You are on page 1of 62

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ
BİTİRME TEZİ

TEK TAM PROTEZLER

PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI

GÜLSU İLAYDA ÖZTÜRK-0801160117

Tez Danışmanı: Prof.Dr.Tayfun Bilgin

Nisan-2021

İSTANBUL
TEŞEKKÜR
Araştırma ve yazım süresince yapmış olduğu katkılarından dolayı değerli hocam Sayın
Prof. Dr. Tayfun Bilgin’e, bu süreçte yardımlarını esirgemeyen Dt. Seda Gül’e, hayatım
boyunca her konuda yanımda olan, benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen ve beni
bu günlere getiren aileme teşekkür ederim.

GÜLSU İLAYDA ÖZTÜRK


İSTANBUL, 2021

i
İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR……………………………………………………………………………….........i
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………….……..ii
RESİM VE TABLOLARIN LİSTESİ………………………………………………...............iv
ÖZET…………………………………………………………………………………….........vi
SUMMARY………………………………………………………………………………......vii
1.GİRİŞ………………………………………………………………………………...............1
2.GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………….2
3.TEK TAM PROTEZDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE NEDENLERİ……................4
3.1.STABİLİTE EKSİKLİĞİ…………………………………………………………...............4
3.2.MUKOZADA HASAR VE ALVEOL KEMİĞİNDE REZORPSİYON……………..........6
3.3.FONKSİYON YETERSİZLİĞİ…………………………………………………………….6
3.4.PROTEZ KAİDESİNDE KIRIKLAR……………………………………………………...6
3.5.YAPAY DİŞLERİN VEYA KARŞIT ÇENEDEKİ DOĞAL DİŞLERİN AŞINMASI.......7

4.TEK TAM PROTEZLERİN BAŞARISINDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER……………..8


5.TEK TAM PROTEZLERDE OKLUZYON……………………………………………..…10
6.AĞZIN DURUMUNA GÖRE TEK TAM PROTEZ ÇEŞİTLERİ………………………...14
6.1.TÜM DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN TEK TAM PROTEZLER……………......15
6.1.1.ALT ÇENE DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN ÜST TEK TAM PROTEZLER…15
6.1.2.ÜST ÇENE DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN ALT TEK TAM PROTEZLER…19
6.2.DOĞAL DİŞLERE VE SABİT PROTEZLERE KARŞI YAPILAN TEK TAM
PROTEZLER…………………………………………………………………………………………..21
6.3.DOĞAL DİŞLERE VE HAREKETLİ PROTEZLERE KARŞI YAPILAN TEK TAM
PROTEZLER…………………………………………………….…………………………………….22
6.4.MEVCUT OLAN TAM PROTEZE KARŞI YAPILAN TEK TAM PROTEZLER……..25

7.TEK TAM PROTEZLERDE AĞIZ HAZIRLIĞI………………………………………….26


7.1.DİŞSİZ ALANIN İNCELENMESİ………………………………………………………26
7.2.DİŞLİ ÇENE KAVSİNİN İNCELENMESİ……………………………………...............29
8.TEK TAM PROTEZ KAİDESİ…………………………………………………………….32
9.TEK TAM PROTEZDE KULLANILAN DİŞ ÇEŞİTLERİ……………………………….33

ii
10.TEK TAM PROTEZLERDE ÇİĞNEME YETENEĞİ…………………………...............34
11.TEK TAM PROTEZLERİN KULLANIMINDA POST-OP BAKIM VE HİJYEN……...37
12.TEK TAM PROTEZ KULLANIMINDA HASTA MEMNUNİYETİ VE DİŞSİZLİĞİN
PSİKOSOSYAL SONUÇLARI………………………………………………………………39
13.DİŞ KAYBI SONRASI YAŞANAN ANATOMİK DEĞİŞİKLİKLER………………….41
14.KOMBİNASYON (KELLY) SENDROMU VE TEDAVİSİ……………………………..43
15.SONUÇ……………………………………………………………………………………50
KAYNAKÇA...……………………………………………………………………………….51
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………………..54

iii
RESİM VE TABLOLARIN LİSTESİ

Resim 1: Alt çene doğal dişlere karşı maksiller tek tam protez
Resim 2: Üst çene tam dişsiz, alt çene doğal dişli olan hastanın tedavi öncesi durumu
Resim 3: Üst çeneye tek tam protez, alt doğal dişlere metal destekli sabit porselen
restorasyonlarının uygulanmasından sonraki durum
Resim 4: Köpek dişlerinin yaklaşık alanına yerleştirilmiş iki implant ataşmanı, tek maksiller
protez için hem retansiyon hem de stabilite sağlar.
Resim 5: Okluzyon düzlemini çok aşan yirmi yaş dişinin çekimi uygundur.
Resim 6: Lingualize okluzyonda alt ve üst dişlerin okluzal ilişkileri
Resim 7: Lingualize okluzyonda klasik okluzyona oranla basıncın arttığı ve azaldığı bölgeler
(+): Basıncın arttığı bölgeler (-):Basıncın azaldığı bölgeler
Resim 8: Diş-dişe, tüberkül-tüberküle dizim
Resim 9: Üst çene protezin (solda) bazal kaidesinin toplam alanı, alt çene protezinkinden
yaklaşık 1,6'ya 1 oranında daha büyüktür.
Resim 10: Küçük azı ve büyük azı dişlerinin boşluğa uzaması ve oklüzyon düzleminin
bozulması
Resim 11: Alt çenede ikinci büyük azı dişinin oklüzyon düzleminden uzaması
Resim 12: İkinci büyük azı dişinin çekilmesi
Resim 13: Oklüzal düzlem eğiminin karşıt arkla olan ilişkisi
Resim 14: Üst çene ön bölgede anterior mum duvarın labio-lingual kalınlığı dikey boyutun
doğru alınmasını engeller.
Resim 15: Üst doğal dişlere karşı alt dişsizlik vakası
Resim 16: Üst doğal dişlerin alt dişsiz bölgeye uyguladığı kuvveti azaltmak için alt çeneye
uygulanan iki implant
Resim 17: Alt metal prova safhasında üst mum duvarların hazırlanması
Resim 18: Metal prova aşamasında üst diş diziminin kontrolü
Resim 19: Arttırılmış overjet
Resim 20: Azaltılmış overbite
Resim 21: Alt ön bölgede hatalı diş çekimine bağlı oluşan çıkıntılı kret
Resim 22: Cerrahi operasyon ile kretin düzenlenmesi
Resim 23: Üst çenede ön bölgede oluşan labil kret
Resim 24: Üst çenede bukkal frenulumun belirgin olması
iv
Resim 25: Üst çenede orta hatta görülen palatal torus
Resim 26: Yüksek tüberküllere sahip doğal dişlerin tüberkül yüksekliğinin azaltılması
Resim 27: Tüberkül yüksekliği azalmış dişlerin bukkolingual mesafeleri de genişleyeceğinden
dolayı, tek tam protez yapımından önce bu dişlerin bukkal ve lingual yüzeylerinden
aşındırmalar yapılmalıdır.
Resim 28, Resim 29: Çapraz kapanış durumunda, okluzal temasların merkezileştirilmesi için
üst dişlerin santral fossaları, alt dişlerin lingual tüberkülleri ile kapanışa getirilirken, protezin
stabilizasyonunu artırmak için bukkal tüberküllerin modifiye edilmesi gerekir.
Resim 30: Açılan oklüzal yüzeylere amalgam dolguların uygulanması
Resim 31: Altın oklüzalli dişler
Resim 32: 62 yaşındaki bir kadının dişsiz çenelerini gösteren lateral sefelogram.
Aşırı alveolar kemik kaybının ardından alt çenenin ne kadar ince olduğuna dikkat edin.
Resim 33: 57 yaşında dişsiz bir kadının tam takma dişleri olmadan yüz profili.
Burnun çeneye yakınlaşmasına ve dudak desteğinin kaybına dikkat edin.
Resim 34: Kelly sendromunun ağız içi görüntüsü
Resim 35: Kelly sendromunda alt çenede oluşan değişiklikler
Resim 36: Fazla uzamış anterior dişlerin kısaltılarak overdenture dayanağı olarak kullanılması
Resim 37: Üst çene anterior bölgede fibröz kretlerin olduğu, üst çene total alt çene kısmi dişsiz
hastanın klinik görünümü
Resim 38: Maksiller anterior bölgedeki kemik rezorbsiyonu
Resim 39: Ölçü üzerinde boşluğun hazırlanması
Resim 40: Anterior bölgede boşluk hazırlanan ölçünün ağza tekrar yerleştirilmesi
Resim 41: Tamamlanan üst çene ölçüsü
Resim 42: Alt bölümlü protezin asetal yapıdaki tutucuları
Resim 43: Overbite ve overjet azaltılarak bitirilen protez
Resim 44: Bitirilen üst total ve alt bölümlü protezin son görüntüsü
Tablo 1: Çiğneme performansı değerleri

v
ÖZET
Doğal dişlerimiz çiğneme, konuşma, yutkunma gibi ağız fonksiyonlarımızda yardımcı
ve yüz hatlarını destekleyen, psikolojik olarak etkili ve önemli yapılardır. Hastanın bir
çenesinde doğal dişlerinin tümünü veya bir kısmını korurken diğer çenesinin tamamen dişsiz
hale geldiği durum nadir değildir ve böyle bir durumda başarılı bir protez yapmak oldukça
zordur. Karşıtı ile birlikte alt-üst tam protez halinde yapılmamış olan, alt ve üst çeneye tek
olarak yapılan tam protezler Tek tam protezler olarak tanımlanır.
Tek protezin başarısında; kaidesi, oklüzal düzlemi, yapay dişlerin seçimi önemlidir. Tek
protezin başarısızlığında ise ağız hazırlığı sırasında doğal dişlerin oklüzal yüzeylerinin başarılı
bir şekilde düzenlenmemiş ve doğal dişlerin oklüzal yüzeyleri ile protezin yapay dişleri
arasındaki uyumun sağlanamamış olmasından kaynaklanan aşırı ve düzensiz basınçlar etkendir.

vi
SUMMARY
Our natural teeth are psychologically effective and important structures that support
facial features and assist in our oral functions such as chewing, speaking, and swallowing. It is
not uncommon for a patient to preserve all or some of their natural teeth in one jaw while the
other jaw becomes completely toothless, and in such a situation it is quite difficult to make a
successful prosthesis. Complete prostheses that are not made in the form of upper and lower
complete prostheses together with the opposite, which are made individually to the lower and
upper jaws are defined as Single full prostheses.
The success of a single prosthesis, base, occlusal plane, the selection of artificial teeth
is important. The failure of the prosthesis in the mouth during the preparation of a single natural
teeth occlusal surfaces of the teeth successfully created and natural harmony between the
occlusal surfaces of the teeth with artificial prosthesis achieved pressures arising from the
excessive and irregular factors.

vii
TEK TAM PROTEZLER
1.GİRİŞ
Yaşayan her canlı, ancak birlikteyken bir bütün oluşturabilir. Canlıların varlıklarını
sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları organlar vardır. Bu organlardan bir tanesinin bile
yokluğu veya zayıf olması bütünün bozulmasına sebep olur. Bu bütünlüğü yeniden sağlama
düşüncesi ve ihtiyacı “protetik” biliminin doğmasını sağlamıştır [1].
Protetik tedavinin dallarından biri olarak diş hekimliğinde protetik diş tedavisi
biliminde, bütüne katılan yapay organ, öteki canlı organlarla beraber canlıların beslenme,
yutkunma, soluk alma gibi doğal ve konuşma gibi sosyal işlevlerini yerine getirmesine yardımcı
olmalı, canlının dış görünüşünü bozmamalıdır ve hatta iyileştirebilmelidir. Hepsinden daha da
önemli olanı, yapay organın bütüne yani canlıya zararlı olmaması zorunluluğudur [1].
Protetik kurallara göre yapılması gereken bir tam protez, çiğneme ve konuşma
fonksiyonlarını ve kaybolmuş estetiği geri kazandırırken, dişler ve destek dokularda zararlı
sonuçlar doğurmamalıdır [2].
Alt veya üst çeneye tek olarak yapılan tam protezler Tek tam protezler olarak tanımlanır
[3].
Doğal veya restore edilmiş bir diş yapısına karşı tek tam protez uygulanacak hasta, diş
hekimine tamamen dişsiz hastadan daha fazla meydan okur [4].
Karşıt çenenin dentisyonu göz önüne alındığında tek protezleri dört gruba ayırabiliriz:
1)Tüm doğal dişlere karşı yapılan tek tam protezler
2)Doğal dişlere ve sabit protezlere karşı yapılan tek tam protezler
3)Doğal dişlere ve hareketli protezlere karşı yapılan tek tam protezler
4)Mevcut olan tam proteze karşı yapılan tek tam protezler [3].

1
2.GENEL BİLGİLER
Uygun tedavinin seçimi, diş hekimleri tarafından yapılan en kritik aşamalardan biridir.
Yanlış tedavi ne kadar başarıyla yapılırsa yapılsın, bu yine de yanlış bir tedavidir. Bu nedenle,
karar verme sürecinde en iyi klinik yargıya varılabilmesi için tüm ilgili verilerin toplanması
oldukça önemlidir. Tedavi planlamasında mümkün olduğunca doğal dişin korunması diş
hekimlerinin en temel hedeflerinden biri olmalıdır [5].
Dişsizlik genellikle çürük ve periodontal hastalık sebepleriyle meydana gelen durum
olarak görülür. Ancak bu durum; hastayla ilişkili bazı faktörler, ekonomi, ağız sağlığı sistemi,
diş hekimliği hizmetlerinin mevcudiyeti, diş hekimliği bilinci, psikososyal etkenler, eğitim ve
kültür gibi birçok faktör ile ilişkilidir. Bu durum göz önüne alındığında, dişsizlik prevelansının
bölgelere, zamana, yaşa ve daha birçok faktöre göre değişmesi şaşırtıcı olmayacaktır [6].
Küresel olarak bakıldığında özellikle yaşlılar arasında oldukça fazla sayıda dişsiz birey
tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Nüfusun yaşlanmasıyla ilgili verilere bakıldığında bu ihtiyacın
uzun yıllar boyunca kayda değer seviyelerde kalması muhtemeldir [6].
Yaşam süresinin uzaması, beraberinde gelişebilecek sağlık sorunlarının yanında dişsiz
hasta sayısının da artışına sebep olmaktadır. Bununla birlikte protez ihtiyacında da artış
yaşanacak ve diş hekimlerinin karşılaştığı tam protez vakalarında yaşanabilecek zorluk sayısı
fazlalaşacaktır [7].
Dişsizliğin, öz imaj, sosyal etkileşim ve psikolojik sağlık üzerinde olumsuz sonuçlara
yol açabileceği ortaya koyulmuştur. Görünüşe olan ilgi ve fiziksel çekicilik arzusu yaşla birlikte
azalmaz [8].
Tam protez tedavileri, doğal dişlerin yerini asla tutamasalar da dişsiz hastalar için temel
tedavi seçeneği olmuştur ve olmayı sürdürecektir. Bu nedenle, tam protezi tedavisi üzerinde
yapılan araştırma, öğretim ve uzmanlık eğitimi devam etmeli ve azaltılmak yerine
yoğunlaştırılmalıdır [6]. Bu tedaviler, çiğneme etkinliğinin, estetik görünümün, akıcı
konuşmanın ve uygun oklüzal düzenlemelerin korunmasına katkıda bulunur [8].
Çoğu toplumda, nüfusun yaşlanmasına rağmen, tam protez ihtiyacının yakın gelecekte
azalması muhtemel değildir. Dişsiz mandibula için implant ile tedavi birçok gelişmiş ülkede
giderek asgari bir bakım standardı olarak görülürken, dünyadaki dezavantajlı olan çoğunluk
için rutin tedavi olması gerçekçi değildir; bu çoğunluk için geleneksel protezler gibi "düşük
teknolojili" tedaviler bile ulaşamayacakları bir yerdedir. Dişsiz hastaların geleneksel yönetimini
iyileştirmek bir gerekliliktir ve gelişmiş dünyadaki araştırmacılar, eğitimciler ve klinisyenler
tarafından daha az kaynağa sahip popülasyonların ihtiyaçlarına daha fazla odaklanılmasını
gerektirir [6].
İmplantlarla stabilize edilen protezler, pek çok tam protez takan kişinin ağız
fonksiyonlarını iyileştirmesine yardımcı olmuştur. İmplant tedavisinin klinik sonuçlarının
başarılı olması sonucu birçok klinisyen implantların diş kaybıyla ilgili tüm sorunları
çözebileceğine inanmaya başladı. Bu, elbette doğru değildir, çünkü bir dizi faktör etkilidir.
Bunlardan en önemli olanı şüphesiz ekonomik faktörlerdir [6].
Tam protez kullanımına uyum sağlayamayan hasta sayısı ise, tedaviden memnun olan
hasta sayısına göre çok daha az sayıdadır [6].

2
Protez uyumsuzluğuna (örneğin mukozanın mekanik, termal, biyolojik ve kimyasal
veya alerjik tahrişi) yol açabilecek protez, diş ve oral faktörlerin yanı sıra psikojenik faktörler,
hasta ile diş hekimi arasındaki ilişki, kültürel faktörler açısından da değerlendirilmelidir. Bu
bağlamda çalışmalar, diş hekimi ile hasta arasında iyi bir ilişkinin varlığının veya kurulmasının,
hasta memnuniyetini sağlamak için en önemli amacı tüm teknik şartnameleri karşılayan
protezler sağlamaktan daha önemli göründüğünü göstermiştir [6].
Bir tam protezin kabul edilebilirliğinin ölçütleri ve amaçları kaybolan fonksiyonun ve
estetiğin sağlanması, kalan dokuların da bütünlüğünün korunabilmesidir. Aynı zamanda
dişsizlikten kaynaklanan psikolojik durumları elimine etmek ve hastanın doğru ve anlaşılabilir
konuşmasını sağlamaktır [3].
Tam dişsizlik her iki çenede olabildiği gibi tek çenede de olabilir. Alt veya üst çeneye
tek olarak yapılan tam protezler Tek tam protezler olarak tanımlanır [3].

Resim 1: Alt çene doğal dişlere karşı maksiller tek tam protez [9]

Tek tam protezlerin yapımı, alt-üst tam protezlerin yapımına göre daha zordur ve yapım
aşamalarında farklı birtakım kurallara uyularak yapılması gerekmektedir [10].
Protezin başarısı için dikkatli değerlendirme ve tedavi planlaması şarttır [9]. Ağız içi
muayene, tıbbi ve oral anamnez, oral radyografiler ve teşhis kalıpları alınarak teşhis adımları
tamamlanmalıdır. Gerek görüldüğü durumlarda hastanın hekimine danışılmalıdır. Bunların
yanında hastanın fizyolojik, anatomik yapısını, psikolojik durumunu ve ekonomik durumunu
iyi anlamış olmak gerekmektedir. Uzun vadeli bir tedavi planı ile ilgili endişeleri olan hasta,
tedaviye başlamak için uygun olmayabilir. Bruksizm öyküsü olan veya yüz kasları gelişmiş
olan hasta grubu da teşhis aşamasında doğru ele alınmalıdır. Bu tip hastalar protezin altındaki
destek dokuları tahrip edeceklerdir [11].
Diş hekimi ve hasta tedavi sınırlamalarının farkında olduğu ve makul beklentilere sahip
olduğu sürece, nihai sonuç her ikisi için de çok tatmin edici olabilir [9].

3
3.TEK TAM PROTEZLERDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE NEDENLERİ
Doğal dişlerin pozisyonlarının değişmiş olması sebebiyle yatay olarak büyük ve
saptırıcı kuvvetlerin oluşması sonucunda aşağıdaki sorunların bir veya birkaçı ortaya çıkabilir:
[3]
1) Stabilite eksikliği
2) Mukozada hasar ve alveol kemiğinde rezorpsiyon
3) Fonksiyon yetersizliği
4) Protez kaidesinde kırıklar
5) Protezde kullanılan diş materyaline göre yapay dişlerin veya karşıt çenedeki doğal
dişlerin aşınması [3]

Bu sorunlardan yalnızca birinin gerçekleşmesi protezin başarısız olması için yeterlidir.


Ancak en olumsuz olanı, alveol kemiğinde rezorpsiyon gerçekleşmesidir. Çünkü,
tedavilerimizde en önemli ilkelerden biri olan kalan dokuların devamlılık ve bütünlüğünün
korunmasına ters düşmektedir. [3]

3.1.STABİLİTE EKSİKLİĞİ
Ağıza bulunan doğal dişlerin mesial-distal eğimleri protrusiv hareketlerde, vestibül-
lingual eğimleri lateral hareketlerde stabilite eksikliğine neden olabileceği gibi; çekim
boşluğuna uzamış dişler, eksentrik hareketlerde ve yüksek tüberküllü dişlerde çiğneme
sırasında protezin stabilitesini bozar [10]. Tek tam protez yapılacak diş arkının karşısındaki
doğal dişler genelde farklı tüberkül derinlikleri ve aşınma karakterleri gösterirler [2]. Bu
sebeple tek tam protez yapımının ilk ve en önemli aşaması ağız hazırlığıdır [3]. Ağız hazırlığı
yapılırken bu dişler aşındırma veya restoratif işlemlerde uygun hale getirilmelidir. Bu aşamada
faydalanılabilinecek bazı yöntemler: Doğal dişlerde aşındırma, inley-onley tarzı restorasyonlar,
kuron-köprü protezleri, ortodontik tedavi, çekim [10]. Ağız hazırlığı sırasında doğal dişlerin
oklüzal yüzeylerinin başarılı bir tek tam proteze uygun şekilde düzeltilmemişse ve doğal
dişlerin oklüzal yüzeyleri ile tek tam protezin yapay dişleri arasındaki uyum sağlanamamışsa
aşırı ve düzensiz basınçlar meydana gelir. Bazı önlemler alınarak bu aşırı ve düzensiz basınçlar
en aza indirilmelidir [3].
Tam protezlerin stabilitesiyle ilgili sorunlardan bazıları, protezin neden olduğu
hiperplazi ve stomatit gibi oral patolojik durumlarla ilişkili olabilmektedir [12].

4
Resim 2: Üst çene tam dişsiz, alt çene doğal dişli olan hastanın tedavi öncesi durumu [10]

Resim 3: Üst çeneye tek tam protez, alt doğal dişlere metal destekli sabit porselen
restorasyonlarının uygulanmasından sonraki durum [10]

Pietrokovski ve Mejias, tek tam protezlerde lingualize oklüzyonun kullanımını


önermişlerdir. Böylelikle hem çiğneme kuvvetlerinin kretlere göre daha palatinalde
toplanacağını hem de üst bukkal tüberküllerin palatinal eğimlerini etkileyen yatay kuvvetlerin
engelleneceğini öne sürmüşlerdir [10].

5
3.2.MUKOZADA HASAR VE ALVEOL KEMİĞİNDE REZORPSİYON
Tek tam protezlerde, hastalar genellikle protezin gevşek olduğundan ve devrildiğinden
şikayet ederler. Bu durumda yapılan muayene ve inceleme sonucu mukozada hasar ve alveol
kretinde rezorpsiyon izlenir. Bu problemi gidermek amacıyla proteze besleme yapılması geçici
bir çözüm olacaktır. Bir süre sonra hasta aynı şikayetlerden tekrar yakınmaya başlayabilir. Bu
problemin tam olarak çözümü için tek tam protezin kaplayabileceği en fazla alanı kaplaması ve
karşıt arktaki doğal dişlerle uygun bir oklüzal düzlem sağlayacak şekilde yapılması ve
böylelikle tek tam proteze gelen kuvvetlerin minimuma indirilmesi gerekmektedir [2].

3.3.FONKSİYON YETERSİZLİĞİ
Tek tam protezler genellikle hastaların ilk tam protezleridir. Bu nedenle hastaların
alışma süreci zaman alacaktır. Protezin hastaya teslim edilmesinden sonra hastaların beklentisi
doğal dişlerine benzer şekilde çiğneme fonksiyonu ve estetik bir görünüm yönünde olacaktır
[2]. Retansiyon, fonksiyon ve estetiğin mükemmel olduğu tek tam protez yapımının fazlasıyla
zor olduğu konusunda hastalar bilgilendirilmelidir [10].

3.4.PROTEZ KAİDESİNDE KIRIKLAR


Nedenleri:
1) Karşıt dentisyondaki doğal dişlerin ve kas yapılarının, üst tam protezde ve protezin
altındaki dişsiz krette oluşturduğu oklüzal stresler.
2) Alt dentisyondaki doğal dişlerin, protezin stablizasyonu amacıyla bilateral balans
oluşturmaya izin vermeyecek şekilde dizilmiş olması [2].
Güçlü mandibular elevator kas yapısı nedeniyle yüksek oklüzal kuvvetler, ağır anterior
oklüzal temaslar da nedenleri arasında sayılabilir [4].
Beyli, üst protezlerde, alt protezlere göre orta hat kırıklarına daha fazla rastlanıldığına
değinmiştir. Bu durumun sebebi, alt tam protezlerin orta hatlarında daha çok baskı ve
makaslama streslerinin, üst tam protezlerin orta hatlarında ise germe ve makaslama streslerinin
oluşması ve polimetilmetakrilatın germe streslerine, baskı streslerinden daha az dayanıklı
olmasıdır [10].
Dalkız ve ark. göre üst tek tam protezlerde izlenen orta hat kırıklarının sebebinin sutura
palatina media bölgesinde rölief yapılmaması olduğunu bildirmiştir [10].
Ellinger ve ark ve Yurkstas, orta hat kırıklarının önüne geçilebilmesi için oklüzal
uyumun önemine değinmişlerdir. Uygun bir oklüzyon sağlandıktan sonra vakaya göre sutura
palatina media bölgesinde rölief yapmak, metal kaide, yumuşak astar materyali, high impact
akrilikler kullanılması da orta hat kırıklarının önüne geçilmesinde uygulanabilinir [10].

6
Protez kaidesinin yeterli kalınlıkta olması da oldukça önemlidir [4].
Dhiman ve Chowdhury, 58 üst tek tam protezde orta hat kırıkları görülen hastaların
protezlerinde yenilemeye gitmişler, tamir etmemişlerdir. Yeni yaptıkları protezlerlerde akrilik
esaslı kaide yerine enjeksiyon döküm işlemi ile esnek protez kaidesi kullanmışlardır. 3, 6, 9,
12, 24 aylık takiplerde hastalar yeni protezlerinden fonksiyon, fonasyon, estetik, tutuculuk,
stabilite ve çiğneme etkinliği açısından memnun olduklarını söylemişlerdir. Araştırmanın
sonucu olarak, tek tam protezde kırıkları önlemek için konvansiyonel akrilik rezin yerine esnek
protez kaidesinin kullanılabileceği belirtilmiştir [2].

3.5.YAPAY DİŞLERİN VEYA KARŞIT ÇENEDEKİ DOĞAL DİŞLERİN


AŞINMASI
Porselen dişlerin kullanılması, porselenin sert oluşu sebebiyle aşınmayacağı ve buna
bağlı olarak dikey boyut kaybı olmayacağı düşünülse de karşı çenedeki doğal dişlerin
aşınmasına sebep olacaktır. Çiğneme kuvvetleri sebebiyle fonksiyonel tüberküllerin kırılması
ve kaide plağından ayrılabilmeleri, porselenin tek tam protezlerde tercih edilmemelerine sebep
olmuştur [10].
Akrilik dişler karşıt çenede aşınmaya sebep olmasalar da kendileri aşınırlar ve dikey
boyutta kayba yol açabilirler. Ama oklüzal kuvvetleri absorbe etmesi ve kemiğe daha az kuvvet
iletimi yapması gibi olumlu birtakım özellikleri de vardır [10].
Akrilik dişlere okluzal kaviteler açılarak amalgam dolgular yapılmış ve bu olumsuz
durumun önüne geçilmeye çalışılmıştır ancak amalgam dolgunun etrafındaki akriliğin de
aşınma potansiyeli mevcuttur [10].
İlk defa 1951 yılında Schultz tarafından önerilen altın oklüzalli dişlerde aşınmanın
önleneceği öne sürülmüştür [10].
1964 yılında Wallace tarafından tek tam protezlerde kullanımı tavsiye edilmiştir [10].
En iyi strateji, periyodik muayenelerle birlikte yeni nesil akrilik/kompozit rezin protez
dişlerin kullanılmasıdır. Bu, tek tam protezin ortalama ömür beklentisi göz önüne alındığında
en pratik yaklaşımdır [4].

7
4.TEK TAM PROTEZLERİN BAŞARISINDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER
Tek tam protezlerde başarı için, karşıt arkta bulunan doğal dişler, sabit restorasyonlar,
hareketli bölümlü protez veya mevcut tam protez dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Tek tam
protez yapımına başlamadan önce görülen problemlerin hepsi çözülüp daha sonra protez
yapımına başlanmalıdır [2].
Ağızdaki doğal dişlerin kendi okluzal düzlemleri vardır ve tek tam protezin kapanış
yaptığı bu okluzal düzlemin, başarılı fonksiyon gören bir tek tam proteze olanak sağlayacak
şekilde düzgün olması sık rastlanan bir durum değildir. Bir tek tam protezin başarı şansını
azaltan temel sebep de budur [3]. Tek tam protez tedavisinin başarısı için, uyumlu bir
okluzyonun düzenlenmesi en önemli faktördür. Bu istenilen okluzal özelliklere ulaşılması, tam
protezdeki diş dizimine göre oldukça zor bir işlemdir [2].
Karşıt arktaki dişlerin okluzyonu çok dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Okluzal
düzlemin ideal kurvatüründe bozukluklara sebep olabilecek durumlar düzenlenmelidir. Çekim
boşluklarından kaynaklanan eğilme, uzama ve rotasyon sonucu doğal okluzal düzlem, ideal
şekilden sapmış olabilir. Doğal dişlerdeki oklüzal bozukluklar düzeltilmeden, tek protezin
yapay dişleri bu hatalı okluzyona göre dizilirse, alt çenenin protruzif hareketinde dişler tek tam
proteze çarpar ve protezin stabilitesi bozulur. Aynı şekilde, vestibül veya linguale eğimli olarak
bulunan doğal dişler, lateral hareketlerde protezin stabilizasyon kaybına neden olur [2].
Çiğneme fonksiyonu esnasında doğal dişlerin karşıt çenedeki tek tam proteze yatay bileşkesi
büyük, fizyolojik tolerans sınırlarını aşan kuvvetler uygulaması sonucu travmatik okluzyon
oluşmuş olur. Bu durumun sonuçları alt-üst tam protezlerde ortaya çıkandan çok daha kötü
olabilir. Çünkü doğal dişler, dişsiz bir kavisle karşılaştırıldığında sahip oldukları periodontal
reseptörlerin etkisiyle, büyük kuvvetler uygulayabilirler [3].
Tek tam protez uygulanacak arkın karşıtındaki doğal dişler genellikle farklı tüberkül
derinlikleri ve aşınma karakterleri gösterirler. Tek tam protez yapımından önce aşırı dik olan
tüberküllerin aşındırılması, protezin stabilizasyonu açısından olumlu olacaktır. Bu nedenle
okluzal yüzeylerde aynı fonksiyonel genişliği korumak için dişlerin bukkal ve lingual
konturlarında uygun değişiklikler yapılmalıdır [2].
Tedavi olarak tek tam protez seçildiğinde, yeni üretilmiş tek tam protezin stabilitesini,
retansiyonunu ve desteğini sağlama yeteneğinin başarısı için büyük önem taşıdığını hasta da
tam olarak anlamalıdır [9].
Tek tam protezlerde istenilen bilateral balanslı okluzyonun sağlanabilmesi için
Hanau’nun Beşlisi’nin iyi bir şekilde bilinmesi ve uygulanmasının yanı sıra protezin
tutuculuğu, stabilitesi ve desteği için gerekli olan temel prensiplerin de başarılı bir şekilde
uygulanmış olması gerekmektedir [2].
Başarılı tam protez birçok değişkene bağlıdır, ancak fonksiyonel başarı açısından üç
faktör öne çıkmaktadır: Retansiyon, stabilite ve destek [13].
Theilemann, Hanau’nun Beşlisi’ni basitleştirerek dengeyi ve dolayısıyla istikrarı nasıl
elde edeceğimizi anlamamızı kolaylaştırdı. Dikkate alınması gereken beş unsur; kondiler
kılavuzluk (CG), insizal kılavuzluk (IG), telafi eğrisi (CC), sivri uç yüksekliği (CH) ve oklüzal

8
düzlemdir (OP). Buradaki basitleştirilmiş denklem, bu kavramın anlaşılmasını kolaylaştırır
[13]:
CG . IG = CC . CH . OP
Denge, beş element uyumlu olduğunda elde edilir. Beş unsurdan herhangi birinde bir
değişiklik gerçekleşirse, kalan dört unsurdan en az birinde de değişiklik yapılması gerekir.
Örneğin, insizal kılavuzluk artarsa, dengeyi korumak için kondiler kılavuzda bir azalma veya
telafi eğrisinde, sivri uç yüksekliğinde veya oklüzal düzlemde bir artış olmalıdır. Kondiler
kılavuz cerrahi müdahale olmadan değiştirilemeyeceğinden, denklemin sağındaki üç öğeden
biri veya daha fazlası ayarlanmalıdır. Bir başka örnekle, tepe yüksekliğinde bir artış varsa, telafi
eğrisinde veya oklüzal düzlemde bir azalma veya insizal kılavuzda bir artış olmalıdır [13].
Tek protezin stabilitesi ve retansiyonu, dental implantlar ve ekler kullanılarak yapılan
yardımcı tedavi ile artırılabilir. Diş implantlarının alveolar kemiği koruma gibi ek bir yararı
vardır [9].

Resim 4: Köpek dişlerinin yaklaşık alanına yerleştirilmiş iki implant


ataşmanı, tek maksiller protez için hem retansiyon hem de stabilite sağlar [9].

Tek tam protezlerde başarı, iyi bir muayene ile doğru teşhisin konulması, sorunun doğru
tespit edilmesi ve kaynağın elimine edilmesi temeliyle sağlanır [10].

9
5.TEK TAM PROTEZLERDE OKLUZYON
İdeal bir okluzal düzlem elde etmek, doğal mandibular hareketleri ve çiğnemeyi
kolaylaştırmak için herhangi bir tedavi prosedürünün birincil amacıdır [14].
Uyumlu bir oklüzyonun geliştirilmesi, tek tam protez tedavisinin başarısı için en kritik
noktadır [15].
Bir diş hekimi, doğal diş arkının karşısına tek tam protez tedavisini gerekli gördüğü
durumda özellikle zor bir tedavi problemi ortaya çıkar. Yanlış konumlanmış, eksik veya
supraerüp olmuş dişler, tek tam protez tedavisi için uyumlu bir okluzyonun elde edilmesini
zorlaştırır. Bu sebeple tek tam protezin yapımına başlanmadan önce, karşıt diş arkında tüm
rehabilitasyon prosedürlerinin tamamlanması gerekmektedir [16]. Bu işlemler bazıları şunlardır
[3]:
1) Doğal dişler aşındırılabilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, aşındırmanın mine
sınırları içerisinde kalmasıdır.
2) Doğal dişler kuron-köprü protezleri, inley veya onleylerle restore edilebilir.
3) Ortodontik tedavi uygulanabilir.
4) Protez yapımına imkan vermeyecek kadar stabiliteyi bozan dişler çekilebilir [3].
Dişli çene kavsinde yapılan bu işlemlerin sebebi ise tek tam protezlerde, alt-üst çene
tam protezlerde olduğu gibi bilateral balanslı okluzyon elde etmektir [10].
Okluzyonda denge ve uyum eksikliği, genellikle protezde stabilite sorunu, mukozal ağrı
ve rezorpsiyon gibi birkaç klinik problemle sonuçlanır [14].

Resim 5: Okluzyon düzlemini çok aşan yirmi yaş dişinin çekimi uygundur [3].

Geçtiğimiz yıllar içinde hekimlerin seçimi olan 4 temel konsept vardır [17]:
1) Balanslı okluzyon
2) Non-balanslı okluzyon
3) Linear veya monoplane okluzyon
10
4) Lingualize okluzyon [17]
Hekim tarafından çeşitli diş modelleri seçilerek, ideal okluzal şema üzerinde bu
artikülasyonlardan birini sağlamak amacıyla dizilir. Yapay dişler, 30° (anatomik), 10° (yarı
anatomik), 0° (anatomik olmayan) tüberkül eğimlerine sahip olabilirler [17].

Bütün dişsiz hastalar için okluzyon rehabilitasyon sürecince 4 faktör geçerlidir [17]:
1) Sentrik ilişkide maksimum temas sağlanmalıdır.
2) Karşılıklı dişler arasında okluzyondan sapma ve tüberkül çatışması olmamalıdır.
3) Yapay dişlerin eksentrik hareketlerde tüberkül çatışmalarının olmaması için tüberkül
yüksekliklerine dikkat edilmelidir.
4) Doğal ve tatmin edici bir görünüş diş dizimi ile sağlanmalıdır [17].

Tek proteze karşı doğal dişlerin okluzal düzleminin incelenmesinde çeşitli yöntemler
kullanılabilir [3]:
1) Yurtstas (1962) tarafından bildirilen bu yöntem, gerek protrusiv gerekse lateral
hareketlerle bilateral balans elde edilmesini sağlayan Spee ve Wilson eğrilerini tek bir bütün
halinde bünyesinde toplayan Monson’un Kalot Teorisi esasına dayanır.
Bu metodta U şekilli metal bir kalıptan yararlanılır. Metal kalıbın hafif eğimi, doğal
dişlerin eğimine uyar. Bu kalıp dişli çeneden elde edilen model üzerine yerleştirilerek analize
başlanır. Bu sırada kalıbın üzerine basınç gösterici sprey sıkılabilir, artikülasyon kağıdı
kullanılabilir veya kalıp aleve tutularak islendirilebilir. Bu işlemlerin ardından model üzerine
yerleştirilir ve temas eden noktaların boyandığı görülür. Buralardan yani yüksek tüberküllerden
aşındırılarak dişlerin olabildiğince dengeli olarak yüzeye temas etmesi sağlanır. Bu durum
sağlandıktan sonra model üzerindeki düzeltmeler, model rehberliğinde ağızda da tekrarlanır.
Ancak unutulmaması gereken nokta şudur: Çok büyük düzensizlikler var ise ve aşındırma ile
mine sınırları aşılacak ise, bu yöntemi sadece teşhis amaçlı kullanmak ve diğer protetik veya
cerrahi işlemlerden faydalanmak gerekmektedir.
2) Swenson (1959) ise, doğal okluzyonda yapılacak düzeltmenin, protezin yapım
safhasında uygulanmasını önerir. Önce geçici dikey boyut ve sentrik kayıtlar alınır ve diş
dizimine geçilir. Diş dizimi esnasında düzensizliklerle karşılaşıldığında, bu durum sert alçı
model üzerinde işaretlenir ve gerekli düzeltmeler yapılır. Okluzyon ve artikülasyonda istenen
uyum sağlandığında işaretlenmiş ve düzeltilmiş sert alçı model rehberliğinde aynı işlemler
ağızda tekrarlanır ve yeni kayıtlar alınarak protez tamamlanır.
3) Bruce (1971) ise model üzerindeki düzeltmelerin ağız içinde tekrarlanması esnasında
farklı bir yöntem önerir. Düzeltmelerin yapıldığı alçı model üzerine şeffaf akrilik reçineden bir
plak hazırlanır. Bu plağın içine basınç gösterici macun sürülerek ağza uygulanır.
Engellemelerden dolayı plak, dişlere tam adapte olmaz ve yüksek gelen kısımlarda macun
sıyrılır. Plak dişlere tam oturuncaya kadar bu engelleme bölgelerinden aşındırma yapılarak
modeldeki düzeltmeler ağza aktarılmış olur [3].

11
Tek protezlerde protezin yerinden oynamasına sebep olan kuvvetlerin azaltılabilmesi
için önerilen bir diğer yöntem Pietrokovski ve Mejias’ın (1977) öne sürdüğü Lingualize
Okluzyon’dur. Lingualize okluzyonda üst dişlerin palatinal tüberkülleri, alt dişlerin merkezi
fossalarına temas eder. Bukkal tüberküller ise temasta değildir. Bu tür bir okluzyonla çiğneme
kuvvetlerinin kretlere göre daha palatinalde toplandığı, üst bukkal tüberküllerin palatinal
eğimlerine etki eden yatay kuvvetlerin önlendiği ve bu mekanik üstünlüğünden dolayı da
özellikle tek protezlerde tercih edilmesi gerektiği düşünülür [3].

Resim 6: Lingualize okluzyonda alt ve üst dişlerin okluzal ilişkileri [3]

Yapılan araştırmada lingualize okluzyonlu üst çene tek tam protezlerde çiğneme ve
yutkunma gibi işlevler sonucu ortaya çıkan basınçların, klasik okluzyonlu üst çene tek tam
protezlere oranla daha santralize olduğu yani daha palatinal bölgelerde toplandığı bulundu [1].

Resim 7: Lingualize okluzyonda klasik okluzyona oranla basıncın arttığı ve azaldığı bölgeler
(+): Basıncın arttığı bölgeler (-):Basıncın azaldığı bölgeler [1]

12
Lingualize oklüzyonun dezavantajlarının ise üst yapay küçük azı dişlerin bukkal
tüberküllerinin yukarıda olması sonucu estetik görünümden bir miktar ödün verilmek zorunda
kalınışı ve yapay dişlerin daha kısa sürede aşınması olduğu görülmüştür [1].

Yurkstas (1976), tek protezlerin stabilitesini artırmak için diş-dişe, tüberkül-tüberküle


bir dizim önerir. Yani yapay ve doğal dişler arasında tüberkül-fossa ilişkisi yerine, tüberkül
tepelerinin karşılaştığı bir okluzyonu savunur. Ayrıca doğal dişlerin okluzal yüzeyleri düz ise
0°’lik, doğal dişlerin tüberkülleri sığ ise 20°’lik, doğal dişlerin tüberkülleri dik ise 33°’lik yapay
dişler kullanılması önerilir [3].

Resim 8: Diş-dişe, tüberkül-tüberküle dizim [3]

Stephans (1974), doğal dişler, tüberkül formlarını koruyorsa anatomik dişlerin


kullanılmasını, doğal diş tüberkülleri düzse bu sefer de non-anatomik yapay dişler
kullanılmasını önerir [3].

13
6.AĞZIN DURUMUNA GÖRE TEK TAM PROTEZ ÇEŞİTLERİ
Üst çenede yapılan tek tam protezler, birçok sebepten ötürü genellikle alt çenede yapılan
tek tam protezlerden daha başarılıdır. Bu sebeplerden bazıları şunlardır:
1) Mandibular ark, stomatognatik sistemin stabilitesini azaltan hareketli üyesidir.
2) Alt çene protez sınırlarının dile ve diğer hareketli dokulara yakınlığı daha kolay yer
değiştirmeye yol açabilir.
3) Sınırlı alanda submukozal doku ile alt çene dişsiz kret, protez tabanı için daha az
destek sağlar [9].
4) Üst çenede yapılan protezin kapladığı toplam doku alanı, alt çenede yapılan
protezinkinden daha fazla olduğundan, birim alan başına taşınan stres alt çenede çok daha
büyüktür.
5) Üst çene, alt çeneye göre önemli ölçüde daha geniş bir destek alanı sunar.
6) Alt çene rezidüel sırt, üst çene rezidüel sırta göre yatay gerilime daha az direnç sunar.
7) Alt çeneyi kaplayan mukoza zarı, üst çenenin üzerindekinden daha incedir ve
çiğneme stresinin etkisini hafifletmek için submukozada daha az bağ dokusu içerir.
8) Alt protezin lingual sınırı, dilin ve ağız tabanının dikey düzlemdeki hareketinin alt
protezin stabilitesini tehlikeye attığı yumuşak dokulara dayanır [5].
9) Alt protez destek dokuları basınçlara karşı daha dirençsizdir.
10) Dil, üst çenede stabiliteyi arttırırken, alt çenede azaltıcı etki yapar [18].

Bu nedenlerden dolayı, tek tam protezlerde stabilite, protezin başarısı için birincil önem
taşıyorsa, üst çene tek tam protezlerde hasta memnuniyetinin neden daha yüksek olduğu açıktır
[9].

Resim 9: Üst çene protezin (solda) bazal kaidesinin toplam alanı, alt çene
protezinkinden yaklaşık 1,6'ya 1 oranında daha büyüktür [5].

14
6.1.TÜM DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN TEK TAM PROTEZLER
Alışılagelmiş alt-üst tam protezlerin yapımında alt ve üst dişler, ideal oklüzyon ve
artikülasyonu sağlayacak şekilde dizilebilirler. Fakat aynı olanaklar, doğal dişlere karşı yapılan
tek tam protezler için geçerli değildir çünkü ağızdaki doğal dişlerin kendi oklüzal düzlemleri
vardır ve tek protezin kapanış yapmak durumunda olduğu bu oklüzal yüzeylerin başarılı ve
elverişli şekilde işlev görebilecek bir tek tam proteze olanak verecek şekilde düzgün olması
oldukça seyrek rastlanan bir durumdur [1]. Bu sebeple protezin yapım aşamalarına başlamadan
önce karşıt arkta bulunan dişleri doğru şekilde değerlendirmek gerekmektedir [2].

6.1.1.ALT ÇENE DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN ÜST TEK TAM


PROTEZLER
Doğal dişlere karşı yapılan tek tam protezlerden en sık rastlanılanı üst tek tam
protezlerdir [2].
Bu protezlerde oklüzal düzlem, alt dişler tarafından belirlenir ve bazı olası durumlara
bağlı olarak olumsuz diş eğimleri mevcut olabilmektedir. Bu elverişsiz eğimler, üst çenede
yapılacak olan tek tam protez üzerinde istenmeyen kuvvet yönlerine sebep olacaktır. Alt doğal
dişlere karşı yapılan üst tek tam protezlerde yapılan en yaygın hata, alt dişlerde değişiklik
yapılmadan oklüzal bir düzenleme geliştirilmesidir [10].
Sorunların, tedavi planlama aşamasında, ayarlanabilir bir artikülatöre doğru şekilde
monte edilmiş teşhis kalıplarının kullanılmasıyla tanınması gerekir. Bir oklüzyon kaydı, bir yüz
transferi ve çene ilişkisi kayıtları yapılmalıdır. Artikülatör, eksantrik çene ilişki kayıtları ile
ayarlanmalıdır. Yapay dişlerin ön düzenlemesi, alt dişlerde yapılması gereken değişiklikleri
ortaya çıkaracaktır [15].

Bu gruptaki protezlerde görülen problemler şunlardır:


1) Dişlerin düzgün olmayan dağılımı
Doğal dişlerde görülen eğilme, uzama ve diğer olası anomaliler oklüzal düzlemin ideal
eğiminin bozulmasına sebep olmaktadır. Karşıt arktaki diş eksikliğinde genellikle doğal dişlerin
o boşluğa doğru uzadığı görülmektedir. Bu dişler uygun aşındırmalar ile oklüzal düzleme
gelebilir [2].

15
Resim 10: Küçük azı ve büyük azı dişlerinin boşluğa
uzaması ve oklüzyon düzleminin bozulması [2]

Eğilmiş olan dişler de uygun tüberkül aşındırmaları ile modifiye edilebilir [2].
Durumun daha ağır olduğu durumlarda ise diş eğer kaide plağına temas ediyorsa veya
arklar arasındaki mesafeyi aşacak kadar uzamışsa, o dişin çekimi endike olabilir[2].

Resim 11: Alt çenede ikinci büyük azı dişinin oklüzyon düzleminden uzaması [2]

16
Resim 12: İkinci büyük azı dişinin çekilmesi [2]

2) Oklüzal yüzeyin özellikleri


Doğal dişlerin oklüzyonu genellikle elverişsiz olduğu için dengeli bir oklüzyon için
düzenleme yapılması gerekebilmektedir. Oklüzal düzleme göre uzamış veya devrilmiş dişler
oklüzal uyumu bozarlar ve karşıt arkta yapılan tek tam protezde istenmeyen kuvvetlerin
oluşmasına sebep olurlar [2].
Tek tam protezlerin karşısındaki dişlerde elverişli bir oklüzyon sağlanabilmesi için
çeşitli düzenlemeler yapılabilir. Bunlara örnek olarak; aşırı erüpsiyonu azaltarak spee eğrisinin
düşürülmesi, rotasyonlu dişlerin konturlarını düzelterek (aşındırma, kuron yapımı gibi) düz
yüzeylerle temasın sağlanmasına olanak verilmesi gibi [2].
Oklüzal düzlem eğiminin karşıt ark ile olan ilişkinin değerlendirilmesi çok önemlidir
[2].

Resim 13: Oklüzal düzlem eğiminin karşıt arkla olan ilişkisi [2]

17
Eğer ki birbirlerine paralelliklerinde en küçük bir sapma mevcutsa oklüzal kuvvetler
karşısında protezin stabilizasyonunda problemler meydana gelir [2].
Değerlendirilmesi gereken bir başka durum da dişlerin, rezorbe olmuş kretin fasialine
doğru yerleştirildiğinde, protezin fonksiyon sırasında devirici ve yer değiştirici kuvvetlere
maruz kalacak olması durumudur. İdeal bir diş yerleşiminde dişler, rezorbe olmuş kretin tam
üzerinde veya medialine doğru olmalıdır. Palatinale doğru yerleşimlerde dikkatli olunmalıdır
çünkü dil ısırmaları görülür ve protezlerde fonksiyonel olarak zorluklar meydana gelir [2].

3) Çene ilişkilerinin kaydında problemler


Eğer dizilecek dişlerde overbite gerekiyorsa üst ön bölgede anterior mum duvarın labio-
lingual kalınlığı dikey boyutun doğru alınmasını engeller [2].

Resim 14: Üst çene ön bölgede anterior mum duvarın labio-lingual


kalınlığı dikey boyutun doğru alınmasını engeller [2].

Bu düzenlemeler mutlaka protezin yapım aşamalarına başlanmadan önce yapılmalıdır.


Yoksa protezin yapımı bittikten sonra doğal dişler ile yapay dişler arasındaki uyumu sağlamak
mümkün olmayabilir [2].

Üst çenede var olan doğal dişlerin çekiminin endike olduğu ve tek tam protez yapımına
başlanacağı vakalarda, üst çene tek tam protezin hareketli parsiyel protezlere göre avantajlı
sayılabilecek bazı avantajlar şunlardır:
1) Estetik neredeyse tamamen diş hekiminin kontrolündedir.
2) Oklüzyon ve çeneler arası ilişki, uygun dikey boyutta sağlanabilir.
3) Oklüzal düzlem ideale yakın olacak şekilde yeniden hizalanabilir.
4) Ön dişlerde derin overbite azaltılabilir.

18
5) Dudak çizgisi, oklüzal uyuma müdahale etmeden en estetik konumu yaratacak
şekilde yeniden oluşturulabilir.
6) Hastanın görünümünü bozacak kroşe vs. bulunmaz.
7) Kroşelere yer hazırlamak için dişleri aşındırma ihtiyacı ortadan kalkar.
8) Karşıt dişler, periodontal dokulara ve krete zarar verebilecek enine ve burulma
gerilimlerine maruz kalmaz. Böylelikle, kalan tüm dişler ve destekleyici kemik için prognoz
iyileştirilir [5].

Üst çene tek tam protezlerde tanı ve tedaviyi kolaylaştırmak amacıyla bir sınıflama
yapılmıştır:
Sınıf 1: Dengeyi sağlamak için dişlerde aşındırmalar yapılan veya hiçbir işlem
uygulanmayan hastalar
Sınıf 2: Denge sağlamak için diş yüksekliğine küçük eklemeler yapılması gereken
hastalar
Sınıf 3: Denge sağlamak için dişlerde hem aşındırma hem de ekleme yapılması gereken
hastalar. Bu hastaların tedavisi genellikle dikey boyutta bir değişiklik içerir.
Sınıf 4: Oklüzal yüzeyin genişliğine ilave yapılması gereken, oklüzal tutarsızlıklar ile
başvuran hastalar
Sınıf 5: Kelly tarafından tanımlanan kombinasyon sendromu ile başvuran hastalar [13].

6.1.2.ÜST ÇENE DOĞAL DİŞLERE KARŞI YAPILAN ALT TEK TAM


PROTEZLER
Alt çenenin tamamen dişsiz kalması nadir rastlanan bir durum olsa da karşımıza
çıkabilir [2].

Resim 15: Üst doğal dişlere karşı alt dişsizlik vakası [2]
19
Daha önce de belirttiğimiz sebeplerden dolayı üst çene doğal dişlere karşı alt çeneye
yapılan tek tam protezin stabilitesini sağlamak, alt çene doğal dişlere karşı üst çeneye yapılan
tek tam protezlere göre çok daha zordur ve yaratacağı problemler de büyük olacaktır. Başarı
şansı ise daha düşük olacaktır [2].
Üst çene doğal dişlere karşı alt çeneye yapılan tek tam protezin kontrendike olduğuna
dair düşünceler vardır [15].
Bu protez tedavisinin uygulanacağı hastalara, protezin kullanım zorluğu açısından bilgi
verilmelidir. Hastalar protezlerinin, doğal dişler ya da eski hareketli bölümlü protezleri gibi
fonksiyon göreceği algısına düşmektedirler. Hastalara uygun dil pozisyonu, oral hijyen
alışkanlıkları, protezlerinin tutuculuk ve stabilitesiyle alakalı oluşabilecek sorunlar konusunda
bilgi verilmelidir. Yiyecekler küçük parçalara bölünerek ve yavaşta çiğnenerek yenmelidir.
Hastaya çift taraflı çiğnemenin önemi aktarılmalıdır çünkü çift taraflı çiğneme yapmak protezin
stabilitesinde artış sağlayacaktır [2].
Alt çenede yapılan tek tam protezin destek dokulara bakan yüzeyinin, yumuşak kalıcı
materyallerle besleme yapılması rezorbsiyonu azaltma açısından yararlı olabilir [1].
Alt çene doğal dişli, üst çene tek tam protez tedavisi uygulanacak hastalara yapılması
gerektiği gibi; üst çene doğal dişli, alt çene tek tam protez tedavisi uygulanacak hastalara da
tedavi aşamalarına geçilmeden önce oklüzal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir [2].
Yapay dişlerin oklüzal yüzeyleri, uygun olmayan dogal oklüzal düzleme uydurulmaya
çalışılmamalıdır. Bunun tersine, doğal oklüzal düzlem düzeltilip tek tam protezin stabilitesini
bozmayacak şekle getirilmeli ve ondan sonra tek tam protezin yapımına başlanmalıdır [1].
Doğal oklüzal düzlemin düzenlenmesinde yapılacak işlemler; dogal dişlerin
aşındırılması, gereken dişlerin kuron uygulanması, protezi elverişsiz kılan dişlerin çekilmesi
olarak sıralanabilir [1].
Tedavi planındaki en önemli faktörler, alveol kretini oluşturan kemiğin morfolojisi ve
çeneler arası ilişkidir [2].
Eğer bu tedaviyi yapma zorunluluğu varsa kuvvetlerin yoğunluğunu azaltmak için
yumuşak astar materyalleri kullanılmalıdır veya implant uygulamaları daha iyi olabilmektedir
[2]. Alt çene tek tam protez için en uygun şekilde destek sağlamak ve kalan kemikte
rezorpsiyonu geciktirmek için implant tedavilerinin uygulanması ele alınmıştır [4].

20
Resim 16: Üst doğal dişlerin alt dişsiz bölgeye uyguladığı kuvveti
azaltmak için alt çeneye uygulanan iki implant [2]

Alt protezin kaidesi, hastanın anatomik ve fonksiyonel sınırları içinde kalacak şekilde
en geniş alana yayılmalıdır. Böylelikle gelen oklüzal kuvvetlerin dengeli şekilde yayılması
sağlanmış olacaktır. Protez kaidesinin çift taraflı şekilde retromylohyoid bölgeye uzanması,
protezin tutuculuğuna yardımcı olacaktır. Bu protez türünde sentrik ilişkide ve tüm fonksiyonel
hareketlerde bilateral temasların oluşturulması gerekmektedir ki protezin stabilitesine ve kuvvet
dağılımının daha uygun hale gelmesine katkı sağlanabilsin [2].

6.2.DOĞAL DİŞLERE VE SABİT PROTEZLERE KARŞI YAPILAN TEK TAM


PROTEZLER
Bir arkta sabit protez mevcutsa, restore edilmiş ark, tam protezin karşısındaki doğal
dişler olarak düşünülebilir [15].
Tek tam proteze karşı yapılmış olan sabit restorasyonlar, tam proteze istenmeyen
kuvvetlerin gelmesine sebep olan oklüzal uyumsuzlukların düzenlenmesine imkan verecektir
[2].
Sabit protezlerin yapımı, daha önce var olan birçok oklüzal uyumsuzluğu da düzeltebilir
[15].
Tek tam protezlerin dişleri ile sabit protezlerin arasındaki uyum, mum modelaj
aşamasında artikülatörde düzenlenmelidir. Yoksa protezin bitiminde uyumsuz çene ilişkileri
ortaya çıkabilir [2].
Alt çene için sabit protez endikasyonu var ise, tek tam protezin dişleri mum ile dişli
prova esnasında sabit restorasyonun oklüzal yüzeylerinin oluşturulması en iyi yöntemdir. Böyle
vakalarda, sabit protezlerin metal prova safhasında üst mum duvarların hazırlanması
gerekmektedir [2].

21
Resim 17: Alt metal prova safhasında üst mum duvarların hazırlanması [2]

Bu aşamanın sonrasında ön dişlerin dizimi ve kontrolü yapılmalıdır. Tüm dişlerin dizimi


tamamlandıktan sonra hasta ağzında diş diziminin kontrolü sağlanır [2].

Resim 18: Metal prova aşamasında üst diş diziminin kontrolü [2]

Tüm bu işlemlerden sonra alt çene sabit protezlerin porselen işlenmiş hali hasta ağzında
kontrol edilir ve protezler bitim aşamasına hazır hale gelir [2].

6.3.DOĞAL DİŞLERE VE HAREKETLİ PROTEZLERE KARŞI YAPILAN


TEK TAM PROTEZLER
Hareketli bölümlü protezlere karşı yapılan tek tam protezler en sık karşılaşılan
durumlardan bir tanesidir [2]. En sık karşılaşılan durum ise alt çene hareketli bölümlü protezlere
karşı üst çene tek tam protez yapımını gerektiren durumdur [15].
Alt çene tek tam protez, üst çene hareketli bölümlü protez vakalarında, klinik
endikasyonlar genellikle üst çene doğal dişlerin varlığında alt çene tek tam protez yapımı ile

22
aynıdır. Doğal dişleri ağızda tutmanın avantajları vardır, aynı zamanda mandibular kretin zarar
görmesi gibi dezavantajları da vardır [15].
Alt çenede hareketli bölümlü protezlerle posterior dişlerin yerine yerleştirilmesi karşıt
çenedeki tek tam protezin prognozunu olumlu etkileyecektir [15]. Bununla beraber tek tam
protezin karşısındaki arkta molar dişlerin bazılarının veya tamamının eksikliğinin söz konusu
olması durumunda, her zaman hareketli bölümlü protezlere ihtiyaç olmayabilir. Örneğin; sınıf
1 çene ilişkisinde, alt molar dişler diş diziminde kullanılmaksızın alt ön dişler ve premolar
dişlerle kapanış sağlanan bir üst tek tam protez yapılabilir. Böyle bir durumda alt premolar
dişler, üst tek tam protezin orta-posterior bölgesine gelen oklüzal kuvvetleri uygulayabilecek
ve üst kretin posterior bölgesiyle yeterli ilişki sağlanmış olacaktır. Eğer hastada sınıf 3 ilişki
kaydediliyorsa, alt premolar dişlerin uygulayacağı oklüzal kuvvetler, üst kretin ön bölgesine
geleceği için, alt molar dişlerin hareketli bölümlü bir protez ile restore edilmesi mutlaka
gerekmektedir [2].
Bir başka şekilde açıklamak istenirse; üst tek tam protezlerin diş dizimi safhasında
dikkat edilmesi gereken şey, alt doğal dişlerin antero-posterior konumunun, tek tam protezin
stabilite merkeziyle ilişkisidir. Prognatik (3.sınıf) çene ilişkilerinde doğal dişler genellikle
stabilite merkezinin mezialinde kalır ve protezi devirici etki yaparlar. Retrognatik (2. sınıf)
çene ilişkilerinde ise doğal küçük azı dişleri, stabilite merkezinin distalinde bulundukları için
protezi stabilize edici etki yaparlar. Böyle vakalarda protezde yapay büyük azı dişleri
bulunmayabilir ve yalnızca küçük azılar yeterli olabilir [1].
Tek tam protezin yapay dişleri, doğal dişlerle her yerde kapanış yapma zorunluluğu
olmaksızın stabilitenin gerektirdiği eğim ve konumlarda dizilirler [1].
Tek tam protezlere kesinlikle ikinci büyük azı dişlerinin konulmamasını düşünen diş
hekimleri de mevcuttur [1].
Tek protezlerde balansın sağlanması alt üst tam protezlere oranla daha güçtür [1].
Tek protezlerde kesici yolu eğimi elden geldiğince 0° 'ye yakın olmalıdır. Yani estetik
ve fonetiğin elverdiğince örtülü kapanış (overbite) azaltılır; yine estetiğin, fonetiğin ve
stabilitenin elverdiğince üst ileri itim (overjet) arttırılır. Doğal dişler genellikle çok örtülü
kapanış ve az ileri itim gösterirler. Ancak doğal dişler bu duruma karşı direnç gösterebilirler,
çünkü alt çene kemiğine sıkıca tutunmuşlardır ve çiğneme kaslarına etkin olan çok duyarlı
periodontal basınç reseptörlerinin uyarıları travmatik oklüzal kontakları önler. Dişsiz çenelerde
artık periodontal reseptör sistemi yoktur ve az bir üst ileri itime karşılık çok örtülü kapanış,
protezin ön bölümüne yüklenecek aşırı oklüzal kuvvetlerin sonucu ön kretler bölgesinin
travmaya uğramasına neden olur. Fakat doğal dişler normalde üst ön kesicilerin singulumlarına
değdiğinden, alt ön doğal dişlerin karşısına yapılan üst tek tam protezlerde kesici yolu eğimini
azaltmak çok zordur. Bu durumda çoğu kez alt ön doğal dişlerin aşındırılması ya da
kuronlanması gerekir [1].

23
Resim 19: Arttırılmış overjet [10]

Resim 20: Azaltılmış overbite [10]

Üst çenedeki tek tam proteze karşı alt çenede hareketli bölümlü protez kullanan
hastalarda meydana gelen kemik rezorpsiyonu, mukoza kaybı ve destek dişlerin
hareketlerindeki değişimlerin en fazla olduğu belirlenmiştir. Üst çenede bulunan doğal dişlere
karşı yapılan alt çenede hareketli bölümlü protez kullanan hastalarda değişim en azdır. Alt ve
üst çenede hareketli bölümlü protez kullanan hastalarda ise ikisinin arasında değerler
saptanmıştır [19].

24
6.4.MEVCUT OLAN TAM PROTEZE KARŞI YAPILAN TEK TAM
PROTEZLER
Önceden yapımı tamamlanmış olan tek tam proteze karşı yeni bir tek tam protez yapmak
yerine, alt ve üst tam protezin aynı anda yapılması daha kolaydır ve daha güvenilirdir [2].
Önceden yapılan tek tam protez belli koşulları sağlamadığı sürece karşıt çeneye yeni bir
tek tam protezin yapımına başlanmamalıdır [2]. Bahsettiğimiz bu standartlar şunlardır [2]:
1) Dişler krete doğru şekilde dizilmiş olmalıdır ki protezin stabilitesi ve çiğneme
etkinliği elverişli olabilsin.
2) Dişlerin estetiği uygun olmalıdır.
3) Doku desteği yeterli olmalıdır.
4) Dişlerin tüberkül yükseklikleri, karşı çeneye yapılacak olan tek tam protezde
dizilecek dişler için uygun olmalıdır.
5) Kaidenin perioral dokuları yeteri kadar destekleyecek şekilde uygun kalınlıkta ve
estetikte olmalıdır.
6) Kaide, tüm destek dokuları içine almalıdır.
7) Protezin stabilizasyonunun ve tutuculuğunun iyi olması gerekmektedir [2].
Önceden yapılmış olan tek tam protez, eğer tüm bu özelliklere sahipse, karşıt arka yeni
bir tek tam protez yapımına başlanabilir [2].
Maalesef ki, mevcut tek tam protezlerin çok az bir kısmı tüm bu kriterleri
karşılamaktadır [15].
Eğer bu kriterlere uygun olmayan mevcut bir tek tam protezin karşısına yeni bir tek tam
protez yapılmaya çalışılırsa, protezin tutuculuğu ve stabilitesi mutlaka etkilenecektir [2].
Diş hekimi, mevcut bir tek tam protezin karşısına yeni bir tek tam protez yapılmasını
talep eden bir hastayı kabul ettiğinde, her iki protezin de sorumluluğunu üstlendiği için risk
büyüktür [15].
Hekim prognozun kötü olduğuna karar verirse, hastanın da onayı alınarak hem üst hem
alt çene için yeniden tam protez yapılması doğru bir çözüm olacaktır [2].

25
7.TEK TAM PROTEZLERDE AĞIZ HAZIRLIĞI
7.1.DİŞSİZ ALANIN İNCELENMESİ
Öncelikle akılda tutulması gereken şey şudur: Doğal dişlere karşı tek tam protez
yapımında destek dokular çok büyük kuvvetlere maruz kalırlar. Üst çenenin destek dokuları bu
yüksek kuvvetlere karşı dirençli olabilirler çünkü kaide plağının oturduğu alan geniştir ve birim
kareye düşen basınç daha az olur. Fakat alt çenede destek dokuların alanının daha dar olması
sebebiyle birim kareye düşen basınç daha fazla olur. Alt çenede mukoza daha incedir ve alt
çene kemiği rezorpsiyona daha yatkındır. Ayrıca alt çene stabiliteyi olumsuz etkileyen daha
hareketli yapılarla sınırlıdır. Bu sebeplerle alt çenede yapılan tek tam protezin başarısının üst
çenede yapılan tek tam proteze göre daha yüksek olması beklenmemektedir. Bu açıdan
bakıldığında koruyucu hekimliğin önemi görülmektedir. Mümkün olduğunca fazla doğal dişi
ağızda tutmaya çalışmak ve tüm dişsiz olma durumunu geciktirmek gerekir [3].
Dişsiz kaviste incelenmesi gereken birçok yapı vardır [3]:
1) Alveol kreti:
Alveol kretinin, tam protezlerin stabilizasyonu ve tutuculuğunda rolü büyüktür. Bu
nedenle de alveol kretindeki rezorpsiyon miktarı yapılacak olan protezin prognozu için oldukça
önem taşır. Alveol kretinde kemik düzensizlikleri ve keskin ve pürüzlü alan, gelen oklüzal
yükler sırasında hastayı rahatsız eder. Bu alanlar cerrahi uygulamalar ile düzleştirilmeli ve
yuvarlaklaştırılmalıdır veya yumuşak astar materyali uygulaması gibi protetik önlemlerle
düzenlenmelidir. Aksi halde hasta doğal dişlerin uyguladığı kuvvetlere dayanamayabilir ve acı
duyar [2, 3].

Resim 21: Alt ön bölgede hatalı diş çekimine bağlı oluşan çıkıntılı kret [2]

26
Resim 22: Cerrahi operasyon ile kretin düzenlenmesi [2]

2) Mukoza özellikleri:
Mukozanın ideal kalınlığı 1,5 mm’dir. Bu kalınlıktan daha ince olan mukozalar
kolaylıkla tahriş olabilir. Kalın ve hareketli durumda olan mukozalar da protezin kullanımında
sorunlara sebep olabilir [3]. Labil kret oluşumu alveol kret rezorpsyonu ile direkt ilgilidir ve
genellikle uzun süre protez kullanan hastalarda gözlenir. Alt çeneye oranla üst çenede ve
anteriorda daha sık gözlenir. Labil kretler protezlerin tutuculuklarında sorun oluşturdukları için
cerrahi olarak alınmaları gerekmektedir. Fakat bu cerrahi müdahale sonucu destek alan çok
azalacaksa, kretin hiç olmaması yerine labil kret olması tercih edilmektedir [2]. Cerrahi
müdahaleye kontrendike bir durum var ise protetik bazı önlemler alınarak bu olumsuzlukların
önüne geçilmeye çalışılır [3].

Resim 23: Üst çenede ön bölgede oluşan labil kret [2]

Kullanılan protezin kenarlarının uzun olmasından veya protezin doku uyumunu


kaybetmesinden dolayı, fibröz doku hiperplazisi olan ve genel olarak üst çenede görülen protez
kenarı hiperplazisi (epulis fissuratum) oluşabilir. Tek tam protez yapımından önce bu

27
oluşumların tedavi edilmesi gerekmektedir. Protez kenarları çıkartılır veya cerrahi olarak
kısaltılır [2].

3) Frenulumlar:
Frenulumun hareket serbestliğinin sağlanabilmesi ve fonksiyonu esnasında protezi
iterek retansiyonu zayıflatmaması için kaide plağında frenulumun şekline uyacak şekilde bir
çentik açılır. Eğer frenulumun yapısı çok genişse ve kretin tepesine kadar uzanıyorsa, açılacak
çentik protez kaide plağının zayıflamasına ve karşıt doğal dişlerin kuvvetli baskısı ile bu
bölgede yoğunlaşan stres birikimine ve sonuç olarak protezin kırılmasına sebep olabilir. Bu tip
olumsuzlukların önüne geçebilmek için en başta frenektomi önerilmektedir [3].

Resim 24: Üst çenede bukkal frenulumun belirgin olması [2]

4) Toruslar:
Kemikte görülen nodüler çıkıntılar olarak bilinen toruslar, hem üst hem de alt çenede
görülebilir. Boyutları küçük olan toruslar büyük sorunlara sebebiyet vermezler. Protetik bazı
önlemler alınarak sorunların giderilmesi sağlanabilir. Ancak protezin adaptasyonuna imkan
vermeyecek kadar büyük boyutu olanların cerrahi müdahale ile çıkartılmaları önerilir. Aksi
halde protezin stabilitesinde sorunlar ortaya çıkar, reziliens göstermeyen o alanda mukoza
tahriş olur ve hatta kaide plağı kırılabilir [3].

28
Resim 25: Üst çenede orta hatta görülen palatal torus [2]

7.2.DİŞLİ ÇENE KAVSİNİN İNCELENMESİ


Ağızdaki doğal dişlerin proteze uyguladığı kuvvetlerin, dokuların fizyolojik tolerans
sınırları içinde ve yatay bileşkelerinin küçük olması arzu edilir. Alveol kretlerine dikey gelen
kuvvetlere, yatay olanlardan daha iyi tolere edilir. Fakat yatay ve dikey bileşkesi büyük olan
kuvvetler protezin stabilitesini bozar ve alveol kemiğinde rezorpsiyona sebep olabilir. Bunlar
göz önünde bulundurularak tek tam proteze karşı doğal dişlerin klinik muayenesi dikkatli
şekilde yapılmalıdır [3].
Tek tam protez yapılacak hastalarda doğal dentisyonda dikkat edilmesi gereken hususlar
şunlardır [3]:
1) Doğal dişlerin sayısı ve pozisyonu:
Ortodontik anomalilerden ve çekim boşluklarından kaynaklanan, dişlerin eğilmesi,
uzaması, rotasyonu sonucunda oklüzal düzlemde bozukluklar görülebilir. Normal
pozisyonlarından sapmış bu dişlerin karşısına tek tam protez yapıldığında, fonksiyon esnasında
proteze çarpar ve stabilizasyon bozulur [2].
Bu pozisyon bozuklukları, bazı dişlerin yeniden şekillendirilmesi, uzamış dişlerin
boylarının kısaltılması, aşındırma yaparak düzenlenemeyen dişlerin kronlanması ve eksik
dişlerin sabit restorasyonlarla tamamlanması gibi tedavilerle bilateral balanslı oklüzyon
oluşturmayı sağlayacak şekilde düzeltilmelidir [2]. Eğilmiş doğal dişlerin okluzyon durumuna
uygun dizilen yapay dişler, lateral hareketlerde alt ve üst dişler arasında istenmeyen bir aralık
oluşmasına sebep olur. Bu durumda bilateral balanslı okluzyon oluşturabilmek mümkün
değildir. Yapay dişler, doğal dişlerin eğimleri düzeltilmeden dizildiğinde, tek tam protez için
ideal olmayan bir okluzal düzlem meydana gelir [3].

2) Dişlerin okluzal yüzey özellikleri:


Doğal dişlerin tüberküllerinin yüksek olması, hastanın çiğneme kuvvetinin düşük
olduğunu ve fonksiyon esnasında daha az eksentrik hareketler yaptığını gösterirken, aşırı abraze

29
olmuş dişler ise hastanın çiğneme kuvvetinin yüksek olduğunu, fonksiyon sırasında geniş
lateral hareketler yaptığını, daha sert ve aşındırıcı gıdalarla beslendiğini ve parafonksiyonel
hareketler uyguladığını gösterir [2].
Tek tam protez yapımından önce yüksek tüberküllere sahip doğal dişlerin tüberkül
yüksekliğinin azaltılması gerekmektedir. Aşırı abraze dişlere sahip bireylerde ise yapılacak olan
tek tam protezin başarı şansı daha düşüktür. Tüberkül yüksekliği azalmış dişlerin bukkolingual
mesafelerinin de genişlemesi sebebiyle, tek tam protez yapımından önce bu dişlerin bukkal ve
lingual yüzeylerinden aşındırmalar yapılarak, okluzal yüzeylerinin fonksiyonel genişliği eski
haline getirilmeye çalışılır [2].

Resim 26: Yüksek tüberküllere sahip doğal dişlerin tüberkül yüksekliğinin azaltılması [2]

30
Resim 27: Tüberkül yüksekliği azalmış dişlerin bukkolingual mesafeleri de genişleyeceğinden
dolayı, tek tam protez yapımından önce bu dişlerin bukkal ve lingual yüzeylerinden
aşındırmalar yapılmalıdır [2].

3) Dişlerin çapraz ilişkileri:


Geniş bir alt çeneye karşı dar bir üst çeneye hazırlanacak olan tek tam protezde, arka
dişlerin protez kaidesinin periferinde kalacak şekilde yerleştirilmesi önerilir. Ancak hiçbir
şekilde protez kenarının dışına çıkılmamasına dikkat edilmelidir. Çapraz ilişki durumunda üst
dişlerin santral fossaları, alt dişlerin lingual tüberkülleri ile kapanışa getirilir. Böylelikle oklüzal
temaslar merkezileşmiş olur. Ekstra olarak bukkal tüberküller modifiye edilerek proteze daha
çok stabilite kazandırılabilir [3].

Resim 28, Resim 29: Çapraz kapanış durumunda, okluzal temasların merkezileştirilmesi için
üst dişlerin santral fossaları, alt dişlerin lingual tüberkülleri ile kapanışa getirilirken, protezin
stabilizasyonunu artırmak için bukkal tüberküllerin modifiye edilmesi gerekir [2].

31
8.TEK TAM PROTEZ KAİDESİ
Tek tam protezlerin kaideleri, fizyolojik sınırlar göz önüne alınarak mümkün olan en
geniş alanı kaplamalıdır. Böylelikle birim alana düşen basınç minimum seviyeye indirilmiş olur
[2].
Doğal dişleri karşı yapılan tek tam protez hastalarında, her iki çenesinde de tam protez
olan hastalara göre daha az basınç oluşur [20].
Cerrahi olarak çıkartılmayacak torus veya kemik çıkıntılarının olduğu alanlarda, kaide
plağının altında rölief yapılmalıdır. Eğer yapılmazsa, mukozada vuruk, protezin
stabilizasyonunda azalma ve kaide kırıkları oluşur [2].
Tek tam protezlerde kaide kırıklarının en önemli sebebi oklüzyonun hatalı şekilde
düzenlenmesidir. Hatalı şekilde düzenlenmiş olan oklüzyon, protezde dengesiz basınçlar
oluşturması sonucu kaide kırıklarına sebebiyet verecektir. Bu sebeple, protezin yapım
safhalarında oklüzal düzenlemeler ve oklüzyon kontrolü çok dikkatli biçimde yapılmalıdır.
Protezin hastaya teslim edileceği seansta da oklüzyon yeniden yeniden kontrol edilmelidir.
Olası kaide kırıklarının tamirinde de oklüzyon kontrolü yapılması gerekmektedir [2].
Alt protezde meydana gelen orta hat kırıkları genellikle aşırı rölief, ön bölgedeki oklüzal
temaslar ve ince protez kaidesi ile porselen yapay dişlerin kullanımı sonucu meydana gelir [3].
Eğer alveol kretinde aşırı rezorbsiyon meydana gelmişse, palatal rafe çıkıntılıysa ya da
kemik çıkıntıları ve toruslar mevcutsa, proteze yumuşak astar materyali uygulanabilir.
Böylelikle alveol kretine gelen fazla basınç azaltılmış olur, aynı zamanda kaide kırıklarının
önüne geçilmiş olur [2]. Fakat yumuşak astar materyalinin uygulanması, akriliğin daha ince
olarak kullanılmasına yol açacağından, kaide plağında kırılmalara neden olabilir. Sonuç olarak
bu durumun da böyle bir sakıncası olduğu bilinmelidir. Bu sebeple, high impact akrilik
kullanmak daha faydalı olacaktır. Diğer taraftan da bu türdeki akriliğin, yumuşak astar
materyaline bağlanma direnci düşüktür. Kaide materyali seçiminde tüm bunlar göz önünde
bulundurulup o şekilde bir karara varılmalıdır [3].
Kaide plağının kalınlığı 2mm’den az olduğu sürece kırığa eğilimi fazla demektir [3].
Tüm bu anlatılanların ışığında, olası bir kırığın önlenmesi amacıyla atılacak ilk adım
oklüzal uyumun çok iyi sağlanması ve protezin yapımına başlanmadan önce anatomik
faktörlere dikkat edilmesi gerekliliğidir. Bunların haricinde kaide plağı materyali olarak daha
dirençli olan high impact akrilik kullanarak kaidenin güçlendirilmesidir [3].

32
9.TEK TAM PROTEZDE KULLANILAN DİŞ ÇEŞİTLERİ
Tek tam protezlerde ortaya çıkabilecek sorunlardan biri de kullanılacak yapay dişin
niteliğidir [1].
Tek tam protezlerin yapımında yapay diş olarak farklı dişler kullanılabilir. Tümünün
özelikleri bilinmeli ve hangisinin uygun olduğuna karar verilmelidir. Tek tam protezlerde
kullanılabilecek dişler şunlardır [3]:
1)Porselen dişler
2)Akrilik dişler
3)Oklüzal amalgamlı dişler
4)Altın oklüzalli dişler [3]

Porselen dişler:
Porselen dişlerin en büyük avantajı aşınmaması ve dikey boyutu korumasıdır.
Dezavantajı ise özellikle de çok iyi cilalanmamış ise doğal dişlerde aşınmaya neden olması ve
oklüzal kuvvetler karşısında, özellikle üst palatinal alt bukkal tüberküllerin kolayca kırılması
ve dişlerin kaidede ayrılmasıdır [3]. Porselen dişler kaideye kimyasal bağlanma göstermezler.
Kaideye tutuculukları mekaniktir, bu sebeple kaideden ayrılabilirler [2]. Kretler arası mesafesi
az olan hastalarda dizimi oldukça zordur çünkü çok aşındırılmaları gerekmektedir. Bu durum
da dişlerin akrilik kaide ile olan bağlantısını zayıflatır. Bu dişlerin bir başka dezavantajı da
çiğneme kuvvetlerini hiç absorbe etmeden direkt çene kemiğine iletmeleridir [3]. Bu sebeple
alveol kemiğinde rezorpsiyonu hızlandırabilirler [2].
Arka bölgede akrilik dişlerin olası aşınma durumları sonucu tüm kuvvetlerin ön bölgede
toplanması ve böylece üst çenenin ön bölgesindeki destek dokuların yıkımına yol açması
sebebiyle arka bölgede akrilik dişler, ön bölgede ise estetik amaçla porselen dişlerin
kullanımının kontrendike olduğu düşünülür. Bununla beraber artık günümüzde aşınmalara karşı
dayanıklı olan akrilik dişler de üretilebilmektedir [3].
Sonuç olarak, tek tam protezlerin yapımında iyi kalitedeki plastik dişlerin kullanımı
tercih edilmelidir [3].

Akrilik dişler:
Tek tam protezlerde kullanılması önerilen diş çeşidi genellikle akrilik dişlerdir. Çünkü
akrilik dişlerin doğal dişlerin minelerinde aşındırıcı özellikleri yoktur ve oklüzal kuvvetleri
absorbe ederek azalmalarını sağlarlar. Böylelikle destek dokusunda daha az rezorpsiyon
gözlenir. Akrilik dişlerin dezavantajı ise zamanla aşınmaları ve dikey boyutta düşüşe neden
olmalarıdır. Ancak günümüzde akrilik dişlerin kalite ve sertliklerindeki gelişmeler sonucu bu
sorun ortadan kalkmıştır. Ayrıca akrilik dişlerin aşınma riskini tamamen yok etmek için
çiğneme kuvvetlerinin yoğunlaştığı birinci ve ikinci büyük azı dişlerinde porselen kullanımı
önerilebilir [3].

33
10.TEK TAM PROTEZLERDE ÇİĞNEME YETENEĞİ
Çiğneme; fizyolojik hareketsizlik, gıda alımı, ilk gıda parçalanması, ağzın dolması ve
yutulmasının değişen aşamaları ile karakterize bir süreçtir [21].
Çiğneme aktivitesi, doğuştan gelen bir özellik değildir, öğrenilmesi gerekir, ancak bir
kez öğrenildiğinde, en yüksek sinir sistemi merkezlerinin maksimal katılımını gerektiren
refleksif bir işlev alır [21].
Çiğneme kuvvetlerinin değeri bu faktörlere bağlıdır: Kuvvetleri oluşturan kasların
büyüklüğü, mandibuladaki konumları, dişsiz alveolar sırtın şekli, çiğneme türü, çene gövdesi
uzunluğu, gonial açı ön kafa tabanı ve arka yüz yüksekliği ile ilişkili mandibular açı ve
intermaksiller ayrılma derecesi [21]. Ayrıca yapılan çalışmada, aynı diş dizisine sahip
bireylerdeki farklı çiğneme performansı değerlerinin tespit edilmesi, çiğneme performansı
üzerinde doğal diş sayısı ve yaş faktörü kadar dişlerin oklüzal ilişkileri, tüberkül morfolojisi,
hastaların besin kitlesini kontrol edebilme yeteneği, psikolojik ve fizyolojik yetenek, cinsiyet,
kaslar, nörofizyolojik mekanizma, alt çenenin hareket kapasitesi, sarfedilen ısırma gücü gibi
faktörlerin de etkili olduğu kanıtlanmıştır [18].
Doğal dişlerin bir kısmının veya hepsinin kaybedilmesi sonucu stomatognatik sistemin
nöromüsküler ve nöroartiküler uyumu bozulur. Böylelikle çiğneme fonksiyonundaki verim
düşer. Çiğneme fonksiyonunun verimi, stomatognatik sistemin temel elemanlarından biri olan
dişlerin besinleri mekanik olarak ezebilme kabiliyetlerine bağlıdır [18].
Doğal dişlerin, çevresindeki periodontal ligamentlerin alt çene hareketlerindeki
nöromüsküler kontrolü geliştirdiği, yiyeceklerin partikül hacmini ve alt-üst çene ilişkilerini
algılamayı sağlayarak çiğnemenin verimliliğini arttırdığı düşünülmektedir. Fakat doğal dişlerin
kaybı bu mekanizmayı olumsuz şekilde etkiler ve çiğneme yeteneğinde azalmalar ortaya çıkar.
Protezlerin yapılmasının hedeflerinden biri de çiğneme yeteneğindeki azalmayı mümkün
olduğunca doğala en yakın şekilde hastaya geri verebilmektir [18]. Diğer bir problem ise diş
kayıplarının oklüzal yüzeyde kayıplara neden olmasıdır. Kalıcı antagonistik temas kaybı,
oklüzal yüzeyin hafıza modelinin kaybolmasına neden olur [21].
Tam protez takan bireylerde çiğnemenin özgüllükleri; diş kaybına bağlı ağız
boşluğundaki değişiklikler, tam protezlerin teknik özellikleri ve üretim kalitesinden
kaynaklanmaktadır [21].
Araştırmacılar, sağlıklı dişlere sahip genç adaylarla karşılaştırıldığında, tam protez
kullanan hastaların eşit sayıda numune parçası elde etmek için yaklaşık yedi kat daha fazla
çiğneme hareketine ihtiyaç duyduklarını bildirmişlerdir [21].
Yapılan araştırmada, kontrol grubu olarak incelenen doğal dişlere sahip hastalardaki
çiğneme performansı değerleri ortalama şekilde %79.35 olarak bulunmuştur. Üst tek tam protez
kullanan hastalarda çiğneme performansı ortalama şekilde %66.83, alt tek tam protez kullanan
hastalarda %58.76, alt-üst tam protez kullanan hastalarda ise %50.91 olarak bulunmuştur
(Tablo 1) [18].
Aynı araştırmada, alt protezin destek destek doku yüzeyinin dar olması ve sonuç olarak
çiğneme basıncının yüksek olması, alt protezi çevreleyen dokuların daha hareketli olması, alt
protezin destek dokularının basınçlara karşı daha dirençsiz olması, alt protezin üst çenede

34
olduğu gibi güçlü retansiyon imkanlarının olmaması, dilin üst protezlerde stabiliteyi arttırıcı
fakat alt protezlerde azaltıcı etki yapması gibi üst ve alt tek tam protezler arasındaki temel
farklılıkları oluşturan durumların etkisiyle üst ve alt tek tam protezlerin çiğneme
performanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Elde edilen sonuçlarda üst
tek tam protez vakalarında çiğneme performansı değeri %66,83 iken, alt tek tam protez
vakalarında çiğneme performansı değeri %58,76 olarak belirlenmiştir (Tablo 1) [18].

Tablo 1: Çiğneme performansı değerleri [18]

Yapılan bir başka çalışmada, dişsiz altı hasta için tam protezler üretildi. Protezlerin
tamamlandıktan bir ay sonra, masseter kasının çiğneme sırasındaki maksimum ısırma kuvveti,
çiğneme performansı ve elektromiyografisi kaydedildi. Kaydedilen elektromiyografi
kullanılarak çiğneme vuruşları, çiğneme zamanı, kas aktivitesi ve çiğneme ritmi hesaplandı.
Daha sonra hastaların alt çene tam protezleri yumuşak bir astar ile yeniden astarlandı.
Protezlerin tamamlanmasından bir ay sonra aynı testler tekrar yapıldı. Çalışmanın sonucunda,
dişsiz altı hastanın alt çene tam protezlerine yumuşak bir astar materyali uygulanmasının,
kasların işlevininde olumsuz etkiye sebep olmadan çiğneme fonksiyonunu iyileştirdiği
belirlenmiştir [22].

Yetişkinlerin beslenmesine dair çalışmalar, hareketli bölümlü veya tam protez takan
yetişkinlerin düşük kaliteli diyet seçimlerine sahip olduğunu belirtmektedir. Bu durumun

35
nedenleri olarak çiğ sebze ve meyve gibi sert yiyecekleri çiğnemede güçlük ve tat alma
duyusunun azalması sayılabilir. Diğer bir sorun da, yetersiz beslenen bireylerde ağız
dokularının ve ağız mukozasının yapay dişlerden kaynaklanan travmaya dayanamayacak hale
gelmesidir. Bu gibi durumlarda, daha yumuşak besinler tercih edilebilir [12].
Yakın tarihte yapılan bir BK Ulusal Diyet ve Beslenme Araştırması’nda dişli bireylerin,
dişsiz bireylere göre günlük protein, lif, kalsiyum, demir ve C vitamini alımlarının daha yüksek
olduğunu bildirilmiştir. Yetersiz beslenme, osteoporoz, ateroskleroz ve bağırsak rahatsızlıkları
gibi hastalıklara neden olabileceğinden, araştırma sonuçlarının yetişkinlerde genel sağlık için
önemi vardır [12].
Beslenme durumunun, tek başına dişlerin durumu veya tam protezlerin kalitesinin
iyileştirilmesi ile ilgili olduğunu gösteren kanıtlar oldukça azdır. Beslenme seçimi ve beslenme
durumu üzerindeki diğer güçlü etkiler; yaş, sosyo-ekonomik durum ve genel sağlığı içerir [12].
Bazı yazarlar, yaşlı hastalara, protez rehabilitasyonlarının bir parçası olarak diyet
danışmanlığı almalarını önermektedir [12].

36
11.TEK TAM PROTEZLERİN KULLANIMINDA POST-OP BAKIM VE
HİJYEN
Tam protezler günümüzde kaybedilen dişlerin restorasyonunda uygulanan en yaygın
tedavi seçeneklerindendir. Tam protezlere uygun ve doğru bakım uygulamaları yapılmazsa, çok
sayıda problemin gelişme riski artmış olur [23].
Tam protezin yerleştirilmesi, sağlıklı ağız dokularının korunması için uzun bir hasta-diş
hekimi ilişkisinin başlangıcı olarak görülmelidir [24]. Diş hekimlerinin rolü protezlerin
uygulanmasıyla asla bitmez. Herhangi bir diş protezinin hasta tarafından uygun şekilde
bakımının yapılmasını sağlayacak önlemler alınmalı, böylece destek dokularının sağlığına ve
tedavinin başarısına katkı sağlanmalıdır [23].
Hastanın ağız eğitimine, ağız ve protez hijyeni ile ilgili talimatlara ve önerilere rağmen
protezlerini yeterince temizleyemeyen ve geceleri uyurken bile takan veya bilgi eksiği olan
birçok kişi bu tarz ihmaller sonucu dişsizlik yaşamaktadır [23].
Şubat JADA eki, "Tam Protezlerin Bakımı ve Bakımı için Kanıta Dayalı Kılavuzlar:
Amerikan Protez Uzmanları Koleji'nin Bir Yayını, diş hekimlerine ve protez takan bireylere
önemli tavsiyelere yer vermiştir [25]:
1) Hastalara mutlaka kapsamlı ve yazılı bakım talimatları verin ve daha sonraki
randevularda da hasta başında tavsiyeleri pekiştirin.
2) Tam protezleri uyumlandırmak için hastaları zımpara kağıdı vb. kullanmaya karşı
uyarın.
3) Hastaları diş hekimlerine protez sorunları hakkında soru sormaya teşvik edin.
4) Takılmadığında tam protezleri suya batırılmış halde tutun.
5) Protezleri köpeklerin, özellikle diş aletlerini çiğnemekten hoşlanan Labrador’ların
erişemeyeceği yerlerde saklayın. Köpekler, protezleri hızlıca onarılamaz hale getirebilir.
6) Aynı şekilde, takma dişleri oyuncak sanabilecek küçük çocuklardan uzak tutun.
Bebeklerin ve çocukların elinde protezler kırılabilir, yanlış yerleştirilebilir, atılabilir, yalanabilir
veya tadına bakılabilir.
7) Takma dişleri fırçalamadan önce, lavabonun yarısını suyla doldurun veya oraya bir
havlu koyun. Islak, sabunlu protezler kaygandır ve kolayca düşebilir ve sert bir yüzeye
çarptığında kırılabilir. Alt tam protezleri nazikçe tutun. Çok sert sıkıldığında kırılabilirler.
8) Ticari protez temizleyiciler üzerindeki etiketlerde nadiren içerikler listelenir. Yaygın
bir ev yapımı temizleyici tarifi olarak, protezleri haftada bir 15 dakika ıslatmak için bir bardak
suda (1:16 oranında) bir çorba kaşığı çamaşır suyu kullanılabilir.
9) Acil durumlar için yedek olarak saklanan daha önce takılmış protezler yukarıda
açıklandığı gibi saklanmalıdır. Hastalar, kısa süre içinde hazır olabilmeleri için, olası temizlik
için ara sıra yedek protezleri incelemelidir. Seyahat ederken yanınızda yedek protezler alın.
Eski, gevşek bir protezin geçici olarak takılması için biraz yapıştırıcıya ihtiyacı olabilir [25].

37
Hindistan, Madhya Pradesh, Indore, Modern Diş Hekimliği Koleji ve Araştırma
Merkezi Protetik Diş Tedavisi Bölümü'nde kesitsel bir çalışma gerçekleştirildi. Çalışmaya bir
yılı aşkın süredir tek veya tam protez kullanan ve optimum genel sağlık durumunda olan
hastalar katıldı. Toplam 1000 çalışma katılımcısına protez bakım uygulamaları bir anket ve
ardından protez durumunun klinik muayenesi verildi. Bu çalışmanın sonuçlarına göre; tam
protez kullanıcıları, protezlerini günde bir kez fırça ve su ile temizlediklerini ve gece yatmadan
önce protezlerini çıkarma alışkanlığı kazandıklarını bildirdi. Katılımcıların neredeyse % 90'ı
protez durumlarının iyi olduğunu bildirdi. Klinik muayene, katılımcıların yarısından biraz
fazlasının kötü protez statüsüne sahip olduğunu ortaya çıkardı. Bu çalışma, protezlerin bakımı
ve protez hijyeni bakımı açısından hasta ağız sağlığı eğitiminde ve danışmanlığında
iyileştirmenin önemini göstermektedir. Ayrıca, hastaları protezlerinin durumunu nasıl
değerlendirecekleri konusunda eğitme ihtiyacını da vurgulamaktadır [23].
Federal Bahia Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Esmeralda Natividade Sağlık
Merkezi, Bahian Bilim Geliştirme Vakfı ve Salvador huzurevinde 150 tam protez kullanıcısına
içeriğinde cinsiyet, yaş, protez kullanım uzunluğu, temizleme yöntemleri ve malzemeleri, vb.
hakkında bilgiler içeren anketler dağıtılarak bir çalışma yapıldı. Anket sonuçları, yaş ortalaması
67,3 olan deneklerin %78'inin 5 yıldan fazla bir süredir aynı tam protezi kullandığını gösterdi.
%64'ü protezleriyle uyudu ve %44'ü sadece temizlik için ağızdan çıkardı. Görüşülen hastaların
hiçbiri tam protezler için özel olarak tasarlanmış fırçalar hakkında bir şey bilmiyordu. %37,3'ü
kısıtlı bir diyete sahipti ve %44'ü tam bir protezin 10 yıldan fazla süreceğine inanıyordu. Sonuç
olarak bu çalışmanın sınırlamaları dahilinde, ankete katılan dişsiz hastaların uzun süre protez
kullanımına rağmen protez hijyeni ve uzun süreli ağız bakımı konusunda sınırlı farkındalığına
sahip oldukları sonucuna varıldı [24].
HKES S Nijalingappa Diş Bilimi ve Araştırma Enstitüsü, Gulbarga, Karnataka, protez
kliniğine başvuran yüz yirmi beş tam protez takan hasta ile yapılan çalışmaların sonuçları da
diğer çalışmaları destekleyecek şekilde dişsiz hastaların protez hijyeni ve uzun süreli ağız
bakımı konusunda sınırlı farkındalığa sahip oldukları sonucuna varıldı. Ayrıca bu çalışmada,
sosyoekonomik durum arasında temizlik sıklığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark
olduğu sonucu da belirtilmiştir [26].
Hastaların protezlerini etkin şekilde temizleyememelerinin bir sebebi de çok büyük başlı
fırçalar kullanmaları olarak görülebilir. Bununla beraber, küçük bir fırça kullanmak ise 20
dakika kadar bir zaman alabilir [27].
Tam protezlerin düzensiz oturma yüzeyi temizlenmesi en zor alandır, ancak protez
stomatitinin önlenmesi için protezin bu kısımları oldukça iyi temizlenmelidir. Bir fırça ve
sabunla titiz bir temizlik, protezlerdeki plakları ve yumuşak kalıntıları çıkarmak için yeterlidir,
ancak birçok hasta, protezlerin özel bir temizleyicide gece boyunca ıslatılması gerektiğini
düşünmektedir. Bir gece ıslatılan protezler fiziksel engelli kişilere uygun olabilir [27].
Hastaların yüksek kubbeli bir damağa, dar maksiller arka sahip olduğu veya engelli
olduğu durumlarda, bir fırça başlığı mevcut alana sığmayacağından protezleri temizlemek zor
olabilir. Bu hastalar protezlerini temizliğini sağlayabilmek için farklı boyutlardaki fırça
saplarından faydalanabilirler [27].

38
12.TEK TAM PROTEZ KULLANIMINDA HASTA MEMNUNİYETİ VE
DİŞSİZLİĞİN PSİKOSOSYAL SONUÇLARI
Tam diş kaybı ciddi bir yaşam olayıdır ve kötü ağız sağlığının günlük yaşam üzerinde
etkisi vardır. Diş kaybının protezlerle tedavi edilmesi, hastaların öz imajı ve sosyal davranışları
üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir [8].
Toplam diş kaybı, Uluslararası İşlevsellik, Engellilik ve Sağlık Sınıflandırması birleşik
sosyal ve tıbbi engellilik modeline göre tedavi gerektiren bir durum olarak yorumlanmaktadır.
Engellilik, tıbbi model tarafından doğrudan tıbbi bakım gerektiren travma veya hastalıktan
kaynaklanan bir rahatsızlık olarak değerlendirilen negatif, çok yönlü bir durum sembolüdür;
bununla beraber, aktif yaşamı etkileyen bir sonuç olarak sosyal model içinde daha fazla
değerlendirilir [8].
Yaşlı bireylerin, diş kayıpları hususunda genç yetişkinlere göre, özellikle arkadaşları ve
diş hekimleri ile konuşmak konusunda daha fazla güçlük çektiği görülmüştür. Bu da geri
çekilmelerine ve sosyal izolasyona yol açan bir durumdur [8].
Dişsizlikle ilişkili bireylerde oluşan olumsuz sonuçlar, literatürde belki de bu durumu
değerlendirmedeki zorluklardan dolayı pek ilgi görmemiştir. Bu alanı ölçmek zordur ve diş
hekimliği disiplinlerinin ötesinde uzmanlık gerektirir. Dahası, diş kaybı sıradan, ölümcül
olmayan bir durumdur ve çoğunlukla sempati uyandırmaz [12].
Pek çok yetişkin, tam protezlerin kısıtlamalarının üstesinden gelmek için gereken
becerileri geliştirir ve zamanla bu sınırlamaları kabul etmeyi öğrenir. Bununla birlikte, bazı
hastalar doğal diş kaybıyla iyi başa çıkamaz ve "uyumsuz" olarak sınıflandırılır. Friedman ve
diğerleri tam protezlere 3 sınıf uyumsuz yanıt tanımladılar [12]:
- 1. sınıf: Fiziksel olarak uyum sağlayabilen ancak duygusal olarak uyum sağlayamayan
hastalar
- 2. sınıf: Fiziksel veya duygusal olarak uyum sağlayamayan hastalar
- 3. sınıf: Protez takamayan ve takmayan, kronik depresyonda olan ve kendilerini
toplumdan izole eden hastalar [12]
Nitel bir yaklaşım kullanarak, yazarlar, uyumsuz yanıt üzerinde etkisi olduğuna
inandıkları 3 etkiyi de tanımlamaktadır. Ebeveyn etkisi, bireylerin kendilerini ve dişlerini nasıl
algıladıklarını etkileyebilir. Dişlerin sembolik bir anlamı da olabilir; diş kaybı, yaklaşan
erkeklik kaybını, yüzdeki çekiciliğin kaybını ve vücut dejenerasyonunu yansıtabilir. Son olarak,
mevcut yaşam koşulları, diş kaybına verilen adaptif yanıtı güçlü bir şekilde etkileyebilir. Güçlü
dış etkiler varsa (örneğin, yakın zamanda yas, işsizlik, yaşamı tehdit eden hastalık teşhisi),
bireyin doğal dişlerin tamamen kaybını kabul etme yeteneği ciddi şekilde tehlikeye girebilir
[12].
Diş kaybının duygusal etkilerini değerlendirmek için kullanılan niteliksel bir yaklaşımın
bir başka örneği de Fiske ve diğerleri tarafından rapor edilmiştir. Yapılandırılmamış bir
görüşme tekniği kullanarak, dişsiz bireyler, diş kaybı hakkındaki duygularını tartışmaya davet
edildi. Bu görüşmelerde ortaya çıkan ortak temalar; özgüven azalması, kendi imajının
değişmesi, görünüşten hoşlanmama, bu tabu konusunu tartışamama, haysiyet endişesi, diş

39
kaybını gizli tutacak şekilde davranma, değişmedir. Çalışma, diş kaybının, protezlerle iyi başa
çıkanlar da dahil olmak üzere tüm hastaların psikososyal refahını derinden etkileyebileceği
sonucuna varmıştır [12].
Tam protez tedavisinden memnuniyet kesinlikle protez kalitesiyle ilişkilidir ve bu
durum, karşılık gelen protez taşıma alanıyla, mevcut protez deneyimiyle, diş hekimi-hasta
etkileşiminin kalitesi ve genel kişilik ve hastanın beklentileri ile doğrudan bağlantılı
görünmektedir. Mevcut literatüre bakıldığında, protez memnuniyeti henüz doğru bir şekilde
öngörülebilir değildir [8]. Van Waas protez kalitesinin çok az etkisi olduğu sonucuna varırken,
Fenlon ve diğerleri protezlerin kalitesi ile hasta kabulü arasında güçlü bir ilişki olduğunu öne
sürdü. Fenlon ve diğerleri, önceki çalışmaların protez kalitesi ile hasta memnuniyeti arasında
uygun olmayan istatistiksel ilişki testleri kullandığını iddia ettiler [12]. Tam protez takanların
memnuniyetinin genellikle objektif fonksiyonel protez değerleri ile orantılı olmadığı da bir
başka çalışmada kanıtlanmıştır [21].
Silverman ve diğerleri, bireylerin imajının takma diş kabulü üzerindeki etkisini
değerlendirmek için odaklanmış bir görüşme tekniği kullandılar. Morali ve öz imajı yüksek
deneklerin (örneğin, erkekler, çalışan kişiler veya daha yüksek sosyo-ekonomik statüye sahip
olanlar) tam protezleri kabul etme olasılıklarının daha yüksek olduğu sonucuna varmışlardır.
Fiske ve diğerleri, kişilik ile tam protezlerden memnuniyetsizlik arasında bir ilişki olsa bile,
ilişkinin tek yönlü olduğu varsayılmaması gerektiğini öne sürerler. Daha ziyade, diş kaybı ve
buna bağlı protez takmanın kişiliğe veya psikolojik sorunlara neden olması pekala mümkün
olabilir. Kişilik özellikleri tam protezlerin kabulünü etkileyebilir, ancak bireysel varyasyon
mevcuttur [12].
Duygusal sorunları olan hastaların tam protezlerinden memnun olmama eğiliminde
olduklarına dair bazı kanıtlar vardır [12].
Yapılan bir diğer çalışmaya katılan deneklerin cevaplarına göre; % 60'ının sadece diş
kaybını kabul etmekte zorlandığı, genç katılımcıların 13'ünün (% 65) ve yaşlıların 28'inin (%
47) bununla uzlaşmak için 6 aydan fazla zamana ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir [8].
Aynı çalışmada verilen protez memnuniyeti yanıtları, alt tam protezlere uyum
sağlamada daha fazla zorluğun altını çizdi. Spesifik olarak, % 87'si ağrıyla ilgili en azından bazı
problemler yaşadığını söylemiş, % 82'si biraz ısırma güçlüğü yaşamış ve % 80'i çiğneme
güçlüğü çekmiştir. Buna karşılık, üst protezden duyulan memnuniyetin önemli ölçüde daha
yüksek olduğu bulgular arasındadır çünkü deneklerin % 75'inde üst protezden kaynaklanan ağrı
kaydedilmemiştir. Bunlara ek olarak, deneklerin % 62'si üst protezlerinde hareket olmadığını
bildirmiştir [8].
Tam protezlerinden memnun olmayan hastalar için dental implant tedavileri
düşünülebilir [28].

40
13.DİŞ KAYBI SONRASI YAŞANAN ANATOMİK DEĞİŞİKLİKLER
Ağzımızdaki dişlerin temel işlevleri, yiyecekleri çiğnememizi sağlamak, konuşmayı
kolaylaştırmak ve yüz görünümünü iyileştirmektir. Tüm bu ağız fonksiyonları, diş kaybından
olumsuz etkilenir. Doğal dişlerin çekilmesinden sonra meydana gelen anatomik değişiklikler
ağız içi ve ağız dışı değişiklikler olarak ikiye ayrılabilir [12].
Diş kaybını takiben, alveolar kemiğin yüksekliği ve genişliği belirgin şekilde azalır. Bu
değişikliğin çoğu, çekimden sonraki ilk yıl içinde meydana gelir, ancak yaşam boyunca
acımasız bir süreç olarak devam eder [12].

Resim 32: 62 yaşındaki bir kadının dişsiz çenelerini gösteren lateral sefelogram.
Aşırı alveolar kemik kaybının ardından alt çenenin ne kadar ince olduğuna dikkat edin [12].

25 yılı aşkın bir süredir yapılan bir çalışmada, Tallgren dişsiz kişilerde kemik kaybının
mandibulada maksillaya göre 4 kat daha fazla olduğunu bildirmiştir. Bergman ve Carlsson,
kemik kaybının diş kaybını takiben devam eden bir süreç olduğunu doğrulamıştır. Van Waas
ve diğerlerinin yaptığı bir çalışmada da bir protezi desteklemek için tutulan köklerin,
mandibulanın tüm bölgelerinde kemik kaybını azaltmaya yardımcı olduğunu öne sürülmüştür
[12].
Kapsamlı araştırmalara rağmen, kemik kaybındaki hastalar arasındaki varyasyonun
nedenleri hala belirsizliğini korumaktadır. Şu anda mevcut olan kanıtlardan, alveolar kemik
kaybının hem lokal hem de sistemik faktörlerin bütününden etkilendiği görülmektedir. Alveolar
kemiğin patogenezi belirsizliğini korumaktadır ve bireysel olarak alveolar kemik kaybı oranını
tahmin etmenin güvenilir bir yolu yoktur [12].
Kemik kaybı, protezin yerleştirildiği alanın boyutunun küçülmesine neden olur.
Alveolar kemik yüksekliğindeki azalma, özellikle mandibulada protez stabilitesindeki
problemlerle ilişkilidir. Kemik kaybı ilerledikçe, mylohyoid çıkıntı ve genial tüberküller gibi

41
anatomik yapılar öne çıkabilir. Bu alanların üstünü örten mukoza ince ve gevşektir ve genellikle
fonksiyonel streslere dayanamaz. Bu bölgelerden kaynaklanan ağrı, bazen kemik çıkıntılarının
cerrahi olarak azaltılmasını ve esnek protez-astar materyallerinin kullanılmasını gerektirir [12].
Tüm dişlerin kaybını takiben yüz görünümü kökten değişir. Çevresel kas sistemi, doğal
dişler ve çevresindeki alveolar kemik tarafından desteklenir. Diş kaybı, "çökmüş" bir görünüme
neden olur. Dişler tarafından belirlenen oklüzal yüz yüksekliği de değişir. Genel etki olarak,
çenenin buruna yaklaşarak yüz yüksekliğinin azalması veya dikey boyut kaybı görülür [12].

Resim 33: 57 yaşında dişsiz bir kadının tam takma dişleri olmadan yüz profili.
Burnun çeneye yakınlaşmasına ve dudak desteğinin kaybına dikkat edin [12].

Tam protezlerle ilgili yazarlar tarafından yapılan birçok çalışmanın temel bulguları, tam
dişsizliğin yüz yüksekliğinde kayıplara ve buna bağlı olarak mandibular prognatizmaya ve
ilerleyici mandibular kemik kaybına sebep olduğudur [12].
Tallgren, dişsiz deneklerin lateral sefalogramlarını, maksillada dişsiz ve mandibulada
kısmen dişsiz olan bir grup denek ile karşılaştırdı. Bu 7 yıllık takip çalışmasında, dişsiz grupta
yüz yüksekliği kaybının belirgin şekilde daha fazla olduğu görülmüştür. Bu bulgu da
mandibulada doğal dişleri tutmanın yararını göstermiştir [12].
Alveolar kemiğin yüksekliğinin ve genişliğinin kaybı, özellikle diş çekildikten sonraki
ilk yılda, yumuşak doku profilinde belirgin değişikliklere sebep olur. Tallgren ve diğerleri tam
protez takılan hastalarda dudak profilindeki değişiklikleri izlemek için profil sefalometrik
radyografiler kullandılar. 2 yıllık takip süresi boyunca, dudak ve mandibulada belirgin bir
çıkıntının oluştuğu gözlendi [12].

42
14.KOMBİNASYON (KELLY) SENDROMU VE TEDAVİSİ
‘Anterior hiperfonksiyon sendromu’ veya ‘Kelly Sendromu’ da olarak da
adlandırılabilen kombinasyon sendromu; üst çene tam dişsiz arkın karşısında, alt çenede
Kennedy Sınıf I diş eksikliğinin olduğu vakalarda, alt ön grup dişlerin dişsiz krete uyguladıkları
kuvvetler sonucu meydana gelir. İlk olarak Amerikalı bir prostodontist olan Ellsworth Kelly
tarafından tanımlanmış ve 1972 yılında Journal of Prosthetic Dentistry adlı dergide
yayınlanmıştır [29].
Üst çene ön bölgede kemik kaybı, tüberlerde aşırı büyüme, sert damak mukozasında
papiller hiperplazi, alt ön dişlerde uzama ve alt çenede hareketli protez kullanımına bağlı olarak
kret yüksekliğinde azalma ile karakterize olan kombinasyon sendromunda, alt çenedeki ön grup
dişlerin üst çene ön bölgedeki yumuşak ve sert dokularda oluşturduğu kronik okluzal stresler
sonucu üst çene ön kret bölgesinde hızlı gelişen bir kemik rezobsiyonu ve fibröz doku oluşumu
sıkça görülen klinik tablodur. Hızla gelişen kemik rezorbsiyonunu mukoza takip edemez ve
kemik hızlı rezorbe olunca üzerindeki mukoza desteksiz kalır ve mesnetsiz kretler oluşur [29].
Saunders ve arkadaşları aynı zamanda şu altı değişikliğin de oluştuğunu bildirmişlerdir
[2]:
1) Dikey boyut kaybı
2) Okluzal düzlemde bozukluklar
3) Alt çenenin öne doğru konumlanması
4) Protezde uyum kaybı
5) Epulis fissuratum oluşumu
6) Periodontal değişiklikler

Resim 34: Kelly sendromunun ağız içi görüntüsü [10]

43
Resim 35: Kelly sendromunda alt çenede oluşan değişiklikler [10]

Kombinasyon sendromunda temel tedavi yaklaşımı olarak kaybedilen posterior


bölgedeki okluzyonun yeniden sağlanması ve anterior bölgedeki hiperfonksiyondan
kaçınılmalıdır. Üst tek proteze karşı Kennedy I alt protez yapılarak posterior bölgede diş desteği
sağlanmalı ve alt anterior doğal dişlerle üst yapay dişlerin temasları önlenmelidir [29].
Kombinasyon sendromu üst çene tam dişsiz arkın karşısında alt çene Kennedy Sınıf I
diş eksikliğine sahip hastaların hepsinde görülmez. Alt çeneye yapılan hareketli bölümlü protez
okluzal stresleri yumuşak ve sert dokulara aynı anda dağıtarak kombinasyon sendromunun
gelişmesini hafifletirken, hastaların alt çene hareketli bölümlü protezlerini kullanmamaları
kombinasyon sendromunu şiddetlendirmektedir [29].
Kombinasyon sendromunu ilk tanımlayan kişi olan Kelly, çözüm olarak; alt çenedeki
dişlerin çekiminin, sendromun oluşmasını engelleyeceğini, fakat bu yaklaşımı konservatif
olmadığı için tercih etmediğini, onun yerine endodontik ve periodontal tedavilerle posterior
dişlerin ağızda tutulmaya çalışılmasını, overdenture tarzı protezler yapılmasını endodontik
implantların kullanılmasını, kök amputasyonları yapılarak ağızda bırakılacak köklerin destek
olarak kullanılmasını önermiştir. Saunders ve arkadaşları ise üst çenedeki ön dişlerin sadece
kozmetik ve fonetik amaçla dizildiği, sentrik ilişkide temas etmediği, eksentrik hareketlerde ise
minimum temasların oluştuğu bir tedavi seçeneği önermiştir. Overjet arttırılıp overbite
azaltılarak kesici yolu eğiminin sıfıra yaklaştırılması, ön bölgedeki yapay-doğal diş temasını
engelleyecektir. Alt ve üst çenedeki arklara yapılacak implant destekli protetik restorasyonlar
kombinasyon sendromlu hastalara uygulanabilecek güncel tedavi yaklaşımıdır [29].
Kombinasyon sendromunu engellemek amacıyla protezde yapılacak uygulamalar şöyle
sıralanabilir [2]:
1) Alt çene hareketli bölümlü protez, ağızda kalan doğal dişlerden maksimum okluzal
destek sağlamalıdır ve distal uzantı kaideleri maksimum alana uzatılmalıdır.
2) Protez dizaynı rijit olmalı ve dişlere gelen aşırı kuvvetleri en düşük seviyeye
indirirken maksimum stabilite sağlamalıdır.
3) Oklüzal plan, uygun dikey boyut ve sentrik ilişkide olmalıdır.

44
4) Ön dişler sadece estetik ve fonetik amaçla kullanılmalıdır.
5) Azı dişleri balanslı okluzyonu sağlamalıdır.
6) Protez maksimum alanı kaplamalıdır.
7) Okluzyonu stabilize etmek için hareketli bölümlü proteze sık sık besleme
yapılmalıdır.
8) Alt çenede birinci premolar dişlerinin varlığında kanin ve birinci premolar dişlerinin
destek olarak kullanılmasıyla kantilever köprüler yapılabilir.
9) Dişlerin kuron-kök oranları ideal değilse diş üstü protez (overdenture) planlanabilir
ve implant destekli protezler dizayn edilebilir. Fazla uzamış ön dişler kısaltılarak overdenture
dayanağı olarak kullanılır. Bu dişlerin destek olarak ağızda durması kemik rezorpsiyonunu
engeller ve ileride implant yapılması için ön bölgede uygun kemik yüksekliğine sahip
olunmasını sağlar [2].

Resim 36: Fazla uzamış anterior dişlerin kısaltılarak


overdenture dayanağı olarak kullanılması [2]

Yapılan olgu sunumunda, üst çenede mevcut olan tam protezinin sürekli travma
yapması şikayeti ile kliniğe başvuran, üst çene tam ve alt çene Kennedy Sınıf I dişsizliğe sahip
48 yaşındaki bayan hastanın klinik incelemesi sonucunda, üst çene anterior bölgede labil kretler
olduğu gözlendi (Resim 37) [29].

45
Resim 37: Üst çene anterior bölgede fibröz kretlerin olduğu, üst çene total alt çene kısmi dişsiz
hastanın klinik görünümü [29]

Alınan anamnezin sonucunda; hastanın üst çene tam protezi ile birlikte yapılan alt çene
hareketli bölümlü protezini kullanmadığı tespit edildi. Yapılan radyografik incelemenin
sonucunda üst çene anterior bölgede kemik rezobsiyonu gözlendi (Resim 38) [29].

Resim 38: Maksiller anterior bölgedeki kemik rezorbsiyonu [29]

Hasta, tedavi seçenekleri konusunda bilgilendirildi. Hastanın cerrahi müdaheleyi kabul


etmemesi sebebiyle implant destekli bir protez yapılması öngörülmeyip yeni bir tam protez ile
rehabilite edilmesine karar verildi [29].
Üst çene dişsiz boşluğun anatomik ölçüsü, labil kretlerin minimum distorsiyona
uğraması için irreversibl hidrokolloid ölçü maddesi ile alındı ve sert dökülerek çalışma
modelleri elde edildi. Elde edilen alçı model üzerinde vestibül sulcusların en derin yerleri işaret
kalemi ile işaretlendi ve bu sınırlardan 2 mm kısa olacak şekilde akrilik rezinden özel ölçü
kaşığı hazırlandı. Hazırlanan özel ölçü kaşığının üst çene ön bölgedeki hareketli fibröz kretleri
serbest bırakması için kaşığın bu bölgeye gelen kısmı bir frez yardımıyla kaldırıldı. Fonksiyonel
kenar şekillendirmesi ölçü stenci ile yapıldıktan sonra ölçü kaşığı içine ilave tip silikon esaslı
ölçü maddesi yerleştirilip normal durumdaki dokuların ölçüsü alındı. Alınan ölçünün üst çene

46
ön bölgedeki fibröz dokulara karşılık gelen kısmı bir bisturi yardımıyla uzaklaştırıldı (Resim
39, 40) [29].
Ölçü kaşığı tekrar ağza yerleştirilerek fibröz kretler bölgesinin ölçüsü akıcı kıvamdaki
ilave tip silikon esaslı ölçü maddesi ile tamamlandı (Resim 41).

Resim 39: Ölçü üzerinde boşluğun hazırlanması


Resim 40: Anterior bölgede boşluk hazırlanan ölçünün ağza tekrar yerleştirilmesi
Resim 41: Tamamlanan üst çene ölçüsü [29]

Alt Kennedy Sınıf I dişsiz çenenin ölçüsü irreversible hidrokolloid ölçü maddesi ile
alındı. Alınan ölçülere Tip III dental alçı dökülerek ana modeller elde edildi. Alt çeneye metal
iskelet planlaması yapıldı. Metal iskelet yapının tutucu kolları asetal kroşeler kullanılarak
dizayn edildi (Resim 42) [29].

Resim 42: Alt bölümlü protezin asetal yapıdaki tutucuları [29]

47
Üst çeneye akrilik rezinden kaide plağı hazırlandı. Kayıt mumları kullanılarak dikey
boyut ve sentrik ilişki tespit edildi ve modeller artikülatöre alındı. Diş dizimi sırasında ön
bölgede overjet ve overbite azaltılarak kesici yolu eğimi sıfıra yaklaştırılmaya çalışıldı (Resim
43) [29].

Resim 43: Overbite ve overjet azaltılarak bitirilen protez [29]

Dişli prova sırasında gerekli kontrol ve düzeltmeler yapıldıktan sonra bilinen


yöntemlerle protez bitirildi (Resim 44) [29].

Resim 44: Bitirilen üst total ve alt bölümlü protezin son görüntüsü [29]

Protezin teslimini takiben 1, 15 ve 30 gün sonra hasta kontrollere çağrıldı. Kontrollerde


vuruk, protez stabilitesi ve hasta memnuniyeti açısından hasta değerlendirildi. Bir aylık
kullanım sonunda dokuların sağlık açısından iyi durumda olduğu ve hastanın protezinden
herhangi bir şikayetinin olmadığı tespit edildi [29].
Alt anterior dişleri bulunan tek tam protez hastalarında çene ilişkilerini saptamak zor
olabilir. Çünkü hasta çenesini protrusiv konumda kapatmaya alışmıştır ve bu, menteşe

48
ekseninin yerini belirlemede zorluk oluşturabilir. Genellikle bu tür hastalarda alışılmış kapanışa
ve kas ilişkilerine izin vermek için üst yapay dişlerin fossaları aşındırılarak "long centric” ilişki
elde edilir. Yani alt çeneye hem sentrik hem de hafifçe protrusiv konumda kapanma olanağı
sağlanır [1].
Yapılan bir çalışmada, Brezilya Sao Paulo Üniversitesi, Bauru Diş Hekimliği Fakültesi,
Protetik Diş Tedavisi Bölümü'ndeki hastalardan üst çene tamamen dişsiz hastalar rastgele
seçildi. Seçim kriterleri, geleneksel bir tam maksiller protez ve bir mandibular çıkarılabilir
hareketli bölümlü protez (Kennedy sınıf I veya Kennedy sınıf II) ile tedavi edilen hastalardı.
Diğer bir kriter, protezleri en az 2 yıldır kullanıyor olmalarıydı. Parafonksiyonel oklüzal
kuvvetlerin varlığı ve kemik metabolizmasını etkileyebilecek veya rezorpsiyon sürecini
hızlandırabilecek sistemik hastalık öyküsü olan hastalar çalışmanın dışında bırakıldı. Bu
çalışmada varılan sonuçlara göre tek tam protez ve Kennedy Sınıf II çıkarılabilir hareketli
bölümlü protez kullanan hastalarda kombinasyon sendromu görülmedi ve kombinasyon
sendromu için genel yaygınlık indeksi % 25 idi [30].
Shen ve Gongloff, üst tam protez kullanan hastalarda kombinasyon sendromunun
görülme sıklığını inceledikleri araştırmalarında, üst tam proteze karşılık alt çene anterior
dişlerin bulunduğu hastaların %26’sında kombinasyon sendromunda görülen değişikliklerin
görüldüğünü belirtmişlerdir [2].

49
15.SONUÇ
Protetik diş tedavisinde asıl amacın kalanı korumak olduğu kuralından hareketle, doğal
dişleri korumak için tüm olanaklardan faydalanmak gerektiği unutulmamalıdır.
Tek tam protezlerin yapımı, alt-üst tam protezlerin yapımına göre daha zor olan ve
yapımı sırasında daha farklı kurallara uyularak yapılması gereken protezlerdir. Bu kurallara
uyulmaması sonucunda ise bazı sorunların meydana gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Tek tam protez yapımında en önemli noktalardan biri okluzal düzlemin
uyumlandırılmasıdır. Ağız hazırlığı, tek tam protez kaidesi, yapay dişlerin seçimi de dikkat
edilmesi gereken hususlardandır.
Tek tam protezlerde açıklanan noktalara uyulduğu sürece fonksiyonel açıdan alınan
sonuçların olumlu olması beklenir. Fakat tüm önlemlere karşın başarı sağlanamıyorsa, implant
destekli protezler seçeneği de düşünülebilir. Böyle bir durumda da okluzyon kurallarına daha
fazla önem verilmesi gerekmektedir.
Toplam diş kaybı ve tam protez tedavisinin sonuçlarına ilişkin araştırmalar, randomize
klinik çalışmaların olmaması, istatistiksel testlerin şüpheli kullanımı ve karşılaştırılabilir
kontrol gruplarının dahil edilmemesi nedeniyle sınırlandırılmıştır. Mevcut kanıt tabanının, diş
kaybının sonuçlarının daha iyi anlaşılmasına ve tam protez tedavisine yol açacak daha titiz bir
çalışma tasarımıyla daha güçlü kanıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.

50
KAYNAKÇA

[1] N. S. Sertabipoğlu, “Tek protez yapımında başvurulan bazı yöntemlerin


karşılaştırılması, avantaj ve dezavantajları,” İstanbul Üniversitesi, 1982.
[2] Y. Özkan Kulak, Tam Protezler-Problemler ve Çözüm Yolları. .
[3] S. Çalıkkocaoğlu, Tam Protezler. İstanbul: Quintessence Yayıncılık.
[4] G. A. Zarb, C. L. Bolender, S. E. Eckert, R. F. Jacob, A. H. Fenton, and
R. Mericske-Stern, Prosthodontıc treatment for edentulous patıents: complete dentures
and ımplant-supported prostheses. 2008.
[5] E. L. Miller, “Critical factors in selecting removable prostheses.”
[6] G. E. Carlsson and R. Omar, “The future of complete dentures in oral
rehabilitation. A critical review,” J. Oral Rehabil., vol. 37, no. 2, pp. 143–156, 2010,
doi: 10.1111/j.1365-2842.2009.02039.x.
[7] C. O. Boucher, “Complete denture prosthodontics--the state of the art.
1975.,” J. Prosthet. Dent., vol. 92, no. 4, pp. 309–315, 2004, doi:
10.1016/j.prosdent.2004.05.017.
[8] E. Papadaki and V. Anastassiadou, “Elderly complete denture wearers:
A social approach to tooth loss,” Gerodontology, vol. 29, no. 2, pp. 1–7, 2012, doi:
10.1111/j.1741-2358.2011.00550.x.
[9] A. O. Rahn, J. R. Ivanhoe, and K. D. Plummer, Textbook of Complete
Dentures. .
[10] E. Kazazoğlu, N. Çapa, and S. Mert, “Tek Tam Protezlerde Görülen
Sorunlar ve Çözümleri.”
[11] R. W. Bruce, “Complete dentures opposing natural teeth,” J. Prosthet.
Dent., vol. 26, no. 5, pp. 448–455, 1971, doi: 10.1016/0022-3913(71)90002-3.
[12] P. F. Allen and A. S. McMillan, “A review of the functional and
psychosocial outcomes of edentulousness treated with complete replacement dentures.,”
J. Can. Dent. Assoc., vol. 69, no. 10, p. 662, 2003.
[13] C. F. Driscoll and R. M. Masri, “Single maxillary complete denture,”
Dent. Clin. North Am., vol. 48, no. 3, pp. 567–583, 2004, doi:
10.1016/j.cden.2004.03.003.
[14] K. W. Foong and P. G. Patil, “Fabrication of maxillary single complete
denture in a patient with deranged mandibular occlusal plane: A case report,” Saudi Dent.
J., vol. 31, no. 1, pp. 148–154, 2019, doi: 10.1016/j.sdentj.2018.10.007.
[15] C. W. Ellinger, J. H. Rayson, and D. Henderson, “Complete Dentures,”
Rev. All Dent. Subj., pp. 471–471, 2015, doi: 10.5005/jp/books/12580_12.
[16] K. D. Rudd and R. M. Morrow, “Occlusion and the single denture,” J.

51
Prosthet. Dent., vol. 30, no. 1, pp. 4–10, 1973, doi: 10.1016/0022-3913(73)90070-X.
[17] B. R. Lang, “Complete denture occlusion,” Dent. Clin. North Am., vol.
48, no. 3, pp. 641–665, 2004, doi: 10.1016/j.cden.2004.03.006.
[18] T. Bilgin, K. S. Akşit, and Ö. Kutay, “Tek Tam ve Alt Üst Tam
Protezlerde Çiğneme Yeteneğinin Değerlendirilmesi.” 1995.
[19] I. J. Plotnick, V. E. Beresin, and A. B. Simkins, “The effects of variations
in the opposing dentition on changes in the partially edentulous mandible. Part I. Bone
changes observed in serial radiographs,” J. Prosthet. Dent., vol. 33, no. 3, pp. 278–286,
1975, doi: 10.1016/S0022-3913(75)80084-9.
[20] D. E. Cutright, J. S. Brudvik, W. D. Gay, and W. J. Selting, “Tissue
pressure under complete maxillary dentures,” J. Prosthet. Dent., vol. 35, no. 2, pp. 160–
170, 1976, doi: 10.1016/0022-3913(76)90275-4.
[21] D. Marković, L. Petrović, and S. Primović, “Specifics of mastication with
complete dentures,” 1999.
[22] I. Hayakawa, S. Hirano, Y. Takahashi, and E. S. Keh, “Changes in the
masticatory function of complete denture wearers after relining the mandibular denture
with a soft denture liner,” 2000.
[23] K. B. 1 Neeraj Sharma 1, Jyotsna Shukla 1, Dheeraj Sharma 2, Divya
Mehta 3, Lalita Kakde 1, “Perceived Status and Care Practices among Complete Denture
Wearers,” 2020.
[24] L. de Castellucci Barbosa, M. R. M. Ferreira, C. F. de Carvalho
Calabrich, A. C. Viana, M. C. L. de Lemos, and R. A. Lauria, “Edentulous patients’
knowledge of dental hygiene and care of prostheses.,” Gerodontology, vol. 25, no. 2, pp.
99–106, 2008, doi: 10.1111/j.1741-2358.2007.00190.x.
[25] R. B. Stevenson, “Denture care,” J. Am. Dent. Assoc., vol. 142, no. 6, pp.
596–598, 2011, doi: 10.14219/jada.archive.2011.0231.
[26] R. Chowdhary and N. K. Chandraker, “Clinical survey of denture care in
denture-wearing edentulous patients of Indian population,” Geriatr. Gerontol. Int., vol.
11, no. 2, pp. 191–195, 2011, doi: 10.1111/j.1447-0594.2010.00666.x.
[27] H. Devlin, Complete dentures-A clinical manual for the general dental
practitioner, vol. 34, no. 1. 2013.
[28] G. Thalji, K. McGraw, and L. Cooper, “Maxillary Complete Denture
Outcomes: A Systematic Review of Patient-Based Outcomes,” Int. J. Oral Maxillofac.
Implants, vol. 31, pp. s169–s181, 2017, doi: 10.11607/jomi.16suppl.g5.1.
[29] M. Alkurt, B. Holoğlu, and Z. Yeşil Duymuş, “Prothetıc rehabılıtatıon of
a patıent wıth combınatıon syndrome: a case report,” J Dent Fac Atatürk Uni, pp. 71–
76, 2012.
[30] M. C. G. Salvador, A. L. Do Valle, M. C. M. Ribeiro, and J. R. Pereira,

52
“Assessment of the prevalence index on signs of combination syndrome in patients
treated at Bauru School of Dentistry, University of Sao Paulo,” J. Appl. Oral Sci., vol.
15, no. 1, pp. 9–13, 2007, doi: 10.1590/S1678-77572007000100003.

53
ÖZGEÇMİŞ
8 Mayıs 1998 Kocaeli İzmit doğumluyum. İlköğrenimimi 50.Yıl Cumhuriyet İlköğretim
Okulu’nda tamamladım. Lise eğitimimi Özel İzmit Birey Anadolu Lisesi’nde 2016 yılında
tamamladım. 2016 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım ve halen
buradaki eğitimime devam etmekteyim.

54

You might also like