You are on page 1of 100

Aydökümü

Bilim ve Gelecek
Aylık bilim, kültür, politika dergisi
SAYI: 208 / AĞUSTOS 2021
Aşı emperyalizmi
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Ender Helvacıoğlu Karanlık bir dönemden geçiyoruz. Türkiye toplumu olarak da bolca
YAZI İŞLERİ nasibimizi alıyoruz bu dönemden. Kastettiğimiz sadece COVID-19 salgını
Gülseli Kırgıl
İDARİ İŞLER
değil. Ama bu salgın dünyanın egemen sisteminin yarattığı tüm çelişkileri
Deniz Karakaş Volkan Tozan keskinleştirdi ve gözler önüne serdi. Dünyada da, ülkemizde de… İşte
DAĞITIM çoğumuzun farkında olmadığı bir haber: Hindistan’da salgın süresince
Süleyman Altuğ
TEKNİK HAZIRLIK dört milyon insanın öldüğü söyleniyor. Byran Dyne “Dünya Sosyalist Web
Baha Okar Sitesi”nde yazdığı makalede “Kitlesel ölümler, Hindistan’ın yetersiz beslenen,
ADRES
Osmanağa Mah. Osmancık Sok. No:9, temiz suya erişimi olmayan ve sosyal mesafenin korunamadığı sıkışık
D:13-14, Betül Han, Kadıköy-İstanbul mahallelerinde yaşayan yüz milyonlarca yoksul emekçi insanının karşı
TEL: (0216) 345 26 14
www.bilimvegelecek.com.tr karşıya olduğu berbat sosyal koşullar tarafından körüklendi” diyor. Buna
E-posta: bilgi@bilimvegelecek.com.tr karşılık 2020’de Hindistan’ın milyarderlerinin serveti neredeyse iki katına
YURTİÇİ ABONELİK KOŞULLARI çıkarak 596 milyar dolara ulaşmış. Dyne, Hindistan’daki bu durumu bir
1 yıllık: 250 TL / 6 aylık: 125 TL
(Bilgi almak için dergi büromuzu arayınız.) “insanlık suçu” olarak niteliyor. Bir sosyalistin yazdığını abartılı bulacaklar
Kurumsal abonelik: 1 yıllık 300 TL
YURTDIŞI ABONELİK KOŞULLARI için Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’un
Avrupa ve Ortadoğu için 80 Euro yaptığı saptamaları aktaralım: Bugüne dek üretilmiş aşıların yüzde 75’i
Amerika ve Uzakdoğu için 150 Dolar
e-ABONELİK KOŞULLARI sadece 10 ülkeye gitmiş. Aşıların küresel dağılımında şok edici bir dengesizlik
1 yıllık: 50 TL / 6 aylık: 30 TL
(Bilgi almak için: www.bilimvegelecek.com.tr ) olduğunu belirten Ghebreyesus “Bu, iki yönlü bir pandemi yarattı: Yoksullar
7 RENK BASIM YAYIM FİLMCİLİK kilitlenirken, zenginler açılıyor” diyor. İnsanlığın çoğunluğuna zararlı
LTD. ŞTİ. ADINA SAHİBİ böcekmiş gibi bakan, geri kalanını da köleleştiren ipini koparmış bir sınıfın
Ender Helvacıoğlu
SORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ ve devletlerinin yönettiği korkunç bir dünyada yaşıyoruz.
Deniz Karakaş
***
BASILDIĞI YER
Ezgi Matbaacılık (Sertifika no: 45029), Geçtiğimiz ayın biz yayıncıları da ilgilendiren bir tartışması da
Sanayi Cad. Altay Sok. No: 10, bazı yayın organlarının yabancı kurumlardan yüklü miktarda fon
Çobançeşme - Yenibosna/ İstanbul
Tel: (0212) 652 62 62 alma meselesiydi. Bilim ve Gelecek olarak sadece ABD ve AB kökenli
YAYIN TÜRÜ: Yerel - Süreli (Aylık)
ISSN: 1304-6756 DİLİ: Türkçe kurumlarından değil devletten de, sermaye odaklarından da veya çeşitli
BÜRO ve TEMSİLCİLERİMİZ örgütlerden de fonlanmaya karşıyız. Bu durumun en vahim örneği ülkemizde
ANKARA BÜROSU: 100. Yıl İşçi Blokları Mah., 1540. iktidar tarafından birçok yolla fonlanarak yaratılmış “yandaş medya”dır.
Sok., 32/1, Çankaya-Ankara / Tel: (0312) 806 27 75 Kesin kural şudur: Fonlanan fonlayanın düdüğünü öttürür. Fon verenin
Temsilci: Uğur Yıldırım / Tel: (0505) 710 46 03 /
uguryildirimugur@gmail.com amacı, fon verdiği kurumun ekonomisini ele geçirmek ve bu güce dayanarak
BÜYÜKÇEKMECE BÜROSU: Mimaroba Mah., Mustafa o kurumu kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktır. Bunu
Kemal Bulvarı, No: 36-A/2, Büyükçekmece/İstanbul
Temsilci: Ahmet Doğan / (0532) 333 84 15 / çok kaba yöntemlerle de yapabilir, ince yöntemlerle de. Bu nedenle eğer
ahmetdogan51@hotmail.com
BARTIN: Uğurcan Erdem / (0534) 454 55 01 /
bağımsız bir çizgi izlenmek isteniyorsa bu konuda çok net tutum alınmalıdır.
haberlesme77@gmail.com Bilim ve Gelecek, çıkış yazısında bu tutumu “Sıfır sermaye sonsuz emek”
İZMİR: Levent Gedizlioğlu / (0532) 256 88 64 başlığı altında deklare etmişti: “Kesinlikle değiştirilemez, değiştirilmesi
Osman Altun / (0541) 695 19 97
Baha Okar / (0535) 016 47 74 teklif bile edilemez bir ilkemiz var: Dergimiz herhangi bir sermaye odağının
SAMSUN: Hasan Aydın / (0505) 310 47 60 / dergisi olmayacaktır.” Günümüz koşullarında bu tutumu sürdürmek elbette
hasanaydn@hotmail.com
ESKİŞEHİR: Cemil Can Vural / (0530) 683 29 35 / kolay değil; ama bu da mücadelenin bir parçası. Bu ilkeyi kararlılıkla
cemilcanvural@hotmail.com uygulamasaydık Bilim ve Gelecek çoktan kapanmış olurdu.
TARSUS: Uğur Pişmanlık / (0533) 723 47 89 /
aratosdergisi@gmail.com ***
TİRE: Bahar Işık / (0533) 217 71 96 / “50 Soruda” dizimizin kitapları çok ilgi çekiyor. “50 Soruda Yapay
isikbahar@gmail.com
AVUSTURYA: Murat Naroğlu / murat.naroglu@gmail.com
Zekâ” 20. baskıyı yaptı. “50 Soruda Evrim” kısa sürede ikinci baskıyı
BELÇİKA: Emre Sevinç / emre.sevinc@gmail.com yaptı. Ve dizinin son kitabı “50 Soruda Dil Öğrenme”nin ilk baskısı çok
KANADA: Erdem Erinç / erdem_e@hotmail.com kısa sürede tükendi ve ikinci baskısı çıktı. Bir de müjde verelim: Şefik
İSTANBUL ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Erkin Öncan Şanal Alkan’ın hazırladığı “50 Soruda Bağışıklık” adlı kitap da çok
(0543) 649 9400 / erknoncn@gmail.com
ÇUKUROVA ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Barış Ata yakında okurlarıyla buluşacak.
(0533) 499 35 53 / brsata@gmail.com
***
HACETTEPE ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Selim Arkaç
(0551) 976 84 66 / selimbio@gmail.com Geçtiğimiz ay acı bir haberle sarsıldık. Sevgili arkadaşımız Volkan
İTÜ TEMSİLCİSİ: Deniz Şahin Tozan annesini (Nevim Tozan) kaybetti. Annelerin ne kadar önemli
(0530) 655 82 26 / calideniz@yahoo.com
olduğunu biliyoruz, Volkan’a başsağlığı ve sabır diliyoruz. Bu arada
ODTÜ TEMSİLCİSİ: Gamze Yüksel
(0507) 067 11 06 / gamzeyuksel13@gmail.com Büyükçekmece Temsilcimiz Ahmet Doğan akciğerinden bir ameliyat
SİNOP ÜNİVERSİTESİ TEMSİLCİSİ: Özkan Kalfa geçirdi. Ameliyat başarılı geçti ve durumu iyi. Değerli ağabeyimiz
(0541) 814 16 32 / berke__442@hotmail.com
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TEMSİLCİSİ: Mustafa Balay Ahmet Doğan’ın en kısa zamanda eski sağlığına kavuşmasını diliyoruz.
(0538) 737 22 16 / mustafabalay@gmail.com Dostlukla kalın…
ZONGULDAK B. ECEVİT ÜNİV. TEMS.: Yağmur Bulut
(0534) 246 40 42 / bulutyagmur@gmail.com Bilim ve Gelecek
1
İçindekiler
KAPAK DOSYASI
KAPAK DOSYASI
4
Dr. Itır Kaşıkçı ile söyleşi
Nalân Mahsereci Matematiğin beyindeki kökeni
Zihin matematiği nasıl yaratıyor?
Sayı duyusu ve matematiksel biliş . . . . . . . . . . . . 4
Necmi Buğdaycı
Beyinde matematiğin temsili . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
SAYI DUYUSU
Prof. Dr. Ergi Deniz Özsoy ile söyleşi
Gülseli Kırgıl
Eserleri, bilime kazandırdığı diyalektik perspektif
ve duruşu ile Richard Lewontin . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18
Richard Lewontin
Gen, organizma ve çevre ilişkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24
Gülseli Kırgıl
Çevre-evrimleşme ilişkisine bakış . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32
BİLİŞİM DÜNYASINDAN / İzlem Gözükeleş
Değişen internet ve öne çıkan modeller
İnternetin dört atlısı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40
Mehmet Sakınç
Aklımızın kökeni: Paleolitik dönem
Zekâmızı taştan çıkardık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 48 Zihin matematiği nasıl yaratıyor?
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Sayı duyusu ve matematiksel biliş
‘Atatürk Barajı deprem tetikliyor’ tezim doğrulandı . . . . 55

4
GENİŞ AÇI / Prof. Dr. Sedat Ölçer Dr. Itır Kaşıkçı ile söyleşi
Doğal seçilim fikrini kim buldu? . . . . . . . . . . . . . 62 Nalân Mahsereci
İbrahim Kaya
Türkiye’de yaratılışçılık, evrim ve Matematiksel biliş, bilişsel psikolojinin araştırma
bilimsel eğitim üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 66 konularındandır ve matematiği mümkün kılan zihinsel
MATEMATİK SOHBETLERİ / Ali Törün mekanizmaları araştırır. ‘Sayıları nasıl algılıyoruz,
İstatistik hikâyeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 nasıl anlamlandırıyoruz, temel aritmetik işlemleri nasıl
FORUM gerçekleştiriyoruz?’ gibi sorularla uğraşır. Sayı duyusu
Dilara Alver ise bu alandaki araştırmalar sonucunda keşfedilmiş ve
DNA’nın genetik materyal keşfine yolculuk . . . . . 83
tanımlanmış, matematiksel bilişin temelinde yatan, insan
Ali Tepe
‘Çevreci’ mücadele üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84 harici hayvanlarla da paylaştığımız bir bilişsel işlevdir.
Doç. Dr. Tülin Otbiçer Acar
Eğitim ne idür? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 86
Prof. Dr. Benan Dinçtürk Beyinde matematiğin temsili
12
George Floyd’dan feminizme ve
İstanbul Sözleşmesi’ne… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87
Necmi Buğdaycı
H. İbrahim Türkdoğan
Türkçe çeviride törecilik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88 Birçok hayvanın sayma yeteneğine sahip olduğunu ancak
Tolga Ersoy
Pol Pot varyantı! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 89
sayıları yaklaşık olarak temsil edebildiklerini artık biliyoruz.
Aynı şekilde erken yaştaki bebekler de benzer bir sayı
BULMACA / Hikmet Uğurlu . . . . . . . . . . . . . . . . 90
kavramıyla donanmış olarak doğar. Sayı sezgisi doğuştan
KİTAPÇIL / Özer Or . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91
gelir ve yalnızca insana özgü değildir. Bu sayı sezgisine
Ogan Güner
Antroposen çağının şafağında karşılık gelen yaklaşık sayı sistemi, matematik bilgimizin
bireyi icat etmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92 altında yatan çekirdek bilgi sistemlerinden birisidir. Çekirdek
ÜÇÜNCÜ TEKİR ŞAHIS / Anıl Ceren Altunkanat bilgi evrimin bir ürünüdür ve yalnızca insana özgü değildir;
Belediye anonsu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 93
ortak bir evrimsel süreçten geçtiğimiz diğer hayvanlarda
NAUTİLUS / Özer Or
Casusiye ama kurgu değil: böyle bir sezgiyle donatılmışlardır.
Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı . . . . . . . . . . . . . . 96

2
Eserleri, bilime kazandırdığı
diyalektik perspektif ve duruşu ile…
Richard Lewontin
Prof. Dr. Ergi Deniz Özsoy ile söyleşi
Gülseli Kırgıl 18 24
Geçtiğimiz ay yitirdiğimiz Richard Lewontin, evrimsel biyoloji ve
Gen, organizma ve çevre ilişkisi
genetik alanında devrim niteliğindeki çalışmalara imza atmış,
Richard Lewontin
evrim anlayışımıza çok kıymetli katkılar yapmıştır. İktisat ve
kültür tarihi gibi konularda da kendini geliştirmiş bir entelektüel Soyut ve bağımsız bir “çevre” yoktur. Çevre olmadan
olan Lewontin, genetik indirgemecilik, IQ testleri, ırk safsatası, organizma olmadığı gibi, organizma olmadan da çevre
sosyobiyoloji gibi bilim dünyası içerisindeki dogmatik ve olmaz. Organizmalar çevrede yaşamaz, onu yaratırlar. Çevre,
indirgemeci yaklaşımlara karşı çıkmış, bilimsel yanıtlar üretmiştir. ancak genleriyle etkileşime girerek organizmalara etki eder.

Aklımızın kökeni: Paleolitik dönem


Zekâmızı taştan çıkardık 48
32 Mehmet Sakınç
İnsan taşla tanışmasaydı aklı zekâyla gelişebilir miydi? Aklın
Çevre-evrimleşme ilişkisine bakış ve zekânın gelişmeye başladığı Paleolitik zaman 3,3 milyon
Gülseli Kırgıl yıldan 12.000 yıl öncesine kadar sürer ve karakteristik taş
Genetik indirgemeci yaklaşımlar çevreye gereken önemi yontma dönemleri ile tanımlanır.
atfetmeden genleri öne çıkararak evrim gerçeğiyle
örtüşmeyecek çıktılar ürettiler/üretiyorlar. Oysa genetik
yapının hemen her sürecin açıklanmasında yegâne etmen
olarak kullanılabileceği savı çoktan çökmüştür. Çevrenin
evrimsel gelişimsel örüntülere evrimsel tarih boyunca ne
gibi etkiler yaptığını araştıran “Eco-Evo-Devo” alanıdır.

BİLİŞİM DÜNYASINDAN / İzlem Gözükeleş


Değişen internet ve öne çıkan modeller
İnternetin dört atlısı
O’Hara ve Hall (2021), internetin ilk modeli olan Silikon ‘Atatürk Barajı deprem tetikliyor’
Vadisi Açık İnternet Modeli’ne alternatif yeni internet tezim doğrulandı
modellerini üç ana başlık altında topluyor. Birincisi, liberal
demokratik değerler üzerine kurulu olan model. İkincisi,
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan 55
2008 Samsat depremi ile başladığım araştırma serüveninde
büyük şirketlerin çıkarlarına daha yakın olan model.

40
Üçüncüsü ise Pekin Paternalist İnternet Modeli. açıkladığım tezimin, Avrupa’da saygın bir yerbilimleri kurumu
ekibinin yaptığı bir araştırma için ilham kaynağı olduğunun
belirtilmesi ve tezimin onaylanmasından çok duygulandım.
Bu duygu, ülkemin bazı yöneticilerinin baraj su seviye
verilerini vermemesi inadı gibi talihsiz davranışların yarattığı
hayal kırıklığını biraz olsun azalttı.

3
Kapak Dosyası

Zihin matematiği nasıl yaratıyor?


Sayı duyusu ve matematiksel biliş
“Matematiksel biliş, bilişsel psikolojinin araştırma
konularındandır ve matematiği mümkün kılan zihinsel
mekanizmaları araştırır. ‘Sayıları nasıl algılıyoruz,
nasıl anlamlandırıyoruz, temel aritmetik işlemleri nasıl
gerçekleştiriyoruz?’ gibi sorularla uğraşır. Sayı duyusu
ise bu alandaki araştırmalar sonucunda keşfedilmiş ve
tanımlanmış, matematiksel bilişin temelinde yatan, insan
harici hayvanlarla da paylaştığımız bir bilişsel işlevdir.
Gördüğümüz birden fazla nesnenin kaç civarında olduğunu
saymadan da hızlı biçimde anlamamızı sağlayan büyüleyici ama İllüstrasyon:
Robert Neubecker.
kapasitesi sınırlı diyebileceğimiz bir işlev.”

Dr. Itır Kaşıkçı ile


Söyleşi: Nalân Mahsereci

B
ilişsel nörobilim alanının önemli bir ismi olan, kontrolsüz popülerleşmesiyle özlü söz paylaşma ve
Türkçede Bilinç ve Beyin; Beyin Nasıl Okur? isim- çocukluğa inmeyle özdeşleştirilen psikoloji, aslın-
li eserleri bulunan Stanislas Dehaene’ın zihnin ma- da zihin ve davranışı birçok açıdan ele alan temel
tematiği nasıl yarattığına odaklanan ve sayılarla ve ve uygulamalı alt alanları bulunan geniş bir disip-
matematikle ilişkimizin sadece öğrenmekle kurul- lindir. (Belki “Psikoloji nedir, ne değildir?” sorusu-
madığını, doğuştan getirdiğimiz bir kapasiteyle de nu başka bir söyleşide daha ayrıntılı konuşma fır-
ilişkili olduğuna dair kanıtlar sunan Sayı Duyusu satımız olur.) Psikolojinin temel alt alanlarından
adlı kitabı, geçtiğimiz yılın son aylarında ODTÜ biri olan bilişsel psikoloji ise felsefenin kimi kadim
Yayıncılık tarafından yayımlandı. Kitabın çevirme- sorularına cevap arar: Bilgi nedir, nasıl mümkün
ni bilişsel nörobilimci Dr. Itır Kaşıkçı’nın doktora olur? Nasıl biliriz? Matematiksel (“sayısal” olarak
konusu da matematiksel biliş alanında. Itır ile ki- da geçer) biliş, bilişsel psikolojinin araştırma konu-
taptan yola çıkarak çok keyifli bir söyleşi yaptık, larındandır ve matematiği mümkün kılan zihinsel
felsefenin “Bilgi doğuştan mı gelir, sonradan mı e- mekanizmaları araştırır. “Sayıları nasıl algılıyoruz,
dinilir?” gibi kadim kimi sorularına yeni bir bakış nasıl anlamlandırıyoruz, temel aritmetik işlemle-
sunan söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. ri nasıl gerçekleştiriyoruz?” gibi sorularla uğraşır.
Sayı duyusu ise bu alandaki araştırmalar sonucun-
Matematiksel biliş ve sayı duyusu da keşfedilmiş ve tanımlanmış, matematiksel bili-
nedir? Psikolojinin bunlarla ne işi var? şin temelinde yatan, insan harici hayvanlarla da
- Sevgili Itır, Stanislas Dehaene’in çevirmeni ol- paylaştığımız bir bilişsel işlevdir. Gördüğümüz bir-
duğun “Sayı Duyusu” kitabından yola çıkarak ma- den fazla nesnenin kaç civarında olduğunu sayma-
tematiksel biliş ve sayı duyusu üzerine konuşmaya, dan da hızlı biçimde anlamamızı sağlayan büyüle-
öncelikle bu iki temel kavramı tanımlayarak başla- yici ama kapasitesi sınırlı diyebileceğimiz bir işlev.
yalım mı? Genellikle nesne sayısı dört ve altındaysa sayma-
- Dehaene’nin Sayı Duyusu kitabı oldukça sade dan hızla sayıyı kesin olarak bilmemizi sağlar, nes-
bir dille yazılmış, sayılarla ilişkimize birçok fark- neler bu sınırı aşınca ise bir bakışta tam sayıyı ve-
lı açıdan bakan enfes bir popüler bilim kitabı. Se- remesek de aşağı yukarı kaç nesne olduğunu bize
verek çevirdim. Dediğin gibi, temel kavramlarla söyler. Örneğin bir sınıfa girdiğim anda, sınıfta kaç
başlayalım. Ama ben sohbete gaz ve toz bulutun- öğrenci olduğunu kesin olarak söyleyemesem de
dan başlayacağım. Öncelikle “Psikoloji nedir?” so- 10 civarında mı yoksa 50 civarında mı öğrenci ol-
rusunu cevaplamamız gerekecek. Bugün neredey- duğunu ilk bakışta kestirebilirim. İşte bunu sağla-
se sadece klinik psikoloji alt alanının tanınması ve yan sayı duyusudur. Bu bilişsel beceri evrilmiş ol-

4
yere lokalize olmuş olma olarak sa- yı biliyorduk. Adının ne olduğu kül-
yılabilecek özellikleri karşılamasını türden kültüre değişse de (ve dört-
dayanak olarak alıyor. Sayı duyusu ten sonra işler biraz muğlaklaşsa da)
doğuştan sahip olduğumuz ve bazı “ikilik” ve “birlik” zihnimizde farklı
insan harici hayvanlarla da paylaştı- hücrelerce temsil ediliyordu. Sonra
ğımız temel bir işlev. “Alana özgü”, bu içkin bilgilerin üzerine isimleri-
yani bu bilişsel işlev diğer işlevler- ni yerleştirdik. Şöyle açıklamaya ça-
den sıyrılmış: Sayıyı “duymak” tıp- lışayım: İnsan türü olarak doğuştan
kı sesleri duymak, görüntüleri gör- renk algısına sahip olmasaydık, bu-
mek gibi diğer işlevlerden ayrışarak gün dilimizde o renklere ait isimler
tanımlanabilen bir işlev. Bilinçdı- olmayacaktı. Burada da benzer ama
şı! Bilincinize çıkmayacak kadar bir biraz daha karmaşık diyebileceği-
sürede ekranda beliren sayı, ondan miz bir ilişki var. Dört-beş sınırın-
sonra ekrana gelen ve bilincinize çı- dan sonra muğlaklaşan bir sayı du-
kacak kadar ekranda tutulan sayıya yusuna sahibiz. Sabah kahvaltısında
Sayı Duyusu kitabının yazarı, bilişsel verdiğiniz tepkinin hızını etkiliyor. iki çocuğun tabağına dörder zeytin
nörobilimci Stanislas Dehaene. Bir deneyde size verilen ödev ekra- koymuş olun, birazdan baktığınız-
masaydı ve üzerine kültürel evrimle na gelen rakamın ismini söylemek da iki tabaktan hangisindekiler hiç
gelen sembolik matematik dilini in- olsun. İlk olarak ekranda “2” sayı- yenmemiş, hangisinden biraz yen-
şa etmiş olamasaydık, uygarlıkta bu- sı hızla yanıp söndü, size sorsak bir miş kolayca anlarsınız. Çünkü dört,
gün geldiğimiz seviyenin kıyısından şey görmediniz ama beyniniz gör- üç, iki, bir sayıdaki nesneyi, say-
bile geçmiyor olurduk. dü. Ardından ekrana okumanız i- madan da tespit edersiniz. Sizinki-
er. - Duyu denince dış dünyanın uya- çin yine 2 sayısı gelirse, 7 sayısının ler zeytini çok seviyormuş, tabak-
ranlarını algılayabilmemiz geliyor geldiği duruma göre daha hızlı ce- lara 10’ar tane zeytin koymuşsunuz
aklıma. Klasik biçimde duyu organ- vap vereceksiniz. Bu deney düzene- diyelim. Siz kendi tabağınızla uğra-
larımızla algıladığımız, renk, koku, ği hazırlama (priming) adını alıyor şırken (e kahvaltı sizin de hakkınız
ses, tat gibi uyaranları düşünüyo- ve araştırmalarda sıkça kullanılıyor. tabii) bir çocuk bir zeytini yemiş ol-
rum. Sayının algılanmasının bir du- Otomatik: Siz bu işlevi devreye sok- sun. Şimdi tabaklara baktığınızda,
yu olarak tanımlanması beni yadır- maya ya da sokmamaya karar vermi- saymadan hangi tabaktaki 10 tane,
gattı ilk duyuşta. Bunu biraz açabilir yorsunuz, o önüne bir nesne grubu hangisi 9 tane bilemeyeceksiniz. Bu-
miyiz? Neden bu bir “duyu”? geldiğinde onun sayısallığına dair radaki algısal sınırlarımızı sayı du-
- Çok haklısın. Duyu (ve algı) hemen size bir fikir veriyor. Son ola- yumuz çizer. Sayılar ne kadar bü-
dendiğinde aklımıza klasik beşli ge- rak da beyinde belirli bir nöral ağ ile yürse aralarında aynı mesafe olan iki
liyor: Görme, işitme, dokunma, ko- ilişkilendiriliyor. çokluğu birbirinden ayırmanız o ka-
ku ve tat. Bunlara basit duyular di- - Matematiksel biliş açısından do- dar zor olacak. İki ile dört zeytin he-
yelim. Bu beşli dış dünyadan gelen ğuştan getirdiğimiz mekanizmalar men kendini belli edecek ama sekiz
bilgiyi beynin anlayabileceği bir di- var mı? Bunlar neler? ile 10 zeytin daha zor ayrılabilecek
le dönüştürür ve bize bir gerçeklik - İlk ve en başta sayı duyusu. Sayı hatta saymadan ayrılamayacak. Bu-
deneyimi yaşatır. Her biri farklı bir saymaya başlamadan çok önce sayı- na “büyüklük etkisi” diyoruz. Ay-
veri tipine (görme için ışık, işitme i- Itır Kaşıkçı (sağda) ile eczane atmosferinde maskeli söyleşi.
çin havadaki titreşim, dokunma için
basınç gibi) özelleşmiş sistemler-
dir. Sayı duyusu ise girdisini bu ba-
sit duyular aracılığıyla edinen ancak
verinin hangi duyudan geldiğine de-
ğil de belirli bir özelliğine (sayısı-
na) odaklanan bir karmaşık duyu-
dur diyebiliriz. İster iki ışık görün,
ister iki ses duyun, ister birisi sırtı-
nıza “pat pat” diye vursun. Veri tipi
değişse de, hepsi “iki tane”dir. Du-
yu olarak değerlendiriliyor olması-
nın birkaç sebebi var. Mandelbaum,
“Sayısal Mimari” başlıklı makale-
sinde (2013) sayma duyusunun bir
bilişsel işlev olarak kabul edilmesi
gerektiğini tartışırken onun doğuş-
tanlık, alana özgülük, bilinçdışılık,
otomatiklik ve beyinde belirli bir

5
rıca sayıların arasındaki uzaklık ne evrimin bizi sadece pozitif tam sayıla- marka, her ülke soyut aslında. Do-
kadar artarsa, ayırmanız o kadar ko- rın sezgisel resimleriyle donatmış ol- layısıyla matematiğin temeli verilir-
lay olacak. 10 ile 9’u ayırmak zor masıyla açıklıyor Dehaene. ken somut örneklerle pekiştirip ki-
belki, ama bir çocuk zeytinler taba- - Sembolik matematik bu sayı du- şiye “Hah! Şimdi anladım” anının
ğa gelir gelmez yuvarlar da fark 10’a yusu ve temel aritmetik becerile- yaşatılmasından sonra artık soyuta
5 olursa, bunu kolayca fark edecek- rinin üzerine inşa ediliyor ve boy- geçiş zor değil. Negatif sayılar po-
siniz. Buna da “uzaklık etkisi” diyo- nuz kulağı epey geçiyor. Aslında zitiflere göre daha incelikli, kesirler
ruz. Biz işte bu doğuştan gelen sayı sayı duyusunu sınırlayıcı olan ola- tam sayılara göre daha da incelikli
duyusu kapasitesi üzerine onlara i- rak değil, matematiği mümkün kı- anlatım becerileri gerektiriyor ola-
simler vermeye başlamışız. Renklere lan olarak görmek daha doğru. Esas bilir ama temel kavramların somut
isim verdiğimiz gibi. Gerçekten de sınırlayıcı olanı, matematiğin bu te- karşılığı aslında var. Fakat bu somut
bugün yazılı dil kullanmayan kimi melini bilmeden oluşturulmuş e- örneklerin çok ötesine geçmiş soyut
kabilelerde, muğlaklığın başladığı ğitim sistemleri gibi düşünebiliriz. bir matematiğin evreninin olduğu-
noktadan sonraki sayılar için “az”, Temel işlem becerileri parmak say- nu da kabul etmeliyiz. Necmi Buğ-
“çok”, “çok çok” gibi nitelemeler mayla gelişirken (hatta parmaklarla daycı bu sayı ve matematik evreni-
kullanıldığı gösterilmiş. Bu kabilele- ilgili bölgelerle sayı duyusu alanla- nin “gerçek” (algımızdan bağımsız
rin sayısı epey sınırlı. Birçok başka rı beynimizde yakın yerleşimliyken olarak orada olan) evrenin ilkeleri
topluluksa bu isimleri verirken bir ve kimi hastalıklar bu alanları or- olduğunu, sayı duyusunun üzerine
noktadan sonra insanlık tarihinin taklaşa etkiliyorken…) okula baş- inşa ettiğimiz sembolik dilin, bize
belki de en önemli adımlarından bi- layan çocuğa “Parmak yok parmak bu evrenin kapısını belki de şans e-
rini atıp bu sayıları teker teker isim- yok, içinden sayacaksın!” demenin seri açtığını iddia ediyor. İlk duydu-
lendirmiş. Bu da sayılarla ilişkimizi öğrenmeyi pekiştirici bir tarafı yok. ğumda kendimi kelimenin tam an-
sayı duyusunun ötesine taşımış. On Çarpım tablosunu ezberlemek ise lamıyla Matrix’ten (*matristen) içre
zeytinle dokuz zeytini birbirinden ayrı bir çile. Hesap makinesinin ol- bir balık olarak görmeme sebep olan
nasıl mı ayıracaksınız? Sayısal nice- madığı bir dönemde hızlı işlem için bu şaşırtıcı ve büyüleyici iddia bana
liklere tekil olarak atadığımız bu i- kullanışlı olmuşluğu mutlaka var- epey olası geliyor.
simlerin her birini, her bir zeytine dır ama öğrenme ve belleğin doğası
bire bir karşılık gelecek şekilde tek sebebiyle astarı yüzünden pahalıya Beyin doğuştan boş bir
tek söyleyerek, kısaca sayarak! gelen bir uygulama. Negatif sayıla- levha mı, değil mi?
rı anlamakta zorlanıyor olmamız bu - Bebeklerde matematiksel bilişle
Sembolik matematiğin şekilde açıklanıyor olsa da yine için- ilgili ne tür çalışmalar yürütülüyor?
temelinde matematiksel de yaşadığımız çevredeki eksiltme Bunlar bize neler söylüyor?
biliş var olaylarını somut örnekler olarak ve- - Ben bırakın bebeklerle, çocuk-
- Sembolik matematik, doğuştan rip negatif sayıları kavratmak müm- larla dahi çalışmaktan imtina eden
getirdiğimiz bu becerilerin üzerine kün olabilir. Giriş katının altında- bir araştırmacı olduğum için bana
inşa ediliyor öyleyse. Peki doğuştan ki daireler, sıfır derecenin altındaki sorarsanız bebeklerle yapılan çalış-
getirdiğimiz matematiksel becerile- sıcaklıklar gibi. Sadece matematik malarda en büyük sınır katılımcı-
rimiz, daha ileri düzeyde matematik için değil ama özellikle matema- ların bebek olması. Henüz dilimizi
yapmaya, üretmeye sınırlar, engeller tik için, temel bilgileri anlatırken bilmediklerinden “Bu kaç?” yaparak
getiriyor mu? Örneğin negatif sayıla- ne kadar somut, gerçek hayatla il- sayı duyusu kapasitelerini anlamak
rı anlamakta daha çok zorlanmamızı, gili örnekler verilirse, konunun an- mümkün değil, ancak araştırmacılar
laşılmasını o kadar kolaylaştırmış bebekleri anlamanın yollarını bulu-
“Sayı duyusu doğuştan
getirilen tarafı, sembolik oluyoruz. Bunun sebebi beynin ve yor ve inanılmaz çalışmalara imza a-
matematik dili ise, dolayısıyla zihnin o somut dünya- tıyorlar.
sonradan edinilen bilgileri
temsil ediyor ve ikisi bir
da yaşıyor olması. Ama türümüz so- Bir bebeğin bir görseli izleme sü-
araya gelmeden bugün yutlaştırma konusunda da epey be- resinin o görselin bir öncekinden
anladığımız anlamda cerikli. Bu dergiyi ele alalım. Bilim farklı olup olmadığına göre değiş-
matematik mümkün
olmuyor.”
ve Gelecek dergisi. Bir insan mı? De- mesi, bebeğin yeni bir şey gördü-
ğil. Bir bina mı? Değil. Tüm ba- ğünde emme hızının artması gibi
sılı dergileri bir araya koysak nesnel ve sayısal verilere dayanarak
“Budur” diyebilir miyiz? Muh- yapılan deneylerle bebeklerin 1+1’in
temelen hayır. Dergi, çalışanla- 1’e veya 3’e değil, 2’ye eşit olduğunu
rıyla, binasıyla, henüz çıkardığı bildiklerini kanıtlamışlar örneğin.
ve çıkarmadığı sayılarıyla vs. vs. Hani bırakın sayı duyusunu, temel
bir bütün ve biz bu bütünü “Bi- aritmetiğe hâkim olduklarını gös-
lim ve Gelecek” ismiyle so- termişler. Tabii sembolik “1+1=2”
yut olarak işlerken hiç zor- cümlesini değil, bir levhanın ardı-
lanmadık. Böyle bakarsak na sakladıkları oyuncakları kulla-
her kurum, her firma, her narak yapmışlar bu çalışmaları. Ki-

6
tapta başka çalışma örnekleri de var. ğil ortalarda gri bir yerlerde oldu- mantıksız olurdu. Yaşayan herhan-
Okurken çalışmaların sonuçları ka- ğunu biliyoruz. Matematiksel biliş gi bir organizma için iki yemek ara-
dar araştırmacıların yaratıcılıklarına penceresinden bakarsak sayı duyusu sından büyük olanını seçmek hayatta
da hayran kalıyorsunuz. doğuştan getirilen tarafı, sembolik kalmanın ön koşullarından biri olsa
- “Tabula rasa” diye formüle edil- matematik dili ise, sonradan edini- gerek. Evrim yiyecek toplama, depo-
miş o ünlü teze göre, beynin doğuş- len bilgileri temsil ediyor ve ikisi bir lama ve avlanma için birçok karma-
tan zihinsel bir içeriği yoktur; boş araya gelmeden bugün anladığımız şık stratejinin doğumuna neden ola-
bir levhadır. Bilişsel yetenekler, be- (ya da anlamadığımız 😊) anlamda bilmişken iki niceliği karşılaştırmak
beklikten itibaren kişinin zihninde matematik mümkün olmuyor. kadar basit bir işlemin birçok tür ta-
dış dünyadaki düzenlilikleri gözle- rafından yapılabiliyor olması hayret
mesi, içselleştirmesi ve soyutlama- Sayı duyusu verici olmamalı.”
sı yoluyla kademe kademe yapılanır. evrimsel bir miras mı? - Tüm ortaklıklara karşın, mate-
Sayı duyusunun keşfiyle, doğuştan - Sayı duyusunu diğer canlılar- matiksel biliş açısından, insan be-
beyinlerimizin matematik yapmaya la da paylaşıyor muyuz? Son yıllar- beklerinin diğer canlı türlerinden bir
hazır halde olduğunu mu söylemiş o- da, sadece en yakın akrabalarımız o- farklılığı olduğundan söz edilebilir
luyoruz? lan primatların değil, güvercinlerin, mi?
- Matematiği kutsallaştırma gibi kuzgunların, farelerin vs. sayabil- - Bildiğim kadarıyla hayır. Sayı
bir handikaptayız. Onu görme, işit- dikleri yönünde sonuçlar veren araş- duyusu açısından en azından bize
me kadar basit bir şeyle (ki hiç ba- tırmalara rastlıyoruz. Evrimsel bir yakın primat türleriyle karşılaştırıl-
sit değildirler, ama biz bilinçli bir mirastan söz edebilir miyiz bu nok- dığında ciddi farklılıklar söz konusu
müdahale yapmadan oluverdikle- tada? değil; beyin yapılarına kadar benzer.
ri için bize basit gelirler) aynı kefe- - Kesinlikle evet. Doğuştan getir- Ancak insan bebekleri insan dille-
ye koymak istemiyoruz ve bu yeni diğimiz bir bilişsel becerinin sadece rini öğreniyor ve insan harici hay-
bir eğilim değil. Yukarıda saydığın bizim türümüze özgü olması pek o- vanlar ve dört ya da beşten sonraki
edinme basamaklarını tanımlayan lası değildir zaten. Aslında biyolojik sayılar için tekil isimler kullanma-
gelişimciler de durumu aynı eğili- sistemler gibi bilişsel sistemler hat- yan kabilelerdeki insanlardan fark-
min penceresinden değerlendirdi- ta davranışsal örüntüler de belli öl- lı olarak sayı duyusunun dörtten
ler. “Biliminsanı laboratuvar önlü- çüde evrim ürünüdür. Kaldı ki sayı sonra mahkûm olduğu sis perde-
ğünü giymeden önce önyargılarını duyusu gündelik hayatla ve hayatta sini aralıyorlar. Salt sayı duyumu-
çıkarır” benzeri bir cümle okumuş- kalmayla iç içe çok temel bir bilişsel za dayanarak 19 nesnelik bir grubu
tum ilkokul ders kitabında. İnsanın beceri, insan harici hayvanlarda ol- 21 nesnelik bir gruptan ayıramayız.
biricikliği, zekânın göz alıcı parlak- maması tuhaf olurdu. Bunu Dehaene Sayı duyumuza göre ikisi de “yir-
lığı, mantık ve matematiğin kutsallı- kitapta çok güzel anlatıyor: “Aç bir mi civarında”dır. Bunu ancak saya-
ğı vs. de aslında önyargı. Mantık ve köpeğe aynı mamanın bir tabağı ve rak, her miktara atfettiğimiz isimle-
matematik öğrenilir ve onları kavra- yarım tabağı seçenek olarak sunul- re ulaşarak yapabiliriz. Sayma, insan
yabilenler parlak zihinlerdir, her zi- duğunda hayvan kendiliğinden da- bebeğini diğer hayvanların bebekle-
hin bu kapasiteye nasıl sahip olsun ha fazla olanı seçmez mi? Başka şe- rinden ve yetişkinlerinden ayıracak
değil mi canım? Görünen o ki te- kilde davranmak inanılmaz derecede olan kültürel mirastır.
melde sahibiz. Sayı duyusu, bu be-
“Bir bebeğin bir görseli izleme süresinin o görselin bir öncekinden farklı olup olmadığına
cerilerin altında yatar ve her zihni göre değişmesi, bebeğin yeni bir şey gördüğünde emme hızının artması gibi nesnel ve sayısal
matematiğe hazırlar. Ve her zihin verilere dayanarak yapılan deneylerle bebeklerin 1+1’in 1’e veya 3’e değil, 2’ye eşit olduğunu
bildikleri kanıtlanmış.”
bu sayede miktarları sayı duyusu-
nun kapasite sınırları (4-5’ten sonra
keskin ayrımların ortadan kalkma-
sı gibi) içinde büyüklük - küçüklük
açısından karşılaştırabilir, temel a-
ritmetik yapabilir. Beynin doğuştan
boş bir levha olduğu tezi yine kadim
“Bilgi doğuştan mı gelir, sonradan
mı edinilir?” sorusuna “Hep sonra-
dan, hep sonradan” cevabını veren
uç tezdir. Diğer uçta da “Her şey bu-
rada” tezi var (Bunu söylerken işa-
ret parmağınızla şakağınıza tıklıyor-
sunuz). Bugün zihnin boş bir levha
olmadığını, doğuştan gelen bilgile-
rin olduğunu, ama sonradan bilgi de
edinildiğini, yani doğru cevabın si-
yah ve beyaz gibi bu iki kutupta de-

7
Hayvanlarda
matematiksel biliş
- Hayvanlarda sayı duyusuyla il-
gili çarpıcı deneyler var mı aklına
gelen?
- Var ama anlatmayacağım çün-
kü bana sonucu en çarpıcı gelen de-
ney aynı zamanda en spekülatif o-
lanı. Meraklısı için goril Sheba’nın
iki sayı arasından küçüğünü seçme-
si için tasarlanan ve 1996’da Boysen
ve arkadaşları tarafından yapılan ça-
lışma. Ondan biraz daha az çarpıcı-
sı Woodruff ve Premack’ın 1981’de
yaptığı, şempanzelerin temel arit-
metiğin yanı sıra (1+1=2), temel ke-
sirli hesapları da (¼ + ½ = ¾) yapa-
bildiklerini gösteren çalışma. Böyle
Sayı duyusu doğuştan sahip olduğumuz ve bazı insan harici hayvanlarla da paylaştığımız temel
söyleyince “Yok artık!” dedirtiyor bir işlev.
biliyorum ama aslında kesirli hesap-
larla gündelik hayatta tüm hayvan- Aslında merak (ve belki doğrudan sel var, Project Nim. Herkese tavsiye
lar gibi oldukça sık karşılaşırız. Yi- matematiksel biliş alanında değil- ederim. Konuya dönersek, primatlar-
yecek bölüşme tipik bir örnek. Daha se de başka alanlardaki çalışmalarda la yapılan çalışmalar dışında fare ve
kesirlerin ne olduğunu dahi bilme- fayda) yine insana yönelik. İnsanda sıçanlarla çok çalışma yapılıyor. Bu-
den bir gofreti bölüp kardeşiniz- sayı duyusu mekanizması merak e- rada sebep benzerlikten ziyade bu
le (belki de zorla) paylaşmadınız diliyor ancak bir insanı bir araştırma türlerin birçok araştırmacı için gayet
mı? 1=1/2+1/2! Ağabeyimle bana a- merkezine kapatıp böyle bir müda- doğal olan “deney hayvanı” statüleri.
lınan iki gofreti arkadaşım da biz- haleye ihtiyaç doğuracak bir hasta- Bilim için kullanılmaları ve öldürül-
deyken adil biçimde üç kişiye nasıl lığı yokken kafatasını açıp beynine meleri, örneğin bir kedi veya köpeğe
bölebileceğim sorusu benim kafamı elektrotlar sokmak ve yıllarını bu şe- görece, sorunlu bulunmuyor. Bir de
epey kurcalamıştı çocukken. Her i- kilde geçirmesine sebep olmak “etik” kuşlarla, özellikle kargalarla yapılan
ki gofreti de üçer parçaya bölüp i- değil. Hayvanlarla bizimle bilişsel çalışmalar var, orada ise kuş beyni-
kisinden de birer parça yersek so- benzerliklerini baz alarak çalışırken nin memeli beyninden çok farklı ol-
runu çözdüğümüzü fark etmiştim. duygusal benzerlik ve beklentilerini masına rağmen benzer işlevleri nasıl
2=2/3+2/3+2/3 cümlesini öğrenme- görmezden geliyor olmamız üzücü gerçekleştirebiliyor olduğu sorusunu
me ise daha epey vardı. bir ikiyüzlülük. Bizim gibi duyguları, temel araştırma sorusu gibi düşüne-
- Sayılar konusunda üzerlerinde aile bağları, sosyal yaşamları, sevinç- biliriz.
en çok çalışılan hayvanlar hangileri? leri ve hüzünleri olan birçok primat - Hayvanların sayı algılarını ya
Yeğlenmelerinin bir nedeni var mı? hayatını araştırma merkezinde hapis da basit aritmetik hesaplamaları ya-
- Primatlar, özellikle şempanzeler ve kafasına kablolar yerleştirilmiş şe- pıp yapmadıklarını ölçmeye yarayan
epey çalışılıyor, bize yakın türler ol- kilde geçiriyor. Aslında en “masum” deneylerde, hayvanların bu deney
dukları ve beyinlerimiz epey benze- hayvan deneyleri bile çok yıkıcı ola- süreçlerinde bir şeyleri öğreniyor ol-
diği için böyle olduğunu sanıyorum. biliyor. Bu konuda çok iyi bir belge- maları olasılık dahilinde mi? Doğuş-
“Evrim yiyecek toplama, depolama ve avlanma için birçok karmaşık stratejinin doğumuna tan gelen bir yatkınlığı, uzun süren
neden olabilmişken iki niceliği karşılaştırmak kadar basit bir işlemin birçok tür tarafından ve bir öğrenme süreci içeren deney-
yapılabiliyor olması hayret verici olmamalı.” ler ölçebilir mi? Yoksa ilgili hayvan-
ların öğreniyor olmaları da, doğal
bir altyapının varlığını mı gösterir?
- Bu saydıklarına bilimsel araş-
tırma dilinde “karıştırıcı değişken”
diyoruz. Karıştırıcı değişken etkisi-
ni ortadan kaldırmanın en iyi yol-
larından biri araştırmaya iyi kont-
rol koşulları eklemektir. Kontrol
koşulu bir araştırmada neyi ölç-
mek istiyorsan sadece onun olma-
dığı koşuldur diyebiliriz. Örnek ola-
rak ilaç araştırmalarını verebilirim.
Bir ilacın işe yararlığını test eder-

8
ken en az iki grup katılımcıya ihti- Hans’ın tebeşirle tahtaya yazılan sa- şeriyor. Tohumuysa sayı duyusu,
yacınız var. Aynı hastalıktan benzer yı sembollerini okuyabildiğine, tah- doğuştan gelen bir beceri. Ve tabii
sürelerdir mustarip, yaş-cinsiyet gi- tadaki işlemi gerçekleştirebildiğine bu tohum matematik dilinin olu-
bi biyolojik özellikleri benzer bu iki ve toynak vuruşuyla cevap verebil- şumunu da şekillendiriyor. Kitapta
gruptan katılımcı grubuna gerçek- diğine kanaat getiriyorlar. Oysa titiz dil-sayı duyusu-matematik ilişkisine
ten yararlılığını test etmek istediği- bir araştırmacı işlerin hiç de öyle ol- odaklanan çok güzel bir bölüm var.
niz ilacı verirken kontrol grubuna madığını gösteriyor. Burada Hans’a En sevdiğim bölümlerden. Roma ra-
ilacın içindeki etken kimyasal mad- atfedilen becerinin sayı duyusu ol- kamları neden III’ten sonra çizgileri
deyi vermek hariç diğer olası her madığının altını çizmekte fayda var. bırakıp IV gibi bir yoldan sapmaya
durumu uygularsınız. İlaç enjekte Okuma, bire-bir eşleme vb. gibi be- uğruyor örneğin? Neden IIII de-
ediliyorsa örneğin, kontrol grubu- cerilerin de olduğu varsayılıyor. Ö- ğil ve hatta XII de, neden IIIIIIIIII-
nu da hastaneye çağırır, ilaç etkin zetle her araştırma, ama özellikle II değil? Bence cevabı buldunuz. 😊
maddesini içermeyen bir sıvı enjek- hayvan bebek çalışmaları çok titiz Kitapta sayıların sembolik gösteri-
te edersiniz. Burada amaç aklınıza hazırlanmalı ve sonuçları da hayvan minin seyri ilk tabletlere çizilen yu-
dahi gelmeyebilecek bir karıştırıcı doğası gözetilerek yorumlanmalı di- karıdaki çizgilerden bugün en yay-
değişkenin araştırma sonucunu et- yebilirim. gın kullanılan gösterim olan Arap
kilemesini önlemektir. Aslında bu- - Sayının ve genel anlamda mate- gösterimine kadar sürülüyor ve her
gün iyi bir bilim okur-yazarlığı bi- matiğin sembolleştirme, soyutlama basamakta, yaşanan değişimin altta
lim araştırmaların kalitesini tam da gerektiren bir alan olduğu ve bu ne- yatan doğuştan gelen zihinsel yat-
bu karıştırıcı değişken ihtimalini de denle dille, dilin hem evrimsel hem kınlığa göre nasıl hayatta kaldığı ya
göz önüne alarak değerlendirebil- bizzat çocukluktaki gelişimiyle ya- da yok olduğu anlatılıyor.
meyi ve sonuçların gerçeği yansıtıp kından ilişkili olduğu düşünülür. Ama
yansıtmama ihtimalini de buna gö- doğuştan gelen ve diğer hayvanlarla Beyinde matematiğin
re anlama becerisini gerektirir. Titiz da paylaştığımız bir bilişten söz edi- yer(ler)i
deney tasarımları ve iyi kontrol ko- yorsak, bunun dille ilişkisi sorgulana- - Beyinde matematiksel bilişe ö-
şulları karıştırıcı değişken ihtimali- bilir hale geliyor. Ne dersin? zelleşmiş alanlar var mı? Hem do-
ni en aza indirir. Hayvanlarda sayı - Daha önce söylediğimiz gibi, ğuştan gelen matematik bilişini kul-
duyusuna yönelik yapılan çalışma- doğuştan gelen mekanizma o bilişe lanırken, hem de bir eğitimden geçip
larda da olası tüm ihtimaller bu şe- zemin hazırlıyor ama tek başına bi- ileri düzeyde matematik yapmaya
kilde bertaraf edilmeye çalışılır. Bu- zi bugünkü matematiğe ulaştıramı- başladıktan sonra bu alanlar değişi-
rada en iyi örneklerden biri kitabın yor. Sembolik dil olmasa 1, 2, 3 yine yor mu?
da ilk bölümünde bahsedilen Zeki zihnimizde kolaylıkla var olabilirdi, - Sayı duyusuyla ilgili temel alan
Hans örneği. Hans adında bir at sa- ama pi sayısı olmazdı. Yine burada intra pariyetal sulkus (IPS) adı veri-
hibi tarafından yıllarca temel arit- sorun doğuştan mı sonradan mı so- len, beynin üst arka kısmında bulu-
metik işlem yapma gibi kimi bece- rusunun cevabını tek kutupta arıyor nan bir girinti. Hangi duyudan gelir-
riler için eğitiliyor ve gerçekten de olmamız bence. İleri (! - sayı duyu- se gelsin, sayı bilgisi buraya ulaşınca
o dönemin önde gelen psikologla- sundan ileri) matematik dille ilişki- anlamlanıyor. Sadece görsel bir sem-
rı gelip durumu gözlemlediklerinde li, kültürel etkiyle budaklanıp ye- bol olan 3 bilgisi burada ikiden faz-
“Hans adında bir at sahibi tarafından yıllarca temel aritmetik işlem yapma gibi kimi
la, dörtten az anlamına bürünüyor.
beceriler için eğitiliyor ve gerçekten de o dönemin önde gelen psikologları gelip durumu Ayrıca kendi ürettiğimiz görsel sem-
gözlemlediklerinde Hans’ın tebeşirle tahtaya yazılan sayı sembollerini okuyabildiğine, tahtadaki bollerle uzun süreli haşır neşirliği-
işlemi gerçekleştirebildiğine ve toynak vuruşuyla cevap verebildiğine kanaat getiriyorlar. Oysa
titiz bir araştırmacı işlerin hiç de öyle olmadığını gösteriyor.” miz sonucunda görsel sayı sembol-
lerine uzmanlaşmayı öğrenmiş bir
ileri görme alanı var: Sayı biçimi a-
lanı. Başka bir deyişle beyinde öyle
bir yer var ki, 3 sembolünü görünce
aktive oluyor, ama yüz görünce ak-
tive olmuyor örneğin. Eğitimle ge-
len en belirgin değişim, ezber etkisi!
27-14 işleminin sonucunu hesaplar-
ken kullandığımız beyin bölgeleriy-
le “4 kere 5, 20” hesabını yaparken
kullandığımız bölgeler farklı; çün-
kü ikincisini hesaplamıyoruz, şiir o-
kur gibi ezberden çağırıyoruz. Dola-
yısıyla dille ilişkili, ezberden rutin
tekrarla ilişkili (şiir okurken de ak-
tive olan) bölgeler işin içine giri-
yor. Oysa hesap yaparken beynin ön

9
bölgeleri resme dahil olmaya başlı- larda da kafatasının içine elektrotlar kadarıyla insanda sayıları kodlayan
yor. İleri düzey matematikten kas- (elektriksel potansiyel değişimlerini nöronlar hücre düzeyinde henüz
tın 27-14 değildir gerçi muhteme- ölçen minik kontrol kalemleri) yer- gösterilmedi.
len. 😊 Aklıma gelen ileri düzey leştirilmesini gerektiren bir durum
matematikçilerle yapılan öncül ça- var: İlaca dirençli epilepsi. Epilepsiyi Matematiksel bilişi ortadan
lışmalardan biri, kitabın yazarının beynin bir (bazen birkaç) noktasında kaldıran beyin hasarları
matematik okuyan üniversite öğren- elektrik kaçağı varmış gibi düşünün. - Sayma ya da hesaplamanın or-
cileriyle yaptığı çalışma. Öğrencile- Bazen bu kaçak tetikleniyor ve büyü- tadan kalktığı beyin hasarları var
rin tek yapması gereken ekrana tek yerek tüm beyne yayılıyor ve nöbet- mı? Matematikte zorlanan insanlar-
tek ve rasgele gelen 1, 4, 6 ve 9 gi- lere sebep oluyor. İlaçlar kişinin ge- da, bu zorlanmanın beyin açısından
bi rakamlar 5’ten büyükse bir tuşa, çirdiği epileptik nöbetleri hayatını biyolojik bir karşılığı var mı?
küçükse başka bir tuşa basmak. So- tehlikesiz sürdürebileceği bir nokta- - Birçok zihinsel işlev beyinde bir-
nuçlar üniversitede matematik oku- ya getiremiyorsa, bir tedavi olasılığı biriyle iletişim içinde olan beyin böl-
yor olsanız da, matematiksel biliş a- da cerrahi müdahale ile elektrik ka- gelerinin oluşturduğu bir ağ tarafın-
lanında uzman bir profesör olsanız çağı yapan yeri almak oluyor. Ancak dan gerçekleştirilir. Örneğin görme
da, 5’i 4 ve 6 ile karşılaştırmanızın kimi zaman bu yeri tam olarak tespit gözde başlar, gözün arkasındaki gör-
1 ve 9 ile karşılaştırmaktan daha u- etmek dışarıdan uygulanan yöntem- me hücrelerine gelen ışık bilgisi bey-
zun sürdüğünü gösteriyor. (Buna u- lerle mümkün olmuyor, bu durum- nin anlayacağı dil olan elektriksel
zaklık etkisi dendiğini hatırlayalım.) da da bir ön ameliyatla olası beyin a- sinyallere dönüştürülür ve beynin
Karşılaştırılacak sayılar birbirin- lanlarına elektrotlar yerleştiriliyor ve ortasındaki kimi yapılardan geçerek
den ne kadar uzak olursa karşılaş- kişi bu şekilde bir hafta kadar hasta- en arka ucuna kadar taşınır. Temel
tırmak o kadar kolay oluyor, çün- nede izleniyor. Bu yönteme “intrak- görme bilgisi (çizgiler, köşeler) bu-
kü o muğlaklık sayılar arası mesafe ranyal EEG” (kafatası içinden alınan rada işlenirken ileri seviye görme i-
arttıkça karıştırıcı etkisini yitiriyor. EEG) adı veriliyor. Elektrotlar beyin çin (renkler, yüzler, hareket) sinyal-
Sayma duyusunun bir duyu olarak kabuğu üzerindeyse elektrokortikog- ler buradan farklı merkezlere iletilir.
değerlendirilmesinin bir sebebi iş- ram – ECoG adını alıyor. Kaçağın ye- Bu ağın herhangi bir noktası zarar
te bu otomatikliği. Siz sembolü gör- ri tespit edildikten sonra alınması sa- görürse görme problemleri oluşur.
düğünüzde sayının zihindeki temsili kıncalı bir bölge değilse, ikinci bir Matematiksel biliş ile ilgili ağın za-
aktive oluyor ve çok basit bir ödev- ameliyatla hem elektrotlar hem de rar görmesi ya da optimum şekilde
de bile sayı duyumuzun kısıtlılıkla- kaçak bölgesi çıkarılıyor. Bu bir haf- çalışmaması ile oluşan problemlerse
rının izi sürülebiliyor. ta, beyin elektriksel sinyalleri ile çalı- “kalkuli” yani “hesapla ilgili” adını
- “Sayıları Kodlayan Nöronlar”: şan bir araştırmacının kelimenin tam alırlar. Kişi ciddi bir hasar (örneğin
Kitaptaki başlıklardan birisi. Bu ka- anlamıyla insan beynine en yakın ol- IPS hasarı) geçirmişse ve sayı duyu-
dar net bir ilişkinin varlığı kanıtlan- duğu zaman. Beyinde acı duyusu ol- su ve matematiksel bilişi ciddi şekil-
mış durumda mı? Bu nöronları nasıl madığı için elektrotlardan ciddi bir de hasarlanmışsa, en basit hesapları
saptayabildik? rahatsızlık duymayan ve hastane o- yapamıyorsa buna “akalkuli” denir.
- Primatlarla yapılan tekil nöron dasında oturmaktan sıkılmış olan ki- Hasarın ya da optimum şekilde çalış-
elektriksel kayıt çalışmalarıyla ka- şi için bilişsel nörobilim araştırmaları mayan alanın yerine ve boyutuna gö-
nıtlanmış durumda. İnsanda bu ça- eğlenceli dahi oluyor. Bu yöntem- re farklılık gösteren daha spesifik sa-
lışmaları yapmak etik görülmüyor. le insanlarda yapılan sayı duyusu a- yısal biliş bozuklukları ise diskalkuli
Daha önce de belirttiğim gibi, ko- raştırmaları ilgili beyin bölgelerinin - matematik öğrenme güçlüğü adını
nu insan harici hayvanlar olunca e- tespitinde çığır açtı ancak tek hücre alır. Genellikle diskalkuli gelişimsel,
tik kaygılar gevşiyor. Aslında insan- kayıtlaması gerektiren bir durum ol- akalkuli akut (bir kaza, ani hastalık
madığı için vs. sonucu oluşan) birer hastalık ola-
(nihayetinde rak ele alınırlar.
elektrotlar a- - Şunu da sorayım: Sayı duyu-
raştırma için su ya da matematiksel bilişle ilgi-
yerleştirilmi- li çalışmalar bize beynin çalışma bi-
yor) bildiğim çimiyle, yapısıyla ilgili yeni şeyler
söylüyor mu?
- Yeniliği tabii ki sayılar ve ma-
“Roma rakamları
tematik ile ilişkimizin sadece öğ-
neden III’ten renme ile kurulmadığını, doğuştan
sonra çizgileri bir becerinin de olduğunu göster-
bırakıp IV gibi bir
yoldan sapmaya miş olmasında. Buna ek olarak, sa-
uğruyor örneğin? yı duyusunun beynin işleyişine da-
Neden IIII değil ir söylediği (ya da önceki bulguların
ve hatta XII de,
neden IIIIIIIIIIII üstüne ekleyerek perçinlediği) belki
değil?” de en temel şey beynin “dijital” ça-

10
lışmadığı. Beynin işleyişini anlamak - Ah çok güzel soru, kitabın bir lerinde kadınların deneylere katı-
için bilgisayarları kendine model a- bölümü tamamen bununla ilgili ve lımcı olarak da alınmamış oluşudur.
lan bilişsel psikolojinin zihne bakışı yine çok zevkli bir bölüm. İnan- “Duygusal doğaları, instabil yapıları,
onun bir “mantık makinesi” olduğu mazsınız, Dehaene’ye göre bu ki- araştırmalara karıştırıcı değişken ola-
yönündeydi. Hatta bu sebeple duy- şiler olağanüstü bir şey yapmıyor- rak etki edecek menstural döngüleri”
gular uzun süre bu alanda mercek lar. Aslında ömürlerini verdikleri gibi sebeplerle zihnin doğası çalışılır-
altına alınmamıştır çünkü öznel ve bir hobileri var ve artık onu herkesi ken o zihne sahip insanların kabaca
instabil görülmüşlerdir. Bilişsel nö- şaşırtacak kadar iyi yapıyorlar. Bel- yüzde 50’si resmin dışında bırakılır!
robilim araştırmaları ise bize zihnin, li bir konuya olağanüstü zaman har- Dediğim gibi, ilk zamanlarda duygu-
biyolojik bir yapının ve uzun bir ev- camış olağan zihinlerden bahsediyor lar gibi öznel konular da çalışılmaz,
rim sürecinin ürünü olduğunu ve olmamız mümkün. Onlar matemati- “duygusuz” ve nesnel konulara (so-
işleyişinin buna göre belirlendiğini ğin virtüözleri. ğuk biliş) yönelinir. Özetle erkek a-
gösterdi. Beyin bir işi bugün durdu- raştırmacılar, erkek katılımcılarla, er-
ğumuz noktada bize en “mantıklı” Matematiksel bilişte keksi buldukları konuları çalışırlar.
gelecek şekilde gerçekleştirmeye- cinsiyet farklılığı “Erkeklerin beyninin soyut mesele-
biliyor. Sayı duyusu dijital değil, a- olabilir mi? leri anlamaya daha yatkın olduğu”
nalog. Yani her sayıya karşılık gelen - Bilimde örtük cinsiyetçi yakla- gibi argümanlar (ki sadece bununla
bir nöron (8 nöronu, 9 nöronu, 10 şımlardan biridir: Erkeklerin beyni- sınırlı değil) ataerkil kültürün geviş-
nöronu) yok. Belirli aralıkları kap- nin soyut meseleleri anlamaya daha leridir ve bilim alanında da kendine
sayan nöronlar var. Sayı büyüdük- yatkın olduğu, bu nedenle matema- Darwin’in evrim teorisine dayanan
çe aralıklar genişliyor ve nöronla- tik, fizik, mühendislik gibi alanlara “değişkenlik hipotezi” gibi bir daya-
rın bölgelerinde çakışmalar başlıyor. erkeklerin doğal bir yatkınlığı oldu- nak bulmuştur. Bu hipotez bilim ta-
Bu yüzden de işler muğlaklaşıyor. 9 ğu dillendirilir zaman zaman. Erkek rihine, hakkında hiç araştırma ol-
nesneye cevap veren nöron 8 nesne- ve kadın beyinlerinde, matematiksel madan doğrudan kabul gören bir
ye de, 10 nesneye de cevap veriyor. biliş açısından farklılık olup olma- hipotez olması vesilesiyle altın harf-
O yüzden 9 nesnelik bir öbeğe tek dığını araştıran çalışmalar var mı? lerle yazılmalıdır. Değişkenlik hipo-
bakışta “9” demek mümkün değil. Örneğin Dehaene’in bu konuda yak- tezine göre bir türün kendini geliş-
8 de, 10 da olabilir. Sayı duyusu bi- laşımı ne, biliyor musun? tirerek fark yaratıp cinsel seçilimde
le dijital değilse, artık zihni ve beyni - Bilimde cinsiyetçiliğin örtük ol- avantajlı konuma gelmesi gereken bi-
dijital bir model üzerinden anlama- duğunu hiç sanmıyorum, özellik- reyi o türün erkeğidir. Tavuskuşları-
ya çalışma perspektifini gözden ge- le psikoloji bilimi tarihine bakarsak nı, dans eden, şarkı söyleyen ve yu-
çirmek gerekir gibi geliyor bana. böyle olmadığı aşikâr. Bugün bel- va yapan kuşları (hemen hemen her
- Kitapta Dehaene’ın dikkat çek- ki yüzde 90’ını kadın öğrencilerin türde yuvayı dişi kuş değil erkek kuş
tiği bir nokta geldi aklıma. Birçok oluşturduğu psikoloji bölümleri ilk yapar) vs. düşünün. Gösterişli renk-
kültürde, sayılardan bir yaklaşıklık- kurulduğunda bu oran yüzde 0 idi; leriyle, mimari yetenekleriyle, dans
la söz etmeye yarayan, “civarında, çünkü kadınlar üniversiteye alınmı- becerileriyle, serenatlarıyla öne çı-
yaklaşık, kabaca, hemen hemen” gi- yordu. Bu diğer bilim alanları için de kan erkeklere karşın dişiler genellik-
bi ve belirsiz durumlarda bir güven böyleydi ve uzun süre böyle devam le renksiz, sessiz ve evsiz barksızdır.
aralığı oluşturmaya yarayan, “3-5 etti. Önce lisans öğrencisi olarak üni- Hipotez, bu cinsel seçilim baskısı-
kitap”, “9-10 kedi” gibi ifadelerin, versiteye alınmadılar, ardından “Ha- nın erkekleri değişkenliğe zorladığı-
beynimizin sayısal nicelikleri temsil di tamam istedin, okula aldık, ama nı, bu sebeple de erkek bireylerin be-
etme biçimini yansıttığını söylüyor. hoca olacak da değilsin!” denilerek denlerinin olduğu kadar zihinlerinin
- Evet, Dehaene’ın değindiği gibi yüksek eğitime kabul edilmediler. de değiştiğini ve geliştiğini, böylece
bu ifadeler tam da muğlak sayı du- En ilginci, psikolojinin ilk dönem- erkek bireylerin birbirlerinden fark-
yumuza karşılık geliyorlar derim. “Matematik dehalarından söz ederken, belli bir konuya olağanüstü zaman harcamış olağan
- Saymayla, hesaplamayla, hat- zihinlerden bahsediyor olmamız mümkün. Onlar matematiğin virtüözleri.”
ta matematikle ilgili olağanüstü
yetenekleri olan insanlara ilişkin
hikâyeler vardır. Çok sayıda nesne-
nin sayısını kısa sürede tam olarak
söyleyebilen ya da hangi yılın han-
gi gününün haftanın hangi gününe
denk geldiğini bir anda söyleyebilen
otistikler gibi. Hatta Ramanujan gibi
deha düzeyinde matematikçilerden
söz edilir. Dehaene bu olağanüstü-
lükler hakkında neler söylüyor? Ma-
tematik dehalarında, beynin yapısıy-
la ilgili farklılıklar mı söz konusu?

11
lılaştığını ancak dişi bi- Helen Bradford Thompson Woolley tedik. Beklenti önce SFA’nın sonra
(1874-1947), kendi döneminde,
reyler üzerinde bir psikoloji alanındaki az sayıda
IPS’in etkin olması idi, çünkü SFA
baskı olmadığı için kadın doktora öğrencilerinden görsel bir alan, IPS ise multimodal
onların özellik- biridir; doktora çalışmasında bir alan. Benim projeden çıkardığım
kadın katılımcılarla erkek
lerinin ortala- katılımcıların zihinsel işlevleri temel sonuç, beynin ağlarının ve iş-
mada kaldığı- açısından kadınların leyişinin nörobilimin bugün elinde-
nı öne sürer. aleyhine bir fark bulmaz. ki imkânlarla ulaşabildiğinden ve
Erkekler i- raporlayabildiğinden çok daha kar-
yiden kötü- sında bir ilişki sap- maşık olduğuydu. Birbirine çok ya-
ye bir aralık- tayan deneylerden kın (5 mm mesafedeki) nöronlar ya
ta değişkenlik söz ediliyor: Sayı al- da nöron grupları farklı işlevler üst-
gösterirlerken gımızla uzay/mekân lenebiliyor ya da benzer işlevlere
dişiler vasattır. algımız iç içe deni- yönelik farklı zamanlarda aktif ola-
Bu fikir insan yor. Bu neden böyle, biliyorlar. Bugün nörobilimin bel-
dişisini ve onun neye işaret ediyor? Bi- ki de en yaygın kullandığı yöntem
zihinsel beceri- raz bu konudan, bunu olan fMRG belli bir bölgeden gelen
lerini de kapsaya- saptayan çalışmalardan sinyalleri ortalayarak bir aktivasyon
cak şekilde genişleti- söz eder misin? resmi çıkarıyor ancak hücre seviye-
lir ve bilim camiasında - Bu sayı duyusundan ziya- sinde işler çok daha karmaşık. İn-
yaygın kabul görür. Ataerkil de farklı kültürlerin yazma yönüyle sanlar neredeyse her konuda en ba-
düzenin “saçı uzun, aklı kısa” yafta- ilişkili. Türkçe gibi soldan sağa ya- sit cevabı istiyorlar. Misal beyinde
sına bilimsel “kanıt” gelmiş, daha ne zılan dillerde bir dizideki küçük sa- bir mutluluk düğmesi olsun, ona
istesinler! Üniversiteye kadın öğrenci yıları sol mekânla, büyük sayıları basınca mutlu olalım. Zaten bunun
alınmaması bu hipoteze dayandırılır. sağ mekânla ilişkilendiriyoruz örne- böyle olduğunu düşünmüyordum,
Tabii kadının “kutsal” görevlerinin ğin. Çünkü zihnimizdeki sayı doğ- beyinde kimisi genetik faktörlerle
altının çizilmesi de ihmal edilmez. rusunda sayılar soldan sağa uzanı- kimisi çevresel etmenlerle şekillen-
Tüm bu engellere rağmen psikolo- yorlar. Yazma yönü Türkçe’nin tersi miş, bir DJ setindeki karmaşıklıkta
ji alanındaki az sayıda kadın dokto- olan bir dildeyse durum tersine işli- sistemler olduğunu biliyordum. Ü-
ra öğrencisinden biri olmayı başaran yor. Bu durum gündelik davranışla- zerine bir de milisaniyeler süren çok
Helen Bradford Thompson Woolley rımıza da yansıyor. “Büyük bir sayı basit bir aritmetik işlem gerçekleşti-
ise doktora tezini daha önce kimse- gördüğünüzde bir el hareketi yap- rilirken bile bu düğmelere birer kez
nin araştırmaya gerek görmediği bu manız gerekirse eliniz sağ elinizin basılmadığını, farklı zamanlarda ay-
hipotez üzerine yapar ve kadın katı- olduğu tarafa doğru kayacaktır” di- nı ya da farklı düğmelerin işin içine
lımcılarla erkek katılımcıların zihin- yor Deheane ve bu etkiyi “Tepki girdiğini acı bir tecrübeyle öğrenmiş
sel işlevleri açısından kadınların a- Kodlarının Uzaysal-Sayısal İlişkisi”* bulundum. Kafatasının içinde ger-
leyhine bir fark bulmaz. Lafı uzattım, (SNARC) etkisi olarak adlandırıyor. çek bir disko var.
buradan bağlayayım. Ek olarak, beyinde mekân, zaman - Söyleşinin sonuna gelmişken,
Dehaene kitapta matematik başa- ve sayı ilişkisi yer yer ayrı yer yer matematiğin soyut dünyasının, ev-
rısında (ve başarısızlığında) toplum- ortak alanları kapsayan bir ilişki ve renin somut dünyasını açıklamakta
sal cinsiyet etkisine önce güzelce halen çalışılıyor. bu kadar kullanışlı bir araç olmasını
değiniyor, ardından “erkeklerin ma- - Itır senin doktora çalışman da başlı başına çarpıcı bir durum olarak
tematik alanında daha avantajlı ol- matematiksel bilişle ilişkiliydi; kısa- bulduğumu eklemek isterim. Bu konu
duğuna dair herhangi kesin bir nö- ca doktora çalışmandan da söz ede- daha çok araştırma götürür 😊
robiyolojik ya da genetik belirleyici bilir misin? Neyi test ettiniz, nasıl - Katılıyorum. Bu benim Nec-
bulunmadıysa da…” diyerek biyolo- sonuçlara ulaştınız? mi Buğdaycı sayesinde tanıştığım
jik farklılığı düşündürebilecek kimi - Doktora tez çalışmamı Stanford bir olgu. Sayı Duyusu kitabının
durumlardan söz ediyor. Alerjik ol- Üniversitesi’nde yaptım, yukarıda Türkçe’ye kazandırılması fikri de ki-
mak, miyop olmak gibi özelliklerin anlattığım ECoG yöntemi ile insan- tabın editörlüğünü üstlenmiş olan
de işe girdiği epey karmaşık denk- da sayı algısı çalışan bir ekibe dahil Necmi Buğdaycı’nındır ve beni çe-
lemlerden bahsettikten sonra biyo- oldum. Kabaca, katılımcıların te- virmen olarak öneren de yine odur.
lojik farklılık olsa dahi, matematik kil sayılar gördükleri ve okudukla- Buradan bir kez daha teşekkür etmiş
becerisini tek başına belirleyici ve rı koşullar ile temel aritmetik işlem- olayım. Onun dergideki yazısını o-
açıklayıcı olamayacağını söyleyerek ler yaptıkları koşulları karşılaştırdık kumayı da sabırsızlıkla bekliyorum.
bitiriyor. diyebilirim. Yukarıda bahsettiğim Bu güzel röportaj için sana ve dergi-
beynin sayılarla ilgili alanı olan ye de çok teşekkürler. Son teşekkü-
Sayıları mekânla IPS’deki ve sayı sembollerinin görsel rüm de evrime gelsin, çok güzel be-
ilişkilendirirken… olarak işlenmesinde özelleşmiş sayı yin yapmış.
- Kitapta sayının niceliksel değe- formu alanındaki (SFA) aktivitenin - Biz de sana teşekkür ederiz; bu
riyle gözlerin ve dikkatin yönü ara- zamansal dinamiğini çıkarmak is- keyifli söyleşi için.

12
Kapak Dosyası

Beyinde matematiğin temsili

Birçok hayvanın sayma yeteneğine sahip olduğunu ancak sayıları yaklaşık olarak
temsil edebildiklerini artık biliyoruz. Aynı şekilde erken yaştaki bebekler de benzer
bir sayı kavramıyla donanmış olarak doğar. Sayı sezgisi doğuştan gelir ve yalnızca
insana özgü değildir. Bu sayı sezgisine karşılık gelen yaklaşık sayı sistemi, matematik
bilgimizin altında yatan çekirdek bilgi sistemlerinden birisidir. Çekirdek bilgi evrimin
bir ürünüdür ve yalnızca insana özgü değildir; ortak bir evrimsel süreçten geçtiğimiz
diğer hayvanlarda böyle bir sezgiyle donatılmışlardır.
Necmi Buğdaycı

M
atematiğin kökeni felsefe tarihinin en köklü soru- ortaya atılan “çekirdek bilgi” kavramı buna bir a-
larından birisidir. Matematiksel bilginin kaynağı çıklama getiriyor.(1)
nedir? İçinde yaşadığımız doğaya dair gözlemler-
den mi türetilir? Yoksa insan zihni bu bilgiyi kendi Çekirdek bilgi
kendine mi üretir? 2 + 2’nin 4 ettiğini belki günlük Çekirdek bilgi, insanın evriminin eski bir döne-
yaşam deneyimimizden çıkarsadığımız düşünülebi- minde ortaya çıkan, doğuştan gelen ve bütün in-
lir, ama örneğin sonsuz boyutlu uzayların geomet- sanlarda ortak olan bilişsel sistemler kümesi olarak
risinin gözlemden çıkmadığı açıktır. Matematiksel tanımlanır. Buradaki anahtar ifade “insanın evrimi-
nesneler soyut düşüncenin ürünüdür. Matematik- nin eski bir döneminde” ortaya çıkmasıdır. Çekir-
çiler onları zihnin derinliklerinde bulup gün yüzü- dek bilgi evrimin bir ürünüdür ve yalnızca insana
ne çıkarır. Yüksek matematiğin kavramları, yaşadı- özgü değildir; ortak bir evrimsel süreçten geçtiği-
ğımız çevredeki somut olayların gözlenip onlardan miz diğer hayvanlar da böyle bir sezgiyle donatıl-
soyutlama yapılması yoluyla elde edilemez. Aslında mıştır.
işleyiş tersinedir: Tümüyle soyut bir düzlemde el- İnsanın içinde yaşadığı dünyayla teması doğdu-
de edilen matematiksel bilginin yalnızca bir kısmı, ğu anda başlamaz. Bir genetik koda sahip olarak
zamanla doğa bilimlerinde, mühendislikte ve yaşa- doğarız. Bu kod, insanın yüz milyonlarca yıl bo-
mın diğer alanlarında somut uygulama alanı bulur. yunca bulunduğu çevreye adapte olma sürecinde,
Yani matematik, gözlemden önce ve ondan bağım- doğanın bilgisiyle yoğrulur. Bu bakımdan insanın
sız varolan özgün bir bilgi türüdür. Kant bunu sen- bir “tabula rasa” olarak doğduğu düşüncesi doğru
tetik a priori kavramıyla tanımlamıştı. Peki insan değildir. Bir canlı türünde gerçekleşen her mutas-
zihninin, doğayı anlamasına aracılık eden böyle bir yon ve bu mutasyonun doğal ayıklanmayla belir-
bilgi türüne doğuştan sahip olabilmesi nasıl açık- lenen sonu, türün doğa üzerinde yaptığı bir deney
lanabilir? Son yıllarda Elizabeth Spelke tarafından gibi işlev görür. Neyin doğaya uygun olup neyin

13
olmadığı, bir türün tarihinde bu sü- liklerini tanımlar. Uzaklık etkisi, i- ikinci resim gösteriliyordu. Denek-
recin sayısız kez tekrarlanması so- ki sayı birbirinden ne kadar uzaksa ler bu iki resimdeki nokta sayıları
nucu, deneme-yanılma yöntemiyle o kadar iyi ayırt edilebilmeleridir. 4 aynı ise bir düğmeye, değilse diğer
kendiliğinden belirlenir. İnsan bey- ile 10’u birbirinden ayırt edebilmek, bir düğmeye basmak üzere eğitildi-
ninin yetenekleri de bu sürecin bir 4 ile 5’i ayırt edebilmekten daha ko- ler. Hayvanın, nesnelerin sayısı dı-
sonucu olarak ortaya çıkar. İçinde laydır. şında başka bir ipucunu kullanarak
yaşanılan dünyanın işleyişine ilişkin Büyüklük etkisi ise sayılar büyü- doğru yanıta ulaşmasını önlemek i-
birtakım ilkeler, kuşaklar boyu et- dükçe ayırt etmenin güçleşmesi an- çin noktaların şekilleri, büyüklükle-
kileşim ve doğal ayıklanma yoluyla lamına gelir. Aradaki fark aynı bile ri, aralıkları ve dizilişleri değiştirili-
edinilerek beyinde temsil edilebilir. olsa, daha büyük sayılar birbirlerine yordu. Maymunların performansı,
Çekirdek bilgi, beynin evrimi süre- daha çok karışır. Sayılar büyüdük- yaklaşık bir sayı algısına sahip ol-
cinde ortaya çıkan soyut bilgi tem- çe ayırt edebilmek için aralarında- duklarını doğruluyordu. Doğru ya-
silleridir. ki farkın orantılı olarak artması ge- nıt verme oranları şans eseri olama-
Bu varsayıma göre, bilgi edinme- rekir. yacak kadar fazla olmakla birlikte
nin temelinde sınırlı sayıdaki çekir- Bu şekilde nesnelerin yaklaşık uzaklık ve büyüklük etkisi kendini
dek bilgi sistemi vardır. Bu sistem- sayısının bilinmesi, saymaya gerek gösteriyordu: Yakın sayıları birbiri-
ler yaşam süresince deneyim yoluyla duymadan kendiliğinden olur. Bir ne daha çok karıştırıyor ve sayı bü-
yeni bilgilerin edinilmesine kılavuz- yere bakar bakmaz, ortamdaki nes- yüdükçe aradaki fark aynıysa daha
luk eder. Aynı zamanda insan bilgi- nelerin renk ve şekillerinin bilinç- çok hata yapıyorlardı (Şekil 1).
sinin ufkunu da belirler. li bir çaba gerektirmeden doğrudan
Çekirdek bilgiye sezgisel olarak, algılanması gibi, nesnelerin yaklaşık Sayı nöronları
bilinçle değil içgörü yoluyla, çaba sayısı da doğrudan algılanır. Bu ba- Nieder ve arkadaşlarının makak-
harcamadan erişilir. Bazı durumlar- kımdan sayı sezgisi diğer duyular- larla yaptıkları deney sıradan bir
da, doğuştan gelen bu sezgiler insan dan farklı değildir. Stanislas Deha- davranış deneyi değildi. Sayma ye-
beyninin olağanüstü esnekliği saye- ene, sayı sezgisini beş duyu ile aynı teneğinin beyindeki izlerini arıyor-
sinde eğitim yoluyla geliştirilip ilkel statüye koyar ve “sayı duyusu” ola- lardı. Bu nedenle deney sırasında
hallerinin çok ötesine geçebilir. İn- rak tanımlar. hayvanın beyninin farklı noktala-
sanın eşsiz sembolik matematik ye- Kuşlardan sürüngenlere, meme- rına tek tek nöronların sinyallerini
teneği bunun bir örneğidir. lilerden böceklere kadar çok fark- kaydedebilen mikro-elektrotlar yer-
lı hayvanda sayı duyusu olduğunu leştirdiler. Elde edilen kayıtlar, ba-
Yaklaşık sayı sistemi gösteren deneyler vardır. Bu deney- zı nöronların gösterilen resimdeki
Birçok hayvanın sayma yetene- lerde gözlenen sayı yeteneklerinin nokta sayısına bağlı olarak ateşlen-
ğine sahip olduğunu ancak sayıları yaklaşık sayı sistemiyle uyumlu ol- diğini gösterdi. Bu nöronlar makak
yaklaşık olarak temsil edebildikle- duğu görülür. Örnek olarak A. Nie- beyninin özellikle iki bölgesinde yo-
rini artık biliyoruz. Aynı şekilde er- der ve arkadaşlarının, maymunların ğunlaşmaktaydı. Bu bölgelerden bi-
ken yaştaki bebekler de benzer bir sayı algısını test ettikleri deneyi ele ri posterior parietal kortekste, diğeri
sayı kavramıyla donanmış olarak alalım(2): Makak maymunlarına ü- ise prefrontal kortekste bulunuyor-
doğar. Sayı sezgisi doğuştan gelir ve zerinde belli sayıda noktalar olan re- du. Sayıya duyarlı nöronların her bi-
yalnızca insana özgü değildir. Bu sa- simler gösterdiler. Önce birinci re- ri belli bir sayıya özelleşmişti. Sayı
yı sezgisine karşılık gelen yaklaşık sim kısa bir süre gösterildikten sona nöronu olarak adlandırılan bu nö-
sayı sistemi, matematik bilgimizin
altında yatan çekirdek bilgi sistem- Şekil 1: Makak maymunlarıyla yapılan deneyde sayıya göre hayvanın başarı yüzdesi. Hedef
sayı birinci resimdeki nokta sayısını, grafikteki yatay eksen ise ikinci resimdeki nokta sayısını
lerinden birisidir. gösteriyor. Grafik maymunların yaklaşık sayı algısını
Yaklaşık sayı sistemi, sayıların temsil ediyor.(3)
kesin olmayan, bulanık ve sıkıştırıl-
mış bir temsilidir. Bu bulanıklık sayı
arttıkça kendini daha çok gösterir.
İlk sayılar birbirlerinden görece da-
ha iyi ayırt edilebilirken, sayılar bü-
yüdükçe gittikçe artan oranda bir-
birine karışmaya başlar. Küçükten
büyüğe doğru sayıların sıralandığı
bir sayı doğrusunda, büyük sayıların
olduğu tarafın sıkıştırılarak birbirle-
ri üzerine binmeye başladığını hayal
edebilirsiniz. Ortaya lineer değil, lo-
garitmik bir sayı temsili çıkar.
Uzaklık etkisi ve büyüklük etki-
si yaklaşık sayı sisteminin bu özel-

14
ronların kiminin ateşleme hızı may-
mun 2 nokta gördüğünde maksi-
mum olurken kiminin 3, kiminin 4
nokta gördüğünde maksimum olu-
yordu. Yani her sayı nöronunun ter-
cih ettiği bir sayı vardı. Nöronların
tepkisi uzaklık ve büyüklük etkileri-
ni gösteriyordu (Şekil 2).
Böylece yaklaşık sayı sisteminin
beyinde hangi nöral yapılar tarafın-
dan temsil edildiği açığa çıkmaya
başladı. Gösterilen resimdeki nokta
sayısı ile nöronların ateşleme örün-
tüsü arasında böyle bir paralellik ol-
ması, beyinde sayı bilgisinin gerçek-
ten bu nöronlar tarafından üretildiği
sonucuna varmak için yeterli görül-
meyebilir. Ancak daha doğrudan ka-
nıtlarla bu varsayım doğrulanmak-
tadır. Örneğin, beyne kalıcı zarar
vermeyen ama nöronların ateşleme
düzenini geçici olarak bozan mus-
cimol adlı bir madde sayı nöronları-
nın olduğu bölgeye enjekte edilerek
deney tekrarlandığında, makakların
sayıları tanımakta tamamen başarı-
Şekil 2: Sol üst: Deneyde gösterilen resimlerin sırası. Sol orta: Makak beyninde sayı
sız oldukları gözlendi.(4) Bu durum- nöronlarının rastlandığı bölgeler. Sol alt: Hesap yaparken insan beyninde aktive olan
da maymun, diğer zihinsel fonk- bölgelerin fMRG yoluyla alınan görüntüsü. Sağ: Sayı nöronlarının ateşleme eğrileri.(5)
siyonları hatasız gerçekleştirirken
yalnızca sayı tanıma becerilerini yi- aktive olduğunu görüntüleyebil- rı tanımlıdır. Sayı nöronlarının yo-
tirmekteydi. mektedir. Bu yöntemle yapılan çalış- ğun olarak bulunduğu ve matematik
İnsan üzerinde deney yapmak e- malar, insanda aktive olan bölgenin yeteneği için kritik önemde olduğu
tik olarak mümkün olmadığından maymun beyninde sayı nöronları- görülen IPS (intra-parietal sulcus)
benzer yöntemle insanda sayı nö- nın bulunduğu bölgeyle eşdeğer ol- hem insan hem de maymun beynin-
ronları saptanamaz. Ancak fMRG duğunu göstermektedir. Elbette in- de tanımlıdır.
(fonksiyonel manyetik rezonans gö- san beyni ve maymun beyni tıpatıp Yakın tarihte sayı nöronları in-
rüntüleme) tekniği, hesap yaparken aynı değildir, ancak her ikisinde de sanda da doğrudan saptandı.(6) E-
insan beyninin hangi bölgelerinin fonksiyonel olarak benzer yapıla- pilepsi hastalarına, hastalığın be-
yindeki merkezini saptamak üzere
Birçok hayvanın sayma yeteneğine sahip olduğunu ancak sayıları yaklaşık olarak temsil
edebildiklerini artık biliyoruz. teşhis amaçlı elektrotlar yerleştiri-
lebiliyor. İnsanda sayı nöronlarının
gözlenmesi bu yolla mümkün oldu.
Elektrotların yerleri tamamen me-
dikal amaçlarla belirlendiğinden sa-
yı nöronlarının en çok bulunması
beklenen IPS ve prefrontal bölgeye
yerleştirilmemişti. Sayı nöronlarına
bunun yerine parahippokampal böl-
gede rastlandı. Burası uzay algısında
önemli rol oynayan hücrelerin bu-
lunduğu bölge olması bakımından
dikkat çekicidir.
Makaklardan elde edilen bulgu-
lar, duyu organlarından gelen ve be-
yinde basamak basamak işlenen ve-
riden sayı bilgisinin üretilmesinin
ilk olarak beynin parietal lobunda,
IPS bölgesinde gerçekleştiğini gös-
terir. Hemen ardından bu bilgi daha

15
üst seviye bilişsel işlevlerde kulla- nımlanabilir, diğer sayılarla ilişkileri yabilmek ancak üç yaşından itiba-
nılmak üzere prefrontal loba akta- keşfedilebilir: Örneğin 7’nin bir a- ren mümkün olmaktadır.(7) Sayı say-
rılır. Ancak sayıların beyinde işlen- sal sayı olması, 12’nin 3 ile 4’ün çar- manın temel ilkelerinin anlaşılmaya
mesi bu kadar basit değildir. Yapılan pımı olması gibi. Sayıları sembolle başlanması ise dört yaşından sonra-
fonksiyonel beyin görüntüleme de- gösterebilmek, matematiksel forma- dır.
neyleri en basit aritmetik işlemde lizmin yolunu açar. Matematiksel Amazon yerlileriyle yapılan ant-
bile birçok farklı beyin bölgesinin formalizm, üretken ve ucu açık bir ropolojik çalışmalar, sayı eğitimden
devreye girdiğini göstermektedir yapıdır. Sürekli yeni ilişkilerin keş- yoksun olunduğunda, yetişkin in-
(Şekil 3). fine olanak tanır ve kendini bir üst sanların da yaklaşık sayıların ötesine
seviyeye taşıyacak yeni tanımların geçemediğine kanıt sağlamaktadır.
Sembolik sayı sistemi yapılmasını mümkün kılar. Böylece Amazon yerlilerinden Piraha kabi-
Yaklaşık sayı sistemi ancak topla- soyut matematik, sürekli büyüyen lesinde yalnızca “bir”, “yaklaşık iki”
ma, çıkarma, karşılaştırma gibi çok bir yapı olarak inşa edilir. ve “çok” anlamına gelen sözcükler
temel aritmetik işlemlerini “kabaca” Doğa yasalarını matematik ile i- bulunur.(8) Üçten büyük sayıları bir-
yapmakta kullanılabilir. Sonuç her fade etmek ancak sayı sembolleri ve birinden kesin olarak ayıramamak-
zaman hataya açıktır. Örneğin 11 formel matematik kuralları ile olası- tadırlar. Yine Amazon ormanlarında
kişinin olduğu bir odaya girdiğiniz- dır. Bilimin, teknolojinin ve dolayı- izole olarak yaşayan Mundurukular-
de, bakar bakmaz yaklaşık kaç kişi- sıyla uygarlığın temelinde sembolik la yapılan deneyler de benzer sonuç-
nin olduğu konusunda kabaca bir matematik vardır. Bilim yapmak ne- lar vermektedir.(9) Mundurukula-
fikriniz olur. Tahmin etmeniz ge- den yalnızca insan türüne özgü bir rın dilinde “bir”, “iki”, “üç”, “dört”,
rekse büyük olasılıkla 7 ile 16 ara- yetenektir sorusunun yanıtı, insanın “beş”, “on” gibi sözcükler bulunur,
sında bir yanıt verirsiniz, ama tam sembolik matematik yeteneğidir di- ancak üçten sonra bu sözcüklerin
olarak kaç kişi olduğunu ancak sa- yebiliriz. karşılık geldikleri sayılar gittikçe
yarak bulabilirsiniz. İlk izlenim- Sembolik sayma doğuştan gel- bulanıklaşır. Örneğin “dört” terimi-
de yaklaşık sayı sistemi devrededir, mez; sonradan öğrenilir. İnsanın ni genellikle dört nesne için kullan-
tam sayısını sayarken ise sembolik sayıları sembolik olarak ifade ede- salar da bazen beş veya altı nesne i-
sayı sistemini kullanırız. bilme kapasitesi vardır, ancak bu çin de aynı terimi kullanabilirler.
İnsanın matematik yeteneği yak- kapasite kendiliğinden açığa çık- “Beş” veya “on” için bu belirsizlik
laşık sayı sisteminin çok ötesinde- maz. Bunun için belli bir eğitim ge- daha da artar. Bu tablo, yaklaşık sa-
dir. Modern matematik olağanüs- rekir. Bu eğitim süresince, doğuştan yı sistemiyle uyumludur. Modern
tü karmaşıklıkta soyut bir yapıdır. gelen yaklaşık sayı sezgisinin üzeri- insanın net tanımlanmış sembolik
Şaşmaz bir tutarlılığa sahiptir ve bir ne daha rafine bir sayı kavramı uzun sayıları kavraması eğitimin yanın-
sonu yoktur. Sembolik aritmetiğin ve yavaş ilerleyen bir süreçte inşa e- da toplumsal sistemle de bağlan-
temelinde, sayıları, ardışık olarak i- dilir. Yapılan davranışsal deneyler, tılı olmalıdır. Ticaretin toplumsal
lerleyen, birbirinden net olarak ay- sayı adlarının iki yaş civarında öğ- sistemin merkezinde yer aldığı ve
rılmış tam sayılar biçiminde tanım- renilmeye başlandığını ve birden paranın kullanıldığı bir toplumda
layabilmek yatar. Böylece sayıların dörde kadar olan sayıların birbirle- sayıların net olarak tanımlanması
her biri ayrı bir sembolle gösterile- rinden farklı kavramlar olarak edi- bir zorunluluktur.
bilir ve adlandırılabilir. Her bir sa- nilmesinin yaklaşık iki yıl aldığını
yının kendine özgü nitelikleri ta- göstermektedir. Üç sayısını kavra- Aritmetik ve geometri
Tüm matematiğin yalnızca yakla-
Şekil 3: Sayı işlemede görev aldığı düşünülen beyin alanlarının kısmi şeması.(5) şık sayı sistemine dayandığını düşün-
memek gerekir. Yaklaşık sayı sistemi,
yapılan davranışsal deneylerle uyum-
lu olmasının yanı sıra nöral altyapı-
sının da keşfedilmiş olması nedeniyle
özel bir çekirdek bilgi sistemidir. An-
cak tüm matematiksel sezgileri açık-
lamak için yeterli olmaktan uzaktır.
Aritmetik için yaklaşık sayı sistemi-
nin yanında nesne tarama sistemi o-
larak adlandırılan başka bir sistemin
daha varlığı öne sürülmüştür. Varsa-
yıma göre bu sistem ilk üç ya da dört
sayıyı doğrudan algılamaya yarar.
Ancak böyle bir sistemin varlığı he-
nüz tartışmalıdır.
Geometrinin ise daha farklı çekir-
dek bilgi sistemleri üzerine oturdu-

16
ğu düşünülüyor. E. Spelke, biri kü- tan nöral yapıların olduğu bölgede 4) Sawamura, H., Shima, K., & Tanji J. (2010); “Deficits
çük ölçekte nesnelerin şekillerini sayı nöronlarına rastlanması bu ba- in action selection based on numerical information after
inactivation of the posterior parietal cortex in mon-keys”, J.
kavramaya diğeri ise büyük ölçek- kımdan şaşırtıcı değildir.
Neurophysiol., 104, 902-910.
te mekânın içinde kendi konumunu Matematiğin beyinde nasıl üretil- 5) Dehaene, S., Sayı Duyusu - Zihnin Matematiği Yaratışı,
belirlemeye yarayan iki çekirdek bil- diğini tam olarak anlamaktan henüz Çev. Itır Kaşıkçı, Editör Necmi Buğdaycı ODTÜ Yayıncılık,
gi türü olduğunu ileri sürmektedir. çok uzağız. Beynin matematiksel 2020.
Geometri sezgisinin uzay algısıyla doğrulara nasıl eriştiği halen bü- 6) Kutter, Bostroem, Elger, Mormann, & Nieder; “Number
bağlantılı olması beklenir. Uzay al- yük bir gizem olarak duruyor. An- neurons in the human brain”.
gısının nöral mekanizmaları konu- cak sayının nöral korelatlarının keş- 7) K. Wynn, “Children’s acquisition of the number words and
the counting system”, Cogn. Psychol. 24 (1992) 220-251.
sunda da önemli ilerlemeler kayde- fedilmesi çığır açıcı bir ilerlemedir. 8) Gordon, P. (2004); “Numerical cognition without words:
dilmiş durumda. Mekân içerisinde Artık hesap yaparken beynin hangi Evidence from Amazonia”, Science, 306, 496-499.
kendine bir konum atfetmenin de- bölgelerinin çalıştığını görüntüleye- 9) Pica, P., Lemer, C., Izard, V., & Dehaene, S. (2004);
ğişik aşamalarında iş gören nöron biliyoruz. Önümüzdeki on yıllarda “Exact and approximate arithmetic in an Amazonian
tipleri keşfedildi.(10) Bunlardan ara- matematiğin gizeminin adım adım indigene group”, Science, 306, 499-503.
sında “yer hücreleri”, “grid hücre- çözülebileceği konusunda iyimser 10) Dori Derdikman, Edvard Moser; “A manifold of spatial
maps in the brain”, 2010, ss.561-569.
leri”, “kafa doğrultusu hücreleri”ni olabiliriz.
sayabiliriz. Geometri sezgisinin nö-
ral altyapısını büyük olasılıkla hipo- DİPNOTLAR KAYNAKLAR
kampüs çevresinde konumlanan bu 1) E. S. Spelke, K. D. Kinzler; “Core knowledge”, Dev. Sci. 1) Dehaene, S., Sayı Duyusu - Zihnin Matematiği Yaratışı,
hücreler oluşturur. Aritmetik ve ge- 10 (2007), 89-96. Çev. Itır Kaşıkçı, Ed. Necmi Buğdaycı, ODTÜ Yayıncılık, 2020.
ometri, birbirleriyle tutarlıdır. Dola- 2) Nieder, A., Freedman, D. J., & Miller, E. K. (2002); 2) Nieder, A. A., Brain for Numbers: The Biology of the
yısıyla sayı sezgisi ile mekân sezgisi “Representation of the quantity of visual items in the Number Instinct, The MIT Press, 2019.
primate prefrontal cortex”, Science, 297, 1708-1711. 3) Space, Time and Number in the Brain: Searching for
arasında bir bağın olması beklenir. 3) Nieder, A. A; Brain for Numbers: The Biology of the the Foundations of Mathematical Thought, Academic Press;
İnsanda tam da mekân algısını yara- Number Instinct, The MIT Press, 2019. 2011.

17
Eserleri,
bilime kazandırdığı
diyalektik perspektif ve
duruşu ile…
Richard Lewontin

Geçtiğimiz ay yitirdiğimiz Richard Lewontin, evrimsel biyoloji ve genetik alanında


devrim niteliğindeki çalışmalara imza atmış, evrim anlayışımıza çok kıymetli katkılar
yapmıştır. İktisat ve kültür tarihi gibi konularda da kendini geliştirmiş bir entelektüel
olan Lewontin, genetik indirgemecilik, IQ testleri, ırk safsatası, sosyobiyoloji gibi
bilim dünyası içerisindeki dogmatik ve indirgemeci yaklaşımlara karşı çıkmış, bilimsel
yanıtlar üretmiştir.
Prof. Dr. Ergi Deniz Özsoy ile
Söyleşi: Gülseli Kırgıl

T
emmuz ayının ilk günlerinde çok değerli bir bili- ğım çünkü sonuçta bir beden ortadan kalkmış olsa
minsanını, Richard Lewontin’i kaybettik. Lewontin bile bıraktığı eserler yaşamaya devam ediyor. Kla-
evrimsel biyoloji ve evrimsel genetik alanlarında sik olacak ama bu dediğim Lewontin için de geçer-
devrim niteliğindeki çalışmalara imza atmış, evrim li, hakikaten de bıraktığı büyük bir iz var. Evrim-
anlayışımıza çok değerli katkılar yapmıştır. İktisat sel biyoloji ve genetikte, bilimin bütün alanlarında
ve kültür tarihi gibi konularda da kendini geliştir- derin ve sorgulayıcı bir entelektüel bakış geleneği
miş bir entelektüel olan Lewontin, genetik indirge- oluşturdu Lewontin. Evrimsel biyoloji ve genetik
mecilik, IQ testleri, ırk safsatası, sosyobiyoloji gibi üzerinden yola çıkarak Lewontin’in yarattığı devi-
bilim dünyası içerisindeki dogmatik ve indirgeme- nimin sürmekte olduğunu ve süreceğini, kalıcı ol-
ci yaklaşımlara karşı çıkmıştır. Çevre ile evrim a- duğunu söyleyelim.
rasındaki ilişkinin çok daha iyi anlaşılmasını sağla- Richard Lewontin 1929 yılında, New York’ta
yan araştırmaları, biyolojinin diyalektik temellerini doğmuştur. Önce Harvard Üniversitesi Biyoloji bö-
vurguladığı çok sayıda teknik makalesi ve kitabı lümünü kazanıyor. Biyoloji bölümünü bitirdikten
bulunmaktadır. Gelin, eserleri ve bilim dünyasına sonra sanırım önce Kolombiya Üniversitesi’nde
kazandırdığı perspektifle hâlâ yaşayan bu büyük Leslie C. Dunn’ın yanına geliyor. Dunn döne-
bilimciyi tanıyalım ve hatırlayalım. Türkiye’de onu min çok önemli bir genetikçisi ve Lewontin’i,
en iyi bilenlerden biriyle, Prof. Dr. Ergi Deniz Öz- Theodosius Dobzhansky’e yönlendiriyor. Dobz-
soy ile konuştuk. hansky, evrimsel biyoloji alanında Darwin’in e-
serlerinden sonraki en önemli kitabı yazan kişi
Richard Lewontin 4 Temmuz’da yaşamını yitir- ve çok da büyük bir isim. Lewontin bu dönemde
di. Evrimsel genetik alanındaki çalışmaları ve eser- Dobzhansky’nin doktorantı (doktora öğrencisi) o-
leriyle bilim dünyası içerisinde çok önemli bir yeri larak yetişiyor. Ardından New York Rochester Üni-
var. Tanımayanlara tanıtmak, tanıyanlara da ha- versitesi, ondan sonra Chicago Üniversitesi’nde ve
tırlatmak için Richard Lewontin kimdir sorusu ile North Carolina State Üniversitesi’nde çeşitli pozis-
başlayalım. yonlarda araştırmalarını sürdürüyor. Aynı zaman-
Richard Lewontin gerçekten de çok büyük bir da matematiksel istatistik alanında uzmanlaşıyor.
biliminsanıydı ve aynı zamanda bir entelektüeldi. Richard Lewontin çok önemli bir popülasyon
Fakat ben geçmiş zaman vurgusuyla konuşmayaca- genetikçisi, evrimsel genetikçi ve evrimsel biyolog

18
olarak yetişiyor. Ama biz gelişimi- kisini göz ardı eden “ikili sarmala” toramın deneylerini yaparken ki-
nin bütün safhalarında Lewontin’in ve indirgemeciliğe dair eleştirilerde tabı görmüş ve hemen almıştım.
aynı zamanda çok iyi bir sosyal bi- bulunuyor. Lewontin’in “Üçlü Sar- Lewontin’i çok uzun yıllardır takip
lim okuru ve düşünürü olmaya baş- mal” eserinden ve buradaki bakış a- ediyor, eserlerini ve teknik eserle-
ladığını da görüyoruz. Ana dili olan çısından bahsedelim isterim. rini okuyordum. Lewontin beni en
İngilizce ve öğrendiği birkaç dille Eser, senin de söylediğin gi- çok etkileyen kişi olduğu için kita-
beraber iktisat, iktisat tarihi ve kül- bi organizmayı çevresinden soyut- bı hemen aldım. Çok derin ve ola-
tür tarihi gibi alanlarda derinleşiyor. layan bir perspektifle ele alan, da- ğanüstü bir kitap, deneylerin arasın-
Bu derin okumalarla birlikte sorgu- hası organizmayı organizmal bir da birkaç günde bitirmiştim kitabı.
layıcı kafa yapısı ve siyaseten yük- bütünlük içerisinden de soyutlayan, Türkiye’ye döner dönmez de kitabı
sek aktivist pozisyonu gereği Le- yani yalnızca basit bir şekilde gen- TÜBİTAK’a önerdim. Çeviri süreci
wontin, bilimin sosyal ve kültürel lerin birincil etkilerine odaklanan, ve arkasından gelen yayınlanma sü-
bir aktivite olduğundan yola çıka- dogmatik ve indirgemeci genetik reci biraz uzun sürdü ama sonuçta
rak -ki bence de öyle- alanında sü- perspektife karşı yazılmış bir akıl, fi- kitap 2007’de çıktı.
rekli sorgulayıcı bir bakışla büyük kir kitabı. Dolayısıyla çok da önemli Bu çalışma, standart bir popüler
devrimler/değişimler yaratıyor. Ö- bir kitap. Lewontin eserinde ilk ola- bilim kitabı gibi görülmemeli. Kita-
zellikle Chicago Üniversitesi’nde rak organizmaya, genler çok önemli bın önemi Lewontin’in alandan ge-
bulunduğu sıralarda -1966 yılında- ama bir bütün olarak genle etkileş- len birisi olması. Alan içerisinde
Genetics dergisinde peş peşe yayın- tiği bir bağlam çerçevesinde ortaya sosyokültürel ve ideolojik saikler ile
ladığı iki makale var. Bu iki maka- çıkmış evrimsel bir birim olarak or- ortaya konmuş indirgemeci bir yak-
ledeki bulguların verilme perspektifi ganizmaya bak diyor. laşımın evrimsel biyolojik gerçeklik-
daha doğrusu analiz edilme, sunul- İkinci olarak, bu şekilde bakar- ler ile uyuşup uyuşmadığını çok iyi
ma biçimi evrimsel biyolojiyi tama- ken, aslında organizmanın organiz- biliyor. Bilimin işleyişine dair derin-
men başka bir mecraya taşımıştır, ma (organizmal bir bütünlük için- likli fikirleri ve tecrübesi de var. Ki-
resmen bir paradigma değişimi ol- de) olması ve genlerin etkileşimi, tap, okuyucuyu Dawkins’in yaptığı
muştur. çevre ile olan etkileşimden bağımsız gibi popülerlik üzerinden tavlayan
Lewontin’i 4 Temmuz’da, 92 ya- bir şekilde izah edilemez diyor. Aynı bir eser olmaktan ziyade, bütün cid-
şında kaybettik. 2014 yılına kadar zamanda verdiği örnekler ile evrim- di evrimsel biyologların ve genetik-
çok aktifti, 85 yaşına kadar bilimsel sel değişimin başlangıç koşullarına çilerin gördüğü problemleri çok net
üretimi yüksek bir seviyede gidiyor- bağımlı, tarihsel ve olumsal tarafı- bir şekilde, hap gibi anlatan bir eser.
du. 2014 yılında Chomsky’nin de a- na da dikkat çekiyor. Kitap aslında
ralarında bulunduğu bir grupla ırk organizmaya bakmanın evrimsel, e- Çevresiyle birlikte var olan
safsatasına karşı yayınladığı bir ma- kolojik ve genetik perspektifini verir aktif eleman…
kale var. Bu makale, o dönemlerde bize, tam bir klasiktir. Ben bu çalış- Lewontin’in “Üçlü Sarmal” kita-
yazılan çizilen, modern genetik ve mayı Türkçeye kazandırmış olmak- bında dikkat çektiği kavramlardan
genomiğin bulgularını bağlamından tan hakikaten gurur duyuyorum. biri niş inşası. Niş inşası nedir?
çıkararak kullanan birkaç yayın çer- Yıllar önce Hollanda’da dok- Niş yapılanması (niş inşası),
çevesinde bu anlayışa verilmiş ince- Lewontin evrimsel biyoloji ve genetikte, bilimin bütün alanlarında derin ve sorgulayıcı bir
likli bir yanıtı içerir. Yazarlar arasın- entelektüel bakış geleneği oluşturdu.
da Chomsky ve Lewontin ile birlikte
dilbilimciler, tarihçiler, sosyologlar
da vardır. O zamana kadar Lewon-
tin çok aktif, sonrasında da kendi-
ni daha çok kendi ilgi alanlarında o-
kumaya, düşünmeye sevk etmiş gibi
gözüküyor.

‘Tam bir klasik’:


Üçlü Sarmal
Lewontin evrim gerçeğini çok da-
ha kapsamlı bir biçimde anlamamızı
sağlayacak çalışmalara imza atmış-
tı. Çevre ile evrim arasındaki ilişki-
ye dikkat çektiği eserleri bulunuyor.
Bunlardan biri sizin çevirisini yaptı-
ğınız “Üçlü Sarmal: Gen, Organiz-
ma, Çevre” kitabı. Lewontin bu ese-
rinde gen ve organizma arasındaki
etkileşimleri temel alan, çevrenin et-

19
Lewontin’in Richard Levins ile bir- tırma yaptığınızda çöldeki ortalama
likte oluşturduğu ama daha çok sıcaklık ne, çöle düşen yağış mikta-
Lewontin’in ana perspektifi ile yoğ- rı ne gibi faktörlere bakıyordunuz.
rulan, isim babası bile neredeyse Le- Fakat Lewontin bunun yerine bö-
wontin olan bir kavram. Bu kavra- ceğin ekstrem sıcaklıklarda, kurak-
mı 1980’lerin başından itibaren iyice lıkta yaşayamayacağını biliyorsunuz
dillendirip şekle sokmuşlardı. ama böceğin yaşam alanına, çöle gi-
Klasik ekolojide niş, organizma- dip baktığınızda çölün ortalama sı-
nın özgün aktivitelerini yerine ge- caklığı son derece farklı olmasına
tirmek, ekolojik ve evrimsel açıdan rağmen organizma orayı seçiyor ve
kendini devam ettirmek için doğa- kendi yaşam alanı olarak biçimlen-
da edindiği yer olarak tanımlanırdı. diriyor diyor. Dolayısıyla siz kaba
Yani önceden hazırlanmış bir yer gi- bir klimatolojik (iklimsel) perspek-
biydi; ona sorunlar yaratan, çözmesi tiften bakarak onun ekolojisini an-
gereken biyolojik ve ekolojik prob- layamazsınız. Çünkü böcek o alanın
lemleri açığa çıkaran bir yermiş gi- içerisine doğduğu için değil, o par-
bi organizma o nişlerin içerisinde çalı ekolojik sistem içerisinde kendi
doğuyordu. Bu kavram çok ters bir yerini bulup o yeri dönüştürdüğü i-
kavram aslında, pek bilimsel değil. çin orada. Dolayısıyla bu kavram ta-
Lewontin ve Levins organizma- bi ki sosyal alanlar da dâhil olmak
nın aslında nişini kendisinin oluş- üzere pek çok alana uygulanabilir
turduğunu, nişin canlının kendi ak- hale gelmiştir. Üçlü Sarmal: Gen, Organizma, Çevre
tivitesinin sonucunda ortaya çıkan Niş inşası üzerine hatta 2000’le- kitabı organizmayı çevresinden soyutlayan
bir bağlam olduğunu bize göster- rin başında yanılmıyorsam Kevin bir perspektifle ele alan, yalnızca genlerin
birincil etkilerine odaklanan, dogmatik ve
diler/söylediler. Mesela şunun gibi; Laland, F. John Odling-Smee ve indirgemeci genetik perspektife karşı yazılmış
diyelim ki çölde yaşayan bir böcek Marcus W. Feldman, Niche Cons- bir akıl, fikir kitabıdır.
üzerine çalışıyorsunuz. Yanılmıyor- truction: The Neglected Process in E-
sam Üçlü Sarmal’da buna benzer bir volution adı altında işin teorik tara- Moleküler evrimin
örnek var. Siz şimdi böceğin yaşam fını da ele alan, çok güzel bir kitap kurucusu
alanları üzerine, onu etkileyen -kla- yazdılar. Kavramın standart ekolo- Lewontin, eserlerinde canlıların
sik manada söylüyorum- biyotik-a- ji içerisinde çok ağırlığı olmasa bi- çevrelerinden etkilenmesinin yanı
biyotik faktörler üzerine bir araş- le hak ettiği yeri kazanıyor bence. sıra çevrelerini de etkilediğine dik-
Lewontin, çok önemli bir evrimsel biyolog olan Theodosius
Çünkü aslında kat çekiyor; eserlerinde ve çalışma-
Dobzhansky’nin doktorantı (doktora öğrencisi) olarak yetişti. diğer niş yakla- larında genetik indirgemecilik, kül-
şımı neredeyse türel ve ekonomik indirgemecilik,
tasarımdan ar- IQ testleri, sosyobiyoloji gibi pek
güman çıkarma çok problemli fikri eleştiriyor. Özet-
yolundaki yara- le her türlü determinizme karşı çıkı-
tılışçı perspektife yor ve yerine diyalektiği temel alan
kadar temelleri o- bir bakış öneriyor. Lewontin’in diğer
lan tuhaf bir yak- önemli eserleri, bilime katkıları ne-
laşım. Organizma lerdir?
niye problem- Lewontin’in yüzlerce teknik ma-
ler çözmek üze- kalesi var, 50’lerin ortalarından
re kendine sunu- başlayarak anlatabiliriz. Normalde
lan, kendisinden doğal seçilimin evrimleşme model-
bağımsız bir ala- lerinde, aralarında seçilimsel fark-
na doğsun? Saç- lar bulunan bir biyolojik özelliğe a-
ma sapan bir şey. it değişkenlik durumlarının genetik
Organizma ken- bir temeli bulunur. Genotipler ara-
di çevresini ya- sındaki uyum başarısı yani “fitness”
ratan, çevresiyle kuşaklar boyunca sabit olarak ele a-
birlikte var olan, lınır. Ama Lewontin 1958’deki ma-
çevreyi kendi- kalesinde “sabit olmayan fitness”
si belirleyen aktif modelini önerir. Koşullar değiştiği
bir eleman. Pasif için uyum başarısının da değişebile-
bir eleman değil. ceğinden ve doğadaki durumun bu
Perspektif bunu olduğundan yola çıkarak çok güzel
söyler. bir teorik makale yazmıştır. Bu ö-

20
nemli bir katkıdır ama 1960’a geldi- yük bir kazanımdır. lir ki genetik çeşitliliğin büyük bir
ğimizde Ken-Ichi Kojima ile beraber 70’lerin başına gelindiğinde Le- kısmı seçilimsel olmayan genlerde-
yaptığı bir çalışma var. O çalışma- wontin, 1974’de The Genetic Basis ki genetik varyantların çeşitliliğin-
da da genlerin birlikte kalıtılması- of Evolutionary Change adında bir den kaynaklanır ve bu nötrogenetik
na, birlikte evrimleşmesine ilişkin kitap çıkarır. Bu kitap kendine ev- varyantlarla popülasyon büyüklü-
“bağlantı dengesizliği” kavramını ö- rimsel biyolog ve evrimsel genetik- ğü, hatta efektif büyüklük arasında
nerir. Bugün hem evrimsel genetik çi diyen, evrimle iştigal olan her- doğrusal bir ilişki vardır. Yani po-
alanındaki hem de popülasyon ge- kesin okuması ve dersler çıkarması pülasyon ne kadar büyükse veya bir
netiğindeki en önemli kavramlardan gereken olağanüstü bir eserdir. Di- tür ne kadar geniş alana yayılmış-
bir tanesidir bu. Dolayısıyla genlerin yalektik perspektif ile yazılmıştır. sa, ne kadar çok bireye sahipse ge-
birlikte kalıtıldığının, birbirlerinden Lewontin bu kitapta aslında genle netik çeşitlilik o kadar yüksektir.
bağımsız olmadıklarının matema- ürünü arasındaki ilişkinin evrimsel Lewontin nötral teoriden gelen ön-
tiksel izahını, popülasyon genetiği manada tarihsel olarak nasıl kurul- görünün aslında tuhaf bir matema-
açısından izahını çok önemli para- duğunu, bu biyolojik değişkenliğin tiksel yanılgıdan ve tuhaf bir kabul-
metrelerle tanımlayarak Richard Le- türleşmeye kadar varan sonuçlarla den geldiğini 1974’deki kitabında
wontin vermiştir. nasıl devam ettirildiği üzerine ku- gösteriyor. Dolayısıyla doğaya bak-
1966’da yayınladığı makalede ve rulan seçilimci ve seçilimci olmayan tığınızda bir türün popülasyonları
ilerleyen çalışmalarında, protein çe- yaklaşımların hangi tür matematik- veya türler arasında popülasyon bü-
şitliliği üzerinden genetik çeşitlili- sel ve evrimsel genetik kabullerden yüklükleri açısından çok net farklı-
ği tahmin eden bir teknikle genetik yola çıktığını ve bunların avantajlı lıklar görüyorsunuz, yani bir türün
varyasyonun doğada ne denli kul- ve dezavantajlı taraflarını gösterir. popülasyonunun büyüklükleri bir-
lanıldığını ve bütün türler açısın- Bunların çoğunda yer alan tek gen- birlerine uymuyor. Fakat genetik
dan ne kadar yaygın olduğunu gös- li bakma perspektifini, indirgeme- varyasyon skalası o kadar değişken
terir. Mutasyonun zararlı olduğu ve ci bakmayı neden bırakmamız ge- değil, popülasyon büyüklüğü ile ge-
bu nedenle elenmesi gerektiği, bu rektiğini çok güzel anlatır ve kendi netik varyasyon düzeyi birbiri ile u-
elenme süreci sonunda da herhan- çok yönlü perspektifini de ekleye- yuşmuyor. Bu “Lewontin Paradok-
gi bir türe baktığımızda onun gene- rek kitabını bitirir. Çok net bir şe- su” olarak adlandırılmıştır. Bunun
tik açıdan homojen olması gerektiği, kilde söyleyeyim bu kitap bir akıl, sebepleri üzerine olan yoğun teorik
genlerin farklı formlarının bulun- fikir kitabıdır ve her evrimsel biyo- ve pratik çalışmalar bugün bizi bam-
maması veya çok düşük frekans- loğun, evrimsel genetikçinin elin- başka, daha kompleks seçilim bi-
ta bulunması gerektiği şeklindeki den düşürmemesi gereken klasik bir çimlerini bulmaya ve anlamaya da
perspektifi yıkar. J. L. Hubby isim- eserdir. götürmüştür. Lewontin evrimleş-
li bir biyokimyacıyla beraber yazdı- Kitaptaki temel çerçeve hem çok me perspektifi için çok daha sofisti-
ğı bu iki makale 1966 yılında, Gene- sayıda araştırıcıyı etkilemiştir hem ke ve doğadakine uygun bir çerçeve
tics dergisinde peş peşe yayımlanır. de çok sayıda araştırmanın yönünü sağlayabilen bir yol açmıştır. Evrim-
Bu iki makalenin içerdiği perspektif değiştirmiştir. Mesela “Lewontin Pa- sel biyoloji için çok çok önemli bir
resmen evrimsel biyolojide bir para- radoksu” adı verilen ve genetik, ge- adımdır, çok önemli bir araştırma a-
digma değişimine yol açmıştır. Ma- nomik ile evrimsel biyolojide çok lanıdır.
kalelerin yayımlanmasının ardın- önem verilen bir kavram var. Deni- 1970’lerden devam edecek olur-
dan çoğu araştırmacı laboratuvarını Klasik ekolojide niş, organizmanın özgün aktivitelerini yerine getirmek, ekolojik ve evrimsel
kapatıp Lewontin’in laboratuvarına açıdan kendini devam ettirmek için doğada edindiği yer olarak tanımlanırdı. Bu kavram çok
ters bir kavram, pek bilimsel değil.
gelmeye çalışıyor, Lewontin’in labo-
ratuvarındaki perspektif ile labora-
tuvarlarını yeniden düzenliyorlar.
Aslında moleküler evrimin
kurucusu, başlatıcısı Richard
Lewontin’dir. Çünkü evrimleşme,
evrimsel genetik dinamikler üzerine
kurulu bir süreç olarak ele alınmak
durumunda olduğu için bu dinamik
süreçlere artık çok rahatlıkla ve hızlı
bir şekilde -proteinler üzerinden bi-
le olsa- saptanabilen bir genetik çe-
şitlilik profili eklendiği zaman ev-
rimsel biyoloji açısından önemli bir
tıkanıklık da aşılıyor. Herhangi bir
tür için seçilimsel ve seçilimsel ol-
mayan modelleri doğada da sınama-
nın yolu açılıyor. Dolayısıyla bu bü-

21
fesinde seçilimin hangi organizma söyler. Sosyobiyolojinin ideolojik
seviyesinde işlediğine dair tartışma- bir tahkim olduğunu, mevcut sistem
yı da başlatmıştır. Grup seçilimi mi- algısının biyolojik bir dille berkitil-
dir, gen seçilimi midir, yoksa orga- mesinden ibaret bir uğraş olduğunu
nizma seçilimi midir? İşte bunlar söyler eserlerinde. Bunu yaparken
çok önemli biyoloji felsefesi prob- de aslında evrimsel biyolojinin te-
lemleri ve araştırma alanları olarak mel perspektifini kullanarak sonuç-
Lewontin’in yayınlarından sonra or- lara vardığını iddia eden sosyobiyo-
taya çıkmıştır. “Fitness” veya uyum lojinin aslında evrimsel biyolojinin
başarısının ne denli güvenilir bir öl- temel perspektiflerini kullanamadı-
çüt olduğu, sınırlarının nereye ka- ğını, aksine evrimsel biyolojiyi bağ-
dar uzanması gerektiğine dair pek lamından çıkardığını, dolayısıyla bi-
çok çalışması da biyoloji felsefesinin lim yapmadığını, kötü bir biyoloji
ilgi alanına girmiştir. Lewontin aynı yaptığını belirtir. Lewontin sosyo-
zamanda bir sosyal bilimci keskinli- biyolojiye sadece ideolojik ve top-
ğiyle ve birikimiyle de çalıştığı için lumsal duruşu dolayısı ile karşı çık-
bilim, iktidar, bilim-toplum ilişkisi mıyordu. Sosyobiyolojinin içeriği
ve bilim-ideoloji ilişkisi üzerinden ve sunduğu olgular bir yana olgu-
çok önemli bir bilim sosyolojisi ge- ları sunma biçimini, evrimsel bi-
leneği de oluşturmuştur. Lewontin yoloji ile ilişkilendirilme biçimini
Lewontin, 1974’de The Genetic Basis of
Evolutionary Change adında bir kitap çıkarır. bilime katkıları itibariyle çok yönlü eleştiriyordu. Sosyobiyolojideki ol-
Diyalektik perspektif ile yazılan bu kitap biri ve aynı zamanda çok derin ba- guların evrimsel biyoloji üzerinden
evrimle iştigal olan herkesin okuması ve kabilen biri. Cesurca derin bakabi- ilişki kurulmayacak olgular olma-
dersler çıkarması gereken olağanüstü bir
eserdir. len biri… sı, bu ilişkinin yanlış ve sığ bir şe-
kilde kurulmuş olmasından hare-
sak The Apportionment of Human Di- Sosyobiyoloji: ‘Test ketle sosyobiyolojinin öyle çok fazla
versity adında bir makalesi var. Bu edilemeyen hipotezler bir bilimsel pratik sayılamayacağını
makale, Evrimsel Biyoloji adı veri- üreten bir sosyal uğraş’ söylüyordu Lewontin. Ben de aynı
len 67’den beri çıkan yıllıkların al- Sosyobiyoloji konusuna özel ola- kanaatteyim, pek çok noktada oldu-
tıncısında yayınlanmıştır. Makale- rak değinmekte fayda var. Sosyobi- ğu gibi…
de Lewontin, aslında çok az sayıda yoloji, E. O. Wilson’ın karınca ko- Lewontin sosyobiyolojiye test e-
gen kullanarak insan toplumların- lonileri üzerine yaptığı çalışmalar dilemeyen, sınanamayan hipotezler
daki genetik varyasyon miktarını sonrasında yazdığı kitapla ortaya üreten bir sosyal uğraş olarak ba-
hesaplar ve herhangi bir insan top- koyduğu bir fikir. Sosyobiyolojide kıyordu. Özellikle evrimsel biyolo-
lumundaki genetik varyasyon mik- canlı davranışları -özellikle de can- jiyi bağlamından çıkarıp herhangi
tarının, türümüzün sahip olduğu lıların toplumsal davranışları- ile bi- bir şeyin seçilimle evrilerek adaptas-
genetik varyasyon miktarının yüz- yolojileri, içyapıları, genetik özellik- yon haline, adaptif bir özellik hali-
de 85’i kadar olduğunu gösterir. Do- leri arasında doğrudan bir bağlantı ne geldiğini söylüyorsanız öncelik-
layısıyla siz herhangi bir topluma olduğu söylenir. İndirgemeci bir fikir le o seçilim sürecinin başlarında o
baktığınızda insan türünün gene- olmasının yanı sı-
Lewontin, E. O. Wilson’ın ortaya koyduğu sosyobiyolojinin bilim
tik varyasyonlarının yüzde 90’lık bir ra sosyobiyolojide, olmadığını söyler ve “Sociobiology: A caricature of Darwinism”
kısmını görüyorsanız siz o toplumu insan toplumları- adında bir makale yazar. Fotoğrafta E. O. Wilson var.
herhangi bir diğerinden ayrıksı bir nın belirli özellik-
ırka dâhil edemezsiniz. Lewontin, leri diğer canlılara
ırka dayalı ayrımların çöp olduğu- atfedilir. Bu açıdan
nu da ortaya koyan bu çok önemli bu fikrin insanbi-
çalışmayı da yapmıştır. Bu konuda- çimci veya insan-
ki ilk evrimsel genetik çalışmadır, merkezci oldu-
perspektiftir. Daha sonra yapılan ğu da söylenebilir.
hem DNA düzeyindeki hem de ge- Lewontin’in sosyo-
nomik çalışmalar Lewontin’in söy- biyolojiyi eleştirdi-
lediğini doğrulamıştır. Bugün biz ği yazıları da bu-
biyolojik anlamda ırk kavramının lunuyor. Lewontin
çöp olmasından bahsediyorsak bu- sosyobiyoloji konu-
nu Lewontin’in analitik perspektifi- sunda tam olarak
ne borçluyuz. ne düşünüyordu?
Lewontin’in sosyokültürel an- Lewontin sos-
lamda seçilim düzeyleri üzerine yaz- yobiyolojinin bi-
dıkları da var, bunlar biyoloji felse- lim olmadığını

22
özellikteki genetik varyasyonu gös-
termeniz lazım. Sonra genetik var-
yasyonların tarihsel süreç, ilgili se-
çilimsel süreç boyunca avantajlı ve
dezavantajlı olarak seçilerek elen-
mesi veya sıklığının artması lazım.
Sonuçta temel bir mod veya biçimi
görmeniz/göstermeniz lazım.
Şimdi sosyobiyolojik bir tez ola-
rak kadın ile erkek arasındaki fırsat
eşitsizliğinin veya toplumlar arasın-
daki refah seviyesi farklılıklarının
evrimsel biyolojik temelleri oldu-
ğunu, genetik ve evrimsel biyolo-
jik bir temeli olan süreçle belirlen-
Lewontin toplumsal cesareti, iktidar biçimleri karşısındaki o net duruşuyla ve aklını kullanma
diğini düşünelim. Mesela kadın ile biçimiyle de örnek almamız gereken biri.
erkek arasındaki bütün o iktisadi
fırsat eşitsizliğini genetik varyas- veya dışı ekoloji hareketleri ve getir- ve bunun için mücadele eden bir ki-
yonla nasıl göstereceksiniz? Bir ke- dikleri eleştiriler) konusunda ne dü- şi olması gerekir. Biliminsanı ala-
re bunlar biyolojik özellik olarak şünüyordu? nına angaje olur, kapanır, işini de-
gösterilemez. İkincisi bu genetik Lewontin’in çevreci ve ekolojik vam ettirir ve cebine parasını koyar.
varyasyon üzerinden gerçekleşen hareket hakkında söyledikleri ve Araştırmaları devam eder. Araç ve
evrimleşmeyi gösterebilir misiniz? yazdıkları ile belli bir yere varırız. fonlar kesilmediği sürece keyfi ye-
Daha buralara gelmeden zaten ka- Fakat esas Richard Levins ile bera- rindedir. Ama araştırma fonlarının
dın ve erkek arasındaki fırsat eşit- ber söyledikleri önemli. O da yanıl- kesilmesini tehdit edecek şekilde iş
sizliği veya toplumlar arasındaki mıyorsam 2016’da hayatını kaybetti. arı kovanına çomak sokmaya gel-
refah seviyesindeki uçurumları i- Lewontin, insanın da çevresini diğinde biliminsanları ikiyüzlüdür,
zah eden başka şeyler yok mu? Ya- değiştiren ve makul değişimler yap- bunu söylemek lazım. İşte Lewon-
ni iktisat tarihçileri, antropolog- maya sevk edilen toplumsal bir var- tin bu ikiyüzlülük duvarını ve bu-
lar, tarihçiler, iktisatçılar yok mu? lık olduğu tezinden hareketle bu nu besleyen pek çok şeyi kıran veya
Bunları çok daha doğru bir şekil- çevreci hareketleri bir yere kadar aslında bu ikiyüzlülük duvarını hiç
de tanımlayan birçok başka bilim destekliyordu ama çok nahif çevre- oluşturmamış bir biliminsanı örne-
alanı varken hiç alakası olmadı- ci hareketlerin yanında değildi bil- ği veriyor bize. Örnek alacağımız bir
ğı halde evrimsel biyolojik ve ge- diğim kadarıyla. Lewontin insana kişiliktir aynı zamanda. Toplumsal
netik hikâyeler, test edilemeyen mutlaka bir şeyle etkileşime girmiş cesareti, iktidar biçimleri karşısın-
hikâyeler uyduruluyor. Lewotin’in bir varlık olarak, makul bir deği- daki o net duruşuyla ve aklını kul-
karşı çıktığı noktalar bunlardı. şim yaratması gereken bir organiz- lanma biçimiyle de örnek almamız
Lewontin’in 1976 yılında hem ma olarak bakıyordu ve tabi ki as- gereken biri. Temel duruşundan çı-
Dawkins’in Gen Bencildir kitabı- lında çevreye zarar veren, iktisadi karılacak en önemli şeylerden biri-
na hem de Wilson’ın Sosyobiyo- sebepleri bir şekilde kamufle eden nin bu olduğunu düşünüyorum.
loji kitabına eleştiri olarak yazdı- veya anlaşılmasını zorlaştıran “bi- Ekim veya Kasım ayında, Tür-
ğı, “Sociobiology: A Caricature of limsi” yaklaşımları da ciddi bir şe- kiye’deki belirli sayıdaki arkadaş
Darwinism” adında çok güzel bir kilde eleştiriyordu. Lewontin’in Le- ve meslektaşla, Lewontin’i konu a-
makalesi vardır. Bahsettiğim itiraz- vins ile birlikte yazdığı ve henüz lan bir veya iki günlük bir çalış-
lar çerçevesinde kitapları Darwinci Türkçeye çevrilmemiş olan, bu ko- tay düzenleyeceğiz. Bu çalıştayda
bakışla seçilimsel evrimin bir kari- nuda bölümler içeren Biology Under hem Lewontin’in geniş perspektif-
katürü olarak nitelendirir. Dolayı- the Influence: Dialectical Essays on E- li alan bilgisinin bir kritiğini yaparak
sıyla sosyobiyolojinin neden bilim cology adında bir kitap var. Kitapta Lewontin’in yaptığı dönüşümlerden
olmadığını hem evrimsel biyoloji ve bu problemlere bölüm bölüm geniş bahsedeceğiz hem de toplumsal, sos-
evrimsel genetik cephesinden hem cepheden değinilir. yokültürel manada katkılarını konu-
de sosyal konuların daha doğru ve şacağız. Dolayısıyla Lewontin kimli-
daha meşrebine uygun bir şekilde İkiyüzlülük duvarını aşmış ği üzerinden hem onu anmış olacağız
araştırıldığı alanlardan yola çıkarak bir entelektüel hem de aslında böylesi bir entelek-
göstermeye çalışır. Eklemek istedikleriniz… tüel ve bilimsel duruşu da Lewontin
Lewontin, bilim dünyasında ege- Lewontin bize şunu gösteriyor kimliği üzerinden örneklemiş olaca-
men olan indirgemeci fikirlere karşı aslında: Bilimle iştigal eden bir en- ğız. Bunu da şimdiden duyurayım.
daha kapsamlı bir bakış açısı sunu- telektüelin dünyadan bihaber olma- Çok güzel bir haber. Söyleşi ve
yor. Peki Lewontin, egemen sisteme yan ama aynı zamanda dünyadan bi- değerli katkılarınız için çok teşekkür
yönelik ekolojik eleştiriler (sistem içi haber olmadığını cesurca ifade eden ederiz.

23
Gen, organizma ve çevre ilişkisi
Soyut ve bağımsız bir “çevre” yoktur. Çevre olmadan organizma olmadığı
gibi, organizma olmadan da çevre olmaz. Organizmalar çevrede yaşamaz,
onu yaratırlar. Fiziksel ve biyolojik dünyadaki parçalardan kendi yaşam
faaliyetleriyle çevrelerini yaratırlar. Çevre, ancak genleriyle etkileşime girerek
organizmalara etki eder. İç ve dış dünyalar et ve tırnak gibidir. İnsan
doğasını, bireylerde bu doğayı ve sınırlamaları şekillendiren genlerde veya
yıkıcı davranılmadığı müddetçe değişmeyen ve sabit bir dış dünyada
anlamlandırmaya çalışan teori, meseleyi hiç ama hiç anlamamıştır.
Richard Lewontin

M
odern biyolojinin bir ideolojik önyargısı vardır. Okuyacağınız yazı, Richard Lewontin’in İdeoloji O-
Bu önyargı, bizi biz yapan her şeyin, sağlığımızın larak Biyoloji: DNA Doktrini adlı kitabının (Türkçe-
ve hastalığımızın, fakirliğimizin ve zenginliğimi- si: Cengiz Adanur, Kolektif Kitap, 2015) “Toplum-
zin, içinde yaşadığımız toplumun gerçek yapısı- sal Eylem Olarak Bilim” başlıklı sonuç bölümüdür.
nın nihai olarak DNA’mızda kodlandığı iddiası- Lewontin’in Üçlü Sarmal adlı kitabında ayrıntılarıyla
dır. Richard Dawkins’in deyişiyle, biz, bedenleri tartıştığı temel yaklaşımının rahat anlaşılır bir özeti-
ve zihinleri DNA’ları tarafından yaratılan hantal ni yansıttığı için bu yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.
Başlığı biz koyduk. Bu yazıyı yayımlamamıza izin ve-
robotlarız. Fakat doğuştan gelen iç kuvvetlerimi-
ren Kolektif Kitap yöneticilerine teşekkür ederiz.
zin insafına kaldığımız görüşü, indirgemecilik
denilen derin bir ideolojik bağlılığın parçasıdır. alan bu görüş, bireyi her şeyin merkezine yerleş-
İndirgemecilikten kasıt, dünyanın, bir araya gel- tiren 18. yüzyıl burjuva devrimi ideolojisinin bir
diklerinde daha büyük yapıları meydana getiren yansımasıdır.
ve kendine has özellikleri olan küçük parçalar- Nedenler ve sonuçlar ile bireylerin ve parçaların
dan oluştuğu inancıdır. Sözgelimi, bireyler top- otonomisi üzerine kurulu bu görüş, kontrol edeme-
lumu oluşturur ve toplum bireylerin sahip ol- yeceğimiz iç kuvvetlerin sadece birey olarak ne o-
duğu özelliklerin dışavurumundan başka bir şey lacağımıza hükmettiği inancına yol açmaz, aynı za-
değildir. Bireye ait iç özellikler nedendir, top- manda birey olarak karşı karşıya geldiğimiz ancak
lumsal bütünün özellikleri de bu nedenlerin so- tesir edemediğimiz kendi parçaları ve kuralları olan
nuçlarıdır. Biyolojik dünyayı birey üzerinden ele bir iç dünya varsayar. Genler nasıl tamamen içimiz-

24
deyse, çevre de aynı şekilde tamamen yi kötü rasgele çözümler üreten iç çevreyle alakalı bu görüş, organiz-
dışımızdadır ve biz bu iç ve dış dün- kuvvetlerin ayrılmasıydı. Doğanın iç malar ve çevre hakkında bildikle-
yaların insafına kalmışızdır. Bu anla- ve dış kuvvetleri birbirlerinden ba- rimizle taban tabana zıttır. Atomcu
yış, yetiştirmeyle doğa arasında yan- ğımsız davranırlar. Aralarındaki tek ve indirgemeci önyargıdan kendi-
lış bir ikili karşıtlığa sebebiyet verir. bağlantı edilgendir. Kendi içinde o- mizi kurtardığımızda ve organiz-
Zekâmızın, problemleri çözme bece- lup bitenlerle kendi dışında olup bi- mayla çevresi arasındaki gerçek
rimizin genlerimiz tarafından belir- tenleri birbirine uyduran şanslı or- ilişkiye doğru biçimde baktığımız-
lendiğini söyleyenler, yani doğanın ganizmalar hayatta kalacaklardır. da, toplumsal ve siyasi eylemler a-
üstünlüğüne inananlar ile zekâmızın Darwin’in görüşü, evrimi başa- çısından -sözgelimi, çevre hareke-
çevre tarafından belirlendiğini söy- rılı şekilde anlamamıza temel o- tinin zannettiğinden- daha farklı
leyenler, yani yetiştirmenin üstünlü- luşturmuştur. Lamarck çevrenin sonuçlara sahip çok zengin bir iliş-
ğüne inananlar arasında sürüp giden kalıtımı etkilediği konusunda ha- kiler ağı bulunduğunu fark ederiz.
bir mücadele mevcuttur. talıydı ve Darwin’in organizmayı Öncelikle, soyut ve bağımsız
Organizma ile çevre, doğa ile ye- çevreden yabancılaştırması, doğa bir “çevre” yoktur. Çevre olma-
tiştirme arasındaki ayrım, biyoloji- kuvvetlerinin birbirlerini etkileme dan organizma olmadığı gibi, or-
yi modern mekanik dünya görüşü- biçiminin doğru şekilde tanımlan- ganizma olmadan da çevre olmaz.
ne kazandırmış Charles Darwin’e ması açısından bir ilk adımdı. Asıl Organizmalar çevrede yaşamaz,
kadar uzanır. Darwin’den önce, dı- mesele, bunun yalnızca ilk adım onu yaratırlar. Fiziksel ve biyo-
şarıda olanla içeride olanın aynı olarak kalmasıdır. Modern biyolo- lojik dünyadaki parçalardan ken-
bütünsel sistemin parçaları oldu- ji, organizmaların iç ve dış kuvvet- di yaşam faaliyetleriyle çevreleri-
ğu ve birbirlerini etkileyebildikleri ler arasındaki savaşın gerçekleştiği ni yaratırlar. Bahçemdeki taş ve
görüşü hâkimdi. Darwin’den önce- alan olduğu görüşüne hâlâ sıkı sı- çimen bir kuşun çevresinin par-
ki en meşhur evrim teorisinin sa- kıya bağlıdır. Organizmalar, ken- çası mıdır? Hiç kuşkusuz çimen,
hibi Jean Baptiste Lamarck’a göre, di kontrolleri dışındaki iç ve dış yuva yapmak için kuru çimen
kazanılan özellikler kalıtsal olarak kuvvetlerin edilgen sonuçlarıdır. toplayan bir sinekyutanın çevre-
aktarılabiliyordu. Çevrede organiz- Bu görüşün birtakım önemli siyasi sinin bir parçasıdır, ancak etrafın-
maların bedenlerini ya da davra- yansımaları vardır. Şöyle ki, dün- da çimen yetişen taşın sinekyu-
nışlarını değiştiren birtakım deği- ya bizim kontrolümüz dışındadır, tan için bir anlamı yoktur. Diğer
şimler gerçekleştiğine ve çevrenin onu olduğu gibi kabul etmemiz ve taraftan, ağzındaki bahçe salyan-
tetiklediği bu değişikliklerin orga- yaşamın mayın tarlasında genlerin gozunun kabuğunu taşa vurarak
nizmaların kalıtsal yapısına dahil bize verdiklerini kullanarak diğer kıran bir ardıç kuşu için taş çev-
olarak sonraki nesle geçtiğine ina- tarafa tek parça halinde ulaşmak resinin bir parçasıdır. Öte yan-
nılıyordu. Bu görüşe göre, hiçbir için elimizden gelenin en iyisini dan, bir ağaçtaki delikte yaşayan
şey dışarıda olanı içeride olandan yapmamız gerekir. ağaçkakan için ne çimen ne de
ayıramazdı, çünkü dış değişimler Ancak doğanın bize tayin etti- taş çevresinin bir parçasıdır. Yani
organizmanın içine işliyor ve gele- ği ve yokluğumuzda yarattığı has- bu organizmaların dışındaki dün-
cek nesillerde devam ediyordu. sas dengeyi bozup yok etmemiz yanın parçaları, organizmaların
Darwin bu görüşü tümüyle red- haricinde, temelde değişmez olan kendi yaşam faaliyetleriyle ilişki-
dederek, organizma ve çevrenin tü-
Darwin’in organizmayı çevreden yabancılaştırması, doğa kuvvetlerinin birbirlerini etkileme
müyle ayrıldığı yeni bir görüş sun- biçiminin doğru şekilde tanımlanması açısından bir ilk adımdı. Asıl mesele, bunun yalnızca ilk
du. Dış dünyanın kendi kanunları adım olarak kalmasıdır.
ve işleyiş mekanizmaları vardı. Bu
kurallar ve işleyiş mekanizmalarıyla
yüz yüze gelen organizmalar ya bun-
lara uyum sağlıyor ya da sağlayamı-
yorlardı. Darwin’e göre yaşamın ku-
ralı “Uyum sağla ya da öl”dü. Dış
dünyanın sorunlarıyla baş etme be-
cerisine sahip organizmalar hayatta
kalıp yavruluyor, diğerleriyse başa-
rısız oluyorlardı. Türler, çevre orga-
nizma üzerinde doğrudan fiziksel ve
bedensel değişimlere yol açtığı için
değil, doğanın yarattığı sorunlarla
baş edecek kadar akıllı organizmalar
kendilerine benzeyen döller bırak-
tıkları için değişiyorlardı. Darwiniz-
min odak noktası, sorun yaratan dış
dünya kuvvetleriyle bu sorunlara i-

25
li hale gelmektedir. Çimen, yuva Bunun üzerine, Mars’ta olası yaşam sadece bilimsel bir kafa karışıklı-
yapımında kullanılıyorsa çevre- tespit edecek makinenin tasarımı ğı yarattı. Deneye kafa yoranlar bu
nin bir parçasıdır. Taş, üzerinde için çok sayıda ilginç öneri geldi. meseleyi tartıştıktan sonra Mars’ta
salyangoz kırmak için kullanılı- Bunlardan biri, gezegenin yüzeyin- yaşam olmadığı kanısına varıldı.
yorsa çevrenin bir parçasıdır. de açılıp bulduğu tozu inceleyecek Gerçekleşen şeyin, dünya üzerin-
Dünyanın parçalarını birleştire- uzun ve yapışkan dilli bir mikros- de genelde görülmeyen parçacık-
rek bir çevre oluşturmanın sayı- koptu. Yaşayan organizmaya ben- larla katalize edilmiş ince kil par-
sız yolu vardır ve bir organizma- zer bir şey olursa, onu Dünya’ya çacıkları üzerinde oluşan bir çeşit
nın çevresinin ne olduğunu ancak gönderilen resimlerde görecektik. kimyasal reaksiyon olduğuna ka-
organizmaya bakarak bilebiliriz. Buna yaşamın morfolojik tanımı rar verildi. Daha sonra bu reaksi-
Aslında sadece organizmaya bak- denebilir. Bir şey canlı bir organiz- yon, laboratuvarda başarılı şekilde
mayız, çevreyi organizmanın dav- mayı anımsatıyor ve hareket de e- taklit edildi ve böylece Mars’ta ya-
ranışları ve eylemleri bağlamında diyorsa o halde canlıdır. şam olmadığı kararının doğruluğu
tarif ederiz. Bundan şüpheniz var- Bunun yerine, daha karma- onaylandı.
sa profesyonel bir çevrebilimciden şık bir yöntem izlendi. Mars’taki Bu deneydeki sorunun sebe-
bir kuşun çevresini tarif etmesi- şeylerin canlı görünüp görün- bi, organizmaların çevrelerini ta-
ni isteyebilirsiniz. Size şuna ben- mediklerine bakmak yerine canlı nımlamalarıdır. Mars’ta yaşam o-
zer bir şeyler söyleyecektir: “Bu metabolizma özellikleri taşıyıp ta- lup olmadığını nasıl bilebiliriz?
kuş yuvasını yerden birkaç met- şımadıklarına bakıldı. Bu neden- Mars’taki olası bir yaşamı öncelik-
re yüksekte ağaç gövdesine yapar. le Mars Lander, içinde radyoaktif le bir çevrenin içerisinde sunarız
Yılın belli dönemlerinde böcek- besi yeri bulunan, hortum takılı ve organizmanın bu çevrede ha-
le, böcek olmadığındaysa tohum bir elektrik süpürgesi içeriyordu. yatta kalabilip kalamayacağını ir-
ve kabuklu yemişle beslenir. Kı- Modül Mars’a indiğinde bir mik- deleriz. Fakat Marslı organizma
şın güneye uçar, yazın tekrar ku- tar tozu emip besi yerine iletecek görmeden Marslı yaşam çevre-
zeye gelir. Yüksek dallara tüneyip ve bu tozun içerisinde eğer bakte- sinin ne olduğunu nasıl bilebili-
yiyecek arar” vb. Çevrebilimci- riler varsa, besi yeriyle tıpkı dün- riz? Mars Lander deneyi, Mars’ta
nin kuşun çevresini tarif ederken yadaki gibi etkileşime girerek kar- Dünya benzeri bir yaşam olma-
söylediği her şey kuşun yaşam fa- bondioksit gazı açığa çıkaracaktı. dığını gösterdi. Mars’ın ısısı, at-
aliyetlerinin açıklamasıdır. Bu ta- Bu sistemin içindeki bir detektör- mosferindeki gaz içeriği, nem
rif, çevrebilimcinin kuşun çevresi- se bu gazın varlığını tespit ettiğin- oranı ve toprağı hakkında birta-
ni kuşu gözlemleyerek öğrendiğini de uyarı gönderecekti. Beklenen kım şeyler bilebiliriz fakat Mars’ın
gösterir. şey gerçekleşti de. Mars Lander çevresinin nasıl olduğunu bilmi-
“Mars Lander” olayı, kendisini tozu emdiğinde besi yeri fermen- yoruz, zira çevre sadece ısı, gaz,
belirleyen ve tanımlayan bir orga- te oldu ve radyoaktif karbondiok- nem ve topraktan oluşmaz. Çev-
nizma olmadan bir çevreyi tarif et- sit açığa çıktı, ki bu da Mars’ta ha- re, doğanın parçaları arasındaki
menin zorluğuna örnek teşkil eder. yatın olduğu anlamına geliyordu. bir dizi düzenli ilişkiden oluşur
ABD, Mars’ta yaşam olup olmadığı- Fakat aniden fermantasyon durdu. ve bu düzeni yaratan Marslı or-
nı öğrenmek amacıyla bir iniş mo- Canlı organizmaların böyle dav- ganizmalardır.
dülü göndermeye karar vermişti. ranmaması gerektiğinden, sonuç Çevreye uyum sağlama temelli
Bir organizmanın çevresinin ne olduğunu ancak organizmaya bakarak bilebiliriz. Aslında yaşam görüşünü inşacı yaşam gö-
sadece organizmaya bakmayız, çevreyi organizmanın davranışları ve eylemleri bağlamında rüşüyle değiştirmemiz gerekir.
tarif ederiz.
Organizmaların bulundukları
çevrede hayatta kalmaları sadece
ona uyum sağlayıp sağlayamama-
larıyla alakalı değildir. Aslına ba-
kılırsa organizmalar parçalardan
kendi çevrelerini inşa ederler. Bu
bağlamda, organizmaların çevrele-
ri DNA’larında kodlanmıştır, bu
da Lamark’ın savunduğu yakla-
şıma zıt düşer. Lamark dış dün-
yadaki değişimlerin içyapılarda
değişime yol açacağını söylemiş
olsa da, bunun tersi doğrudur.
Bir organizmanın genleri, orga-
nizmanın davranışlarını, fizyolo-
jisini ve morfolojisini etkilediği
ölçüde, çevresini inşa etmesine
de yardımcı olur. Bu nedenle ev-

26
rim sürecinde organizmanın aşağı doğru kök saldıklarında top- nın kendi varlık koşullarını hem
genleri değişirse çevresi de deği- rağı ayırarak fiziksel doğasını, or- üretiyor hem de ortadan kaldırı-
şir. ganik moleküller ve humik asitler yor olmasıdır. İnsan olarak çevre-
Bir insanın yakın çevresini dü- yayarak kimyasal doğasını değiş- yi nasıl mahvettiğimize dair çok
şünelim. Havanın kırılma indisi- tirirler. Faydalı mantarların ken- fazla şey söylenir. Fakat bulundu-
ni ölçen schlieren optik kullanıla- dileriyle birlikte yaşamalarını ve ğu çevreyi aleyhine işleyecek şe-
rak bir insanın hareketli fotoğrafı kök sistemlerine girmelerini ola- kilde değiştiren tek canlı türü biz
çekildiğinde, sıcak, nemli bir hava naklı kılarlar. Su çekerek yeral- değilizdir. Her bakteri yiyecek tü-
katmanının her birimizi sardığı ve tı su seviyesini ve yakın çevrele- ketir ve kendisi için zehirli olan a-
bacaklarımızdan yukarı tırmandı- rindeki nem oranını değiştirirler. tık ürünler boşaltır. Organizmalar
ğı görülür. Ağaçlar dahil tüm can- Tarımsal amaçlarla hava duru- çevreyi sadece kendileri için değil,
lı organizmalar, organizma meta- mu kaydı tutacak meteoroloji is- kendi çocukları için de mahveder-
bolizmasının faaliyetleri sonucu tasyonları açık bir alana ya da bir ler.
oluşan bu sıcak hava katmanına binanın tepesine kurulmaz. Bitki Sözgelimi, New England’ın
sahiptirler, yani hepimiz küçük yetişen bir alanda zeminin farklı bitki örtüsü bu sürecin bir sonu-
bir atmosferle çevriliyizdir. Bu- yüksekliklerindeki ısı ve nem öl- cudur. Eski çağlarda New Eng-
nun sonuçlarından biri, rüzgârın çülür, çünkü bitkiler tarımı elve- land ormanları meşe, çam ve kat-
soğutma etkisidir. Rüzgâr estiğin- rişli kılan fiziksel koşulları sürek- ran ağaçlarından oluşuyordu. 18.
de üşümemizin nedeni rüzgârın li değiştirirler. Köstebekler toprağı yüzyılın sonlarında 19. yüzyıl
sınır tabakayı uçurması ve deri- kazar, yer solucanları yarattıkla- boyunca artan tarım faaliyetle-
mizin farklı bir ısı ve neme ma- rı oyuklarla yerel topolojiyi tama- ri sebebiyle tüm ormanlar kesil-
ruz kalmasıdır. İnsan vücudunun men değiştirirler. Kunduzlar, son di ve yerlerine çiftlikler kurul-
yüzeyinde beslenen bir sivrisine- yüzyılın başlarına kadar Kuzey du. İç Savaş’ın hemen öncesinde
ği düşünelim. Bu sivrisinek, inşa Amerika’nın doğal yeryüzü şeklini ve sonrasında, New England’ın
ettiğimiz sınır tabakanın içine tü- en az insanlar kadar etkilemişler- tarım yapılamayan kayalık böl-
müyle gömülmüş durumdadır. Sı- dir. Aldığımız her nefes dünyadan gelerinden Orta Batı’nın verim-
cak, nemli bir dünyada yaşar. Gel- oksijen alıp karbondioksit verir. li topraklarına göç başladı. Terk
gelelim tüm organizmalar için en Mort Sahl bir keresinde şöyle de- edilen bu bölgeleri yeniden bit-
yaygın evrimsel değişimlerden bi- miştir: “Ne kadar zalim, iğrenç ve kiler kapladı. Önce farklı farklı
ri boyutlarda gerçekleşir; organiz- kötü olursanız olun, her nefes alı- otlar, ardından da veymut çamla-
malar tekrar tekrar daha büyük o- şınızda bir çiçeği mutlu edersiniz.” rı çoğaldı. Veymut çamları, bitki
lacak şekilde evrim geçirmişlerdir. Her canlı organizma, bazı şey- örtüsünün ortadan kalktığı alan-
Sivrisinek türü daha büyük bir bo- ler alıp bazı şeyleri atarak, yaşadığı larda tümüyle homojen bir ağaç
yut kazanacak şekilde evrim geçir- çevreyi sürekli değiştirir. Her tü- topluluğu oluşturabilirler, ancak
meye başlarsa, beslenme sırasın- ketim davranışı aynı zamanda bir bu ağaç toplulukları kalıcı olmaz,
da dizlerine kadarki kısmı sıcak üretim davranışıdır. Yiyecek tü- çünkü gölgeleriyle kendi fidele-
ve nemli sınır tabakasında, sırtıysa kettiğimizde sadece gaz değil, ba- rinin büyümesi için gerekli ışığı
stratosferde olur. Sonuç, sivrisine- zı organizmaların tükettikleri katı keserler. Çamlar öldüğünde ya
ğin evriminin onu tümüyle fark- atıklar da üretiriz. Organizmala- da New England’da olduğu gibi
lı bir dünyaya taşıması olacaktır. rın yaşamsal faaliyetlerinin neden kesildiklerinde, yerlerini meşeler
İnsanlar evrimlerinin ilk aşama- olduğu evrensel çevre değişimleri- alır. Az rastlanan bir iki yaşlı a-
larında tüylerini kaybettiklerin- nin bir sonucu da her organizma- ğaç haricinde veymut çamları or-
de ve vücutlarındaki ter bezlerinin “Mars Lander” olayı, kendisini belirleyen ve tanımlayan bir organizma olmadan bir çevreyi tarif
dağılımı değiştiğinde sınır tabaka etmenin zorluğuna örnek teşkil eder.
kalınlığı değişmiş, dolayısıyla bu
sınır tabakadaki mikro dünya pi-
reler, sivrisinekler ve tüylü hay-
vanlarda yaşayan diğer parazitler
için daha az yaşanabilir hale gel-
miştir. Organizmayla çevre arasın-
daki ilişkinin ilk kuralı, çevrenin
organizmanın yokluğunda var ol-
madığı, organizma tarafından dış
dünyadaki küçük parçalardan inşa
edildiğidir.
İkinci kural, organizmaların
çevrelerinin, bu organizmalar ya-
şadığı müddetçe sürekli olarak
yeniden inşa edilmesidir. Bitkiler

27
tadan kalkar ve tarihöncesindeki zünü uygulayanlar yalnızca insan- şekilde işleyerek, fiziksel ve elektro-
bakir ormanlara benzer bir kom- lar değildir. Patatesler, patates bit- nik araçlardan daha üstün bir şekilde
pozisyon ortaya çıkar. Veymut kilerinin depolama organıyken, kenarlardaki ışık yoğunluğu farklı-
çamlarının ışık ve toprakta yarat- meşe ağacınınkilerse palamutla- lıklarını görmemizi sağlar. Bunu kü-
tığı değişim, soylarının devamına rıdır. Üstelik diğer organizma- çük mesafeler boyunca farklılıkları
imkân tanımaz ve yerlerine meşe- lar da bu depolama araçlarından büyüterek başarırız. Kısacası, görüş
ler yetişir. Kuşak farkı, sadece in- faydalanabilirler. Sincaplar pa- keskinliğimiz optik tarama makine-
sana ait bir fenomen değildir. lamutları kışın kullanmak üzere lerinden daha iyidir. Organizmayla
Bu sebeple dünya üzerindeki saklarken, insanlar da patatesleri çevresi arasındaki ilişkinin üçüncü
daimi yıkım ve zararın tek sorum- depolara yığarlar. İnsanlar olarak kuralı, dünyadaki dalgalanmaların
lusunun insanlar olduğu görüşü- farklı bir seviyede, başka bir de- ancak organizmalar onları dönüştür-
nü bir kenara bırakmalıyız. El- polama aracına da sahibiz; yani düklerinde önem arz etmeleridir.
bette her organizma gibi dünyayı paraya. Doğal ürünlerin pazarda- Son olarak, organizmalar dışarı-
değiştiriyoruz ve elbette diğer or- ki dalgalanmalarını vadeleyerek dan aldıkları sinyallerin fiziki ya-
ganizmaların sahip olmadığı şekil- yatıştıran araç da, bankalara ken- pısını değiştirirler. Bir odanın ısısı
de dünyayı hem çok hızlı hem de dimizi güvence altına almak için yükseldiğinde karaciğeriniz bu de-
isteklerimiz doğrultusunda değiş- yatırdığımız şey de paradır. Öy- ğişikliğin farkına varır; lakin bunu
tirecek güce sahibiz. Bununla be- leyse organizmalar esasında dış ısıdaki bir artış olarak değil, kanı-
raber dünyayı değiştirmeden ya- dünyada olup biten değişiklikleri nızdaki şeker ve bazı hormonların
şayamayız. Organizmayla çevresi pek de fizyolojik bakımdan algı- yoğunluğundaki değişim şeklin-
arasındaki ilişkinin ikinci kuralı lamamaktadır. de algılar. Havadaki moleküllerin
budur. Tam tersine, organizmalar, kay- titreşimlerindeki bir değişim, ya-
Üçüncü olarak, organizmalar nakların gerçek düzeylerindense dış ni ısı değişimi olarak başlayan şey,
çevreden etkilendikleri ölçüde, dünyadaki değişikliklerin hızlarına vücutta bazı kimyasal maddelerin
kendi açılarından çevrenin ista- tepki verecek tekniklere sahiptirler. yoğunluğundaki farklılıklarla ifa-
tistiki yapısını anlayabilirler. Or- Su pireleri bazen eşeyli bazen eşey- de edilir. Vücuttaki bu yeniden te-
ganizmalar yaşamlarını zamana sizdirler. Çevrelerinde değişiklikler zahür, anatomik ve fizyolojik ya-
yayarak planlama yapma ve fizi- (mesela içinde yaşadıkları suyun pı üstüne güçlü etkileri bulunan
ki faktörlerdeki değişikliklere ön- oksijen miktarı, ısısı ya da yiyecek genlerin işidir. Çölde bir saha ça-
ceden önlem alma yetilerine sa- stokundaki değişiklikler) gerçek- lışmasındayken eğer çıngıraklı bir
hiptirler. Buna güzel bir örnek leştiğinde eşeysiz üremeden eşeyli ü- yılanın sesini duyup kendisini gö-
olarak bitkilerin ve hayvanların remeye geçerler. Eşeysiz üremeden rürseniz, kulak zarlarınıza çarpan
güneş ışığını depolamalarını gös- eşeyli üremeye ısı çok yükseldiğinde hava titreşimleriyle gözlerinize vu-
terebiliriz. Ilıman bir bölgede bir ya da çok düştüğünde geçiş yaparlar. ran ışık fotonları merkezi sinir sis-
bitkinin büyümesi ve beslenme- Yani yalnızca değişikliği algılarlar. teminde kimyasal bir reaksiyona
si için uygun koşullar her zaman Bizim görme sistemimiz de en kü- dönüştürülür ve aniden vücudu-
mevcut olmayabilir. Gelgelelim çük değişiklikleri algılar. Merkezi si- nuzda adrenalin salınımı başlar.
“sakla samanı, gelir zamanı” sö- nir sistemimiz, imgeleri karmaşık bir Gelgelelim, bu titreşimlerle foton-
Kunduzlar, son yüzyılın başlarına kadar Kuzey Amerika’nın doğal yeryüzü şeklini en az insanlar
lara maruz kalan vücut bir insa-
kadar etkilemişlerdir. nın değil de bir yılanın, özellikle
de karşı cinsiyetten bir yılanınsa
bambaşka kimyasal reaksiyonlar
şekillenecektir. Bir sinyalin vücut-
taki bu farklı dönüşümleri, insan
ve yılan genlerindeki farklı kod-
lardan kaynaklanmaktadır. Orga-
nizmayla çevre arasındaki ilişkiye
dair son kural şudur: Organizma-
ların algılayabildiği kadarıyla çev-
renin fiziki yapısı bizzat organiz-
malar tarafından belirlenmektedir.
Çevreyle organizmanın etki-
leşimine odaklanan bu betim-
lemenin iyi olduğu, ancak dış
dünyanın, organizmaların etkide
bulunamadıkları birtakım yön-
lerini görmezden geldiği ileri sü-
rülebilir. İnsanoğlu kütle çekim
yasasını keşfetmiş olabilir, fakat

28
bunun ötesine belli ki geçememiş- türlü zehirli etken madde mevcut- de kararlı oksijen bulunmaz. Kar-
tir. Kütle çekimine karşı koyamaz- tur ve biz tüm bu değişimleri in- bondioksit ilk zamanlarda çok
sınız. Ancak aslında bu doğru de- san faaliyetlerinin sonuçları olarak yüksek yoğunluktaydı. Dünya-
ğildir. Sıvı ortamda yaşayan bir kabul ederiz. İnsanların mutlu ve nın erken dönemlerinde, algler ve
bakteri kütle çekimini hissetmez, sağlıklı olarak uzun yıllar yaşaya- bakteriler atmosferden aldıkları
çünkü bu kuvvet çok küçüktür bilecekleri bir dünya yaratmak is- karbondioksiti kireçtaşı ve tebeşir-
ve bakterinin yüzme yetileri onu temeleri doğru bir harekettir. Fakat de, bitkiler de kömür ve petrolde
bu zayıf kuvvetten arındırır. Fa- bunu “Çevreyi Koruyun” sloganı depoladı. Yeryüzünde oksijen bu-
kat bakterinin boyutu genlerinin altında yapamayız, çünkü bu slo- lunmuyordu, bitkilerin faaliyetle-
bir sonucudur ve bu da kütle çe- gan, doğanın meydana getirdiği ve ri sonucu oksijen atmosfere yayıl-
kiminin bizlere etkisinin bakte- bizim tüm aptallığımızla yok et- dı ve daha sonra, öncesinde başka
riyle aramızdaki genetik farklılık- mekte olduğumuz bir çevrenin var organizmaların kendileri için ha-
tan kaynaklandığı anlamını taşır. olduğunu varsayar. Ayrıca, bu slo- zırladığı bir dünyada hayvanlar ev-
Öte yandan, bakteriler bi- ganın içerdiği “doğanın denge ve rim geçirdi. Sadece 60.000 yıl ön-
zim hissetmediğimiz bir kuvve- uyumu” gibi, bu denge ve uyumu ce Kanada ve ABD’nin orta kısmı
ti, Brown hareketini hissederler. bozan tek şey addettiği “insanlığın tamamen buz kaplıydı. Çevre hiç-
Bakteriler küçük olduklarından, açgözlülüğü ve aptallığı” da yalnız- bir zaman var olmadı, denge ve u-
içinde asılı oldukları sıvıda yer a- ca birer varsayımdır. yum da öyle. Şimdiye kadar var o-
lan moleküllerin hareketiyle ora- Dünya hakkındaki bilgimiz özel lan türlerin yüzde 99,999’unun
dan oraya savrulurlar. Biz insan- bir denge ya da uyumun varlığına nesli tümüyle tükenmiş durum-
larsa çok iri olduğumuz için bu işaret etmez. Fiziksel ve biyolojik dadır ve gelecekte bütün türle-
hareketin etkisiyle odanın içinde dünya, gezegen ortaya çıktığından rin nesli tükenecektir. Doğrusunu
oradan oraya savrulmayız. Doğa beri, çoğu bizim şu an kavrayabile- söylemek gerekirse canlılığın ya-
kuvvetlerinin etki oranı boyuta, ceğimizden çok daha şiddetlilerini rı ömrü geçmiş durumdadır. Tah-
mesafeye ve etkime süresine bağ- içeren sürekli değişimler sergile- minlerimize göre, dünya üzerinde
lıdır. Bir organizmanın ne kadar miştir. Aslında çevre olarak algı- ilk canlı organizmalar 3-4 milyar
büyük olduğu, durum ve pozis- ladığımız şeyin büyük bölümü ya- yıl önce belirdiler ve yıldız evri-
yonunu ne kadar hızlı değiştire- şayan organizmaların yaratımıdır. minden bildiğimiz kadarıyla, gü-
bildiği ve farklı boyut ve türdeki Soluduğumuz ve solumaya devam neş 3-4 milyar yıl sonra genişle-
diğer organizmalardan ne kadar etmeyi umduğumuz atmosfer yak- yerek yanıp tükenecek ve her şeye
uzakta olduğu genler tarafından laşık olarak yüzde 18 oksijen ve bir son verecektir.
belirlenir. Bu nedenle, dünyadaki yüzde birden daha az karbondiok- Bu nedenle, tüm rasyonel çev-
fiziksel kuvvetler, canlı organiz- sit içerir. Fakat canlı organizma- re hareketleri, çevrenin korun-
malarla ilişkili oldukları ölçüde lardan önce yeryüzünde atmosfer duğu uyumlu ve dengeli bir dün-
onların genlerinde kodlanmıştır. yoktu. Oksijenin çoğu kimyasal ya görüşüne dayanan romantik ve
Canlı organizmaları yalnızca sa- bileşiklere bağlıydı. Oksijen çok tamamıyla temelsiz olan ideolojik
hip oldukları genlerin değil, aynı kararsız bir bileşiktir, serbest hal- bağlılıklarını bir kenara bırakmalı
zamanda genlerin çevreyle etkile- Çevre, ancak genleriyle etkileşime girerek organizmalara etki eder. İç ve dış dünyalar et ve
şiminin ürünleri olarak görmemiz tırnak gibidir.
gerektiği gibi, organizmaların ba-
ğımsız bir dış dünyayla karşı kar-
şıya olduklarını söyleme hatası-
na da düşmemeliyiz. Çevre, ancak
genleriyle etkileşime girerek orga-
nizmalara etki eder. İç ve dış dün-
yalar et ve tırnak gibidir.
Organizmayla çevre arasında-
ki ilişki unsurları siyasi ve toplum-
sal hareketler açısından önemlidir.
Dünyanın birçok yönden giderek
sevimsiz ve yaşamak için tehlike-
li hale geldiğine ve çok uzak olma-
yan bir gelecekte korkunç derecede
çirkinleşeceğine dair yaygın bir ka-
nı bulunmaktadır. Dünya daha da
ısınabilir. Şimdi olduğundan çok
daha fazla morötesi ışığa maruz ka-
labilir. Dünya berbat kokmaktadır.
Hastalığa, hatta ölüme yol açan her

29
ve tüm dikkatlerini insanların na- larak meyilli oldukları ve bu işbir- oluşturulması kaçınılmaz görünen
sıl yaşamak istedikleri ve bu ya- liğinden yapay biçimde tarihsel o- planlı toplum üyelerini, kasıtlı ola-
şam tarzını nasıl düzenleyecekle- larak ayrı tutuldukları konusunda rak, bir zamanlar yıkıcı fenotipleri
ri meselesine yöneltmelidir. İnsan haklıysa, böyle bir yeniden örgüt- Darwinci uca iten stres ve çatışma-
türü, diğer organizmalarda bulun- lenme mümkün olabilir. Bu tak- lardan geçirecekse diğer fenotip-
mayan bir özelliğe sahiptir. Bu, yı- dirde, insanların bireysel biyolojik ler onlarla birlikte gitgide azabilir.
kıcılık değil, dünyada oluşacak de- sınırlamalarını bilmemiz gerekir. Genetik anlamda toplumsal kont-
ğişimleri planlayabilme özelliğidir. Ne de olsa biyolojik doğamızın rol insanı insanlığından çıkara-
İnsanlar dünyanın değişmesini en- parçası olan sınırlamalarımızı aşa- caktır.” (E. O. Wilson, Sociobio-
gelleyemez, ancak uygun toplum- mayız. Belki de insan DNA’sının logy: The New Synthesis, Cambridge,
sal örgütlenmelerle bu değişimi bütün dizilimini bilmemiz, her ne MA: Harvard University Press, 197,
daha faydalı bir yöne kaydırabilir kadar yetersiz olsa da, insanların s.575)
ve belki de kendi türünün yok o- sınırlamalarını anlamak için iyi o- O halde, insan davranışlarının
luşunu birkaç yüz bin yıl gecikti- lacaktır. Profesör Wilson Sociobio- farklı yönleri arasındaki genetik
rebilir. logy kitabında şöyle yazar: bağlantıları bilmemiz gerekmek-
İnsanlar biyolojik yetenekle- “Kültürlerin ekolojik karar- tedir, çünkü bunları bilmezsek iyi
riyle kendi geleceklerini yeniden lı halin gereksinimlerine uyacak yapalım derken dünyayı tümden
düzenleyebilirler mi? Bu soru bi- şekilde biçimlendirilmesine ka- mahvedebiliriz.
zi insan doğası ve onun biyolo- rar verilirse, birtakım davranışlar Biyolojik bilgi talebi ve bunun
jik olarak belirlenmesi meselesine duygusal hasara ya da yaratıcılık beraberinde getirdiği, toplumun
geri götürür. Şayet sosyobiyolog- kaybına yol açılmadan deneysel genetiği bilen seçkin teknokratlar
lar haklıysa, yani insanlar genle- olarak değiştirilebilir. Bazılarıysa tarafından yönlendirilme ihtiya-
rinde kodlandığı üzere girişimci, değiştirilemez... Kaç değerli özel- cı varsayımı, bireyin özellik ve sı-
bencil, saldırgan, yabancı düşma- liğin kullanılmayan yıkıcı özellik- nırlamalarıyla bireylerin yarattığı
nı, aile odaklı, baskıcılığa meyil- lere genetik açıdan bağlı olduğu- toplumsal kurumların özellik ve
li ve çıkarcıysa toplumun köklü nu bilmiyoruz. Topluluk üyelerine sınırlamalarını birbirine karıştırır.
bir şekilde yeniden örgütlenmesi gösterilen yardımseverlik yabancı- Bağımsız tekil birimlerin, bir araya
imkânsızdır. İnsan doğasıyla sava- lara gösterilen saldırganlıkla; yara- geldikleri kolektivitenin özellikle-
şılmaz. Diğer taraftan, Kropotkin tıcılık da sahip olma ve hükmet- rini belirlediği inancının nihai si-
insanların işbirliğine biyolojik o- meyle eşleşebilir. Gelecek yüzyılda yasi dışavurumudur bu.
Gulliver’in 15 santimlik Liliputları, Gulliver’in onlara atfettiği medeniyete sahip Fakat topluma baktığımızda bu-
olamazlardı, çünkü 15 santimlik insanlar, biçim ve şekillerini nasıl kazanmış olurlarsa nun tersinin doğru olduğunu gö-
olsunlar, teknolojik bir medeniyetin esaslarını yerine getiremezlerdi. rürüz. Toplumsal örgütlenmeyi ve
bunun sonuçlarını betimlememiz
gerekirse, toplumun bireylerin sı-
nırlamalarını yansıtmadığı, bu sı-
nırlamaları hükümsüz kıldığı söy-
lenebilir. Hiçbir insan kollarıyla
bacaklarını çırparak uçamaz. Bu,
boyutumuz ve vücut uzantılarımı-
zın büyüklüğüyle alakalı biyolojik
bir sınırlamadır. Bir sürü insan bir
araya toplanıp hep birlikte kollarıy-
la bacaklarını çırpsa dahi uçamaz.
Fakat ben geçen sene Toronto’ya
uçtum ve uçabilme yeteneğim top-
lumsal eylemin bir sonucuydu. U-
çaklar ve havaalanları, her biri
toplumsal ürünler olan eğitim ku-
rumlarının, bilimsel keşiflerin, para
organizasyonunun, petrol üretimi
ve arıtımının, metalürjinin, pilot e-
ğitiminin, hava kontrolünü sağla-
yan hükümet eylemlerinin bir so-
nucudur. Bu toplumsal ürünler bir
araya gelerek birey olarak uçmamı-
zı olanaklı kılar.
Uçma toplumsal bir ürün ol-
masına rağmen, toplumun uçma-

30
dığını belirtmekte fayda vardır. jimizin toplumsal örgütlenmeyle temimizin bağlantılarının sayısı-
Toplum uçamaz, bireyler uçar- alakasız olması değil, biyolojimi- nı onun katkılarına borçluyuzdur.
lar. Fakat toplumsal örgütlenme- zin hangi parçasının toplumsal ör- Yine de, sinir sisteminin ya da bu
nin sonucu olarak uçarlar. Sher- gütlenmeyle ilintili olduğudur. sistemin bir boyutu olan bilincin
lock Holmes bir seferinde Dr. İnsanın çok önemli bir biyolojik detaylı yapısını ve şeklini tanım-
Watson’a, Güneş’in mi Dünya et- özelliği seçilse, bu vücut ölçümüz lamaya yetecek sayıda gene sahip
rafında, yoksa Dünya’nın mı Gü- olurdu. 150-180 santim arasında değiliz. Ancak çevremizi, geçmi-
neş etrafında döndüğünü bilme- bir boya sahip olmamız bildiğimiz şi ve geleceğiyle birlikte yaratan
diğini, çünkü bunun ona hiçbir haliyle insan varlığını mümkün şey bilinçtir. Bu da yaşadığımız
yararı olmadığını söyler. Zihni, kılmıştır. Gulliver’in 15 santimlik çevreyle genler arasındaki ilişkiyi
ancak belirli miktarda eşyayı sığ- Liliputları, Gulliver’in onlara at- doğru şekilde anlamlandırmamızı
dırabildiği bir çatı katına benze- fettiği medeniyete sahip olamaz- sağlamaktadır.
tir, zihne giren her bilgi bir başka lardı, çünkü 15 santimlik insanlar, DNA’mızın anatomi ve fizyo-
bilginin yerini almak zorundadır. biçim ve şekillerini nasıl kazanmış lojimize etkisi çok büyüktür. Bil-
“Hatırlamak”tan kastımız bir in- olurlarsa olsunlar, teknolojik bir hassa, insanı tanımlayan şey olan
sanın kafasındaki şeylerin ortaya medeniyetin esaslarını yerine ge- karmaşık beyin yapısını müm-
çıkarılmasıysa, bir insanın hatır- tiremezlerdi. Örneğin, demiri e- kün kılmıştır. Bu yapının ardın-
layabileceği şeyler gerçekten sı- ritemezlerdi. Mineralleri çıkara- dan genlerimiz, insan bilincinin
nırlıdır. Hastalık ve sağlık kaydı mazlardı, çünkü 15 santimlik bir mümkün kıldığının dışında, olası
tutan hiçbir tarihçi bütün ölüm varlık bir kazmayı savurduğunda şekil ve sınırlamalarını bilmediği-
oranlarını, 19. yüzyıldan günü- kayaları parçalamaya yetecek kine- miz bir toplumsal doğa olan insan
müze demografik istatistikleri tik enerjiyi elde edemezdi. Bebek- doğasına olanak tanımıştır. Simo-
hatırlayamaz. Yine de tarihçiler ler de düştüklerinde bu yüzden ne de Beauvoir’nın deyişiyle in-
bunları kitaplara bakarak tekrar yaralanmazlar. Liliputlar ateşi de san, “l’être dont I’être est de n’être
hatırlayabilirler. Kitaplar, onları kontrol edemezlerdi, çünkü ate- pas”, yani özü öze sahip olmayan
muhafaza eden kütüphaneler gi- şe taşıyacakları ince dallar hemen varlıktır.
bi, toplumsal ürünlerdir. Böylece yanıp biterdi. Ayrıca konuşmala- Tarih, bizi bir çerçevenin içine sı-
toplumsal eylem, izole bir varlık rı ya da madenleri akıl etmeleri de kıştırmak için öne sürülen genlerin
olarak hiçbir insanın hatırlaya- pek olası değildi, çünkü beyinleri ve çevre güçlerinin dar hudutlarının
mayacağı şeyleri hatırlamamızı o- fiziksel olarak çok küçük olacaktı. ötesindedir. İngiliz siyasi gelişimi-
lanaklı kılmaktadır. Konuşma yetisi için muhtemelen nin önünde bir engel olarak görülen
Bireyleri ayrı, izole birer varlık yeterli sayıda bağlantıyı ve topolo- Lordlar Kamarası’nın kabul edilen
olarak ele alınca karşılaştığımız jik karmaşıklığı kaldırabilecek be- reformlarla kendi gücünü bizzat yok
bireysel biyolojik sınırlamalarla lirli büyüklükte bir merkezi sinir edişi gibi, genler de insan bilincini
toplumun içinde incelediğimiz sistemi gerekir. Karıncalar vücut oluşturmak adına bireyi ve çevreyi
bireysel sınırlamalar birbirinden ölçülerine göre son derece güçlü anlamlandırma gücünden feragat et-
farklıdır. Mesele, bütünün onu ve son derecede zeki olabilir, fa- miştir. Bunun yerini, şahsına mün-
oluşturan parçaların toplamın- kat vücut ölçülerinden bildiğimiz hasır yeni bir deneyimleme biçimiy-
dan üstün oluşu değil, parçala- üzere, asla insanlar hakkında kitap le, yani ancak toplumsal eylemle
rın özelliklerinin bütün içindeki yazamayacaklardır. anlamlandırılan kendi kanunları ve
bağlamları dışında anlaşılamama- İnsan genleri hakkındaki en ö- doğasıyla toplumsal bir etkileşimi
sıdır. İzole parçaların tekil özel- nemli gerçek şudur: Şimdiki vücut kapsayan yepyeni bir nedensellik
likleri yoktur, bu özellikler an- ölçülerimizi ve merkezi sinir sis- düzeyi almıştır.
cak tabi oldukları bağlam içinde
mevcutturlar. İnsan doğasını, bi-
reylerde bu doğayı ve sınırlama-
ları şekillendiren genlerde veya
yıkıcı davranılmadığı müddetçe
değişmeyen ve sabit bir dış dün-
yada anlamlandırmaya çalışan
teori, meseleyi hiç ama hiç anla-
mamıştır.
İnsanların toplumsal ve siyasi
örgütlenmesi aslında biyolojik ya-
pımızın bir yansımasıdır, çünkü
her şeyden öte biz, genlerimizin
dış dünyayla etkileşiminin tesiri
altında gelişen biyolojik nesnele-
riz. Hiç kuşkusuz, mesele, biyolo-

31
Çevre-evrimleşme ilişkisine bakış
Genetik indirgemeci yaklaşımlar çevreye gereken önemi atfetmeden genleri öne
çıkararak evrim gerçeğiyle örtüşmeyecek çıktılar ürettiler/üretiyorlar. Oysa genetik
yapının hemen her sürecin açıklanmasında yegâne etmen olarak kullanılabileceği
savı çoktan çökmüştür. Evrimsel süreçleri, bütünlüklü bir perspektifle incelediğimizde
doğru çıktılar üretebiliriz ve ancak bu şekilde hem genetik yapıya ve çevreye hem de
evrime gereken değeri verebiliriz. Çevrenin evrimsel gelişimsel örüntülere evrimsel
tarih boyunca ne gibi etkiler yaptığını araştıran “Eco-Evo-Devo” alanıdır.
Gülseli Kırgıl

E
rnst Mayr, evrimsel süreçleri anlamak için başvu- Evrimin bir doğa gerçeği olduğunu, kabullerden
rulabilecek kült kitaplardan biri olan Evrim Nedir? ve inançlardan ziyade bilimsel bir temele oturdu-
eserinde “Biyolojide, evrimi göz önüne almaksızın ğunu biliyoruz. Komplo teorisyenleri, evrim karşıt-
layıkıyla cevaplanabilecek tek bir ‘neden’ sorusu ları, aşı karşıtları bir şeyler uyduradursun, bildiği-
yoktur” der. Hâlâ içerisinde olduğumuz COVID-19 miz bir bilginin eğilip bükülerek yok sayılmasına
küresel salgını da bize bu sözün gerçekliğini ve izin vermeyeceğimiz de ortada. Fakat bazen ba-
haklılığını gösterir. SARS-CoV-2 virüsü mutas- zı kavramları gelişigüzel kullanıyor veya ne kadar
yonlarla birlikte değişmiş ve çeşitli varyantları da büyük bir anlam taşıdıklarını unutuyoruz. “Doğa
ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla “Salgından bir türlü gerçeği” de böyle bir kavram. İçerisinde yaşadığı-
kurtulamadık. Bir de virüsün yeni tipleri (suşla- mız, kurallarına tabi olduğumuz doğanın çalışma
rı) çıktı” serzenişinde bulunurken yeni varyantla- mekanizmalarını ifade eden bu kavram, “Yaşantı-
rın “Tanrı’nın bir cezası” değil evrimin bir sonucu nız boyunca duyabileceğiniz en gerçek şey benim”
olduğunu unutmamamız gerekir. Fakat durup dü- der aslında. Elinizde su dolu bir bardak var, bardak
şünelim, evrim ve ilişkili alanlarla ilgili gerçekten birden elinizden düşüyor ve aşağı yönlü hareketiy-
neler biliyoruz? Evrimsel tarihi nasıl anlıyoruz? Bi- le birlikte yere çarpıyor: Yerçekimi! Bardak zemi-
linçli bir şekilde veya farkında olmadan evrimin ne çarpıyor, elinizden yere kadarki hareketi boyun-
temel süreçlerini gözden kaçırıyor olabilir miyiz? ca kazandığı kuvvetle birlikte zemin ile etkileşime
Konunun uzmanı biliminsanlarının bile her adım- giriyor, bunun sonucunda kırılıyor: Kuvvet, enerji,
larında durup düşünmesi gereken sorular… fizik! İşte gözlerimizin önünde bir doğa gerçeği, bir

32
doğa yasası var. ğın ortasına” çıkıyorlardı. “Tantana” bitene kadar bir köşe-
Peki, bir diğer doğa gerçeği olan Etrafta kimsecikler yoktu, reka- de beklemişlerdir belki ya da biraz
evrim, evrimsel tarih konusunda ne- bet edebilecekleri, kendilerini ko- daha abartılı bir ifadeyle dinozorla-
ler biliyoruz? Bir arkadaşım odasını rumak zorunda oldukları pek kim- rın düşüşünü film seyreder gibi izle-
“işgal eden” karıncalardan şikâyetçi, se yoktu. Eklembacaklılar yayıldılar, mişlerdir, kim bilir... Artık koşullar
karıncalara ve diğer sosyal böcekle- çiçekler yeryüzüne yayıldıkça ek- çok farklı, pek bilmedikleri bir dün-
re olan bitmeyecek, tükenmeyecek lembacaklılar da yayıldılar, bu dün- ya var artık: Koşulları farklı, bile-
sevgimi ve merakımı bildiği için ka- ya sadece onların gibiydi. Yayıldıkça şenleri farklı, “hükmedenleri” farklı
rıncalarla her karşılaşmasında ba- yeni ortamlara uyum sağladılar, po- bir dünya. Fakat görece daha düşük
na “Arkadaşların geldi, söyle onlara pülasyonlar çevre koşullarına göre bir rekabet ortamı var artık, sürün-
gitsinler” diyor. Ben de bunu bir fır- şekillendi, evrimleştiler ve türleşti- genlerin çoğu yok olmuş, tüketim a-
sat gibi görerek ona karıncaların ev- ler. Böcekler artık ağacın kökünden lışkanlıkları aynı olan çok az tür ve
rimsel sürecini anlatıyorum, dino- yaprağına, yeraltından gökyüzüne çok az birey kalmış. Koşulları fark-
zorların yok oluşunu “bir köşeden ve suya kadar her yerdeler. Karınca- lı bir “ıssızlığın ortasındalar” şimdi.
izleyen” bu minik sosyal böcekle- lara ne oldu derseniz, onlar milyon- “Dur!” diyen yok, yayılıyorlar arka-
rin yaşam sahnesine çıktıktan sonra larca yıldır bir yerden bir yere koş- larına bile bakmadan.
nasıl evrimleştiklerinden ve bugün turmaya devam ediyor. Yeryüzünde Yayıldıkça farklı koşullar altına
Antarktika dışındaki tüm kıtalarda eklembacaklı çeşitliliğinin artmasıy- giriyorlar, koşullara uyum sağlaya-
üyeleri bulunan bir canlı grubuna la birlikte şimdilerde bildiğimiz bö- bilecek birikimdekiler (genetik var-
nasıl dönüştüklerinden bahsediyo- ceklerin ilkel formları yeryüzü sah- yasyon anlamında) yaşama tutunu-
rum. Şimdi onların hikâyesi üzerin- nesine çıktı. yor ve zamanla popülasyon içinde
den evrimsel süreç nasıl işler anla- Zamanla yeryüzündeki çeşitlilik baskın hale geliyor. Öyle bir evre-
maya çalışalım, tıpkı karıncalar gibi ilk dönemlerdeki sessizliği aratan ye geçiliyor ki önceki tür ile ben-
minik bir anlatıyla… bir noktaya geldi. Artık bir böceğin zerlikleri kalmıyor. Evrimleşiyorlar;
Dünya’nın artık soğuma evresine binlerce katı ağırlığındaki dinozor- gezegene yayıldıkça değişiyor, tür-
geçtiği o dönemin ardından yaşam lar oradan oraya koşuyordu. Dikkat- leşiyor, evrimleşiyorlar. Artık oda-
formları ortaya çıkmaya başladı. Ka- li bakın orada bir yerde bir karınca nızdan Amazon Ormanları’na, tar-
ra henüz canlıların yaşayabilmesi i- atası besin arayışında. Sonra bir şey- lalardan çöle her yerde onlar var.
çin uygun bir ortam değildi. Önce ler oluyor, en azından bazı türler i- Yeniden dikkatli bakmanızı rica e-
bitkiler sudan karaya doğru yayıldı, çin “dünya başlarına yıkılıyor” da deceğim. Bu sefer farklı karıncalar
yayıldıkça değiştiler, değiştikçe su- diyebiliriz. Kocaman cüsseli, o dö- göreceksiniz. Kimi mantar yetiştiri-
ya yakın kara parçaları yeşillenmeye nemin dünyasının hâkimi dinozor- yor, kimi yaprak kesiyor, kimi kolo-
ve farklı bitki türlerine ev sahipliği lar ve sürüngenlerin bir kısmı mete- ni içinde yavru bakıyor, kimi diğer
yapmaya başladı. Fakat bu bitki tür- or yağmuru altında ve sonrasındaki bir karıncaya bulduğu besinin yerini
leri günümüzdeki gibi formlarda ve dünyada yaşama tutunamıyor. Şim- öğretiyor. Hepsi “ıssızlıktan” geldi,
yüksek çeşitlilikte değildi. Bitkilerin di biraz daha geziniyoruz, yine dik- yeryüzünün tarihi onları başka or-
peşinden eklembacaklılar sudan çık- katli bakarsanız orada bir yerde be- tamlara ve başka koşullara savurdu,
tı, karada yayılmaya başladılar. Han- sin arayışında olan karınca atasını evrimsel mekanizmalar hayatta kal-
gi eklembacaklı daha önce karaya görebilirsiniz. Dünya birilerinin ba- ma ve üremeleri için çeşitli avantaj-
çıktı bilinmiyor, fakat böcekler ve- şına yıkılmış, belki kaos bitmiş belki lar kazanmalarına neden oldu ve gü-
ya akrepler olabileceği düşünülüyor. de başka bir kaos dönemi başlamış. nümüzdeki yerlerine geldiler.
Beslenme alışkanlıklarına bakacak Genetik indirgemecilikte canlılar çevreleri ile bir bütün olarak görülmez, canlı-çevre
olursak böceklerin biraz daha önce etkileşimleri büyük oranda göz ardı edilerek genler üzerinde durulur. Genetik indirgemecilik
karaya çıkması daha muhtemel gibi. doğru çıktılar üretmemizin önünde çok büyük bir engeldir.
Sudan karaya doğru çıkan, kıyılarda
dolaşan eklembacaklıları avlayabil-
mek için diğer eklembacaklı türleri-
nin de karaya yöneldikleri, zamanla
karada yaşayan ve suda yaşayan ek-
lembacaklı türleri olarak ayrılacak
kadar değiştikleri düşünülmekte-
dir. Belki günümüzde durduğumuz
noktadan bu savı anlamak çok kolay
değil, o zaman bir yengeci düşünün.
Yaşantısının büyük çoğunluğu suda
geçer fakat avlanmak veya üremek
için karaya da çıkar. Erken dönem
kara canlıları da böyleydi ve canlılar
sadece sudan karaya değil, “ıssızlı-

33
Genetik, genetik rının değişmesiyle birlikte canlıların da göz ardı edilerek genler üzerinde
indirgemeciliğe karşı popülasyon dinamiklerinin, yani tür durulur. Dolayısıyla genetik indir-
Önce bir bardak kırdık, ardından içi dinamiklerin neden değiştiği so- gemecilik doğru çıktılar üretmemi-
bir köşeden evrimsel tarihin küçük rusuna yanıt olarak verilebilir. Ba- zin önünde büyük bir engeldir. Her-
bir kesitine baktık. Karıncaların mi- sit veya ilk akla gelen bir yanıt gibi kes her konuda yorum yapabilir,
nik adımlarında gördüğümüz gibi görünse de genetik indirgemecilik- kendine dinleyici de bulabilir. Fa-
koşullar değiştikçe canlıların dina- le mücadelenin maalesef ki hâlâ sür- kat söylediklerinin gerçeklerle ör-
mikleri de değişmektedir. Peki, a- düğü günümüzde bu yanıt görün- tüşüp örtüşmediği önemli bir konu-
ma nasıl? Belki de “neden?” sorusu düğünden çok daha fazlasını ifade dur. Aynı primat gözlemi deneyine
çok daha anlamlı bir sorudur. Yanıt ediyor. Koşulların değişmesiyle bir- bakan iki etologdan biri incelenen
olarak Mayr’ın bu bağlamdaki her likte canlıların dinamiklerinin nasıl primatları “aptal” bulurken (insan-
bir “neden” sorusuna cevap ararken değiştiği sorusunun yanıtı ise çok biçimcilik!) diğeri primat gözlemi
başvurulabilecek bir kılavuz olarak çeşitli. sırasında kullanılan testin primat-
işaret ettiği evrim gerçeğini söyle- Şimdiye kadar hemen her nok- ların zekâlarının altında olduğunu,
yebiliriz, fakat yanıtı biraz daha aç- tada genetik indirgemeciliği eleştir- testin yanlış olduğunu, dolayısıyla
makta fayda var. Bir canlının içeri- dik. Peki, genetik yapının bu bağ- canlıların sıkıldığını ve testle ilgilen-
sinde bulunduğu ortam biyotik ve lamda bir önemi yok mu? Elbette mek yerine etraflarındaki daha ilgi
abiyotik pek çok faktörün etkisiyle var ve tıpkı çevre için söylediğimiz çekici şeylere yöneldiklerini söyle-
değişir, bu klasik bir bilgidir. Yazı- gibi genetik yapıyı da değerlendir- yebilir. Aynı noktaya bakıp fark-
nın ilerleyen bölümlerinde değinile- meye almadan evrimsel süreçlerle lı sonuçlar üretilebilir. Belirleyici
cek fakat şimdiden ifade etmek ge- ilgili herhangi bir doğru çıktı üret- olan, yorumlar ile gerçekler arasın-
rekirse canlıların kendisi, yaşadığı mek mümkün değil. Fosil kalıntı- daki mesafedir. Mesafe kapandığı o-
ortamı kuran ve değiştiren (dolayı- larında bile genetik materyal arı- randa doğru çıktılar üretilebilir, bu
sıyla yeni bir ortam olarak yeniden yoruz, çünkü fosil kalıntılarından nedenle bakış açımız çok önemlidir.
kuran) bir faktördür aynı zamanda. bozulmamış genetik materyal örne- Genetik yapının önemini de, gene-
Özcesi canlılar ortamlarından etki- ği elde edebilirsek genetik benzer- tik indirgemeciliğe yaklaşarak değil
lendikleri gibi ortamlarını da -ku- likler üzerinden fosilin hangi canlı genetik indirgemecilikten hızla u-
rucu bir unsur olarak- etkiler. Bu türüne veya en azından hangi canlı zaklaşarak gösterebiliriz. Ancak bu
gerçekten yola çıkarak canlıların or- grubuna dâhil olduğunu belirleye- şekilde evrimleşmeye etki eden her
tamlarıyla bir bütün olduğunu, daha biliriz. Belki de şimdiye kadar keş- faktöre gereken değeri verebiliriz.
net bir ifadeyle canlılar ve çevreleri fedilmemiş bir türle karşı karşıya-
arasında son derece sıkı bağların ve yızdır, bunu genetik diziye bakarak Gelişim modellerinin
etkileşimlerin olduğunu söyleyebi- anlayabiliriz. Genetik indirgemeci- evrimsel genetik temeli:
liriz. Dolayısıyla canlılar yaşadıkla- likte ise çevrenin canlı ve evrim ü- Evo-Devo
rı ortam göz önüne alınmadan bütü- zerindeki etkisi göz ardı edilerek Genetik sistemlerin ve işlevleri-
nüyle anlaşılamaz, besin aramadan genlerin ezelden beridir -anatomi- nin etraflıca anlaşılması ve bir teme-
üremeye kadar pek çok davranış mizden davranışlarımıza kadar- he- le oturtulmasının ardından -ki bu
canlı ve çevresi arasındaki ilişkiler men her şeyin yegâne belirleyicisi çaba hâlâ sürmektedir- genetik ya-
ağı göz ardı edilerek doğru yorumla- olduğu söylenir. Canlılar çevreleri pı ile evrimleşme arasındaki ilişkiler
namaz. Canlılar ve çevreleri arasın- ile bir bütün olarak görülmez, can- ağı araştırmalara konu olmaya baş-
daki bu sıkı bağlantı, çevre koşulla- lı-çevre etkileşimleri büyük oran- ladı. Genetik ve moleküler biyolo-
ji alanlarındaki çalışmalar evrimsel
Drosophila melanogaster çalışmaların odağındaki organizmaydı fakat ilerleyen çalışmalar
yüksek korunmuşluk altındaki gelişimsel genlerin Metazoa (hayvanlar âlemi) içerisindeki diğer biyoloji alanının genişlemesini ve
canlılarda da bulunduğunu gösterdi. evrimsel genetik disiplininin kurul-
masını sağladı. İndirgemeci yakla-
şımları bir yana bırakırsak, bu alan-
lardaki ilerlemeler ve peşi sıra gelen
teknolojiler evrimsel tarihe daha
doğru ve net bir bakış kazanmamı-
zı sağladı. Disiplinlerin gelişimi ile
birlikte söz konusu alanlar içerisin-
de alt disiplinler oluştu ve gelişerek
bütüncül bir yaklaşım edinmemi-
zi sağladı. Bu disiplinlerden biri E-
vo-Devo olarak da bilinen Evrimsel
Gelişimsel Biyoloji’dir. Evrim kar-
şıtlarınca veya evrim gerçeğini yete-
rince kavrayamayan kişilerce kasıtlı
olarak birbirleri yerine kullanılan i-

34
lerinin etkinliği ile gerçekleşir. Bu
iki işlevi gerçekleştiren molekülle-
rin üretilmesini sağlayan genler ge-
lişimin genetik arka planında temel
rollere sahiptir.
İkinci gen kümesini ise gen anla-
tımının (bir genin yapısal veya işlev-
sel bir ürün (protein) meydana ge-
tirme sürecinin) başlatıcısı olarak
nitelendirebileceğimiz transkripsi-
yon açısından önemli faktörleri ü-
reten genler oluşturur. Transkrip-
siyon, ilgili enzimlerin aracılığıyla
genetik dizi üzerinden mRNA mo-
leküllerinin oluşturulduğu süreçtir.
Şekil 1: Görsel, Evo-Devo, Devo-Evo ve Eco-Evo-Devo disiplinlerinin odaklandıkları mRNA molekülleri, ilgili hücre or-
soruları ve birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olduklarını göstermektedir. Görsel, Müller’in ganeline (ribozom) taşınarak işle-
(2007) “Evo–devo: Extending the evolutionary synthesis” makalesinden değiştirilerek ve
Türkçeleştirilerek alınmıştır. nir (translasyon) ve protein üretilir.
Burada üretilen proteinler daha son-
ki kavram -evrim ve gelişim terimle- lere ve işlevlere sahiptir. Bir memeli ra farklı işlenme süreçlerinden de
ri- bu alanda bir araya gelir. Esasen canlıdaki sinir hücresi ile karaciğer geçebilir (post-translasyonel modi-
gelişim modelleri, evrimsel süre- hücresi veya eşey ana hücrelerini fikasyonlar). Gen anlatımı ile mey-
cin bir parçası olarak çeşitlenmiştir. karşılaştıralım. Aynı bireyin fark- dana getirilen ürünler hücreden sis-
DNA’nın keşfinden homoloji kavra- lı doku ve sistemlerdeki hücrelerini temlere kadar hemen her noktada,
mının ortaya çıkarılmasına, embri- karşılaştırıyoruz, dolayısıyla bu hüc- hemen her yolakta başat rollere sa-
yolojideki gelişmelerden omik ça- reler aynı genetik koda sahip. Fakat hip olduğu için gen anlatımının ilk
ğında elde edilen yeni verilere kadar hücrelerdeki genetik kod dizi bakı- adımı diyebileceğimiz transkripsi-
pek çok devrim niteliğindeki keşif, mından aynı olsa da, gen anlatımı yon sürecinde etkili olan başlatı-
evrimsel gelişimsel biyolojinin yük- açısından farklı çalışır. Bu farklılık cı faktörler kritik bir öneme sahip-
selişine katkı sunmuştur. gelişim sürecindeki farklılaşmay- tir. Gelişim açısından baktığımızda
Evrimsel Gelişimsel Biyoloji ala- la gerçekleşir. Farklılaşma ile bir- transkripsiyon faktörlerinin mevcut
nına yol açacak ve alanın temel ba- likte hücreler belirli işlevleri yerine önemi katlanarak artar. Gelişimsel
kış açısını belirleyecek ilk çalışma- getirmek için özgünleşir. Bu neden- süreçlerin işleyebilmesi için önce-
lar 70’li yıllarda yapıldı. Evo-Devo le gelişim sürecinde hücre farklı- likle süreçleri işletecek molekülle-
alanının işaret fişeği Drosophila mu- laşmasını sağlayan moleküller yani rin ve daha kompleks yapıların sen-
tantlarıyla yapılan, gelişimin ge- morfojenler üretilmelidir. Farklılaş- tezlenmesi gerekir. Transkripsiyon
netik temeline dair ilk keşifleri manın yanı sıra hücreler arasında- faktörlerinin üretiminde işlevli gen
sunan çalışmalardır (Tickle & Ur- ki etkileşimler de tüm gelişimsel sü- kümesinin keşfi gelişimin genetik
rutia, 2017). Evrimsel Gelişimsel reçler için önemlidir. Hücre-hücre temellerini görünür kılması açısın-
Biyoloji’nin ilk adımlarını bir üst ev- etkileşimleri belirli sinyal molekül- dan önemlidir.
reye taşıyan çalışmalarla gelişim açı- Epigenetik, çevre koşullarının etkisiyle gen ifadesinin değişmesini anlatır. Örneğin aktif olarak
sından oldukça önemli olan iki ana çalışan, anlatım yapan yani bir ürünü olan gen, metilasyon faktörleri ile susturulabilir. Böylece
gen kümesi tanımlanmıştır: Morfo- sıkı bir şekilde paketlenir ve anlatım yapamaz hale gelir. Tam tersi de geçerlidir, genetik
materyalin anlatım yapmayan bir bölgesi asetilasyon yoluyla açılabilir ve ilgili bölgedeki gen
jenler olarak ve/veya hücreler arası veya genler anlatım yapar hale gelebilir.
etkileşimde işlev gören sinyal mole-
küllerini kodlayan genler (I) ile di-
ğer genlerin anlatımını kontrol et-
mek için transkripsiyon faktörleri
olarak hareket eden proteinleri kod-
layan genler (II). Bu iki ana gen kü-
mesinden ilki içerisinde gelişimsel
süreçlerde hücre farklılaşmasını sağ-
layan moleküller (morfojenler) ve/
veya hücre-hücre etkileşimi için ge-
rekli olan sinyal moleküllerini üret-
mede işlevli olan genler bulunur.
Tüm hücrelerimiz döllenme son-
rasında oluşan zigottan köken alsa
da birbirlerinden çok farklı biçim-

35
Söz konusu gen kümelerinin keş- genomik (genom düzeyindeki) de- Epigenetik, gelişim açısından
fedilmesiyle o döneme kadar bil- ğişikliklerin, genlerin farklılaşma- da temel bir role sahiptir. Özellik-
mediğimiz bir veriye eriştik ve ke- sına veya bir genin kodladığı pro- le DNA metilasyonu, omurgalılar-
şiflerle birlikte gelişim ile evrim teinlerin değişmesine neden olarak da gelişim sırasındaki gen düzenle-
arasındaki bağlantıyı fark edebildik. fenotipik (organizmanın dış yapısı, mesi için önemli bir mekanizmadır
Gen kümelerinin keşfi ve ilişkili ça- görünüşü) yeniliklere zemin hazır- (Cañestro ve ark., 2007). Genomun
lışmalarla birlikte, gelişime özgü bu ladığı ve fenotipik çeşitlilikle bağ- metillenmemiş bölgeleri, transkrip-
genlerin evrimsel olarak eski bir kö- lantılı olduğu anlaşılmıştır (Tickle siyon faktörleri tarafından düzen-
kene sahip olduğu ve yüksek evrim- & Urrutia, 2017). Bu değişim meka- lenen, yüksek düzeyde anlatım ya-
sel korunmuşluk altında oldukla- nizmalarından bazıları, tek nükleo- pan genleri içermektedir. Yüksek
rı da keşfedildi (Tickle & Urrutia, tid değişikleri, kromozomal yeniden oranda metillenmiş bölgeler ise, da-
2017). Drosophila melanogaster ça- düzenlenme, kromozom parçala- ha pasif (daha doğru bir ifade ile pa-
lışmaların odağındaki organizmay- rının duplikasyonu (çiftlenmesi, i- sifleştirilmiş) genleri içerir. Söz ko-
dı fakat ilerleyen çalışmalar yüksek kilenmesi) veya delesyonu (parça nusu dağılım, DNA metilasyonunun
korunmuşluk altındaki gelişimsel kaybı) ve -daha düşük bir sıklık- transkripsiyon başlangıcını bastıran
genlerin Metazoa (hayvanlar âlemi) la gözlenen- tüm genom duplikas- gücünü gösterir (Cañestro ve ark.,
içerisindeki diğer canlılarda da bu- yonlarıdır. Aynı zamanda fenotipik 2007). DNA metilasyonu daha çok
lunduğunu gösterdi. Evrimsel Ge- çeşitlilik, sadece genlerin kodladı- omurgalı genomlarında meydana
lişimsel Biyoloji alanı esas bu bil- ğı ürünlerle değil, hangi genlerin ne gelir, omurgasız genomundaki sık-
gilerle birlikte kuruldu. Çünkü zaman anlatım yaptığıyla da ilişkili- lığı düşüktür. Epigenetik süreçleri
Homeobox (Hox) genlerinin keşfe- dir (Cañestro ve ark., 2007). etkileyen evrimsel değişiklikler fe-
dilmesi, Drosophila’da segment olu- notipik varyasyonlara (canların dış
şumu gibi gelişimsel süreçlere etki- Çevrenin genin ifadesine yapılarındaki çeşitliliğe) yol açabilir.
sinin anlaşılması ve Hox genlerinin etkisi: Epigenetik Özellikle bu nokta morfolojik çeşit-
diğer hayvanlarda da bulunduğu- Hangi genin ne zaman anlatım liliğin kaynağını (veya kaynaklarını)
nun kanıtlanması gelişim genetiği a- yaptığı konusu açılmışken canlının daha iyi kavrayabilmek açısından ö-
lanında çalışan biliminsanlarını ev- içerisinde bulunduğu koşulların ge- nemlidir.
rimsel biyoloji ile ilgili kavramlarla, netik işleyişine etkisini gösteren bir Evo-Devo araştırmalarına göre,
evrimsel biyologları da gelişim ile il- mekanizmadan da söz etmek gere- morfolojik evrimin itici gücü gen
gili kavramlarla kaynaşmaya yönelt- kir. Epigenetik, çevre koşullarının düzenleyici elementlerin evrimidir.
ti (Carroll, 2008). etkisiyle gen ifadesinin değişmesini Hox geni aktivitesi gibi faaliyetler-
Evrimsel Gelişimsel Biyoloji’nin anlatır. Örneğin aktif olarak çalışan, deki düzenleyici faktörler büyük o-
önemli bir alan olarak yükselme- anlatım yapan yani bir ürünü olan randa korunmuş olmasına rağmen,
sinde omik teknolojilerindeki geli- gen, metilasyon faktörleri ile sustu- düzenleyicilerin gen aktivitesine et-
şimin çok büyük bir payı var. Ge- rulabilir. Böylece sıkı bir şekilde pa- kileri bakımından taksonlar ara-
nomik, transkriptomik, proteomik ketlenir ve anlatım yapamaz hale ge- sında farklılıklar bulunur (Müller,
verilerin elde edilmesiyle birlikte lir. Tam tersi de geçerlidir, örneğin 2007). Memeli genomlarında yer a-
evrimsel süreçte korunan gelişimsel genetik materyalin anlatım yapma- lan, evrimsel korunmuşluk altın-
mekanizmalar çok daha detaylı bir yan bir bölgesi asetilasyon yoluyla daki düzenleyici dizilerin çoğunun
biçimde analiz edilebiliyor. Örneğin açılabilir ve ilgili bölgedeki gen veya protein üretiminde işlevli olmayan,
genler anlatım yapar hale gelebilir. yani kodlanmayan elementler oldu-
Eco-Evo-Devo disiplininin önemli bir
parçasını Conrad H. Waddington’ın genetik Metilasyon, asetilasyon, deasteilas- ğu gösterilmiştir (Cañestro ve ark.,
asimilasyon fikri oluşturur. yon gibi süreçleri kapsayan epige- 2007). Kodlanmayan fakat düzen-
netiğin temelini ise çevre şartları o- lemede kritik öneme sahip olan bu
luşturur. Epigenetik mekanizmalar yapıların, gelişim modellerindeki
genetik dizi üzerinde değişiklik yap- hücre davranışını belirleyen prote-
maz, fakat ilgili bölgelerin açılması- inlerde farklılaşmaya yol açtığı ve
nı veya paketlenmesini sağlayarak fenotipin evrimine etki ettiği dü-
genin ifadesini değiştirir. Genel ka- şünülmektedir (Tickle & Urrutia,
bul epigenetiğin kalıtsal olduğu yö- 2017).
nündedir. Fakat epigenetik deği-
şimlerin kalıtımı, genetik yapının ‘Neden’ sorusuna cevap
kalıtımı gibi “katı kurallar” altında aranıyor: Eco-Evo-Devo
gerçekleşmez. Epigenetik değişiklik- Gelişim ile ilişkili evrimsel sü-
lerin kalıtılarak aktarıldığı yeni ne- reçleri etraflıca anlayabilmek için
silde ilgili gen bölgesini etkileyen öncelikle bazı bilgilere sahip olma-
başka epigenetik mekanizmalarla lıyız: Bir morfolojik değişimin do-
birlikte gen anlatımı yeniden deği- ğası ve kapsamı (Ne oldu?), değişi-
şebilir. me neden olan çevresel ve seçilimsel

36
süreçler (Neden oldu?) ve değişimi gıçta yalnızca bazı çevresel etkilere koşulların etkisiyle gen anlatımını
mümkün kılan, gelişime etki eden yanıt olarak üretilen bir fenotipik değiştiren mekanizmaları içermek-
genetik mekanizmalar (Nasıl oldu?) karakter (I), bir seçilim süreci yo- tedir.
(Mallarino & Abzhanov, 2012). “Ne luyla (II) genotip tarafından dev- Genetik asimilasyon düşüncesi
oldu?” ve “Nasıl oldu?” soruları E- ralınır (III), bu sayede söz konusu ortaya atıldığı dönemde Ernst Mayr
vo-Devo disiplininin araştırma ala- karakter başlangıçtaki çevresel etke- ve Theodosius Dobzhansky gibi ev-
nına girerken, “Neden oldu?” so- ninin yokluğunda da oluşabilir (IV) rimsel biyologlar tarafından eleş-
rusu, evrimsel gelişimsel süreçlerin (Toth & Rehan, 2017). tirilir. Eleştiriler, genetik asimilas-
çevresel koşullarla ilişkisinin araştı- Waddington 1959 yılında yazdı- yonun Lamarkçı bir temeli olduğu
rıldığı (Müller, 2007) Eco-Evo-De- ğı bir metinde, evrimin hesaba katıl- yönündedir. Fakat kendi ifadesiyle
vo alanı dâhilindedir (Mallarino & mayan iki ana yönü olduğunu belir- Waddington’ın çıkış noktası, Neo-
Abzhanov, 2012). tir: “Sadece kalıtsal bilginin nesilden Darwinistlerin çevresel faktörleri
Evo-Devo disiplininde epigene- nesle aktarıldığı genetik sistemi de- göz ardı eden genetik indirgemeci
tiğin gelişime etkisi üzerinden çev- ğil, aynı zamanda döllenmiş yumur- fikirlerine karşı, çevrenin canlılara
re ile gelişim arasında bir bağlantı tanın içerdiği bilgilerin bireyin iş- etkisini vurgulamaktır. Kendisi red-
kurulsa da, genellikle gelişime et- levsel yapısına doğru genişletildiği detse de fikirlerinin Lamarkçı ev-
ki eden çevresel faktörler ile geli- ‘epigenetik sistemi’ de resme dâhil rimle bağdaşıp bağdaşmadığı tartış-
şimsel değişikliklerin çevreye etkisi etmemiz gerekiyor. Her organizma, malıdır.
gibi konular üzerine yoğunlaşılmaz. yaşantısı boyunca, maruz kaldığı Lamarck, yaşadıkları çevrenin de-
Bu konular “Eco-Evo-Devo” ala- çevresel streslere bir biçimde yanıt ğişmesiyle birlikte canlıların da bu
nının araştırma konusudur. Geliş- verecektir ve bir popülasyon içeri- ortam koşullarına uyum sağlamak
mekte olan organizmalarda çevresel sinde, bu tepkilerin yoğunluğunda için değişeceğini söyler. Bu açıdan
koşullara yanıt olarak morfoloji, fiz- ve özelliklerinde bazı genetik var- bakıldığında Waddington’ın fikirle-
yoloji ve davranış bakımından deği- yasyonların olduğu neredeyse ke- ri ile örtüşme olduğu düşünebilir.
şiklikler meydana gelebilir (Gilbert sindir. Doğal seçilim, tepkilerin en Fakat fikirlerine biraz daha yakın-
ve ark., 2015). Eco-Evo-Devo ala- uyumlu değere sahip olduğu birey- dan bakıldığında Lamarck, bir orga-
nı organizmaların beslenme, sıcak- lerin lehine olacaktır.” (Abouheif nın sıklıkla kullanılmasının organı
lık, avcı türler gibi etmenlerin etki- ve ark., 2013). Waddington’ın kul- geliştireceğini veya tam tersine, bir
si altında olduğu ve sürekli değişen landığı epigenetik terimi ile günü- organının kullanılmamasının onu
bir çevreye maruz kaldığı gerçeğin- müzdeki epigenetik terimi birbirle- zayıflatacağını, bu özelliklerin son-
den hareket eder (Abouheif ve ark., rinden biraz farklı. Waddington bu raki nesle aktarılabileceğini söyler
2013). Eco-Evo-Devo disiplini, ev- terimi yine kendi ifadesiyle “bazı ve bilinenin aksine doğrudan “ka-
rimsel gelişimsel biyoloji ile ekolo- çevresel etkilere yanıt olarak üreti- zanılmış karakterlerin kalıtımı” gibi
jiyi (bu bağlamda canlıların maruz len bir fenotipik karakterin” genetik bir terimleştirme yapmaz. Wadding-
kaldığı çevreyi) birleştirir. sistem üzerindeki etkisi bağlamında ton ise “sık kullanma” veya “kullan-
Organizma ve içerisinde bulun- kullanır. Waddington’ın epigenetik mama” üzerinden kalıtım görüşünü
duğu çevre (ekolojisi) arasında- kavramı ile genetik asimilasyon fik- değil, bir canlının içinde bulundu-
ki diyalektik ilişkiye dikkat çeken rini açıkladığı dört aşamalı süreci i- ğu çevrenin organizmanın genetik
‪Richard Levins ve Richard C. Le- şaret ettiği söylenebilir. Fakat günü- yapısını bir biçimde etkileyeceği-
wontin, The dialectical biologist i- müzde epigenetik kavramı çevresel ni, özelliğin çevresel etmen ortadan
simli eserlerinde gelişimin çevresel kalktıktan sonra da var olacağı-
boyutlarının araştırılması için “eko- nı (dolayısıyla etmen ortadan kalk-
lojik gelişimsel biyoloji” (Eco-Devo) tıktan sonra kullanılmayan organın
alanı üzerinde durmuştur (Tauber, körelmeyeceğini) ve bunların kalı-
2010). Gelişim çalışmalarının ev- tılabilir hale geleceğini savunur. İki
rimsel süreçlerin alana dâhil edilme- fikir benzer gibi görünse de, fenoti-
si gerektiğini gösteren çıktıları ise pik ve gelişimsel plastisite kavram-
Evo-Devo alanının gelişmesine ze- larının ortaya çıkmasıyla, düşünce-
min hazırlamıştır. Son olarak Scott ler arasındaki farklılıklar biraz daha
F. Gilbert ve David Epel, bu iki ala- görünür olmuştur.
nı bir araya getirerek Eco-Evo-Devo
alanını bir sentez olarak sunmuşlar- Genetik asimilasyon düşüncesi ortaya
dır. atıldığı dönemde Ernst Mayr ve Theodosius
Eco-Evo-Devo disiplininin ö- Dobzhansky gibi evrimsel biyologlar tarafından
eleştirilir. Eleştiriler, genetik asimilasyonun
nemli bir parçasını Conrad H. Lamarkçı bir temeli olduğu yönündedir. Fakat
Waddington’ın genetik asimilasyon kendi ifadesiyle Waddington’ın çıkış noktası,
fikri oluşturur. Waddington’ın ge- Neo-Darwinistlerin çevresel faktörleri göz
ardı eden genetik indirgemeci fikirlerine karşı,
netik asimilasyon düşüncesi dört a- çevrenin canlılara etkisini vurgulamaktır.
şamalı bir süreci işaret eder: Başlan- Fotoğrafta Ernst Mayr var.

37
Plastisite ve dir (Gilbert ve ark., 2015). Fenotipik nişleri ile bir bütündürler ve meta-
Eco-Evo-Devo perspektifi özellikler bütünüyle genetik kontrol bolizmaları, faaliyetleri yoluyla ken-
Fenotipik plastisite, bir organiz- altında da olabilir, bir örneği Men- dilerinin ve/veya birbirlerinin nişle-
manın çevreden gelen uyaranlara del kalıtımına tabi olan genlerdir. Fa- rini değiştirebilirler (Scott-Phillips,
veya girdilere doğrudan bir yanıt o- kat fenotip, genellikle “biçim verile- 2014). Bu sebeple niş inşası, yalnız-
larak fenotipinde değişim meyda- bilirdir” (plastik) ve genetik yapı ile ca uyarlanabilir ve odaktaki canlıyı
na getirebilme yeteneğidir (Pfennig, çevresel girdiler arasındaki etkileşim- etkileyen değişikliklerle sınırlı de-
2016). Fenotipik plastisitenin teme- lerin sonucu olarak ortaya çıkar (A- ğildir. Niş inşası bir yönüyle orga-
li gen anlatımındaki değişimlerdir; bouheif ve ark., 2013). Söz konusu nizmaların herhangi bir zaman dili-
ancak bu değişimler genetik dizide biçim verilebilirlik belirlenimci bir minde (ve tüm zaman dilimlerinde)
değişim olmaksızın gerçekleşir. Öz- temele sahip değildir. Fenotipin bi- sahip olduğu tüm değişikliklerdir
cesi canlılar genetik yapı itibariy- çim verilebilirliği organizmanın “ka- (Scott-Phillips, 2014). Örneğin ho-
le özdeşliklerini korurken ve hücre rarına” değil, etkileşimlere bağlıdır. meotermik (sabit vücut sıcaklığı o-
kimliği korunurken, sahip oldukla- Levins ve Lewontin’in bilim dün- lan) hayvanlar, bir sıcak hava ta-
rı özdeş genlerin anlatımları değişir, yasına kazandırdığı bir kavram olan bakası ile çevrilidir ve bu bir niş
gen anlatımının değişmesi berabe- niş inşası, gelişmekte olan bir orga- meydana getirir. Niş inşası ölüm-
rinde getireceği başka değişimlerle nizmanın çevresi ile bir bütün oldu- den sonra bile devam edebilir, vücut
birlikte fenotipin değişmesine de ze- ğunu ve kendi çevrisini kurucu bir parçaları ayrıştıkça etrafındaki çev-
min hazırlar. Burada epigenetik me- unsur olarak değiştirebildiğini an- renin kimyasal bileşimini değiştire-
kanizmalara işaret edilmektedir. latır. Niş inşası evrimsel olarak uy- cektir (Scott-Phillips, 2014).
Bazı kaynaklarda fenotipik plasti- gulanabilirdir, çünkü plastik (biçim Tüm bunların yanı sıra plasti-
sitenin gelişimsel plastisite ile eşan- verilebilir) tepkiyi ortaya çıkaran sitenin bir biçimi olan polifenizm
lamlı olarak kullanıldığı ifade edilse organizmanın seçilimsel ortamını (Gilbert ve ark., 2015), sıcaklık ve-
de (Pfennig, 2016), esasen fenotipik da değiştirebilir. Örneğin, Altınba- ya beslenme gibi bir çevresel uyara-
plastisite, gelişimsel plastisitenin bir şak Safra Sineği (Eurosta solidaginis) na yanıt olarak aynı genomun tek
sonucudur (West-Eberhard, 2008). larvaları, altınbaşak bitkisinin kökü bir popülasyonda iki veya daha faz-
Gelişimsel plastisite, yeni fenotiple- içerisinde yaşayabilecekleri ve tüke- la alternatif fenotip üretme yetene-
rin oluşumu, evrimsel geçişlerin ve tebilecekleri safrayı oluşturmak için ğidir (Abouheif ve ark., 2013). Po-
değişen ekosistem dinamiklerine u- uyaran faktörleri salgılayabilir (Gil- lifenizm kavramı, özellikle sosyal
yumun kolaylaşması, genetik uyum bert ve ark., 2015). böcek araştırmalarında sıklıkla vur-
ve niş inşası yoluyla çeşitliliğin teşvik Organizmalar kendi nişlerini o- gulanır. Bu bağlamda polifenizm,
edilmesi gibi durumlar için önemli- luştururlar (Tauber, 2010), aslında sosyal böceklerin farklı kastlarında
Altınbaşak Safra Sineği (Eurosta solidaginis) larvaları, altınbaşak bitkisinin kökü içerisinde ya da ardışık nesilleri arasında gö-
yaşayabilecekleri ve tüketebilecekleri safrayı oluşturmak için uyaran faktörleri salgılayabilir rülen, genetik temeli olmayan, çev-
(Gilbert ve ark., 2015).
resel olarak meydana gelen farklılık-
lardır (Gullan & Cranston, 2012).
Polifenik özellikler, çevresel girdi-
lerin gelişim üzerindeki etkilerini a-
raştırmak için güçlü modellerdir.
Gelişimsel plastisite ile ilişki-
li kavramlardan bir diğeri olan ge-
lişimsel simbiyoz, organizmaların,
konakçı ve simbiyotik mikroorga-
nizmaları arasında meydana gelen
etkileşimlerle gelişimsel bir yeniden
düzenlenme altına girebileceğini a-
çıklar. Gelişimsel simbiyoz ve ge-
lişimsel plastisite, evrime farklı şe-
killerde katkıda bulunabilir (Gilbert
ve ark., 2015): Simbiyontlar, organ-
ların oluşmasına ve konaklarla türe
özgü etkileşimlerin sürdürülmesi-
ne yardımcı olur. Mevcudiyetlerinin
veya sahip oldukları belirli alellerin
etkisiyle seçilebilir varyasyonlar o-
luştururlar. Üreme izolasyonuna ne-
den olabilirler. Çok hücreliliğe geçiş
gibi büyük evrimsel geçişlerde etki-
leri olabilir. Plastisite, organizmanın

38
çevresiyle bir bütün haline gelmesi- bütüncül bir biçimde bakabilirsek, zin yorumunuza kalsın…
ni sağlar. Genetik uyum (bir fenoti- evrimleşme ile ilişkili faktörleri göz
pin çevrenin etkisiyle düzenlenme- ardı etmek yerine her birini bakış a- KAYNAKLAR
sindeki herhangi bir adaptif genetik çımıza ve araştırmalarımıza dâhil e- 1) Tickle, C. & Urrutia, A. O. (2017). Perspectives on the
değişiklik), niş inşası ve yeni ortam- debilirsek hem genetik yapıya ve history of evo-devo and the contemporary research landscape
lara uyum için hammadde kaynağı- çevreye hem de evrime gereken de- in the genomics era, Philosophical Transactions of the Royal
dır. Plastisite, küresel iklim değişik- ğeri verebiliriz. Society B, 372: 20150473.
2) Carroll, S. B. (2008). Evo-Devo and an Expanding
liği de dâhil olmak üzere çevresel NOT: Okuduğunuz yazı, “Evrim- Evolutionary Synthesis: A Genetic Theory of Morphological
streslere uyum için kaynak sağlar. sel Gelişimsel Biyolojinin Ekolojik Evolution, Cell, 134:1, 25-36.
Gilbert ve ark. (2015), makalele- Açıdan, Bir Örnek Işığında İncelen- 3) Cañestro, C. ve ark. (2007). Evolutionary developmental
rinde Eco-Evo-Devo alanının seçi- mesi: Böceklerde Gerçek Sosyal (Ö- biology and genomics, Nature Reviews Genetics, 8(12),
limle ilişkili ve kalıtsal varyasyon- sosyal) Davranışların Evrimi” baş- 932–942.
ların bütünüyle genomik olmayan lıklı lisans bitirme projemde ele 4) Müller, G. B. (2007). Evo–devo: extending the
evolutionary synthesis, Nature Reviews Genetics, 8(12),
mekanizmalarını vurguladığını, aldığım konulardan, naçizane yanıt-
943–949.
böylece yeni bir evrimsel sentez kat- lar aradığım sorulardan birini içeri- 5) Mallarino, R., & Abzhanov, A. (2012). Paths Less Traveled:
manı sunduğunu belirtir. Benzer bir yor. Projenin/tezin yazım sürecinde Evo-Devo Approaches to Investigating Animal Morphological
şekilde Tauber (2010) de eserin- kullandığım kaynaklardan yeniden Evolution, Annual Review of Cell and Developmental Biology,
de “yeni bir evrimsel sentez” ifade- yararlanarak ve haftalar sonra tezi 28(1), 743–763.
si üzerinde durur. Tauber, Gilbert yeniden okuyarak bu yazıyı yazdım. 6) Gilbert, S. F. ve ark. (2015). Eco-Evo-Devo: developmental
symbiosis and developmental plasticity as evolutionary
ve vd. söyleminden biraz daha ileri Mayr ve Dobzhansky’nin Wadding-
agents, Nature Reviews Genetics, 16(10), 611–622.
giderek, yeni çalışmalarla birlikte E- ton eleştirileri ve Waddington’ın ya- 7) Abouheif, E. ve ark. (2013). Eco-Evo-Devo: The Time
co-Evo-Devo alanı geliştikçe ve “Ye- nıtları hâlâ aklımda dönüp duruyor. Has Come, Advances in Experimental Medicine and Biology,
nilenmiş Sentez (veya benzeri bir Orada bir yerlerde “tartışmalı” denip 107–125.
kavram -Tauber’in kendi ifadesi-)” geçilemeyecek kadar önemli bir şey- 8) Tauber, A. I., (2010). Reframing Developmental
etraflıca temellendirildikçe “Modern ler olduğunu görüyorum. Bu konu Biology and Building Evolutionary Theory’s New Synthesis,
Sentez’in, ‘Eski Sentez’ haline gele- üzerine daha çok kafa yoracağım a- Perspectives in Biology and Medicine, 53(2), 257–270.
9) Toth, A. L. & Rehan, S. M. (2017). Molecular Evolution of
ceğini” belirtir ve bunun “bir dev- çık. İşte evrim ve bu doğa gerçeği i- Insect Sociality: An Eco-Evo-Devo Perspective, Annual Review
rimden daha azı, fakat değişimden le ilişkili her alan insanı okudukça of Entomology, 62:419–42.
daha fazlası” olduğunu ifade eder. daha çok okumaya, araştırdıkça da- 10) Pfennig, D. W. (2016). Ecological Evolutionary
Eco-Evo-Devo alanı tartışmalı bir ha da araştırmaya itiyor. Sorulara ya- Developmental Biology, Encyclopedia of Evolutionary
fikirden doğmuştur. Fakat günü- nıt ararken “Evet, cevap bu” demek Biology, s. 474–481.
müzde yeni keşiflerle birlikte çev- yetmiyor, cevap başka soruları peşin- 11) West-Eberhard, M. J. (2008). Phenotypic Plasticity,
Reference Module in Earth Systems and Environmental
renin evrimsel gelişimsel süreçlere den sürükleyip önünüze bırakıyor. Sciences Encyclopedia of Ecology, s. 2701-2707.
etkisini anlamamıza yardımcı ola- Bu döngü böyle devam ediyor. Dön- 12) Scott-Phillips, T. C. (2014). The niche construction
cak, “nasıl” sorusuna daha kapsam- gü bir yerde kırılırsa elinizde kalan perspective: A critical appraisal, Evolution, 68(5): 1231–
lı yanıtlar üretebilmemizi sağlaya- biraz ondan biraz da bundan “ortaya 1243.
cak aday alan konumundadır. Evrim karışık” bir bilgi yığını oluyor sade- 13) Gullan P. J. & Cranston P. S. (2012). Böcekler:
gerçeğinin işleyiş mekanizmasına ce. Böylesi ne kadar anlamlı o da si- Entomolojinin Ana Hatları, Nobel Akademik Yayıncılık.

39
Bilişim Dünyasından İzlem Gözükeleş izlem@gözükeles.net

Değişen internet ve öne çıkan modeller


İnternetin dört atlısı
O’Hara ve Hall (2021), internetin ilk modeli olan Silikon Vadisi Açık İnternet
Modeli’ne alternatif yeni internet modellerini üç ana başlık altında topluyor. Birincisi,
Brüksel Burjuva İnternet Modeli adını verdikleri ve liberal demokratik değerler
üzerine kurulu olan model. İkincisi, yine ABD kökenli olan ve büyük şirketlerin
çıkarlarına daha yakın olan Washington DC Ticari İnternet Modeli. Üçüncüsü ise
Pekin Paternalist İnternet Modeli.
ngiliz bilimci Tim Berners-Lee’nin 1989’da, leri de içine alarak genişliyordu. Kapitalizm ise bir

İ
CERN’de çalışırken icat ettiği WWW (World Wide zamanlar biliminsanlarının ve bilgisayar uzmanla-
Web) internette yeni bir dönemin kapısını araladı. rının özgürce tadını çıkardığı bu bakir alandan kâr
İnternet, o güne kadar daha çok enstitü ve üniver- etmenin yollarını arıyordu. 1995-2000 yılları ara-
sitelerdeki biliminsanlarını birbirine bağlayan bir sında ABD ekonomisi parlak bir tablo çizerken, şir-
ağdı. WWW’nin geliştiriliş amacı da biliminsanla- ketler de e-ticaretin olanakları üzerinde duruyor ve
rının bilgi paylaşımını kolaylaştırmaktı. Tim Ber- yeni iş modelleri deniyorlardı.
ners-Lee, 1990 yılının sonunda WWW düşüncesini İnterneti kendi başına bir amaç olarak gören ve
hayata geçirebilmek için CERN’de bir web sunucu ondaki özgürlüğe ve açıklığa tutkun insanlar vardı.
ve tarayıcı geliştirdi. ABD’deki ilk sunucu ise yine İnternet, toplumsal muhalefet için de vazgeçilmez
bir parçacık fiziği laboratuvarında (Stanford Linear bir teknoloji haline geliyordu. Meksika’nın Chia-
Accelerator Center) Paul Kunz ve Louise Addis’in pas eyaletinde Zapatistaların gösterdiği gibi inter-
katkılarıyla geliştirildi. 1993’ün başında da Illinois net, sesi duyulmayan veya duyurulmayanlar için
Üniversitesi’ndeki NCSA (National Center for Su- kendilerini ifade edebilecekleri ve dayanışma ağları
percomputing Applications), Mozaik adlı web tara- örebilecekleri özgür bir ortamdı. Maliyetlerin basılı
yıcının ilk sürümünü çıkardı. 1994 yılı sonunda iki yayıncılığa göre çok daha az olması yeni çevrimiçi
bini ticari olmak üzere 10 bin web sunucusu ve 10 bağımsız yayınları teşvik ediyordu.
milyon kullanıcı vardı (https://home.cern/science/ 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında internet de
computing/birth-web/short-history-web). hızla değişmeye başladı. Terör gerekçesiyle göze-
İnternetin WWW ile gelişip yayıldığı bu yıllarda tim uygulamaları arttı. ABD’li yetkililere göre 11
küreselleşme rüzgârlarının da oldukça kuvvetli ol- Eylül’ü gerçekleştiren teröristlerin dijital izlerini
duğunu atlamamak gerekiyor. İnternet, bir yandan dikkate almamak büyük bir hataydı; saldırılar ön-
küreselleşmeci eğilimleri güçlendirirken diğer yan- lenebilirdi. ABD, daha sonra Edward Snowden’ın
dan küreselleşme rüzgârlarıyla beraber yeni özne- ifşalarının ortaya çıkarabileceği gibi önceden var o-

40
İnternetin WWW ile nolojiler, aksi takdirde elde edilme-
gelişip yayıldığı yıllarda si çok zor olan çok çeşitli başarıları
küreselleşme rüzgârları
da kuvvetli esmeye mümkün kılıyorlar. Örneğin veri-
başlamıştı. İnternet, bir ye dayalı YZ (yapay zekâ) yaklaşım-
yandan küreselleşmeci
eğilimleri güçlendirirken
ları başarılarını internete borçlular.
diğer yandan Üretken teknolojiler, birçok fark-
küreselleşme rüzgârlarıyla lı kullanım şekli sunuyorlar. Geniş
beraber yeni özneleri de
içine alarak genişliyordu. kullanıcı grupları tarafından kolayca
benimsenebiliyor ve uyarlanabiliyor.
yor, dünyanın dört Küçük çocuklar da 80 yaşındaki in-
bir yanındaki otoriter sanlar da internetten yararlanabili-
lan gözetim ağını daha da genişletti rejimleri sarsıyordu. yor. Herkesin kullanımına açıklar.
ve derinleştirdi. Diğer ülkelerde de Ancak internetin ticarileşmesi Ama en önemlisi de bu özellikleri
hükümetler, daha aktif aktörler ola- hakkındaki sorunlar 2016 yılında- sayesinde öz yinelemeli bir biçimde
rak ortaya çıkıyordu. ki ABD seçimleri, Rusların seçimle- üretken (recursively generative) ol-
2000’li yılların ortasına geldiği- re müdahalesi hakkındaki söylentiler maları, yeni ürünler ve hizmetler ü-
mizde internetin iki büyük tehditle ve Facebook/Cambridge Analytica retmek için yeniden amaçlandırıla-
karşı karşıya olduğu konuşuluyor- skandalına kadar fazla önemsenme- bilmeleri (https://dash.harvard.edu/
du. Birincisi, internetin giderek da- di. 2020’deki ABD seçimlerinde, ay- bitstream/handle/1/9385626/zittra-
ha çok ticarileşmesiydi. 2000 yılının nı sorunlar tekrar yaşanmasın diye in_generativeinternet.pdf).
başında dot-com balonu sönmüş ol- şirketler çeşitli önlemler aldılar. A- Dolayısıyla internetin geleceğin-
sa da şirketler kararlıydı ve yeni iş ma hâlâ birçok insan sorunun teknik den, hükümetlerin ve şirketlerin in-
modelleri deneniyordu. İnternetin hatalardan çok bilişim tekellerinin iş ternet politikalarından söz ederken
ilk günlerinde, üniversite ve araş- modellerinden kaynaklandığını dü- tek başına internetten söz etmiyo-
tırma laboratuvarlarında filizlenen şünüyor ve şirketlerin faaliyetlerinin ruz. İnternetin geleceği aynı zaman-
açıklık ve paylaşım kültürü devam düzenlenmesi gerektiğini savunu- da YZ’nin, nesnelerin internetinin,
ediyordu. Nitekim bu kültür, daha yor. Hem Cumhuriyetçi hem de De- platform ekonomilerinin ve akıllı şe-
sonra Wikipedia’yı var eden ve in- mokrat politikacılar sık sık bu konu- hirlerin geleceği. ABD ve Çin arasın-
ternette ifade özgürlüğünü savunan yu gündeme getiriyorlar. Örneğin, da giderek şiddetlenen hegemonya
bir güç olacaktı. Ama şirketler artık ABD Başkanı Joe Biden, sosyal med- savaşı nedeniyle internetin ikiye ayrı-
daha kararlı ve saldırgan aktörler- ya platformlarını aşı karşıtlığıyla ilgi- lacağı hakkında endişeler var. O’Hara
di. İkinci tehdit ise yukarıda da be- li yanıltıcı bilgileri yaymakla suçladı ve Hall (2021), bu iddialara karşı in-
lirttiğim gibi hükümetlerin interneti ve başta Facebook olmak üzere sos- ternette başka ülkelerin ve kullanı-
kendi haline bırakmak istememele- yal medya platformlarını sert biçim- cıların da olduğuna dikkati çekiyor.
riydi. ABD, terörizm gerekçesiyle, de eleştirdi (bkz. https://www.the- Bu aktörler pasif değiller; tam tersi-
kendi şirketlerinin de desteğiyle, in- guardian.com/us-news/2021/jul/19/ ne internet kullanımları ve eğilimle-
terneti kontrol altına almaya çalışı- joe-biden-facebook-covid-coronavi- K. O’Hara, ve W. Hall’ın Four Internets:
yordu. Diğer yandan küreselleşme rus-misinformation). Data, Geopolitics, and the Governance of
rüzgârları da dinmişti. Fakat inter- Dolayısıyla ifade özgürlüğü ve Cyberspace adlı kitabı (Oxford University
Press, 2021).
netin küreselliği ve hâlâ var olan u- gözetim bağlamında değerlendirildi-
lusal sınırlar arasındaki bir çelişki ğinde ABD şirketlerinin temsil ettiği
vardı. Bir Amerikan internet şirketi internet modeli de Çin’in internete
ve başka bir ülkenin yurttaşı arasın- yaklaşımı da çeşitli sorunlar içeri-
daki anlaşmazlıkta hangi yasalar ge- yordu. Fakat internet günümüzde
çerli olacaktı? Ayrıca Çin ve Rusya, insanlar arası bir iletişim ortamı ol-
internete yön vermek isteyen yeni manın çok ötesinde bir anlama sa-
aktörler olarak güç kazanıyordu. hip. İnternet hakkındaki tartışmalar
Yıllarca ikinci tehdit daha ön plan- daha çok ifade özgürlüğü ve göze-
da oldu. Çin, Rusya, İran ve Kuzey tim etrafında şekilleniyor. Ama in-
Kore yönetimleri, kendi halklarını ternet, gündelik yaşamın arka pla-
küresel ve açık internetten koparmak nında çalışan bir uygulama gibi.
isteyen yönetimler olarak görüldü. Kimi zaman çalıştığının farkında bi-
Söz konusu yönetimlerin kendi ulu- le değiliz. İnternet; ticaret, sağlık, e-
sal ağlarını internetten koparma giri- ğitim, bilimsel araştırmalar, sosyal-
şimleri kınandı. Fakat yurttaşlarının leşme vb. için her geçen gün daha
internet erişimine müdahale eden önemli hale geliyor.
başka ülkeler de vardı. Çünkü in- Daha önemlisi, Jonathan
ternet, insanların örgütlenmesine ve Zittrain’in savunduğu gibi internet,
seslerini duyurmasına yardımcı olu- üretken bir teknoloji. Üretken tek-

41
riyle interneti yeniden yaratıyorlar. ternetin temelini atan ve onun gü- tarafsızlığını destekler. VOIP hizme-
Ayrıca ABD ve Avrupa’daki inter- nümüzdeki haline kavuşmasını sağ- ti sağlayan Microsoft ve Netflix de
net yaygınlığının belirli bir seviyeye layan modeldir. Yazının devamında sundukları içeriğin ağdaki akış hızı-
geldiğini ve dolayısıyla internete ye- da göreceğimiz gibi diğer modelle- nın yavaşlatılmamasını ister.
ni katılımların çoğunlukla Sahra Al- rin hiçbiri bu potansiyele sahip de- Açık standartlar, ağa bağlı cihaz-
tı Afrika, Hindistan, Güney ve Doğu ğil. Örneğin, başlangıçta Çin’in öz- ların birlikte çalışabilmesi ve böy-
Asya bölgelerinden olacağını da dik- gürlükleri sınırlayan paternalist lece ağın genişleyebilmesi için ge-
kate almalıyız. Yeni kullanıcılar da modeli, Avrupa’nın burjuva özgür- reklidir. Şeffaflık sayesinde ağa
interneti batıdakilerle benzer amaçlar lükçülüğüne dayanan temkinli mo- katılmak isteyen aktörler, sistemle-
doğrultusunda kullanacak ama inter- deli veya ABD’nin tekellere meyilli ri tanımlamak için hangi standart-
nete kendi kültürlerini ve kullanım ticari modeli olsaydı bugünkü gibi ların kullanıldığını görebilir; kendi
biçimlerini katacaklar. geniş ve kapsayıcı bir internetimiz geliştirdikleri teknolojilerin bu stan-
İnternet, ABD’de doğdu ve onun olmayacaktı. dartlarla uyumlu olmasını sağlayabi-
gelişimine katkıda bulunan bilimin- Açıklık, en başta internetin iletim lir. Açık standart ve şeffaflık, çeşit-
sanları ve araştırmacılar tarafından katmanındaki merkezsiz kontrol ya- li aktörlerin ortak hedeflere ulaşmak
şekillendirildi. O’Hara ve Hall’ın pısıyla ilgilidir ve açık internetin, için işbirliği yapmasını kolaylaştırır.
(2021) açık internet adını verdi- beş temel ideali vardır: Ağ tarafsız- İnternetin, hiyerarşik olmayan,
ği bu vizyon, internetin temelini o- lığı, açık standartlar, şeffaflık, giriş katkılara açık bir yapısı vardır. Sis-
luşurdu. Fakat açık internet mode- için engellerinin düşük olması ve tem, dışlamak yerine katılımı kolay-
linin zayıflıkları, yeni olanaklar ve sansür karşıtlığı. laştırmak üzere tasarlanmıştır. Ve-
diğer aktörlerin çıkarları farklı in- ri girişi gerektiren bir yeniliğe sahip
ternet modellerini gündeme getir- olan herkes, internete katılabilir; in-
di. O’Hara ve Hall (2021), interne- terneti, verileri almak ve yeniliği da-
tin ilk modeli, Silikon Vadisi Açık ha geniş bir alana yaymak için kul-
İnternet Modeli’ne alternatif yeni in- lanabilir. İnsanlar yeni iş fikirleriyle
ternet modellerini üç ana başlık al- internette başarılı olmakta veya bat-
tında topluyor. Birincisi, O’Hara ve makta özgürdürler. Her şey hızlıca
Hall’ın (2021) Brüksel Burjuva İn- yıkılır ve yeniden yaratılır.
ternet Modeli adını verdiği ve libe- Açıklık, internetteki alt katman-
ral demokratik değerler üzerine ku- ların paketleri mümkün olduğun-
rulu olan model. İkincisi, yine ABD ca engelsiz biçimde göndermesini
kökenli olan ve büyük şirketlerin Şekil 1. Silikon Vadisi Açık İnternet Modeli sağlar. Veri aktarımının verimlili-
çıkarlarına daha yakın olan Was- (age, s.58) ğini internetin başarılı çalışmasının
hington DC Ticari İnternet Modeli. Ağ tarafsızlığı, İSS’lerin (İnternet en önemli ölçüsü olarak görür. A-
Üçüncüsü ise Pekin Paternalist İn- Servisi Sağlayıcılar) internet üze- çık internet, kamu yararını destek-
ternet Modeli. Yazının devamında rinden iletilen farklı tipteki veri pa- leyen bilginin yayılması hakkındaki
da göreceğimiz gibi bu modeller, ö- ketleri arasında ayrım yapmamasını argümanları destekler. Açıklık fel-
zellikle veri politikalarıyla birbirle- ve bazılarına ayrıcalıklı davranma- sefesi, verileri kullanıma açma ve
rinden ayrılıyorlar. masını ifade eder. Ayrımcılık fark- başkalarıyla paylaşma fikrini de içe-
O’Hara ve Hall’ın (2021) vurgula- lı nedenlerden yapılıyor olabilir. rir. Zaman zaman mahremiyet, fik-
dığı gibi internetin geleceği hakkın- Örneğin, video veya oyun akışı gi- ri mülkiyet veya ticari gizlilik gibi
daki düşünceler bu modellerle sınırlı bi enformasyon ağırlıklı ve zamana engellerle karşı karşıya gelse de son
değil. Ancak bu dört model (Silikon duyarlı kullanımlar için önceliklen- tahlilde veri veya enformasyon ağ-
Vadisi’nin Açık İnterneti, AB’nin Bur- dirme yapılabilir; bir mobil opera- larda serbest olarak akmalıdır. Dola-
juva İnterneti, Washington DC’nin tör, iş modelini baltalayacak ücretsiz yısıyla açık internette kendiliğinden
Ticari İnterneti ve Pekin’in Paterna- internet telefonu veya VOIP (inter- bir sansür karşıtlığı vardır. Verilerin
list İnterneti), hem teknik tartışma- net üzerinden sesli iletişim) hizmet- A’dan B’ye seyahat etme hızı ve ve-
ları hem de kullanıcı beklentilerini leri için altyapı sağlamak istemeye- rimliliği, engelsiz konuşma, örgüt-
etkilemek için yeterli entelektüel tu- bilir; bir operatör, çocuk pornosunu lenme ve bireysel özgürlüğün diğer
tarlılığa ve jeopolitik desteğe sahip veya bir siyasi partinin mesajlaşma- yönlerinin genel olarak onaylanma-
oldukları için öne çıkıyorlar. Jeopo- sını engellemeyi hedefleyebilir. İn- sıyla örtüşür. Bu da beraberinde in-
litik destek önemli çünkü bir teknik ternetin babası olarak adlandırılan ternetin özgür olması gerektiği gö-
standart, ne kadar mükemmel olursa Vinton Cerf ve WWW’nin mucidi rüşünü getirir; çünkü internetin
olsun insanlar ona uymayı kabul et- Tim Berners Lee de ağın verimliliği- tasarımı insanların özgün ve özerk
medikçe bir anlam taşımıyor. ni artırdığı ve inovasyonu kolaylaş- bir şekilde gelişmesine yardımcı ol-
tırdığı için ağ tarafsızlığını destekle- maktadır. İnternet doğası gereği öz-
Silikon Vadisi Açık mektedir. Google, Amazon ve eBay, gür, demokratik, çoğulcu ve katı-
İnternet Modeli sitelerine mümkün olduğunca çok lımcı bir toplumu destekler.
Açık internet modeli aslında in- insanın erişmesini istedikleri için ağ Başta Silikon Vadisi olmak üze-

42
nünü açıyor. Bu nedenle, insanların
çevrimiçi davranışlarından sorumlu
tutulmasını sağlayacak düzenleme-
ler isteniyor.
- Silikon Vadisi, veri işlemeyi bir
kaynak üzerinde gerçekleştirilen bir
prosedür olarak ele alma eğiliminde.
Çeşitli algoritmalarla veri işleniyor
ve yeni bilgiler ortaya çıkarılıyor.
Ancak analiz, kimi zaman bilgiyi a-
çığa çıkarmak yerine bilginin gizlen-
mesine de neden olabiliyor. Bu ne-
denle, verideki yanlılıkların analiz
edilebilir ve sorgulanabilir olması
Başta Silikon Vadisi olmak üzere açık internetin savunucuları açık internetin iyi bir şey olduğu gerekiyor.
ve herkesin ona sahip olması gerektiğine fazlasıyla ikna olmuşlardır. Fakat günümüzde, açık - Silikon Vadisi’nin sürekli ye-
internetin en temel ilkeleri bile hem ABD içinde hem de dünyada sorgulanmaya başlandı. niliklerle yıkma ve yeni şeyler ya-
re açık internetin savunucuları a- (sahte haber örneklerinde olduğu ratma yaklaşımı çekici gelse de
çık internetin iyi bir şey olduğu ve gibi) ağın işleyişini bozmayı çalışan düşüncesizce yapılan hamleler da-
herkesin ona sahip olması gerekti- aktörlerle dolu. ha sonra çeşitli sorunlar getirebi-
ğine fazlasıyla ikna olmuşlardır. A- - Nesnelerin interneti ile beraber liyor. Örneğin, Facebook gibi bir
çık internet, internetin ilk halidir. birlikte çalışabilirlik daha önemli sosyal ağ Harvard içinde kullanıl-
Fakat 2000’li yıllardan beri interne- bir konu olacak. Ancak birlikte çalı- dığında zararsız olsa bile küresel
tin demografik yapısı ve dünyadaki şabilirlik tehdit yüzeyini artırmakta düzeyde kullanılmaya başlandığın-
güç dengeleri değişti. Açık interne- ve birlikte çalışabilir sistemler saldı- da bambaşka bir hikâye ortaya çı-
tin en temel ilkeleri bile hem ABD i- rı ve sızmaya karşı daha savunma- kabiliyor. Ya da herkese (insanla-
çinde hem de dünyada sorgulanma- sız olmaktadır. Çünkü diğer sistem- rın böyle bir talebi olup olmadığına
ya başlandı. Aşağıda Silikon Vadisi lerle çalışmak ve arayüz oluşturmak bakılmaksızın!) internet sağlamak
Açık İnternet Modeli ve ondan türe- üzere tasarlandıklarından kötü a- üzere uzaya gönderilen Starlink uy-
yen teknolojilere yöneltilen eleştiri- maçlı yazılımlar veya bilgisayar kor- dusu diğer uydular ve astronomlar
ler yer alıyor. Bu eleştirilerden yola sanları tarafından kullanılabilecek açısından problemlere neden olabi-
çıkarak farklı internet modelleri ge- giriş noktalarına sahiptirler. liyor (https://www.economist.com/
lişti. - Açık internet modelinde, veri- science-and-technology/2019/05/30/
- İnternetin sadece kişiler arası bir ler ağ tarafından yorumlanmaz. Bu the-unexpected-brightness-of-new-
iletişim ağı ve enformasyon paylaşım nedenle verinin spam mi yoksa sah- satellites-could-ruin-the-night-sky).
platformu olduğu dönemlerde ağ ta- te haber mi olduğuna bakılmaksızın - Teknoloji geliştiricileri arasın-
rafsızlığı temel bir ilkeydi. Ancak ağdan geçişine izin verilir. Fakat son daki çeşitlilik yüksek değil. Çeşitlili-
günümüzde farklı ortamların fark- yıllarda veri aktarımında daha fazla ğin az olması geliştirilen ürünlere de
lı talepleri olabiliyor. Örneğin, VO- güven ve güvenilirlik ihtiyacı nede- yansıyor; beyaz erkeklerin egemen
IP hizmetlerinin e-posta veya bir web niyle internet servis sağlayıcılar ara- olduğu sektörün ürünleri de buna
sitesinden bir şey indirmeye göre da- ya güvenlik duvarları ve spam filtre- yönelik özel bir kasıt olmaksızın ay-
ha zaman duyarlı olduğu belirtilerek leri gibi katmanlar eklediler. nı kitleye yönelik olabiliyor.
internet trafiğinin daha verimli yöne- - İnternetteki her etkileşim veri
tilmesi (bir diğer deyişle ağ tarafsızlı- üretir. Açık internette, etkileşim sü- Brüksel Burjuva
ğının kaldırılması) gerektiği öne sü- recinde yer alan tarafların (web si- İnternet Modeli
rülüyor. Nesnelerin interneti ve akıllı tesi sahibi, servis sağlayıcı vb.) veri- Brüksel Burjuva İnterneti, iki te-
şehirlerle bu gibi talepler artacak. Fa- yi saklaması karşısında herhangi bir mel ilkeye dayanır. Birincisi insan
kat ağ tarafsızlığının kalkması, en engel yoktur. Fakat mahremiyet son haklarının ve onurunun korunma-
çok bunu yönetecek ve kârlarını artı- yıllarda ciddi bir sorun haline gel- sıdır. Bu bağlamda, özgürlüğü daha
racak olan internet servis sağlayıcıla- di. Ayrıca şöyle sorular da gündem- çok ifade ve örgütlenme özgürlük-
rın işine yarayacak. de: Bir ülkenin yurttaşlarına ait ve- leri çerçevesinde ele alan, mahre-
- İnternet, 1990’ların ikinci yarı- riler ülke sınırları dışına çıkarılabilir miyet ve bilinçli demokratik seçim-
sına kadar daha çok biliminsanları- ve başka bir ülkenin sunucularında ler yapabilme haklarının daha geri
nın içinde yer aldığı ve karşılıklı iyi saklanabilir mi? planda olduğu Silikon Vadisi Açık
niyetin egemen olduğu bir ortam- - Anonimlik, internetin ilk gün- İnternet Modeli’nden farklıdır. İkin-
da gelişti. Birçok internet teknoloji- lerinden beri önemlidir. Fakat ano- cisi, zararları önceden tahmin ede-
si, iyi niyetli kullanıcılar düşünüle- nimlik çevrimiçi ortamlarda tehdit, bilmeyi ve etkisiz kılmayı hedefler.
rek tasarlandı. Fakat ağ günümüzde hakaret, ırkçılık, kadın düşmanlığı Dolayısıyla Silikon Vadisi gibi hızla
farklı çıkarları olan ve kimi zaman gibi anti-sosyal davranışların da ö- hareket edip bir şeyleri kırmak ye-

43
rine yeniliklerin neden olabilece- AB’de yürürlüğe giren
GDPR (General Data
ği sorunlarla yeniliğin getirilerini Protection Regulation
dengelemeye çalışır. Brüksel Burju- - Genel Veri Koruma
va İnterneti ağ tarafsızlığı, açık stan- Tüzüğü) ile bireyler
kendi haklarında
dartlar ve şeffaflık konularında Si- toplanan ve paylaşılan
likon Vadisi ile hemfikir olmasına veriler üzerinde daha
rağmen internete giriş engellerinin çok kontrol sahibi olur
ve teknoloji şirketleri,
düşük olması ve sansür karşıtlığı belirli bir yasal
hakkında ondan ayrışır. Sahte ha- çerçevede hareket
etmeye zorlanır.
berler ve trollere karşı daha katı bir
tutum içindedir. Mahremiyet ihlal-
lerine karşı daha hassastır.

mak isteyen bazı ülkeler korumacı Washington DC Ticari


bir yaklaşımla yurttaşlarına ait kişi- İnternet Modeli
sel verilerin ülke dışına çıkmasına i- Washington DC Ticari İnternet
zin vermemektedir. AB ise verilerde Modeli, şirketleri internetin tica-
tek bir pazarı teşvik etmek istemek- ri potansiyelini sonuna kadar zorla-
te ve bu nedenle veri politikası, eko- maya teşvik eder. Kapalı ağlar, pa-
nomik kalkınma ve insan haklarını zara girişte çoğunlukla sözleşmeye
dengelemeye çalışmaktadır. Bu poli- dayalı engeller ve tekelciliğe koşul-
tika doğrultusunda, verinin sınırla- lu tolerans vardır. İnternette, içeri-
Şekil 2. Brüksel Burjuva İnternet Modeli (age, rı ulus devletin sınırları değil AB’nin ğe ve hizmetlere erişimin ortamın
s.83) sınırlarıdır. Ayrıca GDPR, verile- sahibi şirket tarafından denetlendiği
AB’nin bu iki ilkesini 25 Mayıs rin korunmasında bazı standartların duvarlarla çevrili alanlar yaratmaya
2018’de yürürlüğe giren GDPR’de sağlanması koşuluyla verinin AB sı- meyillidir.
(General Data Protection Regula- nırları dışına çıkışına izin vermekte- Silikon Vadisi’nin açık interneti
tion - Genel Veri Koruma Tüzü- dir. gibi dışarıdan gelecek sansüre kar-
ğü) çok net görebiliriz. Mahremi- GDPR’nin yurttaşların haklarına şıdır. Ama özel girişimler duvarlar
yet, Avrupa’da uzun zamandır temel verdiği önem, akıllı şehir ve nesne- arasında istedikleri içeriği engelle-
bir demokratik değerdir. Yurttaşın lerin interneti projelerini yurttaşla- yebilirler. İnternet ve web’in işleyi-
özerkliği için gerekli bir koşul ola- rın gözünde daha meşru bir konu- şi için açık standartlar gereklidir a-
rak görülür ve bu nedenle AB’deki ma getiriyor. İlişkilerin şeffaflık ve ma duvarlar arasında bir standarda
büyük siyasi kurumların çoğu tara- güvenilirlik üzerine kurulması da- gerek yoktur. Şeffaflık sınırlıdır; şir-
fından desteklenir. GDPR ise mah- ha çok yerel yönetimler üzerinden ketler durumlarını ve eylemlerinin
remiyet hakkını daha da güçlendir- gerçekleştirilen akıllı şehir uygula- arkasındaki gerekçeyi açıklamak zo-
meyi hedefler. GDPR ile bireyler malarına duyulan güveni artırıyor. runda değillerdir.
kendi haklarında toplanan ve pay- Bu açıdan bakıldığında GDPR, AB’ye
laşılan veriler üzerinde daha çok bazı avantajlar sağlıyor.
kontrol sahibi olur ve teknoloji şir- Ancak GDPR koruması, AB’yi
ketleri, belirli bir yasal çerçevede kişisel verilerin kullanımında da-
hareket etmeye zorlanır. ha pervasız hareket edebilen ABD
ABD ve AB’de kişisel veriye yak- ve Çin karşısında daha zayıf bir ko-
laşımda farklılıklar vardır. ABD’de numa sürüklüyor. GDPR’ye uyum,
korumalar daha çok sektöreldir; fi- AB’nin kendi küçük ve orta boy şir-
nans ve sağlık hakkındaki veriler ketlerini epey zorluyor. GDPR’nin
daha korumalıdır. AB’de ise kişisel asıl kontrol etmek istediği ABD’li
veri ister kişinin hobileri isterse sağ- büyük şirketler ise GDPR’nin yü-
lığıyla ilgili olsun önemlidir. Çünkü kümlülüklerini daha kolay yerine Şekil 3. Washington DC Ticari İnternet
farklı veri setlerinin bir araya getiril- getirebiliyorlar. Ayrıca GDPR’nin Modeli (age, s. 105)

mesiyle önemsiz gibi görünen veri- belirli bir amaç için toplanan veri- Özellikle ağ tarafsızlığına yakla-
lerden kritik bilgilere ulaşılabilmek- lerin başka amaçlar için kullanımı- şımı ile Silikon Vadisi Açık İnternet
tedir. nı sınırlaması yine kendi küçük ve Modeli’nden ayrılır. Silikon Vadisi,
Brüksel Burjuva İnterneti mahre- orta boy şirketlerinin çalışmalarını internette transfer edilen paketler
miyet hakkını öne çıkartıyor olması- aksatıyor. Yatay entegrasyon ve veri arasında hiçbir ayrım yapılmama-
na rağmen verinin ekonomik değe- öznelerine erişim olanağı nedeniy- sını ve ağın tarafsız kalmasını ister.
rinin farkındadır. Çin ve Hindistan le büyük tekeller yine daha avantajlı Washington DC’de ise ağda bir dü-
gibi YZ sektöründe söz sahibi ol- durumda. zenleme yapılmaması ve paketler a-

44
rasında ayrım yapılabilmesi istenir.
İSS’ler, ücret karşılığında öncelik-
lendirme yapabilmeli ve bazı içerik
sağlayıcıları ağ dışına çıkarılabilme-
lidir. O’Hara ve Hall (2021), Silikon
Vadisi ve Washington DC’nin ağ ta-
rafsızlığında iki zıt kutbu temsil et-
tiğini ama iki görüşün çeşitli bi-
çimlerde bir araya getirilebileceğini
belirtiyor. Örneğin internet, ulusal
posta servisi gibi içeriğin ne olduğu
veya kim tarafından sağlandığından
bağımsız olarak içeriği taşımaya de-
vam eder. Ama hizmet kalitesini ar-
tırmak için hizmetin ücretlendirme-
sinde bir değişiklik yapmadan VOIP Washington DC Ticari İnternet Modelinin nesnelerin interneti ve akıllı şehirlere yaklaşımında da
veri öncelikli bir yere sahiptir.
ve video trafiğini hızlandırabilir. İ-
çerik sağlayıcılar, daha yüksek mini- Washington DC Ticari İnternet tadır. Teknoloji geliştiricileri arasın-
mum hızların garanti edilmesi karşı- Modeli’nin veriye yaklaşımı da Sili- daki çeşitliliğin yüksek olmaması-
lığında İSS’lere bir ödeme yapabilir. kon Vadisi gibidir: Veriler, en verim- nın geliştirilen ürünleri de olumsuz
Washington DC modelinin arzula- li şekilde işlenebileceği ve en fazla etkilediği bilinmektedir. Fakat aşırı
dığı gibi içerik sağlayıcılar ağda var değeri yaratabileceği yere akmalıdır. piyasa yanlısı bu modele göre bu tip
olabilmek için bir ücret ödemek zo- Şirketler, ekonomik değer yaratmak problemler, kâr güdüsü aracılığıyla
runda olabilir ve bu ücret ödenme- için veri toplarlar. Herhangi bir sui- kendi kendini düzeltmelidir. Sonuç-
diğinde İSS, ilgili içerik sağlayıcısı- istimalde dava açmak mağdurun so- ta, şirketler ürünlerini daha fazla sa-
nı ağdan çıkarabilir. Ama bu ağdan rumluluğundadır. Birisi verilerini tabilmek için daha iyi yapmak iste-
çıkarma işlemi belirli düzenlemeler paylaştığında veya bunlarla ilgili ve- yecek ve istihdam politikasındaki iç
çerçevesinde gerçekleşebilir; A içe- rilerin kullanılmasına izin verdiğin- düzenlemelerle gerekli çeşitliliği sağ-
rik sağlayıcısı, sadece bir diğer içe- de, haklarından feragat eder. Böylece layacaktır.
rik sağlayıcı (İSS’nin desteklediği veri, ondan daha fazla değer elde e- Washington DC Ticari İnternet
veya ortağı olduğu) B’nin rakibi ol- derek onu daha iyi kullanabilen her- Modelinin nesnelerin interneti ve
duğu için ağdan çıkarılamaz. kese satılabilir. Verilerden para kaza- akıllı şehirlere yaklaşımında da ve-
Açık İnternet Modeli, büyük şir- nılabiliyorsa, kazanılmalıdır. ri öncelikli bir yere sahiptir. Akıllı
ketlere karşı küçük start-upları des- Şirketlerin en önemli stratejisi şehir ekosistemlerinde, nesnelerin
tekler. Ticari Model’in destekçileri i- (Google’dan Facebook’a kadar bü- interneti ile yakalanan veriler yurt-
se büyük şirketlerin piyasa gücünü yük teknoloji platformlarında ol- taşların (ya da şirketlerin potansiyel
savunur. Ama her iki modelde de tü- duğu gibi Netflix ve Uber gibi da- müşterilerinin) yaşam tarzlarını or-
keticilerin yarar sağlaması ve inovas- ha alana özgü platformlarda da) ağ taya çıkaracak ve şirketlere yeni o-
yonların desteklenmesi ve sürekli- etkilerinden yararlanmaktır. Ağın lanaklar sağlayacaktır. Bu nedenle,
liğinin sağlanması önemlidir. Fakat kendisi ve oradan elde edilen ve- başta IBM, Google, Facebook olmak
ABD’de, düzenleyici kurumlar ve şir- ri değerli hale gelir. Uber örneğinde üzere ABD’li şirketler, akıllı şehirler
ketler arasındaki ilişkiler AB’den çok olduğu gibi yatırımcılar büyük bir ve nesnelerin internetine yatırım ya-
daha farklı işlemektedir. Düzenleyici sabırla ağdan (veriden) elde edile- pıyorlar.
kurumlar ve şirketler arasındaki an- cek getirileri beklerler. Washington
laşmazlıklarda adalet terazisi AB’de DC Ticari İnternet Modeli, verilerin Pekin Paternalist
düzenleyici kurumlardan yana ağır tekelleştirmesine izin veren ağların İnternet Modeli
basarken ABD’de şirketlerden yana a- daha fazla sosyal değer yarattığını Brüksel Burjuva İnterneti, inter-
ğır basmaktadır. Avrupa Komisyonu, iddia eder. Üretilen değerin büyük nette hareket özgürlüğünün daya-
tekel karşıtı davalarda yargıç ve jüri- bir kısmı onu inşa eden şirkete gitse nabileceği makul davranış standart-
dir; şirketler yalnızca kararlara itiraz de tüm topluluk bundan yarar sağ- larını sağlamaya çalışır. O’Hara ve
edebilir. Ulusal hükümetler ve Avru- lamaktadır. Hall’in (2021) belirttiği gibi makul
pa Komisyonu, tekel karşıtı yasala- YZ’nin faydalarının çok eşit- davranışlar farklı biçimlerde tanım-
rı uygulayabilir. ABD’de ise savcının siz dağıtıldığı ortaya çıkarsa (örne- lanabilir ve neyin makul olduğunu
öncelikle mahkemede bir tekel kar- ğin nüfusun büyük bir bölümü işsiz belirlemek ve uygulamak için güç
şıtı davadaki iddialarını kanıtlama- kalırsa) hükümetin inovasyonu en- gerekir. Paternalizm de neyin ma-
sı gerekir. Amerikan eyaletleri, tekel gellemek yerine insanların yeni bece- kul olduğunu belirlemeye ve uygu-
karşıtı davaları takip etme konusun- riler edinmesine yardımcı olması ge- lamaya çalışan otoriter bir politika-
da daha güçsüzdür, ancak bunu bir- rektiği savunulmaktadır. Piyasa dışı dır. Otorite, bireylerin çıkarlarının
leşerek gerçekleştirebilirler. müdahalelere sıcak yaklaşılmamak- gerçekte nerede yattığını bildiği var-

45
sayımıyla bireylerin iyiliğini destek- tek yöneticisi olarak konumunun Türkiye’de yasaklanması ile Çin’de
lemek için özgürlüğü ve özerkliği sı- korunmasıdır. Üçüncü hedef, birkaç yasaklanması aynı etkiye sahip de-
nırlar. Paternalist İnternet, çevrim yüzyıllık nüfuz kaybından ve Batılı ğil. Şu anda Çin interneti birçok il-
içi ve çevrim dışı dünyayı bir bütün güçlere boyun eğmeden sonra Çin’i ginç içeriğe sahip (ama azınlıkların
olarak görür. İnternet mühendisliği bölgesel ve dünya çapında süper çıkarlarını yeterince temsil ettiğini
ve yönetiminin merkezi olarak ta- güç yapmaktır. Çin Komünist Par- söylemek zor) ve hükümetin de yar-
nımlanmış faydalı sonuçlara tabi ol- tisi, bu hedeflerin gerçekleştirilme- dımıyla Amerikan şirketleri büyük
ması gerektiğini savunur. sinde teknokratik verimliliğe verdiği ölçüde yerel şirketler tarafından alt
Paternalist İnternet Modeli’nde o- önem ve teknokratik hükümeti yö- edildi. Alibaba (e-ticaret, bulut bili-
torite, kendi çıkarları için değil, adı- netme konusundaki yetenekleri ile şim, YZ ve çevrimiçi ödemeler), Ba-
na hareket ettiği bireylerin refahı için meşru bir konumdadır. idu (arama ve YZ), Tencent (oyun-
kurallar koyar ve uygular. O’Hara ve Çin’in internet politikasının dört lar, içerik akışı, sosyal ağ, çevrimiçi
Hall’in (2021) vurguladığı gibi pa- stratejik amacı vardır: ödemeler, YZ ve WeChat mesajlaş-
ternalist yönetimi sadece iktidarda - Doğrudan kontrol olmasa bile ma uygulaması), Sina Weibo (mikro
kalmak veya muhalefeti susturmak çevrimiçi ortamın yönlendirilmesi. blog) gibi büyük şirketler Çinli kul-
için interneti kendi çıkarları doğrul- - Siber güvenlik. lanıcıların ihtiyaçlarını fazlasıyla kar-
tusunda yönlendiren otokrat yöne- - Tam kendi kendine yeterlilik şılıyorlar. Çin, yurtiçinde ve yurt-
timlerle karıştırmamak gerekir. Ki- sağlanamasa bile teknolojik tedarikte dışında risk sermayesi modellerini
mi zaman paternalist yönetimler de mümkün olduğunca ulusal özerklik. kullanarak teknolojiye büyük yatı-
interneti bu tip baskılama için kulla- - Sosyal yardım yoluyla etki. rımlar yapıyor. Çin’in en büyük risk
nabilir. Ama Pekin Paternalist İnter- Özellikle ilk stratejik amaç doğ- sermayesi yatırımcıları arasında yer
net Modeli, sadece iktidarda kalmayı rultusunda Çin, en başından beri alan Alibaba ve Tencent, yerli start-
veya muhalefeti baskılamayı hedefle- internetin gelişimini yakından izle- up dünyasını şekillendiriyorlar. Ulu-
yen otokrat yönetimlerin internet an- mektedir. “Yıkıcılık”, Batı’da inter- sal ve yerel hükümet, belirli endüst-
layışından farklıdır. netin takdir edilen bir özelliğidir. rileri “yönlendirici fonlarla” teşvik
Çin, hem dünya ekonomisi hem Çin’de ise yıkıcılığa karşı koymak i- ediyorlar. Çinli şirketler, Trump yö-
de internet için önemli bir ülkedir. çin sansür ve izleme her zaman yü- netimi ve AB’den gelen tepkilere rağ-
Ülkenin yarısından fazlası internete rürlükte olmuştur. Büyük Güvenlik men Batılı start-up’lara milyarlarca
bağlıdır ve dünyadaki internet kul- Duvarı ile kullanıcılar, yalnızca yö- dolar yatırım yaptılar. Fakat Çin yö-
lanıcılarının yüzde 25’i Çin’dedir. netimin uygun gördüğü içeriğe eri- netimi, Batı’da pek rastlanmayacak
Özellikle akıllı telefonlara uyumlu şebiliyorlar. Büyük Güvenlik Du- müdahalelerde de bulunabiliyor. Ör-
bir ekosistemi vardır. Son yıllardaki varı 2008 Pekin Olimpiyatları ve neğin Tencent’in iş modeli, 2018’de
atılımlarıyla da ABD’nin en büyük COVID-19 salgını (yurtdışında eği- oyun bağımlılığı konusunda ani bir
rakibidir. Çin yönetimi, çevrimiçi tim alan ama Çin’de mahsur kalan devlet baskısı ile tepetaklak oldu.
ve çevrim dışı dünyayı bir bütün o- öğrenciler için) gibi özel durumlar- Çin yönetimi, internette bazı ha-
larak ele almakta ve üç temel hede- da açılabiliyor. reketleri teşvik ediyor, bazılarını ya-
fini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Çinli kullanıcılar, tüm dünyada saklıyor, bazılarını ise olumsuz o-
Birinci hedef, Batı’nın sürekli yeni- olduğu gibi, Tor ve VPN gibi araç- larak nitelendiriyor. Örneğin parti
lik yapma ve eskiyi yıkma vurgusu- larla Çin hükümetinin uygun gör- doktrinini yaymak ve açıklamak, te-
na karşı öncelikli amaç toplumsal mediği sitelere erişiyorlar. Ama artık mel sosyalist değerleri yaymak, sos-
istikrarı sağlamaktır. İkinci hedef, çoğu zaman buna da gerek kalmaya- yal kaygılar hakkında halka rehber-
Komünist Parti’nin Çin devletinin biliyor. Youtube’un veya Twitter’ın lik etmek teşvik edilen eylemler.
Çin, hem dünya ekonomisi hem de internet için önemli bir ülkedir. Ülkenin yarısından fazlası Anayasada belirtilen temel ilkelere
internete bağlıdır ve dünyadaki internet kullanıcılarının yüzde 25’i Çin’dedir. Son yıllardaki aykırı, ulusal güvenliği tehdit eden,
atılımlarıyla da ABD’nin en büyük rakibidir.
terörizmi ve aşırılığı teşvik eden, et-
nik nefreti veya etnik ayrımcılığı
teşvik eden veya çevrimiçi ortamda
etnik birliği yok eden, başkalarını
aşağılayan veya karalayan, başkala-
rının onurunu, mahremiyetini veya
diğer yasal hak ve menfaatlerini ih-
lal eden içerikler, ekonomik ve sos-
yal düzeni bozan söylentiler yaymak
yasak. Sansasyonel başlıklar, ünlü-
ler hakkındaki dedikodular, çocuk-
lara kötü örnek olabilecek olumsuz
davranışlar, kaba dil ve davranış-
lar ise hoş karşılanmıyor. Pekin Pa-
ternalist İnternet Modeli, birçok a-

46
çıdan Silikon Vadisi Açık İnternet yurttaşların telefonlarıyla birçok iş- larını standartlaştırmaya ve Çin’in
Modeli’nden farklı: lemi yapabilmesini hedefliyor. Böyle- gücünü daha geniş alanlarda yayma-
ce kişilerin yalnız çevrimiçi hareket- sına yardımcı olabilir. WeChat Pay
leri değil gündelik yaşamı hakkında ve Alipay’in yaygın kullanımı, yua-
da çok fazla veri elde edilebiliyor. nı sınır ötesi ödemeler için küresel
Pandemide COVID-19 öz değerlen- bir para birimi olarak konumlandı-
dirme ve temas takip uygulamaları- rabilir.
nın WeChat’e eklenmesiyle beraber ***
COVID-19’un kontrol altına alınabil- Kısacası günümüzde öne çı-
mesi için gündelik yaşama müdahale kan dört farklı internet modeli var.
edilebildi. O’Hara ve Hall (2021) bu modelleri
WeChat’in yanında Alipay ad- şöyle özetliyor:
Şekil 4. Pekin Paternalist İnternet Modeli lı uygulama da (1 milyar kulla- Silikon Vadisi Açık İnternet Mo-
(age, s.131) nıcıya sahip!) pandeminin kont- deli ve Washington DC Ticari İnter-
rolü için kullanıldı. Çin’in veri net Modeli’nde bir şey yasaklanma-
En başta öncelikler ve beklenti- paylaşımı ve ticaretine izin ve- mış ise serbesttir.
ler çok farklı. Sosyal ağları doğrudan ren ortamı sayesinde bu ekosistem, Brüksel Burjuva İnternet
yasaklamak ve yönlendirmek yerine yurttaşların hayatlarının ayrıntıla- Modeli’nde izin verilmemiş şeyler
yurttaşların istek ve sorunları hak- rı hakkında muazzam miktarda ve- yasaktır.
kında bilgi sahibi olmanın bir aracı ri üretiyor (Bu yüzden Çin’e “Veri- Pekin Paternalist İnternet
olarak görüyor. YZ’yi gündelik haya- nin Suudi Arabistan’ı” deniliyor.). Modeli’nde izin verilmiş olsa da bazı
tın sıradan problemlerine uyguluyor. Çin’de GDPR’den daha sıkı bir ve- şeyleri yapmamak gerekir.
Örneğin, Sina Weibo adlı mik- ri politikası var. Fakat Çin (AB’den Ama internet, artık sadece insan-
roblogda siyasi yorumlar, Twit- farklı olarak) özellikle ulusal güven- ların birbirine bağlandığı internet
ter’dakinden daha yaygın ve bu içe- lik ve YZ sektörünün geliştirilmesi- değil. Bu modellerin birbirini yok
rik kanaat önderleri yerine sıradan ne önem veriyor. etmesi, tüm dünyada tek bir mode-
kullanıcılar tarafından üretiliyor. Tüm bunlara karşın Çin’in sıra lin egemen olması pek olası görün-
Hükümet, Sina Wibo’nun yardımıy- dışı ve kopyalanması zor bir örnek müyor. Önümüzdeki yıllarda bu
la işlerin ne zaman ters gittiğini, ye- olduğunu kabul etmek gerekiyor. modeller varlığını devam ettirecek,
rel yönetimler tarafından yapılan Paternalist internetin kutuplaşmış, başka modellere evrilecek ve yeni
yasadışı arazi tahsisleri, yolsuzluk hükümete güvenin düşük olduğu ya modeller ortaya çıkacak. Ekonomik
veya yüksek düzeyde kirlilik olup da bağımsızlığın güçlü bir bireysel olarak hangilerinin başarılı olaca-
olmadığını öğrenebiliyor. Böylece değer olduğu toplumlarda kök sal- ğını zaman gösterecek ve en büyük
yerel yöneticilerin çeşitli nedenler- ması çok zor. Fakat Çin’den farklı mücadele alanı da nesnelerin inter-
le yukarıya iletmediği sorunlar hak- ideallere sahip, yurttaşlarının inter- neti ve akıllı şehirler olacak.
kında bilgi sahibi oluyor ve gerekli net kullanımını kontrol etmek iste-
gördüğü durumlarda sorunlara faz- yen otoriter yönetimler var. Aegis
la büyümeden müdahale edebiliyor. adlı Çinli şirket, Çin’in Büyük Gü- KAYNAKLAR
Çin, COVID-19’a karşı yurttaşla- venlik Duvarı’nın bir benzerini bu - Dolmans, M, Piana, C. (2010). A tale of two tragedies: A
rın mobilizasyonu ve salgının kont- gibi ülkelere ihraç ediyor. Ayrıca plea for open standards, International Free and Open Source
Software Law Review, 2(2), 115–​138
rolü için de gözetim teknolojilerin- Çin’le ekonomik ilişkiler geliştiren - O’Hara, K., Hall, W. (2021). Four Internets: Data,
den yararlandı. Birçok Batılı ülkede ülkeler var. Bu ülkelerde geliştirilen Geopolitics, and the Governance of Cyberspace. Oxford
temas takip teknolojilerinin kullanı- dijital altyapı projeleri, Çin kurum- University Press.
mı tartışılırken Çin, büyük ölçüde ö- Çin interneti birçok ilginç içeriğe sahip ve hükümetin de yardımıyla Amerikan şirketleri büyük
zel sektör tarafından sağlanan ve gö- ölçüde yerel şirketler tarafından alt edildi.
zetlenenler tarafından gönüllü olarak
kullanılan bir altyapıdan yararlandı.
Çin’deki en popüler uygulama olan
WeChat gündelik hayata dair çeşit-
li (elektronik ödemeler, video kon-
ferans, oyun oynama, konum paylaş-
ma, işletmeden tüketiciye hizmetler,
sosyal ağlar ve arkadaşlarla ilgili gün-
cellemeler, iş arama, e-ticaret ve ha-
ber beslemeleri) özelliklere sahipti.
Washington DC İnternet Modeli, ağ
etkilerinden yararlanmak için ağı o-
labildiğince genişletmeyi hedeflerken
Pekin Paternalist İnternet Modeli,

47
Aklımızın kökeni: Paleolitik dönem
Zekâmızı taştan çıkardık
İnsan taşla tanışmasaydı aklı zekâyla gelişebilir miydi? Ormandan düzlüklere,
ovalara çıkarak, akarsular boyunca yaşamış en ilkel insanın, ona insan olmanın
yolunu açan taşla tanışmasının, aklını tanımasında bir rolü olmuş mudur? Aklın ve
zekânın gelişmeye başladığı Paleolitik zaman 3,3 milyon yıldan 12.000 yıl öncesine
kadar sürer ve karakteristik taş yontma dönemleri ile tanımlanır.
Mehmet Sakınç

G
ezegen, yılda ortalama 80 milyon birey artışı ile 8 tetiklenen tektonizma, bölgede derin vadileri, 3000
milyarlık nüfusu artık kaldıramaz durumda. Ola- metreye kadar yükselen sıradağlar ve yanardağları o-
ya başka bir yönden bakalım ve radikal düşünelim; lan bir coğrafyayı meydana getirecektir. 15-10 mil-
evrimleşmeseydik, yolumuz da şempanzelerden ay- yon yıl önce yükselmeye başlayan bu sistem ve de-
rılmasıydı ve maymun olarak kalsaydık ne olurdu? ğişen iklim koşulları da, insan evriminin en önemli
8 milyar insanı olmayan bir gezegen düşünebilir nedenlerinden biri olacaktır.
mi? Olabilir! Agresif de gelebilir ama, bir metafor Bölge iklimi, iki farklı sistem tarafından kontrol
olarak bizleri bazı ilginç düşüncelerle yoğrulmuş edilmektedir. Bunlardan biri Batı Afrika üzerinde-
“acabalara” da itebilir. ki “Batı Muson Akıntısı” diğeri de Hint Okyanusu
Her şey nasıl başladı? Evrimde, insana giden yo- üzerindeki “Doğu Muson Akıntıları”dır. Şiddetle
lun önünü açan neydi? İnsan aklı neden bu kadar yükselen “Doğu Afrika Platosu’nun” rüzgâr akım-
gelişti de ve hiçbir canlıya hak tanımaksızın geze- larını kesmesi sonucunda nemli yağmur ormanları
geni işgal etti. Bunun cevabı çok bilinmeyenli bir süratle değişikliğe uğrar. Bitki örtüsü kelleşir, çöl
denklemin çözümü gibidir. Sonucu da gezegenin çalılarının egemen olduğu, platolar ve derin vadiler
kendisinde gizlidir. O da gezegenin “an be an” de- içlerinde gölleri olan dağlık bir coğrafyaya dönüşür
ğişimidir. Bu değişim insan aklını nasıl geliştirmiş, (Sakınç, 2021).
onu zekâyla nasıl donatmıştır? Bu radikal değişimin bir benzeri geç Miyosen
Dünyanın jeolojik evrimi süresince, kara parçala- döneminde (10 myö) K. Amerika’da atın evrimin-
rı (kıtaları, kıtacıkları), yüksek ısı ve basınçla yük- de görülür. Atlar ormanlık alanlarda yaşarken, ik-
lü bir ateş topu üzerinde, aynen denizin üzerindeki limin değişmesiyle yok olan yaşam ortamlarından
sal gibi sallanarak, bazen çarpışıp, birbirinin üzerine çıkıp nasıl tundralarda koşmaya başladılarsa, insa-
çıkıp ya da altına girerek, sürekli devinim halinde- nımsılar da 7 milyon yıl önce Doğu Afrika’daki ik-
dir. İşte bunlardan biri de; bir sal gibi hareket eden lim değişikliği nedeniyle ormanların yok olmasıyla,
Hint Levhası’nın Gondvana Süper Kıtası’ndan ayrıla- ağaçlardan yere inip, iki ayağa üzerine kalkıp yürü-
rak, 50 milyon yıl önce ana kıta Asya’ya çarpması o- yerek savanlarda yaşamaya başlayacaktır.
layıdır. Sonrası, Himalayalar yükselirken, eş zaman- Bütün bu zorlayıcı koşullar maymunun işine ya-
lı olarak Afrika’nın doğusunda, yerin altındaki sıcak ramıştır. Bir bakıma insan olma zorunluğundan kur-
magma yukarı çıkmaya çalışmaktadır. Bu olaylarla tulmuş, rahatlayarak doğaya dönmüştür. Aradan

48
dört milyon yıl geçer. Üç milyon yıl masında bir rolü ol-
önce insanımsı ve insansı bir başka muş mudur?
yol ayırımına gelir. İnsansı ne zaman Ona yönetici bir
ki aklını kullanarak taşlara şekil ver- akla sahip olduğu-
meye başlar işte o zaman, insan ol- nu anlatan, akar-
manın ilk adımlarını da atmış olur. suda yuvarlanarak
kıyıda biriken taş
Taştan doğan zekâ topluğunun için-
Taşlar oluşum bakımından çeşitli- den bir tanesidir ki
dir. Çökel ya da sedimenter veya tor- eline alıp, yuvarla-
tul taşlar, magma taşları ve her iki ta- yıp, hissettiğinde,
şın başkalaşım geçirmesi sonucunda taşın biçiminin bey-
meydana gelen metamorfik taşlar. niyle iletişim ku-
Tüm taşların bileşiminde özellikle de rup, limbik siste-
magma taşlarında bulunan SiO2 o ta- me ulaşıp, oradan
şı sert hatta daha sert yapar. Bazen si- korteksin kıvrımla-
lis o kadar yoğundur ki taş tümüyle rında dolaşıp zekâ
silisyumdan meydana gelmiştir. olarak oluştuğun-
Güney Maymunu (Australopithe- da, buna insan için
cus) iklim koşulları nedeniyle yağ- “geleceğinin baş-
mur ormanlarını terk edip düz- langıcıdır” demek
lüklere çıktığında, şu manzara ile doğru olacaktır.
karşılaşır. Volkanlar patlamakta, a- Bunu ilk anlayan
karsular akmakta, volkanik taşlar da Homo habilis’tir.
etrafa yayılmaktadır. Nehir kıyı- Taşla ciddi anlamda
sında yürürken taşların biçimi dik- ilk haşır neşir olan
Homo habilis aklının zekâ bileşenleri.
katini çeker. Bir tanesini eline alır, habilis’i tanımla-
ağırlığını (yoğunluğunu), sertliği- mak gerekirse ona “taş devrinin ilk gezegenin daha da soğuk buzul çağ-
ni hisseder. Sert ve ağır olanlarının mimarı” da diyebiliriz. larını yaşadığı zamanın başlangıcın-
avcılıkta işe yarayacağını düşünür. Aklın ilk öğretmeni doğadır. İn- da, yaklaşık 3,3 milyon yıl süre önce
Taşları birbirine vurur. Ayrılan par- sanımsı, insansı ve bizlerin aklı ve insansılar çeşitli taşları yontarak bi-
çaların keskinliği dikkatini çeker. onu yöneten zekâ, doğanın öğreti- çimlerine göre çeşitli kültürler oluş-
Bundan sonrası üç milyon yıl süre- leri sayesinde milyonlarca yıl içinde turmuşlardır. Bu aynı zamanda doğa
cek Paleolitik dönemin birbirinden gelişerek ve çeşitlenerek günümüze ve teknik zekânın birlikte geliştiği
farklı taş kültürleri olacaktır. kadar gelmiştir. ilk dönemdir (Mithen, 1999).
İnsan taşla tanışmasaydı aklı Yedi milyon yıldan üç milyon
zekâyla gelişebilir miydi? Orman- yıl öncesine kadar ilk insanımsılar- İlk insan aklının
dan düzlüklere, ovalara çıkarak, a- da bu konudaki bulguları yansıta- çoklu zekâları
karsular boyunca yaşamış en ilkel cak herhangi bir kanıta rastlanıl- Primatlarda akıl ve zekâ gelişimi,
insanın, ona insan olmanın yolunu mamıştır. Geç Pliyosen döneminin tümüyle çevre değişimi ve buna u-
açan taşla tanışmasının, aklını tanı- sonlarında, Kuvaterner dönemi yani yum sağlamayla ilişkilidir. Bizlerin
İnsan taşla tanışmasaydı aklı zekâyla gelişebilir miydi? bugünkü akıl ve zekâ bileşenine u-
laşabilmemiz için geçen zaman yak-
laşık yedi milyon yıldır.
Şimdi kısaca akıldaki zekâ çeşit-
leri ve gelişimlerine göz atalım.
İlk alet yapan ve kullanan H.
habilis’tir. Bunu biliyoruz. Ancak
1950’lerde yapılan araştırmalarda
şempanzelerin de bu konuda uzman
oldukları anlaşılmıştır. Yaprakları
dallarından sıyırarak elde ettikleri
çubukları karınca yuvalarına sokup
onları avladıkları sıkça görülmüştür.
Çok genelde baktığımızda şempan-
ze aklında genel bir zekânın yanı sı-
ra hemcinsleriyle kurduğu iletişimi
yansıtan sosyal zekâ ve buna paralel
olarak da doğal zekâdan kaynakla-

49
nan teknik bir zekânın geliştiği dik- lişmişlik, süreç içinde genetik kod Çakmaktaşı.
kati çeker. olarak diğerlerine aktarılacaktır.
İnsan evriminde önemli bir durak Neanderthal aklı ise gelişmiş taş
olan H. habilis aklında önemli zekâ teknolojisine paralel olarak artan bir
bölümleri meydana gelmiş olabilir. teknik zekâya sahiptir. Bunu sağla-
Bu gelişme özellikle beslenme, sos- yan da doğal zekâ kapasitesinin ol-
yalite ve en önemlisi taş alet yapımı dukça gelişmiş olmasıdır. Kimya-
ile biçimlenen teknik zekânın oluş- sal reaksiyon gibi birbirini tetikleyen
masıyla ilişkili olmalıdır. Habilis’in zekâ modülleri başka zekâların oluş-
taş aleti yaparken, bunun kırılma masının nedeni olabilir. Örneğin, do-
dinamiğini anladığı ve hangi kay- ğal zekâ teknik zekâyı, teknik zekâ
nakları kullanabileceği konusun- sosyaliteyi ve konuşabilmeyi tetikle- taşıdı. 1950’li yıllarda bizler iyi bi-
da varsayımlar üretebileceği yaptığı yebilir. Bu öngörülerin ardından ke- liyorduk bu taşı. Köyde yaşayanla-
taş aletlerden anlaşılmaktadır ve do- sinlikle şunu söyleyebiliriz: İnsan rımız mutlaka kullanmıştır düveni.
ğaldır ki, bu şempanzeden çok daha aklının kökeninde onu yöneten, do- Önünde bir öküzün çektiği, buğday
farklıdır. Tüm çevre faktörleri ve ya- ğa süreçleri ve ondan türeyen doğal ya da yulaf saplarını kessin diye al-
şam biçimi dikkate alındığında, Ho- zekâ vardır. tı çakmak taşı ile sıralı kaplanmış,
mo habilis’in aklını oluşturan genel üstünde bir kişin oturup öküzü ida-
zekâsının, gelişmiş bir sosyal zekâ, Hangi taşları kullandılar? re ettiği büyücek bir kızak. Çakmak
doğal ve teknik zekâ bölümlerinden Taş işçiliği pek o kadar kolay de- taşının insan hayatına üç milyon yıl
oluşmuş olduğu düşünülür. Bu ge- ğildir, hele yonttuğunuz taş çok sert önce girdiği tarihsel kayıtlarda yazı-
Neandertal aklının zekâ bileşenleri.
ise. Güney Maymu- lıdır. O nedenle bizlerin bunu güney
nu (Australopithe- maymunundan miras almamız şaşır-
cus) ve insansılar tıcı olmamalıdır.
bu işi akıllarını kul- Pürüzsüz, hafif yuvarlağımsı bir
lanarak başarmıştır. taşı, nehir kıyısında dolaşırken A-
İnsanlığın doğdu- ustralopithecus (güney maymunu)
ğu yer “Doğu Afrika eline alır, evir çevirir, hatlarını his-
Rift Vadileri” oluşu- seder. Onun için çok farklı bir şey-
mundan beri şiddetli dir. Çünkü orman hayatında böy-
volkanik faaliyetle- le bir şeyle karşılaşmamıştır. Savan
rin etkisi altındadır. düzlüklerinde kendinden daha cüs-
O nedenle bölgede seli hayvanlar akarsularının etrafın-
yüksek oranda SiO2 da dolaşmaktadır. Ne yapmalı di-
içeren birçok taş, ör- ye düşünür. Taşla, seçtiği hayvanın
neğin kuvars, kuvar- birine vursa ne olur diye aklından
sit, çakmak taşı, ba- geçirir. Maymun böyle bir şeyi akıl
zalt ve de obsidiyen edebilir mi? Küçük de olsa bir bey-
(volkanik cam) gibi ni var. Olabilir mi? Taşı atar. Hay-
volkanizma ürünleri van yaralanır. Derisinden kırmızı bir
(piroklastik) yaygın- şeyler akar. Süratle üstüne gelmeye
dır ve özellikle de başlar. Kaçar. Kurtulur. Taşı atmak,
çakılları akarsu kıyı- vurmak, kırmızı bir şeyler, hayvanın
larında çokça depo- üstüne gelmesi gibi süreçler güney
lanmıştır. maymununun küçük beynini yöne-
Bunlardan en tecek ilk zekâ belirtileridir. Bunla-
fazla kullanılanı ve rın hepsi bir öngörüyle yönetilir. Bir
bulunanı çakmak sonraki aşamada taşı attığında artık
Düven.

50
topluluklarını incelemekle başlar. Se-
El baltası.
çilen çakılların son derece zor olan el
baltası yapımında işlenerek kullanı-
labilmesi için önemli olan keskin ke-
narlar elde etmenin yanı sıra, çakılın
başından sonuna kadar planlı bir şe-
kilde ve simetrik bir düşünceyle ha-
reket edilerek yongalanmasıdır. Bu
belki de eski hominilerden kalan ge-
netik bir mirastır.
Aklın ve zekânın gelişmeye baş-
ladığı Paleolitik zaman 3,3 milyon
yıldan 12.000 yıl öncesine kadar sü- Lomekwi taşçılığı.
rer ve karakteristik taş yontma dö- ki taşı eline aldığında ağırlığını, biçi-
nemleri ile tanımlanır. 3,3 milyon mini hissetmiş belki de kenarını kı-
ile 300.000 yıl arası alt Paleolitik rıp keskinleştirmeyi dahi düşünmüş
zamandır. Lomekwi (3,3 myö), Ol- olabilir. Keskin kenarın elinde nasıl
dowan (2,6-1,7 myö) ve Acheulean bir his yarattığını ve bunun beyine i-
(1,76- 0,13 myö) kültürleri ile ka- letilmesiyle nasıl kullanılması gerek-
rakteristiktir. Orta Paleolitik (300- tiğini anlaması ve onu bir hayvana
50 bin yıl önce) Mausterian (160- attığında nasıl bir değişim olduğunu
neler olacağını bilecektir. Bu eylem 40 bin yıl önce) kültürü ile bilinir. görmesi, aklındaki zekâ kıvılcımları-
sırasında, güney maymunu anlama, Bundan sonra ise taşçılığın giderek nın ilk belirtileridir. Bu süreç yakla-
öğrenme, duygusal bilgi, akıl yürüt- azaldığı yerini yerleşik düzenin al- şık günümüzden 10.000 yıl öncesine
me, planlama, yaratıcılık ve problem maya başladığı Üst Paleolitik dönem kadar farklı taş kültürleri olarak insa-
çözme kapasitesi gibi zekâ unsurla- başlar ve Neolitikle devam eder. nımsılardan insansılara ve bizlere ka-
rını kullanarak hareket etmiştir. dar devam edecektir.
Lomekwi taşçılığı Güney maymununun taşla olan
Yontuculukta bilateral 3,3 milyon yıl öncesine tarihle- bu ilişkisi kısa zamanda gelişerek i-
simetri ve zekâ nen kültür Australopithecus’a aittir. lerleyecek ve milyonlarca yıl süren
Hominin zekâsının kökeninde Kenya’da Turkana Gölü kıyılarında zaman içinde akılla evrimleşerek
yontarak ürettikleri “taş sanat eser- Lomekwi bölgesinde geç Pliyosen çö- zekâyla bütünleşecektir.
lerinin” yer aldığı Oldowan kültürü kelleri içinde farklı biçimlenmiş kaba
bulunur. Zekâ, 2,6 milyon yıl önce taşların keşfedilmesi sonucu ortaya Oldowan taşçılığı
bu kültür sayesinde akılda kendi- çıkartılmıştır. Bunlar güneyin may- Yaklaşık bir milyon yıl sonra taş-
ne bir yer bulacaktır. Çoğu araştırı- munu Australopithecus’un kullandı- larda yeni bir yontuculuk biçimi gö-
cı bunu teknik zekânın oluşumu di- ğı iri taş bloklarıdır. O, muhakkak rülür. Tanzanya’nın “Olduwai Gor-
ye düşünebilir ama aslında “bilateral Taş yontu teknolojisinin kronolojisi.
simetrik” düşüncedir. Ya da üç bo-
yutlu düşünebilme yeteneğidir ve
ilk olarak Oldowan kültürü ile orta-
ya çıkmıştır. Bunun en güzel örnek-
lerini el baltalarında görürüz. Bu ya-
pımda, yalnızca keskin kenarların
oluşturulmasından farklı olarak ü-
ründe bir biçimin meydana getiril-
mesinin çabaları vardır. Böyle bir si-
metri ve biçim elde edebilmek için,
uzun süreli, özenli ve dikkatli vu-
ruşların yapılması gerekir.
Bir el baltası nasıl yapılır? Homi-
ninler nehir kıyılarında ya da alüv-
yon düzlüklerinde önce çakıl, ya da
iri çakıl boyutundaki, sertlik derece-
si yüksek, örneğin çakmaktaşı, ku-
varsit, bazalt gibi yoğun SiO2’ye sa-
hip olanlarını seçmelidir. Dolayısıyla
ilk dikkatli ve karşılaştırmalı arama
ve gözlem nehir yataklarındaki çakıl

51
getirilmiş bu taşlar, yüzeyli aletin ilk keşfedildiği yerdir
hayvan kemikleri- (Wood, 2011). Bu kültüre ve onun
nin kırılmasında, tekniğine ait taş buluntulara, Kuzey
etlerinin kabaca da Fransa’da Somme Nehri boyunca u-
olsa kemikten ay- zanan Saint-Acheul köyü civarların-
rılmasında kulla- da rastlanmıştır. Acheulean (aşöl-
nılmıştır. yen) yontmalarında Oldowan’a göre
Oldowan tekno- önemli teknolojik ilerleme görülür.
lojisi planlama ve Beyin gücünde bilişsel ve uyarlana-
üretim için koor- bilir bir artışa paralel olduğu düşü-
dinasyon ve meka- nülen Acheulean tekniğini temsil e-
nik bilgisi gerekti- den en önemli yontu “Acheulean el
rir (fiziksel zekâ). baltaları”dır. Bütünü armut biçimli
Lomekwi taş alet birçok konkoidal yüzeylerin (yakla-
endüstrisi ile Ol- şık 175 yüzey) şekillenmesinden o-
dowan kültürüne luşan bu teknik, dönemi temsil eden
ait aletler arasın- Homininler tarafından geliştirilmiş
da önemli farklar ve kullanılmıştır. Acheulean, dünya
vardır. Daha çok tarihinde bilinen en eski ve en uzun
keskin kenar içe- ömürlü taş alet teknolojisidir.
ren Oldowan taşla- Bu teknolojinin ilk olarak yakla-
rı Australopithecus şık 1,76 milyon yıl önce, H. habilis
(güney maymu- ile ilişkilendirilen daha ilkel Oldo-
Oldowan taşçılığı. nu) için önemli wan teknolojisinden türetildiği de
bir yeniliktir. Çün- düşünülmektedir. Acheulean, ben-
ge” kazı bölgesindeki 2,6 milyon yıl kü yontular farklı beslenme strateji- zeri görülmemiş coğrafi alanlarda
öncesine tarihlenen yontulmuş taş- lerini gösterir ve daha geniş bir gı- insanın kültürel kaydında oldukça
lar Lomekwi’nin kaba taşlarından da yelpazesi hakkında izler taşır. uzun bir tarih ile karakterize edi-
çok daha farklı biçimdedir. Genel- Oldowan’ın bağımsız olarak mı i- len önemli teknolojik bir kültürdür.
likle başka bir taşla yontulmuş bir cat edildiği yoksa yüz binlerce yıl Teknolojiyi içeren en eski bulun-
veya birkaç yongadan oluşmuştur. boyunca Homininlerin birden faz- tu yerleri, 1,6 milyon yıl önce Doğu
Oldowan aletleri genellikle Austra- la çeşitli kayalarla yaptığı yontu Afrika’dan başlar ve 200 ila 100 bin
lopithecus garhi (Güney Maymunu), deneylerin bir sonucu mu olduğu yılları arasında son bulur ve en uzun
H. habilis ve H. ergaster gibi erken belli olmamasına rağmen taşa bağ- ömürlü tekno-kültür olarak insan-
Homo türleri ile aynı zamanı temsil lı zekânın evrimsel bir süreç içinde lık tarihi içindeki yerini alır. 1,3-1,9
etmesi, kullanıcılarının kimler ol- geliştiğini açıklaması bakı-
Oldowan yontusu kullanarak etin kemikten ayrılması.
duğunun anlaşılmasına ışık tutma- mından önemlidir. Habi-
sı bakımından oldukça önemlidir. lis ve diğerleri taşa biçim
Oldowan taşları yumruk büyüklü- verirken, her bir vuruşun
ğünde bir kuvars çakılına başka bir taşta oluşturacağı yüzeyin
sert taşla vurulması sonrasında olu- ve kenarın ne işe yaraya-
şan konkoidal (dışbükey) yüzeyler- cağı öngörüsünü düşüne-
dir. Bu, özellikle amorf yani şekilsiz rek taşı biçimlendirmiş-
homojen kuvars çakılları için geçer- ler, akıl ve doğal zekâyla
lidir. Mineralojik anlamı ile kırılma ve taşla iletişim kurarak
yüzeyleri midye kabuğu biçimlidir. (doğal ve fiziksel zekâ)
Çakılın içinde gözle görülmeyen bu kültürü meydana getir-
mikro çatlaklar zayıf zonları oluş- mişlerdir.
turur. Sert bir cisimle vurulduğun-
da buradan keskin kenarlı bir par- Acheulean taşçılığı
ça kopar. H. habilis’in yaptığı da işte İlk olarak 19. yüzyıl-
budur. O, akarsuların enerjisiyle ci- da Fransız paleoantropo-
vardaki kayalardan kopartılıp, uzun log Gabriel de Mortillet
zaman sürüklenen sert kuvars çakıl (1821-1879) tarafından ta-
ve bloklarını akarsuların göllere ka- nımlanan ve adını Fransız
vuştuğu yerlerde arayarak bulmuş, kasabası Saint-Acheul’den
işlemiş ve işine yarayacak hale ge- alan Acheulean, benzer-
tirmiştir. Kaba görünümlü, ama işle- siz bir şekilde handaxe (el
nerek kenarları oldukça keskin hale baltası) olarak bilinen iki

52
ralopithecus’ların yerdeki buluntulardan alır ve “Le-
soyu (güney may- vallois Tekniği” olarak bilinir. Ge-
munu) ise tüken- leneksel olarak Levallois Tekniği,
miştir. Bu sonu Orta Paleolitik’in başlangıcını ka-
getiren, gelişen rakterize eder. Levallois tekniği ve
zekânın yanı sı- kültürü Neandertaller tarafından ge-
ra, iklim değişik- liştirilmiş, akla işlenmiş en önemli
liğine bağlı olarak zekâ ürünüdür. Bugün dahi bu tek-
çevresel değiş- niği bir Neandertal kadar iyi uygu-
kenliklerin ya- layabilen tek bir sapiens dahi bula-
şanması, özellik- mazsınız.
le yiyecek arama Tekniği bir örnekle değerlendi-
stratejilerindeki relim. İsrail de Kebara Mağarası’nda
Acheulean taşçılığı (el baltası). gelişmeler, avlan- 60-48 bin yıl öncesine tarihlenen
ma, ateşin keşfi Neandertal iskeletleriyle birlikte bu-
milyon yıllık Acheulean yontuları a- ve kullanılabilir hale getirilmesi Ac- lunan “Levallois” ait taş aletler ol-
çısından zengin tortullarda keşfedi- heulean dönemi Homo popülasyon- dukça dikkat çekicidir. Şöyle ki,
len H. erectus’a ait dişler ve alt çene larının evrilmesindeki önemli yeni- bir çakmaktaşı çakılında dışbükey
kalıntıları erectus’un bu teknoloji i- liklerdir. bir profil oluşturabilmek için ça-
yi kullandığı anlamını taşır. Ayrıca kılın üst kısmı çıkarıldıktan sonra,
bu karmaşık teknoloji, insanın biliş- Mousterian taşçılığı boylamasına ve çaprazlamasına ya-
sel yeteneklerinde ve teknolojik hü- Orta Paleolitik zamanı karakte- pılan vuruşlarla çıkartılan yongalar
nerlerinde büyük bir sıçramayı tem- ristik ve gelişmiş taş işçiliği ile bili- (mikrolit) sonucunda çakıl yüzeyin-
sil etmesi bakımından da önemlidir. nir. 160 bin yıldan 40 bin yıla kadar de çok özel bir vuruş düzlemi oluş-
Acheulean’ın coğrafi genişliği H. süren bir dönemdir. Neandertalle- turulur. Bu yüzeye vurulan tek bir
erectus’un ulaştığı yerlere kadar git- rin geliştiği ve yok olduğu bir za- darbe ile de “Lavellois ucu” elde e-
miştir. Genel olarak bu sınırlara ba- man aralığıdır. Bu döneminin tip dilmiş olur.
karsak Asya’nın tüm coğrafyasını bölgesi Dordogne kenti (Fransa) Levallois, temel olarak, hazırlan-
kaplamasa da Afrika, Yakın Doğu, yakınlarındaki bir kaya sığınağı o- mış bir çekirdekten (iri bir çakıl)
Hindistan ve Avrupa’nın bazı bölge- lan Le Moustier’dir (Chase ve Dibb- pulların bir vurucuyla vurularak çı-
lerini içerir. le, 1987). İlk olarak Batı Avrupa’da kartılmasıdır. Neandertal, amaçla-
İsrailli arkeolog Naama Goren- bilinmesine rağmen, Mousterian’ın nan pulun ana hatlarının etrafındaki
Inbar’ın yaptığı çalışmalarda, vol- coğrafi genişliği Avrupa’dan Or- parçaları pul pul dökerek kenarları-
kanik kayalardan iki yüzeyli ya- ta Doğu’ya ve hatta Kuzey Afrika’ya nı düzeltir. Birçok kullanımdan son-
pılar üreten Irian Jaya’nın (Papua kadar uzanır. ESR ve oksijen izotop ra, taş, ayırt edici bir kaplumbağa
Yeni Gine) çakmaktaşı yontucu tarihleme yöntemlerine göre, Le- kabuğu görünümü kazanır (Whita-
popülâsyonlarının etnografik çalış- vanten bölgelerindeki tarihi 215+/- ker 1994). Bu teknik, mikrolitlerin
masının analizleri sonucunda, iki 30 bin yıl öncesine kadar gitmekte- boyutu ve şekli üzerinde daha faz-
yüzeyli üretim sürecinin uzun sü- dir. Bu dönemin bir başka özelliği la kontrol sağlar. Önceki Acheulean
reli hafıza, uzamsal veya prosedürel de Neandertal ve modern insanın teknolojilerinden çok farklı olarak
zekâ ile gelişmiş planlama veya sos- Akdeniz Levant coğrafyasında bir- bu kültürün, Neandertallerin teknik
yal biliş gerektirdiği anlaşılmıştır. likte yaşamış olmasıdır. Neander- zekâ ve sonrasında sosyal zekâ geli-
Diğer araştırmalar, yüksek derece- tal egemenliğinin Mousterian taşçılığı (Levallois tekniği).
li bilişsel işlevin motor eyleme bağ- sona ermesi, mo-
lı olduğunu ve bir Acheulean aracı dern insanın yük-
yapmak için bu süreçlerin eşzamanlı selişe geçişi, Or-
olması gerektiğini iddia ederek nö- ta Paleolitik’i hem
rolojik bir yaklaşımı benimser (Sto- teknolojik hem de
ut, 2011, Wu et al., 2011). H. erec- kültürel yenilik ba-
tus ile ilgili endokast çalışmalarında, kımından, insan
bu türün alet yapımının bilişsel sü- evriminde kritik
reçlerle ilgili nöral alanlarda seçici bir zaman yapar.
genişlemeye sahip olabileceğini be- Mousterian
lirtmektedir. Bu nedenle, Acheule- Dönemi’nin en ö-
an kültürü, hem sosyal zekâ hem de nemli taş alet tek-
teknolojik yaratıcılıktaki yeniliklere niği adını Paris
işaret edebilir. Bu gelişimin sonucu- yakınlarındaki Le-
na göre, Homo cinsi daha da evrim- vallois-Perret ban-
leşerek yoluna devam etmiş, Aust- liyösündeki tip

53
şimlerinde büyük bir sıçramaya ne- edilenlerden olmuştur. Antropolog- Genelde, tarih öncesi dönemde
den olduğu anlaşılacaktır. lar önceleri onu, üstün modern in- insanla hayvanlar arasında önem-
Levallois özellikle teknik zekâda, sanlar tarafından neslinin tükenmesi- li bir fark bulunmuyordu. Sonrala-
öngörmenin en iyi sergilendiği bir ne neden olan, kültürden yoksun bir rı ise “evrimin süreçleri” aralarında
yontu biçimidir. Bir Neandertal çört maymun olarak anlatırlar ama görü- derin bir uçurum yarattı. Bu kaçınıl-
ya da çakmak taşına kullanılabilir bi- lüyor hiç de öyle değildir. Hatta ol- mazdı. Çünkü iklim ve değişen çev-
çim vermezden önce düşünmek zo- dukça naif bir yanları dahi vardır. Bu re koşulları bunu sağladı. Eğer ko-
rundadır. Bu, bir ön plan aşamasıdır. konudaki en dokunaklı örneklerden şullar farklı olsaydı, her şey daha
Kaç tane yonga çıkartacağı, bunla- biri mezarlarıdır. İnsan psikolojisin- farklı olabilirdi.
rın boyutları, şekilleri ve fiziksel ö- deki en büyük temalardan biri her İnsan akılının o “doğal zekâsı”
zellikleri, hatta keskin yüzeylerini zaman ölüm olmuştur. Neandertal neolitik dönemde zayıfladı. Etçil ya-
nasıl biçimlendireceği gelişmiş tek- mezarlarının keşfi, ölümle olan bu şamdan otçul yaşama geçince prote-
nik zekânın bir ürünü olacaktır. Or- ilişkinin yalnızca modern insanlara inlerle güçlenmiş beyin ve akıl, ye-
ta Paleolitik’i temsil eden bu kül- ait olmadığını gösterir. Elbette, var- rini proteinsiz, lifli besinlerle yüklü
türün çok özel bir alt kültürü daha sayılan Neandertal mezarları, bugün karbonhidratlı bir akla terk etti. Bu
vardır. Bu da mızrak biçimli yonga- bizim uygun bir mezar olarak kabul radikal değişim insanı şiddetle etki-
ların üretildiği “El Aterian” kültü- ettiğimizden çok daha farklıdır. A- ledi. Vücut gelişmesi yavaşladı, yağ-
rüdür. Bu yontu biçimleri Levallois raştırıcılar Belfer-Cohen ve Hovers, ları arttı, salgın hastalıklar baş gös-
tekniğinden üretilen saplama yontu- (1992) Orta Paleolitik gömme kri- terdi. İnsan süratle doğadan koptu
larına bir sap eklenerek mızrak biçi- terlerini, kapalı bir yapının varlığını ve inançlarının egemenliği altına
mine getirilmesi ile ayrılır. (Lovita, (kazılmış bir mezarlık), olağanüstü girdi. Neolitik’ten sonrası malum.
2011). Bu da bize arkaik insanın iri koruma ve süslemelerin veya eşyala- İnsanın 2000 yılını anlatmamıza ge-
hayvanların avlanmasında nasıl ile- rın konulduğu yer olarak tanımlar. rek yok. Çünkü ne olduğunu gayet
ri bir noktaya geldiğini gösterir. Ku- La Chapelle-Aux-Saints bölgesi (GB iyi biliyoruz. Gezegen sekiz milyar
zey Afrika’da Cezayir’in “El Ater” tip Fransa) Orta Paleolitik’in sonları- bireyden oluşan ne yapacağı belli ol-
lokalitesinden elde edilen buluntu- na ait, en iyi araştırılmış ve 56,000- mayan bu canlıyla nasıl baş edece-
larda yapılan radyometrik yaşlar bu 47,000 yıl öncesine tarihlenmiş Ne- ğini bilemiyor. Ara sıra kendine gel
tekniğin 300 binyıl önce başladığını andertal mezarlarından birini temsil dercesine onu ikaz ediyor ama nafi-
belirtmektedir. Avlanma için önem- etmektedir. Önemli bir diğer mezar le. “Alışmış kudurmuştan beter” de-
li bir üretim olan “Ater” mızrak uç- da Kuzey Irak’taki Shanidar Mağara- dirtircesine insan yine bildiğini oku-
ları için insanın ilk modern avlan- sı’ndadır. İskeletlerin yanındaki çiçek yor.
ma ürünüdür diyebiliriz. Bunu yapan ve diğer özel kalıntıların varlığı, Ne- Büyük beyin, fazla akıl, çeşitlen-
bizden bir öncekiler ya da modern andertallerin ölüleri için gömme ri- miş zengin zekâ insan için fazla de-
zekânın üreticileri olan Neandertal- tüelleri düzenledikleri anlamına gel- ğil mi? Yeterli bir zekâ ile doğadan
lerin, bu üretimleri ile ne denli zeki mektedir. Orta Paleolitik, daha da kopmadan yaşayan bir insan müm-
oldukları anlaşılmıştır. Daha öncele- net biçimde araştırıldıkça elde edi- kün olabilir mi?
ri, akılsız, kabadayı, kaba saba ola- len sonuçlar, Neandertaller ve erken
rak bilinen kuzenlerimiz, ne yazık- modern insanların arasındaki çizgi-
tır ki bizler tarafından soyu ilk yok nin teknolojik, kültürel ve hatta ge- KAYNAKLAR
El Ater tekniği. netik olarak gittikçe bulanıklaştığı- - Wood, B., 2011. Did early Homo migrate”out of”or”in
nı göstermektedir ki, bu bulanıklık to”Africa? Proceedings of the National Academy of Sciences
sonrasında netleşen gezegen, artık USA 108 (26), 10375e10376.
- Stout ,D., 2011Stone toolmaking and the evolution of
H. sapiens’i kabul etmek zorunda ka-
human culture and cognition. Phil. Trans. R. Soc. B 366,
lacaktır. Çünkü ona “zekâ mirasını” 1050–1059. doi: 10. 1098/rstb. 2010.0369.
bırakan, belki geride biraz da genetik - Wu.et al, 2011, A new brain endocast of Homo erectus
malzemeleri kalmış Neandertaller ar- from Hulu Cave, Nanjing, China. American Journal of Physical
tık yoktur. Anthropology, 145, 3, 452-460
- Chase, P. G. and Dibble, H. L. 1987. Middle Paleolithic
Ne diyebiliriz? symbolism: a review of current evidence and interpretations.
J Anthropol Archaeol 6. Vol 6, pp. 263-296.
Şimdi bu filmi geri saralım. Kı- - Whittaker, J. C.,1994. Flintknapping: Making and
ta hareketleri hiçbiri olmasıydı, rift Understanding StoneTools, USA, University of Texas Press
vadileri oluşmasıydı iklim değişme- - Lovita, R, Mc. Pherron SP. 2011. The handaxe reloaded:
siydi, bitki örtüsü hep aynı kalsaydı, Amorphometric reassessment of Acheulian and Middle
insan denilen bu tür olur muydu? Paleolithic handaxes. J. Hum. Evol. 61: 61–74
Elbette olmazdı. Gezegen de derin - Belfer-Cohen A, Hovers E. 1992. In the eye of the beholder:
Mousterian and Natufian burials in the Levant. Current
bir oh çekerdi! Ama öyle olmadı. Anthropology 33,4:463-471.
Gezegenin doğal süreçleri bu sonu - Mithen, S., 1999, Aklın Tarih Öncesi. Dost Yayınları. 310 s.
hazırladı ve insanın evrimleşmesine - Sakınç, M., 2021, Primatlardan, İnsansılara ve Bizlere.
izin verdi. Bilim ve Gelecek Dergisi, 207.

54
‘Atatürk Barajı deprem tetikliyor’
tezim doğrulandı
3 Eylül 2008 Samsat depremi ile başladığım araştırma serüveninde açıkladığım
tezimin, 2021 yılında Avrupa’da saygın bir yerbilimleri kurumu ekibinin yaptığı
ayrıntılı bir bilimsel araştırma için ilham kaynağı olduğunun belirtilmesi ve 2008-2018
arasında yaptığım yayınlarda açıkladığım tezimin onaylanmasından çok duygulandım.
Bu duygu, ülkemin bazı yöneticilerinin baraj su seviye verilerini vermemesi inadı gibi
talihsiz davranışların yarattığı hayal kırıklığını biraz olsun azalttı.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan


İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü E. Öğretim Üyesi

3
Eylül 2008 günü, Atatürk Barajı’na yakın bir nok- larak, 3 Eylül 2008’de Atatürk Barajı’nın yakınında
tada Türkiye saatiyle 05:22’de kayıtlara Samsat (A- olan bu kuvvetli depremin tetikleme kaynaklı bir
dıyaman) depremi olarak geçen Mw=5.0 büyüklü- deprem olup olmadığının araştırılması gerektiği i-
ğünde kuvvetli ve sığ derinlikte bir deprem oldu. nancındaydım.
Deprem, ilk belirlemelere göre dünyanın sayılı bü- Dünyanın sayılı büyük barajlarında biri olan A-
yük su toplama ve elektrik üretim barajlarından tatürk Barajı, Adıyaman ve Şanlıurfa il sınırındadır.
(HES) biri olan ve ICOLD sınıfında (Çizelge 1) yer Barajın gövde dolgusu 30 Ağustos 1990’da tamam-
alan kaya dolgu Atatürk Barajı ve Hidroelektrik landı ve 13 Ocak 1991 tarihinde su tutmaya baş-
Santralı’nın su toplama havzasındaydı. Dünyanın ladı. 3 Eylül 2008’deki depremden sonra Atatürk
en büyük barajlarından biri olan Atatürk Barajı su Barajı çevresinin iki farklı dönemde, yani inşa ve
havzasında kuvvetli bir deprem olması mühendis- su tutma dönemi öncesinde (1990 öncesi) ve su tu-
lik açısından önemliydi. 3 Eylül 2008 günü Mw:5.0 tulma sonrasında (1990 sonrası) deprem etkinlik-
büyüklüğündeki depremle başlayan sismik etkin- lerinin zaman ve mekândaki dağılımları, faylarla
liği, büyüklükleri ML:4.6 ve ML:4.0 olan iki adet ilişkilerini ve depremlerin odak mekanizması çö-
büyük art sarsıntının yanı sıra birçok art sarsıntı zümlerini ulusal ve uluslararası deprem veri mer-
izledi (Şekil 1). kezleri arşivlerinden faydalanarak inceledim.(12-17)
Büyük barajlar ilk kez dolarken veya mevsim- 3 Eylül 2008 depremi için bu merkezlerden rapor
lik su seviye değişimlerinde, barajların yakın çev- edilen deprem verilerini karşılaştırdım. İnşa önce-
resinde ve su toplama havzalarında tetiklenmiş si dönemde baraj alanında ve yakın çevresinde bü-
depremsellik (induced seismicity) olaylarına çok yüklüğü M≥4.0 olan depremler genellikle 70 km u-
sık rastlanmaktadır.(1-11) “Tetiklenmiş depremsel- zaktaki Doğu Anadolu Fayı ve çevresindeki faylar
lik” konusu jeofizik biliminin deprembilim dalın- üzerinde oluyordu. 3 Eylül 2008 depreminin ko-
da (sismoloji) önemli bir araştırma alanıdır ve in- numu göz önüne alındığında, Atatürk Barajı gibi
san kaynaklı deprem sınıfına girer. Berke (Adana) büyük bir yapının bölge depremleriyle ilişkilerini
Barajı’nın su tutulması öncesi ve sonrası depremle- anlamak ve barajın gelecekte maruz kalabileceği ve
rin izlenmesi ve incelenmesi projesini yapan biri o- barajı olumsuz etkileyebilecek deprem tehlikesini

55
yaratabilecek sismolojik ve jeolojik
unsurları daha iyi tanımanın önem-
li olduğunu düşünüyordum. Ata-
türk Barajı’nın inşaat şartnamesini
görmedim, ancak barajın gövdesinin
yer alacağı alanın 4 km güneyinde
uzanan ve 60 km uzunluktaki Bo- Çizelge 1. Atatürk Barajı’nın teknik özellikleri.
zova Fayı(18) gibi bir diri fayın varlığı
söz konusu olunca, böyle bir büyük li çıkan gazete haberlerini incelendi- MAM verisine göre 3 Eylül 2008
barajın her türlü deprem tehlikesi o- ğimde depremin Doğu Anadolu Fa- depremi Bozova Fayı’nın 16-17 km
lasılığına göre tasarlandığını varsa- yı (DAF) ile ilişkili olduğu yönünde kuzeyindeydi. Bütün bu bulgular ı-
yıyorum. Bu durum ayrıca irdelen- yanlış bilgiler veren haberler çıktığı- şığında Atatürk Barajı su havzasının
mesi gereken önemli bir konu. nı gördüm.(21) Halbuki DAF, depre- içerisindeki depremin DAF veya Bo-
3 Eylül 2008 tarihindeki Mw:5.0 min olduğu Samsat ilçesine 70 km zova Fayı ile ilişkili olduğunu iddia
büyüklüğündeki depremin merke- uzaktan geçmekteydi. AİGM DAD etmek zordu. Farklı sismoloji arşiv-
zi baraj gölü kıyısındaki Samsat il- (Mülga Bayındırlık ve İskân Bakan- lerinden elde ettiğim deprem konum
çe merkezinin güneydoğusunda, 20 lığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, bilgilerine ve Samsat ilçesindeki ha-
km uzaktaydı.(19) Deprem Samsat il- Deprem Araştırma Dairesi) deprem sar dağılımına göre, 3 Eylül 2008
çesinde ve köylerinde bazı binalarda bültenine göre depremin dış mer- depreminin Samsat ilçesine yakın bir
hasar yaptı.(20) Ancak depremle ilgi- kez hatası 2 km’den azdı. TÜBİTAK- yerde olduğu ve baraj göl havzası i-
Şekil 1. Büyükakpınar ve diğ. (2021)’in araştırmalarına göre 3 Eylül 2008 (Mw:5.0), 2 Mart 2017 (Mw:5.5) ve 24
çerisinde yer aldığı
Nisan 2018 (Mw:5.1) depremlerinin ve artçı depremlerinin konumları ve derinlik dağılımları. Şekil Büyükakpınar ve anlaşılıyordu. Dep-
diğ. (2021)’den alınmıştır.(19) remi izleyen art sar-
sıntı etkinliğinin KB-
GD doğrultusunda
uzandığı, olası fayın
bu yönde sağ yön-
lü, doğrultu atım-
lı bir fay olabileceği
ve depremin bilimsel
yaklaşımlarla daha
ayrıntılı incelenme-
sinin gerektiği kana-
atine vardım ve araş-
tırmamı sürdürdüm.

Samsat’ta fay
var mıydı?
Acaba bu deprem-
le ilişkili diri fay ne-
redeydi ve ne tür bir
faydı? Samsat ilçe-
sine yakın Mw:5.0
büyüklüğünde bir
depremi yaratacak
bir diri fayın varlı-
ğını mevcut litera-
türden araştırdım.
Türkiye Petrolleri A-
nonim Ortaklığı’nın
(TPAO) hazırladı-
ğı belirtilen bir je-
oloji haritasında o
bölgede sismolo-
jik bulgularımıza u-
yan konumda bir
fay gösteriliyordu.
Ancak, Türkiye Di-
ri Fay Haritası’nda

56
Samsat çevresinde bu depremle iliş- ri gerekiyordu. Jeofizik Mühendis- Dünyanın sayılı deprem kuşakların-
kilendirilebilecek diri bir fay yoktu. liği Bölüm Başkanlığı onaylı ve 11 dan birinin üzerinde yerleşen, çeşit-
Haritayı hazırlayan MTA ekibinin ba- Ocak 2010 tarihli bir resmi yazıyla li büyüklüklerde binlerce diri fayları
şında olan Dr. Ömer Emre’den görüş su seviye verilerini yeniden istedim. olan ve yüzlerce büyük barajı bulu-
aldım.(22) Ömer Emre şunları söyledi: Bu yazıma cevaben yalnızca 2009 yı- nan Türkiye’de barajlarımızın ilk su
“TPAO’nun haritası  jeolojik fay- lına ait su seviye verileri geldi. DSİ tutumu aşamasında veya mevsimsel
ları gösteriyor, diri fayları değil. 1992-2006 arası verileri verilmedi. olarak su seviye değişimlerinde dep-
Ancak, rapordan (TPAO haritası 1992-2006 yılı verilerini bir yayın- rem etkinliği yaratması bazı yetkili-
raporu) Samsat Fayı’nın TPAO ta- daki grafikten(23) sayısallaştırma yo- lerce nedense beklenmeyen bir olay
rafından diri fay olarak tanımlandı- luyla aylık değerler olarak elde et- gibi düşünülüyor. Deprem olduğun-
ğı anlamı çıkıyor. Türkiye diri fay tim. Deprem ve su seviye verilerini da ise kızılıyor!
haritasında  sadece Kuvaterner (2 bir araya getirdim, yorumladım ve Atatürk Barajı gibi bir büyük ba-
milyon yaş) faylarına yer verilmiş- ulusal ve uluslararası toplantılarda rajın deprem tetiklemesi dünyada-
tir. Diri olmayan (aktif olmayan) sundum. Yayınlarda baraj dolarken ki birçok büyük barajda gözlendiği
faylar bu haritaya dahil edilmemiş- baraj alanında depremselliğin art- gibi beklenen bir durumdur. Neden
tir. Samsat depremi (3 Eylül 2008) tığını, 3 Eylül 2008 depreminin su Atatürk Barajı da deprem tetikleme-
sonrasında yaptığım yeniden değer- seviyesinin mevsimsel olarak hız- sin? Eğer Atatürk Barajı su tutulma-
lendirmede Samsat Fayı’nın baraj la düştüğü bir dönemde tetiklenmiş sı sonrası deprem tetiklemeseydi, o
gölü içindeki yarımdaya rastlayan bir deprem olduğu tezini savunan bile deprembilimciler tarafından a-
kısa bir bölümünde kuvaterner et- bazı sunular yaptım ve makaleler raştırılacak önemli bir konu olurdu.
kinliğine ilişkin bazı zayıf morfolo- yazdım.(24,25) DSİ’den barajın su seviye verile-
jik verilerin olduğunu ancak bunun Barajlarda genellikle su seviye- rini almaya ve depremlerle karşılaş-
Holosen’de (500 bin yıl yaş) diri  fay si yükselirken depremsellik artışı o- tırma eylemiyle uğraşırken, 2 Mart
olarak yorumlanamayacağı yönünde lur, kuvvetli depremler olur. Ancak 2017’de Samsat merkezli Mw:5.5
bir değerlendirme yapmıştım. Diğer Atatürk Barajı’nda durum tersiney- büyüklüğünde yeni bir deprem da-
iki fayın (Lice ve Çalgan fayları) ku- di, yani su seviyesi düştüğünde kuv- ha oldu. Deprem, 3 Eylül 2008 dep-
vaterner etkinliğine (diri fay etkin- vetli bir deprem olmuştu. Atatürk reminin 20 km kuzeybatısınday-
liğine) ilişkin herhangi bir veri yok. Barajı’nın deprem tetiklediği konu- dı ve Samsat ilçesine daha yakındı
Bu depremin baraj yüklemesi deği- sundaki tezim basına yansıdı. Dep- ve bu kez Samsat’ta çok sayıda ağır
şimi nedeniyle tetiklenmiş (indu- rembilim topluluğunun ve halkın hasar oldu.(26) Depremde, Samsat il-
ced) bir deprem olduğunu düşünü- bilgilendirilmesi, DSİ Genel Müdür- çesi ve köylerinde 2048 adet yapı-
yorum.” lüğü’ndeki bazı idarecileri nedense nın hasar gördüğü, bu yapılardan
çok kızdırmıştı. Yaptığım bu çalışma 1289’unun ağır hasarlı, 168’inin or-
Barajın su seviye verileri için zaten teşekkür beklemiyordum. ta hasarlı, 542’sinin az hasarlı veya
çok stratejikmiş! Deprembilim literatürü, dünyanın hasarsız olduğu tespit edildi. Buna
Atatürk Barajı’nın deprem tetik- birçok ülkesinde deprem tetikleyen göre, ilçe merkezindeki yapıların
leme olasılığını anlamam için ba- baraj örnekleriyle doludur.(1,2,8,11) yüzde 78’inin, köylerdeki yapıların
rajın su tutmaya başladığı tarihten Atatürk Barajı, baraj gölü ve çevresinin haritası.
2008 yılı sonuna kadar baraj su se-
viye verileri ile deprem etkinliği ve-
rilerini karşılaştırmam gerekiyordu.
AİGM DAD (O tarihte AFAD kurul-
mamıştı) ve KRDAE’nin deprem ka-
yıtları herkese açıktı. Su seviye veri-
lerinin temini için Atatürk Barajı’nın
su tutması sonrası kaydedilen gün-
lük su seviye verilerini, İTÜ’nün öğ-
retim üyesi sıfatıyla 19 Eylül 2008
tarihli bir resmi yazıyla DSİ Genel
Müdürlüğü’nden istedim. Bir süre
yanıt almayınca 5 Ocak 2009 tarih-
li yeni bir yazıyla tekrar istekte bu-
lundum. Bu ikinci istekten sonra,
2007-2008 tarihleri arasında gün-
lük su seviye verileri tarafıma ulaş-
tı. Ancak, araştırmamızın geldiği a-
şamada barajın su tutmaya başladığı
1992 veya 1994 yıllarından 2009 yı-
lına kadar olan su seviye değerle-

57
ise yüzde 69,5’inin ağır hasarlı ol- tarihli sayısında “Atatürk Bara- lerinin ulusal güvenlik ve terör po-
duğu anlaşıldı. jı deprem tetiklemeyi sürdürüyor” litikası gereği, Atatürk Barajı ve HES
2 Mart 2017 depreminin konu- başlıklı, diğeri ise 12 Ocak 2018 ta- sınır aşan sular kapsamında değer-
mu (Şekil 1), 3 Eylül 2008 depremi- rihli Herkese Bilim Teknoloji dergi- lendirildiği için verilmesi uygun gö-
nin olası fayının kuzeybatıya doğru sinde “Atatürk Barajı deprem tetik- rülmemektedir” şeklinde oldukça
uzantısı üzerindeydi ve benzer odak liyor” başlıklıydı. Ben 2008 ve 2017 aydınlatıcı (!) bir yanıt aldım. Di-
mekanizması çözümü vermişti.(19) yılında baraj alanında iki kuvvetli ğer ülkelerde hukuk bu konularda
2 Mart 2017 depremi muhtemelen depremin ve artçı sarsıntılarının da- ne diyor bilmiyorum, ama bizde ku-
Samsat Fayı ile ilişkiliydi. Depremin ğılımları, odak mekanizma çözüm- rumsal yanıt böyleydi.
Mart ayında olması nedeniyle bara- leri ve barajın su seviye değişimleri
jın su seviye verisinin 3 Eylül 2008 ile ilgili yazıp çizerken, 2 Mart 2017 Atatürk Barajı deprem
depreminde olduğu gibi düşük sevi- depreminin hemen yanı başında 24 tetiklemedi tezini
yede olduğunu tahmin ediyordum. Nisan 2018 tarihinde Mw:5.1 bü- savunanların iddiaları
Eğer öyleyse, bu tetiklenmiş dep- yüklüğünde bir deprem daha oldu. 3 Eylül 2008 (Mw:5.0) tarihinde
remsellik literatürü açısından ilginç Samsat ilçesindeki önceki deprem- Samsat ilçesinin 20 km güneydoğu-
bir bulgu olacaktı. Bu deprem nede- deki hasarlar daha da büyüdü. An- sunda ve 2 Mart 2017 (Mw:5.5) ve
niyle baraj-deprem ilişkisini yeni- laşılan, Samsat Fayı, üzerine yükle- 24 Nisan 2018 (Mw:5.1) tarihlerin-
den inceleme gereği duydum ve 10 nen gerilimi (stres) açığa çıkarmak de ise Samsat ilçesinin hemen yanı
Mart 2017 tarihli bir yazıyla DSİ’den istiyordu. 2008’de başlayan bu dep- başında arka arkaya olan deprem-
Atatürk Barajı’nın 1990 yılından remsellik hikâyesi, ister istemez A- ler için baraj tarafından “tetiklenmiş
2017 yılına kadar olan haftalık su tatürk Barajı’nın hayatiyeti ile ilgi- deprem” tezime karşı “tetiklenmiş
seviye değerlerini yeniden istedim. liydi. Bu bağlamda mutlaka barajın deprem değil” tezini savunan iki ya-
DSİ’den gelen yanıtta “Atatürk Bara- statik ve dinamik su yükleri ve bu yın çıktı.(29,30)
jı ve HES sınır aşan sular kapsamın- yükün baraj havzasındaki faylar- Kartal ve Kadiroğlu (2019), yap-
da değerlendirildiği için istenilen la ilişkileri, suyun gözenek basın- tıkları incelemelere göre 3 Eylül
dataların verilmesi uygun bulunma- cı yayılma (difüzyon) ilişkileri, böl- 2008 ve 2 Mart 2017 tarihlerinde-
maktadır” gibi bir gerekçeyle veriler gedeki depremselliğin izlenmesi ve ki kuvvetli deprem etkinliğinin ba-
gönderilmedi. ayrıntılı incelemesi gerekiyordu. rajın su yükü veya yeraltında gö-
5 Nisan 2017’de Mülga Orman 15 Temmuz 2018 tarihinde Or- zenek basıncı değişiminin faylar
ve Su İşleri Bakanlığı’na hitaben man ve Su İşleri Bakanlığı değişti üzerinde uyguladığı gerilim etki-
tekrar istekte bulundum. O yazıma ve yerine Tarım ve Orman Bakanlı- leri sonucu tetiklenmediğini iddia
da yanıt verilmeyince bu kez aynı ğı kuruldu. Bakanlık değişince belki ettiler. Yazarlar, Atatürk Barajı su
bakanlığa hitaben 20 Eylül 2017’de su seviye verileri bu kez bana verilir tutmaya başlamadan önceki inşa dö-
daha ayrıntılı bir yazıyla başvur- umuduyla 17 Ekim 2018 tarihli bir neminde, 1986-1995 yılları arasında
dum. Bakanlık konuyla ilgili iki yazıyla verileri bakanlıktan yeniden DSİ’nin barajın çevresinde beş adet
mektubumu ne yazık ki yanıtsız bı- istedim. Yanıt gelmeyince 14 Ka- sismograf (deprem kayıtçısı) ku-
raktı. Bu arada, Mw:5.0 büyüklü- sım 2018’de CİMER’e durumu anla- rulduğunu ve bölgede dikkate de-
ğündeki 3 Eylül 2008 depremini ça- tan bir açıklama ile verilerin “hangi ğer derecede deprem etkinliği kay-
lışmamla, Mw:5.5 büyüklüğündeki kanunun, hangi yönetmeliğin, han- dedildiğini belirtmişlerdi. Baraj su
2 Mart 2017 Samsat depremini bir- gi maddesine ve hangi bilimsel anla- havzasını içerisine alan bölgede bü-
leştirerek iki popüler bilim dergisi- yışa dayanılarak” verilmediğini sor- yüklükleri M≥4.0 olan 17 adet dep-
ne makale yazdım.(27,28) Biri, Bilim dum. DSİ’den gelen 6 Aralık 2018 remin (Çizelge 2) barajın su tutması
ve Gelecek dergisinin 1 Ocak 2018 tarihli açıklamada “su seviye değer- öncesi de oluştuğu ve DSİ’nin dep-
rem kayıtçıları tarafından kayde-
24 Nisan 2018 (Mw:5.1) depreminin Samsat’ta yarattığı hasardan bir görüntü.
dildiği, dolayısıyla baraj dolduktan
sonra oluşan ve büyüklükleri M≥4.0
olan depremlerin olağan olduğu, ba-
rajın şu ya da bu nedenle deprem te-
tiklediği tezinin geçerli olmadığını
savundular.
DSİ tarafından kaydedildiği belir-
tilen ve baraj su havzası yakınında
olduğu ileri sürülen bu depremle-
rin tarih, oluş zamanı, enlem, boy-
lam ve büyüklük gibi parametreleri
ile aynı tarihlerde ulusal ve ulusla-
rarası deprem merkezleri tarafından
rapor edilen deprem parametrelerini
hazırladığım bir çizelgede karşılaş-

58
tırmalı olarak inceledim (Çizelge 2). Aynı depremi farklı merkezlerin ay- den farklı olacaktır. Kayıtçı saatinde
DSİ’nin, büyüklükleri M≥4.0 olan nı anda kaydetmeme şansı var mı- UTC’ye göre zaman hatası saniyenin
ve baraj su havzasına en yakın olan dır? İkinci olumsuz durum 3, 8, 9, yüzde 10’unu (100 milisaniye) aş-
depremlerin, sırasıyla 1, 3, 4, 5, 7, 8, 13, 14, 15 ve 17 numaralı deprem- mamalıdır. 1980-1990’lı yıllarda sa-
11, 12 ve 16 numaralı depremler ol- lerle ilgiliydi. Bu depremler ulusal ha çalışmalarında en fazla çaba, bu
duğu anlaşılıyor (Çizelge 2). DSİ ve- ve uluslararası deprem katalogla- saatlerin UTC’ye eş zamanlı olması-
rileri ile diğer deprem merkezlerinin rında rapor edilmişti ancak nedense nı sağlamak için harcanırdı. Bu so-
verilerini karşılaştırdığımda dikkati- konumları oldukça farklı yerlerdey- run günümüzde uydu sinyalleri ve
mi çeken iki önemli sorunun farkı- di (Çizelge 2). Bunu nasıl açıklaya- dijital kayıt teknolojisi ile kolaylıkla
na vardım. Birincisi, DSİ tarafından bilirdik? Deprem kayıtçıları sahada çözülmüştür. Deprem kayıtçılarının
kaydedildiği belirtilen 1, 2, 4, 5, 7, çalıştırılırken kayıtçının üzerindeki saatlerinde saniye hataları olursa
10, 11, 12 ve 16 numaralı deprem- saat Uluslararası Standart Saat De- depremin hesaplanan oluş zamanı,
lerin kayıtlarını ulusal ve uluslarara- ğeri (UTC) ile eş zamanlı (senkro- konum ve derinlik parametrelerin-
sı deprem kataloglarını taradığımda nize) olmalıdır. 1990’lı yıllarda dep- de çok önemli farklılıklar ortaya çı-
bulamadım. Oysa 1900-1995 yılları rem kayıtçıları otonom aygıtlardı ve kar. Bu durumu inceleme amacıyla
arasında Anadolu’da geniş bir böl- hepsinin saatleri UTC’ye göre du- DSİ’nin depremsellik kayıt ve de-
gede büyüklükleri 4.0 ve daha fazla yarlı şekilde ayarlanmalıydı. Eğer ğerlendirme raporları istenmiş an-
olan depremlerin büyük bir çoğun- bir deprem kaydının üzerindeki za- cak raporlar hatırı sayılır bir meblağ
luğu ulusal ve uluslararası deprem man kaydı hatalıysa, bu durum- karşılığında satılmak istendiğinden
merkezleri tarafından oldukça du- da depremin oluş zamanı, konumu bu raporlar satın alınamamıştır.
yarlı olarak rapor edilebilmiştir. E- ve derinliği gibi deprem paramet- Bu bulgulara dayanarak şu so-
ğer, baraj havzasında M≥4.0 ve daha releri yanlış hesaplanır. Bu durum- nuçlara varıyorum; a) DSİ tarafın-
büyük deprem olmuşsa bu küresel da sizin deprem kayıt ağınızda bul- dan kayıt edildiği belirtilen sismik
deprem merkezlerinin arşivlerin- duğunuz değerler, başka bir deprem sinyaller yanlış tanımlanmış ve de-
de acaba neden bulunmamaktadır? kayıt ağının (merkezin) değerlerin- ğerlendirilmiş olduğundan ulusal
Çizelge 2. DSİ 1986-1995. DSİ’nin tespit ettiği Atatürk barajı etrafında kurduğu deprem kayıtçılarının 1986- ve uluslararası deprem
1995 yılları arasında tespit ettiği ve büyüklüğü M≥4.0 olan deprem parametreleriyle, aynı depremlerin diğer merkezlerinin kayıtların-
deprem merkezlerinin tespit ettiği deprem parametrelerinin karşılaştırılması. DSİ’nin saptadığı depremler ve
parametreleri kalın harflerle gösterilmiştir.
da gözükmemektedir. b)
DSİ’nin deprem kayıtçı-
larının üzerindeki zaman
ayarı iyi yapılmamış ol-
duğundan dolayı deprem
konum ve büyüklüğü
doğru hesaplanamamış-
tır. Böyle bir durumda
büyüklüğü 4.0’den kü-
çük olan deprem etkin-
liği için de hatalı hesap-
lama ve değerlendirmeler
oluşacağı açıktır. DSİ ve-
rilerine dayanılarak Ata-
türk Baraj havzası içeri-
sinde barajın su tutma
öncesi büyüklüğü M≥4.0
ve hatta daha küçük dep-
rem etkinliği olduğunu
ileri sürmek yukarıdaki
değerlendirmeme göre
bilimsel dayanaktan yok-
sun kalmaktadır.
Atatürk Barajı’nın dep-
rem tetiklemediği tezi-
ni savunan diğer bir ça-
lışma da Tatar ve diğ.
(2019) tarafından yayın-
lanmıştır. Yazarlar, “2
Mart 2017 ve 24 Nisan
2018 Samsat Depremle-
rinin oluşum mekaniz-

59
ması, sonrasında meydana gelen çok “su alanındaki ani değişimlerle deki yarattığı etkin (efektif) gerilimi
sayıda artçı deprem aktivitesi ve bu doğrudan ilişkisinin olmadığı” şek- değiştirerek fayların dengesinin (sta-
artçı sarsıntıların belli bir hat boyun- linde bir açıklamayla bölgede zaman bilizasyon) bozulduğunu ve dep-
ca dizilim göstermesi, bu deprem- ve mekândaki depremsellik karak- rem tetiklemesine neden olduğunu
lerin Atatürk Barajı ve HES su ala- terini açıklayan grafiklerimdeki du- savunmuşlardır. 2008 ve 2017 yıl-
nındaki ani değişimlerle doğrudan rumu ve ilgili literatürdeki örnekleri larında yaptığım yayınlarda Mw:5.0
ilişkisinin olmadığını ve bu dep- görmezden gelmektedir. büyüklüğündeki 3 Eylül 2008 Sam-
remlerin bölgedeki K40-50°B gidişli sat depreminin barajın su seviyesi-
Samsat Fayı ile ilişkili olduğunu or- Atatürk Barajı’nın deprem nin düşük olduğu bir dönemde ol-
taya koymaktadır” açıklaması ile A- tetiklediği tezi onaylanıyor masına dikkat çekmiştim. 3 Eylül
tatürk Barajı’nın deprem tetikleme- Atatürk Barajı’nın su tutulması 2008 depremi öncesi dönemde Ata-
diğini iddia ettiler. Herkes bilir ki, sonrası deprem tetiklediği tezim Al- türk Barajı’nın su seviyesi 5,5 metre
kuzey-güney doğrultusunda sıkı- manya Potsdam Helmholtz Merke- düşmüş, barajın su yükünde toplam-
şan Doğu Anadolu’da, bu sıkışma zi, Yerbilimleri Araştırma Merkezi da 4,5 milyar ton su yükü azalmış-
rejimi altındaki yer kabuğunda çe- (GFZ)’de çalışan Pınar Büyükakpınar tır. Jacob ve diğ. (1979) benzer bir
şitli yönlerde ve türlerde faylar var- ve meslektaşları tarafından önem- sismik davranış durumunu Pakistan
dır ve bunlar üzerinde zaman za- senerek(19) 2021 yılında inceleme- Tarbela Barajı’ndaki depremsellik de-
man depremler olur. Daha önce diri ye alınmış ve birçok yeni yöntemler ğişimlerinde gözlemlemişlerdir.(1) Bir
bir fay olarak etiketlenmemiş Samsat kullanarak bu tartışmalı konuyu de- sıkıştırma tektoniği alanında olan
Fayı’nın, 3 Eylül 2008 depreminden rinlemesine incelemişlerdir. Araştır- Tarbela Barajı’nda baraj su seviye-
sonra depremle ilişkili olabileceğini, macılar, DSİ tarafından anlamadığım sinin düşmesi sırasında barajın yer-
zaten 2008-2010 arasında yaptığım bir gerekçeyle bana verilmeyen su se- leştiği yerkabuğundaki düşey yön-
sunularda belirtmiş ve yerbilim top- viye verilerini uydu verilerinden el- deki gerilim azalması nedeniyle en
luluğuna sunmuştum.(24,25) Tezim, de etmişlerdir. Büyükakpınar ve diğ. büyük asal gerilmenin fay üzerinde-
Samsat Fayı’nın varlığı üzerine de- (2021) Atatürk Barajı’nın su tutma- ki etkin gerilmeyi artırdığını, dolayı-
ğil, o fayın barajın dinamik ve statik ya başlamadan önce (1990 öncesi) sıyla depremselliğin arttığını, tersine
yük etkisiyle veya yeraltındaki göze- baraj bölgesinde deprem etkinliği ol- su seviyesi arttığında ise depremsel-
nek basıncı değişimiyle tetiklenip te- madığını, su tutmaya başlanan tarih- liğin azaldığını tespit etmişlerdir. Bü-
tiklenmediğidir. Tatar ve diğ. (2019) ten sonra depremselliğin arttığını ve yükakpınar ve diğ. (2021), Atatürk
1990 öncesi, uzun yıllar Samsat’ta su seviyesi ve deprem tetikleme iliş- Barajı’nın 2017 ve 2018 deprem et-
neden deprem olmadığını, baraj ya- kisinin var olduğunu belirtmişlerdir. kinliğinde barajın su seviye artışı i-
pıldıktan sonra 2008-2018 yılları ara- Yazarların yaptıkları incelemelere gö- le depremselliğin artışı arasında ters
sında neden büyüklüğü 5.0 ve daha re, büyüklüğü Mw≥5.0 olan 3 Eylül bir bağlantının var olduğunu onayla-
büyük üç deprem ve çok sayıda artçı 2008, 2 Mart 2017 ve 24 Nisan 2018 mışlardır. Yazarların baraj bölgesi i-
deprem olduğunu tartışmamışlardır? depremlerinin su seviyesinin en faz- çin yaptıkları gerilim (stres) hesapla-
Yeterli su seviye verilerine erişeme- la azaldığı dönemde olduğu ve bek- malarına göre su seviyesi düşüşü ile
mekle birlikte su seviyesinin mev- lenen su seviye artışı-depremsellik kuvvetli depremlerin oluşum ilişkisi
simsel olarak düşük olduğu dönem- artışı bağlantısının ilginç bir şekil- gibi ters bir bağlantının, su yükü de-
de baraj alanına en yakın noktada üç de tersine bir durum oluşturduğuna ğişiminin Samsat Fayı’ndaki dengeyi
kuvvetli depremin olması gerçeği ve dikkat çekmişlerdir. Büyükakpınar bozması nedeniyle oluştuğunu açık-
baraj su havzasında dinamik yük de- ve diğ. (2021) barajın su yükünün lamışlardır. Bölgedeki genel deprem
ğişimi ve gözenek basıncı değişimi i- azalması sırasında yeraltındaki göze- etkinliğinin ise yeraltındaki gözenek
le depremlerin ilişkili olabileceğine nek (boşluk) sıvı basıncının yayılma- basıncı yayılmasının zamanla etkin
dair tezime, Tatar ve diğ. (2019)’nin sının (difüzyon) yerel faylar üzerin- (efektif) gerilmeyi artırdığını ve mev-
cut fayları kararsız duruma getirerek
harekete geçirdiğini belirtmişlerdir.
Ayrıca yazarlar, deprembilimde dep-
rem sayısı ve büyüklük arasındaki i-
lişkinin bir simgesi olan Gutenberg-
Richter b-değerinde bu depremlerle
ilişkili olarak bir düşüş gözlemledik-
lerini belirtmişlerdir.
3 Eylül 2008 Samsat depremi i-
le başladığım araştırma serüvenin-
de açıkladığım tezimin, 2021 yılın-
da Avrupa’da saygın bir yerbilimleri
kurumu ekibinin yaptığı ayrıntılı bir
bilimsel araştırma için ilham kay-
nağı (inspiration) olduğunun belir-

60
tilmesinden ve 2008-2018 arasında 1586. feart.2021.66338
yaptığım yayınlarda açıkladığım te- 7) Chen, Q. & Nur, A., 2004. Pore fluid pressure effects in 20) https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/
zimin onaylanmasından çok duy- anisotropic rocks: Mechanisms of induced seismicity and adiyamanda-deprem-7890
weak faults. Pure and Applied Geophysics. 139 (3-4):463- 21) http://www.radikal.com.tr/turkiye/dogu-anadolu-
gulandım. Bu duygu, ülkemin bazı 479 fay-hatti-harekete-gecti-897242/
yöneticilerinin baraj su seviye veri- 8) Gupta, H. K., 2005. Artificial water reservoir-triggered 22) Emre, Ö., 2008. Kişisel görüşme.
lerini vermemesi inadı ve yaptığım earthquakes with special emphasis at Koyna. Current Science, 23) Çetin H, Laman, M. & Ertunç, A. (2000) Settlement
araştırmanın basına yansıması nede- Special Section: Intraplate Seismicity. 88(10):1628-1631 and slaking problems in the world’s fourth largest rock-fill
niyle çok kızmaları gibi talihsiz dav- 9) Kangi, A. & Heidari, N., 2008. Reservoir-induced dam, the Ataturk Dam in Turkey. Engineering Geology 56(3-
ranışların yarattığı hayal kırıklığını seismicity in Karun III dam (Southwestern Iran). Journal of 4):225-242
Seismology. 12(4):519-527. 24) Eyidoğan, H., 2008. 3 Eylül 2008 Atatürk Barajı
azalttığını ve bu coğrafyada bilimin 10) Wilson, M. P., Foulger, G. R., Gluyas, J. G., Davies, R. Depremi: Barajın tetiklediği deprem mi?, Bilim ve Gelecek
geleceğine dair umutlarımı artırdığı- J., & Julian, B. R., 2017. The Human-Induced earthquake Dergisi, sayı 58, sayfa: 78-84.
nı belirtmek isterim. database, HiQuake. Department of Earth Sciences, Durham 25) Eyidoğan, H., Geçgel, V. & Pabuçcu, Z., 2010. Correlation
University, UK. Dataset. http://inducedearthquakes.org/ between water level decrease in Atatürk Dam, Turkey and
reports/ Mw5.0 Earthquake on September 3, 2008, In Proceedings
KAYNAKLAR 11) Eyidoğan, H., 2017. İnsan marifetiyle deprem tetiklenir ESC 2010, 6-10 September 2010, Montpellier, France,
1) Jacob, K. H., Pennington, W. D., Armbruster, J., Seeber. L. mi?, Bilim ve Gelecek Dergisi, Ağustos- Eylül, Ekim, Sayı 162- p. 61. https://www.slideshare.net/HalukEyidoan/
& Farhatulla, S., 1979. Tarbela Reservoir, Pakistan: a region 163-164. ataturk-dam-induced-seismicity-esc2010
with compressional tectonics with reduced seismicity upon 12) KRDAE-UDİM: http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/ 26) https://www.iha.com.tr/haber-deprem-bolgesinde-
initial reservoir filling. Bulletin Seism Soc Am, 69:1175- 2/tr/ hasar-tespit-calismalari-tamamlandi-630061/
1192. 13) AFAD-DAD: https://deprem.afad.gov.tr/ 27) Eyidoğan, H., 2018. Atatürk Barajı deprem tetikliyor,
2) http://www.johnmartin.com/earthquakes/ 14) EMSC: https://www.emsc-csem.org/Earthquake/ Herkese Bilim Teknoloji, 12 Ocak 2018, sayı 94, sayfa 12-
eqpapers/00000054.htm 15) USGS: https://www.emsc-csem.org/Earthquake/ 13.
3) Talwani, P. &, Acree, S., 1984/1985. Pore pressure 16) ISC: http://www.isc.ac.uk/ 28) Eyidoğan, H., 2018. Atatürk Barajı Deprem Tetiklemeyi
diffusion and the mechanism of reservoir-induced seismicity. 17) TÜBİTAK-MAM: https://ydbe.mam.tubitak.gov.tr/ Sürdürüyor, Bilim ve Gelecek Dergisi, Sayı 167, sayfa 1-4.
PAGEOPH 122:947-965. 18) Emre, Ö., Duman, T.Y., Özalp, S., Şaroğlu, F., Olgun, S., 29) Kartal, R. F. & Kadirioğlu, F. T., 2019. Impact of regional
4) Gupta, H. K., 1992. Reservoir-Induced Earthquakes, Elmacı, H. & Can, T., 2016. Active fault database of Turkey. tectonic and water stress on the seismicity in Ataturk Dam
Elsevier, New York. Bulletin of Earthquake Engineering, V. 16, 3229–3275. Basin: southeast of Turkey, Journal Seismology, 16 sayfa.
5) Talwani, P., 1997. On the nature of reservoir-induced 19) Büyükakpınar, P., Cesca, S., Hainzl, S., Jamalreyhani, 30) Tatar, O., Koçbulut, F., Polat, A. & Demirel, M., 2019.
seismicity. Pure and Applied Geophysics 150:473-492. M., Heimann, S. & Dahm, T., 2021. Reservoir-triggered 02.03.2017 ve 24.04.2018 Samsat (Adıyaman) depremleri
6) Simpson, D. W. & Negmatullaev., S. K., 1981. Induced earthquakes around the Atatürk Dam (Southeastern ve bölgesel sismotektonik içindeki önemi, Türkiye Jeoloji
seismicity at Nurek Reservoir. Bull Seism Soc Am. 71:1561– Turkey). Front. Earth Sci. 9:663385. doi: 10.3389/ Bülteni Geological Bulletin of Turkey, 62.

61
Geniş Açı Prof. Dr. Sedat Ölçer exscientialux

Doğal seçilim fikrini kim buldu?


Doğal seçilim denince aklımıza ilk gelen Darwin ve onun evrim kuramı olur. Fakat
doğal seçilim fikrini ilk olarak kim ifade etmiştir? Doğal seçilim ile biyolojik evrim
arasındaki nedensellik bağını ilk kuran kimdir? Bu bağlamda Darwin’in katkısı tam
olarak ne olmuştur?

D
oğal seçilim fikrinin izini çok eski kaynaklarda, ledge (Bilginin İlkeleri) başlıklı ansiklopedik boyu-
örneğin Antik Yunan Çağı’nda Empedokles (MÖ ta sahip yapıtında, canlı varlıkların gelişimi üzerine
494-434) ve daha sonra Lukretius’un (MÖ 99-55) etki eden bir mekanizmadan söz ederken şöyle dedi:
eserlerinde bulabiliriz. Lukretius canlı çeşitlerinin “... eğer bir canlı bünye; beslenmek ve soyunu i-
ortaya çıkışını bir yaratıcı tanrının eseri olarak de- dame ettirmek için en iyi hâl ve koşullara sahip de-
ğil de evrende var olan atomlar ya da temel parça- ğil ise, o vakit -o türe ait bireyler arasında sınırsız
cıkların tamamen rastgele bir şekilde birleşmesiyle bir çeşitlilik tasavvur edersek- şundan emin olabili-
açıklamıştı - gerçi bu parçacıkların her kombinas- riz ki, bir yandan, en uyumlu beden yapısından en
yonu soyunu sürdürebilir türden canlılar yaratmı- çok farklılaşanlar yok olmaya en eğimli bireyler o-
yordu, bunlar arasında sadece çevresiyle uyumlu, lacaklardır, öte yandan, mevcut koşullar altında en
güçlü, akıllı, kurnaz vb. meziyetlere sahip olan bi- uyumlu beden yapısına en yakın olanlar, hayatta
reyler hayatta kalabilmiş, diğerlerinin soyu ise yer- kalabilmek ve ırklarına ait birey sayısını artırmak
yüzünden silinmişti. İşte günümüze intikal eden doğrultusunda en uygun bireyler olacaklardır.”
insan soyu da, böyle bir doğal eleme, bir seçme sü- Bu satırlarda doğal seçilim (bu deyim daha sonra
recinin sonucuydu. Ne Empedokles ne de Lukre- Darwin tarafından icat edilecekti) kavramının açık
tius, türlerin zamanla dönüştüğü kanaatindeydi, bir tasvirini görebiliyoruz. Ancak kendisinden ön-
onlara göre canlı türleri bir defaya mahsus olarak ce tüm diğer düşünürler gibi Hutton da, bu seçilim
yaratılmış ve sonradan değişime uğramamışlardı.(1) mekanizması ile evrimleşme arasında bir bağ kura-
Doğada tüm canlı varlıkların yaşamlarını idame rak o zihin sıçramasını gerçekleştiremedi. Hutton’a
ettirebilmek için sürekli bir rekabet hâlinde olduk- göre, “değişim ilkesi” (principle of variation) adını
ları; doğal ortam koşullarına uyum sağlayabilen bi- verdiği bu mekanizma, yeni türlerin ortaya çıkışına
reylerin hayatta kalma olasılığı daha yüksek olup neden olmuyordu, onun etkisi, doğal ortama daha
sayıları artarken, daha az uyumlu olanların sayıla- iyi uyarlanmış varyasyonların oluşmasına olanak
rı azaldığı ve bu yolla adaptasyonların yaygınlık ka- sağlıyordu. Hutton, türlerin zamanla başka türlere
zandığı türden argümanlar, farklı düşünürler tara- dönüşebileceği fikrini “romantik bir fantezi” olarak
fından tarih ilerledikçe daha net bir biçimde formüle reddetmişti.(2) Değişim ilkesi ise, Tanrı’nın doğada-
edilmeye başlandı. Örneğin 1794 yılında, modern ki tasarımının göstergesiydi.
yerbiliminin kurucusu olarak anılan İskoçyalı James 19. yüzyıla gelindiğinde, canlı türlerinin her bi-
Hutton (1726-1797), üç ciltlik Principles of Know- rinin ayrı olarak yaratıldığı, düşünür ve bilimin-

62
Lukretius (MÖ 99-55) canlı Wells’in doğal seçilim ilkesini
çeşitlerinin ortaya çıkışını bir
yaratıcı tanrının eseri olarak değil Darwin-Wallace’a kıyasla daha dar
de evrende var olan atomlar ya bir çerçevede açıkladığını görebili-
da temel parçacıkların tamamen yoruz, kaldı ki Wells, insanın hay-
rastgele bir şekilde birleşmesiyle
açıklamıştı. van çeşitlerine uyguladığı “seçici ye-
tiştirme” yönteminin bir benzerinin
doğa tarafından insana uygulandığı
insanlar arasında, rastgele o- ve bu yolla farklı iklimsel koşullara
luşan çeşitlerden biri, ülke- uyumluluk sağlayan insan ırklarının
nin hastalıklarına karşı da- ortaya çıktığını çok açık bir dille ifa-
yanıklılık bakımından, öbür de etmiştir. Bunun da evrimsel bağ-
çeşitlerden daha avantajlı lamda ilk doğal seçilim kuramı açık-
bir konumda olacaktır. Di- laması olduğunu söyleyebiliriz.
sanları arasında hâkim ve “zamanın ğer ırklar, sadece hastalıkla- Bir sonraki adım, diğer bir İskoç
ruhu”na uygun bir kanaat idi, her ra karşı dirençlerinin azlığı yüzün- tarafından atılacaktı.
ne kadar türlerin kararlılığı (stabi- den değil, daha sağlıklı komşuları
lity of species) konusu kimileri ta- ile yarışacak nitelikte olmamaları yü- Patrick Matthew
rafından tartışılmaya başlamış olsa zünden de azalırken, söz konusu ırk (1790-1874)
da. Kaldı ki o dönemde “teleolojinin çoğalacaktır. Demin söylenenlere is- Patrick Matthew, 1790 yılında
geniş çapta kabul görmesi, doğal se- tinaden, bu dinç ırkın renginin es- İskoçya’da dünyaya geldi. Henüz 17
çilimin gereksiz bir varsayım duru- mer olacağı aşikârdır. Ama çeşit tü- yaşındayken babasını kaybetmesi ü-
muna düşürüyordu...”(3) retme gücü baki kaldıkça, zamanla zerine Edinburgh Üniversitesi’nde
İşte bu ortam ve koşullarda, do- daha esmer ve sonra daha da esmer sürdürmekte olduğu eğitimine son
ğal seçilim olayının türlerin evrim- bir ırk ortaya çıkacak; ve en esmer verip aile çiftliğinin başına geçti.
sel dönüşümüne yol açabileceği fikri (kara) ırk bu iklime en fazla uyum- Sonraki yıllarda elma-armut ağacı
ilk olarak William Charles Wells ta- luluk sağlayacağından, meydana gel- sayısı on binlere ulaşacak olan bir
rafından ortaya atıldı. diği ülkenin tek ırkı olmasa bile, en meyve bahçesini yönetmeye başladı,
başat ırkı olacaktır.”(4) ayrıca buğday yetiştirdi ve tahıl tüc-
William Charles Wells Bilindiği üzere Darwin, Türle- carlığına soyundu. Avrupa’da, özel-
(1757-1817) rin Kökeni’nin üçüncü baskısından likle Almanya’da, sıkça seyahat etti.
William C. Wells, Amerika’ya göç (Mart 1861) itibaren eserinin başına, Doğal olarak tarıma ilgisi büyüktü,
etmiş İskoçyalı bir ailenin çocuğu “türlerin kökeni hakkındaki kanaa- fakat aynı zamanda siyasi konulara
olarak 1757 yılında dünyaya geldi. tin zamanla gelişmesi” konusuyla il- da el atacak, her iki alanda eserler
Hayatı boyunca çok kere Amerika, gili kısa bir tarihçe dahil etti.(5) 1866 bırakacaktı. Emekçi sınıfının siya-
İngiltere ve İskoçya arasında seyahat yılında çıkan eserinin dördüncü bas- si haklarının genişletilmesi ve bir-
etti. Edinburgh Üniversitesi’nden 23 kısında ise, bu tarihçeyi güncelledi takım sosyal reformların yürürlüğe
yaşında tıp diplomasını aldı ve son- ve W. C. Wells’e de atıfta bulundu: sokulmasını amaçlayan Chartism
raki yıllarda bir cerrah olarak çalıştı. “Dr. Wells, bu bildirisinde do- hareketinin tanınmış figürlerinden
Fakat ilgi alanı sadece tıp ve tıbbi a- ğal seçilim ilkesini kesinlikle tanı- biri olacaktı.
raştırmalar ile sınırlı kalmadı; yazar- maktadır ve bu, ilk açık tanımadır; Modern yerbiliminin kurucusu olarak anılan
lık, yayıncılık, kitapçılıkla uğraştı, ama Dr. Wells, bu ilkeyi yalnız in- İskoçyalı James Hutton (1726-1797).
bir de işadamı kimliğinin yanı sıra, san ırklarına ve yalnız belirli karak-
dernek ve vakıf mütevellisi görev- terlere uygulamaktadır. (...) İlk o-
lerini de üstlendi. Evrimsel düşün- larak, bütün hayvanların belirli bir
ce tarihinde yer almasının nedeni, ölçüde değişmeye eğimli olduğunu
1813 yılında Kraliyet Cemiyeti’nin ve, ikinci olarak da, çiftçilerin seç-
huzurunda okunan “...beyaz ve zen- me yoluyla evcil hayvanlarını iyileş-
ci insan ırkları arasındaki renk ve tirdiklerini saptamakta; ve sonra şu-
şekil farklılıklarının nedenleri üze- nu eklemektedir...”
rine bazı gözlemler” başlıklı maka- Darwin bu noktada, Wells’in ma-
lesidir. Bu yazısında Wells, yapay i- kalesinden yukarıda alıntıladığımız
le doğal seçilim arasında bir analoji bölümü zikredip devam ediyor: “Dr.
kurup, görüşlerini şöyle dile getirdi: Wells, daha sonra, aynı görüşü so-
“ ... insanın yaptığı şeyi, doğa, ğuk iklimlerde yaşayan insanlara
gerçi daha yavaş fakat aynı etkinlik- uygulayarak genişletmektedir. Dr.
le, yaşadıkları ülkeye uyumlu insan Wells’in yapıtındaki yukarıda zik-
soyları oluşturmak için yapar gözü- rettiğim parçaya Bay Brace’in aracı-
küyor. Afrika’nın iç bölgelerinde, az lığıyla dikkatimi çeken ABD’den Bay
sayıda ve dağınık olarak yaşayan ilk Rowley’e gönül borcum var”(4)

63
Matthew, 1831 yılında yayımladı- dır. (...) Çok farklı koşullar altında
ğı Denizcilik Kerestesi ve Ağaççılık i- yaşayan aynı annebabanın torunları-
simli eserinde, 28 yıl sonra Türlerin nın torunları, birkaç nesil sonra, a-
Kökeni’nde Darwin tarafından orta- ralarında artık üreyemeyecek kadar
ya atılacak doğal seçilim yoluyla ev- değişik türlere dönüşebilirler.”
rim kuramına birçok yönüyle ben- Görüldüğü üzere Matthew, gö-
zerlik gösteren görüşlerini açıkladı. rüşlerini bir doğal “yasa” şeklinde
Bu eserinde gemi inşasında kullanı- dile getirmişti: Canlılar, doğal orta-
lan tahta ve kalasın kalitesini iyileş- mın kaldırabileceği birey sayısından
tirmek konusunu işleyen Matthew, çok daha üstünde bir sayıda ürer- Darwin, Türlerin Kökeni’nin 3. baskısının
(Mart 1861) başına eklediği kısımda
kitabının ek kısmında, konuyu daha ler, bu yüzden oluşan hayatta kal- Matthew’un hakkını vermişti.
geniş bir çerçevede değerlendirirken ma mücadelesinde en zayıf bireyler
şu tümceleri kurdu: elenir, çevresel koşullara en uyum- kat elbette, eksiksiz ancak gelişti-
“Doğada, üreme yeteneğine sahip lu bireyler yaşamlarını sürdürürdü. rilmemiş bir öncü eser olduğunu
her canlı varlığı içinde bulunduğu Doğal seçilimin etkisi, yeni türlerin düşünüyorum! ... Neyse, ‘Deniz Ke-
koşullara en uyumlu hâle sokmaya ortaya çıkışı şeklinde olabiliyordu. resteciliği’ ile ilgili bir kitapta bu du-
yeltenen evrensel bir kanun vardır Bu fikirlerin Darwin-Wallace evrim rumu keşfetmemiş olmak mazur gö-
(...). Bu kanun, aslanın kudretini, kuramının uyarlanma ve türleşme rülmelidir.”
tavşanın hızını ve tilkinin kurnazlı- kavramları ile benzerliği çok açıktır. 13 Nisan 1860: Darwin bu sefer
ğını muhafaza etmesine yardımcı o- Dolayısıyla, bir taraftan, Darwin’in Chronicle’a şu bildiriyi yazıp gön-
lur. (...) Matthew’un kitabından -özellik- derir: “Gazetenizin 7 Nisan tarihli
“Doğa, zamanla yok olanın yeri- le Türlerin Kökeni’ni (Kasım 1859) sayısında, Bay Patrick Matthew’un
ni doldurmaya yeterli olacak çoğal- kaleme almadan önce- haberdar o- bildirisi çok ilgimi çekti. Doğal se-
ma gücünün çok daha ötesinde bir lup olmadığı konusuna aydınlık ge- çilim adı altında türlerin kökeni-
güce sahip olduğundan, gereken tirirken, diğer taraftan, Darwin ile ne dair sunduğum açıklamaya Bay
kuvvet, hız, cüret ya da kurnazlık- Matthew’un evrimsel görüşleri ara- Matthew’un yıllar önce vardığını ra-
la donatılmamış olan bireyler, gerek sında ne gibi farklılıkların bulundu- hatlıkla kabul ediyorum. Kısacık ya-
doğal avcılarına gerekse besleneme- ğunu da anlamaya çalışmamız gere- zılmış olup, Denizcilik Kerestesi ve
diklerinden dolayı hastalığa yenik kir. Bunun için haftalık Gardeners’ Ağaççılık konulu bir eserin ek bö-
düşer, üremeksizin erken ölürler ve Chronicle dergisinin birkaç sayısına lümünde yayımlanmış olmaları göz
onların yerini, yaşam kaynakları i- göz atalım. önünde tutulursa, Bay Matthew’un
çin yarışan hemcinslerinden daha görüşlerini ne benim ne de her-
mükemmelleri alır. (...) Toptan im- Gardeners’ Chronicle hangi bir doğa bilgininin duyma-
ha ediliş ve sıfırdan bir yaratılışa kı- üzerinden yazışmalar mış olmasına kimsenin şaşırmaya-
yasla, hayatın bu şekilde dış koşul- 3 Mart 1860: Matthew, Darwin’in cağını düşünüyorum. Yayımından
lar ile sürekli dengelenmesinde daha dostu Thomas H. Huxley’nin Tür- haberdar olmadığımdan dolayı, Bay
fazla güzellik ve tasarım birliği var- lerin Kökeni hakkında Chronicle’da Matthew’ya özürlerimi sunmaktan
Patrick Matthew, 1831 yılında yayımladığı yayımladığı makalesini okur. başka bir şey yapamayacağım. Eğer
Denizcilik Kerestesi ve Ağaççılık isimli 7 Nisan 1860: Matthew, bu tarih- çalışmamın yeni bir baskısı çıkarsa,
eserinde, 28 yıl sonra Türlerin Kökeni’nde te Chronicle’da çıkan mektubunda, yukarıdaki duruma ilişkin bir bilgi-
Darwin tarafından ortaya atılacak doğal
seçilim yoluyla evrim kuramına birçok Darwin’in doğal seçilim yasası ile lendirme yapacağım.”
yönüyle benzerlik gösteren görüşler kendisinin 1831 yılı Denizcilik Ke- Bunun üzerine, Türlerin
geliştirmişti.
restesi ve Ağaççılık kitabında “bütün Kökeni’nin üçüncü baskısının (Mart
yönleriyle duyurduğu ve ormancılı- 1861) başına eklediği kısımda şöyle
ğa uyguladığı” yasanın tam aynı ol- diyor Darwin:
duklarını bildirir.(6) “Bay Patrick Matthew, 1831’de
10 Nisan 1860: Matthew’un bu yayımladığı Denizcilik Kerestesi ve
açıklaması üzerine, dostu yerbilim- Ağaççılık adlı yapıtında, Bay Wallace
ci Charles Lyell’a yazdığı bir mek- ile benim ‘Linne Dergisi’nde türlerin
tupta şöyle der Darwin: “Gardeners’ kökeni konusunda ortaya koyduğu-
Chronicle’ın geçen cumartesi gün- muz ve elinizdeki kitapta genişletil-
kü sayısında, Patrick Matthew a- miş hâlde bulunan görüşün aynısı-
dında bir kişi, 1831 yılında çıkmış nı savunmaktadır. Ne yazık ki, Bay
Denizcilik Kerestesi ve Ağaççılık baş- Matthew’un bambaşka bir konudaki
lıklı eserinden, doğal seçilim kura- bir kitabın ekinde yaptığı bir katkı-
mına kısaca fakat tamamıyla öncü- nın dağınık paragraflarında sundu-
lük eden uzun bir alıntı yayımlıyor. ğu bu görüş, Bay Matthew’un ken-
– Bazı kısımları oldukça anlaşılmaz disi, 7 Nisan 1860 günlü Gardeners’s
olduğundan kitabı sipariş ettim, fa- Chronicle’da dikkatleri üzerine çe-

64
kinceye dek hiç göze çarpmadan o- sadece doğal afetler nedeniyle tüke- alabilmesi için yetersizdir: Gerçek bir
rada kaldı. Benim görüşümle Bay nebileceğini düşünüyordu. katkı sağlayabilmek için, fikrin ge-
Matthew’unki arasındaki farklar pek Şunu da eklemeliyiz ki Matthew, liştirilmesi ve onun değeri hakkında
de önemli değildir. O, dünyanın bir- doğa teolojisine gönül vermiş bir ki- diğer kişilerin ikna edilmesi gerekir.
çok kez hemen hemen ‘canlısız’ kal- şiydi ve bu inancından hiçbir zaman Darwin’in not defterleri, Darwin’in
dığını ve sonra yeniden canlılar- vazgeçmedi. Örneğin, 1871 yılında ne Matthew ne de hiçbir sözde ön-
la dolduğunu düşünür görünüyor; Darwin’e yazdığı bir mektupta, şu cüden etkilenmediğini kanıtlamak-
ve yeni biçimlerin ‘eski toplulukla- değerlendirmede bulundu: “Doğa’nın tadır.”
rın herhangi bir örneği ya da tohu- her bir yerinde duyulan o güzellik 20. yüzyılın en önemli evrim-
mu var olmaksızın’ türeyebileceği- hissi, Doğa’nın tertibinde yer alan ak- sel biyologlarından biri olan Ernst
ni de bir seçenek olarak varsayıyor. lın ve ihsanın kanıtıdır. Bu güzellik Mayr’a göre, “Patrick Matthew şüp-
Bazı kısımlarını doğru anlayıp anla- ilkesinin çok bariz şekilde tasarım- hesiz doğru fikre ulaştı, tam 28 Ey-
yamadığımı bilemiyorum; ama bana dan kaynaklandığı gibi, doğal seçilim lül 1838 günü Darwin gibi, ancak
öyle geliyor ki, Bay Matthew yaşam ile açıklanması mümkün değildir.” bunun akabinde sonraki yirmi yılı-
koşullarının doğrudan etkisini çok Kendini her vesileyle doğal se- nı o fikri, mantıklı ve ikna edici bir
erkli sayıyor. Bununla birlikte do- çilim ilkesinin gerçek mucidi ola- evrim kuramına çevirmeye adamadı.
ğal seçilim ilkesinin olanca etkisini rak tanıtan Matthew, bu konuda Bunun sonucu olarak da, herhangi
açıkça görüyor”(4) itibarın Darwin’e değil de kendisi- bir etkisi olmadı.”
Matthew’un görüşleri ile Dar- ne verilmesi gerektiğini ısrarla du- Darwin’in ünlü biyografı James
win’inki arasında derin benzerlik- yurdu. Kimi kaynaklar, Darwin’in Moore’un sözleriyle son noktayı ko-
ler olduğu gibi derin farklılıklar da Matthew’un eserini okumuş olup, yalım: “Patrick Matthew hususu
mevcuttu.(7) ondan esinlendiğini dile getirdi ama bana her zaman alakasız ve önem-
Bir yandan, Darwin’in de belirtti- yukarıda aktardığımızdan da anlaşı- siz gelmiştir. Doğal seçilim konusu
ği gibi, Matthew, doğal seçilim olayı- lacağı üzere, Türlerin Kökeni’ni yaz- pek çok kişi tarafından zaten anla-
nın önemini kavramıştı kavraması- madan önce Darwin’in Matthew’un şılmıştı fakat onu bir yaşam vizyo-
na ancak öyle anlaşılıyor ki türlerin kitabından haberdar olmuş olması nu olarak gezegende her bir şeye
ortaya çıkışı konusunda yanlış bir mümkün gözükmüyor, elimizde bu uygulayan sadece Darwin oldu. İşte
görüşe sahip olduğundan doğru bir iddiayı doğrulayan herhangi bir ka- Darwin’in bırakıtı, tam da buydu.”
“doğal seçilim yoluyla evrim” kura- nıt ya da belge bulunmuyor.
mı geliştirememişti. Fransız hayvan
bilimci Georges Cuvier’nin afetçilik Peki, şan şöhret DİPNOTLAR
görüşlerine oldukça yakın bir görüş niye Darwin’e? 1) https://ucmp.berkeley.edu/history/ancient.html
sergileyen Matthew’a göre, kitlesel Sonuç olarak, Matthew’nun bilim 2) S. Connor, The original theory of evolution...,
Independent, Eylül 2013, https://www.independent.
yok oluş olaylarına neden olan do- ve özellikle evrim kuramı tarihinde co.uk/news/science/original-theory-evolution-were-
ğal afetler, “yaşamın yeniden dalla- ne gibi bir yere sahip olduğunu bir- it-not-farmer-who-came-it-60-years-darwin-91580.html
nıp budaklanmasına elverişli.... boş kaç uzmandan dinleyelim.(8) 3) C. Zirkle, Natural Selection before the “Origin of Species,”
alanların” oluşmasına olanak sağla- Ünlü bilim tarihçisi Peter Bow- Proceedings of the American Philosophical Society, Nisan 1941.
mış, “evrimsel dönüşümler ise söz ler, şu değerlendirmede bulundu: 4) Ch. Darwin, Türlerin Kökeni, Çev.:
konusu afetlerin hemen ardından “Darwin’i karalamaya yönelik bu tür Öner Ünalan, Evrensel Basım, 2009.
5) S. Ölçer, Darwin’in Listesi, Bilim ve Gelecek, Nisan 2014.
gerçekleşmiş, afetler arası türler de- çabalar bilim tarihinin esas nokta- 6) https://patrickmatthewproject.wordpress.com/
ğişime uğramamış ve doğal seçili- sını kavrayamamaktan kaynaklanır: matthew-and-darwin/gardeners-chronicle/7-april/
min etkisi, türleri değiştirmektense, Matthew temel bir seçilim fikri ö- 7) https://ucmp.berkeley.edu/history/matthew.html
onları stabilize etmek olmuştur.”(7) nermiştir önermesine fakat onu ge- 8) https://en.wikipedia.org/wiki/Patrick_Matthew
Diğer yandan ve belki de en ö- liştirmek için hiç-
Doğal seçilim konusu pek çok kişi tarafından zaten anlaşılmıştı fakat
nemlisi, Matthew’nun aksine Dar- bir şey yapmamış onu bir yaşam vizyonu olarak gezegende her bir şeye uygulayan
win, evrimsel dönüşümü, doğal se- ve o fikri gemi in- sadece Darwin oldu.
çilimin güdümü altında avantajlı şası için ağaç ye-
özelliklerin zamanla adım adım bi- tiştiriciliği konu-
rikmesiyle gerçekleşen ve süreklilik sunda bir kitabın
arz eden, kesintisiz bir süreç olarak ekinde yayımla-
görüyordu. Böylece dünyada yaşayan mıştır. Onu hiç
her canlı, ilk başta bir ya da birkaç a- kimse ciddiye al-
tadan başlayarak, uzun bir evrimsel mamış ve Darwi-
dönüşümün günümüz “ürün”üydü. nizmin ortaya çı-
Bu kadim tarih boyunca nice türlerin kışında herhangi
soyu, doğal seçilimin etkisi altında bir rol oynama-
tükenmişti. Matthew ise, tam aksine, mıştır. Salt önce-
doğal seçilim olayının imha edici gü- lik, bir düşünürün
cünü yok sayarak, türlerin ancak ve bilim tarihinde yer

65
Türkiye’de yaratılışçılık, evrim ve
bilimsel eğitim üzerine
Evrim Teorisi, 2017 yılında Türkiye’deki okullarda, fen derslerinde yasaklandı. Peki,
tarihsel sürecini kısaca sunduğumuz bu duruma gelinmesinin perde arkasında ne
vardı? Neler oldu? Eğitim sistemimiz ne duruma geldi? Kimler bu duruma gelmemize
sebep oldu, amaçları neydi ve bu kişiler şimdi neredeler?
İbrahim Kaya

D
ünyada Amerikan merkezli “evrim karşıtı yaratı- ilk olarak 12 Mart 1971 askerî darbesinden sonra
lışçılık” akımı, Amerika dâhil bütün gelişmiş ül- iktidara gelen muhafazakâr hükümetlerin teşvikleri
kelerde altın çağının sonuna gelirken ve kamu- ile ortaya çıkmış ve özellikle 12 Eylül 1980 askerî
oyu gündeminden çıkarken Türkiye’de tam tersi darbesini takiben yine devlet desteği ile hızla geliş-
bir durumla karşılaşmaktayız. Bütün ülkelerde bi- meye başlamıştır. 1980’lerin ortalarından itibaren
yoloji derslerinin olmazsa olmazı evrim konu- ise “yaratılışçılık” okul müfredatlarına girmiştir.
su okul müfredatlarında hak ettiği yerini alırken, Yıllarca süren evrim karşıtı yoğun kampanya sü-
Türkiye’de bu bilimsel teori Temmuz 2017 tari- recinde, evrimin bilim olmadığı, bilim insanları ta-
hi itibarıyla okul müfredatlarından çıkartılmıştır. rafından kabul görmediği, toplumları dinî inançlar-
Bu yazımızda yıllardır planlı bir şekilde geliştirilen dan uzaklaştırmak amacıyla uydurulan “yüzyılın
evrim karşıtı yaratılışçılığın Türk toplumunu, en büyük yalanı ve hilesi” olduğu, ateist ve ko-
siyasetini ve özellikle Türk eğitim sistemini ne hâle münist propagandası olduğu, Hitler ve Stalin gibi
getirdiğini yakın tarihlerde meydana gelmiş bazı ö- diktatörlere yaptıkları katliamlarda haklı gerekçe-
nemli olaylar ışığında inceleyeceğiz. Ancak başla- ler sağladığı, sosyal sorunların ve işlenen suçların
madan önce, yaygın olduğu görülen yanlış bir ka- nedeni olduğu gibi akıl almaz safsatalarla evrim
nıyı önlemek amacıyla şunu belirtmek gerekir: Bu karşıtlığı öyle bir aşamaya getirildi ki, sanki evrim
yazımızda “yaratılışçılık” derken; İngiliz bilim ada- teorisi gerçekten uydurulmuş ve savaşılması gere-
mı Charles Darwin’in Evrim Teorisi’ne karşı çıkan ken bir yalan; yaratılışçılık ise kesin, gerçekmiş gi-
Amerikan merkezli Evangelist genç dünyacı yaratı- bi topluma sunuldu. Böyle bir ortamda evrimi sa-
lışçılardan ve bunları destekleyenlerden bahsettiği- vunabilmek şöyle dursun, evrim okullarda biyoloji
mizi belirtmek gerekir. derslerinin temel konusu olduğu hâlde öğretmen-
İleride ayrıntılı olarak bahsedeceğimiz gibi, ler bile ondan bahsedemez hâle geldi. Görevlerini
Türkiye’deki evrim karşıtı yaratılışçılık düşüncesi, yapan öğretmenlere ve evrimi savunan birçok bi-

66
lim insanına, yazarlara ve düşünür- Biyoloji derslerinin temelini oluştu- soruların yanıtlarını vermeye ve ko-
lere karşı tehditler ve saldırılar ya- ran, bilim insanlarının yüzde 99’dan nu bağlamında ortaya çıkan olduk-
pıldı. Birçok muhafazakâr medya, fazlası tarafından desteklenen (Gal- ça ilginç sonuçları irdelemeye çalı-
evrimi savunan bilim insanlarını din lup ve Pew’e bakınız) ve son yüzyı- şacağız.
düşmanı olmakla ve hatta vatan ha- lın en büyük bilimsel düşüncesi o- Türkiye’de günümüzdeki evrim
ini olmakla suçladı. Tamamen yalan larak kabul edilen Evrim Teorisi, karşıtı yaratılışçılığın geldiği aşama-
ve yanlış bilgilerden ibaret olan bü- 2017 yılında Türkiye’deki okullar- yı ve bu akımın özellikle eğitim sis-
tün bu iddialar ve yapılan faaliyet- da, fen derslerinde yasaklandı. Pe- temini ne hâle getirdiğini inceleme-
ler yetkililerce desteklendi ve evrim- ki, tarihsel sürecini kısaca sunduğu- den önce, genelde bilim, özelde ise
cilere karşı yapılan saldırılar çoğu muz bu duruma gelinmesinin perde evrim açısından Türk eğitim siste-
zaman “dinî inançlara saygı göste- arkasında ne vardı? Neler oldu? E- minin geçmişine kısaca göz atmak
rilmesi gerektiği” bahanesiyle gör- ğitim sistemimiz ne duruma geldi? ve mevcut duruma nasıl gelindiğini
mezden gelindi. Böylece asıl amaç Kimler bu duruma gelmemize sebep daha iyi anlamaya çalışmak yerinde
için ortam iyice hazırlandı. Sonunda oldu, amaçları ne idi ve bu kişiler olacaktır.
hiçbir ülkede olmayan bir şey oldu: şimdi neredeler? Bu yazımızda bu

TÜRKİYE’DE FEN VE DİN EĞİTİMİNİN KISA TARİHÇESİ


1923-1970 dönemi larda, okul müfredatlarına “Tarih ve ratılışçı düşünceler, dogmalar” gibi
Her ne kadarda Osmanlının son Doğa Bilimleri” dersi konuldu. Bu bilimsel olmayan hiçbir düşünceye
dönemlerinde Evrim Teorisi ve ders kitaplarında evren ve canlı ya- yer verilmedi. Örneğin 1962 tarih-
Darwin’i anlatan kitaplar yazılmış- şamına, özellikle insanın evrimine li Biyoloji ders kitaplarında “...Öy-
sa da evrim derslerinin okullara gir- yer verildi. O zamanlarda eğitim- le ise, tufanlarda canlıların ortadan
mesi yeni cumhuriyetle başlar. 1923 den sorumlu olan Prof. Dr. Afet İ- kalktıkları, yeniden yaratıldıkları;
yılında kurulan yeni cumhuriyet, nan, hazırlanan bu ders kitapları i- türlerin sabit olduğu fikirler doğ-
medeni bir ülkede bulunması ge- le ilgili olarak şunları söylüyordu: ru değildir” gibi ifadeler bulunurdu.
reken birçok yeni ilke üzerine ku- “...Kitabımızda insanın tarihine gir- Dinlerle ilgili düşünceler ancak din
ruldu. Yüzyıllardır İslamcı bir yö- meden önce, kâinat, dünya ve insan derslerinde veriliyordu. Ayrıca din
netim altında yaşamış insanlardan hakkında zamanımızın ilme daya- dersleri de zorunlu değildi, isteyen
oluşan, başka bir deyişle nüfusunun nan teorilerini aktardık ve açıkla- alabiliyordu.
büyük çoğunluğu Müslüman olan dık. Bunu yaparken batıl fikirlerden Laiklik ilkesini yerleştirmek i-
yeni cumhuriyette yeni ve çağdaş i- sıyrılarak tarihî gerçekliği kavrama- çin yeni cumhuriyetin uygulamaya
dealleri topluma kabul ettirmek ve ya çalıştık.”(1) Okullardaki eğitim koyduğu politikalar, 1950’lerde çok
yerleştirmek kolay olmadı. Özellik- başta olmak üzere toplum yaşamını partili döneme geçişle hafifletilmişse
le din ve devlet işlerini ayıran laik- da değiştirecek olan, yeni cumhuri- de İslamcı politikaları savunan yeni
lik ilkesini topluma benimsetmek i- yetin yerleştirmeye çalıştığı bu laik parti veya kurumlar, toplum üzerin-
çin uğraşlar verildi. Bunun için bazı politikalar zamanla, kısmen de ol- deki laiklik ilkesinin etkisini azalt-
önlemler alındı. Halifelik kaldırıldı, sa Türkiye’de modern kurumlar ve mada pek etkin olamadılar. Okullar-
dinî eğitimi esas alan tekkeler, şehirli bir laik elit kesimi meydana daki fen ve din derslerinin içeriğine
zaviyeler ve medreseler kapatıldı. getirdi. Fen bilgisi kitaplarında, “ya- karşı herhangi bir tepki gösterilme-
Yerine açılan okullarda çağdaş bir e-
Cumhuriyet’in erken dönemlerinde Atatürk’ün “Hayatta en hakiki
ğitim verilmeye başlandı. Okullarda mürşit ilimdir, fendir” sözü ile vücut bulmuş yeni bir
“Vicdanı hür irfanı hür nesiller ye- modern eğitim sistemi getirilmişti.
tiştirmek…” ve “Hayatta en hakiki
mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen-
nin dışında mürşit aramak gaflettir,
cehalettir, hatta dalalettir” ifadele-
ri ile vücut bulmuş yeni bir modern
eğitim sistemi getirildi. Laiklik ilke-
sine zarar verebilecek -özellikle fen
derslerinde- dinî söylemler içeren
hiçbir konuya yer verilmedi. Ye-
ni cumhuriyet birçok konuda eleş-
tirilse de özellikle 1933 yılında ge-
tirilen yükseköğrenim sistemindeki
reform ile okullardaki eğitim
çağdaşlaştırılmıştır diyebiliriz.
Yeni cumhuriyet kurulduğu sıra-

67
di. Ders programlarında bulunan ve kümetlerce desteklendi. “Darwin ve sitelerde evrimin okutulmasından
sonraları sorun olarak görülecek ev- Evrim Karşıtı Toplantılar” ve “Ev- büyük rahatsızlık duymaktaydı.
rim konusuyla, başka bir deyişle bi- rim Konferansları” adını taşıyan bu “Kutsal nesil” diye adlandırdığı mü-
limsel araştırmalara dayanan, genel- faaliyetlerde temel konu evrim kar- ritlerine seslenmekte ve onlara okul-
de canlıların, özelde insanın nasıl şıtlığıydı ve hepsi okullarda evrim larda evrim öğrenimini engelleme,
ortaya çıktığı konusu ile ilgili her- derslerinin yasaklanması yönündeki hatta yasaklama görevi vermekteydi.
hangi bir sorun çıkmadı. kampanyanın bir parçasıydı. Şöyle diyordu; “Ne acıdır ki bu is-
Gülen’in evrim karşıtlığının ön- patlanmamış, ispatlanması da müm-
1970-1980 dönemi cülüğünü yaptığı konuşmaları, da- kün olmayan nazariye, ortaokul ve
Türkiye’nin çağdaş olarak nitelen- ha sonra Yaratılış Gerçeği ve Evrim liselerden alın da üniversitenin son
dirilebilecek eğitim sistemi 1970’le- adıyla kitaplaştırılıp dağıtıldı. Ne sınıfına kadar bütün mekteplerde,
rin başlarına kadar devam etti. 12 biyolojiyle ne de daha genel olarak bütün ilim ve eğitim-öğretim mü-
Mart 1971 askerî darbesinden son- bilimle bir ilgisi, bilgisi ve eğitimi esseselerinde, ispatlanmış ilmî bir
ra kurulan muhafazakâr hükümet- olmadığı bilinen Gülen, bu kitapta gerçekmiş gibi okutulabilmektedir.
ler, kendi idealleri doğrultusunda okullardaki biyoloji derslerinde (…) İnşallah, geleceğin kutsal ne-
muhafazakâr bir toplum yaratma gi- neler öğretilmesi gerektiğini silleri, her mevzuda olduğu gibi bu
rişiminde bulundular. Bu amaçla yü- anlatıyordu. Gülen bu kitabında konuyu da bütün yanlarıyla ortaya
rüttükleri politikalar çerçevesinde “Bugün biyoloji, ispatlanmamış teo- koyar ve gerek mektep kürsülerini,
eğitim sisteminde de dinî inançlar le- riler üzerine kurulu bir fantezi gibi- gerekse ilim mahfillerini, ispatı
hine bazı değişiklikler yapmaya çalış- dir. Bu fantezi teorilerin başında da mümkün olmayan böylesi
tılar. Dünyanın diğer ülkelerinde ol- hiç şüphesiz Evrim Teorisi gelmek- nazariyelerle meşgul etmezler.”
duğu gibi Türkiye’de de, bilimsel bir tedir” diyerek Evrim Teorisi’nin bir Bahsedildiği gibi 1970’le-
konu olan Evrim Teorisi’ne karşı ilk uydurmadan ibaret ve çok tehlikeli rin muhafazakâr hükümetlerin
itirazın bilimsel gerekçelerle değil, olduğunu ve ne pahasına olursa ol- teşvikleri ve dinî kişi ve cemaatle-
dinî endişelerden dolayı ilahiyatçılar sun ona karşı çıkılması gerektiğini rin bu çıkışları ile Türkiye’de ilk
tarafından veya onların istekleri doğ- vurguluyordu. Gülen, Evrim Teori- kez evrim karşıtı faaliyetler başla-
rultusunda yapılması kayda değerdir, si ile ilgili hiçbir bilgisinin olmadı- mış oluyordu. Zamanla bu faaliyet-
düşündürücü ve anlamlıdır. ğını, evrime karşı sıkça kullanılan lerin artması, zamanın hükümet ve
1970’lerin ortalarından itibaren ve günümüzde artık alay konusu siyasilerinin de bu faaliyetlere des-
muhafazakâr hükümetlerin dinî en- hâline gelen sorulardan veya “akıl tek vermeleri ile okullardaki eği-
dişeleri önceleyen politikaları kısa yürütme”lerden biri olan “Evrim tim sisteminde değişiklikler ya-
zamanda meyvelerini vermeye baş- varsa bugünkü maymunlar neden vaş yavaş gelmeye başladı. 1976
ladı. Birçok ilahiyatçı, din adamı, insan olmuyor?” diye sorarak göste- yılında zamanın muhafazakâr hü-
muhafazakâr yazar ve kişiler evrim riyor ve şöyle devam ediyordu: “Te- kümeti ders kitaplarının içeriği ile
karşıtlığını seslendirmeye başladılar. sadüflerin bir adaya sürüklediğini ilgili yapacağını ilan ettiği düzen-
Bunlardan en önemlisi, o zamanlar iddia ettikleri çok sayıda maymun lemeyle ilgili olarak bu kitapların
henüz yıldızı parlamayan sıradan bir orada evrimleşip insan olmuşsa ay- “Türk-İslam kültürünü aşağılayan
cami imamı olan Fethullah Gülen i- nı yerde bunun tekrar yaşanmasına unsurların çıkarılması, İslami de-
di. Gülen tarafında yürütülen evrim mâni ne vardır?”(2) ğerlerin öne çıkarılması ve pozi-
karşıtı faaliyetler muhafazakâr hü- Gülen, ortaöğretim ve üniver- tivizmin dışlanması”(3) temelinde
70’li yıllardan itibaren evrim karşıtlığının öncülüğünü Fethullah Gülen, ortaöğretim ve
tekrar düzenleneceği kararını aldı.
üniversitelerde evrimin okutulmasından büyük rahatsızlık duymaktaydı. “Kutsal nesil” diye Bu kararın dinî kişilerin/cemaatle-
adlandırdığı müritlerine seslenmekte ve onlara okullarda evrim öğrenimini engelleme, hatta rin o zamanki dilekleri, hatta direk-
yasaklama görevi vermekteydi.
tifleri ile çakışması tesadüf olamaz.
Okullardaki ders programlarının
değiştirilmesiyle ilgili tartışmalar
sürerken Gülen okullardaki biyoloji
derslerinde okutulan konularla ilgili
rahatsızlığını açıkça belirtmiş ve “…
Liselerde okutulacak biyoloji kitap-
larını, biyokimya kitaplarını Allah’ın
adıyla bizim adamlarımız, dinimize,
kökenimize inanmış, bize bağlı kim-
seler hazırlasınlar.”(2) diyerek istek-
lerini dile getirmiştir. Böylece evrim
derslerinin Türkiye’deki okullarda
yasaklanması ve yerine yaratılışçılık
düşüncesinin müfredata girme süre-
ci de başlamış oldu.

68
12 Eylül 1980 askerî riyle görüşmeleri yayınlanır, birlik- ruluşlar, yıllar boyunca amaçlarının
darbesi ve sonrası te çekilen fotoğrafları medyada yer “…İlahiyat açısından, bilimi tekrar
12 Eylül 1980 askerî darbesi i- bulur hâle geldi. Bahsettiğimiz gi- düzenlemek,” (RS kurucusu Wal-
le her şey hızla değişmeye başladı. bi, bu değişimlerden doğal olarak en ter Lammerts), “Evrim Teorisini çö-
Askerî darbe yetkilileri, darbenin a- büyük payı eğitim sistemi aldı. Söz kertmeye ve İncil’de anlatılan insan
macının Atatürk ilke ve devrimleri- konusu süreç, öncelikle okullarda o yaratılışını bilimsel temellerle araş-
ni yeniden tesis etmek olduğunu i- zamana kadar seçmeli olan din ders- tırmak” (ICR), “Yaratılışçılığı okulla-
leri sürdüler. Bu ilke ve devrimlerin lerinin başlaması ve zorunlu hâle ra sokmak, ancak bu mümkün olur-
ortak hedefinin ise medeni, çağdaş getirilmesi, ders programlarının dinî sa toplumda ilahi bir güce inanışın
bir toplum yaratmak, farklı dinî i- ve milliyetçi çizgiye uygun olarak ve hâliyle Hıristiyan yaşam biçiminin
nanç ve etnik kökenlerine bakma- değiştirilmesi vb. şeklinde gelişti. teşvik edilmesinin mümkün olabile-
dan herkesin kanun önünde eşit ol- Belirtmek gerekir ki 12 Eylül ceği” (Henry Morris, ICR) olduğunu
duğu bir hukuk sistemi getirmek 1980 askerî darbesinden hemen açıklamışlardır. Bunların temsilcileri
ve dinî inanç ve hurafeleri dışlayan sonra yıldızı parlayan Fethullah Türkiye’ye davet edilmiş, yaratılışçı-
pozitif bilimleri temel alan bir eği- Gülen, Sızıntı dergisinin Ekim 1980 lık üzerine konferanslar verilmiştir.
tim sistemi kurmak olduğu açıklan- sayısında yazdığı bir yazıda, askerî Bunların yayınları Türkçeye çevri-
dı. Kısacası askerî yönetimin amacı, darbeye olan desteğini açıkça ifa- lip okullara ve eğitim kurumlarına,
Atatürk ilke ve devrimleri ışığında de etmiş ve “Hızır gibi imdadımıza derneklere, vakıflara vb. her tara-
çağdaş bir toplum yaratmaktı. An- yetişenlere selam duruyoruz” di- fa dağıtılmış, kamuoyunun ücretsiz
cak her askerî rejimden beklenildiği yerek memnuniyetini belirtmiştir. ulaşabileceği hâle getirilmiştir. Ay-
gibi, 12 Eylül 1980 askerî darbesi ile Ayrıca 31 Ocak 2005 tarihli Milliyet rıca ağırlıklı olarak muhafazakâr,
amaçlanan çağdaş toplum kriterleri- gazetesinde Mehmet Gündem’e ver- İslamcı medya da kullanılarak de-
nin hiçbiri yerine getirilmedi. Aksi- diği röportajda, okullara din ders- ğişik yaratılışçı dernek ve kurumla-
ne, bu darbe her alanda olduğu gibi lerini zorunlu hâle getiren darbe rın evrim karşıtı faaliyetlerinin önü
eğitim sisteminde de Türkiye tari- yetkililerine övgüler dizerek şu a- açılmış ve yoğun bir evrim karşıtlığı
hinde kara sayfa denilebilecek bir çıklamayı yapmıştır: “Bu iş öyle bü- kampanyası geliştirilmiştir.
dönemin başlangıcı oldu. yüktür ki doğrusunu Allah bilir - Amerika yaratılışçı düşüncesi-
12 Eylül 1980 askerî darbesi ile hiç sevabı olmasa da bu icraatı ona nin lideri konumundaki ICR’den bir
beraber askerî yetkililer darbenin en yeter, Evren cennete gidebilir.” yetkili, daha sonraları, Türk devleti-
önemli nedenlerinden biri saydıkla- 1980’lerin başlarında iktidara ge- nin kendilerinden aldığı danışman-
rı, cumhuriyetin en temel ilkesi o- len muhafazakâr hükümet bu faali- lıkla ilgili şu açıklamayı yapacak-
lan laiklik ilkesine karşı yürütülen yetlere ek olarak, fen ve biyoloji ki- tı: “1980’li yılların ortalarında bir
faaliyetlere karşı bu ilkeyi korumak taplarına Türk eğitim sisteminde gün Yaratılış Araştırma Enstitüsü’ne
ve kollamak yerine, bunun tam ter- ilk kez evrim karşıtı yaratılışçılık (ICR) Türk Milli Eğitim Bakanı Sa-
si bir politika güttüler. Ülkede hu- düşüncesinin konulması kararı aldı. yın Vehbi Dinçerler’den bir telefon
zuru ve birliği sağlama bahanesiyle Bunun için öncelikle Amerika’daki geldi. Dini bütün bir Müslüman olan
çağdaş toplum adına olması gereken yaratılışçı akımın temsilcileri ile kon- Bay Dinçerler yaratılışa inanıyordu.
her şey ortadan kaldırıldı. Dinî öğe- tağa geçildi. Yaratılışçılık akımının Türk hükümetinin bir üyesi olarak
ler daha yoğun şekilde öne çıkararak liderleri konumundaki ICR (Insti- tüm eğitim sistemine vâkıf olduğu
muhafazakâr bir toplum yaratma ça- tute for Creation Research) ve CRS için okullarında baskın olan laik te-
bası içine girildi ve bu doğrultuda (Creation Research Society) gibi ku- melli salt evrim öğretimine son verip
politikalar yürütüldü. Hâliyle darbe ruluşlardan yardım istendi. Bu ku- bunun yerine yaratılış ve evrime eşit
anayasası da bu çerçevede hazırlan- 80’lerin ortalarında Özal iktidarının Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler döneminde evrim
dı ve yürürlüğe konuldu. Dinî, mil- karşıtlığı hız kazanmıştı.
liyetçi ve muhafazakâr bir politika
anlayışı benimsendi, devlet bu yön-
deki bütün faaliyetlerin önünü aç-
tı ve söz konusu faaliyetlere destek
verdi. Böylece medreseler, Kuran
kursları, “ilmî” vakıflar, dinî der-
nekler ve dinî yurtlar gibi kurum
ve kuruluşlar mantar gibi çoğaldı-
lar. Bu kurumlar, muhafazakâr si-
yasi partiler ve hükümetlerle sıkı
ilişkiler kurmaya başladılar. Kısa za-
manda o kadar çok güçlendiler ki
neredeyse her gün bu kurumların
yetkililerinin televizyonlarda siyasi
parti liderleriyle, hükümet yetkilile-

69
zaman ayrılan iki modelli bir sistemi şekilde verilmesine rağmen, biyoloji nanç, inanmanın kendisi ya da ina-
getirmek istiyordu. Bunun sonucu o- ve fen bilgisi müfredatında bilimsel nıyor olma durumu bilimin konusu
larak yaratılışın bilimsel kanıtlarını bir teori olan Evrim Teorisi’ne kar- değildir. Bu nedenle bu iki disip-
içeren ICR’nin çeşitli kitapları Türk- şı, yine fen derslerinde hiç olmaması lin farklı çalışır, dayandıkları ge-
çeye çevrildi ve Türkiye’de tüm okul gereken, tamamen dinî inançla- rekçeler farklıdır. Bilimde kesinlik
öğretmenlerine dağıtıldı.”(3) Ayrıca ra dayanan “yaratılış” düşüncesine yokken, her şey yeni delillere göre
ICR temsilcisi Morris, kurumlarının yer verilmiştir. Benzer bir şekilde, değişebilirken ve her şeyden şüp-
Türkiye’de birçok toplantıya katıl- lisedeki “Din Kültürü ve Ahlak Bil- helenmek esasken; dinlerde kesin-
dıklarını ve Türkiye’den bazı kişileri gisi” ders kitaplarında yaratılış inan- lik ve kayıtsız şartsız itaat vardır. İ-
Amerika’ya çağırıp yaratılışçılık kurs- cı anlatılırken yine bu derste hiç an- kisinin yetki alanları farklıdır. Bilim,
larına katıldıklarını sağladıklarını da latılmaması gereken, bilimsel bir basitçe, dünyayı, çevrede meydana
açıklamıştır.(23) teori olan Evrim Teorisi çarpıtılarak gelen doğa olaylarını anlamaya
“Nihayet”, Amerikan yaratılışçıla- verilmiş; böylece öğrenciler, yanlış ve nasıl meydana geldiklerini
rın yardımlarıyla Türkiye’de fen ders- veya eksik anlatılan bilimsel bir te- açıklamaya çalışır. Dinler ise bu
lerinde görülen Evrim Teorisi’ne kar- ori ile yaratılış inancı arasında bir olayların niçin meydana geldiğini
şı “dinî açıklamaların” konulması, tercih yapmaya zorlanmıştır. Oysa açıklamaya çalışırlar ve insan
din derslerinde ise Evrim Teorisi’nin yaşamın iki farklı alanlarına hitap yaşamına bir anlam verme görevini
ne kadar yanlış olduğunun “kutsal” eden ve varlık nedenleri farklı olan üstlenmişlerdir. Hâliyle öğrencile-
kitaplardan alınan sözlerle açıklan- dinin ve bilimin karşılaştırılması, re bu iki disiplini birbirlerine karşı
maya çalışılması gibi tuhaf değişik- birbirlerine karşı tutulması gereken iki ayrı görüşmüş gibi sunmak ve i-
likler yürürlüğe girdi. Amerika’da seçeneklermiş gibi sunulması, hem kisi arasında bir tercih yaptırmaya
ICR dâhil birçok yaratılışçı kurumun bilim hem de din adına yapılabile- zorlamak yanlıştır. Bu, öğrencilerin
100 yıldır yapmaya çalıştıkları ama cek en büyük hata olarak nitelendi- kafalarını karıştırmaktan başka bir
Amerikan yüksek mahkemeleri tara- rilebilir. işe yaramayacaktır. Konu bağla-
fından anayasanın laiklik ilkesine ay- Bilindiği gibi, bilimsel teoriler mında, şu soru cevaplanmaya muh-
kırı olduğu gerekçesiyle defalarca ret doğal olgulara, delillere, gözlemlere taçtır: Evrimi destekleyen delil ol-
edilen “Amerikan okullarında yaratı- ve muhakeme yapma esasına daya- madığı iddia ediliyor ve bu nedenle
lışçılığın öğretilmesi” konusunun ay- nır. Bilimin dayanağı ampirik bilgi- evrimin sorgulanması isteniyorsa o
nısı laik bir devlet olan Türkiye’nin dir. Oysa dinlerin her iddiası delil- hâlde öğrenciler aynı derste okutu-
Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi is- lere, gözlemlere ve muhakemeye lan dinî inançları sorgulamak ister-
teğiyle ortaokul ve liselerde “fen bil- dayanmak zorunda değildir. Din, lerse veya bu inançları destekleye-
gisi, biyoloji ve din kültürü ve ahlak doğaüstü güçler ve madde ötesi ile cek delil ararlarsa ne olacak?(1)
bilgisi” ders kitaplarına girebilmiş- ilgilenmektedir. Bir kişinin doğaüstü Basitçe düşünüldüğünde okullar-
tir. Laikliğe aykırı olduğu bilinen bir güce inancı, doğanın nasıl daki fen derslerinde hem evrim hem
ve dünyanın çağdaş hiçbir ülkesin- çalıştığını inceleyen bilimsel deliller de yaratılışçılık beraber işlenerek
de görülmeyen böylesi bir uygulama sonucu meydana gelemeyeceği gibi, öğrencilere ikisi arasında bir tercih
Türkiye’de devlet eliyle, hem de a- bu inanç bilimsel delillerle de kay- yapma şansı vermek, çok yerinde ve
maçlarından biri “laiklik ilkesini ko- bolmaz. Daha açık bir ifadeyle, i- adil bir düşünce gibi gelebilir. Ancak
rumak” olan askerî darbenin politi- böyle bir uygulama,
kaları sonucu eğitim politikası hâline yukarıda bahsettiğimiz
getirildi. nedenlerden dolayı
1985 yılına gelindiğinde, önce- tamamen yanlış
ki yıllarda yapılan yoğun çalışmalar olacaktır. Nasıl ki bu-
sonucunda, o zamana kadar ders ki- gün jeoloji veya coğ-
taplarında Evrim Teorisi normal bir rafya derslerinde,
ABD’de Evangelistlerin kurduğu yaratılışçılık
bazı dinî kitaplarda ya-
akımının liderleri konumundaki ICR (Institute zılıyor diye dünyanın
for Creation Research) ve CRS (Creation düz (tepsi biçimli)
Research Society) gibi kuruluşlardan yardım
istendi.
olduğuna dair bir açık-
lama yapılmıyorsa veya
depremin eskiden varsayılan neden-
lerinden hiçbirinden bahsedilmiyor-
sa veya Güneş’in Dünya çevresinde
döndüğü ileri sürülmüyorsa, bir bi-
yoloji disiplini içinde de evrim der-
si anlatılırken hiçbir bilimsel temele
dayanmayan bazı dinsel görüşlerin
de bilim derslerinde verilmemesi
doğru olandır. Dinî konular “Din

70
Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinde
anlatılmalıdır.
1970’lerde daha çok Gülen’in fa-
aliyetleriyle başlayan ve 1980’le-
rin ortalarında devreye giren Ha-
run Yahya’nın yoğun faaliyetleriyle
devam eden evrim karşıtı yaratılış-
çılık akımı, 1990’lara gelindiğinde
giderek artan devlet desteği ile u-
laşabileceği her kurum ve kurulu-
şa yerleşti. Evrim karşıtı grupların
daha da güçlenmesi, devlet yetkili-
leriyle sıkı ilişkileri, devletin belli
kurumlarında söz sahibi olmala-
rı, yaratılışçılık-evrim mücadele-
Yaratılışçılık akımı giderek artan devlet desteği ile her kurum ve kuruluşa yerleşti.
si açısından da önemli siyasi deği-
şimlerin meydana gelmesine neden leştiriyordu. BAV, bu kampanyalar- yayınlanmıştır ve çok sayıda web si-
oldu. “İslami Yaratılış” adını verdi- da Amerikan Evangelist genç dün- tesi, bir televizyon kanalı dâhil ses-
ği teoriyi savunan ve Darwin’in Ev- yacılar olan ICR’den Duane Gish ve li ve görüntülü medya unsurları bu-
rim Teorisi’ni çürüttüğünü iddia John Morris’i Türkiye’ye davet edip lunmaktadır. Özellikle Türkiye gibi
eden, yine ne evrim ne de bilim e- onların yaratılışçılıkla ilgili konfe- popüler bilim kitaplarına ilginin az
ğitimi olan Harun Yahya, kurdu- ranslar vermelerini sağlıyorlar, böy- ve kitap basımının pahalı olduğu
ğu “Bilim Araştırma Vakfı” (BAV) lece ICR de kampanyaya destek ve- bir ülkede, parlak renkli, göz alıcı
tarafından düzenlenen “bilimsel” riyordu. Örneğin, 1998 yılında kitapların oldukça fazla finansal ya-
toplantılarla, konferanslarla yürüt- Türkiye’de büyük şehirlerde, “Ev- tırım/güç gerektirdiği tahmin edile-
tüğü evrim karşıtı kampanyalar ve rim Teorisi’nin Çöküşü; Yaratılış bilir. Diğer yandan bu kitapların ço-
ücretsiz dağıtılan kitaplarıyla, ken- Gerçeği” konulu üç adet “ulusla- ğunun ülkede, hatta dünyada birçok
dine ait TV kanalındaki programla- rarası konferans” düzenlediler. Bu kişiye bedava gönderilmesi, televiz-
rı ve lüks yaşantısıyla gündemden konferanslara Amerikan yaratı- yon kanalının ve diğer yayın organ-
hiç düşmedi. Bu büyük kampan- lışçı teorisyenleri Türk yaratılışçı larının harcamaları, bu vakfın yetki-
yalar sadece sıradan halkın dikkati- meslektaşlarını desteklemek için lilerinin boğaz manzaralı villalarda
ni çekmemişti. Muhafazakâr medya tekrar davet edildiler ve onlar da ka- muhteşem yaşamları ve mal varlık-
da söz konusu kampanyayı alkışlı- tıldılar. Bu üç konferansa oldukça ları da göz önüne alınırsa, BAV’ın
yor ve ona destek veriyordu. Her ne fazla katılım olmuş ve bunlar basın- kontrol ettiği finansal gücün ne ka-
kadar laik basın organları bu kam- da fazlasıyla yer almıştı. dar büyük olduğu daha net şekilde
panyandan endişe ediyor ise de pek Bahsettiğimiz gibi, BAV grubu ta- görülebilir. Bu parasal kaynakların
etkili olamıyorlardı. BAV, büyük bir rafından Harun Yahya mahlasıyla nereden geldiğiyle ilgili inandırıcı a-
medya patlaması/etkinliği gerçek- oldukça fazla sayıda kitap, kitapçık çıklamalar ise yapılmamaktadır.

EVRİM KARŞITI FAALİYETLERİN SONUCU


Evrim karşıtlığı üzerine yapı- danışmadan, üniversitelerin ilgi- yoloğu Theodosius Dobzhansky’ye
lan yoğun propagandalarla kamuo- li kürsülerinin açıklamalarına aldı- ait olan “Evrimin ışığı olmaksızın
yunda öyle bir yanılgı gelişmiştir ki rış etmeden, bu rüzgârın etkisine biyolojide hiçbir şeyin anlamı yok-
sanki Evrim Teorisi tamamen yan- kapılıp yaptıkları ilginç açıklama- tur” sözü anımsanırsa, biyoloji bi-
lış, bilimsel olmayan bir teori; ya- larla, “evrimin tamamen uydurma liminin olmazsa olmazı olan Evrim
ratılışçılık düşüncesi ise doğru ve olduğu” gibi tuhaf iddialar ileri sür- Teorisi’nin 1990’lı yıllarda liselerde
bilimselmiş gibi bir algı oluşmaya meye başlamışlardır. Bu tür evrim biyoloji dersinin en kısa, en son ve
başlamıştır. Bu algı sadece sokak- karşıtı iddiaları sıradan bir vatanda- en ucube konusu hâline getirilme-
ta değil, bütün medyada, özel ve şın söylemesi anlaşılabilir elbette a- sinin vahameti daha iyi anlaşılabi-
resmî bütün kurumlarda baskın ma bir ülkenin eğitiminden sorum- lir. Önceki yıllarda doğa olaylarının
hâle gelmiştir. “Yanılgı”nın rüzgârı lu yetkililerinin bu gibi açıklamaları bilimsel yollarla açıklandığı biyoloji
toplumun her alanını ve özellikle de yapmaları ülkedeki eğitimin gidişa- derslerinde artık “doğaüstü gerek-
Türk eğitim sistemini o kadar etki- tına dair fikir vermesi açısından son çelere” ve dinî kitaplardaki “yaratılış
lemiştir ki muhafazakâr hükümet- derece kayda değerdir. hikâyelerine” de yer verilmeye baş-
lerin eğitimden sorumlu yetkilileri Dünyada en iyi ve en etkili bilim- lanmıştı.
bile Evrim Teorisi ile ilgili bir araş- sel fikirlerden biri olarak kabul edi- Son 1500 yıldır, İslam âlimleri de
tırma yapmadan, bilim insanlarına len ve ünlü genetikçi ve evrim bi- dâhil olmak üzere birçok filozof ve

71
doğa bilimci tarafından ortaya atı- birçok bilim adamı, hayatın çeşitli- yalnızca üç kez “evrim” sözcüğü
lan ve geliştirilen evrim düşüncesi liğini, bir hücre içinde geçen hayat kullanılmıştır. Lise 3. sınıf biyoloji
ile son 150 yıldır bütün bilim alan- olaylarının olağanüstü nizamını ve kitabında ise, önce “Yaratılış Görü-
larındaki binlerce bilim insanı tara- kâinatın çok ince bir düzenle işledi- şü” anlatılmıştır: “Tüm canlı ve can-
fından yapılan testlerden başarı ile ğini görerek Allah’ın varlığını idrak sız varlıklar Tanrı tarafından yara-
geçmiş, günümüzdeki bilim insan- ettiklerini belirtmişlerdir.” (Alterna- tılmıştır. Evrendeki her bir varlık
larının yüzde 99’dan fazlası tarafın- tif Biyolojiye Doğru) bir amaca yönelik olarak yaratılmış-
dan kabul edilen (bkz: Gallup ve “…Bu hesaba göre Hz. Adem’in tır. Bu amacı belirleyen de Tanrı’nın
Pew), hem milyonlarca delil ve göz- boyunun yaklaşık 30 metre civarın- kendisidir.” denerek sonrasında ge-
lemle hem de birbirinden bağımsız da olduğu söylenebilir. Ağaçların len “canlıların evrimi” ile ilgili gö-
diğer bilim alanlarındaki gelişmeler 200 metre olduğu, dinozorların ya- rüşler zayıf düşürülmüştür.(1)
ve bulgularla desteklenen Evrim Te- şadığı dönemde bizim gibi ufak te- 2017 yılında evrim dersleri o-
orisi gerçeği ortadayken, bu teori- fek insanların yaşadığını düşünmek, kul müfredatlarından çıkarılana ka-
yi yanlışlayan hiçbir bulgu olmama- hayat mücadelesi açısından insana dar yıllarca kullanılan lise biyoloji
sına rağmen Türkiye’deki ortaokul ters gelir. Kocaman kertenkelele- ders kitaplarında evrim anlatılma-
ve liselerde ne yapılmaktaydı biliyor rin, dev dinozorların yanında öyle dan önce sanki bir uyarı niteliğinde
musunuz? Din derslerinde ortaokul insanların olması gerekir ki hayatla bazı yazılar bulunmakta idi. “Haya-
ve lise öğrencilerine Darwin’in Ev- mücadelede mevcudiyetini koruyup tın Başlangıcına Ait Görüşler” kıs-
rim Teorisi’ni çürütmeleri için ev ö- neslini sürdürebilsin.” (Evrim ve Ya- mında yaratılış hikâyesi anlatılı-
devi verilmekteydi. Öyle ki bu ödev ratılış) yor ve şu şekilde devam ediyordu:
bütün okullarda olağan bir uygula- Özellikle Alternatif Biyoloji kita- “Var olan bütün dinlerin ortak yö-
ma hâline getirilmişti. Nüktedan bir bı ile ilgili, 1990’larda artık bir “dinî nü, canlının Tanrı tarafından yara-
anlatımla, ortaokul ve lise talebele- lider” olarak kabul edilen Fethullah tıldığı görüşüdür.” ve “Buna göre
ri her seferinde Evrim Teorisi’ni çü- Gülen’in yaptığı şu övücü konuş- yeryüzünde yaşayan bütün tür çe-
rütmenin gururuyla okullarına ko- ma bu kitapların ne derece bilim- şitleri başka türlere değişmemiştir.
şuyorlardı.(1) sel olduğunu açıkça ortaya koymak- Canlılar alemindeki türlerin her bi-
1990’larda, Amerika’daki yaratı- tadır: “Alternatif Biyoloji, genç ve ri farklı zamanlarda yaratılmıştır.”(5)
lışçıların yıllardır yapmaya çalıştık- gayretli ilim adamlarımızın göz nu- Öğrenciler bu şekilde ileride kısaca
ları gibi, lise ve üniversitelerde kul- ru ve yorucu çalışmalarının mahsu- ve çoğunlukla eksik ve yanlış bilgi-
lanılmak üzere dinî motiflerle dolu lü. Biz, bütün gönlümüzle bu müba- lere dayanarak bahsedilecek evrim
tuhaf “biyoloji ders kitapları” bile rek çalışmayı takdirle karşılıyor ve hakkında önceden uyarılmaktadır.
yazılmaya başlandı. Örneğin, resmî alkışlıyoruz. Ne var ki, günümüz- Açıkça görülmektedir ki fen bilgisi
kurum ve kuruluşların desteği ve de zıvanadan çıkmış bilim telakki- derslerinde bilimsel bir düşünceye
önerisi ile basılan ve dağıtılan Al- sinin yeniden hakiki yörüngesine alternatif olarak dinî hikâyeler öğre-
ternatif Biyolojiye Doğru ve Evrim oturtulabilmesi için bilimin değişik tilmiş ve öğrenciler de bunlara inan-
ve Yaratılış adlı kitaplar bunlardan dallarında bunun gibi daha yüzlerce dırılmaya çalışılmıştır.
sadece iki tanesidir. Bu kitaplar- telifata ihtiyaç var.”
dan alınan şu iki örnek, söz konusu Yine 2004 yılında basılan ve öğ- Evrim karşıtı yaratılışçılık
kitapların ne derece bilimsel olduk- rencilere bedava dağıtılan Fen Bilgi- akımına dair yapılan resmî
larına dair bir fikir sunması açısın- si 8. sınıf kitabında Evrim Teorisi ile açıklamalar
dan kayda değerdir. ilgili bilgiler dengesiz olarak verilir- 2000’li yıllara gelindiğinde evrim
“Günümüzde biyoloji ile ilgili ken bu teorinin adı kullanılmamış, karşıtı ve yaratılışçılık yanlısı gö-
rüşler artık sadece kamuoyunda ve
Darwin’in Evrim Teorisi’ni çürüttüğünü iddia eden Harun Yahya mahlaslı Adnan Oktar kurduğu
“Bilim Araştırma Vakfı” (BAV) aracılığıyla evrim karşıtı kampanyalar düzenledi. Ücretsiz medyada değil, devlet yetkilileri ta-
dağıtılan kitaplarıyla, kendine ait TV kanalındaki programları ve lüks yaşantısıyla gündemden rafından bile açık açık ifade edilebi-
hiç düşmedi.
lir hâle geldi. Örneğin, 2003-2009
yılları arasında görev yapan, ülkenin
eğitim sisteminden sorumlu olan
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik,
Evrim Teorisi ile ilgili şunları söyle-
mektedir:
“… ‘Darwin teorisi ateist fikirler-
le örtüştüğü için bu bir ateist propa-
gandasıdır, bu kitaba girmemelidir.’
demek ne kadar yanlışsa; Akıllı Ta-
sarım, semavi dinlerin ilahi kitapla-
rındaki yaratılışla ilgili fikirleriyle
örtüşüyor diye bunu yok sayama-
yız. Gallup Enstitüsü Türkiye’de bir

72
gerici tahakkümün eline geçtiği- yapmakta idi. Ancak maalesef diye-
Dinî motiflerle ni” açıklamalarından sonra evrimle lim, Türkiye’deki evrim karşıtı yara-
dolu tuhaf
“biyoloji ders ilgili düşüncesi sorulmuştur. tılışçı akımı rüzgârına TÜBİTAK da
kitapları” Bakanın buna karşı cevabı ise di- fazla dayanamadı. İlk başlarda, sergi-
yazılmaya ğer yetkililerin verdikleri açıklama- lenen yaratılışçı faaliyetlere ve Türk
başlandı. Bir
örneği, resmî ları hiç de aratmayacak cinstendir. bilim insanlarının bunlarla mücade-
kurum ve Bakan öğrencilere, “Evrimi tabii ki lesine karışmayan, sessiz kalan TÜ-
kuruluşların sansürleyeceğim. Sen evrime mi i- BİTAK, sonraları tarafını belirlemeye
desteği ve
önerisi ile nanıyorsun? Maymundan mı gel- başladı. Ancak maalesef varlık nede-
basılan ve din? Yukarıda Allah var!” diyerek ni bilim olan, amacı bilimi tanıtma
dağıtılan
Alternatif
çıkışmıştır.(12) Buna benzer oldukça ve geliştirme olan bu devlet kuru-
Biyolojiye fazla açıklama yapılmıştır. Ancak bu mu, evrim konusunda bilimden de-
Doğru adlı iki örnek de Türkiye’de 2000’li yıl- ğil de yaratılışçılardan yana saf tuttu.
kitaptı.
lardaki ortamın konumuz bağlamın- Hükümete bağlı olan bu kurumun
araştırma yapmış, yapılan araştırma- da ne kadar vahim olduğunu gözler nasıl böyle bir noktaya geldiğine de
da ateist oranı % 1 (…) Bu % 1 ile önüne sermektedir. kısaca değinmek gerekirse; İslamcı
Darwin’in görüşleri örtüşüyor ama eğilimli muhafazakâr hükümetle-
Akıllı Tasarım % 99 olan insanların Evrim karşıtı yaratılışçı rin iktidara gelmeleriyle TÜBİTAK’a
görüşleriyle örtüştüğü zaman bu bir faaliyetler ve TÜBİTAK başkan atanmasında kriter, o kişi-
dinî telkindir diyemezsiniz.”(5) Evrim karşıtı yaratılışçılık akımı- nin bilim ile ilgisinden çok hükümet
Hatta yine ülkenin eğitiminden nın Türkiye’de oldukça güçlendiği politikalarına ne derece yakın olma-
sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı yet- dönemde Türkiye’de devlet destekli, sıydı. TÜBİTAK’ın başına atananlar,
kilileri bile 2005 yılında yaptıkları üniversiteler üstü tek bilimsel kurum aslında Türkiye’nin bilim açısından
bir toplantıda, “Evrim dersi ile öğ- olan TÜBİTAK’ın (Türkiye Bilimsel ne durumda olduğunun ve nereye
rencilerin beyinlerinde tahribat ya- Araştırmalar Kurumu) durumunun doğru gittiğinin iyi bir göstergesi ola-
pılıyor” diyebilmektedirler.(29) Bir ne olduğuna da bakmak gerekmek- caktı.
ülkenin bütün okullarının eğitim tedir. Başka bir deyişle, evrim karşı- Ocak 2012 tarihinde TÜBİTAK’a
ve öğretiminden sorumlu olan ba- tı faaliyetler tüm hızıyla ve yayılarak atanan yeni başkana kurumla il-
kan ve yetkilileri Evrim Teorisi’yle sürmekteyken TÜBİTAK ne yapıyor- gili bilgi vermek için düzenlediği
ilgili bu düşüncelere sahipken, Ev- du? TÜBİTAK’ın uzun yıllar bilimsel bir basın toplantısında “Darwin’in
rim Teorisi’nin ders kitaplarında ne gelişmelere ve bilimsel araştırmalar- Evrim Kuramı hakkındaki”
derece bir ağırlığı olacağını tahmin da önemli projelerin geliştirilmesine düşünceleri soruldu. Türkiye’de-
etmek zor olmasa gerek. Hatta bu önayak olduğu bilinmektedir. TÜBİ- ki tek bilimsel kurumun başkanı-
bakanların yetkisi altındaki okullar- TAK önemli araştırmalar yapan, bi- nın “bilim camiasının zaten kabul
daki biyoloji derslerinde evrim ko- limsel çalışmalar yürüten, popüler ettiği ve artık meydana gelip gel-
nusunun işlenmesi bile büyük bir bilim eserleri yayınlayan ve toplumu mediği zaten tartışılmayan bir do-
şanstır diye düşünebiliriz. Gelgele- bilimle tanıştıran, bir bakıma toplum ğal olgu olan evrim” ile ilgili bu so-
lim bu derslerde evrim teorisine ek- ile bilim arasında bir köprü görevi ruya verdiği cevap şu şekildeydi:
sik, tahrifata uğratılmış şekilde, yan-
TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisi 2009 Darwin Yılı dolayısıyla Darwin dosyası yapıp kapağına
lış, âdet yerini bulsun düşüncesiyle Darwin resmi koymak istemişti. Ancak TÜBİTAK Yönetim Kurulu kapağı son anda değiştirerek
biyoloji derslerinde yer verilmesi- Darwin kısmını çıkartmış ve genel yayın yönetmeninin görevine son vermişti. Derginin
nin (hiç yer verilmemesi daha iyi o- yayımlanamayan ve değiştirilmiş hali.

lacaktı) aslında evrimin okullardaki


durumu açısından çok da iyi bir du-
rum arz etmediği ortada idi.
Türkiye’nin genç nüfusundan
sorumlu ve onları medeni bir ül-
kede olması gerektiği şekilde ye-
tişmelerine yardımcı olmak ve yol
göstermek amacıyla kurulan Spor
ve Gençlik Bakanlığı’nın Evrim Te-
orisi ile ilgili açıklamaları da yine ol-
dukça ilginçtir. Mart 2013 tarihinde
Adana’da bir üniversite öğrenci yur-
du açılışına katılan Spor ve Gençlik
Bakanı Suat Kılıç’a öğrencilerin “bi-
limi ve evrimi savunduklarını, üni-
versitelerin bilim üreten kurumlar
olması gerekirken her geçen gün

73
“Türkiye’nin birliğe ihtiyacı var. U- nısına 2009 yılını dünyada “Darwin konusudur ancak basına yansıyan
çak füze diyoruz. Bunlara odaklan- Yılı” olarak ilan etmişti. Dünyadaki bir habere göre(30) bir ilimizin hay-
dık. Evrim Teorisi’ne inanan var, i- bütün medeni ülkelerde bu büyük vanat bahçesi müdürünün başkan
nanmayan var. Birlikteliğe daha çok biliminsanını ve onun teorisini an- yardımcılığına atandığı TÜBİTAK’ın
ihtiyacımız var.” Normalde bir ül- mak için Darwin Yılı birçok faaliyet- dünyada klasikleşmiş bilimsel evrim
kenin bilim kurumunun başında le kutlandı. TÜBİTAK da dergisinde eserlerini yayınlamaya son verirken
bulunan bir kişinin; bilimin, bilim- bu ünlü bilim insanını en azından desteklediği bazı “bilimsel projelere”
sel yöntemin ne olup ne olmadığı anmak için kapağına Darwin’in res- bakmak yerinde olacak. TÜBİTAK,
konusunda en azından bilimi savu- mini koyup dergide Darwin’e 15 say- “Bir selam da bizden size selamüna-
nur tarzda konuşmasını beklemek falık yer vermişti. Ancak TÜBİTAK leyküm”, “Kanser hastalığını yen-
sanıyoruz ki doğal karşılanmalıdır. Yönetim Kurulu, derginin bu hâlini mede dinî inancın etkisi”, “Kötü söz
Çünkü o, din, kültür veya sosyal beğenmeyip kapağı son anda değiş- söyletilen kavanoz”, aynı anda farklı
anlaşmalarımız konusundaki bilgisi tirerek Darwin kısmını çıkartmış ve yerlerde görüldüğüne inanılan “Til-
sebebiyle değil, biliminsanı kimli- dergi kapağına Darwin’i koyan ge- lo evliyalarının kerametleri” ve “Kan-
ğiyle o koltukta oturmaktadır.(16,17) nel yayın yönetmeninin görevine sere karşı dua” gibi birçok “bilimsel”
“Kardeşliğe zarar veriyor” diyerek son vermiştir. Çağdaş bir ülke olma projeyi desteklemiş ve bilim fuarın-
Evrim Kuramı hakkında konuşma- yolunda ilerleyen Türkiye’nin bilim da sergilemiştir. Bu arada aynı TÜ-
yan TÜBİTAK Başkanı’nın “Uçak kurumu 2009 yılında böyle bir nok- BİTAK, İlayda Şamilgil adlı bir lise
füze diyoruz” diyerek nasıl bir kar- tadadır.(11,18) TÜBİTAK’ın “bilimsel öğrencisinin hazırladığı bir fizik pro-
deşlik “projesi” yürüttüğü de ayrıca faaliyetleri” bununla da bitmemiştir. jesini önemsiz bularak dereceye bi-
merak konusudur. İlk bakışta Uzun yıllar dünyaca tanınan birçok le sokmadan reddetmiştir. Şamilgil,
insanın aklına, “Böyle bir kişi nasıl popüler bilim yayınlarının tercüme- TÜBİTAK’ın ciddiye almadığı pro-
oluyor da TÜBİTAK gibi ülkenin bi- sini yapan, satış arşivinde bulundu- jesi ile dünyanın en saygın bilim ya-
limsel faaliyetlerinden sorumlu tek ran ve canlıların evrimini inceleyen rışmalarından biri olan “Nobel Fizik
kurumunun başında bulunabili- kitaplar TÜBİTAK listesinden ta- Ödülüne Doğru İlk Adım” adlı yarış-
yor?” sorusu gelebilir. Bu sorunun mamen çıkarılmıştır. Bu kitaplar- mada 80 ülkenin katıldığı binlerce
cevabı acıdır: Siyasetin din ile iç i- dan bazıları şunlardır: Zooloji Pro- proje arasında tam puan alarak birin-
çe geçtiği, dinin bilime karıştığı bir fesörü Richard Dawkins’in Evrim ci seçilmiştir. Amerika’da Cornwell
yerde, bilimsel açıklamalar da dinî Teorisi ile ilgili dünyada uzun yıl- Üniversitesi’ne kabul edilen Şamilgil,
ve siyasi söylemlerle iç içe geçer. lardır satış rekorları kıran Kör Sa- bu proje ile Mars’a giden roketlerle
Bundan dolayıdır ki TÜBİTAK’ın atçi ve Gen Bencildir kitapları; Alan ilgili NASA projesine seçilmiştir.(31)
yeni başkanının 2010’lara doğ- Moorehead’in Darwin ve Beagle Serü-
ru Türkiye’de oldukça tanınmaya, veni; Stephen Jay Gould’un Darwin ve Yaratılışçılara karşı
güçlenmeye başlayan ve hükümet Sonrası; Mahlon B. Hoagland’ın Ha- evrimciler ne yapıyor?
üzerinde oldukça fazla etkinliği o- yatın Kökleri ve Richard Leakey-Ro- Türk yaratılışçıları gibi Türk ev-
lan “dinî cemaat” lideri Gülen’in ger Lewin’in Göl İnsanları.(11) Böylece rimcileri de Amerika’da yapılanla-
Amerika’da açtığı bir cemaat okulu- insanların evrimi öğrenebileceği, ar- rı yapmayı planladılar. Ancak onla-
nun kurucuları arasında yer alması tık klasikleşmiş olan en bilimsel/ni- rın Amerika’dakilerle aynı derecede
çok da şaşırtıcı değildir.(10) telikli kaynaklar, bilimsel bir kurum başarılı oldukları söylenemez. Bu-
Bilindiği gibi, UNESCO, tarafından engellenmiş oldu. nun birçok nedeni olabilir. Önce-
Darwin’in 200. doğum yıldönümü TÜBİTAK’ın bilimdışı faaliyetleri likle, modern olmaya çalışan ancak
dolayısıyla bu ünlü biliminsanının a- aslında tek başına hacimli bir metnin geleneksel muhafazakâr durumun-
dan bir türlü çıkamamış bir kültür
Evrim Teorisi’ne yönelik saldırılara karşı mücadelenin öncülerinden Prof. Dr. Aykut Kence.
içerisinde Türk evrimcilerinin -her
ne kadar toplumun laik kesimlerine
ulaşabiliyorlarsa da-, büyük çoğunlu-
ğu oldukça muhafazakâr bir topluma
evrimi nasıl anlatacakları başlı başı-
na bir tartışma konusudur. Önem-
li bir değişken de Türkiye’de laiklik
ilkesinin Batı ülkelerinde yerleştiği
kadar yerleşmemesi, Türk toplumu-
nun büyük bir kısmı tarafından bu
ilkenin pek de benimsenmemesidir.
Türkiye’nin yaratılışçılık düşüncesi
için Amerika’ya oranla çok daha be-
reketli bir ülke olduğu, çok daha faz-
la kamu ve devlet desteği aldığı da
bilinmektedir. Her ne kadar İslam’a

74
daha liberal yorumlar getirmeye ça- bilim insanının anlattıklarının top- orta dereceli okullarda görevleri ge-
lışanlar olsa da bunların siyasileşmiş lumda yaygın bir hâl aldığını da ileri reği bu dersleri veren, hatta sadece
İslam’a karşı çok da fazla bir şansı ol- sürmektedir. Evrim Teorisi’nden bahseden öğret-
madığını söylemek gerekir. İşte bu Yine başka bir örnek vermek gere- menleri de zora sokmaya başladı.
gibi sebeplerden dolayı, dinî inançla kirse; yaratılışçıların Evrim Teorisi’ni Bununla ilgili bazı öğretmen sendi-
ters düştüğüne inanılan bilimsel bir bu kadar saldırganca eleştirdiği bir kalarının açıklamaları dâhil medya-
teoriyi, bilime olan ilginin çok düşük zamanda, özellikle BAV tarafında da oldukça fazla örnek bulunmak-
olduğu bir Müslüman muhafazakâr 1998 yılında gerçekleştirilen evrim tadır. Birçok yerde müfredatta
ülke olan Türkiye’de fazlasıyla or- karşıtı konferanslar sırasında, Türk olduğu hâlde bırakalım evrim ders-
ganize ve güçlü bir yaratılışçı akıma biliminsanları buna karşı en azından lerini işlemeyi, evrimden bahsetmek
karşı savunmak epey zordur. Yukarı- bir şeyler yapma gereği duydular. bile fen dersi öğretmenlerinin disip-
da da kısaca verdiğimiz örneklerden Bu nedenle TÜBA (Türkiye Bilimler lin cezası almalarına, haklarında so-
de anlaşılacağı gibi, Türkiye’de ev- Akademisi) Evrim Teorisi lehine ruşturma açılmasına, hatta bu öğret-
rimin inanç karşıtı olduğu yanılgısı yaratılışçılık görüşlerinin bilim menleri görevden atılma tehlikesiyle
sistematik bir çabayla öylesine olmadığını açıklayan bir bildiri karşı karşıya getirmiş, ceza alan öğ-
yerleştirilmiştir ki artık bırakalım ya- yayınladı. Bildiride evrimin çok ö- retmen sayısı artmıştır. Bu, başta
ratılışçılığa karşı olmayı, bir evrimci nemli, ortaya atıldığı günden itiba- fen/biyoloji öğretmenlerini evrim
bilim insanının evrimi savunması bi- ren yapılan birçok çalışmayla doğru- konusunda caydırmak, sindirmek
le risk teşkil eder olmuştur. Evrim- lanan bir teori olduğu, yaratılışçılığın ve bu şekilde diğer öğretmenler üze-
ci bilim insanlarına saldırılar, hat- Hıristiyanlarca yayılmaya çalışıldı- rinde de evrimin derste ele alınması
ta vatana ihanet suçlamaları dâhil ğı, yaratılışçılığa “bilimsel olarak ile- konusunda bir tehdit oluşturmaktır.
birçok hoş olmayan karalama söz ri ülkelerin hepsinde tamamen karşı Böylece evrimden söz edilmesi okul-
konusudur. çıkıldığı” yönünde açıklamalar yer a- larda giderek azalan bir öğretmen
Washington Post’ta yayımlanan, lıyordu. TÜBA, bildirisinde, yaratılış- davranışı hâline gelmiştir. 1920’ler-
Türkiye’deki evrim karşıtı yaratı- çıları laiklik ilkesine karşı gelmekle, de Amerika’da olanlar, neredeyse
lışçı akımı inceleyen bir makalede; yıkmaya çalışmakla, soru sormayan, 100 yıl sonra modern Türkiye’de ya-
Türkiye’de bu derece yerleşmiş, eleştirmeyen bir nesil yetiştirmek- şanmaktadır.(21,22)
kuramsallaşmış evrim karşıtı ya- le suçlamıştı. Daha sonra, İslamcı Hem muhafazakâr hükümetlerin
ratılışçılıkla mücadele etmenin bir bir gazete(24), TÜBA’nın yaratılışçılık hem de medyanın uzun yıllar boyun-
faturası olduğu ve birçok evrim- karşıtı bu bildirisini imzalayan bilim ca destekleriyle yaygınlaşan yaratılış-
ci bilim insanının çok ciddi sorun- insanlarının isimlerini ilk sayfasında çı kurum ve kuruluşların evrim kar-
larla karşılaştıkları ileri sürülmüş- yayımlayarak ve bu insanları İslam’a şıtı faaliyetlerinin sonucu, Türkiye’de
tür. Bu durum iki örnek üzerinden karşılarmış gibi lanse ederek şidde- evrime yaklaşımın hangi noktaya gel-
açıklanmıştır. İlk örnek, Marma- te davetiye çıkaran bir üslup kullan- diği düşündürücü ve endişe vericidir.
ra Üniversitesi biyoloji bölümün- mıştı. Hem dünyanın en çok tanınan iki
de Prof. Dr. Sema Ergezen’dir. Erge- Genelde bilime, özelde evrime kamuoyu araştırma şirketi Gallup ve
zen, görevi gereği derslerinde Evrim karşı devam eden yoğun faaliyetler, PEW’in, hem de diğer birçok araş-
Teorisi’ni anlatmaya çalıştığı zaman
Bilim ve Gelecek Kitaplığı, yaratılışçı akımın iki temsilcisi Fethullah Gülen ve Harun Yahya’nın
öğrencileri tarafından İslam karşıtı, bütün iddialarını tek tek çürüten ve bilimin yanıtlarını içeren kitaplar çıkardı.
din karşıtı, ateist olmakla suçlandığı
ve bu durumun Ergezen’i endişelen-
dirdiğini ileri sürmektedir. Diğer ör-
nek ise yine evrim karşıtı yaratılış-
çılarla mücadele eden bir isim olan
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Aykut Kence’dir. Kence
de evrim dersleri verdiği için ken-
disi hakkında açılmış birçok dava
olduğunu belirterek “Üzerinde
benim ve Mao’nun fotoğrafı olan
broşürler bastırıp dağıtıyorlar. Ders-
lerimin komünizmle eşdeğer oldu-
ğunu söylüyorlar. Bu propaganda
yüzünden araştırmalarım için veri-
len devlet yardımından oldum” şek-
linde açıklama yapmaktadır. Kence,
bu faaliyetlerinin amacının ülke-
yi muhafazakârlaştırmak olduğunu
düşünmektedir.(23) Makale, bu iki

75
tırma şirketinin düzenli aralıklarla lümü öğretim üyeleri ve dernekler, severlik ve yardımseverlik gibi kök
yaptıkları kamuoyu araştırmalarında, bu konuda bir rapor hazırlayarak değerlerin verilmesinin amaçlandı-
evrime inancın toplam nüfusun yüz- Milli Eğitim Bakanlığı’na sunmuştu. ğını” açıklamıştır. Ayrıca müfredat-
de 80 civarı çıktığı Avrupa, Japon- Raporda Evrim Teorisi’nin Suudi A- ta evrimin çıkarılıp cihat konusunun
ya, Çin gibi gelişmiş ülkelerin yanın- rabistan hariç, bütün dünyada okul- konulması ile ilgili olarak “Kur’an-ı
da bu oran Türkiye’de yüzde 20’dir. larda öğretildiği, İran’da bile biyolo- Kerim’de ayet var. Dolayısıyla yok de-
(bkz; gallup.com & pew.com). Yine ji ders kitaplarında Evrim Teorisi’ne seniz de yok olmuyor. Dört başı ma-
Science dergisine göre, 2006 yılında 60, Darwin’e 11 sayfa ayrıldığını be- mur şekilde cihat kavramının evlat-
34 ülke arasında yapılan bir kamu- lirtilmişlerdir. larımıza verilmesi ülkenin en büyük
oyu araştırmasına göre, Türkiye’de Bir TV programında gündeme i- kazanımı.” açıklamasını yapmıştır.(26)
Evrim Teorisi’nin kabul görme ora- lişkin soruları yanıtlayan başba- Türkiye’de Evrim Teorisi’nin
nının yüzde 25’ten az olduğu ortaya kan yardımcısı Numan Kurtulmuş, orta dereceli okullarda eğitim
çıkmıştır. Bu oran Türkiye’ye 34 ül- yeni müfredat taslağından Evrim müfredatından kaldırılmasıyla ilgi-
ke arasında Evrim Teorisi’ne inancın Teorisi’nin çıkarılmasıyla ilgili ola- li karar yurtdışında da geniş yankı
en düşük olduğu ülke unvanını ver- rak “Evrim Teorisi zaten bilimsel uyandırdı; ABD’de çok sayıda kuru-
miştir. olarak eskimiş ve çürümüş bir teo- luş tarafından, Türkiye’deki orta de-
ridir. Bu teori mutlaka okutulacak receli eğitim müfredatından Evrim
Sürecin sonu: diye bir kural yok!” sözleriyle yasağı Teorisi konusunun çıkarılması ka-
Evrim Teorisi yasaklanıyor savunmuş ve sözlerine “Sonuç iti- rarıyla Türkiye’nin kurucu değerle-
Evrim karşıtı faaliyetler esa- barıyla ‘Evrim Teorisi’ne inananlar, rinden ve laik yapısından uzaklaştığı
sında Evrim Teorisi’ni okullarda Evrim Teorisi’ni bilenler çağdaş, i- yönünde yorumlar yapıldı. Amerikan
Amerika’da yapılmak istendiği gi- lerici insanlardır, buna karşı çıkan- Ulusal Bilim ve Eğitim Merkezi (Na-
bi yaratılış ile beraber okutulma- lar gerici, çağdışı insanlardır’ görüşü tional Center for Science and Educa-
sını sağlamak amacına hizmet edi- esas çağdışı görüştür. Evrim Teorisi tion), alınan karar sonrasında yaptığı
yor gibiydi. Şu bir gerçek ki belki bu anlamda tarih boyunca da tartı- yazılı açıklamada, evrim öğretiminin
de hiç kimsenin aklına laik Türkiye şılan görüşlerden biridir. Dolayısıyla İslamcı köktenci grupların ve politi-
Cumhuriyeti’nin okullarında Evrim bunun üzerinden bir tartışmayı çok kacıların gayretleri nedeniyle periyo-
Teorisi’ni yasaklamak gelmemiş- doğru bulmuyorum” diyerek bilim- dik olarak tartışmalı hâle getirildiğini
ti. Ne var ki Türkiye’de orta derece- sel bir teorinin fen derslerinde çıka- belirterek “Evrim Teorisi Türkiye’de
li okullarda evrim dersleri Haziran rılmasıyla ilgili görüşlerine açıklık yok oldu.” ifadesini kullandı. CNN
2017 itibarıyla ortaokul müfredat- getirmiştir.(25) ise, ilk kez halkoyuyla seçilen bir
larından kaldırıldı. Dünyada ilk kez Dönemin Milli Eğitim Bakanı i- cumhurbaşkanı ve iktidardaki hükü-
bilimsel bir teorinin okullarda oku- se söz konusu değişiklikle ilgili dü- metin, Türkiye’yi daha muhafazakâr
tulmasına yasak gelmişti. zenlenen toplantıda evrimin yasak- hâle getirme konusunda adımlarını
Evrimin müfredattan kaldırıl- lanma gerekçelerini açıklama yerine, eğitim sisteminde yaptıkları değişik-
masıyla ilgili tartışmaların sürdüğü özetle “Yenilenen müfredatlarda de- liklerle gerçekleştirdiklerini kaydetti.
dönemde Türkiye’nin en büyük beş ğerler ve değer eğitiminin ana odağı (27)
Böylece, uzun yıllar sistematik ve
üniversitesi ODTÜ, Boğaziçi, Bil- oluşturduğunu, öğrencilere adalet, organize bir şekilde yürütülen evrim
kent, Hacettepe ve Ankara üniver- dostluk, dürüstlük, öz denetim, sa- karşıtı faaliyetler amacına ulaşmış ol-
sitelerinde görev yapan biyoloji bö- bır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatan- du ve okullarda Evrim Teorisi’nin
2000 yılındaki mevcut 3000 Kuran kursu sayısı 2017 yılında 16.000’e yükseldi. Bu rakamlara
müfredattan çıkarılmasıyla evrim öğ-
son yıllarda iyice palazlanan ve birçok resmî kurum tarafından desteklenen dinî vakıflar, retimi sonlandı. Bilim yuvaları ol-
cemiyetler, özel Kuran kursları, dinî yurtlar, tekkeler gibi dinî oluşumlar dâhil değil. ması gereken üniversiteler, bu du-
ruma karşı çıkacakken büyük bir
umursamazlık örneği göstermiş, hat-
ta tam tersine bazı üniversiteler kara-
rı desteklemiştir de. İşin düşünülme-
si gereken en acı tarafı, son yüz yıldır
Amerika’da kiliselerin yapmaya çalış-
tıkları evrim karşıtı faaliyetlerin aynı-
sının Türkiye’de birçok üniversitenin
çatısı altında, değişik isimler adı al-
tında, sözüm ona bilim ışığında “ya-
ratılış” kongreleri şeklinde yapılma-
sıdır.

Türkiye’de evrim
karşıtlığının iki ana odağı
Yazımızın başından beri açıkla-

76
maya çalıştığımız gibi, Türkiye’de dilerine gelir getirecek kaynak da yapılmış, kendisi ve birçok “müridi”
özelde Evrim Teorisi’ne genelde bi- kurmuşlar, toplumun her kesimi- tutuklanmıştır. Yahya ve ekibi hak-
limsel eğitime karşı olan ve bu yön- ni neredeyse doğrudan etkilemeye kında açılan dava kapsamında hazır-
de faaliyet yürüten iki temel kişi veya başlamışlardır. Sonunda, yine bilin- lanan 3 bin 908 sayfalık iddianame-
kurum olduğunu görüyoruz. Bun- diği gibi Türkiye hükümetini silahlı de Harun Yahya ve grubu, “Adnan
lar da bilimle, bilimsel bilgiyle ve a- bir darbeyle yıkma girişimine kadar Oktar Silahlı Suç Örgütü” olarak ta-
raştırmayla hemhâl olan kişiler veya ilerleyebilmişlerdir. Şu anda bu kişi nımlanmaktadır. Bu odak hakkında,
kurumlar değil, İslam adına faaliyet Türk mahkemelerince terör örgütü özellikle İsrail’le siyasi ve askerî ca-
yürüttüklerini iddia eden ve amaçla- lideri olmakla ve şiddet ve cebir kul- susluk suçuna teşebbüsten tutun da
rının ne oldukları hâlâ tartışılan ki- lanarak hükümeti yıkmaya teşebbüs suç işlemek için örgüt kurma, cinsel
şiler ve kurumlardır. Bu iki odağın suçlamasıyla aranmaktadır. Ayrıca istismar, şantaj, eziyet, ateşli silahlar
on yıllardır bıkmadan, usanmadan, Amerika istihbarat kurumları CIA hakkındaki kanuna muhalefet, rüş-
kaynağı belli olmayan paralarla o- ve FBI’yla ilişkisi olduğuna dair id- vet, yolsuzluk, dolandırıcılık, tehdit,
lağanüstü harcamalar yaparak sayı- dialar ileri sürülmektedir. kasten öldürmeye teşebbüs, kaçak-
sı oldukça fazla yayın, kitap, TV ka- Diğer kişi veya odak ise daha i- çılık, resmî belgelerde sahtecilik gi-
nalları ile “evrimin yalan olduğuna” leriki yıllarda, 1980’lerin ortaların- bi 24 ayrı suçlama yapılmaktadır.(32)
yönelik propaganda yapması, tüm bu dan itibaren, Gülen’in evrim karşı-
faaliyetlerin altında başka amaçlar ol- tı propagandasını ve yaratılışçılık Sonuç
duğu şüphesini doğurmaktadır. düşüncesinin okullarda okutulması Türkiye’de meydana gelen
Sözünü ettiğimiz odaklardan bi- amacıyla yürütülen faaliyetleri yeri- kötücül olaylarda ve kötü giden
ri, ilk olarak 1970’lerin ortalarından ne getirme görevini üstlendiği görü- süreçlerde hükümetlerin sorum-
yaratılışçılık düşüncesini okullara nen, yıllarca sadece evrim karşıtı fa- luluk almak yerine genelde tüm
sokmaya çalışan ve bu amaçla aliyetler yürüten, kendisine evrimi kötülüklerin altında hemen dış güç-
toplantılar ve kongreler düzenleyen, bitiren kişi unvanını veren Harun lerin ve birliğimizi bütünlüğümüzü
alternatif biyoloji kitapları dâhil bir- Yahya ve ekibidir. bozmak isteyenlerin parmağının a-
çok evrim karşıtı yayınlar hazırla- Yahya da bütün amaçlarının Ev- randığına sık sık şahit oluruz. Bu tip
mak suretiyle oldukça etkin faali- rim Teorisi’ni yıkmak olduğunu bir manevrayla sıklıkla karşılaşma-
yetler yürüten Fethullah Gülen’dir. belirtmiş ve bu yönde 1980’lerin mızın nedeni hakikaten de her sefe-
Zamanın muhafazakâr hükümet- ortalarından itibaren yoğun faa- rinde bu iddiaların işe yaraması, bu
leriyle birlikte yapılan evrim karşı- liyetlere başlamıştır. Son yıllarda nedenle de hükümetler tarafından
tı çalışmaları, bu odağın hükümet Türkiye’de Evrim Teorisi’ne karşı tercih edilen bir siyaset yapma yön-
yetkilileriyle olan ilişkileri sayesin- en etkili mücadele eden tek kurum temi olmasıdır. Maalesef azımsana-
dedir ki 1970’li yılların ortaların- Harun Yahya ve çevresidir diyebili- mayacak boyutta olan yurttaş kitle-
dan itibaren evrim derslerinin okul riz. Bu çevrenin de olağanüstü pa- miz, düşünmeden, şüphe duymadan
müfredatından çıkarılması ve yerine ralar harcayarak evrim karşıtı faali- aynı hikâyeye her seferinde inana-
yaratılışçılık düşüncesi konulması yetleri kararlı bir şekilde yürütmesi bilmektedir. Ancak konumuzla ilgi-
tartışmaları başlamıştır. Fethullah düşündürücüdür. Bir zamanlar si- li olarak özellikle saygın bir bilimin-
Gülen’in özellikle laik eğitimi tama- yasilerin, bürokratların beraberinde sanı olan Prof. Sinan Canan buna
men kaldıran, okullara zorunlu din görünmek için uğraştıkları Harun benzer bir yorumda bulunuyorsa
dersleri getiren ve yaratılışçılığı o- Yahya ve ekibinin de asıl amaçları oturup düşünmemiz gerekir. Ca-
kullara sokan 12 Eylül 1980 askerî anlaşılmış olmalı ki 2018 yılında bu nan, Evrim Teorisi’nin eğitim siste-
darbesinin yönetimini öven açıkla- kişi ve çevresine karşı operasyonlar mimizden çıkarılması kararı ile kar-
maları da konuyla ilgili önemli bir
2018 itibarıyla imam hatip öğrenci sayısı son beş yılda beş kat artmış, imam hatip okulu sayısı
göstergedir. Böylece okullara yara- da fen liselerini dörde katlamıştır.
tılışçılık dersinin konulması ve za-
manla evrim derslerinin kısıtlanma-
sına önayak olan odaklardan birini,
bu kişi ve çevresindeki kurum ve
kuruluşlar olarak teşhis edebiliriz.
Fethullah Gülen ve çevresinin,
sonraki yıllarda devletin desteğiy-
le ne denli güçlendiği de malum-
dur. Bu odağın mevcut hükümet-
lerle beraber çalışmaya başladığı da
bilinmektedir. Bunlar aynı zaman-
da, devletin birçok kilit noktaları-
nı ele geçirmiş ve bu güçlerini de
kullanarak yüzlerce özel okul, şir-
ket, hastane, banka vb. gibi ken-

77
şı karşıya kaldığımız kötü durumu yetlerdi. Bir ülkede bir eğitim sistemi oldu. Yüz binlerce öğrenci, ilk otu-
açıklarken şunları söylemektedir: uzun süreli stratejik ve milli olması rumda 150 puana ulaşmak için yap-
“Bu kadar önemli bir meseleden gerekirken ülkemizde son 16 yılda 7 ması gereken 10 neti dahi yapamadı.
uzak tutulmamızın, bilime, özellik- milli eğitim bakanı ve 14 kez de eği- Yine aynı sınavın ikinci oturumu-
le de günümüzün ve yakın gelece- tim politikası değişmiştir. Bu politi- na (AYT) giren ve fen derslerini içi-
ğin en önemli konularından birisi kalar meyvesini vermeye başlamış ve ne alan sayısal alanda 747 bin 577
olacağı kesin olan biyolojiye, bu ka- hakikaten de kısmen çağdaş olan e- öğrenci lisans bölümleri için yeterli
dar yabancı ve uzak olmamız gerek- ğitim sistemimiz, ilkokuldan üniver- puan alamadıkları için barajın altın-
tiğini bilen birtakım odakların plan- siteye kadar günümüzde vahim bir da kalarak elendiler. Lise son sınıf
lı ve programlı çabaları sonucunda, noktaya getirilmiştir. Bunu doğrula- öğrencisi 970 bin üniversite adayı-
bugün Evangelist kilisesinin hüküm- yan oldukça fazla uluslararası çapta nın yer aldığı ilk oturumun fen bi-
ranlığı altındaki ABD ile birlikte ev- yapılan OECD PİSA testleri ve ulusal limlerindeki ortalama net sayısının
rim fikrine en yabancı topluluklar- çapta yapılan birçok araştırma mev- 2,2 olması dikkati çekti. Öğrencile-
dan birisi hâline geldik. Bir bakın cuttur ve bunlar kamuoyu bilgisi da- rin net ortalamaları, sınavın ikinci
bakalım, senelerdir parasal kaynağı hilindedir. oturumu olan TYT’de ise iyice düş-
belirsiz yayınlar, kitaplar, TV kanal- Zaten bilinen bu araştırma so- tü. Öğrencilerin fizik, kimya ve bi-
ları ve muhtelif propagandalarla ‘ev- nuçlarından sadece birkaç örnek ve- yoloji testlerindeki net ortalaması i-
rim yalandır’ telkinini bıkıp usan- rerek, evrim karşıtı görünen bütün se yalnızca 1 oldu.(33)
madan işleyen malum yapılar, acaba bu faaliyetlerin amacının aslında Durum böyle iken, okullarda öğ-
bu kadar masraf ve çabayı hangi mo- daha farklı ve ciddi olduğu görüle- retmen açığı varken ve on binler-
tivasyonla sergiliyorlar? Bu ‘evrim cektir. Örneğin, Türkiye 2006-2015 ce öğretmen tayin beklerken, OECD
düşmanlığı’ gibi gözüken çaba, aslın- yıllarında okullarda eğitim kalitesi- 2015 raporuna göre eğitime za-
da İslam toplumunun bilerek ve iste- ni belirleyen OECD ülkeleri arasın- ten en az harcama yapan ülke olan
yerek anlamsız gündemlerle, siyaset- da yapılan PİSA testlerine kesinti- Türkiye’de, eğitim harcamalarından
le ve hamasetle meşgul edilip gerçek siz katılan ülkeler arasında puanını en büyük pay yine “muhafazakâr ne-
sorunlarla uğraşmasını engellemek en çok düşüren ülke konumuna ge- sil yetiştirme” amacına yönelik ayrıl-
için oldukça başarılı bir projedir. U- rilemiştir. Bu sonuçlar, Türkiye’deki mıştır. Kuruluş amacı camilerde gö-
zunca bir zamandır sistemli olarak eğitim seviyesinin her yıl daha kö- revlendirmek amacıyla nitelikli din
pompalanmaya çalışılan evrim ve bi- tüye gittiğini ve birçok alanda son- adamı yetiştirmek olan imam hatip li-
lim düşmanlığı, aslında bizzat İslam dan birinci sıraya gerilediğini gös- selerine ayrılan bütçe, neredeyse bü-
toplumunun geleceğini hedef almış termektedir. tün eğitim bütçesinin yaklaşık yüzde
açık ve planlı bir saldırıdır.” Yine de somut bir örnek olsun di- 40’ı kadardır. Bu arada 2018 itibarıy-
Görüldüğü gibi, Evrim Teorisi’nin ye yakın zamanda ulusal çapta ya- la imam hatip öğrenci sayısı son beş
kaldırılması ile sonuçlanan “eğitimi pılan ÖSYM’nin YKS sonuçlarını yılda beş kat artmış, imam hatip oku-
millileştirme” iddiasıyla Türkiye’de verebiliriz. ÖSYM’nin 2019 YKS so- lu sayısı da fen liselerini dörde katla-
devlet tarafından yıllarca destekle- nuçlarına göre, üniversite sınavında mıştır. Bu arada zaten uzun zaman-
nen evrim karşıtı faaliyetler, her ne 15 bin öğrencinin puanı, bu 15 bin dan beri imam ve hatip yetiştirmek
kadar dinî gerekçelerden dolayı ger- öğrenci yarım net dahi yapamadı- amacından sapmış olan imam hatip
çekleştiriliyormuş gibi gözükse de ğı için hesaplanamadı. Yine YKS’nin liselerinin faaliyet amacını, Milli Eği-
aslında genelde bilimsel, çağdaş eği- ilk oturumunda 15 net doğru yanıt tim Bakanlığı “dinî eğitimi kurumlaş-
time, düşünen sorgulayan nesil yetiş- veremediği için puan barajının al- tırmak” olarak açıklamıştır.
tiren bir eğitim sistemine karşı faali- tında kalan aday sayısı 628 bin 796 İmam hatip liselerine ayrılan
Bilimi hayatın merkezine çekmek ve onu geleceğimizin kurulmasında temel araç konumuna bütçeden ayrı olarak diyanet bütçesi
getirmek durumundayız. de bulunmaktadır. CNN Türk’ün
04.01.2019 tarihli haberine göre,
2006 yılı Diyanet İşleri bütçesi 1,3
milyar TL iken, 2020 yılında bu
bütçe 11,5 milyar TL’ye çıkartılıp, se-
kiz bakanlığa ayrılan bütçeyi geride
bırakarak rekor düzeyde artırılmıştır.
Yine TC Başbakanlık istatistiklerine
göre, 2006 yılında 78.600 olan cami
sayısı, 2017’de 88.000’e yükselmiş,
2000 yılındaki mevcut 3000 Kuran
kursu sayısı ise 2017 yılında 16.000’e
yükselmiştir. Tabii ki bu rakamlara
son yıllarda iyice palazlanan ve bir-
çok resmî kurum tarafından destek-
lenen dinî vakıflar, cemiyetler, özel

78
Kuran kursları, dinî yurtlar, tekke- Kence’nin şu düşünceleri tam da ya- Evrim Konuşmaları, Kence, 2011.
ler gibi dinî oluşumlar dâhil değildir. zımızı özetlemiş gibidir: 2) Bilim ve Ütopya, Eylül 2017.
Ayrıca yine Diyanet İşleri Başkanlığı 3) trk.eğ.sis.evrim,gdlke
“Yaratılışçılığın resmî bir devlet
4) Biyoloji Eğitiminde Evrim ve Yaratılışçılık, TÜBA, Aykut
personel sayısı da aynı şekilde artırı- politikası olarak eğitim sisteminde Kence, 31 Mayıs 2011.
larak 144.250 gibi olağanüstü bir sa- yer aldığı tek laik ülke Türkiye’dir. 5) godlike.kence.inönü
yıya yükseltilmiştir. Bunun 100.000’i Türkiye’deki okullarda, özellikle bi- 6) Türk Eğitim Sisteminde Evrim - Aykut Kence.
imam ve müezzin, 20.000’i kadrolu limsel, eleştirici, şüpheci, sorgu- 7) Clonning Creationism in Turkey, Taner Edis, https://ncse.
Kuran kursu personeli, 20.000’i geçi- layıcı bir düşünme tarzına ve bu- ngo/cloning-creationism
ci Kuran kursu personeli, 3000’i vaiz nun en medyatik örneği olan Evrim 8) Radikal, 28.03.2013.
9) İ. Berkan, Hürriyet, 17.01.12.
ve 1250’si müftü olarak açıklanmış- Teorisi’ne yapılan saldırıların ama-
10) Birgün, 15.01.2012.
tır.(34) cı, bilimsel düşünceyi, bilimi genç- 11) Ensonhaber.com, 14.01.2013.
Son olarak bir de okullarda din lerimizin ve halkımızın zihninden 12) Birgün, 04.03.2013.
ve ahlak dersi eğitimi veren öğret- silmek, Türkiye toplumunu itaatkâr 13) Yaratılışçılık Türkiye’de Resmi Devlet Politikası, Birgün,
menlerle ilgili atamalara göz atalım. insanlardan oluşan bir yapıya dö- 22.05.2012
2015 yılından itibaren, ataması ya- nüştürmektir. İtaatkâr bir toplum 14) Türkiye’de Evrim Bozgunu, Radikal, 15.11.2009.
pılan toplam din ve ahlak dersi öğ- 15) Washington Post, Sunday, November 8, 2009.
çok daha kolay yönetilebilir.”
16) Berkan, Hürriyet, 17.01.12.
retmen sayısı 13.372 ile toplam ata- Ülkemizi çağdaş medeniyetler 17) Radikal, 15.01.2012.
nan öğretmenlerin yaklaşık yüzde seviyesine ulaştırmak için, 18) Haber.sol.og.tr, 31.07.2013.
10’una tekabül ederken aynı dönem Atatürk’ün “Dünyada her şey için, 19) Radikal, 20.02.2014.
fen dersleri öğretmen sayısı 6434’te uygarlık için, yaşam için, başarı i- 20) Bianet.com, 28.11.2012.
kalarak atanan toplam öğretmen- çin en gerçek yol gösterici bilimdir, 21) Haber.sol.org.tr, 04.01.2013.
lerin yüzde 4,64’ünü oluşturmuş- fendir. Bilim ve teknoloji dışında yol 22) Birgün, 22.05.2012.
tur. Böylece Kasım 2018 itibarıyla 23) Marc Kaufman, Washington Post, 8 Nov 2009 .
gösterici aramak aymazlıktır, bil- 24) Akit, 02.12.1998.
MEB’e bağlı kamu okullarında top- gisizliktir ve hıyanettir...” parolası 25) Hürriyet, 29.01.2017.
lam 37.235 din ve ahlak öğretmeni gereğince bilimi hayatın merkezine 26) Hürriyet, 18.07.2017.
ve 38.400 fen bilimleri öğretmeni çekmek ve onu geleceğimizin kurul- 27) Newsweek, 25.06.2017.
bulunmaktadır.(34,35) masında temel araç konumuna ge- 28) Ahval, İlke Ege, 17.01.2019.
İşte bütün bu veriler eğitim tirmek durumundayız. 29) Prof. Ali Nihat Bozcuk, Neden Evrim, Neden Bilim?
sistemimizin bilimsel ve çağdaş 30) Cumhuriyet, 13.05.2014.
olmaktan nasıl uzaklaştırıldığını 31) Hürriyetdailynews, 09.10.2014.
32) T24, 06.10.2019.
göstermesi açısından önemlidir. Bu KAYNAKLAR VE İLERİ OKUMALAR 33) T24, 20.07.2019.
konuyu yakından takip eden ODTÜ 1) Aykut Kence ve R. Nazlı Öztürkler Somel, 2007, İnönü 34) www.kamupersoneli.net
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aykut Üniversitesi, Biyoloji Eğitiminde Evrim Sempozyumu. & 35) www.mebpersonel.com

79
İstatistik hikâyeleri
ma- G ünlerden bir gün, tanınmış bir beyin cerrahı
hastasının korku dolu bakışları arasında çok
sında bu aşk evlilikle sonuçlanacaktır)
Roach, Bristol’e inanıyordur ve onun haklı çık-

te-
tehlikeli bir ameliyata hazırlanıyormuş. masını istiyordur. Ama elbette bir bilim insanı ola-
Doktor güven veren bir gülümsemeyle hastasını rak içi boş argümanlarla Bristol’ü desteklemeyece-
rahatlatmak istemiş! ğinden objektif bir öneri getirir:

ma-
- Dostum, üzülecek hiçbir şey yok, sizi kesin o- “Hadi bir test yapalım. Her iki türde de çay ha-
larak temin ederim ki çok güvenilir istatistikî bilgi- zırlayalım. Bristol tadına baksın, önce süt sonra çay
lere göre bu ameliyattan kurtulma şansınız % 1’dir. mı, önce çay sonra süt mü koyulduğunu bakalım

tik
Hasta ayağa kalkıp gitmek üzereyken ünlü cerrah anlayabilecek mi?”
hastasını bu kez şu sözlerle durdurmaya çalışmış: Bu teklif Fisher ve Bristol için mükemmel bir ö-
- Durun korkulacak bir şey yok, olasılık teorisi- neridir, hemen kabul ederler. Deney tasarlamada
nin kesinliğiyle ifade etmek isterim ki siz çok şans- uzman olan Fisher, az kusurlu bir deney için 8 fin-
lısınız. can çay hazırlanmasını ister. Fisher ve Roach mut-
Doktor kendinden emin bir tavırla sözlerini şöy- fağa giderek 8 fincanın 4’üne önce çay sonra süt,
le sürdürmüş: diğer 4’üne de önce süt sonra çay koyup, küçük bir
- Ben şimdiye kadar tam 99 hastada aynı ameli- izleyici kitlesiyle geri dönerler.

soh-
yatı yapmış bulunuyorum ve hastaların hepsi ame- Bristol, ilk fincandan bir yudum alır ve “Önce
liyat masasında öldü. Bu istatistikî bilgiyi olasılık te- çay” der, ardından ikinci fincandan bir yudum ala-
orisinin kesinliğiyle değerlendirdiğimizde 100’üncü rak “Önce süt” der. Bu işlem al-

bet-
ameliyatın büyük bir başarıyla sonuçlanacağından e- tı kez daha tekrarlanır ve Bris-
min olabiliriz ve siz de o 100’üncü hastasınız. tol her tadımda doğru sonuca
Bu sözler üzerine rahat bir nefes alan hastanın a- ulaşarak Fisher’in şaşkın bakış-

leri
meliyatı gerçekleşmiş ve bir saat sonra da hasta ya- ları arasında zaferini ilan eder.
şamını yitirmiş. Bristol’ün tezinin doğruluğu
Kara mizah örneği bu küçük hikâyenin ardından daha sonra kimyasal olarak a-
bu kez yaşanmış bir hikâyeyi, daha doğrusu mo- çıklanmıştır. Sütle çay arasında-
dern istatistiğin doğumu olarak kabul edilen bir o- ki öncelik sırası elde edilen ka-
layı aktarıyorum. rışımın tadında değişikliğe yol
açıyormuş. Süt kaynamış çayın
Modern istatistiğin doğumu üzerine döküldüğünde sütün
Muriel Bristol

1920 yılının bir yaz günü… İngiltere’nin Camb- ilk dökülen damlaları bozulup izole kürecikler halin-
ridge kentindeki bir araştırma laboratuarının öğle- de yüzeye çıktıklarından içen kişinin yanmış karamel
den sonrası… Beş çayı molası… benzeri bir tat almasına neden oluyormuş.(1)
İngiliz genetik uzmanı ve istatistikçi Ronald Fis- Test sonrası Fisher üzgündür, tezi yanlış çıkmış-
her (1890-1962) çalışma arkadaşı Muriel Bristol i- tır, ama bu deney onun büyük keşiflere doğru yel-
çin bir fincan çay hazırlamıştır. İngilizlerin beş çayı ken açmasına yol açacaktır. Test üzerine düşünme-
molası kadar sütlü çay içmeleri de meşhurdur. Fis- ye başlar ve kendisine “Acaba deneyi tasarlarken
her, Bristol’ün çayı sütlü içtiğini bildiğinden önce bir hata mı yaptım?” sorusunu sorarak rastgele bil-
biraz süt kaynatır sonra da üzerine çayı ekler.(1) dirimlerle 8 tadım için tüm sonuçların doğru çık-
Bristol’ün ilk yudumdan sonraki tepkisi Fisher’i ma olasılığının 1/70 olduğunu bulup Bristol’ün “ta-
çok şaşırtır: dım becerisinin” gücünü anlamaya çalışarak farklı
- Ben bu çayı içmem! kombinasyonlar üzerine hesaplamalar yapar.
- Neden? İşte bu hesaplar Fisher’i modern istatistik kura-
- Çünkü önce süt sonra çay dökerek hazırlan- mının doğumuna götürecektir. Belki de birçok in-
mışsın. Ronald Fisher san bu deneyi sıradan eğlen-
- Sıranın ne önemi var ki, sıcaklık ve göreceli o- celik bir olay olarak yaşayıp
ranlar (sütün çaya oranı) sabit kaldıkça sütün üze- geçerken o bir kuramın öncü-
Ali Törün rine çay veya çayın üzerine süt dökerek oluşan ka- sü olmayı başarmıştır.
rışımlar arasında hiçbir fark oluşmaz. Şimdi, matematiğe merak-
- Kesinlikle fark var, ben bu iki demleme arasın- lı okuru Fisher’in yaptığı he-
daki farkı ayırt edebiliyorum. sapları incelemeye davet edi-
a_torun60@hotmail.com - Yok artık daha neler, bu imkansız! yoruz.
Tartışma daha da alevlenmeden kimyager Willi- Problem. Rastgele bildi-
am Roach araya girerek Bristol’ü Fisher’in elinden rimde bulunan birisinin 8 ta-
kurtarmak ister. (Roach, Bristol’e aşıktır ve sonra- dımın tümünü doğru bilme

80
olasılığı kaçtır? Yukarıdaki olasılık 8 fincan için yaptığımız hesaplar-
Çözüm. Olasılık teorisinin temel taşlarından biri olan daki yöntemle elde edilmiştir. Tablodan da anlaşılacağı
kombinasyon formülü bize n farklı nesne içinden r nes- üzere n = a+b+c+d alınmıştır.
nenin kaç farklı şekilde gruplanabileceğinin sayısını ve- Aşağıdaki tablo da bizim ele aldığımız 8 fincan karı-
rir: şımda 4 çay tipi, 4 süt tipi için hazırlanmıştır.
U Z=
n n!
.
r (n - r) !r!

Örneğin 8 farklı nesne içinden 4 nesneyi


U Z = 8! = 70
8
4 4!4!
farklı şekilde seçeriz.
Şimdi, Bristol’e tadım için sunulan 8 fincanın yan ya-
na sıralandığını ve her fincanın bir yuvasının bulundu-
ğunu varsayalım.
8 fincanın 4’üne önce çay sonra süt, diğer 4’üne de
önce süt sonra çay koyulduğunu biliyoruz. Bu yüzden
fincanlardaki karışımların 4’ünü çay tipi (Ç), diğer 4’ü- Fisher, P(n) olasılığını sıfır (boş) hipotez adıyla bir
nü de süt tipi (S) karışım olarak görebiliriz. kavram oluşturarak modern istatistiğin inşasında kulla-
Önce 4 çay tipi sonra da 4 süt tipi karışım içeren fin- nır. Sıfır hipotez, var olan durumun dışında herhangi
canlar yan yana sıralansaydı ÇÇÇÇSSSS şeklinde bir di- bir gelişme olmayacağını varsayar. Örneğin sıfır hipotezi
ziliş olacaktı. Oysa biz bu 8 fincanın tüm dizilişlerinin kullanan bir istatistikçi eşit sayıda kişiden oluşan iki ay-
sayısını bulmak istiyoruz. Bunun için de kombinasyon rı gruptan sadece bir gruba aşı yapılıp diğer gruba yapıl-
formülünü kullanacağız. maması durumunda gruplar arasında hastalığa yakalan-
Fincanların yuvalarının boş olduğunu varsayalım ve ma riski bakımından fark olmayacağını savlar.
bu 8 yuvadan herhangi 4’ünü seçelim o yuvalara 4 çay Fisher çay tadım deneyinde Bristol’ün doğru bildi-
tipi fincanı yollayalım, sonra da boş kalan 4 yuvaya süt rimde bulunacak hiçbir özelliğe sahip olmadığını dü-
tipi fincanları yollayalım. İstediğimiz dizilişlerin sayısını şünerek sıfır hipotez kavramına ulaşmıştır. P(n) değeri
çarpma yoluyla sayma tekniğini kullanarak aşağıdaki gi- 0,01429 gibi küçük bir sayı çıktığı için bu deneyde sıfır
bi bulabiliriz: hipotezi reddedilir, yani Bristol’ün böylesine küçük bir
olasılığa sahip bir deneyde başarılı olması onun tadım
U Z # U Z = 70.
8 4
4 4
konusunda bazı özelliklerinin olduğunu düşündürmeli-
dir. Sıfır hipotezinin kabul veya reddedilme kriterlerini
O halde ÇÇÇÇSSSS, ÇÇÇSÇSSS gibi 70 farklı diziliş belirleyen Fisher ve halefleri farklı hipotezlerle modern
varmış. Böylece tüm tadımlarda hepsini doğru bilme o- istatistik kuramını inşa etmişlerdir.
lasılığı 1/70 olur. Ki bu da yaklaşık olarak 0,01429 on- Yazıyı bu bölüme kadar okuma sabrını gösteren dik-
dalıklı sayısına eşittir. katli okur, neden yazının başındaki o ilk hikâyeye yer
Fisher yukarıdaki hesabı bir olasılık formülüyle ge- verdiğimi anlamıştır sanırım. Çok bilinen bir çelişkiye
nelleştirir. Aşağıdaki tablo bu formülün açıklaması için dikkat çekmek istedim.
oluşturulmuştur. Bilim insanlarının tutku ve emekle ulaştıkları o pı-
rıltılı buluşlarından her haberdar oluşumda aklıma
Fisher’in hikâyesi gelirken; bilimin, istatistiğin gerçekle-
ri gizleme, doğa ve insanı yok etme aracı olarak kulla-
nılmasının üzüntüsünü her yaşadığımda da aklıma o ilk
hikâye gelir. Bilmem anlatabildim mi? Bilim, insan, do-
ğa ve iyilik! “Saf bilim” bir ütopya mı acaba?

KAYNAKLAR
1) https://www.
sciencehistory.org/
Fisher, tablodaki değişkenlere göre n fincanlık bir ta- distillations/ronald-
dımda rastgele bildirimde bulunan birisinin bildirimleri- fisher-a-bad-cup-of-tea-
nin tümünün doğru çıkma olasılığını aşağıdaki gibi he- and-the-birth-of-modern-
saplamıştır: statistics
U ZU ZU ZU Z
a+c c b+d d 2) https://
a c b d en.wikipedia.org/wiki/
P (n) = Lady_tasting_tea
U ZU Z
n c+d
3) https://brainder.
a+b c+d
Q a + c V ! Q b + dV ! Q c + dV ! Q a + b V !
org/2015/08/23/
the-lady-tasting-tea-and-
P (n) = Karikatür: Tayfun Akgül
n!a!b!c!d! fishers-exact-test/

81
Forum

DNA’nın genetik materyal keşfine yolculuk


G enetik bir materyal genetik bilgi-
yi taşır ve bu bilgiyi bir nesilden
sonraki nesle aktarır. Bu bilgiler üreme,
terilerinin yaşadığını fark etti. Griffith
R bakterilerinin ısıdan ölen S bakte-
rilerinden bir şey aldığını ve böylece
hücreye bağlanmalarına izin verildi ve
ardından virüsü hücrelerden ayırdı. İki
kültür santrifüjlendikten sonra radyoi-
davranış, gelişim ile ilgilidir. Genetik kapsülü bir bakteriye dönüştüğünün zotoplar çökeltme yöntemi ile gözlen-
materyal bir hayvan, bitki, mikrobiyal sonucuna vardı. Bunu da “dönüşüm di. 32P etiketli DNA ve T2 ile enfekte
veya diğer kökenli materyal olabilir. Ge- prensibi” olarak adlandırdı. kültürde, radyoaktivite çökeltide DNA
netik materyal olabilmek için bazı ge- Şimdi ise 1944’lere gidelim. Avery, hücrede bulunurken, çözeltide ise DNA
reksinimler vardır. Her hücrede bulun- MacLeod ve McCarty, streptococcus hücre içinde değildi. Deneyin sonun-
maları, kararlı olmaları, biyolojik olarak pneumoniae bakterisi üzerinde çalı- da, radyoaktivitenin çökeltide oldu-
tüm bilgileri içermeleri, organizmaları şırken Griffith’in dönüştürme ilkesini ğunu gözlemlediler yani DNA hücreye
hesaba katacak şekilde çeşitlilik göster- doğrulamış oldular ve bu da DNA’nın girmişti. 35S ile etiketlenmiş T2 ile en-
meleri, bilgileri kod olarak saklamaları genetik materyal kabulünün başlan- fekte kültürdeki proteinler için ise tam
ve bu bilgileri ifade etmeleri gerekir. gıcı oldu. 10 yıl süren bu çalışmada tersi gözlemlendi. Deney sonucunda
Kendi moleküllerini ve yeni molekül yüksek ısıdan öldürülmüş S hücrele- radyoaktivite çözeltide olduğu için
türlerini üretebilmeli, rekombinasyon rinin kültürleri ile uzun biyokimyasal proteinler hücreye girmedi. Bu deney
ve mutasyon yeteneğine sahip olmalı, basamaktan geçtiler. Dönüşüm pren- sonucunda,T2 fajındaki genetik mater-
belirli işlevler ve yapılar için ekspresyon siplerini aşama aşama arındırdılar yani yalin DNA olduğu belirlendi.
yapabilmelidirler. Günümüzde DNA bir diğer hücre bileşenlerini temizlediler. 1928 ‘de başladığımız yolculuğu-
genetik materyal olarak biliniyor. Peki, Bu sayede dönüşüm prensibinin yük- muz 1952 yılında Hershey ve Marthe
bunu nasıl biliyoruz? sek derecede arınmış küçük miktarla- Chase’in yapmış olduğu Blender Dene-
“DNA genetik materyal midir?” so- rını elde edip kimlik tespiti için birçok yiyle sona eriyor. DNA’nın bir genetik
rusuna cevap aranırken hem prokar- testle analiz ettiler. Arındırılmış madde materyal olduğunu Avery, MacLeod
yotlar hem virüsler hem de ökaryotlarla DNA belirleme testlerinde pozitif iken, ve McCarty’un yapmış olduğu deney-
deneyler yapılmıştır. Biliminsanları bu protein belirleme testlerinde nega- ler ve Blender Deneyi kanıtlıyor. Daha
soruya yanıt ararken ilk önce bakterile- tif sonuç verdi. Arındırılmış dönüşüm önce bahsedilen deneylerde önceden
ri ve virüsleri tercih etti. Bunun nedeni prensibi elementleri olan nitrojen ve belirtildiği gibi hep prokaryotlar üze-
ise hızla gelişip çoğalmaları, manipüle fosfor DNA’ya çok yakındı. DNA’yı ay- rinde gerçekleştirilen deneyler, kanıt-
edilebilmeleri ve mutasyonlarla kolayca rıştıran enzimler dönüşüm aktivitesini lar anlatıldı. Peki ya ökaryot üzerinde
uyarılabilmeleriydi. Peki, DNA’nın gene- yok etti. Bu kanıtlar Avery, MacLeod ve DNA’nın genetik materyal olduğunu
tik bir materyal olduğu nasıl kanıtlandı? McCarty’ye dönüşüm prensibinin DNA gösteren deneyler ya da kanıtlar var
Gelin bir yolculuğa çıkalım. olduğunu gösterdi. Fakat Avery DNA mı? Evet var. Fakat geçmişte doğrudan
İlk yolculuğumuz 1928 yılında baş- dışındaki daha küçük bir maddenin kanıtlar değil dolaylı deliller mevcuttu.
lıyor. Frederick Griffith 1928 yılında olabileceğini düşünüyordu. Çünkü geçmişte ökaryotlarda doğru-
zatürreye karşı bir aşı geliştirmek için Yolculukta son durağımız 1952 yılı. dan transformasyon gerçekleştirerek
Streptococcus pneumoniae bakterileri- 1952’de Hershey ve Martha Chase, sonuçları gözlemlemek imkansızdı.
ni ve fareleri kullanarak bir deney yap- Blender Deneyi adını verdikleri bir de- Günümüzde ise rekombinant DNA ça-
tı. R tipi ve S tipi olarak bilinen bakteri ney yaptı. T2 adlı bir DNA virüsü ile ça- lışmaları bize doğrudan deliller sağ-
türlerini kullandı. R bakterisi petri ka- lıştılar. T2 E.Coli’yi enfekte eder ve bu lıyor. Örnek verecek olursak, insülin
bında büyürken, kapsülsüz görünümlü yüzden T2 bakteriyofajı olarak anılır. geni klonlanarak E.Coli’ye transfer
bakteri türleri oluşturdu ve R bakterisi T2 fajının yüzde 50’si proteinden ve edildiğinde, insülin proteini üretme
farelere enjekte edildiği zaman fareler yüzde 50’si nükleik asitten oluşur, en- yeteneği kazandırır ve bu nesilden ne-
hasta olmadı. S bakterisi ise kapsüllü feksiyon ise bakterilerin kuyruğu ile sile aktarılır.
koloniler oluşturdu. Bakteri tarafından hücre yüzeyine bağlandığı zaman baş-
üretilen şeker bazlı tabakanın sonu- lar. Bu deneyde “Hücre içine DNA mı Dilara Alver
cu olarak kapsüllü bir görünüm oluş- protein mi veya her ikisi mi giriyor? “
muştu ve bu tabaka yüzünden canlı S sorunun cevabı araştırıldı. Bunu araş-
bakterisi enjekte edilen fareler zatürre tırırlarken izotoplar kullanıldı. Normal
yüzünden öldü. Griffith, daha sonra şartlarda DNA’nın yapısında fosfor,
farelere yüksek ısıda, hücreleri ölmüş proteinlerde ise kükürt bulunur. İki
S bakterisini enjekte etti ve bu sefer S grup E.Coli hücresi üretildiğinde, biri-
bakterileri farelerde hastalık yapmadı. ne 35S ve diğerine 32P eklenir ve bu
Griffith bunu yaptıktan sonra zararsız iki kültür T2 ile enfekte olursa, üre-
R bakterileri ve ısıdan ölen S bakteri- tilen virüsler DNA’ları radyoizotopik
lerini karıştırıp farelere enjekte etti ve olarak işaretler. Deneyde, T2 fajları
fareler zatürreden öldü. Sonrasında izole edildi ve radyoizotopsuz E.Coli
bu farelerden kan örneği alınca S bak- kültürü ile karıştırıldı. Daha sonra da

83
Forum

‘Çevreci’ mücadele üzerine


diası genel olarak kabul görmektedir.
Tabii ki kapitalizmden hiç de bağımsız
olmayan bir anımsatma bu türden ya-

K apital’de Marx, İngiltere’de İşçi sını-


fının Durumu ve Doğanın Diyalekti-
ği adlı kitaplarında ise Engels kapitaliz-
natif” hareket ve örgütlenmesinden,
komünistlerin ve anarşistlerin uzaklaş-
tırılması ya da etkilenme alanı dışında
zılarda ya da sunularda “vicdan muha-
sebesi” yapılmasına da aracılık eder;
reel sosyalizm ve benzeri “farklı adlan-
min gelişme döneminde ortaya çıkan uzak durulmasının sağlanması oluştu- dırmalarla” yaşanan sosyalist deneyimi
çevre sorununa değinirken, gelecek racaktı. tanımlayarak yasak savanlar Çernobil’e
felaketlerin de haberini veriyorlardı. Ka- Geride kalan ise sistemi sorgula- değinmeden edemezler. Ancak çoklukla
pitalizmin gelişme hızı, çizilen tablonun mak ya da ona karşı başkaldırmak ye- Aral’ı unuturlar. Dünyanın en büyük göl-
içselleştirilmesine neden olacak kadar rine onun yarattıklarının düzeltilmesi lerinden birisini sosyalizm kurutmuştur.
yabancılaştırıcı potansiyel bir tehlike- için “savaşan”, ya da teslimiyetin veya Burada konu dışı bir soruna değinerek
yi de içeriyordu. Yaşamın her alanında korkaklığın ideolojisiyle uğraşan geniş bir öneri, naçizane bir öneri yapmak
insansızlaştırma ile güçlenen kapitalizm yığınlardı. Ve bir “potansiyel” heba edi- istiyorum: Aral’ı kurutanın ya da son
için “çevre” önemsiz bir ayrıntıydı. Tıpkı liyordu! Nükleer vahşetin nedenini sor- on yıldır değil neredeyse elli yıldan bu
insana-insanlığa ait olan diğer tüm de- gulamadan ona karşı çıkanlar, orman yana çocukları boyalarla zehirleyenlerin
ğerler gibi. “Diğer” olmanın sınırı yoktu katliamlarının kapitalizme sermaye (Çin?) sosyalist olduğuna ya da olma-
ve bu sınırsızlık kapitalizmin olası saldırı akışına yaptığı katliamı yok sayıp arka dığına açık sözlülükle karar verilmesi
alanlarını da tanımlıyordu. 150 yıl ön- bahçelerindeki ağaçların budanmasına gerekmektedir. Lafazan kıvırtmalar an-
ceki saptamalar dikkate alınmamış ve karşı mücadele verenlerin vb.nin gözü cak müritler için ikna edici olabilir, her
kapitalizmin yaşamın her alanına her eylemlerin kolaycılığı ile boyanırken neyse…
anına sinmiş, kirlilikleri yaşamımızın diğer taraftan da -sözde- demokratik Kapitalizme yarışarak sosyalist olun-
doğal olmayan ancak bu haliyle gerçek ancak işlevsiz örgütlenme modellerinin maz, kapitalizmle yarışan sosyalist de-
olan bir parçası haline gelmiştir. İdeolo- cesaret ve özveri gerektirmeyen çekici- ğildir. Burada söz konusu olan bu bağ-
jik eksenden uzak bakışlardan ya da in- liği ile bu ideolojik deformasyonun dozu lamda ütopya zafiyetidir. Kapitalizmsiz
san karşıtı ideoloji sözcülerinden duyu- artırılıyordu. kendini tanımlamak, üretmek, kapitaliz-
lan homurdanmalara karşı sorulan soru Güncel siyaset anlamında temel so- min göreceliklerine bağlanmak, nüans-
hep aynıdır: “Ne yani gelişmişlikten, run ise gerçeklikten uzaklaşarak oluş- ları ölçü kabul etmek -ya da bu göreceli
kalkınmadan ve teknolojinin ya da ka- turulan çevreci ideolojik argümanların karşılaştırmalara mahkûm olmak- sü-
pitalizmin insanlara/insanlığa sunduğu kapitalizmle olan ilişkisidir. Burada iliş- rekli gerilemenin temel nedenlerinden
nimetlerinden vaz mı geçilecekti?” kinin temel belirleyeni ise bu bağlamda birisini oluşturmaktadır.
Sorun kapitalizmin “değerlerinin” bilim fetişizasyonudur. Burada bir diğer “Peki sen ne diyorsun” diyebilirsiniz
fetişe edilmesiydi, adı “kapitalist olma- soru/sorun sosyalist yapılanmalarla ki, haklı bir soru; “çevre sorunu” hakkın-
yan” birçok sistem de onun yarattığı, kapitalizmin çevreci dili arasındaki me- daki birkaç öngörümü/vizyonumu ya da
üretim, çalışma, tüketme vb. değerleri safenin “yeşil” yapılanmalardan/siyasi bunları niteleyen naçizane görüşlerimi
fetişe ettiği için, insana ait olan kav- partilerden farklı olup olmadığıdır. paylaşacağım:
ramları kapitalizmin dilini kullanarak Yaşanan ya da yaşanması olası olan 1) Genel kabule sırtımızı yaslayalım:
sözde yeniden tanımlıyormuş gibi gö- çevre felaketinin/felaketlerinin başlıca “Kapitalizm çevre sorunlarının başlıca
ründüğü için insana ait olanla kimi za- sorumlusunun kapitalizm olduğu id- nedenidir.” Aslında bu “kabul” büyük
manlarda çatışıyordu ve soruya verilen
yanıt doğal olarak “vazgeçilmezliğini”
vurguluyordu. Kalkınma ile uyumlu bir
çevre retoriği böylesine kapitalist ve
devamında sosyalist bir retorik olarak
kendini üretirken, “homurdanmanın ve
homurdananların” bir kısmının bu ikili
sistem içinde yeni adı da “yeşil” oldu.
Böylesine bir konjonktürde ortaya çı-
kan “sivil toplum” eksenli hareket geniş
sol grupların katılımı sonucunda onların
-sol ideolojilerin- etkisi altında kalıyor
gibi görünse de, “alternatif bir örgüt-
lenme” önerisi ve böylesine bir örgüt-
lenmenin hayata geçirilme çabaları bu
etkinin -kuşkusuz sistem için oldukça
olumsuz olan bu etkinin- kırılması için
zorunlu bir müdahaleyi de içeriyordu.
Bu müdahalenin en önemli aşamasını
ise, sisteme karşı geliştirilen bu “alter-

84
bir sorunun kapısını açıyor; o halde yıkımın tanımlanıp sonrasına ait bilgi evinde yalnız yaşayan bir ailenin ısınma,
kapitalizm aşılmadan -değil çünkü üretmekte olduğunu -ya da yapılama- barınma, atık su vs. temel gereksinim-
görünen o ki onu aşabilecek bilgi ve dığını- söylüyorum. Pandemi sürecin- ler aracılığıyla yaptığı çevre tahribatının
bilgi/deneyiminden yoksun insanlık-, den “en azından” bu bağlamda da bir şehirde bir sitede yaşayan yirmi otuz ai-
yok edilmeden -değil çünkü görünen ders çıkarılmalı. Bu distopya yeni bir lenin toplamından daha fazla olduğunu
o ki onu yok edebilecek bilgi ve bilgi/ dünyada kurtuluşa ait ütopyalara kapı biliyoruz. b) Hep göz ardı edilen piyasa
gücünden yoksun insanlık- yok olma- açabilir ancak! Buna, bu distopyaya sorunu. Kapitalizm örnek olsun enerji
dan çevre sorunu artarak var olmaya sahip miyiz, yanıtlanması gereken soru gereksinimini o günün piyasa şartlarına
devam edecektir. Bir anımsatma; şu an bu, bence çevreyi/ekolojiyi kapitalizm- göre en verimli şekilde üstelik fazlasıy-
için kapitalizm vardır! le görecelilik üzerinden dert edinmiş la, “gerektiğinden” kat be kat fazlasıyla
2) Kapitalizmin kendi kendini yok sosyalistler de bu perspektifle ilgilen- karşılamaya çalışır, buna hazır ve yazgılı-
edeceğine ikna olsak ya da olmuş gibi meliler. Vakit geçirmeden, güncele dır. Nükleer gerekiyorsa nükleer, rüzgâr
görünsek bile ya da “insanlık adına böy- takılıp bu güvenli sularda fazla oyalan- enerjisi piyasaya daha uygun hale geti-
le bir umudumuz olsa bile” görünen o madan, debelenmeden ilgi alanlarını rilirse mesela rüzgâr. Burada “ötekinin”
ki (yukarıdaki 3 “görünen”=tarih, dene- genişletmeliler. bir inisiyatifi olduğunu sanmıyorum.
yim) kapitalizm, yaşanan/yaşattığı kriz 5) Kapitalizmin ve var olan ve var Olamaz. Kapitalizm bir çevre yatırımın-
ve felaketleri aşmakta sosyalistlere göre olma olasılığı olan “ardıllarının” ve “eş- dan ancak verimli olmadığını düşünürse
daha becerikli ve daha bilgilidir! Pan- değer izleyicilerinin” süre giden varlı- vazgeçer; eyleminizle onu bundan vaz-
demi sürecinde de bunu yaşıyoruz. En ğının bir gerçek olduğu ile yüzleşilmesi geçirdiğinizi sanıyorsanız, bu biraz saf-
“muhalifler” bile bu süreçte mücadele gerekiyor. Ekolojinin irdelenmesi belki lıktır bence! Bir HES yapımından vazge-
örgütlemek yerine piyasanın sloganları- de bu yüzleşme için fırsat olabilir. Küçük çilmesini yöre halkının zaferi sayanların
na yaslandılar. olasılıkla ancak… Yüzleşilmesi gereken diğer tamamlanmış sol medyada kendi-
3) Şu an için görünen o ki -ve insan- temel sorunlardan biride var olan du- sine yer bulacak kadar şanslı olmayan
lık adına “ne yazık ki”- kapitalizmin yok rum. Var olan durumun kanıksanması yüzlerce HES’ten haberi var mı acaba?
oluşunun, kapitalizmin yerel/küresel gerekiyor. Nüfusun kanıksanması gere- c) Çöp kapitalizmin çöpüdür; kapitalizm
yok oluşunun ancak onun bizatihi ne- kiyor, şehirlerin kanıksanması gerekiyor, çöpten verimli yararlanacağını düşün-
den olduğu olacağı küresel büyük yı- teknolojinin kanıksanması gerekiyor… düğü sürece çöp sorun olmaktan kıs-
kımla gerçekleşeceğini söyleyebiliriz; vesaire ve vesaire ile bu bağlamda ta- men çıkacaktır. Ancak bilinmesi gereken
en azından en güçlü olasılık ne yazık ki nışmak yüzleşmek gerekiyor. Hepsi var asıl sorun kapitalizmsiz bir dünyada se-
bu gibi gözüküyor. Bu had safhada ka- olan durumu, bugünü tanımlıyor. Bun- kiz milyar insanın çöpünün her koşulda
ramsar bir öngörümdür. (Burada “kıya- lar kapitalizme ne kadar bağımlı ise aynı bir çevre sorunu oluşturacağıdır. Bir de
metçi” olarak anlaşılmak istemem. Şu ölçüde kapitalizmden bağımsızlaşmış “organik gıda”, “geri dönüşüm” vs. gibi
anda görünen o ki -ve ne yazık ki- büyük sorunlar; kalıcı sorunlar. Ne yazık ki piyasanın yükselen yıldızları var! Bir de
bir yıkımın iyi bir ateşleyici olacağını bunları haklı reddediş bir çözüm üret- bunlara inanan inandırılan milyonlar;
düşünüyorum.) Bu yıkımın olası ne- miyor. Bu haklı reddediş ancak “son”la piyasanın da işte bu inananlara gerek-
denleri hakkında birçok görüşe sahibiz ilgili görmezliği, göremezliği öteliyor. sinimi var. Çöp, nükleer, rüzgâr, şehirler
ve yenilerini de üretebiliriz ve hiç kuşku Reddetmek ayrı bir mevzuu… Sahip ol- vesaire…
yok ki bunların hiçbiri artık bilimkurgu duğumuz bilgi “insansız dünya”da do- Örneklerin çokluğunu düşünelim ve
olmayacaktır: büyük bir salgın, nükleeri ğanın kendini aslına uygun olarak üre- her bir örneği, her bir sorun örneği bu
içeren bir savaş, kontrolden çıkmış ge- teceği. Bunun olma olasılığının şartları bağlamda yargılayalım. Diğer taraftan,
netik müdahale vs… belki de en önem- peki… örnek olsun, eğer kapitalizm rüzgâr
lisi doğanın kendini yenilemesi ve kendi 6) Yüzleşmeye kafanın fazlaca takıl- enerjisinin iyi bir yatırım aracı olduğunu
bulması; doğanın otorestorasyonu! dığı, zihinsel mesainin gereğinden fazla ve bu bağlamda nükleerden daha “iyi
4) Bu bağlamda yapılması gerekenin yapıldığı güncel olanla başlanılabilir. Bir olduğunu” düşünürse rüzgâra dönecek-
bu büyük yıkım ya da sonla ilgili olasılık iki örnek önerimi paylaşmak isterim; tir yüzünü; bu bir çevreci zafer midir?
ve öngörü geliştirip hazırlık yapılması bugün fetişe edilen kır hayatından baş- Sosyalistler güncel “çevreci” talepleri-
olduğunu söyleyebiliriz. (Pandemi sü- layalım ya da doğal hayattan. Bireysel nin bir piyasa girdisi oluşturup oluştur-
recinde yapılamayan!) Sosyalistlerin kurtuluşumuz ve ruh sağlığımız için ide- madığını da düşünmek zorundadırlar
böyle bir vizyonu var mı bilmiyorum; almiş gibi görünebilir; tabii “oraların” kuşkusuz! Güncel çevreci dönüşüm-
çünkü onlar hâlâ yıkım öncesi devrimci çevre/kapitalizm sorunlarından uzak lerin bu bağlamda ekolojik zaferden
kurtuluşa inanacak kadar iyimser. Ken- olduğunu sanmak gibi bir saflık hakkı- çok kapitalizmin nihai zaferini (nihai
di adıma iyimserliklerini ve körlüklerini mızı koruyalım. Benim burada söz et- zafer=topyekûn yıkım) nitelendirdiğini
paylaşmak isterdim! Ancak bu “körlük” mek istediğim görmek istenmeyen bazı de görmek zorundadırlar.
kapitalizmin varlığının algılanması ile veriler/gerçekler. İşte çok sayıda örnek Ya da bir sosyalistin piyasa tarafın-
ilgili kimi sorunların ortaya çıkmasına içinden seçilmiş üç örnek: a) Kapitaliz- dan değer biçilen ya da piyasanın değer
neden olur, doğal olarak! Söz ettiği- min varlığında ya da yokluğunda ye- biçeceği herhangi bir hayali olmamalı
miz bağlamda insanlığın kurtuluşunun di-sekiz milyar insanı kırlarda yaşatma diye düşünüyorum.
bu yıkımdan geçtiğini düşündüğümü şansımız yok; daha da önemlisi böyle
tekrarlamak istiyorum. Sorunun da bu bir hakkımız yok çünkü kırdaki/köydeki Ali Tepe
85
Forum

Eğitime maruz kalan


Eğitim ne idür? öznenin ne idülüğü
kalan, üzerinde kuramsal ve uygulama-
lı araştırmalar yapılan ve hatta terbiye
Rousseau(2), “bitkiler tarımla, insan edilen “insan ne idür”, bunu bir soralım

S algın sebebiyle uzaktan ya da yüz


yüze sıfatlarıyla eğitim kavramı hiç
olmadığı sıklıkta dile getirildi. Eğitimden
eğitimle yetişir” der. Bitki ile insan,
tarım ile eğitim arasında her ne kadar
bir analoji söz konusu olsa da eğitime
kendimize? Eğitimde kavramsal olarak
öğrenci sözcüğünü tercih ettiğimize
göre o halde, sorumuzu doğru bir söz-
uzak, uzaktan eğitim aldatmacasına mı maruz kalan özne olarak insanın ne ol- cükle soralım: öğrenci ne idür? Öğrenci,
üzülmeliydik yoksa eğitimin bir tanımı duğuna dair bir tanımın yapılması artık ilkin bir canlıdır. Öğrenci bir canlıysa var
yapılmadan “eğitim şarttır” söylemini zaruridir. Sonrasında “bir sistem” ve mıdır, yok mudur? Vardır! Peki, var olan
mi alkışlamalıydık? Oysa eğitimin bir ta- “bir bilim dalı” olarak eğitimin mahiye- bu canlının mahiyeti nedir? O canlı ne
nımı yapılmadan eğitimin şartlılığı veya ti açıklanabilir. İnsanı, sistemi ve bilimi idür ki eğitim ona şart koşulmaktadır?
uzaktanlığı her daim izaha mecbur bı- tarif etmeden “eğitimi” gerekçelen- Demek ki eğitimin ne idülüğünü konu-
rakılmalıdır. İlkin eğitimin “nesnesi ve/ dirmek düşüncelerimizi, bizi, çoğu kez şabilmek için önce canlının ne idülüğü-
veya konusu” ve sonra mutlaka ‘amacı zaafa uğratmaktadır. İnsanı, sistemi ve nü düşünmemiz gerekiyor.
ve yöntemi’ izah edilmelidir. Eğitimin bilimi doğru anlamlandıramayanların, Biyolojik-antropolojik açıdan iki
amaçlarını gerekçelendirmeden, eği- okulsuz toplum iddiasıyla eğitimin bi- ayağının üzerinde dik duran veya yü-
timi belirleyen ölçütleri temellendir- reyleri imha ettiği (bir başka deyişle rüyen her canlı, hayvan olarak tanım-
meden “eğitim şarttır!” söylemi hoştur özgürleştiremediği) yönünde kara pro- lanmaktadır.(3) Dolayısıyla eğitim siste-
ama ne yazık ki boştur. Boş lafla peynir paganda yaptıkları gözlenir. Kara pro- minin girdi öğesini oluşturan öğrenci,
gemisinin yürütülemeyeceği ayandır. paganda yapanlar, atıf yaptıkları kay- ilkin biyolojik-antropolojik bir tanım-
“Eğitim niçin şarttır” sorusunu tartış- nakları doğru anlamlandırmadan bu dan ibarettir. Eğer ortada kötü bir ni-
madan önce, eğitimin “ne idülüğü”(1) kaynaklardan seçtikleri birkaç ifadeyi yet yoksa biyolojik olarak hayvan olan
ortaya konulmalıdır. Ne idülük, bir ta- putlaştırarak, eğitimi yozlaştırıp eğitim canlının (bir başka deyişle beşerin(4))
nımın yapılmasına işaret eder. Yapılan bilimcilerin saygınlığının yitirilmesine insan olması, eğitim yoluyla gerçekleş-
tanım, konu alanındaki biliminsanları sebep olmaktadırlar. Okulsuz toplum, tirilebilmektedir. Bu noktada I. Kant’ın
tarafından kabul görmeli, tanımın ka- eğitimsiz toplum demektir. Eğitimsiz “insan ancak eğitimle insan olabilir”
bulü gerekçelendirilmeli ve kabul gö- insan, terbiyesiz insan demektir. İnsan; savı kayda değerdir.(5)
ren ve gerekçelendirilmiş tanımın da bir pekâlâ terbiye edilebilir, edilmelidir Alegorik bir anlatımla eğitim siste-
doğruluğu bulunmalı ya da bir karşılığı de. “Hayvanlar terbiye edilir, insan- mine bir beşer olarak giren canlının
olmalıdır. Ve sonra, yapılan tanım izah lar terbiye edilemez” gibi mantıktan (öğrencinin), süreç sonunda “insan”
edilebilmelidir. Yapılan tanım, izah edi- uzak sloganik ham söylemleri, ilkin olarak çıkması, eğitim sisteminin he-
lecek olduğunda eğitimin zorunlulukla- yutmadan önce durup düşünmeliyiz. deflerindendir. Beşerin, eğitim yoluy-
rı ve açığa çıkacaktır. Görülen o ki eği- Düşünenler, eğitime ilişkin yapılan ya- la insan olması hedeflendiği içindir ki
timin bir tanımı yapılmadan, eğitimin pıcı ve onarıcı eleştirilerin, yıkıcı bir eğitim beşer olan canlının insan olma
işlevi veya önemi üzerine yapılan temel- propagandanın amacına hizmet etme- sürecine katkı sağlayan ölçülü ve/veya
siz ve çürük açıklamalar, çoğu zaman diğinin/etmeyeceğinin farkında olan- yöntemli faaliyetler bütünü olarak ta-
hem dinleyici hem de konuşan için bir lardır. Gözlenen o ki, insanın tanımını nımlanabilir. Bir faaliyetin ölçülü veya
tür ziyan olmaktadır. Dolayısıyla “eğitim yapmadan eğitimin tanımını yapmak, yöntemli olması ne demektir derseniz
şarttır” benzeri aforizmaları çokça zik- eğitim hedefleri belirlemek, öğretim onun planlı ve düzenli olması demektir.
retmek yerine eğitimin zorunlulukları içeriği tasarlamak, öğrenme-öğretme Bir başka deyişle, eğitim; bilmediğini
ve sınırlılıkları üzerinden yükselmek ge- etkinlikleri sunmak ve ölçme ve değer- öğrenebilen (düşünebilen) canlının so-
rekmektedir. lendirme işlemleri yapmak hasarlı ve rumluluklarını (bilinç kapasitesini) sa-
Eğitim ne idür? Eğitimin işlevi ne- temelsiz bir yaklaşım olmaktadır. Oysa hiplendiren, onu özgürleştiren ve onun
dir? Açık veya gizli işlevleri var mıdır? anlamlı ve tutarlı cevaplar verebilmek yaratma (araç-gereç, teknoloji veya sa-
Eğitimin bozucu işlevi açıklanabilir mi? gerek. nat yapma) becerisini geliştiren planlı
Eğitimin bireye ve topluma katkısı sa- Eğitim şarttır söylemi tılsımlı olsa da, ve düzenli bir kurgunun adıdır. Dahası,
dece “mutluluktan” (ücret yüksekliği, şayet bir eğitim programı bireyi değiş- eğitime maruz kalan bireylerin eğitim
sosyal güvence, saygınlık, statü gibi) tirmiyorsa, onu geliştirmiyorsa o eğitim öncesine nazaran eğitim sonrasında
ibaret midir? Eğitim, bireyin ve toplu- sisteminin temellendirilmesinde yolun- bireylerde beklenen “nitelik farkının”
mun mutluluğunda bir araç mıdır yoksa da gitmeyen bazı şeylerin olma olasılı- mahiyeti, eğitimin sınırlarını oluştur-
amaç mıdır? Eğitimin “insan” öznesine ğından şüphe etmeliyiz. Bugün pek çok maktadır. Canlının nitelikleri ile insan
bakışı nedir? Eğitim insanı özgürleştiri- eğitimle ilgili çalışmaların, söylemlerin olmanın nitelikleri arasında beklenen
yor mu yoksa köleleştiriyor mu? Eğitim, ucunun açık kalmasının nedeni, eğiti- farkın niteliği veya miktarı, kuşkusuz
bir üretim faktörü olarak egemen sınıfın min tanımsız boş bir küme olarak göste- kurgulanan eğitimin zorunluluklarıyla
ideolojisi mi yoksa bireyi özgürleştirme rilmesindendir. Eğitimin tanımı bir kere bağıntılı olmaktadır.
projesi midir? … benzeri sorularının ce- hiç yapılmamışsa veya hatalı yapılmışsa Aristoteles, “insan doğası gereği
vapları merak konusu olup bu kitabın olmayan bir tanımdan veya hatalı bir siyasal bir hayvandır” der. Onun bu
kapsamında değildir. Ancak bu yazıda tanımdan işlevsel eğitim hedefleri orta- söylemi insanın ne idülüğüne dair tes-
bir parça eğitim kavramı didiklenmiştir. ya çıkamayacaktır. Şimdi eğitime maruz pitlerimizin genişlemesine öncülük et-

86
George Floyd’dan feminizme ve
mektedir. İnsanın yapıp etmelerinden,
eylemlerinden birisi, siyasettir. Siyaset,
toplumsal düzene dair oluşturulan yasa
ve kurallara ilişkin eylemlerin bütünü-
dür. İnsanın diğer insanlarla olan ilişki-
İstanbul Sözleşmesi’ne…
lerine dayalı olarak bir düzen oluştur-
ması, koyduğu yasa ve kurallara uyması,
onun toplumsallaşma özelliğine işaret
etmektedir. Bu açıdan insanın siyasal
G eorge Floyd’u, bir polisin dizini bo-
ğazına 8 dakika 46 saniye süreyle
bastırarak öldürmesiyle, Amerika’da si-
gazetelerde erkek ideolojisinin sesi
çok net olarak duyuluyor ama neden-
se Türkiye’nin sözde demokrat, aslında
bir canlı olması, insanın toplumsallaş- yah halka yönelik artarak devam eden taraflı bir hümanizma arkasına gizle-
ma ve dolayısıyla “düşünme ve konuş- polis şiddeti, belki de ilk kez bu kadar nen erkeklerinden yeterince ses çıkmı-
ma” yetisiyle özdeştir. büyük bir toplumsal tepkiye yol açtı. yor. Bu Türkiye’deki erkeklik ideolojisi
Hegel’e göre insan; yalnızca devlette Dünyayı bir renk gözlüğü ayıracından ve ilintili mahalle baskısının ne kadar
ussal varlığa kavuşur ve eğitimin ama- gören Amerika’ya göre George Floyd güçlü olduğunu ve eğitimli sınıfları da
cı, bireyi öznellikten kurtarıp ona dev- renginden dolayı tehlikeliydi. Polis be- nasıl avucu içine aldığını gösteriyor.
let içinde nesnellik kazandırmaktır.(6) yaz Amerika’nın baskın gücünü temsil Tıpkı George Floyd olayındakine
Yani, insanın devlet içinde nasıl bir ediyordu. benzer bir analojiyle, kadın ve erkeğin
yurttaş olacağı, nasıl siyasallaşacağı “Nefes alamıyorum bayım” anla- ekonomik gücü eşit olsaydı, mülk sahi-
(toplumsallaşacağı) ve hatta toplumun mına gelen bir cümleyi bu süre içinde bi olma oranlarında kadınlar erkeklere
nesnel mutluluğu, bir devletin eğitim elinden geldiğince yinelemesi George yetişebilseydi, her konuda fırsat eşitliği
sistemine bağımlıdır. Eğitim hedefleri- Floyd’u kurtaramadı. O günden sonra olsaydı, eşleri ve sevgilileri tarafından
nin ne olduğu, eğitim uygulamalarının Amerika’da “Siyah yaşamlar değerli” öldürülenlerin çoğu kadın olmasaydı,
nasıl yapılacağı, eğitime dair verilen (Black lives matter) sloganıyla bir kam- hümanizma en ideal yaklaşım olurdu.
kararlara bağımlıdır. Bu açıdan eğitim, panya başlatıldı ve giderek yayıldı. Kısa Ama bunlardan hiçbirinin eşit olmadı-
devletin hem amacı hem de aracıdır. bir süre sonra bunu “Bütün yaşamlar ğını bildiğimiz bir toplumda, kadınların
Eğitim ile devlet arasındaki dirsek te- değerli” (All lives matter) kampanyası yaşamlarının ve haklarının önemine
ması kaçınılmazdır. O nedenle eğitim izledi. Ne yazık ki, bu hareket, insan- vurgu yapmak sanılandan çok daha
hedeflerinin, eğitim uygulamalarının cıllık kisvesi altında, çoğunluğu sağ önemlidir. Doğal olarak, kadınların en
dayandırıldığı eğitim felsefesi, belirli eğilimli beyaz Amerika tarafından yö- ön saflarda olacakları bu mücadelede,
bir düşünceye taraf olan etkinliklerin netiliyordu. günlük yaşam alanında ve yasal plat-
kendisi olmaktadır. Bu noktada Kant’ın Sokaklarda polis şiddetiyle öldürülen formda gereken doğruların geliştirilme-
deyimiyle ödev bilinciyle mi yoksa fay- siyah Amerikalı sayısı beyazlara yakın sinde cinsiyet gözetilmeksizin herkesin
dacı-yararcı bir anlayışla mı eğitime olsa ya da hapishanelerde siyah ve be- desteği, sesin daha yüksek çıkmasını
ilişkin kararların verildiği göz ardı edil- yaz mahkûmların sayısı oransal olarak sağlayacaktır.
memesi gereken, tartışılması gereken eşit olsa, dedikleri doğru olabilirdi. Si- Eğitimli ve kendilerini demokrat ka-
meselelerdendir. yahlar gettolarda yaşamasa, beyazlarla bul eden erkeklerin kadınlara destek
Şimdi, insanın ne idülüğünü tarif et- eşit barınma, beslenme, eğitim koşulla- verirken görünmekten korkması, ka-
meden onu terbiye etmek (eğitmek) ve rına ulaşabilse, “siyah yaşamlar önem- dınların ve LGBTQ bireylerinin benzer
ona bilmediğini öğretmek manasız bir li” sloganına gerek olmaz, tüm yaşamlar bir kaderi paylaştıklarını gösteriyor.
çaba olacaktır. önemli demek lüksüne sahip olunabi- Eğitimli erkekler dahil olmak üzere
Beşer olan canlının “insan olma” lirdi. Ama yukarıdakilerden hiçbirinin toplumun büyük bir kesimi “haklısınız
sürecine katkı sağlayan ölçülü ve/veya eşit olmadığını bildiğimiz bir dünyada, ama siz kendiniz halledin, bizi karış-
yöntemli faaliyetlere “eğitim” denir. doğru olanı siyah yaşamların önemine tırmayın” der gibiler. Tıpkı bazı beyaz
vurgu yapmaktı. Amerikalıların siyahlara hak vermekle
Doç. Dr. Tülin Otbiçer Acar Eşi veya sevgilisi tarafından öldü- birlikte onların yanında görünmeye çe-
rülen kadın sayısının giderek arttı- kinmeleri gibi!
ğı bir ortamda, Türkiye’nin İstanbul Başkasının ülkesindeki yanlışı rahat-
DİPNOTLAR Sözleşmesi’nden çıkma kararının kadın lıkla eleştirip kendi arka bahçemizde
1) Aristoteles’in Metafiziğinde ne idülük, biçime ve işler- örgütleri tarafından protesto edildiği olanlara sesimizi çıkarmamayı seçiyor-
liğe dairdir. şu günlerde, George Floyd olayında sak, demokrasi anlayışımızda ciddi bir
2) J.J. Rousseau, Emile ya da Eğitim Üzerine, Çev. Yaşar çarpışan sloganlar, bana “ben feminist sorun var demektir. Toplumun yarısının
Avunç, İstanbul: İş bankası Kültür Yayınları, 8.basım,
2017. değilim, hümanistim” diyen çok sayıda- sahip çıkma cesaretini gösteremediği
3) Daniel L. Lieberman, İnsan Vücudunun Öyküsü, Çev. ki eğitimli erkeği anımsattı. Görüldüğü kazanılmış haklarımızı birer birer kay-
Raşit Bilgin, İstanbul: Say Yayınları, 1.Baskı, 2015 üzere, İstanbul Sözleşmesi’nin devam- betmeye başladığımızı anlayabilmek
4) Ali Şeriati, Kendisi Olmayan İnsan, Ankara:FECR yayın- lılığı sadece kadın örgütleri tarafından için nasıl bir gözlük, nasıl bir bilinç ge-
ları, 9.Baskı, 2017 savunuluyor. TV’deki tartışma prog- rekiyor?
5) Immanuel Kant, Eğitim Üzerine, Çev. Ahmet Aydoğan,
İstanbul: Say Yayınları, 5. Baskı, 2016. ramlarında çoğunlukla sözü kimseye
6) G.W.F. Hegel, Tarihte Akıl, Çev. Önay Sözer, İstanbul: bırakmayan erkek uzmanlar, bu konu
Kabalcı Yayıncılık, 3.baskı, 2016. gelince susuveriyorlar. Muhafazakâr Prof. Dr. Benan Dinçtürk
87
Forum

Türkçe çeviride törecilik


Örnek Ya da üretmeyin, aman, bırakın kalsın, dini yaratma olanağına sahiptir, bunu
Onlarca çevirmenin yüzlerce hatala- yapmayın, hiç dokunmayın en iyisi! yaparken de diğer dilcilerle ortak bir
rını tartışamam burada, dolayısıyla ör- Dandy Dandy’dir. Yok başka adı! boyut oluşturur.
neklerimi sınırlayacağım. “Dandycilik”, ilkeleri olan bir izmcilik Bir çevirmenin dilinden “kim” oldu-
J. P Sartre, A. Camus gibi filozofların olmamakla birlikte bir düşünce “akı- ğunu anlayabiliyorsunuz. Öztürkçeci
Türkçe çevirilerinde “namus”, “Allahaıs- mıdır”. Başsızdır, bağımsızdır ve asi bir mi, Osmanlıcacı mı, dinsel mi, dinsiz
marladık” gibi sözcüklerle karşılaşınca yaşam tarzıdır. Dandy, genele başkaldı- mi gibi kimliksel özellikler gözünüze
tüylerim ürperiyor - abartısız! Ve oku- randır; farklı olduğunu dış görünümüyle inatla çarpar. Bu, Türkçenin dil ola-
maya devam edemiyorum, çünkü ye- ve bir bütün olarak yaşam tarzıyla dışa rak az ya da fazla gelişmişliğinden mi
mek yemeden önce besmele çekecek yansıtandır. Beden-ruh-düşünce birdir yoksa “ortak” bir dil olamayışından mı
bir tanrıtanımaz Sartre ile karşılaşaca- –Dandy’de. Bazıları gibi toplumsala kar- kaynaklanıyor sorusunu gerektirse de
ğımdan korkuyorum ya da Camus ile şı olduğunu söyleyip de toplumsaldan burada tartışmayacağım. Beni rahatsız
birlikte Cuma namazına giden bir Fo- farklı yaşayamayan asalaklar değiller eden çevirmenin ideolojik ve ahlâksal
ucault ile. Şaka değil bu! Bir paranoya Dandyler. yaklaşımıdır.
dalgası tepemin üzerinde dolaşmaya Oscar Wilde, Max Stirner, Charles Bir yazar, bir çevirmen ve bir okur
başlıyor. Ve kitabı çöpe fırlatıyorum. Baudelaire, André Breton birer Dand- olarak benim şansım ideolojiler üze-
Bu kadar kötü olabilir mi bir çeviri! ydir, birer başkaldırandır ve giyim ve rinde oluşumdur, dolayısıyla hizmet
Bir çevirmen bu kadar namus müptelâsı kuşamlarıyla yaşam tarzları farklı birey- etmem gereken bir din ve bir ideoloji
olabilir mi? liklerdir ve her biri bir başkadır. Benzer- mevcut değildir. Ben dil ile dil üzerinden
Namus: Grekçe “Nomos” (yasa, sizdirler, biriciktirler. dile gelmeye çalışıyorum; “çalışıyorum”
düzen, kural) sözcüğü Arapçaya Orta Yücel’in yaptığı onlarca hataların- diyorum çünkü felsefesel açıdan bakın-
Çağ’da çeviri yoluyla geçmiştir. Ve kö- dan iki tane daha örneklemekle ye- ca tam olarak dile gelmek olanaksızdır.
künden farklı olarak İslam kültüründe tineceğim, zira hepsine bu eleştiride İnsanın dil ile temel sorunu da budur.
“şeriat” anlamını almakla hiyerarşik değinmek olanaksızdır. “Yoksama.” Bu Analiz ve eleştirilerimde de ideolojiler
bir düzlemde çeşitli kategorilere (aile, da nedir? “Yoksaymak” sözcüğüne ne üzerindeyim, yani tarafsızım. Bu benim
toplum, cinsellik vb.) ayrılmıştır. Bu kav- oldu? Nesi vardı ya da nesi yoktu da en büyük şansımdır; beni, düşünmekte
ram yalnızca oryantal ve (Türk-)İslami yoksayma yoksama oldu? Yaptığı hata- ve yazmakta tam olarak özgür kılar. Bu
kültürlerde geçerlidir. Dünyanın başka lar birbirinden vahim: L’homosexualité bir felsefesel hazdır. Metin analizlerim-
hiçbir yerinde bu kavram bu tarz ve bu (eşcinsellik) sözcüğünü “cinsel sapıklık” de de aynı tarafsızlığı tadarım. Taraflı ol-
yoğunlukta bir içerik taşımaz. olarak çevirmekle sadece yanlış çeviri mak bireyi içinden çıkamayacağı bir kısa
Çevirmen olarak Türkiye’de pek be- yapmakla kalmıyor, aynı zamanda bir döngüye sürükler.
ğenilen Tahsin Yücel, “Dandy” sözcü- ahlâk yargısında bulunuyor. Ya da şöyle Türkçe çeviri konusunda tüm fark-
ğünü “züppe” ile karşılamıştır. “Züppe” söylemek gerekir: Âhlâksal yargıda bu- lı ideolojiler bir çatı altında birleşirler:
sözcüğünün genel olarak olumsuz içe- lunabilmek için doğrudan yanlış çeviri Muhafazakârlık. Türkçe çevirmenlerde
rikli olmasından rahatsızlık duymuyo- yapıyor. Daha ne demeli! yaygın olan ideoloji ve ahlâk budur; her
rum, sadece yanlış bir çeviri olduğu için Öneri: Bu yazarlar bu Türkçe ile oku- türden ideoloji mensubu bu düşünce-
rahatsız oluyorum, bunu da belirteyim. nacaksa, hiç okunmasın! nin mağdurudur. Yukarıda çevirmenle-
“Kavram” olarak Oscar Wilde’a da- rin dilinden ideolojik yapılarını anlarız
yanan bu sözcüğün kökeni tam ola- Kuramsal derken, aralarındaki tüm ideolojik fark-
rak bilinmemektedir; bilinen tek şey, Beni ilgilendiren dilbilgisi değildir, lara karşın bu konuda yaklaşık hepsi bir-
Dandy’nin Andrew adının sevecen hatalı ya da düzgün konuşma; şu sözcük leşirler. İşte tam da bu durum Türkçenin
şekli olmasıdır, yani Andrewcuk (“Tah- burada kullanılır ya da şurada kullanıl- ve Türkçe dilcinin psikolojik, pedagojik,
sincik” gibi) gibi ya da “to dandle” maz gibi konular ilgi alanım değildir. Bir sosyolojik ve etiksel değişimini engelli-
fiilinden türetildiği (şımartmak, yüz çevirmen bu konuda zaten gerekli ye- yor.
vermek) iddiasıdır. Wilde’ın, sevgilisi teneğe sahiptir, genel olarak. Gerektiği “Namus, vallahi, Allahaısmarladık,
Andrew’a “Andrewcuğum” diye hitap yerde redaktör müdahale eder. merhum, şeref, hayırlı geceler, hayırlı
etmesi. Olay bu! Sözcük bu! Kavram Bir felsefeci olarak ben bir ülkenin sabahlar, Allah rahatlık versin, inşallah,
bu! Hepsi bu. konuşanlarını gözlemlerken kullanılan maşallah vb.” Daha fazla örneklemek
Benim gibi özgür bir düşünür için bu dilin dilbilgisi ve gramerinden daha hiçbir şey değiştirmez. Demek istiyo-
konu o kadar saçma ki üzerine ayrıntı- çok onun semantik yapısı, konuşanın rum ki çevirmen hangi düşünce sistemi-
lı yazmak bile sıkıntı veriyor. Çevirmen konuştuğu dili biçimlendirişi ve biçi- ne sahip olursa olsun yine de bu sözcük
takmış kafasına ille de her yabancı söz- min konuşanı yönlendirmesiyle ilgile- ve kavramları kullanıyor, oysa orijinal
cüğün bir Türkçe (Osmanlıca) karşılığı niyorum. Bunun üzerinden de kişinin metinlerde bu sözcükleri anımsatan en
olmalı! Yok beyefendi yok her sözcüğün dilsel ve tinsel yaratıcılığı ilgilendirir ufak bir çağrışım bile yok.
karşılığı! Ya yeni uygun bir sözcük üre- beni. Dilin edebiyat, sanat ve felsefesel Bildiğimiz “ölü”den söz ediyor ori-
tirsiniz ya da orijinali alırsınız, bu kadar! boyutunda dilci (konuşan, yazan), ken- jinal metinde yazar, ama Türkçe çevir-

88
men “merhum” diyor. “Ölü”ye ne oldu? büyük çoğunluğu bu iki düşünce siste- açıdan açıklayamayacağım çevirmenle-
Merhum sözcüğü ile sözcüğü biçimlen- mine mahkûm oldukları için, özgür bir re aittir. “Namus” sözcüğü Yücel’de de
diren ahlâk vurgulanıyor. Üstelik bu söz- psikolojik-düşünce dünyasına sahip ola- mevcut olmasına karşın, başka çevir-
cüğü bir Öztürkçeci çevirmen kullanıyor. mıyor ve doğrudan yanlış ve ahlâkçı çe- menleri hedef aldım bu metinde.
Türkiye’de hâkim olan muhafazakârlığın viri yapıyorlar.
kökeninde iki temel düşünce mevcut: Not: Yücel’den sadece üç örnek sun-
İslam ve gelenek (töre). Çevirmenlerin dum, diğer örnekler burada adını teknik H. İbrahim Türkdoğan

kolay yayıldığı için insanların mümkün-


Pol Pot varyantı! se evlerinde ancak daha tercihen topla-
ma kamplarında ya da cezaevi benzeri

G özlemlerimi bilim dünyasına ar-


mağan etmek istiyorum. Kuşkusuz
“gözlem” ile “bilim” aynı doğrultuda
laşır, bu nedenle her ne kadar sonucu
derin yoksulluk ve sefalet olsa da pa-
ranın/servetin toplumun çok küçük bir
mekânlarda bir arada tutulmasının ya-
yılımı önleyeceği düşünülmüştür. So-
kağa çıkma yasağının bu özel varyantın
buluşan kavramlar olmakla birlikte kesiminde toplanması salgının büyüme- yayılımın engellenmesi için etkin bir
gözlemin bilim olduğunu iddia etmek sini engelleyecektir diye düşünülmekte yöntem olduğu yerli ve milli bilim çev-
de -dolaylı bir iddia tabii- ülkemin “bi- olup ekonomik politikalar buna göre relerinde geniş kabul görmüştür.
liminsanlarına” nasip oldu. Ara bir not ayarlanmaktadır. Bu varyant işliklerde ve fabrikalarda
olarak söyleyelim; gözlem araştırmaları Pol Pot varyantının kitapla, kitap bulaşmamaktadır, özellikle de sömürü-
önceler, provoke eder. Bilimin yolu ise okumak ile bulaştığına dair gözlemler nün had safhada olduğu yerlerde çalı-
iyi araştırmalardan ve bunlardan elde mevcuttur. Bu nedenle kitap evlerinin şan emekçide her nasılsa üreyememek-
edilen birikimden geçer. Geçtiğimiz kapalı kalmasına ancak daha önemlisi tedir.
günlerde bir “bilim kadınımız” -muha- okur kitlesi üzerine psikolojik ve hukuki Otorite açısından sosyal ilişkiler-ile-
lif- gözlemlerine dayanarak uzun uzun baskı uygulayarak onların kitap okuduk- tişimler “zararlı fikirler” gibi değerlen-
delta varyantından bahsetti. “Onun larına -ya da kitap kurdu olduklarına- dirilmiş olup bu varyantın sosyal ilişki-
bilimi” gözlem aşamasında takılmış, pişman olmaları için gerekli baskının lerle yayılabileceği öngörüldüğünden,
ilerlemiyor; gözlemlerini aktarmaktan oluşturulmasına, dahası aydın kitlenin ilişkilerin ve iletişimin kesilmesinin ya
zaman kalmıyor olsa gerek… Gerçi bir kapalı ortamlarda tutulması için aza- da olabildiğince engellenmesinin pan-
ay öncesine kadar, sadece o değil hep- mi özen gösterilmesine karar verilerek demiyi önleyeceği düşüncesinin daya-
si delta yerine Hindistan demeyi tercih buna uygun “sağaltım” politikaları dev- tılmasına çalışılmıştır.
ediyordu. Bilimsel ırkçılığın bir türü! reye sokulmuştur. Pol Pot varyantı değişen zamanlarda
Hindistan’dan gelen haklı itiraz sonucu Müzik dalgalarının ve eğlencenin bu haftanın belli günlerinde yayılma, belli
küreselleşmiş bu aşağılayıcı “Hindistan varyantın yayılmasına aracılık ettiği, vi- günlerinde yayılmama özelliği göster-
varyantı” söylemi terk edildi, yerini rüsün ses dalgalarının sırtına atlayıp hız- mekte olup bu bağlamda otoritenin ri-
“delta” aldı. Bu tarz bilimsel söyleme la yayıldığına dair teoriler vardır. Bu ne- calarına duyarlıdır.
aşinayız: Pandeminin ilk günlerinden denle müzik yasaklanmıştır. Tartışmalar Yüzde 70-80’lik -ele sürmek kaydıyla-
itibaren başlayan aşı-ilaç çalışmaları sonucu yapılan deneylerde bu varyan- alkolden etkilenen Pol Pot varyantının
hakkında fikri sorulan bir “bilim adamı- tın kimi zaman saat 21’de kimi zaman yayılımının diğer oranlardaki alkolün
mız” -cool ve aşırı muhalif- “Batı dünya- saat 24’de müzikle birlikte harekete ağız yoluyla alınmasıyla arttığı saptandı-
sı” dışında üretilen tüm ürünleri “çak- geçtiği saptanmıştır. Müzik başta olmak ğından alkol yasaklanmıştır.
ma” ilan ederek Hindistan’ın bilimsel üzere sanatın her türünün bu varyantın Bu varyantın bazı ideolojilere yayıl-
çalışmalarını küçümseyivermişti. istediği ortam olduğu saptandığından ma açısından daha eğilimli olduğu sa-
Bir biliminsanı olmamakla birlikte tiyatrolar yasaklanmıştır. Müzisyenler- nılmakta olup, bu ideolojilere, düşün-
naçizane gözlemlerimi bilim dünyası- le birlikte tiyatrocuların bu varyantın celere yönelik saldırının aynı zamanda
nın ilgisine sunuyorum. Önce vardığım en arzulu tercihi olduğu bu bağlamda pandemiyi de sonlandırabileceği düşü-
sonucu yazacağım, sonra bu vargıma gözlenmiş olmalıdır. Sanatçılara “süper nülmektedir.
neden olan gözlemlerimi. Tıpkı yerli ve bulaştırıcı” etiketi yapıştırılarak halk Pandemi ile mücadelenin bilim ile de-
milli biliminsanlarımız gibi… bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu var- ğil hurafe ile olabileceğini öngören otori-
Sonuç: Ülkede en başından beri söz yantın aynı şekilde kültürel ortamlarda teler her görüşten biliminsanının katıla-
konusu edilen hiçbir varyantın etkili ve diğer sanatçılar ve sanat ürünleri ta- cağı “resmi bilim” masaları oluşturmuş,
olmadığını, açıklanmamakla birlikte ül- rafından yayılabileceği anlaşıldığından katılmayanların bu varyantın yayılımına
keyi kasıp kavuran pandemideki yüzde sergiler iptal edilmiş heykelkırıma hız aracılık edeceğini ilan edilmiştir.
yüz etkili COVID-19/koronavirüs var- verilmiştir. Diğer taraftan Anadolu’nun Gözlemlerimiz çoğaltılabilir ve bu
yantının “Pol Pot varyantı” olduğuna çeşitli köşelerinde görülen yerli/yerel “gözlemler” özgün bir varyantın varlığı-
kanaat getirmiş durumdayım. İşte beni ve milli heykellerimizin varyantsavar ol- na işaret etmektedir. Şimdilik son söz…
bu sonuca götüren gözlemler: duğu keşfedilmiştir.
Bu varyant para/servet ile hızlı bu- Pol Pot varyantı açık havada daha Tolga Ersoy
89
Bulmaca Hikmet Uğurlu

Soldan sağa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
1) Ünlü yapıtı Fontanara adlı ro- 1
manının bir yerinde: “Papa da
korkuyor. Papa yeni hükümetten 2
iki milyar liret aldı, otomobiller
3
tedarik etti. Şimdi bunlar onu
korkutmaya başlıyor. Roma’daki 4
kiliselerle manastırlara bir yazı
göndermiş, daha fazla fukara çor- 5
bası dağıtılmasını istiyor. Bu, kor-
6
ku çorbasıdır” diyen, 1900-1978
yılları arasında yaşamış İtalyan 7
yazar ve siyaset adamı.
2) Mozart’ın bir yapıtı. – Bulaşıcı,
8
salgın ve ateşli bir hastalık. 9
3) Kimya’da basit şekerlere verilen
ad. – Tez, iddia, sav. – Tehlikeli bir
10
grip virüsü. 11
4) Bir şiir üzerine bestelenmiş müzik.
– Seçkin. – Rahatlama duygusunu 12
belirten ünlem. – Kuzu sesi.
ünlem. – Acımaya, vicdana ya da veren mercek dizgesi.
5) Sinop yöresinde “kayan toprak”
mantığa dayanan adalet. – Daha derin, çok derin.
anlamında kullanılan söz. – “…
perenk” (darmadağınık, karışık). 8) Biyografisini Entelektüel Yolculu-
– Kafkasya’da sarp bölgelere ku- ğum adlı yapıtında anlatan 1931
rulan dağ köyü. Yukarıdan aşağıya doğumlu, geçenlerde yaşamını
yitiren, Marksçılıktan esinlenen
6) Yer kırığı. – Seri, çabuk. – Herhan-
1) Yalnızlaşma korkusu. – İdam ce- Mısırlı iktisatçı. – Rey.
gi bir şeyin en önemli ögesi.
zası. 9) Barındırma. – Yararlanma.
7) Kırım Türklerinin “benzemek” an-
lamında kullandıkları söz. – Bir 2) Antalya’nın bir ilçesi. – Yunan 10) Nankörlük. – Bir soru sözü.
nota. – Toprağı kazarak açılan su söylencebiliminde “kötülük tanrı- – Danimarka’da bir ada.
yolu. çası”. 11) Göktürklerde bir siyasi birliğe
8) Uzun, gür ve kaba sakal. – 3) Nikel’in simgesi. – Ankara dahil olmuş boy. – Müzikte sekiz
Japonya’da bir ada. – Çin mimar- Etimesgut’un en büyük mahalle- sesten oluşan ses dizisi. – Çıplak,
lığında çok katlı köşk. si. soyutlanmış.
9) Jean Vigo’nun bir filmi. – 4) Isparta Sütçüler yakınlarında an- 12) “… ile yola gelmeyeni etmeli tek-
Avrupa’da bir başkent. tik bir kent. – Eskişehir’e özgü çu- dir / Tekdir ile uslanmayanın hak-
10) Zihin. – Hayırlı, olumlu. – İrlanda buk şeklinde bir tür helva. – Bin kı kötektir” (Ziya Paşa). – Düzgün
Kurtuluş Ordusu. – Yılan. metrenin kısaltması. Konuşma. – Manganez’in simge-
5) Eski dilde “altın”. – Nükleer Enerji si.
11) Dalaşı vardır. – Anestezi-
de kullanılan, hoş koku- Kurumu’nun kısaltması. 13) Bir göz rengi. – “… derdiyle hoşem,
lu, kimyasal bir birleşik. 6) Gürcistan’ın uluslararası kodu. el çek ilacımdan tabip” (Fuzuli).
– Anadolu halklarının en eski ana – Omurganın yana eğrilmesi. – Madagaskar’ın plaka kodu.
tanrıçası. 7) Optik aygıtlarında objek- 14) Bir meyve. – Bir antilop türü.
12) Tatlı bir yiyecek. – Şaşma belirten tiften aldığı ışınları göze 15) İvmeölçer.

Temmuz sayımızdaki bulmacayı doğru yanıtlayan okurlarımızdan


GEÇEN SAYININ YANITI

Buğra Candan (Antalya), Duygu Kıraç (İstanbul) ve Yağmur


Saraçoğlu (İstanbul) Ferdan Ergut’un İletişim Yayınları’ndan çıkan
Tarihin Hakikatleri adlı kitabını kazandı. Ağustos bulmacamızı doğru
yanıtlayacak okurlarımız arasından belirleyeceğimiz üç kişi ise, Ali
Demirsoy ve Eşref Atabey’in Sarmal Kitabevi’nden çıkan Denizlerin
Evrimi adlı kitabını kazanacak. Çözümlerinizin değerlendirmeye
girebilmesi için, en geç 20 Temmuz tarihine kadar posta, faks veya
e-posta yoluyla elimize ulaşması gerekiyor. Kolay gelsin…

90
Nautilus / Özer Or
Meraklısı İçin
Entrikalar Kitabı

Antroposen çağının şafağında bireyi icat etmek


Ogan Güner
- Dünyayı Yeniden Büyülemek , Avrupa Romantizminden Portreler / Hasan Aksakal

Üçüncü Tekir Şahıs / Anıl Ceren Altunkanat


Belediye anonsu
- İnsan Denen Hayvan / Barbara Natterson-Horowitz, Kathryn Bowers KİTAPÇI
- Suspus / David Ouimet RAFI
- Yaban Ellerde Ölüm / Donna Leon
Kitapçıl

Antroposen çağının şafağında bireyi icat etmek


rimizi hatırlayalım: Ulusal devrimler,
Ogan Güner sanayi devrimi, Tanrı’nın ve onun u-
zantısı olan monarşinin ölümü, Napol-

H asan Aksakal’ın romantizmi mer-


keze alan ve çok incelenmeyen
etkileri üzerine daha önce yayınlan-
yon Savaşları… Bu kasırganın içinden
doğan romantikler tıpkı kitabın adı-
nın da vurguladığı gibi dünyayı büyü- Dünyayı Yeniden
mış iki çalışması mevcut: Politik Ro- leyecek yepyeni, keşfedilmemiş, hayatı Büyülemek, Avrupa
mantizm ve Modernite Eleştirileri (Alfa tekrar eksenine oturtacak bir nirengi Romantizminden
Yay., 2015) ve Türk Politik Kültüründe noktası ararlar. Her romantiğin yolcu- Portreler,
Romantizm (İletişim Yay., 2015). Bu luğu kendine özgüdür. Kiminde doğa, Hasan Aksakal,
yüzden, Avrupa romantiklerinin port- sanayi devrimi ile yarılmış şehirlerin Beyoğlu Kitabevi,
relerinden oluşan elimizdeki yeni ki- sefaletine karşı refleksif bir tepki ki- 2021, 236 s.
tabı ilk anda bilgi ve araştırmalarının minde ise panteist bir tapınaktır. Ki-
daha hafif, daha kolay okunur bir yan minde siyasi muhafazakârlık sosyal yalıklarla eştir. Bireyin ölçeği ile doğa-
ürünü gibi görünebilir. Birçok başka fırtınalara karşı bir sükûnet arayışı i- nın ölçeği bir ve denktir. Romantiklerin
konu başlığı için doğru olabilecek bu ken kiminde yeşermekte olan ulusalcı- arayışı Pandora’nın kutusundan saçılıve-
izlenimin romantizm söz konusu oldu- lık çoktan dağılmış olanın süpürülüp ren bireyin ihtişamıdır.
ğunda aldatıcı olacağını düşünüyorum. arkada bırakılacağı yeni bir çağı temsil Walter Scott’un, Ortaçağ’ın haya-
Tam tersine, romantizme bütünsel bir eder. Her durumda romantizmin üstü- li dünyasına oturtulmuş Ivanhoe ro-
düşünce akımı olarak yaklaşmanın tu- nü kazıdıkça romantiklerin bireyselli- manını (ortayaş üstündekiler TRT’deki
zaklarından kaçınmak için romantizmi ği çıkar karşımıza. dizisinden de hatırlar) düşünelim. Bu
değil de romantikleri ve onların portre- Denebilir ki, romantizmin tek ortak romanın yayımlandığı 1819 yılından
lerini merkeze koymanın yeni kıvılcım- kaynağı bireydir. Merkezdeki birey ve sonra hızla bir best-seller haline gelme-
lar yayabileceğini gösteriyor Dünyayı bireysellik romantizmin 20. Yüzyıl dü- si sürpriz gibi gözükebilir. Ortaçağ’ın
Yeniden Büyülemek. şünce akımları üzerindeki belirleyicili- feodal aristokratik düzenine bir öz-
Romantizm tariflerindeki hiper-enf- ğinin de sebebidir. Uhrevi olanın yıkıl- lem gibi okunduğunu düşünebiliriz
lasyon, bütünsel bir düşünce akımı ola- dığı, feodal sınıfların tarihe karıştığı ve Ivanhoe’nun. Oysa durum tam tersidir.
rak 19. Yüzyılı şekillendiren romantizmi buhar makinesinin tanrısal yaratma gü- Ivanhoe soylu ailesiyle siyaseten ters
birkaç cümle veya paragrafla çerçevele- cünü üretim gücüne dönüştürdüğü bir düştüğü için dışlanmış, sınıfsız kalmış
menin beyhude bir çaba olduğunun ka- çağda tutunulabilecek tek şey bireydir. bir şövalyedir. Adeta bir ronin, efendi-
nıtıdır. Denebilir ki romantizm yoktur, Gelin görün ki birey henüz bireylerin ü- siz bir şövalye, bireyselliği ile adalet i-
romantikler vardır. Kitaptaki portrele- zerinde pek düşündüğü bir şey değildir. çin savaşan biridir. Geçmişi değil gele-
ri şöyle bir listeleyelim: Novalis, Bla- İşte romantikler bu zorlu keşfe çıkanla- ceği vardır sadece. Dönemin yükselen
ke, Schlegel, Wordsworth, Hölderlin, rın ortak elbisesidir. Her biri farklı şe- sınıfı burjuvazi Ivanhoe ile özdeşleştirir
Walter Scott, Coleridge, Byron, Hugo, kil, üslup ve sonuçla bireyin ta kendisi- kendini. Mesele nostalji değil bireyin
Puşkin, Mickiewicz… Yanlarına De- ni aramaktadır. Nietzsche’nin dünyasına yarattığı gelecek algısıdır, romanı best-
locroix, Lamartine ve Shelley’i ekleyin. girmeye hazırlanmaktadır insanlık. Kay- seller yapan dinamik de budur.
Biraz yakından baktığınızda bu isim- bolan değerlerin yerine birey sahneye Eğrisiyle doğrusuyla birey dediği-
leri birleştiren unsurlardan ziyade ayı- çıkmaktadır. Uhrevi ve dünyevi efendi- miz kavramın tohumlarının romantik-
ranlar ön plana çıkar. Wordsworth’ün lerden mahrum kalmış birey keşfedilme- ler tarafından atıldığını söyleyebiliriz.
muhafazakârlığıyla Byron’un rock’n’roll li, gerekirse icat edilmelidir. Dünyayı Yeniden Büyülemek, Avrupa ro-
isyanının veya Blake’in bireysel anarşiz- Romantiklerin doğanın ihtişamına mantiklerinin bireysel sanat serüvenleri
mi ile Hugo’nun politik şahsiyetinin ay- yaklaşımlarına da bu açıdan bakmak ge- üzerinden 19. Yüzyıldaki birey inşasının
nı şemsiye altında dolaşması nasıl müm- rekir. Günümüzün popüler, “Yeni Ro- izlerini sunuyor. Portreleri çizilen isim-
kün olabilir? Her romantizm tarifinde mantizm” denebilecek paradigması, Do- ler ağırlıklı edebiyattan seçilmiş olsalar
altı çizilen benzerlikler yeterli midir: ğa Büyük, İnsan Küçük ve Doğa İyi, İnsan da resim (Delacroix) ve müzik (Berlioz)
Hayal gücüne olan sınırsız tutku, doğa- Kötü diyor bize. “Yeni Romantizm”, in- de yerini buluyor.
nın yüceltilmesi ve imkânsızı istemek… sanın büyük resim içindeki mütevazi öl- Dünyayı Yeniden Büyülemek düşün-
Sanki bu temel karakteristikler bile bu çeğinden dem vurur ve romantikleri de ce tarihinin bu kritik dönemine birey-
kadar farklı ismi bir arada tutmaya ye- kendi öncülleri gibi anar. Oysa roman- sel yaratı serüvenleri üzerinden bakmak
tecek güçte bir tutkal değil. İşte o zaman tikler için doğa, bireyin içinde kopan, isteyenler için keyifli ve derin bir oku-
romantizmin dışına çıkıp romantikler- kelimelerin kifayetsiz kaldığı fırtınaları ma sunuyor. Günümüzün en can yakıcı
den dem vurmak daha anlamlı hale ge- ifade edecek bir semboldür. Birey ancak problematiklerinden birinin halen daha
liyor. doğanın ihtişamıyla; yücelerden akan birey olduğu düşünülürse Avrupa dü-
Romantizm Avrupa’nın çığırından şelaleler, kara ormanlar, sonsuzluğu ku- şünce tarihinde bireyin nasıl inşa edildi-
çıktığı dönemin ürünüdür. Bildikle- caklarcasına yayılmış göller ve sarp ka- ğini merak edenlere…

92
Anıl Ceren Altunkanat Üçüncü Tekir Şahıs

Belediye anonsu
B elediye anonslarının yaşamın nab-
zını tuttuğu küçük bir yer burası.
Her günüm ölüm ilanlarıyla başlıyor.
Bu durum, trajediye meyilli bir insan-
da tuhaf biçimde yaşama bağlayıcı bir
etki yaratıyor. Bazen de duyarsızlık. A-
ma belki yaşama bağlı olmak belli bir
duyarsızlık becerisi kazanmakla ilgili-
dir. İşte, bu anonslardan birinde, kısa
sayılmayacak ömrümde duyduğum en
acıklı şey süzüldü kulaklarıma: “Ye-
di yaşında, bir gözü kör sarman kedi- - İnsan Denen Hayvan, Barbara Natterson-Horowitz, Kathryn Bowers, çeviren
miz kaybolmuştur. Dirisini ya da ö- Şiirsel Taş, Metis, 362 s.
lüsünü bulanlara ödül verilecektir.” - Suspus, David Ouimet, çeviren Seda Ersavcı, Çınar Yayınları.
Hemingway’in o meşhur kısa öyküsü - Yaban Ellerde Ölüm, Donna Leon, çeviren A. Semih Bilencan, Ayrıntı, 240 s.
gibi… Ya da ölüsünü… Anons iki ke-
re tekrarlandı; bir şey saplandı içime,
gözlerim doldu acıdan. Ya da ölüsü- tik açıdan yüzde 98,6 oranında aynı ol- David Ouimet’in yazıp resimlediği
nü… duğumuz gerçeğine karşı körleşir. Hay- Suspus benim için 2020 yılının en iyi beş
Düşündükçe, kaçınılmaz biçimde i- vansal ortaklık yaklaşımı ise bizi, aşikâr kitabından biri, ara ara sarıldığım bir
çime kazındıkça güzel bir yan da bul- olduğu ölçüde sınırlı olan farklılıklarımı- dost. Seda Ersavcı’nın zarif kelimeleriy-
dum elbette. İnsan denen yıkıcı canlının zın ötesini görmeye ve aramızdaki muaz- le Türkçeleştirdiği Suspus sessiz bir ço-
bir başka canlıya çıkarsızca böylesi bağ- zam benzerlikleri kucaklamaya teşvik e- cuğun dünyasına götürüyor bizi. O ses-
lanabilmesi, onu, ölüsüne dahi ödül ve- der.” sizliğin kelimelerini keşfederken satır
recek denli yaşamına, yüreğine katmış Her bölümde insana özgü sandığımız aralarından umudun, yaratıcılığın ve ha-
olmasıydı güzel gelen. Bunu akılda tut- ama aslında hayvanlar arasında da rast- yalin gücü sızıyor.
mak gerek, dedim kendi kendime. Bunu lanan durumları ele alan Horowitz-Bo- Az sözcükle kurulmuş bir hikâye
akılda tutmak gerek. Her yerden yük- wers ikilisi yalnızca tıp alanını ilgilen- Suspus ama şelale gibi çağlıyor insanın i-
selen cinayet, şiddet, talan haberlerinin diren değil, alana meraklı ya da kitapta çinde. Bunda muhteşem resimlerin payı
ortasında sıkışıp kalmışken, yel değir- ele alınan sorunları yaşamış (hangimiz da çok büyük elbette. “Sesimi duyduk-
menlerine kafa tutarken; yaşamı her şe- yaşamadık ki?) okur için de çok ilgi çe- larında, şehirler yaratacağım kelimele-
yi yutan ve çöpe dönüştüren barbar bir kici bir çalışma hazırlamış. Yeme bozuk- rimle.”
sisteme karşı savunurken… Hatırlamak luğu olan bir tek biz değiliz; obezite in- ***
gerek. sana özgü değil, kafayı bulmak için çok Bir arkadaş sohbeti sırasında fark et-
*** şeyi (bazen her şeyi) göze alan sizce sa- tim Donna Leon’u ıskaladığımı. Kitap-
İnsan Denen Hayvan henüz kapa- dece insan mı? lığı karıştırınca karşıma ilk çıkan kita-
ğını açmamışken bile beni heyecan- “Cengellerde, okyanuslarda, ormanlar- bı Yaban Ellerde Ölüm oldu. Venedik’te
landırmıştı. Bu, tanışmadan kurulan da ve evlerimizde yaşayan hayvanlar da bir erkek cesedi bulunmasıyla başlayan
yakınlık okudukça, satır satır kuv- tıpkı bizim gibi hastalanır. Veteriner he- öykü beklenmedik bir boyuta ulaşarak
vetlendi. Kardiyolog Barbara Natter- kimlerin karşılaştığı ve tedavi ettiği hasta- yozlaşmış, kokuşmuş ilişkiler ağını or-
son-Horowitz ile bilim yazarı Kathryn lıklar çok çeşitli hayvan türlerini kapsar. taya koyuyor. Sakin, sevecen, yeri geldi
Bowers’ın ortak çalışması olan İnsan Öyle olduğu halde hekimler bu gerçeği mi işini bilir bir karakter olan Komiser
Denen Hayvan temel olarak tıpta bü- görmezden gelir. Oysa bu bizim için çok Brunetti’yle bu olaylar yumağının içinde
tünsel bir yaklaşımı savunuyor. Vete- önemli bir kör nokta çünkü hayvanların debelenirken yazarın eleştirel yaklaşımı
riner tıp, beşeri tıp ve evrimsel tıbbı doğal ortamlarında nasıl yaşadığını, öl- öykünün ötesine, olay örgüsünden çok
birleştirme denemesi olan çalışma or- düğünü, hastalandığını ve iyileştiğini öğ- daha fazlasına işaret ediyor. Yaban Eller-
taya zoobiquity, yani hayvansal ortak- renirsek, bütün türlerin sağlığı için daha de Ölüm bizlere çok tanıdık bir atmos-
lık kavramını atıyor. iyisini yapabiliriz.” ferde geçiyor, Komiser Brunetti aileden
“İnsan elbette benzersiz bir tür. Gene- Tıp gibi insanı genellikle korkutan biri gibi; bu Akdeniz kardeşliği kuşku-
tik açıdan şempanzelerden yüzde 1,4 o- bir alanda yazılmış olmasına karşın ki- suz kitabı daha da çekici hale getiriyor.
ranındaki küçük farklılığımız Mozart’ı, tabın rahatça okunan, nüktedan bir dili ***
Mars gezginini ve moleküler biyoloji ça- var. Şiirsel Taş’ın çevirisi ise harika. Son Ağustosun yakıcı sıcağında serinletici
lışmalarını yaratan fiziksel, bilişsel ve olarak kitabı okurken kafamda dönüp okumalar, su gibi akan kitaplar ve zih-
duygusal özelliklerimizin sebebidir. Gel- duran şarkıyı itiraf ediyorum: Hepimiz ni ferahlatacak dirençli düşünceler öne-
gelelim bu kritik ama minicik yüzdenin kardeşiz, bu kavga ne diye? riyorum - hepimize.
ihtişamından kamaşan gözlerimiz, gene- *** Her sayfası esin dolu bir ay dilerim.

93
Kitapçıl

zeki varlıklar, kıyamet senaryolarının niyledir. Bu du-


aksine, gezegene en az insanlar kadar rum, devamlı suret-
KİTAPÇI bağlı olacak ve Dünya’yı soğutma, Gai- te Atatürk ve İnönü
a’daki organik yaşamı koruma projesin- dönemlerinin kı-
RAFI de insanla birlikte çalışacak. yaslanmasını bera-
berinde getirmiş-
Yaşayan Dinozor tir. Diğeri ise İnönü
Parlak Yıldızlardık O zaman - Avian - Kuşların Evrimi ve döneminin modern
- Kültür Çalışmaları - Meral Atalarının Serüveni, Pedram Türkiye tarihinin
Özbek’e Armağan-1, Kolek- Türkoğlu, Ginko Bilim, 2021, pek çok önemli dönemecini ve dolayı-
tif, İletişim Yayınları, 2021, 146 s. sıyla oldukça kritik kararların alındığı
235 s. Yaşayan Dinozor, bir zaman dilimini işaret etmesidir. Bu
Türkiye’de kültür Türkiye’de bu alanda açıdan bakılınca İnönü dönemi, çeşit-
incelemelerinin ge- yayımlanmış ilk eser li taraflar için modern Türkiye’yi tar-
lişmesinde, özellik- olma iddiasında. Kitabın amacı, insanla- tışmak ve modern Türkiye üzerine sa-
le popüler kültürün rın çocukluk çağlarından itibaren beyaz- hip olunan tezleri somutlaştırmak için
sosyal teorinin “mu- perdede insanın karşısına çıkan dinozor görünürde tarihsel ancak esasta siyasal
teber” bir konusu haline gelmesinde rol imgesini, bilimsel çalışmalar ışığında bir arena olmuştur. Dr. Seçkin Çelik,
oynayan Meral Özbek’e armağan olarak anlaşılan ve araştırılmaya devam edilen bu çalışmada İnönü döneminde resmi
hazırlanan bir derleme Parlak Yıldızlar- dinozorla değiştirmektir. Kitapta, gün- ideolojideki (Kemalizm) sürekliliği ve
dık O Zaman. Sinemadan edebiyata u- cel bilimsel gelişmeler ışığında dinozor- değişimi ele almakta; devrimcilikten
zanan yazılar, gündelik hayatın için- ların gerçek görünüşleri, tüyleri, anato- halkçılığa, cumhuriyetçilikten milliyet-
deki sınıf mücadelelerinin, toplumsal mileri ve kuşlarla akrabalıkları, bunların çiliğe Altı Ok ilkelerinin dönemsel kar-
cinsiyet meselelerinin, insan varoluşu- yanı sıra Jurassic Park efsanesi, kuşlar şılaştırmasını politik uygulamaları üze-
nun canlı görünümlerini sunmayı amaç- ile memelilerin evrimi ve daha birçok rinden incelemektedir.
lıyor. “Erkeklik Sözleşmesi”ni şarkıcı konu işleniyor.
Bergen’in çilesi üzerinden çözümlemek, Uzak Okuma
sinemadaki öğretmen tiplemelerinin in- Geç Osmanlı Dönemi Franco Moretti, Çev. Onur
sanlara anlattığına bakmak, edebiyat ve Romanlarında Şair Gayretli, Bilgi Üniversitesi
sinema yapıtlarında belleğin, duygula- ve Şiir Yayınları, 2021, 208 s.
rın renklerini ayırt etmek, kadınlık de- Bahanur Garan Gökşen, Va- Franco Moretti,
neyimlerinin ve imgelerinin seyrini izle- kıfBank Kültür Yayınları, 2000 yılında kaleme
mek için bir bakış açısı sunuyor. Nilgün 2021, 384 s. aldığı “Dünya Ede-
Abisel, Umut Tümay Arslan, Narin Bağ- Şairlerin karak- biyatı Üzerine Mü-
datlı, Hülya Bulut, Aylin Sayın Gönenç, terleri, hayat tarzla- talaalar” başlıklı makalesinde geliştirdiği
Sibel Kır, Eser Köker, Feryal Saygılı- rı, hayal dünyaları her daim ilgi çekmiş, uzak okuma kavramıyla, veri analizini
gil, Seval Şahin, Bahadır Vural, Egemen pek çok araştırmanın konusu olmuş- öne çıkarır. Moretti’ye göre kolektif bir
Yılgür ve Levent Yılmazok kitaba katkı tur. Şairler, sadece inceleme ve araştır- sistem olarak edebiyatta anlam; iletişim
sunan isimlerden bazıları. ma kitaplarında değil; roman, hikâye gi- ağları, edebi yapıların sınıflandırılması,
bi kurmaca eserlerde de kendisine yer z-puanları, temel bileşen analizi, küme-
Novasen edinmiştir. Bu kitap şaire ve şiire odak- lenme katsayısı, ağ kuramı ve olay ör-
- Yaklaşan Hiperzeka Çağı, lanan romanların kitabı olma iddiasın- güsü analizi ile niceliksel bir bütünlük
James Lovelock, Bryan App- da. Şairlerin şiiri nasıl tanımladığı, Di- olarak kavranmalıdır. Franco Moretti,
leyard, Kolektif Kitap, 2021, van, Halk ve Batı şiirine yaklaşımları, edebiyatı analiz etmenin alışılmadık bir
142 s. dönemlerinin poetik meseleleri, şiirleri- yolunu önerdiği Uzak Okuma ile edebi-
Lovelock, bu ki- ni söyleme sancıları, bu zorlu merhale- yatı veri olarak kabul ederek geleneğe
tabında Dünya’da lerin delilik ve narsisizmle olan yakınlı- meydan okuyor.
yaşamın gelece- ğı, bu kitapta yer bulur. Bahanur Garan
ği hakkında bir yeni teori atıyor or- Gökşen’in bu araştırma eseri, Tanzimat 21. Yüzyıl Türkiye’sinde Tarım ve
taya. Lovelock, üç yüz yılın sonunda romanı Cezmi’den Cumhuriyet’in ilk yı- Kooperatifler
Antropesen’in bittiğini ve Novasen adı- lında yayımlanan Karanfil ve Yasemin i- Derleyen: Çağatay Edgücan Şahin, Notabene, 2021,
nı verdiği yeni bir çağın başlamak üze- le Zâniyeler’e kadar çeşitli romanlardaki 256 s.
re olduğunu iddia ediyor. Yazara göre şair izlerinin peşine düşmeyi amaçlıyor. Son yıllarda Tür-
bu yeni çağda, şu anki yapay zekâ sis- kiye tarımı, işgücü
temlerinden yeni bir elektronik yaşam İnönü Döneminde Kemalizm arz yetersizliği, ara-
biçimi ortaya çıkacak: insandan on bin Seçkin Çelik, KırmızıKedi Yayınları, 2021, 536 s. cıların üreticilerden
kat daha hızlı düşünen, kendi kendisini İnönü dönemi iki açıdan önem- fazla kazanması, za-
iyileştirme ve kopyalama becerisine sa- li bulunmaktadır: Birincisi, İnönü’nün man zaman fark-
hip siborglar. Lovelock’a göre bu hiper- Atatürk’ün siyasi halefi olması nede- lı tarım ürünlerinin

94
ithalatında sağlanan kolaylıkların yerel Türkiye’de Su Hakkı benliğin, kafanın kısacası insanın kendi-
üreticileri zor durumda bırakması gibi Yıldız Akel Ünal, On iki Levha siyle ilişkin felsefi bir sorgulamaya davet
üretim sürecine içkin bir dizi yapısal- Yayıncılık, 2021, 578 s. ediyor. Yazar okura şöyle sesleniyor: kafa-
laşmış problemin yanı sıra iklim deği- Su, insanların ve nız hakkında hiç bilmediğiniz şeyler keş-
şikliği ve kuraklığın getirdiği olumsuz diğer tüm canlıların fedecek, kafanıza hiç bakmadığınız bir
etkilerle birlikte anılmaya başlanmıştır. yaşamlarını idame şekilde bakacak, “ben” olarak tanımladı-
Bu problemlerin çözümünde öne çıkan ettirmelerinin yanı ğınız her ne ise onu daha iyi tanıyacaksı-
seçenekler ise ya hâlihazırdaki reka- sıra ekonomik, sos- nız. Ama kesin olan bir şey varsa gülecek,
betçi şirket modeli ya da dayanışmacı yal, kültürel kalkınmayı sağlamak üze- ağlayacak ve kendinizi esnemekten alıko-
ve eşitlikçi toplumsal ilişkileri geliştir- re girişilen tüm beşerî faaliyetlerin ger- yamayacaksınız.
me potansiyeli olan kooperatif mode- çekleştirilmesinde zorunlu ancak kısıtlı
lidir. Bu derlemeyi ortaya çıkaran ana bir unsur olarak her zaman önemini ko- Atıksız Yaşam
fikir, sanayi toplumunun ortaya çıkar- rumuştur. Su hakkı kavramı, yakın ge- Ceren Özcan Tatar, Yeni İnsan
dığı sorunlara bizzat o sorunları dene- lecek için ciddi tehditler barındıran kü- Yayınları, 2021, 112 s.
yimleyenlerce üretilmiş çözüm yolla- resel krizler çerçevesinde uluslararası İklim kriziyle mü-
rından biri olan ve günümüzde yeniden arenada yarım yüzyılı aşkın süredir tar- cadelede atıksız ya-
gündeme gelen kooperatifçiliğe, tarım- tışma konusu olup, günümüzde halen şam önemlidir. Atık-
sal kooperatifler ve Türkiye tarımına o- akla birçok soru getirmektedir. Bu çalış- sız yaşam gezegenle
daklanarak bakmak ve olası çözümlere ma küresel standartların bir ifadesi ola- barışık, zararsız ve
ışık tutmaktır. Derlemede, Türkiye ta- rak, insan hakları temelli bir yaklaşımla sade yaşam pratiklerinden geçer. Tüke-
rımının güncel sorunlarının çözümün- ele alınması gereken su hakkının huku- tim alışkanlıklarını değiştirmek, kullan-at
de kooperatifçiliğin sunabileceği ola- ki değerini ve normatif alanını, devletin kültürünü terk etmek ve atık biriktirme-
naklar gerek belirli ürünler gerekse de hakkı somutlaştırmak üzere yürüteceği den yaşamak mümkün! Bu, hep beraber
geleneksel ve yeni kooperatifçilik açı- faaliyetler, bu faaliyetlerde gözetilecek yapıldığında ise daha anlamlıdır. Ceren
sından model niteliği taşıyan pratik- ilkeler, özelleştirme, ücretlendirme, özel Özcan Tatar, atıksız yaşama geçişte ilk a-
ler üzerinden tartışmaya açılmaktadır. girişimin katılımı gibi temel soru ve so- dımın önemini vurguluyor ve okurlarını
Derleme kapsamına giren yazılara konu runları Türk İdare Hukuku bakımından dönüşüme davet ediyor. Yazar; yeniden
olan ürünler belirlenirken gerek üretim değerlendirmek ve ülkemizin su hakkı kullanmayı, tüketimi azaltmayı, ayrıştır-
sürecinde geniş üretici toplulukların bağlamında portresini somutlaştırmak mayı ve dönüştürmeyi kendi deneyimle-
katılımının olmasına gerekse mümkün amacıyla hazırlanmıştır. rinden yola çıkarak okurlarıyla paylaşı-
olduğunca çay, şeker, zeytin ve pirinç yor. Kişisel bakım ürünlerinden mutfak
gibi toplumun gündelik tüketim alış- Saklı Tarihin İzinde: Osmanlı’da alışverişine, kompost yapımından plastik
kanlıklarında yer edinmiş olan ürünle- Modernleşme-Anayasa-Sosyalizmin tüketimine kadar olan meseleler, açıklayı-
re öncelik verilmiştir. Kökleri ve Ermeni Vekiller cı ve detaylı bir anlatımla “atıksız yaşama
Kadir Akın, Dipnot Kitap, 2021, 354 s. rehberine” dönüştürmeyi amaçlıyor.
Akp Ekonomide Ne Kadir Akın, bu kitapta, Osmanlı
Yaptı? Meclis-i Mebûsan’ında Ermeni mebusla- Uyuyan Güzel
İbrahim Ekinci, İmge Kitabe- rın yürüttüğü sosyalist muhalefeti mercek Uyandı-Masalların
vi, 2021, 456 s. altına alıyor. Daha evvel hiç gün yüzüne Toplumsal Cinsiyet
Ekonomi gaze- çıkmamış belgelerin yardımıyla ve resmi Rolleri Üzerine Etkisi
tecisi İbrahim E- tarih anlatısının sağ Aslı Karataş, Nemesis Kitap,
kinci, bu kitabı sert ve “sol” versiyonla- 2021, 232 s.
bir teşhisle başlatı- rını tekzip eden bir “Prenses de ol-
yor: “31 Mart veya Topçu Kışlası, 100 yaklaşımla genel ola- sa temizlik ka-
yıl sonra AKP kılığında dönmüştür. Bu rak Türkiye siyaset dın işidir.” “Cadılar çirkindir ve ne-
parti tarih nehrini geri akıtmaya çalışı- tarihine, özel olarak densiz kötülük yaparlar.” “Maceraya
yor.” Bu teşhis, kritik bir soruyu gün- da Türkiye sosyalist atılan kızların başına mutlaka bir iş ge-
deme getiriyor: Türkiye bu yeni yöne- hareketi tarihine ışık lir.” “Kurtarıcılar daima erkektir ve ka-
lim ile nereye gidebilir; nereye gidiyor? tutmayı amaçlıyor. dınlar kurtarıcıları olmadan tutsaklı-
İbrahim Ekinci, yanıtı, ikinci bir soru ğa mahkûmdur.” Uyuyan Güzel Uyandı
içinde (ve kitabın başlığında) arıyor: Sonsuz Uzayın Hakimi: Kafamızın İçinde masalların pekiştirdiği bu toplumsal cin-
AKP ekonomide ne yaptı? Kitabın içe- Büyüleyici Bir Yolculuk - Bilim 9 siyet rollerini eleştirel bir gözle ele ala-
riği, böylece, Cumhuriyet’in siyasal İs- Raymond Tallis, Çev. Yonca Aşçı Dalar, İş Bankası Kültür rak kahramanları uyandırıyor ve kendi
lam ile yüzleşmesinin ekonomik bilan- Yayınları, 2021, 360 s. sıfatlarını seçmelerini sağlamayı amaçlı-
çosunu vermeye çalışıyor. Bu bilanço, Sonsuz Uzayın Hâkimi’nde yazar ka- yor. Masalları akademik referanslarla de-
yirmi yıla yaklaşan AKP iktidarının e- fanın içinde büyüleyici bir yolculuğa çı- ğerlendiren bu kitap, hayattan ve gazete
konomik uygulamalarının kritik, tipik karmayı hedefliyor okuru. Kafayla ilgili manşetlerinden verdiği örneklerle ma-
örneklerine mercek tutularak çıkarılı- aklınıza gelebilecek hemen her şeyin bi- salların işlediği kodları ve günlük hayata
yor. yolojik yapısından yola çıkarak zihnin, yansımalarını ele alıyor.

95
Nautilus Özer Or

Casusiye ama kurgu değil:


Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı
İ çinden seçip anlattıklarımla okur
dostlarımı yeterince meşgul etmişken
burada da gazeteci Murat Yetkin’in Me-
yatındaki dönüm noktası sayılabilecek
olaylara ve o olayları hazırlayan süreç-
lerde istihbarat servislerinin, istihbarat
raklısı İçin Entrikalar Kitabı’ndan bah- elemanlarının rollerine odaklanıyor. Her
setmek istiyorum. Aslında Meraklısı İçin ne kadar NATO’ya bağlansa da Sovyet- denize itilmeleri-
Entrikalar Kitabı ve Meraklısı İçin Casus- ler Birliği’ne karşı düşmanca bir tutum ne o sırada konuk
lar Kitabı neredeyse birbiriyle iç içe geç- sergiliyor gibi görünmekten özellikle olduğu bir evin
miş ve birbirini tamamlayan iki kitap. kaçınan ve II. Dünya Savaşı’ndaki gibi penceresinden kendi gözleriyle tanık-
Daha Türkiye odaklı olduğundan henüz dış politikada dengeli bir siyaset izleme- lık etmektedir. Bu sayede İstanbul’da-
okumayıp da merak edenlerin ilkinden ye çalışan Türkiye, her zaman istihba- ki istasyon şefliğine henüz atanmışken
başlamalarını önereceğim. Murat Yetkin rat örgütlerinin ilgi odağı ve oyun saha- Türkiye’de öğrendiği ilk isimlerinden
uzun yıllar ana akım medyada önem- sı olmuştur. Nazilerden sonra MI6, CIA biri Dev-Genç olmuştur. MİT bu ortam-
li pozisyonlarda bulunmuş, uluslararası de Ortadoğu ve Kafkasya operasyonla- da kimi zaman işbirliğiyle kimi zaman
siyasetle birlikte Ankara’nın da nabzını rını Türkiye’den yönetip yönlendirmiş- bağımsız olarak kendi operasyonlarını
iyi tutan gazetecilerden olmasına rağ- tir. Geçmişte Almanya Büyükelçisi Von yürütmektedir. Türkçülük ve İslamcılık
men son zamanlarda malum nedenlerle Papen’e Ankara’da suikast düzenlemiş hem dışarıda Sovyetler Birliği’ne hem de
ana akımın dışına düşüp bağımsız ve bi- KGB, aynı ortam koşullarını olabildi- içeride yükselen sol akımlara karşı des-
reysel yayıncılığa soyunanlardan ve ga- ğince Sovyetler Birliği lehine değerlen- teklenmektedir.
zetecilikten vazgeçmeyenlerden. Daha dirmeye çalışmıştır. Savaş sırasında taraf Olayların içinde yer alan kişileri ka-
genç ve delikanlı yaşlarımda analiz ve değiştirip Nazi üniforması giyerek, Al- riyer hikâyeleri ve türlü biyografik a-
yorumlarını fazla soğukkanlı ve denge- manların elindeki esir Türkistanlılardan nekdotlarla öne çıkaran Murat Yetkin,
li bulduğum için açıkçası beni pek çek- lejyonlar kurup onları Kızıl Ordu’ya kar- sürükleyici anlatımıyla adeta birbiriyle i-
mezdi. Belki satır aralarını, boşlukları, şı yönetmiş Ruzi Nazar, savaş bittikten lişkili belgesel casusluk öykülerinden bir
sessizlikleri, dolaylı anlatımları okuma birkaç yıl sonra CIA istasyon şefi ola- toplam oluşturuyor. Her okur bir James
sabrını henüz kazanamamıştım, bel- rak Ankara’dadır. James Bond karakteri- Bond filmi seyreder gibi “vay canına, a-
ki ülke ve dünya alt üst oluyormuş gi- nin yaratıcısı olan yazar ve aynı zaman- damlar neler yapmış” hayretiyle gayet
bi hissediyorken bu kadar “aklı başında” da deneyimli istihbaratçı Ian Fleming memnun tamamlayabilir bu kitabı. Ger-
kalabilmeyi anlamlandırmakta zorlanı- 6-7 Eylül Olayları sırasında bir konfe- çekten de söz konusu casusluk, istihba-
yordum. Nedense o zamanlarda dahi sa- rans nedeniyle İstanbul’dadır. Sovyetle- rat operasyonları ve entrikalar olunca ha-
kin görünüşünün, ağırbaşlı yo- yatın kendisi bu alanda üretilen
rumlarının ardında zihninden Gerçekten de söz konusu casusluk, kurgulardan çok daha zengin ve
çok daha fazlasının geçtiğini,
istihbarat operasyonları ve entrikalar şaşırtıcı. Farkı ise kitap üzerine
sezdikleriyle bildiklerini birbi- yazıların moda tabiriyle “katman-
rine karıştırmamak, somut ka- olunca hayatın kendisi bu alanda lı” okumalara imkân sağlamasıyla
nıtlara dayanmayan iddialarda
üretilen kurgulardan çok daha zengin yaratıyor Murat Yetkin. Yapmak
bulunmamak için kendini tuttu- istediği hayret avcılığıyla sınır-
ğunu, sözün çoğunu sakladığını ve şaşırtıcı. Farkı ise kitap üzerine lı değil. Sunduğu tarihsel çerçe-
hissederdim. Bu iki kitap vesile-
yazıların moda tabiriyle “katmanlı” veyle de siyasi tarihi oluşturan
siyle polisiyeye, casusluğa, gizli olayların tek nedenli, tek sonuç-
diplomasiye, perde arkası siyase- okumalara imkân sağlamasıyla lu olmadığını, evdeki hesapların
te ilgisini keşfettikçe geçmişten çoğu zaman çarşıya uymadığını
yaratıyor Murat Yetkin.
kalan bu belli belirsiz izlenimim anlatıyor. Herkesin kendi adına
biraz daha güçlendi. rin İngiliz istihbaratı içindeki üst düzey hareket ettiği, çok oyunlu ve çok oyun-
Entrikalar Kitabı 2017’de, yani 15 yöneticilik yapan köstebeği Kim Philby, culu bu sahada tarihe etkide bulunma-
Temmuz darbe girişiminden yaklaşık ajan devşirip Sovyetler Birliği’ne gönder- nın kolay, istenen yönü vermeninse hayli
bir yıl sonra basılmış. 15 Temmuz gi- mek üzere Türkiye’de görevlendirildiği zor olduğunu gösteriyor. Bir olayı çeşit-
rişimi de uzun yıllara yayılan bir entri- yılları Münevver Ayaşlı’nın Boğaz’daki li boyutlarıyla kavrayabilmek için farklı
kalar silsilesinin son adımı değil miydi? yalısında geçirmektedir. Hindistan Ko- açılardan, farklı gözlüklerle bakabilme-
Entrikalar Kitabı’nda bu konuya özel bir münist Partisi’ni bölünmesini ve ayrı- nin önemini hatırlatıyor. Türkiye hiçbir
yer verilmiyor. Verilseydi dumanı üs- lanların Çin’in haberi bile olmadan Çin zaman gündemsiz kalmamıştır ama san-
tünde bir olay olarak dikkatimizi daha dışındaki ilk Maocu partiyi kurmalarını ki biraz daha çalkantılı geçen son günle-
çok çekeceğinden diğer başlıkları gölge- sağlayan Duane Clarridge, 1968 Tem- rimizde Murat Yetkin’e kulak vermenin
de bırakarak önemsizleştirebilirdi. Yet- muz’unda Dolmabahçe’deki ABD asker- çoğu okurun ufkunu genişletebileceğini
kin bu kitapta son yüzyılın siyasi ha- lerinin öğrenciler tarafından tartaklanıp düşünüyorum.

96

You might also like