You are on page 1of 35

Osmoz ve Osmotik Basınç

This course content has been prepared for


educational purposes. Printing, reproduction
and sharing are prohibited. It cannot be
used for commercial purposes.

1
Maksat ve Hedefler
• Bu dersin sonunda öğrencilerin aşağıdaki öğrenim
çıktılarını elde etmeleri beklenmektedir;
1- Osmoz, Osmolarite, Osmolalitenin
tanımlanabilmesi ve ayırdedilmesi,
2- Plazma osmolalitesinin, yaklaşık olarak klinik
birimler cinsinden ifade edebilmesi, bu değerden
sapmaların mekanizmasının anlaşılması,
3- Donnan-Gibbs denklemi ve Donnan etkisinin
vücuttaki iyonların dağılımı üzerine etkilerinin
ifade edilebilmesi.
2
Osmoz
• Bir madde suda çözündüğü zaman, çözelti
içerisindeki su moleküllerinin konsantrasyonu saf
suda olduğundan daha düşüktür, çözünenin suya
eklenmesi tek başına suyun kapladığından daha
büyük hacim kaplayan bir çözelti ile sonuçlanır.
• Çözelti suya geçirgen, ancak çözünen moleküllere
geçirgen olmayan bir zarın bir tarafında
yerleştirilirse, başlangıçta eşit hacimde olan su
molekülleri konsantrasyon farkı yönünde diğer
tarafa difüze olurlar.

3
Şekil 1. Osmoz şematik gösterimi. Su molekülleri küçük açık daireler, çözünen
moleküller büyük dolu daireler ile temsil edilmektedir. Soldaki şemada, su ile
çözelti arasına yerleştirilen bir zar suya geçirgen ancak çözünene geçirgen değil
ve çözünen bir çözelti içinde eşit hacimde diğer tarafında yer alır. Su molekülleri,
sağa, çözelti içine konsantrasyon farkı düşüğe difüze olarak çözelti hacminini
artırır. Şemada gösterildiği gibi sağ ok tarafından belirtildiği üzere, osmotik
basınç su moleküllerinin hareketini engellemek için uygulanması gereken
basıncı ifade eder.
4
Osmotik Basınç
• Bu işleve «çözücü moleküllerinin yarı geçirgen zar
üzerinden çözünenin yüksek bir konsantrasyonda
olduğu bir bölgeye difüzyonuna» osmoz denir .
• Bu fizyolojik süreçlerde önemli bir faktördür. Daha
fazla çözünen konsantrasyonu olan bir bölgeye
çözücü moleküllerinin hareket eğilimi daha fazla
konsantre çözelti basıncı uygulanarak önlenebilir.
Çözücü göçünü önlemek için gerekli çözelti
basıncı osmotik basınçtır.

5
• Osmotik basınç, buhar basıncını düşürücü,
donma noktası alçalması ve kaynama noktası
yükselmesi temel koligatif özellikleri gibi
çözelti parçacıklarının türünden ziyade
sayısına bağlıdır.
• İdeal bir çözelti de, ozmotik basınç (P) sıcaklık
ve hacim ile bir gazın basıncına benzer şekilde
ilişkilidir:

6
P=

• n parçacıkların sayıdır, T mutlak sıcaklık, ve V


hacmi, R gaz sabittir. T sabit tutulur ise, osmotik
basıncın, çözelti birim hacimi başına çözelti
parçacıkların sayısı ile orantılı olduğu görülür.

7
• Bu nedenle, ozmotik aktif partiküllerin
konsantrasyonu genellikle osmol olarak ifade
edilir. Bir Osmol (osm) çözeltide maddenin
gram molekül ağırlığı başına serbestçe hareket
eden her molekülün salıverdiği parçacıkların
sayısına bölünmesine eşittir.

• 1 miliosmol (mOsm) = 1 / 1000 osm.

8
• Çözünenin glukoz gibi iyonlaşmayan bir bileşik
olması halinde osmotik basınç, mevcut glikoz
molekülleri sayısının bir fonksiyonudur.
Çözünen iyonize ve ideal bir çözelti
oluşturuyorsa, her bir iyon osmotik olarak aktif
bir parçacıktır. Mesela; NaCl, Na + ve Cl-
iyonlarına ayrışırsa, çözeltide her mol, 2 osm
kaynağı olacaktır. Bir mol Na2SO4, Na +, Na +
ve SO4—2 şeklinde ayrıştığında 3 osm
vermektedir.
9
• Ancak, vücut sıvıları ideal çözeltiler olmadığından
güçlü elektrolit ayrışmaları tam olmasına rağmen,
bir osmotik etki uygulayacak serbest parçacıkların
sayısını iyonlar arasındaki etkileşim nedeniyle
azalır. Böylece, aslında vücut sıvılarında elektrolit
eşdeğerlerinin sayısından ziyade çözeltideki etkin
konsantrasyon (aktivite) osmotik etkiyi belirler.
• Bu, vücut sıvılarında bir litrede 1 mmol NaCl’ün
litrede ozmotik aktif partiküllerin 2 mOsm’den
biraz az katkıda olmasını açıklar. Daha yoğun bir
çözelti, ideal bir çözeltiden daha büyük sapmaya
sebep olur.
10
Osmolalite
• Bir sıvıda, maddenin osmolal konsantrasyonu,
1 mol ideal bir çözeltinin donma noktasını 1,86
santigrat derece azalttığı yerde, donma
noktasını azaltma derecesi ile ölçülür.
• Bir çözeltide litre başına miliosmol sayısı,
donma noktası alçalmasının 0,00186 ile
bölümüne eşittir. Osmolarite çözeltinin litre
başına osmol sayısı iken mesela plazma,
osmolalite çözücü kilogramı başına osmol
sayısıdır.

11
• Bu sebeple, osmolarite çözeltide çözünen
çeşitli maddelerin hacmi ve sıcaklıktan
etkilenirken osmolalite etkilenmez. Vücutta
osmotik aktif maddeler suda çözünmüş halde
bulunur, suyun yoğunluğu 1 olduğundan,
osmolal konsantrasyonu litre su başına osmol
(osm/L) olarak ifade edilebilir.

12
• Homojen bir çözeltide de osmotik aktif
parçacıklar bulunduğu halde bir osmotik basıncın
varlığından söz edilebilir, çözelti çözücüye
geçirgen, ancak çözünen moleküllere geçirgen
olmayan bir zarın diğer tarafında başka bir çözelti
ile temas halinde ise ancak bir osmotik basınç
uygulayabileceği unutulmamalıdır.

13
Plazmanın Osmolal Konsantrasyonu:
Tonisite
• Normal insan plazmasnın ortalama donma
noktası -0,54 °C’dir, bu ise plazmada 290 mOsm/L
gibi bir osmolal konsantrasyona karşılık gelir. Bu,
7.3 atmosferdeki saf suya karşı bir osmotik
basınca eşdeğerdir.
• Osmolalitenin bundan daha yüksek olması
beklenebilir, çünkü plazmadaki tüm katyon ve
anyon eşdeğerleri toplamı 300’dür. Plazma ideal
bir çözelti değildir çünkü iyonik etkileşimler bir
osmotik etki uygulayacak serbest parçacıkların
sayısını azaltmakdır.

14
• Denge oluşması için kompozisyon ani bir değişim
sonrası yeterli süre olmadığı durum hariç,
vücudun hemen hemen tüm sıvı bölmelerinde
osmotik denge vardır. Tonisite ifadesi bir
çözeltinin plazmaya göre osmolalitesini
tanımlamak için kullanılır. Plazma ile aynı
osmolalite ye sahip çözeltiler izotonik olarak
adlandırılırken; büyük osmolalitesi olanlar
hipertonik ve daha az osmolalitesi olanlar
hipotonik olarak adlandırılır.

15
• Bazı çözünenlerin metabolize olması ve bazılarının
hücrelerin içine difüze olması gerçeği olmasa
başlangıçta plazma ile izosmotik—yani plazma ile aynı
osmotik basınç veya donma noktası alçalması bulunan–
bütün çözeltiler izotonik kalacaktı. Böylece, % 0.9
serum fizyolojik, çözelti ozmotik aktif parçacıklarının
hücrelere hiçbir net hareketi olmadığından ve
parçacıklar metabolize olmadığından izotonik kalır.
Diğer taraftan, % 5 glikoz çözeltisi, ancak başlangıçta
intravenöz infüzyon sırasında izotonikken, glikozun
metabolize olmasıyla bir hipotonik çözelti infüzyonu
etkisi ortaya çıkarır.

16
• Plazma toplam osmolal konsantrasyonuna çeşitli
plazma bileşenlerinin nispi katkılarına dikkat
etmek gerekir. Normal plazmanın her litresinde
290 mOsm’ün 20’si Na+ ve ona eşlik eden Cl-ve
HCO3-anyonları tarafından oluşturulur. Diğer
katyonlar ve anyonlar nispeten küçük katkı
sağlamaktadır. Plazma proteinlerinin
konsantrasyonu litre başına gram olarak ifade
edildiğinde büyük olmasına karşın, normalde çok
yüksek molekül ağırlıkları nedeniyle 2
mOsm/L’den az katkıda bulunurlar.

17
• Plazmanın önemli non-elektrolitleri; glikoz ve
üre, kararlı halde hücreler ile dengededir.
Bunların osmolaliteye katkıları normalde her
biri için yaklaşık 5 mOsm/L iken, hiperglisemi
veya üremi de oldukça büyük olabilir. Toplam
plazma osmolalitesi dehidratasyon,
overhydration ve diğer sıvı ve elektrolit
bozuklukları değerlendirilmesinde önemlidir.

18
• Hiperosmolalite komaya (hiperosmolar koma)
neden olabilir. Önemli çözünenlerin baskın
rolü ve ideal bir çözeltiden sapma sebebiyle
litre başına birkaç milliosmolde plazma
osmolalitesi, yaklaşık olarak klinik birimlerin
litre başına çözünenin milimol cinsinden
değeri için aşağıdaki formül kullanılabilir:

19
Osmolalite= 2 [Na+] + 0.055 [Glukoz] + 0.63 [BUN]
mosm/L mEq/L mg/dL mg/dL

• BUN (Blood Urea Nitrogen), kan üre azotudur. Formül ayrıca


diğer çözünenlerin anormal yüksek konsantrasyonlarına
dikkat çekmede yararlıdır. Gözlenen plazma osmolalitesi
değeri (donma noktası alçalması ile ölçülen) bu formül
tarafından tahmin edilen değeri büyük oranda aştığında,
muhtemelen bir etanol, mannitol (bazen osmotik olarak,
şişmiş hücreleri küçültmek için enjekte edilen) veya metanol
(antifriz bileşenleri), etilen glikol gibi zehirler gibi yabancı bir
maddenin varlığını gösterir.

20
Hücre hacminin ayarlanması
• Sert duvarlı bitki hücrelerinin aksine, hayvan
hücre zarları esnektir. Bu nedenle, hayvan
hücreleri ekstrasellüler hypotonisiteye maruz
kaldığında şişme ve ekstraselüler hipertonisite
maruz kaldığında küçülme gösterir. Ancak şişlik,
hücre zarında organik hücre osmolitleri olarak
adlandırılan K+, Cl- ve küçük organik çözünenlerin
akşının artışına müsaade eden kanalları harekete
geçirir. Su, bu osmotik aktif partikülleri izler ve
hücre, normal hücre hacmine döner.

21
Donnan Etkisi
• Membran aracılığıyla difüze olamayan zarın bir
tarafında bir iyon olduğunda, membranın
geçirgen olduğu diğer iyonların dağılımı
öngörülebilir bir şekilde etkilenir. Örneğin,
nondifüze bir anyonun negatif yükü, difüze
katyonların difüzyonunu engellemekte ve
difüze anyonların difüzyonlarını destekler,
aşağıdaki durum düşünelim;

22
• X ve Y bölümleri arasındaki (m) membranı Prot- yi
geçirmez ama K+ ve Cl- için geçirgendir. Her iki
tarafta anyon ve katyonların konsantrasyonlarının
başlangıçta eşit olduğunu varsayalım. Cl-
konsantrasyon gradyentinden aşağı doğru Y’den
X’e difüze olur. K+ negatif yüklü Cl- ile birlikte Y
tarafından elektro nötürlüğü sağlamak için
hareket eder.
23
• Bu yüzden dengede,

Dahası,

Yani X tarafında Y’ye göre daha fazla osmotik aktif


parçacık bulunmaktadır.
24
• Donnan ve Gibbs nondifüze bir iyonun
varlığında, difüze iyonların dengede
konsatrasyon oranları eşit olacak şekilde
dağıldıklarını göstermişlerdir:

25
İçler-dışlar çarpımıyla,

Bu Gibbs-Donnan denklemidir. Bu, aynı


değerlikteki katyonlar ve anyonların herhangi
bir çifti için geçerlidir.

26
• Donnan etkisi vücutta iyonların dağılımı üzerine
üç etkisi vardır. İlki, hücrelerdeki proteinler (Prot-)
yüzünden, hücrelerde interstisyel sıvıdan daha
fazla osmotik aktif parçacık bulunmaktadır.
Hayvan hücrelerinin esnek duvarları nedeniyle,
Na+-K+ ATPaz iyonları dışarı pompalıyor olmasa
osmozun onları şişirmesi ve sonunda
parçalanmaları söz konusu olacaktır. Bu yüzden,
normal hücre hacim ve basıncı Na+-K+ATPaz’a
bağlıdır.

27
• İkincisi, dengedeki membranda (burada
kullanılan örnekte m) kalıcı iyonların asimetrik
bir dağılımı olduğu için, zarda, büyüklüğü
Nernst denklemi tarafından tespit edilebilen
bir elektrik farkı olacaktır. Örneğin burada, X
tarafı, Y tarafına göre negatif olacaktır.

28
• Ters yönelimli elektrik gradyenti ile tam
dengelenmiş Cl-’un konsantrasyon gradiyenti
sebebiyle yükler membran boyunca dizilir ve
aynısı K+ için gerçekleşir.
• Üçüncüsü, plazmada interstisyel sıvıdan daha
fazla protein bulunduğundan, kapiller duvarı
boyunca iyon hareketi üzerinde Donnan etkisi
bulunmaktadır.

29
Vak’a
• Problem: Solunum sorunları olan 68 yaşında erkek hasta.
Hikaye: 68 yaşında erkek, ciddi kronik böbrek yetmezliği olan hasta bir
kalp krizi sonrası iyileşme durumunda hastanedeydi. Henüz, sol koroner
arteri redilate etmek için "balon anjiyoplasti" geçirmiş ve bir "npo" diyet
verilmişti(NonPerOrem, yani ağızdan yiyecek veya içeceğe için izin
verilmedi). Bir intravenöz (IV) hattı aracılığıyla sıvı almaktaydı. Gece geç
saatte, 12 saat vardiyasının 11inci saatinde bezgin bir hemşire boş IV
serumunu yenisi ile değiştirdi. Hekimin yönergelerini yanlış okuyarak
hastaya "yarı-normal" yerine"ikikat-normal" yeni IV sıvı bağladı (başka bir
deyişle, olması gerekenin dört kat konsantre bir sıvı vermeye başladı). Bu
hata sabaha kadar fark edilmedi. O sırada, adamda sakral bölge etrafında
karıncalanma (pitting) ödem ve akciğer üstlerinde her iki tarafta
inspiratuar raller mevcuttu (“sulu hırıltı” sesi). O da, nefes alma
zorluğundan şikayet ediyordu. Alınan kan aşağıdaki sonuçları vermiştir:
Na + 157 mEq /L(Normal = 136-145 mEq / L)
K + 4.7 mEq / L (Normal = 3,5-5,0 mEq / L)
C1-101 mEq /L (Normal = 96-106 mEq / L)
Bir göğüs röntgeninde akciğerde interstisyel ödem tespit edildi.

30
• Sorular:
1. Kan plazması çoğu çözünmüş maddeleri
kolayca kan dolaşımına ve hücre çevreleyen
interstisyel sıvı içine taşıyabilir.
A.Hemşirenin hatası interstisyel sıvıda
«tuzluluğu» artırmış mıdır yoksa azaltmış
mıdır?

31
• Cevap:
Bu hastaya verilen intravenöz sıvı çok yoğun
sodyum ve klorür içermekteydi . Bu iyonlar
plazma ve interstisyel sıvı arasında serbestçe
difüze olduğundan, plazma sodyum ve klor
konsantrasyonu artması, interstisiyel sıvının
sodyum ve klorür konsantrasyonu artmaya
sebep olacaktır.

32
• B. Osmoz bilginiz göz önüne alındığında bu
olay vücuttaki hücrelerin boyutunun
artmasına mı yoksa azalmasına mı sebep
olacak? Açıklayınız.

33
Cevap:
İnterstisyel sıvı hücre içi sıvıya göre hipertonik
olduğundan osmoz ile suyun hücrelerden
İnterstisyel sıvıya geçmesine sebep olur.
Dolayısıyla, hücreler olarak osmotik
küçülecektir. Bu hücre fonksiyonu için gerekli
hayati organellerin deformasyonuna sebep
olur, özellikle hücre içi yapıya zarar verebilir.
Soru: 2. Neden bu hasta ödem ve inspiratuar ral
mevcuttur?

34
Cevap
Bu hastaya hipertonik salin verilmesi plazma ve
interstisyel sıvı sodyum konsantrasyonu artış
meydana getirmiştir. Plazma sodyum düzeyi
yükseldikçe, normalden daha fazla su, pasif
ozmotik olarak renal tübülden böbrek peritübüler
kılcal damarların içine çekilir. Bu, kan hacmini ve
kan basıncını yükselterek plazmadan interstisyel
alanlara su kayması sebep olur. Böylece, hastada
doku ödemi (yani şişlik) gelişir.

35

You might also like