You are on page 1of 3

Deniz Ece Öztürk

ÖLÜME YAKIN

Akşamüstüne doğru, kış vakti;


Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hâli;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hâli.

Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;


-Akşamüstüne doğru, kış vakti -
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.

Ölürüz diye mi üzülüyoruz?


Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada
Kötülükten gayri?

Ölünce kirlerimizden temizlenir,


Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
ORHAN VELİ’NİN “ÖLÜME YAKIN” ŞİİRİ ÜZERİNE EDEBİ ELEŞTİRİ

Orhan Veli Kanık’ın “Ölüme Yakın” adlı şiiri, ölüm gerçekliğinin şiir kişisi üzerindeki
yansımalarını gösterir. Şiir kişisi, alışılagelmişin aksine ölümü kederli bir bitiş olarak
görmekten öte, günahlardan ve dünyevi kirlerden arınmak için bir menzil olarak yorumlar.Bu
yönüyle Orhan Veli, şiiri “insanın beş duyusuna değil, kafasına hitap eden bir söz sanatı”
şeklinde ele alarak ve biçimsel kalıpların dışına çıkarak fark yaratmakla kalmaz aynı zamanda
ölüm temasını bambaşka bir şekilde işleyerek kendi şiirindeki ölüm gerçekliği ve ölüme
yönelik evrensel algı arasında büyük bir tezat yaratır.

“Ölüme Yakın” şiiri sade dili, söz sanatlarına, şairane söyleyişlere olabildiğince az yer
verilmesi, serbest ölçü ve nazım şekli gibi biçimsel özellikleri yönüyle Garip akımının izlerini
taşır. Bu nedenle şiir biçimsel yapısından öte anlamsal boyutuyla ele alındığında, şairin ilk
dizelerine şiir kişisinin içinde bulunduğu zaman dilimi ve uzamın betimlemesiyle başladığı
görülür. “Akşamüstüne doğru, kış vakti;/ bir hasta odasının penceresinde” dizeleriyle soğuk
ve kasvetli bir atmosfer yaratan şair, zaman kavramının şiir kişisi üzerindeki etkisine
gönderme yapar. Orhan Veli, bitmekte olan gün, kış vakti ve hasta odası imgeleriyle zaman ve
mekana vurgu yaparken, aynı zamanda günün bitişiyle ömrünün sonlarına yaklaşan; kış
mevsimiyle, hastane odasıyla ölümün soğukluğu ve karanlığıyla burun buruna olan bir insanı
betimler. Yaratılan bu karanlık ve kasvetli ortamın ardından, şair beklenenin dışına çıkar ve “
Yalnız bende değil yalnızlık hâli;/ deniz de karanlık, gökyüzü de;/ bir acaip, kuşların hali”
dizeleriyle ölüm döşeğinde olmasına rağmen şiir kişisiyle diğer bütün diğer varlıkları, evreni
eşit tutar. Şiir kişisinin duygu durumunun dış dünyaya yansımalarını doğadan elementleri
kişileştirerek okura aktaran şair; koyu deniz ve gökyüzü arasında, ışık kırılmalarından dahi
yoksun bir hayat arasında sıkışıp kalmış, gitgide karanlığa gömülen kuşlar gibi yolunu
bulamayan, acayipleşen ve bilinmeyene doğru yol alan insanoğlunu simgeler.

Şiirin ikinci bendi incelendiğinde, şiirin altında yatan asıl anlamın okura yansıtıldığı
görülür. Şiir kişisi, ölüme yaklaşırken önemini kaybeden ancak eskiden kendisine ait olan
insanî özellikler, “Bakma fakirmişim, kimsesizmişim” hayatta şansı yakalayamamış okuruna,
insanoğluna bir nasihat verir edasıyla seslenir. Bu nedenle şair, şiirin ilk dizesini iki kısa çizgi
arasına alarak tekrarlar: -akşamüstüne doğru, kış vakti-. Bu görsel imgelerin çağrışımlarının,
ölümden duyulan rahatsızlık ve korku olmasının aksine, fani hayatın karanlığı ve kasveti
olduğu anlaşılır. “Benim de sevdalar geçti başımdan./Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;/
Zamanla anlıyor insan dünyayı” dizeleriyle şair, insanoğlunu varoluşundan bu yana daima
kötülüğe itmiş etmenleri örnekler. Şiir kişisinin dünya algısı ve ölüme karşı geliştirdiği farklı
bakış açısı dünyevi eğlence ve keyif unsurlarını manasızlaştırır. Şiir kişisinin ömrü sona
yaklaşmış olsa da, okur korku duymak yerine bir nevi hayata sitem ederek, ölümle yüzleşerek
rahatlama hissi duyar.

Şiirin son iki bendi, şairin yarattığı anlamsal düzlemin bütünüyle çözümlenmesinde önemli
bir rol oynar. Orhan Veli, “Ölürüz diye mi üzülüyoruz?/ Ne ettik, ne gördük şu fani
dünyada/Kötülükten gayri?/Ölünce kirlerimizden temizlenir,/ Ölünce biz de iyi adam oluruz;/
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,/Hepsini unuturuz” dizelerinde 1. çoğul şahıs
kullanımıyla şiir kişisini bütün insanlıkla birleştirir. Sözde soru cümleleriyle, okura, yaşamı,
ölüme bakış açısını sorgulatmayı amaçlayan şair, ölüm gerçekliğini fani dünyanın kirli
yüzünden bir kurtuluş olarak yorumlar. “Şöhret, kadın ve para hırsı” tekrarı ile ölümün
ardından bütün bu günah olarak nitelendirilen kötülüklerin unutulacağına, geride kalanların ve
gidenin aklında artık bu unsurların yer etmeyeceğine ve tam aksine kirlerinden arınmış “iyi
adam” olarak kurtuluşa ulaşılacağına gönderme yapılır.

Sonuç olarak, Orhan Veli Kanık “Ölüme Yakın” adlı şiirinde, kullandığı başlıkla paralel
olarak, ölümün gerçekliğiyle burun buruna gelmiş şiir kişisinin iç dünyasını yansıtır. Fani
dünyanın karanlık yüzünü, bir kaçış, kurtuluş yolu olarak görülen ölümü konu edinen şair,
alışılagelmişin tam aksine bir ölüm algısı resmeder. Karanlık, umutsuz ve kasveti yansıtan
imgeler ölüm gerçeğini değil, hayatın kendisini hedef alır. Orhan Veli, ölümü kabullenememe
ve ölüm korkusuna sahip olmanın aksine; ölüme karşı kabullenici, hatta iyimser bir tutum
sergiler. Ölümü, yaşamın kirlerinden temizleyen imgelerle, rahatlatıcı ve dingin bir ton
dahilinde kuran şair, “Ebedi sükût” olarak nitelendirdiği ölümü, dünyevi gerçeklere zaman
üstü bir yorum getirir. Gerek yetmiş yıl öncesinde gerekse günümüzde insanoğlu hırsına yenik
düşmekten, dünyevi keyif uğrunda yaşamaktan, bencillik ve çıkarcılığından kendini alamamış
ve hayatın en büyük gerçeğini unutarak yaşamaya devam etmiş, şairin aksine ölüm
karşısındaki tepkileri hep öğrenilmiş ve abartılı olmuştur.

You might also like