You are on page 1of 5

PROFESYONEL SES SANATÇILARINDA SIK RASTLANAN SES SORUNLARI

Şarkı sesinin oluşması sırasında birçok sorunla karşılaşılır; bunların tümü birbirleriyle ilişkilidir
ve eş zamanlı olarak değerlendirilip düzeltilmelidirler. Aşağıda sıralanan sorunlar, eğitimi ve
deneyimi ne olursa olsun ses sanatçılarında sık görülürler ve değişik şarkıcılarda farklı
sıklıklarda ortaya çıkarlar.
1- KÖTÜ POSTÜR: Ses üretiminde vücudun uygun pozisyonda bulunması çok önemlidir.
Postür problemleri arasında;göğüs kafesinin içe doğru çökmesi ile birlikte başın boyun ile
birlikte aşağı doğru çökmesi, başın geriye doğru kasıldığı sıkı duruş hali sayılabilir. Her iki
durumda da tüm vücudu kapsayan bir gerilim durumu oluşur. İyi bir postür geliştirebilmek
için kişinin kinestetik duyarlılığını geliştiren Hatha yoga veya Alexander tekniği gibi fiziksel
disiplinlerin yardımı olabilir.
2- KÖTÜ NEFES ALMA VE UYGUNSUZ NEFES DESTEĞİ: Bazı deneyimsiz vokalistler hava
açlığı çeker görünürler ve klavikuler sığ nefes alma yöntemini uygularlar. Bunun yanı sıra
eğitimli şarkıcılar esas olarak diafragmatik nefes alma paternini kullanırlar; bu yöntemde
alt sırt ve karın bölgesi kasları da istemli olarak diafragmanın aşağı inmesi hareketin eşlik
ederler. Nefes akımı fonasyon işlemi için kullanıldığı esnada larenks içinde çok az bir gerilim
bulunmalıdır. Bazen sesin şiddetini (projeksiyonunu) yükseltmek için deneyimli bir şarkıcı hava
akımı desteğini artırarak hava akımını bir anlamda ittirebilir; ancak bu ekstra efor, istenmeyen
harmonikleri oluşturarak ses kalitesini olumsuz etkileyebilir. Uygunsuz nefes desteği terimi ile
vokal foldları hareket ettiren hava akımının etkin bir şekilde regüle edilememesi
anlaşılır. Bu problem birçok ses bozukluğu tablosunda vardır; hastalar akciğerlerindeki hava
miktarı azalmış durumda iken konuşma eğilimi gösterirler. BU nedenle sesin volümünü ve
perdesini sürdürebilmek için artmış bir güç gerektiğinden kas gerilimleri ortaya çıkar.
3- SERT GLOTTAL ATAK VE ASPİRASYON ATAĞI: Bir atak (ya da sanatçılar için daha uygun bir
terimle başlangıç), fonasyonun başlaması ile ile oluşur. Bazı şarkıcılar (olasılıkla uygunsuz
konuşma alışkanlıklarına bağlı olarak) çok sert bir glottal atak kullanırlar; bu esnada vokal
foldların çok sıkı bir şekilde kapanmaları (hiperadduksiyon) söz konusudur. Set bir glottal
atağın alışkanlık halinde sürekli kullanım sonucunda vokal fold nodülleri ortaya çıkabilir. Bu
durumun tersi bir durum ise; aspirasyon atağıdır; burada fonasyon öncesinde aşırı miktarlarda
hava salıverilir.Bu tip ataklarda vokal fold hasarı nadiren oluşmakla birlikte esasen ses
tonunun nefesli bir hal almasına neden olur; bu teknik ser bir glottal atağı düzeltmek
için bazen kullanılabilir.
4- UYGUNSUZ TON KALİTESİ: Bir şarkıcının ses tonunun tanımlamak için şarkıcılar arasında
yaygın olarak birçok terim kullanılır; bunlara örnek olarak temiz, zengin, rezonant, parlak,
koyu, kaba, ince, nefesli ve burundan gibi ifadeler verilebilir. Her ne kadar iyi bir ton ile ifade
edilen şey oldukça subjektif ise de, şarkı söyleme tarzına ve dinleyicinin tercihine göre
genellikle temiz (ekstra gürültüler içermeyen) ve rezonant (harmonik parsiyeller açısından
zengin) olarak tanımlanan bir ses sağlıklı olarak nitelendirilir ve projeksiyon için mikrofona
gerek duyulmadan yeterli şiddete sahiptir. Opera şarkıcılarında eğitimle 2500-3000Hz
civarında akustik rezonansı olan bir ses geliştirilebilir; bu ses ile büyük bir konser salonunda
bile tüm orkestranın ürettiği sesin önüne geçebilecek bir projeksiyon elde edilir. Ancak başka
tür şarkı söyleme stilleri için, amplifikasyonunun kullanılması ile sanatçı akustik olarak daha az
etkin bir vokal ton kullanma yoluna gidebilir; örneğin nefesli bir ton dinleyiciler tarafından
daha çekici olarak algılanabilir, hatta Louis Armstrong’ un kullandığı band vokal sesi gibi kaba
bir ton bile sanatçının kendine özgü ses rengini oluşturabilir.
5-PERDE GENİŞLİĞİNİN KISITLANMASI, REGISTER GEÇİSLERİNDE ZORLANMA: Tüm şarkıcı
seslerinin optimal bir perde genişliği vardır. Tipik olarak eğitimsiz seslerin perde genişliği
eğitimli şarkıcılara göre daha dardır, bunun nedeni register geliştirmede yetersizliktir. Register
terimi ile, vokal fold vibrasyonu, glottis ve pharynx biçimi ve ilişkili hava basıncının benzer
mekanik hareketleri tarafından oluşturulan bir seri tonlar kastedilmektedir. Bazı sık register
tanımlamaları arasında; baş registeri, göğüs registeri, falsetto vb yer alır. Şarkı söyleme
sırasında bir registerden diğerine geçiş gereklidir; bu geçişlerden herbiri bir passaggio
(pasajyolu) olarak adlandırılır. Nefes desteği ile birlikte olacak şekilde larenks kaslarının
koordinasyonunun yapılamaması sonucu register kırılmaları olarak adlandırılan ve esasen bir
ses kalitesinden diğerine bariz geçişler olarak tanımlanabilen ses bozuklukları ortaya
çıkabilir. Eğitimsiz erkek seslerinde ve bazı kadın seslerinde üst perdeler sınırında falsetto/kafa
sesine kırılmalar ortaya çıkar. Şarkı söyleme stili ne olursa olsun, ideal olan registerler arası
yumuşak bir geçiştir.
6- FLEKSİBİLİTE YOKLUĞU, ÜRETME KOLAYLIĞI, DAYANIKLILIK: Geleneksel 18.-19 yüzyıl ses
eğitimi olan bel canto (güzel şarkı söyleme) metodu vokal fleksibilitenin vurgulanmasına
önem verir; buna örnek olarak şarkıcının hızlı skalalar ve arpeggiolar yapabilme yeteneği
verilebilir. Virtuöz bir teknik; mükemmel bir işitsel algılama yeteneğinin yanı sıra, çok fazla bir
hava akımını enerjik bir diafragmatik destek ile koordine etme ve temiz ve resonant bir ses
kalitesine sahip olmaya dayanır. Vokal eğitimde hızlı melodik pasajların kullanılması ile,
artmış vokal dayanıklılığı sağlayan relakse ancak vital bir sesin üretilmesine yardım edilir.
7- KÖTÜ ARTİKÜLASYON: Çene, dudak, damak gibi artikülatör organlarda aşırı gerilim ile
heceleme sesin tonal üretimini olumsuz etkiler. Artikülasyon problemleri ayrıca şarkıcıların
bazı konuşma alışkanlıklarını şarkı söylemeye taşıması ile de ortaya çıkabilir. Şarkı içindeki
ünlü seslerin uzun süreli olması hecelemede modifikasyon yapılmasını gerektirir; buna örnek
olarak yüksek soprano sesindeki bazı ünlülerin artmış açılması veya ilk ünlünün uzatılması
verilebilir. Yeterli farenks açıklığını sağlayarak en iyi rezonansı elde etmek için, geriye kıvrımlı
(retrofleks) ve yumuşak damak tarafından üretilen (velar) ünsüzlerin (amerikan
ingilizcesindeki r ve l gibi) dikkatli bir şekilde modifiye edilmesi gerekir. Ayrıca nazal (burunsal)
ünsüzlerin (m,n,ng) daha belirginleşmesi yumuşak damağın nisbeten hareketsizleşmesine
(katılaşmasına) yol açarak istenmeyen bir ton oluşmasına neden olabilir.
8- DİSİPLİNSİZLİK, UYUM YOKLUĞU: Her atletin bildiği gibi, optimal gelişim ve performans için
düzenli pratik yapma kaçınılmaz bir gereksinimdir. Ancak şarkıcıların da disiplinli çalışma gereği
olduğu bazen göz ardı edilebilmektedir. Ayrıca bazı artistik kaygılar nedeniyle vokal teknik
gelişimi konusunda eğiticilerin verdiği öğüt ve yöntemlere uyumsuzluk ortaya çıkabilir.
Öğreticinin öğütleri ile şarkıcının kendi fikirleri ve çalışma alışkanlıkları çelişirse; şarkıcı daha
fazla çalışma, daha fazla bir performans ortaya koyma, ya da daha basitçe çok yoğun bir pratik
içine girme gibi bir tutum alabilir. Şarkıcının pratik ve performans programı duyarlı ve yapıcı
olmalı ve hem eğitmen hem de öğrenci tarafından onaylanmalıdır.
9- KÖTÜ SAĞLIK VE HİJYEN, VOKAL KÖTÜ KULLANIM: Şarkı söylemenin temel fiziksel
gereksinimleri arasında; optimum sağlık, performans öncesinde yeterli bir istirahat, aereobik
egsersizler, uygun bir beslenme ve alkol kullanımı düzeyi ve sigaranın kesinlikle bırakılması
yer alır. Meslek hayatının başındaki bazı şan öğrencileri seslerini çeşitli ortamlarda
zorlayarak, alkol kullanarak ve spor etkinliklerinde yüksek sesle bağırarak ses sağlıklarının
sınırlarını test ederler. Birçok şarkıcı sesleri konusunda dikkatli olmakla birlikte, kötü bir
konuşma tekniği kullanarak seslerini kötü kullanırlar; buna örnek olarak Bogart- Bacall
Sendromu verilebilir. Sık yolculuğa çıkan profesyonel şarkıcılar sıklıkla uyku ve beslenme
düzenlerinde değişikliklerle karşılaşırlar, örneğin bu bağlamda şarkıcıların gürültülü ve kuru bir
ortam olan uçak içinde fazla konuşmaktan kaçınmaları önerilir.Kuru ve tozlu konser
salonlarında performans ortaya koyma ya da duman yoğunluğu içindeki klüplerde şarkı
söyleme sonucu vokal yorgunluk ve enfeksiyon riski artar. Basit bir soğuk algınlığı veya
alerji, vokal foldları ödemli iken performansta bulunmak zorunda olan birprofesyonel şarkıcı
için çok daha ciddi bir anlam taşır. İyi bir ses hijyeni, iyi yolculuk alışkanlıkları, ve enstrumanını
en iyi şekilde kullanma (iyi bir değer yargısı), her şarkıcının önemli sorumlulukları arasında yer
almalıdır.
10- KÖTÜ BENLİK İMAJI, KENDİNE GÜVEN EKSİKLİĞİ: Her ne kadar bir çok şarkıcı sağlıklı
bir egoya sahip olur görünmekte ve prima donna tavırları olarak nelendirilebilen agressif
davranışlar sergileyebilmekte ise de; bu tip davranışlar genellikle anksiyete ve/veya
güvensizlik durumlarını örtmek için geliştirilen davranışlardır. En başarılı sanatçılarda bile
küçük bir değişiklik (örneğin sınırlı bir ödem) sonrasında anlık ses kayıpları ortaya
çıkabildiğinden, şarkıcılar genellikle kolayca zarar görebilecekleri narin bir durumda
olduklarını düşünürler. Vokal performansın nasıl olacağının önceden kestirilememesine
karşın, tekrarlayan performanslar ve öz benliğin bilincine varılması ile giderek bir güven hali
ortaya çıkar.
BOGART-BACALL SENDROMU: Düşük perdeli bir konuşma sesine sahip olan profesyonel
ses kullanıcılarında karşılaşılan bir durumdur (Humprey Bogart ve Lauren Bacall’ın konuşma
seslerinin kalın olması nedeniyle bu ad verilmiştir). Bu kişiler şarkı söyleme sırasında alışkın
oldukları düşük frekanslı konuşma temel frekansını (habitüel frekans) kullanırlar; bu tip bir
düşük frekanslı ve nisbeten etkinliği az olan bir şarkı söyleme pratiği sonucunda
ekstralarengeal kaslarda gerginliğe bağlı bir ses kısıklığı tablosu ortaya çıkar. Çoğu kişinin çok
düşük perdeli bir konuşma sesini kullanmak için oldukça fazla bir çaba harcaması gerekir.
Ancak çoğunlukla da bir problem ortaya çıkana dek ne kadar fazla bir çaba harcandığının
farkına varılmaz. Modern toplumda düşük frekanslı bir konuşma sesinin otoriteyi temsil ettiği,
daha sofistike olduğu ve kulağa daha hoş geldiği görüşü hakimdir; öyle ki düşük frekanslı
rezonan bir ses tonu profesyonel ses kullanıcıları için iş bulmada bir avantaj olarak kabul
edilmektedir. Genellikle kişi bilinçdışı etkiler nedeniyle düşük frekanslı bir konuşma temel
frekansı kullanma eğilimi gösterir; bu durum iş yaşamında erkeklerde yarış içinde olma
gereğini fazlaca benimseyen kadınlarda daha sık görülür. BBS’ da görülen tek problem
düşük bir ses perdesi değildir; konuşma sırasında yetersiz nefes desteği ve fiberoptik
muayenede görülen artmış larengeal kas gerilimi de genellikle birlikte bulunan diğer
sorunlardır. BBS’ da görülen form Tip III Kas Gerilim Disfonisi olarak bilinir; bu formda
tipik olarak bir anteroposterior (önden arkaya) yönde bir larenks kasılması vardır,
arytenoid kıkırdaklar epiglottisin köküne doğru çekilmiş bir konumda yer alırlar; yani muayene
ile vokal foldların posterior yarımları yada daha fazlası görülemez. Özetle BBS şu üç bulgunun
bir arada olması ile karakterizedir; çok düşük perdeli bir konuşma sesi, yetersiz bir nefes
desteği, Tip III Kas Gerilim Disfonisi. Bu tabloda ses tedavisi ile nefes akımının
kontrolüartırılmaya çalışılır ve alışkın olunan konuşma fundamental frekansın değiştirilmesine
çalışılır. Sadece hastanın dikkatinin soruna çekilmesi ile bile daha optimal ve etkin bir habitüel
konuşma frekansı elde edilebilir. Bazı hastalarda ise bu tip bir perde değişimini sağlamak
çok zor olabilir ve uzun süreli ses tedavisi gerekebilir.

Özetle öneriler şu şekilde sıralanabilir:


-Sesinizi performans öncesinde ısıtın
-Postürünüze dikkat edin
-Nefesinizi iyi kullanın
-Uygun partisyonu söyleyin
-Sesinizi fazla kullanmayın
-Artikülasyonunuzun doğru olmasına dikkat edin
-Fazla konuşmaktan kaçının
-Kendinize dikkat edin
-Ses dersleri alın

SES NEDEN ISITILMALIDIR: Şarkı söyleme sırasında sanatsal disiplinin yanı sıra atletik disiplin
de gereklidir; her sporcunun da bildiği gibi optimal bir performans için efektif bir ısıtma
vazgeçilmezdir. Sesin ısıtılması ile kişi hem fizyolojik hem de psikolojik olarak kendini
performansa hazırlar.
ISITMA İÇİN ZAMAN AYIRILMALIDIR: İdeal koşullarda bu ısıtma işlemi aceleye
getirilmemelidir; ses üretiminde görev alan bir çok kasın giderek gevşemesini ve
koordinasyonunu sağlayacak kadar yeterli zamanı içermelidir. Sesin ısıtılması rahatlatıcı
bir masaj gibi hoşa giden bir işlev olmalıdır. Ancak sıklıkla çoğu şarkıcılar partisyonunu gözden
geçirmek gibi bir çok başka işi de aynı anda yaparken alelacele seslerini ısıtmaya çalışırlar.
Zaman kısıtlılığının yarattığı fiziksel ve mental gerilim nedeniyle ısıtma işlemi zorlaşır,
genellikle etkisiz kalır bazen de arzu edilenin tam tersi bir etki doğurabilir.
ISITMA İŞLEMİ: Şarkıcıların çoğu kendi emosyonel, fiziksel ve mental durumlarına göre
değişebilen çeşitli ısıtma protokolleri geliştirirler; ancak ısıtma işleminde bir
standardizasyona uyulması daha uygundur. Çoğunlukla ısıtma işlemine tüm vücudu ısıtan
ılımlı bir fiziksel egsersiz ile başlanır (Stretching, Yoga, Tai Chi). Bu genel ısıtma işlemi
ile ses üretimini olumsuz etkileyebilecek kas geriliminin ortadan kaldırılmasının yanı
sıra, sesein iyi bir şekilde desteklenmesi için gerekli bir koşul olan derin soluk alma da
uyarılır. Uygun egsersizler ile çene, dil, dudak ve yumuşak damak kaslarından oluşan
artikülasyon kasları gevşetilebilir ve aynı zamanda şarkıcının nefes verme sırasındaki
hava akımını aktive etmesi kolaylaştırılabilir. En uygun olan vokalizasyona sesin genişliğinin
ortalarından başlamak ve daha sonra tedricen daha yüksek ve daha alçak olan perdelere
geçmektir. Yüksek notalarda ses telleri daha hızlı hareket ettiği için daha fazla hava akımı ve
daha artmış bir pharynx (yutak) boşluğuna gereksinim vardır. Düşük notalarda ise vokal foldlar
daha kalın bir şekil alırlar ve daha ağır titreşirler; pes perdelerde de uygun destek
gereklidir. Perdenin tiz ve pes ekstremlerinde şarkı söylemek larenks kaslarında zorlanmaya
yol açarak istenmeyen zararlı kas gerilimlerine yol açar. Bu nedenle ses iyice ısıtılmadan
ektrem tiz ve peslerden kaçınılmak akılcı bir yaklaşımdır. Vokal traktın sayısız olası
konfigürasyonlar alabileceği göz önünde bulundurulduğunda, rezonant bir ses tonu
geliştirme işleminin süreklilik ve devamlılık göstermesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. En
son olarak, ısıtma sırasında vokal register geçişleri test edilmelidir. Göğüs registeri (daha
ağır larengeal ayarlama gerektirir) ile kafa registerini (daha hafif larengeal ayarlama
gerektirir) harmanlayan egsersizlerin sonucunda giderek düzgün bir passagio oluşur ve bu da
vokal spektrumun an altından en üstüne dek tümünü içeren bir skaladır.
PERFORMANS SONRASI: Bir maraton koşucusunun uzun bir mesafe koştuktan sonra
kaslarını germek ve masajla yumuşatmak için gerekli zamanı ayırmasına benzer şekilde,
şarkıcılar da performans sonrası ses tellerini yumuşatıcı egserziler yapmalıdırlar (örneğin
‘’ oo’’ sesini çıkartarak). Vokal foldların kalın vibratuar kitlelerinin yarattığı larengeal
gerilimi ortadan kaldırmak için kafa registerinde (falsetto) şarkı söylemek yararlıdır, bu
registerde vokal foldlar gerilir ve uzarlar. Artikulatuar kasları konuşma olmadan bile yeniden
gevşetmek oldukça yararlıdır. Çeneye masaj yaparak çiğneme kaslarını, boyun ve omuz
masajı ile bu bölgedeki kasları (özellikle trapez kasını) gevşetmek şarkıcıyı rahatlatır.

You might also like