Professional Documents
Culture Documents
Öz
Cinsiyet kalıpyargıları cinsiyetlerin özellikleriyle ilgili yüklemelerdir. Bazı özellikler kadın ile daha çok ilintili
görülürken diğer özellikler erkek ile daha fazla ilişkili algılanmaktadır. Sosyal Psikoloji’nin en önemli konularından
biri olmasına rağmen cinsiyet kalıpyargıları konusunda Türkiye’de çalışma sayısı sınırlıdır. Özellikle evli-bekar
erkek ve kadınlarla ilgili kalıpyargıların farklılıklarını ele alan çalışmaya da rastlanmamaktadır. Bu çalışmanın amacı
Türkiye’de evlilik öncesi ve evlilik sonrası kadın ve erkeklere dair kalıpyargıların değişip değişmediğini bağlamsal
olarak gösterebilmektir. Araştırma kapsamında 279 (78 erkek, 128 kadın ve 78 cinsiyet belirtmemiş) ODTÜ lisans
öğrencisinin evli ve bekar kadın ve erkeklerle ilgili dört kategorideki kalıpyargıları toplanmıştır. Elde edilen sıfarlar
MAXQDA programı kullanılarak tematik analize ve sıklık analizine tabi tutulmuştur. Katılımcılardan belirtilen dört
kategori çerçevesinde alınan kalıpyargılar, kendi içlerinde de temalara ayrılmıştır. Erkeklere dair kalıpyargılar bekar
ve evli olarak ayırıp incelendiğinde bekar erkeklerin sosyal (aktif, hareketli, eğlenceli, delidolu), bireysel (negatif:
sapık, tacizci, sorumsuz, vurdumduymaz/ pozitif: cesur, mert, yürekli), dış görünüş (çekici, bakımlı, güçlü) ve
rahatlık (çapkın, hovarda, özgür) temaları; evli erkeklerin ise aile (sorumluluk sahibi, baba, aile reisi), iktidar
(baskıcı, dominant, otoriter, sert, özgür), ilişkisel (fedakar, sadık, güvenilir) ve bireysel özellikler (olgun/oturaklı,
çalışkan, kendine güvenen) ile dış görünüş (salmış, göbekli, bıyıklı) temaları etrafında tanımlandığı görülmüştür.
Kadına dair kalıpyargılarda ise bekar kadın kırılgan (utangaç, kırılgan, hanım hanımcık, masum), baskılanan/bağımlı
(baskı gören/ezilen/baskılanmış), sosyal (flörtöz, eğlenceli) ve bireysel özellikler (özgürlüğüne düşkün, çalışkan) ile
dış görünüş (genç, güzel, bakımlı, süslü) temalarıyla tanımlanırken; evli kadınlar için ilişkisel (fedakar, cefakar,
sadık/vefakar), eve dair (anne, anaç, ev hanımı, ailesine bağlı), baskılanmış (itaat eden, kocasına bağımlı), dış
görünüş (kısa boylu, yıpranmış, şişman, bakımsız), elinden iş gelen (çalışkan, sorumluluk sahibi) ve kişisel özellikler
(olgun/oturaklı, pasif) temaları ön plana çıkmıştır. Bulgular 18-25 yaş aralığındaki gençlerin evlilikle değişen
algılarını yansıtmaktadır. Bu kalıpyargılar tanımlayıcı olmakla beraber öngörücü olarak da işlev görerek gençlerin
farklı kadın ve erkek gruplarını aynı çatı altında eritebileceğine, davranış ve beklentilerini bu kalıpyargılara göre
şekillendirebileceğine işaret etmektedir. Bu sebeple bu çalışma toplumsal cinsiyet eşitliği adına değişim için hangi
kalıpyargılara odaklanmak gerektiği konusunda faydalı olacaktır.
© 2016 Bu tam metin, 17-18-19 Kasım 2016 tarihlerinde, Başkent Üniversitesi, Psikoloji Bölümü
evsahipliğinde düzenlenen I. Sosyal Psikoloji Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur.
*
Yazışma Adresi: Beril Türkoğlu, ODTÜ Psikoloji Bölümü, Beşeri Bilimler Binası 06800 Ankara
e-posta: turkoglu@metu.edu.tr
N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016 99
Bireyler etraflarını gözlemlerken gördükleri grup davranışlarını sosyal kalıpyargıları olarak öğrenirler.
Bu kalıpyargılar onların diğer gruplara ilişkin tutum ve davranışlarını etkiler. Cinsiyet kalıpyargıları
açısından bakıldığında, örneğin, devamlı olarak çocuklarıyla ve ev işleri ile ilgilenen bir kadını gören
birey bu davranışların kadınlar için tipik olduğunu düşünebilir. Hatta bunları kadınların uymak zorunda
olduğu davranışlar olarak algılayabilir (Eagly ve Steffen, 1984). Farklı yollarla öğrenilse bile var olan
kalıpyargılar bireylerin birçok konudaki tutum ve davranışlarını etkileyebilecek güçtedir (Burgess ve
Borgida, 1999; Eagly ve Mladinic, 1989) çünkü cinsiyet kalıpyargıları kadın ve erkeklere ilişkin
tutumların bilişsel unsurlarıdır (Eagly ve Mladinic, 1989). Sosyal Psikoloji’nin en önemli konularından
biri olmasına rağmen cinsiyet kalıpyargıları konusunda Türkiye’de çalışma sayısı sınırlıdır. Ayrıca,
Türkiye toplumunda evlilik hem erkek hem de kadınlarla ilgili kalıpyargılar için önemli bir geçiş noktası
olabilmektedir. Türkiye için bu kadar keskin bir ayrım söz konusu iken (örn., kız-kadın ayrımı), evli ve
bekar erkek ve kadınlarla ilgili kalıpyargıların farklılıklarını ele alan çalışma bulunmamaktadır. Bu
sebeple çalışmanın amacı Türkiye’de evlilik öncesi ve evlilik sonrası aynı cinsiyet içinde kalıpyargıların
değişip değişmediğini bağlamsal olarak gözler önüne sermektir.
Cinsiyet kalıpyargıları cinsiyetlerin özellikleriyle ilgili yüklemelerdir. Bazı özellikler kadın ile
daha çok ilintili görülürken diğer özellikler erkek ile daha fazla ilintili algılanmaktadır (Broverman,
Vogel, Broverman, Clarkson ve Rosenkrantz, 1972; Spence ve Helmreich, 1978; Williams ve Benetts,
1975). Araştırmacılar, ayrıca, cinsiyet kalıpyargılarının belirli boyutlarda ele alınabileceğini
belirtmişlerdir. Bunlar kişilik özellikleri (örn., bağımsız, yarışmacı, sıcak, duygusal), rol davranışları
(cinsiyet rolleri; örn., ekonomik sağlayıcı, çocuk bakma, yemek yapma), fiziksel görünüş ve özellikler
(kaslı, göbekli, kalın sesli) ve iş rolleri (öğretmen, doktor, itfayeci, polis) şeklindedir (Ashmore ve Del
Boca, 1979; Deaux, 1984; Deaux ve Lewis, 1984).
kadın ve erkeklere ilişkin öngörülen kalıpyargıları içermektedir. Kısacası öngörücü kalıpyargılar kişiler
arası ilişkiler hakkında ideolojik motivasyona sahiptir.
Kalıpyargılar kişisel veya kültürel olarak iki farklı gruba ayrılabilmektedir (Ashmore ve Del Boca,
1979; Tajfel, 1981). Kişisel deneyimler sonucu diğer grubun üyeleri hakkında oluşturulan bireysel
inanışlara kişisel kalıpyargı denilmektedir. Buna karşın, bir grubun özellikleri hakkında tüm kültür
tarafından paylaşılan inanışlar kültürel kalıpyargılar olarak tanımlanmaktadır. Bireyler bireysel
deneyimleri sonucunda kişisel kalıpyargılar geliştirebilecekleri gibi toplumda var olan kültürel
kalıpyargıları da kabul edip, benimseyebililirler. Örneğin kadınların anaç olduğu kültürel kalıpyargıların
repertuarında olabilirken, bireyin deneyimleri sonucu kadınları düzenbaz olarak tanımlaması kişisel
kalıpyargıdır. Sosyal psikologlar kültürel kalıpyargıların toplumda birçok soruna sebep olabileceğini öne
sürmektedirler. Örneğin kadınların matematiği beceremediği kalıpyargısı kadınların bu alana
yönlendirilmesini engelleyebilmektedir (Stangor ve Schaller, 1996).
Cinsiyet kalıpyargıları konusunda yapılan yurt dışındaki çalışmalarda katılımcılar erkekleri atılgan,
korkusuz, akılcı, güvenli, bağımsız, soğukkanlı, ihtiraslı, güçlü, katı, saldırgan ve aktif olarak
tanımlarken, kadınları sevecen, duygusal, hassas, içgüdüsel, bağımlı, şefkatli, boyun eğen, mütevazi,
narin ve pasif olarak tanımlamıştır (Ellis ve Bentler, 1973; Spence ve ark., 1975). Ayrıca, kadınların
toplumsal (communal) erkeklerin ise bireysel (agency) özellikleri olduğu belirtilmektedir (Bem, 1974;
Spence ve Helmrich, 1978). Toplumsal olma çerçevesinde kadınlar kendi dışındaki kişilerle ilgilenme,
diğerleri ile bağlantılı olma ve kendini diğerlerine ifade edebilme ile ilişkilendirilirken bireysel olma
çerçevesinde erkekler kendini kabul ettirme, kendini geliştirme, kendinden emin olma ve başarı odaklı
olma gibi özelliklerle ilişkilendirilmektedir (Deaux ve Kite, 1993). Bunun nedeni ise kadınların daha çok
düşük statüde algılanması ve hiyerarşik olarak erkeklerden düşük konumda olması olarak ele alınmıştır.
Örneğin, kadınlar genellikle ev işleriyle ilişkili olarak algılanmaktadır. Cinsiyet kalıpyargılarının ortaya
çıkması da kadın ve erkeklerin bu açılardan farklı algılanmasıyla ilgilidir (Eagly ve Steffen, 1984). Eagly
102 N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016
ve Wood’a (1982) göre statü farklılıkları ile ilintili olarak ortaya çıkan kalıpyargısal tutumlar kadınların
düşük pozisyonlarda çalışması, erkeklere göre daha düşük konumda görülmesinin sonucudur ve bu
nedenle kadınların daha bağımlı ve etkilenen olarak algılanmasına yol açmaktadır.
Türkiye’deki yazın incelendiğinde bazı tez çalışmalarının cinsiyet rolleri ve kalıpyargılar konusunu
ele aldığı görülmektedir. Örneğin, Kandiyoti (1982), doçentlik tezi kapsamında Cinsiyet Rolleri
Kalıpyargıları Ölçeği’ni geliştirmiştir. Bu ölçekte 22 sıfat (şefkatli olmak, duygusalllık, boyun eğmek,
sadakat, fedakarlık, aileye yönelik olmak, sıcak insan olmak, konuşkanlık, bağımsız olmak, sertlik,
etrafına hükmetme, üstünlük duygusu, saldırganlık, soğukkanlılık, atılganlık, katılık, kendine güvenmek,
hırslı olmak, gerçekçilik ve geniş ilgileri olmak) bulunmaktadır. Bu sıfatlar incelendiğinde ölçeğin kişilik
özelliklerini (örn., şefkatli olmak, duygusallık, sadakat, fedakar vs) ağırlıklı olarak içerdiği ancak rol
davranışları (örn., aileye yönelik olmak) ve fiziksel özelliklere pek değinmediği görülmektedir. Oysaki
daha önce belirtildiği gibi bazı yurt dışı çalışmalarında erkek ve kadınlara ait kalıpyargılar kişilik özelliği
yanı sıra rol davranışları ve fiziksel özellikler gibi alt boyutları da kapsamaktadır (Deaux ve Lewis,
1983).
Türkiye’de toplumun genel olarak “kadın” ve “erkek” kavramlarını nasıl tanımladıkları hali hazırda
var olan kalıpyargıların değerlendirilmesi şeklinde çalışılmakta ancak kişilerin sahip oldukları
kalıpyargılardaki değişimi görmek adına serbest cevap verme yöntemiyle (free response)
çalışılmamaktadır. Bu sebeple bu çalışma katılımcıların zihnindeki kalıpyargıları açık ve serbest biçimde
alarak hem bu kalıpyargılar arasındaki geçişkenliğe dikkat çekmeyi hem de genel-geçer kalıpyargılarla
olan paralelliğini görmeyi amaçlamaktadır. Yöntemsel farklılığa ek olarak bu çalışma, Türkiye
toplumunda evlilikle değiştiği bilinen bekar (kız)- evli kadın ve bekar-evli erkek gruplarına ilişkin
kalıpyargıların özellikle ele alınacak olması açısından da Türkiye’deki alan yazına katkıda bulunacaktır.
Bu araştırmanın amacı kadınlar ve erkekler “bekar-evli” olarak ayrıldığında oluşan dört grubun (bekar
kadın (kız), evli kadın, bekar erkek ve evli erkek) katılımcılar tarafından nasıl tanımlandıklarına
odaklanmaktır. Kız-kadın ayrımı Türkiye toplumunda evlilik ile değişen tanımlamaları içerdiğinden ve
söylemsel olarak cinsiyet eşitsizliğini beslediğinden makale içeriğinde bekar erkek ve evli erkek
kavramları tercih edilmiştir.
Yöntem
Katılımcılar
ve 2012-2016 yılları arasında ODTÜ Psikoloji bölümünden hem alan içi hem de alan dışı ders alan
öğrencilere cinsiyet kalıpyargıları sorularak elde edilmiştir.
Araştırma kapsamında katılımcılara “Evli kadın, bekar kadın, evli erkek ve bekar erkek kategorilerini
düşününce aklınıza gelenleri lütfen sıralayınız” şeklinde bir yönerge verilmiş ve katılımcılar da bu
yönerge doğrultusunda akıllarına ilk gelen sıfatları, kavramları ve örnekleri bir kağıda yazarak
sıralamışlardır.
İşlem
Elde edilen nitel veriler bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra MAXQDA 12 isimli nitel analiz
programında içerik analizine (tematik analiz) tabi tutulmuş, belirtilen dört tema çerçevesinde farklı
temalara ayrılarak incelenmiştir. Buna ek olarak, evli kadın, bekâr kadın, evli erkek ve bekar erkek
kategorileri ayrıca sıklık analizine tabi tutulmuş ve bu dört kategoriyi tanımlamak için en sık kullanılan
sıfatlar belirlenmiştir (bkz. Tablo 1).
Bulgular
Katılımcılardan belirtilen dört kategori çerçevesinde alınan kalıpyargılar, kendi içlerinde de temalara
ayrılmıştır. İlk olarak “bekar erkek”ler dış görünüş, kişilik özellikleri, sosyal özellikler ve ilişkisel
temaları etrafında tanımlanmıştır. Dış görünüş temasına bakıldığında bekar erkeklerin ağırlıklı olarak
çekici, bakımlı ve güçlü görüldüğü ön plana çıkmıştır. Kişilik özelliklerine bakıldığında ise bekar erkekler
bir taraftan cesur, kendine güvenen, çalışkan gibi olumlu özelliklerle tanımlanırken, diğer taraftan da
sapık, tacizci, sorumsuz gibi olumsuz ve rahatsız edici özellikler ile tarif edilmiştir. Sosyal özellikler
bağlamında özellikle baskın bir şekilde aktif, hareketli ve eğlenceli olarak tanımlanan bekar erkekler diğer
yandan da sosyal ilişkilerde vurdumduymaz, yalancı ve ikiyüzlü olarak tanımlanmıştır. İlişkisel
özelliklerine bakıldığında ise özellikle çapkın ve hovarda olarak tanımlandıkları görülürken iktidar teması
altında da özellikle rahat, özgür, güç sahibi ve öfkeli olarak tanımlanmışlardır. Özellikle erkeklerin daha
otoriter, her alanda özgür ve öfkeli olabilme özellikleri toplumsal cinsiyet sistemi içerisindeki iktidarın
hem sebep hem sonuçları olarak görüldüğünden böyle bir tema altında toplanması tercih edilmiştir.
Evli erkeklerin de benzer kategoriler altında tanımlandığı ancak bu kategorilerin içeriğinin kesin bir
biçimde değiştiği görülmektedir. Evli erkekler de dış görünüş, kişisel özellikler, ilişkisel/sosyal özellikler,
aile ve iktidar temaları altında tanımlanmıştır. Bekar erkeklere kıyasla evli erkekler “dış görünüş” olarak
göbekli ve bıyıklı erkekler olarak tanımlanmıştır. Kişisel özellikler teması altında ise olgun oturaklı,
çalışkan ve kibar gibi olumlu özelliklerin yanı sıra gergin ve bıkmış sıfatlarıyla tanımlanmıştır.
104 N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016
Sosyal/ilişkisel özellikleri kategorisinde ise fedakar, sadık, güvenilir ve duyarlı sıfatları ön plana
çıkmıştır. Bekar erkeklerden farklı olarak evli erkeklerin ağırlıklı bir şekilde aile teması üzerinden
sorumluluk sahibi, baba, aile reisi, ve statü sahibi olarak tanımlandığı görülmüştür. İktidar teması altında
ise bekar erkeklere benzer olarak yine otoriter/baskın ve sert/agresif olarak tanımlanmışlardır ancak bekar
erkeklere kıyasla otoriter/baskın özelliği evli erkekler için daha sık ifade edilmiştir.
Kadınlara dair kalıpyargılarda ise bekar kadınlar ve evli kadınlar aynı temalar altında tanımlansa da
temaların içeriği gözle görünür şekilde değişmektedir. Hem bekar hem evli kadınlar dış görünüş,
baskılanan/bağımlı, kişilik özellikleri ve sosyal/ilişkisel özellikler temaları üzerinden tanımlanırken, evli
kadınlar bunlara ek olarak özellikle ilişkisel özellikler ve aile teması üzerinden tanımlanmıştır. Bekar
kadınlar dış görünüş olarak güzel ve bakımlı olma özellikleri üzerinden tanımlanırken, erkekler tarafından
baskılanan, başkalarına bağımlı, itaat eden ve bakire olma gibi atıflar ise baskılanan/bağımlı temasını
oluşturmuştur. Kişilik özellikleri temasına bakıldığında bekar kadınların özellikle kırılgan, saf, hanım
hanımcık olarak tanımlandığı, ancak aynı zamanda çalışkan ve özgür gibi özelliklerinin de sıklıkla
söylendiği görülmüştür. Son olarak bekar kadınlar sıklıkla sosyal/ilişkisel özellikleri üzerinden daha
eğlenceli, dışadönük, sosyalleşen kişiler olarak tanımlanmıştır.
Evli kadınların ise dış görünüş olarak daha sıklıkla şişman, tombul, bakımsız, kısa boylu, yorgun ve
yıpranmış olarak tarif edildiği güzel ve alımlı gibi sıfatların çok az kullanıldığı görülmüştür.
Baskılanan/bağımlı kategorisinde bekar kadınlarla benzer şekilde kendini kısıtlayan ve itaatkar olarak
görülmüşlerdir. Evli kadınlar kişilik özelliği olarak mülayim, olgun-oturaklı, sevecen ve elinden her iş
gelen/ hamarat gibi toplumsal olarak olumlu algılanan sıfatlarla tanımlanırken aynı zamanda pasif ve
güçsüz olarak da tanımlanmışlardır. Özellikle ilişkisel özelliklerine bakıldığında katılımcıların evli
kadınları bekar kadınlara kıyasla ilişkilerinde fedakar, cefakar, sadık, güvenilir ve uyumlu olarak
gördükleri ve aile teması altında ise gözden kaçmayacak sıklıkta anne, anaç, ailesine bağlı ev kadını
olarak tanımladıkları görülmüştür.
N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016 105
Tablo 1. Evli ve Bekar Kategorilerine Göre Kadın ve Erkek Kalıpyargılarının Sıklık Analizi
Tartışma
Araştırmanın bulguları 18-25 yaş aralığındaki gençlerin kadın ve erkeklere dair kalıpyargılarının yanı
sıra özellikle evlilikle değişen algılarını da yansıtmaktadır. Kadın ve erkek kategorilerinin kendi içinde
incelendiğinde dahi aynı başlıklar altında hem biçimsel hem de algısal olarak farklı tanımlanmaları
aslında gençlerin zihinlerindeki evlilik kavramının kadınları ve erkekleri nasıl kolay dönüştürebileceğine
dair de bir fotoğraf vermektedir. Ön plana çıkan bulgulara tekrar göz atacak olursak, bekar erkekler aktif,
delidolu ve eğlenceli gibi sosyal/ilişkisel özelliklerle tanımlanırken evlilik ile beraber bu erkekler fedakar
ve sadık erkeklere dönüşmektedir. Öte yandan erkekler bekar iken çekici ve bakımlı gibi özelliklerle ön
plana çıkarken, evlilikte atılan bir imzayla göbekli, bıyıklı ve kendini salmış erkekler haline gelmektedir.
Kişilik özelliği olarak sapık tacizci, sorumsuz, vurdumduymaz gibi olumsuz ve rahatsız edici özelliklerle
106 N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016
tanımlanırken evlenince olgun ve oturaklı aile babaları olarak algılanmaktadırlar. Bekar ve evli erkeklere
dair algılar bu noktalarda değişirken, bir erkeğin otorite sahibi, özgür ve rahat olması katılımcıların
algısında değişmemekte, aksine evlendikten sonra otoriter olma özelliğinin sıklığı biraz daha artmaktadır.
Bu algıda evlilikle beraber alması beklenen sorumluluk ve erkeğin edindiği toplumsal statünün rolü göz
önünde bulundurulmalıdır.
Kadınlara dair kalıpyargıların da benzer bir şekilde değiştiği görülmektedir. Bekarken güzel ve
bakımlı görünen kadınlar evlenince birdenbire şişman, tombul ve bakımsız olarak algılanmakta, özgür ve
güçlü kişilik özellikleriyle tanımlanan bekar kadınlar fedakar, sadık ve uyumlu annelere dönüşmektedir.
Erkeklere dair değişmeyen tema iktidar ile ilgili olan tema iken, kadınlara dair değişmeyen algılardan biri
de tam olarak kadınların iktidarı nasıl yaşadığıdır. Bekar kadınlar da evli kadınlar da itaatkar, baskılanan,
bağımlı olarak algılanmakta, bu baskılanma hali bir tarafta kadının anne babasıyla olan ilişkisinde
yaşanırken diğer tarafta ise eşiyle olan ilişkisinde yaşanmaktadır.
Gündelik hayatımızda gözümüze dahi çarpmayan ve çoğu zaman karikatürlere ve şakalara malzeme
olan bu özellikler aslında değişmeye oldukça dirençli cinsiyet kalıpyargılarıdır. Bu kalıpyargıların bir
kısmı gerçeği yansıtan tanımlamalar da olabilir. Örneğin yaşlanmak, doğum yapmak, fazla çalıştığı için
yıpranmak beraberinde değişikliği de getirebilecek olan aşamalardır. Türkiye’de kadınların ve erkeklerin
evlilikle beraber bazı özelliklerinin farklılaştığı mesela evlenince hem kadın hem erkeklerin kilo aldığı
bazı insanlar için gerçeği yansıtabilir. Toplumda evli veya bekar olmak farklı sosyal rol ve normlara
uymayı beklentisini beraberinde getirebilir ve bu nedenle de evlendikten sonra insanlar hali hazırda
toplumda kabul görmüş kalıplara girmekten dolayı kendini rahatsız hissetmeyebilir. Ancak burada asıl
önemli olan gerçekliğini kabul ettiğimiz kalıpyargıların kadın ve erkeklerin hayatlarını görünmez bir
biçimde biçimlendirdiği ve bu şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğini olumsuz etkilemesidir. Eagly ve
Steffen’ın (1984) da belirttiği gibi, kadınların ev işleriyle ilgili erkeklerin ise dışarı işleriyle ilgili
olduğuna dair kalıpyargılar insanların toplumsal cinsiyet ilişkilerine dair hiyerarşik bir algı oluşturmasına
ve bu şekilde eşitsizlik döngüsüne katkıda bulunmaktadır.
Cinsiyet kalıpuyargıları kadını ve erkeği tanımlayıcı işlev görmekte ama bazıları ise gizliden gizliye
toplumsal rollere ve normlara uyulması gerektiğine dair varsayımlar içerebilmektedir. Örneğin, evlilik ile
bu kadar keskin bir biçimde değişen bu kalıpyargılar evlendikten sonra bu kalıpyargılara uymayan
insanlara karşı önyargılara da sebebiyet verebilir. Böyle olması durumunda ise toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine hem sebep hem sonuç olabilen bu kalıpyargıların değiştirilmesi ihtimali de azalabilir. Bu
kalıpyargılar tanımlayıcı olmakla beraber öngörücü olarak da işlev görerek gençlerin farklı kadın ve
erkek gruplarını aynı çatı altında eritebileceğine, davranış ve beklentilerini bu kalıpyargılara göre
N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016 107
Kaynakça
Ashmore, R. D. ve Del Boca, F. K. (1979). Sex stereotypes and implicit personality theory: Toward a cognitive-
social psychological conceptualization. Sex Roles, 5, 219-248.
Bem, S. L. (1974). The measurement of psychological androgyny. Journal of Consulting and Clinical Psychology,
42, 155-162.
Burgess, D. ve Borgida, E. (1999). Who women are, who women should be: Descriptive and prescriptive gender
stereotyping in sex discrimination. Psychology, Public Policy, and Law, 5(3), 665-692.
Broverman, I. K., Vogel, S. R., Broverman, D. M., Clarkson, F. E. ve Rosenkrantz, P. S. (1972). Sex role stereotypes:
A current appraisal. Journal of Social Issues, 28(2), 59-78.
Deaux, K. (1984). From individual differences to social categories: Analysis of a decade’s research on gender.
American Psychologist, 39(2), 105-116.
Deaux, K. ve Kite, M. E. (1993). Gender stereotypes. F. Denmark ve M. Paludi, (Ed.), Handbook on the psychology
of women içinde (107-139). Westpot, CT: Greenwood Press.
Deaux, K. ve Lewis, L. L. (1984). Structure of gender stereotypes: Interrelationships among components and gender
label. Journal of Personality and Social Psychology, 46(5), 991-1004.
Eagly, A. H. (1987). Sex differences in social behavior: A social-role interpretation. Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Eagly, A. H. ve Mladinic, A. (1989). Gender stereotypes and attitudes toward women and men. Personality and
Social Psychology Bulletin, 15(4), 543-558.
Eagly, A. H. ve Steffen, V. J. (1984). Gender stereotypes stem from the distribution of women and men into social
roles. Journal of Personality and Social Psychology, 466 (7), 35-754.
Fiske, S. T. ve Stevens, L. E. (1993). What’s so special about sex? Gender stereotyping and discrimination. S.
Oskamp ve M. Costanzo, (Ed.), Gender issue in contemporary society: Applied social psychology annual içinde
(173-196). Newbury Park, CA: Sage.
Fiske, S. T. ve Ruscher, J. B. (1993). Negative interdependence and prejudice: Whence the affect? D. M. Mackie ve
O. L. Hamilton, (Ed.), Affect, cognition, and stereotypes: Interactive processes in group perception içinde (239-
268). New York: Academic Press.
Glick, P., Fiske, S. T., Mladinic, A., Saiz, J. L., Abrams, D., Masser, B. ve ark. (2000). Beyond prejudice as simple
antipathy: Hostile and benevolent sexism across cultures. Journal of Personality and Social Psychology, 75, 763-
775.
Heilman, M. E. ve Okimoto, T. G. (2007). Why are women penalized for success at male tasks?: The implied
communality deficit. The Journal of Applied Psychology, 92(1), 81-92. http://doi.org/10.1037/0021-9010.92.1.81
Heilman, M. E., Wallen, A. S., Fuchs, D. ve Tamkins, M. M. (2004). Penalties for Success: Reactions to women who
succeed at male gender-typed tasks. Journal of Applied Psychology, 89(3), 416-427. http://doi.org/10.1037/0021-
9010.89.3.416
Kandiyoti, D. (1982). Kadınlarda psiko-sosyal değişim: Kuşaklar arasında bir karşılaştırma. N. Abadan-Unat, (Ed.),
Türk toplumunda kadın içinde (311-339). İstanbul: Sosyal Bilimler Araştırma Dizisi.
Sakallı-Uğurlu, N. (2002). Çelişik duygulu cinsiyetçilik ölçeği: Geçerlik ve güvenirlik çalışması. Türk Psikoloji
Dergisi, 17(49), 47-58.
Spence, J.T. ve Helmreich, R. L. (1978). Masculinity and femininity: Their psychological dimensions correlates and
antecedents. Austin: University of Texas Press.
Spence, J. T., Helmreich, R. ve Stapp, J. (1975). Ratings of self and peers on sex role attributes and their relation to
self-esteem and conceptions of masculinity and femininity. Journal ol Personality and Social Psychology, 32(1),
29-39.
Stangor, C. ve Schaller, M. (1996). Stereotypes as individual and collective representations. C. N. Macrae, C. Stangor
ve M. Hewstone, (Ed.), Stereotypes and stereotyping içinde (3-37). New York: Guilford Press.
108 N. Sakallı-Uğurlu ve B. Türkoğlu / I. Sosyal Psikoloji Kongresi, Başkent Üniversitesi 2016
Tajfel, H. (1981). Human groups and social comparison. New York: Cambridge University Press.
Terborg, J. R. (1977). Women in management: A research review. Journal of Applied Psychology, 62, 647-664.
Williams, J. E. ve Benett, S. M. (1975). The definition of sex stereotypes via the adjective checklist. Sex Roles, 1,
327-337.
Wilson, T. C. (1996). Cohort and prejudice: Whites’ attitudes toward Blacks, Hispanics, Jews and Asians. Public
Opinion Quarterly, 60, 253-274.