You are on page 1of 68

Aylık Kültür Sanat Derg s

Sayı 371 - Haz ran 2021


Salgın (Kov d-19 v rüs) neden yle derg m z d j tal ortamda hazırlanmıştır.

İnsancıl
Aylık Kültür Sanat
Derg s
AYLIK KÜLTÜR SANAT DERGİSİ
Sayı: 371

Haz ran 2021

ISSN 1300-4158 ISSN 1300-4158 • YIL: 31 • Haz ran 2021 • 20 TL (KDV DAHİL)

Sah b ve Yazı
İşler Sorumlusu
Berr n TAŞ
Genel Yayın Yönetmen
Sayıl Ceng z GÜNDOĞDU

Tekn k Hazırlık
Tasarım
Hüray KILIÇ

Düzelt
Özden ÖZÜTEMİZ

İlet ş m Ahmed Ar f

(0212) 249 80 19 SAYI 371


e-posta • Felsefen n Gör Ded ğ :
Eğ t mde SES - 2 YILDIZ GÜNCESİ’nde
nsanc lderg s @hotma l.com • Em l Zola... Nana... alkışçılar
• Komün st Man festo’nun
Çev r s Üstüne • Berr n Taş... Estet k B l nç
www. nsanc l.com • Özsözler Günlüğü (18) • 1 Mayıs
• T yatro Sezonu 2019-2020
• Tonguç’un Romanı • Nana’nın orospuluğu ney
Kumrulu Yokuşu Sk. • Genç B r Şa re Öğütler göster r
Yıldırımakın Apt. No:8 Max Jacob • 6 Mayıs
Da.:11 C hang r-Beyoğlu • Fak r n Tavuğu Tek Tek • D l b l mc Yusuf Çotuksöken
İstanbul Yumurtlar
• Hep Yolda • Fer dun Andaç ney savunuyor
• İnsancıl K tap • Romanlarda faş zm
Arel’le Konuşmalar
KAPAK KONUSU

Ahmed ARİF (1927 - 1991)

21 N san 1927'de D yarbakır'da dünyaya geld . Asıl adı Ahmet Önal olan şa r, çok
küçük yaşta annes n kaybett . Babasının görev gereğ S verek'e taşındılar.
İlköğren m n S verek'te tamamlayan şa r, orta öğren m ne D yarbakır ve Urfa'da devam
ett .1945 yılında Afyon L ses nden mezun oldu. Ş re ortaokul yıllarında lg duyan Ar f' n
ş rler lk olarak Afyon Yayın organı Halkev , M llet ve Taşpınar derg s nde yayımlandı.
Askerl ğ n b t rd kten sonra da 1947'de Ankara D l ve Tar h Coğrafya Fakültes Felsefe
Bölümüne kaydolarak ün vers te eğ t m ne başladı. Hem çalışıp hem okuyan şa r s yas
fik rler ve eylemler yüzünden, k kere tutuklandı. Okula devam edemed . 38 ay ceza
ev nde kaldı,1954 yılında serbest bırakıldı. Ancak aldığı cezalar onun devlet memuru
olmasını engelled . İlk n k rem t fabr kasında çalıştı. Daha sonra da çeş tl şlerde
çalışarak yaşamını sürdürmeye çalıştı.

Doğduğu ve büyüdüğü coğrafya sayes nde Arapça, Kürtçe ve Zazaca d ller n çok y
konuşuyordu. 1943 yılında yaşanan Muğlalı katl amından sonra yazdığı Otuz Üç Kurşun
ş r n yayımladı. Ardından b r gece ev nden alınarak sabaha kadar dövüldü ve şkence
ISS

gördü.

1967 yılında Aynur Hanım’la yaptığı evl l kten F l nta adını verd kler b r oğlu dünyaya
gelen Ar f' n bu doğum hayatındak en öneml olay olarak b l necekt .

“Sen ster dostum ol, ster sevg l m, yeter k hayatımda ol” ded ğ Leyla Erb l yaşamı
boyunca şa r n en büyük aşkı oldu.

1968 yılında çıkardığı tek k tabı Hasret nden Prangalar Esk tt m le ünü yayılan şa r n
bu eser on k yılda on sek z baskı yaptı. Orhan Vel ' n z nde olan şa r yazım hayatına
Nazım H kmet ' n yolunda devam ett .
Ş rler nde r tme çok önem verd . Sesten daha z yade söz r tm n ön plana alarak der n
b r l r zm oluşturdu. Ş r ndek mot fler Anadolu özlem ve duyarlılığıyla yoğurdu. Somut
gerçeklere dayalı eserler yazdı. İmge konusundak yen l kç l ğ genç şa rlere örnek olan
Ar f' n ş rler n n çoğu bestelend .

Hayatı boyunca ez lenler n yayında olan, haksızlıklara gücünün yett ğ ölçüde karşı
durmaya çabalayan aşka ve dostluğa çok önem veren Ar f, Ankara’da 2 Haz ran 1991'de
kalp kr z geç rerek yaşamını y t rd .

Eserler : Hasret nden Prangalar Esk tt m (1968), Cemal Süreya'ya Mektuplar (1992).
Cumali KARATAŞ

ÖZGÜRLÜK MARATONU

Filistinlilere

Uyanmadan bıkmayacaksın hiç


Kirli bir sabahın ağırlığında.
Her gün hırsla bağlayacaksın potinlerinin iplerini.
Tek tek dizeceksin şarjörüne mermilerini.
Soydaşlarının kanlı gömleği ellerinde bayrağın;
Koşacaksın özgürlük maratonunda korkusuz.

Yas tutmak yakışmaz sana!


Ey! Soykırım artığı...
Varsın seni de kurşunlasınlar.
Bin can feda olsun,
Bir vatan kazanmak uğruna.

Ölsen bile;
Özgürlüğü tadamadan.
Kanın yeşerir baharda.
Saygı duyar sana canım toprak.

Ölsen bile...
Korkma, düşmez bileğinden bayrağın.
Milyonlarca bilek taşır götüreceğin yere.
Dalgalanır zirvesinde bir gün o son durağın.

İnanıyorum...
İnanıyorum bir gün.
Anlam kazanacak yaşamak.
Ve bitecek o gün hüzün…
Zulmün ve işkencenin barınağı
Son kalenin de anahtarlarını avuçlarında bulacaksın;
Omzundan silâhların düştüğü gün.

Haz�ran / 2021 1
Felsefenin Gör Dediği:

Eğitimde SES - 2

Betül ÇOTUKSÖKEN*

B
ir önceki yazımızda eğitimin dış- başka bir deyişle de tek bir insanın, bireyin
dünyasıyla düşünme dünyasının yaygın, toplumsal-kültürel yapılanışlar ara-
ögeleri üzerinde durmuştuk. Eğiti- sındaki ilişkilerinde nasıl karşılandığı; bütün
min dışdünyasının ve düşünme dünyasının bunlara ek olarak, tek insan-kurum ilişkile-
kavramlarını ayrıntılı olarak, sonraki yazıla- rinde tek insanın nasıl karşılandığı ve somut
rımızda tekrar tekrar yeniden ele alacağız. ya da sanal gerçeklik ortamındaki karşılaş-
Ancak eğitim bağlamında da üçgenimizi malarda nasıl bir dilin/söylemin kullanıldığı
şimdilik tamamlayalım ve eğitimin dil dün- üzerinde durulması gerekiyor.
yası üzerinde duralım. Eğitimin dil dünyası Eğitim; insan dünyasının, içinde çok sa-
üzerinde durmak, yöneldiğimiz konunun an- yıda öznenin yer aldığı bir görünümüdür.
laşılabilmesi bakımından olmazsa olmazdır. Ancak dünyanın bu türden görünümünde,
O zaman da açık-seçik olarak sormamız ge- bu dünyaya katılanların her biri bir “özne”
rekiyor. Eğitimde nasıl bir dil/söylem bağla- olarak kabul ediliyor mu, yoksa edilmiyor
mı var? Bu bağlamın nasıl olması gerekir? mu? Yeniden anımsatalım: Burada yine
Eğitim temelde insanlararası bir ilişki ol- nasıl bir insan anlayışımızın olduğu, temel
duğuna göre, ister yüz yüze ortamda, ister ölçüt olarak yer almaktadır. Tam da burada
sanal ortamda olsun, eğitim ilişkilerinde na- sormamız gerekiyor: Nasıl bir insan anlayı-
sıl bir dil kullanımı ya da somut söylem yapı- şımız var ve buna bağlı olarak nasıl eğitim
lanışı söz konusudur? Bu konu bizi aslında kavrayışımız var? Canalıcı soru budur. Top-
toplumda ve kamu yaşamında insanlarara- lumla bağlantısı içinde her bir bireyin, ka-
sı ilişkilerin nasıl bir dil/söylem bağlamının muyla bağlantısı içinde her bir yurttaşın ve
eşliğinde kendini gösterdiğine götürecektir. her ikisiyle de bağlantısı içinde her bir ağ-
Bu konuya yöneldiğimizde de yine insan- daşın özne olarak kabul edildiği ortamlarda
lararası ilişkilerde, insan-kurum ilişkilerin- örgütlenen eğitimle, böyle olmayan ortam-
de ne türden dilsel/söylemsel bir bağlamın larda örgütlenen eğitim arasında çok büyük
varolduğunu anlamaya çalışmamızın ge- farkların olacağı açıktır.
rekliliği ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda da Yaptığımız bu belirlemelerde açıklığa ka-
biraz daha derinleştiğimizde, çocuklar da vuşturulması gereken iki kavram olduğunu
içinde olmak koşuluyla, her bir insanın, so- düşünüyorum: “Özne” kavramıyla “ağdaş”
mut olarak insanlararası ilişkilerinde, somut kavramı. Özne her bir tek insanın özellikle
insan-soyut toplum1 arasındaki ilişkilerde, bilen ve eyleyen varlık olarak değerlendi-

2 Haziran / 2021
rilmesini gerekli kılar, ancak tek bir insanın yeni gerçekliğin, başka bir deyişle sanal ger-
kendini bilen ve eyleyen olarak görmesinin çekliğin öznesiyiz. Antropontolojinin öznesi,
kendisiyle sınırlı kalması yeterli değildir; aynı zamanda ağdaş-öznedir. Ağdaş-özne-
başkalarınca da öyle, bilen ve eyleyen ola- ler sanal gerçeklikte birbirleriyle karşılaş-
rak görülmesi gerekir. Özne, edimci, aktör ya makta ve birbirlerini karşılamaktadırlar.
da yapıp eden, eyleyen olarak hem kendisi- Antropontolojinin kavramlarıyla, ortak
ni böyle görmeli, hem de başkalarınca böyle çerçeveleriyle konuya yaklaşacak olursak,
görülmelidir.2 Burada dikkat ederseniz, ant- insanların birbirleriyle karşılaşmaları ve bir-
ropontolojide ileri sürüldüğü gibi, karşılıklılık birlerini karşılamalarına, sürekli olarak, hatta
ilişkisi söz konusudur. eskisinden daha çok dil/söylem eşlik etmek-
Ağdaş3 kavramına gelince: Henüz ye- tedir. Günümüzde eğitim ilişkilerinin de ço-
terince üzerinde durulmayan, ancak günü- ğun sanal gerçeklik bağlamında somutlaş-
müzdeki insan ilişkilerini anlamada işlevsel tığını dikkate alacak olursak, bu noktada dil
olan bir terim ve kavram olarak “ağdaş” her kullanımının, söylem oluşturmanın ne denli
tek insanın toplumsal-kamusal olarak sanal önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Öyleyse,
gerçekliğin öznesi ya da aktörü olduğunu bu yeni açıklamalardan sonra; bir bakıma,
bize göstermektedir. Antropontolojinin ara- özne kavramındaki yeni genişlemeden son-
da olmayı öne çıkaran anlayışıyla tek insa- ra, eğitim bağlamındaki karşılaşmalarda ve
na yöneldiğimizde, her bir insan günümüzde karşılamalarda nasıl bir dil/söylem kullanımı
ağdaştır; ağlar arasında yaşamaktadır, sos- vardır sorusuna yeniden dönebiliriz artık.
yal medyanın öznesidir ya da özne adayıdır; Şimdiye değin yaptığımız açıklamalarda
sanal gerçekliğin gücül (potansiyel) özne- ya da anlam verme çabalarında özne ve ağ-
sidir. Her birimiz artık teknolojinin yarattığı daş-özne kavramına ulaştığımız anda, ar-

Haziran / 2021 3
kaplanda yer alan başka bir kavrama daha rarşik yapı zayıflamıştır. Açıklık, saydamlık,
başvurmamız gerekiyor. Bu kavram, “özgür- hesap verebilirlik, eleştiri ve tartışma öne
lük” kavramıdır. Özgürlüğün de “toplulukçu çıkmaya başlamıştır. İnsan ya da artık yeni
değerler”le, grup yapılanışı içinde kendini adıyla ağdaş-özne davranışlarında, özellik-
gösteren insan ilişkileri ağında geçerli olma- le eylemlerinde ve ilişkilerinde açıklıktan,
dığını, ancak toplum olarak yapılanan insan saydamlıktan, hesap vermeden, eleştiriden
ilişkileri ağında geçerli olabileceğini, kes- ve tartışmadan yanadır; ayrıca, karşılaştığı
tirmeden ileri sürebiliriz. Dar, yerel-kültürel her ağdaş özneden de bu türden eylemlerin
yapılanış içinde insan ilişkilerini düzenleme- taşıyıcısı olmasını beklemektedir. Toplum-
ye çalışan topluluklarda, cemaat türü yapı- sal-tarihsel-kültürel ağdaş-özneler, içinde
lanmalarda, hiyerarşik ilişkilerin ağır bastığı bulundukları durumlar karşısında özgürce
ortamlarda özgürlüğün ve özgürlük ortamı- duruş geliştirebilirler. Bu ne demektir? Bu,
nın olamayacağı açıktır. Böyle bir ortamda durumlara yönelik olarak mesafe kazanmak-
kullanılan dil, geliştirilen söylem, çoğunluk- tır; durumları, olup bitenleri eleştirebilmektir;
la buyruklardan oluşan bir dildir, söylemdir. olup bitenlere ilişkin değerlendirmelerini he-
Böyle bir ortamda, topluluk hiyerarşisinde, sap verme, gerekçelendirme, temellendirme
en üst konumda olduğu düşünülen kişinin edimlerinde somutlaştırmaktadır.
bile özgür olmadığı bir durum söz konusu- Ağdaş-öznelerden oluşan bu yeni top-
dur. Antropontolojinin kavramlarıyla belir- lumda ve yeni kamuda eğitimin dili, eğitimin
tecek olursak, toplulukçu ortamda tek tek dil dünyası nasıl olacaktır? Ağdaş-öznele-
insanlar, karşılaştıkları durumlar karşısında rin yapılandırdığı yaygın eğitim ya da okul
özgürce bir duruş geliştiremezler ve özgür eğitimi; başka bir deyişle, örgün eğitim ister
bir söylem oluşturamazlar. Böyle bir ortam- okuldaki sınıfın içinde, ister okulun içinde
daki karşılaşmalar, karşılamalar, kimse özne ama sınıfın dışında ya da ister okulun dışın-
olamadığı için otorite her şeye egemendir. da, her bir paydaşın eğitim etkinliğine ken-
Bu türden toplulukçu değerlerle yapıla- di bireyliğinin, yurttaşlığının, ağdaşlığının
nan insansal ilişkiler eğitimdeki yansıma- kazanımlarıyla katılacak; böyle bir ortamda
sında da otoriterdir ve bu otoriterlik, dilde/ herkes eyleminin ve sözünün, ister sözlü
söylemde karşılığını bulur; hatta somutlaşır. ister yazılı söyleminin hesabını verebilecek-
Örneğin, sınıfta otorite öğretmendir, okulda tir. Yine karşılıklılık ilişkisi içinde karşılaştı-
otorite yöneticidir. Sınıf ortamında özellikle ğı her ağdaş-özneden de dilinin/söyleminin
tartışma yoktur; öğretmenin her dediği ke- hesabını vermesini isteyecektir; gerekçeli
sin, değişmez bir doğru olarak kabul edilir. düşünecek, gerekçeli konuşacaktır; gerek-
Magister dixit4 anlayışı, okul ortamının itici çeli olarak eyleyecektir; söyleminde bilgiye
gücüdür. Böyle bir yapılanmanın tüm gücü- yer verecektir. Ancak, her toplumda ve her
nü, toplulukçu ilişkiler ortamından alacağı kamusal oluşumda burada betimlenen duru-
açıktır; benzer otoriter yapılanış, ailede de mun tam bir saflık ve mutlaklık içinde ken-
söz konusudur. Bu yapılar arasında karşılık- dini gösterdiğini ileri süremeyiz. Günümüz
lılık ilişkisi vardır; aile ve hatta kamusal iliş- dünyasında insan hareketliliğinin, insansal
kiler okulda yansımasını bulur. yer değiştirmelerin bu denli yoğun olduğu
Toplumsal ilişkilerin, insanlar arasındaki bir dünyada, farklılıkların bu denli kendini
ilişkilerin çeşitlendiği, yerel-kültürel yapıların gösterdiği bir dünyada, bir yanda toplulukçu
gücünü yitirdiği toplum düzeninde ise hiye- değerlerle dünyasını kuran, eğitim ortamını

4 Haziran / 2021
taşıyan dil/söylem bağlamını hiyerarşik ola- sergilenen söylem örnekleri otoriter bir dil
rak kurmayı isteyen ve bu yönde beklentileri olmayacak, farklı seçenekleri öne çıkaran,
olan insanlarla, özgürlüğün egemen olması- her bir olup bitene, her bir konuya farklı gö-
nı isteyenlerin bir arada yaşadığını görüyo- rüngeden (perspektiften) bakabilen, ancak
ruz. Özetle, toplumların günümüzde karma bilgiye dayalı olmayı önceleyen bireylerin,
bir şekilde yapılandığını biliyoruz. Burada iş, kişilerin, yurttaşların, ağdaş-öznelerin dili/
özellikle kamuya düşmektedir. Kamu, eğiti- söylemi olacaktır.
mi neye göre yapılandıracak, eğitimdeki dil/
söylem yapılanışının ön dayanaklarını nasıl
oluşturacaktır? * Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversi-
Bu noktada antropontolojik açıdan kamu tesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe
hakkında da nasıl bir yönelim içinde oldu- Bölümü Öğretim Üyesi.
ğumuzu belirgin kılmak gerekiyor. Kamu dar
anlamında devlet, geniş anlamında da sivil
toplum olarak somutlaşır; kamu, eleştirinin, Dipnotlar
tartışmanın, açıklığın, saydamlığın, hesap
verilebilirliğin egemen olduğu toplumdur; 1- Burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz
yalnızca yasaların, kuralların değil, hukukun nokta, somut varolanın tek insan, birey olduğu;
egemen olduğu kamudur. Böyle bir yapılanış toplumun ise soyut bir varolan olduğudur. Ço-
içinde olan kamunun oluşturduğu eğitim ku- ğunlukla gözden kaçan budur. Oysa her düşü-
rumu da dilsel/söylemsel karşılaşmalarda, nen, söylem oluşturan, bu konudaki duruşunu
karşılamalarda özgürlüğe ve hatta özerkliğe açık-seçik ortaya koymalıdır.
dayalı olmak üzere, her ağdaş-özne kendini 2- Özne kavramının tarihi, çok farklı yaklaşımlar-
ifade edecek; buna ek olarak, böyle bir ifa- la oluşmuştur. Özellikle hümanist kavrayışların
de edişi, sadece kendisi için değil, başkaları ve sekülerliğin kendini gösterdiği zaman dilimle-
için de isteyecektir. rinden başlayarak, kavramın daha belirgin bir şe-
Somut olarak dile getirmek gerekirse, kilde öne çıktığı bilinmektedir. Felsefe tarihi, aynı
okuldaki karşılaşmalarda karşılaşanların zamanda özne kavramının tarihine tanıklık eder
ağdaş-özneler olduğu açıktır. Bu ağdaş-öz- şeklindeki savını burada ileri sürebiliriz. Ayrıntı-
neler insan hareketliliğinden dolayı, çok lı bilgi için bkz.: Betül Çotuksöken, Kavramlara
farklı toplumsal-tarihsel-kültürel koşullardan Felsefe İle Bakmak, İstanbul: İnsancıl Yayınları,
gelmişlerdir; hatta onlardan bir kısmı mülte- 1998; Betül Çotuksöken, Felsefe: Özne-Söylem
cidir, göçmendir. Bu durumda, söz konusu (ilk basım 2002), İstanbul: Notos Kitap Yayınevi,
farklılıklarla sınıf ortamına katılan ağdaş-öz- 2013.
ne çocuklar hangi değerler eşliğinde dil/ 3- Ağdaş: Netizen
söylem oluşturacaklardır? Burada en büyük 4- Magister dixit: Hoca dedi.
ödev, okulu taşıyan kamuya düşmektedir.
Dar ve geniş anlamında kamu, ağdaş-öz-
ne çocukların özgürlük, karşılıklı anlayış,
tartışma, eleştirme, gerekçelendirme ve te-
mellendirmeye dayalı ikna yoluyla ve bilgi
bağlamlı yetişmelerine yardımcı olmalıdır.
O zaman da eğitimin dil dünyası, eğitimde

Haziran / 2021 5
Fidel NACAR

DOSTUN SELAMI

Havada bulutlar içe dökülür


Turna dile gelip söze dökülür
Gönül aşka düşüp güle dökülür
Dostun selamını güller getirdi

Toprak alır canı candan götürür


Bakışın akar can seller götürür
Yüreğim biçere benden götürür
Dostun selamını eller getirdi

Sayarak toprağa verdik canları


Sayıdan ibaret sandık onları
Od’un düştüğü yerde yananları
Dostun selamını teller getirdi

Fidel’im der ki can alemden geçer


Ağaca kurd beşer düşende yiter
Varlığın nefessiz kalanda göçer
Dostun selamını dostlar getirdi.

6 Haz�ran / 2021
Komünist Manifesto’nun Çevirisi Üstüne

Adnan ÖZTEL

İ
ncelenen Yapıt: Komünist Manifesto, Karl özellikle hedef tahtasına konan Marksçılık
Marx, Friedrich Engels, Almancadan çevi- olmuştur. Marksçılık insanlığın belleğinden
ren Nail Satlıgan, Yordam Kitap, 7. Basım, silinip yok edilmek istenmiştir.
Mart 2019. Yordam Kitap, böyle bir dönemde Marx,
Şubat/2021 1 Nolu F Tipi Hapishane C-96 Engels, Lenin’in yapıtlarını, Marksçı seçkin
Karantina hücresi Tekirdağ. yapıtları entelektüel dünyamıza yeniden ka-
zandırmak için uğraş veriyor.
Zaman zaman klasik yapıtları yeniden Yordam Kitap’ın bu etkinliği ilerici insanlık
okurum; belleğimi canlı tutmaya çalışırım. için değerlidir; Marksçı rönesans için hazırla-
Belleği canlı tutmak yeterli gelmez bana; nanlara bir katkıdır. Kendilerini kutluyorum.
onu yeni verilerle beslemek isterim. Yapıtın
Bu büyük övgüden sonra bir de küçük
önünü arkasını, altını üstünü, iyice yoklarım.
övgü: Yapıtın sonuna “sözlükçe” eklenmiş.
Metnin bütününü, parçalarını, önsözünü,
“Sözlükçe” yapıtta geçen birçok Marksçı
dipnotlarını vb. Yapıtın “Dil”ini de gözden
kavramı açıklıyor, böylece yapıtın kavran-
geçiririm.
masına katkı sağlıyor. Gerçeği yansıtan
Yapıtı yeniden okuduğumda onu yeni bir
kavramların belleklerden silinmeye uğraşıl-
gözle görürüm. Çünkü ben eski ben değilim-
dığı bu dönemde böylesi bir çaba değerlidir.
dir. Gözüm de eski göz değildir.
Kavramların anlaşılması için gösterilen bu
Elimdeki yapıt: “Komünist Manifesto” 1848
yılında Karl Marx’la Friedrich Engels kaleme özeni kutluyorum.
almış. Yapıtı Yordam Kitap’ın 7. basımından Bir yapıtı değerlendirirken olabildiğince
okuyorum. 2019 yılında yayınlanmış. nesnel eleştiri ölçütlerine göre davranma-
İlk önce şunu belirteyim. İçinden geçti- ya çalışırım. Övgü iyi yanı dile getirdi. Bir
ğimiz karanlık tüneli, azgın gericilik dönemi de kötü yanı var. Kötü yanı görüp de söyle-
olarak adlandırıyorum. Bu, dönemin niteliği. memek yazın etiğine, eleştiri etiğine uygun
Bu dönemin başat özelliği insanlığın ilerici düşmez.
kalıtının sıfırlanmak istenmesidir. İnsanlık Yapıtı değil yapıtın çeviri dilini eleştirece-
geriye götürülmek isteniyor. ğim. Çeviri dili çok eski. Kötü olanı, olum-
Bu azgın gericilik döneminde saldırıya suzu yazmak benim görevim. Kim ne derse
en çok uğrayan insanlığın Marksçı kalı- desin. Toplumsal çıkarlar, insanın ilerlemesi
tı, Marksçı birikimi olmuştur. Bu dönemde her şeyin üstündedir benim için.

Haziran / 2021 7
Syf. 55 hakimiyet, tabi,
mevcut, hüküm
Syf. 56 sefil
Syf. 57 seyi, nizam-ı alem
Syf. 58 fiili, ifade, faaliyet
Syf. 60 hükmetme, faal,
kasdedilen, bezirganlık
Syf. 61 itiraz, atalet, tered-
düt
Syf. 62 muazzam
Syf. 63 nüfuz
Syf. 64 milliyet, dehşet,
gayri resmi
Syf. 65 esasen
Syf. 66 iddia
Syf. 67 mülkiyet
Syf. 68 münhasır
Syf. 69 risale, ihtilal, şika-
yetname, hicviye
Syf. 70 temaşa, riyazet,
hiddet
Syf. 72 eşraf, hala, adeta,
hayat, mensup, hatta, hiz-
metkar, basiret, teşrih
Syf. 73 methiye, mübadele,
edebi
Syf. 74 sevk, talep, beyan,
erbab, dünyevi
Syf. 75 hakiki, alem, ciddi-
yet, vakar, beddua, ruhsuz
Syf. 76 maiyet, güruh, teh-
Önsöz’leri çeviren Tektaş Ağaoğlu için dit, memnun
bir şey söylemiyorum. Önemli olan asıl me- Syf. 77 belagat, kisve, müşteri, nihai, istis-
tindir. Asıl metni Almanca aslından çeviren na, pejmurde, devam etme, numune, muha-
Nail Satlıgan. Kitabın kapağında da böyle fazakar
yazıyor. Syf. 78 itidal, kanaatkarlık, nimet, davet,
Önce eleştirinin maddesi: mevcut, mümkün
Syf. 43 müseccel, müktesap Syf. 79 maliyet, niyet, galeyan, telkin
Syf .44 tezahür, tasavvur Syf. 80 mucit, faaliyet, hatta
Syf. 46 şark, garp, müteffik Syf. 81 tercihen, reddetmek, hedef, tasvir,
Syf. 50 tezahür, nakden şekil, malzeme, müjde
Syf. 51 fark Syf. 82 güya, mücadele, hayal, muhtasar
Syf. 54 muhafazakar Syf. 83 muhalefet

8 Haz�ran / 2021
Syf. 84 kısmen, hakimiyet, derhal, ihmal, yok denebilir. Bence var. Marksçı rönesans
arife bilinçli bir etkinliği gerektirir. Bilinçli etkinlik-
Syf. 85 tenezzül etmek, niyet, ilan etmek, se bütünsel bakışı gerektirir. Bütünsel bakış
hakim “Dil”i de kapsar.
Yapıtı yayına hazırlayanlar yaptıkları Bütünsel bakış Marksçılığın can damarı-
yanlışın ayrımına varmışlardır. Bunu nere- dır. Bilimsel düşüncenin olmazsa olmazıdır.
den anlıyoruz. Sözlükçeden. Sözlükçe’de Postmodern zamanlarda ne yazık ki bütün-
çevirmenin bugün anlaşılması olanaksız sel bakıştan uzaklaşıldı. Bütünsel bakışa
eski sözcükleri de açıklamışlar. yabancıydı toplumumuz, şimdi daha çok ya-
Burada durdum. Yanlışın ayrımına varıl- bancılaştırıldı.
mış ama gereken düzeltme gerektiği biçimde Sözde postmodernizme karşı olduğunu
yapılmamış. Yanlışın düzeltilmesi sözlükçe-
söyleyenlerin ezici çoğunluğunun konumu
ye; “mafevk, riyazet” gibi çok sınırlı açıkla-
budur. Bu nedenle “Sol”da yeniden var ola-
malarla sağlanamaz. Çünkü çok sayıda eski
bilmek için savaşım veren kümelerin çoğu
sözcük vardır. İkincisi yanlışı düzeltme
bütünsel bakamıyor. Biri filin tırnağını, öteki
yöntemi bu olmamalıdır. Sözlükçe Marx’la
bacağını, bir diğeri hortumunu… ama hiçbi-
Engels’in kullandığı kavramların açıklama-
ri fili bütünlüğüyle kavrayamıyor. Gerçeklik
sı olmalıdır. Sözlükçe çevirmenin kullandığı
parçalardır sanılıyor. Ağaçlardan orman gö-
eski sözcüklerin çevrildiği yer değildir.
rülemiyor. Hiç kuşkusuz bu bir sanıdır. Ger-
Yapıt, eski dilden arındırılmalıydı. Çevir-
çeklik bütünseldir.
menin dili, Komünist Manifesto’nun ilerici,
Varlık bir bütündür. Maddecilik dünyanın
devrimci içeriğiyle çelişki içindedir. Çeviri
dili, yapıtın içeriğine göre çok geri kalmıştır. birliğini kavramaktır. Dünyanın birliğini kav-
Çevirinin dili gericidir. Dil Devrimi yok sayıl- rayamayan “Sol” bin parçaya bölündü.
mış, anakronik davranılmıştır. Yapıtın içeriği Yapılması Gereken: Marksçı rönesansa
günümüzde de güncelliğini korurken, yapı- hazırlanmak. Bunun için her birey kendi ka-
tın çeviri dili eskimiştir. İçerik yeni, biçim es- fasının bütünlüğünü oluşturmalıdır. “Dil” bu
kidir. Böyle bir çelişki maddeci diyalektiğe, bütünlüğün en önemli ögelerinden biridir.
Marksçılığa uygun değildir. İnsan “Dil”le düşünür. Kavramların içeriği
Yapıtta birçok yerde “eski toplum” dan söz dille oluşturulur. Kavramların içeriğini doğru
ediliyor; eski toplumun ömrünü doldurduğu, oluşturamazsanız doğru düşünmek bir yana
yeni bir toplumun kuruluşunun zorunluluğu yanlış düşünürsünüz, yanılsama yaşarsınız.
dile getiriliyor. “Katı olan her şey buharlaşı- Bu nedenle “Dil”i düzeltmeden toplumu dü-
yor” ama nasılsa Türkiye’de Dil Devrimi’yle zeltemezsiniz. “Dil”i düzeltmeden doğru dü-
buharlaştırılan eski dil, çevirmence anakro- rüst düşünemezsiniz. Doğru düşünemezse-
nik olarak yeniden katılaştırılıyor. niz doğru eyleyemezsiniz.
Son sözü Engels’e bırakıyorum: “İngiliz-
Vargı: ce bir çeviri için Fransızcasını temel almak
Yordam Kitap’ın Marksçı rönesansa kat- büyük bir hata bence… Yeri gelmişken Bay
kısının bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi olduğu- Kokosky kendi kötü çevirisini neyle mazur
na okurlar karar versin. Bunun bir önemi gösteriyor.”

Haziran / 2021 9
(Engels’ten Marx’a 29 Kasım 1873, Alıntı- Beyan: İs. (beya:n) Ar. beyan 1- Söyle-
nın kaynağı: Çeviri üstüne-Sanat ve Edebiyat me, bildirme 2- ed. Bir eserde, düşüncelerin,
Marx-Engels-Lenin, s. 73, Çeviren: Aziz Çalışlar, duyguların, hayallerin doğuş ve değerlerini,
Evrensel Basım Yayın, 1. Baskı, Eylül 1996.) bunların anlatımında tutulacak yolları konu
Çevirmenin eski sözcüklerini arındırma edinen bir edebiyat bilgisi.
girişimi: Bezirgan: İs Far. Bezirgan. Esk. 1-Tüccar
2- Alışverişte çok kar amacını güden kimse.
Sözlükçe 3- Mec. Mesleğini sadece kazanç için kulla-
-A- nan kimse. 4- Yahudilere verilen ad.
adeta: zf (a=deta) Ar.’ adeta 1- Bayağı, Cebir,-bri: 1- İs. Ar. Cebi esk. Zor, zorla-
basbayağı (Türkçe sözlük Syf. 25) yış 2- Ar. mat. Artı ve eksi gerçek sayılarla,
alem: İs(a=lem) Ar. alem 1- Yeryüzü ve bunların yerini tutan harfler yardımıyla nice-
gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bü- likler arasındaki genel bağlantılar kuran ma-
tün, evren 2- Dünya cihan 3- Aynı konu ile tematik kolu. (Age. Syf. 390)
ilgili kimseler veya 4- Hayvan veya bitkilerin Ciddiyet: İs. Ar. Ciddiyet, ciddilik, ağır-
bütünü 5- Durum ve şartlar 6- Herkes, baş- başlılık (Age. S. 406)
kaları 7- Ortam, çevre 8- Eğlence 9- Ken- Davet: İs (da:vet) Ar. Da’vet 1- Çağrı,
dine özgü birçok niteliği bulunan şey 10- çağırma 2- Yemekli toplantı. Davet etmek
Duygu, düşünce, düş gücü. (Türkçe Sözlük, 1- çağırmak 2- mec.yol açmak 3- birinin bir
Türk Dil Kurumu Yayınları, 8. Baskı, 1988, şeye uymasını istemek (Age. S. 532)
Ankara, Syf. 78) Dehşet: İs Ar. Dehşet 1- Tehlike veya
arife: is.Ar’arife. Belirli bir günün, olayın korkunç bir şey karşısında duyulan ürküntü,
bir önceki günü veya ona yakın günler, ön yılgı 2- S. Olağanüstü 3- Ünl. Olağanüstü
gün şeyler karşısında şaşma anlatır.
atalet: İs. (ata:let) Ar’ atalet 1-Tembellik Derhal: Zf. (de’rhal) Far. Der+Ar hal. He-
2- İşsizlik, işsiz kalma, işlemezlik men, çabucak (Age. S. 562)
-B- Dünyevi: s. (dünyevi:) Ar. Dünyevi. Dünya
Basiret: İs. (basi:ret) Ar. Basiret. Doğu ile ilgili, dünya işlerine ilişkin, uhrevi karşıtı
görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anla-
yış, kavrayış, dikkat, sağgörü -E-
Beddua: İs. (beddua) Far bed+Ar du’a Edebi: s. (edebi: ) Ar. Edebi. Edebiyatla
ilenme, ilenç ilgili, edebiyata ilişkin
Belagat,-ti: İs.(bela:gat) Ar. Belagat 1- İyi Edebiyat: İs. (edebiya:t) Ar. Edebiyyat
konuşma, sözle inandırma yeteneği 2- Söz 1- Olay, düşünce, duygu ve imajların dil
sanatlarını inceleyen bilgi dalı, retorik 3-ed. aracılığı ile biçimlendirilmesi sanatı, yazın,
Konuyu bütün yönleriyle kavrayarak hiçbir literatür. 2- Bir bilim kolunun türlü konuları
yanlış ve eksik anlayışa yer bırakmayan, üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsi, lite-
yorum gerektirmeyen, yapmacıktan uzak, ratür. 3- mec. İçten olmayan, gereksiz, boş
düzgün anlatma sanatı. 4- Mec. Bir şeyde sözler
gizli olan derin anlam Esasen: Zf. (esa:’sen) Ar. Esasen. 1- Ba-
şından, temelinden, kökeninden 2- Doğru-

10 Haziran / 2021
su, doğrusunu isterseniz, zaten,zati (Age. Güruh: İs. (gürü:h) Far. Güruh. Değersiz,
S. 725) aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derin-
Eşraf: ç. İs (-ra:fı) Ar. Eşraf: şerif’in çokluk ti, sürü (Age. S. 914)
biçimi. Bir yerin zenginleri, sözü geçenler Güya: Zf. (gü’:ya: ) Far.güya. Sözde, san-
(Age. S. 737) ki (Age. S. 917)

-F- -H-
Faal,-li: (faa:l) Ar. Fa’al 1- Çok çalışan, Hakiki: s. (haki:ki, k’ler kalın okunur) Ar.
çalışkan, hareketli, aktif 2- İşler durumda Hakiki 1- Gerçek 2- Niteliği değişmemiş, as-
olan 3- Etkin (Age. S. 755) lına uygun, gerçek olan (Age. S. 928)
Hakim: İs. Ar. Hakim esk. 1- Bilge. 2- Tan-
Fark: İs. Ar. Fark 1- Bir kimse veya nes- rı. (Age. S. 928)
nenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağ- Ha’kim: İs. (ha:kim) Ar. Hakim. Esk. 1-
layan ayrılık; benzer şeyleri birbirinden ayı- Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten,
ran özellik, başkalık, ayrım 2- Ayrım 3- mat. sözünü geçiren egemen. 2- Yargıç 3- Başta
Çıkarma işleminin sonucu gelen, başta olan, baskın çıkan. 4- Duygu,
Fiili: s.(fiili:) Ar. Fiili Eylemli, edimsel, ger- davranış vb.’ni iradesiyle denetleyebilen
çekten yapılan kimse. 5- Yüksekten bir yeri bütün olarak
gören. 6- biy. Benzerleri arasında güç ve
-G- önem bakımından başta gelen, dominant
Garp,-bı: İs. Ar.garb. esk. Batı (Age. S. Hatta: bağ. (ha’tta: ) Ar. Hatta. Bile hem
815) de, üstelik, ayrıca (Age. S. 957)
Galeyan: İs. İs. (galeya:n) Ar. Galeyan. Hedef: İs. Ar. Hedef. 1- Nişan alınacak
esk. 1-Kaynama. 2- coşma (Age. S. 810) yer. 2- Mec. Amaç, gaye, maksat (Age. S.
Gayrıresmi: Sözlükte yolk böyle bir kav- 974)
ram. Ben açıklamaya çalışayım. İlkin söz- Hicviye: Ar. Hecviyye ed. Yergi, taşlama
cükleri ayırıyorum gayri-resmi gayri: Ar. Age.991
1-Başka, diğer 2- Zf. Artık, bundan sonra Hiddet: İs. Ar. Hiddet. Öfke, kızgınlık
(Age. S. 818) (Age. S. 992)
Resmi: s. (resmi:) Ar. Resmi. 1- Devletin Hizmetkar: İs (hizmetka:r ) Ar. hidmet+-
olan, devlete ait, devletle ilgili 2- Devletin Far.-kar ücretle iş gören genellikle erkek
öngördüğü yöntemlere uygun olarak yapılan işçi, uşak (Age. S. 1000)
3- Mec. Samimi olmayan, teklifli, ciddi, içten
olmayan. (Age. S.1857) -İ-
Şimdi iki sözcükten, iki sözcüğün Türk- İddia: İs.Ar. iddi’a 1- İleri sürülerek savu-
çeye çevirisinde birleşik gayri resmi söz- nulan düşünce, sav. 2- Kendinde olmayan
cüğünün anlamına varmaya çalışacağım. bir yeteneği, bir durumu varmış gibi göster-
1- Devletin olmayan, devlete ait olmayan, me. 3- Dediğinde direnme (Age. S. 1046)
devletle ilgili olmayan 2- Devletin öngördü- İfade: İs. (ifa:de) Ar. İfade. 1- anlatım. 2-
ğü yöntemlere uygun olarak yapılmayan 3- Deyiş. 3- Bir duyguyu yüz aracılığıyla anla-
Mec. Samimi olan, teklifsiz, içten tan belirtilerin bütünü.

Haziran / 2021 11
İhmal,:li: İs. (-ma:li) Ar.ihmal. Gereken Bütün bu sözcükleri Türkçeye çevirmek
ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, bir kitap oylumunu aşabilir. Okur sıkılabilir.
önem vermeme. İhmal etmek: savsamak, Bu nedenle sözlükçemi burada kesiyorum.
savsaklamak, önem vermemek. (Age. S. Buraya kadar ne diye sözlükçe yazdın
1053) be adam denebilir. Buna yanıtım şudur:
İhtilal, li: (-la:li) Ar. İhtilal 1- Bir devletin Göstermek için. Anlattım, açıkladım ama
siyasi, sosyal ve iktisadi yapısını veya yö- göstermeden olmaz. Neyi gösterdim. Eski
netim düzenini değiştirmek amacıyla hukuk sözcüklerin anlamını aramanın yoruculuğu-
kurallarına ve kanunlarına uymaksızın ce- nu. Yorulmaktan mı kaçıyorum. Hayır asla.
bir ve kuvvet kullanarak yapılan geniş halk Gereksiz yere yorulmak, üretici güçlerimi
hareketi, devrim. 2- kargaşalık, düzensizlik, gereksiz yere tüketmek istemiyorum. Za-
karışıklık. 3- Köklü değişim. (Age. S. 1054) manım değerli benim. Okurlar için de öyle
İlan: İs. (i:la:n) Ar. İ’lan. 1- Duyuru 2- Açık- olduğunu biliyorum. Gördünüz işte ne kadar
ça bildirme zaman alıyor, oyalıyor insanı…
İlan etmek: Bir durumu yayım yoluyla Eskimiş dil insanın üretici güçlerinin
duyurmak. 2- Bir durumu yaymak (Age. S. önünde bir engeldir. Hem de büyük bir en-
1065) gel. Engeller kaldırılmadan insan ilerleye-
İstisna: İs. (istisna:) Ar. İstisna’ 1- Bir kim- mez.
se veya bir şeyi benzerlerinden ayrı tutma Komünist Manifesto’nun içeriği ilericidir,
2- Genelden ayrı, kural dışı olma, ayrıklık 3- devrimcidir. Çeviri dili de ilerici, devrimci ol-
Ayrı tutulan kimse veya şey. (Age. S. 1110) malıdır.
İtidal, ti) İs. (i:tida:l) Ar. İ’tidal 1- Aşırı ol- Marksçılığın anlaşılıp anlaşılmadığı pra-
mama durumu, ılımlılık, ölçülülük 2- mec. tikten belli olur. Burada bir çeviri pratiğini ir-
soğukkanlılık (Age. S. 1123) deledim. Sonuç: Marksçılık anlaşılmamıştır.
İtiraz: İs (i:tiraz-ra:zı) Ar. İ’tiraz. 1- Bir dü- Üretici güçler kuramı anlaşılmamıştır.
şünce veya kararı benimsemeyerek karşı Ayrıca Cumhuriyet Devrimi’nden sonra
çıkma. 2- Söylenecek söz, karşı söyleme yapılan Dil Devrimi’nin de anlaşılmadığı gö-
(Age. S. 1124) rülüyor. Dil Devrimi nesnel olarak Marksçı
üretici güçler kuramıyla uyumludur.
Son Söz: Dil Devrimi kalıtına sırtımızı dönemeyiz.
Eski sözcüklerden arındırma girişimim Dönmemeliyiz.
böyle uzayıp gidecekti. K, M, N, P, R, S, Ş, T,
V başlıklarında birçok eski sözcük var arın-
dırılması gereken, yenilenmesi gereken.
Şu M başlığına bir bakın: Mucit, müca-
dele, muhtasar, muhalefet, mevcut, mükte-
sep, müseccel, müttefik, muazzam, milliyet,
münhasır, mensup, methiye, maliyet, mem-
nun, müsteri, muhafazakar, mümkün ma-
fevk, malzeme.

12 Haziran / 2021
Bedriye KORKANKORKMAZ

ANADİL

kuşların hepsi kendi dilinde öter


bir bana yasak anadilimde konuşmak
çevirmenler de bilmiyor benim dilimi
dolaşıyorum sokaklarda ağzım mühürlü

öylesine bakarım aynada kendi yüzüme


aynalar da konuşmaz benimle aynı dilde
dara düştüm düşeli dostlarım terk etti beni
canıma derman olmayan gurbetlik canıma yetti

ıslıklarla konuşmayı öğrendim en sonunda


dünyadan selamsız sabahsız gidenleri düşündüm
köprü altındakiler tanır beni
dolaşırım sokaklarda ağzım mühürlü

Haz�ran / 2021 13
Özsözler Günlüğü (18) Mart 2021

Yusuf ÇOTUKSÖKEN

1 Mart lık vb doğal afetler değil; en olumsuz ekono-


“Fırsatlar, felaketlerden doğar.” mik ve toplumsal koşullarda bile siyasetçi-
lerin dinsel, ulusal duygularla renklendirdiği,
2 Mart kutuplaştırıcı yalan söyleme stratejileri yık-
“Bilgisizlik korkuyu, korku şiddeti, şiddet maktadır.”
de kini besler.”
8 Mart
3 Mart “Yaşamı cehenneme çevirenler, kendile-
“Geleceğe ilişkin gerçekçi, üretici, güven rine cennet hazırladıklarını düşünmesinler.”
verici izlence ve uygulamalar yapılmazsa,
gençlerin siyasete güveni sıfırlanacaktır.” 9 Mart
“Kişilikli insan; özgür iradesiyle karar ve-
4 Mart rebilen, vicdanının sesini dinleyen, sorumlu-
“Demokrasi; sömürgeci ve yayılmacı luğu yüksek yurttaştır.”
egemen devletleri uygarlaştıramadı; tersine
daha da vahşileştirdi.” 10 Mart
“Ahlak ahlaksızın, hak zalimin kavrayış
5 Mart ve uygulamasına bırakılamaz.”
“Sanat; kısıtlanamaz, sansürlenemez,
engellenemez, yasaklanamaz, denetlene- 11 Mart
mez. Sanatın tek denetçisi, sanat adına, sa- “Yaşamda iyi/kötü her şey yaşanabilir.
natçıdır.” İyi/kötü raslantılardır çokluk, belirleyici olan-
lar... Her insan yanılabilir, hiçbir biçimde
6 Mart onaylanamayacak işler yapabilir, suç işle-
“İktidar ve muhalefetin ideolojik karşıtlığı, yebilir, günaha girebilir, maddi gücünü yiti-
siyasal fırtınanın kaynağıdır; fırtına er geç rebilir, vb. Vicdanlıysa, onuruna düşkünse,
kopar, ancak seçim sandığında diner.” dürüstse, özür dileyebiliyorsa, bağışlanmayı
hak eder.”
7 Mart
“Siyasetbilimi der ki: “Dünya/insanlık ta- 12 Mart
rihinden öğrendiğimize göre; Dünyayı, yani “İçtenlik düşüncede oluşur, gönülde kı-
devletleri deprem, sel baskını, salgın hasta- vamlanır, dilde ezgilenir, ilişkide sergilenir.”

14 Haziran / 2021
13 Mart 22 Mart
“Bilimin belirgin özelliği, tutarlılık (-tutar- “Saygınlık; toplumsal, ekonomik bakım-
lılık bilimin sigortasıdır-); sanatın belirgin lardan bir üstünlük değil; insanlığa anlamlı
ilkesi, sınırları olabildiğince zorlamaktır (-sa- katkıda bulunan kimselere bir saygı duruşu-
natta tutarsızlık yaratıcılığın itici gücüdür-).” dur.”

14 Mart 23 Mart
“Yanlış zamanda doğru insanlarla karşı- “Dörtbaşı bayındır bir düşüncede ve ku-
laşmak, doğru zamanda yanlış insanlarla şatıcı bir tutumda inatçılık, sağlam bir kişilik
karşılaşmak kadar raslantısaldır.” göstergesidir.”

15 Mart 24 Mart
“Başkasının özgürlüğünü kısıtlayanlar, “Siyasetbilim der ki: ‘Özgürlüklerin sınırı
aslında kendi özgürlüklerini de kısıtladıkla- siyasette yasalarla, toplumsal yaşamda kül-
rının farkında değiller.” tür ve sanat kavrayışlarıyla belirlenir.”’

16 Mart 25 Mart
“Demokrasinin güvenliğini tehdit eden bir “Tehdit, korkağın silahıdır, ama oyuncak
tehlike de, seçmenin bilgisizliği ile kimi siya- tabancadır...”
setçilerin bunu acımasızca kullanmasıdır.”
26 Mart
17 Mart “İnsan; neleri yapacağını bilmesi gerekti-
“Tehdit, cesaretin kılıcını keskinleştirir.” ği gibi, neleri yap(a)mayacağını da iyi bilme-
si gerekir.”
18 Mart
“Dünya ne iyidir, ne de kötü; insandır 27 Mart
Dünyayı kötüleştiren aslında, sanat da iyi- “Bir kimseyi aşağılamak, aslında kendini
leştirmeye çalışır gücü yettiğince...” bütün insanların katında değersizleştirmek
demektir.”
19 Mart
“Şiir; olumlu/olumsuz sezdirmelerin, ya- 28 Mart
pıcı/yıkıcı yansıtmaların ötesinde, insanca “Hain ve kalleşe cesaret veren, zulmün
bir ‘özlem’dir.” bıçağını biler.”

20 Mart 29 Mart
“Şiir, tanımlanamaz değildir, her yeni ve “İnsan yerine mi konulmak istiyorsunuz?
özgün şiirde yeniden tanımlanır.” Önce siz herkesi, ayırımsız, insan yerine
koymalısınız.”
21 Mart
“Gerçekleri kendi gözleriyle görenler, 30 Mart
akıllarıyla değerlendirenler, eylemlerini vic- “Alçakgönüllü bir kimsenin aşağılayıcı
danlarıyla biçimlendirenler, aslında dünyayı sözleri, hak edene alkış gibi gelir.”
değiştirme yolunda çaba harcıyorlar.”

Haziran / 2021 15
Çetin ÖRGEN

SUSKUNLUK

kısadır karanlığın ömrü aslında


ama bir suskunluk örtmüş güneşi
boynu bükük sözcüklerin
sözcükler kelepçeli
sözcükler tutsak

uslu çocukların sessizliği hep ürkütmüştür beni


hiç ağlamazlar
hiç duyulmaz hıçkırıkları
anlaşılmaz yaşadıkları

susan sözcükler suskun çığlıklar atıyor beynimde


n’olur diyorum
n’olur sen bari susma

açlık mı o ağlayan sokaklarda


bilinmez mi açlık her şeyden beter
ya bu yaşananlar
yaşanamayanlar
suskun çığlıklar umut yüklü

kısadır karanlığın ömrü aslında


umut dans ediyor duyuyor musunuz

ne çok şey anlatır gecenin sessizliği insana

16 Haz�ran / 2021
2019 Sonbahar ve 2020 İlkbahar
Tiyatro Sezonundan Seçmeler (1)

A. Didem USLU*

B
u başlığı kaydettiğim ve oyunlar Bedrettin ve yorumları anlatılır. Halk Eğitim-
hakkında yazılar not etmeye baş- de. Başka bir oyun Kare As. Tony Hilton ve
ladığım 2019 sonbaharında, kim Ray Cooney’den. Çevri bir dolantı komedisi.
derdi ki, tiyatro sezonu yarıda kesilecek diye. Türkçeleştirilmiş isimler. Bunu sevmiyorum.
Fallarda çıksaydı, falcıları hemen yalanlar- Türkçe oyunsa Türkçe olsun, yabancı dil-
dık. Bir kentte yaşam duracak ha? Rüyam- deyse, kültürel kodlar oldukları gibi kalsın.
da görseydim, inanmazdım. Covid 19 diye Beş yüz bin liralık miras yüzünden ortaya
bir hastalık patlak verecek ve bütün dünya- çıkan komik olaylar. Başlangıçta, hizmetkar
yı kırıp geçirecek deseler kim inanırdı ki… Recep’in kıvırtılı dansını sevdim. Frapan
En son izlediğimiz oyun da ironik bir şekilde hala Seniha ve yeğen Suna. Bir de sigara
pandemi salgınının miladı olarak hatırlana- arayan büyük hanım. Atiye sanatçı olsun
cak 11 Mart 2020’ydi. Maslak’ta Amadeus’u isteyen abla. İki halaya yeğen, sanat eleş-
görmüştük. Hatta oyunun başında yer azlığı tirmeni komik genç Erdinç’i tanıtır. Büyük
yüzünden daha sonraki günlerde gelmemizi hala İsmail Sokullu’ya verilmemiş. Hüsranlı
söylemişlerdi de, ben hazır gelmişken gö- aşkını anlatır. İsmail’in oğlu Şaban’a miras
relim diye ısrar etmiştim. İster inanın, ister bırakacakmış. Büyük hanım Atiye komedi
inanmayın, kader kısmet diye bir şey var, unsurudur. Sahneye Şaban’la avukatı girer
yemin ederim. Umarım bu yazımdan sonra, ama bu sahtekarlıktır. Bundan sonra ede-
pandemi salgını bitmiş ve tüm işler eskisine biyatın en yaygın temalarından olan ikizlik
dönmüş olur. düğümü ortaya çıkar.
2019 Ekim ayıyla birlikte oyun sezonu Tiyatro Alesta, Emek Tiyatrosunda Gizli
başladı ama 2020 yılı girdikten kısa bir süre Emir, Melih Cevdet Anday’dan 75 dakikalık
sonra kültür ve eğlence sektörüne yıldırım bir tiyatro gösterisi. Bence artık tiyatrolarda
düştü. Tiyatrolar tam yol giderken ürünlerin bu kadar sürelik oyunlar yeterli. İnsanların
arasına kırağan girdi, dünya bir virüse teslim artık antik Yunan, Roma ve Ortaçağların
oldu. Hastalığa kadar geçen oyunları anlat- uzun oyunlarına tahammülleri kalmadı. Kimi
mak belki de uğurlu gelir, dedim ya… zaman tiyatrodan daha akıcı olan sinema-
Nazım Hikmet’in oyunundan derlenen daki uzun filmler bile sıkıcı hale geliyor. Bir
ve uyarlanan Rüya Şeyh Bedrettin Destanı tiyatro oyunu için bir-bir buçuk saatlik bir
oyununda başarılı bir oyunculukla rüyala- sahne gösterisi yeterlidir diyebilirim. Böyle-
rın etkisindeki bir adamın rüyalarıyla Şeyh likle hem kurgu daha derli toplu ve bütüncül

Haziran / 2021 17
olabiliyor, hem de oyuncuların
performansları ve enerjileri düş-
müyor.
Melih Cevdet oyunu gazete-
cilik ve sanatçılar üzerine. Baş
yazar telefonda kahrolsun diyen-
ler. Kutsi sorgulanıyor. Absürd bir
oyun diyor Kutsi. Gazetede dört
gazeteci. Günümüze imalı san-
ki oyun. Dine bağlı bir gazeteci.
Heykeltıraş Nizam kokteylde. Ak-
tör Bilal. Herkes tikli. Daktilolar,
müzede resimler. Geneleve yayı-
lan dul kadın. On kişilik bir grup.
Hepsi aynı harekette. Absürd bir
oyun. Başarılı. Nigar karakteri.
Ressam Macit’in eşi Nigar ha-
nım. Oyunda pandomim çok. Ya-
lan haberler. Asayiş yerleştirme
olağanüstü teşkilatı. Provayı iz-
lemişler, yasaklamışlar. İyileştir-
me ve koruyucu çalışma. Korku
toplumunda gazeteci ve sanatçı.
Durmadan telefon çalar. Tiyatro
tutuklular evi olmuş.
Tek kişilik bir oyun olan Marx
İstanbul’da, oyununu Howard
Zinn yazmış ama oyunun ne ka-
dar değiştirildiğini merak ettim. erkek kızı hırpalarmış. Deli deli hareketler.
Başka bir oyun: Oyun başlığının anlamı Kızın üzerinde yük diye süren konuşmalar.
doğruyu ve hakikati söylemek, doğrucu Da- Şimdi erkeğin hareketleri. Epikuros antik Yu-
vut olmak ve özgür konuşmak demekmiş. İl- nan filozofu. Atomcu. Tanrı korkusu. 1) Tanrı
ginç bir oyun ama anlamlandırmak zor. Pan- her şeye kadirdir. 2) Tanrı iyidir. 3) Kötülük
domimler ve insan sesleri hoş. Konuşmalar vardır. Başka bir karakter 30 yaşında Sa-
güncel konular, okyanusların temizlenmesi, bancı ve Tarsus Amerikan’da okumuş. Çiğ
silah satıcıları. Seslerin arasında çok gü- köfteler. Parkı düzenliyormuş. Erkek oyuncu
zel olanlar var. Parrhesia başlıklı oyunda hareketlerden paralandı. Hep korkularının
kurgu zamanı 6 Ekim 1993’müş. Anlatıcıyı olduğunu söylerler. Siyah takım elbiseli bir
dinliyor seyirci. Feriköy’de doğmuş. Ablası genç. Dört kız, iki erkek. Beden hareketleri
Eda. Beden hareketleri. Keloğlan tekerle- Hıristiyan filmlerindeki şeytan çıkarma ayin-
meleri. Cihangir’de yaşamış ama geri dön- leri gibi. Herkes hayatını bir ağızdan anlatır.
müş. “Türkiyeli gazetecilerle çalışıyor”muş. Oyunun sonuna doğru oyuncular çok eğle-
Kıskançmış. Flört edemiyormuş. Bir kızla, nirler. Arada hoş espriler var. Sona doğru

18 Haziran / 2021
Rahip Françesko, Haçlı orduları ve hikaye- gideceklermiş. TV’yi kapatırlar. Erkek tele-
siyle marş uymamıştı. Savaş ne zaman baş- fon eder, niye kapıyı açmadıklarını sorar.
ladı sorusu. Kedi aldım der. Arkadaşı ısrar eder, sonun-
Edebiyat ve genel olarak sanat, bir ileti- da kız kabul eder. Oyuncu hanımlar çok tat-
şim ve paylaşma aracıdır. İster istemez an- lı. Zayıflama taktikleri verir. Yalancı cinsellik
lamlandırma ortamıdır çünkü insanoğlu her sahnesi çok güzeldi. Cinsellik konuşması da
şeyi ve tüm çevresini bir şekilde anlamak is- cesur ve komikti.
ter. Edebiyata gelince, en önemli konu kurgu Tatlı oyun devam eder. Maganda patron-
ve karakterdir. Ancak tiyatronun farklı bir ko- la şişman kız. Yanında zayıf kız. Türkiye’de
numu olduğundan tiyatroda insan bedeninin kadın olmak zor konusu. Zayıf kız, ötekinin
her türlü hareketi ve sesi kullanılabilir. Yine egosu gibi. Oyun kurgusu çok güzel. Kirayı
de oyun metninde bir kurgunun olması şart- annesinden alacakmış diye kızıyor, tıkanı-
tır. Serim ve kronolojiyle ilerleyen bir kurgu yor. Boncukla uğraş der, iş yok, zengin koca.
geleneksel ve klasik kalabilir ama sanatçı Şişman yalnız kalmaktan korkar. Yine kızlar
önce bununla başlayıp arkasından deney- kavga ederler ama sonrasında elele tutuşur-
selliğe girer. Sanatçıların, kendini kendine lar. Yine patron. Sofrada. Kızlar gelir. Komik
ve dünyaya tanıtmak için eskiden beri gelen konuşmalar ve tanışıklıklar. İş görüşmesini
adetlerle başlayıp zaman içinde arayışlara anlatır. Kadın bakış açısından pek güzel bir
girdikleri görülür. Aynı şekilde ressamlar da oyun. Altegosunu sevindirmek ister, kızca-
sanatlarına klasik başlayıp denemeler yap- ğız çekinir.
maya girişirler. Eğer bir edebiyatçının ne Zayıfın dansı harikaydı. Şişmanın acı-
yaptığı anlaşılmazsa, izleyeni ve okuyucusu lı arabeski de. Adam sırtını dönmüş, uyu-
olmayacaktır. O yüzden gençlere sevmedik- muş. Kolay kadın oldum senin yüzünden
leri geleneklerle başlayıp kendilerini daha diye ağlama. Yine kavga ederler. Annene
sonra zaman içinde deneylerle bulmalarını benziyorsun, onun gibi terk edilmeye mah-
öneririm. kumsun. Altmetin güzel verilmiş. Annem gibi
Tatavla sahnede, Gülşah Güleben’in İç olmayacağım. Sen yoksun. O sırada annesi
içe oyunu güzel bir metin. Kanepenin kolu- arar. Annesine sevgilisinden söz eder. Al-
na oturmuş ağlayan tatlı genç kız. Kapıdan tın kuralı unuttuğu için terk edilmiş: erkeğin
içeriye giren valizli başka bir siyahlı genç başının etini yemek. Yine iş görüşmesi. Üç
kız. Kızlar şişman ve zayıftır, isimleri yoktur. rolde aynı erkek oyuncu. Üç aydır işsiz-
Çıkarlar. Daha sonra ikisi kanepede dediko- miş. Patronun uygunsuz davranması. Aklı
du ederler, neşeyle. Kapıdaki erkeği büyük başında bir erkek. İçimdeki ben. Annesiyle
istemez. Çok tatlı kızsal sohbet. Oyunculuk yaşamamak için yalnız yaşıyormuş. Babası
da çok tatlı. Her gün kepekli bisküvi yiyorlar- terk etmiş. Babanızı seviyor musunuz? Hiç
mış. Zayıf olanı pizza söylemek ister. Yeni kendine sormamış. İç beni anlatma diye yal-
bir sahnede, yemişler, biraları içmişler, horul varır. Doktora cevap veremez. İç beni baba
horul uyurlar. TV’de sel haberi. Kadın cina- sevgisi yok diye ağlar. Oyun başa döner.
yetleri. Kocası tarafından bıçaklanan kadın. Kız ağlıyor, öbürü gidiyor ama durur. Tiyatro
Transseksüel biri ölmüş. Uyutulan hayvan- borderline ekibi. Işık Ersin Yaşar. Müzik Fı-
larla deney. Kızlarda komik konuşmalar ve rat Şakar. Oyun yapan Gülşah Gülebenzer.
haller. Kız kavgası. Dizi izleme kavgası. Di- Sibel Tomaç’ın oyunu Gürbüzün Hürmüz-
zileri yorumlar. Çok komik. İş görüşmesine leri, canlı müzik ve udlu. Bu harika olmuş.

Haziran / 2021 19
Kafiyeli, tekerlemeli girizgah. Yabancılaştır- tekerlekli gelir. Hizmetçi kadın bütün erkek-
ma. Hoş geldiniz şarkısı. Ses güzel, müzik leri öper. Dört tekerlekli, bir de yüksekteki
müthiş. Hürmüz gelir. Atasözleri güzel. Oyun başkan. Yargıç, savcı ve avukat. Yeni gele-
metni başarılı. Yedi Kocalı Hürmüz’ün erkek ni oyuna katacaklarmış. En önemli davala-
versiyonu, onun parodisi. Erkek kadın-eşitli- rı ele alırlarmış ama canlı sanıklarla keyifli
ği. Oyun Osmanlı ile çağdaş dünya karışımı olurmuş. Geleni sanık yaparlar. Biri savun-
postmodern bir yapıt. Gürbüz efendi yoksul. ma avukatı olur. Suçunuzu itiraf edin der
Ona evleneceği kadın bulunacaktır. Şey- ama gelen masum olduğunu söyler. Hakim-
tan tüyü sohbeti. Görücü usulü ister annesi ler, gelenin üzerinde oyun oynarlar. Avukat
ama internette eşleştirme yapacak. Gürbüz davaya suçunuzu seçin diye başlar.
kriterleri oluşturur, cevap bekler. Çöpçatan Oyundaki kostümler çok güzel. Atmosfer
kayıyos şarkısı güzel. Buluşma yerinde çar- de. Oyunculuk da her zamanki gibi başa-
pışırlar. Yanlış anlamalı ve Osmanlıca keli- rılı. Beş erkekle bir kadın hizmetli ilginç bir
melerle bezeli pek hoş bir konuşma. Gürbüz karakter dağılımı. Gelene Kasanova derler-
servetini sorar ama uzakta çalışan bir öğret- miş. Gelen, yoksul hayatını anlatır. Erkek-
mendir. Erkek kadın arar, kadın durmadan ler önlerine konan otları yerler. Hukukçular
değişecektir. Sahneye yeni giren şarkı söy- gelen iş adamını konuştururlar. Ne kadarı
ler. Azerbaycanlıdır. Taklitleri harika. Gemi değiştirildi bilemiyorum ama oyun tabii ki
hikayeleri pek tatlı. Ancak bu ilişki de olmaz. başarılı bir metin. İş adamı oyunu çok se-
Yine şarkılı, kantolu. Jülyet. Hürmüz adı. ver ve kahkahalarla güler. Yaşlılar bu oyun-
Romeo Gürbüz. Hep muvazene istermiş. la hayata bağlanmış, hastalıklardan kur-
Çatışmadan hoşlanan kadın. Çatışmadaki tulmuşlardır. Yukarıdaki de emekli cellattır.
uyum ve ahenk. Oyuncuymuş. Felsefe ve Hakimler deştikçe, gelen iş adamı itiraflara
Avrupai iyi olmaz. Şimdi romantik hanım başlar. Adalet, suç, ceza, salaklık, emeklilik,
arar. Yeni kıyafetli bir kadın. Yolunu kaybet- kapitalizm, yozlaşma ve iş adamı. Felsefi
miş kokoş. Rum taklidi. Yine vapur hikayesi. ve absürd özellikleri olan çok mükemmel bir
Yakışıklı kaptan hikayesi. Babasıyla telefon- kurgu. Sahne tasarımı simetrik ve işlevsel.
da konuşur, yine şarkı söyler. Pek hoş. Bu Salonun akustiği iyi.
kadın da kaçınca Gürbüz yeni bir ilişki arar. Paraya Hayır bir Flavia Coste oyunuy-
Yeni gelen Hürmüz temizlik hastasıdır. İkisi muş. İstanbul kumpanyasında Binnur Şer-
de yemek severmiş. Evlilik listesi uzun diye betçioğlu yönetmiş. Binnur Hanım hem iyi
Hürmüz onu da yollar. Sonunda… bir oyuncudur, hem de çok hoş bir kadındır.
Friedrich Dürrenmatt’tan Kasanova Yu- Oyun daha başlangıçta bir komedi gibi gö-
nus Emre’de. Hizmetçi salondaki mumları ründü. Mutfakta dans eden erkek. Koşarak
yakar, kapı çalarken masa altına kaçar. Ge- kadın gelir. Fırında et vardır. Zengin olmak
len takım elbiseli, masa üzerindeki işkence nedir diye konuşurlar. Tam öpüşecekken
aletlerine bakar, selfie çekerken masa altın- bebekleri ağlar, bir de anneleri gelir. Bilgi-
dan hizmetçi çıkar. Kadın hizmetli tekerlek- sayarda bir arkadaşlık sitesine yazılmıştır,
li sandalyedeki yaşlı adamı getirir. Gelen, yalnızlıktan yakınır. Oyunda Fransızca isim-
inşaat sektöründeymiş, arabası bozulunca leri olduğu gibi bırakmışlar diye sevindim.
buraya sığınmış. Tekerlekli sandalyeye otur- Erkeğin annesinin işi de yoktur. Otuz yıldır
tulur. Yaşlı erkeğin arkadaşları gelecekmiş. duldur. Gelen Etienne de eşcinseldir. Sah-
Hepsi hukukçuymuş. Geç kalan, başka bir nenin tepesinden sesler zor işitiliyordu ama

20 Haziran / 2021
yine de keyifli bir gösteri oldu.
Anneni karşısına hep oğlu ya-
şında erkekler çıkıyormuş. Oğul
Rişar’ın sıkıntısı. Bir türlü anlat-
maz. Herkes kendi korkusunu
dile getirir. Oysa Rişar para ne
işe yarar diye sorar. Herkesin
hayatını değiştirecektir. Babasını
hiç tanımamış ama loto merakı-
nı bilirmiş. Loto kazanmış ama
parayı almadığını söylediğinde
herkes çarpılır. 162 milyon yuro-
yu almıyormuş çünkü her şeye
sahipmiş. Paranın dezavantaj-
larını anlatır. Onun derdi sistemi
değiştirmektir. Para mutluluk ge-
tirmez, yaşasın özgür düşünce,
zenginlere ölüm diye bağırırlar.
Karısı ve Etienne, Rişar’la alay oyunun sonunu hiç beğenmedim.
ederler ama karısı kızar. Loto oynamak ka- Bir gece, genç evlilere gelen anneyle ar-
zanmak için değil, kazanamayan babasını kadaş. Paraya değer vermedikleri için övü-
yaşatmak içindir. Rişar mimardır ama inşa- nürler ama üçü arkasından loto parası için
at yapıp zengin omluk ister. O sırada gelen/ plan yaparlar. Rişar’ı inattan kurtarmak ister-
kayınvalide çatışması. Anne bebeğe bakar ler. Rişar’ın ikizi rahimde ölmüştür. Anne oğ-
mısın demeyecekler diye küser. Bu arada lunu kötüler, karısı da. Rişar geldiğinde üçü
belediyede mimarın önerdiği projeyi kabul onu sırtından öldürmek ister. Ağır çekimli
etmişlerdir. Herkes çıkar, Rişar yalnız kalır. sahne pek güzeldi. Herkes dalkavukluğa
Bu sırada karısı biteli buzdolabında bulur, başlar. Parayı projeye yatır derler. Rişar’la
delirir. Kupon gece yarısına kadar geçerlidir. Etinne’in dansı pek hoş. Oyun için başlan-
Kupon konusunu açarlar. Herkes para gıçta basit ve yüzeysel bir komedi diye dü-
yüzünden değişti diye Rişar’a kızar. Etienne şünmüştüm ama oldukça iyiymiş derken en
bencillikle suçlar, karısı da paranın yarısını son hayalkırıklığı geldi.
ister çünkü kuponu onun parasıyla almıştır. Dünyanın en güzel Arabistan’ı tek kişilik
Rişar kuponu para çevirmek istemez. Anney- bir oyun ama postmodern başlığına rağmen
se çocukluktan beri yaptıkları masrafların konusu ve işlenişi fazla başarılı değil. Sal-
hesabını sorar. Kavgada, ağzındaki kuponla lanan maketler. Oyunun ne anlatmak istedi-
Rişar’ı yere devirirler. Cenaze törenini plan- ği pek belli değildi ama yine de her emeği
lar. Parayı üçe bölme hesabı yaparlar ama ele almak gerekir. Meymenet sokağı, şiirsel
kuponu ağzından çıkaramazlar. Çıkarınca anlatı. Sokakları sevmek. Gülbeyaz-Sinan.
da koşuşturma başlar. Ağlayan bebekle Ri- Evleri. Sarı kuşları varmış. Akçaburgazlı
şar’ı yerde bırakırlar. Bu noktada oyun nasıl Yekta. Yekta’nın Gülbeyaz’la ilişkisi olmuş,
bitecek diye düşündüm. Komedi mi, trajiko- Sinan uzaktaymış. Kovmamış bunları, öç
mik mi? Ne var ki burada açıklamayacağım almaya girmiş. Bizi kirlettiler diyor ama as-
lında günah işlemişler. Pek övüyor. Aşkım

Haziran / 2021 21
da değişebilir, gerçeklerim de. Şiirsel anla- lar. Damon pisliğin teki diye başlar. İş ihtiya-
tım ama Arabistan nerede. Bir izleyici olarak cı. Adam’a poz ver, Damon’u kızdır. 100 bin
merak ediyorum. Habire nedense, dengemi dolar. İdler öne çıkar. Birbirleriyle açıkça ko-
bozmayınız diyor. Vurulan karacanın sesi. nuşurlar. Asıllar dans eder. Kadınlarla alay
Hep tasvirler. Hikaye bitti. Geyikli geceler ve ederler. Angela cesaretsiz. Role ne gerek
iki porselen vazo hakkında felsefe. Oyuncu var. Güvensiz. Oyunu anlamak zor. Oyun
nedense güneydoğu aksanına geçti. Aşk ve Türk ve yabancı kültür karışımı olmuş ama
şehir yalnızlığı felsefesi. Ruhsar, Necla, Adi- metnin tekrar eden geçirilmeye ihtiyacı var.
le, Şermin hakkında sözler. Suzan, Mehlika Tek kişilik bir oyun ve başarılı bir kadın
yanılmış kadınlar. Yine akşan değişimi. En oyuncu. Joel Pommerat’tan Tüccarlar, işçi
çok sevilen olmamak. Aşlıkçı Emin 35’lik. kadınlar filmi. Konuşan oyuncu hanım Zey-
Yaylabölüklü. Atlar. Oyuncu 85 dakikadır ter nep Erkekli. Küçük salonun dışından gelen
içinde, konuşuyor ve sahnedeki dekorlarla sesler, kimi zaman oyuncunun sesini bastı-
oynuyor. Akçaburgaz’ı anlatıyor ama büyük rıyor. Fedakarca yapılan sanat. Salon çok
kente gelmiş, Adile’yi bulmuş. Akçaburgaz küçük ama sevimli. Metinde soyut ve anla-
yalnızlığı. Hümeyra ve Hümeyra’nın kız kar- şılması zor cümleler: Ölüler yanıyor, ölülerle
deşi Azra. Süryani gözlü. Kadınların Arabis- konuşuyorduk. Birini anlatıyor. Sefalet, yer/
tanına götürürlermiş. mekan belirsiz. Eksik olan işmiş ama hanı-
Quartet oyunu güzel bir metin ama gali- mın işi var diye mutlu. Oyuncu iyi ama kurgu
ba ağırlıklı bir “esinmiş.” Teras sahne. Dört belirsiz. O diye anlatılan kim? Yalnız bırak-
tane çok hoş ve seksi kadın manzarası. mak istemezmiş. O arada biri ailesini davet
Eve, Adam, Angela, Damon. Kadınlık hal- edermiş ama arkadaşı yaşadıkları sefil evde
leri. İki kadın cephesi. Ötekiler içbenler mi yalnızca TV nefes aldırırmış. Kız kardeşi ar-
diye düşünüyorum. Giysiler hoş ama kopya kadaşından borç istermiş ama diğerleri kim?
herhalde. Övünen, yarışan kadınlar. İki yüz- Arkadaşı dokuz yaşındaki oğlu için ailesini
lü kadınlar. Sonunda Eve de malzeme bitti. davet etmiş ama elektrik kesilmiş. Utanç.
Adam sanatçıymış. Fotoğrafçı ama yoksul. Amca küplere binmiş. (Ne olmuş yoksulsa?
Kahveye gittiklerinde ego/id diye kavga. Niye yerin dibine giriyor?) Oyuncu karakte-
Dört çocuklu, bankaya borçlu. Adam’ın da- rin sorunu işten sonra sırt ağrısı. Arkadaşı
vaları varmış, intihar bile edebilirmiş ama canlandırmak için uğraşıyormuş. Tüm me-
hemen poz oluyor. Postmodern sanatı an- tinde işten atılma korkusu. Işık yanıp sön-
latır. Performans istemişler ama zor anlatır. dükçe anlatıcı canlanıyor. Ev sahibi kadının
Freud’a atıf. Eve’in Hindistan gezisi. Adam evine erkekler girer, çıkarmış. Kadını kız
için ardıma gelmiş. Angela yeni araba almış. kardeşine benzetiyormuş. Saplantı. Kadın-
Adam’la Angele eski sevgiliymiş. Angela dan korktuğunu söylemiş. Oyun metninin bir
onu aşağılar. Adam yoksulmuş. Adamla evli- hikayesi var ama anlaşılır gibi değil.
liğini över. Eve bağımsız yazar olacağını sa- Durmadan anlattığı arkadaşı, öteki ben
nırdım der. Adam gölgede kaldın iddiasında. mi? Arkadaş yolunu bulmuş, şirkete girmiş.
Parayla ilgili yoga. Komik oyun. Eve donar Neden işe girdiğine üzülüyormuş. Arkadaşı
kalır. Adam’ın iş aradığını dürüstçe söyler. şirketin gözüne girmiş ve para kazanmış.
İkisi de kasabalılıymış. Mary’nin tecavüze Oyun metni durmadan yeni karakterlerle sü-
uğradığını ve intihar ettiğini yaz demişler. rüyor: Hayatında olağanüstü olay varmış. Bir
Konu değiştirilir çünkü duyarsız davranmış- adamla oğluyla tanıştırmış. Genç adam yaş-

22 Haziran / 2021
lıymış. Tanımadığı bir hanıma maddi destek daha yapmayacakmış. Oyun nereye gidi-
olmak istiyormuş. Yine birine benzetmiş. Yıl- yor? Şirket yine açılmış. Politikacı başını
lar önce ölmüş annesine benzetmiş. Onunla sallamış, şirket kapanmış. Arkadaş çocuğu
yaşadım mı, emin değilim. Yaşadığı dünyayı öldürmüş. Şirket kapandı diye herkes mut-
hayal, ölümü gerçek görürmüş. Ölüler dün- luymuş. Filmciler hep çıkmış. Haberlerin
yasıyla ilişkiye geçmeyi önermiş. TV’de ev duygusallığı. Gazeteler. Askeri uçuşlar talim
arkadaşının babası çıkmış. Baba bir patla- yapmış. Ordu seferberlik ilan etmiş. Arka-
mada ölmüş. Babasına yalan söylüyormuş. daş yaptığı işi kurtarmış. Anılan Verbunsir-
Gerçek dünyayla sahne dünya. Sırt ağrısı ve kon neresi? Uçak bombalamaları. Norsilon
ölüm düşüncesi. Ağrı öyle artmış ki, evden şirketinin açılması kutlanmış. Her şey eskisi
çıkamaz olmuş. Arkadaşı yardımcıymış. gibiymiş. Birkaç gün sonra çocuk beklediğini
Oyun niye bu kadar karanlık ve anlaşıl- öğrenmiş. Arkadaştan şükran dolu mektup-
maz? lar almış. Çekingen görünen kadın intihara
Oğlu hakkında açılmış. Hapis. Cinayet. kalkışmış. Seri kadın cinayetleri olduğunu
Kadın cinayetleri. Arkadaşıyla arası açıla- söyleyip polise teslim olmuş.
cakmış. O gün ilk defa işe gidememiş. Has- Soytarı Kral, pek iyi değil. Yetmiş dakika-
taneye götürmüşler. Arkadaşı bara gitmiş, lık bir oyun. Tepeden su damlıyor. Kekeme
patlama olmuş. Hayal demişler. O sabah işe uzun saçlı takımlı elbiseli genç. Daha önce-
gidememiş ama faciadakiler hastaneye ge- leri Akla Kara’dan izlediğimiz Kelebekler Öz-
tirilmiş. Herkes artık işsizmiş. Yüksek mev- gürdür oyununda komşudan işitilen gümbür
kidekiler ve şirket tehlike arz eder demiş. 80 gümbür müzik sesi sırasında oğul annesiyle
kişi ölmüş. İşsiz kalacak diye ağlamış. Ses: konuşmaya çalışır. Caner’in gözleri görmez.
Çalışmak, iş önemli. Tüccar gibiyiz. Hayat- Yan komşu Defne fermuar kapatmaya Ca-
larımızın tüccarıyız. Çalışmayan bir kadın ner’e gelir. İki genç de pek tatlı. Sahnede
bedenini satıyormuş. Normal işte çalışıyor dekor kayık, yatak, açık mutfak ve masa.
gibiymiş. Arkadaşın sözde büyük oğlu kadı- Defne annelerinin benzer olduğunu belirttik-
nı kovmuş. Herkes umutsuzluk içindeymiş. ten sonra kendisi hakkında bilgi verir. Antal-
Genç kadın arkadaşını ziyaret ediyormuş. yalıymış altı gün evli kalmış. Oyun Türkçe-
Mobilya vermiş. Arkadaş babasını mobilya leştirilmiş. Oyunda Caner’in gitar ve sesi iyi
üstünde görmüş sonra annesini. Annesinin değerlendirilmiş çünkü Kelebekler Özgürdür
söylediği ve işitmemesi gereken şey ney- şarkısını söyler. Defne oyuncu olmak istiyor-
miş. Merak unsuru yüksek. Anlaşıldığında muş, evlenmek isteyen yönetmen ona rol
hikaye güçlü. Absürdlük dolu. Oyuncu me- verecekmiş ama Defne aşık olamıyormuş.
tindeki psikolojik geçişleri iyi beceriyor ama İki genç arasında sıcaklık Defne’nin körlük
oyunun biteceği yok. Bitmek bilmez bir post- hakkındaki sorularıyla başlar. Caner’e ba-
modern metin mi? basını anlattırır, yazar annesi hakkındaki
Annesi arkadaşı teselli ediyormuş. He- komik diyalogla Caner’in evde özel öğrenim
men ertesi gün dokuz yaşındaki oğlu aşa- gördüğü ve daha sonra İzmir’de evlenen
ğı düşmüş ama yürümüş. Çocuğu ben ittim Selma’yla hayatının değiştiği ortaya çıkar.
aşağı demiş. Kurtuldu diye mutluymuş. 21. Ellemeyle tanıma başladığında Defne, Ca-
kattan düşmüş. Ölüler gerçeği söylermiş. ner’i öper. Yatak sahnesinde Defne’nin Ca-
Bu kadar emin olmasını kıskanıyormuş. ner’i fiziksel olarak değiştirdiği anlaşılır ama
Şirket kapatılmasın diye oğlunu itmiş. Bir oğlunu koruyan anne geldiğinde kıskançlık

Haziran / 2021 23
krizi başlar. Anne oğlunun hayatını yönet- çok şirin ve doğal. Türk usulü baba/kız mu-
mek istemektedir. O yüzden eve götürmeye habbeti çok tatlıydı.
kalkar, inatlaşırlar, itişirler. Komedinin ikinci Komşu kadın yazara “hocam” diye ses-
perdesinde bu kez de Defne’nin hayatında lenir. Bu herkese “hocam” diye seslenme
bir sorun çıkar, hatta Caner buna çok üzülür. veya herkesi hoca yapma modası bir öğ-
Gençleri birbirinden uzaklaştıran problemle- retim üyesi olarak beni çok rahatsız ediyor.
ri aşmaları gerekmektedir. Gençler iyi oyun- Eskiden “usta,” “kaptan,” diye çeşitli mes-
culuk sergilediler. Oyunu Leonard Gershe lekler sıradanlaştırıldıktan sonra şimdi sıra
yazmış ama bu türdeki bir komediyi bizim öğretmenliğe mi geldi?
yazarlarımız haydi haydi yazarlar. Yabancı- Komşu yazara babasını anlattırır. Baba-
lara başvurmaya hiç ama hiç gerek yok. sı da komedi oyunları uyarlamış ama maddi
İkinci kattaki Yedi çok güzel bir oyun. sıkıntısı korkunçmuş Baba, oğlu iki yaşın-
Ali Yalçıner’in kendi yazdığı oyunu Aman dayken ölmüş. Yazarı sabah annesi arar.
Ne Komik güzel bir oyun. Hem metin iyi, Anne zenginlik peşindedir, oğluna dizilerden
hem de oyunculuk. Oyunu yazan karakter fikir verir. Oğluyla aşırı ilgilidir. Yazarın evine
masada. İki tane iç ses. Yazar oyuncuyla komşu kız gelir. Oyuncu yazar anlatır. İkinci
konuşarak yazar. Metin hakkında fikirlerini perdede aradan yedi ay geçmiştir. Babayla
söyler. Oyun başarılı bir metatiyatro örneği. kızı şımarık konuşmalar yaparlar. Baba geli-
Oyundaki, “kakası boşaltılmamış belediye yor ama kız erkeğe evlilik düşündüremediği
varsa” veya “memlekette ayıplar çok” gibi için üzgündür. Kız babasına mazbut görün-
günlük siyasal dokunuşlar hoşuma gitmedi. mek ister. Erkek mesafelidir, hala sizli bizli
Biliyorum, böyle siyasal yorumları seyirci is- konuşur, kızsa küstah ve meraklı. Yine aşı-
tiyormuş ama siyaset, metinlerin evrenselli- rı ilgili ve evhamlı anneyle oğul. Kız babası
ğine zarar veriyor. geldiğinde yazarın eli ayağına dolanır. Yazar
Yazar telefonda annesiyle konuşur. Ec- saçmaladıkça saçmalar, asker baba da tu-
zacılığı bırakmış, konservatuara gitti diye haf şakacıdır. Kız evlenme teklif eder ama
anne kızar, bari dizi yaz der. Oyunun diya- yazar zor evet der. Yemekten sonra yazar
logları işlevsel. Bütün para kaptırma olayı, yazmaya devam eder. Aradan altı yıl geç-
böbreğini verme. Kadınla erkek aşık. Onlar miştir. Kadın erkek kavga etmektedirler, ka-
konuştukça yazar metni yazar. Kadın, yazar dın kıskançtır. Yazar yerdeki kağıtlara yazar,
katarsis deyince sorar, açıklanır. Yazarla yeni evliler kavga ederler. Oyunun sonunu
komşunun erkeksi kadın olay dizisi. Kızın çok merak ettim. Kız masanın üzerindeki yü-
babası telefon eder. Şımarık baba/kız ilişki- züğü fark eder. Erkek anne evindedir. Sonu
si. Baba askermiş, kız da erkek arkadaşıyla beğenmedim. Keşke mutlu sonlu evlilik ol-
yaşıyormuş. Komik sahneler hoş. Annesinin saymış. Çok hızlı ve saçma geldi. Aslında
söylediği gibi, yazar içtiği için yazamamak- metin tekrar ele alınabilir.
tadır. Yine komşu hanım gelir. Başka bir
oyucu da onun oyununu anlatır. * İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi
Oyunun tamamı, zekice bir kurgu. Üç kat-
manlı bir oyun. Çok başarılı bir kurgu. İhtiras (Sürecek)
ve hırs konusundaki felsefi temelli konuşma
güzel olmuş. Kadın oyuncunun oyunculuğu

24 Haziran / 2021
Suna ARAS

HAYAL SATICISI

İkinci Bölüm

Bak, sanki patlatılmış mısır şu bulut


Annem tenekeden yeni boşaltmış
Gelin kız eyvanı sular birazdan
Ekmeğin kokusu sokağa taşmış.

Şu da ürkütülmüş koyun sürüsü


Çobanı bırakıp bir şehre kaçmış
Şu rengi kirlenmiş bulut muhakkak Bak, şu atlı arabanın koşumlarıdır
Ülkeme şöyle bir sürünüp kalkmış! O aşkın ciğerini okuyan kadın
Bir “A” harfi başının üzerinde
Bulutlar diyorum, bulutlar Tırnak içinde ünlem
Şurada tuzakçılar, şikârcılar, avcılar Üç nokta ayağının dibine doğru
Can babanın camlarını kırdılar! Aşk yoluna ölmek için atılmış!

Bak, şu öküz giyinmiş, kırık boynuzlu Şu kız kulesidir, mavi içinde


Düşten düşmüş boş çuval Sevdiği yoluna kalbini yakmış
Şu da yoksulluğu semiren kadın Birileri söndürmüş üfleyip ışığına
Elleri yanında kalmış adamın Yas içinde saçlarını tarıyor
O “efendi” köle şimdi, beslediği itine. Oturmuş göz suyuna

Bulutlar diyorum, bulutlar


Bir ünlem koyalım şimdi tam karşısına
Ne anlatır, bir düşünüp bakalım.

Haz�ran / 2021 25
Tonguç’un Romanı*

Mevlüt KAPLAN

Ö
ner Yağcı, Büyük Oğul Efsane- zel Sanatlar Yüksek Okulunda öğrenim gör-
si adı ile İsmail Hakkı Tonguç’u müş, Almanya eğitim sistemini incelemiş,
ve yaptıklarını anlatan bir kitap dönüşte Bulgaristan’a aile ocağına uğramış,
yazmıştır. Eser, Tonguç’un gerçek yaşantı- Konya Öğretmen Okuluna atanmıştır.
sından yola çıkılarak kaleme alınmıştır. Ton- Tonguç, Mustafa Kemal’in eğitim düşün-
guç’un ne çok yazılacak yönü varmış meğer. cesinin ışığına inanmıştı. Ankara, Adana öğ-
Büyük Oğul Efsanesi okundukça büyük eği- retmen okullarında çalışmış Nafi Atuf Kansu
timcinin uğradığı haksızlıkları görüyor, üzü- Milli Eğitim Müsteşarı olunca 1925’te bir kez
lüyoruz. Bitin, pirenin içinde dolaştığı köyle- daha Avrupa’ya gönderilmiştir.
ri düşünüyor, Köy Enstitüleri için harcadığı Mustafa Necati’nin Eğitim Bakanlığı dö-
emekleri, öğrencileri ile kurduğu dostlukları neminde Tonguç’un ailesi Bulgaristan’dan
hayranlıkla anımsıyoruz. Cumhurbaşkanı Eskişehir’e getirilmiş, kendisi de Gazi Eğitim
İnönü ve Milli Eğitim Bakanı Yücel ile yaptığı Enstitüsü Resim-Elişi Öğretmenliğine atan-
yönlendirici konuşmaları ve hayal ettiği eği- mıştır. Mustafa Necati çok genç yaşında
tim planlamaları karşısında şaşıp kalıyoruz. ölünce yerine Milli Eğitim Bakanlığına Saffet
Yazar Öner Yağcı, kitabına Tonguç’un Arıkan gelmiştir. Tonguç o yıllarda dergiler-
doğduğu köy olan Bulgaristan Silistre Ta- de yayımlanan eğitim yazılarını kitaba dö-
tar Atmaca’dan başlamıştır. Annesinin des- nüştürdüğü için dikkat çekmiştir.
teğiyle Tonguç, 1914’te İstanbul’a gelmiş, Tonguç İzmir, Adana ve Eskişehir’de İl
Osmanlı Eğitim Bakanı Şükrü Bey’in yön- Eğitim Müdürlüğü yapan Ethem Nejat ve
lendirmesi ile Kastamonu Öğretmen Oku- onun arkadaşı Mustafa Suphi’ye eğitim hiz-
luna yürüyerek ya da eşek sırtında gitmiş, metlerinden dolayı hayranlık duyuyordu.
sonra yeniden İstanbul’a dönmüş, öğretmen Etlik’te yaptırdığı bir bağ evine kapana-
olmuştur. rak Türk köylüsünün eğitim yolu ile nasıl bi-
1918’de Almanya’ya gönderilmiş, 19 Ma- linçlendirileceğinin planlarını yapmıştır.
yıs 1919’da yurda dönüşünde, Eskişehir Rauf İnan, Ferit Oğuz Bayır, Hürrem Ar-
Öğretmen Okulunda resim öğretmenliğine man, Şerif Tekben, Süleyman Edip Balkır
atanmıştır. Ulus Kurtuluş Savaşı içinde acı- en yakın eğitimci arkadaşlarıdır. İlk hedefleri
larını yaşarken O da eğitime olan katkısını Köy Enstitülerini kurmaktır. Önce İzmir Kızıl-
var gücü ile sürdürmüştür. çullu’da, Eskişehir Çifteler’de Köy Öğretmen
Yunan ordusu Eskişehir’e girince Öğret- Okulları açılmıştır.
men Okulu kapanmış, Tonguç bir kez daha Geçmişe baktığımızda Tonguç’la ilgili de-
Almanya’ya gönderilmiştir. Karlsruhe’de Gü- ğişik makale ve kitapların yazılmış olduğunu

26 Haziran / 2021
“Tüm Anadolu köyleri üstleri-
ne çekilmiş ve karanlıktan kalın
örtünün altında derin uykularına
dalmış… Geceleri her tarafında
elektrik ışıkları dalgalanan, şarkılar
söylenen, coşkulaşarak yaşanılan
Anadolu ideali ne zaman gerçekle-
şecek?”
Tonguç böyle diyor, bir an önce
hayalini gerçekleştirmek istiyordu.
Eğitim ışığını köylere götürmek
için canını dişine takmış, Köy Ens-
titülerinin kurulacağı yerleri giderek
yerinde görmüştür. Malatya Ak-
çadağ, Adapazarı Arifiye, Kayseri
Pazarören, Kars Cılavuz defalarca
dolaşmıştır. Hürrem Arman, Fehim
Akıncı, Halit Ağanoğlu, Şinasi Tamer
Köy Enstitülerinin ilk müdürleridir.
Tonguç bir kez de Hürrem Ar-
man’la Doğu gezisine çıkmış, Kay-
seri Pazarören, Malatya Akçadağ,
Sivas Yıldızeli Köy Enstitülerini gör-
müş, öğretmenlerin atamasını yap-
mıştır.
İsmail Hakkı Tonguç, Köy Ensti-
tüleri için özenle seçtiği yöneticiler
ve öğretmenler yanında öğrencile-
re rehberlik edecek ustabaşları da
unutmamıştır. İleride müfettiş, milli
görüyoruz. Bunların hemen hepsi Tonguç’un eğitim müdürü, enstitülere öğret-
eğitimci yönü üzerinde durmuştur. men de gerekli olacaktı. Tonguç bu amaçla
Atatürk’ün 1938’de aramızdan ayrılması da 1942’de Hasanoğlan Yüksek Köy Ens-
üzerine İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Celal titüsü’nün açılışını gerçekleştirmiştir. Cum-
Bayar Başbakan, Hasan Ali Yücel Milli Eği- hurbaşkanı İnönü ve Milli Eğitim Bakanı Ha-
tim Bakanı, İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim san Ali Yücel, Tonguç’un her istediğini yerine
Genel Müdürü olmuştur. Eskişehir, İzmir, getirmiştir. Tonguç’a göre kız öğrencilerin
Edirne, Arifiye ve Kastamonu’da Eğitmen okutulması önceliği alıyordu. Köy Enstitüleri
Kursu açılmış, 31 ilden 1.600 köylü genç sayısının da artması gerekliydi. İsmet Paşa;
kursa alınarak, eğitmen yetiştirilmiş, 1.600 “önce 60’a sonra 100’e çıkaralım” diyordu.
köye gönderilmiştir. Köy Öğretmen Okulları Yücel ile Tonguç, bir gün de bizim İvriz
ve Eğitmen Kursları denemesi çok iyi sonuç Köy Enstitüsüne geldiklerinde zayıf bir ço-
vermiş, hemen ardından Köy Enstitüleri ku- cuk olan Mahmut Makal ile tanışmışlar. Ton-
ruluş hazırlıklarına başlanmıştır. İlk taslak guç Makal’a:
ve tasarılar önce Ulus gazetesinde yayım- “Devletin yurttaşa karşı görevleri neler-
lanmış, sonra TBMM’ye götürülmüştür. dir?” diye sorduğunda, Makal yanıt vereme-
miş, Tonguç kendi sorusunu kendi yanıtla-
Köy Enstitüleri Yasası 270 milletvekilinin
mıştır.
oyları ile meclisten geçmiştir.

Haziran / 2021 27
“Bunlar yüzyıllardan beri sustukları için İnönü, Tonguç ve Yücel, yaklaşmakta
elbette birden konuşmazlar…” olan tehlikeyi görünce çok üzülmüştür. Trab-
İnönü, Yücel, Tonguç üçlüsü enstitülere zon Beşikdüzü Köy Enstitüsünde balıkçılığı
olan gezilerini büyük bir kararlılıkla sürdür- incelemek üzere gittiklerinde, İnönü bir mo-
müş, Savaştepe’ye geldiklerinde İsmet İnö- tora binerek balık hasadını yerinde görmüş-
nü yamaçta koyunları yayan Hatice Kolukısa tür. Gazeteci Ahmet Emin Yalman da Köy
adlı bir öğrenciyi yanına çağırmış, kumanya Enstitüleri ve Hasanoğlan Yüksek Köy Ens-
torbasını açtırmış, baktığında peynir ekme- titüsü projesini Yarının Türkiye’sine Seyahat
ğin yanında Antigone adlı bir de kitabın ol- adlı kitabında överek uzun uzun anlatmıştır.
duğunu görerek şaşırmış: O günlerde bilerek Sabahattin Ali - Nihal
“…Ülkemizin insanları azığının yanına Atsız davası patlak vermiş İstanbul’da Irk-
kitap koydukları gün bilinçleneceklerdir,” de- çı-Turancı öğrenciler adliye önünde gösteri
miştir. yapma gücünü göstermiştir. Böyle olmasına
Tonguç gerçekten ne denli övülse yeridir. karşın Çifteler’de eğitimbaşı görevi yürüt-
Her şeyden önce Köy Enstitüleri onun ölüm- mekte olan Nazif Evren, hiçbir şey yokmuş
süz eseridir. Yüzlerce yıldır ışık görmeyen gibi Dicle Köy Enstitüsünü kurmakla görev-
köyleri kısa süreli de olsa o aydınlatmıştır. lendirilmiştir. O günlerde Tonguç yedi yaşın-
Okul, öğretmen görmeyen köy çocuklarının daki ikinci çocuğunu kaybettiği halde acısını
okuması için yedi bölgeye serpiştirilen Köy içine gömerek Yücel’i ve İsmet Paşa’yı yal-
Enstitüleri bir mucizedir. Tonguç bu yolda nız bırakmamıştır.
olağanüstü çaba harcamış, emek vermiş, Bayar, Koraltan, Menderes ve Köprülü
zoru başarmıştır. Aydınlık bir düşünceden CHP grup başkanlığına verdikleri bir öner-
doğan Köy Enstitüleri, sömürücü ağalar, din ge ile gericiliği alevlendirmiştir. Akçadağ’da
bezirganı yobazlar ve çarpık kafalı çıkarcı oynanmak istenen piyese valilik yasak ge-
politikacılar tarafından tepki ile karşılanmış, tirmiştir. Çağdışı bu gericiliğe karşı yanıt
Tonguç komünist olmakla suçlanmış, maaşı vermek isteyen öğrencilere Tonguç engel
kesilmiş, görevinden alınmış, sürgüne uğra- olmuştur.
mıştır. O ise yılmamış, zarar görmemiş gibi İstanbul’da Tan, La Turquie, Yeni Dünya
verilen her görevi hakkı ile yapmayı sürdür- matbaaları basılmış, makinelere zarar veril-
müştür. 11 yıllık İlköğretim Genel Müdürlüğü miştir. Sabahattin Ali konservatuardaki göre-
döneminde 61 il, 305 ilçe, 9.150 köy gezip vinden uzaklaştırılmış, Dil ve Tarih Coğrafya
incelemiştir. Ne yazık ki onca emeklerine Fakültesinde sağcı öğrenciler gerici göste-
karşı gereken saygıyı görmemiştir. rilerde bulunmuş, rektör tartaklanmıştır. İs-
Öner Yağcı dünyanın saygı duyduğu bü- met İnönü olup biten bu gerici tutumu hiçin-
yük eğitimci için yazdığı 544 sayfalık kita- semiş, ödün üstüne ödün vermiştir. Giderek
bının 50 sayfasını Tonguç’un çocukluğuna, yaygınlaşmakta olan karanlık düşünceler
ailesine, tanıdıklarına, okul ve hizmet yılla- karşısında en çok üzülen Tonguç ile Yücel
rına, genel müdürlüğüne, hakkında yazılan- olmuştur. Tonguç, İnönü’ye şöyle demiştir:
lara ayırmıştır. “Bir kez kelle verecek olursanız sıra size
Tonguç’un oğlu Dr. Engin Tonguç da ba- de gelebilir.” demiştir.
basının bıraktığı hazine değerindeki kay- Nitekim kıyımlar arkası arkasına sürmüş,
nakları değerlendirerek eğitimimize büyük 1947’de Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmış,
bir eser kazandırmıştır. Rauf İnan Hasanoğlan’dan uzaklaştırılmış-
1946’da Demokrat Parti’nin kurulması ile tır. Köy Enstitüsü programları amacından
Turancı sağcı güçler hızla çoğalmaya baş- saptırılmış, Yücel’in milletvekili olması en-
lamış, halk aydınlanmasının yolu kesilmiştir. gellenmiş, meclis dışı bırakılmıştır. Şemset-

28 Haziran / 2021
tin Sirer bakan yapılmış, hızla Köy Enstitüsü 6-7 Eylül olaylarında İstanbul’da azınlık-
müdür ve öğretmenlerinin yerleri değiştiril- ların malları yağma edilmiş, Başbakan Men-
miştir. deres; “Siz isterseniz hilafeti bile geri getire-
Köy Enstitülerine kapatılmaları için can biliriz,” diyerek gericiliği körüklemiştir.
yakan müfettişler gönderilmiş, uydurma İnönü’ye üst üste ülke genelinde saldı-
suçlar yaratılmıştır. Milliyetçi, mukaddesatçı rılar başlamış, İngiltere’de meydana gelen
nesil yetiştirme çabaları o günlerde başla- uçak kazasında sağ kaldığı için Menderes’e
mıştır, hız verilmiştir. “evliya” denmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı, bir yangın sonucu İstanbul Üniversitesi basılmış, Turan
kasıtlı olarak yakılmış, küle dönüştürülmüş- Emeksiz öldürülmüştür. 27 Mayıs 1960’da
tür. Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koyunca
Tonguç artık zamanını Öğretmen Ansik- gericilerin emelleri kursaklarında kalmıştır.
lopedisi’ni yazmaya ayırmış, Sirer’in yolunu Ordunun başa geçmesi en çok Yücel ile
izleyen Tahsin Banguoğlu eğitim bakanlığı- Tonguç’u sevindirmiş, hatta yarım bıraktı-
na getirilmiştir. rılan görevlerine döneceklerini bile düşün-
Tonguç kendisine yapılan haksızlıkları müşlerdir.
hep sineye çekmiş ama en büyük destekçisi Sabahattin Eyuboğlu, bir gün yurtdışın-
Nafi Atuf Kansu’ya yapılanları görünce çok dan gelen görevlilerle Hasanoğlan’a gitmek
üzülmüştür. istemiş, gelmesi için Tonguç’a da teklif etmiş,
Köy Enstitülerini bitiren öğretmenlerin 14 yıl sonra Hasanoğlan’a gelen Tonguç gör-
sesleri kısılmış, söz sahibi olmaları önlen- düğü yıkımlar karşısında kahrolmuştur.
miştir. Haklarını korumak için dernek kurma- Ne yazık ki omuzlarına çöken acıların
ları, dergi çıkarmaları Tonguç’u çok mutlu ağırlığı Tonguç’u yatağa düşürmüş, 23 Hazi-
etmiş. Mahmut Makal’ın 1950’de Bizim Köy ran 1960’da da gözlerini dünyaya kapama-
kitabı nedeni ile Cumhurbaşkanı Bayar ta- sına yol açmıştır.
rafından Çankaya Köşküne çağırılmasına Dost Öner Yağcı, Tonguç’un yaşamını,
sevinmiştir. Tahsin Banbaguoğlu’nun ardın- yaptıklarını, yapamadıklarını ince ince, renk
dan Tevfik İleri bakan olmuş, daha önce Ba-
renk dokumuşsun gurur duydum. O şimdi,
yındırlık müdürüyken enstitüleri destekleyen
görevini yapmışların huzuru içinde Cebeci
İleri, bakan olunca karalama kervanına o da
Asri Mezarlığında her 23 Haziran’da seven-
katılmıştır.
leriyle buluşuyor.
Köy Enstitüleri hareketini biz kötülerken
Tonguç, karanlığımızın en parlak yıldızıy-
yabancılar ona sahip çıkmıştır. İleride Niya-
dı. Köyler babasıydı. En uçta kalan köylüle-
zi Berkes’le evlenecek Fay Kirby ABD’den
rin okumasını, bilinçlenmesini istiyordu.
Türkiye’ye gelerek doktora tezi olarak Köy
Önde gelen uluslararası eğitimciydi. En
Enstitüleri’ni incelemiş, kitabını yazmıştır.
büyük destekçisi Hasan Ali Yücel’di. Şimdi
Gücünün üstünde dayanıklı olan Tonguç
ikisi de yıldızlarda. Onları unutmadık, unut-
artık umutsuzluk içinde rahatsızlanmış, sa-
turmadık, karalayanlar karalara batsınlar.
ğaltımı için Almanya’da uzmanlık eğitimi gö-
Sevgili Öner Yağcı, Tonguç’u çok yazan
ren oğlu Engin Tonguç’un yanına gitmiştir.
oldu. En derinlemesi olanını da sen başar-
Tonguç’un belini kıracağını söyleyen Ba-
dın. Eline, kalemine sağlık.
kan Şemsettin Sirer ise geçirdiği bir kaza
sonucu beli kırılarak ölmüştür.
1952’de İsviçre-Bern’de yayımlanan Dün-
* Öner Yağcı, Büyük Oğul Efsanesi: Tonguç’un
ya Pedagoji Ansiklopedisi’nde yer almış tek
Romanı, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2018.
Türk eğitimcisidir.

Haziran / 2021 29
Yarım Ekmek*

Hasan AKARSU

E
ğitimci, yazar Hasan Daşdemir yıllarda bile köylerden okullara ulaşımın ne
1952 Sivas doğumludur. İlkokulu denli zor olduğu anlaşılır. Yazar, Adnan öğ-
kendi köyünde okur ve yatılı ilköğ- retmenin ilk olarak atandığı Elazığ-Palu il-
retmen okulu sınavını kazanıp öğretmen çesinin bir köyünde öğretmenliğe başlarken
olur. On yıl ilkokul öğretmenliğinden sonra çektiği sıkıntıları, Kürt öğrencilere Türkçeyi
Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümünü bi- öğretmenin güçlüğünü yansıtır. Bundan elli
tirir ve ilköğretim müfettişliği yapar,
1995’te emekliye ayrılır. “Elifname”
adlı öykü yapıtı 2011’de, “Yarım Ek-
mek” romanı da 2021’de yayınlanır.
Eleştirmen Cengiz Gündoğdu, onun
Yarım Ekmek romanının “Cumhuri-
yet’i eleştiren ‘moda’ romanlardan”
ayrıldığını, “Cumhuriyet’in temel çe-
lişkisi sola baskı”nın romanda sezdi-
rildiğini belirtir.
Yazar, romanda Cumhuriyet’in
ilk yıllarından bu yana, Sivas’ın ve
Anadolu’nun köylerindeki yaşantı-
yı olayların başkişisi Adnan Yılma-
zer’in yaşamından kesitlerle yan-
sıtır. Adnan, 1936-1937’de Çifteler
Eğitmen Kursunu bitiren eğitmende
okur. Atatürk’ün kurdurduğu Devlet
Üretme Çiftliklerinin önemini an-
lar. Pamukpınar İlköğretmen Okulu
onun için kurtuluştur. Köy Enstitüle-
rinin esintisinin sürdüğü okulda ya-
şamı daha iyi tanır. 1960’lı, 1970’li

30 Haz�ran / 2021
yıl önce köy okullarındaki eğitimin düzeyi- atölyesinde çalışır. Adnan’ın çalıştığı lisede-
ni, köylerin yolsuzluğunu, okulsuzluğunu, ki öğrenci-öğretmen sorunları, yaşadığı zor-
şeyhlerin etkisini anlatır. Anadolu’da trenle luklar ruh sağlığını bozar. Akıl hastanesinde
ulaşım olmasa ne çok zorluklar çekileceğini tedavi görür, iyileşir. Siyasal nedenlerle ül-
düşündürür. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin keyi terk edip İsviçre’de yaşayan kirve Ce-
toplumdaki yansımalarına yer verir. Adnan, lal, yurda döndüğünde onlara yardımcı olur.
üç yıl sonra kendi ili olan Sivas’ın bir köyü- Fethiye’de dinlenmelerini sağlar, İstanbul’da
ne atanır ve orada tanıştığı Mahmut’un kızı çocukların sünnetinde kirvelik yapar. Adnan
Gülten’le evlenir. Evlilik öncesindeki ailele- 1995’te emekli olur, çocuklarını üniversitede
rin ilişkileri, gelenekler de anlatılır romanda. okutur. Onun yaşamöyküsü, yoksul köyler-
Çocukları Uğraş, sonra da İnan doğar. Ad- den çıkan bir çocuğun yaşama tutunmak
nan’ın özlemi ilköğretim müfettişi olmaktır. için geçtiği yolların uzun bir öyküsüdür.
1977-1978 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Yazar Hasan Daşdemir, “Yarım Ekmek”
Eğitim Bölümüne girer. Olaylı yılları, öğrenci romanında, Öğretmen Adnan’ın kimliğinde,
kavgalarını yaşayıp görür, bildiri dağıtmak- Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne değin
tan cezaevine düşer. Okulu bitirip ilköğre- Anadolu köylerindeki zorlu yaşamı, bir dev-
tim müfettişi olarak Niğde iline atanır. Yine rimci eğitimcinin çektiği sıkıntıları, sistemle
yaşadığı zorlukları göğüslemeyi başarır ve çatışmasını başarıyla yansıtır.
soluğu İstanbul’da alır. Geçim sıkıntısı ya-
kasını bırakmaz. Gülten de bir konfeksiyon (*) Hasan Daşdemir, Yarım Ekmek, Roman, İn-
sancıl Yayınları, Ocak 2021, 150 s.

Atölye
ÇEVRİMİÇİ

5 Haziran 2021 Cumartesi - Saat: 19:00

Doç. Dr. Mustafa GÜNAY’la


“Eğitim Felsefesine Giriş” konusunda
söyleşeceğiz.

17 Haziran 2021 Perşembe - Saat: 19:00

Berrin TAŞ’la
BARIŞ temalı şiirler okuyoruz.

Haz�ran / 2021 31
Genç Bir Şaire Öğütler*
Max Jacob Yaşamı

Dursun YİĞİT

M
ax Jacop Fransa’nın Quimper laşılır. Kitap bölümlerden oluşturulmuş, bu
kentinde 1876 yılında Yahudi bir bölümlerde ozanın yaşamı, olaylara karşı
ailenin çocuğu olarak doğar. Yıl- tutumu, estetik anlayışı olması kitaba varsıl-
lar sonra Hıristiyan olmaya karar verir, an- lık kazandırmıştır. Kitapta dipnotlar okuyu-
cak uzun çabalar sonucunda bunu başarır. cuya anlatılanların pekiştirilmesi için yararlı
Sürekli şiir yazar ama bunları hemen yayım- olmuştur.
latmaz. Kendisine özgü giyimi, davranışları “Genç Bir Şaire Mektuplar’’ adlı kitap
vardır. Kimi zaman ciddi olmasına karşın, şiiri okuyan, seven insanlara yönelik ha-
çoğunlukla insanları alaya alır, olaylara şa- zırlanmıştır. Ama yalnızca okumak değil,
kacı biçimde bakar. Yazdığı eserlerde de bu şiir üzerinden yaşanılan toplumu, yaşamın
görülebilir. 1917 yılında kendi parasıyla “Zar gerçekliğini kavramak isteyenlere kaynak
Boynuzu’’ adlı şiir kitabını, 1919 yılında ise olma niteliğindedir. Gerçekçi tutumla sana-
Katolik inancı ile “Tartuffe’ün Savunması’’ ta, topluma yaklaşmak isteyen, nitelikli sa-
adlı kitabını yayımlatır. Şiirlerindeki alaycılı- nattan, entelektüel bilinci olanlara yönelik
ğa karşın romanlarında gerçekçi tutum takı- bir eserdir. Yaşamda insani, ahlaki tutum
nır. 1924 yılında “Canlı İnsan ve Düş İnsan’’ geliştirmek isteyenlere nitelikli bir yaşamın
ile 1922 yılında “Bouchabelle’ın Arazisi” adlı kapılarını açacaktır. Ozan yalın bir yaşam
eserleri yayımlanır. Ozan yurtdışı gezilere sürmüştür. Yaşayışında çıkarsız bir tutum
çıksa da yoksulluktan dolayı manastırda içindedir. Ozan gerçekçi sanattan yana tavır
uzun yıllar yaşar. Para kazanmak için re- alır, şiirlerinde de bu gerçeklik, insani tutum
simler de yapar. İkinci Paylaşım Savaşı’nda vardır. Şiirin temel vurgularından biri de ya-
toplama kampında 1944 yılında ölür. şama etkin katılmak, etkin olurken de insa-
ni, ahlaki duygu, üncelerden ayrılmamak,
Kitaba Genel Bakış ancak böylece imgelem oluşmasının gerek-
İncelediğimiz kitap Max Jacob’un “Genç liliğidir. Max Jacob gerçekçi, toplumcu sanat
Bir Şaire Öğütler’’ adını taşıyan Salah Bir- düşüncesindedir.
sel’in çevirisini yaptığı eserdir. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Bu bö-
Kitabın dili akıcıdır. Kitapta argo denile- lümlerden ilki Salah Birsel’in yazdığı “Epik-
bilen sözcükler vardır. Kitap okunmaya baş- tetos Gibi Bir Şey’’ adını verdiği bölümde
landığında bu durum şaşırtıcı gelebilir, an- ozanın yaşamı, yaşama bakışı, kendi dünya
cak tümü okununca Max Jacob’un olaylara, görüşüne göre ahlaki yaşam sürmesi anlatıl-
insanlara karşı tavırları anlaşılınca bunun mıştır. Eserlerinin yapısı, biçimi açıklanırken
gerçekliği alaya alan bir tutum olduğu an- düz yazı biçimindeki eserlerinde söz ustalığı

32 Haziran / 2021
yapmakta olduğu anlatılır. İnsanları günlük tap okuma ile bilgi birikiminin gerekliliği, çok
çıkarcı beklenti ile bireysel yanılsamalarının çalışma gerekliliği vb. birçok temalar bulun-
yararsızlığına karşın, günlük düşünsel, duy- maktadır.
gusal beklentilerinin dışına çıkmaya çağırır. Kitabın diğer bölümünde ise Ozanın
Kitabın ikinci bölümünü Marcel Bealu dostlarına yazdığı mektuplar bulunmaktadır.
yazmıştır. Bu bölüm aslında kitabın ne- Bu mektuplarda Ozanın kendisinin yaşamı,
denselliğine bir giriş durumundadır. Max gezilerindeki anıları, gözlemleri, sanatsal
Jacob’un genç bir arkadaşına armağan ola- kimi düşünceleri vardır.
rak verdiği deftere kendisinin şiir estetiğini Son bölüm ise “Zar Boynuzu’’ adlı şiir
pasajlar biçiminde yazar. Ozanın bu notları kitabıdır. Bu bölümde düz yazı biçiminde
elden ele dolaşarak insanlarca okunur, daha on üç şiir bulunmaktadır. Şiirlerde Ozanın
sonra yayımlanır. olaylara bakışı, alaycı tavrı görülebilir. Şiirler
Kitabın bir sonraki bölümünde ise kitaba soyut değildir, yaşamın içinden olaylar anla-
neden olan Ozanın estetik anlayışı, ilkeleri tılırken, Ozanın insani tutumu, sanatın para
bulunmaktadır. Bu pasajlar yalnızca şairler karşılığı yapılmaması, kibir, resim sanatı için
için değil, yaşama ustalığı için tüm insanla- düşündükleri, saf insani duygularını yansıtır.
ra ışık tutacak niteliktedir. Ozan yaşamdan
yana, gerçekçiliği, dürüst ahlaki yaşamı, ki- Kitapta Bazı Önemli Noktalar
Kitaba adını veren, edebiyat-
la uğraşan, şiir yazmak isteyen-
lere verdiği öğütlerin yazıldığı
bölümde Ozanın estetik anlayı-
şı açıklanmaktadır. Bu bölüm-
deki pasajlarda sanatın yaşa-
mın gerçekçiliği, insani boyutu
önemle vurgulanmaktadır. Sa-
natın biçimci, yüzeysel olmama-
sı gerektiği açıklanmıştır. Sanat
bakışı olumludur. Olumsuzluğa,
umutsuzluğa karşıdır.
Yaşamdan yana tavır almış-
tır Ozan. Max Jacob dış etkile-
re, olaylara açık olunmasının
gerekliliğini vurgular, etkilere
açık olunmasını önerir. Buradan
hareketle bu etkilenmeler şaire
gerçekçi olmasını, olayları ger-
çekçi değerlendirmesini kazan-
dıracaktır. Sanatla uğraşmak
isteyenler yaşamdaki olaylara
açık olmalıdır. Böylelikle yüzey-
sellikten uzaklaşılır, bu da yaşa-
mın içinde olmakla sağlanabilir,
yaşamdaki olaylardan etkilen-
mek gerekir, çünkü duyguları-
mızın, düşüncelerimizin canlan-

Haziran / 2021 33
ması bu durumda gerçekleşir. Bu anlamda gerekir. Sanatta yoğunlaşmak için yine bu
yaşamdan etkilenme olmamışsa insanlarda sakin ortam sağlanmalıdır. Çalışmak işte,
duygusal yön gelişmez. Ozan yaşamdan sanatta başarıyı getirir. Ozanın yazdığı pa-
yana tavır alırken, toplumsal yaşamın içinde sajlarda temel öğelerden biri de çalışmaktır.
etkin olmanın gerekliliğinin yeni buluş yap- Çalışarak şiirde, sanatta başarılı olabiliriz.
mak içinde gerektiğini, heyecanla yaşaya- Ozan Paris’ten yazdığı bir mektupta ar-
rak duyguların düşüncelerin aktif olmasını kadaşının sağlığının bozulduğunu, buna çok
sağlayacaktır. Böylece lirik, umut dolu eser- üzüldüğünü arkadaşına olan sevgisini anla-
ler üretilebilir. Anlatımlar coşkulu, insancıl dığını açıklar. Yine bir başka mektubunda
olmalıdır. Bir eserin olgunluğu da yaşam- insanların yaşamlarındaki güçlüklerin, kötü
daki acılarla yüzleşmekle olur. Toplumdan koşulların insanları birbirine yaklaştırdığı-
soyutlanmadan, toplumun içinde olmak ge- nı, dostlukların geliştiğini söyler. İnsanların
rekir. İnsanları ancak böylece tanıyabilir, an- olumsuz durumlarda, olumsuz koşullarda
layabiliriz. Gerçeklik görülebilir. kalınca arkadaşlığın değerini, önemini bilir,
Ozan yazılan eserlerin özgünlük taşıması gerçek dostluklar kurulabilir.
gerektiğini belirlemiştir. Bunun için öncelikle Diğer bir mektubunda düşüncelerin güçlü
gerekenin saf, temiz bir karakter ile tutum veya yüzeysel olmasının kendine özgü bir
belirlenmesiyle olanaklı olacağını söyler. yol olduğunu açıklarken, böylece varsıl veya
Olumsuz istekler, duygular da engellenme- zayıf düşünceler üretilebilir. Ozan güçlü, ni-
lidir. Yazılan eserlerin bilimsel biçimde değil, telikli düşüncelerin üretilmesi için yoğun ça-
bireysel, insani doğallığında üretilmelidir. lışma ile bilgi birikiminin önemini vurgular.
İnsanlar şiiri sözcüklerden oluşturmanın Ozan resimlerin satılmasını, kesilecek
yeterli olacağını sanmaktadır. Önce nitelikli hayvanlara benzetir, kimi insanların da buna
insan olmak gerekmekte ancak ondan son- parasal açıdan yaklaştığını anlatır. Sanatın,
ra nitelikli şair olunabileceğini söyler. Edebi- resmin metalaşmasını, ticaret için yapılma-
yat sanatlarında önemli bir öğe de, sözcük sını onaylamıyor, bir cinayet olarak değer-
varsıllığıdır. Sözcük bilgisi ile varsıllaşma- lendiriyor.
lı, çünkü düşüncelerimizin, duygularımızın Aşevinde varsıllara öykünen, yapmacıklı
oluşması, dışsallaştırılması buna bağlıdır. davranışlarla yoksul bir çift yemek yemek-
Yine eserlerin güçlü olmasını duygu ile bil- tedir. Bu çift aşçı ile çevresindeki insanları
ginin varsıllaşması ile gerçekleşeceğini küçümserler. Aşçı da gururlu tavırlarıyla bu
söyler. Bilgilerin yetersiz olacağını, sürekli çifte kendini onaylatmak istemektedir. Bura-
bilgilenme gerektiğini açıklıyor. Bu paralel- da varsıl insanlara öykünen insanların ken-
de bilginin insanı kötülükten koruyacağını, dilerini kandırmaları, insanları küçümseme-
deneyim kazandıracağını söylüyor. Ozan’ın leri dillendirilmektedir.
vurguladığı diğer bir noktada şairlerin bilgili Varsıl olmasına karşın eli sıkı olan Bay
olmalarının gerekliliğidir. Ozanların sürekli Yusuf yağmur korungacını yitirir, bu duruma
olarak bilimden sanata okuyarak öğrenme- çok üzülür. Ayrıca eşinin de değerli takıları
leri gerekir. vardır. Ozan bu şiirde varsıl insanların mal
Boş zamanlarda bilgilerimizi içselleştir- düşkünlüğünü, eli sıkı olduklarından dolayı
meliyiz, gereksiz işlerle uğraşmamalıyız. para harcamamak istememelerini anlatmış-
Bilgili olmak sürekli çalışmak, bilimsel, felse- tır.
fi kitaplar okumak gerektirir ki, bilmek üret-
kenlik, heyecan getirir. Çalışırken netleş-
mek, yöntemli olmak gerekir. Çalışmak için * Max Jacob, Genç Bir Şaire Öğütler, Sel Yayın-
insanlardan uzaklaşmak, sakin bir ortam cılık, İstanbul 2017.

34 Haziran / 2021
Arel’le Konuşmalar

Baha ÇITAKOĞLU

Y
azıdan önce söz vardı. “Başlan- rekli konuştuğu döneme, Arel’in yazı öncesi
gıçta bütün diller sözlüydü.”1 Bir dönemi diyorum.
çocuğun gelişim aşamaları da, Arel doğmadan önce not tutmaya başla-
insanlığın gelişim aşamalarına benziyor. mıştık Özlem’le. Anılarımızı yazarak biriktiri-
Çocuklar genellikle ilk altı ayda heceli sesler yorduk. Düzenli olmayan aralıklarla, doğum-
çıkarırlar, on sekizinci ayda sözcük dağar- dan sonra da sürdü bu. İlk gülüş, ilk parmağı
cıkları gelişir, ardından tek tek anlamlı söz- tutuş, emekleme, sıralama, ilk desteksiz yü-
cükleri, genelde iki yaşında yalın tümcelere rüyüş, ilk konuşma.
dönüşür. Arel’de de böyle oldu. Konuşmaya Çocukların düşünme biçimini anlamak,
başladı ve hiç susmadı. Şimdi, anaokulunda onların merak dolu gözleriyle dünyaya, ya-
kendi adını, benim adımı, Özlem’in adını ya- şama bakmayı unutan biz büyükler için güç
zabilecek kadar sınırlı bilgisi var. Öğrenme, oluyor. Şimdilerde bunu deniyorum. Yani
konuşma, anlama, düşünme, düşleme, bağ- yeniden bana merak duymayı, düşlü düşün-
lantı kurma iç içe sürüyor. Ama ben bu sü- meyi öğreten oğlumla, onun düşünme biçi-

Haziran / 2021 35
mini kavramaya çalışırken kendime de yeni medim. Onlar daha çok kent sokaklarında
bir bakış kazandırmayı deniyorum. Arel’le yaşamaya çalışıyorlar, kent içinde hepimize
konuşmalarımızı yazıyorum bir süredir. yetecek kadar ağaç yok, ormanlar da he-
Arel’in sözlü dönemini yazıya geçiriyorum pimizin, girip burada ağaç ev yapmalarına
diyebiliriz. devlet izin vermez. O zaman da Arel, “evet
Aslında, bu yazı dizisinin, günlüğün ya- dedi ormanlar kirli havayı alıp temiz  hava
zarı o olmalı, Arel Çıtakoğlu. Kasım 2020’de veriyorlar” dedi. Konu dağıldı gitti.
beş yaşını tamamladı. Henüz okuma yazma Sorunun beton ya da ağaç yapıda da olsa
bilmiyor. Onun sözlü edebiyatını yaratma yalnızca barınmak sonunu olmadığını, insa-
sürecinde bir tanığım ben. Onun yerine ka- nın barınmak dışında pek çok gereksinimi
lemi ben tutuyorum da sayabilirsiniz. O ko- olduğunu anlatamadım. Aslına bakılırsa bu
nuştu ben yazdım. Benim bir iki küçük araya konuda çocuğun yaşına uygun yanıt verebi-
girmem, yönlendirmem dışında bir katkım lecek donanımda olmadığımı gördüm.
yok. Eğer fazladan birkaç şey söylemişsem, Bir yandan da “Bir çocuğa anlatır gibi an-
bilin ki Arel konuşturmuştur beni. latamıyorsak bilmiyoruz demektir” diye dü-
İnsanın insan olmak serüveninde konuş- şündüm. Arel’in ağaçevi düşüncesi, bir çö-
makla düşünmenin, düş kurmanın ve yara- züm olabilir bu anlamda. Dünyayı çocuklar
tıcılığın aşamalarını daha iyi gözlemleme yönetse: Yeryüzü hepimize yetecek kadar
olanağı veriyor bana bu konuşmaları not çoktur.
etmek. Çoğu zaman şaşırtıcı bir söz, bir an-
latım dağıtıyor sizi. Beklenmedik bir çıkarım Soğuk Konuşmalar
gücü, düşlerle, imgelerle yüklü, bambaşka 22 Ocak 2021 Cuma saat 07.30
bir kavrayış biçimi var çocukların… Bu sap-
tama Arel’e, bize özgü özel bir durum değil İstanbul’da karlı bir kış yaşıyoruz uzun bir
kuşkusuz. Benzer konuşmalara her anne aradan sonra. Pandemi döneminin kapan-
babanın tanıklık ettiğini biliyorum. Görkemli mışlığı içinde kar yağışı, kasabayı şenlen-
bulduğum bu süreci okurlarla paylaşmamın diren bir gezici lunapark sevinci yaratmıştı
nedeniyse unuttuğumuz bir yanımızı anım- hepimizde. Arel, sabahları kalkıp kalkıp
satmak için. Coşku ve merak duygusu. Dün- pencerelere koştu, kar yağmış mı, geceden
yaya, evrene bakarken bir çocuğun merakı yağan kar, çoğalmış mı diye.
dolsun gözümüze diye. Ne çok soğuktan, doğalgaz faturaların-
dan, karlı günlerden, buz tutmuş yollardan
Arel’den Ağaçevi Çözümü ve serçelerden konuşmuşsak artık. Arel bu
09 Ocak 2021 Cumartesi saat 10.30 sabah kalktı yine pencereye koştu. Elleriyle
camın buğusunu dağıttı. Karşı çatıya baktı.
Arel bugün hem oynuyor hem konuşu- - Kar çoğalmamış dedi. Sesinde, beklen-
yordu. Bu hem oynayıp hem düşünmek ey- tinin karşılanmamasındaki bir kırıklık vardı.
lemiydi sanırım. Önce tel bir elbise askısını - Soğuktan sözümüz donar mı, diye ek-
yay olarak kullandı. Gerektiği kadar avlan- ledi sonra. Yanıt bekleyen bir soru değil de
dığını söyledi. Örneğin iki sığır vurmuş. Bu kesin bir belirleme gibi söyledi bunu.
kadar yeter dedi. İşe gitmek için o buzlu yollara koyuldu-
Sonra döndü: “Baba evsiz insanlar var ya ğumda bunu düşündüm. “Soğuktan sözü-
onlar neden kendilerine ağaç evi yapmıyor- müz donar mı…”
lar?” diye sordu. Önce ne diyeceğimi bile-

36 Haziran / 2021
Çocukluk Oyuncağı
25 Ocak 2021 Pa-
zartesi saat 09.00

Arel uyandı. “Gü-


naydın” dedi salona
geldi. Koltuklardan
birine uzandı. Özlem
sabah serinliği için
üstünü örttü. Gözleri
açık ballanmaya de-
vam etti Arel. Yüzünü
pencereye döndü.
- Gökyüzü neden
gri mor görünüyor,
dedi.
- Hava bulutlu bir
Gece Resmi yandan güneş doğu-
23 Ocak 2021 Cumartesi saat 17.00 yor, dedim.
- Hımm renkli bir sabah oluyor dedi. Bir-
kaç dakika daha ballandı. Yine sordu:
Arel kağıda bir gece resmi çizmiş. Siyah
- Baba, çocukken senin de oyuncakların
lacivert ve mavi renkli bir kuşakla gökyüzü
var mıydı?
var resimde. Yeryüzünde kağıdın sağında - Vardı, dedim. Benim oyuncaklarım ga-
bir ev. Çatı katının penceresinde Arel, el zoz kapakları, teneke arabalar, telden ara-
sallıyor. Çatıyı bir yarım Ay örtmüş. Yıldız- ba, top, örgü artığı iplerden çöp çocuklardı.
lar gece kuşları gibi nerdeyse yeryüzüne - Duruyor mu, dedi.
inmiş. Kağıdın en solundaki benmişim, elim - Hayır durmuyor.
bir yıldıza değiyor. Başımdaki karartı az da İlkokula başladığımda bir dükkanın vitri-
olsa saçlarımmış. Ortadaki Özlem. Özlem’in ninde bir kepçe görmüştüm, bir de bezden
başında dört noktanın birleşiminden oluşan şempanze vardı. Onları almak istemiştim,
param yoktu. Okula gidip gelirken o vitrine
köşeli bir çizim.
çok bakmıştım.
- Annenin başındaki nedir? diye soruyo-
- Şimdi neden almıyorsun o oyuncağı, ar-
rum.
tık paran var dedi.
- O, bir hayvan, diyor. Çok dokunaklıydı bu. İçimde yarım kalmış
- Nasıl yani, nedir o köşeli hayvan, diyo- bir çocukluğu tamamlamak istiyor gibiydi.
rum. - Şimdi sana alınan oyuncaklarla sevini-
- Hani, yıldızlar bir araya gelince oluşan yorum dedim.
hayvanlar var ya, işte onlardan biri. Düşündüm, aslında var sonradan kendi-
Garip bir aileyiz biz. Arel’in çatısı bir ya- me aldığım birkaç oyuncağım. Arel’e ödünç
rım Ay. Ben bir yıldızın elini tutuyorum. Öz- vermiştim birini. O da anımsadı. Bir uzay
lem’in takım yıldızından tacı.  mekiği. Kırdı Arel. Sonra iki yeni uzay me-
kiği daha aldım. Birini ona verdim. Onunki
oynamaktan kırıldı. Benimki sağlam hala.

Haziran / 2021 37
Saklıyorum. İki torba da misketim var. Bü- Sıcak İklimlere Göçmek
yüklere birer ikişer armağan etmek için. Her 11 Mart 2021 Perşembe saat 08.20
yetişkinin bir oyuncağı olmalı yine de. İçin-
deki çocuğu sevindirecek bir oyuncağı. İlkyaz geldi geliyor derken kış yeni bir
kalkışmayla soğuk ve yağmurlarıyla geri
Arel Ölümsüzlük Peşinde döndü. Önünde sonunda geçecek bu ka-
05 Mart 2021 Cuma pışma. Mart hızla ilerlerken, biliyorum ilkyaz
yengisini duyuracak çok geçmeden. Biz bi-
“aktı tanrıçanın avucundan tanrısal kan raz daha, gitmemek için direnen kışın nazını
/ hani şu mutlu tanrılarda akan öz / ekmek çekeceğiz.
yemez, kızıl şarap içmezler / kanları yoktur Arel, bir gün önceki güneşli günün etki-
sinde. Daha kalın giysiler giymek istemiyor
mutlu tanrıların / bu yüzden ölümsüz derler
bu sabah okula gitmek için hazırlanırken.
onlara.”2
- Bak, hava yine soğudu diyorum. Zoraki
Bu sabah okul yolunda “Baba biliyor mu-
kabul ediyor.
sun en büyük düşüm bir çizgi filmin içine gir-
- Şemsiyeyi ben taşıyacağım ama diyor.
mek.” diyor Arel.
Anlaşıyoruz.
- Ne güzel, diyorum. Belki arkadaşlarınla
O benden önce iniyor çıkış kapısına. Pal-
çizgi film karakterlerinin kostümlerini giyip tosunun fermuarını yine açmış. Kapı açılın-
birlikte oyun oynarsınız, çizgi filmlerdeki gibi. ca soğuktan içi titriyor bu kez. Kendi karar
- Aynı şey değil, diyor. Çizgi filmin içine versin istiyorum.
girmek diyorum. Biliyorum bu mümkün değil - Soğukmuş gerçekten baba, yardım
ama çok istiyorum işte. eder misin önümü kapatmama. Fermuarı
- Neden bu kadar çok istiyorsun. çekiyor, şapkayı başına geçiriyor, maskeyi
- Çünkü ölmek istemiyorum. Düşündüm düzeltiyoruz. Doğru, okul yoluna.
de, başka bir hayvanda yeniden yaşamak Yürürken şöyle diyor Arel,
istemiyorum. Sonra o da ölecek. Çizgi film- - Neden sıcak iklimlere göçmüyoruz biz
leri de insanlar yaratmış. Onlar cansız var- de kuşlar gibi o zaman hiç üşümezdik.
lıklar, onun için hiç ölmüyorlar. Bir çizgi film- - O zaman sürekli yer değiştirmemiz ge-
de olursam hiç ölmem. rek, dün hava güneşli, ılıktı, bugün soğuk.
- Çizgi filmleri de insanlar yaratmış di- Hem okulun, arkadaşların, evimiz burada.
yorsun, onları çizen, yazan, renklendiren, Nasıl olacak diyorum.
öyküleyen insanlar şimdi yaşamıyor olabilir. - Hım bilmiyorum, bunu düşünmemiştim.
Çocuk kitapları, öyküler, destanlar, roman- Biraz daha düşüneyim, pes etmezsem bir
lar, şiirler, filmler, tablolar, heykeller, onları çözüm bulabilirim diyor.
yazanlar, yaratanlar da belki çok uzaklarda. Rüzgar, saydam şemsiyesini zorluyor bi-
Onların yapıtları hep duruyor. Böyle de ka- raz, savrulmasın diye sıkı sıkı yapışıyor sa-
lıcı olur insan değil mi. Senin yaptığın kimi pına şemsiyenin Arel. Yürüyoruz.
resimleri saklıyoruz örneğin. Şimdi seninle
Dipnotlar
okula gidiyoruz, sen buradasın resimlerin
1- Don Robb, Öküz, Ev, Sopa, Latin Alfabesi’nin
evde varlıklarını sürdürüyor.
Tarihi, Resimleyen: Anne Smith, Çeviren: Ahmet
- Evet doğru onlar kalıyor bizden sonra.
Coşkun, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Aralık
Belki çizgi filme girmeye yarar bir proje çizi- 2017, Ankara.
mi yapabilirim. Böylece hep ölümsüz oluruz, 2- Homeros, İlyada, 339-343, (Türkçesi: Azra
diyor Arel. Erhat, A. Kadir) Can Yayınları, 24. Basım, Ekim
2008, İstanbul..

38 Haziran / 2021
Anılar

Fakirin Tavuğu Tek Tek Yumurtlar

Yusuf ÇOTUKSÖKEN

“Hürriyet Genel Kültür Ansiklopedisi dımcısı oldum; genel redaksiyonu da yap-


ve Sözlüğü” Niçin Yayımlanamadı?... maya başladım.
Çalışma genel kültür ansiklopedisi ve

S
evgili Orhan Erinç Hocam/Abimiz Türkçe sözlükten oluşacaktı; önce Petit
(gazeteci, yazar, Hürriyet, Cum- Larousse gibi tek cilt olacaktı; içerik zen-
huriyet gibi gazetelerde çalıştı) 8 ginleştikçe boyutları da değişti (3 cilt,1500
Mart 2021 günlü feysbuk sayfasında anıla- sayfa) yani hem ansiklopedi hem de sözlük
rını anlatırken, Hürriyet gazetesi için hazır- olacaktı. Kimler vardı bu çalışmada? Adnan
ladığımız, ama basılmayan ansiklopedinin Semih Yazıcıoğlu, Selahattin Hilav (1928-
öyküsünü benim daha iyi anlatabileceğimi 2005), Hüsamettin Bozok (1916-2008), Zü-
söylüyor: (“Genel Koordinatör) Arda (Gedik) leyha Münif Kocaolçum (1932-2021), Eray
Bey lise düzeyindeki öğrenciler için hazırla- Canberk, Betül Çotuksöken, Yusuf Çotuksö-
nan ansiklopediyi Hürriyet’e yaraşır bulma- ken, Fikret Karakaya, M. Sabri Koz, Yücel
dığı için kapatmak istedi. Bunun hikayesini Ergin, Ayşe (Ediboğlu) Tarman, Âlâ Ocak,
Yusuf Çotuksöken Hoca’m yazsa basın kül- Ali Maltaş, Feyza Algan, …adlarını şimdi
tür tarihine çok önemli bir katkı olur.”). anımsayamadığım birkaç öğretmen, gaze-
Ansiklopedide önemli görev (Ansiklope- teci arkadaşla çalıştık (adlarını anımsaya-
dinin Sorumlu Yöneticisi Sevgili Semih Yazı- madığım arkadaşlarım adlarını bana bildi-
cıoğlu’nun yardımcısıydım) üstlendiğim için, rebilirlerse, hemen eklerim), büyük ölçüde
Türk ansiklopedi tarihini yazacak olanlara tamamlanmıştı, 100’e yakın klasör yazıyla
belge olsun diye anlatıyorum... Gerçekten dolmuştu; iyi bir kitaplık da kurmuştuk (ga-
içimde büyük bir acıdır. zetenin yönetimi bize cömertti bu konuda),
“Hürriyet Genel Kültür Ansiklopedisi ve dizgiye başlanmış, teknik işlerden sorumlu
Sözlüğü” adlı bu çalışmaya rahmetli Adnan Âlâ Ocak sayfa düzenine girişmiş, Hürriyet
Semih Yazıcıoğlu’nun (1925-1979) çağrısıy- ve Cumhuriyet’in arşivinden fotoğraflar se-
la 1977 Temmuzunda katıldım. 1981 sonu- çip getiriyordu. O yılın Ekim ayında fasikül
na kadar çalıştım (Aynı zamanda Saint-Jo- olarak Hürriyet gazetesiyle verilmeye başla-
seph Lisesinde Şubat 1977-Ocak 1981, İst. nacaktı. Bir ara kupon karşılığı verilmesi de
Üni. Yabancı Diller Bölümünde çalışıyor- düşünülmüştü.
dum- Şubat 1981->) Yedigün binasındaki Sevgili Adnan Semih Yazıcoğlu’nun ani
ofiste Adnan Semih Bey ve Âlâ Ocak Hanım ölümü (1979) üzerine Sayın Seyfettin Turan
vardır: Uzun uzun konuştuk; ben Ansiklope- (1923-2002) ansiklopedinin başına getirildi;
di için Türkçe sözlük hazırlayacaktım, çalış- bizi de Yedigün binasından Cağaloğlu’ndaki
malara Yedigün binasında başladık (Kasım Hürriyet binasına taşıdırlar. Çalışmalar dü-
1977), işler büyüyünce Semih Bey’in yar- zenli olarak yürütülürken, Seyfettin Bey’den

Haziran / 2021 39
sonra Orhan Erinç Abimiz ansiklopedinin yö- şıyorduk, içimizde, güzel haber alacağımız
netimine atandı. Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Dur- ve işe kaldığımız yerden başlayacağımız
sun Yıldız (1937-1992) Hocamıza da Ne- umuduyla... Ama sonuç alamadık... Orhan
zih Bey’in yönlendirmesiyle bir düz okuma Abimizden öğrendik ki, Emre Hoca, gazete-
yaptırıyorduk. (Hakkı Hoca’mızla özellikle nin bir toplantısında konuyu açmış, ansiklo-
dil kullanımı konusunda pek anlaşamazdık: pedinin içeriği hakkında ayrıntılı bilgi vermiş,
örneğin, yapıt, ilginç, gibi Dil Devrimiyle di- ilgi de çekmiş Emre Hoca’nın bu sunumu;
limize kazandırılan sözcükleri kullanmamızı ancak Arda Bey, bu ansiklopedinin getiri-
istemezdi. Buna karşın kendisini çok sever- sinin çok az (o zaman için 30 milyon imiş)
dik...) olduğunu söyleyip basılmaması konusunda
Nezih Demirkent Bey’in (1930-2001), karar aldırmış....
Hürriyet gazetesinden ayrılmasından (1981) Semih Bey’in 6, benim ve arkadaşlarımın
sonra, işler ters gitmeye başladı; genel yö- 4 yıllık emeği boşa gitmiş oldu. Çok emek
netime Arda Gedik (1940-2011), yazıişleri vermiştik, ben o zaman İstanbul Üniversitesi
müdürlüğüne de Çetin Emeç (1935-1990) Yabancı Diller Bölümünde yabancılara Türk-
getirilmişti. Gazetede ciddi değişiklikler çe öğretiyordum; haftanın 3 günü de Hürri-
planlandığı haberi bize kadar gelmiş, bizim yet gazetesine ansiklopedi çalışması için
ansiklopedi servisinin de kapatılacağı söy- gidiyordum...(Bir gün öğle yemeğinde rah-
lentileri dolaşmaya başlamıştı. Nitekim bir metli Çetin Altan Bey masamıza gelmiş, Ad-
hafta sonra bir hizmetli geldi, “Sorumlusu nan Bey’den ansiklopedi hakkında bilgi al-
kim buranın?” diye sordu; arkadaşlar beni mış, “Benim biyografimi kim yazacak?” diye
gösterince “Burayı bir iki gün içinde boşaltın, de sormuştu. Adnan Bey de başıyla beni
başka servis gelecek.” dedi. Hepimiz çok göstermiş, adımı söylemişti. Çetin Altan Bey
şaşırmıştık, daha doğrusu donup kalmıştık. de, “Yusuf! Sen yazınca ben de bir görmek
Züleyha Münif Hoca’mızı hemen Arda Bey’le isterim”, diye eklemişti. Sözleşmiştik...)
konuşmaya gönderdik, Arda Bey, kendisini Yaşam böyle işte... Verdiğiniz emekler
çok kaba karşılamış, içeri bile buyur etme- bazen de boşa gidiyor... (“...çöpe gidiyor”
miş, “Orayı kapatıyoruz, boşaltın” demiş demeye dilim varmadığı için böyle söyle-
(Züleyha hocamızın kendisinden dinledik). dim...) Türk basınında ansiklopediler çok
Ben de hemen Orhan Abimize ulaşmış, ne özel bir yer tutar; basılan ansiklopedilerin
oluyor diye sormuş, o da üzülerek haberi ve öyküleri yanında, basılmayanların da öykü-
yaşananları doğrulamıştı. leri var... işte size böyle bir öykü anlattım.
İçim içimi yiyordu. Çalışma ne olacak- Bu bir yazgı ise, benim Türkçe Sözlük ko-
tı, bir şeyler yapmalıydık... Ben bu kez de nusunda böyle yarım kalmış bir kötü anım
Hürriyet’te çalışan Doğan Hızlan Abimize daha var. Onu da bir gün anlatacağım. Dr.
ulaştım, durumu ona anlattım, ilgileneceğini Sermet Sami Uysal Hoca’nın başkanlığında
söyledi, zaten çalışmadan haberdardı; bana hazırladığımız, 15 yıl süren ve basılmayan
“Sen bir de Prof. Dr. Emre Kongar Hocayla Büyük Türkçe Sözlük... Bir süre sonra onu
görüş.” dedi. (Emre Hoca o tarihte üniver- da anlatacağım... (Bu çalışmaya emeği ge-
siteden ayrılmış, Hürriyet gazetesinde ça- çen büyüklerimize (yaşamını yitirenlere Tan-
lışıyordu.) Birkaç gün sonra Emre Hoca’ya rıdan rahmet dilerim) ve dostlarımıza gönül-
ulaştım, ansiklopediyi anlattım, baskı aşa- den saygı, selam ve sevgiler...)
masına geldiğimizi söyledim. Yakından il-
gilendi ve “Bana ilk klasörü (A harfi) ve ilk
fasikülün deneme baskısı iletiver kardeşim” EKLENTİ: Bu yazıyı yazdıktan sonra, bu sa-
dedi. O gün içinde ilettim. Bu arada biz de bah Züleyha Münif Kocaolçum Hocamınız ölüm
kitapları ve dosyaları düzenli biçimde paket- haberini aldım genelağdan (1932- 1 Mart 2021).
leyip Hürriyet’in Arşivine teslim etmeye çalı- Anısına saygıyla…Tanrıdan rahmet diliyorum...

40 Haziran / 2021
Atilla Özsever’le Söyleşi

İkbal KAYNAR

20 yaşında başlayan savaşsız ve sömü- Ekonomik durumumuz uygun olmadığı


rüsüz bir dünya özlemine 70’inde de devam için 11 yaşında askeri orta okula gönderil-
eden Atilla Özsever ile son kitabı Mesele dim. Ailemiz açısından da asker kökenli bir
Teslim Olmamakta* üzerine söyleşi aileydik. Babam, dedem ve dayım subaydı.
Asker kökenli bir 68’linin ordu içindeki Anne ve babam, ben 5 yaşında iken boşan-
devrimci örgütlenme çalışmalarını, Kartal dıkları için annem kardeşimle beni askeri
okula göndermek durumunda kalmıştı.
Maltepe’deki 2. Zırhlı Tugay’da görev yaptığı
süreçte Mahir Çayan ve arkadaşlarının as-
- Siz hem 68 dönemini, hem de 78 döne-
keri cezaevinden kaçışına yardımcı oluşunu
minin siyasi yaşamına tanıklık etmiş ender
okuyoruz. Yine o dönemde Türkiye işçi sını- insanlardansınız. Kısaca bu iki dönemi bize
fı tarihinin önemli olayları arasında yer alan nasıl değerlendirirsiniz?
15-16 Haziran 1970 olaylarındaki rolüne,
12 Mart 1971 muhtırası sonrası üsteğmen 68 dönemi, 1961 Anayasası sonrası
iken emekliye sevk edilip, askeri cezaevine daha özgürlükçü bir ortamda sol yayınlara
gönderilişine ve orada Yılmaz Güney’le olan ulaşma ve dönemin olayları açısından ilgi
arkadaşlığına tanık oluyoruz. Atilla Özsever, çekici bir yaşam dilimiydi. O dönemde, öğ-
2,5 yıllık bir mahpus hayatından sonra 1974 renci hareketleri, anti Amerikancı eylemler,
Temmuz’unda çıkarılan bir afla özgürlüğüne ABD’nin 6. Filosunu protesto gösterileri, 15-
kavuşur. Yeni başlayan gazetecilik döne- 16 Haziran 1970 işçi olayları, grev ve fabri-
minde işçi olayları ağırlıklı olmak üzere Tür- ka işgalleri, sosyalist Türkiye İşçi Partisi’nin
(TİP) mecliste 15 milletvekili ile temsili ve
kiye’nin yakın tarihine tanıklık eder.
etkin bir muhalefet yapması, Küba Devrimi
Bu kadar ayrıntıdan sonra biraz da kendi
gibi gelişmeler gençleri etkiliyordu. Ardın-
ağzından öğrenelim yaşadıklarını ve neler
dan 12 Mart 1971 muhtırasıyla bu toplumsal
yaptığını… hareketlenme engellenmeye çalışıldı. Ekim
1973 seçimleriyle yeniden demokratik bir
- Ben öğretmen bir aileden geldiğim için sürece geçildi.
askeriyede okuyanları hep merak ederim 78 dönemi ise, muhtıra sürecinin kapan-
kendi istekleriyle mi giderler diye. Sormadan ması ve 1973 seçimleriyle birlikte yeniden
edemeyeceğim askeri okuluna gitmenizin toplumsal muhalefetin yükselişine tanıklık
sizinle veya ailenizle bir ilişkisi var mı? edilen bir dönem olarak değerlendirilebilir.
Bu dönemde, sol hareketi ve toplumsal mu-

Haziran / 2021 41
halefeti bastırmak için Milliyetçi Cephe’nin dalısı diye merak edip sorduğunuzda “Artist
(MC) kurulması, sağcı, faşist kesimin saldı- var ya” der Yılmaz Güney’i kastederek. Böy-
rıları, 1 Mayıs 1977 katliamı ve nihayetinde lece başlar Yılmaz Güney ile mahpushane
çatışmalar sonucu günde 10-15 kişinin öldü- arkadaşlığınız. Aynı zamanda tüm persone-
rülmesi, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle so- lin Yılmaz Güney’e olan saygısına da tanık
nuçlanmıştı. 12 Eylül dönemi, 78 kuşağının olursunuz.
büyük ölçüde baskı altına alınmasını, işken-
celer, ölümler, idamlarla birlikte sindirilmesi- Birçok olay ve anı var. 12 Mart 1971 muh-
ni amaçlamıştır. tırası sonra tutuklanmam, Ziverbey Köş-
kü’nde işkence görmem, Selimiye Askeri
- Mahir Çayan ve arkadaşlarıyla tanışma Cezaevinde Yılmaz Güney’le arkadaşlığım,
olayınız… THKP-C davasından yargılanmam, hapis-
hane anıları oldukça uzun bir yer kaplıyor.
Nisan 1971’de Mahir Çayan ve arkadaş- Birisini siz anlattınız zaten. Biraz da merak
ları, işadamı Mete Has’ı kaçırmışlardı. 400 etsin okuyucular…
bin lira dolayında fidye parası almışlardı. O
günlerde, muhtemelen Mayıs ayı başında - Bir de bu arada akademisyen olup bi-
Kadıköy Söğütlü Çeşme’deki arkadaşım üs- rikimleriniz gençlere aktardınız. Biraz da
teğmen Ömer Laçiner’in evine gittim. gençleri değerlendirmenizi istesek. “Bizim
Evde Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir zamanımızda şöyleydi” diye başlayan cüm-
vardı. Mahir’i ilk kez görüyordum. Yakışık- leler vardır ya, koşullar, sosyal, siyasal yapı
lı, kararlı, ayni zamanda atak, heyecanlı ve farklılık gösterse de, uzlaşan veya ayrışan
lider özellikleri olan bir duruşa sahipti. Hü- neler var?
seyin Cevahir ise daha sakin, çelebi görünü-
münde, Doğu Anadolu insanının özelliklerini Gençler, kuşkusuz içinde yaşadıkları
yansıtan bir tavır içindeydi. Siyasi durum dönemden fazlasıyla etkileniyorlar. Benim
üzerine konuşuyorlardı. Daha çok Mahir akademisyenlik dönemim AKP’nin iktidarda
Çayan, görüşlerini açıklıyordu, Hüseyin Ce- olduğu döneme rastlıyor. 2003-2019 yılları
vahir ise dinliyordu. arasında akademik bir görevde bulundum.
Yanlarında büyük bir plaj çantası bulu- Başlangıçta gençlerin, daha doğrusu bir va-
nuyordu. Bir ara Mahir, çantanın üzerindeki kıf üniversitesinde görev yaptığım için öğ-
havluları kaldırdı, deste deste paraları gör- rencilerin politik gelişmelere karşı fazlaca
düm. Bu paralar, Mete Has olayından sağla- ilgisi yoktu. Onlara yaklaşımım, diğer öğret-
nan fidye paralarıydı. Dikkati çekmesin diye menlerden daha farklı geliyordu. Yaşadıkla-
sokakta gezerlerken böyle bir önlem aldıkla- rımı anlattığım için zaman zaman ilgilerini
rını tahmin ediyorum. Yarım saat kadar kal- çekiyordu. Bazı AKP yanlısı öğrencilerin de
dıktan sonra Ömer’in evinden ayrıldılar. itirazları oluyordu. Onları da demokratik bir
üslupla ikna etmeye çalışıyordum. Bu ara-
- Bu süreçte yaşadığınız acı, tatlı anılar- da daha çok yüksek lisans öğrencileri poli-
dan bahsetsek, ortak bir TV programına ko- tik gelişmelerle daha fazla ilgiliydiler. Benim
nuk olduğumuzdan dolayı bir kısmını biliyo- dünya görüşüme yakın öğrenciler, söz etti-
rum. Bunlardan Yılmaz Güney ile ilgili olan ğim konulara daha fazla ilgi gösteriyorlardı.
maydanoz anısı çok ilginç ve naifti. Selimiye
Cezaevinde sabah alışverişini dağıtan as- - “Acıyı bal eyleyenler” olarak 78 döne-
kerin koca sebze kasasında bir demet may- minde de mücadeleye devam dediniz. Bu
danoz vardır ve siz kim bu maydanoz sev- döneme ilişkin değerlendirmeniz…

42 Haziran / 2021
gençler umutsuz, geç-
mişte bedel ödeyenler
bile suskun ya da inancı-
nı yitirmiş durumdayken
son sözleriniz ne olur?

Direnmek ve umudu
kaybetmemek. Tüm ka-
ramsar olgulara ve gö-
rüntüye rağmen umudu-
muzu yitirmeden kendi
olanaklarımız ve beceri-
lerimiz ölçüsünde müca-
deleye devam etmek.

- Yeni bir çalışmanız


vardır mutlaka, ya da
şunu da yazsam diyece-
ğiniz bir konu var mı?

Benim uzmanlık ala-


nım, çalışma ekonomi-
siyle, işçi hareketleriyle
ilgili. 12 Eylül 1980 son-
rası sendikal hareketin,
işçi hareketinin çıkışıyla
ilgili olarak gazetecilik
dönemimde yaptığım ve
şu anda hayatta olmayan
kişilerle ilgili röportajlarım
var. Onları bir kitap haline
getirmeyi düşünüyorum.
Askeri darbeler konu-
su yine ilgi alanım içer-
sinde, bu konuda bir ça-
lışma yapabilirim. 1946
sonrasından günümüze kadar gazetecilerin
Bu süreç, gazetecilik dönemimi kapsıyor.
çeşitli anı kitapları var. O anılardan yarar-
Tabii burada hem 1980 öncesi durum var,
lanarak bir basın tarihi çalışması yapmayı
hem de darbe sonrası süreç var. Yine çok
planlıyorum. Bakalım, hangilerini yapmaya
uzun bir değerlendirme olacağından burada
imkanım olacak? İlginiz ve söyleşi için te-
uzun uzun anlatmam olanaksız.
şekkür ederim.
- Nazım ustanın “Yeter ki kararmasın sol
memenin altındaki cevahir” dediği gibi, siz
* Atilla Özsever, Mesele Teslim Olmamakta, Ay-
de Mesele Teslim Olmamakta dediniz güzel
rıntı Yayınları, İstanbul, Mart 2021.
bir dünya özlemi için. İnsanlar karamsar,

Haz�ran / 2021 43
Şair Baran Doğu ile Söyleşi*

Halil GÖKHAN

- Şiire dair özgeçmişinizde hatırlayacak - Kitap sayısı olarak derin bir geçmişiniz
olursanız ana başlıklar nelerdir? var. “Devrim Gecesi Notları” ise şimdi toplu
şiirler-1 olarak 3. baskıda… bu toplamın se-
- Baran Doğu: Evet. Şiire 1990-1991 yı- rüveni nasıl gerçekleşti?
lında dil eğitimim için gittiğim İngitere-Lond-
ra’da başladım. Bir yıl içinde 6 doğaçlama - Baran Doğu: Ben 1990 yılı sonrası bir
şiir yazdım. Ben bu ilk şiirlerime “şiirimsi” di- şair diye yorumluyorum kendimi. Şiir benim
yorum. Gerçek ve onaylanan şiir yaşamıma özgürlüğüm. Ben ise bunu “ünlemleri se-
böyle başladım. Ama tabii ki bunun anlatım viyorum” şeklinde açıklıyorum. İlk kitabım
tarihim ta ilkokul dönemlerinde başlıyor. İl- “Devrim Gecesi Notları” adlı eserim ‘Ferat
kokul’da “beş yıl” dergilerinde 3. sınıfta ilk Doğu’ ismimle 1993 yılında Broy Yayınla-
şiirim yayımlanmıştı. Ortaokul’da ise halk rından yayımlandı. Sonraları ismimi “Baran
ideolojisi ve fakirlikten bahseden şiirler yazı- Doğu” olarak yeniledim. Bu ilk kitap belki bir
yordum ve böyle başladı her şey. Önce şiir doğum sancısıydı. Ve nice şiir kitaplarıma
bir başkaldırı. Gerçeğe ve yaşama dair ters dair bir gebelikti. Ve işte ilk şiirlerimi yazmış-
giden her şeye karşı bir isyan. Şiir içimde- tım!.. Hem bir başarı hem de bir mutluluktu
oldu benim için. Bu ilk kitabımda 1968’lerin
ki haylaz ve uslanmaz bir çocuğu doğurup
devrimciliğini anlatmıştım. Ve 80 sayfalık bir
büyütmek ve geliştirmek. Onurlu bir direniş
yekünü kapsıyordu. İkinci şiir kitabım “Ente-
şiir. İyi şiir nasıl olmalı? Bunun yanıtı; ‘şiirin
lektüel Çağrı” 1997 yılında Berfin-Kora’dan
kararı dağ, kavgası güneş olmalı’… Şiir bir
yayımlandı. ‘Yüreğin yaban argosu’ dediler.
özel düşünce biçimidir. Bir teorik devrimdir.
Bir aşk ve sevgi kitabıydı. Devrimci aşk’ı ve
Ve duygusal bir zeka ve bunun yanında ruh-
kavgayı anlattım. Bana bu kitabım için “aşk
sal bir zeka gerektiriyor. Düşünce ve devrimi
şairi” diyenler oldu. Üçüncü kitabım “Ayna-
şiir kendi içinde yapmalı. Bunu yapması ge-
lara Bakın” 1999 yılında Pencereönü’nden
reken elbette şairdir. Şairin yüzünde şiirler
okuyucularımla buluştu. Hristiyanlık ve Hris-
olmalı. Yalnızlığa karşı savaşan ‘şiir’ olmalı- tiyanlık dininin önderi Hz. İsa’nın sevgisi
dır. Şiir bir derin görümdür. Şiiri yorumlamak ile hazırlandı. Hatta gene bu kitap 2017’de
da bir şiir yazmak gibi bir şey! Yay. yayınevinden genişletilmiş 2. baskı-
sını ve 2020’de ise yeniden düzenlenmiş

44 Haziran / 2021
3. baskısını yaptı. Dördüncü şiir kitabım - Baran Doğu: Bu kısa giriş yazısında
“Doğu Söylencesi” adlı 2006 yılında yayım- “halk ve devrim” anlatısı var. Ve bu anlatı
lanan eserim Yeraltı Yayınevinde hazırlandı şiirin sevgisiyle ve acısıyla sanki bir destan.
ve bu kitabımda sosyalist bir bakış açısıyla Hiç kuşkusuz halk ideolojisinin bir sesiyim.
“kürt sorununu” anlatmaya çabaladım. Ve İki konu üzre yoğunlaşıyorum. Önce aydın
uzun bir aradan sonra Broy Yayınevinden sorunsalı ve buna ek entelektüel sorunsal-
2014’de “Eski Daktilo” yayımlandı. Sosya- lık. Bir sanat ve toplum şairiyim. Nitekim
list anlamda “ sevgi ve ideoloji şiirleri”… Ve kimi kitaplarım ülkenin yaşam sorunları ve
bu 4. kitap ise diğer kitaplara göre daha bir kimi kitaplarım ise entelektüel bir yorumla-
ilgi toplayıp daha okunan
bir şiir çalışması olarak
yayımlanmış oldu. Ve
“Devrim Gecesi Notları”
isimli eserimin 3. baskısı
(840 s.-10 kitabın birleşi-
mi) oldu. Ve genişletilmiş
toplu şiirler-1 olup son bir
çalışma olarak yazılıp ha-
zırlandı. Sosyalist ideoloji
adına tüm eserlerimin ya-
zılmış ve gerçekleştirilmiş
olması gibi bir anlam içe-
riyor. Ve çok okurlu bir şiir
kitabı olmasını diliyorum.
Kısacası amacım yaşa-
mı şairin dilinden yeniden
yaratmak. Devrimi, aşk ve
sevgiyi anlatan bir eser ve
5. çocuğum bu!

- Bu baskıya kısa bir


giriş yazısı eklemişsiniz.
Orada göze çarpan şu
cümleler sanırım önem-
li: “İnsanlığın destanının
evindeyiz!”… burada ev,
şüphesiz ki şiir ya da şiir
denilen miras… en özel
anlamıyla şiirin destansı-
lıkla ilişkisini nasıl bulu-
yorsunuz bu yazının çer-
çevesinde?

Haziran / 2021 45
ma ile ilgili. “Doğu Söylencesi” isimli eserim arayış bu. Hem yazan hem okuyan kişi için
ise bir destansı şiir duyarlığında kaleme bu böyle. Ben şiirlerimle ‘ gerçek bir insan’
alındı. Doğu kültürünün bütün masallarında olmak istiyorum. Yazan kalemim avuçlarım
“aşk” var. Aşk’ın ve devrimin şairiyim. Şiir bir içinde oldukça “ellerim güneş kadar sıcak,
peri masalı gibi yaşamak. Şiir iyiliktir, güç- gözlerim güneş kadar parlak”… Buysa şi-
tür, karakterdir, yaşamdır! Şiiri kaybetmek irlerimin daha hassas ve kültürlü olmasını
kan kaybetmek gibi bir şey. Şiir düşüncenin gerektiriyor..
yanında ruhsal olarak yazılır. Beyin ve his
ile yazılır. Şairler ‘şiir’ yazar. Şairler birbirine - Son olarak toplu şiirlerinizin yeni bası-
benzer. Şairler yakın dostlardır. Şiir okumak mıyla ilgili duygularınızı ve başka söylemek
ve şiir yazmak âhlakı ve bunun kültürünü istediklerinizi alabilir miyiz?
yargılar. Canlı ya da cansız bir nesneye dür-
bünle bakar gibi bakarsın, anlarsın, kavrar- - Baran Doğu: Ve bu son kitabım bütün
sın ve ‘yazarsın’ şiiri. Şiiri okumak ve yaşa- şiirlerimin toplamı. Bir şiir patlaması gibi…
mak yaratır….bir destandır şiir! Bir ışık yanar bu çalışma büyük bir beyinsel çabayla yazıl-
ve şiir belirir. Şiirlerimde yaşamın şifrelerini dı.Yaşamımda ki her gün ve her gece sayfa
çözüyorum. Okunmayan bir şiir kitabı bakıl- sayfa şiirlerle yorumlanmış oldu. Yaşamım
mayan ayna gibidir. Şiir derin düşüncedir. adına ne varsa hepsi bu kitapda şiirin dip-
Şiirlerimde; “dudaklarım tereyağından daha notları olarak kayıtlı. Beynin ve hislerin me-
düzgün, yüreğim ise tam bir kavga”… tafizik yaratımı bu son kitap. Kelimelerin
müthiş oyunuyla gerçekleşti. Şiir doğadır.
- Sizce neden şiir yazıyor ve okuyoruz? Doğa ise insanı yaratır. Şiirin felsefesi insan
doğasının insana neler verebileceğini belir-
- Baran Doğu: Çoğul bir kalemim. Çok ler…ve nihayetinde bu eserim!.. 5.’ci kitap
tarzlıyım. Her şiir kitabım ayrı ayrı tarzlarda çalışmam olan –(30 yıllık bir yazılım süreci-
yazıldı. Hatta her kitabımın içinde ayrı ayrı ni içeren emeğim üzre)- “DEVRİM GECESİ
tarzlar bulunuyor. Şiiri yazmamın nedeninde NOTLARI” isimli 3. baskısı yayımlanan şiir
ise hedeflediğim belki okurum olan insanlar- kitabımı okuyucularıma duyurmanın sevin-
la bilgi, kültür, sanat ve sevgiyi bir anlamda ciyle bütün güzel insanlara bir kez daha
paylaşım... Doğaçlama olarak nasıl esin- “merhaba” diyorum…. MERHABA!..
leniyorsam öyle. Kitaplarım birer özdür ve
ayrı konulara değinilen bir yapı içerir. Şiir Sevgilerimle…
yazmak kelimelerin ustalığıdır. Ben şiirle-
rimde sevginin ve kavganın yargıcıyım. Şi-
irim evrenin ruhunu değiştiren güç. Belki de
bu sebeble yazıyor ve okuyoruz!.. Savaşları * Kafekültür yy
ve tutkuları vardır şiirin. Bu da özü ve biçimi
belirliyor. Şiirler yazdığım müddetçe gerçek
özgürlüğümü aramış oluyorum. Sonsuz bir

46 Haziran / 2021
Hep Yolda

Berrin TAŞ

27 Nisan 2021 Güzel bir akşamdı. Ben bir bildiri hazırla-


mıştım. Bu nedenle burda neler konuştuğu-
TYS’de Şiir…
mu anlatmayayım. Yazımı daha sonra dergi-
25 Nisan akşamı TYS’nın konuğuydum. de yayımlarız ordan okursunuz.
Şiir ve Estetik konulu bir etkinlikti. Neredey- İnsancıl’dan katılanlar da oldu. Şiir oku-
se iki yıl oldu. Değişik nedenlerde iki kez mak, şiir konuşmak ne güzel. Pek sevindim.
ertelenmişti etkinlik. Biri C.G’nin sağlık soru- Şair Leyla Şahin de katılmıştı etkinliğe.
nuydu. İkincisi covid 19 geldiğindeydi. Ney- Şiirime ilişkin konuştu. Sevdiği kitaplarım
se bu kez zoom üzerinden buluşabildik. Karanfil Alevleri, Cehennem Şiirleri ve Ge-
Etkinliği Nuray Gök Aksamaz ve Nükhet ceyarısı Şiirleri imiş.
Eren yönetti. İkbal Kaynar da ordaydı. O da konuş-
Nuray Gök Aksamaz şiirlerimden dize- tu. Atölyeye müzik seminerleri için gelmiş.
lerle, şiir üstüne yazdıklarımla beni tanıttı. Sarper Özsan’ı dinlemiş. Ben onu daha çok
Hazırlanıp gelmiş. Kısaca yapıp ettiklerim Güngör Gençay’ın tüneldeki yerinde gör-
gözümün önünden geçti. düğümü anımsıyorum. Güngör Gençay’la

Haziran / 2021 47
katıldığımız etkinliklerde İkbal Kaynar’ı da
görürdük. Güngör Gençay’ın kapısı arka-
daşlarına açıktı. Gerçek Sanat Yayınlarının
kitaplarla dolu salonu şair ve yazarların bu-
luşma yeri gibiydi.
Anılar arasında dolanıyorum. Yaşlanıyor
muyum ne. Bir yandan kendimi genç kız sa-
nıyorum. İçimdeki coşkulu kadın öyle san-
mama neden oluyor. Ama bu geçici bir duy-
gu. Yıllar üst üste biniyor. Yaşanmışlıkların
yükü ancak yaratıcılıkla beslenirse hafifler.
İyi ki şiir var.

30 Nisan 2021
Doğan Hızlan ve iyi…
Yıllardır dikkatimi çekiyor. Şairlerden söz
Erdal Öz
edilirken iyi şair diyorlar. Sonra bu iyi tanım-
lamasının kökeninde Doğan Hızlan var de- zarlar arasındaki ayrımları ortadan kaldırı-
dim kendi kendime. yor. Eşitliyor. Hepsini bir sepete dolduruyor.
İyi şair belirsiz bir kavram. Bendeki çağrı- Gerçekçiler bir şairi, bir yazarı anlatırken
şımı şöyle: Kötü değil ama idare eder işte… daha anlamlı yaklaşırlar. Altı boş kavramlar-
Sözgelimi şöyle bir tanımlama duyma- la oyalanmazlar. Aradaki ayrım burda.
dım. Falanca şair güzel şiir yazar. Falanca
şiirini sevmedim bu şairin ama şu şiirleri gü- 20 Mayıs 2021
zeldir vs. dendiğini okumadım.
Doğan Hızlan’ın yazılarında okuyorum iyi Sanatta Star Sistemi ve Genç Fikir
şair tanımını. Bugünkü yazısında iyiler art- İvriz Dergisi
mış. Hürriyet gazetesinin kitap ekinde Erdal
Öz üstüne yazmış. Başlığı ilgimi çekince İnsancıl’a geldik.
okuyayım dedim. “Siyasal ve toplumsal ha- Mayıs sayısı geç yayımlanabildi. Kapan-
yatımızın tanıklarından: Erdal Öz.” Yazıda ma döneminde kimi sorunlar çıktı. Matbaa
geçen iyi’leri yazmak isterim buraya. basamadı. Neyse bugün postaya verildi der-
- İyi yazar, iyi yayıncı Erdal Öz giler.
- Ankara’da Sergi adlı bir kitabevi açtı, E-postaya gelen iletilerden birini okudum.
burası kitapseverlerin, iyi bir okur kitlesinin Genç Fikir İvriz dergisi online olarak yayım-
uğrak yeriydi. lanıyormuş. Bir soru sormuşlar bize Cengiz
- İyi şair Gülten Akın Gündoğdu’nun 1984’te yazdığı Sanatta Star
- İyi eleştirmen, edebiyat eleştirmeni Jale Sistemi yazısını 12. sayımızda yayımlamak
Parla. istiyoruz. Yayımlama izni istiyoruz sizden
İyi yazar, iyi yayıncı, iyi bir okur kitlesi, iyi diyorlar. Ne izni, yazıldıktan sonra yazı şiir
şair, iyi eleştirmen tanımları yazana bir ko- okuyana aittir. Onlara yanıtım bu oldu. Genç
laylık sağlıyor. Başına iyi kavramını getirin- yazarlara yol gösterici olur diye o yazının
ce övülmüş sayılıyor. Kolay bir yöntem. İyi okunmasını istiyorlarmış. Ben etkilendim
denmese tek tek eserlerin hepsi incelenerek bu yaklaşımdan. C.G’ye verdiğin mücadele
değerlendirilmesi gerekecekti. İyi kolaylık boşa gitmedi dedim.
sağlıyor yazana. Ama o kolaylık şairler, ya-

48 Haziran / 2021
Öykü

“Bizde küsurat yoktur!”

Tahir ŞİLKAN

V
akit öğleni bulmuştu. Çocuklara başını arabanın penceresinden uzatarak
bir saat sonra okulda olmalarını “Varmış, varmış... Adam burda villa yaptırı-
söyledim. Öğrenciler karlar için- yormuş” dedi.
de koşarak evlerine giderken, ben de, köye “Köyün yukarı tarafında yeni yaptırılan
doğru yürümeye başladım. bir evin olduğunu, ancak yaptıranın dediği-
Okul, köyün yüz elli iki yüz metre üst ta- niz kişi olup olmadığını bilmiyorum” dedik-
rafındaydı. Günlerdir yağan kar yürümemi ten sonra gelenleri konuk etmek üzere köy
güçleştiriyor, zor yürüyordum. Tam evlerin odasına davet ettim.
yanına varmak üzereyken köyün girişinden Evi görüp tespit yaptıktan sonra gelecek-
derenin üstündeki köprüden geçip gelen cipi lerini söylemeleri üzerine, evin olduğu yeri
gördüm. göstererek, Hacı Durmuş dayıyla birlikte
*** köy odasına doğru yürümeye başladık. Hacı
Tek öğretmenli bir köy okulunun öğret- Durmuş dayı, köyde konuk ağırlama sırası-
meniydim. O gün, köylüler ‘Öküz Parası’ al- nın Topal Mustafalarda olduğunu söyleyerek
mak için ilçe merkezine inmişlerdi. Köyde, çocuklardan birini, köy odasına konuklar için
banka kredisini ‘günah’ diyerek almayan yemek getirmelerini söylemek için gönderdi.
Hacı Durmuş dayıyla benden başka, gelen- Beşinci sınıf öğrencilerinden iki çocuğu, köy
leri karşılayacak kimse görünmüyordu. Bu odasının sobasını yakmak için köy odasına
sırada köyün içine doğru giden toprak yola gönderirken, Hacı Durmuş dayıya, rahatsız
ulaşmıştım. Kömüş Kızın evinin olduğu yer- olduğu için evden çıkamayan Muhsin amca-
de durarak cipin gelmesini bekledim. Cipte, nın sağlık durumunu, sonra da kendisinin ni-
şoförle birlikte dört kişi vardı. Cip yanımda çin kasabaya gitmediğini sordum. Sorunun
durdu. Cipin, otuz otuzbeş yaşlarındaki sü- yanıtını çok iyi bildiğimi bilmesine karşın,
rücüsü, bana, “Köyde, Banker T.D.’nin yap- Hacı Durmuş dayı, Muhsin amcanın daha
tırdığı bir ev varmış; evin nerede olduğunu iyi olduğunu söyledikten sonra, banka kredi-
bize gösterir misiniz?” diye sordu. sinin “günah” olduğunu, “o parayla alınacak
“Köyde dediğiniz kişinin evi olup olma- maldan hayır gelmeyeceğini”, söyledi.
dığını bilmiyorum” dedim. Arabadan kırk ***
yaşlarında, traşlı, saçlarına hafif kırlar düş- Köy odasına ulaştığımızda, çocukların
müş, yüzünde belli belirsiz çizgiler bulunan, çam çırayla sobayı çabucak yaktıklarını
gravatlı, paltolu olduğunu görebildiğim biri, gördüm. Elimizi sırtımızı ısıtıp konuşmaya

Haziran / 2021 49
devam ettik. Yarım saat geçmeden, konuk- Hacı Durmuş dayı yemek tepsisini kapı-
ların arabasının sesini duyup pencereden nın önüne koyarken, 5. sınıf öğrencilerinden
baktığımda, cipin caminin yanına gelip park birini çağırıp, konuk olduğu için okula geç
ettiğini gördüm. Konuklar köy odasına doğru geleceğimi, sessizce ödevlerini yapmalarını
yürürken, Topal Mustafa’nın karısıyla büyük söyledim.
kızı, ellerindeki yemek tepsisi ile merdiven- Hacı Durmuş dayı, çay bardaklarını dol-
leri çıkıyordu. Kadın, kızına, “Acele et, Gül- dururken, İsmet Bey’in mutsuzluğunu artıra-
süm...” diyordu. cak sözleri, ardı ardına söylemeye başladı.
Konuklar ellerini yıkayıp, odaya geldiler. “Beyim bu kadar okuyup yazmışsınız, bu
Ellerini sobaya tutup ısıttıktan sonra üst- adama nasıl paranızı kaptırırsınız. Biz bu
lerindeki palto, gocuk gibi üstlükleri çıka- adama üç tane malı güvenip otlatmaya gön-
rıp sofraya oturdular. Getirilen yemeği hep dermezdik... Bu adam köy ilkokulunu bile
birlikte yediğimiz sırada, küçük radyoda 13 bitiremedi, nasıl o kadar parayı verip durdu-
haber bülteni okunmaya başlandı. Konuklar, nuz?”
yemekten sonra, Banker’in eviyle ilgili haciz İsmet Bey, gümbür gümbür yanan odun
tutanağının tutulacağını konuşuyorlardı. sobasının odayı ısıtmasının yanında bu
Tam bu sırada radyodan, “Ödeme güçlü- sözlerden dolayı da kızarmış, Hacı Durmuş
ğüne düşen banker kuruluşlarının işlemleri dayıya cevap vermeye başladı...
hakkında kanun uyarınca, bankerlerden ala- İsmet Bey’le birlikte Ankara’dan gelen
cakları olan tasarruf sahiplerinin, alacakla- avukatı Enver Bey, icra memurunun dediği
rıyla ilgili olarak, tek tek icra takibi yapama- gibi haciz tutanağı tutmanın bir anlamı ol-
yacaklarına, bu konuda yasak getirildiğine madığını, buradaki bitmemiş binanın Ban-
ilişkin” haber okunmaya başladı. ker Tasfiye Kuruluna bildirilmesinden başka
Tek tek takip yapılmayacakmış. Ankara, yapılacak şey olmadığını söyleyerek, çay
İstanbul, İzmir, Adana, İçel ve Kocaeli’nde bardağını uzattı. Avukatın ve icra memuru-
açılacak Banker Tasfiye Kuruluşlarına mü- nun bardağını yeniden doldururken, Bakan-
racaat edilecekmiş. lık Müfettişi İsmet Bey bardağını doldurma-
*** mı istememişti. Yemekten sonra dışarı çıkıp
Banker alacaklısı olan, ilk karşılaşmamız-
arabanın yanına giden şoför, odaya geri
da pencereden başını uzatıp konuşan ve
dönmüştü.
kendisini tanıtırken Bakanlık Müfettişi oldu-
İsmet Bey, Hacı Durmuş dayıya, Ban-
ğunu söyleyen İsmet Bey (adını köy odasına
ker’in okulu bitirip bitirmemesinin bir önemi
girdiğinde söylemişti) elindeki yemek kaşı-
olmadığını, Ankara Kızılay’daki ofisinin ol-
ğını tepsiye sertçe bırakarak, “Allah Kahret-
dukça lüks olduğunu ve çok yüksek faiz ver-
sin!” dedi. Banker’e kaptırdığı para yetmi-
diğini söylüyordu.
yormuş gibi, Ankara’dan kalkıp kasabaya
***
gelmiş, İcra Müdürlüğünde takip başlatmış,
Kar yağışı yeniden başlamıştı, konuklar
icra takip masraflarını karşılayarak cip tutup
üst başlarını giyinip köy odasından çıkar-
haciz yaptırmak için köye gelmişti. İcra me-
ken Hacı Durmuş dayıyla birlikte onlara eş-
muru, radyodan duyurulan Bakanlar Kurulu
lik ettik. Ellerimizi sıkıp cipe bindiler; bir kaç
kararı sonrasında haciz işlemi yapmalarının
dakikadır cipi çalıştıran şoför, yağan karla
bir anlamı olmayacağını söylüyordu. “Durup
üstü kapanan tekerlek izlerinin üzerinden
dururken bir de suçlu durumuna düşeriz” di-
yola çıktı. Cipin köyden çıkışını gözlerimiz-
yerek yemeğini yemeye devam etti.

50 Haziran / 2021
le takip ettikten sonra Hacı Durmuş dayıyla kuru fasulye ve daha pek çok yemek misa-
vedalaşıp okula doğru yürümeye başladım. firler ve köylülerce çabucak yenildi, bol bol
Bakanlık Müfettişi İsmet Bey’in söyledikle- ayran içildi, çay servisi başlarken, Banker
rini düşünüyordum. Sonra aklıma, köydeki bir kez daha bakanla görüşmesi uzadığı için
öğretmenliğimin ikinci ayında teftişe gelen geciktiğini söyleyip konuşmasını sürdürdü...
ilköğretim müfettişlerinin anlattıkları, okulla- K. ilçesinden sonra yol üstündeki K.ören ka-
rın açıldığı günlerde, Banker T.D.’nin köyde- sabasındaki karakolu ziyaret eden Banker-
ki şatafatlı köy ziyaretinde yaşananlar geldi. den askerler televizyon istemiş, Banker de
*** yanındaki adamlardan birine dönüp, “İki gün
Yaz tatili sonrasında, köye geldiğim gün- içinde karakola bir televizyon getirmelerini”
lerde herkes Banker T.D.yi konuşuyordu. emretmiş, askerlerin alkışları eşliğinde yola
Pazar günü köyde bir ziyafet verecekti. devam etmişti. Banker’in köye geleceğini
Muhtardan köydeki dul ve yetimlerin listesini duyan G. ilçesi müftülüğünden iki görevli ile
isteyen Banker, dullara yüz yetimlere de elli çevre köylerin imamları da köydeki yemeğe
lira dağıttırmıştı. Pazar günü tüm köy halkı gelmiş, kasabadaki ve köylerindeki Kuran
Banker’in ziyaretini bekliyordu. Cenaze gün- Kursuna yardım talebinde bulunmuşlardı.
lerini aşan bir kalabalık toplanmıştı; civarda- Banker tümünün isteğini büyük bir cömert-
ki birkaç köyden gelen konukları, muhtar, likle yerine getirdikten sonra bizim köyün,
imam ve köyün ileri gelenleri olarak karşı- köylülerin taleplerine sıra gelmişti.
lamış, köy odasında sohbet ediyorduk. Köy ***
meydanında, köyün kadınları büyük kazan- Bir yıl önce köye tayinim çıktığında, okul-
larda yemekler pişiriyordu. Üç yüzü aşkın ların açılmasının üzerinden neredeyse üç
kişi için, beş altı tane toklu kesilmiş; etler, pi- üç buçuk ay geçmişti. Köy neredeyse iki
lavlar pişirilmiş, Banker’in yanındakilerle bir- yıldır öğretmensiz kalmıştı; köye tayini çı-
likte köye gelmesi bekleniyordu. İki saatlik kan öğretmenler bir yol bulup başka yerlere
bir gecikmeden sonra yirmi beş otuz araçlık tayinlerini çıkarmayı başarmışlardı. Anka-
konvoy, klakson çalarak köye girdi. Banker, ra’ya tayinimi yaptırmak için ne kadar çok
bakanla görüşmesi uzadığı için geciktiğini uğraşmıştım... Üniversiteye devam etmek
söyleyip, beklettiği için kusura bakmamamı- istiyordum; onun için merkezde kalmak için
zı söyleyip ellerimizi sıkmaya başladı... çaba göstermiştim ama üç dört aylık depo
Banker’in yanında Ankara Hacı Bayram görevinden sonra, başkentin en uzak köy-
Camiinden gelen iki imama, K. ilçesinden lerinden biri olan bu köye benim tayinim
iki, G. İlçesinden de iki olmak üzere dört çıkmıştı... Yılbaşına doğru göreve başlamış-
imam eklenmiş, onlara, G. köyünün imamı tım. Muhtarla okula gittiğimizde, damının
ile bizim köyün imamı da katılmış, mevliti aktığını, camlarının kırık olduğunu görmüş,
sırayla okumayı tamamlamışlardı; köylüle- karlar altında okulun onarılmasının olanak-
rin çok karşılaşmadığı, tümünün yüzüne bir sız olduğunu anlamıştım. Okullardaki sırala-
tebessüm yerleştiren coşkulu mevlitin okun- rı Caminin içinde bulunan geniş salona taşı-
masından sonra yemek servisi başlamıştı... mış, kızlı erkekli otuz altı öğrenci ile derslere
Köyün genç kızları ile orta yaşlı kadınların, başlamıştım. İlkokula yeni başlayan öğrenci
genç erkeklerin başta misafirler olmak üzere sayısı on altıydı. İki yıl kapalı kalan okuldaki
sofrayı çeşit çeşit yemeklerle doldurmaları öğrencilerin hepsi büyümüş, özellikle dör-
çok zaman almamıştı. Kavurma, pilav, etli düncü ve beşinci sınıftaki kız öğrenciler boy

Haziran / 2021 51
atmıştı... O yılın ikinci döneminde de öğre- kalkıldı; köyün içinde hep birlikte biraz yü-
nimi köy odasında sürdürmüştüm. Ancak rüdük. Banker, köyün önde gelenlerinin,
yeni öğrenim yılında artık köy odasında de- bu arada benim de elimi sıkarak Mercedes
ğil onarılmış okulumuzda eğitimi sürdürmek marka otomobiline bindi. Herkesin yüzün-
istiyordum. Onun için, okulun damının akta- de bir mutluluk havası, Bankeri el sallayıp
rılması, kırık kiremitlerin değiştirilmesi, cam- uğurladık... Siyah renkli arabaların çoğun-
larının takılması ve okulun badana edilerek luğu oluşturduğu heyet köyden kısa sürede
temizlenmesi gerekiyordu. Durumu bildirdi- ayrıldı. Çok değil dört ay sonra aynı köylüler,
ğim İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ödenekleri- o günü çok farklı anlatacaklardı...
nin olmadığını, okulun onarım masraflarını ***
köylülerin karşılaması gerektiğini söylemişti. Köyden başkente taşınmış, sürekli bir işi
*** olmayanlardan bir köylü, bankerlerin birbiri
Köyün yarım asırlık muhtarıyla yaptığı- ardına batmasından sonra, çok yakınında
mız konuşmada, okulun onarımı için köyün olduğu Banker T.D.nin bazı maceralarını, iş-
medarı iftiharı durumuna gelmiş olan Ban- siz kalıp köye döndüğü bir gün şöyle hikaye
ker’den yardım istemeye karar vermiştik. edecekti. Banker’in yanında çalışıyordu; şık
Sohbet sırasında fırsat kollayıp ilk uygun bir takım elbise giyiyormuş. Banker T.D.nin
zamanda okulun durumunu anlatmak isti- bir tür koruması gibiymiş... Banker’in Kızılay
yordum. Banker’in anlattıklarından tüm köy- semtindeki Gökdelen’in hemen arkasında-
lü ve misafirler kendinden geçmiş gibiydiler. ki sokağın başındaki lüks iş merkezindeki
Mutluydular, köylerinden çıkan Banker T.D. A.Ticaret ünvanlı şirketinin üçüncü kattaki
iyilik meleği gibiydi. Karakola televizyon, dul lüks işyerine, her gün yığınla kişi, birikimle-
ve yetimlere para yardımı, kasaba ve köyle- rini Banker’de değerlendirmek için koşuyor,
rin Kuran Kurslarının ihtiyaçlarını giderecek işyerinin şatafatı, lüks mobilyaları, perdeleri,
yardım derken, kendimi tanıtarak okulun du- yapılan ikramlar, işyerinde çalışan mini etek-
rumunu kısaca anlatıp yardım talep ettim. li gösterişli genç kızların cevval görünümü,
Banker tam bana cevap vermeye hazırlanı- ivecen hareketleri, konukseverliği, güler-
yordu ki; Bankerle birlikte başkentten gelen yüzlü davranışları ile biraz ürkekçe, korka-
köylülerden biri, “Okulu da köylü onarsın...” rak, birlikte geldiği eşiyle göz göze gelerek
dedi. Muhtar H. dayı ile birbirimize bakakal- son kararını veriyor ve ayda yüzde 12 faiz
mıştık. Daha ben ağzımı bile açamadan o oranına ikna olup, senetle paralarını teslim
güne kadar köy odasında namazdan sonra ediyorlarmış.
okulun durumunu anlattığımda sesiz kalan Müşterilerin sayısı yüzlerle ölçülecek
köylülerin ikisi “Evet, okulu köylüler olarak düzeye gelmiş, müşteri sayısı hergün artı-
biz onaralım...” dediler. “Hep birlikte damı yormuş, kimi faizini alıyor, yanında getirdiği
aktarırız...” dediler... Başka köylüler de onla- bacanağını, kaynını, dünürünü, komşusunu,
ra katıldı, heyecanla “Evet, evet hep birlikte arkadaşını yeni müşteri olarak işyerine geti-
çabucak damı aktarırız...” dediler... “Okulun riyor, Banker’le ilişkisini geliştiriyor, hatta el
camları, çerçeveleri kırık,...” dememle bir- altından komisyon alıyormuş. Her şey çok
likte, konuşulanları keyifle dinleyen Banker güzel, tıkır tıkır işliyormıuş... Televizyon ve
T.D., “Bizim evi yapmaya gelen ustalarla radyolarda, gazetelerde, ünlü sinema sa-
konuşuruz, camı, çerçeveyi değiştirirler...” natçılarının rol aldığı Banker K.’li reklamları
dedi. Bir süre sonra hep birlikte sofradan gösteriliyor, insanlar evini, işyerini, altınla-

52 Haziran / 2021
rını, kefen paralarını satarak bankerlere ve nı Banker’in geniş salonunda sarışın güzel
bizim Banker T.D.’ye koşuyormuş. bir genç kız karşılamış, konuşmuşlar, son-
Evli ve üç dört çocuğu olan Banker’imizin ra Banker’in odasına geçmişler. İşyerindeki
ünlü bir türkücü olan sevgilisiyle gazetelerde canlılık, ikram edilen şeylerin güzelliği, şık
resimli haberleri çıkıyor, lüks otellerde, res- giyinmiş, güzel ve inandırıcı konuşan çalı-
toranlarda birlikte görülüyorlarmış. Bunları şanlar, para yatırmaya, faiz almaya, bilgi al-
anlatan köylü, onlar yemekteyken, oteldey- maya gelen, giden müşteriler, duvarları süs-
ken arabanın yanında şoför ve diğer koru- leyen tablolardan çok etkilenmişler. Hatice
malarla birlikte beklediklerini anlatmıştı. Hanım iki yıl önce aldığı çantaya doldurduk-
*** ları parayı sıkı sıkı tutuyormuş. Konuşmalar
Camide eğitim başladıktan iki ay geç- sonrasında yanlarında getirdikleri 475 bin
meden teftişe gelen iki müfettişle gaz lam- lirayı teslim etmişler Banker’in odasına ge-
basının ışığında gece geç saatlere kadar len kasa görevlisine. Teslim edilen para ile
yaptıkları sohbette, müfettiş Kemal Bey’in ilgili senet düzenlenirken, Banker seslenmiş
anlattıklarını anımsamıştım. İlginç bir adam- senedi düzenleyen sarışın güzel kıza; “Yaz
dı Kemal Bey. Kol saatini istemiş dakikalar- kızım, 500 bin yaz. Biz de küsurat yok, 500
ca tik tak seslerini dinlemişti. “Çok severim bin yaz...” Necmi Bey Banker’in sözlerinin
saatlerin sesini dinlemeyi...” demişti. Diğer şaşkınlığını yaşarken, kız senedi beşyüz
müfettiş çoktan uyumuş, biz sohbeti sür- bin olarak düzenleyip, Banker’e imzalat-
dürmüştük. Köydeki Banker’den söz edince mış, kasa görevlisi de peşin ödenecek ilk
anlatmıştı, Kemal Bey. Bizim bankere para ayın faizi olan altmış bin lirayı uzatmış Ha-
kaptıranlardan biri yakın arkadaşı Necmi tice Hanım’a. Senet, ilk ayın faizinin öden-
Bey’miş.   diğine ilişkin makbuz, Hatice Hanım’ın bi-
Memur emeklisi Necmi Bey ve eşi Hatice raz önce boşalttığı çantaya koyduğu altmış
Hanım’ın kapı komşuları Naci Bey ile Ayşen bin... Necmi Bey, otuz yıllık memur emeklisi
Hanım ile Hatice’nin ablasının kaynı olan olarak aldığı emekli aylığı kadar bir parayı
Şadi Bey’in ısrarları karşısında Banker’e fazladan senete yazdıran Banker’e bakıyor-
para yatırmaya ikna olduklarını, birikmiş bir muş. Müfettiş Kemal Bey, Necmi’nin bir an
paralarının da olmadığını söylemiştı. Necmi için bir kalemde yirmi beş bin liranın fazla-
Bey, beş yıl önce 30 yıllık çalışma sonrasın- dan senede yazılmasından ürkerek, Ban-
da emekli olmuş. Aldığı emekli ikramiyesine, ker’e para yatırmaktan vazgeçerek parasını
memlekette babadan-dededen kalan tarla- geri istemeyi düşündüğünü ancak karısının
ları satarak bankada vadeli hesapta tuttuğu çoktan çantaya koyduğu altmış bin lira faizi
parayı katmış. Karısının bileziklerini satmış düşünüp vazgeçtiğini anlattığını söylemişti.
ve Aşağı Ayrancı’daki oturdukları apartman  Üç ay faiz almışlar Banker’den... ‘‘Sonrasını
dairesini almışlar. Anlatılan yüksek faiz söz- ne ben anlatayım ne de siz bilin demişti...”
lerinden o kadar etkilenmişler ki bütün biri- müfettiş. Necmi Bey’le karısı, perişan du-
kimleri olan daireyi 485 bin liraya satmışlar, rumda her gün oradan oraya koşturup duru-
onbin lira kadar tutan birikmiş borçlarını yorlarmış. Birilerine yaşadıklarını anlatırken,
ödedikten sonra ayda yüzde oniki faiz ve- Banker’in o unutulmaz sözünü yineleyip du-
ren Banker T.D.nin Kızılay’da, Gökdelen’in ruyorlarmış. “Yaz kızım! Beş yüz bin yaz...
hemen arkasındaki sokağın başındaki ofisi- Biz de küsurat yoktur...”
nin yolunu tutmuşlar. Necmi Bey ve karısı-

Haziran / 2021 53
Yıldız Güncesi

Sayıl Cengiz GÜNDOĞDU

22 Nisan Perşembe Bu salgın yaşamı iyiden iyiye tatsızlaştır-

S
algını durduramadık… Her gün dı. Kış, karıyla yağmuruyla geçip gitti. Şimdi
en azından 350 insan ölüyor. Bu ilkyazdayız… Ama ilkyazın güzelliği yok…
salgının bulaşıcı gücü çok zorluy-
muş… bugün varız yarın yokuz… 25 Nisan Pazar
Tam kapanmadan söz ediliyor. İki ya da Emile Zola, Nana adlı romanında alkış-
üç haftalık tam kapanma salgını durdurabilir layıcılardan söz eder. Tiyatronun ön sırala-
deniyor. rında oturur bu alkışçılar. Yeri geldikte alkışı
Hem ben hem Berrin Taş ikinci kez aşı- patlatırlar.
larımızı olduk. Yine de güvencedeyiz diye- Bizim yazınımızda da alkışçılar vardır.
miyorum. İnsancıl’a gelsek bile kimseyle Star sistemi yazarlarından birinin, örneğin
görüşmüyoruz. Görüşeceksek, en fazla iki Orhan Pamuk’un ya da Selim İleri’nin roma-
kişi… nı çıktıkta, bunlar ertesi gün romanı alkış-
Video çekimini engelledik… zaman yok. larlar.
Bugünden sonra üç gün bütün Türkiye’de Gazetelerin kitap ekleri alkışçılarla dolu-
yaşam duracak. dur.
Şunu söylemeliyim. Bu
alkışçılar her hafta beni
sinirlendirirler… Çoktan-
dır bunlara karşı bir şeyler
yapmak istiyordum, gece
gündüz bunu düşünüyor-
dum.
Önce ayda bir dört yap-
raklı kitap eki vermeyi dü-
şündüm. Ama bu, maddi
bir ek getirecekti. Onun
için bunu yapamadım.
Buna karşılık İnsancıl’dan
üç yaprağı kitap eki için
ayırdım.

54 Haziran / 2021
Bu ekte şakşakçılara karşı kavga verece- ğudur. Berrin Taş hiç sakınmadan idealist
ğiz. Her ay Ayın Romanı, Ayın Öyküsü, Ayın estetiği geri çevirdi.
Şiiri diye gerçekçi bir yazın insanını günde- Başka türlü yapamazdı. Yaşamı buydu
me getireceğiz. çünkü… Yaşamını saklamadı. Evden çıktım
dedi… Yürüdüğü yolun uzun… ağrılı… çile-
28 Nisan Çarşamba li, inada dayalı bir yol olduğunu gösterdi.
Berrin Taş, Yazarlar Sendikasının düzen- Şunu da söyledi… Biz İnsancıl’da kendi-
lediği söyleşide konuştu. Bu söyleşiler bilgi- mizi moda akımlara kaptırmayız dedi…
sayarda düzenleniyor.
Söyleşide Berrin Taş estetik açıdan 29 Nisan Perşembe
önemli konulara da değindi. Bir ara ev ka- ABD Başkanı Biden’ın Türkiye’yi Ermeni
dınlığından çıkıp geldiğini… uzun bir yolda soykırımıyla suçlaması son derece tatsız.
kendini oluşturduğunu söyledi.
Kişiliksiz politikanın sonucu bu.
Berrin Taş’ın burda söylediği, tarihselliği
Nato’ya girmekle politikada kişiliksizlik
yadsıyan idealist burjuva ideolojisine karşı-
başladı.
dır. Burjuva idealist öğretisi doğuştancılığı
Emperyalizme karşı savaşla kurulan Tür-
savunur.
kiye Cumhuriyeti, Nato’ya girmekle emper-
Marks bu konuda şöyle der, “… toplum-
yalizmin tuzağına düştü.
sal insanın duyuları, toplumsal olmayan in-
1950’lerde Türkiye’yi yönetenlerin bilgisi
sanınkinden başka olan duyulardır; ancak
kıttı. Sömürgecilik… emperyalizm… mark-
insanın özünün somut biçimde gelişen zen-
sizm… komünizm nedir bu konuda bilgisiz-
ginliği ile öznel insancıl duyarlığın zenginliği,
müzikal bir kulak, biçimin güzelliğini gören diler.
bir göz, kısacası ancak insancıl tat almaları Nato’ya girmek için Kuzey Kore’ye karşı
algılayabilen duyular duyu olabilir; kısmen savaşa asker gönderdik. Kişiliksiz politika
henüz geliştirilen kısmen de henüz üretilen sonucu Cezayir’e karşı oy kullandık.
bu duyular, insanın özgüçleri olarak belirgin- Kişiliksiz dış politika bir yana Türkiye, de-
leşir. Çünkü yalnızca beş duyu değil, ama mokratik yoldan iç barışı da sağlayamadı.
pratik duyular, tinsel duyular (irade, sevgi, Solculara yaşam hakkı tanınmadı. Solcu şa-
vb.) tek sözcükle insancıl duyu, duyuların irleri bile susturdu.
insancıllığı ancak nesnenin varlığıyla, in- Ekonomisinde sağlam değildi. Kıt kay-
sancıllaşmış doğayla oluşur. Beş duyunun nakları adil biçimde kullanmadılar. Yatırımcı
gelişmesi, bugüne kadarki dünya tarihinin değil sömürücü bir sistem kurdular.
tümünün bir verimidir.” (G. Lukacs, Estetik Sonuç ortada.
1, çev. Ahmet Cemal, Payel Yayınevi, İstan-
bul 1989, Y. 147-148) 1 Mayıs Cumartesi
Bu görüşten sonra Lukacs şunları saptar. 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı…
“Sonrasız” “başlangıçta” bir sanat duygusu Adı bayram ama hiçbir zaman bayram diye
yoktur. Estetik bilinç yavaş yavaş tarihsel bir esenlikle kutlanmasına izin verilmedi.
akış içinde oluşur. 1 Mayıs bir anlamda solu kazıma hareke-
Bir anlamda Berrin Taş’ın dediği gibi es- tidir. 44 yıl önce 1 Mayıs’ta yaşandı bu kazın-
tetik bilinç uzun bir yolun bitmeyen yolculu- ma hareketi. Ben 1977’de 34 yaşındaydım.

Haziran / 2021 55
İşçi sınıfıyla birlikte bayramı kutlamak için 5 Mayıs Çarşamba
Taksim’e çıkmıştım. Yıllar sonra DİSK’in ön- Salgında ölümle burun buruna yaşa-
cülüğünde ilk kez kutlanıyordu işçi bayramı. mak… yarı kapanma… Klasikleri yeniden
Bayram coşkuyla kutlandı. Coşkuyla bit- okuyorum. Emile Zola’nın Nana adlı romanı-
mesine izin vermediler. Taksim alanını dol- na başladım. (Çev. Bertan Onaran, Türkiye
duran halka ateş açıldı… Düşmana nasıl İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017)
ateş açılırsa öyle ateş açıldı. Bertan Onaran bir sunuş yazmış… Su-
Solu kazıma hareketi 1971 faşizmle baş- nuştan aktarıyorum. Nana, 16 ekim 1879’da
ladı. de Voltaire adlı gazetede yayımlanmaya
İkinci hareket 1 Mayıs’tır. başlıyor.
Üçüncü solu kazıma hareketi 12 Eylül fa- Nana ünlü bir orospudur. Toplumun çü-
şizmiydi. rümesini simgeler. Nana çürümüş bir in-
sandır. Bu çürümüşlüğü bulaşıcıdır. İlişkiye
Dördüncüsü 1993 Sivas Kırımı’dır.
girdiği herkesi her şeyi çürütür. Yürüyen bir
Bütün bunlara karşın 1 Mayıs dendikte
yıkımdır.
sistemin sinirleri kalkıyor. “Yine mi siz” di-
Nana aristokrasiyle burjuvazinin iki yüzlü
yorlar.
ahlaksızlığını gösterir.
Bütün kırımlara karşın… yine biz…
Aristokrasiyle burjuvazi toplumu çökert-
miştir. Halkın kızları orospular bu çürümüş-
3 Mayıs Pazartesi
lüğün intikamıdır. Halk kızları orospular aris-
Cuma gününden beri evdeyiz. Tam ka-
tokrasiyle burjuvaların yaşamını çürüterek
panma dendi ama yarı kapanma durumun-
yok edecektir.
dayız. Ayın 17’sine kadar böyle. Nana için yarın yoktur. Flaubert’in dediği
Salgını durduramadık. Günde 350 kişi gibi Nana mit durumuna gelmiş bir orospu-
ölüyor. Kalabalıklarda bulaşıcılık yükseliyor. dur.
Kapanmanın bir nedeni de bu. Kalabalıklaş-
mayı önlemek. 6 Mayıs Perşembe
İnsanlık, tarih boyunca büyük salgın- Deniz Gezmiş… Yusuf Aslan… Hüseyin
lar yaşadı. Yüz binlerce insan öldü. Biz bu İnan…
çağın insanı kendimizi güvenlikte sandık. Türkiye’de sosyalist hareketin önderiydi.
Bulaşıcı olsa bile kısa sürede önleneceğini Temel ilkeleri tam bağımsız Türkiye’nin ku-
düşündük. Ama salgın, güvenliğimizin boş rulmasıydı. Bu hareket, işçi sınıfıyla canlan-
bir güvenlik olduğunu gösterdi. Bir yıl oldu, dırılacaktı. Küçük burjuvayla burjuvaziden
salgınla baş edemedik. oluşan sistem hareketin dokuncasını he-
Milyonlarca insan korku içinde yaşıyor. men anladı. Faşist-İslamcı kümelerin oluş-
Güvendiğimiz bilim umarsız kaldı. turduğu Komünizmle Mücadele Dernekleri
Salgın, kültürel bir yıkım getirdi. Bu, şim- oluşturuldu. Sistemin çok sevdiği, coşkuyla
di anlaşılmıyor. Söz sanatları sustu. Söz sa- karşıladığı “anarşik” bir ortam oluşturuldu.
natlarının, özellikle tiyatronun yeniden can- İşte bu ortamda siyasi bir davayla son de-
lanması, çok zor. Tiyatro birikimi için yıllarca rece adaletsiz bir kararla… inatla Deniz
uğraşıldı… bu birikim kısa sürede tükendi… Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın, Hüseyin İnan’ın
Salgın, kırıp geçirdi her şeyi. katline karar verildi.

56 Haziran / 2021
İşin en acılı yanı bu katliama “intikam” Salgın durursa… bunu başarırsak kül-
trajedisinin eklenmesiydi. 27 Mayıs hareke- türek çöküntü durur mu… durmaz. Durmaz
tinin idam ettiği üç insana karşılık üç devrim- çünkü kültürel çöküşün bilincinde değil in-
ci asılarak yanıt veriliyordu. sanımız. Olan, bu kültürden geçimini sağla-
Sistem bunu yeterli görmedi… görmezdi yanlara olur.
de. Söz sanatları çöker. Tiyatrolar kapanır.
Dergi satışları sıfıra iner. Türkü… şarkı söy-
12 Eylül faşizmi, Kahramanmaraş-Ço-
leyenler nasıl geçinir, bilinmez.
rum-Sivas kırımları “intikam” ateşinin sön-
Kültürel çöküntü, derin bir koyu bilgisiz-
mediğini gösterdi. Bütün bunlara karşın,
lik… kültürsüzlük getirir. Siyasal bakımdan
yangınlarla, kurşunlarla, idamlarla susturul-
demokrasi zora düşer… yok olur gider. Bu
mak istenen sol susmadı… susmayacak da.
ülkenin tabanındaki faşizm yükselir.
Can Yücel’in Denizler için yazdığı şiir. Türkiye geleceğini yitirir. Geleceksiz ol-
Mare Nostrum. Bizim Deniz. duğu için sağ bundan kaygılanmaz. Gele-
En uzun koşuysa elbet Türkiye’de Devrim ceğini yitirmiş bir ülkede solu bir kez daha
/ O, onun en güzel yüz metresini koştu / En biçerler.
sekmez lüverin namlusundan fırlayarak ... / Ne yazık ki sol kümeler bu çöküntünün
En hızlısıydı hepimizin, / En önce göğüsledi ayrımında değil.
ipi... // Acıyorsam sana anam avradım olsun Sol kümeler siyasetten kültüre bir türlü
/ Ama aşk olsun sana cocuk, aşk olsun! geçemedi.

8 Mayıs Cumartesi 9 Mayıs Pazar


Bir yanda durdurulamayan salgın… bir Dil bilimci-yazar Yusuf Çotuksöken ko-
nuştu. Bilgisayar eliyle oldu bu konuşma…
yanda kültürel çöküntünün eşiği…

Haziran / 2021 57
Salgının getirdiği çözüm bu. Bir yerde top- 1970’lerde Nisan ayı geldikte büyük bir
lanıp konuşamıyoruz. Uzun bir süre de bu coşku kabarırdı insanlarda… Köy Enstitüsü
olası değil. üstüne yazar, ya da konuşurduk.
Yusuf Çotuksöken dil devrimini devin- Şimdi öyle mi, Nisan geliyor, tıss…
genliği içinde ele aldı. Yunus Emre… Pir
Sultan Abdal emekçi halk bu dilin devingen 12 Mayıs Çarşamba
noktaları… Tanzimat’tan bu yana okuduğum yüze
Dil devrimi, Yusuf Çotuksöken’e göre bir- yakın romanın içinden şu romanları ayırıyo-
denbire bir gecede olmadı. Dilde değişme rum.
isteği Tanzimatla birlikte Osmanlı aydınla- - Nesl-i Ahir - Halid Ziya Uşaklıgil
rınca duyumsandı. - Panorama - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Bu anlatıdan sonra dil devriminin karşıt- - Kanlı Topraklar - Orhan Kemal
larının görüşlerini inceledi. Nesnel bir bakış- - Murtaza - Orhan Kemal
la bu görüşleri çürüttü. - Denizin Kanı - Tarık Dursun K.
Devrim karşıtlarının uydurdukları dilden - Kocakurt - Ahmet Say
de örnekler verdi. Sözgelimi hostese gök - Fosforlu Cevriye - Suat Derviş
konuksal avrat dediler… Ulusal marşa da - Boynu Bükük Öldüler - Yılmaz Güney
ulusal düttürü… - Kanlı Düğün - Kemal Bekir
Güzel… doyurucu bir söyleşi oldu. - Ankara Düşerken -Tekin Sönmez
- Karartma Geceleri - Rıfat Ilgaz
10 Mayıs Pazartesi
1970 insanıyla 1980 insanı… bunları dü- Bu romanların ortak izleği faşizmdir. Fa-
şündükte şunu görüyorum. 1970 insanında şizm bu romanlarda biçimsel olarak ele alın-
umut vardı… coşku vardı… kavga vardı. mamıştır.
1980 insanında hiçbiri yok bunların. Anne- Faşizm, Türkiye’de toplumsal-bireysel-
annemin de dediği gibi 1980 insanı ölmüş kültürel bir doku içindedir. Faşizm, Türki-
bit kabuğuna benziyor. Hiçbirinde coşku ye’de kendini çeşitli biçimlerde gösterir. Ai-
yok, umut yok, kavga yok. lede, ırkta, dinde bireylerin davranışlarını
Şiirden örnek vereyim. Berrin Taş’ın şiir belirler. Türkiye’de çoğu kişi kendinin faşist
kümesi niye dağıldı biliyor musunuz. Bu kü- olduğunu bilmez. Ama gün geldi mi, na-
menin şairleri evlenip bebekleri oldukta bı- mus… ulus… din adına kırımlara girişmek-
raktılar şiiri… Sanat… şiir onlar için yan bir ten çekinmez. Kanlı 1 Mayıs Kırımı, Sivas
uğraşmış… Kırımı, Kahramanmaraş Kırımı bu söylediği-
Genç bir şaire şunu söylemek gerekir. min göstergesidir.
“Sen kardeşim git bir evlen, bir bebeğin ol- Bu açıdan bakıldıkta faşizmi kökleriyle
sun, ondan sonra görüşelim.” göstermek gerçekçi romanın asıl işlevidir.
Böylelikle şiir dünyası ıvır zıvırdan kurtu- Sözünü ettiğim bu romanlarda bu dediğim
lur. yapılmıştır. Ama bu romanlar üstünkörü
Bir başka örnek Köy Enstitüleri… Köy okunmuştur. Bundan dolayı bu romanların
Enstitüsü gibi düşü olmayan gençliği ben ne faşizme karşı bir manifesto olduğu anlaşıl-
yapayım. mamıştır.

58 Haziran / 2021
13 Mayıs Perşembe Kanlı Topraklar
Nesl-i Ahir… Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’de dev-
Süleyman Nüzhet, Nesl-i Ahir’in önemli rim sürecini başlattıkta karşı devrimciler yu-
karakterlerinden… Kırkbeş yaşında, Dışişle- valarında gizlenirler. Kabak Hafız, bu geri-
rinde müsteşarlığa kadar yükselmiş… Doğ- cilerin tümel-tekil karakteridir. Çukurova’nın
ru sözlüdür… zorbalığa karşıdır. Süleyman bereketli topraklarına kanla el koyan Topal
Nüzhet’e göre bu halk bir yıkıma uğramış- Nuri geleceğin burjuva tipidir.
tır… umarsız ağlayan kadınlar… doymamış Ermenilerden kalan fabrikaya el koyan
mideler… karanlık sokaklar… solgun yüzlü, Nedim Ağalar faşizmin yerleşik ortamıdır.
uyr gezer gibi bir halk… her köşe başında Faşizm Dişini Gösteriyor… 1940’lar…
bir hafiye… sürgünler… tutuklamalar. Nazım Hikmet hapse atılır, Sabahattin Ali
Halid Ziya faşizmin bütün öğelerini kul- katledilir. Sol bütünüyle susturulur. Faşizm
lanır bu romanda. Devrimci subay Behiç’e dişini göstermiştir.
göre halk bozulmuştur. Fosforlu Cevriye’yle Karartma Gecele-
Süleyman Nüzhet, karanlığın yırtılacağı ri adlı romanlar, bütün özellikleriyle faşizmi
bir ufuk arar. anlatır… solu izlemekle görevliler köşe baş-
larını tutmuştur. Değer yargıları değişmiştir.
Panorama Faşizm insanları bozmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk devrimlere başla- Denizin Kanı, çok partili geçiş dönemini
mıştır. Amaç halkı çağdaş uygarlık düzeyine anlatır. “Hürriyet, eşitlik, insan hakları” gibi
çıkarmaktır. Devrimlerin tamamlanması için kavramlar havada uçuşmaktadır. Bu kuram-
sol gereklidir. Ancak sola izin verilmez. Polis ları bayrak yapan partinin temsilcisi Hacı
solcuları fişler. Daha kötüsü faşizm evlere Gömü, deniz emekçilerini sömüren bir sö-
çekilmiştir. mürgendir.
Tahincizade devrim karşıtlığını evde sür- Demokrat Parti, bu kavramlarla işbaşına
dürür. Günü geldikte toprak ağası Yanyalı gelir… yaptığı ilk iş faşizme yataklık eden
Fazlı’yla harekete geçecektir. Nato’ya girmektir. Türkiye’de en büyük “ko-
Devrimci Fuat’la arkadaşı Nazmi tartı- münist tevfikatı”nı Demokrat Parti yapar.
şırlar. Karanlık bir yolda yürümektedirler. Yanlış dış politika yüzünden 6-7 Eylül’de
Aslında Türkiye 1950 seçimleriyle zifiri bir faşistler Rumlara saldırır. İstanbul yağma
karanlığın içine dalmıştır. Yakup Kadri, te- edilir.
kille genelin diyalektiğini çok sağlam bir bi- Özetlemek gerekirse Nesl-i Ahir… Pa-
çimde kurar. Zifiri karanlık hem boş bir ar- norama… Kanlı Topraklar… Karartma Ge-
sadır, hem de Türkiye’dir. Bu karanlıkta ayin celeri… Fosforlu Cevriye… Denizin Kanı
yapan karşı devrimciler Ahmet Nazmi’yle 1909-1980 yıllarını ele alır. Faşizm bu hal-
Fuat’ı parça parça ederler. Daha sonra zifiri kın damarındadır. Yazarlar bunu görmüş…
karanlıkta nice cinayetler işlenecektir. Kanlı göstermeye çalışmış ama bu romanlar üs-
1 Mayıs… Çorum… Kahramanmaraş... Si- tünkörü okunduğu için faşizmin damarı gö-
vas kırımları… bunların yanında idamlar… rülmemiştir. Atatürk, “Yurtta barış - Dünya-
tekil cinayetler… da barış” ilkesiyle sökmek istediyse başarılı
olamamıştır.

Haziran / 2021 59
14 Mayıs Cuma Murtaza tipik bir faşisttir. Bundan dolayı
Yarım yüzyıldır bu ülkeyi düşünüyorum. Türkiye’de zaman dışıdır. Türkiye’nin bütün
Tanzimat’la başladım, didik didik ettim bu dönemlerinde yaşamıştır. Yazar… milletve-
ülkeyi. Bu ülkenin en zayıf yanı şudur. Bu kili… bakan… her türlü işte karşımıza çıkar.
ülkenin sağcılarında özgürlük düşüncesi Boynu Bükük Öldüler’e geldikte. Toprak
yoktur. ağalarının acımasız sömürüsünü görürürüz
Sağ, zifiri karanlık bir ülkeyi savunur. bu romanda. Toprak ağalarının ilmek ilmek
1950-60 arası Demokrat Parti devri böyle ele geçirdiği bir ülkede demokrasi-özgürlük
bir devirdir. olası değildir.
Kocakurt böyle bir Türkiye’yi anlatır. Ha-
cıbicik din adına nasıl halkı sömürür… faşist 17 Mayıs Pazartesi
odakları besler, bu romanda görürüz. “Romancının yolu, yolculuğu tarihe dö-
1960’ta Demokrat Parti askeri girişimle nüktür. Tarihsel zamana. Mademki konusu
devrildi. Bu dönemde Yön önemlidir. Doğan insan, bundan kopamaz. Nereden, ‘ne’den
Avcıoğlu’nun Yön’ünde soluk aldı sol. Daha bir başlangıç yaparsa yapsın “tarih” hep
sonra sol, her alanda hızla ilerledi. Bu, sağı anlatısının odağındadır. Zira anlatıcı “za-
korkuttu. Düğmeye basıldı. Faşizm hareke- man”a, “insan”a oradan bakar. Geçen, unu-
te geçti. tulan, hatırlanarak adlandırılan zaman işte
Kemal Bekir, Kanlı Düğün’le bu dönemi o tarihselliği de içerir.” (Feridun Andaç, Ta-
anlatır. Faşizm kasaba damarlarındadır. Ay- rihsel Budun İzinde, Cumhuriyet Kitap, 14
rıca Nejat eliyle faşizm emperyalizmle işbir- Mayıs 2021)
liği içindedir. Feridun Andaç’ın bozuk Türkçeli… “ma-
Faşizmin evlerde konuşlanmasını Tekin demki” kili yazısını okurken gülümsedim.
Sönmez Ankara Düşerken’de gösterir. Abla Ferudun Andaç bilmediği bir konuda “za-
okula gönderilmez. Çünkü okullarda Darwin man” konusunda yazıyor.
okutulmaktadır. Buna karşılık abla, o ince- Ferudun Andaç, bu yazısını yazmadan
likli kız, Osmanlı artığı bir erkeğe verilmiştir. önce materyalist bilgi kuramının temeli sa-
Abla evden çıkmadığı o yerde beş erkek ço- yılan Lenin’in Materyalizm ve Ampiryokriti-
cuk yetiştirmiştir. Bu çocuklar devrime karşı sizm kitabını okuması gerekirdi. (Çev. Se-
yetiştirilmiştir. vim Belli, Sol Yayınları, Ankara 1988)
“Ankara’da yaşayan bütün bürokrasi Materyalizm ve Ampiryokritisizm kita-
dahil siyasetçiler, hekimler, üniversite prof- bının alt başlığı şöyledir; Gerici bir felsefe
larıyla sosyal bilimciler, teknokratlar, hatta üzerine notlar.
öğrenciler de ve hatta kuyumcular, manav- Konuya yabancı okur, “zaman” dendikte
lar, kapıcılar, hastabakıcılar, çöpçüler, orada ileri nedir, gerici nedir diye sorabilir. Lenin
yaşayan işsiz güçsüz bıçkın hergele takımı” açıklıyor. “Nesnel gerçekliği, bizim bilinci-
Tekin Sönmez, Ankara’nın düşüşünü böyle mizden bağımsız hareket halindeki mad-
gösterir. deyi kabul eden materyalizm, kaçınılmaz
Murtaza… bu roman aslında 1941-47 yıl- olarak, aynı sıfatla, uzayın ve zamanın nes-
larında Çukurova’yı anlatır. Bu romanın te- nel gerçekliğini de kabul etmek zorundadır
mel karakteri Murtaza’dır. ve böylece Kantçılıktan ayrılır. Kantçılıkta,

60 Haziran / 2021
tıpkı idealizmde olduğu gibi uzay ve zaman der Lukacs “Nesnel gerçekliğin dış dünya-
nesnel gerçeklikler değil, insan anlayışının sından zamanın ayrılmasıyla öznel iç dün-
biçimleridir.” (Y. 189) yası yolunu şaşırır ve anlaşılmaz bir akıntı-
Feridun Andaç n’apıyor. Zamanın nes- ya dönüşür.” (Y. 45)
nel-öznel diyalektiğini yadsıyor. “Anımsa-
nan” zaman diyor. 20 Mayıs Perşembe
Anımsamalar nesnel değil özneldir. Ayrı- Nana’yı bitirdim… gerçekten güzel…
ca çoğu anımsama uydurmadır. gerçekçi bir roman.
Zaman konusu bitmedi. Lukacs bu konu- İnsancıl’ın Mayıs sayısını bugün postaya
da… özellikle Proust’la ilgili ne diyor. verebildik. İleri geri düşünülmeden verilen
Lukacs konuya şöyle girer. “Unutmaya- kısıtlama kararları bizi de zora düşürdü.
lım ki, modern felsefe bu sorunlarla modern Dergi çıkarmak başlıbaşına zor. Türki-
edebiyat, resim ve müzikten çok önce kar- ye’de. Bir de kutlamalar geldikte… Hani
şı karşıya gelmiştir. Bunlardan biri ZAMAN diyorum dergi çıkarmamız istenmiyor mu.
sorunudur. Öznel idealizm, soyut olarak ta- Burda usuma alkol yasakları geliyor. Bu erk
sarlanan zamanı, tarihsel değişimde ve yer dinsel açıdan alkole uzak... İçmeyin diye
özgüllüğünden ayırmıştı bile. Yeni sömür- zam üstüne zam yaptı. Sonunda kısıtlama
gecilik çağı için bu ayrım yetmiyormuş gibi nedeniyle yasaklandı alkol satışı.
Bergson bunu da ileri götürmüştür. Yaşanı- Dün dergi geldikte uzun uzun baktım…
lan zaman, öznel zamana özdeşti.” sevgiliye bakar gibi… Nice zorluklardan
Proust’a geldikte, şöyle diyor Lukacs sonra elime alabildim sevgili İnsancıl’ı.
“Bindokuzyüzyirmilerin solcu Alman eleş- Yazıyı-çiziyi bırakıp gitmek de var içim-
tirmeni ve denemecisi Walter Benjamin, de. Bir şarkı… Münir Nurettin’den “Kokla-
Proust’un dünyasını şöyle açıklıyor. ‘Hepi- sam saçlarını taa fecre kadar / Acı duysam
miz biliriz ki Proust bir insanın hayatını ger- gözünün rengine dalsam da senin / Kanatır
çekten yaşadığı gibi değil de o insanın yaşa- ruhumu mâzide kalan hatıralar / Doyamam
dığı hayatı hatırladığı gibi betimler. Ama so- ömrüme ben kalbini çalsam da senin”
runun oldukça kaba bir tanımıdır bu. Çünkü Dayımın şarkısıydı bu… sabah tıraş olur-
burada önemli olan yaşantının kendisi değil, ken bağıra bağıra ünlerdi… söylediklerin-
anıların dokusu…’” den hiçbir şey anlamazdım.
(G. Lukacs, Çağdaş Gerçekçiliğin Anlamı, İki dayım için de keşke, şimdi yaşasalar
Çev. Cevat Çapan, Payel Yayınevi, İstanbul diyorum. Gerçi dayımlarla aram hiç iyi de-
1975, Y. 42) ğildi. Ben hırçın… asi bir gençtim. Onların
Bir yanda yaşamı anlatan Balzac… bir istediği gibi olamadım…
yanda uyduruk anıları yaşanmış gibi anlatan Şimdi şarkıyla anıyorum Neşet dayımı…
gerici bir yazar Proust. Öbürüyle ilgili hiç anım yok. Daha karşılaşır
Gerçekçilikte Proust, Balzac’ın kesip attı- karşılaşmaz kavgaya tutuşurduk…
ğı tırnağı olamaz.
İlerici bir gazete Cumhuriyet. Gericiliğin
savunulduğu kitap eki… Bu konuda şöyle

Haziran / 2021 61
İnsancıl Kitap
Yapıt bir nesnedir. Nesnenin insana olumlu etkisi için özne olması zorunludur. Bunun
yöntemi gerçekçiliktir.
Sayıl Cengiz Gündoğdu

AYIN ROMANI
KEMAL BEKİR

Kanlı Düğün

(1923 Civril-Denizli - 2014 İzmir)


Yönetmen-oyuncu, roman-öykü yazarı. Anka-
ra Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünü bitirdi.
1952’de, 141. maddeye aykırı eylemden bir sene ha-
pis yattı. Muhasebeci olarak yaşamını kazandı. Daha
sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarına girdi. Mimar Sinan
Üniversitesinde de dersler verdi.
Yapıtları: Kanlı Düğün, Hücre, Yabancılar, Kaçaklar.
Fatma Hanım’ın Erik Ağacı adlı kitapta öykülerini top-
ladı. Ayrıca uyarlama eserleri de vardır.

(...) “Senin anlayacağın,” diye kestirip attı üstperdeden, “asker, sivil Osmanlı paşasından
tut da, Cumhuriyet dönemi politikacılarına kadar her türlüsü var bizim soyda. Bir yanda İtti-
hatçı, bir yanda İtilafçı... Bir yanda Cumhuriyet Halk Partili, bir yanda Serbest Fırkalı, Demok-
rat Partili...”
Fotoğrafı gösterdi:
“İşte, şu da, dedem yani, Millet Partisine girmiş, Fevzi Çakmak o partiyi tutunca.”
Bir kahkaha attı Hüsnü. Çınlayan sesinden ürktü sonra:
“Desene ki Yücel, senin soyun da, bu memleketin, anasını belleyenlerden.”
Belli belirsiz dudaklarını büktü Yücel. İçindeki gizli bir böbürü açığa vurmak istedi sanki.
Gülümsedi:
“İşte ben de, tüm soyum adına özür diliyorum halkımdan.” (...)

Kemal Bekir, Kanlı Düğün, Pencere Yayınları, İstanbul 2006, Y. 46.

62 Haz�ran / 2021
İnsancıl Kitap

AYIN ÖYKÜSÜ
NURŞEN AYDOĞAN

Anıtlık Çınarlar

İstanbul doğumluyum.
2004 yılından bu yana aralıksız İnsancıl Atölyesinin
felsefe, estetik, şiir, yazarlık, Kültürde Kadın seminer-
lerine katılıyorum. Bilinçli bir okur olma isteğiyle gitti-
ğim İnsancıl’da, yazmaya da başladım. İnsancıl Atöl-
yesinde, yol arkadaşlarımla ortak çalışmalarımız oldu.
İnsancıl dergisinde yazılarım yayımlandı.
Atölyedeki yol arkadaşlarımla Kuşatmaya Karşı 25.
Yıl, Romanda Estetik Kalkışma 1, Romanda Estetik
Kalkışma 2, Romanda Estetik Kalkışma 3 yapıtlarında-
ki çalışmalarda yer aldım. Anıtlık Çınarlar adlı İnsancıl
Yayınlarından yayımladığım bir de öykü kitabım var.

YENİ KAN*
(…) Asiye’nin sözleri boğazında yumrulandı. Oğlunun arkasından çıktığı kapıda; şoförün,
oğluna son model, gösterişli arabalardan birinin arka kapısını saygıyla açışını üzüntüyle iz-
ledi. Gözleri yaşardı. Necmi de böyle olsun istemezdi, göremedi bugünleri. Kim şanslıydı o
mu, kendisi mi?
- Nur topu gibi bir oğlun oldu, demişti Hatice ebe.
Böyle ufak tefek bir kadın, tosun gibi bir oğlan doğursun ha. Kaynanası belki de ilk kez
gelinine sevgiyle gülümsemişti. Gerçi sonrasında Necmi’yle konuştuğunda, duygusal davra-
nıyorsun demişti Necmi, lohusalığına vermişti bu sözlerini. Oğlunun kanına girip, onu sonu
gelmez, yanlış yollara sürükleyen gelinini sevememişti işte. Necmi’nin beğenmediği her attığı
adımın sorumlusu olarak Asiye’yi görmüştü. Asiye oğlunu kucağına alınca, çektiği doğum
sancılarını unutmuş, içi umutla dolmuştu.
“Can, olsun adı” demişti, doğum sonrasının yorgunluğuyla.
Necmi’nin gözleri yüzünde iki güneş parçası olmuştu.
“Kırma beni” demişti, “Devrim olacak oğlumuzun adı, geleceğe taşıyacak umutlarımızı.”
(…)
Nurşen Aydoğan, Anıtlık Çınarlar, İnsancıl Yayınları, Nisan 2018, Y. 64.

Haz�ran / 2021 63
İnsancıl Kitap

AYIN ŞİİRİ
GÜNOVA SEPİN

İnce Bir Kimya

Daha erken gelseydim


Dünyaya
Belki bir sabah
Bir böceğe dönüşebilirdim!
Boğum boğum zehir biriktirmiş
Buğday rengi bir akrebe
Elbet dönüşürdüm.
Yanımda güneşe bağdaş kurmuş
Yeni gömleğini işleyen
Pirinç gözlü bir yılan...
Akıp gidecek birazdan

Dikenli çalıların, kurbağaların


Peygamber develerinin soyundan
Değilim artık.
21.yüzyıldayım!
Ben Günova SEPİN, 1980 yılında İz- Bir sabah uyandığımda
mir’de doğdum. İTÜ Gemi İnşaat Mühendis- Kendimi böcek ilacına dönüşmüş
Buldum.
liği mezunuyum. Evliyim. İstanbul’da yaşıyo-
Başka bir sabah
rum. Şiir ve öykü yazıyorum. Şiirlerim 2011 Kollarım iki büyük mermi
yılından itibaren çeşitli edebiyat-kültür-sanat Bedenim yerlere akmış
dergilerinde yayımlandı. Zehirli bir boyaydı.
Sabah akşam
Kokusu ağaçları öldüren
İnce bir kimyaydım.

Bir sabah beni


Yatağımdan
Bir kürekle aldılar.

64 Haz�ran / 2021
Abone ol
nsancıl yayınları

konuklarımızla

konuk
olduklarımızla

3 Haz ran 2021 yayında

kanalımızdayız
17 Haz ran 2021 yayında

Ya y ı n l a r ı m ı z a u l a ş a b l r s n z . . .

ISSN 1300-4158

www. defix.com

9 771300 415009 01

You might also like