You are on page 1of 6

3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir?

ir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği,


Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir?

14 Ağustos 2017 10 dakika 2,726

Oğuzhan Kiper (https://evrimagaci.org/electrophorus11740)


Yazar

Şule Ölez (https://evrimagaci.org/patellabipartita)


Editör

Eski bir müzisyen şakası şöyle der: “Üç tip davulcu vardır: Sayabilenler ve sayamayanlar.”

Müziğin eski çağlardan beri bazı ruhsal sorunların tedavi edilmesinde gerek ana etken, gerekse yardımcı olarak
kullanıldığını bilmekteyiz. Günümüzde de benzer çalışmalar sürdürülmekte ve müzik terapisi doktorlar
tarafından tavsiye edilmektedir. Bunu belki de tıbbın söylemesine gerek kalmadan bizler zaten uygulamaktayız.
Stres altında kaldığımızda, öfkelendiğimizde veya konsantrasyon sorunları yaşadığımızda müziğin bize yardımcı
olacağını umuyoruz.

Bazen müziğe öylesine kendimizi veriyoruz ki; bizi tedavi etmesinden öte, çevremizdeki birtakım olaylar da ona
uyum sağlıyormuş gibi geliyor. Örneğin kulaklık ile dinliyorsanız çevrenizde müziği duymayan insanların hepsinin
olmasa da birkaçının, müziğin ritmine göre yürüdüğünü sanabiliyorsunuz. Yolculuk sırasında, elektrik direkleri
müziğin ritmine uyuyormuş gibi geliyor ki, belki de beyniniz siz istemeden hızınızı elektrik direklerine göre
ayarlıyor da olabilir.

Bazense, yazın bir gölgenin altında kendi kendinize müzik dinlerken, cırcır böceklerinin dinlediğiniz şarıkının
ritminde cırladıklarını farkediyorsunuz. Hayvanların, hele ki böceklerin, bilinçli bir şekilde ritim tutma gibi bir
becerilerinin olmadığı biliniyor. Muhabbet kuşlarının kafa sallaması veya köpeklerin pati vurması, biraz onların
taklit yeteneği; biraz da bizim rastlantıları anlamdırma içgüdümüz sonucu. Ancak cırcır böcekleri, ritmi

https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 1/6
3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

atlamadan, adeta elektrikli bir metronom gibi cırlamaktadırlar. Sanki zamanı eşit parçalara bölebiliyor gibidirler.
İnsanlar da zamanı eşit parçalara bölebilirler. Saniyeler, dakikalar, saatler insan icadıdır. Zamanı bölme ihtiyacının
nedenleri değil, zamanı bölebilme yeteneğimiz bizim bu yazımızdaki ana konumuz.

İnsan, Zamanı Nasıl Bölebiliyor?


Yüzyıllardan beri, insanoğlu göklerin şaşmaz saatini kendine standart olarak alıp onu bölerek zamanı kullanmıştır.
Günün 24 saate bölünmesi, saatin 60 dakikaya bölünmesi, dakikanın ise 60 saniyeye bölünmesinin herhangi bir
pratik avantajı yoktur, yalnızca 12’lik sayma sisteminin bizlere mirasıdır. Ancak göklerin şaşmayan saatini standart
olarak almada hesap yanlışları yapıldığı ve yapılacağı gerçeği ortaya çıktıktan sonra Uluslararası Standartlar
Enstitüsü 1967’de, bir saniyeyi temel seviyedeki sezyum-133 atomunun iki çok ince (İng: "hyperfine") seviyesi
arasındaki geçiş radyasyonunun 9.192.613.770 periyodunun gerçekleşme süresi olarak standartlaştırmıştır.
İnsanoğlu, atom teknolojisi sayesinde bu kez standartlarını doğru şekilde belirlemiştir. Yani, tümdengelim
değil, tümevarım. Büyük gök cisimlerinden değil, o gök cisimlerini oluşturan atomlardan yola çıkmıştır
insanoğlu.
18
Ancak bizler sezyum-133 atomu değiliz ve bir metronoma veya bir saate bakmaksızın ya da onları duymaksızın
“her saniyede bir” parmak şaklatmamız mümkün değil. Ancak insan beyni, süresi önemli olmaksızın zamanı
parmak şaklatarak eşit aralıklara bölebilir, ritim tutabilir.

O halde biraz değiştirerek sorumuza tekrar dönelim. 1,01 saniyede bir veya 1,562 saniyede bir veya 0,6775
saniyede bir, kendi kendimize nasıl parmaklarımızı şaklatabiliyoruz? İki şaklama arasındaki süreye beynimiz nasıl
karar veriyor? Bu süreyi nasıl hesaplıyor? Bunu cırcır böcekleri de yapabiliyor gibi gözüküyor. Şu durumda, yaz
aylarındaki gürültülü misafirlerimiz cırcır böceklerini yazımıza tekrar davet ederek sorumuza yanıt bulmaya
çalışalım. Ancak bu kez Queen grubu ve efsanevi solisti Freddie Mercury’yi de davet edelim.

Freddie Mercury ve gitarist Brian May’in çok bilindik We Will Rock You şarkısını nasıl yazdığı konusunda biraz
kimyasal bir fikrimiz var. Gerçek değil, hayal ürünü.

Freddie Mercury ve Brian May yazlığın verandasında oturuyor. Hafif serin bir yaz günü, hava 28 santigrat derece
. Bir cırcır böceği ötmeye başlıyor. Ötüşü duyan Brian May, böcekle beraber o meşhur ritmi tutmaya başlıyor.
Freddie ise hafif hafif şarkıyı mırıldanıyor. Şarkı çok hoşlarına gidiyor. Londra’ya dönünce bunu kaydetmeye
karar veriyorlar. Ancak Londra’ya döndüklerinde aralarında bir tartışma çıkıyor. Brian şarkı ritminin hızlı olduğunu,
Freddie Mercury ise yavaş olduğunu söylüyor. Ancak ikisi de ritmin hızını tam olarak hatırlayamıyorlar.

Daha sonra Brian May’in aklına “Dolbear’ın Yasası” geliyor. Freddie’ye dönüp şöyle diyor:

" Cırcır böceklerinin sesi ön kanatlarındaki kasların kasılıp derilerine sürtmesiyle ortaya çıkan bir ses. Cırcır
böcekleri soğuk kanlı oldukları için vücut ısıları çevre ısısına bağımlı. Bu kas kasılmalarına neden olan
reaksiyonun aktivasyon enerjisini dış çevreden alıyorlar. Hava sıcaklığı sabit kaldığı sürece kimyasal
reaksiyonu hızlandıran veya yavaşlatan başka bir etken yok. Bu sebeple periyodik cırlamalar gerçekleşiyor.
Kısacası hava ne kadar sıcaksa, bu kas kasılma reaksiyonları o kadar hızlı gerçekleşiyor. Ne kadar sabitse ritmi
değişmiyor.
"
https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 2/6
3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

Şu durumda ritmi bulmak için hava sıcaklığını hatırlamaları yeterli. Hava 28 santigrat dereceydi. Amerikalı fizikçi
ve mucit Amos Dolbear’ın 1897’de yayınladığı makaledeki eşitliği uyguluyorlar.

N60 −40
Tc = 10 +

7

Burada N60 , 60 saniyedeki cırlama sayısı; Tc , santigrat cinsinden hava sıcaklığıdır. Tc’yi (28°C) yerine
​ ​

koyduklarında, 60 saniyedeki cırlama sayısını buluyorlar: yaklaşık olarak 166. (Şarkının gerçek ritmi 164 bpm’dir.
Biz yaklaşık olarak bulduk.) Böylece Queen grubu, şarkısının hızından emin olabiliyor.

Bu eşitlik elbette cırcır böceğinin türüne göre değişecektir. Ancak değişik türlerdeki cırcır böceklerinin çoğu
yaklaşık olarak bu eşitliğe uyacak şekilde cırlar. Elbette cümleyi bu şekilde yazınca cırcır böceklerinin bunu bilinçli
bir şekilde yaptığı gibi bir anlam çıkıyor. Ama az önce de bahsettiğimiz gibi bu cırlama sesi kimyasal bir
reaksiyonun sonucu ve her kimyasal reaksiyon gibi birtakım doğa kanunlarına bağlıdır. Cırcır böceğinin
bilincinden söz edemeyiz, en azından bu noktada.

Sıcaklığın reaksiyon hızına olan etkisi Arrhenius Eşitliği ile ortaya konulur.

Eşitlik bize karışık gelse de, ilk bakışta görülen şey onun bir üstel fonksiyon olmasıdır. Sıcaklık reaksiyon hızını
üstel olarak etkilemektedir. Yani doğrusal bir artış değil, üstel bir artıştır. Sıcaklığın iki katına çıkması, cırlama hızını
iki katına çıkarmayacaktır. Ayrıca bu eşitlik bizi “aktivasyon enerjisi” kavramıyla da tanıştırır. Aktivasyon enerjisi,
bir reaksiyonun başlaması için gereken minimum enerjidir. Bu çok yüksek bir enerji de olabilir, bir kibritin alev
alması için gereken çok düşük bir sürtünme enerjisi de olabilir. Bir diğer görülen şey ise, sabitler, faktörler ve
aktivasyon enerjisi değişken olmadığı için reaksiyon hızına etki eden tek değişkenin sıcaklık olmasıdır.

Peki, bizim tuttuğumuz ritim sıcaklıkla hızlanıyor mu? Elbette, hayır. Çünkü biz, gelişmiş sinir ağlarımız sayesinde
kas hareketlerimizin çoğunu istemli olarak başlatıp durdurabiliyoruz. Ancak bu, bizim hareketlerimizi yapmamızı
sağlayan şeyin kimyasal reaksiyonlar olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Oldukça kompleks bir elektro-kimyasal

https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 3/6
3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

devre olarak düşünebileceğimiz sinir sistemimizde her saniye kimyasal reaksiyonlar gerçekleşiyor, elektrik
potansiyelleri yaratılıyor ve iletiliyor. Bu sayede beynimiz vücudumuza hükmedebiliyor. Benliğimizden haberli
veya habersiz, kafamızın içindeki küçücük evrende trilyonlarca etkileşim oluşuyor.

Biz de tümden gelmeyip, tüme varalım. Başlangıç noktası için de gidebileceğimiz en derin temele inelim. Kaslar,
beyin, hücreler, sinir hücreleri, hücrelerin membranları (zarları), bu membranlar arasından gelip geçebilen
iyonlar, yani elektrik yüklü atomlar... Aynı, saniyenin ne olduğunu tespit etmek için sezyum-133 atomuna inip
baktığımız gibi.

Atomlar, nötr olan nötronlar dışında, pozitif yüklü protonlar ve negatif yüklü elektronlardan oluşur. Sıvı içinde
çözünüp elektronunu kaybeden atom pozitif yüklü iyon halini alır. Elektron kazanan atom ise negatif yüklü iyon
halini alır. Hayatın suda ortaya çıkması bu basit nedenden ötürüdür: Hücrelerin en ilkel amacı, en temel oluşma
nedeni, ufak bir hacim içinde bağıl bir iyon derişimi farkı yaratmaktır. Böylece atomların kutupları ve iyonların yük
farkı yaşamsal amaçlı kullanılabilir. Karşıt yüklerin olduğu her yerde elektrikten bahsedebiliriz. Canlı içerisindeki
elektrik aktiviteleri canlılığın en belirgin özelliklerindendir.

Sinir sistemimiz nöron adı verilen hücrelerden meydana gelir. Nöronlar da vücudumuzdaki diğer hücreler gibi
elektriksel olarak kutuplaşmış vaziyettedirler. Yani hücrenin içi ile dış çevresi arasında elektriksel bir potansiyel
farkı vardır. Buna nöronun dinlenir haldeki membran potansiyeli adı verilir. Devamlı olarak, denge içerisinde
hücre içinden dışına ve dışından içine pozitif ve negatif yüklü iyonları döndürerek kendi içinde bu potansiyel
farkını korur. Bu döngü, hücrenin kendisine ait bir “elektro-kimyasal düşümünü” (elektrokimyasal gradyan)
oluşturur. Düşüm denilen şey aslında bir yokuştur. Pozitiften negatife olan bu kanunsal yokuş, nöronun
gerektiğinde bir önceki nörondan aldığı potansiyel enerjiyi, bir sonraki nörona aktarmasına neden olur. Böylece
hücreden elektrokimyasal bir sinyal geçmiş olur.

Attığımız her adımda, konuştuğumuz her hecede, ses tellerimizi gerdiğimiz veya büzüştürdüğümüz her notada,
gözlerimizi her kırptığımızda biz bilmeden gerçekleşen şey sinir hücreleri arasındaki bu iletimdir. Bu elektrik
iletiminin işi kaslara emir verdiğinde biter. Ancak yine diğer tüm hücreler gibi kas hücreleri de polarize olmuş
hücrelerdir ve prensipte sinir hücrelerine benzer şekilde elektrik aktivitesini kullanarak uzar veya kısalırlar. Bazı
kasılıp gevşemeler için düşünmeyiz: En bilinen örnek kalp kaslarının kasılıp gevşemesidir. Bazısı içinse beynimiz
özenle davranır, devreye duyu organlarını sokar: iğne deliğinden iplik geçirmek gibi.

Bazısının sadece başlangıcını planlarız: adım atmak gibi. Bir adımı attıktan sonra ikincisini atmayı planlayan bir
insan yoktur herhalde (Oliver Sacks’ın anlatabileceği nadir nörolojik durumlar dışında).

Peki bateri veya piyano çalmayı nereye koyabiliriz? İkisini de bunların arasına bir yere koyamıyoruz. Piyanoda da
ritimler olmasına rağmen biz daha açıklayıcı olsun diye bateri üzerinden devam edelim.

Öncelikle dönen her şey ritim verir. Doğrusal düzeneklerden ritim çıkmaz. Dünyamız güneşin etrafında döndüğü
için mevsimsel bir ritimden bahsedebiliriz. Dünyamız bir doğru üzerinde ilerleseydi, hiçbir şekilde ritimden
bahsedemezdik örneğin. Doğrusal bir yolda hareket eden dünya, eşit aralıklarla dizilmiş bir güneşin yanından
geçseydi, bir ritimden bahsedebilirdik belki ama güneşler aynı güneş olmayacaktı. Ancak biliyoruz ki yaklaşık her
183 günde bir gündüz ve gece eşitleniyor. Güneş aynı güneş, dünya aynı dünya. Buna periyot denmekte. İlginç
olan bir diğer nokta ise, periyot kelimesinin kökeni: Periyot Antik Yunanca’da “çevre-yol” demektir. Zamanla
“tekrarlanan iki şey arasındaki eş süre” anlamına gelip zaman doğrusu üzerinde “doğrusal” bir anlam kazansa da
https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 4/6
3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

periyodik olmanın ilk koşulu, tek boyutun kendi üstüne kıvrılıp iki boyutlu hale gelmesiyle oluşan bir şekil
etrafında meydana gelmektir. Bu bir çember veya bir elips veya bir kare olabilir. Kare köşeleri de, bir çemberin
üstüne oturtursanız, aslında periyodiktir. Çember demek pi sayısı demektir. Periyodik fonksiyonlarda devamlı
karşımıza çıkan, bu bağlamda periyodikliği sağlayan pi sayısının, kendini tekrar etmeyen bir sayı olması da şiirsel
bir tezat gibi aynı zamanda.

Eğer ritim duygumuz olmasaydı, ritim tutmak için kendimizi açısal hızı sabit dönen bir tepsinin üstüne koyup
elimizi yana açarak her dönüşte bir kere vurabileceğimiz bir davula vurmamız gerekirdi. Kesinlikle zor bir konser
olacaktı. Bu sadece davulcunun derdi olacaktı, piyanist ve gitaristleri düşünemiyoruz bile. Ancak merkezi sinir
sistemimiz bizi bu döner tepsilerin üstüne çıkma derdinden arındırıyor.

Bir saniyeyi ölçmek için sezyum-133 atomunun geçiş periyotlarını saydığımız gibi, beynimiz başka atomların veya
moleküllerin elektron geçişlerini bir atom saati gibi sayıyor olabilir mi? Atomların osilasyonlarından
faydalanabiliyor mu? Beynimizin, zamanı eş parçalara bölme konusunda titreşen atomlar, dönen elektronlar ve
moleküler elektron geçişleri gibi bir periyoda bağlı olaylardan başka yardımcısı yok gibi görünüyor. Belki de ritim
tutmak için dönen bir tepsinin üstüne çıkmak yerine, beynimizin içinde dönen küçük küreleri kullanabiliyoruzdur.
Aynı cırcır böceklerinin cırlamak için atomların birbiriyle etkileşimlerini kullanmaları gibi, müziğimizin temelinde
de fiziğin ve kimyanın eşsiz kanunlarını görmek insana müziğin verdiği cinsten bir keyif veriyor.

Belki de müzik ilk hücrenin ortaya çıkmasıyla beraber oluştu. Sadece onu yapabilecek organlarımızın gelişmesini
bekledik.

https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 5/6
3.03.2023 19:43 Dolbear Yasası: Efsanevi Müzik Grubu Queen ve Bir Cırcır Böceği, Kimya Hakkında Bize Ne Öğretir? - Evrim Ağacı

doi:
10.47023/ea.bilim.5202 (https://doi.org/10.47023/ea.bilim.5202)

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/03/2023 19:43:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin
tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten
sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5202

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir,
kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve
değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve
Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin
diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

https://evrimagaci.org/dolbear-yasasi-efsanevi-muzik-grubu-queen-ve-bir-circir-bocegi-kimya-hakkinda-bize-ne-ogretir-5202 6/6

You might also like