You are on page 1of 3

Çocuğunuza Eleştirel Düşünme Yetkinliği Kazandırmanın Yolu: Hikaye

Anlatıcılığı
Bir çocuk için etrafındaki dünyayı anlamlandırmaya çalıştığı ilk yıllar çok önemlidir. Bu
aşamada hikayeler, öğrenmeyi kolay ve eğlenceli hale getirir. Geleneksel bir öğretme ve
öğrenme yöntemi olan hikaye anlatıcılığı, içinde yaşanılan toplumun kültürel değerlerinin
içselleştirilmesi açısından da çok önemlidir. Günümüzde ekranlı araçlarla fazlaca zaman
geçiren çocukların, gözlerinin önüne serilen hazır görsellikler, hem onların hayal güçlerinin
gelişimini tırpanlamakta hem de dikkat dağınıklığına yol açabilmektedir.
Hikayeler, yüksek sesle anlatıldığında çocukların farklı şekilde etkileşimlere girdiği
görülmektedir. Dikkatlerini daha fazla topladıkları gibi bu sesli mesajlar, hayal güçlerini de
besliyor. Çocukların beyinlerinin hikaye anlatımına nasıl tepki verdiğine dair bilimsel
araştırmaların nispeten yeni olsa da, hem hikaye dinlemenin hem de hikaye anlatmanın
önemli bilişsel ve akademik faydaları olduğu görülmüştür. Hikâye anlatmak yeni bir keşif
değildir, bin yıllar öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahip. Fakat bu günlerde yeniden
popülerleşmesinin bir sebebi var; çocuklar bir başlarına, ekranlı araçların önünde uzun süreler
boyunca görsel uyarıcılara maruz kalmaktalar ve bu pek de sağlıklı bir şey değildir. Eski
zamanlarda hikayeler sadece bilgi iletmekle kalmıyordu, dinleyicileri eğlendiriyor, dini
mesajlar veriyor ve aynı zamanda kültürel bütünlük yaratmanın bir aracı oluyorlardı. Aileler,
sonraki nesli bir önceki ile birleştirmek ve çocukların kültürlerinde en önemli değerleri
geliştirmelerine yardımcı olmak için hikayeli ortamlardan çokça faydalanırlardı. Bu yaratıcı
geleneği evinize yerleştirmek, birçok ebeveynin pandemi sebebiyle okulların kapanması ve
izolasyon nedeniyle kesintiye uğradığından endişe ettiği bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi
teşvik edebilir.
Hikaye anlatımı ve beyin
Her tür hikaye biçimi eğlenceli olduğu kadar, değerli dersler de içeriyor olsa, aslında arka
planda çok daha büyük bir fayda sağlar. Çocukların sözlü hikaye anlatımını işleme biçimleri ,
ister bir hikaye dinliyor isterse kendileri anlatıyorlar olsunlar, bir televizyon programı
izlemekten, günlük yazmaktan veya bir kitap okumaktan farklı ve benzersiz beyin tepkileri
ortaya çıkarır. Princeton Üniversitesi üyesi araştırmacı Uri Hasson, MRI görüntüleme
kullanarak, bir dinleyicinin, anlatıcının hikayesine çevresini unutacak kadar daldığında,
anlatıcıların beyinlerinin işlevsel alanlarının yakındaki dinleyicinin beynine yansıtıldığını
göstermiştir. Bilim adamları, hem anlatıcının hem de dinleyicinin beyinlerinin tam olarak aynı
bölgede aktivite gösterdiği bu olaya, nöral eşleşme yani zihinlerin içi içe geçmesi adını
veriyorlar.
Hikâye sevgimizin aslında bilimsel bir açıklaması da var. Çağrışımlar uyandıran bir hikaye
duyduğumuzda oksitosin adı verilen hormon seviyemiz yükseliyor. Basitçe Oksitosini bir
“iyi hissetme” hormonu olarak açıklayabiliriz. Güven, şefkat ve empati gibi duygularımızı
güçlendirir. Bizi başkalarıyla çalışmaya motive eder ve sosyal davranışlarımızı olumlu yönde
etkiler. Bu nedenle, hikayeler bağlantı kurma konusunda benzersiz bir yeteneğe sahiptir.
Araştırmalar çocuklara anlamlı veya duygusal bir hikaye anlatıldığında, beyinlerinin duygusal
bir tepki göstererek, nörokimyasal oksitoksin salınımını tetiklediğini ortaya çıkarmıştır.
Araştırmacılar bunun nedeninin, dinleyicilerin bir anlatıdaki karakterlerle duygusal olarak
meşgul olduklarında, o hikaye dünyasının daha derinlerine çekilmeleri olduğunu öne
sürüyorlar. Hikaye anlatıcısı, dinleyici ve hikaye karakterleri arasındaki bu sosyal bağ
deneyimi, çocuklarda empati kurmayı kolaylaştırmaya da yardımcı olabilir. Dinleyicileri
duygusal ve anlamlı hikayelere maruz bırakmak, empati kurma yeteneklerini etkiler ve onları
gerçekten önemseme eylemleri göstermeye motive edebilir.
Hikaye anlatmanın bilişsel ve sosyal faydaları
Wilfrid Laurier Universitesi’inden profesör Cathy Miyata, çocukların, hikayeler
duyduklarında, etkili okuyucular, yazarlar ve eleştirel düşünürler olmak için ihtiyaç
duyacakları becerilerin çoğunu kazandıklarını belirtmektedir. Araştırmalar da bu yönde
veriler ortaya koymuştur. Örneğin hikaye dinleme ve anlatma pratiğine giren çocukların,
hikayeyi sıralama becerilerinin geliştiği, bir hikayenin başlangıcı, gelişimi ve sonu gibi
bileşenlerini hatasız olarak yerli yerine oturtabildiği görülmektedir. Amerika Birleşik
Devletleri ve Kanada'daki sınıf çalışmaları, hikaye anlatımına hem dinleyici hem de anlatıcı
olarak artan katılım ile çocukların hem okulda hem de evde problem çözme becerileri
arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Üstelik kelime hazneleri genişliyor dolayısı ile
iletişim becerileri de artıyor. Konuşmaları, doğal bir gelişim ile amaçlı ve anlamlı olmaya
başlıyor. Bilindiği üzere çocukların dikkat süreleri kısadır. Akılları aynı anda hem her yerde
hem de hiçbir yerde dolaşır. Ancak hikayeler çocukları odaklanmaya zorlar, onları kendine
bağlar. Gezici zihinleri, hikayenin devamında ne olacağını bilme merakları tarafından adeta
zincire vurulmuş duruma gelir. Böylece daha uzun sürelerle ve daha dikkatle dinleme yetileri
gelişir.
Dahası hikayenin sosyal faydaları da vardır. Pandemi sırasında birçok çocuk izolasyon
sürecinin olumsuz etkilerini yaşadı, hikayeler onların bu sosyalleşme eksikliklerini kapatmada
yarar sağlayabilirler. Hikayeleri paylaşmak, hikaye anlatıcısı ve dinleyici arasında daha derin
bir ilişki kurulmasına yardımcı olabilir. Bir çocuğun kitap okuması çok faydalıdır, ancak
senaryosuz, doğaçlama hikaye anlatımı, kişiler arasındaki engelleri kaldırabilir ve hayal
gücünü sonuna kadar besleyebilir. Kitabı aradan kaldırdığınızda yani çocuk ebeveyni ile baş
başa kalıp, doğrudan bir iletişim süreci yürütüldüğünde, her iki taraf da benzersiz deneyimler
yaşayabilirler.
Hikaye anlatıcılığını aile hayatınızın bir parçası haline nasıl getirebilirsiniz?
Evde hikaye anlatmak, çocukların hayal güçlerini genişletmelerine ve eleştirel düşünme
becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir, ancak başlamak için biraz desteğe ihtiyaçları
olacaktır. Modern çağların çocuklarına masal ya da hikaye dinleme fikri ilk başlarda biraz
demode gelecektir. Bu nedenle hikaye anlatıcısının iyi bir hazırlık yapması ve yüksek bir
performans göstermesi, çocuk için bu etkinliği daha cazip hale getirir. Burada önemli bir
faktör de hikayenin çocuğun yaşına uygun olması ve sonuna kadar merak duygusunu canlı
tutabilmesidir. İlk başlarda hazır hikayelerden, masallardan faydalanılabilir. Bununla beraber
asıl hedef hikayenin deyim yerindeyse uydurulmasıdır. Çünkü bir şeyler uydurma, sınırsızca
ve özgürce bir şeyler anlatma çocukların hem hoşlandıkları bir şeydir hem de hayal güçlerini
geliştirir. Uzmanlar, sadece bazı küçük uyarılarla sınırlar konulmasının çocukları çılgınca
özgür bıraktığını, “mantıksal saçmalıklara” değil sadece hikayesini anlatırken yaşadığı
zorlanmaları aşmasına yardımcı olmaya dikkat edilmesi gerektiğini belirtmektedirler.
Bir diğer önemli nokta, çocukların hikayeyi pasif bir şekilde dinlemesinin önüne geçmektir.
Ebeveynler hikayenin bir noktasında durup, çocuklarından daha sonra ne olacağını tahmin
etmelerini isteyebilir. “Sence o büyük kırmızı kapının arkasında ne gördü?” gibi. Hikayeyle
birlikte bazı eğlenceli hareketler yapmak da, aktif bir dinleme ortamı oluşumuna katkı
sağlayacaktır. “Haydi, Cananın yılanın yanından gizlice geçmesi gibi hepimiz parmak
uçlarında duralım!” Veya çocuktan hikayenin sonunu tahmin etmesi ya da kendi hayal ettiği
sonu anlatması istenebilir.
Hikayelerdeki karakterler gerçekten çok önemlidir. Çocuklar bu karakterleri rol model olarak
benimserler, o karakterden ilham alırlar. Bu sebeple hikayede “ne” olduğundan daha çok,
karakterin neler yaptıklarına ve neden yaptıklarına odaklanmak gerekmektedir. Örneğin
masaldaki karakterin beklenmedik bir anda neden cesaret gerektiren bir davranışta
bulunduğunu çocuğunuza sorabilirsiniz. Bu aynı zamanda bir tür empati alıştırmasıdır ve
karakterin olumlu davranışlarının örnek alınmasını da sağlayabilir. Çocuklar sadece
çevrelerinde gördükleri davranışları taklit etmezler, bu tür benimsedikleri karakterlerin
davranışlarına da özenirler.
Aktiviteye bütün aileyi dahil etmek de gerçekten çok yararlı olabilir. Özellikle farklı yaştaki
kardeşlerin katılımı ile herkesin kendi seviyesinde bir şeyler anlatmasına izin vererek,
hikayenin ucu açık bir yerlere doğru gittiğine, yaratıcılığı coşturduğuna şahit olabilirsiniz. Bir
kişinin hikayeyi başlattığı ve diğerlerinin sırayla tamamladığı oyunlar sırasında, hikayeyi
anlattığı bölümde, anlatıcının kişiliğinin ortaya çıktığını görmek eğlencelidir. Bir aile olarak
bağ kurmanın, birbirinizin hayatında neler olup bittiği hakkında daha fazla bilgi edinmenin ve
eğlenmenin güzel bir yolu olabilir. Örneğin çocuğunuza doğrudan “okulda bugün ne
öğrendin*” diye sormak yerine- ki bu durumda zaten fazla bir cevap alamazsınız- hikayeyi
anlattığı sırada “ sen de okulda buna benzer bir şey yaşadın mı?” diye sormak istenilen cevaba
ulaşmayı daha kolay sağlayabilir.
Duygular hakkında konuşabilirsiniz. Belirli duygulara odaklanan istemler, çocukların kendi
deneyimlerini ve fikirlerini hikayelere dahil etmelerine de yardımcı olabilir. Ebeveynler,
çocuklarından kendilerini şaşırmış, üzgün, korkmuş veya heyecanlı hissettikleri bir anı
paylaşmalarını ya da bir doğum günü, bir arkadaşlık ya da yeni bir şeyler yapmaya başlamak
hakkında bir hikaye oluşturmalarını isteyebilir. Bu sayede duygularını daha iyi ifade etmeye
başlayabilirler, hissetiklerini bastırmayı değil, açığa çıkarmayı ve paylaşmayı öğrenebilirler.
Ustaca hikayeler anlatan insanları her zaman hayranlıkla dinlemişizdir. Fakat son zamanlarda
böyle insanların sayıları hızla azalmaktadır. Modern çağlardaki çocukların da gelişimsel
ihtiyaçları arasında yer alan hikaye anlatma geleneğinin kaybolmaması için hepimiz bir şeyler
yapabiliriz ve dahası yapmalıyız da…

You might also like