You are on page 1of 5

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESİ


GÜZEL SANATLAR EĞİTİM BÖLÜMÜ
RESİM İŞ EĞİTİMİ
TÜRK EĞİTİM TARİHİ
FİNAL PROJESİ

ALEYNA SAYGI
180522017
1960’TAN GÜNÜMÜZE EĞİTİM
Aleyna Saygı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim İş Eğitimi
E-posta: aleynathk@gmail.com

Özet
Eğitim ve öğretim hiçbir devlet ve toplumun vazgeçemeyeceği bir faaliyettir.
Ancak her devlet veya toplum kendi şartları ve ihtiyaçları doğrultusunda bu
faaliyeti yürütmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türk milleti İslam’dan önce ve
sonra farklı şekillerde ve devrinin icaplarına göre eğitim görmüştür (Taşkın Ü.
2008). Osmanlılar, Anadolu Selçuklu Devleti’nin mirası üzerinde ve onun bir
devamı olarak şekillenme ve büyüme imkânına sahip oldular. Bu vesile ile onlar,
kendilerinden önceki diğer İslâm ve Türk-İslâm devletlerinin çok zengin teşkilat ve
müesseselerinden de geniş ölçüde faydalandılar. (Yıldırım S. Kılıç Ü. 2018).
Tarihe baktığımızda Osmanlı İmparatorluğu Selçuklulardan örnek aldığı üzere her
yönüyle teşkilatlanmış bir imparatorluktur. Bunun en önemli örneğini de eğitim
için yapılan teşkilatlanmada görüyoruz. Padişah dışındaki hâkim güç ve idari,
askeri ve bayındırlık hizmetleri yöneticileri ilmiye teşkilatı tarafından
sağlanıyordu. Kısaca, Mektep, çocukları eğitti; Medrese, ilmi ve dini bilgilerle
bilgilendirdi (Taşkın Ü. 2008) İslam toplumlarında külliye adı verilen bu
birliktelik, bir cami etrafında gelişir ve bünyesinde mektep, medrese vs. gibi birçok
eğitim kurumunu barındırırdı (Çobanoğlu 2002: 542). İlk medrese ise 1330’da
beyliğin merkezi İznik’te yapılmış ve buraya ilk müderris olarak da Türk âlim ve
mütefekkirlerinden Şerefüddîn Davud-i Kayserî tâyin edilmiştir

Her ne kadar eğitim İslam’la dinsel bir nitelik kazansa da İslam’dan önceki Türk
toplumlarında töre çerçevesinde etkilenen bir aile ve boy eğitimi mevcuttu. Buna
göre çocuk mensup olduğu boy için yetiştirilmekteydi. İslam’dan önceki bu
dönemde eğitim, Türk töresinin ve az da olsa yazının öğretilmesi şeklinde
özetlenebilir. Zira çok fazla olmasa da Türk toplumu içerisinde okur-yazar bir
zümrenin varlığından, elimize ulaşan fazla kanıt olmamasına rağmen, söz edilebilir
(Taşkın Ü. 2008)

Osmanlı Devleti ’de baktığımızda özellikle saray çevresinde ve halkın bir


kısmında dönemine göre dini ve klasik olmak üzere yetkin eğitim metotları
görülmektedir. Osmanlılar, kendilerinden önce kurulan bu eğitim kurumlarını vakıf
müessesesi ile finanse ederek bu kurumların kendi dönemlerinde de ilmî hizmetler
vermelerini sağlamıştır. Çünkü bu konuda Selçukluların ne kadar etkin olduğunu
görmüş ve her konuda örnek almaya başlamışlardır. Bu tecrübeyle yani
Selçuklulardan gelen devlet tecrübesiyle Osmanlılar, gittiği her yerde, halkın
ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına cami, mektep ve medreseler inşa etmişlerdir.
Bu inşa işi Osmanlılarda adeta bir gelenek halini almış, mektepleşme ve
medreseleşme faaliyetine, padişah ve yakınlarının yanı sıra sosyoekonomik
durumları iyi birçok vatandaş da katılmış, böylelikle köylere varıncaya kadar
hemen hemen her yerde eğitim ve öğretim kurumları açılmıştır (Taşkın Ü. 2008)

Bu eğitim kurumlarının en temel olanı olan medrese, Osmanlılar döneminin de de


eğitimin temeli olmuş, Osmanlı İmparatorluğu'na uygun biçimsel gelişmeler
göstermiştir. Medrese sıbyan mektebinden sonra orta, lise, yüksek okul ve
üniversite eğitimi veren, İslami kimliği sebebiyle sadece Müslümanların devam
ettiği bir eğitim kurumu özelliğindedir. (1) Söylediğimiz gibi en temel eğitim
kurumu medrese olsa da Osmanlı eğitim sistemin ilk basamağı Mahalle
Mektebidir. Bu okullar genellikle camilerin yanına kurulmuştur. 4-6 yaşlarında kız
ve erkek çocuklarına Kur’an, okuma-yazma ve temel hesap işlemleri öğretilirdi.
Buradan sonra erkekler için medrese eğitimi başlardı. (2) Ana ve babaların,
çocuklarına ayet ve hadislerle de desteklenen dini inanç ve şartları öğretme isteği,
sıbyan mekteplerinin yaygınlaşmasında etkili olmuş ve hemen hemen her
mahallede açılmasından bunlara mahalle mektebi denmiştir (Gelişli 2002).
Abbasiler devrinde “küttab” adıyla anılan mektebe, Karahanlı, Selçuklu ve
Osmanlı Türkleri sıbyan mektebi diyorlardı. Osmanlılar bu tip mektepleri
“daruttalim, darulilm, muallimhane, mahalle mektebi, ta mekteb, mekteb-i
ibtidaiyye” gibi adlarla da anmışlardır (Baltacı 2004: 6). Mektepler, medreselerin
bir alt kademesini teşkil eden eğitim kurumlarıydı. (Taşkın Ü. 2008)

Mahalle mekteplerinden sonra en yaygın eğitim kurumu olan sıbyan mektepleri


günümüzdeki başlangıç yeri olan ilkokullar gibidir. Âmâ bu okulların öğretim
programları alfabe Kuran çeşitli dinsel bilgiler ve güzel yazı gibi sınırlı sayıdaki
dersten oluşuyordu.

Sıbyan mektepleri çocuklara Kur’an okutmak, namaz kılma usullerini, namazda


okunacak ayetleri ve duaları öretmek ve biraz da yazı yazdırmak gibi üç önemli
amaçla kurulmuştur (Gelişli 2002: 38).

You might also like