You are on page 1of 8

Kriminoloji Ders Notları I

Yararlanılan Kaynaklar:
1) Bernd-Dieter Meier, Kriminologie, 4. Auflage, München 2010
2) Füsun Sokullu-Akıncı, Kriminoloji, 2. İstanbul 1999 ve 7. Bası İstanbul 2010.
3) Timur Demirbaş, Kriminoloji,

I- KRİMİNOLOJİK ARAŞTIRMADA METOD

Bir ülkede işlenen suçların sayısının bilinmesi, bunların sınıflandırılması ve suç


nedenlerinin araştırılması kriminolojide büyük önem taşır. Kriminolojik araştırmalarda uygulanan
metotlar şunlardır:
- Suçu ölçme metodu,
- Deneysel metod
- Olay incelemesi metodu,
- Yaşam öyküsü metodu,
- Olaya katılarak gözlem metodu ve
- İzleme metodudur.

1. Suçu Ölçme Metodu.

Kriminolojide suçun yer ve zaman itibariyle ne sıklıkta işlendiğinin bilinmesi, bunların


nedenlerinin anlaşılması, suçun önlenmesi ve suç işleyenlerin doğru yola yönlendirilebilmesi
veya cezalandırılması açısından önem taşımaktadır.
Suçun ölçülmesi ise çeşitli şekillerde yapılmaktadır. Bunlar;
1) Suç istatistikleri,
2) Viktimizasyon araştırmaları
3) Suçu faillerin bildirmesi ve
4) Dolaylı ölçümler

SUÇ İSTATİSTİKLERİ

1) Suç İstatistiği Kavramı


Suç istatistiğinden belirli bir zaman ve bölge için, suçlar, suçlular, mağdurlar ve ceza
adalet sisteminin tepkileri üzerine bilgiler içeren düzenli ve sistematik toplama, düzenleme,
karşılaştırma ve bu bilgilerin kamuya açıklanması anlaşılır (Demirbaş, s. 73).
Kriminoloji suçla sadece bireyin yaşamındaki tek bir görünüş olarak ilgilenmez. Aksine
toplum içerisindeki görünüş olarak suçla ilgilenir. Suçun bu yönünün araştırılmasında
kriminoloji istatistik metoduna başvurur.

2) Suç İstatistiğinin Görevleri (Demirbaş, s. 74-75)


Suç istatistiğinin esas itibariyle dört görevi vardır:
- Ceza kovuşturma organlarının (savcılık, mahkeme, polis, infaz kurumları, denetimlik
serbestlik uzmanları) faaliyet alanını ortaya koyar. Ceza kovuşturma organlarının iş yükü
hakkında bilgi verir
- Araştırma aracıdır. Nüfusun hangi oranda suça katıldığı hakkında bilgi verir.
Hangi nüfus gruplarının, ülkenin hangi bölgesinde suça karıştıkları hakkında bilgi verir.
- Mağdur olma tehlikesi ve nedenleri konusunda ipucu verir.
- Ceza kanunlarının etkinliği tespit edilir. Korkutma, önleme ve iyileştirme
tedbirlerinin etkinliği hakkında bilgi verir. Ceza adalet sistemine ve yeni ceza kanunlarının
hazırlanmasına hizmet eder.
Suç istatistiklerini, bunları hazırlayanlara göre,
- polis istatistikleri,
- adalet istatistikleri,
- cezaevi istatistikleri,
- uluslar arası istatistikler ve
- bilimsel istatistikler olmak üzere beşe ayırmak mümkündür.

1) Polis istatistikleri
Polis istatistikleri, polise intikal eden suçlarla ilgili olarak, polis tarafından tutulan
istatistiklerdir. Polis istatistikleri suçluluğun gerçek boyutunu göstermezler. Çünkü işlenmiş
olmakla birlikte, kovuşturma organlarına ihbar edilmeyen ve bunların haberi olmadığı için
istatistiklere girmeyen çok sayıda işlenmiş suç vardır.
Diğer taraftan polise ihbar edilmesine rağmen polisin işlem yapmadığı ve kayda geçirmediği
çok sayıda suç da söz konusudur. Amerika’da yapılan bir araştırmada polisin ağır suçlara müdahale
edip istatistiklere geçirirken (yapılan ihabarların %72), kabahatlerde ise bunu daha az oranda
yaptığı (%53) görülmektedir.
Polis istatistikleri teşebbüs aşamasında kalmış olanlar da dahil olmak üzere, polise
intikal etmiş suçların kaydedildiği ve üzerinde polisin çalıştığı olaylardır. Polis istatistiklerinde
polis kayıtlarına geçen olaylar üzerinde genel bir bakış bulunur ve rapor yılları için sıklık sayısı
verilir. Sıklık sayısından maksat, bilinen olayların tümü veya belirli suç tipleri bakımından
100.000 kişi üzerinden hesaplanması ile ortaya çıkan sayı anlaşılır. Bu istatistiklerde
kriminolojik yapı üzerinde de bilgi verilir. Örneğin hırsızlık ve dolandırıcılığın tüm suçlar içindeki
dağılım payı üzerine bilgi verilir.
Suç istatistiklerinde suçların aydınlatılması oranı üzerinde de bilgi verilir. Rapor döneminde
polise intikal eden olaylardan yüzde kaçının aydınlatıldığı gösterilir. Ancak suç istatistiklerinde
polis tarafından suç olarak kaydedilen durumların, savcılık ve mahkeme tarafından da suç
olarak kabul edildiği anlamına gelmez.
Türkiye’de polis istatistiklerine örnek olarak EGM Asayiş Daire Başkanlığınca yayınlanan
istatistikleri gösterebiliriz.

2) Adalet İstatistikleri
Bunlar mahkemelere intikal etmiş olan suçlarla ilgili olarak tutulan istatistiklerdir. Polise
intikal etmiş olan suçların çoğu mahkemeye gelinceye kadar elenmekte ve adalet istatistiklerinde
görünmemektedir. Bu nedenle adalet istatistikleri suçluluğun gerçek boyutunu göstermesi
bakımından yetersizdir. Yapılan elemeler ülkenin değişik yerlerinde farklılık göstermektedir.
ABD’de yapılan bir araştırmada yargılama aşamasında kadınların mahkumiyetten
kurtulabilme açısından daha şanslı olduklarını göstermiştir. Ülkemizde de kadın suçlulara karşı
daha hoşgörülü olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle kadın suçluluğunun büyük bir kısmı siyah sayı
olarak kalmaktadır.
Adalet istatistikleri ülkemizde 1937 yılından beri yayınlanmaktadır. Bu görevi yerine
getirmek üzere Adalet Bakanlığı İstatistik Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Çeşitli kurumlarca
derlenen bilgiler Genel Müdürlüğe ulaşmakta ve burada istatistiksel açıdan değerlendirilmektedir.
Bak. Savcılık İş Yükü İstatitikleri

3) Cezaevi İstatistikleri
Hapis cezasına mahkum olup ceza infaz kurumlarına girenler ve tutuklular ile ilgili
istatistiklerdir.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün istatistiklerine göre (Bkz.
Ceza İnfaz Kurumları İstatistiği);
Türkiye’de 1 Ekim 2000 tarihi itibariyle 45.150 hükümlü, 27.445 tutuklu olmak üzere
toplam 72.595 tutuklu ve hükümlü bulunuyordu. 4116 sayılı Erteleme (Af) Kanununun
uygulaması ile bu sayı 1 Ocak 2001 tarihinde 49.612’ye düşmüştür.

2
Şimdi aradan geçen 10 yıl içinde bu sayılarda ne gibi bir değişiklik olduğunu inceleyelim:
2009 yılı itibariyle toplam 56.581 hükümlü, 59.759 tutuklu bulunmaktadır. Toplam hükümlü
ve tutuklu sayısı ise 116.340’tır.

4) Bilimsel Nitelikteki İstatistikler


Kriminolojik araştırma yapan kurumlar ile bilim adamlarının yaptıkları istatistiklerdir. Polis
ve adalet istatistikleri gibi resmi istatistiklerin yetersizliği nedeniyle kriminolojik araştırma yapan
kuruluş veya bilim adamlarınca araştırmalar yapılmaktadır. Ancak Türkiye’de bu istatsitikler çok az
yapılmakta ve bu istatistiklerin yapılması oldukça güçtür.

İSTATİSTİKLERDEKİ SAYILARIN DEĞERLENDİRİLMESİ


İşlenen suçlar istatistikte sade sayı olarak verilir, suçların ağırlığına göre bir sınıflandırma
yoktur. Basit bir hırsızlık suçu ile binlerce lira içeren bir cüzdanın çalınması istatistikte aynı sayısal
değere ve yere sahiptir. Basit bir tokat atma şeklindeki yaralama ile bir kimsenin aylarca hastanede
yatmasına neden olacak ağırlıktaki bir yaralama da aynı sayısal değere sahiptir. Bu nedenle istatistik
sayıları suçluluğun gerçek boyutu hakkında bilgi vermezler.

2008 YILINA AİT ALMAN POLİS İSTATİSTİKLERİNDEN BAZI BİLGİLER VE


DEĞERLENDİRMELER (Maier, Kriminologie, s. 119 vd.)

Alman polis istatistiklerine göre, 2008 yılında polis tarafından 6.1 milyon suç olayı
kaydedilmiştir. Buna göre 100.000 kişi başına düşen suç sayısı ile 7.436 yapmaktadır. Nüfusun
yoğun olduğu büyük şehirlerdeki suç oranı küçük yerleşim yerlerine göre daha yüksek olduğu
görülmektedir. Nüfusu 500.000 üzerindeki büyük şehirlerde suçluluk oranı en yüksek iken, nüfusu
20.000 altındakilerde ise en düşük suçluluk oranı söz konusudur. Frankfurt suçluluk oranı
bakımından en yüksek sayıya sahiptir. Frankfurt şehrinde 100.000’ye düşen (suçun sıklık oranı)
17.976 oranı ile genel suçluluk oranının iki katından daha fazladır.

Hırsızlık suçlarına ilişkin istatistiki sayılar


Alman polis istatistiklerine göre, polisin haberdar olduğu suçlardan önemli bir kısmının
şiddet içermeyen malvarlığına karşı suçlardan oluşmaktadır. İstatistiklere giren suçların %40’nı
hırsızlık suçu oluşturmaktadır. Yine suçların %67,6’nı hırsızlık, mala zarar verme ve
dolandırıcılık oluşturmaktadır. Hırsızlık suçlarının detayı incelendiğinde ise, üç çeşit hırsızlığın
ağırlıklı olduğu görülmektedir:
1) Otomobilden hırsızlık (Navigation veya otomobil radyo-teybi,
2) Marketten hırsızlık ve
3) Bisiklet hırsızlığı.
Bu üç çeşit hırsızlık, 2008’de kaydedilen toplam hırsızlık suçlarının %42’sini (1.044.094)
oluşturmaktadır. Bu üç tip hırsızlık, toplam suçların %17’sine tekabül etmektedir.
Otomobilin içinden veya dışından yapılan hırsızlık ve bisiklet hırsızlığındaki yüksek oranın
suçtan zarar görenlerin sigorta bedelini almak için ihbarda bulunmak zorunda olmasından
kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Marketlerdeki hırsızlık oranındaki yüksek sayıların ise
market sahiplerinin istikrarlı ve kararlı bir şekilde ihbarda bulunma davranışlarından
kaynaklandığı söylenmektedir (“Jeder Diebstahl wird angezeigt”!). Buna karışı konutta hırsızlık,
toplam hırsızlık suçları içinde %6,4 ve otomobil hırsızlığı ise %1,5 oranındadır.
Hırsızlık suçlarının sebep olduğu maddi zararın ise genel itibariyle düşük olduğu
söylenmektedir. 2008 yılında polis istatistiklerine göre hırsızlık suçunun ekonomiye toplam
zararı 2 Milyar Euro’yu bulmaktadır. Ancak hırsızlık suçlarının neredeyse yarsında meydana
gelen maddi zararın ortalama suç başına 50 Euro kadar olduğu hesaplanmaktadır.

3
Şiddet suçları ile ilgili istatistiksel sayıları: Kamu oyunun gittikçe dikkatini çeken şiddet
suçları ise kayda geçen suçların sadece %3,42ünü oluşturmaktadır. Bunlar içinde en fazla işleneni
ise tehlikeli ve ağır yaralama suçları oluşturmaktadır.

Cinsel saldırı suçları: Cinsel saldırı suçları ise toplam sayıların %0,9’unu oluşturmaktdır.
Bu suçlar içinde de en fazla işleneni çocukların cinsel istismarıdır.

Uyuşturucu suçları: Uyuşturucu suçları, toplam kayda geçen suçların %3,9’nu


oluşturmaktadır.

Suçları Aydınlatma Oranı: Alman polisin bilgi sahibi olduğu 6,1 milyon suçtan 3,3
milyonunun aydınlatıldığı belirtilmektedir. Bu toplam suçların %68’ini oluşturmaktadır. Bütün
suçların beşte birini oluşturan ağır hırsızlık suçlarında suçu aydınlatma oranın %15 ile oldukça
düşük olduğu görülmektedir.
Polisin suçtan haberdar olması büyük oranda kişiler tarafında haber verilmesi (şikayet/ihbar)
yoluyla gerçekleşmektedir. Polisin suçu aydınlatmasında haber veren kişin belli bir kişiyi şüpheli
olarak belirtip belirtmemesine bağlı olmaktadır. Suçu haber veren kişi belli bir şüpheliyi
belirtebildiği (belgede sahtecilik, güveni kötüye kullanma, nafaka yükümlülüğünün ihlali ile suçu
ihbar eden kişinin faili yakaladığı marketten hırsızlık ve kamusal araçlarda ücret ödemeden
seyehat) suçlarında suçu aydınlatma oranının yüksek olduğu, failin bildirilmediği suçlarda ( konutta
hırsızlık ve otoradyo hırsızlığında çoğunlukla olduğu gibi) ise aydınlatama oranın oldukça düşük
olduğu görülmektedir.

İstatistiklerde Suç Şüphelileri: Suçun soruşturması sonunda suç şüphelisi tespit


edilebilmişse istatistiklerde bu suç aydınlatılmış olarak yer almaktadır. 2008 yılında Alman polis
istatistiklerine göre polis tarafından yaklaşık 2,3 milyon suç şüphelisi tespit edilmiş, kimliği
belirlenmiştir. Burada aydınlatılan suç sayısı ile suç faili arasındaki farkın nedenlerinden biri, bir
suç failinin birden fazla suç işlemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Aydınlatılan suçlardan hırsızlık suçu (ağılaştı hali dışında) %21,2 ile aydınlatılma oranı en
yüksek olanı olarak görülmektedir. Cinsel saldırı ise /0,3 ve kasten öldürme %0,1 ile en düşük
aydınlatma oranını göstermektedir.

Suçluluk bir erkek cinsiyeti davranışıdır: Alman polis istatistiklerine göre erkek suç
şüphelisi oran kadınlara göre 3-4 kat daha fazla. Sadece 12-16 yaş grubunda suçluluk oranı birbirine
yakın oranda (Meier, s. 127)

Yabancı suçluluğu: İstatistiklere göre Almanya’da yabancı suçluluğu oranı Almanlara göre
daha yüksek: Meier, s. 129
Yabancılar toplam suç şüphelilerinin %20’sini oluşturuyor.
Halbuki yabancıların toplam nüfusa oranları %8,8
Yabancı suçluluğunun istatistiklerdeki yükse oranın sebepleri neler olabilir? Bkz.
Maier, s. 128-129.

İstatistiklere göre Almanya’da suç oranları düşmektedir: bkz. Meier, s. 130.

Suç istatistiklerinin Güvenilirliği - İstatistikler ile gerçek suçluluk


arasındaki farklılık: Bilinmeyen suçluluk (karanlık alan- siyah sayılar)

İstatistiklerin gösterdiği resmi suçluluk ile gerçek suçluluk arasında büyük farklar vardır.
Çünkü bir çok suç kovuşturma makamlarınca bilinmez ve gizli kalır. Suçlulukta karanlık alan, ceza
kovuşturma organlarının bilmedikleri ve bu nedenle de istatistiklerde hiç görünmeyen suç toplamı
olarak anlaşılır.

4
- İşlenmekle birlike, birçok suç ortaya çıkmaz,
- Ortaya çıkanlar da ihbar edilmez,
- İhbar edilen birçok suçun faili bulunamaz veya suçları ispat edilemez
- Bazılarının suçu ispat edilebilir, ancak dava edilemez veya mahkum edilmez.
Bu nedenle istatistiklere yansıyan suçluluk ile gerçek suçluluk arasında büyük bir farklılık
ortaya çıkar. Bilinmeyen, gizli kalan suçluluğa kriminolojide “suçluluğun siyah sayıları” adı
verilir.

Karanlık alan kavramı (Maier, s. 134)

Karanlık alan kavramı “objektif” olarak meydana gelmiş olan suç olayları ile polis
istatistiklerine resmen girmiş olan suç sayıları arasındaki farkı ifade eder. Başka bir ifade ile
resmi olarak bilgi sahibi olunmamış ve kaydedilmemiş suçlara suçluluğun karanlık alanı veya siyah
sayılar olarak tanımlanır.
Karanlık alandan gerçekte işlenmiş olmasına rağmen, ceza kovuşturma organlarınca
bilinmedikleri için resmi istatistiklerde görünmeyen suçların toplamı anlaşılır.

Karanlık alan kavramı, “görünmeyen” ve bu nedenle de “karanlık” suç davranışlarını


ifade etmektedir. Buradaki görünen ve görünmeyenin tanımı, ceza kovuşturma organları açısından
yapılmaktadır. Diğer kişilerin veya kurumların (mağdurun, suçu bildirenin, ailenin, işverenin,
sigorta şirketinin) suç olayını bilmesi önemli değildir. Çünkü karanlık alanla “gizli kalmış suç”
(heimliche Tat) kastedilmemektedir.
Diğer taraftan karanlık alan, polis tarafından “aydınlatılamamış olay”
(unaufgeklaerter Fall) ile de aynı anlama gelmez. Aydınlatılamamış olay ile, suçun faili tespit
edilememiş olmasına rağmen olayın polis tarafından bilindiği ve görülebilir (sichtbar) olduğu
durumlara anlaşılır.

Eskiden siyah sayılar terimi kullanılırken, günümüzde daha çok karanlık alan terimi
kullanılmaktadır. Karanlık alan yıldan yıla ve suçtan suça değişmektedir.
Bazı suçlar hiçbir zaman öğrenilemez. Örneğin cinsel saldırı, güveni kötüye kullanma,
büyük alışveriş merkezlerinden hırsızlık, yalan şahitlik gibi. Suçlular açısından da siyah sayılar
yüksektir. Çünkü suçun işlendiği bilinir ancak failler bulunamaz.
Polis tarafından bilinen ve kaydedilen suçluluk, gerçekte işlenen suçların çok küçük
bir kısmını oluşturur. Yani görünmeyen buzdağının zirvesi gibidir.

Diğer taraftan istatistiklerdeki suç sayılarını artması karanlık alanın (siyah sayıların)
azaldığı anlamına gelmez. Bu artışın çeşitli nedenleri olabilir:
- Polisin etkinliğinin artması, istatistiklerde daha çok suçun yer almasını sağlar
- Halkın polise karşı tutumunun daha olumlu hale gelmesi ve suç ihbarlarında daha istekli
davranmaları istatistiklerde yer alan sayıları arttırır.
- Günümüzde insanların suç işleme ihtimalleri artmıştır. Ancak bunu insanların daha
ahlaksız olmasından çok, bir çok suçun daha kolay işlenebilir hale gelmesinden kaynaklandığı
belirtilmektedir. Örneğin AVM’lerde, marketlerdeki hırsızlıklar hırsızlık suçunun işlenmesini daha
kolay hale getirdiği söylenebilir.
- Polis görevlileri daha etkin görünebilmek için daha çok yakalama işlemi yapmaktadırlar.
- Ceza kanunları ile yeni suç türleri oluşturulması da istatistiklerdeki sayıları arttırmaktadır.

Karanlık Alan (Dunkelfeld) Araştırma Yöntemleri (Demirbaş, s. 86-89,


Maier, s. 135 vd.)

Karanlık alan araştırmalarının amacı nedir?

5
Karanlık alanla ilgili kriminolojik araştırmalar iki yöne doğru gitmekte, yani iki hedef
gütmektedir. Bu araştırmaların bir yönü, sayısal olarak meydana gelmiş ancak polis tarafından
bilinmeyen suç olaylarını belirlemek, bunların kapsam ve yapısını ortaya çıkarmaktır. Bu
hareket noktasının hedefi gerçek suçluluğu belirlemeye çalışmaktır.

İkinci olarak karanlık alan araştırması, karanlık alan ile “aydınlatılmış alan (Hellfeld)
arasındaki ilişkiyi tam olarak açığa çıkarmak ve ne kadar suçun karanlık alanda kaldığını
belirlemektir. Bilinen suçluluk ile bilinmeyen suçluluk arasındaki ilişik “karanlık sayılar”
(Dunkelziffer) olarak ifade edilmektedir. Karanlık sayılar gerçek suçluluk hakkında tam bir
bilgi sahibi olmamıza hizmet eder.

Karanlık Alan Araştırma Metotları


a) Deney (Demirbaş, s. 87)
Burada, kontrol edilebilen şartlar altında tekrarlanabilen ve hatta temel alınan hipotezi
kontrol etmek amacıyla yapılan gözlem anlaşılır.

b) Katılarak Gözlem
Katılanın gözlemi olarak da ifade edilen bu uygulamada, bir gözetleyici vasıtasıyla kişilerin
kendi tabii çevreleri içinde davranışlarının planlı algılanması söz konusudur. Bu metot gözlemleme
sonucu bulunan sonucun genelleştirilemeyeceği yönüyle eleştirilmektedir.

c) Anket metodu
Karanlık alan araştırmaları büyük oranda anket metodunu kullanmaktadır. Soru sorulan
kişiye göre anket araştırmaları, faile sorulması, mağdura sorulması ve bilgi sahibine sorulması
şeklinde üçe ayrılmaktadır.

aa) Faile sorularak yapılan anketler (Maier, s.135 vd.)


Faile sorularak yapılan ankette, muhataba belli bir zaman dilimi içinde herhangi bir suç
işleyip işlemediği sorulmaktadır. Ancak bu sorulardan tatmin edici bir cevap almak zordur. Kişi
olumsuz bir durumu itiraf etmek zorunda kalmaktadır. Diğer taraftan bu metodun sonuç vermesi,
muhatabın hangi hareketin suç olduğunu kavrayıp kavramadıklarına da bağlıdır.

bb) Mağdura sorularak yapılan anketler


Bilinmeyen suçluluğu ortaya çıkarmak açısından en sık uygulanan metot, mağdur
anketleridir. Burada mağdura belirli bir zaman dilimi içinde bir suçun mağdura olup olmadığı ve
eğer olmuşsa, ne kadar sık olduğu sorulmaktadır. Bu çalışmalar ABD’de 1960’lı yıllardan beri
uygulanmaktadır. Almanyada da 1970’li yıllardan itibaren yapılmaktadır.

cc) Bilgi sahibi olana sorularak yapılan anketler


Bu metotda üçüncü kişilere (örneğin apartman yöneticisi, dernek başkanı, sigorta şirketleri
gibi), yetki alanları içinde bir suçun işlendiğini bilim bilmediği sorulur. Ancak bu bilgilerin iletişim
araçlarından edinilmemiş olması gerekir. Bu metod gerçek suçluluğu ortaya çıkarmada çok az
yardımcı olur. Çünkü, bilgiler duyulan şeylere dayanmaktadır. Yine muhatabın meydana gelen
olayın gerçekten suç olup olmadığın değerlendirebilmesi zordur.

Karanlık alan araştırmalarında metot sorunu


Bu alan araştırmalarının en önemli sorunu, bilgi toplama yolunun geçerliliği ve
güvenilirliğidir.
Gerçek karanlık alan suçluluğunu ortaya koyabilmek için her şeyden önce, sorular
muhatabın anlayabileceği şekilde hazırlanmış olması gerekir. Sorular, bir suçun kanuni

6
unsurlarını değil, muhatap tarafından anlaşılabilecek şekilde suçun günlük dildeki ifadesiyle
tanımlanmalıdır.
Burada ortaya çıkan sorunlardan biri muhatabın unutması nedeniyle yanlış beyanda
bulunma ihtimalidir. Bir çok suç ilgilisi tarafından, özellikle şikayet edilmemiş – hafif suçlarda –
unutulmaktadır. Aradan geçen zamanın uzaması unutma durumunu da arttırmaktadır. Bu nedenle
karanlık alan araştırmalarında genellikle son 12 ay içinde işlenmiş olan suçlar sorulmaktadır. Ancak
daha uzun zaman dilimi (5 yıl gibi) içinde işlenen suçların sorulması da mümkündür.
Diğer bir sorun da soru yöneltilecek kişilerin seçimidir (Stichprobenbildung). Her anket
çalışmasının amacı toplamı temsil edecek sayıda deneklerin belirlenmesidir. Bunun için toplamı
oluşturan herkesin soru yöneltilecek kişiler arasında bulunma şansının olmasını sağlamaktır. Yani
deneklerin toplamı temsil edici nitelikte olmasıdır.
Uygulamada bu koşulun çoğunlukla sağlanamadığı görülmektedir. Bu durum karanlık alan
araştırmalarının doğruluk oranını azaltmakta ve gerçek suçluluk hakkında tam bir bilgi vermekten
uzak bulunmaktadır. Ancak bulunan sayılar, diğer kriminolojik sayılarla birlikte ele alınabilecek
yaklaşık veriler ortaya koymaktadırlar.

d) Karanlık Alan Araştırmalarının Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

Yapılan karanlık alan araştırmalarının ortaya çıkardığı sonuçları şu şekilde özetlemek


mümkündür:
1) Gerçek hayatta polis istatistiklerine yansıyanlardan çok daha fazla suçun işlendiği
görülmektedir. Almanya’da yapılan araştırmalarda özellikle gençlerde suç olarak nitelendirilecek
davranışlarının alışılmış bir davranış olduğu görülmektedir. İstatistiklere göre, geçlerin gelişim
süreci içinde bir veya birden fazla suç işlediklerine kesin gözüyle bakılabilir.
2) Karanlık alanda kalan suçların önemli bir kısmının basit suçlar olduğu söylenebilir.
Almanya’da karanlık alanda kalan suçların başında biletsiz seyahat (Schwarzfahren), basit
hırsızlık, alkollü araç kullanmak ve ehliyetsiz araç kullanmak suçları oluşturduğu görülmektedir.
- 2006 yılında Niedersachsen Kriminolojik Araştırma Enstitüsünün Hannover şehrinde
9. sınıf öğrencileri arasında yaptığı bir anket araştırmasına göre, son 12 ay içinde öğrencilerin
yarıdan fazlası (%57,6) en az bir defa biletsiz kamu araçları ile yolculuk yaptığını (schwarz
gefahren) göstermiştir. Yine her yedi öğrenciden birinin (% 13,7)marketten hırsızlık yaptığını
göstermiştir. Gençlerin yaralama ve eşyaya zarar verme suçlarını işlediği de görülmektedir. Buna
karşın eve girerek hırsızlık (Einbruchdiebstahl), soygun gibi suçların ise çok az işlendiğini
göstermektedir.
3) Bahsedilen basit suçların erkekler kadar bayanlar tarafından da aynı sıklıkla
işlendiğini göstermektedir. Buna karşın şiddet suçlarına bayanların katılması oldukça
nadirdir.
4) Karanlık alan araştırmaları Alman olmayanlar (yabancılar hakkındaki suçlulukla
ilgili sayılar ise kesin sonuçlar vermemektedir. Yukarıdaki ankette. (Maier, s. 138, no. 61b

Suçta karanlık alanın (siyah sayıların) nedenleri:

1) Mağdurun davranışları (Suçlunun yeterli şekilde tanımlanamaması, mağdurun


rızası, mağdur-suçlu ilişkisi, mağdurun farkına varmaması)

- Suçlunun mağdur tarafından yeterli bir şekilde tanımlanamaması


Bu durum suç kurbanının içinde bulunduğu durumlardan kaynaklanabilir. Örneğin, mağdurun
küçük olması, çevre şartlarının faili görüp tanıyabilmek için elverişsiz olması.
Maier, s. 203: Almanya’da yapılan bir araştırmada 16 yaşı ve üzeri 20.00 kişi ile anket
yapılmış, son 12 ay içerisinde bir suçun mağduru olup olmadığı sorulmuştur. Soru yöneltilenlerin %
22,7’si anket kapsamında sorulan suçların kurbanı olduklarını belirtmişlerdir. En çok motorlu araca
zarar verme suçunun mağduru olduklarını (%7,3), % 5,9 dolandırıcılık suçunun mağduru

7
olduklarını, %5 bisiklet hırsızlığının mağduru olduklarını, %3,9 otomobil parçası veya otomobilin
içinde eşya çalınması suçunun mağduru olduklarını, %2,1’inin eve girilerek işlenen hırsızlık
suçunun kurbanı olduklarını beyan etmişlerdir.
İstatistikler, şiddet içermeyen malvarlığına karşı suçlar yanında, şiddet ve cinsel saldırı
suçlarının ise oldukça daha az işlendiğini göstermektedir.

You might also like