You are on page 1of 11

Marmara Üniversitesi

Radyo, Televizyon ve Sinema


Sinemada Temsil Dersi Final Ödevi

Öteki Temsili Kapsamında Çoğunluk Filminin İncelenmesi

Deniz ÇELİK
145320509
İÇİNDEKİLER
1. Sinemada öteki temsili kapsamında Çoğunluk (Seren Yüce, 2010) filminin neden
seçildiğinin açıklanması
1.1 Öteki Kavramının Açıklanması
1.2 Sinemada Öteki Temsili Bağlamında Çoğunluk (Seren Yüce,2010) Filminin Neden
Seçildiğinin Açıklanması
2. Çoğunluk (Seren Yüce, 2010) filminin künyesi ve özeti
2.1 Filmin Künyesi
2.2 Filmin Özeti ve Karakterler
2.2.1 Karakterler
2.2.2 Filmin Özeti
3. Çoğunluk (Seren Yüce, 2010) filminin bir sahnesinin orijinal ve öteki temsili
kapsamında değiştirilmiş senaryosu
Öteki Temsili Kapsamında Çoğunluk Filminin İncelenmesi

1. Sinemada Öteki Temsili Kapsamında Çoğunluk (Seren Yüce,2010)


Filminin Neden Seçildiğinin Açıklanması

1.1 Öteki Kavramının Açıklanması

Filmin neden seçildiği anlatılmadan önce kullanılacak olan öteki kavramının anlamının
ve sinema ve görsel kültür alanlarında nasıl işlev kazandığının açıklanması gerekir.

Öteki kelimesi sözlükte “diğeri, öbürü”, “Sözü edilen veya benzer iki nesneden önem ve
konum bakımından uzakta olan” ve “Mevcut kültürün içinde dışlanmış olan.” anlamlarına
gelir. Öteki ve ötekileştirme aslında tarihsel süreç boyunca var olmuştur ve belli ki var
olmaya da devam edecek. Öteki’nin sinemaya ve topluma yansıması “biz”den olmayan
dışarıda ve farklı olan olarak olmuştur. Bu mesele dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi görüş, maddi
durum, memleket vb. gibi daha sayabileceğimiz birçok “kategori” altında sınıflandırılabilir.
Bir insanın ya da bir topluluğun öteki olması için önce biz denen kavramın açıklanması
gerekir. İroniktir ki biz’i tanımlarken öteki’ye ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü öteki’yi biz
üzerinden, biz’i de öteki üzerinden tanımlıyoruz. Biz diye bahsedilen gruba bir kimlik
atfetmek için öteki’ye ihtiyaç duyulması bu işin paradoksudur. Bu tanımlamalar esnasında
“biz” de ötekileştirme sürecine dahil olur ve kendini “öteki” dışında onun zıttı olarak
konumlandırarak kendini bu döngüye hapseder. Ötekileştiren ve ötekileştirilen bu noktada
aynı kefede değerlendirilebilir.

Öteki, biz’e göre bakıldığında sorun çıkarmaya meyilli, uyum sağlayamayan bir unsur
olarak karşımıza çıkar. Bu da konu hakkındaki sonraki düşünme adımlarında
düşmanlaştırma, iğrenme ve tiksinme gibi duygu ve düşüncelere yol açar. Bu açıdan
öteki’leştirme sadece dışlamakla sınırlı kalmayarak öteki’nin biz’in hakimiyeti altına
girmesi, haklarının gasp edilmesi ve söz hakkının olmaması seviyesine kadar varabilir.

Öteki’nin sinemada ve diğer görsel kültür alanlarında temsili de bu etmenlere dayanarak


inşa edilir. Özellikle Hollywood’da ilk akla gelen örnek olarak siyahilerin sinemada,
televizyonda ve reklamlardaki temsillerine baktığımızda her tipteki siyaha bir karakter
atfedilmiş ve o stereotipin dışına çıkan siyahi bir insan temsili uzun bir süre olamamıştır.
Bu özellikle yapılabileceği gibi toplumsal kodların etkisiyle fark edilmeden bilinçdışı bir
şekilde de yapılabilir. Öncesinde sürekli hizmetçi ve anaç bir siyahi kadın tipine maruz
kalan ya da Doğu’yu şarkiyatçı ressamların ya da sinemacıların gözünden görmüş ve
kendisi bu kodların yanına doğru ya da yanlış bir bilgi katmamış olan medya patronları ya
da medya sektöründe üretim yapan herhangi biri bu bilgileri doğrusu kabul ederek
sorgulamadan ürettikleri ve pazarladıkları ürünün veya eserin içine serpiştirebilirler. Çok
basit bir örnek olarak çoğu filmdeki gay karakterlerin feminen olması verilebilir. Halbuki
dünyamızda gayet maskülen olan binlerce gay insan varken sürekli aynı şeyin tekrarı
gerçekten uzaklaştırmaya ve ürettiğimiz şey her neyse -bizim odak noktamız filmler- onun
çok sığ ve yapay olmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramaz. Bu noktada yönetmen,
yapımcı ve senaristleri gerçeğe davet ediyor ve sıkıcı tekrarları bırakmalarını şiddetle
tavsiye ediyorum.

1.2 Sinemada Öteki Temsili Bağlamında Çoğunluk (Seren Yüce,2010) Filminin Neden
Seçildiğinin Açıklanması

Çoğunluk filmini seçme sebeplerimden biri birçok açıdan öteki kavramını yansıtan
dinamiklere sahip olması. İçinde Kürt, kadın ve bulunulan sosyal sınıfa ait olunamadığı için
öteki konumunda olan karakterler var. Bu yüzden seçeneğimin daha fazla olduğunu
düşünüyorum. Bunlardan herhangi birini ele alıp değiştirmek istediğim sahneyi
seçebilirdim. Film bu açıdan çok cazip geldi. Sınıf ayrımını, Kürt olduğu düşünülen
karakterin bölücü ve komünist olarak nitelendirilmesini, ailede ve toplumda kadının
konumunu, erkekler için birey olabilme durumunun askerlik ve evlilikle
gerçekleşebilmesini -buradaki ana karakterimiz Mertkan için geçerli, genelleme
yapmadım.-, eril baskıyı ve eril iktidarı ayrı ayrı okumalarla birlikte uzunca tartışabiliriz.

Ama benim seçtiğim sahne filmin odaklandığı karakter olan Mertkan ve onun baskıcı
babası Kemal ile olan bir konuşması. Mertkan, babasının iktidarı altında ezilen ve pasif bir
karakter. Kendi kararlarını veremeyen, ne istediğini bilmeyen, babasına benzemeye çalışan
ama onu da tam olarak başaramıyor. Ne arkadaşlarıyla ne ailesiyle ne de sevgilisiyle
ilişkileri sağlıklı. Hiç kimseyle hiçbir şey paylaşamayan, babasının gölgesinde yaşayan bir
parazit olarak nitelendirebilirim Mertkan’ı. Bu kişiliğe sahip bir karakterin zaman zaman
istediği şeyler olduğunu ya da hissettiği duygular olduğunu görüyoruz. Bunlar babasının
değil kendisinin duyguları. Ama film boyunca asla kendisi olma cesaretini gösteremiyor.
Benim de rahatsız olduğum ve değiştirmek istediğim nokta tam olarak bu oldu. Eline bir
sürü fırsat geçmesine rağmen hiç babasına karşı çıkamayışını kilit olarak gördüğüm bir
sahneyi değiştirerek elde etmek istedim. Mertkan’ın ötekiliği ait olduğu sosyal sınıfın içinde
bir yabancılaşmayla başlıyor. Orta-üst seviye bir ailenin oğlu ve Van’lı ve Kuştepe’de
yaşayan bir kızla sevgili oluyor. Bu ilişki ona yaşadığı hayattan başka hayatlar olduğunu
fark ettiriyor ve yabancılaşması ve kendi sınıfı içinde ötekileşmesi böyle başlıyor. Seçtiğim
sahnede hem Kürt temsili hem de Mertkan’ın bu kendi özel öteki olma durumu bağlamında
önemli bir konuşma var. Bu sahneyi değiştirerek Kürt temsil sorununu çözmeyi ve
Mertkan’ın babasının hegemonyasından çıkıp birey olmasını sağlayacağım.

Bu sebeplerden dolayı bu filmi ve sahneyi seçtim. Tek sahneyle iki sorunu birden
çözüme ulaştırma ihtimalim olması – en azından sahne değiştikten sonra hikayenin
gidişatında büyük değişiklikler olacak olması- beni heyecanlandırdı.
2. Çoğunluk (Seren Yüce, 2010) Filminin Künyesi ve Özeti

2.1 Filmin Künyesi

Filmin Adı: Çoğunluk


Yönetmen: Seren Yüce
Senaryo: Seren Yüce
Yapım Ülkesi: Türkiye
Yapım Yılı: 2010
Süresi: 110 dk.
Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Nihal
Koldaş, Esme Madra, Erkan Can

2.2 Filmin Özeti ve Karakterler


2.2.1 Karakterler

Mertkan ( Bartu Küçükçağlayan) :

20’li yaşlarında babasının yanında çalışan bir genç.


Açıköğretim üniversitesinde okuyor ama daha çok
askerliği geciktirmek için bahane olarak kullanıyor.
Maddi durumu gayet iyi olan bir ailenin oğlu olan
Mertkan, gündüzleri babasının yanında çalışıp akşamları
da şımarık ve serseri arkadaşlarıyla vakit geçiriyor. Pasif,
ezik ve ne istediğini bilmeyen bir genç. Babası onun
kendisi gibi olmasını istiyor. Mertkan da çocukluğundan beri onu taklit etmiş ama asla ona
yetişememiş ve onun gibi olmayı beceremiyor. Sonradan kız arkadaşı olacak Gül’le tanıştıktan
sonra kendi hayatını ve tam olarak ne istediğini sorgular.
Gül ( Esme Madra):

20’li yaşlarının başında Marmara Üniversitesi Sosyoloji bölümü


öğrencisi. Geçinmek için çalışmak zorunda olduğundan okula pek sık
gidemiyor. Mertkan’ın sürekli gittiği bir büfede garson olarak
çalışıyor. Ailesinin ısrarlarına rağmen İstanbul’da kalmaya devam
ediyor. Sisteme karşı gelen, kendisine dayatılanı kabul etmeyen, kendi
hayatını yönlendirebilen bir genç kız. Bir süre sonra Mertkan ile
sevgili oluyorlar. İlişkileri pek sağlıklı olmasa da bir süre devam
ediyor.

Kemal ( Settar Tanrıöğen):

Orta yaşlarda bir müteahhit. Baskıcı ve dediğim dedik bir karakter.


Çevresindeki insanlara söz hakkı tanımıyor ve herkese son derece
üstten bakıyor. Orta-üst sınıfa mensup bir insan olduğundan
kendisinden aşağıda gördüğü insanlara hakaret etmekten geri
durmuyor. Parasıyla her şeyi satın alabileceğini sanan, kasıntı bir
adam.

2.2.2 Filmin Özeti

Film inşaat şirketi sahibi olan orta-üst gelir durumuna sahip bir ailenin oğlu olan Mertkan’a
odaklanıyor. Açılış sahnesinde küçük Mertkan’ı ve babasının ormanda yürüyüş yaptığını görüyoruz.
Mertkan önden giden babasına yetişemiyor. Bu sahneyle baba-oğul arasındaki ilişkiyi ve genç
yetişkinlik döneminde de Mertkan’ın babasına ayak uyduramamasını anlıyoruz. Sahnenin devamında
eve temizliğe gelen kadından Kemal’in hoşlanmadığını görüyoruz, küçük Mertkan da kadına agresif
hareketlerde bulunuyor hatta şiddet uyguluyor. Yine babasına yetişmeye onu kopyalamaya çalışıyor
kendi içinde.

Babası Kemal, müteahhitlik yapıyor. Mertkan hayatının hiçbir döneminde para sıkıntısı
çekmemiş bu yüzden. Kendine ait bir arabası da var ve babasının yanında çalışıyor. Bir gün iş çıkışı
arkadaşlarıyla çay içtiği için eve geç gidiyor. Bunun üzerine babası ertesi gün onu Gebze’deki
inşaata kereste götürmesi için gönderiyor. Gebze’ye vardığında kerestelerin lazım olmadığını ve
Mertkan’ın boşu boşuna oraya gittiğini görüyoruz. Anlıyoruz ki baba Kemal, ailenin her akşam
yemeğinde birlikte olmasını istiyor. Mertkan o gün bu kuralı aksattığı için Gebze’ye gitmekle
cezalandırılıyor. Tuhaf bir şekilde her akşam birlikte yemek yiyen bu aile aralarında bir şey
paylaşmıyorlar, konuşmuyorlar. Birlikte oldukları her sahnede televizyon açık ve birbirleriyle
ilgilenmiyorlar. Tek iletişimleri “N’aber anne?, N’aber baba?” şeklinde. Anne Nazan, birkaç kez bu
ilgisizlikten yakınıyor ama Kemal tarafından kestirip atılıyor bu serzenişler. Mertkan, babasına
hiçbir şekilde karşı gelmiyor ve kendini savunmuyor. Babasıyla zorla saunaya gidiyor örneğin.

Mertkan sık yemek yediği bir büfede çalışan garson bir kızla -Gül- tanışıyor sonradan. Birkaç
kez selamlaşıyorlar, takip eden günlerde Mertkan, Gül’ü evine bırakmayı teklif ediyor ve beraber
Gül’ün evine gidiyorlar. Birlikte vakit geçiriyorlar ve hatta öpüşüyorlar. Bu muhtemelen Mertkan’ın
karşı cinsle olan ilk ilişkisi. Bekleneceği üzere bu ilişki de pek sağlıklı değil çünkü Mertkan yine bir
şey paylaşmıyor Gül’le. İletişimleri çok sınırlı ve sadece seks odaklı. Baba Kemal Gül’ü gördüğü
zaman nereli olduğunu soruyor. Bu Mertkan’ın o kadar umurunda değil ki bu zamana kadar
sormamış bile. Babası ısrarla kızın nereli olduğunu öğrenmesini istiyor. İlerleyen dakikalarda
Gül’ün Vanlı olduğunu babasına söylüyor Mertkan. Kemal bunu duyduğu anda Gül’den ayrılmasını
söylüyor. Mertkan yine sesini çıkarmıyor, tamam diyor. Gül’den ayrılma fikri onu bir süre rahatsız
ediyor ve hemen ayrılmıyor. Mertkan, Gül sayesinde yaşadığı semtin dışına çıkıyor, vapura biniyor,
insanların geçinmek için çalışmak zorunda olduklarının ayırdına varıyor. Kendi hayatından başka
hayatlar tanıyor ve bu onda yine büyük değişiklikler yapmıyor. Sadece şaşırıyor. Babası Kemal hala
ısrarla kızdan ayrılmasını söylüyor. Annesi bunun üzerine “Sen bu kızla gerçekten birlikte olmak
istiyor musun?” diye sorduğunda Mertkan, “Bilmem” diyor.

Gül’ün etnik kimliği oturduğu yerden dolayı çingene, memleketinden dolayı da Kürt olarak
değişiyor sürekli diğerleri için ve net olarak ötekileştiriliyor. Gül, Mertkan’dan haber alamadığı bir
gün evine gidiyor ve Kemal’le karşılaşıyorlar. Bu karşılaşmadan sonra baba ve oğul arasında Gül’ün
memleketi dolayısıyla bölücü olduğu o yüzden ayrılması gerektiği konusunda bir konuşma
gerçekleşiyor ve Kemal bu konuşmada Türk’üz kelimesini özellikle vurguluyor. -Zaten film
boyunca birçok kez Mertkan’ın artık askere gitmesi gerektiği konuşuluyor.- Mertkan bu konuşma
üzerine Gül’den ayrılıyor. Kemal de Mertkan’ı Gebze’deki inşaatın başında durması için bir
süreliğine oraya gönderiyor. Burada Mertkan boş yere işçilere sataşıyor ve üstünlük kurmaya
çalışıyor. Aslında babası gibi olamayacağını biliyor ama yine de onu taklit ediyor. Hatta sataştığı
işçiden korktuğu için babasından silah istiyor. Filmin sonunda Mertkan Gebze’den eve döndüğünde
artık babası gibi olma yoluna girmiş durumda ve eve döndüğünde babası ilk kez ona gülümsüyor.
Amaç nihayete ermiş, oğlu da kendisi gibi sisteme uyum sağlamış bir Türk erkeği olmuş. Yine
kimsenin bir şey konuşmadığı o yemek sahnelerinden biriyle film sonlanıyor.
ÇOĞUNLUK FILMI KEMAL-MERTKAN KONUŞMA SAHNESI ORIJINAL SENARYO

SAHNE 1 - IÇ - GECE

Kemal, eve girer, ayakkabılığın önünde oturarak


ayakkabılarını çıkarır. Dış kapı aralıktır. Mertkan girer.
Kapıyı arkasından kapatır. Kemal bir anlığına oğluna bakar.
Kemal ayakkabılarını ayakkabılığa koyarken Mertkan ceketini
çıkarır. Kemal ayakkabılarını koyup salona geçene kadar
Mertkan ceketini asmak için bekler. Kemal içeri geçer,
Mertkan ceketini asar.

SAHNE 2 - IÇ - GECE

Mertkan odasına sıkkın bir şekilde girer. Odanın ışığını açar


ve yılgın bir şekilde berjere kendini bırakır. Kısa bir süre
dalgın dalgın karşısındaki bir noktaya bakar. Aniden masanın
üstündeki kitaba döner ve onu kapıdan dışarı doğru hışımla
atar. Kemal üstünü düzelterek koridordan geçerken kitabı
görür, yerden kaldırır. Baba oğul çok kısa bakışırlar. Kemal,
odaya girer, kitabı şifonyerin üzerine bırakır. Ayakta bir
süre oğluna bakar. İç çekerek Mertkan'ın yatağına oturur.

KEMAL
Gel bakalım buraya, biraz konuşalım
seninle.

Mertkan gelir, Kemal'in yanına oturur.

KEMAL
Bak oğlum, sen artık daha ciddi
kararlar daha büyük sorumluluklar
alacak yaşa geldin. Yarın öbür gün
askere gideceksin, sonra geleceksin
evleneceksin, işin başına geçeceksin.
O yüzden takıldığın adamlara dikkat
etmen onları dikkatli seçmen lazım.
Sen kendin gibilerle beraber olmaya
bak. Hepimiz Elhamdülillah müslümanız.
Türk'üz. Ailemize yakışır kişilerle
beraber olman lazım. Tabi gezeceksin
tozacaksın, etrafa havanı da
atacaksın. Ama takıldığın adamlara da
dikkat edeceksin. Bak ben her gün
sizin için, vatan için, en şereflisi
hep daha fazlası için çalışıyorum. Sen
de yarın öbür gün karın için çocuğun
için çalışacaksın. Ama takıldığın
adamlara da dikkat edeceksin. Kiminle
yatıp kalktığına dikkat edeceksin ki
birbirimizi üzmeyelim. Bu gibi tipler

Created using Celtx


2.

vatanı bölme derdinde. Bunlarla


beraber olmak hepimize zarar verir.
Tamam mı koçum?

Kemal, elini Mertkan'ın omuzuna koyar. Onu babacan bir


tavırla biraz sarsar ve odadan çıkar. Mertkan babasının
arkasından bakar, duruşunda bir değişiklik olmamıştır. İçini
çeker. Bu sırada duvar saatinin tik takları duyulur.

ÇOĞUNLUK FILMI KEMAL-MERTKAN KONUŞMA SAHNESI DEĞİŞTİRİLMİŞ


SENARYO

SAHNE 2 - IÇ - GECE

Mertkan odasına sıkkın bir şekilde girer. Odanın ışığını açar


ve yılgın bir şekilde berjere kendini bırakır. Kısa bir süre
dalgın dalgın karşısındaki bir noktaya bakar. Aniden masanın
üstündeki kitaba döner ve onu kapıdan dışarı doğru hışımla
atar. Kemal üstünü düzelterek koridordan geçerken kitabı
görür, yerden kaldırır. Baba oğul çok kısa bakışırlar. Kemal,
odaya girer, kitabı şifonyerin üzerine bırakır. Ayakta bir
süre oğluna bakar. İç çekerek Mertkan'ın yatağına oturur.

KEMAL
Gel bakalım buraya, biraz konuşalım
seninle.

Mertkan, babasının yüzüne hiçbir şey söylemeden dik dik


bakar. Kemal durumu yadırgar.

KEMAL
(Agresif) Gel dedim lan sana. Baş
çavuşun eşeği mi anırıyor burada!

Mertkan, bir süre daha hiçbir şey söylemeden babasına bakar.


Sonra pasif agresif hareketlerle yerinden kalkar ve babasının
yanına oturur.

KEMAL
Bak oğlum, sen artık daha ciddi
kararlar daha büyük sorumluluklar
alacak yaşa geldin. Yarın öbür gün
askere gideceksin, sonra geleceksin
evleneceksin, işin başına geçeceksin.
O yüzden takıldığın adamlara dikkat
etmen onları dikkatli seçmen lazım.
Sen kendin gibilerle beraber olmaya
bak. Hepimiz Elhamdülillah müslümanız.
Türk'üz. Ailemize yakışır kişile...

Mertkan, sinirli sinirli gülmeye başlar. Kemal konuşmayı

Created using Celtx


3.

keser. Tam kızacakken Mertkan konuşmasına izin vermeden söze


girer.

MERTKAN
Yeter! Baba, yeter! Bana neyi yapıp
neyi yapmayacağımı söylemenden çok
sıkıldım. Yeter! Sana benzemeye
çalışmaktan, kendimi sana beğendirmeye
çalışmaktan bıktım. Düş artık
yakamdan, gölge olma artık. Bırak da
kiminle yatıp kalkacağıma kendim karar
vereyim. Ne Türk'ü ne müslümanı ya.
Sen ne anlatıyorsun? Bu amına kodu...

Kemal şaşkınlıkla Mertkan'ı dinlerken küfür ettiği an lafını


keser. Seslerin yükseldiğini duyan Nazan da odaya gelir.

KEMAL
Sus! (Tokat atar) Paşa büyümüş de
babasına küfür ediyor ha!

NAZAN
Kemal, dur yapma sakin ol. Oğlum sen
de ne biçim konuşuyorsun babanla. Hadi
özür dile.

MERTKAN
Dilemem anne. Dilemeyeceğim. Önce beni
dinleyeceksiniz. Baba ben ne yapacağım
kendim gibilerle beraber olup ha!
Hayatım zaten benim gibilerle geçti.
Başka bir dünya göstermediniz bana.
Ben zaten benim gibilerle, senin
gibilerle beraberim. Ben senin gibi
olamıyorum. Kızın nereli olduğu benim
sikimde değil. Ben eğlenceme bakıyorum
ya. Benim gibi olmasını istemiyorum
ki. Ben Gül'le gayet iyi vakit
geçiriyorum. Beraber olmak istiyorum o
kadar. Kuştepe'ye gidip evinde onunla
çay içmek istiyorum, dolmuşa binmek
istiyorum ne bileyim işte sahilde boş
boş oturmak istiyorum. Baba bak mesele
Gül değil, mesele senin bana öğrenmem
için izin vermemen. Hep senin dediğin
yoldan gidemem ki ben. Senin
doğrularını kabul edersem öğrenemem
ki. Bırak beni yaşayayım n'olur. Hata
yapayım, düşeyim, kalkayım ama kendim
öğreneyim ya. İleride geriye dönüp
bakınca diyeyim ki "Ulan ne yanlışlar

Created using Celtx


4.

yaptık ama doğru yola geldik be." Ben


sen değilim baba. Ben kendi yolumu
kendi yanlışlarımı yaparak bulacağım.
Sonunda belki yine sana benzerim ama
senden daha çok kendime benzerim en
azından.

Mertkan sözünü bitirir. Karşılık bekler gibi babasının yüzüne


bakar. Kemal şaşkındır, bir şey söylemez. Mertkan odadan
çıkar, ardından dış kapının kapanma sesi gelir. Nazan,
Kemal'in yanına oturur. Konuşmadan otururlar. Saatin tik
takları duyulur.

Created using Celtx

You might also like