You are on page 1of 7

DİLBİLİM-SES BİLGİSİ VE DİLBİLİM-ŞEKİL BİLGİSİ

DİLBİLİM-SES BİLGİSİ:
İnsanlar kendilerini ifade ederlerken dil kullanırlar. Dili kullanmanın iki yolu vardır:
konuşma ve yazma. İnsan dili, temelde konuşmaya dayalıdır. Çocukları düşünelim: Çocuklar
ancak okula gittikleri zaman ya da yaşları okul çağına yaklaştığı zaman okuma-yazma
öğrenirler. Ancak dünyada hangi dil ortamına doğarlarsa doğsunlar, çocuklar duyma
duyularında bir sorun yoksa ya da çok ileri düzeyde zeka gelişimi sorunları yoksa, bir
yaşından itibaren konuşmaya başlarlar. Başka bir deyişle, çocuklar yazmayı öğrenmeden çok
önce ana dillerini konuşabilmektedirler. Bu da bize göstermektedir ki dil aslında konuşmaya
dayalıdır.

İşitme engeli olmayan bireyler için dilin konuşmaya dayalı olduğunu göz önünde
bulundurursak, konuşulan dil için seslerin önemi ve sesler ile harfler arasındaki fark ortaya
çıkacaktır. Harfler, konuşmak için oluşturulan seslerin yazıya dökülebilmesi için kullanılan
sembollerdir. Her dilin kendi seslerini yazabilmek için kullandığı bir yazı biçimi vardır; çivi
yazısı, hiyeroglif ve alfabe değişik yazı türleridir. Alfabe her sesi ayrı bir sembol ile temsil
eden yazı türüdür. Örneğin, ana dili Türkçe olan kişiler ben sözcüğünün b, e, n seslerinden
oluştuğunu bilirler ve bu sesler Türkçe alfabede b, e, n harfleriyle yazılır. İngilizcede ise this,
the, these gibi sözcüklerin başında bulunan th harfleri tek bir sesi simgelemektedir. Diller
arasında ses farklılıkları olduğu gibi, alfabelerinde de farklar vardır çünkü her dil kendi ses
dizgesinde olan sesleri temsil etmek için gerekli olan harfleri kullanır. Dilbilim bütün
dillerdeki sesleri kaydetmek ve yazabilmeyi amaçlamaktadır. Bunun için diller tarafından
kullanılan alfabeler, dilbilim için yeterli değildir.

Yazı sistemlerinde görülen tutarsızlıkları gidermek, bütün dillerde çıkarılan sesleri


yazabilmek ve ‘bir ses bir sembol’ ilkesini gerçekleştirmek için dilbilimde Uluslararası
Sesbilgisi Alfabesi (International Phonetic Alphabet) denilen özel bir alfabe geliştirmiştir.
Uluslararası Sesbilgisi Alfabesi her bir sesi ayrı bir sembolle göstermekte ve bu sembollerin
her biri yalnızca bir sesi temsil etmektedir. Örneğin, İngilizcede this, the, these sözcüklerinin
ilk sesi Uluslararası Sesbilgisi Alfabesi’nde [D] sembolü ile gösterilir.

Dilbilimde seslerin oluşumunu inceleyen alana sesbilgisi denir. Seslerin değişik


özelliklerini inceleyen bir alan olan sesbilgisinin 3 alt alanı vardır.

Akustik sesbilgisi, ses dalgalarının frekansı ve hızı gibi fiziksel özeliklerini inceler.
Dinleyiş sesbilgisinin ilgi alanı sesin kulak zarından beyne aktarılması ve beyin tarafından
duyma merkezine aktarılan iletinin algılanması ve içeriğinin anlaşılmasını sağlayan sinirsel
süreçtir. Beyin ile kulak arasındaki sinir ağında oluşan bir uyumsuzluk ya da beynin duyma
merkezinde olan bir hasar bu süreci olumsuz olarak etkilemektedir. Sesin beyne
aktarılmasında görülen sorunun niteliğine bağlı olarak, bireylerde işitme engellilik gibi
fiziksel bir engel ortaya çıkabilir ya da iletinin doğru anlaşılmaması gibi beynin gelen iletiyi
çözümleme işlemini yerine getiren bilişsel süreçte bir sorun yaşanıyor olabilir. Dinleyiş
sesbilgisi sorunun niteliğini saptamayı amaçlamaktadır.

Söyleyiş sesbilgisi’nin inceleme alanı ise konuşucunun konuşurken kullandığı seslerin


oluşturulmasını sağlayan fiziksel hareketlerin niteliğidir. Konuşurken kullandığımız sesler bir
hava akımının solunum sistemimiz içinde yer değiştirmesi sonucu oluşmaktadır. Hava akımı
solunum sistemi içinde yer değiştirirken, konuşucular dil, dudak ve dişler gibi ağız içinde
bulunan organların değişik fiziksel hareketleri ile ses oluştururlar.

DİLBİLİM-ŞEKİL BİLGİSİ:
Biçim bilimi (morfoloji)
Modern dil biliminin alt alanı olan biçim bilimi, bir dilin anlam taşıyan en küçük parçalarının
(biçim birimi, morfem) araştırmasını yapar. Biçim birimleri farklı biçimlerde kullanılır, anlam
ayırıcı en küçük birimlerden (fonem) oluşur ve bunların kelimelerini oluşturur. Biçim birimi
kelimelerin iç yapısındaki dil olgularına ilişkin kurallarla ilgilenir. Öte yandan morfoloji,
dünya dillerini sınıflandırmada önemli kriterlerden biri olagelmiştir. Morfolojik olarak dillerin
şöyle sıralandığı söylenebilir:

1. Yalınlayan diller: Tek heceli (Çince)


2. Bükünlü diller: çekimli, içten kırılmalı (Arapça)
3. Eklemeli diller: sondan eklemeli (Türkçe, Fince, Macarca)
4. Kaynaştıran diller: (Eskimoca, Gürcüce)

Morfoloji kavramının kökeni

Morfoloji geleneksel dil bilgisinde, bükün biçimlerinin ve kelime türlerinin çözümlemesini


kapsayan ve sözcük yapısını da dikkate alan biçim bilgisidir. Morfoloji kavramı,
tipik sözcük yapılarını tanımlamak için dil bilimciler tarafından 19. yüzyılda ele alınmıştır. Bu
kavram köken olarak, özellikle Botanik’teki biçim bilgisini başlatan Goethe’den gelmektedir.
August Schleicher bu kavramı, dil bilimi için 1860 yılında sadece başlık olarak benimsedi.
Morfemleri ise ilk olarak Leonard Bloomfield konulaştırdı. Bloomfield (1933) ve Harris
(1951) bu konuya ayrı birer bölüm ayırarak eserlerinde yer vermiştir.

Morfoloji, konum açısından sürekli bir değişime uğrarken hem hangi dil betimsel alanların
ona dahil edilip edilmeyeceği sorusu, hem de değişik gramer sınıflarının düzenleyici
sistemlerine nasıl dahil edileceği konusu farklı yaklaşımlarla ele alınmıştır. Sözcükleri tanıma
yetisinin yanı sıra, tüm anadili konuşucularına özgü bir başka beceri de bu sözcükleri
bileşenlerine ayırabilmektir. Konuşucuların daha önce hiç karşılaşmadıkları sözcükleri bile
kolaylıkla çözümleyebilmeleri bunun en önemli göstergesidir.

Biçimbirim (Morfem):

Dilde anlamsızlaşacağı için yapısal olarak daha fazla bölünemeyen, kullanıldığı yerde ya
anlam taşıyan ya da dil bilgisel görev üstlenebilen en küçük yapıya morfem denir. Dillerde
sesin bir basamak üstündeki yapı taşlarıdır. Morfemler hece değildir. Bazen hecelerle
morfemlere ayırma örtüşse de bu her zaman geçeli değildir. Baba-sı Erzurum-lu-dur
cümlesinde beş tane morfem vardır.

Biçimbirim Türleri:

Bağımlı ve Bağımsız Biçimbirim

Varlıkları için başka yapılara ihtiyaç duymayan biçimbirimlere bağımsız biçimbirim


diyoruz (Bloomfield, 1926: 155).

(3)

(a) Çocuk hakları, eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı
korunma gibi hakların hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrense bir kavramdır. Dünya
üzerindeki tüm (b) çocuklar kanunen veya ahlâki olarak doğuştan bu haklara sahipken (c)
çocukluk sonrası değişen fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özelliklerinden dolayı
bunlardan yararlanamazlar. Günümüzde (d) *lar hakları ile ilgili olan uluslararası (e) *luk,
193 ülke tarafından onaylanmış olan BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir.

Çocuk hem (3a) da olduğu gibi kendi başına, hem de (3b) ve (3c) de olduğu gibi -lar
ve -luk ile birleştirilerek kullanılabilmektedir. Bağımsız biçimbirimler anlamlarına göre
sözlüksel ve dilbilgisel olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sözlüksel biçimbirimler, adlarından da
anlaşılacağı üzere sözlük anlam taşıyan içeriksel sözcüklerden oluşan biçimleri içerir. En tipik
örnekleri ad, eylem, sıfat ve belirteçlerdir. Sözlüksel biçimbirimler sözcük parçaları olarak da
kendilerini gösterebilirler (bkz. türetim ekleri). Dilbilgisel biçimbirimler ise kendi başlarına
anlamları olmayan ama sözlüksel biçimbirimler arasındaki ilişkileri gösteren yapılardır. En
tipik örnekleri işlevsel sözcük olarak da sınıflandırılan adıl, ilgeç, bağlaç ve belirleyicilerdir.
Dilbilgisel biçimbirimler de sözcük parçaları olarak görülebilirler.

Yukarıdaki örnekte (3d) ve (3e) nin dilbilgisidışı olması, -lar ve -luk biçimlerinin
çocuk biçimi kadar özgür hareket edemediğini göstermektedir. Bunlar için çocuk sözcüğüne
eklenmek bir zorunlulukken, bu durum çocuk sözcüğü için seçime bağlıdır. Böyle kendi
başlarına kullanılamayan biçimbirimler de bağımlı biçimbirimler adını alır.

Alt Biçimbirim: Morfemlerin söyleyiş farkından dolayı farklı görünen ancak aynı fonksiyon
icra eden şekillerine alt biçimbirim denir. Alt biçimbirimlere alamorf da denir. Alamorflar bir
morfemin farklı versiyonlarıdır. Örneğin Türkçede ayrılma bildiren –dAn morfeminin –den,
-dan,-ten, -tan olmak üzere dört farklı alamorfu bulunur. Bunların tarihsel olarak ilk halini
temsil edeni asıl morfem olarak kabul edilirken sonradan ortaya çıkan varyantları bu orijinal
morfemin alamorflarıdır.

Sözcük türetme

Sözcük türetme temel birim ve eklerin birleştirilmesiyle oluşturulan kelime yapılarıdır.


Örneğin; iyi-lik, güzel-lik gibi… İyi sözcüğüne –lik eki getirilerek sıfattan isim türetilmiştir.

Birleşik kelime yapma

Birleşik kelimeler en az iki sözcüğün bir araya getirilmesiyle oluşur, ama bu sözcükler
istenildiği kadar öğe içerebilir. Örneğin; dil-bilim sözcüğü dil sözcüğü ile türemiş isim olan
bil-im sözcüğü bir araya getirilerek birleşik kelime yapılmıştır.

Evrişim

Bazı dil bilimcilere göre evrişim konusu biçim bilgisi içerisinde ele alınır. Evrişim, bir
kelimenin biçim değişikliği olmadan kelime türünün değişmesidir. Örneğin; “Adam güzel
konuştu” ile “güzel çiçeklerden bir demet aldı” cümlelerinde “güzel” sözcüğü biçimsel bir
değişikliğe uğramadan ilk cümlede zarf, ikinci cümlede sıfat görevindedir.

Almancada bazı isimlerin tekil ve çoğul halleri aynıdır. Das Kissen (tekil), die Kissen (çoğul),


bu sözcükte de hiçbir biçimsel değişiklik yoktur ve evrişime uğramış bir sözcüktür.
Evrişimin başka bir tanımı ise, morfemde hafif bir değişiklik olabileceği yönündedir, böyle
sözcükler de bükün konusuna dahil edilebilir. Bu bağlamda evrişimin ilk belirttiğimiz tanımı
Sıfır-türetme olarak adlandırılır.

Sözcüklerdeki biçimsel olaylar, başka hiçbir değişiklik olmadan sadece önek ve soneklerden
oluşuyorsa kurallara uygun olan ifadelerle betimlenir. Arapçadaki bazı sözcük türetme
kurallarında olduğu gibi bazı durumlar kurallara uygun olan dillerle anlaşılmaz.

Zaman, Kip, Görünüş, Kılınış Kategorileri

Bu kategoriler Türkolojide son yıllarda rağbet gören konulardandır. Fiillerle ilgili olan bu
terimler bazı kaynaklarda dil bilgisel kategoriler başlığı altında değerlendirilir.

1. Zaman
Dilbilgisel anlamda zaman, alabildiğine geniş olan zaman içerisinde morfolojik
unsurlarla yapılan işaretlemelerden ibarettir. Dilbilgisel zaman, var olduğu kabul edilen bir
çizgi üzerinde işaretleme yapar. Dilbilgisel anlamdaki zaman, fiilin meydana geldiği işin,
oluşun veya durumun gerçekleştiği noktayı/vakti gösteren dilsel kategoridir.
2. Kip
Kip, konuşurun veya öznenin olay, iş, durum, fiil karşısındaki tavrını veya durumunu
gösteren fakat doğrudan doğruya zaman bildirmeyen çekimlilik halidir.
3. Görünüş
Görünüşe modern dilbilimde aspekt de denir. En yaygın kabule göre görünüş, fiilin
meydana gelişinin sürekliliğiyle ilgili bir durumdur. Görünüş, bir eylemin zamana yayılışını,
zamana dağılımını göstermektedir.
4. Kılınış
Kılınış, bazı dilcilere göre görünüş ile aynı kategori iken bazılarına göre farklıdır. Demirci’ye
(2017: 152)göre de kılınış olayı görünüşten farklıdır. Kılınış kategorisi fiilin kendi ontolojik
tabiatıyla alakalı bir durumdur. Dil bilgisi kitaplarından aşina olunan “iş, oluş, hareket, vs.”
ayrımı aslında kılınışı tarif eder. Fiiller de fonemler gibi ayırt edici özelliklere sahiptir. Bazı
fiiller yavaşlık bildirirken bazıları hızlılık bildirir. Bazı fiiller bir defalık olayları bazı fiiller
tekrar tekrar yapılan eylemleri anlatabilir. Yön bildiren ve yön bildirmeyen fiiller vardır. Yani
her fiil kendi anlamı ve isteği doğrultusunda öteki fiillerden farklı olarak morfolojiye ve
sentaksa yön vermektedir. Bu anlamda yapısal olarak basit, türemiş ve birleşik fiillerde de
kılınış farkları mevcuttur.
Dilbilgiselleşme
Dilbilgiselleşme, dildeki değişimin en önemli göstergelerinden biridir. Terim olarak
dilbilgiselleşmeden kasıt, dilbilgisine uygunluk değil, bir dil unsurunun dilbilgisel bir görev
üstlenip üstlenmemesidir. Saussure’ün öğrencisi olan Meillet, dilbilgiselleşmeyi, eskiden
bağımsız olan bir kelimenin dilbilgisel bir karakter yüklenmesi olarak tarif etmiştir.
Gabelentz, dilbilgiselleşmenin iki eğilimin sonucu olduğunu belirtir. Birincisi dildeki
telaffuz kolaylığına kaçma eğilimi, ikincisi ise farklılık yaratma eğilimidir.
Türk dilbillimci Berke Vardar, dilbilgiselleşmeyi ‘dilin evrim süreci içinde bir
sözlükbirimin biçimbirime dönüşmesi’ şeklinde tarif eder. Tüm bu tanım ve tasvirlerden
hareketle dilbilgiselleşme, dillerdeki bazı kelimelerin büyük bir ölçüde gerçek anlamlarını
kaybedip yapısal olarak fosillleşmeleri/kalıplaşmaları, dilde semantik görevden ziyade
dilbilgisel işlev yüklenmeleri demektir.
Aynı Anda Var Olma
Dilde aynı köke dayandıkları halde farklı görevlerde kullanılan elementler, birbirinden
bağımsız olarak aynı zaman dilimi içerisinde varlıklarını devam ettirebilirler. Bu birlikte
yaşama durumuna aynı anda var olma denir. Edatlardan göre ve diye ele alındığında,
dilbilgiselleşmelerine paralel olarak, gör- ile de- fiil köklerinin farklı yapılarda bağımsız
fiiller olarak, -e zarf fiil ekinin bağımsız farklı yapılarda zarf fiil eki olarak halen kullanıldığı
görülür. Zaman içinde gör- fiili –e zarf fiil ekini alarak kalıplaşmış ve göre edatını
oluşturmuştur.
Leksikalizasyon
Dilde ek olarak kullanılan morfolojik unsurların zaman içinde kelime haline gelmesine
leksikalizasyon denir. Kısaca, ekin kelimeleşmesidir. Örneğin “ Benim cılarla cularla işim
olmaz.” cümlesinde cı ve cu ekleri birer kelime gibi kullsnılmıştır.
Enklitik
Enklitik, dilde türünü tam olarak belirleyememiş morfolojik veya leksikal varlıklardır.
Türkçede sıkça kullanılan “ise, de, mı, ile vb.” dil elementleri bazı durumlarda ek gibi bazı
durumlarda da kök gibi davranmaktadır. Morfolojik eğilime göre bu unsurların kökten eke
geçişi temsil ettikleri düşünülebilir. Dillerdeki genel morfolojik eğilime bakıldığında
enklitiklerin uzun bir zaman sonra değişimlerini tamamlayıp ek olarak yola devam etmeleri
beklenir.
Bitmemişlik ve Bitmişlik
Bitmemişlik ve bitmişlik morfolojik bir durumdur. Hiçbir çekim eki almamış olan isim ve fiil
kökleri, çeşitli eklerle kullanıma sokulabilir. Bu durumdaki yapılara bitmemiş dil unsurları
denir. Diğer yandan, bazı dil unsurları belirli çekim işlemlerinden geçtikten sonra kullanım
ihtimallerini daraltıcı durumda olurlar. Bu durumdaki unsurlara ise bitmiş yapılar adı verilir.
Örneğin gel- fiili mastar haliyle bitmemiş bir köktür ve istenen kip ve kişiyle çekimlenebilir.
Fakat gel-di-m şeklindeki çekimli hali, üzerinde fazla oynanmasına izin vermeyecek bir yapı
haline gelmiştir.

You might also like