka mezunlarından muallimlik edenlerin isimleri tahkik
edilerek aşağıdaki cetvele alınmıştır.

1264'de diğer askeri mektepler, ezcümle Mühendishane dahi Harbiye'ye


kıyasla ıslah edilerek hemen hemen aynı taksimat ve program orada da
tatbik olunmuştur.
Askeri mekteplerin ıslah ve terakkisi hususunda yalnız program tanzim
etmek ve nazarî bir surette tahsil derecesini yükseltmekle iktifa
edilmeyip 1250'den itibaren tahsili ikmal etmek üzere Avrupa'nın
mühim merkezlerine zabit ve 1252'den sonra her sene gerek Harbiye'den
gerek Mühendishane'den talebe gönderilmeye başlandığı ve tahsilini
tamamlayarak dönenler Mekteb-i Harbiye'de muallimlik ettiği gibi bir
yandan da Avrupa'dan hatta tanzimatı Türkiye'den evvel muvaffakiyetle
tatbik etmiş olan Mısır'dan muallimler celbine itina edilmiş ve getirilen
muallimlerin Türkçe öğrenerek tedrisatı Türk diliyle takip etmeleri şart
koşulmuştur. Bilahare bunlar da kafi görülmeyerek ve tahsil için
Avrupa'ya gönderilen talebenin burada elde ettiği tahsil seviyesi bilhassa
lisan-ı melekesi Avrupa yüksek okullarını takibe müsait olmadığı
anlaşılarak bu mahzuru bertaraf etmek üzere 1276 tarihinde Paris'te
Mekteb-i Osmanî namıyla bir mektep açılıp askeri talebe evvela bu
mektepte lise tahsilini Fransız muallimler marifetiyle ve Fransızca
gördükten sonra Fleş askerî mektebine girmesi usul olarak kabul edilmiş
ve Avrupa'da tahsil etmiş ulemadan Hoca Tahsin, Kerim ve Selim Sabit
Efendiler bu mektepte talebenin ahlak,ı milliye ve âdab u erkân-ı
İslâmiyesini takviye ve muhafazaya memur edildikleri gibi
Dârüşşafaka'nın kurucularından Vidinli Tevfik ve Sakızlı Esad Paşalar
dahi Mekteb-i Osmanî'de müdürlük etmişlerdir. 1284'den sonra askeri
mektepler tedrisat itibarıyla tekemmül etmiş bulunmasına ve Fransız
lisanının tedrisi için hükümetçe Galatasaray Lisesi açılmış olmasına
binaen Mekteb-i Osmanî'den istiğna hasıl olarak 1291'de Sakızlı Esad
Paşa'nın sadareti zamanında lağvedilip tasarruf olunun tahsisatıyla
askeri rüşdiye binaları yapılmıştır. 1280 tarihinde askeri mekteplere
muallim yetiştirilmek üzere Harbiye'de teşkil olunan muavin sınıfı da
kayda ve zikredilmeye şayandır. Bu sınıf iki şubeye taksim edilerek
birinci şube "riyaziye"ye ve ikinci şube "Fenn-i bedî-yi resm"e ilişkin
derslere tahsis olunmuştu. Askerî mektepler tarihinin 1284'den ilerisi
Dârüşşafaka'yı alakadar etmediğinden bu kadarla iktifa olundu. İşte
açılışında Dârüşşafaka muallimlerinin hemen tümünün asker oluşu o
devirde memleketimizde askerlerden başka bu gibi dersleri okutacak
muallim ve mütehassıs bulunmamasından ileri gelmiştir.

92
Bunlar arasında uzun müddet muallimlik edenlerin başlıcaları:
Salih Zeki, Mehmed İzzet, Mehmed Emin, Hüseyin Remzi,
Hasan Ferid, Mustafa Fuad, Hikmet, Mustafa Subhi, Hasan Şerif
ve Zekeriya Beylerdir.
Dârüşşafaka mezunlarından muallimlik edenler ekseriyetle
hemen mektepten çıkar çıkmaz muallimliğe başladığı için
cetvelde bunların isimleri üzerine bir yıldız işareti konduğu gibi
hangi sene mezunu olduğu da yanlarına işaret edilmiş, mamafih

Devletçe maarif-i askeriyenin terakkisine ehemmiyet verilerek


münevver ve dil bilen yüzlerce zabit ve asker muallim ve müellif
yetiştirildiği sırada Maarif Mülkiye'nin ve hükümet memurlarının ne
raddede bulunduğu yeri geldikçe tetkik edilmeye değer bir meseledir. 27
Zilkade 1254 tarihli bir vesikadan (Divan-ı Hümayun Kalem
Nizamnamesi Defteri, numara:4) alınan aşağıdaki fıkralar Türkiye'de ilk
mülkiye mektebinin açılması düşünüldüğü zamandaki hükümet
memurlarının seviyesini ve Maarif'in derecesini göstermek itibarıyla
dikkate şayandır. Pek ayrıntılı olan bu vesikada ezcümle deniyor ki:
"Kılıç ile birlikte olan hizmet-i aliyye-yi kalemiyye henüz bir zapt ve
nizam altına alınamadığından şimdiki kalemlere alınmakta olan
öğrenciler sekiz, on yaşına kadar mekteplerde yalnız Kur'ân öğrenerek,
bu cümleden olarak sülüs karalayıp Arapça ve Farsça'ya dair hiçbir şey
görmemiş ve İçişleri ve Dışişlerinde istihdam olunacak katiplere göre
öğretilmesi çok önemli ve gerekli olan riyazi ilimler ve coğrafyanın
belki ismini bile işitmemiş olduklarından ve kalemlerde dahi bunların
tahsili mümkün olamadığından fakat devam ettiği kalemin fenni ne ise
yeteneği ölçüsünde onu öğrenip, eğer içlerinden bazı akıllıları
çalışmalarına ilahî bağış feyizleri eklendikçe katip denilecek derecede
liyakat kazanmakta iseler de onlar da yok denecek kadar az bulunur
kabilinden olarak ekseri kalem fenninden başka sanat ilminden nasipsiz
kalmakta olduklarından ihtiyaç zamanı saltanat-ı seniyyede istihdama
layık adam bulunmadığı..." beyan edildikten sonra hükümet memuru
yetiştirilmek üzere bir mektep açılması ve bu mektepte Arapça, Farsça,
geometri, coğrafya, tarih ve politikaya dair dersler gösterilmesi ve
Fransız lisanı Arapça'ya yakın (?) olduğundan talebe Arapça sarf ve
nahivde meleke kazandıktan sonra Fransızca Gramer denilen kitabın
okutulması ve Babıali ile Bâb-ı Defterdarî (Eski şehir emaneti ve Bâb-ı
Zabtiye binası) arasında yani Yerebatan'da açılacak mektebe Mahmud-i
Adlî'nin ismine nispetle Mekteb-i Maarif-i Adliye denilmesi
kararlaştırılmıştır.
Bu tarihlerde İstanbul'da yalnız sıbyan mektepleri vardı. Henüz ibtidaî
ve rüşdî mektepleri açılmamıştı. Binaenaleyh açılmasına lüzum
gösterilen Mekteb-i Maarif-i Adliye bunların ve Türkiye'de ilk mülkiye
mektebi addedilen kalemlerin mahrecinin ve daha sonra Menşe-yi
Küttâb'ın, hatta Mekteb-i Mülkiye'nin temelidir. Mülkiye mekteplerine
merci olmak üzere tesis olunan Rüşdiye Mektepleri Nezareti (Mekâtib-i

93
kaydı malum olan bazılarının derse başladığı tarih ile ayrılması
ayrıca gösterilmiştir. Cetvelde isimleri hizasında askerî rütbesi
veya Dârüşşafaka mezunu olduğu gösterilmemiş olan muallimler
ya ulemadan veya diğer mülkiye meslekî erbabındandır.
Dârüşşafaka'nın tedris tarihinde kayda değer bir hadise de
sabah müzakerelerinde ve geceleri dahi Dârüşşafaka'da ders
okunmuş olmasıdır. Evvelce bir münasebetle beyan edildiği üzere
gündüz muallimliğe devamlarına resmi vazifeleri mani olan
mezunlarla diğer muallimler mahalle aralarındaki karanlık ve
tehlikeli sokaklardan geçmeyi göze aldırarak geceleri gelip
mektepte derslerini verirlerdi. Bazısı da mensup olduğu daireler
veya mektepte mesai saati başlamadan evvel erkenden
Dârüşşafaka'ya gelip müzakere vaktinde dersini takrir eder, sonra
vazifesine giderdi. Bugünkü öğretim usulüne aykırı görülen bu
hal muallimlerinin büyük kısmı fahrî olan bir halk mektebi için
bilhassa o devre göre tenkit edilmedikten başka şükran vesilesi
sayılır.
Geceleri tedrisatta bulunanlar arasında Fransızca muallimi İsa
Bey'i bilhassa kayda ve bunun Dârüşşafaka'da Fransızca'nın
öğrenilmesini kolaylaştırma hususunda ifa ettiği büyük hizmetleri
ayrıca zikre mecburiyet görülmüştür. Tahsilini de Rusya'da
tamamlamış olan bu zat Dağıstanlıdır. Erkan-ı Harbiye beşinci
şubesinde mütercim idi.
Yine fahrî muallimler arasında Telgraf ve Posta Fen Kalemi
müdürü ve hükümetin elektrik müşaviri Emil Lakovan Efendi'nin
ismini hürmetle yad etmeyi bir vazife addederiz. Aslen Fransız
olan bu zat Süveyş Kanalı'nda bir vazife deruhde ederek oraya
gitmek üzere İstanbul'a gelmiş iken vukûbulan teklifi kabul
ederek burada kalmış ve uzun müddet Telgraf Fen İşleri'ni idare
etmiş ve kuruculardan Nazır İzzet Efendi merhumun delalet ve
teşvikiyle Dârüşşafaka programına Telgrafçılık dersini ilave

Rüşdiye Nezareti) - ki sonradan Maarif Nezareti'ne dönüştürülmüştür-


bu tarihten sonradır.
1254'den Dârüşşafaka'nın açıldığı 1289 tarihine kadar Maarif-i Mülkiye
şüphesiz bu gibi teşebbüslerle hayli terakki etmiş ise de yukarıdaki
dipnotlardan birinde beyan edildiği üzere henüz idadi ve lise teşkilatı
vücuda getirilememiş ve tabiatıyla mülkiye tedrisatı askerî mektepler
seviyesine çıkarılamamıştı.
İşte Dârüşşafaka böyle bir zamanda tesis edilip açılmış ve bilhassa
askerî mektepler Talim Heyeti'nin yardım ve himmetiyle 1297'de
memlekete ilk lise mezununu hediye etmiştir.

94
ettirerek hem Dârüşşafaka mezunlarının hem de Telgraf
Nezareti'nin ve tabiatıyla hükümetin istifadesini temin etmiştir.
Telgrafçılık nazariyatıyla alet ve edevatının tariflerini ihtiva
etmek üzere yazmış ve mektebe terk etmiş olduğu Fransızca eser
basılarak Dârüşşafaka'da okutturulmakta ve bu ders Fransızca
takip ve tedris edilmekte idi. Emil Lakovan Efendi, ilm-i heyete
olan vukûfu hasebiyle Beyoğlu'nda Mösyö Kombari'nin
idaresinde bulunan Rasadhane'de uzay incelemeleri ile de meşgul
bulunurdu.34
34Nazır İzzet Efendi ile Emil Lakovan Efendi'nin Dârüşşafaka'da
yapmış oldukları feyizli hizmet 1908 inkılabından sonra kesintiye
uğramıştır. Sebebi, bu eser yukarıda da söz konusu edildiği gibi o tarihe
kadar Dârüşşafaka'dan çıkanlar kısmen telgrafa, kısmen rüsumata
memur edilirken Meşrutiyetten sonra bu usulün terkedilmiş ve sonuçta
Dârüşşafaka programlarından Telgrafçılık, Postacılık ve Gümrükçülük
gibi derslerin çıkarılmış olmasıdır.
Mamafih Dârüşşafaka'da kesintiye uğrayan bu hizmet daha geniş ölçüde
hariçte yani Telgraf İdaresi'nde yine Dârüşşafaka mezunları tarafından
sürdürüle gelmiştir. Telgraf ve Posta Nezareti'nin lağvına gelinceye
kadar ayda bir kere neşredilmekte olan Telgraf ve Posta Mecmua-yı
Fenniyesi Dârüşşafaka mezunları tarafından yazıldığı gibi Telgraf
tedrisatı Dârüşşafaka programından çıkarıldıktan sonra mütefenin ve
muktedir telgraf memur ve müfettişi yetiştirilmek için hükümetçe
açılmasına zaruret ve mecburiyet görülmüş olan Telgraf Mekteb-i Âlîsi,
öğretim heyetini de açılışından beri Dârüşşafaka mezunları teşkil
etmekte bulunmuştur.
Bu müddeayı teyit etmek üzere mezkur mektebin bugünkü idare ve
talim heyetlerinin isimlerini ve Dârüşşafaka'nın hangi senesi mezunu
olduklarını zikretmekle iktifa edeceğiz:
Müdür, Medeni Hukuk ve İdare Hukuku muallimi Şükrü Bey (1316),
Fransızca muallimi Mustafa Fuad Bey (1297), Telgraf ve elektrik
muallimi Mehmed Emin Bey (1302), Riyaziyat muallimi Mustafa Subhi
Bey (1306), hendese muallimi Hasan Bey (1310), Telgraf İşletmesi ve
Nizamatı muallimi Hüsnü Sadık Bey (1323), Posta muallimi Ahmed
Avni Bey (1306), kitabet muallimi Ali Kâmi Bey (1307), 1927 senesi
başlangıcında vefat eden Mehmed Ali Bey (1298) gerek mecmuanın,
gerek bu mektebin en büyük hizmetçilerinden idi. Adı geçen uzun
müddet İstanbul Posta Müdürlüğünü ifa etmiş ve uluslararası posta
işlerine vakıf olmuş ve bunda ihtisas kazanmış olduğundan müteaddit
posta kongrelerinde hükümetimizi temsil etmiştir. Posta tarihinde
yegane mütehassıs idi.
Dârüşşafaka'da Elektrik ve Telgrafçılık tedrisatının asıl hizmeti Harb-i
Umumide görülmüştür. Harb-i Umumide hükümetçe telefon şirketine el
konularak tamamen ecnebi olan işletme ve fen memurlarına izin
verildiği sırada Telefon İdaresi'nde iş başına geçen ve telefonu

95
Aşağıdaki cetvelde isimleri kayıtlı olanlardan başka, gerek
asker, sivil, gerek Dârüşşafakalı daha birçok kimselerin
Dârüşşafaka'da tedrisatta bulundukları muhakkaktır. Ancak
anlaşılamayan bir sebepten dolayı 1308 senesinden sonra
umumiyetle fahrî muallimlerin isimlerini bir yere kaydetmekten
sarfınazar edilmiş olduğu için daha kimlerin Dârüşşafaka'da
muallimlik ettiği kesin olarak anlaşılamıyor.
Dârüşşafaka muallimlerinin hemen tümünün isimlerini,
biyografilerini, hatta resimlerini bu tarihçede bulundurmayı çok
arzu ettik. Fakat ümit edilen malumatın alınamaması ve bilhassa
resimlerinin tedarik olunamaması yazı kurulunun bu yüce
arzusunu yerine getirmeye mani olmuştur. Eserin ikinci baskısına
kadar lüzumu olan malumat elde edilir ve resimleri de bulunursa,
bu vazifenin ifasına girişileceği şüphesizdir. 1319 tarihinde
mektebin idaresi Maarif Nezareti'ne intikal ettiği sırada fahrî
muallimlik kamilen kaldırılarak 1 Mart 1320 tarihinden itibaren
gerek mezkur tarihten sonra ücretle istihdam edilmiş ve kadrolu
olan muallimler için de diğer bir cetvel tertip olunarak aşağıya
dercedilmiştir.

Dârüşşafaka'nın ilk devresinde 15 Haziran 1289 tarihinde


tedrisata başlandığını yukarıda söylemiştik. Aynı günde
Mihalıççıklı Mustafa Efendi isminde bir zatın Dârüşşafaka'ya
muallim tayin edildiği görülüyor. Bu zat, Bayezid Camii
müderrislerinden Şehrî Nüzhet efendi'nin talebesi ve Mekâtib-i
Askeriye ders nazırı Süleyman Paşa'nın ders ortağıdır.
Mustafa Efendi 1289'dan 1298 tarihine kadar Dârüşşafaka'da
muallimlik etmiş, bir aralık mektep müdür vekilliği vazifesini de
ifa eylemiştir. Arapça, bilhassa Türkçe, edebiyat, fıkıh hatta
hesap derslerini okuttuğu muhtelif senelere ait imtihan cetvelleri
altındaki açıklamalardan alqnlaşılıyor. Mekâtib-i askeriye ders
nazırı Süleyman Paşa'nın Dârüşşafaka'ya tavsiyesiyle tayin
olunduğuna şüphe olmayan Mustafa Efendi asrın en münevver
ulemasındandı ve İngilizce ile İspanyolca'ya aşinaydı. Türkçe ve
Arapça 18 parça eserin müellifi olup, matbu eserleri uzun müdde
Dârüşşafaka'da okunmuştur. Ezcümle Türkçe Zübdetü'l-beyan'ı
altıncı sınıfta okunmakta idi. Mustafa Efendi, medreselerde şerhli

eskisinden ve hatta bugünkünden daha iyi idare edenler tamamen


Dârüşşafaka mezunları idi. Bugün de hükümetin telefon, telsiz telgraf ve
radyo idareleri nezdindeki komiserleri Dârüşşafakalılardır.

96
ve haşiyeli kitaplardan senelerce okunan fakat layıkıyla
öğretilemeyen Arapça'yı Dârüşşafaka'da Arapça metin fakat
Türkçe ibare ve izahlarla tedrise başlamış ve Emsile-yi Cedide ile
Tekmiletü'l-binâ ve sair bu neviden eserlerini bu maksatla
yazmıştır. Bu zata "Dârüşşafaka'nın muallim-i evveli" denilse,
yaraşır. Mustafa Efendi o devre göre tıp dahi tahsil etmiş
olduğundan 1293 Seferinde tabip sıfatıyla orduya katılmıştı. 1270
Kırım Seferinde İngiliz ordusu refakatinde bulunmuştur.
İngilizce'yi bu vesile ile öğrenmiş olması melhuzdur. Fakat
İspanyolca'yı ne suretle öğrendiği anlaşılamıyor. Mufassal hal
tercümesi Osmanlı Müellifleri'nde mündericdir.
Yine ilk zamanlarda ve 18 Ağustos 1289 tarihinde Mehmed
Lütfi Efendi isminde ulemadan bir zatın daimî ve muvazzaf
(kadrolu) muallim tayin edildiği ve 1294 tarihine kadar devam
ettiği kayıtlardan anlaşılmaktadır. Lütfi Efendi, dinî ilimler ve
Arapça öğretiminde Mustafa Efendi'ye yardımcı ve arkadaş
olmuştur. Mustafa Efendi harpten dönüşte Lütfi Efendi'nin
okutmakta olduğu eserlerinden birisinde yapmış olduğu tadilat
dolayısıyla araları açılarak Dârüşşafaka'dan çekilmeye mecbur
olmuştur.
Üçüncü muvazzaf muallim olarak Eylül 1292 tarihinde Hafız
MUstafa Efendi'nin Kur'ân-ı Kerim muallimliğine alındığını ve
bilahare mektep imamlığına tayin olunduğunu görüyoruz. Hafız
Mustafa Efendi 52 seneden beri mektebe müdavim ve bugün
müstahdem olmasına göre Dârüşşafaka'nın şeyhülmuallimîn'idir.
1294'de Mehmed Lütfi Efendi'nin ayrılması üzerine 1 Teşrîn-i
evvel 1294 tarihinde müderrislerden ve Askerî Rüşdiyesi
muallimlerinden Mehmed Halis Efendi daimî ve muvazzaf
muallimliğe tayin olunmuştur. Tayin tarihinden vefatına (1329)
kadar Dârüşşafaka'dan ayrılmamış olmasına göre Halis Efendi 35
sene muallimlik etmiş demektir. Kendisi zamanın derin bilgili
alimlerindendi. Bilhassa Arap edebiyatına derin vukûfuyla
tanınmıştı. Anlatması açık fakat yazma üslubu ağır idi. İsmail
Safa'nın Halis Efendi hakkında 1316 tarihinde yazmış olduğu
manzumenin şu iki beyti merhumun hem medresedeki hem de
Dârüşşafaka'daki hizmetlerini dile getirir:

Hüda bilir emeğin çok o dâr-ı eytâma


Bütün çıkanlara yıllarca dersler verdin
Bütün şu hey'et-i uzmâ-yı dîn-i islâma
Fazilet öğretecek hocalar yetiştirdin.

97
Meşrutiyetten sonra İslâm medreselerinin nazırı demek olan
ders vekaletine hükümetçe tayin edilmiş olması ulema arasındaki
faziletinin derecesini gösterir. Arapça ve Türkçe dört eseri vardır.
Bu eserleri Dârüşşafaka'da bizzat okuturdu. Hal tercümesi
Osmanlı Müelliflerinde'dir.
Eski muallimler arasında musiki muallimi Zekai Dede'ye de
büyük bir mevki tahsisi icap eder. Musiki o tarihlerde hiçbir
mektepte ders olarak okutulmazken Cemiyet-i Tedrisiyye'ce 1293
tarihinde evvela fahrî ve 1300 tarihinden sonra muvazzaf olmak
üzere zamanın en büyük musikişinası olan Hafız Zekai efendi
musiki muallimliğine tayin edilerek 1313 senesine yani vefatına
kadar tedrisatından istifade olunmuş ve vefatında yerine meslek
ve fazilet varisi olan oğlu Hafız Ahmed Efendi tayin edilmiş
olduğu için her ikisinin hizmeti toplanırsa Dârüşşafaka'da yarım
asırdan beri musiki tedrisatının devam ettiği ve baba ile oğulun
bu müddet zarfında birçok musikişinas yetiştirdikleri anlaşılır.
Zekai Efendi'nin ayrıntılı hal tercümesi Esâtîd-i Elhân'ın birinci
cüz'ündedir.
Dârüşşafaka'ya her sene yeni talebe alındığı zaman bunlar bir
araya getirilerek kendilerine bir şey ve ezcümle bir Kur'ân suresi
okutulur ve sesleri iyi olanlarla musikiye yeteneği görülenler
ayrılıp yalnız bunlara musiki dersi gösterilirdi. Yani
Dârüşşafaka'da musiki tedrisatı başlangıçta umumi değil, bu
suretle hususi idi. Dârüşşafaka mezunları içinde hatta
mekteplerde musiki muallimliğini meslek edinmiş olan ve
musikiye dair eserler yazanların bulunması işte bu tedrisatın
sayesindedir. Kudretli bir yazar olduğu kadar kendi şarkılarının
bestesini de bizzat tanzim edecek derecede musikide nasibi
meşhur olan Ahmed Rasim Bey musikiyi Dârüşşafaka'da Zekai
Dede'den öğrenmiştir.
Bugün Dârüşşafaka'da iki türlü musiki okutulmaktadır. Birisi
resmî programa göre genellikle ders olarak Solfej, diğeri de yine
eskisi gibi arzu edenlere özel olarak meşk edilen musikidir. Her
ikisinde de nota tatbik edilmektedir.
Dârüşşafaka'da resim tedrisatına da çok ehemmiyet verilirdi.
Fahrî ve muvazzaf muallimler arasında pek çok resim muallimi
kaydına tesadüf olunması da bunu gösterir. Resim muallimleri
arasında Bahriye Kolağalarından Fahri Efendi'nin hizmeti
bilhassa kayda değer. Yine bu muallimler arasında Arif, Hüsnü,

98
Hilmi, Hayri ve Mehmed Ali Beyler gibi beş Dârüşşafaka
mezununun bulunuşu tedrisatın feyizli semeresini ispat eder.
Şu nokta da bilhassa kayda değer: Ücretli ve muvazzaf
muallimler arasında bir kısmı evvela senelerce fahrî olarak
tedrisatta bulunmuş ve sonra kendilerine ufak bir ücret
verilebilmiştir. Bu cümleden olarak Farsça ve Fransızca muallimi
Habib Efendi 1290 tarihinde Dârüşşafaka'da fahrî muallimliğe
başlamış ve hat muallimi Hafız Tahsin Efendi 1291'den 1297
tarihine kadar fahrî olarak tedrisatta bulunmuş ve aynı zamanda
rik'a mucidi Hattat İzzet Efendi de Dârüşşafaka'da fahrî
muallimlik etmiştir. Habib efendi ancak 1296 tarihinde ve Tahsin
efendi ise İzzet Efendi'nin Mekteb-i Sultanî muallimliğine tayini
üzerine 1298'de Dârüşşafaka'da kadroya alınmıştır. Bu iki
hattatın müşterek olarak tanzim edip yazdıkları Meşk Mecmuası
uzun müddet elden ele dolaşmıştır.
Habib Efendi yalnız Dârüşşafaka'nın değil, o devrin bütün
mekteplerinin Farsça tedrisatında istifade ettiği Sadî'nin Gülistan'ı
ile Bûstan'ını kısaltarak tabettirmiş ve Destûrçe namıyla yazmış
olduğu bir Farsça kurallar kitabını da Dârüşşafaka'ya teberru
etmiştir. Öğrencileri Habib Efendi'den Farsça'dan ziyade Fransız
lisanındaki tercüme kudretinden istifade ettiklerini hatta diğer
lisan hocaları bile müşküllerini Habib Efendi'ye hallettirdiklerini
söylüyorlar.
Dârüşşafaka'da muallimlik edenlerin ehemmiyetle kayda
değer bir hizmetleri de büyük bir kısmı okuttuğu ders için eser
telif veya tercüme edip bu eserin hasılat ve menfaatlerini
tamamen Dârüşşafaka'ya terk ve teberru etmiş olmalarıdır.
Bu eserler içinde o zamana göre cidden mühim bir adet olan
14 defa basılmış olanları vardır. Dârüşşafaka muallimlerinin
eserleri senelerce bütün askerî ve mülkî rüşdiyelerinde okunmuş
ve 1300 tarihinde idadi mektepleri açıldığı zaman bu mekteplerde
ders okutanların ve okuyanların imdadına yine bu eserler
yetişmiştir. Bu suretle Dârüşşafaka'da fahrî başlayan hizmet tüm
memleketi kapsayacak bir vaziyet almış ve aynı zamanda bu
eserler Dârüşşafaka için mühim bir gelir kaynağı olmuştur. Bu
eserlerin başlıcalarıyla müelliflerinin isimleri, tarihçenin baş
taraflarında belirtilmişti. Eserlerin geneli hakkında kitabiyat
bakımından tertip edilen bir cetvel özel kısımda ek olarak
sunulmuştur. (Vesika, numara:15).
Şurasını bir kere daha tekrara lüzum görüyoruz ki tedrisatın
büyük kısmının Mekâtib-i askeriyenin güzide muallimleri

99
tarafından deruhde olunması Dârüşşafaka'da fünûn ve riyaziyata
diğer derslerden ziyade ehemmiyet verilmesini mucip olmuş ise
de bu özellik başka derslerin ihmaline asla sebep olmamıştır.
Bu cümleden olarak Mustafa ve Halis Efendiler gibi
bilginlerin Arapça ve dinî ilimler, Hindli İskender ve Isfahanlı
Habib Efendiler gibi Farsça'da uzmanlıkları malum olan zevatın
Farsça ve yine en ünlü muallimlerin ve bilhassa Mösyö Bilbon
isminde bir Fransızın Fransızca tedris etmiş bulunması ve
bilahare bu muallimlere Dârüşşafaka'dan mezun ve kısmen
Avrupa'da tahsil etmiş bulunanların halef olması Dârüşşafaka'yı
öğretim ciddiyeti hususunda benzeri mektepler arasında mümtaz
bir mevkie çıkarmıştır.
Velhasıl öğretim kadrosu arasında bulunmuş olan her sınıftan
ve her meslekten mümtaz ve uzman muallimlerin himmeti ve
hamiyeti sayesinde Dârüşşafaka mezunları arasında birçok
matematikçi, edip, şair, fen adamı ve bilhassa elektrik mühendisi,
hattat ve ressam yetişmiş ve bunların gerek intisap ettikleri
hükümet memuriyetinde, gerek Dârüşşafaka'da ve diğer
mekteplerde ek olarak ifa etmiş oldukları muallimlik mesleğinde
de büyük hizmetler ifa etmişlerdir.
Bu vesile ile Dârüşşafaka muallimlerinden rahmet-i Rahman'a
kavuşanların ruhunu birer fatiha ile şad ve bugün hayatta olanları
bir kere daha hürmetle yad ederek cetvelleri dercediyoruz.

100
FAHRÎ MUALLİMLER

İsmi Meslek veya memuriyeti Okuttuğu ders Açıklamalar

(Elif)

Asaf Efendi Mülazım Kitabet, hesap, 1298'de


Farsça, Coğrafya başlamıştır. Kuleli
İdadisi kitabet
muallimi Miralay
Asaf Bey* 1309 Kitabet, Tarih
İbrahim Kitabet Darüttalim
Efendi (Elhac) kurucusudur
İbrahim Mevâlid-i
Efendi selâse
İbrahim Mülazım-ı evvel Resim
Efendi
İbrahim Yüzbaşı Fransızca Mekteb-i
Nuri Efendi Harbiye Fransızca
muallimi.
İbrahim Müderrislerden Kıraat, İmla 1307'de
Hakkı Efendi ve Ulûm-ibaşlamıştır.
ibtidaiye
İbrahim Topçu Müsellesat, Sabık Boğazlar
Hakkı Bey binbaşısı(Podgoriçeli Mihaniyyat-ı Muhafızı İbrahim
) müstamele Paşa'dır. 1305'den
1319 tarihine kadar
muallimlik
etmiştir.
İbrahim Kolağası Tarih-i Dökodray'ın
Şemsi Efendi Umumi Tarih-i Umumi'sini
güzel bir üslup ile
tercüme ve
Dârüşşafaka'ya
terketmiştir. Bu
eser taş basma ile
Dârüşşafaka
matbaasında
basılmıştır.

İhsan Mülazım-ı evvel Müsellesat


Efendi
İhsan Bey* (1300) Kıraat ve İmla
İhsan Bey* (1299) Hikmet-i
tabiiyye,

101
Fransızca
Ahmed Yüzbaşı Hendese,
Efendi Hesap, Cebr-i âdi
Ahmed Erkan-ı Harp Cebr-i âlâ
Tevfik Bey miralayı ,müsellesat
(Üsküdarlı)
Ahmed İstihkam Resim ve Mühendishane
Zahid Efendi Kolağası Hendese muallimlerindendir
.
Ahmed Mülazım-ı evvel Fransızca, 1306'dan 1319'
Ziya Efendi Resim, Hendese, senesine kadar
Kozmografya muallimlik
etmiştir. Müteait
Binbaşıdır ve
bugün askeri
liselerde muallim
ve Türkiye'nin
başmuvakkitidir.

İdris Efendi Bahriye Hendese-yi


Yüzbaşısı hattiye, Jimnastik
Edhem Kolağası Hendese-yi Mühendishane'
Efendi hattiye, Cebir nin Riyaziye
(Emirganlı) hocası
Edhem Kolağası Jimnastik Dârüşşafaka'da
Efendi müdürlük etmiştir
Edib Bey Fransızca
Esad Efendi Yüzbaşı İmla, Kavâid-i Kuleli İdadisi
(Niğdeli) Osmaniye, Kitabet kitabet muallimi.
Esad Hoca adıyla
bilinir. Mirât-ı
Mekteb-i Harbiye
ve Mirât-ı
Mühendishane
namlarındaki
eserler bu zatındır.
İskender Farsça Habib
Efendi (Hindli) Efendi'den evvel
Dârüşşafaka'da
Farsça okutmuştur.
Küçük bir Gülistan
kitabı vardır.
İstanbul'da Farsça
lisanıyla bir gazete
çıkarıyordu.

İsmail (1301) Tarih-i tabii,

102
Bey* Kimya
İsmail Bey Topçu Erkan-ı Coğrafya,
Harp Binbaşısı Hendese
İsmail Topçu Yüzbaşısı Resim 1294-1296
Hakkı Efendi senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur.
Kaşgarlı adıyla
bilinir.
İsmail Bayezid Ulûm-i 1289-1294
Hakkı Efendi müderrislerinden ibtidaiye senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur
İsmail Fazıl Kaymakam Makine, İlk Büyük
Bey Hendese Millet Meclisi'nde
Bozok mebusu
olan İsmail Fazıl
Paşa'dır
Emil Telgrafçılık
Lakovan Efendi
Enver Bey (1310) Hesap

(Be)
Bedri Numûne-yi
Bey İnşa ve Farsça
Bekir Osmanlı 1310'da
Bey Coğrafyası tedrisatta
bulunmuştur
Bilal (1314) Hesap ve
Bey* Kavâid

(Te)

Tahsin Yüzbaşı Hesap, Mekteb-i


Efendi Hendese-yi Harbiye-yi Esliha
sathiye muallimi mütekait
Miralay.Hesâb-ı
Mükemmel ve
Telhis-i Hesâb
adındaki eserlerin
müellifidir.
Tahsin Hat Cihangir
Efendi imamı Hattat
(Hafız) Tahsin Efendi'dir
Tevfik Tabib Kolağası Fransızca, Mekteb-i

103
Efendi Hikmet-i tabiiye Tıbbiye Hikmet
muallimi
Tevfik (1301) Tarih-i tabii
Bey*

(Cim)

Canib Kolağası Usûl-i Defterî


Efendi
Cemal Kolağası Resim Gülhane
Efendi Rüşdiyesi resim
muallimi
Cemal (1314) Kimya Kimya
Bey* muallimi Yüzbaşı
Halid Bey'in
muaviniydi
Cemil Topçu kolağası Coğrafya, Fatih Rüşdiye-
Efendi Hesap, Cebir yi Askeriyesi
muallimlerinden
Cemil Bahriye yüzbaşısı Cebir
Efendi
Cemil Topçu Yüzbaşısı Fransızca
Efendi
Cevad Tabib Kolağası Kimya Kitabet ve
Mazhar Edebiyat muallimi
Efendi mütekait
kaymakam
Mehmed Emin
Bey'in biraderidir.
Dârülfünûn
Kimya müderrisi
ve kimyahane
müdürü.

(Ha)

Habib Efendi Farsça,


Fransızca
Hasan Efendi Kolağası Resim
Hasan Efendi Mevâlid-i
selâse
Hasan Bey* (1310) Hendese-yi
mücesseme,
Müsellesat

104
Hasan Efendi Kolağası Kimya-yı
Uzvî
Hasan Bey Yüzbaşı Fransızca 1307 tarihinde
(Tunuslu) tedrisata başlamıştır
Hasan Şerif (1307) Tarih, İlm-i
Bey* servet, Malumat-ı
hukukiye
Hasan Mecid (1302) İmla
Bey*
Hüsnü Bey Hesâb
Hüsnü Bey* (1306) Resim
Hasib Efendi Mülazım-ı Hesâb
evvel
Hüseyin Bey Yüzbaşı Hikmet ve Mekteb-i
Kimya Harbiye Hikmet
muallimi. Hüseyin
Paşazâde
Hüseyin Bey Kaymakam Osmanlı Dârüşşafaka
Coğrafyası, müdürü Hüseyin
Ziraat, Ticaret Paşa. Matbu
Coğrafyası Ziraat
Coğrafyası'nın
müellifidir
Hüseyin Bey* (1307) Fransızca
Hüseyin Kaymakam Topoğrafya
Hüsnü Bey
Hüseyin Kaymakam Ulûm-i Ulûm-i
Remzi Bey Tabiiye tabiiyeye dair
eserleri ve bilhassa
Mevâlid-i selase'si
Dârüşşafaka'ya
bırakılmıştır
Hüseyin (1302) Ulûm-i tabiiye 1304 tarihinden
Remzi Bey* vefatına (1341)
kadar
Dârüşşafaka'da
tedrisatta
bulunmuştur.
Haydar Bey* (1300) Mebâbi-i
Tarih-i Tabii
Hüseyin Avni Bahriye Kozmografya Mekteb-i
Efendi Yüzbaşısı Osmanî kurucusu
ve müdürüdür.
Dârüşşafaka'-'nın
matbu
Kozmografya'sı bu

105
zatındır.
Hüseyin Kozmografya Evkaf eski
Kazım Bey nazırı (Kadri
Beyzâde) meşhur
ressamlarımızdan
ve Bahriye inşaiye
mühendislerindendi
r
Hakkı Bey* (1304) Coğrafya-yı
Hususî ve
Osmanlı
Coğrafyası
Hikmet Bey* (1304) Fransızca
Hikmet Mecelle, 1301-1302
Efendi Kavâid-i Osmanî senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur
Hilmi Bey* (1302) Osmanlı
Coğrafyası
Hilmi Bey* (1309) Resim,
Fotoğraf
Hamdi Efendi Yüzbaşı Cebir ve Mütekait liva
Hesâb beylerbeyi Hamdi
Paşa
Hamid Bey* (1299) Tarih-i tabiî,
Fransızca

(Hı)

Halid Bey Yüzbaşı Kimya, 1302'den 1319


Kozmografya tarhine kadar
tedrisata devam
etmiştir
Halil Efendi Mülazım Topoğrafya Mekteb-i
Harbiye
topoğrafya
muavini
Halil Edhem Âsar-ı Atika Tabakatü'l-arz 1292'den 1312
Bey Müzeleri Müdürü ve Kimya-yı sınâî tarihine kadar
tedrisatta
bulunmuştur
Hayri Bey* (1304) Resim, Heyet,
Coğrafya-yı
umumi
Hayreddin Kaymakam Tercüme Operatör
Bey Hayreddin

106
Paşa'dır. Mektebin
doktoru olarak da
çalışmaktadır.
Hayreddin Bâb-ı Usûl-i defterî Bilahare
Bey Seraskerî'de Darphane
muhasebecisi olan
zattır.
Hayri Efendi Yüzbaşı Hendese-yi 1300-1301
Resmiye

(Dal)

Danyal Saib Erkanı Harp Cebir, Danyal Saib


Efendi Yüzbaşısı Hendese-yi Paşa
Hattiye

(Zal)

Zekai Dede Musiki


Efendi

(Rı)

Raif Bey Fransızca 1299


senesinde
tedrisata
başlamıştır.
Rasih Efendi Kolağası Kitabet Mekteb-i
Harbiye kitabet
muallimi
Rasih Bey Bahriye Hendese, Usûl-i
Binbaşısı Müsellesat, Cebir Hendese adındaki
İngilizce'den
tercüme edilmiş
eserini
Dârüşşafaka'ya
terketmiştir.

Rasim Efendi İstihkam Coğrafya, Rasim Paşa


yüzbaşısı Hesâb, Hendese
Ragıb Bey Binbaşı Cebir Cebir,
Miftahü'l-hendese,
Hesâb-ı Muamelat
ve Coğrafya-yı
umumi'nin
müellifidir

107
Reşad Bey Kitabet
Reşid Efendi Kolağası Resim
Reşid Efendi Yüzbaşı Resim Binbaşılıktan
mütekait ve bugün
Mühendis
Mektebinde resim
muallimidir.
Reşid Bey Kâtib-i hususi Fransızca
Rüşdü Bey Yüzbaşı Münhaniyat-ı
müstamele,
Hendese
Refik Bey Coğrafya-yı Cemiyyet-i
(Manyasizâde) umumi, Kitabet Tedrisiyye
ve Kavaid-i kurucularındandır
Osmanî
Rifat Efendi Yüzbaşı Cebr-i âlâ, Şehzâdegan
(Uşaklı) Hendese Hocası namıyla
bilinir.

(Zı)

Zekeriya Bey (1300) Farsça, 1300'den 1319


Musahebat-ı tarihine kadar
Ahlakiyye tedrisatta
bulunmuştur
Zeynel Bey* (1330) Beden eğitimi, Elan devam
Boks etmektedir.

(Sin)

Sezai Bey İmla, Kısas-ı 1295'den 1308


Enbiya, Tarih-i senesine kadar
Osmanî tedrisatta
bulunmuştur. Defter-
i Hakani
mümeyyizlerindendi
r
Said Bey Binbaşı Kimya Mekteb-i
Harbiye
muallimlerindendir
Said Bey* (1302) Müsellesat Kuruculardan
Cemal Beyzâde
Mühendis Said
Bey'dir.1303'de

108
tedrisatta
bulunmuştur
Selim Bey Tabib Binbaşı Fransızca,
Ulûm-i tabiiye,
Hıfzıssıhha
Siret Efendi Kitabet Bilahare İzmit
mutasarrıfı olan
zattır.

(Şin)

Şakir Efendi Yüzbaşı Kitabet, Numûne-yi


Osmanlı Tarihi, Coğrafya-yı
Coğrafya Osmanî'nin
müellifidir. Bugün
Mahmudiye
Mektebi müdürü.
Mütekait Miralay
Şerefeddin Kimya
Bey
Şükrü Bey* (1300) Tarih-i tabii
(Hayvanat,
nebatat)
Şükrü Efendi Topçu Müsellesat, Edirne
(Erzurumlu) Yüzbaşısı Cebr-i âla müdafii Şükrü
Paşa'dır.
Şevki Bey* (1297) Cebir,
Münhaniyat-ı
müstamele ve
mekanik
Şemseddin Mülkiye tabibi Mevâlid-i 1298'de
Efendi selase, Akaid-i tedrisata
diniye, Hesâb, başlamıştır.
Coğrafya Hayreddin
Paşa'dan sonra
mektebin
doktorluğuna
tayin olunmuştur.
Mihalıççıklı
Mustafa
Efendi'nin
oğludur.

(Sad)

Sadık Efendi Mülazım Fransızca, Mekteb-i


Coğrafya, Harbiye lisan

109
Jimnastik muallimi ve Von
der Golç Paşa'nın
muavinidir. 1290-
1295 senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur
Salih Bey Kaymakam Tarih-i Mühendishane
Osmanî şeyhülmuallimini
Hoca Salih
Paşa'dır.
Salih Bey* (1309) İmla ve Hesâb
(Hacı)
Salih Zeki (1298) Tamamî-yi
Bey* Tefâzulî, Cebr-i
âlâ, Heyet,
Fransızca,
Hikmet-i tabiiye
Sabri Efendi Topçu Hendese-yi Mühendishane
yüzbaşısı resmiye ve hattiye muallimlerindendir
.
Safvet Efendi Erkan-ı Harp Kozmografya
kolağası
Safvet Efendi Yüzbaşı Coğrafya

(Zad)

Ziya Bey Binbaşı Hesâb, Usûl-i Tıbbiye-yi


defterî askeriye idadisi ve
ulum-i riyaziye
muallimidir.
Dârüşşafaka'nın
Mufassal Hesâb,
Usûl-i Defterî,
Müsellesat-ı
müsteviye ve
küreviye kitapları
bu zatındır.
Bilahare ferik
olmuştur.

(Ta)

Tahir Bey Miralay Fransızca Erkan-ı Harp


Tercüme miralayı Feyzi
Bey'in pederidir.

110
(Ayn)

Arif Bey* (1310) Resim


Akif Efendi Kolağası Tarih-i 1297-1299
Umumi senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur.
Abdurrahman (1304) İmla, Türkçe
Bey* Sarf ve nahiv
Abdürrezzak Kolağası Hendese
Efendi
Abdurrahman Tarih-i
Şeref Bey* Umumi
Abdüllatif Mülazım Hikmet-i Harbiye
Efendi tabiiye, Mektebi
Kozmografya, muallimlerindendir
Cebir .
Abdi Efendi Tabib Kimya,
Kolağası Teşrih, Tarih-i
tabii
Osman Bey Fransızca Mekteb-i
Harbiye lisan
muallimi Osman
Paşa (Macar
Osman Paşa), şair
Nigar Hanım'ın
babasıdır
Osman Efendi Bahriye Coğrafya, 1303'den 1319
kolağası Jimnastik ve Ayak tarihine kadar
Talimi tedrisatta
bulunmuştur.
Osman Nuri (1307) Coğrafya,
Bey* Hesâb
İzzet Efendi Kolağası Hendese Fatih Rüşdiyesi
müdürü
İzzet Efendi Hat Rik'a mucidi
Hattat İzzet
Efendi'dir.
İzzet Efendi Kitabet Mülga Şura-yı
Maliye üyelerinden
Ali Bey Resim
Ali Rıza Bey Terkib-i İbare Bâb-ı Seraskerî
ve Usûl-i İmla, mektupçusu idi.
Kitabet-i resmiye

111
Ali Rıza Bey* (1314) Terkib-i İbare Bu derslerin
ve Usûl-i İmla, muallim muavini
Kitabet-i resmiye, idi
Tarih
Ali Saib Bey Binbaşı Usûl-i defterî Dârüşşafaka'nı
ve Osmanlı n matbu ve
Coğrafyası mufassal
coğrafyası bu
zatındır.
Ali Rıza Yüzbaşı Resim Meşhur ressam
Efendi
İsa Efendi Süvari Fransızca Mekteb-i
kolağası Harbiye muallimi
Ali Kâmi (1307) Kitabet
Bey*
Ali Kemal 1320-1323
Bey senelerinde
tedrisatta
bulunmuştur.
Ali Reşad Yüzbaşı Hikmet-i
Efendi tabiiye
Ömer Hilmi Mecelle Mecelle
Efendi cemiyeti
üyelerindendır.

(Gayn)

Galib Bey Kolağası Fransızca

(Fe)

Faik Bey* (1301) Cebir, Ravza-yı


Hendese-yi Terakki
hattiye mektebinin
kurucusudur.
Fahri Bey (1297) Hikmet-i
tabiiye
Fahreddin Bey Bahriye Yağlıboya 1295'den 1319
Kolağası resim tarihine kadar
tedrisata devam
etmiştir.
Ferid Efendi Erkan-ı Harp Hesâb, Cebir,
yüzbaşısı Hikmet-i tabiiye

(Kâf)

112
Kazım Bey Hüsn-i hat
Kazım Bey Bahriye Coğrafya
yüzbaşısı
Kazım Bey* (1308) Hesâb, Cebir
Kemal Bey* (1309) Kitabet, Kimyada
Kimya Halid Bey'in
muavini idi.

(Lam)

Lütfi Bey Yüzbaşı Hendese-yi Mühendishane


mücesseme Esliha muallimi
miralaylıktan
mütekait

(Mim)

Macid Bey* (1303) Hesâb, İmla,


Fransızca
Mübarek Coğrafya-yı Maraif
Galib Bey Umumi ve Hususi Vekaleti Hars eski
müdürüdür.
Mehmed Bey* (1309) İmla ve
Terkib-i İbare
Mehmed Mülazım Hesâb, Cebir,
Efendi Hendese
Mehmed Bey (Hafız) Hikmet-i Gureba
tabiiye Hastanesi
baştabibi
Mehmed Topçu Kitabet ve 1311'den 1319
Emin Efendi mülazım-ı evveli Edebiyat senesine kadar
tedrisata devam
etmiştir.
Kaymakamlıktan
mütekaittir.
Bugün liselerde
muallimdir.
Mehmed (1303) Elektrik,
Emin Bey* Hendese-yi
resmiye, Cebr-i
âlâ, Müsellesat
Mehmed Şakir Erkan-ı Harp Kozmografya Bilahare
Efendi kolağası serasker olan
zattır.
Mehmed İzzet (1304) Fenn-i
Bey* makine, İlm-i

113
Cebir,
Kozmografya
Mehmed Ali Kolağası Tarih-i tabii,
Efendi Teşrih
Mehmed Ali (1298) Hikmet,
Bey* Fransızca ve İlm-i
servet-i milel
Mehmed Ali (1302) Resim, Hüsn-i 1302'den 1316
Bey* hat tarihine kadar
devam etmiştir.
Mehmed Fikri (1299) Coğrafya-yı Hadikatü'l-
Bey* Hususi maarif Mektebi
kurucusudur
Mehmed Nuri Defter-i Kısas-ı 1295'den
Efendi Hakani Kayıt Enbiya, İmla, 1307'ye kadar
Muzaaf Kâtibi Tarih-i Osmanî tedrisatta
bulunmuştur.

Mehmed Nuri Topçu Kitabet, 1302'den 1319


Bey Yüzbaşısı Tarih-i Umumi ve senesine kadar
Osmanî devam etmiştir.
Meşrutiyetin
ilanından sonra
Cemiyet-i
Tedrisiyye'de
çalışmıştır.
Zekeriya
Efendi'nin
biraderidir.
Mahmud Mülazım Resim Koca Mustafa
Efendi Paşa Rüşdiyesi
Riyaziye muallimi
Mahmud Mühendis Kimya ve
Şükrü Bey Tabakatü'l-arz
Mesud Efendi Yüzbaşı Kitabet, Soğukçeşme
Coğrafya Rüşdiyesi
Riyaziye
muallimi.
Mustafa Bey Tabib Kimya,
(Hafız) Hikmet-i tabiiye
Mustafa Kolağası Kitabet 1301
Efendi
Mustafa Subhi (1306) Hesâb,
Bey* Hendese,
Müsellesat, Cebir
Mustafa Bey* (1306) Türkçe Mihalıççıklı

114
Mustafa
Efendi'den sonra
Türkçe tedrisatını
deruhde etmiştir.
Mustafa Fuad (1297) Fransızca, Kozmografya
Bey* Coğrafya, Meşrutiyetin
Kozmografya ilanından sonra
okutmuştur.
Mustafa Nuri Kaymakam Edebiyat Mühendishane
Bey 'nin kitap
muallimidir.
Talim-i Kavaid-i
Kitabet adında bir
eseri vardır.
Mazlum Bey Tabib Kimya
Mazlum Bey* (1309) Fransızca
Mazhar Bey Kavaid-i Habeşistan
Osmaniye, şehbenderi iken
Coğrafya vefat eden zattır.

(Nun)

Naci Bey (Alaybeyizâde Kitabet


)
Nadir Efendi Bahriye Münhaniyat-ı Numûne-yi
mülazımı müstamele, Cebir Terakki Mektebi
nin kurucusu ve
bugün Dârülfünûn
Fen Fakültesi
Nazariye-yi a'dad
müderrisidir.
Nazım Bey Ulûm-i tabiiye
Nail Efendi Yüzbaşı Hesâb, Cebir 1296'dan 1303
senesine kadar
tedrisata devam
etmiştir.
Necib Bey* (1305) Resim
Necib Asım Mülazım Son Önemli 1300 tarihinde
Efendi İcatlar tedrisatta
bulunmuştur.
Bugün Dârülfünûn
Edebiyat Fakültesi
müderrislerindendir
.

115
Nesib Bey Bâb-ı Usûl-i defterî 1302'den 1319
Seraskerî'de tarihine kadar
müdür tedrisata devam
etmiştir.
Nasuhî Efendi Erkan-ı Harp Hendese-yi 1307'den 1319
kolağası hattiye ve sathiye senesine kadar
Naim Bey (Babanzâde) Siyer-i Nebi Dârülfünûn
müderrislerindendir
Nureddin Bey Hukuk,
Edebiyat
Nuri Efendi (Batumlu) Fenn-i
Erkan-ı Harp makine, Cebr-i âlâ
Yüzbaşısı ve Tamaî-yi
tefâzulî
Nuri Bey Miralay Resim Mekteb-i
Harbiye Resim
muallimi Osman
Nuri Paşa
Nuri Efendi Topçu Erkan-ı Hendese-yi
(Sakızlı) Harp Yüzbaşısı Mücesseme ve
Resmiye
Nuri Efendi (Zileli) Münhaniyat-ı
İstihkam Kolağası müstamele

(Ya)

Yusuf Bey* (1301) İmla ve


Türkçe Sarf
Yusuf Ziya Tabib Binbaşı Tarih-i tabii, Mabeyin
Bey Nebatat, Eczahanesine
Hıfzıssıhha memur Yusuf
Ziya Paşa'dır.

MUVAZZAF MUALLİMLER35

İsmi Okuttuğu Başladığı Ayrıldığı


ders Tarih Tarih

(Elif)

Agah Bey Resim 1 Eylül 326

35Ayrıldığı tarin kaydedilememiş olanlar kısmen bugün müstahdem


bulunanlar ve kısmen de ayrılışları malum olmayanlardır.

116
İbrahim Bey Hıfzıssıhha 1 Mart 320 12 Teşrîn-i
evvel 325
İbrahim Hakkı Riyaziye 1 Kânûn-i 20 Eylül 340
Bey evvel 325
İbrahim Ulûm-i 1 Haziran 318 23 Haziran
Efendi ibtidaiye, Farsça 329
İhsan Efendi Ulûm-i 15 Teşrîn-i 30 Eylül 329
ibtidaiye, Farsça evvel 318
İhsan Bey* Posta 1 Mart 320 12 Teşrîn-i
Muamelatı evvel 325
İhsan Bey* Fransızca 3 Teşrîn-i
evvel 341
Ahmed Efendi Türkçe Hüsn-i 1 Teşrîn-i
hat, Farsça evvel 96
Amhed Efendi Musiki, 13 Teşrîn-i
Kur'ân-ı Kerim evvel 313
Ahmed Bey Jimnastik 1 Kânûn-i
evvel 321
Ahmed Hilmi Daimî 29 Eylül 329
Bey muallim
Ahmed Recai Daimî 1 Ağustos 337 18 Haziran
Bey muallim 339
Ahmed Hamdi Fizik 27 Mart 926
Bey
Ahmed Nazmi Beden eğitimi 1 Kânûn-i
Bey (Terbiye-yi evvel 337
Bedeniye)
Ahmed Cehdi Terbiye-yi 1 Mart 333
Bey Bedeniye (Daimî
muallim)
Edib Bey Fransızca Sarf 1 Mart 320 12 Teşrîn-i
ve Tercüme evvel 325
İsmail Bey Lisan-ı 18 Teşrîn-i 1 Eylül 327
Osmanî evvel 326
İsmail Efendi Ulûm-i diniye 9 Mart 331 1 Mart 333
İsmail Hakkı Tarih-i İslâm 18 Teşrîn-i 1 Şubat 326
Bey evvel 326
İsmail Hakkı Mekanik 6 Teşrîn-i
Bey evvel 329
İsmail Hakkı Hüsn-i hat 1 Teşrîn-i
Efendi evvel 325

(Be)

Bedri Bey Coğrafya 1 Kanun-i 12 Teşrîn-i


evvel 321 evvel 325

117
Besim Bey Riyaziye 29 Eylül 329 1 Teşrîn-i
evvel 331
Besim Efendi Akaid 29 Eylül 329 20 Mart 331
Bekir Fahri Farsça 1 Kânûn-i 12 Teşrîn-i
Efendi evvel 321 evvel 325
Bilal Bey* Hesâb 1 Mart 321 25 Teşrîn-i
evvel 326
Bahaeddin Türkçe 1. Kânûn-i
Bey evvel 335
Bilyon Fransızca 1 Mart 301 12 Kânûn-i
(Billion) evvel 312

(Te)

Tahsin Efendi Hüsn-i Hat 1 Şubat 97 23 Şubat 327


Tahsin Hamdi Usûl-i 26 Kânûn-i
Bey Muhasebe evvel 336
Tevfik Bey Hikmet-i 1 Kânûn-i 1 Teşrîn-i
tabiiye evvel 335 evvel 336
Tevfik Bey Fransızca 5 Eylül 340 19 Eylül 341
Tevfik Efendi Arapça 20 Eylül 336 20 Eylül 338

(Cim)

Celal Sahir Lisan-ı 30 Teşrîn-i 1 Kânûn-i


Bey Osmanî evvel 330 evvel 331
Cemal Bey Kimya 1 Mart 320 25 Teşrîn-i
evvel 326
Cemal Bey Muamelat-ı 1 Mart 320 18 teşrin-i
rusûmiye ve ilm-i evvel 324
servet
Cemil Bey Daimî 30 Teşrîn-i 1 Mart 333
muallim evvel 330
Cevad Mazhar Kimya 14 Şubat 1320
Bey

(Hı)

Hamid Bey Tarih 29 Eylül 329 1 Teşrîn-i


evvel 331
Habib Efendi Farsça, 1 Eylül 1296 28 Şubat 311
(Isfahanlı) Fransızca
Tercüme
Hüsameddin Fransızca 1 Teşrîn-i
Bey evvel 336
Hasan Rıza Coğrafya, 1 Teşrîn-i 1 Şubat 337

118
Bey Terbiye-yi evvel 335
bedeniye
Hasan Tahsin Arapça, 10 Eylül 312 30 Eylül 329
Efendi Ulûm-i diniye
Hasan Fehmi Riyaziyat 30 Eylül 327
Bey
Hüsnü Bey Kimya 10 Teşrîn-i
evvel 926
Hüsnü Bey* Resim 1 Mart 320 30 Eylül 329
Hüseyin Ulûm-i tabiiye 1 Mart 320 24 Eylül 341
Remzi Bey*
Hüseyin Siret Edebiyat 13 Teşrîn-i
Bey evvel 335
Hüseyin Avni Daimî 1 Teşrîn-i 1 Ağustos 336
Bey muallim evvel 335
Hüseyin Fransızca 20 Teşrîn-i
Münir Bey evvel 326
Hafid Bey* Coğrafya 18 Teşrîn-i 30 Eylül 329
evvel 325
Hakkı Bey Tabakat, 29 Teşrîn-i
Tabiiyat evvel 325
Hakkı Bey Fransızca 15 Kânûn-i 31 Mart 94
evvel 93
Hilmi Bey İmla 1 Mart 320 12 Teşrîn-i
evvel 325
Hulusi Bey Daimî 19 Kânûn-i
muallim sâni 337
Halil Edib Edebiyat 25 Teşrîn-i
Bey evvel 326
Hamdi Bey Daimî 19 Kânûn-i
muallim sâni 337
Haydar Bey Coğrafya-yı 1 Mart 325 12 Teşrîn-i
Osmanî evvel 325

(Hı)

Halid Bey Kimya 21 Teşrîn-i


evvel 341
Halid bey Daimî 1 Kânûn-i sâni 29 Kânûn-i
muallim 328 evvel 328
Halid Raci Daimî 1 Mart 333 1 Mart 334
Bey muallim
Halid Ziya Müsellesat, 1 Mart 327 18 Teşrîn-i
Bey Hendese evvel 327
Halis Efendi Arapça, Akaid 1 Teşrîn-i 23 Mart 329
ve Edebiyat evvel 1294

119
Hayreddin Arapça 1 Teşrîn-i
Bey evvel 335
Hayri Efendi Arapça 30 Eylül 337
(Osman
Efendizâde)

(Zal)

Zekai Efendi Musiki 1 Temmuz 12 Teşrîn-i


300 sâni 313

(Rı)

Rasih Bey Belagat-ı 1 Mart 320 27 Kânûn-i


Osmaniye evvel 321
Rasih Bey Hendese, 20 Teşrîn-i 6 Nisan 328
Kozmografya evvel 326
Raşid Efendi Ulûm-i diniye 18 Teşrîn-i 30 Mart 327
evvel 326
Raşid Bey Daimî 26 Eylül 329 1 Mart 333
muallim
Ragıb Bey Türkçe, Kıraat 1 Eylül 320 11 Teşrîn-i
evvel 325
Reşad Bey Coğrafya, 20 Eylül 328
Tarih, Lisan
Rüşdü Bey Coğrafya 1 Kânûn-i 1 Kânûn-i
evvel 335 evvel 341
Rüşdü Bey Jimnastik 8 Kânûn-i 31 Kânûn-i
evvel 326 evvel 327
Reşid Bey Fransızca 1 Ağustos 94 1 Kânûn-i sâni
95
Rıza Bey Kimya 1 Kânûn-i sâni 30 Nisan 331
329
Rıza Bey Daimî 1 Mart 333
muallim
Rıfkı Bey 9 Teşrîn-i sâni
1334
Refik Bey Fransızca, 1 Şubat 321 25 Teşrîn-i
Coğrafya evvel ?
Refik Bey* Riyaziye 1 Teşrîn-i
evvel 926
Refik Bey* Fizik ve 20 Eylül 339 19 Eylül 341
Kimya
Refik Cenab Coğrafya 7 Şubat 337
Bey

120
Ramazan Malumat-ı 6 Teşrîn-i
Saim Bey medeniye, evvel 336
Fenniye,
Fransızca

(Zı)

Zekeriya Musahebat-ı 23 Eylül 328 30 Eylül 329


Efendi* diniye, Ahlakiye,
Farsça, Siyer-i 20 Teşrîn-i 30 Eylül 341
Enbiya evvel 339
Zeki Bey Hikmet-i 1 Teşrîn-i
tabiiye evvel ?
Zeynel Bey Tabiiyat, Fizik 23 Kânûn-i 30 Eylül 329
evvel 328
Teşrîn-i evvel 1 Teşrîn-i
341 evvel 926

(Sin)

Salim Bey Mekanik 1 Mart 320 20 Eylül 340

Sami Bey Fransızca, 30 Teşrîn-i


Lisan-ı Osmani evvel 331
Sami Bey Jimnastik 20 Şubat 327 1 Teşrîn-i
evvel 332
Sıraceddin Kimya, 11 Kânûn-i
Bey Nebatat, Tabakat evvel 326
Selim Bey Hıfzıssıhha 29 Mart 327 25 Mart 328
Süleyman Mürebbi 22 Kânûn-i 30 Kânûn-i
Sırrı Bey evvel 326 evvel 328
Süleyman Ahlak 7 Mart 325 12 Teşrîn-i
Şevket Efendi evvel 325
Suzi Bey Kimya 1 Mayıs 330 30 Teşrîn-i
evvel 331

(Şin)

Şakir Bey İmla, Kıraat 20 Eylül 320 1 Mart 322


Şakir Bey Daimî 13 Eylül 337
muallim
Şerefeddin Ulûm-i diniye 22 Mart 330 1 Teşrîn-i
Efendi evvel 331
Şerefeddin Kimya 1 Teşrîn-i 1 Teşrîn-i sâni
Bey evvel 94 96
Şerefeddin Fransızca 1 Nisan 94 28 Teşrîn-i

121
Bey (Eczacı) evvel 98
Şefik Bey Fransızca 1 Nisan 95 15 Nisan 96
Şükrü Bey Fransızca 1 Eylül 331 27 Mart 337
Şükrü Bey Cebir, 1 Şubat 341 19 Eylül 341
Hendese
Şükrü Bey Malumat-ı 1 Teşrîn-i
vataniye evvel 926
Şemseddin Mevâlid-i 15 Kânûn-i 1319
Efendi (Doktor) selase, Hesâb, evvel 98
Coğrafya
Şevket Bey Tarih-i tabii, 1 Kânûn-i 15 Mayıs 97
Kimya evvel 96
Şevket Bey Fransızca 9 Teşrîn-i
evvel 325
Şemseddin Lisan-ı 22 Kânûn-i 22 Şubat 326
Bey Osmanî evvel 326
Şevket Bey Fransızca 1 Mart 333 19 Eylül 341
(Daimî
muallim)
Şevki Bey Daimî 1 Mart 333
muallim

(Sad)

Saim Bey Coğrafya 10 Kânûn-i 30 Eylül 329


evvel 326
Sadık Bey Hesâb 1 Mart 320 30 Eylül 329
Sadık Bey Daimî 1 Teşrîn-i
muallim evvel 335
Salih Efendi Arapça 1 Teşrîn-i 1 Teşrîn-i
evvel 335 evvel 926
Salih Zeki Kozmografya 1 Mart 320 30 Eylül 329
Bey
Subhi Bey Kimya 1 Kânûn-i 1 Kânûn-i
evvel 335 evvel 926
Sabih Bey Ahlak, Tarih, 1 Mart 320 30 Eylül 331
Hendese
Sadreddin Bey Terbiye 12 Mart 330 30 Eylül 331

(Zad)

Ziyaeddin bey Kitabet-i 1 Mart 320 27 Eylül 322


resmiye, hususiye

(Ayn)

122
Arif Efendi Arapça Teşrîn-i evvel 27 Temmuz
335 337

Arif Efendi Arapça, 18 Teşrîn-i 15 Mart 331


Malumat-ı evvel 326
medeniye,
Fenniye, Tarih-i
enbiya
Arif Bey Organik 1 Mart 325 12 Teşrîn-i
Kimya (Kimya-yı evvel 325
uzvî)
Aşir Bey Fransızca 1 Mart 320 1 Şubat 321
Asım Bey İngilizce 6 Teşrîn-i sâni
329
Atıf Efendi Lisan-ı 1 Mart 326 1 Eylül 327
Osmanî
Abdullah Daimî 1 Kânûn-i sâni 1 Mart 333
Efendi Muallim 331
Abdullah Farsça, 1 Nisan 926
Efendi Arapça
Abdülkadir İngilizce 1 Teşrîn-i
Bey evvel 336
Abdüllatif Lisan-ı 26 Mart 327
Nevzad Bey Osmanî, Usûl-i
tedris
Abdullah Vefa Hesâb, 18 Teşrîn-i 30 Eylül 329
Bey* Hendese, evvel 326
Fransızca,
Malumat-ı
Fenniye
Osman Hilmi İlm-i servet 7 Mart 325 12 Teşrîn-i
Bey evvel 329
Osman Nuri* Daimî 12 Eylül 337
muallim
Osman Nuri Kitabet, Tarih, 1 Nisan 323 30 Eylül 329
Bey* Malumat-ı
medeniye ve
fenniye
İzzet Bey Fransızca 1 Şubat 93 31 Kânûn-i
evvel 93
Aziz Bey* İmla 1 Mart 320 1 Teşrîn-i
evvel 324
İsmet Bey Tarih-i tabii 13 Mart 99 30 Nisan 99
Ali Bey Riyaziyat 23 Kânûn-i 30 Eylül 329
muallim muavini sâni 328

123
Ali Suad Bey Edebiyat 9 Teşrîn-i
evvel 341
Ali Rıza Bey Kimya 26 kanun-i 30 Eylül 329
evvel 328
Ali Rıza Bey Coğrafya-yı 18 Teşrîn-i
umumi evvel 326
Ömer Efendi Arapça 30 Teşrîn-i
sâni 336
Ömer Fevzi Malumat-ı 1 Teşrîn-i
Efendi diniye evvel 335
Ömer Sıdkı Daimî 22 Eylül 336 27 Temmuz
Bey muallim 337
Ömer Reşad Hikmet-i 20 Teşrîn-i 30 Eylül 926
Bey tabiiye evvel 326
Avni Bey Fizik 12 Kânûn-i 1 Mart 926
evvel 341
Avni Bey Daimî 29 Eylül 328 16 Nisan 331
muallim
Ali Kâmi Fransızca 1 Mart 320 30 Eylül 329
Efendi Tercüme

(Gayn)

Galib Bey Malumat-ı 19 Eylül 341 1 Teşrîn-i


vataniye evvel 926

(Fe)

Faik Bey Tarih 1 Kânûn-i


evvel 335
Faik Bey Usûl-i defteri, 12 Nisan 328
Muhasebe-yi
maliye
Fatih Efendi Muallim 1 Mart 333 6 Haziran 333
Muavini
Fazıl Bey Riyaziye 1 Şubat 926 1 Nisan 926

Fazıl Bey El işleri, Hat, 29 Eylül 329 1 Mart 333


Terbiye-yi
bedeniye
Fahri Bey Fransızca 20 Teşrîn-i 1 Kânûn-i
evvel 326 evvel 326
Fahri Bey Terkib-i ibare 1 Mart 320 12 Teşrîn-i
evvel 325
Feridun Malik Coğrafya 29 Eylül 329 17 Kânûn-i
Bey evvel 329

124
Fuad Şükrü Coğrafya 9 Kânûn-i sâni
Bey 321
Fuad Şemsi Coğrafya, 10 Teşrîn-i 2 Kânûn-i sâni
Bey İnşad sâni 331 335
Fuad Münir Malumat-ı 24 Şubat 330 30 Kânûn-i
Efendi ticariye Usûl-i evvel 331
defterî
Fuyiye Fransızca 15 Kânûn-i 19 Eylül 331
(Fouillet) Efendi evvel 325
Feyzi Bey Daimî 24 Eylül 336 6 Kânûn-i
muallim evvel 336

(Kâf)

Kazim Bey* Farsça, 1 Mart 320


Musiki, Hesâb,
Hendese
Kamil Bey Hesâb 13 Eylül 321 12 Teşrîn-i
evvel 321
Kemal Bey Fransızca 29 Eylül 329 1 Teşrîn-i
evvel 331
Kenan Bey Fransızca 7 Şubat 324 12 Nisan 327
Tercüme

(Mim)

Malik Bey Tarih 7 Şubat 327 30 Eylül 329


Mâhi Bey Cebir 17 Teşrîn-i 30 Eylül 329
evvel 327
Mücteba Bey Hikmet, Usûl- 1 Mart 320 15 Şubat 321
i Defterî
Mehmed Telgraf, 1 Mart 320 30 Eylül 329
Emin Bey* Hendese-yi
Resmiye, Elektrik
Mehmed Ulûm-i 1 Mart 295 1 Kânûn-i sâni
Efendi ibtidaiye 295
Mehmed Riyaziye 1 Kânûn-i
Cemal Bey evvel 335
Mehmed Usûl-i Tedris 20 Teşrîn-i 19 Mart 327
Cevdet Bey evvel 326
Mehmed Kavaid-i 1 Mart 320 7 Şubat 323
Hayri Bey Osmaniye
Mehmed Fransızca 20 Teşrîn-i 1 Kânûn-i
Reşad Bey evvel 326 evvel 326
Mehmed Türkçe ve 1 Teşrîn-i
Sadık Efendi Arapça evvel 335

125
Mehmed Salih El İşleri 1 Şubat 329 12 Mart 331
Bey
Mehmed Ziya Fransızca 14 Mart 339 21 Eylül 340
Bey
Mehmed İzzet Kur'ân-i 1 Teşrîn-i
Efendi Kerim evvel 336
Mehmed İzzet Makine, İlm-i 1325
Bey* Heyet, Cebir,
Hendese, Hikmet-
i tabiiye,
Müsellesat
Mehmed Ali Felsefe 1 Teşrîn-i 20 Eylül 340
Bey* evvel 339
Mehmed Ali Mürebbi 16 Kânûn-i 30 Kânûn-i
Bey evvel 328 evvel 329
Mehmed Ali Coğrafya 15 Kânûn-i
Bey evvel 325
Mehmed Ali İktisat 1 Mart 326 25 Teşrîn-i
Bey evvel 326
Mehmed Ali Hesâb, 18 Teşrîn-i 1 Şubat 328
Bey Hendese evvel 326
Mehmed Ali Hüsn-i hat 1 Mart 321 20 Teşrîn-i
Bey* evvel 326
Muhyiddin Türkçe ve 1 Teşrîn-i
Bey İngilizce evvel 335
Mahmud Bey Fizik 9 Şubat 341 19 Eylül 341
Mahmud Ulûm-i diniye 18 Ağustos 3 Ağustos 94
Lütfü Efendi 1289
Midhat Cemal Lisan-ı 20 Teşrîn-i 15 Eylül 329
Bey Osmanî evvel 326
Mustafa Kur'ân-i 5 Nisan 1292
Efendi (Hafız) Kerim
Mustafa Ulûm-i diniye 1 Teşrîn-i 24 Ağustos
Efendi evvel 95 1302
Mustafa Ulûm-i diniye 16 Teşrîn-i
Efendi (Hafız) evvel 336
Mustafa Arif Fizik 1 Teşrîn-i
Bey evvel 339
Mustafa Kimya 1 Teşrîn-i 1 Kânûn-i
Muhlis Bey evvel 335 evvel 340
Mustafa Edebiyat 15 Haziran 89 3 Kânûn-i sâni
Efendi 89
(Mihalıççıklı)

Münib Bey Tercüme-yi 13 Eylül 321 18 Teşrîn-i


Fransevî sâni 324

126
Münir Bey Fransızca 1 Mart 320 1 Kânûn-i
evvel 322

(Nun)

Naci Bey Daimî 19 Şubat 336 1 Kanun-i sani


muallim 338
Naci Bey Fransızca 30 Eylül 327 1 Teşrin-i
evvel 331
Nadir Bey Fizik, Kimya, 30 Teşrin-i 1 Teşrin-i
Durûs-i eşya sani 330 evvel 331
Nazım Bey Coğrafya, 30 Teşrin-i
Tarih sani ?
Nazım Efendi Ulûm-i tabiiye 1 Nisan 295 31 Ağustos
295
Nafi Atuf Bey Tarih 8 Şubat 329 26 Mayıs 330
Necati Efendi Arapça, 22 Mart 330 30 Teşrin-i
Farsça sani 332
Necmi Bey Edebiyat 29 Eylül 329 1 Teşrin-i
evvel 331
Necmeddin Kimya 14 Teşrin-i 9 Teşrin-i sani
Bey evvel 339 340
Nüzhet Bey İktisat, 29 Eylül 329 30 Eylül 331
Coğrafya
Nesib Bey Usûl-i defterî 1 Mart 320 12 Teşrin-i
evvel 325
Nazmi Bey Fransızca 1 Mart 320 18 Teşrin-i
sani 324
Nuri Bey Tarih 1 Teşrin-i sani 1 Eylül 329
(Binbaşı) 325
Nuri Bey Daimî 16 Eylül 331 9 Kanun-i
muallim evvel 331
Nuri Bekir Hıfzıssıhha 1 Şubat 325 19 Kanun-i
(Doktor) evvel 328
Nureddin Bey Ziraat ve 1 Nisan 323 30 Haziran
Coğrafya-yı ziraî 324

(Vav)

Veli Bey Coğrafya, 1 Mart 320 12 Teşrin-i


Terbiye-yi evvel 325
bedeniye (daimî
muallim)

(He)

127
Harunürreşid Elektrik, 1 Mart 320 1 Teşrin-i
Bey* Madenler, Eşya, evvel 332
Tabakatü'l-arz
Hadi Bey Daimî 8 Eylül 337
muallim
Hidayet Bey Daimî 24 Şubat 330
muallim

(Ya)

Yusuf Akçura Tarih 20 Teşrin-i 11 Mart 327


Bey evvel 326
Yusuf Cemal Fransızca 1 Kanun-i
Bey evvel 335

128
DÂRÜŞŞAFAKA MEZUNLARI

Dârüşşafaka'nın ilk mezunları 15 Temmuz 1297'de


şehadetname almışlardır. O tarihten Cemiyet-i Tedrisiyye'nin
ihya edilerek teşekkülüne kadar 436 ve 1324-1908'den 1927
senesine kadar 319 ki toplam 755 efendiye mezuniyet diploması
verilmiştir. Bu hesâba göre 1324 senesine kadar ortalama olarak
senede 16 efendi mezun olduğu halde 1324'den sonra bu miktar
ortalama 20'ye baliğ olmuştur. En az talebe toplamı 5 olmak
üzere 1298 senesinde ve en çok talebe ise yekunu 71'e baliğ
olmak üzere 1325 senesinde çıkmıştır. Mamafih Dârüşşafaka'nın
memlekete ifa ettiği hizmet yalnız mezunların kemiyetiyle
ölçülemez. Tahsil kuvvetini bir kere kazandıktan sonra feyzini
başka bir menbadan almaya, başka bir mesleği tercih ederek
şehadetname almaksızın bu suretle diğer mekteplere nakledenler
yahut Dârüşşafaka'nın son sınıflarına kadar tedrisatı takip edip de
her hangi bir sebeple mektebi terkeyleyenler de ayrıca yüzlere
baliğ olur. Bu meyanda Berlin sefiri Kemaleddin Sami Paşa gibi
geçenlerde Bursa'da bir müsamerede bir münasebetle ilk feyiz
menbaına karşı şükran hislerini beyan edenleri görmekle
Dârüşşafaka ebedî bir iftihar duymakta haklıdır. Binaenaleyh
Dârüşşafaka hesâbına bu mühim yekun da hesâba dahil edilmek
iktiza eder.
İlk mezunlar Posta ve Telgraf nazırı İzzet Efendi merhumun
himmet ve delaletiyle Telgrafhane'ye alınmışlardır. Çok
geçmeden mektep programına ayrıca elektrik ve telgraf dersleri
ilave olunduğundan mezun efendiler ekseriyetle telgraf ve posta
memuriyetlerine tayin ediliyorlardı. Bundan başka ilk
mezunlardan üç yetenekli efendi (Fahri, Mustafa Fuad ve Şevki
Beyler) ile ertesi sene çıkan bir efendi (Salih Zeki Bey) yine İzzet
Efendi'nin delaletiyle Telgraf Mekteb-i âlîsinde tahsilini
tamamlamak için Paris'e gönderilmiş ve her iki senede bir
Dârüşşafaka'dan birinci çıkanların tahsil masrafları Posta ve
Telgraf Nezareti bütçesinden verilmek üzere Paris'te tahsillerinin
tamamlattırılmalı usul haline getirilerek bu hal Mutlak İdarede
memleket haricine talebe gönderilmesinin İrade-yi seniyye ile
menedildiği 1308 tarihine kadar devam etmiştir.
Cevad Paşa'nın sadrazamlığı zamanına tesadüf eden mezkur
tarihten sonra Dârüşşafaka Meclis-i Mahsus-i Vükela kararıyla
Telgraf ve Rüsumat İdarelerine resmen mahreç olarak
görüldüğünden Hamid Devrinde yetişen mezunlar -birkaçı

129
müstesna olmak üzere- tamamen bu iki daireye memur
edilmişlerdir.
İşte mezkur daireler erkan ve reislerinin ekseriyetle
Dârüşşafaka mezunlarından olması bundan ileri gelmektedir.
Dârüşşafaka mezunları hakkında gösterdikleri alaka ve himaye
dolayısıyla eski Sadrazam Cevad Paşa ve Telgraf nazırı İzzet
Efendi'nin namlarını daima hayır ile yad etmek Dârüşşafaka
ailesi için bir vecibedir. Son olarak, Tahran eski büyükelçisi
Hüseyin Hasib Bey dahi Dârüşşafaka mezunlarının manevi
feyizlerini takviye ve memlekete kuvvetli ve mütekellif malumat
ile donanmış olarak hizmet edebilmelerini temin etmek halis
emeli ile Şirket-i Hayriye'de mutasarrıfı olduğu 929 adet hisseyi
ölümünden sonra menfaatleri mezunlardan birinci veya ikinci
çıkanlardan Fransızcası kuvvetli olanın Paris, İsviçre ve Belçika
gibi Fransız lisanını konuşan memleketlerden birine gönderilmesi
ile tahsilini tamamlamaları şartıyla Dârüşşafaka'ya terk ve temlik
etmiştir. (24 Mayıs 927)
Binaenaleyh Telgraf nazırı İzzet Efendi ile Hüseyin Hasib
Beyefendi'yi Dârüşşafaka mezunlarının irfan babası sayıp kabul
etmeleri pek tabii olacaktır. Mezunların hayat ve irfanının
yükselmesi için can ü gönülden kopup gelen bu gibi ülkü
sahiplerini, fıtrat-ı mümtaze sahiplerini tarih tebcil etmekle
beraber mezunlar da hiçbir zaman unutmayacaklardır.
Hasib Beyefendi'nin bu hayırlı eseri Medeni Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra "Tesis" adını alan ilk vakıftır. Böyle
asrî bir vakıf tesisinde ilk adımı atmak şerefi adı geçenindir.
Dârüşşafaka'nın buna mazhar oluşu da başkaca şükran sebebidir.
Dârüşşafaka mezunlarının idarî sahadaki hizmetleri devletin
hemen her şubesindeki mahviyetli ve fedakar faaliyetleriyle
kendini göstermiş ve elan göstermekte bulunmuştur. Bugün
Anadolu'nun ne tarafına gidilse Dârüşşafaka'nın gayretli
evlatlarıyla karşılaşılır. Her halde telgraf işlerinin bugünkü
terakki ve tekamülünü temin hususunda bu daireye memur
edilmiş olan Dârüşşafaka mezunlarının büyük etken olduklarını
kabul etmek kadirşinaslık olur.
Milli Mücadele esnasında posta ve telgrafçılar tarafından
gösterilen gayret ve fedakarlıklar yüksek makamların yetkili
ağızlarıyla tekrar tekrar takdir ve tasdik edilmiştir.
Mezunların sıfat ve sosyal durumlarını göstermek üzere özel
bölüme alınmış olan cetvelden de anlaşılacağı gibi aralarında
mebuslar, vekiller, valiler, müsteşar ve genel müdürler

130
bulunduğunu ve hepsinin kendi sahası ve ihtisası dahilinde
memleketin hayır ve menfaatine çalıştıklarını görmek ve
işitmekle Dârüşşafaka haklı olarak iftihar edebilir.
Dârüşşafaka mezunlarının ilim ve irfan sahasındaki hizmetleri
ise müesseseye daha şerefli bir mevki verecek mahiyettedir.
Dârüşşafaka'nın ulum, fen ve bediiyat sahalarında yetiştirdiği
mümtaz şahsiyetler memlekette adını bırakacak eserler
yaratmaya muvaffak oldukları gibi mezunların bir kısmı da
muallimlik mesleğini tercih ile vatanın ücra köşelerine kadar
yayılarak feyiz ışıklarını yaymayı kendilerine ulvi bir vazife
bilmişlerdir.
Bunlardan başka hayat mücadelesine atılan Dârüşşafaka
mezunları içinde mektepten aldıkları iktisadî feyzi zatî
mesaileriyle büyüterek hiç yoktan ticarî bir varlık ihdas ve
maiyetinde birçok memurlar istihdam edecek derecede mühim
mevkiler tutmuş gençler de mevcuttur. Bu nevi mezunlar bilhassa
Meşrutiyetten sonra mektepten çıkanlar ve memuriyete intisap
etmeyenler arasındadır. Şu halde 1324'den evvelki mezunların
hükümet memuriyetinde, tedrisat ve neşriyatta bu memlekete ifa
ettikleri hizmeti Meşrutiyetten sonra telgraf ve rüsumatta
memuriyet kapısı kendilerine kapanan bir kısım mezunlar ticarî
ve iktisadî sahada temin etmişlerdir demekle bir hakikate
tercüman olmuş oluruz.
İlk mezunların çoğunu ecel aramızdan almıştır. Bunların
eserlerini ve hizmetlerini, resmî ve hususî hayatlarını şu
sayfalarda mevzu-i bahis etmek ve adlarını bu suretle ihyaya
vesile olmak isterdik. Tarihçenin çizilen hatları buna müsait
olmadığından içlerinden biri ailm, diğeri riyaziyeci ve üçüncüsü
de afif ve çalışkan bir memur numûnesi olmak üzere başlıca üç
zatın; Salih Zeki, Hasan Ferid ve Hüseyin Remzi Beylerin
haltercümelerini derc ile iktifaya mecbur olduk.

131
SALİH ZEKİ BEY

Dârüşşafaka'dan emsaline faik yüksek bir tahsil ile ve


birincilikle neşet etmiştir. İzzet ve Emil Lakovan Efendilerin
himmetiyle Telgrafhane Fen Kalemine memur olup bir müddet
sonra tahsilini tamamlamak için hükümetçe Paris'e gönderilmiş
ve elektrik mühendisi olarak Paris'ten dönüşünde yine
Telgrafhane Fen Kalemine devam etmiştir. Salih Zeki Bey'in
Telgrafhanede geçirdiği memuriyette büyük bir kıymet yoktur.
Hayatta iken kendisi bile bundan müşteki görünmüştür. Aynı
zamanda tedris mesleğine ve ilim hayatına atılarak ilk defa
tedrisata Dârüşşafaka'nın altıncı sınıfında Cebr-i âlâ ile başlamış
ve 1317'de açılan Dârülfünûn Riyaziyat Kürsüsü'nü işgal
edinceye kadar Mekteb-i Mülkiye'de, Mühendishane'de ve
Mekteb-i Bahriye'de elektrik, riyaziyat ve tabiiyat okutmuştur.
Dârüşşafaka'da en son okuttuğu ders İlm-i heyet idi. İstanbul
Dârülfünûnu Riyaziyat Şubesinin kurucusu Salih Zeki Bey'dir.
Hamidî Devri düyüncelerinden olarak gençlerin Dârülfünûn
tahsili için Avrupa'ya gönderilmesi yerine İstanbul'da bir
Dârülfünûn tesisi Maarif Nazırı Zühdü Paşa'ya havale edilmişti.
Dârülfünûn'un muhtelif şubelerinin teşkili ve programlarının
hazırlanması hususunda Salih Zeki yegane âmil olmuştur. Salih
Zeki, Dârülfünûn'un açılışından sonra bütün faaliyet ve mesaisini
oraya hasretmiş ve bu esnada ölümsüz eserler vücuda getirmiştir.
İlk eseri idadilerde ve Dârüşşafaka'da okunan muhtasar ve
mufassal Hikmet-i Tabiiye kitaplarıdır. Mesai ve eserleri tetkuk
olunarak denilebilir ki Salik Zeki Yüksek Riyaziyat tedrisatında
daha ziyade muvaffak olmuştur. Ve eserlerinin çoğu yüksek
riyaziyata dairdir. Mezkur eserlerin başlıcası şunlardır:
Mebhas-i Savt, Mebhas-i Elektrik, Mebhas-i Hararet-i
Harekiyye, Mebhas-i Cazibe-yi Umumiye, Mebhas-i
Elektrikiyyet ve şariyet, Mebhas-i Elektrik-i seyyalat, Heyet ve
Riyaziye'dir. Bütün bu kitaplar Salih Zeki'nin Dârülfünûn'daki
tedrisatından doğmuştur. Memleketimizde bu tarzda ve tam bir
takım olarak bunların fevkinde yazılmış eserler henüz yoktur.
Mamafih bu kitapların vücuda gelmesini ve basımını teşvik
edenler arasında eski Maarif Nazırı Said Bey'e de bir şeref hissesi
ayırmak kadirşinaslık olur.
Salih Zeki'nin tetkikat ve araştırmalar mahsulü olarak bu
sayılan eserlerden daha kıymetli iki büyük eseri vardır. Birisi
Âsâr-ı bâkiye, diğeri Kâmus-i riyaziyat'tır.

132
Dört ciltten ibaret olan Âsâr-ı bâkiye, riyaziyatın her şubesine
dair muhtelif zamanlarda yazılmış olan temel kitapları esas alarak
Doğu alimlerinin eski riyaziyat üzerine neler ilave etmiş
olduklarını ve bunların Batılılara ne raddede teslim edildiklerini
bildirmek maksadıyla yazılmıştır ki bir nevi riyaziyat tarihidir.
Âsâr-ı bâkiye, dört cilte bölünmüş ve beş kitap olarak tertip
edilmiştir. Birincisi müsellesata, ikincisi iki kitaptan mürekkep
olmak üzere hesap ve cebire, üçüncüsü heyet ve zîce, dördüncüsü
hendese ve mahrutiyata mahsustur. Bu ciltlerden müsellesat ve
hesâba ait olan iki cildi basılmıştır. Her kitabın sonunda o ciltte
isimleri geçen meşhurlardan her birinin ilmî hayatı ve riyaziye ve
heyete ilişkin eserlerine dair en doğru ve en kesin malumat
eklenmiştir. Cebire ait kısım dahi Maarif Nezareti tarafından
varislerinden satın alınmıştır. Heyet ve zîce ait üçüncü kitabı da
yazılmış ise hastalığı zamanına tesadüfü hasebiyle bir kere daha
tetkike muhtaçtır. Nitekim liselere mahsus ve matbu
Kozmografya da böyledir.
Kâmus-i riyaziyat, riyazî konular ve terminoloji ile Şark ve
Garp riyaziyatçılarının haltercümelerinden ve eserlerinden
bahseder ve altı ciltten oluşur. Salih Zeki bu eserini kısmen
Hamidî devrinde yazmış ve Vidinli Tevfik Paşa tarafından da
görüldükten sonra feyiz menşei olan Dârüşşafaka'ya terketmiş
olduğu için eserin "ifna" kelimesine kadar bahisleri içeren yarım
kalmış bir cildi Meşrutiyetin ilanından evvel mektep hesâbına
bastırılmıştı. Vefatında eserin tamamı ve yeni baştan yazılmış
nüshası Maarif vekaletince varislerinden satın alınarak Devlet
Matbaası'nda hükümet hesâbına tabedilmeye başlanmıştır. İlmin
Kıymeti, Felsefe-yi ilmiye, Felsefe-yi ahlakiye, İlim ve Faraziye,
Mizan-ı Tefekkür Salih Zeki'nin tercüme suretiyle vücuda
getirdiği eşsiz kitaplardır. İlim ve fen meraklıları bu kitapları
okumakla büyük istifade temin eder.
Salih Zeki riyaziyatı talim ve tedriste son derece rüsuh ve
kifayet sahibi olduğu kadar iyi ve yüksek bir riyazi yazarı idi. Fen
alanında kendisine has bir veciz üslup bulmuştur.
Lisanımıza naklettiği eserlerde gösterdiği söz sağlamlığı ve
ifade akıcılığı karşısında herkes iktidar ve talakatını takdir
etmekteydi.
Aşağıda özel bölümde bahsedilecek olan Dârüşşafaka
Mezunları Cemiyeti'nin Çiçek Pazarı'nda gece dersleri için açmış
olduğu mektebin açılış töreninde yaptığı konuşmanın mezkur
kısımda bulundurulan sureti iddiamızı teyit etmeye şahittir.

133
Salih Zeki'nin muhtelif mecmualarda, ezcümle Dârülfünûn,
Dârüşşafaka ve İktisadiyat Mecmualarında müteaddit makaleleri
yayımlanmış olduğu gibi riyaziyatın muhtelif yüksek meslekleri
üzerine Dârülfünûn'da vermiş olduğu konferanslar dahi ayrıca iki
cilt olarak kitap şeklinde basılmıştır. Dârüşşafaka
Mecmuası'ndaki Şahsiyet, Skolastik, İlimlerde Mübadele
Serbestisi gibi bazıları birer şaheserdir.
Salih Zeki iyi huylu, güleç yüzlü, sohbeti etkili ve latif idi.
Kendisiyle görüşenlerin tümü ona karşı özel bir cezbeye kapılma
ile mütehasis olurlar ve herhangi bir riyazi meselenin hallinde
gösterdiği zeka ve kavrama süratine hayran kalırlardı.
Salih Zeki'nin memuriyet hayatı da yine ilim ve marifet
sahasında geçmiştir. Telgrafhaneden ayrıldıktan sonra uzun
müddet Rasathane müdürlüğünü ifa etmiştir. Meşrutiyetin ilanını
müteakip Meclis-i Maarif âzalığında, Galatasaray Lisesi
müdürlüğünde, Maarif müsteşarlığında bulunmuştur. Galatasaray
müdürlüğüne tayini sırasında Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin
Salih Zeki'yi memleketimizin bir alimi sıfatıyla tanıttırmak
istemesi kadirşinaslıktan ziyade bir hakikatın ilamına delaletten
ibaretti. En son memuriyeti Dârülfünûn umum müdürlüğü idi.
Salih Zeki 2 Temmuz 1337 tarihinde vefat etmiştir. Fatih Cami-i
şerifi hatiresinde medfundur. Talebesi ve sevenleri her sene
vefatına tesadüf eden günde tabri üzerinde bir ihtifal
yapmaktadırlar. Vefatında bazı mecmualar Salih Zeki için
fevkalade nüshalar neşretmişlerdir.

***

Bu tarihçenin ilgili sayfalarında Dârüşşafaka mezunlarının


hemen mektepten çıkar çıkmaz kendi feyiz menşelerinde
muallimliğe koştuklarını bir münasebetle kaydetmiştik. Dün
aralarında talebe sıfatıyla bulunan arkadaşlarının yalnız mektep
elbisesini değiştirmek suretiyle birkaç gün veya hafta sonra yine
aralarına -fakat muallim sıfatıyla- gelmesi talebenin
memnuniyetini mucip olduğu nispette onun gibi çalışmak ve onun
gibi olmak hususlarında meşru ve müstahsen bir de gıpta husule
getiriyordu. Her Dârüşşafakalı muallim, filhakika Salih Zeki
olmamakla beraber Dârüşşafaka mezunu olan diğer muallimler
hakkında da talebenin hissiyatı az çok aşağıda tasvir edilen
tarzdadır.

134
Bugün bu hatırayı ihya etmek maksadıyla Salih Zeki'nin ilk
muallimlik ettiği seneye ait bir resmi ile ilk derse geldiği zamanki
intibalarını gösterenşu satırları merhumun namına ithaf edilmiş
olan Yeni Nesil mecmuasının 14. sayısından naklediyoruz.
Makaleyi yazan Ali Kâmi Bey:
Salih Zeki, diyor, Paris'teki tahsilini başarı ile tamamlayıp
döndüğü zaman biz Dârüşşafaka'nın dördüncü sınıfında
bulunuyorduk. Onun her sene imtihan-ı umumi numaralarını
içeren matbu cetvellerde yıldızlara garkolan tam numaralı zaten
gözlerimizi kamaştırır dururdu. Dârüşşafaka'daki birinciliklerini
Paris'te Fransız talebesi içinde de muhafaza ettiği tevatür oldukça
biz alıklaşır, birbirimize bakardık. Henüz yüzünü görmediğimiz
bu zeka harikasına derin bir hürmet ve meftunluk hasıl etmiştik.
Derken Salih Zeki'nin bizim sınıfa Fransızca muallimi tayin
olduğu haberi şayi olmaz mı? O ne sevinçti yarabbi! Fesini
havaya atanlar, üç ayda mükemmel Fransızca öğreneceğimizi
iddia edenler, Salih Zeki'nin Türkçe'yi unutmuş olduğunu
söyleyenler birbirine karışıyordu.
İlk derse geleceği gün ders düdüğü çalar çalmaz hepimiz
yerlerimize oturduk. Heyecanlı bir sükun içinde bekliyorduk. Ne
kadar da gecikti! Acaba gelmeyecek mi? Hayır işte ayak sesleri...
Salih Zeki tam tasavvur ettiğimiz gibi çok genç, gayet
yakışıklı, zarif, temiz ve uçar gibi çevik ve hafif, dershaneye
girdi. Bir yayla müteharrik imişiz gibi bir anda kalktık. Bütün
gözler birer fotoğraf objektifi gibi ona yönelmişti. Demek
İstanbul'da, Paris'te birinciliği kimselere bırakmayan o zeka
harikası bu idi. Güzelliğinin altından mağrurane bir bakışı ve
bana biraz müstehzice gelen tebessümüyle işaret etti. Yerimize
oturduk. Elimizde galiba Anfans isminde bir lektör vardı. O
bizimle mukaddime şeklinde ufak bir musahabeye bile lüzum
görmeksizin daha evvel Fransızca ne okuduğumuza dair bir iki
sualden sonra bizi birer birer okutmaya ve kendisi dinlemeye
başladı. Manasını anlamadığımız o ibareler kim bilir bizim
ağzımızda ne korkunç şekillere giriyordu! Genç muallim bütün
bu acemilikleri mazur gören yüksek bir tebessümle bizi dinliyor
ve arasıra bazı kelimeleri tashih ediyordu. Bir gün dayanamadı.
"Bu sefer de siz beni dinleyiniz..!" dedi. Galiba cehennem
tasvirine ait bir parçayı bütün velveleleri ve tufanlarıyla coşa coşa
bize okudu. Fransızca'yı işte böyle okumalıydık.
Mamafih Salih Zeki bizim sınıfa Fransızca okutmaktan hiç
zevk almadı. Üç beş kere derse geldikten sonra bizi terketti.

135
Altıncı sınıfa geldiğimiz zaman Salih Zeki'yi fizik muallimi
sıfatıyla tekrar karşımızda bulduk. O bize ilk derste tam bir saat
madde ve kuvvetin ne olduğunu değil, madde ve kuvvetin ne
olduğunun anlaşılamadığını izaha çalıştı. Atom nazariyesi,
Leipniz'in "Dinamizm" namını alan hendesi nokta ve kavis
nazariyesi bütün o akıllara durgunluk veren incelikleriyle genç
dimağlarımıza fen aleminde bir yeni ufuk açıyor. O baş
döndürücü büyük sonsuzlukla kalbi demir pençeleriyle sıkan
küçük sonsuz tasavvurları idrak havsalamızı gerdikçe geriyordu.
Neticede şunu anlamış olduk ki yaratılışın büyük sırları önünde
insanoğlunun dâhi geçinen kafaları henüz kekeleyen birer
oyuncaktan başka bir şey değildir.
Salih Zeki'yi asıl bize Cebr-i âlâ okuttuğu zaman tanıdık. Biz
kendisini anlayacak seviyeyi buldukça o da tedris zevkini daha
iyi idrak ediyor ve her halde yüksek idraklere hitap etmek için
yaratılmış olduğunu her haliyle gösteriyordu. Mamafih onun
anlatışındaki belagat hepimizi büyüler, anlasak da anlamasak da
derin tetebbularının önümüze sayfa sayfa açılan mahsulleriyle
gıdalanmaktan geri kalmazdık. Salih Zeki Dârüşşafaka'nın malı
iken çok geçmeden o kıymetli eserleriyle ve işgal ettiği kürsülerle
bütün memleketin malı oldu. Onun ölümüne bütün memleket
hatta fen ve medeniyet ağlarsa yeridir.

136
FERİD BEY

1305 senesinde sınıfının birincisi olarak Dârüşşafaka'dan


çıkmıştır. Mezun olduğunda arkadaşları gibi Telgraf ve Poste
nezaretinde Fen Kalemine memur edilip oradan tahsilini
tamamlamak için Paris'e gönderilerek Telgraf Mekteb-i âlisinde
tahsilini bitirdikten sonra 14 Eylül 1308'de dönerek yine telgraf
işlerinde istihdam olunmuştur. Paris'ten gelir gelmez
Dârüşşafaka'da fahrî muallimliğe başlayarak önce Cebir ve
Hikmet ve sonraları Hesâb okutmuş ve aynı zamanda devama
başladığı Dârülmuallimîn-i âliye'de münhasıran ve mütemadiyen
hesâb dersi vermiştir.
Dârülmuallimin ve Dârüşşafaka talebesi için yazmış olduğu
Nazarî ve Amelî Mükemmel İlm-i Hesâb birkaç defa tabedilmiş
ve bilahare bunun neticesi olmak üzere bir de Hesâb-ı Ticarî
vücuda getirmiştir.
Meşrutiyetin ilanından sonra açılan Maliye Mektebi'nde de
tedrisata devam ile Nakd ve İtibar-ı Mâlî ve Bankacılık adlarında
iki kitap daha neşretmiştir. Bu son iki eser Ferid Bey'in hesaptaki
ilmî kudretini gösterir birer şaheserdir. Ferid Bey hocası Mehmed
İzzet Bey ile birleşerek 1327 senesinde "Dârüşşafaka" namıyla
bir fenni mecmua dahi neşretmişti. Ferid Bey bu mecmuanın
müdürü ve kurucusu idi.
Bu mecmuadaki yazıları da ruhunun bilhassa hesaptan ne
derece haz aldığını gösterecek mahiyettedir.
Ferid Bey'in memuriyet hayatı da az çok fen ve ihtisas ile
alakadar idarelerde geçmiştir. Bu cümleden olarak Telgraf
Fabrikası müdürlüğünde bulunmuş ve memuriyeti sırasında bu
fabrikanın ıslahına ve orada birçok yenilikler ihdasına muvaffak
olmuştur.
1908 inkılabından sonra Telgraf İdaresi'nden Maliye Nezareti
memuriyetlerine nakledilmiş, orada Duyûn-i Umumiye ve
Muamelat-ı Nakdiye müdürlüğü ve banka nazırlığı vazifelerini
yapmış, bilahare Darphane nazırı olmuştur. İtibar-ı Milli
Bankası'nın açılışında ilk defa müdürlüğe tayin olmuş ve 1336
senesinde oradan İstanbul mebusluğuna seçilmişti. Vefatı aynı
senededir.
Ferid Bey iyi ahlak ile donanmıştı ve bütün işlerinde ihtisas ve
iktisadı severdi. Yaratılış itibarıyla ince, hoşsohbet ve latifeci idi.
Çok öğrenmekten, tetkin ve tetebbu etmekten haz duyduğundan

137
bu merakını sohbet esnasında ekseriye muhatabını sıkacak
dereceye ulaştırırdı.

138
HÜSEYİN REMZİ BEY

Hüseyin Remzi Bey 1302 tarihinde sınıfının üçüncüsü olarak


Dârüşşafaka'dan şehadetname almıştır. Önce Telgraf ve Posta
Nezareti Muhasebat-ı Ecnebiye Kalemi'ne memur edilip
memuriyet hayatının hemen hemen büyük kısmı bu kalemde
geçmiş ve bilahare yine idari vazifelerle iştigal ederek Kontrol,
Levazım ve Mebânî, Memurin ve Sicil kalemlerinde
mümeyyizlik, muavinlik ve müdüriyette bulunmuştur.
Hüseyin Remzi, Telgrafhane'de arkadaşları için ikinci bir
mektep, bir feyiz ve terakki menbaı olan Fen Kalemi'ne memur
edilerek memuriyet hayatında yüksek ilim ve fenne lüzum
göstermeyecek kalemlerde ve şubelerde yorucu işlerle meşgul
edilmiş ise de çok defa Dârüşşafaka mezunu gibi o da tedris ve
tahrir mesleğinden uzak durmayarak rüşdiyelerde, idadilerde,
Dârüşşafaka ve Dârülmuallimin'de muhtelif dersler ve bilhassa
Ulûm-i tabiiye tedris etmiştir.
Hüseyin Remzi Dârüşşafaka'da tedrisata Ulûm-i tabiiye
muallimi Doktor Miralay Hüseyin Remzi Bey'e muavin suretiyle
başlamış ve Doktorun vefatında Ulûm-i tabiiye derslerini
doğrudan doğruya üzerine almıştır.
İşte Hüseyin Remzi Bey'in Ulûm-i tabiiye mesleğini seçişini
bundan ve bir de üyelerinden birkaçı tabib olan Teşrih muallimi
Mazhar Paşa ailesine sıhriyet peyda etmesinden ileri gelmiştir.
Hüseyin Remzi tedrisat mahsulü olarak: Hayvanat, Nebatat,
Teşrih ve Menâfiü'l-a'zâ ve Hıfzıssıhha, Teşrih ve Menâfiü'l-a'zâ-
yı hayvanî, Teşrih ve Menâfiü'l-a'zâ-yı nebatî, Müstehâsat ve
Tabakat adlarında yedi eser telif ederek mülga Maarif
Nezareti'nce idadi, sultani ve lise programlarına kabul edilmiş ve
bu eserler içinde on defadan ziyade basılanlar bulunmuş ise de
ilmî kıymetleri nihayet bir mektep kitabından ileri geçemeyen
mezkur eserler Hüseyin remzi'ye ilmî hayatta bir mevki ve
kıymet verecek şeyler değildir. Daha talebe iken Dârüşşafaka'da
okutulmakta olan Esmâ-i Türkiyye'deki lugatların Arapça,
Fransızca ve Farsça karşılıklarını ihtiva etmek üzere tertip etmiş
olduğu eser "Ünsü'l-lugât namıyla tanınmış ve basılmıştır.
Hülasa Hüseyin Remzi ulûm-i tabiiyede tedrisata hakkıyla
vakıf bir muallim idi. İlmi nazariyatı çok ders vermek ve
öğretmek sayesinde çok kuvvetli idi. Hususi bir laboratuvarı,
ayrıca bir numûnehanesi olmadığına göre ameliyat ve tatbikat
cihetinde noksanı vardı. Hüseyin Remzi, hocası Doktor Hüseyin

139
Remzi mesleğinde yetişmiş olmakla beraber yazılarında o derece
kapalı değildi. Eserleri güvenilir belgelere göre derlenip yazılmış
yeni malumatı içerdiğinden tedrisat hususunda diğer birçok
eserlere tercih edilirdi.
Hüseyin Remzi'nin asıl meziyeti ve şöhreti iyi ve iffetli bir
memur oluşudur. Denilebilir ki, çalışma, iffetliliğini sürdürme ve
doğruluk itibarıyla Hüseyin Remzi her devir için örnek
gösterilecek bir memurdu. Nitekim Telgraf ve Posta Genel
Müdürlüğü merkezini Ankara'ya nakleden Cumhuriyet Hükümeti
son zamanlarda telgraf ve postanın yüzbinlerce lira raddesindeki
mübayatını yalnız Hüseyin Remzi'nin iffet ve faziletine tevdi
etmişti. Merhumu yakından tanıyanlar, beraber çalışanlar, en son
memuriyeti olan Levazım ve Mebânî Müdürlüğünde bulunduğu
zaman kendisiyle iş yapanlar istisnasız olarak bu mütalaanın
isabetini teyid ve temin ederler.
Hüseyin Remzi'nin Dârüşşafaka'ya ve Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye'ye olan hizmet ve bağlılığı ise tariften müstağnidir.
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin 1908 inkılabını müteakip
ihya edilerek teşkilinden vefatına kadar aralıksız olarak İdare
heyetinde bulunmuş ve 1325'den 1330 senesine kadar Cemiyet-i
Tedrisiyye muhasebeciliğini fahrî olarak ifa etmiştir.

140
DÂRÜŞŞAFAKA MEZUNLARI

1297
Adı Memleketi veya Şimdiki Durumu
Semti
Fahri Efendi İshak Paşa Anadolu
Demiryolları
müfettişlerinden
Mustafa Fuad Efendi Beşiktaş Telefon başkomiseri
Şevki Efendi Sultan Ahmed İstanbul Posta ve
Telgraf Başmüdürü
Tahsin Efendi Girit
Rifat Efendi Yenibahçe
Haşim Efendi Girit
Mehmed Şükrü Müfti-yi Hamam
Efendi
Hakkı Efendi Araplar Dârüşşafaka Hafız-ı
kütübü

1298
Salih Zeki Efendi Küçük Mustafa Paşa Dârülfünûn genel
müdürü
Edhem Efendi Davud Paşa Adapazarı Lisesi'nde
resim muallimi
Mehmed Ali Efendi Molla Aşkî Posta İşleri Müdürü
Osman Nuri Efendi Davud Paşa
İhsan Efendi Bulgurlu

1299
Ahmed Rasim Sarıgez Yazar
Efendi
Raşid Efendi Aksaray Telgraf ve Pastada
Mustafa Nesimi Samatya Telgraf Mekteb-i
Efendi âlisi müdürü
İhsan Efendi Cerrah Paşa Posta İşleri
Müdürlüğünden emekli.
Reşid Efendi Girit Ticaretle meşgul
Hamid Efendi Küçük Mustafa Paşa
Mehmed Efendi Beypazarı Dersaadet
Postahanesi Mühimme
başmemuru
Reşid Efendi Bağdat Telgraf ve Postada

1300

141
Hüseyin Efendi Koca Mustafa Paşa Telgraf ve Posta
müdürlerinden
Şükrü Efendi Mihalıççık Sahra Posta
müdürlüğünden emekli,
muallim
Haydar Efendi Yayla Telgraf ve Postada
Mustafa Efendi Ankara Telgraf ve Postada
Ahmed Nureddin Şehzâdebaşı Yıldız Sarayı
Efendi Telgraf Müdürlüğünden
emekli
Fazlı Efendi Kadıçeşme Telgraf ve Postada
Fehim Efendi Debbağ Yunus Erzurum
mektupçuluğundan
emekli, avukat
Hasan Efendi Girit Telgraf ve Postada
Mustafa Efendi Gül Camii Beyoğlu Telgraf
Merkezi memurlarından
Vasfi Efendi Malta Telgraf ve Postada
Ali Cenab Efendi İbrahim Paşa Bursa İttihad
memuru
Osman Efendi Kayseri Muhabere memuru
Hüseyin Efendi Ova Beşiktaş eski Posta
ve telgraf müdürü
Zekeriya Efendi Hafız Paşa Dârüşşafaka
mübayaat memuru
İhsan Efendi Ağa Yokuşu Bursa eski Posta ve
Telgraf memuru
Ahmed Efendi Molla Gürani Kırım'da muallim
Sami Efendi Tophane Telgraf ve Posta'da
Ahmer Efendi İzmit Eski posta
memurlarından

1301
Faik Efendi Eğin Adapazarı Mektebi
kurucusu
Ahmed Reşid Efendi Tokat Erzurum
valiliğinden emekli
İsmail Efendi Astane Telgraf ve Posta
memurlarından
Hasan Efendi Üsküdar Telgraf Kontrol
Kalemi mümeyyizi
Yusuf Efendi Sarıgez
İbrahim Efendi Dağıstan Telgraf ve Postada
Tevfik Efendi Eyüp Telgraf ve Postada

142
Yusuf Efendi Beşiktaş Miralaylıktan
emekli.

1302
Mehmed Emin Astane Mülga Telgraf
Efendi Nezareti Heyet-i
Fenniye reisliğinden
emekli, telefon
komiserlerinden
Said Efendi Şehzâdebaşı Sanayi Genel
Müdürlüğü'nden emekli
(mühendis)
Hüseyin Remzi Fatih Telgraf ve Postada
Efendi
Ahmed Vefa Efendi Mekke Üdebadan
Hilmi Efendi Beşiktaş
İsmail Safa Efendi Mekke Üdebadan
Mehmed Ali Efendi Üsküdar Dârüşşafaka Tahrirat
kâtibi ve resim ve hat
muallimi
Hasan Mecid Efendi Kıztaşı Muhassesat-ı Zatiye
ketebesinden

1303
Ahmed Hamdi Kangırı Tütün İnhisarı Cibali
Efendi fabrikası müdürlerinden
Mehmed Efendi Kadıköy
Macid Efendi Edirne Sirkeci Postahanesi
memurlarından
Ali Efendi Hasköy
Refik Efendi Sinop İstanbul ve Konya
Hukuk Mektepleri eski
müdürü, bugün muallim
Şakir Efendi Edirne Mühendis

1304
Mehmed İzzet Tophane Şirket-i hayriye
Efendi Memurin müdürü ve
Heyet-i teftişiye reisi
Hakkı Efendi Kapandakik Evkaf-ı İslâmiye
Müzesi eski müdürü
Hikmet Efendi Ayasofya Eski Mabeyin
mütercimlerinden
Hayri Efendi Cerrah Paşa Eski Cîb-i Hümayun

143
Katiplerinden
Mehmed Ali Efendi Sarmaşık Eski Cîb-i Hümayun
Katiplerinden
Abdurrahman Efendi İshak Paşa Eski Cîb-i Hümayun
Katiplerinden

1305
Ferid Efendi Cerrah Paşa İstanbul mebusu
İsmail Efendi Çamlıca Tütün İnhisar İdaresi
İstanbul şubesi
muhasebecisi
Ahmed Hamdi Bıçakçılar
Efendi
Sezai Efendi Altı Mermer (Eski Şehremaneti
muavini) Milli Saraylar
Müdürü
Hüseyin Efendi Kızanlık
Sabri Efendi İshak Paşa Rize Rüsumat
Başkâtibi
Hilmi Efendi Kasım Paşa Gümrükte muayene
ve tahakkuk memuru
Hasan Efendi İhsaniye Maliyede
İbrahim Efendi Kızanlık İstanbul
Postahanesinde

1306
Mustafa Subhi Fatih Dârüşşafaka
Efendi muallimlerinden.
Telgraf Mektebi müdür
muavini.
Ahmed Efendi Yeni Hamam Hendek'te Tütün
İnhisar İdaresi
muhasebecisi.
Mustafa Efendi Kantarcılar Ziraat Bankası'nda
Mustafa Faik Efendi Mimar Sinan Reji İnhisar
İdaresinde
Bekir Efendi Kastamonu Ticaretle uğraşır
Tevfik Efendi Mudanya Mektep müdürü
Ahmed Ragıb Bıçakçılar Telgrafhanede
Efendi
Osman Efendi Tophane
Ahmed Avni Efendi Galata Posta İşleri muavini
Salih Efendi Sirkeci Posta
memurlarından
Şerefeddin Efendi Ayasofya İstanbul İthalat

144
Gümrüğü Müdürlüğü
Başkâtibi
İbrahim Efendi Pınarhisarı İstanbul Rüsumat
Başmüdüriyeti İstatistik
Kalemi ketebesinden
Kamil Efendi Mimar Sinan
Nazmi Efendi Kasım Paşa Sirkeci Gümrüğü
Salon Müdürü
Hüsnü Efendi Baba Haydar
Sami Efendi Selimiye Adliyede
Mustafa Efendi İbrahim Paşa Defterhane
memurlarından
Hüsnü Efendi Batum Defterhane
memurlarından
Kenan Efendi Hisar

1307
Kamil Efendi Mekke Dârüşşafaka müdürü
Ali Efendi Mahmud Paşa Doktor
Sabri Efendi Mekke Kız Muallim
Mektebi
muallimlerinden
(Doktor)
Hüseyin Bahri İzmit Ticaretle meşgul.
Efendi Hazine-yi Hassa Hilal-i
Ahmer eski
memurlarından
Osman Nuri Efendi Vidin

Hüseyin Efendi Koca Mustafa Paşa Ticaretle meşgul.


Mabeyin eski şifre kâtibi
Hüseyin Efendi Girit Telgraf ve Posta
memurlarından
Mehmed Efendi Sarıgez Askerî kaymakamı
Reşid Efendi Süleymaniye Nafıa Memurin eski
müdürü
Ömer Efendi Fatih Muallim
Hasan Şerif Efendi Arapkir Posta ve Telgraf
Nezareti Hukuk İşleri
Mümeyyizi
Şevki Efendi Balat Edirne Posta müdürü
Şefik Efendi Ağa Çayırı Mabeyin
katipliğinden emekli

1308

145
Ali Efendi Bosna Erkan-ı Harp
miralaylığından emekli
Mehmed Ali Efendi Sultan Ahmed
Lütfi Efendi Eyüp
Ahmed Refik Efendi Sarıgez Binbaşılardan
Abbas Efendi Hisar Telgraf ve Kontrol
memurlarından
Münir Efendi Sultan Ahmed
Ahmed Efendi Odabaşı İstanbul Telgraf
müdüriyeti idare
memuru
Kamil Efendi Tophane
Yusuf Efendi Beşiktaş Rüsumat
müfettişlerinden
Mehmed Nuri Cerrah Paşa Telgraf Nezareti
Efendi istatistik mümeyyizi
Ahmed Efendi Lofca İstanbul İthalat
Gümrüğü muayene
memuru
Salih Efendi Üsküdar Rüsumat
memurlarından
Rakım Efendi Hırka-yı Şerif Rüsumat Muhasebe
Kalemi
Kazım Efendi Sarıgez Dârüşşafaka
muallimlerinden
Şakir Efendi Girit
Haydar Efendi Fatih
Salih Efendi Molla Aşkî İstanbul Telgraf
Merkez memurlarından

1309
Kemal Efendi Bayezid Bayezid Dairesi
memurlarından
Asaf Efendi Salkım Söğüt Telgraf ve Posta
Nezareti genel müfettişi
Raif Efendi Tophane Kırıl Dize Rüsumat
Başmüdürü
Ramiz Efendi Ayasofya Galata Paket
Gümrüğü müdürü
Yusuf Efendi Tophane Emekli ferik
Ahmed Efendi Hisar İstanbul İthalat
Gümrüğü muhasebe
katiplerinden
Mazlum Efendi Kabasakal İzmir İthalat
Gümrüğü müdürü
Ali Efendi Filibe

146
Haşim Efendi Hisar
Hilmi Efendi Girit Ayıntap Rüsumat
Başmüdürü
Kazım Efendi Kasım Paşa
Cemal Efendi Hisar Rıhtım Şirketi Boru
Şefi
Ahmed Efendi Üsküdar Gümrükte Manifesto
memuru
Salim Efendi Filibe İstanbul İthalat
Gümrüğü Başkâtibi
Süleyman Efendi Beşiktaş Galata Paket
Postahanesinde
Selim Efendi Hamidiye Erzurum Telgraf
Müfettişi
Nazif Efendi Beşiktaş
Ömer Efendi Üsküdar Galata İthalat
Gümrüğü'nde manifesto
memuru
Mehmed Efendi İzmit
Salih Efendi Trabzon Edirne Telgraf
Muamelat müfettişi
Ahmed Efendi Pazarcık
Rifat Efendi Vefa Telgraf ve Posta
memurlarından
Mehmed Efendi Cerrah Paşa
Rauf Efendi Üsküdar

1310
Hasan Efendi Emirgan Telgraf İşleri
müdürlüğünden müstafi
Telsiz telefon komiseri
Mehmed Enver Beylerbeyi İzmir Posta ve
Efendi Telgraf Başmüdürü
İbrahim Efendi Tırnova Balıkesir Telgraf
Fen müfettişi
Hasan Efendi Beypazarı Ticaretle meşgul
Haydar Rifat Efendi Çemberli Taş Avukat
Pertev Efendi Çukur Çeşme Rüsumat Genel
Müdürlüğü Memurin
müdürü
Mehmed Ali Efendi İzmir İstanbul İthalat
Gümrüğü
memurlarından
Hasan Efendi Kadıköy
Osman Efendi Fatih

147
Hasan Efendi Ayasofya Rüsumat Antrepo
memuru
Kadri Efendi Kandilli
Arif Efendi Eyüp Yelkencizâde
vapurları idaresinde
memur
Zühdü Efendi Beylerbeyi
Bahaeddin Efendi Sultan Ahmed Ankara Memurin
Kooperatif Şirketi
memurlarından
Ali Efendi Sarıgez
Eyüp Efendi Beşiktaş
Ahmed Necmeddin Şumnu Galata'da Paket
Efendi Postahanesinde
Muayene memur
Ahmed Efendi Kırk Çeşme
Ziya Efendi Bulgurlu
Yusuf Efendi Beşiktaş Galata İthalat
Gümrüğü Muayene
memuru
Şevket Efendi Çeşmgezek İstanbul Paket
(Çemişgezek) Gümrüğü Muayene
memuru
Mehmed Ali Efendi Hisar Giresun'da
Mahkeme Üyelerinden
Ali Efendi Emirgan Rüsumat Muayene
memurlarından
Mahmud Efendi İsa Kapı Telgraf müdürü
Ahmed Efendi Taşköprü
Abdullah Efendi Sinop
Sabri Efendi Şehremini Kereste
Gümrüğünde manifesto
memuru

1311
Hüseyin Efendi Küçük Ayasofya Telgraf kontrol
mümeyyizi
Cevdet Efendi Çukur Çeşme Telgraf İşleri
mümeyyizi
Kamil Efendi Eyüp Beyoğlu Telgraf
Merkezi Veznedarı
Sadık Efendi Hisar
Ziya Efendi İzmit
Sadık Efendi Kanlıca
Hüseyin Efendi Kadırga Mülga Maarif
Nezareti mimarı

148
Nazmi Efendi Paşa Kapısı Rüsumat Manifesto
memurlarından
Mehmed Efendi Kangırı Galata Ticaret-i
Dahiliye muayene
memurlarından

1312
İbrahim Efendi Tophane Maliye
sermüfettişliğinden
emekli
Ali Efendi Fatih İzmit eski mebusu
Mehmed Efendi Kabataş Ticanretle meşgul
İzzet İhsan Efendi Babıali Posta ve Telgraf
Hukuk müşaviri
Vefik Efendi Yükesk Kaldırım Rüsumat müfettişi
Mehmed Efendi Üsküdar Avukat
İsmail Efendi Gedik Paşa Tüccar kâtibi
Tevfik Efendi Karahisar Mektep müdürü
Nuri Efendi Beşiktaş Avukat
Hüsnü Efendi Süleymaniye İstanbul
Telgrafhanesi Muhabere
memurlarından
Remzi Efendi Koca Mustafa Paşa Çanakkale Rüsumat
müdürü
Hüseyin Efendi Lofça Telgraf ve Posta
Müdürlüğü Tetkikat ve
Muhasebat-ı Ecnebiye
mümeyyizi
Mehmed Efendi Trabzon Rüsumatta
Adem Efendi Beşiktaş İstanbul Merkezi
memurlarından
Mahmud Efendi Tahta Kale Haydarpaşa
Gümrüğü muhasebe
kâtibi
Macid Efendi Selimiye Dârüşşafaka Âlat-ı
fenniye muhafızı

1313
Salim Efendi Kuru Çeşme Mersin İthalat
Gümrüğü müdürü
Tevfik Efendi Halıcılar Zahire Borsası
Muamelat müdürü
Ali Efendi Üsküdar Galata Gümrüğünde
Edib Efendi Mihalıç
İbrahim Efendi Ayasofya İstanbul İthalat

149
Gümrüğünde muayene
memuru
Mehmed Efendi Cibali Mülga Dahiliye
Nezareti
memurluğundan emekli
Yusuf Efendi Kara Gümrük
Kemal Efendi Kuru Çeşme Postahanede
Hamid Efendi Trabzon Reji Memurlarından
İdris Mahir Efendi Üsküdar
Emin Efendi Kangırı
Mustafa Efendi Kanlıca

1314
Sabri Efendi Çemberli Taş Saruhan mebusu
Ziraat Vekili
Harunürreşid Efendi Filibe Erkek Muallim
Mektebi muallimi
Ömer Efendi Küçük Mustafa Paşa
Rıza Efendi Şehzâdebaşı Kiğı kazası müddi-yi
umumi muavini
Nureddin Efendi Cihangir İstanbul Telgraf ve
Posta Başmüdürü
Hasan Efendi Bartın Kimyager, Doktor
Yüzbaşı
Ziya Efendi Samatya Postahanede
veznedar
Muhyiddin Efendi Yeniçeşme Rize'de inşaatla
meşgul
Hüseyin Efendi Yüksek Kaldırım
Bilal Efendi Yeniçeşme Rüsumat Muamelat-ı
Nakdiye Kalemi
ketebesinden
Cemil Efendi Kadıköy Beyoğlu Postahane
Mevrude memuru
Ali Efendi Filibe Heybeliada
muhafaza memuru
Aziz Efendi Yanya Sirkeci
Postahanesinde
Ali Rıza Efendi Vefa Rüsumat Genel
Müdürlüğü Kontrol
Muamelat Ketebesinden
Cemal Efendi Çarşamba Ayakkabıcılar
Kooperatifi genel kâtibi
Halil Efendi Hamidiye
Şükrü Efendi Beşiktaş Posta Kontrol
Kaleminde

150
Şevket Efendi Beşiktaş

1315
Mahir Efendi Eyüp Rüsumat Muayene
memurlarından
Fuad Efendi Beşiktaş Mektep müdürü
Rıza Efendi Firuz Ağa Galata İthalat
Gümrüğü Muayene
memurlarından
Osman Efendi Küçük Mustafa Paşa Postahane
memurlarından
Mustafa Efendi Yanya Rüsumat Genel
Müdürlüğü
memurlarından
Yakub Efendi Şehzâdebaşı Adana Telgraf ve
Posta Başmüdürü
Veli Efendi Beykoz Rüsumat Muayene
memurlarından

1316
Şevket Efendi Kadı Çeşmesi Rüsumat Genel
Müdürlüğü
muhasebecisi
Şükrü Efendi Aksaray Telgraf Mekteb-i
âlisi müdürü
Ahmed Efendi Filibe Rüsumat Muayene
müfettişi
Kenan Efendi Vefa İzmir Posta ve
Telgraf Başmüdürlüğü
murakıbı
Hüsnü Efendi Kadıköy Rüsumat Fener
Antreposu memuru
Tahir Efendi İzmir İzmir-Aydın
şömendöferinde

Hüseyin Emced Bartın Galata Postahane


Efendi mersûle memurlarından
Rıza Efendi Kadı Çeşmesi Posta Memuru
Murad Efendi Haseki İstanbul İthalat
Gümrüğü muayene
memurlarından
Mustafa Efendi Girit İstanbul ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü

Ahmed Hamdi Filibe Posta memuru

151
Efendi
Hasan Efendi Tosya Balıkesir Lisesinde
muhasip
Neş'et Efendi Beşiktaş Rüsumatta
Hamdi Efendi Çarşamba Müskirat İnhisar
İdaresi Sevk amiri
Cemal Efendi Fatih Rüsümatta
Bekir Efendi Girit Kastamonu posta
memurlarından
Emin Efendi Emirgan

1317
Hafid Efendi Hisar Avukat
Osman Nuri Efendi Kapandakik İstanbul Şehremaneti
mektupçusu
Hüsnü Efendi Üsküdar Hariciye Mektubu
Kalemi ketebesinden

Hakkı Efendi Şehzâdebaşı İstanbul Evkaf


müdür muavini
Hamdi Efendi Ünye Hariciye kâtibi
Memurin ve sicil
müdürü
İsmail Efendi Keçeciler Bahriye Vekaleti
mutemetlerinden
Osman Efendi Cibali Maliye
memurlarından
Mustafa Efendi Çamlıca Rüsumat Muhasebe
Kalemi ketebesinden

Ali Efendi Beşiktaş Cemiyet-i


Tedrisiyye ve
Dârüşşafaka tahsildarı

1318
Hayri Efendi Yedikule Üsküdar İcra
memuru
Mahmud Efendi Hereke Hereke Fabrikası
muhasebecisi
Servet Efendi Üsküdar Rüsumatta
Nazif Efendi Fatih Sirkeci Gümrüğü
Salon memuru
Nureddin Efendi Fatih Zahire Borsası
Muamelat Şubesi
memurlarından

152
Nüzhet Efendi Bayezid Rüsumat Muayene
Memuru
Şemseddin Efendi Fatih Rüsumat Müfettişi
Hüseyin Efendi Sultan Selim Telgrafta hevek
memuru
Cemal Efendi Şehremini Beyoğlu
Telgrafhanesi hevek
memurlarından
İbrahim Efendi Tophane Galata Rüsumat
Paket Muayene memuru
Mehmed Efendi Sivas İstanbul İttihad
mersule memurlarından
İbrahim Efendi Bingazi Galata Rüsumat
Başmüdürlüğü
memurlarından
Fahri Efendi Davud Paşa Reşid Paşa Mektebi
muallimlerinden
Ahmed Efendi Aksaray Ayastefanos Tayyare
Gümrük memuru
Ziya Efendi Aksaray Galata Paket
Postahanesi memuru
İsmail Efendi Trabzon Fener Antreposu
memurlarından
Arif Efendi Cibali Erzurum Sultanisi
Fransızca ve Tarih
muallimi
Hamdi Efendi Ortaköy

1319
İsmail Efendi Aksaray Telgraf fen müfettişi
Zekeriya Efendi Yanya Rüsumatta
Abdurrahman Efendi Emir Buhari Posta ve Telgraf
muamelat müfettişi
İhsan Efendi Eğrikapı İstanbul Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
müdürü
Selim Efendi Aksaray Posta ve Telgraf
muamelat müfettişi
İhsan Efendi Aksaray Rüsumat Genel
Müdürlüğünden müstafi
Fuad Efendi Çengelköy İzmir-Kasaba hattı
memurlarından
Ahmed Efendi Bayezid İstanbul Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
muayene memuru
Tahir Efendi Dolmabahçe Beyoğlu Muhabere

153
memurlarından
İsmail Efendi Filibe İstanbul İthalat
Gümrüğü muayene
memurlarından
Musa Efendi Nişantaşı Galata Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
Muayene memuru
Reşid Efendi Bayezid Kuruçeşme Antrepo
memuru
Ahmed Efendi Kağıthane İstanbul Telgraf
Muhaberat-ı Ecnebiye
memurlarından
Ali Efendi Bebek Galata Reji Satış
memuru
Kemal Efendi Fatih İstanbul Telgraf
Muhaberat-ı Ecnebiye
memurlarından

Halil Efendi Aksaray Rüsumat Genel


Müdürlüğü Kontrol
Kalemi ketebesinden

1320
Mustafa Efendi Üsküdar Ford Acentesi
muhasebecisi
Bekir Efendi Vefa Posta ve Telgraf Fen
müfettişi ve Telefon
Şirketi komiseri
Süleyman Sırrı Fatih Alman Mektebi
muallimlerinden
Mehmed Efendi Fatih Muhtelit Mahkeme
memurlarından
Arif Efendi At Meydanı Ticaretle meşgul
Aziz Efendi Bebek Rüsumat Kontrol
Kaleminde
Mehmed Amir Göztepe İstanbul
Defterdarlığı Varidat
Birinci Şube müdürü
Mehmed Efendi Galata İstanbul
Defterdarlığı Fatih
Şubesi Maktu İstihlak
memuru
Mehmed Efendi Kadıköy Ticaretle meşgul
Mazhar Efendi Altay Rüsumat antrepo
memurlarından
Mehmed Efendi Kumrulu Mescit İstanbul telgraf

154
Merkezi Hevek
memurlarından

Hasan Efendi Sultan Ahmed Avukat


Aziz Efendi Beypazarı Kırkkilise Posta
havale memuru
Rıza Efendi Karadağ Şark Seyahat Şirketi
memurlarından
Mahmud Efendi Mevlevihane Rüsumat Hukuku
Müşavirliği mümeyyizi
Halid Efendi Fındıklı Galata Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
muayene memurlarından
Mazhar Efendi Nişantaş İstanbul İthalat
Gümrüğü Ambar
memuru
Şükrü Efendi Galata Rüsumat
memurlarından
Şemseddin Efendi Halıcılar Telgraf ve Posta
Kontrol Kaleminde
Mehmed Efendi Sultan Ahmed İstanbul Telgraf
Merkezi Muhaberat-ı
Ecnebiye
memurlarından

1321
Emin Efendi Hereke Hereke Fabrikası
İstanbul Satış Şubesi
muhasebecisi
Hüseyin Efendi Hereke İstanbul Postahanesi
sorumlu muhasibi
Abdullah Efendi İzmit Avukat
Abdullah Efendi Hereke Hereke Fabrikası
memurlarından
Nuri Efendi Halıcılar Yedikule'de Kösele
Fabrikası sahibi
Asım Efendi Büyükdere Ticaretle meşgul
Osman Efendi Yeniköy Galata
Postahanesinde
İbrahim Efendi Bayezid Bursa Elektrik
Şirketi hükümet
komiseri
Naci Efendi Üsküdar Bursa Posta telgraf
başmüdürü
Mehmed Efendi Girit Avukat
Osman Efendi Nişantaşı Emlak-ı Milliye

155
Müdürlüğü
memurlarından
Haydar Efendi Eyüp Talim ve Terbiye
Heyeti mümeyyizi
Hasan Efendi Saraçhane Avukat
Ahmed Efendi Galata
İhsan Efendi Sultan Selim Trabzon Osmanlı
Bankası veznedarı
Münir Efendi Alasonya İstanbul İthalat
Gümrüğü muayene
memuru
Raşid Efendi Konya Seydişehri belediye
reisi
Münir Efendi Kantarcılar Beyoğlu muhabere
memurlarından
Mehmed Efendi Tahtakale Beyoğlu muhabere
memurlarından
Nusret Efendi Trabzon Galata Gümrüğü
memurlarından
Veysel Efendi Fatih Posta ve Telgraf
Kontrol Kaleminde

Abdürreşid Efendi Hırka-yı Şerif İstanbul Merkezi


Muhaberat-ı Ecnebiye
memurlarından
Emin Efendi Çukurbostan Beşiktaş Aile
Mutfağı kurucu ve
müdürü, Jandarma
yüzbaşılığından emekli
Hasan Efendi Fındıklı Avukat
Muhyiddin Efendi Hisar Galata Paket
Gümrüğü ikinci kâtibi
ve Çırak Mektebi
muallimi
İsmail Efendi Koska Millet Kütüphanesi
müdürü
Şevket Efendi Çengelköy Rüsumatta
Abdullah Efendi Hisar

1322
Abdürrezzak Efendi Cezayir Avrupa'da tahsilde
Vasıf Efendi Emir Buhari Tedkikat ve
Muhasebat-ı Ecnebiye
Kalemi Telgraf kısmı
müdürü
Cemil Efendi Astane

156
Abdullah Efendi Cezayir Gebze Müddei-yi
umumisi
Abdüllatif Efendi Cezayir Telgraf Fen
müfettişi ve Osmaniye
Telsiz Telgraf İstasyonu
mühendisi
Necati Efendi Zeyrek Trabzon Maarif
müdürü
Tevfik Efendi Cezayir Telgraf Fen
müfettişi
Ahmed Efendi Cezayir Mektep müdürü
Abdurrauf Efendi Kuruçeşme Jandarma binbaşısı
Abdullah Efendi Bayezid İstanbul Hukuk
Fakültesi Nazariyat-ı
Cezaiye muallimi
Cuma Efendi Cezayir Müddei-yi umumi
muavinlerinden
Salih Efendi Halıcılar Trabzon Postahanesi
başmemuru
İbrahim Efendi Cezayir Müddei-yi umumi
Hüseyin Efendi Hırka-yı Şerif Nafıa Kondüktör
Mektebinde muallim
İrfan Efendi Defterdar İzmit Rüsumat
memurlarından
İsmail Efendi Koca Mustafa Paşa İzmir'de Müddei-yi
umumi
Salih Efendi Babıali Telgraf
memurlarından
Hüseyin Efendi İhsaniye Çerkeş nahiyesi
müdürü
Ali Efendi Fethiye Trabzon rüsumat
memurlarından
Hüseyin Efendi Kadı Çeşmesi

1323
Hüsnü Sadık Efendi Ayasofya Yataklı Vagon
Şirketi Türkiye
mümessili
Hüsnü Efendi Üsküdar Bursa Telgraf Fen
müfettişi

Mahmud Efendi Hırka-yı Şerif


Fuad Efendi Laleli Galata Posta ve
Telgraf müdürü
Ömer Efendi Tophane Lapseki Posta
memuru

157
Mustafa Efendi Kumrulu Mescit
Şerefeddin Efendi Eyüp Beyoğlu tahakkuk
memuru
Mahir Efendi Aksaray İstanbul Postahanesi
Post Restant memuru
Halil Efendi Haydar Paşa
Cemaleddin Efendi Kadıköy Galata Postahanesi
memurlarından

Fehmi Efendi Sultan Ahmed


Süleyman Efendi Beşiktaş Rüsumat Levazım
Kalemi ketebesinden

Kazım Efendi Aksaray Çorum Müddei-yi


umumisi
Abdullah Efendi Beşiktaş Rüsumat
memurlarından
Celal Efendi Bayezid
Ömer Efendi Trabzon Gümrük muayene
memurlarından
Niyazi Efendi Aksaray
Mehmed Efendi Üsküdar Galata Postahanesi
memurlarından
Şaban Efendi Karagümrük Edirne'de
komisyoncu
Mehmed Efendi Aksaray
Sami Efendi Hisar
Kenan Efendi Sarıgez Posta
memurlarından

1324
Hüseyin Efendi Yeni Zağra Finiks Gaz Şirketi
memurlarından
Nizameddin Efendi İshak Paşa Zonguldak'ta eczacı
Atıf Efendi Yeni Hamam Jandarma zabiti
Ömer Efendi Kütahya Muallim
Hilmi Efendi Kızanlık Kızanlık'ta mektep
müdürü
Celal Efendi Kadıköy
Arif Efendi Nuruosmaniye Avukat
İhsan Efendi Haseki Konya Lisesi
Riyaziye muallimi
Hüsnü Efendi Bayezid
İbrahim Efendi Antalya Galata Rüsumat
Başmüdürlüğü

158
muhasebesinde
Hasan Efendi Çamlıca Galata Postahanesi
memurlarından

Adnan Efendi Erenköy Jandarma zabiti


Fehmi Efendi Rusçuk Dârüleytam müdürü
Murad Efendi Keçeciler
Ahmed Efendi Fatih Edirne Rüsumat
Müdürlüğü başkâtibi
Sadreddin Efendi Kütahya İskan Genel
Müdürlüğü
mümeyyizlerinden
Süleyman Efendi Üsküdar İstanbul Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
memurlarından
Midhat Efendi Üsküdar İzmir'de ticaretle
meşgul
Veli Efendi Beşiktaş Postahanede
Halil Efendi Kapandakik Yeniköy Belediye
Dairesi
mühendislerinden
Subhi Efendi Çırçır Mezat İdaresi
memurlarından
Abdülkadir Efendi Üsküdar Alımsatım
komisyoncusu
Mehmed Efendi Filibe İstanbul Paket
Postahanesi
memurlarından
Mehmed Efendi Halep Telgraf muhasebe
memuru
İsmail Efendi Beşiktaş
Münib Efendi Nuruosmaniye İstanbul
Defterdarlığında memur
İbrahim Efendi Atpazarı İstanbul Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
muayene memurlarından
Hasan Efendi Bebek Ticaretle meşgul
Emin Efendi Cezayir Sirkeci Gümrüğü
Emin Efendi Çarşamba Muhasebe
katiplerinden

1325
Nazmi Efendi Biga İzmir Ticaret
Mektebi
muallimlerinden
Hasan Efendi Varna Telgraf mühendisi

159
ve fen müfettişi
Mehmed Ali Efendi Bosna Adana'da fabrikatör
Şevket Efendi Kale-yi Sultaniye
Fuad Efendi Davud Paşa İzmir Maarif emini
İsmail Efendi Kasım Paşa
Mustafa Efendi Bosna
Kamil Efendi İzmit Avukat
Ferid Efendi Bakırköy
Avukat
Sabih Efendi Langa Kabil Sefareti
Başkâtibi
Osman Efendi Bosna Bursa'da Ford
otomobil
acentesi
Avni Efendi Kumkapı
Yusuf Efendi Astane
Fehmi Efendi Varna Zahire Borsası
Kalem amiri

Mustafa Efendi Ankara Muallim


Hasan Efendi Kabataş Tütün tüccarı
Mustafa Efendi Ankara
Hasan Efendi İzmit Muallim
Talat Efendi Bolu Yazar
Cemal Efendi Çengelköy Muallim
Münir Efendi Erzurum Hakim
İbrahim Efendi Konya Muallim
Rasim Efendi Beşiktaş İskan Müdürlüğünde
mümeyyiz
Hüsnü Efendi Zeyrek
Sadeddin Efendi Fatih
Ahmed Efendi Kıbrıs
Celal Efendi Trabzon
Rifat Efendi Girit Müddei-yi umumi
Said Efendi Kadırga İstanbul
Defterdarlığında
Hasan Efendi Karahisar
Mustafa Efendi Tokat Muallim
Adil Efendi Hereke
İsmail Efendi Şehzâdebaşı
Mehmed Efendi Paşabahçesi Avukat
Tevfik Efendi Erzurum Muallim
Kemal Efendi Kapandakik
Ali Efendi Bosna
Zeynel Efendi Karagümrük

160
Namık Efendi Koca Mustafa Paşa
Ali Sadi Efendi Fethiye
Yusuf Efendi Ayasofya
Faruk Efendi Kadıköy Muallim
Necati Efendi Atpazarı
Ahmed Efendi Sirkeci
Ahmed Efendi Trabzon
İbrahim Efendi Cezayir
Sabri Efendi Paşabahçe
Hüseyin Efendi Bursa
Avni Efendi Ayasofya Uşak'ta Erkek
Lisesinde Ulûm-i tabiiye
muallimi
Mehmed Efendi Karagümrük
Mehmed Efendi Şehremini
Arif Efendi Karagümrük Muallim
Hüseyin Hüsnü Hırka-yı Şerif
Efendi
Hüseyin Efendi Mekke
Şükrü Efendi Cihangir
Hüseyin Efendi Küçükpazar
Abdullah Efendi Hafız Paşa
Faik Efendi Kasımpaşa Büyükdere Maliye
Tahsil Şubesi Muskefat
Tahakkuk memuru
Hikmet Efendi Beylerbeyi
Salah Efendi Taşkasap
Hasan Efendi İzmit
Talat Efendi Medine
Rifat Efendi Sultan Selim
Hakkı Efendi Bosna Telgraf Fen Şubesi
mümeyyizi
Ömer Efendi Varna Jandarma zabiti
Şevket Efendi Beşiktaş
Osman Efendi Hafız Paşa
Ali Efendi Sultan Ahmed
Nazif Efendi Yenimahalle
Hidayet Efendi Cibali İstanbul Ticaret-i
Dahiliye Gümrüğü
muayene memurlarından
Şemseddin Efendi Beşiktaş

1326
Abdullah Vefa Bosna Ford otomobil
Efendi acentesi

161
Nabi Efendi Plevne
Fahri Efendi Rusçuk İzmir'de manifatura
tüccarı ve belediye
üyelerinden
İsmail Efendi Arnavutköy
Hidayet Efendi Bosna
Mehmed Efendi Kafkasya
Rıza Efendi Mimar Sinan Bursa'da Kız
Lisesinde Ulûm-i taiiye
muallimi ve serbest
doktor
İbrahim Efendi Baba-yı Atik
Mehmed Akif Rusçuk
Efendi
Şurehbil Efendi Çarşamba
Hüsameddin Efendi Mevlevihane
Şefik Efendi Haseki
Zeynel Efendi Edirne
Ömer Hıfzı Efendi Göztepe
Sinan Efendi Yanya
Hüseyin Avni Kercisi
Nuri Efendi Eyüp
Nazif Efendi Beşiktaş
Abdülvehhab Efendi Erzurum Kaza kaymakamı
Hasan Efendi Kütahya
Ahmed Necdet Silistre
Efendi
Nureddin Efendi Aksaray
Rasim Efendi Hereke
Salih Efendi Urfa
Fazıl Efendi Edirnekapı
Faik Efendi Bebek
Abdülvehhab Efendi Şam
Ahmed Hamdi Alasonya
Efendi
Ahmed Efendi Humus
Hakkı Efendi Rusçuk
Ömer Efendi Fatih
Hasan Efendi Bosna
Midhat Efendi Sofular
Ali Selahaddin Kabataş İstanbul Evkaf
Efendi İdaresinde

Derviş Efendi Bosna


Feyzi Efendi Tophane

162
Sabit Efendi Çin
Ali Haydar Sultan Selim
Sami Efendi Üsküdar
Salih Efendi Trabzon

1327
Zeki Efendi Eski Ali Paşa Ankara'da Fen
Şubesi Müdür muavini
Şevki Efendi Bosna
Salih Efendi Mostar Bosna'da
İrfan Efendi Hırka-yı Şerif Jandarma yüzbaşısı
Ziya Efendi Çengelköy Ankara-Sivas
hattında telgraf fen
müfettişi
Ahmed Efendi Varna
Mahmud Efendi Vefa Ankara'da Adliye
Vekaletinde
Nezir Efendi Bosna
Zeki Efendi İslimiye İzmir Divan-ı
Muhasebat
murakıplarından
Cemal Efendi Sultan Ahmed
Salim Efendi Girit
Kamil Efendi Taşköprü
İbrahim Efendi Bosna
Cemal Efendi Akçahisar Arnavutluk'ta
Mehmed Efendi Eyüp Muallim
Hilmi Efendi Beşiktaş Muallim
Nureddin Efendi Bosna Bosna'da muallim
Cafer Efendi Bosna Bosna'da muallim
Ali Kemal Kabasakal Osmaniye Telsiz
Telgraf İstasyonunda
Fen müfettişi
Sabri Efendi

Hüseyin Efendi Dolmabahçe


Hüseyin Efendi Ortaköy
Mehmed Efendi Tırnova
Abdullah Efendi Arapkir Ankara'da Telgraf
Fen müfettişi
Asım Efendi Tıravnik Askerî doktor
Nuri Efendi Koca Mustafa Paşa
Faik Efendi Trabzon
Mustafa Efendi Mostar
Hakkı Efendi Aksaray

163
Mehmed Ali Efendi Çamlıca
Cemaleddin Efendi Bosna

Abdurrahman Efendi Fatih


Alaeddin Efendi Bebek
Mehmed Efendi Yakacık Muallim
Hüseyin Avni Aksaray
Efendi
Mürsel Efendi Çırçır
Hasan Efendi Kanlıca
Suad Efendi Küçük Mustafa Paşa
Necib Efendi Haseki
Ali Efendi Medine
Cemal Efendi Erzurum

1328
Ali Efendi Şumnu Rasathane kâtibi
Behcet Efendi Nişantaş Hariciye
memurlarından
Mahmud Efendi Sofular Mühendis
Mektebi'nde hafız-ı
kütüb
Ruşen Efendi Nişantaş Muallim ve yazar
Faik Efendi Girit Esnaf Bankası
müdürü
Niyazi Efendi Beylerbeyi İhtiyat zabiti
Arif Hikmet Efendi Bosna
Mehmed Eşref Filibe
Efendi
Nebi Efendi Tophane
Agah Efendi Üsküdar Cumhuriyet Gazetesi
sorumlu müdürü
Mustafa Efendi Biga
Yakub Efendi Beşiktaş
Raşid Efendi Yanya
Kemal Efendi Yusuf Paşa
Halil Efendi Üsküdar
Kemal Efendi Çamlıca
Ahmed Efendi Kadıköy Ziraat Bankası
muhasebe mümeyyizi
Sami Efendi Kapandakik Maliye
memurlarından
Bekir Efendi Fatih
İsmail Efendi Valide Çeşmesi
Lütfi Efendi Yenibahçe

164
Avni Efendi Ayasofya Ticaretle meşgul
Salih Efendi Taşköprü
Salih Efendi Bergus
Ata Efendi Nişantaş
Ali Efendi Yakacık
Aziz Efendi Taşköprü
Tahsin Efendi Nişanca
Edhem Efendi Kapandakik Telgraf Fen
müfettişlerinden
Cevdet Efendi Bosna

1329
Hilmi Efendi Karamürsel Telgraf Fen
müfettişi
Tevfik Efendi Valide Çeşmesi Telgraf Fen
müfettişi
Rifat Efendi Kayseri Nahiye müdürü
Hüseyin Sadi Efendi Trabzon Telgraf Fen
müfettişi
Bahaeddin Efendi Kumkapı Afyonkarahisar eski
Maarif Müdürü
İsmail Efendi Ayasofya Muallim
Ali Rıza Efendi Cerrah Paşa Muallim
Hasan Efendi Kadırga Ticaretle meşgul
Said Efendi Akka Telgraf Fen
müfettişi
Hasan Fahri Efendi Kasımpaşa Numûne Mektebinde
muallim
Faik Efendi Kütahya İhtiyat zabiti
Haşim Efendi Eski Zağra
Sururi Efendi Amasya

1330
Fethi Efendi Sarıgez
Haydar Efendi Bağdat
İsmet Efendi Karamürsel
Nedim Efendi Bosna
Mahmud Efendi Bosna
Halid Efendi Dersaadet
Cemil Efendi Astane
Ramazan Remzi Bolu
Efendi
Nuri Efendi Bursa
Nevres Efendi Ticaretle meşgul

165
1331
Necib Efendi Ejderhan
İnayetullah Efendi Ejderhan

Cemal Efendi Manyas


Hüseyin Efendi İşkodra
Numan Efendi Bağdat
Zeynel Efendi İşkodra Muallim, boksör
Yakub Efendi Dersaadet
Hasan Efendi Girit
Mehmed Ali Efendi Trabzon
Arif Efendi Üsküdar
Arif Efendi Bosna
Akif Efendi Kiğı
Süleyman Efendi Batum
Ömer Efendi Dersaadet
İbrahim Efendi Kemah
İbrahim Efendi

1335
Halid Efendi Dersaadet Muallim
İhsan Efendi Bolu Muallim
Refet Efendi Filibe Almanya'da felsefe
tahsilinde

Hüseyin Hüsnü Karaferiye Muallim


Efendi
Mehmed İzzet Dersaadet Rejide memur
Hadi Efendi Bakü Edirne Sultanisinde
riyaziye muallimi
Osman Efendi Dersaadet Belediye zabıtası
memuru
Fahreddin Subhi Cesr-i Mustafa Paşa Muallim
Efendi
İbrahim Hakkı Kemah Makinist
Efendi
Nuri Efendi Dersaadet Telgraf Fen memuru

1336
Mehmed Emin Dersaadet İzmir'de Sanayi
Efendi Mektebi müdür muavini

166
Hilmi Faik Efendi Dersaadet
Muhyiddin Sebati Amasya Fransa'da resim
Efendi tahsilinde
Ali Esad Efendi Trablusgarp Edirne'de muallim
Danyal Efendi Dersaadet İzmir Sanayi
Mektebi
muallimlerinden
Abdülkerim Şevket Dersaadet Muallim
Efendi
Hüseyin Efendi Bosna
Ali Efendi Aydın Beşiktaş Sineması
sahibi
Nazım Behcet Dersaadet İstanbul Rıhtım
Efendi Şirketi memurlarından
Atıf Hayati Efendi Kırşehri Beyoğlu telgraf
memurlarından
Ali Rıza Efendi Seniçe Muallim
Halid Nazım Efendi Manisa Feyziye Lisesi'nde
muallim
Osman Turgut Dersaadet Komisyoncu ve
Efendi muallim
Ubeydullah Efendi Dağıstan Baytar
yüzbaşılarından
Adni Feyzi Efendi Sinop
Zühdü Arif Efendi Dersaadet Diş Tabibi
Fazıl Efendi Dersaadet Mühendis

1337
Hilmi Efendi İzmir Samsun'da İstiklal
Ticaret Mektebinde
muallim
Ahmed Efendi Dersaadet Muallim
Namık Efendi Dersaadet Zabit
Hasan Efendi Divrik Muallim
Lütfi Efendi Seliçe Tütün Şirketinde
muhasebeci

İsmail Efendi Dersaadet Muallim


Ali Naci Efendi Manastır Muallim
Adem Şevket Efendi Dersaadet İzmir Sanayi
Mektebinde muallim
Nihad Efendi Dersaadet Dârülfünûn Tarih
Şubesine müdavim
Cemil Efendi Trabzon Dârülfünûn
müdavimlerinden

167
Bedri Efendi Erzincan İzmit'te ticaretle
meşgul
Faik Efendi Rize
Ahmed Hikmet Dersaadet İstanbul İkinci Ceza
Efendi Dairesinde müstantık
muavini
İzzet Efendi Dersaadet Kemaliye kazasında
mülkiye baytarı
Bahaeddin Efendi Dersaadet Şirket-i Hayriye'de
ikinci çarkçı
Osman Efendi Dersaadet Şirket-i Hayriye'de
memur

1338
Zekeriya Efendi Halep Trabzon Rüsumat
Manifesto memuru
Osman Nuri Efendi Dersaadet İstanbul Rüsumat
Muhafaza memuru
Münir Efendi Bandırma Muallim
İsmail Efendi Dersaadet Bostancı İstasyon
memuru
Arif Efendi Dersaadet Afyon Levazımat-ı
Fen memuru
Nüzhet Efendi Dersaadet İzmit Reji memuru
Avni Efendi Dersaadet Tıp Fakültesi'nde
Zihni Efendi Bursa Tıp Fakültesi'nde
Salahaddin Efendi Boyabat Halkalı Ziraat
Mektebi'nde

1339
İsmail Necib Efendi Perlepe Muallim
Hamid Rıza Efendi Kiğı Tıb Yurdu
müdavimlerinden
İbrahim Edhem Priştine Samsun'da ilk
Efendi mektep muallimlerinden
Mehmed Ali Efendi Trablusgarp Baytar Mektebinde
Ahmed Rifat Efendi Dersaadet Adapazarı'nda
Orman Fen memuru
Mehmed Fikret Vize Baytar Mektebinde
Efendi

168
Sacid Daver Efendi Trabzon Tıb Yurdunda

1340
Salih Efendi Trablusgarp Dârülfünûn Fen
Fakültesi Tabiiyat
Şubesinde
Bahaeddin Efendi Dersaadet Zonguldak Maden
Mektebinde
İsmail Hakkı Efendi Erenköy Zonguldak Maden
Mektebinde

Hulusi Efendi Dersaadet Zonguldak Maden


Mektebinde
Abdülmecid Efendi Dersaadet Hariciye
Vekaletinde
Ragıb Efendi Dersaadet Tıp Fakültesi'nde

1341
Ahmed Ferid Efendi Dersaadet Fen Fakültesi
Riyaziye şubesinde
İbrahim Efendi Bosna Harbiye Mektebi'nde
Hayreddin Efendi Koçana Fen Mekteb-i
Âlîsinde
Mehmed Kadri Dersaadet Cevdet Bey Kömür
Efendi Kumpanyası muhasebe
memuru
Mehmed Ali Efendi Dersaadet Tıp Fakültesi'nde
Necati Efendi Lofça Askeri Eczacı
Mektebi
müdavimlerinden
Rüstem Fahreddin Tedoviçe Askeri Eczacı
Efendi Mektebi
müdavimlerinden
Hasan Mustafa Dersaadet Tıp Fakültesi İhzarî
Efendi şubesinde
Ahmed Hilmi Efendi Ustrumca Ankara-Sivas
hattında memur
Mehmed Recai Istrapar Mekteb-i Mülkiye'de
Efendi

1926

169
Kazım Efendi Dersaadet Askeri Tıbbiyesinde
Adil Efendi Dersaadet Eczacı Mektebinde
Kemal Efendi Dersaadet Mühendis
Mektebinde
Burhaneddin Efendi Bursa Askeri Eczacı
Mektebinde
Halil Efendi Bandırma Mekteb-i Mülkiye'de
Mazlum Efendi Kartal Askeri Eczacı
Mektebinde
Ahmed Fazıl Efendi Kırk Kilise Yüksek Muallim
Mektebi Kimya-Fizik
kısmında
Muhyiddin Efendi Koçana Mühendis
Mektebinde
Refet Efendi Selanik Mühendis
Mektebinde
Cemal Efendi Ürgüp Askeri Tıbbiye
Mektebinde

192736
Tahir Efendi İstanbul Bir taraftan yüksek
tahsile devam, bir
taraftan herhangi bir
suretle kazanç temini
Vasfi Efendi Gümüşhane Hukuk'a veya
Mülkiye'ye devam
edecek. Gazetecilik ve
Avrupa'da tahsil
Kadri Efendi İstanbul Dârülfünûn Kimya
şubesine devam
İbrahim Efendi Bandırma Kimya ve Debağat
tahsili için Almanya'ya
gidecek
Rebi'i Efendi İzmir Yüksek tahsile
devam (Henüz taayyün
etmemiştir)
Hayri Efendi İstanbul Ticaretle meşgul
olacak
Enver Efendi Kemaliye (Eğin) Almanya'da
bankacılık tahsil edecek.

36Bu satırlar tabolunduğu sırada son sınıf henüz mektepte bulunuyordu.


Binaenaleyh takip edecekleri yüksek tahsil veya meslek kendi
ifadelerine göre yazılmıştır.

170
DÂRÜŞŞAFAKA HATIRALARI VE
MEZUNLARIN ŞÜKRAN HİSLERİ

Dârüşşafaka milletin iânesiyle vücuda gelmiş bir müessese


olduğu gibi Dârüşşafakalılar da bu şefkat ocağında senelerce
okuyup yetişmiş birer vatan yetimi bulundukları için daha
mektepte iken bu lutfun kıymetini takdirden geri kalmamışlar,
kalpleri şükranla dolu olarak hayata karıştıktan sonra da bu
şükran hislerini daima yaşatıp feyiz menşeleri ile olan bağlarını
korumuşlardır.
Dârüşşafaka mezunlarının ekseriyetle Rüsumat ve
Telgrafhane'ye memur olarak bu iki dairede vakit vakit birleşip
görüşmeleri ve birçok mezunların Dârüşşafaka'da muallimlik
ederek bu suretle aralarında zaten mevcut olan mektep
arkadaşlığına talim hakkının da eklenmesi Dârüşşafaka mezunları
arasındaki bağın ve mekteplerine karşı besledikleri alakanın
artmasında mühim birer etken olduğuna şüphe yoktur.
Mezunların esasen Dârüşşafaka'da almış oldukları milli ve
hususi bir terbiye neticesi olarak her Dârüşşafakalı kendisinden
evvelki sınıf mezunlarına karşı hürmet ve genellikle mezunlar ise
talebeye karşı şefkatle dolu ve meluf olduklarından bu hal
Dârüşşafaka terbiyesini ve Dârüşşafakalılar arasındaki dayanışma
hislerini diğer emsali mekteplerden ve o mektepler
mezunlarından az çok farklı bulundurmaktadır.
Şehadetname aldığı tarihten itibaren mektepte fahri olarak
muallimlik etmek ve Cemiyet-i tedrisiyye'nin ihya edilerek
teşkilinden sonra Cemiyette çalışmak suretiyle 30-40 sene
Dârüşşafaka'ya hizmet etmiş birçok mezunlar vardır ki
fedakarlığın bu derecesini ancak o feyiz yurdunun ilham
edebileceğine inanmak hata olmaz.
O derecede ki birçok mezunlar Dârüşşafaka'dan çıktıktan
sonra herhangi bir meslek mektebini, bir yüksek tahsili takip
ederek oralardan mezuniyet belgesi almış oldukları halde yüksek
olan bir mezuniyet nazarlarında Dârüşşafaka'ya nispetle tâli
derecede kalarak ilk feyiz menşelerini, bu müşfik yuvayı asla
unutmamakta, münhasıran Dârüşşafaka ailesinden bulunmakla
iftihar etmektedirler. Hatta evvelce de bir münasebetle söz
konusu edildiği gibi Dârüşşafaka'da birkaç sene okuduktan sonra
nakil suretiyle başka mekteplerden feyiz almış olanlar vardır ki
Dârüşşafaka'daki o birkaç senelik misafirliklerinin bütün feyiz ve
mesai hayatlarına esas olduğunu fırsat düştükçe iftiharla

171
söylemekte zevk duymaktadırlar. Misal olarak bugün Berlin sefiri
bulunan büyük kumandanlarımızdan Kemaleddin Sami Paşa
hazretlerini zikredebiliriz. Adıgeçen birkaç sene evvel Bursa'da
İstanbul'dan giden muallimlere karşı irad ettiği veciz hitabesinde
bu noktaya işaret ederek Dârüşşafaka'nın öz evlatlarından
olduğunu göstermişlerdir.
Her ne kadar 1324 (1908) inkılabından sonra Dârüşşafaka
mezunları geçimlerini Rüsumat ve Telgraf idarelerinde başka
mesleklerde ve icabına göre memleketin en ücra noktalarında
aramak mecburiyetinde kalarak kısmen İstanbul'dan
uzaklaşmışlar, arkadaşlarından ayrılmışlar ve neticede
Dârüşşafaka ile iştigale vakit bulamamışlar ise de bu geçici
ayrılık ve uzaklıklar Dârüşşafaka'yı kendilerine unutturmamış,
mektebin belirli günlerinde, Cemiyet-i Tedrisiyye'nin toplantı
günlerinde telgrafla hislerini bildirdikleri gibi, İstanbul'a
geldikleri zaman ilk uğradıkları yer yine mektepleri olmuştur.
Bu söz konusu edilen hatıraları ve şükran hislerini
arkadaşlarına tercüman olarak vakit vakit terennüm etmiş ve
eserlerinde yaşatmış birçok Dârüşşafaka mezunu vardır. Bunların
hepsinden bahsetmek, eserlerinden numûneler almak isterdik.
Fakat o zaman tarihçemiz mevzu ve gayesinden hayli uzaklaşmış
ve hacmi birkaç misli artmış olacaktı. Bundan sarfınazarla
evvelki bende de tatbik ettiğimiz usule uyarak burada dahi yalnız
üç Dârüşşafakalının eserleriyle haltercümelerinden bahsetmekle
iktifa edeceğiz. Bunlardan ikisi eski mezunlardan, üçüncüsü şu
satırlar yazılırken henüz son sınıfın imtihanlarını geçirmekte olan
bir talebedir.
Tarihçenin bu kısmı aynı zamanda Dârüşşafaka mezunlarının
yalnız fünûna değil edebiyata da intisap ve hizmetlerini
gösterecektir.
Bu hususta tarafsız kalmak için haltercümelerinden
bahsedeceğimiz yazar Ahmed Rasim ve şair İsmail Safa Beyler
hakkındaki hükümleri ve neticeleri bilhassa Türk Teceddüt
Edebiyatı tarihinden alıyoruz. Mektebin en yeni mahsulü olup
edebi kabiliyeti şimdiden yüksek görülen Vasfi Mahir Bey'in de
ağabeyleri İsmail Safalar ve Ahmed Rasimler gibi Türk edebiyat
tarihinde büyük bir mevki sahibi olacağını ümit etmek
hakkımızdır.

172
AHMED RASİM BEY

1293 tarihinde Dârüşşafaka'ya kaydolunmuş, 1300'de


çıkmıştır. Önceleri arkadaşları gibi Telgraf ve Posta Fen
Kalemine memur edilmiş ise de tabiatı itibarıyla resmî
kayıtlardan nefret ettiğinden bir sene sonra memuriyeti
terkederek serbest bir meslek olan matbuat ve neşriyat alemine
atılmıştır.
İşte Ahmed Rasim'in şöhret ve hizmeti asıl bu tarihten sonra
başlar. Dârüşşafaka'nın bu değerli evladı hakkında şimdiye kadar
çok şeyler söylenilmiş ve yine çok şeyler yazılmıştır. Bunların
hepsinden velevki özet olarak bahsetmek uzun sürecek ve buna
tarihçenin hacmi müsait olmayacaktır.
Yalnız eski, yeni üç tarihçi ve eleştirmenin mütalaalarını
iktibas etmekle yetinilecektir:
Bunlardan Ahmed Midhat Efendi, Rasim'i Dairetülmaarif
yazarlarına "Nev'i şahsına münhasır bir sanatkar (artiste de
genre)" diye tarif ettikten sonra "Muhtelif mevzularda kendisine
mahsus bir kalem üslubu icat etmek iktidarıyla temeyyüz etmiştir.
Hele bir şeyin tasvirinde gösterdiği kalem mahareti en büyük
ressamların fırçasına kıskançlık getirecek derecededir." diyor.
Onsekiz sene evvel söylenen bu mütalaayı Ali Canib Bey teyid
ederek diyor ki:
"Ahmed Rasim usta bir yazıcıdır. Hangi bahis olursa olsun
can sıkmaksızın nasıl yazılmak icap ettiğini herkesten iyi bilir.
Hafızası kuvvetli, malumatı bir yazar için kafi olduğundan
makalelerini alaka uyandıracak unsurlarla kolayca doldurur.
Zaten böyle olmasaydı yarım asra yakın zamandan beri yazılarını
arayan bir (âmme=Public)yi kolay kolay etrafına toplayabilir
miydi?
Zamanımızın bütün renkve anlarını, İstanbul'un pitoreski
Ahmed Resim Bey'in eserlerinde mahfuzdur. Geleceğin
tarihçileri, araştırmacıları onun kitaplarından bir an uzak
kalamazlar. Ahmed Rasim Bey görüşteki kuvveti itibarıyla
mükemmel bir realisttir. Mevzuunu ne güzel bir kavrayışı ve bize
anlatışı vardır. Gözleri fotoğraf makinesi gibi bir şeyin anlarına
kadar görüyor. Kalemi gördüğünü bir ressam fırçası maharetiyle
resmediyor.
Bir yazar ki yazıları hem vakit geçirmek, hem istifade etmek
ve tetkik yapmak isteyenlerce aynı kuvvette bir merakla aranıyor
ve okunuyor. Allame Emil Make Sève populaire tabir ettiği

173
"Halka Ait Nesğ"den hisseyab olan eserlerin daima canlı ve
hararetli olacağını söyler. Ahmed Rasim Bey'in yarım asra yakın
bir zamandan beri - ki ondan sonra yazı yazmaya başlayan nice
kalem sahipleri ggelmiş geçmiştir- aynı kudreti muhafaza edişi
ancak Fake'nin bu fikriyle izah edilebilir: 37
Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi müellifi İsmail Habib Bey'in
Ahmed Rasim hakkındaki fikirleri ise şudur:
"İşte tam manasıyla bir yazar ki kırk senedir yazı yazıyor;
kırk senedir hiç kesilmeyen bir menba suyu gibi kalemi cümle
akıtıyor. İstibdatta yazdı; Meşrutiyette yazdı; işgal oldu, yazdı;
ülke kurtarıldı, yazdı. Ne bütün kalemleri zincirleyen baskı
zamanları, ne yazılara çörçöplü bir sel manzarası veren taşkın
anlar, ne kara günlerin matemi, ne zafer serdarlarının heyecanı,
o tavrını bozmadan, hiç sekteye uğratmadan mütemadiyen yazdı.
Ne yazdı, neler yazdı? Türk yazarlarının bu muhterem pîri
için bunu saymak mümkün değildir. Hikayeci oldu. Küçük hikaye,
büyük hikaye yazdı. Mensurecilik yaptı. "Gam Kitapları"na
hassas nesirler dizdi. Aruzun gül bahçesine girdi. "Andelib"lerle
biraber manzumeler terennüm etti. İstanbul bahçelerinde sazlar
ve sazendeler dinledi.
Bestekarlara şirin şirin güfteler yetiştirdi.
Musahabecilike marak sardırdı. Ciltlerle "Şehir Mektupları"
vücuda getirdi.
Mizahın iğneli sahasında gezindi. Tutam tutam nükteler ve
telmihler yakaladı, güldü, güldürdü. Mekteplerin talebelerine
baktı. Sıra sıra çocuklar için eserler tabettirdi.
Tarihin engin sahasına daldı. Oradan da koltuğunda kalın
ciltlerle döndüğünü gördük.
Kırk senedir ne kadar günlük gazete çıkmışsa hemen hepsinde
yazdı.
Kurcalamadığı mevzu, görmediği risale, girmediği gazete
kalmamış. Tam manasıyla yazar. Yazarlık deyince bir timsal
halinde tecessüm ediveren bir yazar. O, yalnız kendinin
yazarıdır. O, devirlerin, mekteplerin, cereyanların doğduğunu,
yürüdüğünü, öldüğünü gördü. Fakat hiçbirine mal olmadı. Sanki
bütün bunlar ya onun üstünden aşıp geçiyor, ya o, onların
üstünde kayıyordu. Kendi mektebini kendi kurdu. Orada okutan
yalnız o, okuyan yine yalnız odur.

37Hayat, 30 Haziran 1927, Sayı 31.

174
Kendi kendinin üstadı ve öğrencisi ki ne kimseyi taklit etti, ne
kimse onun izinde gidebilir.
Fakat bu kadar nev'i şahsına münhasır olan bu yazarın
kıymeti ne? Hiçbir şey değil yahut pek sade. Mezar kovuklarını
dile getiriyor.
Öyle bir yazar ki maziyi bülbül yapar, büyük yangınların bir
tırpanla silip süpürdüğü o sayısız mahalleler yok mu? Ahmed
Rasim yazdığı vakit derhal o mahallelerin sağdan soldan eski
yılankavi sokakları canlanıp kıvranır. Saçaklarını birbirine
dayamış olur, cumbalarını şişirerek murakabeye dalar. Kafesleri
kımıldatan genç kız gölgeleri pencereden pencereye söyleşirler.
Bekçilerin sopası, narası, tulumbacıların velvelesi, satıcılar,
baskınlı bayram yerleri, dönme dolaplar eminsin ki o mahallede
geziyorsun. Bir yazar ki en feci birer hakikat olan yangınları bile
birer efsane yapmıştır.
Hüseyin Rahmi'nin romanlarıyla Ahmed Rasim'in
makalelerini bir an için ortadan kaldıralım. O iki kalemle
kağıtların satırlarına sinmiş eski İstanbul buhar olmuş bir su gibi
kaybolacaktır."38
Edebiyat tarihindeki mevkii çok doğru bir surette tesbit
edilmiş olan Ahmed Rasim yalnız bu bahis olanları değil,
Dârüşşafaka'yı da hiç unutmamış, her vesileden istifede ederek
eserlerinde yaşatmıştır.
"Gecelerim" adındaki eserinden alınan aşağıdaki satırlar bütün
Dârüşşafakalıların hislerine tercüman olmaktadır.Bu yazılar
Dârüşşafaka'ya talebe kabulünü, talebenin mektebe alışıncaya
kadar mektepte geçirdiği iki üç aylık zamanı, ilk izine çıkışı ve
talebeliğin son merhalesi olan şehadetname aldığı günü, hülasa
Dârüşşafaka'nın birçok hususiyetini tasvir etmekte olduğu için
buraya derci münasip görüldü.39

38Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi, İsmail Habib, s.567-568.


39Gecelerim, Alem Matbaası, 1312. 81 sayfalık küçük bir eser (Rasim
bu eserini şöyle tarif ediyor:
Bu kitap küçüktür. Fakat eski hatıraların bence en kıymetlilerini ihtiva
ettiği için nazarımda ehemmiyeti vardır. Hayatta geriye dönüp
bakmanın ne dereceye kadar kıymet taşıdığını bilenler ifademi tasdik
buyururlar.
Gecelerim fikir mahsulü değildir. Gerçektir. Şu mecmua hayatımın
gecelerinin en masum parçalarını içerir. Onun için diğerlerinden
ayırdım.)

175
GECELERİM

Valide kapıda, ben içeride kaldım.


Artık Dârüşşafaka'ya kaydedilmiştim. O daşak patırtısından
sonra valide beni mektebe götürerek ilmühaber aldık. Mahalleden
kimsesiz olduğuma dair bir kağıt çıkartarak mektep müdürüne
verdik. Tamam Ağustosun onyedinci günü idi. O yegane
teribeytgahta beni soydular. Bir gömlek, don, keten urba, kırmızı
fes, bir laçin verdiler. Giyindim, bahçeye fırladım.
Bir alay çocuk. Uyanıyorlar. Ben durur muyum? Yarım saat
içinde cümlesine alıştım. Ben altısının adını bile öğrendim.
Hüseyin, İhsan, Mehmet, Reşit, Raşit, Ali, Fahri, Salih. Hep
bunlar benim arkadaşım. Fakat burada birisi var. Bir mi ya? Beş
altı kişi var. Bize nezaret ediyorlar. Arif Ağa mubassırımız. Naki
Efendi müdürümüz. Ziyade haşarılık olmayacak. Derhal kaş
çatılıyor. Bu iyi. Dayak yok. Hele o mektepten kurtuldum. Gık
desem koca sopa başıma iniyordu. Burada öyle şey yok. Ben
valideyi unuttum. Akşama kadar o geniş, çiçekli, muntazam
bahçede oynadık. Bir düdük sesi? Kim aldırır! Çocuklar çalıyor.
O ne? Herkes toplandı. Sıra duruldu. Ben de onları taklit ettim.
Bizden bir sene evvel giren efendilerden biri bizi tabur haline
koydu. Büyük bir gururla:
- tabur ileri arş!
Dedi. Yürüdük. Doğru musluklara. Yine o efendi bize abdest
almasını talim etti. Aldık. Herkes havlularına silindi. Yine tabur
olarak arş kumandası üzerine bir merdiven daha çıkarak camie
geldik. Bize sıra ile oturttular. Ben biraz namaz kılmasını
biliyordum. Validem öğretmişti. O her zaman kılar. Fakat ikindi
namazında kaç rekat kılınacağını bilmem. Taklit ederek kıldık.
Çocukluk bu! Bir de mihrabın yanına sarıklı bir adam oturmasın
mı? Titremeye başladı. Burada da mı hoca var? Yine falaka,
değnek benimle beraber mi? Mümkün değil, ölürüm, bu mektebe
de devam etmem. Meğer o zat imammış. Ne ise namazı kıldık.
Bir düdük daha? Yine tabur olduk? Arş; yürüdük. Taamhaneye
geldik. İşte burası iyi. Böyle mektep olmaz. Yemek var. Oyun
var, urba var, arkadaş var.

İşte biz de bütün Dârüşşafaka mezunlarının Rasim'le beraber bu eski


hatıralara göz atabilmeleri için bu eserden yalnız Dârüşşafaka'ya ait
parçaları ayırdık. Şüphesiz bu yazılar Rasim'in en iyi eseri değildir.
Fakat Dârüşşafaka'yı en iyi tasvir eden parçalarıdır.

176
Ben hâlâ akşam üzeri eve gideceğiz zannediyorum. Meğer
kalacakmışım. Akşam suları karardı. Arkadaşıma dedim ki:
- Sen eve gitmeyecek misin?
- Hangi eve?
- kendi evine..
- Artık biz eve gidecek miyiz ya?
- Vay.. Burada mı kalacağız?
Zavallı boynunu büktü. Hazin bir eda ile dedi ki:
- Burada kalacağız.
Ay!.. Bu müthiş. Ben annemi isterim. Olmaz. Gündüzleri ne
ise, geceleri ben o mihriban kadının yanında bulunmalıyım.
Tahammül edemem. Ağlarım. Ağlar mısın? Al sana hocanın
suratından ekşi bir surat daha! Burada ağlarsan dövecekler. Ötede
döverek ağlatıyorlardı. Birbirinin zıttı ama ikisi de acı.
Gazlar yandı. Ben de hasret elemi ile yandım. Annemin o
güzel, bana her türlü himeyeyi gösteren yüzü gözümün önünden
geçiyor; sözlerini işitiyor gibi oluyordum. Ah o muhabbeti nasıl
tasvir edeyim. İki defa falaka yiyeyim, annemi göreyim, yirmi
defa kalfa kulağımı çeksin, ben annemin yanında bulunayım.
Düşünmeye başladım. O zaman ne düşünebilirdim de? Hayat
dönemlerinin hepsinde insan düşünmekten geri kalmıyor. Zahir
tefekkür insanın ruh gıdası imiş. Ben de ozaman içimdeki elemi
düşünüyordum. Annemi hatırlayarak korkumdan için için
ağlayarak düçar olduğum yeis vemahrumiyete çare arıyordum.
kaçayım. Nereye? Boyumun beş misli duvarlar, üç boyumda
kapılar benim ufak bacaklarımın sıçrayışına karşı İskender Seddi
gibi duruyor. Bu öteki mektebe benzemiyor. Helaya gidiyorum
der fırlardım. Yirmi, yirmibeş hizmetçi var. Mubassır var. Kapıcı
var. Hem gece korkarım. Ah o korktuğum gecelere sonra alıştım.
Onlar benim sevincimi, kederimi, gazabımı, kendi nefsime karşı
isyanımı, manevi şekavetimi, rezaletimi, mihnetimi gördüler.
Beni eğlendirirken ağlattılar. Fakat hiçbir zaman mihnetimi
dağıtmadılar.
Sade düşünen ben miydim? Sınıfın hepsi benim halimdeydi.
O gece, otuzüç masum ayrılık elemi ile kalpten ağlıyorduk.
Yalnız birbirimizin kulağına vasıl olan o hazin inilti, garip
tınılarla birleşerek kalpten kalbe çarpıyordu. Otuz üç temiz ağız
bir anda ana diyerek, o kadar göz sevdiği çehreyi görerek, o
kadar kalp şu sefaleti verici mahrumiyetten etkilenerek
duruyordu. O çocuk sürüsü fısıltı arasında yürüyor, benim

177
gözlerim annemin odasını ziyaret ederek onu dikişiyle meşgul
görüyordu.
Acaba beni arıyor muydu? O şimdi yalnız. Ben olsam
eğlendirirdim. Ettiğim yaramazlıklara bu kadar pişman olduğumu
bilmem. "Uslu uslu oturaydım beni bu mektebe vermezdi"
diyerek kendi kendime kızıyordum. Bir düdük daha. Haydi yatsı
namazına!
Namazdan çıkar çıkmaz merdivenlere tırmandık. Ta üst kata
çıktık. Ayrı ayrı odalar, sıra sıra karyolalar. Zabitin biri hepimize
ayrı ayrı yataklar gösterdi.
Soyunduk. Yattık. Bir türlü uyuyamadım. Yerimi yadırgadım.
Yorganı çektim. Boğuluyorum zannettim. Fakat ne çare?
Ağlayacağım. Artık dayanamadım. Boşandım. Bir mubassır
derhal başıma dikildi. Beni teselli ediyor. Yarın anneme
göndereceğini vaat ediyor. Ağzımdaki tatlılık ne? Bir öksürük
şekeri! Fena değil. Ben hem gözümden yaş akıtıyorum, hem de o
şekeri geveliyerek onun vadine kanıyorum. Yarım saat sonra
uyumuşum.
Bir de uçurumdan uçar gibi düştüm. Vücudum tahtalar
üzerine şiddele çarptı. Acıdı. zaten ayrılık yarası yetmiyormuş
gibi bir de maddeten canım yandı. Karyolaya alışmamışım. O
yanıma, bu yanıma döneyim derken aşağıya fırlamışım. Derhal
bir hizmetçi koştu. Beni kucaklayarak yatağıma yatırdı. Ah! O
gece! Uyuyacağım da yine düşeceğim diye sabaha kadar gözümü
kırpmadım

***

Tamam doksan gece ben mektebin o kalın duvarlı, eğri


pencereli mazbut koğuşunda yalnız yattım. Hemen her gece
rüyada annemi görürdüm. Bu görüşme tecellisi, velev hayali
olsun yine beni teselli ederdi. Manen, hissen onu ziyaret ederdim.
Onunla konuşur, onunla sevişir, onunla eğlenirdim. Kâh ağlaya
ağlaya uyanırdım. Hasret gözyaşımın yastığımı ıslatarak soğuk,
nemli bir zemin vücuda getirdiğini görüp çeviririm. Kâh
tebessüm ederek kalkarım. Yanaklarımda annemin dudaklarının
bıraktığı temas yerini ararım. Bazen birdenbire mütehassıs olarak
kanıyla, elinin emeğiyle vücuda geldiğim o müşfik tenin
kokusunu alıyormuşum gibi zevk alırdım... Bu zevk alış beni
saatlerce düşündürür.

178
Ana!... Bu his pek tedrici, pek vahşi. Beni eziyor. Beni
sevindiriyor. Fakat yanımda değil, okuduğum kitapta ana lafzını
görür görmez titrer, derhal yanımdaki çocukla ana hakkında söze
başlardım. O da benim gibi, o da anasını seviyor. Görmek,
boynuna sarılmak, ağlayarak öpmek, başını göğsüne dayayarak
orada uyumak, oradan ayrılmak, ona kul köle olmak, onu
gücendirmemek istiyor. Ah bilseniz bu ortak muhabbet ne kadar
etkilidir. Bilseniz o zaman o masum ağzın natıkasında ne kadar
beliğ bir tesir bulunur. Ben bunların tümünü hissederdim.
Tümünü düşünerek kurardım.
Sade ben mi? Hepimiz öyle idik. Bazen müzakerehanenin
dışarı bakan penceresinden sokağa bakardım. Sokağın başında bir
kadın durmuş, mektebe bakıyorsa herkese haber verirdim.
Hepimiz "Benim anamdır" diye o meçhul varlığı benimserdik.
Birgün hepimiz birden ağlayarak mubassırı da hıçkırıklara
uğrattık. O sert, katı yürekli zabit, o sert muhafız yumuşadı. İki
üç saat yanımıza uğrayamadı.
Doksan gece bu! Düşünmek benim gibi bir ayrılık vurgununa
o yaşta ne olur? O zaman bile anamın sözlerini hatırlayarak kendi
kendime:
- Anne fena ettin. Dalının biri kuruyacak diye kalben ona
kinayeler söylerdim. Fakat kim işitecek. Feryat! Feryat mı? O
duvarlar aksetmez. Aksetse daha fena. Zira yine benim kalbime
çarpacak değil mi? Ben sükun istiyorum. Heyecan ve üzüntüden
kaçıyorum. Mektebe girdiğimin ikinci ayı idi. Teneffüshanede
oturuyordum. Dalmışım. Galiba ders ezberliyordum. Kapı açıldı.
Mubassır bağırdı:
- Rasim Efendi!
Fırladım. Korka korka yanına yaklaştım; elimden tuttu. Beni
götürüyor. Nereye? Acaba mahpese mi? Bir kabahatim yok.
Nasıl yaramazlık ederim? Kolum, kanadım kırık. Bana hâmi yok.
O yok. Ah anam yok. O kalbimin sevgilisi görünmüyor. Şimdi
bütün bütün kimsesizim. O beni döverdi. Fakat beraber ağlardık.
O tesellikâr merhametli kadın, rencide ettiği halde üzüntüme
katılırdı. Beni gece koynunda ısıtarak, vurduğu yerleri ovalayarak
sık sık uyandıkça okşayarak, sabahleyin yüzüme gülümseyerek
gönlümü ederdi. Ben şaşkın şaşkın yürüyordum. Aşağı indik. Alt
katta bir odaya girdik. Aman yarabbi! Gözlerim karardı. Aklım
durdu.Orada birisini gördüm. Onu gördüm. O!... O!... Hani ya
bütün gün ağladığım annem!... Orada oturuyor... Onun
yanındayım ha! O gelmiş beni görecek ha!... Allah masuma

179
acımış, benim dualarımı kabul etmiş, bütün geceki ağlayışlarıma,
ızdıraplı iniltilerime, içimdeki feryada merhamet buyurmuş.
Koştum. Ağlaya ağlaya boynuna sarıldım. Gözyaşlarım onun
akıttığı gözyaşlarıyla birleşti. İkisi de bir mecradan akıyor, ikisi
de bir çehreyi ıslatıyor. İkisi de aynı hararetle onun tenini
yakıyor, ikisi de bir kalbin en ziyade kaynayan menbaından
koparak boşanıyor, iki katre his birleşmesi gibi akışkan bir
numûne gösteriyor, iki göz birbirinin bebeği içinde birbirine
bakışan vücud görüyor. Ben kendimi onun gözünde, o beni kendi
gözünde görüyor. İki ruh karşılıklı bir ayna kesilmiş. Birbirimize
bakıyoruz. İki seven ağız ayrı fakat manen bir yangı ile söylüyor.
O bana yavrum, ben ona anne diyorum. Ne farkı var? Ben
annemden gayrı değilim. Ben oyum.
Zabit dayanamamış, manzarayı görür görmez kendini dışarıya
atmış. Biraz sonra heyecanımızı yatıştırdık. Beni öptü, okşadı. O,
dalında müstakil olarak latif meyvalar görmesini arzu ettiğini
söyledi. Çalışmamı, güzel terbiye kazanmamı rica etti. Peki!
Çalışırım. Ben onun dediklerini yapmazsam kimin dediğini
yaparım.
Bana yemiş getirmiş, kim yer? Sevdiğim yemeklerden birer
parça almış, onlara kim bakar? Karşımda ruhumun gıdası
duruyor. Böyle bir manevi sofra varken başka şeyler göze
görünür mü? Ben sürekli yüzüne bakıyorum. Sürekli gülüyorum.
Sürekli o da beni öpüp seviyor, okşuyor. Bana mendil, çorap,
fanila getirmiş. Ya! Artık kış gelmeye başlamıştı. O beni
düşünmüş. Hiç düşünmez mi? Bana sordu:
- Üşüyor musun?
Ben o zaman soba ile yatsam üşüyeceğim. Hiç üşümez
miyim? Ben annemdeki hayat veren harareti nerede bulurum?
Yine sordu:
- Dövüyorlar mı?
Heyhat! Keşke dövseler! Ben razıyım. O yanımda olsun da
ben her mihnete razı olurum. Yine sordu:
- Aç kalıyor musun?
İştahım yok ki yiyeyim. Açım. Anamın muhabbetine
doyamıyorum.
Yine sordu:
- Sıkılıyor musun?
Patlayacağım. Bu boğucu hasretten kurtulamıyorum.
Nihayet bir saat sonra kalktı. Bana:

180
- Rasim yavrum! Seni göreyim, yüzümü kara çıkarma. Oku,
çalış, ben seni her zaman gelir görürüm. Merceinden izin aldım.
Beni düşünme. Şu mektepten çık! Ben de rahat olayım.
Dedi. Bir kere daha öptükten sonra ayrıldı. O döner, ben
döner. O başını sallar, ben de sallarım. Bahçenin yokuşundan
çıkarken bir daha bakıştık. Ben yerimde çivili gibi kaldım. Hep
ona bakıyorum. Mektebin o koca, demir kapısı açıldı. O zayıf
vücut çıktı. Ağır, ıslak gibi tiz bir sedayı müteakip güm diye bir
şey öttü. Kapı kapandı.
Valide dışarıda ben yine içeride kaldım.
Bu vakadan sonra tam bir ay geçti. Ben yine hasret içinde
kaldım. Validemi göremiyorum. Bir perşembe günü saat altıda
bizi dershaneden aldılar, yukarıya çıkardılar. Yeni urbalar giydik.
Yeni potinler verdiler. Kaput da var. Acaba ne olacak? Zabit
ihtiyatsızlık etti. İzne gideceksiniz dedi. Bu gün mü? Bu gün ya!
Çıldırmak işten değil. Bir velvele koptu. Bu sevinç gösterisi bizi
seyre gelmiş olan müdürü de şaşırttı.
Yine teneffüshaneye indik. Zabit kapıdan bağırıyor:
- Ahmed Efendi!
Haydi. O gidiyor.
- Hüseyin Efendi!
O da gidiyor. Daha ağzını açarken hepimiz baştan aşağıya
kulak kesiliyoruz. Herkes bu kurada öne geçmek istiyor. Kuraya
ne hacet? Zaten hepimiz gönüllüyüz. Ana fedaisiyiz. Öyle değil
mi ya? Vatan ailenin büyüğü değil mi? Biz onu niçin seviyoruz?
Biz onu neden muhafaza için çalışıyoruz? Böyle muhabbetlerin
tecelli ettiği yer olduğu için değil mi? Byle karşılıklı hislerin
kaynağı mukaddes mahal olduğu için değil mi? Vatanını
sevmeyene lanet ediliyor. Allah anaya babaya hürmeti emrediyor.
Of! dedirtmeyeceğiz. Yarab! Sen benim kusurlarımı affet.
Zabit bağırıyordu. Bir isim daha! Acaba ben miyim? Öyle ya
benim! Benden gayri Rasim adlı kimse yok. İlerledim. Bir
hizmetçi bana delalet etti. Müdürün huzuruna çıktık. Gerekli
tembihleri dinledim.40 Ertesi gün saat onbirde isbat-ı vücud
edeceğim. Bir temenna! Kapıdan dışarı fırladım. Annem orada
beni bekliyor. Derhal sarıldım. Aman! Urbalar bana pek

40Sekiz sene, senede oniki defa aynı nakarat olarak her Dârüşşafakalının
dinlediği bu talimatı zapteden, eserinde yaşatan yine Ahmed Rasim'dir.
Dârüşşafaka terbiyesinin hususiyetinde mühim bir etken olan mevzu-i
bahis talimat ve tenbihatın bir sureti tarihçemizin baş taraflarındadır.

181
yakışmış. Artık erkek olmuşum. Asker! Küçük zabit! Mini mini
mektepli. Potinlerim gıcırdadıkça ayağımın altında taşlar eziliyor
zannediyordum. Kaputun düğmelerini mahsus olarak çözdüm.
Parlak toka meydanda duracak. Üzerindeki (Dârüşşafaka)
mübarek cümlesi görünecek. Ben vatanın şefkatine sığındığımı
göstereceğim. Anamın, hayır büyük anamın himayesindeyim.
Ben hakikaten vatanın mübarek ağacının bir dalıyım. Beni yaprak
ve meyvelerle dolu görmek için milyonlarla nüfus lütuf ve atıfet
gözlerini bana dikmiş, bekliyor. Acaba şimdi bu himayeye hak
kazandım mı? Hayır daha hizmet etmeye ahden mecburum. İşte
bu mecburiyet bana bu nefis ve vicdan tercümesini yazdırıyor.
Çocukluk devrimde, gençlik gecelerimde geçirdiğim mesai
saatini nakledeceğim. Çalışmak! Bana ana nasihatidir. Kabil
değil, terkedemem.
Ah o gece! Annemle karşı karşıya, yan yana bulunduğum o
gece! Ne kadar çabuk geçti. O ziyafet neydi? Bir alay yemek. Bir
takım yemiş, komşular geldi. Herkes valideme "Gözün aydın"
diyor. O da bana bakarak tebessümle:
- Çok şükür olsun. Bu yaşa getiren Mevla'ya hamdolsun!
diyordu.
O gece ömrümde en ziyade rahat uyuduğum bir geceydi. O
latif uyku, bahtiyarca istirahatten başka bir şey değildi. Fakat
yirmibeş, otuz saatlik o saadet ne kadar sürer? Ertesi gece ben
mektepte yalnız yatıyor, yine o vefakar enisi düşünüyordum.

***

Geceler! Neden bu kadar hayalimin munisidir? Bunu ben de


anlamıyorum. Galiba anlatamıyorum da. Her ikisi de doğru.
Yaşım ilerledikçe garip bir merak beynimde hasıl oldu. Sürekli
düşünürüm. Sükun düşünceleri pek ziyade parlattığından geceye
olan iştiyakım bundan mütevellid olmalı. Yoksa asabi zorlamalar
mı beni böyle karanlık aramaya sevkediyor? Bu etken ne olursa
olsun benim zihnî terbiyeme yardım etti. Mektepte sekiz sene
okudum. Bir gün son imtihanı verdim. Bilmeyerek girdiğim o
kapıdan bilerek çıktım.
Bu çıkış bendeki tesirleri yok etmedi. Aksine arttırdı.
Ben artık "Cemiyet" içine atıldım. Daha mektebin kapısından
itibaren attığım ilk özgürlük adımı beni sarstı. Artık hür idim.
Memleket kanunundan başka kimse hareketlerime karışmayacak.
Fakat ben bilir miydim ki cemiyet dediğimiz bu silsile benim de

182
elime, ayağıma sarılarak bir mesai esiri daha husule getirecek?
Buna hiç ihtimal vermiyordum. O gün sevincimden, yolda koşar
gibi yürüyor, acelemin farkına varamadığımdan nefesim
tıkanıyordu. Ya o gurur ne idi? Tahsilimi tamamlamıştım. Ne
kadar hata! Ne kadar eblehlik! Meğer ben daha çalışacakmışım.
Kurtulmak mümkün değil!
Eve yaklaştıkça sevincim ziyadeleşti. Bu sevinç artışı anneme
söyleyeceğim sözlerden kaynaklanıyordu. Bu sözler pek
mühimdi. O zaman çocuk fikirli olduğum halde kendimi
dünyanın akıllıları arasında görüyordum. Ne zannettiniz ya? Ben
tahsilimi tamamladım. Sekiz sene mektebin içinde, mahpesinde,
çiçekli bahçesinde çalışarak, inleyerek, koşarak muvaffakiyete
nail oldum. Ağladım, güldüm, eğlendim, sıkıldım. Ah o bina
benim çocukluğumun bütün mesaisine, mihnetine, sevincine
tahammül etti.
Bazen başımı o duvarlara vururum, canım acır, fakat garip bir
hal dili bana "mukavemet" denilen fikri verir. Bazen o karanlık
dolaplarda hemen aç bir halde günlerce azap çekerim, yine o
hatıf "tahammül" denilen hasleti tavsiye eder. Kâh gözlerime kan
oturuncaya kadar çalışırım, gaipten bir ses şevkimi
tazeleyerek"Leyse li'l-insân illâ mâ sa'y"i okur. Kâh hocam
jurnalin üzerinde adımın önüne bir sıfır koyar. Cezalandırılmış
olurum. Hissiyatım beni zorla uyanmaya davet ederek çalıştırır,
bu inkılaplar beni eğlendirirdi. Eğer bu da olmayaydı, ben
tahsilimi tamamlayamazdım.
Sekiz sene benim için pek uzun geldi.
Kapıdan çıktıktan sonra bir kere arkama dönerek o büyük
binaya baktım. İri pencereleri, geniş merdivenli kapıları, ağaçlı
yolları nazarımda tüttü. Bana hoş göründü. Fakat ne dense fikrim
iç tertibatını zihnen canlandırmada haz etmiyordu. Kendi
kendime:
- Oh! Kurtuldum!
diyordum. Meğer yanılmışım. Ben şu yüce cümleden
büsbütün gafil idim:
"Aile, mektep, vatan bir manayadır. Fakat en küçükleri aile,
ortancası mektep, büyükleri vatandır."
Mektep mahpes gibi hükmettiğinden insan harekat nokta-yı
nazarından sıkıntı çekiyor. Ah şimdi bana sorun. Beni bir daha
oraya alacak olsalar can atacağım. Şimdi kendi evimin müdürü
olduğum halde en ziyade zahmet çekeni benim; bela gören yine

183
benim. Evde kimse karışmıyor. Fakat ben hepsinin hükmü
altındayım.
Neyse. Evin kapısı önüne geldim. Sevinçle tokmağını hızlı
vurmuşum. Odada oturanların tümü fırlamış. Kim o? diyen
diyene.
Açtılar. Gururlu tavrımı bozmayarak validenin yanına girdim.
Elini öptüm. Titrek bir sesle dedim ki:
- Anne! Yüzünü kara çıkarmadım. Şimdi rahat ol.
Koca kadın! Beni öpmek için ayağı kalkmaya davrandı.
Sinirleri gevşemiş. Gözlerinde yaş damlaları olduğu halde beni
yanına çağırdı. Eğildim. Öptü. Analığa mahsus olan bir şefkat ile
beni süzerek:
- Aferin! dedi.
Bana bu mükafat yetmez mi? Zaten bundan büyüğünü
tasavvur edemem. Yok yok daha büyüğü var. Onu ben şimdi
biliyorum.
Annemde benim için yeni bir iştiyak hasıl oldu. Odada ayağa
kalksam:
- Nereye?
diye soruyor. Ben bu iştiyakı anladım. Ah! Pek ziyade sevindi.
Koltukları kabardı. Artık dalı büyüdü. Aile ağacı daha ziyade
yeşillendi. Akşam namazını beraber kıldık. Yatsıyı da kıldık. Ben
koca herif olduğumdan odama çekildim. Bir müddet sonra
uyudum.
İki üç saat geçmiş olmalı, uyandım. Evimin o kağıt kaplı
duvarlarını görerek sevindim. Saate bakmak için dışarıya çıktım.
Annemin odasında ışık var. Acaba ne yapıyor? Saat de sekiz.
Hasta mı oldu? Kapısını açtım.
Ah! O yüce kalp ta sabaha kadar ederek ilahî lutfa teşekkür
ediyor. İleride de ikbale nail olmaklığım için kalpten yakarışlarını
Mevla'nın huzuruna bırakıyor. Bana hayır dua ediyor. Gözlerim
dolu dolu olarak odama çekildim. Yatağa atılarak mesutça
ağlayışlar arasında uyudum. O gecede rahat idim.
Ahmed Rasim

184
İSMAİL SAFA BEY

1284 tarihlerinde Mekke'de doğmuştu. Mensup olduğu aile


Trabzonludur. Tahsilini Dârüşşafaka'da yaptı. Vefa Mektebinde
edebiyat muallimliği vardır. Sivas'a sürgün edildi. 1317
tarihlerinde Servet-i Fünûn kapanırken o da orada "Garipler
Kabristanı"nda gözlerini dünyaya kapadı. Eserleri "Huz mâ
Safâ", "Mensiyât", "Hissiyat" ve birçok gazete, risale ve
mecmualarda perakende kalmış birçok şiirler.
İsmail Safa Naci'den başlamış, Ekrem'e geçmiş. Nihayet
Fikret geldiği zaman ufûl eylemiş mütekamil zevkli, samimi,
sevimli bir şairdir.
Muallim Naci ona "şair-i mâderzâd" (Anadan doğma şair)
dedi. Bu lakap onun ismiyle ikiz oldu. İlk zamanlarda şiirleri hep
"Naciyâne" idi. Fakat zevkinde gazel vadisinde mahsur
kalamayacak kadar genişlik vardı. "Huz mâ Safâ", "Mensiyât"
nâzımı bu kitaplardaki dar çerçeveyi çok geçmeden yırttı attı.
Hamid'in coşkulu takdirkarlarındandı. Ekrem'in izinden
gidiyordu. Artık şiirinde "Zemzeme" şairinden bir eda seziyoruz.
İsmail Safa bu safhada "Hissiyat"ta da kalmadı. Servet-i
Fünûn ailesi arasına girdi. Onlar gibi şiir yazıyordu.
Naci'den, Ekrem'e, Ekrem'den Fikret'e gelen İsmail Safa'nın
bu üç safhadaki şiirinin hepsinde de müşterek bir nokta vardır.
Tabiilik. Hiçbir manzumesinde özenti hissetmiyoruz. Hepsini
sanki düşünmeden söylemiş gibidir. Çok selîs nâzımdı. Derin bir
sanatkar olamadıysa da41 Safa'nın eserlerinden Dârüşşafaka'yı
numûne olarak alıyoruz:

DÂRÜŞŞAFAKA
1
Dârüşşafaka layıkı her türlü senânın
Öksüzlük içinde çekilen renc ü inânın
Mahisi o, kaşanesidir belki cinanın
Mihman-i yetimiydim evet dâr-ı fenânın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

2
Bânileri yarab ne büyükmüş, bu ne himmet!
41Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi, İsmail Habib, s.564-565.

185
Şâkirdleri elbette olur şâkir-i nimet
Elbette unutmaz bu büyük nimeti ümmet
Melce bugün evladına birçok fukaranın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın!

3
Onaltı yıl evvelce ki mahrum pederden,
Bîvâye vü bîkes, yine vâreste kederden
Masum çocuk, bihaber ahkâm-ı kaderden,
Oldum burada fâriki her sûd u riyanın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

4
Mamur olasın dembedem ey dâr-ı emânım!
Sayende saadetle mürur etti zamanım.
Kafi mi teşekkür bu kadar deyne zımânım
Feyziyle olup namzedi hal-i inânın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

5
Gelsem ne zaman yolda onunla mütenazır
Her revzeni çeşm-i şefkattir bana nâzır
Tebrik ediyor sanki beni cümle menâzır
Bir şey diyorum savt-ı haziniyle cinânın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

6
Üç öksüz o mektep bize mader, peder oldu.
Eyvah.. Vefa korkarım artık heder oldu!
Lakin tanıyan girye ile yâd eder oldu
Birkaç seneler hemdemi "Kâmi"le "Vefa"nın.
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

7
Yarab o ne alemdi sezâvâr bezikr!
Bilmezdim onun kadrini layıktı teşekkür.
Mazinin o hengamını ettikçe tefekkür,
Mahsulü şu söz olmada bir hiss-i tehâlük
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

186
Dârüşşafaka. En büyük âsâra zamime,
Dârüşşafaka.. Sâlib-i ahlak-ı zamîme
Dârüşşafaka.. Câlib-i eşfak-ı amîme
Teskine mahsus yetimâna figanın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

9
Allah! Ne mektebdir o şâyân-ı temaşa!
Bânileri mensû mu kalır dehirde haşa
Bir heykel yekpare olunmuş demek inşa
Rahmet okumaktır demesi bunca lisanın:
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

10
Eytâma o, sermayede nân u nemekdir.
Hâmi o, mürebbi o, müzekki o demektir.
Takdis! Bu mekteb, bu ne kıymetli emektir!
Tenvirine şâyeste nücumuyla semanın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

11
Ey sâye-yi sakfında toplanan etfâl!
Mesudsunuz, tali'iniz gerçi siyehfâl
Gayret! Sizi hiç eylemesin nefsiniz iğfal
Gayret ki eder gıbta size kalbi Safa'nın
Ben sâye-yi sakfında yetiştim bu binanın.

1311/1895
İsmail Safa

187
VASFİ MAHİR BEY

Gümüşhaneli ve 1325 (1909) tevellüdlüdür.


24 Temmuz 1337 tarihinde Dârüşşafaka'ya girmiş ve 1
Temmuz 1927'de son sınıfı tamamlayarak çıkmıştır. Edebiyata,
resime meyli ve kabiliyeti ziyadedir. Dârüşşafaka ailesi
kendisinden çok şey beklemekte ve feyiz menşeinin şerefini
arttıracak bedîalar yaratmasını temenni etmektedir.
Yazıları muhtelif edebi mecmualarda yayımlanmaktadır.
Yayımlanmamış eserlerinden Dârüşşafaka'ya ait manzumesini
seçerek tarihçeye dercediyoruz.

DÂRÜŞŞAFAKA

Dârüşşafaka annesi yüzlerce yetimin


Onlarla eder milletin âtisini temin.
Hücum ile giren koynuna şefkatle gülümser,
Tahsile koşan milletin evladına "Gel!" der.
İnsanlığı telkin ediyor, gün gelecektir
Mutlak barınan sinesine yükselecektir.
Mabed gibi feyiz almada Hakk'ın güneşinden
Mihrabının üstünde yanan ilim ateşinden.
Kaç alnı açık nur alıp etrafına yurdun
Neşretti... bütün ilme ve insanlığa meftun.
Koynunda yetişmiş nice kıymetli zekalar:
Salih Zekiler, Mehmed Eminler ve Safalar..
Dârüşşafaka bahçesinin gülleridir hep
Dârüşşafaka nur ocağı, sevgili mektep.
Mağrur olurum, Çünkü yerim oldu benim de.
Yarab o ne hicrandı ki hiç sönmez içimde.
Bin derdile hıçkırmada her parçası yurdun.
Üstündeki her aile bir derdile solgun.
Ölmüş babalar cephede, öksüzdü çocuklar
Her gün vatanın derdini söylerdi ufuklar.
Bin türlü elem kalbi günlerce kanatmış
Mektepliliğin zevkini, hicranını tatmış
Düşmüş gibi bir ailenin şen kucağından
Bir nazlı çocuk, ben de, bu şefkat ocağından.
Hicranla yanan kalbime son çareyi sordum,
Mektep! diye mecnun, mütehassir geziyordum.

188
Dârüşşafaka tam o zaman karşıma çıktı,
Düştüm açılan göğsüne, hicranı unuttum.
Yıllarca süren derdimi koynunda uyuttum.
Ruhumda yaşar artık o şefkat ebediyyen.
Ruhum ki bugün feyz alıyor her köşesinden.
İlmim, şerefim, her nemi andımsa onundur.
Nem varsa onun, her ne kazandımsa onundur.
Bazen diyorum kendime ruhuyla Safa'nın:
"Ben sâye-yi şefkatinde yetiştim bu binanın."

29 Kânun-i sâni 1927


Vasfi Mahir

189
CEMİYET-İ TEDRÎSİYYE-İ İSLÂMİYYE ÂZASI

(Elif)
Asaf Derviş Paşa Tıp Fakültesi Müderrislerinden
Ağa Bey İstanbul Gümrüğünde Kolbaşı
Agah Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden
İbrahim Efendi Galata Gümrüğü Muhasibi
İbrahim Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
muayene memurlarından
İbrahim Bey İstanbul Maliye eski başmüfettişi
İbrahim Bey İstanbul Maarif Müdürlüğü
muhasebe refiki
İbrahim Bey Haydarpaşa Başmüdürlüğü
muayene memuru
İbrahim Edhem Efendi (Hafız) Galata Paket Gümrüğü muayene
memuru
İbrahim Edhem Bey İstanbul Merkez Postahanesi
Mevrûde Dairesi Başmemuru
İbrahim Cemal Bey Muallim
İbrahim Hakkı Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
İbrahim Halil Bey Tüccar
İbrahim Hulusi Efendi Unkapanı'nda Elvanzâde imamı
İbrahim Refet Bey (Hacı) Hicaz Fırkası eski Baştabibi
İbrahim Rıfkı Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
İbrahim Rükneddin Bey Beyoğlu Kaymakamı
İbrahim Şükrü Bey İstanbul Postahanesi İttihad ve
Mersûle memurlarından
İbrahim Ziya Bey Tüccar
İbrahim Fazıl Bey Muallim
İbrahim Fevzi Bey Diş tabibi
İbrahim Fevzi Bey Avukat
İbrahim Mükerrem Bey Kimyager
Ebülulâ Bey Dârülfünûn müderrislerinden
İhsan Bey Posta ve Telgraf hukuk müşaviri
İhsan Bey Rüsumat Genel müdürlüğü
Dahiliye Gümrüğü Müdürü
İhsan Bey Kıkızâde, Tüccar
İhsan Bey Posta, Telgraf ve Telefon Genel
Müdürlüğü Posta İşleri
Müdürlüğünden emekli (Cemiyet
Müdürü)
İhsan Bey İtibar-ı Milli Bankası İstanbul
şubesi veznedarı
İhsan Hanım Mahi Bey halilesi.
İhsan Ali Bey Neft Sendikat memurlarından

190
İhsan Namık Bey Anadolu Demiryolları İdare
Meclisi üyelerinden
Ahmed Beş İstanbul Paket Gümrüğü
muayene müfettişi
Ahmed Bey Kadıköyü'nde Çarşı Hamamı
mutasarrıfı
Ahmed Bey Paket Postahanesi Mersûle
memurlarından
Ahmed Bey Mülkiye kaymakamı
Ahmed Bey Muallim
Ahmed Bey Tüccar
Ahmed Bey Vapur Şirketi kâtibi
Ahmed Bey Musa Reiszâde, Kereste
tüccarından
Ahmed İhsan Pendik İlk Birinci Mektep
Muallimi
Ahmed İlhami Bey (Hafız) Dârüşşafaka muallimlerinden
Ahmed Bediüddin Bey İstanbul Lisesi Riyaziye
muallimi
Ahmed Behcet Bey Tüccar
Ahmed Tevfik Bey Düyûn-i Umumiye'de Sayd ü
şikar mukayyidi
Ahmed Cevdet Bey Mühendis
Ahmed Hasib Bey Gerede kaymakamı
Ahmed Hakkı Bey Evkaf Müzesi eski müdürü
Ahmed Hamdi Bey Atlızâde
Ahmed Hamdi Bey Muallim
Ahmed Halil Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
muhasebe ketebesinden
Ahmed Refik Bey Galata Rüsumat memurlarından
Ahmed Sedad Bey Jandarma binbaşılığından emekli
Ahmed Said Bey Mülga Meşihat Evrak Kalemi
eski müdür muavini
Ahmed Sadi Bey Şark Demiryolları
memurlarından
Ahmed Sadi Bey Şark demiryolları
memurlarından, Cer kaleminde
Ahmed Sadreddin Bey Aksaray Tramvay Deposu
müdürü
Ahmed Ziya Bey Binbaşılıktan emekli, Sanayi-i
Nefise Mektebi muallimlerinden
Ahmed Ziya Bey Maliye müfettişlerinden
Ahmed Avni Bey Posta İşleri müdür muavini
Ahmed Kemal Bey İstanbul Rıhtım Şirketi Galata
şubesi müdürü
Ahmed Latif Bey Avukat

191
Ahmed Lütfi Bey Doktor stajyer
Ahmed Neşet Bey Galata Rüsumat Müdürlüğü
muayene memuru
Ahmed Necmeddin Bey Galata İhracat Gümrüğü
muhasebe memurlarından
Ahmed Nazmi Bey Hakkâk ve ressam
Ahmed Macid Bey Sirkeci Paket Postahanesi
memurlarından
Ahmed Macid Bey Dârüşşafaka kütüphane memuru
Ahmed Midhat Bey Merkez Rüsumat Satış memuru
Ahmed Muhtar Bey Trabzon mebusu
Ahmed Nuri Bey Yeniköy Belediye Dairesi
başmühendisi
Ahmed Vasıf Bey Avukat
Edhem Usta Şirket-i Hayriye makinisti
Edhem Bey Tüccar
Edhem Bey (Hacı) Tüccarzâde
Edhem Efendi Muallim
Edhem Paşa Tophane Mübayaat Komisyonu
Reisliğinden emekli
Edhem Bey Evkaf Müdürlüğü Heyet-i
Fenniye mutemedi
Esad Bey Başvekalet Müdevvenat-ı
Kanuniye müdür muavini
Esad Bey Diyanet İşleri Başkanlığı
Müessesat-ı Diniye müdürü
(Cemiyet-i Tedrisiyye İdare Meclisi
üyelerinden)
Esad Fuad Bey Hariciye eski memurlarından
Esad Muhlis Bey Namık Paşazâde, Avukat
İsmail Bey Galata İhracat Gümrüğü
muayene memuru
İsmail Bey Bahriye Vekaleti
mutemetlerinden
İsmail Bey İstanbul İhracat Gümrüğünde
memur
İsmail Bey Tüccar
İsmail Bey Haliç Şirketi Seyrüsefer müdürü
İsmail Behzad Bey Komisyoncu
İsmail Cebbare Bey Tüccar
İsmail Rifat Bey Divan-ı Muhasebat âzalığından
emekli
İsmail Fuad Bey İstanbul Postahanesi Pul gişe
memuru
İsmail Hakkı Bey Dârülfünûn müderrislerinden
(İzmirli)

192
İsmail Hakkı Bey Avukat
İsmail Hakkı Efendi Salihzâde (Ankaralı)
İsmail Hakkı Efendi (Hafız) Bakırköy İmamı
İsmail Hakkı Bey Tüccar
İsmail Hakkı Bey İstanbul Evkaf müdürü
(Cemiyyet-i Tedrisiyye İdare
meclisi üyelerinden)
İsmail Hakkı Bey Dârülfünûn müderrislerinden
İsmail Münir Bey Avukat
İsmail Hakkı Bey Tütün İdare-yi İnhisariyesi
İstanbul Şubesi muhasebecisi
(Cemiyyet-i Tedrisiyye İdare Meclisi
üyelerinden)
İsmail Hakkı Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
İsmail Hakkı Bey Maliye müfettişlerinden
Emin Usta Şirket-i Hayriye'de makinist
Emin Bey İstanbul Başmüdürlüğü muayene
memuru
Emin Âli Bey Meclis-i Umumi-yi vilayet
üyelerinden
Emin Âli Bey Muallim
Emin Âli Bey Yüzbaşı
Enver Ağa İstanbul Gümrüğünde kolbaşı
Orhan Şemseddin Bey Posta, Telgraf ve Telefon eski
genel müdürü

(Be)
Bedri Kemal Bey Muallim
Burhaneddin Bey Şekerci
Burhan Cahid Bey Karagöz gazetesi başyazarı
Besim Ömer Paşa Tıp Fakültesi müderrislerinden
Beşir kemal Bey Eczacı
Bekir Sami Bey Tüccar
Bekir Sıdkı Efendi (Hafız) Atik Ali Paşa camii
imamı

Bekir Vefa Bey Telgraf Fen müfettişi


Bahaeddin Bey Mezahib Müdürlüğünden emekli
Baha Kamil Bey Çarşı Mezat İdaresi
memurlarından
Behcet Kâmi Bey Kahire Kançaları

(Pe)
Pertev Bey Rüsumat Genel Müdürlüğü
memurin müdürü

193
(Te)
Tahsin Usta Şirket-i Hayriye'de başmakinist
Tahsin Hamdi Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Tahsin Rıza Bey Tüccar
Tevfik Bey Doktor
Tevfik Bey Muallim
Tevfik Bey Muallim
Tevfik Bey Ticaret ve Zahire Borsası
Muamelat müdürü
Tevfik Paşa Eski sadrazam.
Tevfik Fikret Bey İzmir Telgraf Fen müfettişi
Tevfik Fikri Bey Muallim

(Se/Peltek se)
Süreyya Bey Kuruçeşme Antreposu
memurlarından

(Cim)
Celal Bey Sirkeci Rüsumat Başkâtibi
Celaleddin Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden
Celal Sahir Bey Yazar
Celal Ferdi Bey Muallim
Cemal Efendi Dağıstanlı
Cemal Bey Umum Ayakkabıcılar cemiyeti
genel kâtibi
Cemal Bey Dolmabahçe'de Kok Fabrikası
başkâtibi
Cemal Bey Meclis-i Umumi-yi vilayet
üyelerinden (Cemiyet-i Tedrisiyye
hesap müfettişi)
Cemil Bey Mülga Maarif Nezareti eski
İstatistik müdürü
Cemil Bey Tüccar
Cemil Bey Büyük Millet Meclisi Daire
müdürü
Cemil Bey Meclis-i Umumi-yi Vilayet ve
Cemiyet-i Umumiyye-yi Belediye
üyelerinden
Cemil Zühdü Bey Maliye istatistik müdürü
Cemile Hanım (Hace) Hayır sahiplerinden
Cevad Bey Emeklilerden
Cevad Mustafa Bey Cibali Tütün Fabrikası veznedarı
Cevdet Bey İkdam Gazetesi imtiyaz sahibi

194
(Hı)
Hasan Efendi Kemancızâde, Bağırsakçı
Hasan Bey Çemberlitaş'ta Halk Kıraathanesi
sahibi
Hasan Bey Sirkeci'de Salon Pasaport
Mukayyidi
Hasan Bey Bahriye yüzbaşılığından emekli
Hasan Bey Tüccar
Hasan Bey Kuleli Askeri Lisesi Riyaziyat
muallimi
Hasan Tahsin Bey Dârülaceze Mektebi
muallimlerinden
Hasan Tahsin Bey (Aynîzâde) Dârülfünûn
müderrislerinden (Cemiyet-i
Tedrisiyye idare meclisi üyelerinden)
Hasan hayri Bey Avukat
Hasan Rıza Bey Telgraf Fen müfettişi
Hasan Şevki Bey Edirne Posta Müdürü
Hasan Seyfi Bey Avukat
Hasan Fâhir Bey Muhlis Bey'in mahdumu
Hasan Ferid Bey Şark Demiryolları hukuk
müşaviri
Hasan Fehmi Bey Avukat
Hasan Fehmi Bey Kız Muallim Mektebi ve
Dârüşşafaka muallimlerinden
Hasan Fehmi Bey Tüccar, Dervişzâde
Hasan Kazım Bey Telgraf Fen müfettişi
Hüsnü Efendi Muallim
Hüsnü Sadık Bey Yataklı Vagonlar Şirketi Müdürü
Hüseyin Efendi (Hacı) Manizâde, Tüccar
Hüseyin Efendi (Hafız) Büyük Reşit Paşa
Numûne Mektebi muallimlerinden
Hüseyin İbrahim Bey Galata Postahanesi Abone
memuru
Hüseyin Besim Bey Muallim
Hüseyin Cahid Bey Eski Tanin bayşazarı
Hüseyin Hüsameddin Bey Avukat, Girayzâde
Hüseyin Hüsameddin Bey Galatasaray Lisesi ve
Dârüşşafaka muallimlerinden
Hüseyin Hüsameddin Bey Komisyoncu
Hüseyin Hakkı Bey Hilal Kundura Mağazası sahibi
Hüseyin Hüsnü Bey Yüzbaşı
Hüseyin Kemal Bey Beyoğlu Telgraf Merkezi
muhasebe memuru
Hüseyin Refik Bey Muallim

195
Hüseyin Siret Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Hüseyin Avni Bey Aksaray Tramvay Deposu
müdürü
Hüseyin Kazım Muallim
Hızır Efendi Komisyoncu
Hafid Bey Avukat (Cemiyet-i Tedrisiyye
İdare Meclisi üyelerinden)
Hakkı Bey Varidat-ı Mahsusa
memurlarından
Hakkı Bey (Hacı) İstanbul Evkaf Müdür
muavini
Hikmet Bey (Babanzâde) Tüccar
Hikmet Paşa Bahriye mirlivası
Hikmet Paşa Refikası hanım
Hikmet Efendi İstanbul Merkez Postahanesi
memuru
Hilmi Bey Galata Paket Gümrüğü muayene
müfettişi
Hilmi Bey Posta ve Telgraf Başmüdürlüğü
İttihad-ı Mevrude memurlarından
Hilmi Nail Bey Karamürsel Çuha Fabrikası
Ticaret kısmı müdürü
Hamdi Bey Eczacı, kimyager
Hamdi Bey Şeker İnhisar İdaresi
memurlarından
Hamdi Nazım Bey Muallim
Haydar Bey Dârülfünûn müderrislerinden
Haydar Rifat Bey Avukat
Haydar Muhyiddin Bey Tüccar, Meclis-i umumi ve
Cemiyet,i Umumiyye-yi Belediye
üyelerinden
Haydar Necib Bey Cemiyet-i Umumiye-yi Belediye
zabıt katiplerinden

(Hı)
Halid Bey (Hafız) Rüsumat Muayene
memuru
Halid Bey Dârüşşafaka ve Posta Telgraf
Mekteb-i âlisi mezunlarından
Hatice Şerife Hanım Erzurum eski valisi Reşid Paşa
halilesi
Hatice İsmet Hanım Dava vekili Esad Muhlis Bey'in
kerimesi
Hatice Neyyire Hanım Hassa Levazım Birinci Şube

196
müdürü Tevfik Bey'in haremi
Hatice Hadiye Hanım Avukat Arif Bey'in halilesi
Hüsrev Bey Trabzon mebusu
Hulusi Bey Ketebe-yi askeriyeden
Halil Bey Âsâr-ı atika Müzeleri müdürü
(Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye
reis vekili)
Halil Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
Manifesto memuru
Halil İbrahim Efendi Kırkağaç eski kadısı
Halil Burhaneddin Bey Ford Acentesi satış müdürü
Halil Sıdkı Bey Tüccar
Halil Fevzi Bey Avukat
Halil Kamil Bey Tüccar
Halil Kamil Bey Kâtib-i âdil başkâtibi
Hurşid Efendi Emval-i eytam veznedarı
Hayreddin Sabri Bey Galata Rüsumat memurlarından
Hayri Bey Avukat

(Rı)
Raif Bey Doktor
Raif Necdet Yazar
Refet Bey Bursa tüccarından
Rasim Efendi Attarzâde (Ankaralı)
Rasim Ferid Bey Doktor
Rasim Mehmed Bey Tünel İstasyon amiri
Raşid Ağa İstanbul Gümrüğü Hamallar
Kahyası
Raşid Bey Rüsumat Merkez Muayene
Heyeti kontrolörü
Raşid Bey Ziraat Bankası İstanbul Şubesi
müdürü
Raşid Bey Tüccar (Üsküplü)
Rakım Bey (Hacı) Mülga Meclis-i kebir
Maarif reisliğinden emekli
Ramiz Bey Galata Paket Gümrüğü müdürü
Rami Muhtar Bey Makinist
Rabbani Fehmi Efendi Anadolu Anonim Türk Sigorta
Şirketi ikinci müdürü
Receb Efendi Tüccar
Receb Efendi (Hafız) İzmir'de kereste tüccarı
Receb Bey (Hacı) Meclis-i Umumi-yi
Vilayet üyelerinden
Receb Remzi Bey İlyas Beyzâde
Resul Efendi Mülga Dârülhilafeti'l-aliyye

197
Medresesi müderrislerinden
Reşad Bey Kristal İşletme Atelyesi sahibi
Reşad Bey Çorlulu, Osman Beyzâde
Rüşdü Efendi Komisyoncu
Reşid Bey Mülga Nafıa Nezareti Memurin
müdürü
Reşid Bey Kabataş Antreposunda Rüsumat
memuru
Reşid Paşa Erzurum eski valisi
Rıza Usta Emeklilerden
Rıza Bey Seyyahin Cemiyeti üyelerinden
Rıza Efendi Şirket-i Hayriye'de başmakinist.
Rıza Bey (Doktor) Eskişehir'de oturur.
Rifat Efendi Dârüşşafaka ambar memuru
Rifat Bey Kalyanzâde, komisyoncu
Rifat Bey Mülga Emniyet-i Umumiye
ketebesinden
Hayri Bey Posta ve Telgraf Tetkikat ve
Muhasebat-ı Ecnebiye müdürü
Hayriye Medine Hanım Şadi Bey'in haremi
Refi Bey Muallim
Ramazan Cavid Bey Komisyoncu
Ramazan Saim Bey Dârüşşafaka ve Robert Kolej
muallimlerinden
Ruhat Hanım Bursa Pazarı sahibi Hüseyin
Hüsnü Efendi'nin haremi
Ruhi Bey Komisyoncu, Türkmenzâde
Ruşen Eşref Bey Afyonkarahisarı mebusu
Remzi Bey Maliye müfettişlerinden
(İstanbul Defterdar vekili)

(Zı)
Zekai Efendi Şirket-i Hayriye makine
enspektörü
Zekeriya Efendi Dârüşşafaka Mübayaa memuru
Zahid Şehabeddin Bey Tüccar
Zahide Hanım Avukat Arif Bey'in hemşiresi
Zeyneb Hanım Avukat Muhlis Bey'in haremi
Zeynelabidin Bey Dârüşşafaka muallimlerinden

(Zal)
Zihni Paşa (Babanzâde), Yanya eski valisi

(Sin)

198
Salim Bey Edirne Ticaret-i Dahiliye
Gümrüğü müdürü
Salim el-Kâtib Bey Tüccar
Salim Ahmed Bey Dârüşşafaka tabibi
Sami Bey Kuleli Lisesi Resim muallimi
Sami Bey (Namık Paşazâde) Avukat
Server Kamil Bey Doktor, müderris
Sırrı Bey Makine mühendisi
Sırrı Bey Eski Rüsumat emini
Sırrı Arif Bey Mimar
Sezai Bey Milli Saraylar Müdürü (Cemiyet-
i Tedrisiyye-yi İslâmiyye hesap
müfettişi)
Sadeddin Ferid Bey Avukat
Sadi Bey Şirket-i Hayriye İşletme müdürü
Sadi Bey (Müftüzâde) Tüccar
Said Bey Muallim
Said Bey Eski Temyiz Mahkemese
üyelerinden
Said Aydoğan Muallim
Selim Efendi Tüccar
Selim Sabri Bey (Hacı) Sokullu ahfadından Şahin
Paşazâde
Süleyman Bey Haydar Paşa Başmüdürlüğü
muhasebe ketebesinden
Süleyman Emin Paşa Eski Sıhhiye reisi
Süleyman Zeki Efendi Tüccar
Süleyman Salim Bey Ankara Defterdarı
Süleyman Sırrı Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Süleyman Sırrı Bey Muallim
Süleyman Sırrı Bey İstanbul İhracat Gümrüğü'nde
memur
Süleyman Şevket Bey Muallim
Süleyman Necmi Bey Samsun Mebusu
Süleyman Neyyir Bey Ticaret-i Dahiliye Gümrüğü
muayene memurlarından
Seniyyüddin Bey Evkaf eski hukuk müşaviri
Sudi Bey Muallim
Seyyid Salih Bey Muallim

(Şin)
Şakir Bey Avukat
Şakir Can Bey Muallim
Şahin Bey Tüccar
Şerif Bey Vefa Orta Mektebi Riyaziye

199
muallimi
Şükrü Bey Muallim
Şükrü Bey Posta ve Telgraf Mekteb-i âlisi
müdürü
Şemseddin Bey Maliye vekaleti Tetkik Kalemi
mümeyyizlerinden
Şevket Bey İstanbul Başmüdürlüğü Antrepo
memurlarından
Şevket Bey Eczacı
Şevket Bey Defterdar mazullerinden
Şevket Bey Rüsumat Genel Müdürlüğü
muhasebe müdürü
Şevket Bey Muallim
Şevket Bey Galatasaray Lisesi ve
Dârüşşafaka muallimlerinden
Şevket Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Şevket Efendi (Hafız) Dârülfünûn müderrislerinden
Şehab Nazmi Bey Muallim

(Sad)
Salih Bey Anadolu Demiryolları muhasebe
müdür muavini
Salih Vehbi Bey Kereste tüccarı
Sabri Bey Doktor, Kız Muallim mektebi
muallimlerinden
Sabri Bey İstanbul Başmüdürlüğü
Manifesto memuru
Sadreddin Bey İzmir Halk Fırkası müfettişi
Safvet Bey İnegöllüzâde, İş Bankası Bursa
şubesi müdürü
Safiye Semiramis Hanım Avukat Haydar Rifat Bey'in
kerimesi
Selahaddin Efendi Muallim
Selahaddin Efendi Gazi Celaleddin Efendizâde
Selahaddin Hüsnü Bey Sanayi ve Meadin Bankası
müdürü
Selahaddin Refik Bey Tüccar
Selahaddin Neşet Bey Avukat
Selahaddin Adil Paşa Tramvay Şirketi erkanından

(Zad)
Ziya Bey Komisyoncu
Ziya Bey Avukat
Ziya Bey Muallim
Ziya Bey Tüccar

200
Ziyaeddin Bey Galata Paket Postahanesinde
memur

Ziya Hilmi Bey Dârülfünûn Edebiyat Fakültesi


Hafız-ı kütübü
Ziya Matlaüddin Bey Mübadele Komisyonu
üyelerinden

(Tı)
Tahir Bey Lise müdürü
Tahir Mevlevi Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Talha Bey Muallim
Talat Efendi (Hafız) İlmiyeden

(Ayn)
Adil Bey (Hacı) Tütün İnhisarı İdaresi
Meclis-i idare reisi
Arif Bey Elektrik Şirketi Hukuk müşaviri
Arif Bey Avukat
Arif Bey (Hacı) Eski İstanbul mebusu
Arif Bey Mülga İaşe Nezareti
mümeyyizlerinden
Arif Efendi Eski müneccimbaşı
Arif Şükrü Bey Nişantaşı Lisesi kâtibi
Akif Bey Yazıcızâde
Akif Behzad Bey Dahiliye Vekaleti İdare-yi
mahalliye-yi vilayat genel müdür
Ayşe Kamile Hanım Hüsnü Sıddık Bey haremi
Ayşe Muhsine Hanım Merhum Fevzi Bey kerimesi
Ayşe Nazmiye Hanım Madenci Fevzi Bey'in kerimesi
Abdurrahman Efendi Takunyacı
Abdurrahman Efendi Muallim
Abdurrahman Mekki Efendi Mülga Harbiye Nezareti
Muhasebat Dairesi müfettişlerinden
Abdurrauf Memduh Efendi Muallim
Abdülhalim Efendi Eski Düyun-i Umumiye
memurlarından
Abdülhamid Ağa İstanbul Gümrüğü'nde kolbaşı
Abdülkadir Bey Manifatura tüccarından
Abdülaziz Mecdi Efendi Mülga Şeriye Vekaleti müsteşarı
Abdülkerim Bey Posta ve Telgraf Mektebinden
mezun
Abdüllatif Bey Posta ve Telgraf ve Telefon
mühendislerinden
Abdullah Efendi (Hafız) Avukat

201
Abdullah Efendi Mülga Dârülhilafeti'l-aliyye
Medresesi müderrislerinden
Abdullah Efendi Yeni Cami Maliye Tahsil Şubesi
tahakkuk memurlarından
Abdullah Safi Efendi Dava vekillerinden
Abdullah Mükerrem Efendi Elektrik mütehassıs
Abdullah Vefa Efendi İstanbul Ford Acentesi
Osman Riyaz Efendi Bursa Ford acentesi
Osman Faik Efendi Hariciye Siyasi İşler kaleminde
memur
Osman Kemal Efendi Maliye Emlak-i Emiriye eski
müfettişi
Osman Nuri Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden
Osman Nuri Efendi İstanbul Şehremaneti
Mektupçusu (Cemiyet-i Tedrisiyye
idare meclisi üyelerinden)
Osman Veli Efendi Komisyoncu
Osman Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
muhasebe memurlarından
Osman Efendi Muallim
Osman Efendi Saatçi
Osman Efendi Muallim
İzzet Paşa Eski sadrazam
Aziz Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
muayenememurlarından
Aziz Bey Avukat
Aziz Salahi Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
ambar memuru
Afif Bey Şirket-i Hayriye
Mübayaat memuru
Ali Efendi Tüccar, Eminzâde
Ali Bey bin Cebbare Tüccar
Ali Paşa (Doktor) Hilal-i Ahmer İstanbul şubesi
reisi
Alaaddin Bey Posta ve Telgraf Mektebinden
mezun
Ali Ekrem Bey Muallim
Ali Bahri Bey Cemiyet-i Tedrisiyye tahsil
memuru
Ali Tevfik Bey Tüccar
Ali Haydar Bey Avukat
Ali Haydar Midhat Bey Midhat Paşazâde
Ali Haydar Bey Tütün İnhisar İdaresi Galata Satış
deposu memuru
Ali Rıza Bey (Hafız) Tüccardan
Ali Rıza Efendi Müessesat-ı Diniye Tahrir

202
Komisyonu üyelerinden
Ali Rıza Bey Rüsumat Genel Müdürlüğü
Tahrirat Kalemi ketebesinden
Ali Rıza Bey Beyoğlu Birinci kâtib-i Adl
memurlarından
Ali Rıza Paşa Eski sadrazam
Ali Recai Bey Mahrukat müteahhidi
Ali Reşad Bey Yazar ve tarihçi, Yeni Matbaa
sahibi
Ali Şükrü Bey Galata İhracat Gümrüğü eski
muhasebe kâtibi
Ali Aziz Bey Avukat
Ali Galib Bey Karesi eski mebusu, tüccar
Ali Kemal Bey Hukuk Fakültesi
müderrislerinden, avukat
Ali Kâmi Bey Dârüşşafaka müdürü
Ali Nüzhet Bey Avukat
Ali Nureddin Bey Ticaret ve Zahire Borsası
muamelat memuru
Ali Nadir Bey Ford Acentesi genel müdürü
Ali Vasfi Bey Müteahhit
Ömer Efendi Haydar Paşa Başmüdürlüğü
ketebesinden
Ömer Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
manifesto memuru
Ömer Selahaddin Efendi Klişeci
Ömer Faruki Bey Avukat
Ömer Lütfi Bey Müteahhit, Hacı Şükrü
Efendizâde
Ömer Nasuhi Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden,
Müftülük müsevvidi

(Gayn)
Galib Bey Dârüşşafaka dahiliye müdürü

(Fe)
Faik Efendi Valide Camii Kayyumu
Faik Bey Antalya Evkaf müdürü
Faik Bey İstanbul Esnaf Bankası müdürü
Fazıl Bey Bursa Sanayi Mektebi müdürü
Fatma Hamiyet hanım Avukat Haydar Rifat Bey'in
kerimesi
Fatma Refika Hanım Mülga Ordu ve Donanma Pazarı
müdürü Kemal Bey'in halilesi
Fatma Şehime Hanım Beşiktaş İshak Bey

203
Apartmanında mukim.
Fatma Güzide Hanım
Fatma Memduhe Hanım Midhat Paşa kerimesi
Fatma Firdevs Hanım (Hacı) İbrahim Refet Bey'in
haremi
Fatma İsmet Hanım Namık Paşa halilesi
Fatma Adalet Hanım Müteahhit mehmet zeki Bey
halilesi
Fatma Seniye Hanım Mesarifat-ı Askeriye Nazırı
merhum Rıza Bey kerimesi
Fatma Saime Hanım Avukat Arif Bey'in validesi
Fahreddin Bey Posta ve Telgraf Mektebinden
mezun
Fahri Efendi (Hacı) Koca Mustafa Paşa İnas Numûne
Mektebi müdürü
Fahriye Hanım Safvet Bey halilesi
Fethi Bey Tahsinzâde, Avukat
Feridun Bey Ankara Lisesi müdürü
Fatin Efendi Rasathane müdürü
Fikri Bey Paket postahanesi emanet
memuru
Fuad Bey Muallim
Fuad Bey Telefon Şirketi komiseri
Fuad Bey Müteahhit
Fuad Ziya Bey Viktorya Dö Berlin Sigorta
Şirketi genel müfettişi
Feyzullah Efendi Muayene memuru
Feyzi Bey Muallim

(Kaf)
Kadri Bey Şehremaneti İktisat müdür
muavini
Kadri Bey Bartın Liman reisi

(Kâf)
Kazım Bey Muallim
Kazım Paşa Müşir
Kamran Bey Doktor
Kemal Bey Altıncı Hukuk Mahkemesi reisi
(Cemiyet-i Tedrisiyye idare meclisi
üyelerinden)
Kemal Bey (Hafız) Muallim mektebi Riyaziye
muallimi
Kemal Muhtar Bey Sıhhiye Vekaleti Hıfzıssıha-yı
Umumiye eski müdürü

204
Kenan Bey Müdafaa-yı Milliye Vekaleti
mümeyyizlerinden

(Lam)
Lamia Hanım Hüsrev Bey haremi
Lamia Nureddin Hanım Nureddin Bey'in kerimesi
Lütfi Bey Muallim

(Mim)
Macid Bey Muallim
Malik Bey Tüccar
Mahi Bey Tüccar
Muharrem Efendi Tüccar, Üsküplü
Muharrem Nail Bey Rıdvan Beyzâde
Mehmed Ağa Edremit'te Havran köyünde
bakkal
Mehmed Efendi Bulgurluzâde, Ankaralı
Mehmed Bey Yirmibeşzâde, Kereste tüccarı
Mehmed İhsan Bey Tüccar
Mehmed İhsan Bey Mardin Mebusu
Mehmed Esad Bey Telefon Şirketi memurlarından
Mehmed Emin Bey Hereke Fabrikası satış mağazası
başkâtibi
Mehmed Emin Bey Tüccar
Mehmed Emin Bey Sirkeci Rüsumat Müdürlüğü
Muhasebe Kalemi ketebesinden
Mehmed Emin Bey Seyr-i Sefain Genel Müdürlüğü
Evrak kalemi mümeyyizi
Mehmed Emin Bey Telefon Şirketi Fen mühendisi
Mehmed Emin Bey Aile Mutfağı kurucusu
Mehmed Bahaeddin Bey Şura-yı Devlet-i Mülkiye ve
Maarif Dairesi başmuavini
Mehmed Tevfik Bey Telgraf Fen müfettişi
Mehmed Refik Bey Dârülfünûn müderrislerinden
Mehmed Raif Bey Şark İdadisi müdürü
Mehmed Receb Efendi Beyoğlu müftüsü
Mehmed Rifat Bey Mülga Ayan reisi
Mehmed Cemal Bey Mülga Harbiye Nezareti
Muhasebat dairesi Genel müdürü
Mehmed Cevdet Efendi Tüccar
Mehmed Hüsameddin Bey İstanbul İhracat Gümrüğü'nde
Mehmed Hilmi Bey Tophane Maliye Tahsil Şubesi
veznedarı
Mehmed Halid Bey Dârüşşafaka Kimya muallimi

205
Mehmed Hulusi Bey Avukat
Mehmed Zühdü Bey İhtiyat zabitlerinden
Mehmed Zeki Bey Telgraf İşleri Müdürlüğü Fen
kısmı muavini
Mehmed Sadullah Bey Süleymaniye Kütüphanesi
müdürü
Mehmed Subhi Bey Karamürsel Mensucat ve Ticaret
Anonim Şirketi Kurucusu ve İdare
meclisi üyelerinden
Mehmed Safvet Bey Umûr-i Umumiye-yi Maliye
müfettişi
Mehmed Sabri Bey Mahkeme-yi Asliye üyelerinden
Mehmed Sadık Bey Muallim
Mehmed Şevki Bey Baytar binbaşılığından emekli
Mehmed Şerefeddin Bey İstanbul Gümrüğü başkâtibi
Mehmed Şükrü Bey Tütün İnhisar İdaresi Galata
Yaprak Ambarları müdürü
Mehmed Said Bey Fatih'te Gündoğdu Eczanesi
sahibi
Mehmed Fazıl Bey Müteahhit
Mehmed Sıraceddin Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Mehmed Şadi Bey İstanbul Merkez Postahanesi
İttihad-ı Mevrude memurlarından

Mehmed Şakir Bey Mahrukat tüccarı


Mehmed Sabri Bey Tütün İnhisar İdaresi muhasebe
katiplerinden
Mehmed Asım Bey Vakit gazetesi başyazarı ve
sahibi
Mehmed Amir Bey İstanbul Defterdarlığı şube
müdürlerinden
Mehmed İzzet Bey Şirket-i Hayriye Memurin
müdürü ve Heyet-i Teftişiye reisi
(Cemiyet-i Tedrisiyye idare meclisi
üyelerinden)
Mehmed Ali Bey Karamürsel Mensucat ve Ticaret
Anonim Şirketi İdare Meclisi
üyelerinden
Mehmed Ali Bey Telgraf Fabrikasında memur, fen
müfettişi
Mehmed Ali Bey Merkez muayene memuru
Mehmed Fahreddin Bey (Hafız) Küçük Ayasofya Camii
imamı
Mehmed Fehmi Efendi İstanbul Müftüsü
Mehmed Kadri Bey Beyoğlu Telgrafhanesi
Muhaberat-ı Ecnebiye

206
memurlarından.
Mehmed Muhlis Bey Emlak-i Milliye eski Genel
Müdürü
Mehmed Muhyiddin Bey Kolison Şirketi makine
mühendisi
Mehmed Muhyiddin Bey Cibali tütür Fabrikası Muhasebe
Kalemi memurlarından
Mehmed Mazhar Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
muayene memurlarından
Mehmed Muammer Bey Dârülfünûn talebesinden
Mehmed Necati Bey Edirne Posta ve Telgraf
başmüdürü
Mehmed Nureddin Bey Emlak sahiplerinden
Mehmed Nureddin Bey Alpullu Şeker Fabrikası
kimyageri
Mehmed Nuri Bey Deniz Merkezî Taharri memuru
Mehmed Nuri Bey Askerî Baytar Mektebi eski
müdür ve muallimi
Mehmed Niyazi Bey Tüccar
Mehmed Vehbi Efendi Karesi vaizi
Mahmud Bey Ressam
Mahmud Bey Haydarpaşa Başmüdürlüğü
muayene memuru
Mahmud Bey Efezâde, Tüccardan
Mahmud Hamdi Bey Abdullah Vehbi Bey
taallukatından
Mahmud Halil Bey Yeniköy Dairesi
mühendislerinden
Mahmud Zarif Bey Devlet Matbaası eski müdürü
Mahmud Kamil Bey Arnavutköy Polis başkomiseri
Mahmud Muhtar Paşa Eski Bahriye nazırı.
Mahmud Nedim Bey Rüsumat memurlarından
Mahmud Nuri Bey Galata Rüsumat Müdürlüğü
muhafaza memuru
Muhyiddin Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Muhyiddin Bey Hekimbaşızâde
Muhyiddin Bey Haydarpaşa Başmüdürlüğü
muhasebe ketebesinden
Muhyiddin Sebati Bey Ressam
Muhlis Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
eski memurlarından
Muhtar Bey Mülga Hariciye Nezareti
memurlarından
Medhi Said Bey Avukat
Murad Bey Antalya mebusu
Murad Nail Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürü

207
Mesud Bey Ankara Eytam Başmüdürü
Mesud Remzi Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden
Mustafa Efendi Dârüşşafaka muallimlerinden
Mustafa Efendi Tüccar, Üsküplü
Mustafa Efendi Muallim
Mustafa Bey Ford Müessesesi veznedarı
Mustafa Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
Tahrirat Kalemi ketebesinden
Mustafa Bey bin Cebbare Tüccar
Mustafa Paşa Emeklilerden
Mustafa Burhaneddin Bey Tütün İnhisar İdaresi Cibali
Fabrikası Evrak ve Tahrirat müdürü
Mustafa Cemaleddin Bey Miralay, Muhabere ve Muvasala
müfettişi
Mustafa Hami Bey İstanbul İhracat Gümrüğü
muayene memurlarından
Mustafa Halid Bey Avukat
Mustafa Zühdü Bey Dârülfünûn müderrislerinden
Mustafa Rasim Bey Mahrukat tüccarı
Mustafa Salim Bey Mühendis, Dârülfünûn
müderrislerinden (Cemiyet-i
Tedrisiyye İdare Meclisi
âzalarından)
Mustafa Şükrü Efendi (Hafız) İstanbul Müftülüğü Tahrirat
mümeyyizi
Mustafa Şevket Bey Meserret Oteli Sahibi
Mustafa Subhi Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Mustafa Asım Bey Avukat
Mustafa Asım Bey Muallim
Mustafa Faik Bey (Velizâde) Tüccar
Mustafa Fazıl Bey Binbaşı
Mustafa Fahreddin Bey Bayezid Zukûr Numûne Mektebi
muallimlerinden
Mustafa Fevzi Efendi Saruhan Mebusu
Mustafa Kemaleddin Bey Kozan eşrafından
Mustafa Muhsin Bey İstanbul Lisesi Tarih muallimi
Mustafa Muhlis Bey Şehremaneti Kimyahane müdürü
Mustafa Nuri Bey Topçu binbaşılığından emekli
Mustafa Nuri Bey Düzce'de avukat
Mustafa Nazmi Bey Avukat
Müfid Necdet Bey Ticaret-i Bahriye müdür muavini
Mazhar Bey Ankara eski valisi
Mazhar Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
ambarı memuru
Mazlum Bey İzmir Rüsumat müdürü

208
Mükerrem Hanım İzmir Posta ve Telgraf Fen
müfettişi, Tevfik Fikri Bey'in zevcesi
Memduh Bey Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye eski muhasebecisi
Münir Bey Bern sefiri
Münir Bey Çorum mebusu
Münir Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
Muhasebe Kalemi ketebesinden
Münir Bey İstanbul İthalat Gümrüğü
Muayene memurlarından
Münevver Hanım Dârülfünûn genel müdürü
merhum Salih Zeki Bey haremi
Musa Kazım Bey Rüsumat muhafaza
memurlarından
Mirza Ağa İstanbul Gümrüğü'nde kolbaşı

(Nun)
Naciye Mustafa Hanım Tütüncübaşı merhum Ali Bey
kerimesi
Nazım Bey Muallim
Nafiz Efendi (Hacı Ahmedzâde) Ankaralı
Namiye Hanım Nuri Bey'in refikası
Nahid Bey Telgraf Fen müfettişi
Nebil Bey Mülga Hariciye Nezareti
memurlarından
Necati Bey Avukat, Şirket-i Hayriye hukuk
müşaviri
Necati Bey Ziraat makineleri mütehassısı
Necmeddin Bey Kastamonu mebusu
Nüzhet Bey Pul Matbaası müdürü
Nusret Bey Şûra-yı Devlet birinci reisi
Nusret Hilmi Bey Gaziantep Rüsumat başmüdürü
Nazmi Efendi Bursa Pazarı sahibi Hüseyin
Hüsnü Efendi'nin mahdumu
Nazmi Bey Darüşşüfaka katip ve mutemedi
Nazmi Bey Ortaköy Gaz Deposu
memurlarından
Nazmi Bey İstanbul Rüsumat Başmüdürlüğü
Manifesto memurlarından
Nazmi Duhanî Tüccar
Nazif Bey Haydarpaşa Rüsumat
Başmüdürlüğü muhasebe
ketebesinden
Nazif Bey Seyr-i Sefâin İdaresi Fabrikalar
mutemedi

209
Naim Bey (Babanzâde) Dârülfünûn
müderrislerinden
Nureddin Bey Maliye müfettişlerinden
Nureddin Bey Samsun Rüsumat Merkezi
Müdürlüğü Muayene memuru
Nureddin Osman Bey Galata Rüsumat Başmüdürlüğü
Manifesto memurlarından
Nevres Bey Mahi Bey Yazıhanesi kâtibi
Nuri Ağa (Hacı) İstanbul Gümrüğü'nde kolbaşı
Nuri Bey Tüccar
Nuri Bey (Hacı) İzmit Mıntıkası Tahrir-i
Muskefat müfettişi
Nuri Bey Büyük Millet Meclisi Muvazene-
yi Maliye Encümeni başkâtibi
Nuri Bey Posta ve Telgraf Genel
Müdürlüğü memurlarından
Nevare Hanım Avukat Haydar Rifat Bey'in
haremi
Niyazi Asım Bey Osmanlı Bankası İdare Meclisi
üyelerinden (Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye üyelerinden)

(Vav)
Vasıf Bey İstanbul İhracat Gümrüğü
ketebesinden
Vassaf Bey Doktor
Vasfi Bey Babıali'de elektrik ve makine
ticarethanesi sahibi
Vefik Bey Galata Paket Gümrüğü başkâtibi
Vefik Bey Rüsumat müfettişlerinden
Veli Bey Dârüşşafaka muallimlerinden
Vehbi Bey Dârülfünûn müderris muavini
Vehbi Bey Muallim

(He)
Haşim Bey Encümen-i Dâimi-yi Vilayet
üyelerinden (Cemiyet-i Tedrisiyye
İdare Meclisi üyelerinden)
Hidayet Bey Yazar
Hidayet bey İstanbul Ticaret-i Dahiliye
Gümrüğü Muayene memuru

(Ya)
Yaşar Efendi (Emin Efendizâde)

210
Yaşar Kazım Bey Muallim
Yahya İhsan Bey Telgraf Mektebi başkâtibi
Yakub Bey Adana Posta ve Telgraf
başmüdürü
Yakub Efendi Mülga Fetvahane
mümeyyizlerinden
Yusuf Bey Muallim
Yusuf Ziya Bey Merkez Tarife Kalemi müdürü
Yusuf Ziya Bey Tüccar
Yusuf Ziya Bey Galata Paket Postahanesi İttihad-
ı Mersule başmemuru
Yusuf Sadi Bey Bursa'da Kemal Bey Eczahanesi
fevkinde mukim
Yusuf Cemal Bey Dârüşşafaka Fransızca muallimi
Yusuf Kenan Bey İttihad-ı Mersule başmemuru
Yunus Bahri Efendi Karesi vaizi

211
VESİKALAR

Eski Tasvir-i Efkâr gazetesinin 17 Zilkade ve 12 Nisan 1280


tarihli, 189 numaralı nüshasından:
Esnaftan isteyenlere hesap ve itikad meslelerini öğretmek ve
mümkün olduğu kadar Türkçe okutup yazdırmak üzere beza
zevat "Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye" namıyla bir heyet
teşkil ederek Maarif Nezaret-i Celilesi'nden izin talebinde
bulunmuş ve Çarşı civarında bir mektep dahi istemiş
olduklarından keyfiyet Babıali'ye arz ile iktiza eden irade-yi
seniyye istihsal olunmuştur.
Vaki rivayete göre mezkur cemiyetin ittihaz ettiği usul
gereğince âzası iki sınıf olup biri bizzat mektebin idaresiyle
öğrencilerin eğitimi hizmetinde bulunacak ve diğeri her ne suretle
olursa olsun cemiyetin maksadına hizmet edecek olan zevattan
ibarettir.
Cemiyetin talep ettiği mektep tamire muhtaç olarak keyfiyet
Babıali'den Evkaf'a havale edilmiş olduğundan bitiminde derslere
başlanılacak ve öğrencilere sabahları birbuçuk veya iki saat elifba
ve Kelam-ı Kadim ve ilmihal ve bazı Türkçe kitap vesair tahsil
malzemesi Cemiyat tarafından meccanen verileceği gibi derste
hak kazananlara teşvik olarak mükafat dahi verilecektir.
Böyle bir mektebin birinci defa olarak tesisi yararlanmak
isteyenleri memnun edecektir. Devlet hademesinden olan
kurucuları ise memuriyetleri zamanının haricinde kalan istirahat
vakitlerinden birazını müptedilerin eğitim ve öğretimine
hasretmek niyetindedirler. (İnsanların en hayırlısı insanlara yararı
dokunandır). Milli gayret sahiplerine göre asıl istirahat
insanoğlunun hayrına çabalamakla ve hizmet etmekle
sağlanabilir. Neticesi umuma olan maksatları ise yine umumun
hüsnü kabulüne ve yardımına mazhar olmakla gerçekleşeceği
ortadadır.

212
2

Aynı gazetenin 15 Şevval Pazartesi (1 Mart 1281) tarihli ve


280 numaralı nüshasından:

Madde-yi Resmiye

Zorunlu sebeplere dayanarak vaktiyle okuyup yazmaya


muvaffak olamayan her sınıf müslüman ahaliye dinî akideleri
öğretmekle az vakitte mektup ve senet ve sair evrakı okuyup
yazacak derecede liyakat tahsili ettirmek hayırlı niyetiyle ve
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye namıyla bir cemiyet teşekkül
etmiş ve Maarif Nezaret-i Celilesi tarafından mezkur cemiyete
ruhsat verilip ancak Örücüler semtinde tahsis buyurulan mektep
tamir olunmak üzere iken bikazâillah-i teâlâ yandığından bu
maksadın icrası gecikmişti. Daha sonra Sırmakeş Hanı
bitişiğindeki mektep verilerek onarım ve döşeme levazımı
tamamlanmış olduğundan Allah'a şükürler olsun Zilkade'nin
başında biri Elifba ve diğeri Hesap olmak üzere mezkur mektepte
iki ders açılmasına karar verilmiştir.
Gerek bu dersler ve gerek sırasıyla okutulması kararlaştırılmış
bulunan diğerleri esnaf ve saireye kolaylık sağlamak üzere
Çarşı'nın açılışında ve iş zamanının başlamasından evvel
verilecektir. Mektebe devam edecek öğrencilerin tümüne ders
kitaplarıyla yazı kağıtları gibi tahsil malzemeleri Cemiyet
tarafından meccanen verilecektir.
Devam etmek isteyenlerin işbu Şevval ayının onbeşinden
nihayetine kadar her Cumartesi, Salı ve Perşembe günleri
sabahleyin saat dörde kadar mezkur mektebe gelip
kaydolunmaları lazım geleceği adı geçen Nezaret-i Celile
tarafından ilan olunur.

213
3

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin Vazifelerini


Gösteren Nizamnamedir.

Birinci bend- Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye müslüman


çocuklarına ve sair istek edenlere İslâm akideleri ile beraber
ilimlerin giriş bilgilerini meccanen okutacaktır.
İkinci bend- İşbu cemiyet zât-ı âli-yi cenâb-i sadâretpenâhînin
başkanlığı altındadır.
Üçüncü bend- İşbu cemiyete heyeti umumiyenin oy ekseriyeti
ile seçimi ve başkanlığın tasdiki ile bir de reis vekili nasb ve tayin
olunur.
Dördüncü bend- Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin
masrafları Seniyyü'l-cevânib Hazret-i Şehriyârîden ihsan
buyurulan gelirler ile âzası tarafından verilecek yıllık iane ve sair
hamiyet sahiplerinden ita olunacak ianeler ile karşılanır.
Beşinci bend- Mezkur cemiyet vatan sevgisi ve milli gayret
esasına dayanan bir yardımlaşma heyeti olmasına nazaran üyeleri
resmi seçimle tayin olunmayıp yalnız yıllık ianesini vermekle
beraber hamiyetini gösterecek zevata münhasır ve bu cihetle
gayri mahduttur.
Altıncı bend- Aza sıfatıyla Cemiyete dahil olmak arzu eden
zevat isim ve şöhret ve rütbe ve memuriyetini ve âza defterine
kaydolunmak istediğini gösterir bir varaka tahrir ve bu varakayı
Cemiyetin merkezi olan Dârüşşafaka'ya irsal eder ve oradan dahi
özel deftere kaydolunduğunu gösterir bir beyanname yazılarak ve
Cemiyet mührüyle mühürlenerek kendisine gönderilir.
Yedinci bend- Cemiyet âzası her üç ayda birer Osmanlı Lirası
verilmek üzere yıllık dört lira iane vermeye mecburdur.
Sekizinci bend- Cemiyet heyet-i umumiyesi senede bir kere
münakit olarak gerek talim ve tedris hususunu ve gerek cemiyetin
idari işlerine ait önemli maddeleri tetkik eder.
Dokuzuncu bend- Yıllık ianelerini ödemekten başka âzanın
asıl vazifeleri ikiye bölünür. Birinci kısmı gelirlerin ve
harcamaların ve cemiyetin idaresi cihetine taalluk edecek sair
maddelerin görülmesine ve hesap işlerinin mazbut ve salim
olarak cereyanına dikkat ve itinadan ve ikinci kısmını dahi tedris
usulüne ve öğretim kurallarının asrın icaplarına ve zamanın
terakkilerine göre tertip ve tadil edilmesinden ibaret olduğundan

214
sunlar aşağıda beyan olduğu vechile cemiyet üyelerinden olarak
teşkil olunan iki meclis marifetiyle icra olunur.
Onuncu bend- Cemiyetin idaresi cihetine bakacak idare
meclisi on âzadan ve ilmi cihetine düşüncelerini hasredecek
tedris meclisi dahi on âzadan mürekkep olacaktır.
Onbirinci bend- Gerek idare meclisi ve gerek tedris meclisi
üyelerinden genel kurulun oy çokluğuyla seçilip tayin olunur ve
fakat tedris meclisine seçilecek âza cemiyetin mekteplerinde ders
vermesi kararlaştırılmış olan fünûnu okutmaya muktedir zevattan
olmak şarttır.
Onikinci bend- İdare meclisi âzasının yarısı senede bir kere
tebdil olunacaktır ve bir sene idare meclisi âzalığında bulunanlar
ertesi sene için dahi idare meclisine âzaseçilip tayin
olunabileceklerdir.
Onüçüncü bend- İdare meclisinde âzalık sıfatıyla şehremaneti
üyelerinden dahi bir zat bulunacaktır.
Ondördüncü bend- Tedris meclisi âzaları bir kere seçilip tayin
olunduktan sonra istifa etmedikçe asla tebdil olunmayacaktır.
Onbeşinci bend- İdare meclisi ve gerek tedris meclisi oy
çokluğuna müracaatla reislerini aralarında seçip tayin ederler.
Onaltıncı bend- Cemiyetin reis vekili gerek idare meclisine ve
gerekse tedris meclisine icap ettiği vakit riyaset edebilecektir.
Onyedinci bend- İdare meclisi ve tedris meclisi haftada bir
kere Dârüşşafaka'da toplanıp vazifesini yapacaktır.
Onsekizinci bend- İdare meclisi cemiyetin gelir ve giderinin
tahsil ve harcama şekli ve diğer hususları hakkında tanzim olunan
özel nizamnameye (tüzüğe) uyarak hareket edeceklerdir.
Ondokuzuncu bend- tedris meclisinin münhasıran mükellef
olduğu vazifesi tekrar bir program yapmak ve daha sonra
görülecek lüzum üzerine okunan dersleri tadil edip genişletmek
ve cemiyetin mekteplerinde okutulmasına lüzum görülen ilim ve
fenlerin kitaplarını meccanen tercüme ve telif eylemek ve sairleri
tarafından tercüme veya telif olunarak okutulmak üzere cemiyete
gönderilen kitapların konularını tetkik etmekten ibarettir.
Yirminci bend- Tedris meclisi evvela öğretilmesi
kararlaştırılmış olan derslerden tedris olunan konu ve meselelerin
programlara mutabık olup olmadığını anlamak ve özellikle
mevcut talebenin terakkilerini bilmek zımnında icap edenleri
vakitli vakitsiz imtihan eder ve lüzum görünen kitap, risale ve
diğer öğretim araç gereçlerinin satın alınması yolunda iktiza eden
defterini düzenleyerek tutanakla idare meclisine verir.

215
Yirmibirinci bend- Gerek baştan ve gerek icap ettiği için
tebdil edilmek suretiyle tayin olunacak muallimlerin tayini tedris
meclisinin vazifelerinden olup bir muallimin tayin veya tebdili
yazım geldiğinde bu meclis âzası tarafından tutanakla yüksek
başkanlıktan izin alındıktan sonra icabı icra kılınır.
Yirmiikinci bend- Cemiyet merkezi olan Dârüşşafaka erkek
ve kız müslüman yetimlere münhasır bir mektep olup bunun iç
idaresinde özel tüzük uygulanacaktır. Mektebin gelirleri arttıkça
gereken mahallerde mektepler açılacaktır. 14 Muharrem 1289

216
4

Dârüşşafaka'nın İdaresine Dair Nizamnamedir.

Birinci bend- Dârüşşafaka fukara yetimlerinden ve


çocuklarından olan müslüman etfalin talim ve terbiyelerine
mahsustur.
İkinci bend- Dârüşşafaka Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye'nin özel gelirleriyle idare olunur.
Üçüncü bend- Bu mektebe alınacak çocuklar her sene
Temmuz ayında kabul olunacak ve fakat alınacak çocuklar gerek
erkeklerden ve gerek kızlardan olsun on yaşını aşmayacaktır.
Dördüncü bend- Anılan mektebe kabul olunacak yetimlerin
yiyecek, giyecek ve sair lezımatı meccanen verilir.
Beşinci bend- Sözkonusu çocuklar mektebe dahil olduğu
günden itibaren Dârüşşafaka'da yatırılarak hiçbir gece dışarda
kalmasına izin verilmeyecek ve akraba ve taallukatından bunları
görmek arzu eyleyenlere belirli vakitlerde Dârüşşafaka'da olan
özel dairesinde gösterilecektir.
Altıncı bend- Bu mektebe kabul olunacak çocukların yetim ve
kimsesiz olduklarını veyahut ebeveyninin fakir bulunduklarını
tasdik eden mahallesi imam ve muhtarları ile o mahallenin en
itibarlılarından en az iki zatın mührüyle mühürlü bir ilmühaber
yazılıp bu ilmühaber yetimin akrabasından biri tarafından
belirlenen vakitte Dârüşşafaka'ya getirilecek ve yetimin bulaşıcı
hastalıklardan masun olduğu ve arkadaşlarının rahatsızlığını
mucip kendisinde bir hal olup olmadığı özel memurları
marifetiyle muayene ettirilerek kabule şayan olduğu halde
mektepte tevkif olunacaktır.
Yedinci bend- Sözkonusu mektebe alınacak çocuklar sekiz
sene talim olunarak ondan sonra şehadetnamesi verilerek
çıkarılacaktır.
Sekizinci bend- Sözkonusu mektepten şehadetname ile çıkan
çocuklara askeri mekteplere ve aklâm-ı şahaneye kabul olunacak
derecede fen öğretilecek ve şehadetname almaya liyakat
gösteremeyenleri Tersane-yi âmire ve Tophane ve Nizamiye
sanayi taburlarına verilecektir.
Dokuzuncu madde- Sözkonusu mektepten şehadetname ile
çıkan kızçocuklarından akraba ve taallukatı olup da oraya
gidenlere izin verilecek ve akraba ve taallukatının evine gitmek
istemeyenden ve kimsesi olmayanlardan evlenme teklif edilenler

217
teklifin gerçekleşmesi durumunda cemiyet marifetiyle tahkik ve
tensip olunduktan sonra akitleri icra olunacak ve içlerinde bazı
zevat-ı kiram dairelerinde çocuk talimi hususunda istihdam
olunmaklığı arzu edenler dahi cemiyet marifetiyle münasip
dairelere verilecektir.
Onuncu bend- Çocukların âdab ve ahlakının muhafazasına
dikkat ve nezaret etmek ve mektebin iç işlerini tesviye ile nezafet
ve taharet hususlarına bakmak üzere Dârüşşafaka'nın muvazzaf
bir müdürü olmak ve kızçocukların ahvaline dikkat etmek ve her
işlerinde müdüre müracaat eylemek üzere bir de müdiresi
bulunur.
Onbirinci bend- Mektebin yazı ve hesap işlerini görmek üzere
aynı şekilde muvazzaf olarak bir katip ile bir de arkadaşı bulunur.
Onikinci bend- Bunlardan başka sözkonusu mektepte
muvazzaf olarak istihdam olunacak olanlar dahi vekilharç ve
başhademe ve bevvab ile icabı kadar hademe ve aşçı ve
çamaşırcı ve bahçıvan ve saireden ibaret olur.
Onüçüncü bend- Müdür ve katip ilehizmetin başında
bulunanların vazife ve hareketleri cemiyetin idare meclisi
tarafından mektebin idaresince kabul edilecek usule göre tanzim
olunacak özel talimat ile tayin edilecektir.
Ondördüncü bend- Sözkonusu mektebe alınacak çocuklara
aşağıda beyan olunan dersler okutturulur:
Türkçe okuyup yazmak. Akâid ilmi. Arapça sarf ve nahiv.
Mantık, Maâni. Genel tarih. Osmanlı Tarihi. Coğrafya. Hesap
ilmi. Hendese. Cebir. Hendese-yi resmiye ve menâzır.
Müsellesat-ı müsteviye. Topoğrafya. Hikmet-i tabiiye. Kimya.
Tarih-i tabii. Makine. İlm-i heyet. Devlet-i aliyye kanunları. İlm-i
servet. Defter tutmak usulü. (Bir nebze)
Onbeşinci bend- Sözkonusu mektebe alınacak kızçocuklarına
aşağıda beyan olunan dersler okutturulacaktır:
Türkçe okuyup yazmak. Akâid ilmi. Arapça sarf ve nahiv.
Genel tarih ve Osmanlı tarihi. Coğrafya. Hesap ilmi. Hikmet-i
tabiiye. Tarih-i tabii. Defter tutmak. Dikiş ve her nevi iğne işleri.
Nakış. Ev idaresi. Musiki.

218
5

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye Nizamnamesine Ek


Tüzük Maddeleri

Birinci madde- Cemiyetin bir reis vekili olacak ve işbu vekil


genel kurulun oy çokluğuyla seçilecek ve riyasetin tasdiki ve iki
sene müddet ile tayin olunacaktır. Reis vekilinin tekrar seçilmesi
caizdir. Reis vekili cemiyetin esas maksatlarını uygulamaya
koymak vazifesiyle mükellef olmakla beraber tüzük hükümleriyle
genel kurul ve idare kurulu kararlarını infaz ve cemiyetin
yararına olan şeyleri dolaylı olarak ve icabında bizzat takip ve
cemiyetin ve cemiyet idaresinde bulunan mekteplerin
muamelelerine nezaret ve gerektiğinde idare heyeti ve ilmiye
heyeti ve faal heyete de riyaset eder. Reis vekili cemiyetin
sorumlu muhasibine karşı ita âmiridir.
İkinci madde- Cemiyetin âzası âmile ve muavine namlarıyla
iki kısımdır. Âmile olan üyeler her üç ayda birer Osmanlı
lirasından senede dört lira veya ona bedel defaten enaz elli lira
iâne verenlerdir. Yıllık ianenin aylık taksitlerle de tesviyesi ve
taşralarda iki liraya kadar tenzili caizdir. Âza-yı muavine aylık en
az bir Mecidiye çeyreği ianede bulunanlardır.
Üçüncü madde- Cemiyetin işleri ve muameleleri genel kurul
ve idare heyeti taraflarından idare olunur.
Dördüncü madde- Genel kurul âmil olan üyelerden oluşur.
Genel kurul her sene Nisan'ın ilk Cumasında alelade ve
gerektiğinde diğer vakitlerde olağanüstü olarak İstanbul'da zât-ı
sâmî-yi sadâretpenâhînin (başbakanın) ve bulunamadıkları
takdirde reis vekilinin riyaseti altında toplanarak aşağıdaki
maddeleri tetkik ve müzakere eder:
1. İdare heyetinin bir sene zarfındaki icraat ve yeniden
vukubulacak tekliflerine ilişkin raporu;
2. Cemiyet ve mekteplerinin bütçesiyle kesin hesapları;
3. Âmil olan üyeler arasından reis vekili ile idare heyeti âzası
seçiminin icrası.
Kararlar isbat-ı vücud eden üyelerin ekseriyeti ile alınır. Hazır
bulunamayan üyeler mevcut olanlardan birini oy vermeye vekil
tayin edemez.
Beşinci madde- İdare heyeti genel kurulca gizli oy usulüyle ve
mevcut üyelerin oy çoğunluğu ile âmil olan üyelerin arasından üç
sene müddetle seçilmiş oniki üyeden mürekkeptir. Bu üyelerin

219
her sene üçte biri tebdil olunur. Ancak ilk iki sene için tefrik
muamelesi kura ile icra edilir. Âzanın tekrar seçilmesi caizdir.
Altıncı madde- İdare heyeti aralarında seçecekleri bir reisin
başkanlığında ve cemiyetin genel merkezinde toplanarak
cemiyetin maksatları ve emellerinin gerçekleşebilmesi için lazım
gelen tedbirleri alır. Şubeler ve münasip mahallerde
Dârüşşafakalar ve dershaneler kurup açar ve gerektiğinde ihtisas
sahiplerini toplayıp İslâmi terbiyeyi nazar-ı dikkate alarak
mekteplerin ve dershanelerin esas teşkilatlarını tanzim, tadil ve
ıslah eyler ve bunlara ait işlerin, muamelelerin ve tedrisatın düzen
içinde işlemesine nezaret der ve bu hususların gerektirdiği
layihaları, program ve talimatnameleri tertip, tetkik , tadil ve tevsi
eder ve cemiyet muvazzaf memurlarıyla mektep müdürlerini
tayin ve tebdil ve muallimlerle memurların tayin ve tebdilleri
hakkında müdürlerden gelecek raporları tetkik ve icabını icra ve
mektepleri ve hesaplarını teftiş eder. Cemiyetin gelirlerinin
genişletilip arttırılması işinde lazım gelen yollara ve tedbirlere
müracaat eder ve muhtelif şekillerde iane toplamaya gayret
etmekle beraber genel kurul ruznamesini (gündemini) tertip ve
senelik icraat ve tadilat raporlarını tanzim ve bağışlanmış mal ve
emlaki idare etmek ve genel kurulu olağanüstü toplantıya davet
için karar almak vazifelerindendir.
Yedinci madde- İdare heyeti mekteplere ve cemiyetin câri
muamelelerine ilişkin vazifeleri ifa için aralarında üçer kişilik bir
ilmiye heyeti ve bir de faal heyet seçip tefrik ederler. Bu heyetler
de aralarında seçecekleri reisin başkanlığında toplanırlar.
Sekizinci madde- İdare, ilmiye ve faale heyetlerinde art arda
üç toplantıda hazır bulunmayan üyeler müsatfi sayılırlar.
Yerlerine son seçimde en çok oy almış olanlar sırasıyla davet
ediliyorlar.
Dokuzuncu madde- Cemiyetin muvazzaf memurları müdür ve
sorumlu muhasebeci ve tahrirat kâtibi ve tahsil memuru ile icabı
kadar müstahdemlerden ibarettir. Reis vekili tarafından havale
olunan evrak üzerine gereken muamelenin ifası ve idare heyeti
kararlarının tatbiki ve şubeler ile muhabere icrası ve tahsilatın
takibi müdürün vazifelerindendir. Muhasip, cemiyetin hesap ve
nakit işlerinden mesul ve mükelleftir. Günlük tahsilattan
kasasında azami onbin kuruştan ziyade bulunduramaz. Fazlasını
cemiyet namına bankada açılmış olan cari hesâba usulü
dairesinde tevdi eder ve ve ita emrini çıkartacağı meblağı
sarfeder. Her ay onunda makbuzları ve medfuatı açıklayan bir

220
cetvel ve her seni sonunda bir kesin hesap tanzim ederek reis
vekiline verir. Tahrirat kâtibi cemiyetin bütün işlerine ve yazı
muamelelerine ve müzakerelerin zaptına ve evrakın korunmasına
memurdur. Tahsil memuru gelirlerin korunmasından sorumludur.
Onuncu madde- Cemiyet vilayet merkezleri ile liva ve kaza
vemünasip yerlerde şubeler teşkil edecektir. Şubeler İstanbul'da
bulunan genel merkeze bağlıdır. Bunların vazifeleri özel talimat
ile tayin olunacaktır.
Onbirinci madde- İşbu tüzük maddeleri yayımlandığı tarihten
itibaren geçerlidir.
Onikinci madde- İşbu tüzük maddelerindeki hükümlerin
icrasına sadaret memurdur.
7 Zilkade 1333 ve 3 Eylül 1331

221
6

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin Muaddel


Nizamname-yi Esasiyesi

Madde 1- 1281 tarihinde halk arasında marifi yaygınlaştırmak


maksadıyla teşkil edilmiş olan Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye,
onun tesis ettiği Dârüşşafaka gibi - kimsesiz ve yetim çocukların
tahsil ve terbiyelerine mahsus- müesseseleri vücuda getirerek
idare etmek gayesini takip eder.
Madde 2- Cemiyetin merkezi İstanbul'da Nuruosmaniye'deki
özel dairedir.
Madde 3- Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye Türkiye
Cumhuriyeti başvekilinin başkanlığı altındadır.
Madde 4- Cemiyetin üyeleri, müessese ve âmile namlarıyla iki
kısımdır.
Kurucu üyeler: Cemiyet ve Dârüşşafaka'nın bâni ve
müessisleri olan ve isimleri mektebin salonunda asılı levhada
yazılı bulunan zatlardır. Cemiyet ve müesseselerine fevkalade
hizmetleri geçen zevatın dahi genel kurulun karar çokluğuyla
isimleri kurucu üyeler arasına kayıt ve ithal ve ilk kurucular gibi
mübarek günlerde namları hayır ile yad edilir.
Âmil üyeler: Yılda dört lira aidat verenlerdir. Her iki nevi
âzanın yaşları onsekizden aşağı olamaz.
Madde 5- Cemiyete âmil üye kaydı: Kurucu veya âmil
üyelerden bir zatın veya talibin bizzat müracaatı üzerine idare
heyetinin kararıyla icra olunur. İki sene mazeretsiz olarak aidat
vermeyen üyelerin isimleri idare heyetince icra edilecek tahkikat
üzerine cemiyet defterinden silinir.
Madde 6- Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye: Kurucu üyeler
ile üç seneden beri âmil âza arasında kayıtlı zevat arasından genel
kurulca gizli oylama ile üç sene müddetle seçilmiş oniki zattan
ibaret bir bir meclis tarafından idare olunur.
Madde 7- Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye meclis idaresi
âzasının her sene üçte biri tebdil edilir. Yerlerine genel kurulca
gizli oy ile diğerleri seçilir. Tebdil olunan âzanın tekrar seçilmesi
caizdir. İdare meclisi âzalarının hizmetleri fahrîdir.
Madde 8- İdare meclisi âzası her sene ilk toplantısında
aralarından birini gizli oy ile ve bir sene müddetle reis seçerler.
Madde 9- İdare meclisi reisi, cemiyet reisinin tabii vekili ve
cemiyetin icra amiridir. Binaenaleyh idare meclisine riyaset ve

222
meclisin kararlarını icra, cemiyetin mallarına ve eşyasına yasal
hükümlere uyarak tasarruf, muhaberata imza koymak,
harcamalar için ita emri vermek, mahkemelerde ve mahfillerde -
müddei ve müddei aleyh sıfatıyla- cemiyeti temsil, cemiyetin haiz
olduğu mütevellilik vazifelerini kanuni hükümlere ve vakfiyeler
hükümlerine riayet etmek şartıyla ifa eyler.
Madde 10- İdare meclisi, cemiyet ve müesseselerinin
gelirlerinin artmasına çalışır, emlak ve akaratını idare ve bunları
verimli bir hale ifrağ, mektep ve müesseseleri genel kurulca
onaylanmış bütçe dairesinde idare ve mübayaaların usule uygun
olarak icrasını temin, cemiyet ve mektebe ait bilumum memurları
ve muallimleri atama ve azil, mektep programlarını kanun
hükümlerine riayet edilmek üzere zamanın ihtiyaçları ile
mütenasip bir şekilde tanzim, genel kurul gündemini tertip, genel
kurula verilecek mesai raporlarıyla gelecek sene bütçesini ihzar
eder. Velhasıl cemiyetin umumi muamelelerini kanuni hükümlere
riayet edilmek üzere idarede mutlak salahiyet sahibidir.
Madde 11- İdare meclisi, cemiyet ve müesseselerindeki
sürekli murakabesini biri tedrisata diğeri de muamelelere ve
hesaplara bakmak üzere arasından seçeceği üçer kişilik bir
encümen marifetiyle icra ettirebilir.
Madde 12- İdare meclisi mürettep adedinin yarısından bir
fazlasıyla müzakerelere ibtidar ve mevcut azanın oy çokluğuyla
karar alır.
Madde 13- İdare meclisi en az onbeş günde bir defa toplanır.
Peşpeşe üç toplantıda mazeretsiz olarak hazır bulunmayan üye
müstafi sayılır ve yerine genel kurulun son toplantısında hazır
bulunan üyelerin oy çokluğunu kazanan zat davet olunur. Oy
çokluğunu haiz kimse bulunmazsa idare heyeti cemiyet üyeleri
arasında noksanını tamamlayarak ilk toplantısında genel kurulun
onayına sunar. Bu üye makamına geçtiği zatın müddetini
doldurur.
Madde 14- Genel kurul kurucu üyeler ile en az iki seneden
beri cemiyet üyeliğinde bulunmakla beraber bir senelikten fazla
aidat borcu olmayan âmil üyelerden teşekkül eder.
Genel kurul, senede bir defa Teşrin-i sâninin ilk Cumasında
olağan toplantısını yapar.
Olağanüstü durumlarda idare meclisi genel kurulu davet
edebileceği gibi kurucu üyeler ile yukarıdaki şartları haiz olan
âmil üyelerden elli zatın vereceği gerekçeli takrir üzerine de idare
heyeti genel kurulu olağanüstü toplantıya davete mecburdur.

223
Madde 15- Genel kurul celesesi idare heyeti reisi tarafından
açıldıktan sonra genel kurulca bir reis ve iki katip seçilir.
Madde 16- Genel kurulun olağan toplantılarında: İdare heyeti
raporu dinlenilir, bütçe münakaşa ve tasdik edilir, ikmali gereken
idare meclisi üyeleriyle gelecek seneye kadar hesapları ve
muameleleri teftiş ve murakabe etmek üzere iki müfettiş seçilir
ve geçici üyelerin memuriyetleri kabul veya reddolunur.
Madde 17- Olağanüstü toplantılarda: İdare heyetince
gündeme alınan maddelerle müzakere esnasında genel kuruldan
yirmibeş imza ile verilen müşterek takrir üzerine genel kurulca
gündeme ilavesi kararlaştırılan maddeler görüşülüp karar alınır.
Madde 18- Genel kurul kararları isbat-ı vücud eden üyelerin
ekseriyetiyle alınır. Hazır bulunmayan üyeler mevcut olanlardan
birini oy vermeye vekil tayin edemez.
Madde 19- Cemiyet ve müesseselerinin idare suretiyle
memurların ve müstahdemlerin vazife ve salahiyetleri genel
kurulca tanzim olunacak bir talimatnameye tabidir.
İşbu cemiyetin ondokuz maddeden ibaret olan nizamnamesi
tetkik edilerek kanuna uygun görülmekle tasdik kılındı. 7
Haziran (1)341
İstanbul Vilayeti
Umûr,i Hukukiye Müdüriyeti

Zeyil
Madde 20- Genel kurulca gizli oy ile ve iki sene müddetle altı
kişiden mürekkep bir divan-ı haysiyet (disiplin kurulu) seçilir.
Üyelerden cemiyetin maksadına muhalif hareket veya
cemiyetin şeref ve haysiyetini haleldar edecek hareketlerde
bulunduğu anlaşılan olursa idare meclisinin teklifi üzerine
keyfiyet divan-ı haysiyetçe tetkik ve müdafaası dinlendikten
sonra ekseriyetin üçte ikisiyle verilecek kararla kaydı silinir.
Yirmi maddeden ibaret nizamnamenin kanuna muvafık
olduğu tasdik olunur.
16 Şubat (1)926
İstanbul vilayeti Umûr-i Hukukiye Müdiriyeti

224
7

Dârüşşafaka'nın açılışına dair tezkire-yi sâmiye sureti


hülasasıdır:
(Eski sadrazam Âlî Paşa imzasını havidir.)

Müslüman yetimlerin talim ve terbiyesi zımnında Dârüşşafaka


namıyla ihdas ve inşasına müsaade buyurulmuş olan mektep
hitam bularak açılış zamanının geldiğine ve mezkur mektebin
ihtisas ve asli vaziyeti dolayısıyla biri müslüman yetimlerin
İslâmi akidelerle beraber gerekli ilimlerin mukaddematını tedris
ve talim etmelerine ve ikincisi demiryollarına ve sair âsâr-ı
nâfıaya ait ameliyatta yabancılara müracaattan kurtulmak için
mühendislik ve kondüktörlük ve makinecilik ve mimarlık gibi
sanayiin talimine mahsus olmak üzere ulûm ve fünûn daireleri
itibarıyla iki kısma kısma ayrılmış olup işbu iki kısım dairelerin
hemen açılması kararlaştırılmış olduğundan şu esasa göre
bunların açılmasıyla beraber keyfiyet resmen ilan olunacağı ve
zikrolunan mektebin yazıldığı gibi ulûm ve fünûnca büyük bir
öğretim kurumu olarak devlet ve milletçe pekçok yararlı ve
hayırlı şeylere hizmet edeceğine şüphe olmadığının beyanıyla
tezkire-yi senâveri terkim kılındı.
20 Receb 1290 (1874)

225
8

1 Teşrin-i sani 1286 tarih ve 218 numaralı tezkire-yi


sâmiye suretidir

İnşası bitmek üzere olan Dârüşşafaka'da bulundurulacak


çocukların yiyecek, giyecek vesaire behasıyla bay ve bayan
öğretmenler ve hademe maaşları gibi sürekli masraflarının tertip
ve tahsisi lüzumuna dair varid olan takrir-i devletleri seçkin
kişiler arasında mütalaa sırasında mealinden anlaşıldığı gibi
sözkonusu binalar herne kadar sekizyüz çocuk alacak genişlik ve
derecede ise de açılışında bunların tümü alınamayıp birinci sene
yüzden yüzyirmiye kadar çocuk alınacağı ve bu halde bu senelik
sürekli masraflar için bir yük kuruşun tertip ve tahsisinin
gerekeceği anlaşılıp ancak bu akçenin hazinece açıktan tesviyesi
mümkün olamayacağına ve eski ve yeni maliye daireleri ile Bâb-ı
seraskerî altında ve önünde önceden inşa olunan kagir
dükkanların çoğu kiraya verilip noksanı kalmış olanlar dahi ikmal
edilerek icar olunacağına binaen bunlardan hasıl olacak kira
gelirlerinin mezkur Dârüşşafaka'nın işbu ilk senelik sürekli
masraflarına karşılık tutulup ontan tesviyesi tensib olunmuş ve
izin alınarak İrade-yi seniyye-yi Cenab-ı Padişâhî dahi ol
merkezde müteallik buyurulup bu konuda Maliye Nezaret-i
celilesine tastîr ettirilen "buyuruldu" ilişikte sunularak tesyir
kılınmış olmakla gereğinin yapılmasına himmet buyurulması
siyakında tezkire-yi senâverî terkimine ibtidar kılındı Efendim.

226
9

Mülga Yeniçeri Ocağı'nın bölük odaları mühimmatına ve


fukarası taâmiyesine meşruta vakıflar ile müskefatı halihazırda
memâlik-i mahrûsa-yı şâhânede ve yalnız hayratı vaktiyle
yabancı ellere geçmiş olan mahallerdeki vakıflar müskefatında
arasıra ferağ ve intikaller vukûuyla senetler zuhur etmekte olup;
halbuki bunların her bakımdan şartlarına riayet güç olduğundan
mezkur senetler elde sürünmekte ve sahipleri sızlanmakta ve bir
de tesviye olunan yangın yerlerinde herkesin ve her vakfın
arsaları gösterildikten sonra mahalline göre birkaç parça arsa
tabii fazla kalarak özel komisyon marifetiyle satılmakta ve
bunların müstakil olarak hiçbir vakfın malı olacağına
hükmolunup da senet verilmediğinden hem şu mahzur giderilmek
hem de Hazreti Hilafetpenâhî'nin ıslahatçı sayesinde inşa
edilmekte olan Dârüşşafaka'ya Evkaf-ı Hümayun hazinesince
dahi sürekli yardım edilmiş olmak üzere yukarıda bahsedilen
mülga Yeniçeri Ocağı'na meşrûta vakıflar ile hayrat ve müberratı
yabancı ellere geçmiş mahallerde bulunup mütevellileri yok olan
vakıflar müskefatına ve yangın yerlerinde fazla zuhur edip de
hiçbir vakfın müstakil olarak malı olduğuna hükmolunamayan
arsalar için Dârüşşafaka Vakfı namına olarak senet verilmesiyle
tedricen büyükçe bir vakıf tanzimi ve icare-yi müeccele ve
muaccelelerinin Dârüşşafaka'da bulunacak yetimlerin yemek
masraflarına şart ve tahsisiyle Dârüşşafaka namıyla tertip ve
tanzim edilecek işbu vakıf hakkında icra olunacak muamelenin
sair mazbût vakıflar haklarında cereyan eden muameleye tatbiki
tensip olunarak izin ile Cenab-ı padişâhînin irade-yi seniyyesi
dahi ol merkezde müteallik buyurulmuş olmakla iktiza eden
mahallere ilmühaberleri verilmiştir.
Bu babda, Divan-ı Hümayun'dan Dârüşşafaka'ya tebliğ olunan
ilmühaber suretidir:
Mülga Yeniçeri Ocağı'nın bölük odalarının mühimmatına ve
fukarası taâmiyesine meşrûta vakıflar ile müskefatı elhâlet hâzih
memâlik-i mahrûsa-yı şâhânede ve yalnız hayratı vaktiyle eyâdi-i
ecnebiyyeye geçmiş olan mahallerdeki vakıflar müskefatından
arasıra ferağ ve intikalat vukûuyla senedat zuhur etmekte olub,
halbuki bunların min külli'l-vücûh şurûtuna riayet mutezir
olduğundan senedat-ı mezkure elde sürünmekte ve ashabı
tarafından sızlanmakta ve bir de tesviye olunan harik
mevkilerinde herkesin ve her vakfın arsaları gösterildikten sonra

227
mahalline göre birkaç parça arsa tabii fazla kalarak komisyon-i
mahsus marifetiyle satılmakta ve bunların müstakillen hiçbir
vakfın malı olduğuna hükmolunup da sened verilememekde
idüğünden hem şu mahzur def'olunmak ve hem de saye-yi
ıslahatvâye-yi hazret-i hilafetpenâhîde derdest-i inşa olan
Dârüşşafaka'ya Evkaf-i hümayun hazinesince dahi bir muâvenet-i
daime edilmiş olmak üzere sâlifü'z-zikr mülga Yeniçeri Ocağı'na
meşruta vakıflar ile hayrat ve müberratı eyâdi-i ecnebiyyeye
geçmiş mahallerde bulunup mütevellileri mefkud olan vakıflar
müskefatına ve harik mevkilerinde fazla zuhur edip de bir vakfın
müstakillen malı olduğuna hükmolunamayan arsalar için
Dârüşşafaka Vakfı namına olarak sened itasıyla cesimce bir vakıf
tanzimi ve icâre-yi müeccele ve muaccelelerinin Dârüşşafaka'da
bulunacak eytamın mesârif-i taamiye şart ve tahsisi ve bu vakfa
meccanen ifa-yı hizmet etmek üzere şimdiden tensib buyurulacak
birinin mütevelli ve bir câbî nasb ve tayini ve zikrolunan
Dârüşşafaka'nın biminneti Teâla ebniyesi resîde-yi hitam olarak
resmen küşadına değin teraküm edebilecek akçenin dahi
mütevelli marifetiyle emniyet sandığında hıfz ve teksiri senedat
idaresinden bâ-müzakere beyan olunmakla ve bu suret muhsinat-ı
asriye-yi cenab-ı padişahî cümle-yi cemilesinden görünmekle
nezd-i hikmetvefd-i cenab-ı vekaletpenahîde dahi rehin-i tensib
ve tasvib buyurulduğu halde emr-i âlisinin ısdarı Evkaf-ı
Hümayun nazırı devletlü Mehmed Hurşid Paşa hazretleri takrir
etmeleriyle ber-mhucib-i takrir beyan olunan suret muvafık-ı
maslahat görünüb fakat mütevelli ve câbî nasb ve tayininden
sarfınazarla namı yine Dârüşşafaka olmak üzere tertib ve tanzim
edilecek işbu vakıf hakkında icra olunacak muamelenin sair
evkaf-ı mazbuta haklarında ve beyan-ı muameleye tatbiki ve
Dârüşşafaka'nın küşadına değin teraküm edebilecek akçenin
memuru marifetiyle istirbahı iktiza edeceğinden ona göre ifa-yı
muktezasının savb-ı vâlâlarına havalesi tensib olunarak bilistîzan
irade-yi seniyye-yi cenab-ı padişahî dahi müteallik buyurulmakla
iktizasının icrasına himmet buyuralar deyü 1286 senesi
Cemaziyelâhirinin yirmidördüncü günü tarihiyle sadır olan
ferman-i âli bi-ibaretihi cihat-i kalemine kaydıyla keyfiyet malum
olmak üzere senedat ve varidat ve tahsilat ve sergi ve ruznamçe
odalarıyla mahkeme-yi teftişe ve şehremanet-i behiyyesine ve
Dârüşşafaka idaresine ve tahrir-i emlak kalemine ve keyfiyet
emniyet sandığı memuruna bi't-tezkire bildirilmek üzere mektubî
odasına başka başka ilmühaberlerinin tahrir ve itası senedat

228
odasından derkenar olunarak keyfiyet bâ-fermân-ı sâmî
kaydolunup diğer ilmühaberleri verilmekle ber-minvâl-i muharrer
senedat odasından dahi işbu ilmühaber verildi. 15 Şevval sene-
yi 1286

229
10

Maliye Nezaret-i Celilesinin Şura-yı Devlete havale


buyurulan bir kıta tezkiresi ilişikte Maliye Dairesinde okundu.
Mealinde İzmir sancağına tabi Çeşme kazasında yer alan
Ilıcaların şifası eskiden beri o havalice malum olduğu gibi birkaç
seneden beri her tarafça dahi şüyu bulmasıyla mevsiminde
Memalik-i Şâhânenin her cihetinden ve Yunanistan'dan pek çok
hastalık sahipleri gelmekte ise de orada beş on odadan başka
sığınacak mahal olmayıp işbu Ilıcaların sahil cihetinde mîrîye ait
bazı arazi ile denizden bir miktar mahal satıldığı halde iştirasına
hayli rağbet görülerek az vakit içinde pekçok binalar yapılacağı
anlaşılmış ve bu cihetle mezkur arazinin üçer beşeryüz ve biner
ikişer bin arşınlık kıtalara bölünerek müzayede ile taliplerine
tefvizi derdest bulunmuş ise de bu yerlerin önlerine tesadüf eden
denizden münasip miktar mahallin dahi beraber verilmedikçe
revaç buldurulamayacağından harita ve defteri ve ele geçecek
akçenin sarf mahalli arzolunmak üzere deniz mahallerinden
satılması iktiza edecek yerin yasal şartlara uyarak müzayede ile
satışı için izin verilmesi Aydın vilayetinden inha olunmuş ve
arazi-yi kanunname-yi hümayunun yüzotuzikinci maddesi
hükmünce bir mahallin imlası izn-i sultanîye mütevakkıf ve
dolduran kimse ol mahalle malik olarak bir kimse sultanın izni
olmadan denizden bir mahalli doldurur ise orası canib-i
beytülmüla ait olup bedel-i misli ile o kimseye ve istinkaf
eylediği takdirde müzayede ile talibine satılacağı lazımeden
bulunmuş olduğu beyanıyla icabının icrası için izin alınmıştır.
Senedat müdürü Saadetlü Tevfik Efendi ile Defterhane-yi Âmire
Kesedarı İzzetlü Penah efendi daireye celb ile birlikte müzakere
edildiğinde mezkur mahal arazi-i emiriyyeden olmakla inha
yoluyla önlerine rastlayan deniz mahalleriyle beraber zuhur
edecek taliplerine satışında oranın mamuriyet husulüyle beraber
Hazine-yi celile ve Evkaf-ı hümayunca fevayid ve muhsinatı
mucip olacağı anlaşıldığı gibi istihkamatça ve limanca dahi
herhangi bir sakınca ve mazarrat olmayacağı âzadan ferik
saadetlü Mehmed Paşa hazretleri taraflarından tahkik kılınmış
olmasıyla tervic-i işar duruma uygun göründüğünden zikrolunan
arazi önlerine rastlayan deniz mahallerinin tensib ve irade
buyurulduğu halde Dersaadet'te yer alan Dârüşşafaka'ya
vakfedilerek oradan senedi alınmadıkça herhangi bir bina inşa
olunmamak üzere kanuni şartlara uyarak parça parça müzayede

230
ile zuhur edecek taliplerine emsali misilli bi'l-icareteyn satışıyla
mezkur vakıftan gerekli senetlerin tanzim ve ita olunması ve
satılacak mahallerin dahi haritasıyla defterinin tanzimiyle beraber
hasıl olacak akçenin harcama yerinin beyan edilmesi hususunun
emirname-yi sâmî-yi âsafaneleriyle anılan vilayete bildirilmesi ve
hazine-yi celile ve evkaf-ı hümayunca gereken işlemlerin ifası
maddesinin dahi anılan nezarete havalesi tezekkür kılındı ise de
olbabda emrüferman hazret-i men lühü'l-emrindir.
13 Şaban 288, 16 Teşrin-i evvel 287

231
11

İstanbul vilayetinin 27 Temmuz 337 tarih ve 908-2813


numaralı tezkiresi suretidir.
18 Temmuz 337 tarih ve 44 numaralı tezkire-yi aliyyeleri
cevabıdır.

Nizamnameleri irade-yi seniyye ile tasdikli bulunan


cemiyetlerin belirli günlerde umuma mahsus mahallerde ve
vesait-i nakliye içinde kutu dolaştırmak suretiyle yardım
toplayabilecekleri özel nizamnamenin ikinci maddesinde
muharrer bulunmuş ve nizamnamesi irade-yi seniyye ile tasdik
edilmiş olan Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin de bahsedilen
maddeden zikrolunan günlerde kutu dolaştırmak suretiyle yardım
toplaması caiz bulunduğu önceden alınan izin üzerine Dahiliye
Nezaret-i celilesinden bildirilmiş olduğundan geçen sene kurban
bayramının birinci günü yardım toplanması vilayet makamınca
tensip edilmiş bulunduğu gibi işar-ı aliyyeleri vechile bu sene de
kurban bayramının birinci günü cemiyet-i aliyyelerince
Dârüşşafaka namına kutu dolaştırmak suretiyle yardım
toplanması münasip görülerek muamelelerin murakabesi için
Vilayet Mektubi Kaleminden Hüsnü Efendi tayin kılınmış ve icap
edenlere de gerekli bilgiler verilmiş olduğundan muamelelerin
yardım toplama nizamnamesi maddeleri ve hükümlerine uyarak
icrası ve yardım toplamaya ilişkin muamelelerin murakabesi ve
teftişi özel nizamnamenin muktezasından bulunduğundan
murakabeye memur edilen Hüsnü Efendi'ye Vilayet İdare Meclisi
kararı mucibince beş lira ücret verilmesi temenni olunur.

232
12

8 Kânun-i evvel 926 tarih ve 4453 numaralı kararname


suretidir.

İstanbul'da Sultan Selim'e giden yol üzerinde Şeyhülislâm


Zekeriya ve mahdumu Yahya Efendilerin yanmış medreseleri ve
Çarşamba Caddesinde birbirine bitişik Kazasker Ahmed Efendi
ve Çukur Müftüzâde Medresesi ve Lokmacı Sokağının başında
harap Debbağ Medresesi ve kısmen yanık Benlizâde Vakfından
mektep ve sebil ile bunun köşesinde bulunan talebe ve
müstahdemlerin namaz kılmaları için lüzumu olan ve mesaha-yı
sathiyeleri sureti merbut haritada gösterilen medrese arsalarıyla
Sivasî Abdülmecid Efendi Mesçit ve müştemilatı arsasının Evkaf
Bütçe Kanunu mucibince Dârüşşafaka'ya terk ve tahsisi Evkaf
Müdüriyet-i Umumiyesinin 19 Teşrin-i evvel 926 tarih ve 123
numarada tezkiresiyle vukubulan teklifi üzerine icra vekilleri
heyetinin 8 Kânun-i evvel 926 tarihli toplantısında tasvib ve
kabul olunmuştur.

233
13

Dârüşşafaka'nın Islah-ı İdaresine Müteallik 9 Nisan 1322


Tarihli
Meclis-i Mahsus-i Vükela Mazbatasının Suretidir.

Dârüşşafaka'nın idaresinin ıslahıyla irade ile kaydolunan


çocuklar ile beraber mektebin asli nizamnamesi mucibince
kimsesiz ve yoksul çocuklardan ibaret olmak üzere mevcudu
dörtyüze tenzil edilinceye kadar talebe alınmaması ve mevcut
talebenin miktarı muayyen hadde indikten sonra çıkacak talebe
yerine özel komisyon marifetiyle aynı miktarda öğrenci kabul ve
mektep programına ziraat ve sanat dersleri ile ile beraber kitab-ı
tabiiyesinden husule gelecek akçenin de mektebin gelirlerine
eklenmesi ve şu halde mektepte kalacak talebenin asli nizamı
vechile dörtyüz yoksula maksur olacağından matlub-i âli
dairesinde idare ve iaşe işlerine itina olunması, giyim, yakacak ve
sair levazımatça noksanın ikmal edilmesi için Girit ianesinden
vilayetlerde bekaya bulunan meblağlardan şimdilik bin lira celb
ile tediye olunmak üzere bin liranın avans suretiyle tedarik
kılınması izin alınarak şerefsâdır olan irade-yi seniyye-yi
mülûkâne iktiza-yı âlisinden olup ancat Dârüşşafaka'nın
üçyüzyirmibir senesi bütçesi mucibince sarfiyat icrasına iznini
içermediğinden ve bugün mektepte mevcut olan yediyüzü aşkın
talebenin dörtyüze ininceye kadar idaresi için geçmişte olduğu
gibi Maarif veznesinden yardım yapılması hakkındaki lüzum baki
olduğundan bahisle mezkur sene bütçesine uyularak sarfiyat
icrasına ve mektebin giyim, yakacak vesair levazımı mezkur
bütçede dahil olmak hasebiyle Girit ianesinden sarfı lazım gelen
mezkur bin liranın mektebe mahsus yatak ve karyola takımlarıyla
bazı tesis levazımının tedarikine karşılık tutulması lüzumuna dair
Maarif Nezaretinden varit olan mazbata ve bütçe üzerine Şura-yı
Devlet Maliye Dairesinden kaleme alınan mazbata aramızda
okunurken Dârüşşafaka'nın yukarıda beyan edilen üçyüzyirmibir
senesi bütçesine nazaran masraflarının miktarı bir milyon elli üç
bin kuruş otuziki paradan ibaret olduğu ve muvazene ile fazla
görülen beşyüzdoksanüçbin ikiyüzkırkdört kuruş sekiz paranın
Maarif Nezareti veznesinden itası sureti şimdilik kabil ve bununla
birlikte mezkur mazbatada gösterildiği gibi talebe mevcudunun
miktarca tenzil edilmesi için velisi bulunan öğrencilerin diğer
mekteplere nakli sureti dahi mümkün olmadığından bugün

234
mektepte mevcut olan yediyüzü aşkın talebenin adedi nizamname
mucibince dörtyüze ininceye kadar Maarif veznesinden yardım
icrasıyla idare-yi maslahata çalışılması zaruri görünmüş olmakla
şimdilik mezkur bütçe mucibince sarfiyat icrası ve şu kadar ki
Aydın vilayeti Zebhiye Rüsumu Girit muhacirlerinin masraflarına
karşılık tutulmuş ise de hasılatı muhacirlerin iskan masraflarına
karşılık olmak üzere son zamanlarda devletçe piyango vaz' ve
ihdas olunduğu cihetle yukarıda belirtilen zebhiye rüsumundan
elde edilecek meblağın mezkur bütçede görülen açığa kısmen
karşılık olmak üzere gerekli işlemin yapılması ve mezkur
mektebin yatak ve karyola takımlarıyla bazı tesis levazımının
bildirildiği gibi bu akçeden tesviyesi ve mezkur mazbatanın
cümle-yi münderecatından olduğu üzere mezkur mektep
müdavimleri Telgraf ve Rüsumat idarelerinde istihdam
olunmakta olmasına ve telgraf fenninin tahsili için başka
müessese bulunmamasına dayanarak oraya ziraat ve sanayi
derslerinden ziyade telgraf fennine ve gümrük muamelelerine
dair dersler ilavesiyle mer'î ve cari olan program vechile tahsile
devam ettirilmesi ve Dârüşşafaka Hazret-i Şehinşahî'ninyüksek
sayelerinde esasen ebeveyni olmayan düşkün çocukların ve
yetimlerin meccanen tedris ve talimi için tesis olunmuş olduğu
halde alınan bilgilere göre mevcut talebe arasında ebeveyni
bulunanlar olup onların nizamen kayıtlarının silinmesi gerekirse
de bu öğrencilerin her nasılsa evvelce kabul olunmuş ve bir
zamandan beri tahsil etmekte bulunmuş oldukları cihetle
tahsillerini tamamlayıncaya kadar devamlarına müsaade olunup
ancak bu gruptakilerden münasip miktarda ücret alınması
muvafık olacağından özel komisyon marifetiyle tahkikat
yapılarak zenginlerden ebeveyni olan talebeden yıllık onbeşer lira
ücret alınması hususlarının anılan nezarete tebliği tezekkür ve
mezkur mazbata ve bütçe ilişikte arz ve takdim kılınmakla ol
babda ve katıbe-yi ahvalde emrüferman hazret-i
veliyyülemrindir.

235
14

Cemiyet-i Tedrisiyye'nin İhya edilerek Teşekkülünde ve


İdare Meclisinin İlk celesesinde Riyasete Seçilen Said
Paşa'nın Hazırûna Hitaben ve İrticalen İrad Ettiği Nutkun
Suretidir.

Dârüşşafaka milli müesseselerin birincisi olmakla nakil ve


tekaddümü haizdir. Bu eser eski sadrazam Esad Paşa ile Yusuf
Paşa'nın ve daha sonraları Rıza ve Nazif Paşaların himmetlerinin
mahsulüdür. Şimdi bu zatlar ebedî alemden vatan sahasına
memnuniyet nazarıyla bakıyorlar. Er geç biz de onlara iltihak
edeceğiz. Bu geçip gidenlerin namlarını bu toplantıda rahmetle
tezekkür edelim ve bizler de mümkün olduğu kadar onların
eserlerine iktiza ile bu Cemiyet,i Tedrisiyye'nin himayesi altında
bulunan Dârüşşafaka'nın genişletilmesine ve tekamülüne
çalışalım. Tesisinden sonra ben de arasıra mektebe gelirdim. Son
ziyaretim 1300 tarihinde 42 vaki olmuştur. O tarihten şimdiye
kadar ziyaretlerime mani olan çeşitli engeller vardı. Yirmialtı
sene sonra şurada arz ve isbat-ı vücud etmeye bu acizi muvaffak
eden nail olduğumuz hürriyettir. Onun için "Yaşasın hürriyet!"
demeliyiz. "İnsanlar için bir dereceye kadar gıda ve libas kafidir"
diyenler olmuştur. İnsanların hakiki ve manevi hayatı için en
evvel lazım olan şey bence hürriyettir. Meşru hürriyetten istifade
ederek mensup olduğumuz milletin maarifinin genişletilmesi ki
asrımızın büyük ihtiyaçlarındandır, ona muvaffak olmamızı
Cenabı Hak'tan temenni ederim. Bu has emelde za-ı âlilerinin de
müttahid olduklarına şüphe etmem. Malum-i âlileridir ki
Mektebin kuruluşunun başlarında riyaziyata ve lisana pek ziyade
itina olunmuş idi. Vakıa bu ikisi de itina olunacak şeylerdendir.

42Said Paşa 1300 tarihinde Dârüşşafaka'ya gelmişti. Son sınıf


talebesinden Mehmed Ali Efendi'nin umum talebe muvacehesinde irad
eylediği hitabeye cevaben:
"Geldiğim için göstermiş olduğunuz sevinçten dolayı memnuniyetimi
beyan eylerim. Öteden beri mektebinizin şöhretini işitmekte
olduğumdan günümüzdeki terakkilerinizi görmek arzusunda
bulunurdum. Bu kere günlük işlerden boş bir vakit bularak geldim. Bu
dünyada tahsil etmek her fert için elzem ve edeb kazanmanın ise tahsil
ve ağırlığına olan derece-yi tealluku herkesçe bilinmektedir..."
mukaddimesiyle yarım saat kadar talebeyi ilim ve marifet tahsiline ve
memleket ve millete hizmete teşvik edecek nasihatlerde bulunmuştur.

236
Riyaziyat fikri sağlam muhakemelere alıştırır. Lisan da
medeniyetin tek bir cisim haline koymakta olduğu muhtelif
milletler arasındaki münasebetleri sürdürür ve ıslah eder. Demin
teşkiline karar verdiğimiz encümenlerden biri ki mektebin
terakkilerini düşünecektir, bu iki noktayı nazar-ı dikkate alır
zannındayım. Zât-ı âlileriyle müşerref olduğuma arz-ı teşekkür
ederim.

237
15

Hamiyet ve İrfan Erbabı Tarafından Dârüşşafaka Namına


Telif ve Tercüme Olunan Kitaplardan Bir Kısmıdır:

Nev-îcad Elifba
Sagîr Hikâyât-ı Müntehabe
Kebir Hikâyât-ı Müntehabe ( 6 türlü hat ile)
Esmâ-i Türkiyye
Ünsü'l-Lugât
Şurût-i Salât
İlm-i hâl-i sagîr
İlm-i hâl-i kebir
Sarf-ı Türkî
Mümârese-yi fârisiyye
Zübdetü'l-beyân
Emsile-yi Cedîde
Tekmiletü'l-binâ
Telhîsü'n-nahv
Tatbikat-ı Arabiyye
Sarf-ı Fârisî
Talim-i Fârisî
Destûrçe-yi Kavâid-i Fârisî
Nasihatü'l-hükema
Berg-i sebz
Gülistan-ı Habîb
Gülistan-ı İskender
Numûne-yi İnşa
Mikyâsü'l-lisân Kıstâsü'l-beyhan
Usûl-i Fıkıhdan Menâr Tercümesi
Akâidü'l-islâm
A'mâl-i hamse "Hesâb"
Muhtasar Kavâid-i İlm-i Hesâb
Mufassal Hesâb
Muamelât-ı Hesâb
Muhtasar Cebir
Mükemmel Cebir
Mukaddemat-ı Hendese
Hendese-yi Hattiyye
Hendese-yi Sathiyye
Hendese-yi Mücesseme

238
Müsellesat-ı Müsteviyye
Müsellesat-ı Küreviyye
Münhaniyat-ı Müstamele
Kozmografya
Mülahhas Coğrafya "Mübtediye Mahsus"
Coğrafya-yı Umumi
Coğrafya-yı Hususiden Avrupa Kıtası, Amerika
Coğrafya-yı Hususiden Okyanusya ve Asya
Mufassal Coğrafya-yı Osmanî
Memâlik-i Osmaniye Ziraat Coğrafyası
Kıtaât-ı hamsenin Boyalı Atlası
Tarih-i tabiî
Muhtasar Tarih-i tabiî
Mevâlîd-i selâse
Teşrih
Rehber-i hitân
Hikmet-i tabiiye "Birinci sene"
Hikmet-i tabiiye "İkinci sene"
Hikmet-i tabiiye "Üçüncü sene"
Kimya "Birince sene"
Kimya "İkinci sene"
Makine "Cild-i evvel"
Makine "Cild-i sâni"

[1307 tarihine kadar tabedilmiş olan eserlerdir. O tarihten


evvel tab olunup da nüshaları kalmamış olanlarla o tarihten sonra
tab olunanlar listeye dahil değildir.]

239
16

HASİB BEY'İN TESİSNAMESİ

İşbu 1927 senesi Mayıs ayının yirmidördüncü günü Galata'da


Voyvoda Caddesinde özel dairesinde vazife yapan Beyoğlu
Üçüncü Kâtib-i adli Servet Yesari Bey nezdine gelen Avukat
Yusuf Hafid Bey tarafından vaki olan talep ve müracaata ve adı
geçen kâtib-i adlin meşru mazeretleri cihetiyle kendilerinden ahz
ü telakki eylediğim emir ve selahiyete binaen belirtilen günde
Şişli'de Bulgar Çarşısı'nda Kağıthane Caddesinde 106 numaralı
haneye binniyâbe azimet eden ben aşağıda imzası olan mezkur
daire başkâtibi Mehmed Cemil Bey ve şahıs ve hüviyetleri kanuni
ve nizami ehliyeti haiz hazır bi'l-meclis İstanbul'da Binbirdirek'te
Uzun Şücaüddin Mahallesinde Peykhane Caddesinde 28 numaralı
hanede mukim Şirket-i Hayriye Teftiş heyeti reisi ve memurin
müdürü Mehmed İzzet Bey bih Mustafa Nuri Bey ve Üsküdar'da
Sultan Tepesi'nde Büyük Yokuş'ta sekiz numaralı hanede mukim
Şirket-i Hayriye müfettişlerinden Ahmed Nedim Bey bin
Mehmed Şükrü nam-ı maruf ve şahitlerin tarif ve şehadetleriyle
taayyün edip şuuru yerinde ve hukuki ehliyeti haiz bulunan
Şişli'de yukarıda zikredilen 106 numaralı hanede mukim ve
mübrez nüfus tezkiresinde 10 Muharrem 1269 tarihinde
İUstanbul'da doğduğu yazılı fotoğrafı yukarıya yapıştırılmış
Tahran eski büyükelçisi Hüseyin Hasib Beyefendi bin Bedestanî
müteveffa Mustafa Reşid Efendi takrir edecekleri vechile bir kıta
resmî tesis senedinin tanzim ve tasdikini taleb ve dermeyan
eylemesi üzerine kendilerine münasebetleri ve şehadete mani bir
halleri olmadığı yapılan tahkikattan anlaşılan ânifülİslâmî şahitler
mahzarlarında keyfiyet kendisinden sorularak adı geçen Hüseyin
Hasib Beyefendi aşağıda olduğu gibi takrir-i kelamla [Malik
olduğum ve numaraları merbut ve imzalı listede yazılı (757)
Yediyüzelliyedi adet tam hisse senetleriyle (172) yüzyetmişiki
adet temettü hisse senetleri ki toplam 929 adet Şirket-i Hayriye
hisse senedini aşağıdaki şartlar dairesinde İstanbul'da Sultan
Selim'de Çarşamba Caddesinde yer alan Dârüşşafaka Mektebi
namına tesis suretiyle tahsis ve meccanen ferağ eyledim. Şöyle
ki:
Madde 1- Mezkur senetlerin menfaatleri vefat edeceğim
zamana kadar bana ait olacaktır.

240
Madde 2- Ölümümden sonra mezkur senetler menfaatleri ile
Dârüşşafaka Mektebi'nin son sınıfından şehadetname birinci ve
ikinci olarak neşet edecek iki efendiden hangisinin Fransızcası
kuvvetli ise o efendi elektrik mühendisliği ve mimarlık ve her
nevi mühendisliğe ait ulum ve fünûnu Avrupa'da tahsil ve ikmal
etmek için Fransa, Belçika ve İsviçre'ye gönderilerek kendisinin
oradaki masrafları temin olunacaktır.
Madde 3- Tesis uzuvları, Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye
idare meclisi heyeti ile küçük hemşirem merhume Fatma
Hanım'ın damadı olup Maliye memurlarından bugün İstanbul
defterdar vekili bulunan Remzi Bey olacaktır. Adı geçen Remzi
Bey'in vefatından sonra tesis uzvu olarak yalnız mezkur cemiyet
idare meclisi heyeti kalacaktır.
Madde 4- Mezkur senetler bugün emaneten mahfuz
bulunduğu Şirket-i Hayriye idaresinde hîn-i vefatıma kadar
eskiden olduğu gibi emaneten mahfuz kalacaktır. Mezkur
senetler ölümümden sonra Şirket-i Hayriye tarafından tesis uzvu
olarak tayin eylediğim Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye idare
meclisi heyetine ita ve teslim olunacaktır.
Madde 5- İleride Şirket-i Hayriye'nin müddetinin hitamında
yahut başka şekillerde tasfiye edilmesi veya fesholunması halinde
tesis eylediğim mezkur hisse senetlerine mukabil alınacak olan
menbalar vesaire her neden ibaret olursa olsun tesis uzuvları
tarafından ikinci maddeye uyularak idare edilecektir.
diye rızası ile beyan ve ikrarda bulunması üzerine mecliste
hazır olup fotoğrafı yukarıya yapıştırılmış ve ibraz edilmiş nüfus
tezkiresinde 1298 tarihinde İstanbulda doğduğu yazılı mezkur
şirket hisse senetleri memuru olup işbu tesis senedini şirket
namına imzaya mezun kılınan Mahmud Aziz Bey bin Fehmi Bey
dahi şirket namına tesis-i vâkiye muvafakat eylediğini beyan
ettiği gibi aynı şekilde mecliste bulunan ve şahıs ve hüviyeti
yukarıda bildirilen şahitler muvacehesinde taayyün edip şuuru
yerinde ve hukuki ve kanuni ehliyeti bulunan ve nüfus
tezkiresinin halen ibrazı kabil olamadığını söyleyen fotoğrafı
yukarıda yapıştırılmış olan Hüseyin Hasib Beyefendinin zevceleri
Hayriye Hanımefendi binti Hüseyin Hâki Bey dahi [Zevc-i
muhteremim Hüseyin Hasib Beyefendi tarafından Dârüşşafaka
Mektebi lehine yapılan işbu tesise muvafakat ve kanunen haiz
bulunduğum itiraz hakkımı iskat eyledim] diye ikrarda bulunarak
işbu resmî tesis senedi bir nüsha olarak mahallinde tanzim ve
alenen ve cehren kıraat ve meali takrir ve tefhim ve

241
münderecatının talep ve ikrar-ı vâkıa mutabık olduğu hazırûn
tarafından ikrar ve tasdik olunduktan sonra altı cümlemiz
tarafından toplu olarak imzalanıp mühürlendi.
24 Mayıs 1927
(Resmî mühür)
Beyoğlu Kâtib-i adli Servet Yesari

İmza İmza İmza


İmza İmza
Nedim Mehmed İzzet Hayriye Mahmud
Hüseyin Hasib

Naib-i mesul Mehmed Servet


Cemil

ŞİRKET-İ HAYRİYE İDARE MECLİSİNİN 18


TEMMUZ 927 TARİHLİ
VE 35 NUMARALI KARARI SURETİDİR

Şirketimiz hissedarlarından Hüseyin Hasib Beyfendinin


uhdesinde bulunan dokuzyüzyirmidokuz adet Şirket-i Hayriye
hisse senedini bazı şartlar altında Dârüşşafaka namına meccanen
ferağ eylediği ve cümle-yi şeraitten olmak üzere mezkur
hisselerin menfaatleri hayatta bulundukça kendilerine ait olup
ölümünden sonra Dârüşşafaka'ya aidiyeti Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyece taahhüt ve kabul edildiği cihetle ona göre şirketimizce
muamele-yi mukteziyenin ifası mezur cemiyet reis vekilinden
varid olan tezkirede işar ve bu babdaki tesis senedinin usul-i
mahsusasına tevfiken tanzim kılındığı ve şirketimizce tescili
muvafık olacağı hukuk müşavirimizin müzekkiresinde beyan
edilmiş olduğuna dair genel müdürlüğün takriri ile müteferri
evrakı mütalaa edilerek tasdik-i keyfiyet olunmuştur.

242
BİRİNCİ LAHİKA

DÂRÜŞŞAFAKA'NIN İLK KURUCULARI

Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye üyelerinin, özellikle ilk


kurucuların hal tercümeleriyle tarihçeyi tezyin etmeyi arzu
ederdik. Evvela hepsinin mufassal haltercümelerine ulaşamamak
gibi mühim bir mani, ikincisi tarihçe için çizilen hudut ve gayeyi
aşmak gibi bir düşünce bu arzumuzun is'afına mani teşkil
etmiştir.
Ancak fakir çocuklarını ve esnaf çıraklarını okutmak fikri
Cemiyet-i Tedrisiyye'yi ve Cemiyet-i Tedrisiyye, Dârüşşafaka'yı
vücuda getirmiş ve bu fikir ise başta belirtildiği gibi önce Yusuf,
Tevfik ve Muhtar Beylere gelmiş olduğundan yalnız bu üç zatın,
bu ilk müteşebbis ve kurucuların mufassal biyografilerini
tarihçede bulundurmakla yetindik.

243
YUSUF ZİYA PAŞA

İstanbulda halk mefhumunun kıymet ve ehemmiyetini


herkesten evvel ilim ve irfanıyla idrake ve memleketimizde
Dârüşşafaka gibi bir irfan müessesesi tesisine muvaffak olan
Maliye eski nazırı merhum Yusuf Ziya Paşa'dır.
Adı geçen hatırası her zaman ihya ve tebcile seza ilim ve irfan
hizmetkârlarından bulunduğu cihetle resmi ve hususi hayatına
dair biraz malumat verilmek istenilmiştir.
Yusuf Ziya Paşa gümrük memurlarından müteveffa Mehmed
Akif Efendi'ninoğludur. 1242 hicrî tarihinde Aksaray'da Sofular
Mahallesinde doğmuş ve özel öğretmenlerden riyazî ve tabiî
bilimler tahsil etmiştir. Muhasip ve riyazî ilimlere müntesip idi.
1258'de 17 yaşında olduğu halde Mesarifat Hazinesi
Kalemine mülazemetle Daire-yi Askeriyeye girdi ve bir sene
sonra 20 kuruş maaşa nail olup 1269'da hadis olan Rusya
muharebesinde 3000 kuruş maaş ve seferî bir süvari tayinatı ile
Batum Ordu-yi hümayunu mümeyyizliğine memur olarak dokuz
on ay kadar orada istihdam ve rütbe-yi râbia ile taltif edilmişti.
Muharebe bitiminde tekrar mezkur muhasebeye döndü ve
peyderpey mertebeleri geride bırakarak 1280 senesinde 2500
kuruş maaş ile Bâb-ı seraskerî ruznamçeci birinci
mümeyyizliğine ve 1281'de ruznamçeciliğine terfi ve bu
memuriyette iken uhdesine rütbe-yi sâniye tevcih olunmuştur.
Zikrolunan tarihlerde gerek rütbe ve ünvan tevcihine ve gerek
memuriyet terakkiyatında ehliyet ve kıdeme büyük bir
ehemmiyet verilir ve bir memuriyet için ekseriyetle ehil ve layıkı
tefrik ve intihab olunurdu.
Yusuf Ziya Bey bihakkın ilim ve irfan ve ehliyeti cihetiyle
terakkiye mazhar olmuş kişilerdendir.
Adı geçen bazı vakalardan ilham alarak resmi görevleri
dışında halkın ilimlerin ilk öğrenilmesi gereken kısımlarını tahsil
etmesi hususunu da kendisine bir prensip ve vatan vazifesi
sayarak bu uğurda geceli gündüzlü çalışmıştır. Daire-yi askeriyye
ruznamçecisi bulunduğu sıradaydı ki mücerred halkı okutmak
emeliyle İslâm ve insanlık alemine unutulmaz hizmetler ifasına
muvaffak olmuş ve hâlâ bu hizmette devam etmekte bulunmuş
olan Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin teşkiline ve cemiyetin
himmetiyle de başta kendisi olduğu halde evvela Simkeşhane'de
Çırak Mektebinin ve bilahare Sultan Selim civarında
Dârüşşafaka'nın tesisine teşebbüs eylemişlerdir. Cemiyet-i

244
Tedrisiyye-yi İslâmiyye'nin teşkili ve Dârüşşafaka'nın tesisi
memleketimizin sosyal hayatında ve irfan aleminde mühim bir
âmil olduklarından bu bahiste sözün biraz uzatılması zorunludur.
Yusuf Bey Aksaray'da Sofular Mahallesinde ikamet eder ve
her gün Daire-yi Askeriye'ye gelip giderken Büyük Çarşı'nın
açılmasını bekleyen birçok esnaf çıraklarıyla kalfa ve sairenin
Çarşı kapılarında, sokak köşelerinde, şurada burada öbek öbek
toplanarak beyhude vakit geçirdiklerini görür, müteessir olurmuş.
O tarihlerde komşuları bulunan merhum Gazi Ahmed Muhtar
Paşa ve daha sair bazı zevat ile geceleri hanesinde birleşerek bu
zavallıları hiç olmazsa Çarşı açılıncaya kadar olsun biraz okutup
yazdırmak ve hesap ve hendese vesaire gibi ilimlerin
mukaddematından haberdar etmek gayesini fiile getirmek üzere
birkaç zat ile birlikte 1281 tarihinde Cemiyet-i Tedrisiyye-yi
İslâmiyye namıyla bir cemiyet-i hayriyye-yi ilmiyye teşkil
etmiştir.
Bu cemiyetin ilk teşkilatındaki âzası başta Yusuf Ziya Bey
olduğu halde Ahmed Muhtar Bey, Vidinli Tevfik Bey, Ali Naki
Efendi ve daha sair bazı hamiyetli kimselerdir.
Öyle denebilir ki İstanbul'da halk denilen toplumdan özellikle
mektep sıralarında dinî ve içtimai zaruriyetleri tahsile imkan
bulamayan kimselerin velev cüzî olsun okuyup yazmakla beraber
zamanın ihtiyacına göre bir miktar da ilimlerin
mukaddematından haberdar edilmesi işinde hamiyet ve insanlık
sarfedilmesi hislerinin sevkiyle vaki olan şu himmet, Türk irfan
tarihinde altın kalemle yazılacak hususlardandır.
Bu cemiyet kuruluş başlangıcında esbab ve vesait bakımından
pek de kuvvetli görülmediğinden emsali ilmî tesislere nazaran
devamı bile ümit olunmamış iken gösterdiği eserler ve neticeler
umulanın üstünde gerçekleşmiş ve herkesi hayrette bırakmıştır.
Yusuf Bey zikrolunan tarihte resmî rütbesi küçük olduğu
halde cemiyetin faal bir uzvu ve en müteşebbis bir âmili idi.
Tecrübe kabilinden olarak Simkeşhane sebili üstündeki
(İmetullah Kadın Vakfından bulunan Teş Mektebi Maarif
Nezaretinden tesellüm ederek bin güçlükle tamir ettirmiştir.
Vidinli Tevfik Paşa merhumdan işitildiğine göre tamir
esnasında mektebi badana eden ihtiyar ve gülünç sözler eden bir
ermeni nakkaş burada ne yapabileceğini Paşa merhumdan sual
etmiş. Paşa da cevaben:

245
"Çarşıdaki esnaf çıraklarıyla halkı okutacağız!" demesiyle
nakkaş bir taraftan fırça sürmeye devam ile beraber "Anladım
ama geç kalmışsınız!" demiştir.
Anılanın bu sözü o zamanlar cemiyet erkanı için pek etkili bir
ihtar yerine geçmiştir.
Bu mektebi Yusuf Bey ile beraber cemiyetten bilfiil hizmette
bulunan birkaç zat idare etmiş ve ders saatleri kimsenin işine
mani olmayacak surette düzenlendiğinden az zaman zarfında
büyük bir rağbet kazanmıştır. Elde bulunan vesikalara göre 81,
82 senelerinde 1629 talebe derse başlamış ve 723'ü dersi
tamamlamıştır. 83 senesinde de 700 talebe derse başlamış ve
437'si ikmal etmiştir ki 82 senesinde kolera belası münasebetiyle
iki ay kadar dersler tatil edildiğinden yalnız sekiz ay ders
okunabilmiş olmasına rağmen yine büyük bir muvaffakiyet
demektir.
Yusuf Bey bu küçücük dershanenin terakkileri uğrunda gerek
malca gerek bedenen fedakarlıktan bir an geri kalmamış ve çırak
mektebinde bizzat defter usulü ve hesap da okutmuştur.
O tarihlerde ondalık sisteme tamamıyla vakıf kişiler sayılı
olmakla beraber öğretmekte de kıskançlık hakimdi. Yusuf Bey bu
usulü umuma ilk defa tamim edenlerden biridir.
Simkeşhanede yapılan bu tedrisattan umulanın üstünde rağbet
ve netice alındığından bu hayırlı işi daha mazbut ve muntazam
bir şekle ifrağ etmek emeliyle Dârüşşafaka'nın tesisine teşebbüs
edilmiş ve mektebin Sultan Selim'de tesisi, arsanın alınması,
inşaatının takibi ve sonuçlandırılması hususlarında Yusuf Bey'in
özel çabası görülmüştür.
Dârüşşafaka'nın inşaatının bitimini müteakip geometri araç
gereçleriyle öğretim malzemelerinin büyük bir kısmı hep Yusuf
Bey tarafından ödenmiştir. Hülasa bu irfan müessesesinin kapısı,
duvarı Yusuf Bey'e şükran borçludur.
Yusuf Bey'in resmî hayatı takip edildiğinde şu sonuçlara
ulaşılır: 1284'de rütbe-yi ûla sınıf-ı sânisi ve 7500 kuruş maaş ve
tayinat-ı mahsusa ile Seraskerlik makamı müsteşarlığına ve
anılan sene içinde 15 000 kuruş maaş ve Divan-ı muhasebat
riyasetinin eklenmesiyle Maliye müsteşarlığına ve yine o sene
içinde 75 000 kuruş maaş ve tayinat-i mahsusa ile Maliye
Nezaretine tayin edilmiş ve bu nezarette birinci mecidî almıştır.
Yine aynı sene zarfında 30 000 kuruş maaşla Rüsumat
Emanetine ve 1289 tarihinde 15 000 kuruş maaşla Şura-yı Devlet
âzalığına ve bilahare Nafıa Meclisi riyasetine, müteakiben aynı

246
miktar maaş ile Orman ve Madenler Nezaretine ve 1290
senesinde 50 000 kuruş maaş ile Maliye Nezaretine tahvil-i
memuriyet etmiş ve birinci rütbeden Osmanlı nişanı ile Vezirlik
ve müşirlik rütbesine nail olmuştur. 1292 senesinde 15 000 kuruş
maaş ile Defter-i Hakanî nezaretine ve oradan 39 000 kuruş
maaşla yine Maliye nezaretine dönmüştür. Bu tarihte kavâim-i
nakdiye (kağıt para) ihracı adı geçenin zamanına tesadüf eder.
Hikaye olunduğuna göre adı geçen, Sultan Aziz merhumun
hal'i günü kayıkla Beylerbeyi'nden Çırağan'a geçmiş, orada
peynir ekmek gibi basit bir şey ile kahvaltı etmekte bulunan
Hüseyin Avni Paşa'ya rastlamıştır. Yusuf Paşa Hüseyin Avni
Paşa'yı gördüğü gibi ilk söz olarak rüyanın gerçekleşmiş
olduğundan bahsetmiştir.
Hüseyin Avni Paşa cevaben "Çıktı ama alt tarafı gelmedi"
diyerek kendi hakkında Sultan Aziz merhumun ifadesini telmih
etmek istemiştir.
Çerkes Hasan Vakası üzerine erbab-ı dikkatten bazıları
Hüseyin Avni Paşa'nın katlini işaret ederek "Rüyanın alt tarafı da
şimdi çıktı" demişlerdir.
Mevzu-i bahis rüyanın esası şudur: Sultan Aziz hal'
vakasından birkaç gün evvel bir rüya görmüş ve bunu Hüseyin
Avni Paşa'ya söylemiştir. Demişler ki sarayımın etrafını askerle
kuşatmışlar. Sonra serasker paşayı da öldürmüşler. Hüseyin Avni
Paşa rüyayı meclis-i vükelada bazı dostlarına söylemiş ve "Sultan
Aziz müzevir bir rüya söyledi. Maksadı bizi başından atmaktır"
demiştir. Hal' vakasının tacilinde bu rüyanın tesiri olduğuna
bazıları inanmaktadır.
Yine maksada dönelim: 1295 senesi Muharreminde Yusuf
Bey 20 000 kuruş maaşla Trabzon valiliğine ve 96 senesinde
istifa ederek aynı maaşla Erzurum ve Van cihetleri komiserliğine
ve 96 Muharreminde 15 000 kuruş maaşla yine Trabzon vilayeti
valiliğine memur edilmiştir. Memuriyetinin başlangıcından bu
tarihe kadar mazul kalmadığı cihetle resmî hayatı daima
faaliyetle geçmiştir.
Devr-i Hamidîde bazı garaz sahiplerinin tezvirleri ile güya
Sultan Aziz'in tahttan indirilmesi meselesine kendisinin alakadar
olduğu ileri sürülerek İstanbul'dan uzaklaştırılmış ve Trabzon'da
kalmasına sebebiyet verilmiştir. 1300 senesi Muharreminin 19
uncu günü Trabzon'da vefat eylemekle orada rahmet-i rahmana
tevdi kılınmıştır. Dârüşşafaka'ya aşırı sevgisinden dolayı

247
mektebin bahçesinde münasip bir yerde defnini emel edindiği
halde buna muvaffak olamamıştır.
Hülasa Yusuf Paşa resmî hayatı itibarıyla tetkik olunduğunda,
işini bilen, araştırmacı bir zat olup kendisine verilen her işte
yeterliliğini ve başarısını göstermiştir. Büyük bir yokluk içinde
Dârüşşafaka'nın tesisine muvaffakiyeti bunun canlı bir şahitidir.
Memleketin sosyal zaruriyetlerini takdir ederek halk arasında
maarifi yaygınlaştırma yolundaki meşkur hizmetleri
fevkaladeliklerle doludur. Dârüşşafakalılar mücerred manevi
babaları Yusuf Paşa'nın eserine teb'iyetle hâlâ Mısır Çarşısı'nın
Paçacılar Kapısı yakınındaki Taş Mektepte halkı okutmak
gayesiyle aynı yokluk içinde geceleri ders vermeye devam
etmektedirler.
Yusuf Paşa'nın bugünkü orta devre birinci sınıfların ihtiyacı
derecesinde malumatı havi bir hesap kitabı ile küçük bir cebir
risalesi basılmıştır. Hesap kitabı yakın zamanlara kadar bütün
mekteplerde okutularak Dârüşşafaka için de bir gelir oluştururdu.
Cebire dair olan kitabı cebirin ilk bilgilerinden bahseder ve
özel bir kıymeti haizdir.
Yusuf Paşa Dârüşşafaka'nın ihtiyacını temin için herkesten
ziyade yardımda bulunduğu gibi Trabzon'da bulunduğu müddet
zarfında kâime olarak her ay mektebe yüz lira gönderdiği rivayet
edilir.
[Muallimler Mecmuası, numara 24, Binbirdirek, 8 Teşrin-i
sânî 1340]

Mehmed İzzet

248
TEVFİK PAŞA

Tevfik Paşa ünlü Osmanlı matematikçilerindendir. Hicrî


tarihin 1248 senesinde Tuna sahilinde Vidin şehrinde doğmuştur.
Tevfik Paşa, Vidin'de İmamzâdeler namıyla maruf asilzâde bir
ailenin işlerini idare eden ve muhassılı olan Hasan Tahsin
Efendi'nin oğludur. Paşa'nın iptidai tahsili Vidin'dedir. Burada o
zamanlar âdet olduğu üzere ilk mektep tahsilini tamamladıktan
sonra rüşdiye tahsiline başlamış ve sarf, nahiv ve kitabet
dersleriyle hesâb ve hendesenin ilk bilgilerini öğrenmiş ve
nihayet 15 , 16 yaşlarında Dersaadet'te bulunan teyzesinin yanına
gelmek üzere Vidin'den ayrılmıştır. Dersaadet'te bir müddet
oturduktan sonra kendisinde resim yapmak merakı hasıl
olduğundan bunun nerede tahsil edileceğini bazı kimselerden
sorması üzerine bunlar da kendisine o zamanlar pek revnaklı olan
Mühendishane-yi Berrî-yi Hümayun'a müracaat etmesini tavsiye
eylemişlerdir. İşte bu tavsiye üzerine Tevfik Paşa kendi kendine
Hasköy'deki Mühendishane-yi Berri-yi Hümayun'a giderek yeni
açılmış olan resim sınıfına kaydolunmuştur. Bu satırların yazarı,
Paşa'nın musahabetine mazhar olduğundan aşağıdaki vakayı
aynen nakleder:
Bu resim dersi vaktiyle Avrupa'ya gönderilmiş olan Hüsnü
Yusuf Efendi tarafından veriliyordu ki hâlâ bu Hüsnü Yusuf
Efendi'nin yaptığı bir kıta resim mektebin kütüphanesinde
mahfuzdur. Hüsnü Yusuf Efendi'nin yanında on, onbeş kişi
varmış. Paşa da bunların yanlarına sokulmuş ve derse devama
başlamıştır. Birkaç ders sonra muallim efendinin "Menazır"
dersinde "Nokta-yı basardan çıkan hatt-ı şua'ın bir cismin
muhitine temas etmek üzere deveranından hasıl olan mahrutun
bir müstevi-yi şeffaf ile kat'ından hasıl olan mukatta'a bu cismin
menazırı tabir olunur" deyince Paşa bunun ne demek olduğunu
düşünmüş ve çünkü içinde "hatt,ı şua", "müstevi-yi şeffaf" gibi
fenni tabirleri layıkıyla idrak edemediğinden dersten bir şey
anlayamamış ve birkaç ders daha devam ettikten sonra
muallimine derdini açmıştır. Hüsnü Yusuf Efendi gayet yumuşak
yüzlü bir zat olduğu gibi fevkalade iyi huylu bir muallim
olduğundan Paşa'yı dinledikten sonra "Siz Öklides'in Kitabü'l-
usûl'ünü okudunuz mu?" diye sormuş ve Paşa da "Hayır"
cevabını verince kendisinin o zamanlar Mektep Harita nazırı
Emin Paşa'nın delaletiyle Maçka'da açılmış olan Mekteb-i
İdadi'ye devam eylemesini, sonra dersine gelmesini tavsiye

249
etmiştir. İşte mualliminin bu tavsiyesi üzerinedir ki Paşa doğruca
Maçka'ya giderek İdadi-yi askeri'ye kaydolunmuştur. Garibi şu ki
Maçka'daki mektepte yalnız resim dersi gören bir sınıf varmış.
Paşa da tabiatıyla o sınıfa devama başlamış. Fakat arası birkaç
gün geçtikten sonra iyiliksever bir dahiliye zabiti Paşa'ya hitaben
"Oğlum, sen böyle yalnız resim sınıfına mı devam edeceksin?
Yoksa diğer şeylerden de okuyacak, büyük adam mı olacaksın?"
deyince Tevfik Paşa'nın aklı başına gelmiş ve derhal idadi birinci
sınıfa devama başlayarak alelusul idadi fenlerini tahsile
koyulmuştur. Paşa hayatında bu zabiti rahmetle yad ederdi. Ve
"Eğer bu adam beni ikaz etmemiş olsaydı ben de Ressam Nuri
Paşa gibi bomboş bir adam olup kalacaktım" derdi.
Hülasa dört sene Maçka'da bulunan askeri idadideki dersleri
tamamladıktan sonra Taşkışla'daki Mekteb-i Harbiye'ye dahil
olmuştur. Burada Vidinli Tevfik Paşa hem öğrenci hem hoca
olarak gerek muallimler ve gerek öğrenciler arasında haklı olarak
şöhret kazanmıştı. Muallimleri Vidinlide riyaziyat tahsili
hususunda fevkalade bir istidat gördüklerinden Mekteb-i
Harbiye'de parmakla gösterilir olmuştu. Bir surette ki Harbiye
nazırı paşa hazretleri bile imtihan zamanlarında "Vidinli'nin
imtihan günlerinde bana malumat veriniz. Gelip dinleyeceğim"
dermiş. Paşa, Mekteb-i Harbiye'de iken Riyaziye muallimi
bulunan Tahir Paşa, Kembric (Cambridge) Dârülfünûnunda tahsil
etmiş hakiki bir matematikçi olduğundan Tevfik Paşa'nın bu
meyil ve istidadını görerek mümkün mertebe gelişmesine pek
büyük hizmet etmiştir. Mekteb-i Harbiye'de bulunduğu sırada
Tevfik Paşa daima muallimi Tahir Paşa'nın nezdinde bulunur ve
ondan program haricinde olmak üzere ders alırdı. Henüz
mektepten çıkmadan kendisine gayri resmî muavinlik ettirdiği
gibi Mekteb-i Harbiye'nin erkân-ı harp sınıfına ayrıldıktan sonra
bazı günler kendi derslerine vekalet ettirdiği bile vaki olmuştur.
Paşa merhumun kendi lisanından birçok defa "her ne bilirse Tahir
Paşa'nın himmet ve delaleti sayesinde öğrenmiş olduğu"
işitilmiştir.
1276 senesinde Erkân-ı Harbiye yüzbaşılığı ile mektepten
çıkışında Tevfik Bey, Mekteb-i Harbiye cebir muallimi ve Erkan-
ı Harbiye sınıflarında muallimine muavin tayin edildi. Birkaç
sene devam eden bu hizmette Tahir Paşa'nın Avrupa'nın tarzında
yazmış olduğu ilk cebir kitabına bir zeyil olmak üzere
muhtasaran Müştakkât ve Silsile ve Küsûr-i Mütevâliye
bahislerini ilave eylemiş ve muallimine olan hürmet ve riayetini

250
bu zeylin mukaddimesinde göstermiştir. Tahir Paşa'nın vefatı
üzerine Mekteb-i Harbiye'nin yüksek sınıflarının riyaziyat
dersleri büsbütün Tevfik Paşa'nın uhdesinde kalmıştır.
Paşa, Mekteb-i Harbiye yüksek sınıflarına cebir, yüksek cebir,
hendese-yi tahliliye (analitik geometri), hesâb-ı tefazulî ve
temamî, mekanik ve hey'et derslerini vermiştir. Hele Safvet Paşa
merhumun mektep nezareti zamanında münhasıran askerî
mekteplerde muallim olmak üzere genç zabitlerin istidatlılarından
bir sınıf teşkil edilmişti. İşte bu sınıf münhasıran Tevfik Paşa'nın
nezareti altında bulunuyordu. Paşa bu esnada hem külliyetli
tedrisatta bulunuyor, hem de lazım gelen kitapları tercüme ederek
tabettirmeye çalışıyordu. Ne fayda ki bu tercüme veya telif ettiği
kitapların Tahir Paşa'nın Cebir'ine zeylinden başkası
basılamamıştır. Hatta bu satırların yazarının da kendi yazısıyla bir
Yüksek Mekanik (Mihanik-i âlî) kitabı vardır ki mektep nazırı
Safvet Paşa'nın elyazısıyla üzerine "İkinci cildi tahrir edildikten
sonra tabedilmesi münasiptir" ibaresi yazıldığından dolayı
matbaaya kadar gidememiştir. O zamanlar vidinli Tevfik Bey
namıyla şöhret bulan Paşa, memleketin aydın fikirli olan seçkin
kişileri arasında büyük hürmet ve itibara mazhar olmuştu. Namık
Kemal Bey merhumun Tevfik Bey'e pek ziyade hürmeti vardı. İlk
defa Dârüşşafaka'ya bir menşe olmak üzere tesis olunan
Simkeşhane Çırak Mektebi'nin tesisi münasebetiyle teşekkül eden
Cemiyet-i Tedrisiyye-yi İslâmiyye'ye üye seçilmişti. Zaten o
zamanın mütefenninleri aralarında bir ilim cemiyeti teşkil ederek
"Mebâhis-i ilmiye" adında aylık bir mecmua neşrediyorlardı. İşte
Vidinli Tevfik Bey de bu mecmuanın başlıca yazarlarından
biriydi.
1276 senesinde Erkan-ı Harbiye'den neşet eden Tevfik Bey
1279 tarihinde Erkan-ı Harbiye kolağalığına ve 1283'de Erkan-ı
Harbiye binbaşılığına ve 1286'da Erkan-ı Harbiye
kaymakamlığına terfi ettirilmiştir. Fakat aynı senede kendi sınıf
arkadaşlarından Şevket Paşa'nın Mekteb-i Harbiye nazırlığına
tayini Paşanın canını sıkmıştır. Bundan dolayı mektepten istifa
eder gibi bir hal göstermesi üzerine eskiden olduğu gibi Erkan-ı
Harbiye sınıfında derslerini okutmak üzere Tophane-yi Âmire'de
açılan Tecrübe ve Muayene Komisyonuna üye tayin edilerek
biraz gönlü hoş edilmek istenilmişti. Fakat Mekteb-i Harbiye'nin
o zamanki teşkilatı Tevfik Bey'in mefkuresine muvafık
olmadığından buradan büsbütün ilgisini kesmek tasavvurunda
bulunmuş ve hatta bu sırada Mekteb-i Bahriye'yi ıslaha memur

251
olan topçu mirlivalarından Said Paşa ile aralarında kendisinin
Mekteb-i Bahriye riyaziyat muallimliğine nakli hususunda bir de
müzakere cereyan etmişti. Fakat öteden beri Vidinli'den büyük
eserler bekleyen Hüseyin Avni Paşa serasker olunca Tevfik Bey'i
birgün birdenbire Daire-yi Askeriye'ye çağırmış ve "Sana vidinli,
hiçbir işi olmayan bir memuriyet vereceğim. Paris'e gidecek,
orada balistik ile tüfek imalatı üzerine tetkikatta bulunacaksın.
Çünkü ordumuzun yeni silahlara ihtiyacı vardır. Şimdi seni
Paris'teki Mekteb-i Osmanî müdür muavini yapmaları için
Babıali'ye yazdım, hemen hazırlanmalı" demiş ve gerçekten
Tevfik Bey de Paris'te evvelce açılmış olan Mekteb-i Osmanî
müdürü Miralay Esad (Sadrazam Sakızlı Esad Paşa merhum)
Bey'in maiyyetine müdür muavini tayin edilmişti. Paşa'nın
Paris'teki asıl vazifesi balistik ve ateşli silahlardan el tüfeklerinin
inşa ve muayenesini tetkik eylemekten ibaret olduğundan
bunlarla iştigal etmiş ve hatta Sefaret-i seniyyenin delaletiyle
Fransa silah fabrikalarından birine devam eylemişti. Paşa bununla
da kalmamıştır. Adeta okuduğu ve okuttuğu riyaziyatı Sorbon
(Sorbonne) Dârülfünûnunda ve Kolej dö Frans (College de
France)'ta o zamanın ünlü müderrislerinin ağzından tekrar iktibas
eylemiştir. Filhakika Paşa Paris'te bulunduğu birkaç sene zarfında
pek büyük bir faaliyet göstermiş ve riyaziyatta cidden derin bilgi
sahibi olmuştur.
Hicrî tarihin 1291 senesinde rütbesi Erkan-ı Harbiye
mirlivalığına terfi edilmiş ve 1295 senesinde feriklik rütbesiyle
Mühendishane-yi Berrî-yi Hümayun nezaretine tayin kılındığı
cihetle Paris'ten geri dönmüştür. 1297 senesinde Tophane-yi
Âmire meclis riyasetiyle beraber Umûr-i Nâfıa Komisyonu
üyeliğine tayin olunmuştur. 1300 senesinde orta elçilikle
Vaşington sefaret-i seniyyesine ve 1303'de Teftiş-i Askerî
Komisyonu üyeliğine tayin edilmiş ve 1304'de mavzer silahlarını
muayene için Almanya'ya gönderilerek bir sene sonra Serasker
Ali Sâib Paşa'nın bir jurnali üzerine Almanya'dan İstanbul'a geri
dönmüş ve Roma sefaretine tayin olunmuş ise de gelir gelmez
istifasını vermiştir. Nihayet Ticaret ve Nâfıa nezaretinde
kaldıktan ve görevden ayrılıp bir müddet Teftiş-i Askerî
Komisyonu üyeliğinde bulunduktan sonra Divan-ı Muhasebat
riyasetine ve ikinci defa olarak Maliye nezaretine tayin edilmiştir.
Nihayet 1314'de anılan nezaretten ayrılmasıyla Teftiş-i Askerî
Konisyonu üyeliğine iade edilmiştir. İşte Teftiş-i Askerî

252
Komisyonu üyeliğinde iken hastalanarak iyileşemeyen Tevfik
Paşa 1314 senesinde vefat etmiştir.
(Kâmûs-i Riyaziyat)
Salih Zeki

253
AHMED MUHTAR PAŞA

Gazi Muhtar Paşa Bursa'da Katırcıoğlu ailesinden Hacı Halil


Efendi'nin mahdumudur.
Binikiyüzellibeş senesi Şabanının yirmiüçüncü gecesi
Bursa'da doğmuş ve oniki yaşında Bursa Mekteb-i İdadi-yi
Askeriyesi'ne girmiştir.
Beşer sene Bursa Mekteb-i İdadisiyle Dersaadet'te Mekteb-i
Harbiye'de fünûn-i askeriye tahsili edip sınıfın birincisi olarak
erkan-ı harp diploması almıştır.
Türkçe kitab ve Fransızca tekellüm eder. "Riyâzü'l-muhtâr fî
ilmi'l-evkât ve'l-edvâr" namındaki eseriyle onun dilini ve Islahü't-
takvim'i tab ve neşrettirmiş ve bu eserini takdiren Almanya
devleti canibinden hususi bir kıta altın madalya hediye edilmiştir.
Bursa Mekteb-i İdadisinden 1272 Mayısının otuzbirinde
Dersaadet'te Mekteb-i Fünûn-i Harbiye'ye nakil ile yetmişaltı
senesi Şabanının yirmialtısında Erkan-ı Harbiye mülazımı ve
yetmişyedi Şabanının yirmiyedisinde tekmil-i fünûn ile
mektepten çıkarak erkan-ı harbiye yüzbaşısı olup iki sene Serdar-
ı Ekrem Ömer Lütfi Paşa kumandasıyla Hersek isyanının
bastırılmasında ve Karadağ Muharebesi'nde bulunmuş ve Ustruk
Muharebesinde yaralanmış ve yetmişdokuz senesi Rebiülevveli
başlarında Erkan-ı Harbiye kolağalığı ile Mekteb-i Harbiye'de
bazı fünûn-i askeriye muallimliğine memur olarak seksen senesi
Şevvali sonlarında binbaşılığa yükselerek bir sene dahi Kozan
Dağı ıslahına memur askeri fırka erkan-ı harbiye riyaseti
vazifesini ifadan sonra sekseniki senesi Ramazan-ı şerifi
ortalarında erkan-ı harbiye kaymakamlığı rütbesiyle Şehzâde
Yusuf İzzeddin Efendi'nin muallimliklerine tayin olunarak Sultan
Abdülaziz Han'ın seksendört senesi seferinde Avrupa'ya
vukubulan seyahatlerinde şehzâde ile maiyette bulunarak
seksenbeş senesi Saferinin yedisinde Karadağ hududunda arazi
mübadelesi muhtelit komisyonu komiserliğiyle Hersek ve İşkodra
cihetleri hudutlarına azimet edip seksenaltı senesi Muharreminin
yirmisinde miralaylığa yükselmiş ve mezkur senenin
Zilhiccesinin altısında komiserlikte kalmak üzere Dâr-ı Şura-yı
Askerî üyeliğine iltihak eylemiş ve seksenyedi Cemaziyülahirinin
onikisinde vücudundaki arıza sebebiyle mezkur komiserlikten
istifa ederek Dersaadet'e gelmiştir. Asir emiri Mehmed ibni
Âiz'in isyanıyla Hadide kalesine hücum etmesi üzerine tedib ve
tenkili için ferik Redif Paşa kumandası altında birdenbire

254
Dersaadet'te orduların ihtiyat sınıfı askerlerinden tertip olunan
onaltı taburluk fırkanın öncülerini teşkil eden beş tabur ve bir
batarya top ile beş kıta idare-yi mahsusa vapurlarına binerek
seksenyedi Ramazının onikinci günü seyr,i seri ile Hadide
mahsurlarına yardıma çıkıp orayı mirlivalık rütbesiyle
kurtardıktan sonra maiyyeti askeriyle beraber Konfede'ye gelip
fırkanın bakiyesine katılarak hareket etti ve Soğa kalelerini ve
daha sonra Ride kalesini dört gün muhasara ve muharebe ile feth
ve Mehmed bin Âiz ile müdafaada bulunan üçbin kadar mahsur
kalanlardan ele geçenin İstanbul'a askerlikle gönderilmesini
müteakip binikiyüzseksensekiz senesi Saferinin yirmisekizinde
feriklik rütbesine yükseltilmiş ve harekete geçmesinden bir ay
sonra hastalanıp kumandadan aciz kalmış ve hayati tehlikede
kalan müşarünileyh Redif Paşa'nın Dersaadet'e dönmesi ve aynı
sene Cemaziyülahirinin yirmidördünde oradaki askeri kuvvetlerle
yedinci ordunun teşkil buyurulması ve Yemen kıtasının Asir ile
birlikte vilayet haline konulması üzerine Yemen valiliğinin buna
eklenmesiyle anılan ordunun müşirliği tevcih edilmiş,
seksendokuz senesi Saferinin onaltısında Aşağı ve Yukarı
Yemen'i itaat ve idare altına alarak San'a'yı vilayet merkezi
yapmış ve vilayetin mülki teşkilatını icra eylemiştir. Doksan
senesi Rebiülahiri başlarında Nafıa nezaret-i celilesine memur
olarak Dersaadet'e dönmüş ve aynı sene Cemaziyülevvelinin
onbeşinde Girit vali ve kumandanlığına nakl-i memuriyet etmiş
ise de gitmeden önce yine aynı sene Cemaziyülahirinin yedisinde
ikinci ordu müşirliği ile Şumnu'ya gitmiş, doksanbir senesi
Şabanının dördünde dördüncü ordu müşirliğinin eklenmesiyle
Erzurum vilayeti valiliğine tayin kılınmıştır. Bu defa Hersek
Bosna isyanının zuhuru üzerine doksaniki senesi Zilkadesinin
onaltısında Dersaadet'e celb ile Hassa Ordusu reis erkanlığı
inzimamıyla Hersek-Bosna başkumandanlığına tayin edilmiş ve
onüç ay isyancılar ve Karadağlılar ile edilen muharebelerde
gözlenen üstün hizmet ve cesareti yüzünden mükafatlandırılarak
padişahtan bir kabza altın kılıç ihsanıyla taltif buyurulmuştur.
Doksanüç senesi Zilhiccesinin onyedisinde Girit vali ve
kumandanlığına ve doksandört senesi Muharreminin
yirmidördünde ikinci defa olarak Dördüncü Ordu müşirliği
inzimamıyla vukû'u mahsus olan Rusya muharebesine karşı
Anadolu Harp Ordusu başkumandanlığına tahvil-i memuriyetle
gitmeden önce aynı senenin Rebiülevvelinin onbirinde
Dersaadet'te Karadağ komiserleriyle birlikte münakit Karadağ

255
Tadil-i Hudut Komisyonuna hariciye nazırı Safvet Paşa ile
beraber komiser tayin olunarak birkaç gün katılmış ise de iyi bir
sonuç alınamadığından Dersaadet'i terk ile derhal Erzurum'a
gitmiş ve müteakiben o cihetlerde Rusya ile edilen muzafferiyetli
ve şiddetli muharebelerden dolayı Ramazan-ı şerifin yirmiüçünde
Babıali'den maztaba ile vukubulan arz üzerine yüksek menşur ile
"Gazilik" ünvanı ve ikinci defa yine bir kıta altın kılıç ihsan
buyurulmuş, doksanbeş senesi Muharreminin yedisinde
Dersaadet'e gelmiş ve Çatalca hatt-ı müdafaası kumandanlığına
memur olmuş, mütareke ve barışın akabinde ve aynı senenin
Rebiülevveli ortalarında Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye riyasetine
ve Rebiülahirinin yirmibirinde mezkur riyaset yanında Tophane-
yi Âmire müşirliğine müntakil ve Recebinde müşirlikten ayrılıp
mezkur riyaset uhdesinde bulunduğu halde yine o Ramazan-ı
şerifin onikisindeGirit'in Berlin Kongresi ahitnamesi hükmünce
durumunu düzeltmek üzere gönderildi. Asât meyanından davet
edilen mebuslarla edilen müzakereler neticesinde Halepa tadilat
fermanını adanın eski nizamlarına ilave ederek asayişi iade etti.
Aynı sene Zilhiccesinin yirmisinde yine Berlin Kongresinin
ahitnamesi hükmünce tadil yoluyla tahdidi gereken Yunan
hududu için oluşturulan komisyonun başkomiseri olarak
Preveze'ye gitti ve Yunan komiserleriyle bir araya gelerek
Kongrenin Yunana bahşettiği hudut ve araziyi tamamen
vermemekten mütevellid neticesizlikle komisyonun feshinde ve
doksanaltı Rebiülahirinin üçünde Üçüncü Ordu müşirliği ile
Manastır valiliğine atandı ve Perzerin sancağına bağlı Gosine'nin
Berlin Kongresinde Karadağlı'ya terkedilmesi üzerine o havalide
zuhur eden karışıklığın yatıştırılması ve Gosiye'nin Karadağlı'ya
verilmesi göreviyle beş ay sonra oraya hareket etti. Neticede
Gosiye'nin Karadağlı'ya terki kabil olamayacağını Avrupa
devletlerinin dahi anlaması üzerine o cihette hudut değişikliği
yapılmasından sarfınazar etmelerini müteakip ve beş ay sonra
Manastıra'a dönerek doksanyedi Rebiülahirinde Erkan-ı Harbiye
riyaset-i umumisinden ve aynı sene Ramazanının yirmibirinde
mezkur ordu müşirliği ile adı geçen vilayetten ayrıldı.
Yirmidördünde Teftiş-i Askeri Komisyon-i Âlisi riyaset-i
seniyyesi vekaletine tayin edildi. Doksansekiz senesi Saferinde
Yunan hududunun o vakte değin muattal kalan tadil ve tesviyesi
için Dersaadet'te imza koyan devletlerin sefirlerinden oluşan
konferansta komiser olarak bulundu. Evvelce Preveze'de
koyduğu esasa göre arkadaşlarıyla beraber işi mümkün olabilen

256
en iyi neticeye getirmek ve üçyüz senesi Zilkadesinin yirmi
altısında Almanya imparatoru Wilhelm'in veliahdzâdelikleri
zamanında kendisiyle büyük valideleri imparatoriçeye hediye
edilen murassa Osmanlı ve Şefkat nişanlarının ve üçyüzbir senesi
Rebiülevvelinde İtalya kralı Humbert'e verilen Yüksek İmtiyaz
nişanının ulaştırılması göreviyle fevkalade sefir sıfatıyla
Hamburg'da İmparator manoresine ve daha sonra Roma'ya gidip
gidip geldi ve onu müteakip malum Mısır meselesinin tesviyesi
ve orasının ecnebi işgalinden kurtarılması sebeplerini istihsal için
Mısır'a gitti. İngiliz fevkalade komiseri Sir Diromondof ile
birleşip bir sene müzakerelere devam ettikten sonra meslektaşının
sonuç almadan Londra'ya dönmesi üzerine yirmiüç sene Mısır
fevkalade komiserliğinde kalarak binüçyüzyirmialtı Şabanında
komiserlik memuriyeti uhdesinde kalmak üzere Dersaadet'e
geldi. O aralık Meclis-i Meham-i Harbiye azalığına ve
Zilkadesinde mezkur iki görevine ek olarak Meclis-i Ayan
azalığına ve müteakiben riyaset vekaletine tayin edildi.
Binüçyüzyirmiyedi Muharreminde Mısır fevkalade
komiserliğinden ve müteakiben Meclis-i Meham-ı Harbiye'den
ayrıldı. Müşirlerin emeklilik için nizami yaş sınırları altmışsekiz
olduğundan ve zaten o da bu yaşı geçmiş bulunduğundan
binüçyüzyirmiyedi Zilkadesinin yirmisine tesadüf eden
binüçyüzyirmibeş Teşrin-i sânisinin yirmiüçünde emekli oldu.
Sultan Mehmed Han-ı Hâmis (V. Mehmed)'in cülus günü biat
etmek için kendilerini saraylarından davetle refakatlerinde
bulunarak Harbiye Nezaretine geldi ve biattan sonra dönerken
yine padişahın yanında bulundu. Müteakiben İtalya ve İngiltere
krallarıyla Fransa reisicumhuruna cülus-i şahaneyi ifade eden üç
parça mektubu 13 Cemaziyülevvel 327 tarihinde hareket eden
heyetin başında fevkalade sefir sıfatıyla Roma, Paris ve
Londra'ya gitti. Krallarla reisicumhura name-yi hümayunu verdi
ve 19 Şevval 329 tarihinde Meclis-i Ayan riyasetine tayin edildi.
Büyük küçük içinde bulunduğu kırkı aşkın muharebelerde iki
defa yaralandı ve binüçyüzotuz senesinde askerlik hizmetinin
ellialtıncı ve müşirliğinin kırkbirinci senesinde şeyhülvüzera oldu
ve 7 Şaban 1330 'da sadaret makamına tayin olundu.
İmtiyaz, Murassa Osmanî ve Mecidî nişanlarına ve Murassa
İftihar ve Rusya ve karadağ muharebeleri madalyalarını
kazanmış olduğu gibi Almanya devleti tarafından Kırmızı Kartal
ve İngiltere devleti tarafından kıladesi ile Sen Jorje Mişel ve
Fransa Cumhuriyeti tarafından Lejyondönor ve Avusturya devleti

257
tarafından Leopold ve İtalya devleti tarafından Sen Lazar Emuris
ve Yunan krallığından Sen Sur nişanlarının büyük kordonlarını
haiz ve hamildir.

258
İKİNCİ LAHİKA

ÇIRAK MEKTEBİ VE DÂRÜŞŞAFAKA MEZUNLARI


CEMİYETİ

Dârüşşafaka'nın iki zâde-yi feyzi vardır. Bu tarihçede


onlardan bahsetmeden geçmeyi muvafık görmedik: Birisi Çırak
Mektebi, diğeri Mezunlar Cemiyeti'dir.
Cemiyet-i Tedrisiyye'nin Bayezid ve Aksaray'da açtığı Çırak
Mekteplerine halkın ve esnaf çıraklarının gösterdiği rağbet daha
büyük mikyasta bir mektebin, Dârüşşafaka'nın tesisine yol açtığı
tarihçenin başlarında beyan edilmişti.
Bu hakikate vakıf olan Dârüşşafaka mezunları 1908 inkılabını
müteakip milletçe kazanılan serbestlik üzerine tıpkı Dârüşşafaka
kurucularının ve ilk Cemiyet-i Tedrisiyye üyelerinin yaptıkları
gibi esnaf çıraklarını meccanen okutmayı ve bu suretle
kendilerine edilmiş olan hizmetin şükran borçlarını bir nebze
ödemeyi düşündüler.
Bu maksat için de gerek mevkii, gerek inşa tarzı gece dersleri
için çok münasip olan Yeni Cami yakınında Çiçek Pazarı'ndaki
vakıf Taş Mektebi seçtiler.
Bu mektep 1182 tarihinde "Emin-i Matbah-ı Âmire Haseki
İbrahim Ağa" tarafından inşa ettirilmiş kagir ve sağlam bir
binadır.
İstanbul'da ilk defa ibtidaiye ve rüşdiye mektebi açıldığı
sıralarda bu bina Rüşdiye Mektebi, bilahare Dilsiz Mektebi
yapılmıştır. Dört dershanesi ve konferans verilmesine müsait
geniş bir salonu vardır.
Ebüzziya Tevfik Bey'in ifadesine göre 1284-1293 senelerinde
bazı meşhurlar bu mektepte geceleri konferanslar verirlermiş. İşte
bu hatıra dahi mezkur binanın seçimiyle Dârüşşafaka mezunları
tarafından vakit vakit halka ve mezunlara konferanslar vermek,
esnaf çıraklarını okutmak için Çırak Mektebi'ne
dönüştürülmesinde üçüncü bir etken olmuştur.
Mektebin Dârüşşafaka Mezunlar Cemiyetine teslimi
hakkındaki vesika şudur:

Dârüşşafaka Mezunlar Cemiyeti Reisi Mehmed İzzet Bey'e;


Bahçe Kapısı civarında Çiçek Pazarı'nda yer alan ve yıllardır
kapalı duran mekteb-i ibtidainin esnaf çıraklarına mahsus olmak
üzere "Çırak Mektebi" namı altında tesis ve açılmasına himmet

259
buyurulması olbabdaki müracaat üzerine rica ve mektebin gerekli
tamiratının icrası lüzumunun Evkaf Nezareti'ne yazılmış olduğu
işar olunur efendim.
5 Kânun-i evvel 1325
İstanbul Maarif Müdürü
Ali Reşad

Dârüşşafaka Mezunları Cemiyeti binayı İstanbul Maarif


Müdürlüğü'nden teslim aldığı zaman metruk ve kapalı idi ve bir
kısmı kömür deposu olarak kullanılıyordu.
Binada icap eden temizlik ve tamirat yapılarak Salih Zeki
Bey'in bir hitabesiyle 14 Şubat 1325 (1909) tarihinde açılış töreni
yapılarak tedrisata başlanmıştır. Salih Zeki'nin sözkonusu hitabesi
Cemiyet,i Tedrisiyye'ye, Dârüşşafaka'ya ve Dârüşşafaka
mezunlarına tealluk eden birçok kıymettar hatırat ve malumatı
havi olduğu için aynen aktarılmasını faydalı gördük:
Kardeşliğin, İslâm kardeşliğinin en masumane, en yetimane
bir tecelligahını görmek, ziyaret etmek isteyenler Dârüşşafaka'yı
gezmelidirler. Burası mektep değildir. Anadan babadan ayrılmış,
yalnız kardeş yanında büyümeye alışmış ümmetin sıbyanının
muhterem melceidir. Feyz,i Mevla onun kapısında, duvarında
değildir. Kapısı, duvarı içinde gezinen saf gönüllerdedir. Nazarım
her ne zaman o muhteşem şefkat binasına dönecek olsa, sebat ve
vefa namına gözlerim yaşarır. Ona olan muhabbetim, aşkım
ebedidir. Ne zaman o ulvi merhamet tavaf yerini ziyaret edecek
olsam kapısından girer girmez cemiyetin bütün gailelerinden
kurtulur, özgürce teneffüs ederim. Hissederim ki gönlümdeki
bütün emellerim vücuda gelse sekiz sene müddet orada
geçirdiğim bahtiyarca ömrün bir yılına muadil olamayacak! Ne
çare ki talih bizi erken büyütüp o edep dershanesinde naçiz bir
öğrenci olmak şerefinden ebediyyen mahrum etti. Ne arkadaşlar,
ne kardeşler vardı! Oradan çıkar çıkmaz cümlemiz birer tarafa
saçıldık.
Bugün herbirimiz maişetin darlığı içinde çabalayıp duruyoruz.
Kimimiz sureta mizahamiz hikayelerle efkâr-ı umumiyeyi
aydınlatmaya çalışıyor, kimimiz bir dershane köyesinde başına
toplayabildiği birkaç öğrenciye tabiatın sırlarını anlatmaya
uğraşıyor. Kimimiz gündüz çektiği zahmetler yetmiyormuş gibi
geceleri kalıp gezerek marifeti yaymaya vücudunu vakfediyor,

260
kimi de ölmeyecek kadar bir maaşla maarifi neşretmek için
vatanın en uzak yerlerine kadar gidiyor. 43
Hürriyetin ilanını müteakip bu arkadaşlar, bu kardeşler birlik
ile bir cemiyet teşkil ettiler. Fakat bunların birliği "Teavün" veya
"Temin-i menfaat" tesiriyle hasıl olmamıştır. Çünkübu
mezunların sosyal mevkileri birbirinden pek farklı değildir. Hepsi
kimsesiz, hepsi yetimdir. İçlerinde himayeye muktedir kimseler
yoktur. Fakat her biri bu milletin aciz birer ferdidir. Bunları
birliğe davet eden kuvvet, hep o irfan yuvasında besledikleri
"kardeşlik hissi"dir. Hepsinin yegane maksadı da vatanın
yükselmesine hizmettir. Bence bu çocuklara "mücahit" demek
iktiza eder. Zira bugün memleketimizde cehaleti yok etmek için
edilecek herbir hareket itikadımca hakiki bir "cihat"tır.
Bu mücahitlerin ilk nazarları müşfik anneleri üzerine matuf
oldu. Dârüşşafaka bir müddetten beri çöküş ve yok oluş
hastalığına yakalanmıştı. Hepsinin kalbi sızlıyor, fakat hiçbiri bir
şey yapamıyordu. Son bir gayretle o mukaddes binayı tesis eden
muhterem Cemiyet-i Tedrisiyye'yi ihya ettiler. Şu suretle can
çekişme haline gelmiş olan validelerinin imdadına yetiştiler. Ve
hakikaten "mücahid fî sebilillah" (Allah yolunda mücahit) olan o
hamiyetli zatların evlatları olduklarını gösterdiler.
Şimdi de onların eserlerine yenisini ekliyorlar. Evet! Bugün
Dârüşşafaka'da her hafta toplanan müstakil bir tedris meclisi ile
bir idare meclisi vardır. Bunlar olanca kuvvetleriyle ve hamiyet
sahiplerinin yardımlarıyla ve feyiz evinin terakki ve
yükselmesine çalışıyorlar. Muhterem cemiyete girerek
hamiyetlerini gösteren şefkat sahipleri emin olmalıdırlar ki bu iki
meclisin yegane emeli "Allah rızası için" çalışmaktır. Her türlü
şahsi menfaatler ve hasisçe maksatlar bunların kalplerinden
ıraktır.
Mezunlar Cemiyeti, Dârüşşafaka'yı eski konumuna
döndürmek ve idare ve tedrisatını erbabına tevdi ettikten sonra
çekildi. Şimdi haber aldım ki bu gayretli çocuklar, büyükbabaları
Yusuf Paşa merhumun eserini izliyorlar. Çiçek Pazarı'nda bir
vakitler tedrisatının intizamıyla şöhret bulan ve bilahare kömür
deposu haline getirilen Rüşdiye mektebini alarak bin güçlükle
tamir ettirmişler. Burada esnaf çocuklarına okumak, yazmak ve

43Meşrutiyetin ilanı zamanında taşrada uzak rüşdiye muallimliklerine


hiç kimse tenezzül etmediği halde adedi ona yakın Dârüşşafakalı bu
hizmeti kabul etmiştir.

261
biraz hesap yapmak ve defter tutmak gibi kendilerine lazım olan
şeyleri öğretecekler! Yakında da asıl Yusuf Paşa merhumdan
varis oldukları Simkeşhane Mektebi'ni teberrüken ihya
eyleyecekler.
Açılış töreninde hazır bulunmak üzere bu öz büyük
kardeşlerini de davet ettiler. Davetnameyi okur okumaz elimde
olmadan ağladım ve kendi kendime "Zaman, ne olursa olsun
kadirşinastır. Bir gün olur, bu bir avuç yetimin hizmetini de takdir
eder" dedim.
Nuruosmaniye, 14 Şubat 1325
Salih Zeki

Mektep 1325'den 1328 senesine kadar Dârüşşafaka Mezunları


Cemiyeti tarafından idare olunmuş ve o tarihten sonra cemiyet
feshedilerek yalnız bu mektebi idare etmek için üyeleri yine
Dârüşşafaka mezunlarından ibaret olmak üzere bir Çırak
Mektepleri Cemiyet,i tedrisiyyesi teşekkül etmiştir.
Mezunlar Cemiyeti'nin feshinden sonra teşekkül eden
Cemiyet-i Tedrisiyye ve Mektep Heyet-i İdaresi hakkındaki
vesikalar dahi ehemmiyetlerine binaen aşağıya alınmıştır.

Dârülfünûn-i Osmanî Muallimlerinden İzzet Bey'e;


Evvelce vukubulan müracaat üzerine Çiçek Pazarı'nda yer
alan Haseki Mustafa Ağa İbtidaiye Mektebi, Çırak Mektebi
olmak üzere Dârüşşafaka Mezunlar Cemiyeti'ne tevdi edilmiş ise
de zuhur eden ihtilaflar dolayısıyla mektep muattal olduğundan
eskiden olduğu gibi gece dersleri tedris edilmek üzere istida
edildiği gibi riyasetiniz altında Fahri ve Mehmed Ali Beylerden
mürekkep bir kurucu heyet teşkili idarece de münasip görülmüş
olmakla mezkur mektebin devir ve teslimine ait muamelenin ifası
ve neticesinin bildirilmesi temenni edilir efendim.
26 Teşrin-i evvel 327
İstanbul Maarif Müdürü
Ali Reşad

Dârülfünûn Riyaziye Şubesi Muallimlerinden İzzet Bey'e;


15 Teşrin-i evvel 327 tarihli tezkire-yi aliyyelerine cevaptır.
Çırak Mektebi yapılan Haseki Mustafa Ağa İbtidai Mektebi'nde
gece derslerinin temin-i intizamı için kurucu heyet ile müşterek
olarak çalışmak üzere mezkur mektep cemiyet-i tedrisiyyesi

262
meyanından Posta ve Telgraf Nezareti Umûr-i Merkeziye eski
müdürü Fuad Bey'in riyaseti altında Musul eski valisi Ahmed
Reşid Paşa ve Hazine-yi Hassa Muhasebe Birinci mümeyyizi
Hafid ve Rüsumat Emaneti Merkez Manifesto Kalemine memur
Ramiz ve Müessesat-ı Hayriye-yi Sıhhiye başkâtibi Osman
Beylerden mürekkep teşkil kılınan İdare Heyeti, idaremizce de
münasip görülmüş olmakla mektebin bir intizama sokulmasıyla
tedrisatın başlamasına himmet edilmesi ve daha sonra mektebe
ait hususlar için idare ile cereyan edecek muhaberatın kurucu
heyet riyaseti namına icrası temenni edilir efendim.
24 Teşrin-i sani 1327
İstanbul Maarif Müdürü
Ali Reşad

Çırak Mektebi'nin programı pek basitti. Okumak, yazmak,


ibtidaî bir hesap, biraz tarih ve coğrafya ve özlü olarak medeni ve
vatani malumat öğretmek mektebin gayesini teşkil eder. İlk
açılışında mezunlardan birçokları ihtisasları dahilinde olan
dersleri meccanen okutmayı ve o dersler için birer kitap yazıp
meccanen mektebe terketmeyi taahhüt etmişlerdi.
Bu suretle amelî bir tarzda okutulan derslerden yalnız Osman
Nuri Bey'in tedris ettiği Elifba Dersleri (Kolay Elifba) adı altında
tabedilmiş ise de diğerlerinin tab'ına Harb-i Umuminin ihdas
ettiği iktisadi vaziyet mani olmuştur.
Bilahare fahrî muallimlik usulü kaldırılarak yine Dârüşşafaka
mezunlarından olup geceleri ihtiyara mecbur kaldıkları
masraflarına medar olmak üzere ufak birer ücretle iki daimî
muallim istihdamına başlanmıştır. Gerek muallim maaşları, gerek
idare masrafları münhasıran cemiyat üyelerinin taahhüt ettikleri
aidatla Haseki İbrahim Ağa ahfadından mütevelli Tahsin Bey'in
verdiği ayda beşyüz kuruşla kapatılıyordu. İstanbul Vilayeti
Maarif Encümeni defeatle bu mektebe nakdi yardımda
bulundukları gibi Cumhuriyet Halk Fırkası İstanbul Heyet-i
Merkeziyesi de son zamanlarda Çırak Mektebi'nin 1325'den beri
kesintisiz devam edegelen hizmetini nazar-ı dikkate alarak
senede 1200 lira tahsisat ita etmiş ve bu tahsisatın geçen senenin
son yarısına ait olan altıyüz lirasını vermiştir.
1927 senesi için de vaat edilen tahsisatın verileceği
şüphesizdir. Çırak Mektepleri Cemiyet-i Tedrisiyyesinin
teşekkülünden 1926 senesi nihayetine kadar mektebe devam eden
talebenin mukdarı şunlardır:

263
Senesi Talebe adedi
1328 140
1329 100
1330 80
1331 95
1332 110
1333 120
1334 87
1335 62
1336 87
1337 104
1338 79
1339 60
1340 73
1341 86
1926 75
_________________
10 sene toplam 1358
Yıllık vasatî olarak 90 talebe.

Bu cemiyetin nizamnamesiyle cemiyeti teşkil eden üyelerin


isimleri ve kuruluşundaki meslek ve memuriyet ünvanları aşağıya
alınmıştır:

264
ÇIRAK MEKTEPLERİ CEMİYET-İ TEDRİSİYYESİ
NİZAMNAMESİ

Madde 1- Üçyüzyirmiyedi senesi Kânun-i sânisinde Çırak


Mektepleri Cemiyet-i Tedrisiyyesi namıyla bir cemiyet teşekkül
etmiştir.
Madde 2- Cemiyetin teşekkül maksadı cins ve mezhep ayırımı
gözetmeksizin esnaf çıraklarıyla sair istek edenlere ilimlere ait ilk
bilgileri meccanen talim ve tedris etmektir.
Madde 3- Çiçek Pazarı'nda yer alan Haseki Mustafa Ağa
vakfından olan Mektep cemiyet için merkez kabul edilmiştir.
Madde 4- Cemiyete üye olabilmek için evvela
Dârüşşafaka'dan mezun bulunmak, ikincisi cemiyetin veznesine
ayda en az beş kuruş veya daha ziyade iane hissesi vermek,
üçüncüsü, ilk girişte taahhüt etmiş olduğu iane hissesinin iki
mislinden noksan olmamak üzere "duhuliye" namıyla bir meblağ
itası suretiyle nakdi yardımda bulunmak şarttır.
Madde 5- Cemiyetin üyeleri arasından seçilen ve
memuriyetleri hükümetçe onaylanan üç zattan mürekkep bir
kurucu heyeti ve yine üyeler arasından seçilmiş bir reis ile dört
üyeden mürekkep bir idare meclisi vardır.
Madde 6- Kurucu heyet beş sene müddetle kuruculuk sıfatını
muhafaza edip beş senenin bitiminde veya mezkur müddetten
evvel istifa ve vefat vukûunda veyahut sû-i istimalleri cemiyetin
en az üçte bir üyesi tarafından ispatlanarak azilleri halinde
yerlerine cemiyet mevcut üyelerinin hiç olmazsa üçte ikisinin
toplanmasıyla ve gizli oy suretiyle üyeler arasından diğerleri
seçilir ve isimleri hükümete de bildirilir.
Madde 7- Kurucuların vazifesi Cemiyet-i Tedrisiyye
üyelerinin sayılarının artmasına çalışmak veya başka şekillerde
Çırak Mektepleri için gelir tedarik etmek ve her sene Evkaf ve
Maarif Nezaretleri tarafından verilegelmekte olan meblağları
vakit ve zamanıyla alarak cemiyet veznesine teslim etmek ve
sene sonunda idare meclisince tanzim ve kendilerine tevdi olunan
bütçenin açığı varsa, temin-i muvazene sebeplerini tehiyye ve
istikmal eylemek ve mektebi daimi olarak teftiş nazarı altında
bulundurmak ve sekizinci madde mucibince idare meclisinin
tevdi edeceği raporları genel kurula arz ile müzakere ettirmekten
ibarettir.
Madde 8- İdare heyetinin vazifesi: Haftada bir defa cemiyetin
merkezi olan Çırak Mektebi'nde toplanarak tedrisatını düzenli

265
olarak devamını sağlamak ve mektep müdürüyle muallimler ve
müstahdemleri tayin ve gerektiğinde azletmek ve cemiyet üyeleri
tarafından aydan aya verilmesi taahhüt olunan aylık taksitlerin
tensib olunacak vesaitle ve muhasibin nezaret ve mesuliyeti
altında tahsil ve korunmasıyla bekaya kalmamasını temin etmek
ve her ay sonunda vezneyi sayarak veznedarın ve muhasibin
defterlerini tetkik ve tasdik etmek ve bilcümle gelirler ve giderler
hakkında muhasip ile mektep müdürü tarafından verilecek evrak
ve senetleri tetkik edip gereğinin yapılmasına karar vermek ve
sene sonunda bir senelik idari, tadrisi ve mali işlemleri açıklayıcı
nitelikte müdür, muhasip ve veznedar taraflarından verilecek
raporları telhis ve mülahazalarını ilave ederek genel kurulun
bilgisine sunmak üzere kuruculara tevdi etmekten ibarettir.
Madde 9- İdare heyeti üyelerinin senelik müddetinin
tamamlanmasından evvel istifa ve vefat gibi bir hal vukûunda
yerlerine o seçim yılında azınlıkta kalmış olanlardan en çok oya
mazhar bulunan zatlar idare meclisinin kararıyla üye tayin
olunurlar. İdare heyeti üyeleri gerek sû-i istimalleri, gerek vaat
edilen hizmette kayıtsızlıkları üyelerden en az on zat tarafından
ispatlanıp umumiyetle istifaya mecbur edildikleri halde hemen
cemiyet üyeleri kurucular tarafından toplantıya davet olunarak
yeniden idare meclisi üyeleri gizli oy ile alelusül seçilir ve tayin
olunurlar.
Madde 10- Gerek kurucuların ve gerek idare meclisi
üyelerinin müddetlerinin bitiminde tekrar seçilmeleri caizdir.
Madde 11- Cemiyet ve mektebin idare heyetince üyeler
arasından seçilmiş bir muhasibi, bir veznedarı, bir kâtibi ve
mektep müdürleri bulunacaktır.
Madde 12- Muhasibin vazifesi: Cemiyet üyelerinin itasını
taahhüt ettikleri iane hissesini bildiren makbuzları her ayın
hululünden bir ay evvel doldurup imza ile idare meclisi reisiyle
veznedara da mühürlettirdikten sonra tahsil için özel memura
tevdi ve tahsilat ve sarfiyat vukûbuldukça deftere kayıt ile
tahsilatı müzakere ederek veznedara teslim etmek ve sarfiyatı
idare meclisinin kararı ve reisin verile işaretiyle ve senedatla ifa
eylemek ve her ay icmal yapmak ve sene nihayetinde cemiyetin
muhasebe yılını hazırlayarak idare meclisine takdim eylemek gibi
hususlardan ibarettir.
Madde 13- Veznedarın vazifesi: Evkaf ve Maarif
Nezaretlerinden kurucular marifetiyle her sene alınacak olan
meblağlar ile cemiyet üyelerinin aydan aya vermeyi taahhüt

266
ettikleri ianelerden tahsilat ve teslimat vukûbuldukça kabzetmek,
sarfiyattan kalan akçeyi nezdinde bulundurmayarak hesâb-ı cari
suretiyle idare heyetince tensib olunan bankaya teslim eylemek
ve idare meclisinin kararı ve reisin verile işareti ve muhasibin
sarf muamelesi üzerine ödemelerde bulunmak ve makbuzlar ve
medfuatı gösteren bir vezne defteri tutarak mezkur defteri her ay
sonunda idare meclisine göstererek tasdik ettirmekten ibarettir.
Madde 14- Mektep müdürünün vazifesi: Talebenin muntazam
kayıt defterini tutmak ve mektebin idare işleri ve tedrisatına
nezaret ve Cemiyet-i Tedrisiyye kararlarını tatbik etmek ve
muallimlerin tedrisatça vaki mesailerinin verimli olması
sebeplerini temin ve talebenin kolay tahsilleri ve celb-i rağbetleri
sebeplerini hazırlamakla mükellef olup işbu vazifelerin icra
şeklini açıklamak için her ay sonunda idare meclisine yazılı
olarak malumat beyan edecek ve sene sonunda bir senelik idari
ve tedrisi muameleleri gösteren mufassal bir rapor tanzim edip
idare meclisine takdim edecektir.
Madde 15- Cemiyet üyeleri senede bir kere toplanarak
kurucuların teklif edecekleri madde ve hususları müzakere ve
cemiyetin umumi ve mali idaresiyle bir senelik icratı hakkındaki
raporları dinlemek ve biten senenin kesin muhasebesiyle gelecek
sene bütçesini tetkik ve tasdik ve bir sene vazife ifa etmek için
idare meclisi seçimini icra eyler ve cemiyetin yükselme ve
ilerlemesi hakkında karar alır.
Madde 16- Gerek yıllık genel toplantıda gerek ihtiyaç
zamanında vukubulacak toplantılarda genel kurula kurucular reisi
tarafından riyaset olunur.
Madde 17- Genel toplantılarda müzakerelerin münazara âdabı
dairesinde cereyanını genel kurula taahhüt eder. Aksi halde üç
defa ihtara ve uyulmaması halinde müzakere salonundan
çıkarmaya reis yetkilidir.
Madde 18- Genel toplantılarda cemiyetin kuruluş maksadına
aykırı ve muhalif nutuklar iradı yasaktır. Cemiyet üyeleri
münferit olarak veya birkaçı müşterek olarak cemiyetin takip
ettiği maksat ve gayeye aykırı neşriyatta bulunamaz. Ve
kurucularla idare meclisinin izin ve kararı olmadan üyelerin hiç
birisi cemiyet adına hareket edemez.
Madde 19- Cemiyete vukubulacak teberrular ve ianelerle
hibeler kurucuların muvafakatı ve idare heyetinin kararıyla kabul
olunur.

267
Madde 20- İşbu nizamnamenin bir maddesi bile genel kurulun
üçte iki oy çoğunluğu olmadıkça tadil olunamaz.
Madde 21- Cemiyetin feshedilmesi halinde Çırak
Mekteplerinin idari işleri kuruculara rücu eder.
Madde 22- Hükümet nezdinde cemiyet namına muamelede
bulunmaya kurucular heyeti reisi yetkilidir.

268
ÇIRAK MEKTEPLERİ CEMİYET-İ TEDRİSİYYESİ
ÜYELERİ

Sıra no: İsimler Memuriyet Mahalleri


1 Ahmed Fahri Bey Telefon komiseri
2 Ahmed Reşid Paşa Eski Erzurum valisi
3 Ahmed Şevki Bey Telgraf ve Posta
Nezareti genel müfettişi
4 İhsan Bey Telgraf ve Posta
Nezareti Posta genel müdürü
5 Servet Bey Rüsumat İstatistik
Kalemi hülefasından
6 Cemal Bey Telgraf ve Posta
Nezareti Kontrol Kalemi
ketebesinden
7 Hafid Bey Hazine-yi Hassa-yı
Şâhane Muhasebe Birinci
Mümeyyizi
8 Hasan Bey Dârüşşafaka ve
Mekteb-i Hukuk mezunlarından
9 Hayrullah Bey Rüsumat Memurin
Kalemi hülefasından
10 Ramiz Bey Rüsumat Merkez
Manifesto Kalemi hülefasından
11 Reşid Bey Rüsumat Memurin
Merkez Manifesto hülefasından
12 Zekeriya Bey Dârüşşafaka dahiliye
müdürü
13 Sezai Bey Maliye Nezaret,i
Celilesi Emlak Kalemi müdürü
14 Süleyman Bey Nişantaşı Numûne
Rüşdiyesi muallimlerinden
15 Seyyid Hüseyin Bey Mekteb-i Hukuk
müdavimlerinden
16 Salih Zeki Bey Maarif Nezaret-i
Celilesi müsteşarı
17 Ziya Bey Polis Müdüriyeti Heyet-
i İntihabiye kâtibi
18 Osman Nuri Bey Müessesat-ı Hayriye-yi
Sıhhiye başkâtibi

269
19 Abdullah Safa Bey Gelenbevi İdadisi
başmubassırı
20 Ömer Halim Bey Rüsumat Merkez
Manifesto Kalemi hülefasından
21 Abdünnafi Bey Mekteb-i Hukuk
müdavimlerinden
22 Ali Bey Dârüşşafaka tahsildarı
23 Fuad Bey Telgraf ve Posta
Nezareti Telgraf genel müdürü
24 Kazım Bey Eski rüşdiye mektepleri
müfettişlerinden
25 Mehmed İzzet Bey Dârülfünûn Riyaziyat-ı
Âliye muallimi
26 Mehmed Ali Bey Telgraf Posta Nezareti
Posta Nizamat Kalemi müdürü
27 Mehmed Ali Bey İstanbul İhracat ve
Meyva Gümrükleri Manifesto
memuru
28 Mehmed Ali Bey Dârüşşafaka başkâtibi
29 Mehmed Reşad Bey Galata Paket Gümrüğü
Müdürlüğü muayene
memurlarından
30 Mehmed Enver Bey Telgraf ve Posta
Nezareti müfettişlerinden
31 Mehmed Fikri Bey Telgraf ve Posta
Nezareti Mekâtib-i Mühimme
başmemuru
32 Mustafa Şükrü Bey Telgraf ve Posta
Nezareti Şikayet Kalemi
birinci
mümeyyizi
33 Mustafa Bey Dârüşşafaka ve
Mekteb-i Sultanî muallimlerinden
34 Muhyiddin Bey Rüsumat Kontrol Kalemi
hülefasından
35 Musa Kazım Bey Rüsumat Kontrol
Kalemi hülefasından
36 Macid Bey Dârüşşafaka veznedarı
37 Nazım Bey Rüsumat Kontrol
Kalemi başkâtibi

270
38 Necati Bey Kadıköy Numûne
Rüşdiyesi Riyaziye muallimi
39 Nureddin Bey Telgraf Posta Nezareti
Muhasebe Kalemi
hülefasından
40 Vefik Bey İzmir Rüsumat müdürü

1325'de teşekkül eden ve 1327'de feshedilen Dârüşşafaka


Mezunları Cemiyeti 1341 senesinde tekrar teşekkül ederek Çırak
Mektepleri Cemiyet-i tedrisiyyesi ile müştere olarak
çalışmaktadır. Mezunlar Cemiyetinin nizamnamesi aşağıya
alınmıştır.

271
DÂRÜŞŞAFAKA MEZUNLARI CEMİYETİ
NİZAMNAMESİ44

Madde 1- Dârüşşafaka Mezunları Cemiyeti işbu


nizamnameye tabi Dârüşşafaka mezunlarından müteşekkildir.
Madde 2- Cemiyetin merkezi İstanbul'da Çiçek Pazarı'nda
Çırak Mektebi, tesis tarihi 22 Kânun-i sani 340'dır.
Madde 3- Cemiyetin maksat ve gayesi, mezunları arasında
ilmî, ictimaî, spor, musiki ve emsali sahalarda dayanışmayı temin
etmektir. Onsekiz yaşından aşağı olanlar cemiyete üye
kaydolunamaz.
Madde 4- Cemiyet siyasiyat ile iştigal etmez.

CEMİYET ÜYELERİ

Madde 5- Cemiyete kaydolunmak üzere müracaat eden


mezunlar taahhütlerini muntazaman ifa edeceğini mübin olan
taahhüt varakasını imza ettikten sonra adresini ve hatıra olmak
üzere son fotoğrafını cemiyet merkezine tevdi eyleyecektir.
Madde 6- İdare heyeti tarafından yazılı tebliğ vukûundan
sonra bir ay içinde mükellef olduğu nakdi ifa ve mazeretsiz
olarak üst üste üç defa kongreye iştirak etmeyenler müstafi
addolunur. Müterakim meblağlar tediye edilmek şartıyla üyelik
hakkı idare heyeti kararıyla iade olunur.
Madde 7- Cemiyetin işleri, genel kurul ve idare heyeti
tarafından müzakere edilir.
Madde 8- Cemiyetin esaslarına ait maddelerin müzakeresi,
nizamnamenin tefsiri, idare heyetinin seçimi genel kurulun
görevlerindendir.
Madde 9- Genel kurul olağan ve olağanüstü olarak toplanır.
Olağan toplantı Martın onbeşinci gününü takip eden Cuma günü
Cemiyet Merkezinde veya idare heyetince en az yirmi gün evvel
tayin ve ilan olunan bir mahalde vaki olur.
Madde 10- Olağanüstü toplantı ya idare heyetinin tensibiyle
yahut son kongreye iştirek etmiş olan üyelerden en az yarısının
yazılı talebi üzerine idare heyetinin davetiyle gerçekleşir.

44İstanbul vilayetinin 14 Mayıs 1341 tarihli mucibince işaretine


müstenid Polis Müdürlüğünün 115 numaralı ve 18 Mayıs 1341 tarihli
ilmühaberiyle tasdiklidir.

272
Madde 11- Her sene genel kurulun olağan toplantısında
önceki zabıt hülasasını, idare heyeti raporunu, bütçe ve bilanço
ile üyelerin isimlerini ve sair muameleleri ihtiva eden bir risale
idare heyetince üyelere dağıtılır.
Madde 12- Genel kurulun olağan toplantısına ait gündemi
sırasıyla aşağıdaki maddeler teşkil eder:
1. Genel kurul reis ve katiplerinin seçimi.
2. İdare heyetinin muamelat ve hesaplar raporu.
3. Murakıp raporu.
4. Müzakeresi icap eden diğer maddeler.
5. İdare heyeti ile hesap murakıbının seçimi.
Madde 13- İdare heyetinin raporunda aşağıdaki maddelerin
münderic bulunması şarttır:
1. Cemiyetin bir senelik muameleler ve icraatı ve hal ve
istikbali hakkındaki beyanname ile bir senelik gelir ve gideri
gösteren bilanço.
2. Gelecek sene için yapılması tasavvur edilen işler
hakkındaki program ve bütçe.
Madde 14- Genel kurul idare heyeti reisi tarafından açılır.
Üyelerin üçte biri mevcut olduğu anlaşılırsa müzakereleri idare
için bir reis ve zabıt tutmak için lüzumu kadar katip seçilir ve
daha sonra müzakerelere başlanır. Toplantı nisabı hasıl olmazsa
toplantı üç haftayı geçmemek üzere başka güne tehir ve keyfiyet
idare reisi tarafından mevcut olmayan üyelere bildirilir. İkinci
toplantıda mevcut bulunacak üyeler müzakere için yeterli sayılır.
Madde 15- Genel kurul müzakereleri evvelce tertip ve ilan
olunan gündem dairesinde cereyan eder. Bu gündem en az onbeş
üyenin yazılı müşterek teklifleri üzerine genel kurulca tadil
olunabilir. Olağanüstü toplantılarda daveti mucip olan
meselelerden evvel yeni teklifler müzakere olunamaz. İdare
heyeti üyeleri müzakerenin her safhasında söz almakta sair
üyelere takdim olunur. Müzakere usulüne dair beyanat için her
zaman söz verilir.
Madde 16- Genel kurul kararları aşağıdaki maddeler müstesna
olmak üzere ekseriyet-i nisbiye ile alınır.
1. Seçimlerde mutlak çoğunluk şarttır. Fakat oy tasnifinde
kesin çoğunluk hasıl olamadığı anlaşılırsa ikinci bir seçim yapılır
ve netice kabul olunur.
2. İdare heyeti veya üyelerden biri hakkında güvensizlik
kararı itasında genel kurulun üçte ikisi hazır bulunmak ve bunlar
arasında üçte iki çoğunluk hasıl olmak şarttır.

273
3. Nizamnamenin tadilinde nisab-ı ekseriyet kayıtlı üyelerin
en az yarısından bir fazlasının toplanmasına ve bu birleşimde
mevcut üyelerin üçte iki çoğunluk sağlamasına bağlıdır.
Madde 17- Kongre zabıtlarıyla kararları ve seçim sonuçları
genel kurul reisi ile genel katip tarafından imza ve seçimlerin
sonuçları ilan olunur.
Madde 18- İdare heyeti genel kurul kararlarını tatbik ve bunun
haricinde salahiyettar olduğu cemiyet işlerini re'sen tedvir eder.
İdare heyeti onaylı bütçe dairesinde sarfiyatta bulunur. Cemiyetin
mührünü kullanma hakkı idare heyetine aittir.
Madde 19- İdare heyeti genel kurulda seçilen ve en çok oy
alan yedi zattan teşkil olunur. Seçilen diğer kişiler namzet olarak
inhilal vukûunda kazanmış oldukları oylar sırasınca idare
heyetine alınır.
Madde 20- İdare heyeti üyeleri kendi içlerinden birini reis
seçecekleri gibi kâtib-i umumi, muhasebeci, veznedar, idare
müdürü vazifelerini ifa edecek kişileri de aynı şekilde aralarında
seçerek tayin ederler. Bu seçimin icrasında bütün idare heyeti
üyelerinin hazır bulunması şarttır. İlk birleşimde bu mümkün
olmadığı halde ikinci birleşime talik ve o zaman seçim mevcut
üyelerin çoğunluğuyla icra olunur.
Cemiyetin bütçesi müsait olduğu takdirde muhasebecilik,
veznedarlık, idare müdürlüğü vazifelerinde idare heyetine yardım
etmek üzere icab ettiği kadar muvazzaf memur istihdam
olunabilir.
Madde 21- İdare heyeti reisi cemiyetin de mümessil ve
murahhas sorumlusudur. Kâtib-i umumi idare işinde reise yazı
işlerinde yardımcı olur.
Madde 22- İdare heyetinin müddeti bir seneden ibarettir.
Üyelerin tekrar seçimi caizdir.
Madde 23- İdare heyeti en az onbeş günde bir defa toplanır ve
mutlak çoğunlukla karar alır. Oylar eşit olursa reisin bulunduğu
taraf tercih olunur. Kararların her şeyden evvel sonuçlandırılması
lazım olup, gerekçe gösterilmeksizin tehiri caiz değildir.
Madde 24- Peşpeşe üç birleşime mazeretsiz olarak iştirak
etmeyen üye müstafi sayılır.

CEMİYETİN GELİR VE GİDERLERİ

Madde 25- Cemiyetin mali kaynakları aşağıda olduğu gibidir:


Üyelerin aylık yirmi kuruştan ibaret taahhütleri, hükümetin

274
müsaadesiyle vaki olacak teberruat ve tertib edilecek seyahatler
ve saireler hasılatı.
Madde 26- Cemiyetin masrafları idare işinin gerektirdiği
sarfiyattır.
Madde 27- Özel günlerde ve istek edildiği zamanlarda
tanışmak üzere cemiyetin alamet-i farikası (amblemi) olacaktır.
Madde 28- Cemiyetten istifa edenler veya ihraç olunanlar
herhangi bir istirdad ve zarar ziyan tazmini iddiasında
bulunamazlar.
Madde 29- Cemiyet fesholunursa veya kendi kendini
feshederse malları Dârüşşafaka'ya verilecektir.

275
DÂRÜŞŞAFAKA MARŞI 45

Yüzler güldü, gözyaşları hep dindi.


Nurlu yolun yolcusuyuz, biz şimdi.

Ana baba bize şimdi bu mektep,


Bu mektepte yer içer, oynarız hep.

Bu mektepte okur yazar, anlarız.


Hayat nedir, azar azar anlarız.

Vatan nedir, millet nedir, din nedir?


Dünya nedir, düşman kimdir, kin nedir?

Bu bilgiler bize nerden gelirdi?


Olmasaydı şu ulu yurt ebedi.

Vatan için canımızı veririz.


Türk oğluyuz, itaattir töremiz.

Ganî değil, müstağniyiz ezelden.


Demirpençe, çelik kollar ve beden.

Mabed gibi yüksek, ulu bir yürek


Azim dolu, iman dolu bir yürek!

45Bu marşın güftesi Ali Kâmi* Bey'in (1307), bestesi de Muallim


Kazım Bey(1307)indir.

276

You might also like