You are on page 1of 2

1.

SÜMER UYGARLIĞI

Sümer uygarlığı Mezopotamya topraklarının güneyinde kurulmuştur. Eski Yunanca bir


kavram olan mesos (orta) ve potamos (ırmak) kelimelerinin birleşiminden oluşan Mesopotamya
kavramı iki nehir arasında kalan yerleri ifade etmek için kullanılmıştır. Kuzey sınırı Güneydoğu Toros
Dağları doğu sınırı İran’daki Zağros Dağları, batı sınırı yaklaşık olarak Amanoslar ve güney sınırı ise
Fırat ve Dicle’nin birleşerek döküldüğü Basra körfezidir. Bu bölgenin kuzeyi dağlık ve yüksek stepler,
orta kısmı ovalar ve güney kısmı ve batısı ise çöllerle kaplıdır. Bu iki nehrin Sümerler dönemindeki
isimleri Purattu ve Diglat’tır.
Sümerlerden önce bu bölgede bazı kültür bölgeleri ortaya çıkmıştır. Hassuna ve Samarra
kültürleri birbirleriyle akrabadır. Bu kültür bölgesine ait 80 adet yerleşim yeri tespit edilmiştir. Bunlar
Irak’ın kuzey bölgelerine ait kültür bölgeleridir. Sincar ve Habur vadilerinde genellikle görülen
yerleşim yerleridir.
HASSUNA döneminde ilk defa duvar yapımında kerpiçten istifade edilmeye başlanmıştır.
Duvarlar sıva ile kaplanmaya başlanmıştır. Güneydoğu Anadolu’da bu kültüre ait evlerin temellerinde
taşlara rastlanır, taş yollar yapılmaya başlanmıştır evlerde fırın ve ocaklara rastlanır. Çocuklar
küçük küplere konularak gömülmektedir. Renkli çanak çömlek yapımı görülmektedir. Kilin
pişirilmesi olayına rastlanılmaktadır. Kemikten kesici aletler yoğun olarak görülür. Köy tipi
yerleşmeler olup, kısmen kasaba benzeri yerler de görülmektedir. Tarım yapılmaktadır. Keçi, sığır ve
domuz beslenmektedir.
SAMARRA kültürü Hassuna kültürüne bağlı olarak bu kültür bölgesinin güneyinde orta
Mezopotamya’da Zağros dağlarının eteklerinde ortaya çıkmıştır. Sulama kanalları ilk defa bu
dönemde ortaya çıkmıştır. Kendine has boyalı çömlekleri ile meşhurdur. Sulama kanallarıyla yapılan
tarım, nüfusun artmasına sebep olmuştur. Buğdaya ek olarak mercimek ve baklagiller tarımı
başlanmıştır. Köylerin etrafına duvarlar yapılmaya başlanmış ve çok sayıda odaları bulunan düzgün
evler yapılmaya başlanmıştır. Sulu tarımın etkisiyle keten ve pamuklu dokuma gelişmeye
başlanmıştır.
HALAF dönemi kültür bölgesi Amik ovası, Çukurova, Van Gölü ve Kuzey İran
topraklarını da etkileyen önemli bir kültür bölgesidir. Bu dönemde BAKIRIN kullanılması yaygınlık
göstermiştir. Büyük yerleşim yerleri ortaya çıkmıştır. Bu yerleşim yerlerinin etrafı geniş
tahkimatlarla çevrilmiştir. Bu yerleşim yerlerinin etrafında hayvancılık ve tarımla uğraşan kasabalar
ortaya çıkmıştır. Büyük yerleşim yerlerinde MÜBADELE usulüyle ticaret gelişmeye başlamıştır. Bu
dönemde THOLOS adı verilen dairesel evler yapılmaya başlanmış, iki katlı evler ortaya çıkmıştır.
Artık ocaklar evlerin içerisine konulmaya başlanmıştır. Bu kültür dönemi insanları ölülerini toprağın
içerisine cenin usulü gömmekteydiler. Bu dönemde mutfakta kullanmak için değil süs amacıyla
renkli çanaklar yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde Doğu Anadolu’nun dağlarından elde edilen
OBSİDİYEN ile doğal camlar üretilmeye başlanmıştır. Kumtaşı, kireçtaşı ve mermerden derin kap
yapımına rastlanılmaktadır. Bu dönemde farklı buğday cinsleri ıslah edilmiş, nohut, arpa, badem ve
fıstık üretilmiştir. Keten tohumundan yağ üretilmeye başlanmıştır. Bu dönemde büyük baş
hayvanlar tarımda kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde saz ve kamıştan hasır ve sepet yapımına
başlanmıştır.
UBAYD kültürü, Kuzey Mesopotamya’da Halaf kültürü devam ederken güneyde Ubayd
kültürü ortaya çıkmıştır. İlk Sümer yerleşim yeri olan Ur höyüğü yakınlarındaki Ubayd höyüğündeki
kazılarda bu kültüre rastlanmıştır. Bu kültür Halaf kültürünün aynısıdır. Bu kültürün kuzeyden
güneye inerek burada kuru tarımdan sulu tarıma geçen Halaf kültürüne mensup insanların
taşıdığına inanılır. Bu kültür dönemi insanları REFAH içerisinde yaşamıştır. İlk defa TAPINAKLAR
bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Daha sonraları bu kültür bütün Mezopotamya’ya
yayılmıştır. Bu dönemin kalıntılarının günümüze kadar ulaşamamış olması, güney Mezopotamya’nın
AĞAÇ, TAŞ ve MADEN açısından yoksun olmasıdır. Bu dönem soyluları bu malzemeleri ticaret
yoluyla uzak bölgelerden getirmekteydiler. Bu dönem ekonomisi tamamen TARIM ve
HAYVANCILIĞA dayanmaktaydı ve SULU tarımın etkisiyle gelişme göstermiştir. Ölülerin
evlerin içine gömülmesi geleneği devam etmiş ahret inancından dolayı ölüler eşyaları ile beraber
gömülmüştür. Bu dönem evleri iki katlıdır.
SÜMERLERİN yaşamış olduğu bölge Ubayd kültür bölgesi üzerinde günümüz Bağdat
şehrinin güneyinden Basra’ya kadar olan ve Dicle ile Fırat nehirlerinin birbirlerine çok yakın olduğu
kısımlardır. Bura arazisinin düz olması ve nehirlerin yataklarını sürekli olarak değiştirmeleri
yüzünden nehir kenarına kurulan şehirler sürekli olarak nehirden uzakta kalmaktaydılar. Tarım
ürünleri ile tekstil ticareti ile uzak doğudan gelen kalay ve değerli taşların Akdeniz limanlarına
taşınması bu bölge için önemli gelir kaynağıydı. Nehir yoluyla Mezopotamya’ya gelen kereste,
maden ve taş ürünleri Orta Mezopotamya’ya Fırat yoluyla gelerek burada Martu üzerinden Filistin
ve Akdeniz limanlarına taşınmaktaydı. Aynı güzergâh üzerinden Amanos ve Lübnan’dan getirilen
sedir, servi ve ardıç ağacı Mezopotamya’ya tapınak ve saray yapımında kullanılmak üzere
getirilmekteydi. Bunun yanında doğuda Zağros dağları kereste ve maden ihtiyacını karşılamaktaydı.
İnşaat malzemesinde ziftin kullanılmasıyla beraber büyük tekneler inşa edilmiş ve bu teknelerle
Bahreyn ve Umman taraflarına ticari seferler düzenlenmiştir.
Sümerler döneminde yazının ilk icadı Uruk (4000–3100) şehrinde ortaya çıkmıştır. Bu şehir
önemli bir ticaret merkeziydi. Ticaretin gelişmesiyle beraber toplumda meslek gurupları ortaya
çıktı. Çömlekçi çarkının icadıyla çanak, çömlek yapımında seri üretime geçildi. Tapınak ve anıt
mimarisi gelişmeye başlandı. Gök tanrısı Anu ve aşk tanrısı İnanna (Akadçası İştar) ibadet edildi.
Resimli ifadeler olarak ortaya çıkan Sümer yazısı zamanla küçülerek çivi yazısı şeklini almıştır.
Devlet işlerinin kayıt altına alınması için yazılı evraklar tutulmuş ve devlet işlerini kayıt altına almaları
için kâtip sınıfı ortaya çıkarılmış soylulara yazıyı öğretmek için bir okul açılmış ve kâtiplik ayrıcalıklı
bir sınıfı oluşturmuştur. Yazılı metinlerin ortaya çıkması Sümer kültürünün diğer medeniyetlere
ulaşmasının önünü açmıştır. Çivi yazısı üç bin yıl varlığını devam ettirmiştir. Sümerlerden sonra
Akad, Asur ve Babillilere geçen çivi yazısı aynı zamanda Hitit, Urartu, Fenikeliler tarafından da
kullanılmış ve Fenikeliler çivi yazısını ilk defa bir alfabeye dönüştürmüştür. Sümerce bu dillerden
farklı olmakla beraber Sümerce birçok kavim tarafından tapınak dili olarak kullanılmaya devam etmiş
birçok dua Sümerce yapılmış bundan dolayı Sümerce sözcükler İlkçağ Anadolu, İran ve Mezopotamya
kavimlerinin dillerine girmiştir. Bundan dolayı yaratılış ve tufan gibi destanlar diğer milletlerin
bilinçaltına yerleşmiştir.
Sümerler dönemindeki her kent farklı bir hanedan tarafından yönetilmiş ve bu kentler siyasi
ve dini anlamda baskın gelen kentlerin emirleri altına girmişlerdir. Bilinen ilk merkezi hükümdar Kiş
kralı ETENA’dır. Bu kral döneminde kuzeye Sami toplulukları yerleşmeye başlamıştır. İlk defa
Sümerlerin Elamlılarla yaptıkları savaşlar kayda geçmiştir.
Uruk hanedanı döneminde Hazar üzerine ARATTA adı verilen bir kavime sefer
düzenlenmiştir. Sümer site devletleri çoğu zaman tarım arazilerinin paylaşımı yüzünden birbirleri ile
savaş halindeydiler. LAGAŞ ve UMMA şehir devletleri arasındaki savaşlar kayda geçen en önemli
savaşlardır. Lagaş kralı UR-NANŞE yaptığı kanallar, mimari eserler ve siyasi başarıları sonucunda
ölümsüzleştirmiştir. Kral URUKAGİNA ise yaptığı reformlarla meşhur olmuştur. Bu kral fidye
usulü cezalandırma yöntemi getirerek adaleti sağlamaya çalışmıştır. Bundan dolayı Sümerler ilk
hukuk devleti olarak kabul edilir.
SÜMERLERDE YÖNETİM
Sümerlerin olduğu Güney Mezopotamya’da 35 şehir devleti bulunmaktaydı. En büyük
krallıklar Kiş, Nippur, İsin, Umma, Girsu, Lagaş, Uruk, Larsa, Ur ve Eridu dur. Bu şehirlerde
tepeciklerin üzerinde ziggurat adı verilen tapınaklar yapılırdı. Bu tapınakların son katı astronomi
çalışmalarında gözlem evi olarak görev yapmıştır. Toplum soylular, sıradan halk ve hizmetçilerden
oluşmaktaydı. Krallara lugal, beylere en, valilere ise ensi adı verilmekteydi. Bunların yanında unken
adıyla kentlerin yönetimi ile ilgili kararlar veren bir meclis vardı. Şehir hükümdarları aynı zamanda
rahip idiler. Rahip krallara PATESİ adı verilmekteydi. Bundan dolayı şehirleri tapınaklar
yönetmekteydi. Nippur Sümerlerin dini başkentiydi. Nippur kentinde hava tanrısı ENLİL’e ait
EKKUR adında bir tapınak yapılmıştı. Bunun dışında bilgelik tanrısı olarak ENKİ, ana tanrıça
NİNMAH, ay tanrısı NANNA, güneş tanrısı UTU, aşk tanrısı olarak İNANNA’ya tapılmıştır.
Sümerler uzun bir dönem Mezop şehirlerine göç ederek burada yerleşen ve zamanla çoğunluğu ele
geçiren Sami kavimlerinden Akadlar tarafından yıkılmıştır.

You might also like