Professional Documents
Culture Documents
Kirmizi Pazartesi Adli Eserde Olum Izleg
Kirmizi Pazartesi Adli Eserde Olum Izleg
WRITTEN ASSIGNMENT
Cemrenur Erdal
Gabriel Garcia Marquez tarafından kaleme alınan Kırmızı Pazartesi adlı yapıttaki
kültürel bağlamı anlama sürecim kitap boyunca bahsedilen değerlerin Türk kültürüne
olan benzerliğinden dolayı hızlı gelişmiştir. Yaptığım araştırmalar ve sınıf içi etkileşimli
sözlü sunumlar da bu değerleri pekiştirmem de bir etken olmuştur.
Herkesin bildiği bu cinayet öyküsünde kurban olan Santiago Nasar’ın etnik kökeni
kitapta beni etkileyen kültürel ögelerden bir tanesidir. Arap olan Santiago Nasar (o
dönemde Türk diye anılıyor) etnik kökeni yüzü nden suçlu olduğu kanısına varılmış ve
hiçbir sorgu yoluna başvurulmadan cinayete kurban gitmiştir. Kendilerinden farklı
herkesi reddeden bu kapalı ve geri kalmış toplumun o dönem Türkiye’sinde de
karşılığının bulunması iki farklı kültürde de önyargı ve dedikoduyu arttıran bir durum
olmuştur. Gerek Nasar’ın Türk olması gerekse sınıf içi araştırmalarımız bu kültürel
ögeyi anlamamda yardımcı olan unsurlardan olmuştur.
Sınıf içi sunumlarımızda hepsinin anlamına tek tek baktığımız büyülüğü gerçekçiliğin
vazgeçilmezi olan batıl inançlar kitapta sembolik bir anlam taşımaktadır. Kültürel
bağlamı destekleyen bu inançları anlama sürecim portakal çiçeği ve bakire karmen
madalyonu dışında Türk kültürüyle benzerliklerinden dolayı kolay olmuştur. Genel
olarak beyaz olan herhangi bir şeyin beyaz ve masumiyeti, kuş pisliklerinin ise
şanssızlığı sembolize ettiği aşikârdır. Portakal çiçeği ve madalyon sembollerini de
sınıfta yaptığımız sözlü sunumlar sırasında öğrendim ve hatta bu kavramların Türk
kültüründe var olan kırmızı kuşağa benzediğini gördüm.
Kapalı ve cahil olan bu kasaba gösteriş kavramının merkezi olduğunu bize düğün
sahneleri sayesinde aktarmıştır. En güzel ve en şaşaalı düğünlerin öncesinde en az
düğünler kadar ihtişamlı çeyizlerin olması ve hatta kadınların sadece bu evlilik
merasimi için yetiştiriliyor olması bana Türk kültürüyle olan benzerlikten ötürü farklı
gelmemiş, bağlamı anlama sürecimde yardımcı olmuştur. Kitapta hayatlarının sadece
evlenme ve evlendikten sonraki kısım için yetiştirilen kadın figürlerin hiçbirinin mutlu
bir evliliğe sahip olmaması ironik bir durum olmakla beraber toplumun gözünden kadın
kavramını da derinleştirmemi sağlayan bir unsur olmuştur.
Kadının toplumdaki rolü de kültürel değerler içeren bazı semboller ve ana izlek olan
namus kavramıyla verilmiştir. Eserde tüm kadın figürler - Clotilde Armenta dışında -
ekonomik bağımsızlıktan yoksun ve pasif biri olarak çizilmiş, bakire ve namuslu biri
olarak yetiştirilmiştir. Durumlar bunun tersini gösterdiğinde ise kitap herkesin bildiği bir
cinayetle sonlanmıştır. Yalnızca kadın üzerinden ele alınan namus, Türk kültüründe de
bir tabu olduğu için bağlamı anlama sürecim daha da kolaylaşmış ve namus konusu
dışında cinsiyet rolleri, önyargılar ve toplum baskısı gibi izlekleri de pekiştirmemde
yardımcı olmuştur.
Berinin veya ötenin kalmamasıyla anın donduğu, zaman kavramının yitip bittiği
ve yalanları sonucu herkesin bildiği bir ölüm olmaktadır Santiago Nasar’ınki de.
Toplumsal ahlâk kuralları, insan vicdanı ve adaletin hallaç pamuğu gibi savrulduğu
romanda katil olarak okuyucuyla karşı karşıya gelen yalnızca ikizler olsa da işlenen
piskoposun geldiği vapuru beklemek için sabah saat beş buçukta kalkmıştı.”
cümlesiyle daha ilk sayfadan kitap içi figürlerin yanı sıra okuyucu da bilmektedir
aslında. Eli kolu bağlı bir şekilde romanını okumaya devam eden okuyucunun her şeyin
farkında oluşu yazarın kullandığı tekniklerle sağlanmaktadır. Sembolü kimi zaman batıl
inanç olarak kimi zaman ise tezatlar bağlamında vererek dilin imkânsızlığını sınırsız
hale getiren Gabriel Garcia Marquez, alışılmış kelime birliklerine özgün ve farklı bir ruh
katmaktadır. Çok katmanlı bir yapı oluşturan bu sembollerden dokuz tanesi okuyucuyla
Nasar’ın ölümü arasında sanki bir mektupmuşçasına hareket ederek belli başlı
kumaşlı kıyafeti; rüyası ve rüyasında gördüğü ağaçlar; kuş pislikleri; masum yere
öldürülen tavşan ve yahnisi; kan rengi kırmızı mürekkep; kapının altından içeri süzülüp
bahsedilmektedir.
Ya varlıktır ya yokluktur beyaz rengi. Ya başlangıçtır ya da bitiş. Santiago Nasar’ın
beyazı ise yokluğun hüküm süreceği bitişe giderkenki kıyafetinin rengidir. Sayılı
günlerde hep böyle giyinirdi. ( Marquez, 11) Namus kavramı gibi tabulara sahip, dindar
bir toplumda yer alan Santiago Nasar, piskoposun geleceği gün beyaz keten bir kumaş
giymektedir. Gabriel Garciel Marquez ana figürün kıyafetini tasvir ederken beyaz rengi
algılamasını sağlamaktadır. İnsanın sahip olacağı son eşya, ruhun sıyrılacağı beden
için mütevazı bir koza olan kefen de beyaz ve keten kumaşlıdır. Beyaz ve keten kıyafet
ölümden sonra ölünün vücuduna sarılan kefeni sembolize etmektedir. Aynı zamanda
bahsi geçen beyaz rengin saflık ve masumiyetin sembolü olması okuyucuları kurban
İlk çağlardan bugüne kadar gelen kimi zaman babaannelerden duyulan kimi
zamansa olay anında tanıklık edilen popüler kültürün bir unsuru olarak karşımıza
çıkmaktadır batıl inançlar. Toplum neden sonuç ilişkisi kuramadığında bilgi yetersizliği,
çaresizlik, geleceği bilme arzusu gibi kavramlarla karşı karşıya geldiğinde batıl
batıl inanç kavramını pekiştiren bir unsur olmakta ve romanı gerçekçi kılmaktadır.
Büyülü gerçekçilik akımının vazgeçilmezi olan batıl inançlar roman da hüküm sürmekte
hatta ölümü sezdiren sembollerden biri olan rüyalar da bunu destekleyen bir zemin
dalların hiç birine çarpmadan geçip giden yaldızlı kâğıttan yapılma bir uçağın içinde
tek başına oturduğunu görmüştü.” (Marquez, 2011, s.11) Cinayeti bilmesine rağmen
her daim sessiz kalan toplumun tepkisi kağıttan uçağı bile durduramayan dallar
metaforuyla verilmekte olup yolun sonunda yalnız kalacak kişinin Nasar olması ölümü
sezdiren durumlardan biri olmaktadır. Romanın sonunda yalnız kalan diğer bir figür ise
Bayardo San Roman’dır. İki figürün ortak özelliklerine bakıldığında ise maddi ve
Ölümü sezdiren rüyalardan devam edilecek olursa Santiago Nasar’ın incir ağacı
gördüğü rüya okuyucu için önem arz etmektedir. “Rüyasında kendini koca koca incir
ağaçlarından bir ormanın içinden geçerken görmüştü, incecik bir yağmur çiseliyordu,
bir an için mutluluk duymuş; ama uyandığında üstü başı kuş pislikleri içindeymiş
sembolize eden incir ağaçları, şanssızlık sembolü olan kuş pislikleri i le beraber
verilmekte olup namus cinayetine kurban giden Nasar’ın ölümünü sezdirmektedir. Kimi
toplumlarda iyiye işaret eden kuş pislikleri sembolü Marquez’in kelime seçimleri ile
kitapta bahsi geçen tavşan sembolü masumiyetin simgesi olarak verilmektedir. Aynı
önceden sezdirme tekniği yine Nasar’ın ölüm tasviriyle birleşmekte olup ölümü
şu şekilde kaleme almaktadır: “Umutsuzluğa kapılan Pablo Vicario, karnın a yatay bir
bıçak darbesi indirmiş, bütün bağırsakları bir patlamayla dışarı fışkırmıştı.” (Marquez,
105) Dahası Nasar’ın cinayet günü beyaz giyinmesi tavşanın kürk rengiyle bir bağlantı
“Mutfağa girdiğinde Victoria Guzman, tavşan yahnisini ocağa daha yeni oturtmuştu.”
(Marquez, 94) Beyaz kürkü ve masumiyetiyle sarınmış olan tavşan artık bir yemek
hâline geldiğinden dolayı ölü sayılmakta olup Santiago Nasar’ın da öleceğini sembolize
etmektedir.
mürekkeplerin renginin tasvirini yaparken sıradan bir kırmızı demektense kan rengi
sıfatını kullanmayı tercih eden Gabriel Garcia Marquez okuyucusunun ölüm ile ilgili bir
sezdirmektedir.
aktarılmaktadır: “O arada kimliği hiçbir zaman belli olmayan birisi, zarf içine konulmuş
bir kâğıdı kapının altından atmıştı, içinde onu öldürmek için birilerinin pusuda
sezdirme tekniğini kullanan Marquez, ölüm haberini bu kadar net ve açık bir şekilde
kelime seçimleriyle okuyucu için dah a merak uyandırıcı bir hâle gelse de toplum için
hâlâ yerdeki bir kâğıt olarak kalmaktadır. “Yerdeki kâğıdı görmeden içeri girmiş…”
(Marquez, 93) “Tam o sırada Placida Linero, yerdeki kâğıdı görmüş; ama eğilip onu
Kimisine tamamen kapatılan kimisine sonuna kadar açılan Santiago Nasar’a ise
önce kapatılıp sonra sürgüyü çektiren kapılar da eserde ölümü sezdiren son sembol
olarak okuyucuyla buluşmaktadır. Öldürüleceği gün her zaman çıktığı kapı yerine ön
kapıyı tercih eden Santiago’yu yine onu öldürmek için ön kapıda bekleyen ikizler
ustası Marquez kapı sembolünü şu şekilde kaleme almaktadır: “Öndeki kapı, bayram
günleri dışında, kol demiri olarak takılı dururdu hep. Ama yine de Santiago Nasar’ı
öldürecek olan adamlar onu arka kapıda değil, bu ön kapıda bekliyorlardı.” (Marquez,
18)
romanı olmaktadır Kırmızı Pazartesi. Sebepsizlikten doğan bir ölümle bitmekte olan bu
romanın cinayeti, kitabın daha ilk sayfasında verilen önceden sezdirme tekniği ve kitap
boyunca satır aralarına sıkıştırılmış birçok sembol ile -kurban olan Santiago Nasar
hariç- herkes yani hem Nasar’ın içinde bulunduğu toplum hem de okuyucu tarafından
açılan kapı, yerle tepkimeye giren mektup, kırmızı olmayan mürekkep, yahni olan
tavuk, batıl inançların gözbebeği rüyalar, gökyüzünden yağmur gibi akan kuş pislikleri
http://dergipark.org.tr/usaksosbil/issue/29105/311480
Ürün Yayınları.