You are on page 1of 19

DIGITAL TRANSFORMATION IN EDUCATION

AFTER COVID 19

GİRİŞ

1- GELECEĞİN OKULLARI
a. Covid-19 Krizine Eğitimin Cevabı
b. Uzaktan Eğitime Erişim Dünyada Durum

2- DİJİTAL DÖNÜŞÜM
a. Dijital Dönüşüme Hazır ve Liderlik Edecek İnsan Kaynağı
b. Eğitim Felsefesinin Dönüşümü
i. Dijital Eğitim Felsefesi
ii. Dijital Pedagoji
c. Covid 19 Salgını ve Eğitimde Dijital Dönüşüm Fırsatları
d. Eğitimde Paradigma Değişimi
i. Hibrit Öğretmen
ii. Hibrit Eğitim
iii. Hibrit Öğrenme Hedefleri
iv. Dijital Platformlar

3- TEKNOLOJİ VE EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ


a. Yapay Zekâ Teknolojileri ve Kişiye Özgü Eğitim Modeli 
b. 5 G Teknolojisi ve VR/ AR/ MR/ Hologram Uygulamaları
c. Beceri Seti İletişimi
d. Sanal Gerçeklik
e. Artırılmış Gerçeklik
f. Duvarlarla Çevrili Sınıf
g. Kişiselleştirilmiş Öğrenime Vurgu
h. Dağıtılmış Bulut Verileri
i. Akıllı Sınıf

4- DÖNÜŞEN EĞİTİM
a. Dokunsal İnternet ve Beceri Seti İletişimi
b. Sanal Gerçeklik ve Eğitim
c. Artırılmış Gerçeklik ve Eğitim
d. Duvarlarla Çevrili Sınıf
e. Öğrenci Kablosuz Sırt Çantası
f. Özel İhtiyaçları Olan Öğrenci
g. Iot ve Akıllı Sınıf / Akıllı Kampüs
h. Yaşantı Konisi Modeli

SONUÇ
DIGITAL TRANSFORMATION IN EDUCATION AFTER COVID 19

GİRİŞ

Bilim ve teknolojideki gelişmeler son elli yılda dünyayı baş döndürücü bir hızla
değiştiriyor. Bambaşka bir nedenle de olsa, COVİD-19 salgını ile 2019 yılında
yaşanmaya başlayan dönüşüm bu süreci çok daha kökten ve daha hızlı bir yola
soktu. COVID-19 salgını bir sağlık krizinden çok daha fazlası. Dokunduğu her ülkeyi
sarsan bu küresel salgının, yıkıcı ve derin izler bırakacak sosyal, ekonomik ve siyasi
krizlere yol açma potansiyeli var. Yakın ve uzak gelecekte oyunun kurallarını
değiştirecek. Yeni dünyada yeni meslekler yeni üretim şekilleri yeni ekonomik ve
siyasi-toplumsal ilişkiler hepsinin değişimine, dönüşümüne çok büyük etkileri olacak.
Ve bu yeni dünya çok uzakta değil. 

Pearson, Eylül 2017’de, Nesta ve Oxford Martin School'la birlikte “Mesleklerin


Geleceği: 2030’da İstihdam” adında bir araştırma yaptı. Amaçları gelecekte daha
fazla talep görmesi muhtemel beceriler ve bilgiler ile bu becerilerin
kombinasyonlarının ortaya çıkarması muhtemel olan meslekleri belirlemekti. Bu
noktadan hareketle, 2030 yılına kadar hangi iş ve becerilerinin yükselişe geçeceğini
ve hangilerine olan talebin düşeceğini tahmin edebilmeyi hedefliyorlar.

Araştırma sonuçları, mevcut işgücünün %20'sinin ileride yüzdelik olarak küçülmesi


öngörülen mesleklerde çalışacaklarını göstermektedir. Diğer yandan iş gücünün
yaklaşık %10'luk kısmının da ileride yüzdelik olarak büyüyerek, daha fazla kişinin
istihdam edileceği mesleklerde çalışması öngörülmektedir. Bunlar, eğitim ve sağlık
gibi sektörlerdir. Teknolojinin bu sektörlere olan etkisi, iş gücünde bir azalmaya değil,
çıktılarda iyileşmeye neden olma eğilimindedir. İşgücünün geriye kalan %70'inin ise
gelecekte ne olacağını kesin olarak bilmediğimiz işlerde çalışacağı tahmin
edilmektedir. Muhtemelen bu türdeki birçok işin yeniden tasarlanması ve bu işleri
yapan kişilerin yeniden eğitime tabi tutulması gerekecektir. 

Bu durumda bugün örgün eğitime başlayan veya devam eden öğrencileri 2030-2040
lı yıllarda nasıl bir geleceğe hangi bilgi ve becerilerle donatarak hazırlıyoruz. 

2
1- GELECEĞİN OKULLARI

Pearson’ın yürüttüğü araştırma, önümüzdeki yıllarda hangi becerilerin daha çok talep
göreceği konusunda temel bir bilgi sağlıyor. Araştırma sonuçları; karmaşık problem
çözebilme, özgünlük ve akıcı fikirler üretebilme gibi bilişsel becerilerin giderek artan
bir öneme sahip olduğunu görüyoruz. Muhakeme etme, karar verme, sistem analizi
yapma ve sistem geliştirme gibi sistem odaklı düşünceyle (yani karmaşık bilgi
gruplarını tanıma, anlama ve bunlara göre hareket etme becerisi) ilgili beceriler
belirgin bir şekilde ön plana çıkıyor.

Her sene mevcut yapıda tüm dünyada yaşanan global gelişmeleri dikkate alarak
geleceğin işlerine dair fikir veren bir öngörü araştırması olan, Dünya Ekonomik
Forumu tarafından yayınlanan Mesleklerin Geleceği 2020 (Future of Jobs 2020)
raporu, ise COVID-19’un işgücü piyasasının beklenenden daha hızlı değişmesine ve
eskiden “işin geleceği” olarak kabul edilen şeyin çoktan geldiğine işaret ediyor.

Dünya Ekonomik Forumu Değişim Direktörü Sayın S. Zahidi; “COVID-19


pandemisinin, geleceğin iş dünyasının geliş sürecini hızlandırdığını belirtti. Hızlanan
otomasyon ve COVID-19 durgunluğunun sonuçları, işgücü piyasalarında mevcut
eşitsizlikleri derinleştirdi ve 2007-2008 küresel mali krizinden bu yana istihdamda
elde edilen kazanımları da tersine çevimii oldu. Bu dönemden ve sorunlardan iş
hayatındaki çıkış noktası ise küresel iş gücü için işletmeler ve hükümetlerin yeni bir
vizyon uygulamak için acilen birlikte çalışmayı planlamaları ve hayata geçirmeleridir”
diyor. Rapora göre ; Ekonomi ve iş piyasaları geliştikçe, yapay zeka gibi dördüncü
sanayi devrimi teknoloji endüstrilerinde ve içerik oluşturma alanlarında 97 milyon yeni
rol ortaya çıkacak. İnsanların yönetim, tavsiye verme, karar verme, muhakeme,
iletişim ve etkileşim gibi yetenekleri kıyaslı olarak öne çıkacaktır. Yeşil ekonomi
işlerini, veri ve yapay zeka ekonomisinin ön saflarındaki rollerin yanı sıra
mühendislik, bulut bilişim ve ürün geliştirmede yeni rolleri doldurabilecek çalışanlara
talepte bir artış olacak.

Mesleklerin Geleceği Araştırmasına (Future of Jobs 2020) göre, eleştirel düşünme,


analiz ve problem çözme gibi temel beceriler, eğitimciler ve işletmeler için sürekli
olarak yeniden beceri kazandırma ve beceri geliştirme önceliklerinin başında geliyor.
Bu beceriler, ilk kez 2016 yılında yayınlanan rapordan beri istikrarlı bir şekilde listede
yer alıyor. 2020’de yeni ortaya çıkan, dayanıklılık, stres toleransı ve esneklik gibi
kendi kendini yönetme becerileridir. Bu yıl listeye yeni giren beceriler ile birlikte
‘Geleceğin Meslekleri İçin 2025 Yılına Kadar İhtiyaç Duyulacak Beceri Listesi’ nin
tamamı;

1.Analitik düşünme ve inovasyon


2.Aktif öğrenme ve öğrenme stratejileri
3.Kompleks problem çözme
4.Eleştirel düşünme ve analiz
5.Yaratıcılık, özgünlük ve inisiyatif
6.Liderlik ve sosyal etki/nüfuz
7.Teknoloji kullanımı
8.Teknolojik tasarım ve programlama
9.Rezilyans, strese tahammül ve esneklik
10.Muhakeme, problem çözme ve kavrayış yeteneği

3
a. Covid-19 Krizine Eğitimin Cevabı

COVID-19 salgını, 190'dan fazla ülkede ve tüm kıtalarda milyarlarca kişiyi


etkiledi.Dünya genelinde yaklaşık 1,6 milyar öğrenciyi de bu süreçten
etkilendi.Okulların kapanması nedeniyle dünyada öğrenci nüfusunun %94’ü; düşük
ve düşük-orta gelirli ülkelerde yüzde 99’u negatif yönde etkilendi. Dün,bugün ve
gelecekle ilgili herşeyi kapsayan ‘eğitim’in bu paradigma dönüşümünden
etkilenmemesi mümkün değil. Hatta bu dönüşümün ana aktörü eğitim. 

Dünya Ekonomik Forumu 2019 Ocak ayında yayınladığı “Geleceğin Okulları”


raporunda eğitimin kalitesini 8 ana özellik ile tanımlamıştı : 

1. Dünya Vatandaşlığı
2. Inovasyon ve yaratıcılık
3. Çevreyle uyum becerisi
4. Kişiye özgü öğrenme
5. Ulaşılabilir ve kapsayıcı eğitim
6. Problem odaklı ve işbirlikçi öğrenim
7. Yaşam boyu ihtiyaca yönelik öğrenim
8. Dijital beceriler 

Covid 19 pandemisi, çevrimiçi eğitim ve Digital teknolojilere yönelik çok hızlı ve eşi
görülmemiş bir  geçişe yol açtı. Gelecekte değil, artık günümüzde okulların, yeni
dünya düzeninin ihtiyaç duyduğu  bilgi ve becerilerini kazandırmak üzere nitelikli
eğitim vermek üzere paradigma dönüşümüne gitmesi ve teknoloji  ile bütünleşmesi
bir tercih değil, Zorunluluk . 

“Çoğu kişi tarafından eğitim açısından en zorlayıcı olarak değerlendirilen alanlar


teknolojik altyapının ulaşılabilirliği, öğrencilerin ruhsal sağlığının ele alınması, dijital
olan ve olmayan aktivitelerin doğru bir şekilde dengelenmesi ve teknolojik altyapının
yönetilmesidir. Bu sonuçlar PISA 2018 anketinin sonuçları ile bağdaşmaktadır.
PISA’ya göre, Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü’ne üye ülkelerde bile, 15
yaşındaki öğrencilerin ortalama yüzde dokuzunun evde ders çalışabilecekleri sessiz
bir alanları yok ve Endonezya, Filipinler ve Tayland’da bu rakamlar yüzde otuzu
geçiyor. PISA’da en yüksek skorları alan Kore’de bile sosyoekonomik açıdan en
dezanvantajlı okullarda okuyan her beş öğrenciden birinin evde ders çalışabilecekleri
bir alanları yok. Öğrencilerin evde çalışmalarını yapabilecekleri bir bilgisayara
erişimlerinin olmaması da benzer sorunları beraberinde getirmektedir. Danimarka,
Slovenya, Norveç, Polonya, Litvanya, İzlanda, Avusturya, İsviçre ve Hollanda’da,
öğrencilerin yüzde 95’inden fazlası evde çalışmak için bir bilgisayarları olduğunu
belirtmiştir, ama Endonezya’da bu sayı sadece öğrencilerin yüzde 34’üdür. Örneğin,
Amerika’da sosyoekonomik açıdan avantajlı okullarda okuyan 15 yaşındaki
öğrencilerden neredeyse hepsinin evlerinde çalışmak için bir bilgisayarı vardır.
Ancak, dezavantajlı okullarda okuyan öğrencilerden sadece dörtte üçünün
bilgisayara erişimi vardır ve Peru’da avantajlı okullarda okuyan öğrenciler için bu sayı
yüzde 88 iken, dezavantajlı okullarda okuyan öğrenciler için rakam %17 ye
düşüyor.”  (2020, A.Schleicher ve F.Reimers, covid -19 pandemisine  karşı eğitimde
atılabilecek Adımlara rehberlik edecek bir çerçeve ) / rapor sayfa 17. tablo4
eklenebilir 

4
-European Commission tarafından Digital Eğitim  Eylem Planı ile ilgili yapılan halk
müzakeresinde ( Müzakereye, 60 ülkeden 2700’ den fazla katılımcı dahil oldu ) yanıt
verenlerin yaklaşık %60’ı pandemiden önce uzaktan ve çevrimiçi öğrenmeyi
kullanmadığını belirtti. 
Ankete katılanların %62’si kriz sırasında Digital becerilerini geliştirdiklerini belirtti.
Ankete katılanların %50’sinden fazlası Digital becerilerini daha da geliştirmek için
harekete geçmeyi planlıyor. Ankete katılanların %95’i, korona virüs krizinin eğitim ve
öğretimde Digital teknolojinin nasıl kullanıldığı konusunda bir dönüm noktası
olduğunu düşünüyor. 

 Promethean World’ün State of Technology in Education 2019/20 raporunda ;


eğitimcilerin %59.7 iş teknolojiyi eğitim için araç olarak kullandığını söylüyor.
Bu son dört yılın en yüksek yüzdesi. 2019/20 de kullanımda en yüksek artış
yaşanan bilgi ve iletişim teknolojileri , (%15 ila %20) : tablet ve görüntülü
konuşma uygulamaları ve ekrana yansıtma uygulamaları. Aynı raporda ;
öğretmenlerin %41.6 sı teknoloji kullanımının öğrencinin davranışlarını
iyileştirdiğini belirtiyor. 

Pandemi ile birlikte eğitimcilerin teknolojiyi eğitim için araç olarak kullanma oranı son
dört yılın en yüksek yüzdesine ulaştı. Ancak öğrenciler açısından teknolojiye
erişebilirlik, teknolojik araçların varlığı yönü ile ne durumda; 

“OECD ülkeleri arasındaki ortalamaya göre, her 15 yaşındaki öğrenciye eğitsel


amaçlar için neredeyse bir bilgisayar düşmektedir (bilgisayar-öğrenci oranı 0.8’e
eşittir). Avusturya, İzlanda, Makao (Çin), Yeni Zelanda, Birleşik Krallık ve Birleşik
Devletlerde bilgisayar- öğrenci oranı 1.25 veya daha yüksek iken Arnavutluk,
Brezilya, Yunanistan, Kosova, Karadağ, Fas, Türkiye ve Vietnam’da her dört
öğrenciye bir (oran = 0.25) veya daha az bilgisayar düşmektedir.
Birçok ülkede, okullarda bilgisayarların dağılımı evdekinden daha eşit durumdadır.
Aslına bakılırsa, 16 ülkede ve ekonomide, bilgisayar-öğrenci oranı avantajlı okullara
kıyasla dezavantajlı okullarda daha büyüktür. 17 ülkede ve ekonomide, öğrenci
başına düşen bilgisayar sayısı dezavantajlı okullara kıyasla avantajlı okullarda daha
yüksektir.
2009-2018 arasında olan bilgisayar-öğrenci oranındaki yaygın yükselişle birlikte,
okullara bilgisayar sağlamakta kayda değer bir gelişme olmuştur. Her 15 yaşındaki
öğrenciye düşen ortalama bilgisayar sayısındaki en yüksek artışlar Estonya, İzlanda,
Litvanya, Lüksemburg, İsveç, Birleşik Krallık ve Birleşik Devletlerde gözlemlenmiştir.
OECD ülkeleri arasındaki ortalamaya göre, 2009 yılına kıyasla 2018 yılında her dört
öğrenci için bir tane ek bilgisayar uygun bulunmaktadır (öğrenci başına 0.26 ek
bilgisayar). “ (2020, reimers , schleicher ) 

Şimdiye dek yalnızca devletlerin kötü senaryo olarak baktıkları ve acil eylem
planlarında yer alan pandemi bir anda gerçekliğimiz oldu. Bu durum pek çok alanda
olduğu gibi eğitimde de öngörülen değişimlerin bir anda hayata geçirilmesi
gerekliliğini doğurdu.
 
K12 düzeyinde tam zamanlı uzaktan eğitim daha önce deneyimlenmemiş bir durum
olmasının ötesinde aniden hayatımıza girdi. Dünyada ve Türkiye’de her yaştan
milyonlarca insan uzaktan öğrenme platformlarını yıllardır kullanarak farklı beceriler
elde ediyor. Uzaktan eğitim ise okul çağındaki çocukların eğitim öğretimlerine kendi

5
ortamlarından bağlanarak devam etmeleri anlamına geliyor. Bir bütün olarak eğitim
öğretimi ilgilendiren her konu, uzaktan eğitimin kendi dinamiğinin getirdiği yeni
konular da eklenerek devam ediyor. 

b. Uzaktan Eğitime Erişim Dünyada Durum

Unicef Uzaktan Eğitimde Erişilebilirlik 2020 Raporunda ;

“Ülke çapında ve yerelde uygulanan karantina önlemleri kapsamında yaklaşık 1,5


milyar çocuk okulların kapanmasından etkilendi. Konu hakkında hazırlanan Uzaktan
Eğitimde Erişilebilirlik Raporunda uzaktan eğitimin beraberinde getirdiği kısıtlamalara
yer veriliyor, uzaktan eğitime erişimde karşılaşılan büyük eşitsizlikler ele alınıyor.
Raporda, dünya genelinde okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki çocukların
uzaktan eğitimlerini sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları ev içi teknolojik imkân ve
araçlara erişimi konusunda gerçekleştirilen bir araştırmanın sonuçlarına yer veriliyor.
Dünya çapında geçerliliği olan söz konusu araştırma 100 ülkeden veri toplanarak
gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında televizyon, radyo ve internete erişim ile
okulların kapandığı dönemde bu platformlar aracılığıyla müfredatın sunulup
sunulmadığına dair veriler toplandı.
Raporda sunulan istatistiki veriler, okulların kapalı olduğu dönemde uzaktan eğitime
erişime dair kaygı uyandıran bir tablo çiziyor. Bununla birlikte UNICEF, gerçekte
durumun çok daha vahim olabileceği yönünde uyarıda bulunuyor. Raporda; uzaktan
eğitim için gerekli teknoloji ve araç gereçlerin evde mevcut olduğu hallerde dahi
çocukların bazı durumlarda bu platformlar aracılığıyla eğitimlerini sürdürmelerinin
mümkün olamayabileceği belirtiliyor. Bu durumlar arasında ; haneiçi sorumluluklarını
yerine getirmek durumunda kalmak, çalışmaya zorlanmak, öğrenmeyi
desteklemeyen bir ev içi ortamının bulunması, çevrimiçi olarak ya da TV yayını
aracılığıyla sunulan müfredatın uygulanması için gerekli desteğin bulunmayışı vb yer
alıyor. Rapora göre en yoksul hanelerde ve kırsalda yaşayan okul çağındaki
çocuklar, okulların kapanması nedeniyle eğitimden uzak kalma ihtimali en yüksek
olan grubu oluşturuyor. Dünya genelinde en yoksul hanehalkına mensup okul
çağındaki çocukların %72’si canlı olarak gerçekleştirilen uzaktan eğitime erişim
sağlayamıyor. Üst ve orta gelirin hâkim olduğu ülkelerde en yoksul hanehalkına
mensup ve uzaktan eğitime erişim sağlayamayan okul çağındaki çocukların oranı
%86’ya kadar çıkabiliyor. Dünya genelinde kırsal bölgelerde yaşayan okul çağındaki
çocukların dörtte üçü canlı olarak sunulan uzaktan eğitim imkanlarına erişim
sağlayamıyor.
Raporda farklı yaş gruplarına göre uzaktan eğitime erişim oranları ele alınırken, en
küçük yaştaki çocukların, hayatlarının en önemli öğrenme ve gelişim evrelerinde
olmalarına rağmen, uzaktan eğitime en fazla erişim sağlayamayan grup olduğu
belirtiliyor: 
 Küçük çocuklara yönelik çevrimiçi eğitimin beraberinde getirdiği güçlükler ve
kısıtlamalar, bu eğitim kategorisine ait uzaktan eğitim programlarının olmayışı,
uzaktan eğitimin sürdürülmesi için gerekli ev içi teknolojik imkanların
bulunmayışı gibi nedenlerle ilkokul öncesi çağdaki çocukların yaklaşık %70’ine
(120 milyon çocuk) erişim sağlanamamıştır.
 İlkokul çağındaki çocukların en az %29’una, bir başka deyişle 217 milyon
öğrenciye, uzaktan eğitimle ulaşılamamıştır. Ortaokul yaş grubundaki
öğrencilerin en az %24’üne (78 milyon öğrenci) erişim sağlanamamıştır.  

6
 48 milyon lise öğrencisinin (%18) ise teknolojik imkanları olmaması sebebiyle
uzaktan eğitime erişim sağlayamayan en küçük grubu oluşturduğu
belirtilmektedir.”

2- DİJİTAL DÖNÜŞÜM
a. Dijital Dönüşüme Hazır ve Liderlik Edecek İnsan Kaynağı
b. Eğitim Felsefesinin Dönüşümü
i. Dijital Eğitim Felsefesi
ii. Dijital Pedagoji
c. Covid 19 Salgını ve Eğitimde Dijital Dönüşüm Fırsatları
d. Eğitimde Paradigma Değişimi
i. Hibrit Öğretmen
ii. Hibrit Eğitim
iii. Hibrit Öğrenme Hedefleri
iv. Dijital Platformlar

— 23 Mart 2020 den itibaren Türkiye de uzaktan eğitime geçiş 


........

“12 Mart 2020 tarihinde dünyada pandemi ilan edilmesinin ardından dört
 gün sonra 16 Mart 2020 tarihinden itibaren Türkiye’de tüm okullar kapatıldı
 ve 23 Mart 2020 tarihinden itibaren de anaokulundan lisansüstü eğitime kadar her
kademede hızla uzaktan dijital eğitime geçildi. Ani gelişen bu durum karşısında;
anaokulları kendi bünyelerinde kurdukları web televizyonları ve web uygulamalarıyla,
ilköğretim ve orta öğretimde EBA TV adı verilen ve Milli Eğitim Bakanlığı - TRT’nin
işbirliği ile TRT bünyesinde yer alan ayrı ayrı televizyon kanalları ve internet
uygulamaları ile, üniversiteler web televiz- yonları ve web üzerinden görüntülü, sesli
katılımı sağlayan çeşitli internet uygulamaları ile eğitim yapmaya başladı. “Milli Eğitim
Bakanlığı’nca açıklanan verilere göre, Türkiye'de örgün eğitim alan okul öncesi,
ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci” (Anadolu
Ajansı, 2020), Yükseköğretim Kurulu'nun istatistiklerine göre 2 milyon 743 bin 631
öğrenci (YÖK, 2020) okullarda örgün eğitim almaktaydı. Pandemi dönemiyle birlikte
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de okullarına gidemeyen milyonlarca öğrenci
eğitimlerini uzaktan almaya başladı. Böylece yirmi milyondan fazla öğrenci örgün
öğretimden bir anda uzaktan dijital eğitime geçiş yapmış oldu.” ( Eğitimin Ekran
Üzerinden Teknolojik Dönüşümünde Pandemi Dönemi’nin Etkisi / Esennur Sirer *
* Dr, Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi, İstanbul / Türkiye) 

Cevap Vermeyi Amaçladığımız Sorular : 

1- Digital Dönüşüme hazır ve liderlik edecek insan Kaynağı nasıl dönüşmeli  :


Öğretmenler ... Hibrit Öğretmen Kavramı .... Digital Pedagoji 
2- Eğitim Felsefesinin Dönüşümü Nasıl  Gerçekleşiyor, Eğitim Teknolojilerindeki hızlı
gelişme bu süreci nasıl etkiliyor ve  Yakın Gelecekte Eğitim Sektörünü bekleyen

7
Digital  İmkanlar neler ?   : Hibrit Eğitim ve Digital Teknoloji : digital platform ve
içerikler ...
3- Covid 19 pandemisinin eğitimde  digital dönüşüm fırsatları diğer : devlet / özel
sektör/ ebeveyn işbirlikçi çalışma ... 

Eğitimde paradigma değişimi :

1- ÖĞRETMEN 

Farklı platformlar, farklı yaklaşımlar gerektiriyor. Gelecek, tüm platformlarda öğrenme


metotlarını hem etkin kullanan hem de yeni metotlar meydana getiren öğretmenlerde.
“Hibrit öğretmen” kavramı artık hayatımızın bir gerçeği olacak.
Her öğretmen, mesleği gereği teknolojiye, değişen eğitim ortamlarına çok hızlı
şekilde adapte olabiliyor. Bir öğretmen ister teknolojinin içine doğan “dijital yerliler”
kuşağından olsun, ister teknolojiye sonradan adapte olan “dijital göçmenler”
kuşağından olsun fark etmiyor. 
Hibrit Öğretmen kavramı ile birlikte öne çıkan önemli bir diğer kavram ; öğretmenlerin
dijital eğitim lideri olarak üstlendikleri rol 
 Bu anlamda eğitim camiası olarak öğretmen eğitimlerinde doğru ve yeterli
materyalleri sunmamız önemli. Öğretmenlere yeni teknolojiler ışığında dijital ve
pedagojik enstrümanları sağlamamız gerekiyor. Bu yapıldığında öğretmenlerimizin
dönüşümlere çok hızlı adapte olduğunu ve hemen yeni metotlar yaratmak üzere bu
enstrümanlardan yararlanmaya başladığını görüyoruz Öğretmenlerin bu süreçte rolü
değişiyor dönüşüyor ancak hiçbir zaman önemini kaybetmiyor. Öğretmenlik ; zaman
içerisinde öğrenme eylemine kaynaklık eden kişi konumundan çıktığını
görüyoruz.Öğretmenliğin esas olarak mentor kavramına yaklaştığını gözlemliyoruz.
Tüm bu teknolojiler ve özellikle de Yapay zekâ teknolojisinin eğitimdeki yeri arttıkça
bu dönüşüm daha da hızlanacak.

“ Teknoloji ancak kullanıldığı zaman fayda sağlar. PISA 2018 okul müdürlerine dijital
araçları kullanmayı öğretme ve öğrenmeyi geliştirme kapasitesi hakkında okullarının
değişik bakış açılarını sordu. Ortalama olarak OECD ülkeleri içinde, 15 yaşındakilerin
%65i okul müdürlerinin okuldaki öğretmenlerin öğretime dijital araçları entegre etme
konusunda gerekli teknik ve pedagojik becerilere sahip olduğunu düşündüğü okullara
kayıtlıdır. Bu durum eğitim sistemlerinin önünde uzanan eğitim teknolojisine
hazırlanmak için büyük çaplı bir öğretme ihtiyacının üzerine vurgu yapmaktadır. Yine,
bu durum sosyo- ekonomik olarak avantajlı olan ve olmayan okullar arasında önemli
oranda değişiklik göstermektedir. Örnek olarak, İsveç’te avantajlı okullarda bu oran
%89 iken dezavantajlı okullarda %54 oranındadır. Bu oranlar okulların bireysel aile
arka planından kaynaklanan dezavantajları azaltmak yerine artırabildiğine işaret eder
(Şekil 7)
Ortalama olarak OECD ülkeleri içinde 15 yaşındaki çocukların yaklaşık %60’ı
müdürlerinin okul öğretmenlerinin dijital araçları derse dahil ederek ders hazırlama
konusunda yeterli zamanlarının olduğunu düşündüğü okullara kayıtlıdır, ki bu oran da
dört tane Çin eyaletinde %90a yakınlıktan Japonya’da % 10’dan biraz fazla olacak
şekilde dağılım göstermektedir (Şekil 8). Aynı tablo mevcut dijital araçların nasıl
kullanılacağı konusunu öğrenme konusunda öğretmenler için profesyonel

8
kaynakların varlığı konusuna gelince de benzerdir. Öğrencilerin yaklaşık %55’i
öğretimlerini dijital araçlarla desteklemek için ya da yeterli nitelikte yardımcı teknik
personele sahip olma konusunda teşvik sağlanan öğretmenlerin olduğu okullardaydı
“ 

( OECD 2020 / reimers / sayfa : 24) 

 Not ; öğretmenlerin teknolojiye hazır olması  reimers raporu 

1.a Hibrit Öğretmen Kavramı : 

“ Öğretmenlerin profesyonel iş birliğini kolaylaştırmak ve kaynaklara ve çevrimiçi


platformlara erişimlerini sağlamak önemlidir; böylece hızla gelişen zorluklar ve eğitsel
ve sosyal ihtiyaçlardan haberdar olabilirler ve farklı öğretim yöntemleriyle çevrimiçi
öğrenmeyi destekleyebilirler. Okullar ve yüksek eğitim kurumları arasında ortaklıklar
kurmak, öğretmen ve ailelere yeterli mesleki gelişimi sağlamak için bölgelerin ve okul
sistemlerinin kapasitesini güçlendirmenin bir yolu olabilir”  ( 2020, A.Schleicher ve
F.Reimers, covid -19 pandemisine  karşı eğitimde atılabilecek Adımlara rehberlik
edecek bir çerçeve )

1. a Hibrit Eğitim Kavramı  : 

Hibrit öğrenme modeli geleneksel eğitim metodunun çevrimiçi (online) eğitim


materyalleriyle zenginleştirilmesi yani harmanlanması olarak tanımlanmaktadır.
Geleneksel öğrenme yöntemleri, işbirliğine dayalı ve teknoloji tabanlı eğitim
yöntemleri ile zenginleşti. Kullanılan teknolojilerin yanı sıra farklı eğitim felsefelerinin
geleneksel öğrenme ortamında birlikte kullanılması da bu eğitim modelinin bir
parçasıdır.
Hibrit öğrenme hedefleri :
 yüz yüze ve çevrimiçi olarak eşzamanlı öğretilen dersleri bir arada uygulamayı
hedefler. Fiziksel sınıf ve dijital öğrenme alanlarını birbirine daha yakın bir şekilde
daha eksiksiz bir eğitimde birleştirmeye odaklanan bir tür harmanlanmış
öğrenimdir. • Hibrit eğitim modelinde öğrenciler hem yüz yüze sınıflara devam
hem de dijital öğrenmenin bir kombinasyonuna sahip olma fırsatı yakalarlar. Böyle
bir eğitim sistemi modelinde öğrenciler haftada 2-3 gün okuldaki derslere
katılırken; öğretim programının devamındaki dersleri dijital eğitim ile sürdürürler.
Hibrit eğitim, bu süreçte öğretmenleri ile yüz yüze ve dijital sınıflarda bir arada
olmaya devam eden öğrenciler için özelleştirilmiş bir öğrenme fırsatıdır.• Bu
modelde en önemli unsur sınıf içeriklerini ve ders materyallerinin hem yüz yüze
eğitim hem de dijital ortama uygun biçimde yeniden düzenlenmesi ve doğru
biçimde kullanılmasıdır.• Hibrit eğitimin en avantajlı yanlarından biri olan bu
düzenlemeler etkili bir biçimde yapıldığında içerik ve materyaller geleneksel sınıf
eğitiminden daha etkili hale gelmektedir. Bunun nedeni ise hibrit eğitimin,
öğrencilerin sınıflarında aldıkları doğrudan anlatım yöntemi yerine dijital
ortamlarda geliştirilen vaka çalışmaları, öğrenme hızına uygun bireysel testler ve
çevrimiçi grup projeleri gibi daha aktif öğrenme uygulamalarıyla öğretim sürecinin
donatılmasını sağlamasıdır.• İki farklı güç kaynağının da bir arada bulunması
olarak tanımlanan hibrit eğitimin öğrencilerin akademik, sosyal ve bilişsel

9
gelişiminde başarılı bir model olduğu düşünülmektedir.• Hibrit eğitimin en önemli
avantajlarından birisi okullardaki trafiği azaltması, sınıf alanlarının daha etkili
kullanılabilmesini sağlamaktır. Özellikle pandemi sürecinde hibrit eğitimin bu
avantajından yararlanmak öğrencilerin, öğretmenlerin ve eğitim sürecinin
iyileştirilmesine olanak sağlayan bir durum olarak görülebilir.
 

2b. DİGİTAL PLATFORMLAR: 

###Senkron ve asenkron platformlar ###


zamandan ve mekandan bağımsız, öğrenci merkezli,etkin bir öğrenmenin
gerçekleşmesi için digital eğitimde de kaliteli bir içerik ve uygun aktarım şekli temel.
Ve senkron ve asenkron platformlar da çok önemli. 

“ Bu krizde belki de en önemli nokta, öğrenme için erişim ve çevrimiçi platformların


mevcudiyetidir....  Öğretimi ve öğrenmeyi geliştirmek için dijital araçların ve bilgi
teknoloilerinin verimli kullanımı, aynı zamanda okulların ilkelerine ve uygulamalarına
da bağlıdır. PISA 2018 okul yönetimlerine, dijital sınıflarda verimli bir şekilde
kullanılmasına odaklanan formal bir yönergelerinin (yazılı açıklamalar, programlar
veya yönergeler vs.) veya Pratik uygulamalarının ( düzenli yapılan toplantılar vs.)
olup olmadığını sordu. OECD ülkelerinin genelinde, dijital araçların kullanımı
dahilinde öğrenmeyi pekiştirmek için hedeflenmiş en yaygın okul uygulamaları şu
şekildedir: pedagojik amaçlar için kullanılan dijital araçlar hakkında okul yönetimi ve
öğretmenler arasında yapılan düzenli toplantılar (öğrencilerin %63’ü bu uygulamanın
olduğu okullara gitmiştir), dijital araçların kullanımı ile ilgili yazılı yapılan açıklamalar
(öğrencilerin %62si) ve öğrencileri bilinçli internet davranışı sergilemeye hazırlayan
belirli programlar (öğrencilerin %60’ı).
Buna karşın, OECD ülkelerinin genelinde en az yaygın okul uygulamaları şu
şekildedir: dijital araçların kullanımıyla ilgili öğretmenler arasındaki iş birliğine katkıda
bulunacak belirli
programlar (öğrencilerin %36’sı bu şekilde bir uygulamanın olduğu okullara gitmiştir),
öğretmenlerin bir araya gelerek materyalleri ve yaklaşımları değerlendirebileceği ve
geliştirebileceği önceden programlanmış zaman dilimleri (öğrencilerin %44’ü); ve
özellikle pedagojik amaçlar için kullanılan dijital araçlar ile ilgili yazılı yapılan
açıklamalar (öğrencilerin %46’sı)
Dijital araçların kullanımıyla öğretimi ve öğrenimi geliştirmeyi hedefleyen okul
yönergelerinin ve uygulamalarının sosyo-ekonomik olarak avantajlı okullarda
dezavantajlı okullara göre daha yaygın kullanıldığı gözlemlenmiştir”
(2020 COVID-19 Pandemisine Karşı Eğitimde Atılabilecek Adımlara Rehberlik
Edecek Bir Çerçeve / sayfa 27)

10
3- TEKNOLOJİ VE EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ
a. Yapay Zekâ Teknolojileri ve Kişiye Özgü Eğitim Modeli 
b. 5 G Teknolojisi ve VR/ AR/ MR/ Hologram Uygulamaları
c. Beceri Seti İletişimi
d. Sanal Gerçeklik
e. Artırılmış Gerçeklik
f. Duvarlarla Çevrili Sınıf
g. Kişiselleştirilmiş Öğrenime Vurgu
h. Dağıtılmış Bulut Verileri
i. Akıllı Sınıf

 Teknolojiye erişim Türkiye de durum : 

İnternet Erişimi: 

Türkiye İstatistik Enstitüsü ( TÜİK ) Hanehalkı Bilişim Teknolojileri (BT) Kullanım


Araştırması ( 2018 )e göre ; İnternet kullanan bireylerin oranı %72,9 idi.

“Bilgisayar ve İnternet kullanımı 2018 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde


sırasıyla %59,6 ve %72,9 oldu. Bu oranlar 2017 yılında sırasıyla %56,6 ve %66,8 idi.
Bilgisayar ve İnternet kullanım oranları 16-74 yaş grubundaki erkeklerde %68,6 ve
%80,4 iken, kadınlarda   %50,6 ve %65,5 oldu. Her  on hanenin sekizi İnternet
erişim imkânına sahip. Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması
sonuçlarına göre 2018 yılı Nisan ayında hanelerin %83,8’i evden İnternete erişim
imkânına sahip oldu. Bu oran 2017 yılının aynı ayında %80,7 idi. ( TÜİK 2018 / sayı
27819 ) “

Türkiye İstatistik Enstitüsü ( TÜİK ) Hanehalkı Bilişim Teknolojileri (BT) Kullanım


Araştırması 2020 ye göre ise ;  İnternet kullanan bireylerin oranı %79,0 oldu

“İnternet kullanım oranı 2020 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde %79,0 oldu. Bu
oran, bir önceki yıl %75,3'tü. İnternet kullanım oranı cinsiyete göre incelendiğinde; bu
oranın erkeklerde %84,7, kadınlarda %73,3 olduğu görüldü.

Evden İnternete erişim imkanı %90,7'ye ulaştı

Hanelerin %90,7'sinin evden İnternete erişim imkanına sahip olduğu gözlendi. Bu


oran bir önceki yılda %88,3 idi ( TÜİK 2020 / Sayı 33679 ) “ 

—————————————-

11
2.d Teknoloji ve eğitim teknolojileri 
Metodbox , seemeet5G,VR ,Ar teknolojileri , yaşantı konisi modeli :

2 d1..Yapay Zeka Teknolojileri ve kişiye özgü eğitim modeli 

**- McKinsey 2019 da Yapay zeka K-12 öğretmenlerini nasıl etkileyecek?" konulu bir
rapor yayınladı : 
Özetle ; Araştırmada öğretmen saatlerinin yüzde 20 ila 40'ının mevcut teknolojiler
kullanılarak otomatikleştirilebilecek etkinliklere harcandığını göstermektedir. Mevcut
teknolojinin öğretmenlerin zamanlarının yüzde 20 ila 40'ını öğrenci öğrenmesini
destekleyen etkinliklere yeniden tahsis etmesine yardımcı olabileceğini
göstermektedir.Sadece iş yapış şekilleri ve öğrenciyle birlikte bu sürece mentörlük
etme şekilleri değişiyor.Öğrencilere ilham vermek, olumlu okul ve sınıf iklimleri inşa
etmek, çatışmaları çözmek, bağlantı kurmak ve aidiyet, dünyayı bireysel öğrenciler
perspektifinden görmek, ve öğrencilere rehberlik ve koçluk yapmaya zaman
ayırabilecekler.

 2 d2.. 5 G Teknolojisi ve VR/ AR/ MR/ Hologram Uygulamaları

5G teknolojisiyle birlikte pek çok uyaranı daha etkin kullanmamıza imkân verecek
sanal gerçeklik, artırılmış sanal gerçeklik ve hologram teknolojilerine daha kolay
erişeceğiz.  Bu teknolojiler şimdi ulaşılması zor, pahalı ve pek iyi çalışmasa da
uygulanıyor. Ancak eğitimde aktif olarak kullanılması ve yaygınlaşması mümkün.
Tıpkı yıllar önce çıktığında büyük heyecan yaratan ve gerçekten de eğitimde pek çok
şeyi kolaylaştıran akıllı tahta teknolojisi gibi, bu teknolojiler de 5G ile yaygınlaşabilir. 
 Çok sayıda duyu organına hitap ettiği için öğrenme daha kalıcı, daha eğlenceli
olacaktır. Uzaktan eğitim sürecinde deneyimlemenin mümkün olmadığı tüm alanlarda
ve  hatta uzaktan eğitim sonrası da deneyimlemenin zor olduğu konularda
kullanıldığında etkinlikleri sanal ortamda gerçekleştirip ve sonuçları gözlemlemek
öğrenme sürecine katkı sağlayacaktır. Öğrenciler aktif olarak öğrenim sürecine dahil
oldukları için öğrenmeye yönelik motivasyonları artacak, zaman ve mekândan
bağımsız olarak öğrenme gerçekleşecektir. 

5 g ve teknolojinin erişilebilir hız ve bant genişliğinin artması : sanal


gerçeklik,artttırılmış sanal gerçeklik ve hologram uygulamalarına kolay ulaşım
demek.
5G teknolojisiyle birlikte pek çok uyaranı daha etkin kullanmamıza imkân verecek
sanal gerçeklik, artırılmış sanal gerçeklik ve hologram teknolojilerine daha kolay
erişeceğiz.  Bu teknolojiler şimdi ulaşılması zor, pahalı ve pek iyi çalışmasa da
uygulanıyor. Ancak eğitimde aktif olarak kullanılması ve yaygınlaşması mümkün.
Tıpkı yıllar önce çıktığında büyük heyecan yaratan ve gerçekten de eğitimde pek çok
şeyi kolaylaştıran akıllı tahta teknolojisi gibi, bu teknolojiler de 5G ile yaygınlaşabilir. 
 Çok sayıda duyu organına hitap ettiği için öğrenme daha kalıcı, daha eğlenceli
olacaktır. Uzaktan eğitim sürecinde deneyimlemenin mümkün olmadığı tüm alanlarda
ve  hatta uzaktan eğitim sonrası da deneyimlemenin zor olduğu konularda
kullanıldığında etkinlikleri sanal ortamda gerçekleştirip ve sonuçları gözlemlemek
öğrenme sürecine katkı sağlayacaktır. Öğrenciler aktif olarak öğrenim sürecine dahil
oldukları için öğrenmeye yönelik motivasyonları artacak, zaman ve mekândan
bağımsız olarak öğrenme gerçekleşecektir. 
 

12
5G'nin Eğitim üzerinde olumlu bir etkisi olacağı yollar şunlardır:
1. Beceri Seti İletişimi
5G ağlarının, mevcut 4G ağlarından 100 kat daha hızlı olması bekleniyor. Bu, daha
hızlı ve daha kolay iletişime yol açacaktır. Bu, özellikle manuel eğitim ve beceri
geliştirme için yeni Tele-Öğretim ve Telementoring yöntemleri oluşturma yeteneğine
sahiptir. Uzaktan eğitim ve uzaktan takım çalışması da bununla başlatılabilir.
2. Sanal Gerçeklik
5G, sanal gerçekliğin daha fazla kullanılmasını teşvik edecek ve bu, kaliteli eğitim
sağlamaya ve ardından öğrenciler arasında anlayışı geliştirmeye yardımcı olacaktır.
Daha fazla uygulamalı deneyim olacak ve öğrenme süreci çok daha ilginç olabilir.
Sanal turlar ve modellerle etkileşimler, daha yenilikçi bir şekilde öğrenmeye yardımcı
olacaktır.
3. Artırılmış Gerçeklik
Son zamanlarda AR, eğitimle de ilgisini ve kullanışlılığını göstermeye başladı. AR,
canlı görünüme dijital öğeler ekler ve doğru zamanda doğru kitleye doğru miktarda
bilgi sağlamanın etkili bir yolu olabilir. Mobil bulut sınıfı ve sanal mevcudiyet, yeni
öğrenim yöntemlerini teşvik etmeye yardımcı olacaktır. 
AG (Artırılmış Gerçeklik) teknolojisi sanal ve gerçek nesnelerle birlikte etkileşime
girmeye olanak tanıması, yaparak yaşayarak öğrenmeyi sağlaması, gözle görülmesi
mümkün olmayan nesne ve olayların öğretimi, tehlikeli durumların gösterilmesi, soyut
kavramların somutlaştırılması ve karmaşık bilgilerin sunulması durumlarında
kullanımı etkili olmaktadır.
bizzat görüyor gibi sunmak, özellikle sınıfta tutmakta zorlanılan Y ve Z kuşağı için
öğrenmeyi eğlenceli hale getirecektir. 

4. Duvarlarla çevrili sınıf


Deneysel uygulamalar ve bilgi paylaşımı için fiziksel konum kısıtlamaları 5G
kullanımıyla en aza indirilebilir. 5G ağı çok daha hızlı olduğu için, mevcut
konumlarına bakılmaksızın çok sayıda öğrenci arasında öğrenme kolaylıkla
yapılabilir.
5. Kişiselleştirilmiş Öğrenime Vurgu
Kişiselleştirilmiş öğrenim, geleneksel öğrenmeden daha iyi olacağı için son derece
teşvik edilmektedir. Her öğrenci mobil cihaza erişebilecek ve daha iyi öğrenme
deneyimleri ve verimli karar vermeyi teşvik edecek akıllı kişiselleştirilmiş sistemlere
bağlanacak.
6. Dağıtılmış Bulut Verileri
Bulut tabanlı depolama, verilere her yerde ve her zaman erişmemize yardımcı olur.
Ancak bazen, nispeten hızlı bir internet bağlantısıyla bile buradaki verilere erişimde
bir gecikme olabilir. Dolayısıyla, hantal hale getirmek için 5G bize yardımcı olacaktır.
Geleceğin mobil teknolojisi, dağıtılmış bulut ve mobil uç bilişim kullanarak verilere her
yerden erişmemize yardımcı olacak. Anında müdahale olacak ve öğrenciler uygun
zaman ve yere göre çalışmalarına kolayca devam edebilecekler.
7. Akıllı Sınıf
IoT Uygulamaları hayatımızda büyük bir etki yaratıyor ve bu uygulamaların en hızlı
büyüyen alanlarından biri de eğitimde. Akıllı Sınıflar öğretme, öğrenme ve kampüs
işletim deneyimini geliştirmeye yardımcı olacaktır. Böylelikle öğretmenler üzerindeki
idari yük azalacak ve bireylere daha fazla konsantre olabilecektir. Bu tür sınıflarda
gelişmiş konsantrasyon, gerçek zamanlı geri bildirimler, verimli problem çözme ve
çok daha fazlası olacak.

13
Yeni bir ICTC raporuna göre, teknolojinin sınıfa entegrasyonu öğrencileri başarı için
donatmanın anahtarıdır. Teknolojinin Kanada'daki eğitim üzerindeki etkisine bakan
rapor, yapay zekanın öğrencilerin öğrenme şeklini değiştirdiğini ve kaygı ya da dikkati
sürdürmede zorluk gibi zorlukları olanlara yardımcı olabileceğini söylüyor. Ayrıca
yapay zeka ve makine öğreniminin, öğrencilerin ilerlemelerine ve farklı derslerle
bireysel etkileşimlerine göre müfredatı kişiselleştirmek için kullanılabileceğini
söylüyor.
Raporda, "Madagaskar'da nesli tükenmekte olan bitki türlerine sanal olarak tanık
olmak gibi - sağlayabileceği deneyimler, öğrencilerin düşünme, dünyayla ilişki kurma
ve sorunların üstesinden gelme şeklini eninde sonunda değiştirebilir" diyor.

“Nature Biotechnology “ dergisinde yayınlanan, öğrenciler bir VR simülasyonu


kullandıklarında öğrenme sonuçlarında yüzde 76, geleneksel öğretimle birlikte
kullandıklarında ise yüzde 101 artış bulan yeni bir çalışmadan alıntı yapıyor.
ICTC politika ve sosyal yardım müdürü Nathan Snider, AR ve VR teknolojilerinin
dünya çapında, özellikle Avrupa Birliği'nde yenilikçi şekillerde kullanıldığını söylüyor.
ICTC raporunun yazarlarından biri olan Snider, "Ancak bu konuşma Kanada'da
gerçek anlamda gerçekleşmiyor" diyor. "Henüz 5G altyapısına bile sahip değiliz, yani
ne kadar küçük ve orta ölçekli teknoloji girişimcileri hakkında düşünürseniz,
Kanada'da şu anda gerçekten etkili bir şekilde çalışmak için kum havuzları bile yok.
alan ve yeni teknolojiler geliştirin. "
COVID-19 salgını nedeniyle okulların kapatılması, bazı eğitimcileri ve öğrencileri
geçişi hızlı bir şekilde takip etmeye zorlarken, aynı zamanda mevcut yaklaşımlar ve
hazırlık durumlarını da açığa çıkardı.
Snider, "Bazı başarılar ve bazı başarısızlıklar var," diyor ve her ilin farklı bir eğitim
sistemi ve müfredatı olduğuna dikkat çekiyor. Bazıları yenilikçi teknolojileri
birleştirmiştir, ancak bu okul bölgeleri arasında büyük farklılıklar göstermektedir.
"Daha önce, harmanlanmış bir öğrenme ortamının mı yoksa bir e-öğrenme ortamının
öğrenciler için değerli olup olmadığını tartışma lüksümüz vardı" diyor. "Artık o lükse
sahip değiliz. COVID-19 bize yeni fırsatları ve yeni öğrenim yollarını
değerlendirmenin zamanın ötesinde olduğunu gösterdi. "

2.d 3.. Eğitim Teknolojilerine Yatırım : 

Eğitim teknolojileri pazarının 2027’ de yıllık yüzde 18’lik büyüme ile 285,2 milyar dolar
büyüklüğe ulaşması bekleniyor ( Grand View Research)

Eğitim Teknolojilerine Yatırım 2018-2025 ( milyar dolar )


(kaynak ; Statista Şubat 2019)
           2018                2025
Sanal Artırılmış Gerçeklik                 1.8                   12.6
Yapay Zeka  0.8.                   6.1
Robot Teknolojileri  1.3 3.1
Blockchain  0.1 0.6

3- digital eğitim felsefesi , digital pedagoji 

Eğitimde digital dönüşüm yalnızca eğitim teknolojilerinin gelişimi değildir elbette.


Eğitim felsefesinin toptan değişiminden bahsediyoruz. Bu nedenle eğitim yöneticileri

14
başta olmak üzere her öğretmenin dijital eğitim lideri olarak kendini geliştirmesi için
teşvik edici roller üstlenmeli Dijital pedagoji kavramı da bu noktada hayatımıza
giriyor. Farklı platformlar için gereken farklı yaklaşımlar konusunda öğretmenlerimiz,
Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren YEGAM tarafından düzenlenen
“Dijital Pedagoji Eğitimi”ne katıldı. 9 modülden oluşan bu eğitimde öğretmenlerimiz
aşağıdaki başlıklarda eğitim aldılar. Uzaktan Öğrenme ve Hibrit Pedagoji Dijital
Pedagoji ve Dijital Dönüşüm Teknoloji ile Zenginleştirilmiş Ortamlarda
Özdüzenleme Senkron ve Asenkron Uzaktan Eğitim Yönetimi Farklılaştırılmış Dijital
Öğretim Stratejileri Öğretim Tasarımında Dijital PedagojiDijital Ölçme, Değerlendirme
ve Geri Bildirim Dijital Pedagoji için Araştırma Yöntemleri Proje (Eylem Araştırması)

((Digital eğitim fırsatlar :     Yaşantı Konisi / somut-soyut öğrenme süreçlerini


destekleme . : Metodbox , seemeet5G,VR ,Ar teknolojileri , yaşantı konisi modeli : 5 g
ve teknolojinin erişilebilir hız ve bant genişliğinin artması : sanal gerçeklik,artttırılmış
sanal gerçeklik ve hologram uygulamalarına kolay ulaşım demek.))

Soru 3 : 

OECD Eğitim Direktörü Andreas Schleicher ve Küresel Eğitim İnovasyon Girişimi’ni


temsilen, Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi profesörlerinden Fernando Reimers’ın
hazırladığı, Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin de katkıda
bulunduğu “Salgının Küresel Eğitim Raporu” pandemi döneminde eğitime dair çarpıcı
veriler sunuyor. 
Raporda, sosyal izolasyonun zorunlu olduğu günlerde, eğitim sistemlerinin ve kurum
liderlerinin alternatif planlar geliştirmeleri gerektiğinin altı çiziliyor. 
Rapora göre, COVID-19 salgını krizi süresince verilen hükümet kararlarından öne
çıkan en önemli konuların başında; Öğrenciler için akademik öğrenmenin
sağlanması, bireysel çalışma yetenekleri açısından eksikliği olan öğrencilerin
desteklenmesi, öğrencilerin sağlıklı olmalarının sağlanması, öğretmenlere
profesyonel destek sağlanması ve öğretmenlerin sağlıklı olmasının sağlanması,
öğretmenlere tıbbi yardım sağlanması maddeleri geliyor. 
Bu süreçte en zorlayıcı konular ise akademik öğrenmenin devamının sağlanması,
ölçme değerlendirme süreçlerinde devamlılık ve ailelerin öğrencinin öğrenimini
desteklemeleri için teşvik edilmeleri ve destek verilmesi olarak öne çıkıyor.

15
4- DÖNÜŞEN EĞİTİM

Eğitim ile ilgili olası kullanım durumlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir:

a. Dokunsal İnternet ve Beceri Seti İletişimi

Dokunsal iletişimimizi İnternet üzerinden aktarabilen bir ağa sahip olmak, günümüzün
içerik ve bilgi dağıtım İnternetinden elle beceri seti dağıtım İnternetine geçmemize
yardımcı olacaktır. Bu, özellikle manuel eğitim ve beceri geliştirme için yeni Tele-
öğretim ve Tele-mentörlük yolları yaratacaktır. Dokunsal İnternetin eğitimde
kullanılması, uzaktan eğitim ve uzaktan takım çalışması için yeni bir tanım ve
deneyim getirebilir. Uzuvlarımızın video ve sesli geri bildirimle doğal bir dokunsal
etkileşimine sahip olmak için, hizmetin yanıt süresi çok düşük olmalıdır, yani yalnızca
5G tarafından öngörülebilen birkaç milisaniyelik gidiş-dönüş süresi.

b. Sanal Gerçeklik ve Eğitim

Sanal Gerçeklik için ilk kullanım örneği eğlence sektörü iken, aynı zamanda eğitim ve
öğretimle de ilgilidir ve kaliteli eğitim sağlamada ve öğrenciler arasında anlayışa
dayalı öğrenmeyi geliştirmede büyük bir role sahip olacaktır. Bu hizmetleri eğitime
uygun hale getirerek (örneğin, modellerle etkileşime girme ve vücudun farklı
katmanlarını hareket ettirme olasılığı ile insan vücudunun sanal turları yaparak),
öğrenme süreci daha eğlenceli ve çok daha ilginç olabilir. Bu aynı zamanda uzaktan
eğitim için yeni deneyimler getirebilir ve öğrencilerin sınıfta sanal varlığını
etkinleştirebilir. Bu tür bir hizmet, çok yüksek bant genişliği (çift yönlü) ve çok düşük
gecikme süresi (yani, 2-4ms) gerektirir.

c. Artırılmış Gerçeklik ve Eğitim

Sanal gerçekliğe benzer şekilde AR, eğitimdeki alaka düzeyini ve kullanışlılığını


çoktan göstermeye başladı. Gerekli bilgilerin sağlanması, bağlamsal öğrenmeyi her
yerde ve yaygın hale getirebilir. AR, doğru miktarda bilgiyi doğru zamanda doğru
kitleye sağlamanın etkili bir yolu olabilir. Ayrıca, sürükleyici AR, mobil bulut sınıfı ve
Sanal Varlık gibi hizmetler aracılığıyla eğitimde yeni öğrenme yolları ve ekip
çalışmasına olanak sağlayabilir. Öğrenme deneyimini geliştirmek, AR için olası tek
kullanım durumu değildir. Ayrıca öğretmenlerin her öğrenci hakkında gerekli bilgileri
almalarına ve onların özel ihtiyaç ve yeteneklerinin farkında olmalarına yardımcı

16
olabilir. Optimize edilmiş yönlendirme,kesintisiz geniş alan kapsamı, sanal
mevcudiyet, düşük gecikmeli konuşma ve video kodlama dahil olmak üzere bu tür
hizmetlerin uygulanması için gerekliliklerin dikkate alınması gerekir.

d. Duvarlarla Çevrili Sınıf

Dokunsal İnternet ve VR i birleştirerek, öğretme ve öğrenmede gelecekteki deneyim


bugünün deneyiminin çok ötesine geçebilir. Bu, deneysel uygulamalar için fiziksel
konum kısıtlamasını kaldırabilir ve mevcut konumlarına bakılmaksızın çok sayıda
öğrenci arasında kaynakların paylaşımını kolaylaştırabilir ve mümkün kılabilir. Pahalı
ekipman ve tesislerle uygulamalı deneyimde etki daha önemli olacaktır.
Kişiselleştirilmiş öğrenme: Bir mobil cihaza bireysel erişim, her öğrenciyi, öğrenme
yolları önerebilen, toplu analizi etkinleştiren ve öğrenci deneyimlerinin daha iyi veri
yakalanması yoluyla öğrencilerin tüm yönleri hakkında çok daha iyi karar vermeyi
sağlayan akıllı kişiselleştirilmiş sistemlere bağlama vaadini taşır. Eğitim. Öğrencileri
farklı gruplarda kategorize etmek ve farklı multimedya içerikleri önermek ağ
üzerindeki yükü artırabilir.

e. Öğrenci Kablosuz Sırt Çantası

Günümüzün bulut tabanlı depolama hizmetleri, kullanılan cihazdan bağımsız olarak


dosyalara erişmeyi mümkün kılmıştır. Bulut sağlayıcılarının merkezileştirilmiş
mimarisi nedeniyle, nispeten hızlı bir internet bağlantısıyla bile içeriğe erişimde kayda
değer bir gecikme vardır. Geleceğin mobil teknolojisi, Dağıtılmış bulut ve mobil uç
bilgi işlem kullanarak her yerden tek cihaz içeriğine erişim sağlayın. Tüm kullanıcı
ihtiyaçları, kişisel içeriğine ve saklanan dosyalarına erişmek için bir cihazdır. Bu
özelliği kullanarak öğrenciler, anında yanıt süresi izlenimi vererek farklı cihazlar
aracılığıyla uygun bir zamanda ve yerde çalışmalarına devam edebilirler.

f. Özel İhtiyaçları Olan Öğrenci

Mobil teknoloji ve robotikteki gelişmeler, öğrencilere özel ihtiyaçları olan yardımcı


olmak için yeni fırsatlar açabilir ve öğrenmeyi onlar için kolaylaştırabilir. Bulut tabanlı
robotlar, engelli öğrenciler için tam zamanlı bir yardımcı olarak düşünülebilir ve eğitim
ortamı ve akranları ile etkileşime girmelerine yardımcı olur. Bir öğretmeni yardım için
çağırmak zorunda kalmak yerine (bu hem öğrenciye hem de öğretmene daha verimli
kullanabilecekleri zamana mal olabilir) robotlarının yardımıyla konuyla ilgilenebilirler.

g. Iot ve Akıllı Sınıf / Akıllı Kampüs

IoT uygulamaları, akıllı binadan akıllı sağlık hizmetlerine kadar hayatımızın her
alanını etkiliyor. Ancak bu uygulamaların hızla büyüyen alanlarından biri de bugünün
öğretme, öğrenme ve kampüs işletim deneyimimizi geliştirebilecek eğitim. IoT
uygulamaları ayrıca öğretmenlerin sınıftaki rolünü değiştirmemize yardımcı olabilir,
üzerlerindeki idari yükün yükünü azaltır ve bireylere daha fazla konsantre olmalarını
sağlar. Sınıfa girer girmez otomatik olarak sınıfa giriş yapmak, ders sırasında
konsantrasyonunu kaybedince dikkatini dağıtan bir sinyal, gerçek zamanlı
analizlerine dayanarak öğrencilerin hala problem yaşadığı alanlar hakkında bir

17
öğretim görevlisine gerçek zamanlı geri bildirim notlar, hepsi IoT ve bağlantılı sınıfın
öğrenme ve öğretme deneyimini nasıl geliştirebileceğine dair sadece birkaç örnektir.

h. Yaşantı Konisi Modeli

Öğrenme işine katılan duyu organlarının sayısı arttıkça, öğrenme o kadar iyi olur
demektedir. İnsan duyduğunu unutur, duyduğunu ve gördüğünü hatırlar, yaptığını ise
öğrenir. 

SONUÇ

Covid 19 pandemisinin etkisi ; Geniş açıdan baktığımızda, bu dönüşüm bize dünya


genelinde milyonlarca çocuğa dokunmak, nitelikli eğitime erişimi arttırmak, farklı
nedenlerle dezavantajlı grupların kız çocukları veya özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar
vb . Eğitimden kopmasını engellemek gibi birçok imkan sunuyor / sunacak. Ve bu da
yine milyonlarca insanın hayat koşullarını iyileştirmek, yükselen gelir eşitsizliklerini
gidermek, küresel verimlilikteki düşüşleri tersine çevirmek için gerçek bir fırsat
sunabilir. Dünyayı bugün olduğundan daha iyi bir hale getirecek tek güç eğitim ve
eğitimin önüne açılan her fırsatı değerlendirmek tüm dünya için hayati bir anlam
taşıyor. 

Öğretmenlerin rolü, öğrenme deneyiminin başarısı için, okulların fiziksel ortamından


veya teknolojik altyapısından daha önemlidir. Okulların sağladığı zaman ve mekanla
birlikte internetten öğretim öne çıktığında öğretmenlerin rolü tam tersine azalmaz.
Doğrudan öğretim ya da kendi kendine öğrenme sürecinde, eşzamanlı ya da
eşzamansız modlarda sağlanan rehberlik yoluyla, öğretmenin rolü öğrencileri
yönlendirmek için esastır.” ( 2020, A.Schleicher ve F.Reimers, covid -19
pandemisine  karşı eğitimde atılabilecek Adımlara rehberlik edecek bir çerçeve )

“Bu krizde eğitim adına bir umut ışığı var mıdır ? eğitim açısından krizin getirdiği
değişimlerden kaynaklı beklenmedik olumlu sonuçlar arasında teknolojilerin ve diğer
yenilikçi çözümlerin öne sürülmesi ve öğrencilerin kendi öğrenmelerinin
sorumluluğunu almalarında artış görülmektedir. ( 2020, A.Schleicher ve F.Reimers,
covid -19 pandemisine  karşı eğitimde atılabilecek Adımlara rehberlik edecek bir
çerçeve ) rapor sayfa 18/ Tablo 5 eklenebilir 

Eğitime erişim düzeyinin önemli göstergelerinden biri eğitimden erken ayrılma oranı.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, 2020 itibarıyla eğitimden erken ayrılma oranının
%10’un altında olması hedefi bulunuyor. Eğitimden, zorunlu eğitim kapsamına giren
12 yıldan önce ayrılmış olan 18-24 yaşındaki bireylerin oranında 2007’den bu yana
görülen azalma eğilimi devam etti. Türkiye için 2018 yılında %31,2 olan oran 2019
yılında %28,9 olarak kaydedildi. AB ülkelerinde ise bu oran %10,9 oldu. Türkiye’de
eğitimden erken ayrılma oranı erkekler için 2018’de %30,6, 2019’da %29,0; kadınlar
içinse 2018’de %31,8, 2019’da %28,8.””” Kaynak nedir ?? 

Tüm zorluğuna rağmen pandemi, eğitimde yeni olasılıkları da tetikledi. Bu zor


durumun etkileri, devlet politikalarının dönüşümüyle birlikte yeni olasılıkları da
doğurdu. Dijitalleşme, tüm dünyada, eğitimcilere öğrencileri için, daha fazla
bireyselleştirilmiş,  kişiye özgü eğitim verme imkânı sunuyor. Çünkü, aynı zamanda
digitalleşme öğretmenleri de pedagojik olarak özgürleştiriyor. Öncelikle eğitim

18
konusunda eski tecrübelerden faydalanılsa da yepyeni bir yapının baştan kurulmak
zorunda olduğunu gördük. Eğitim sistemlerini yeniden inşa etmek gerek. Böylece
daha fazla öğrenci için öğrenme çıktıları iyileştirilir ve nitelikli eğitime dünya genelinde
daha çok öğrencinin ulaşması mümkün olur. Bu da eğitimde fırsat eşitliği açısından
muazzam bir fırsatı bize sunacaktır. Eğitimde yeni model kendini ortay koymuştur ve
hibrit bu  modeli geliştirme  zamanı gelmiştir. 

REFERANLAR;
 

1- EU Digital Eğitim Eylem Planı 


2-Pearson mesleklerin geleceği 2030 da istihdam araştırması
3-Mc Kinsey ‘ yapay zeka Ve eğitim araştırması
4-OECD 2020 Covid 19 salgının küresel eğitime etkisi araştırması 
5- Grand View reseArc

19

You might also like