You are on page 1of 2

MESK

öğrencinin satır nizamın da bir cümle yaz- me beyitler yazılması adet olmuştur. tarz ve üs!Qbuyla öğrenerek "tavır" de-
ması çok güç olduğundan bu suretle da- Mürekkebat meşklerini tekrar ederek nen o ekolü devam ettirmesi olmuştur.
ha ilk derste talebenin yeteneği, sabrı ve sanat melekesini geliştiren talebeye ho- "Eser geçme" tabirinin de kullanıldığı
hevesi denenir. birçok defa yazdığı halde ca örneksiz metinler verip yeni terkip- meşkte mOsiki eserleri hoca tarafından
hocanın istediği seviyeyi elde edemeyen ler yaptırır. Düzenli biçimde çalışan bir seslendirilir, talebeye usulüyle birlikte bö-
talebelerin kabiliyetleri ölçülerek yeter- talebe üç dört yılda meşklerini tamam- lüm bölüm veya bütünüyle defalarca tek-
sizlerin kendiliğinden elenmeleri sağla­ layarak icazet almaya hak kazanır. Bir üs- rar edilerek ezberletilirdi. Burada eserin
nırdı. Hocaların meşk örneğini talebenin tattan yazının usul ve kaidelerini meşke­ herhangi bir notadan öğrenilmesi söz ko-
önünde yazması ve satır altına "sa'y" (ça- dip icazet almak "me'zun olmak", yani nusu olmadığından hafızanın çok önemli
lış) işaretini koyması esas olmakla bera- hat sanatını icra ve imza atma yetkisine rolü bulunuyordu. Ayrıca eserlerin usul
ber talebe bu safhada başka üstati ar ta- hak kazanmaktır. Bunu belirtmek üzere vurularak öğretilmesi usulün öğrenilmesi
rafından hazırlanmış meşk mecmuala- yanında meşki kolaylaştıran ve sağlam­
hattatların verdiği izin belgesine "icazet-
rından da istifade edebilirdi. laştıran bir tekniktir.
name" denir. icazet alacak seviyeye eri-
Öğrenci bir hafta sonraki derse kadar şen talebe hacası tarafından seçilen eski Bir sözlü mOsiki eserinin meşki şu şe­
üstatlardan birinin kıtasını taklit ederek kilde yürütülürdü: Önce geçilecek eserin
üstadının meşkini taklit ederek alıştır­
yeniden yazar. Bu onun kazandığı hüneri güftesi talebeye yazdırılır, üzerinde ge-
malar yapar ve hacaya göstermek üzere
gösterir. icazetnamenin bazan bir mu- rektiği kadar durularak doğru telaffuzu
bir meşk hazırlar. Hoca gördüğü kusur-
rakka'. hilye veya hattat şeceresini gös- ve manasının anlaşılması sağlanırdı. Par-
ları, beğenmediği harfleri, harf nisbetle-
çanın usulü esericra edilmeden önce bir-
rini, kaidelerini, kalemin akışını tarif ede- teren bir mecmua şeklinde hazırlanmış
kaç defa vurulurken talebe de buna katı­
rek talebe meşkinin altına yeniden yazar. olanları da vardır. Hattat imzaları genel-
lır. böylece parçanın ritmi yerleşmiş olur-
Buna "harf çıkartma" denir. Harf şekille­ likle "ketebe" kelimesiyle başladığından
du. Ardından usul eşliğinde eser hoca
rini daha iyi açıklamak için kase, tekne, imza atmaya "ketebe koyma" da denir.
tarafından okunup talebeye tekrar etti-
küp, göz. baş. ağız. zülfe gibi teşbihlerle Ketebe kelimesi yerine yazının mahiyeti-
rilerek kısım kısım meşkedilir, belirli bir
izahat verilmesi, talebenin şekilleri zih- ne göre "nemakahO. harrerehO, rakame-
başarı sağlanınca bir bütün halinde tale-
nine daha çabuk yerleştirmesine ve tak- h O, sewedehO. nesehahO, satarehO, kal-
benin hafızasına yerleştirilinceye kadar
lit etmesine yardımcı olur. Talebe hoca- ledehO" tabirleri yanında " meşşekahO"
defalarca okutturulurdu. Parçanın bu ilk
nın bu tashihlerini dikkate alarak aynı ibaresi de kullanılmıştır. Tezhip sanatın­
meşkinden sonra öğrenciye eseri gelecek
meşki tekrar çalışır ve ertesi derse geti- da ise meşk uygulaması daha farklı bir
derse kadar tekrar etmemesi tembih
rir. Eğer hoca yine harflerde bir bozukluk seyir takip eder (bk. TEZHİP). edilirdi. Bu uygulama talebenin kendi ba-
görürse tekrar meşk altına çıkartma ya- BİBLİYOGRAFYA : şına esere ilave yapmasını ve besteyi boz-
par veya talebenin meşkinde beğendiği TSMA, nr. D 9706/4; İstanbul Müftü lü ğü Şer­ masını önlemek için gerekli ve önemlidir.
satırın altını ve üstünü kalemiyle çizer ki 'iyye Sicilieri Arşivi, nr. 1780; Müstakimzade,
Bir hafta sonraki derste eser üzerinde
buna da "kaftan giydirme" adı verilir. Ay- Tuh{e, s. 625; Amasya Tarihi, 1, 128; ilmiyye
Salnamesi, s. 687; Mehmed izzet v.dğr.. Da-
ta! ebenin yanlışları veya bazı tereddütleri
rıca kendi yazısının altına koyduğu sa'y varsa bunlar giderilineeye kadar eser tek-
rüşşa{aka, Türkiye'de ilk Halk Mektebi, İstan­
işaretini talebe yazısının altına da yazıp bul 1927, s. 88; Türkiye MaarifTarih i, 1, 192- rar ettirilerek meşk tamamlanırdı.
takdirlerini belirtir. Böylece her ders öğ­ 194; Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din
MOsikişinaslar meşke kabul edecekleri
renildiğine kanaat getirildikten sonra di- Eğitimi, İstanbul 1983, s. 202, 234; Muhittin
Serin, Hattat Şeyh Hamdullah: Hayatı, Talebe- talebelerde mOsiki kabiliyeti yanında ses
ğer örneğe geçilir. Harfler ve iki harfin
leri, Eserleri, İstanbul 1992, s. 30; a.mlf., Hat güzelliği, iyi bir mOsiki kulağıyla ritim
birbirine bitişmiş şekilleri meşkedilince Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2003, s. duygusu ararlardı. Mehmed Esad Efendi
hoca sülüs-nesihte, "Temmeti'l-hurOf bi- 15, 296, 298-299; M. Uğur Derman, "Hattat", Atrabü'l-ô.sô.r adlı eserinde XVII. yüzyı­
avnillahi'l-meliki'r-raOf" (Ailah'ın yardımıy­ DiA, XVI, 494-496.
la harfler tamamlandı) ibaresini, nesta'likte Iii MUHİTIİN SERiN lın bestekar. hanende ve musiki hacası
Na'ne Ahmed Çelebi'den söz ederken
ise Farsça "Çün halasi zi-müfredat amed 1 onun talebe seçimine çok önem verdiği­
Vakt-i meşk-ı mürekkebat amed" (Müf- o MÜSİKİ. Türk mOsikisinde meşk, ni ve mOsikinin inceliklerine vakıf olma-
redat tamamlanınca mürekkebat meşkinin vak- hoca ve talebesinin birlikte ça lı şmaları yanları meşklerine kabul etmediğini an-
ti geldi) beytini ilk meşk olarak yazar. Mü- suretiyle sözlü eserler ve saz eserleri re- latır. İbnülemin Mahmud Kemal de Hoş
rekkebat meşki yazı öğreniminde zevkli pertuvarının yüzyıllar boyu nesilden ne-
Sadô.'da Hacı Arif Bey'in herhangi bir
fakat en güç safhadır. Çünkü her harfin sile intikalini sağlamış bir eğitim ve eseri öğrencisine en fazla on beş defa
ve kelimenin cümle içinde ve satır niza- öğretim yöntemidir. XIX. asrın ilk çey- tekrar ettiğini, sonuç alamadığında ise
mında aldığı ayrı bir şekil, satıra mahsus reğine kadar Türk mOsikisi öğretimi ta- artık kendisiyle meşgul olamayacağını
bir bünyesi vardır. Talebeyazının kom - mamen bu sisteme dayalı olarak devam söylediğini ifade eder.
pozisyon kurallarını ve tertibini bu saf- etmiş, daha sonraları Batı etkisiyle kuru-
Meşk süresi talebenin yeteneğiyle il-
hada yapacağı çalışmalarla meşkederek lan konservatuvar vb. mOsiki kurumla- giliyse de bu uygulama sabır gerektiren
öğrenir. rında da meşk kısmen uygulanmış olup
zahmetli bir iş olduğundan genellikle
Mürekkebat meşkinde ekseriya sülüs- günümüzde de belirli ölçülerde sürmek- uzun sürerdi. Meşke başlamada belli bir
nesihte Kaşidetü'l-Bür'e, Eli! Kaside- tedir. yaş söz konusu değildir. Çok küçük yaşta
si, Kaşidetü'l-Bürde, nesta'likte Molla Meşk metodunun en büyük faydası başlatılan meşkler yanında ileri yaşlarda
Cami'nin Besmele Kasidesi veya Ha- talebenin bir eseri, bir çalgıyı, herhangi da bu usul kullanılm ıştır. Sadece hoca ve
kani Mehmed Bey'in Hilye'sinden seç- bir mOsiki tekniğini ve icrasını hocasının talebenin karşılıklı çalışmaları dışında

374
MEŞREBÜ'I-ERVAH

birçok talebenin katılımıyla sürdürülen MOsiki meşkinin yapıldığı


mekanlar ara-
MEŞREBÜ'I-ERVAH
toplu meşkler de vardı. sında bazı kahvehanelerin de bulunduğu
( L:'~))'l ..,.,;.-.)
Meşk aldığı üstadın veya onun hocası­ bilinmektedir. İbnülemin Mahmud Kemal
Hoş Sada'da Hafız Kemal. Hafız Sami, Ruzbihan-ı Bakti'nin
nın meşhur üstatlardan olmasının meşk
Ahmet Avni Konuk ve Lemi Atlı gibi mO- (ö. 606/1209)
alan kimsenin müsiki ş inaslar arasındaki
tasawuf terimlerine dair eseri.
itibar ında etkin rolü vardır. Nitekim Meh- si kişinasiarın hocası. XIX. yüzyılın zakir L _j
med Suphi Ezgi'nin tambur hacası Koz- ve bestekarlarından hanende Hacı Kira-
yatağı'ndaki Rifal Tekkesi şeyhi Halim mi Efendi'nin Taşkasap semtindeki bir Müellifİn 579 (1183) yılında tamamla-
Efendi, onun hacası da Kuyumcu Oski- kahvehanede düzenli biçimde talebeleri- dığı, tek nüshası bilinen (Di ya rbakır il Halk
yam olup Oskiyam'ın hocasının lll. Selim'e ne mOsiki meşkettiğinden bahseder. Ktp., nr. 15 29/B) eserin adı, nüshanın üze-
tambur öğreten TanbOri izak olduğu göz XIX. yüzyılın sonlarına kadar mOsiki rindeki kayıttan hareketle kaynaklarda
önüne alınırsa Suphi Ezgi'nin İzak'a kadar meşklerinden genellikle bir ücret alın­ Meşrebü'l-erval; şeklinde kaydedilmek-
uzanan klasik tambur tavrının bir tem- madığı kaynaklardaki bilgilerden an laşıl­ teyse de bu ad eserin metninde geçme-
silcisi sıfatıyla önemi daha iyi anlaşılır. maktadır. Ancak sarayda yapılan meşk­ mektedir. Müellif mukaddimede ariflerin
ler için hocalara belirli bir ücret verildiği, makamları hakkında müridiere bilgi ver-
Kaynaklarda meşk sisteminin başlan­
gıcıyla ilgili kesin bilgilere rastlamak konaklarda sürdürülen benzer faaliyetle- mek istediğini belirtir, eserin sonunda ise
mümkün değildir. Osmanlı toplumunda rin karşılığı olarak da sanatkarlara öde- evliya makamlarının tamamlandığını söy-
mOsiki öğretiminin başta saray olmak me yapıldığı bilinmektedir. Son dönem- ler. Kitapta ruhların asıl kaynağına (meş­
üzere ev. konak, cami, tekke ve kahveha- lerde geçim sıkıntısı çeken bazı müsikişi­ reb) kavuşabilmesi için aşmaları gereken
ne gibi mekanlarda yapıldığı bilinmekte- nasların da para karşılığı ders verdikleri hal ve makamlardan bahsetmesine bakı­
dir. Sarayda mOsiki eğitimi ve öğretimi kaydedilmektedir. larak müellifin eser tamamlandıktan son-
için XVI. yüzyılda özel odalar tahsis edil- Birçok faydası yanında nota yazısının ra Meşrebü '1-ervaf:ı adını verdiği veya
mişti. IV. Murad döneminde 1046 (1636) umumiyetle kullanılmadığı, repertuva- bu adın bir başkası tarafından sonradan
konulduğu söylenebilir.
yılında bu faaliyet Seferli Koğuşu ' na nak- rın ağızdan ağıza nakledildiği meşk orta-
ledilmiştir. MOsiki eğitiminin saray için- mında eserlerin aktarıla aktarıla az ya da Yirmi bölümden meydana gelen Meş­
de görevli müsikişinaslar tarafından ve- çok bazı değişikiiklere uğrayabileceği ve rebü'l- ervdl;'ın her bölümü elli makama
rilmesi esas olmakla beraber saray dışın­ bunun neticesinde aynı eserin birkaç ver- {1 , ll , VIII ve XX. bölümlerelli bir) ayrılmış­
dan mOsiki hacası getirilerek de m eş k ya- siyonunun ortaya çıkabileceğinin göz ar- tır. Genellikle 1001 makamı ele aldığı ka-
pılmıştır. Ayrıca Harem-i Hümayun'daki dı edilmemesi gerekir. Buna rağmen Os- bul edildiğinden Farsça konuşulan çevre-
cariyelerin saray içinde veya dışında özel manlı döneminin sonunda ve Cumhuri- lerde Hezdr u Yek Ma]fam adıyla tanı­
hocalardan meşk aldıkları bilinmektedir. yet'in ilk yıllarında kurulan özel mOsiki nan eserin her bölümü bir sOfi zümresi-
1635'te sarayda mOsiki öğrenmeye baş­ cemiyetlerinde (mektep ) ve ardından ge- nin ismine izafe edilmiştir. Mesela ilk bö-
layan Evliya Çelebi, burada mOsiki öğre­ niş anlamda bir konservatuvar niteliğini lüm "Makamatü'l-meczübln" adını taşı­
timinin yapıldığı ve fasılların geçildiği bir alan Darülelhan'da da meşk sistemi de- makta olup bu bölümde mezcupların elli
meşkhaneden bahseder (Seyahatname, vam ettirilmiştir. bir makamı tanıtılmıştır. Diğer bölüm-
ı. 245). Ayrıca Ali Ufkl Bey, saray meşk­ BİBLİYOGRAFYA :
lerde makamları tanıtılan sQfi zümreleri
hanesini ve orada geçen hayatı anlatır­ şunlardır: Sali kin. sabıkin, sıddlkin. mu-
Evliya Çelebi . Seyahatname, 1, 245; Ebuis-
ken bütün gün açık bulundurulan meşk­ hakzade Esad Efendi. Atrabü 'l-asar, İÜ Ktp. , TV, hibbln. müştakin. aşıkin, arifin. şahidln,
hanede üstatlarla talebelerin öğleden nr. 6204, vr. 4"; A. Galland, istanbul'a Ait Gün- mukarrebln, muvahhidln, vasılln, nüka-
sonra bazan sazlarla, bazan da çalgısız lük Anı/ar : 1672-1673 (nşr. Ch. H. A Schefer. ba, asfiya, evliya, ehlü'I-esrar mine'n-nü-
mOsiki meşkettiklerini söyler ( a lıntı için tre. Nahid Sırrı Ör.ik). Ankara 1987, 1, 79-80 ; ceba, mustafin, hulefa, büdela, aktab.
Mfısiki Encümeni ue Darülelhan Talimatı Su-
bk. Behar. Ali Ufki ve Mezmurlar, s. 44- Eserde ele alınan terimierin hemen hepsi
retidir, İ stanbu l 1333, tür.yer.; İbnülemin, Hoş
46) . Antcine Galland, 1672yılına ait hatı­ bir veya birkaç ayetle irtibatlandırılmış ,
Sada, tür. yer.; Cem Behar. Ali Ufki ue Mezmur-
ralarında İstanbul'da Eminönü'ndeki Ye- lar, İstanbul 1990, s. 44 -46; a.mlf .. Zaman, Me- 300'den fazla yerde hadis kullanılmıştır.
nicami'de hoca ile talebe arasında cere- kan, Müzik, İ stanbu l 1993, s. 11-82; Mehmet Baki! kendinden önceki süfilerin konuyla
yan eden bir ilahi meşkinden söz eder- Güntekin, "Osmanlı 'da Musiki ve Hikmete Dair ilgili tesbitlerinden faydalan m ış ve gerek-
ken Türkler'in mOsiki öğretimini nazari- Fenn'in Son Osmanlılar'ı", Osma nlı, Ankara tiğinde Arap şiirini kullanmış. her terimi
yat ve nota ile değil hafıza ile ve üstadın 1999 , X, 654 -656; İsmail Hakkı Uzunçarşılı. "Arif dedi ki ... " cümlesiyle tarif etmiş ve
"Osmanlılar Zamanında Saraylarda Musiki Ha-
ağzından yaptıklarını anlatmıştır (İstan­ tamamlamıştır. Bu arifin kim olduğu
ya tı" , TTK Belleten, sy. 161 ( ı 977). s. 86-88;
bul 'a Ait Günlük Antlar, ı. 79) Pakalın, ll, 493; Öztuna. BTMA, ll , 47 . kesin değilse de kendisi olması kuvvetle
muhtemeldir.
Tekkelerde ve özellikle Mevievi dergah-
larında öncelikle dini mOsiki ve onun ya-
liJ NuRi ÖzcAN
Rüzbihan-ı Sakli'nin görüş ve tesbitle-
nında her türlü mOsiki meşki yapılır, hat- rine başvurduğu Ebu Türab en-Nahşebl.
ta saz icrası öğretilirdi. Yüzyıllar boyu MEŞREB Ebü'l-Hüseyin en-Nuri. Hallac-ı Mansür,
adeta birer konservatuvar görevi yapmış (..,.,;.o.ıı) Bayezld-i Bistaml. Muhasibl. Serı es-Sa-
olan mevlevlhaneler, özellikle XVII. yüzyı­ kati. Zünnün el-Mısrl. Cüneyd-i Bağdadl ,
Silfinin tasawufu anlayış
lın başından itibaren bu fonksiyonlarını Şibll gibi meşhur süfiler yanında Abdür-
ve hayatına yansıtış tarzı anlamında
daha sistemli şekilde devam ettirmişler­ bir tasawuf terimi rahim İsfahanl. Hİşam b. Abdan-i Şlrazl.
dir. Buralarda mOsiki yanında sema m eş­ (bk. TASAWUF). Ebü'l-Hüseyin Zenci gibi pek tanınmayan
ki de yapılarak semazen yetiştirilmiştir. L _j süfiler de vardır. Serrac'ın el-Lüma' adlı

375

You might also like